Yarın198

Page 1

Tekstil sektöründe iş güvenliği yok

22 işçi zehirlendi

Aydın’da tekstil fabrikasında doğalgaz sızıntısından dolayı 22 işçi zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Tekstildeki merdiven altı çalışma tekrar gündeme geldi.

Aydın’da bir tekstil fabrikasında doğalgaz sızıntısından dolayı 22 işçi zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Tekstil sektöründeki merdiven altı çalışma tekrar

gündeme geldi. Hükümetin iş güvenliği yetersizliğinden kaynaklanan ölümlere ve yaralanmalara karşı işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çözüm üretmiyor. emek 09

Esas Mesele’de bu hafta; Gazeteci - Yazar Kadri Gürsel

AKP’nin esas meselesi ülkenin sorunlarını çözememek

Güzel günlerin habercisi...

Savaşın kıyısında durdurğumuz bu günlerde doğru analizlere ihtiyacımız artıyor. Gazeteci ve yazar Kadri Gürsel ile seçimlerden sonra AKP ve Erdoğan’ın pozisyonu üzerine söyleşimizi gerçekleştirdik. esas mesele 13

4 Ağustos 2015 Salı Sayı: 198 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

)

erdogan'ın erken secim ‘ savası

Başkanlık politikaları sürüyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkan olma yolunda ülkeyi savaşa kadar götürdüğü politikaları hızla sürüyor. Erdoğan ve AKP’liler şu aralar, Erdoğan’ın başkan olması yolunda 2. adıma da geçmiş durumdalar. Geçtiğimiz hafta içerisinde bir çok AKP’li ve Erdoğan, kamuoyunda sık sık erken seçimi gündem ettiler. Erdoğan kendisi de seçim gündemini açıkça başlatırken, AKP’liler de erken seçimi her yerde dillendiriyor.

Savaşı çıkardı, sıra erken seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en başından beri erken seçimlere, hatta kendi tabiriyle ‘tekrar seçim’lere hazırlandığı açıkça anlaşılıyordu. Ülkede başlatılan savaş politikaları ve hemen arkasından kamuoyunun gündemine sokulan erken seçim tartışmaları da toplum tarafından Erdoğan’ın başkanlık planları olarak yorumlanıyor. Ancak Erdoğan’ın tepki toplayan bunca politikasının seçimlerde başarı getireceği merak konusu.

Her yerde ‘Terör’ diyenler araştırılmasına red oyu verdi Son dönem gerçekleştirilen operasyonların ardından TBMM Olağanüstü Genel Kurul toplantısı yapıldı. Toplantıda CHP tarafından “Terör Olaylarını Araştırma Komisyonu” önergesi, AKP ve MHP’nin işbirliğiyle reddedildi. GÜNCEL 04

AKP’lilerden erken seçim yoklaması

Atalay’dan erken seçim talimatı AKP, bir yandan koalisyon görüşmeleri yaparken bir yandan da erken seçime göz dikti. AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay, teşkilata bir yazı göndererek ‘yüzde 60’lık bloğu dağıttık, seçime hazırlanın’ dediği belirtiliyor. güncel 03

Yıldız: Emanet oylar ortadan kalkacak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “İster erken seçim olsun isterse olmasın HDP’ye verilen emanet oyların önemli bir kesimin ortadan kalkacağına inanıyorum” dedi. güncel 03

%13 önemlidir

Yargıtay kadınların müdahilliğini onadı

04

Aklın yolu

HAKAN ÖZTÜRK Kabul ettiremezsiniz

05

Uyanış

SİBEL UZUN Barış muhatabını arıyor

06

Cansuyu

AKIN BİRDAL

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun müdahil olarak takip ettiği davayı Yargıtay onadı. kadın 08

Yerçekimi ayrım yapmaz

07

Jendin

CEM KAPTANOĞLU Mağdur değiliz, müdahiliz

İşte Meclise uyumaya gelmeyen vekil

Emekçi Hareket Partisi Lenin’in “Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz” sözünü şiarı haline getirerek sürdürdüğü Parti Okulu çalışmalarına yaz döneminde de devam etti. GÜNCEL 06

Ayşen hanımın malikanesinde!

Sofralar

KADİR DADAN Meclise uyumaya gitmediğini söyleyen AKP’li Uğur Işılak, Meclise 3. gidişinde uyuya kaldı. toplum 16

Ana fikir

GÜLSÜM KAV

FERHAN UMRUK

Parti Okulu yeni sorulara aktüel cevaplar aradı

09

Gün bu gündür

FADİK TEMİZYÜREK

10

Köstebek 02

Midas’ın altınları 11

Hakikat


YESiL SAYFA

02

4 Temmuz 2015

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Sofralar…

Cumhurbaşkanının iftar sofrasından sonra, TMMOB’nin sofrası da medya gündemine düştü. Elbette bu sefer masanın ve yemek takımlarının değil, yıllanmış şaraplar ve özel içkilerin maliyeti sorgulanıyordu. Aslında her gün birçok yerde birçok sofra kuruluyor ve geçmişe baktığınızda bu sofraların kuruluş karakterlerinin değiştiğini görüyoruz. İster devlet, ister sermaye kesimi, ister odalar, ister sendikalar, ister dindar-muhafazakâr, ister laik-Atatürkçü, ister kentli, ister köylü kim tarafından kurulursa kurulsun, bu değişim kapitalist bir biçim kazanmış durumda. 40 yıl önce özellikle kırsal alanda kurulan sofralar, birlikte kurulur, birlikte kaldırılırdı. Eli maharetli bir aşçının eşliğinde köyün ortak kazanlarında yemekler pişirilir, yine ortak kap kacakta el birliği ile dağıtılır, el birliği ile bulaşıklar temizlenirdi. Yemeğin sahibi, sadece malzemeyi temin ederdi. Özel bir güne ya da köyün davetlilerine veriliyorsa, ortak bütçeden temin edilirdi. Bugün siyasal olsun, sosyal olsun, hemen tüm sofralar, bu iş için organize olan şirketler tarafından ücreti karşılığı kuruluyor ve kaldırılıyor. Kullan-at plastik çatallı, köpük tabaklı, kağıt bardaklı servis ile her yer çöp içinde bırakılıyor. Bu modern Halil İbrahim Sofralarında, gücü olan bastırıp parayı 10000 kişilik iftar veriyor. Ye ye bitmeyen, yemeği verenin gelmiş geçmişine dua eksik olmayan, bol bol “rıza” kazanılan, ama değirmenin suyu sorulmayan sofralar… Gücü olmayan gariban ise bir lokma döktürmenin hesabını yapıyor. Bir kişinin “adam” olup olmadığına, kurdurduğu sofranın büyüklüğüne veyanına oturttuğu kişilerin kim olup, kim olmadığına bakılıp karar veriliyor. Biz de Ocaklar’da bir sofra kuruyoruz ve başkasına gerek kalmadan kendimiz anlatalım istedim bu sofrayı. Çünkü biz cumhurbaşkanının da, odaların da sergilediği örneği benimsemiyoruz ve sofraların eskiden olduğu gibi birlikte kurulmasını, birlikte kaldırılmasını savunuyoruz. Soframızın kurulduğu mekan, içki ruhsatına sahip çay bahçeleri. Kimi belediye tarafından kurulup ihale ile işletilen, kimisi ise dostlarımızın özel mülkiyeti. Sadece temizlik için kendilerine bir miktar ücret ödüyoruz ya da onların katkısı oluyor. Soframızın 200 kişilik tabak, bardak ve çatalları, beldemiz derneği üzerinden ortaklaştırdığımız ve ortak kullanıma açtığımız malzemeler. Soframızın düzenini kuranlar, servis yapanlar, toplayanlar ve bulaşıkları yıkayanlar, gönüllü katılımcılarımız. Soframızın eğlencesine katkı sunanlar, yine gönüllü katılımcılarımız. Soframızın yiyeceklerini ve içeceklerini getirenler de gönüllü katılımcılarımız. Kimin elinden iyi ne geliyorsa, kim başkasıyla neyini paylaşmak istiyorsa, olmadı meyvesi, çereziyle… Ekmeğimiz özel değirmen unundan, şaraplarımız ev yapımı. Az ama öz, her canlı gibi sonlu bir sofra… Ve soframızın adı “Güneşin Sofrası”. Canlılığımızın ve o sofradaki her şeyin kaynağı. Onun altında ve onun sofrasında hepimiz eşitiz, hepimiz dostuz. Nazım Hikmet’in dediği gibi; “Dostların arasındayız, güneşin sofrasındayız!” Size bir sır vereyim; o sofrayı güneşin altında yaşanan her yerde siz de kurabilirsiniz. Yeter ki isteyin!

4 ağustos SALI 2015

editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek önder Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

Yeşil Yol’a karşı direnenlerle çadır nöbetine katılıp yolları tamir edecekler.

Yaşam savunucuları 31 Temmuz gecesi İstanbul’dan yola çıktı.

Yaşam savunucuları Karadeniz’e yola çıktı yeşil sayfa Melek öncer

Karadeniz İsyandadır Platformu’nun daveti üzerine Kuzey Ormanları Savunması ve yaşam savunucularından oluşan 30 kişilik grup 31 Temmuz gecesi İstanbul’dan Karadeniz’e doğru yola çıktı. Yolda katılacaklarla birlikte grup 38 kişi olacak. Yapılan çağrıda “Doğa ve yaşam düşmanlarının inadına bir kez daha yollara çıkıyoruz. Fırtına Vadisi’nde Yeşil Yol istemeyenlerin, Artvin’de madene hayır diyenlerin, Fatsa’da siyanürlü maden işletmesine direnenlerin,

Tokat Yeşilırmak’ta Tozanlı’da derelerin özgürlüğü için mücadele edenlerin dertlerine ortak olmaya, seslerine ses katmaya gidiyoruz. Vadilerini, derelerini, ormanlarını, yaylalarını savunan halkı hedef gösterenlerin asıl amacı; direnişleri kriminalize ederek direnenlerin yalnızlaşmasını sağlamak ve yaşam alanlarını şirketlerin saldırısına açmaktır. Bütün hedef gösterme ve ötekileştirme politikalarına karşı yola çıkıyoruz Bir arada olacağız ve bir arada yaşamı savunacağız!’ Yaşam savunucuları; 1-3 Ağustos Çamlıhemşin Fırtına, 4-6

osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684 Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Karadeniz İsyandadır Platformu’nun çağrısıyla yaşam savunucuları Karadeniz’deki doğa talanı ve yıkımlarına karşı 4. Karadeniz Yaşam Yolculuğu’na çıktı.

Ağustos Artvin Cerattepe, 7-8 Ağustos Fatsa, 9 Ağustos Tokat’ta olacak. Platformun 4. Kez düzenlediği Karadeniz Yaşam Yolculuğu Çamlıhemşin’den başlayacak, Cerattepe, Fatsa ve Tokat ile devam edecek. Karadeniz’deki doğa katliamlarına karşı yola çıkanların ilk rotası Fırtına Vadisi. “Doğa ve yaşam düşmanlarının inadına bir kez daha yollara çıkıyoruz” diyerek 1-2-3 Ağustos tarihlerinde Samistal Yaylası’nda ‘Yeşil Yol’a karşı çadır direnişe destek olacaklar. Aynı zamanda taş evleri ve patika yolları tamir edecekler. 4-5 Ağustos tarihlerinde Artvin’e geçerek,

madene karşı devam eden nöbete katılacaklar ve madene hayır demeye devam edecekler. Buradan, Fatsa’ya geçecek olan grup burada kalacağı zaman içerisinde hem fındık imecesi yapacak hem de siyanürle maden arama faaliyetlerine karşı düzenlenecek eyleme katılacak. Tokat’ta eylem toplantısı yapılarak, 8 Ağustos’ta Tozanlı’da yapılmak istenen HES’e karşı eylemde hazırlık yapılacak. Pazar günü Tokat’ta mücadele için basın toplantısı yaparak derelerin özgürlüğü için mücadeleye devam edecekler. Yolculuk #DoğalDireniş taginden takip edilebilir.

Kurbağlıdere’ye karşı halk ayakta Kadıköy halkı 30 Temmuz Perşembe günü biraraya gelerek metan gazı salan ve İstanbul’u zehirleyen dere için “Kurbağalıdere zehir değil, temiz aksın” sloganıyla eylem yaptı. Kadıköy Kent Dayanışması’nın düzenlediği yürüyüşe Kadıköylüler, mahalle muhtarları, partiler ve kitle örgüt temsilcileri katıldı. Yoğurtçu Parkı’nda başlayan yürüyüşe destek verenler arasında Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, CHP milletvekilleri Barış Yarkadaş,Mahmut Tanal da vardı. Yürüyüşte “Topbaş istifa”, “Saraya para çok, dereye yok”,

“Dere kokuyor Topbaş uyuyor” sloganları atılırken, Kurbağalıdere’den Zehir Değil Yaşam Aksın”, İBB sağlığımızı tehdit etme! Kurbağalıdere’yi temizle” pankartları taşındı. Açıklamada , “Oksijensiz kalan dere fokurdamaya başladı, kabarcıklar oluştu, tüm bu pislik direkt olarak Marmara Denizi’ne karışıyor. Kadıköylüler kokan sadece dere değil, aynı zamanda AKP’nin belediyecilik anlayışı diye düşünmeye başladı” denildi., İBB’nin sorumlu olduğu ıslah çalışmasını en kısa sürede bitirilmesi talebi tekrarlandı. Çalışmaların 2015 yılı sonunda tamamlanması planlanıyor. YARIN YEŞİL SAYFA

İzmir’deki RES’lere bakanlıktan izin

sayı: 198

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör

Yaşam yolculuğuna çıkanlar Cerattepe’de devam eden nöbete katılacak. .

DOSAB’ı Bursalılar onaylamıyor Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Müdürlüğü, DOSAB Termik Santrali’ne Çevresel Etki Değerlendirmesi olumlu kararı verdi. Karar üzerine, DOSAB Termik santraline Hayır Platformu, 30 Temmuz’da Heykel’de toplanarak Bursa’nın çevresini ve insanların sağlığını tehdit edecek santralin onayını protesto etti. Yapılan basın açıklamasında; halkın, kitle örgütlerinin, meslek odalarının, partilerin, derneklerin, DOSAB Termik Santraline Hayır Platformunun raporları, basın açıklamaları, eylemleri, on binlerce itiraz dilekçelerine rağmen Bakanlığın bir kez daha rantın yanında yer aldığı belirtildi. YARIN YEŞİL SAYFA

Yeşil Takvim:

4. Karadeniz Yaşam Yolculuğu: 1-9 Ağustos Akkuyu Kampı: 8-9 Ağustos Samistal Vartevoru: 8-9 Ağustos

İzmir’de Kemalpaşa ve Torbalı sınırındaki bölgede 22 RES yapılması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından izin verildi. Bakanlık RES’ler için yapılan ÇED başvurusunu onaylayarak, İzmir’in Bayındır, Kemalpaşa ve Torbalı ilçelerinde yapılmak üzere süreci başlatmış oldu. 22 türbinli Mersinli Rüzgar Enerji Santrali projesi Çardaklı Tepe, Kartal Tepe, Mersinli Mahallesi, Karlık Tepe, Akçam Tepe mevkiine yapılacak. 30 Temmuz’da yapılacak ÇED toplantısı için toplantıdan önce yer ve saat bilgisi verilmedi. Yetkililer toplantının Bayındır’ın Çınardibi köyü meydanında yer

alan kahvede saat 14.00’te başlayacağı bilgisini verdi. RES’ler yaşamı ve insan yaşamında tahribata ve tehlikeye neden oluyor. YARIN YEŞİL SAYFA

Kazdağı Ekofest2015: 19-23 Ağustos Türkiye’nin İlk Vegan Festivali: Vegfest Türkiye-25/26 Eylül Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim


GUNCEL

03

4 Ağustos 2015

Erdoğan’ın erken seçim savaşı

Ağızlarından ‘terör’ iddiasını düşürmeyen AKP ve MHP, sizce neden araştırılmasına red oyu verdi? FADİK TEMİZYÜREK EHP MERKEZ KOMİTE ÜYESİ

HDP’yi mecliste istemiyor MHP ırkçı politikalarından vazgeçmedi. Bu nedenle, AKP ile koalisyon ittifakına girmeyi düşünmese bile, tıpkı AKP gibi, o da HDP’nin mecliste yer almasını istemiyor. AYHAN BİLGEN HDP PARTİ SÖZCÜSÜ

Altın tepside sunuyor MHP öfkesini 6 milyon oy almış HDP’ye yükselteceğine Ortadoğu’da tecavüze uğrayan Türkmen kadınlara da yükseltsin. AKP’ye iktidarı altın tepside sunuyor. LEVENT GÖK CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ

İflas etti

Erdoğan, “Koalisyon görüşmelerinden olumlu sonuç çıktı çıktı; çıkmadığı takdirde hemen milli iradeye müracaat edelim’’ diye tehdit savurmaya devam etti. Savaşın konuşulduğu bu süreçte AKP’liler de Erdoğan’ın başkanlık için tekrar seçim olarak nitelediği erken seçimleri daha çok gündeme getirerek halkın iradesini yok saymaya devam ediyor. güncel melih erdem

Erdoğan’ın başkanlık savaşı için seçimlerde iktidarını kaybetmiş AKP hükümeti hergün yeni savaş provokasyonları hazırlarken erken seçimi de gündeme daha fazla getiriyor. İktidarları boyunca ‘milli irade’ vurgusuyla ileri demokrasiyi anlatan AKP ve Erdoğan bugün halkın koalisyon hükümeti doğrultusunda verdiği kararın her fırsatta yanlış olduğunu söylüyor. Hükümeti kurabilmek için yolsuz dört bakanının yargılanmasını göze almak zorunda kalacak kadar gerileyen AKP ilk fırsatta erken seçime gitme sinyalleri verirken AKP’li isimlerin açıklamaları bunu doğruluyor. Sonunun AKP’nin politik durumuna bağlı olduğunu bilen Erdoğan ise ilk günden itibaren koalisyon görüşmelerinin önünü tıkarken, anayasada görevlendirilmediği halde hükümet kurma çalışmalarını yönlendiriyor.

AKP’li isimler erken seçimi halka dayatmaya çabalıyor Cumhurbaşkanı başdanışmanı olan AKP’li Burhan Kuzu seçimlerden sonra sosyal medyada halkın kaosu seçtiğini söyleyerek yüksek katılımın gerçekleştiği, halkın sandıklara sahip çıktığı seçimin sonucunda demokrasinin kuralları gereği halkın koalisyon hükümeti kurulması için gösterdiği iradeyi kabullenememiş ve hata olduğunu ifade etmişti. Geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında da erken seçimi, hukuki bir terimle “karar düzeltme istemi” olarak düşündüğünü açıklamış oldu. Erdoğan Suriye’de girmek istediği fiili savaş hali ve Türkiye’de sol sosyalist güçler ile Kürt siyasi hareketini hedef alarak tezgahladığı iç savaşın planlarını uygulatırken AKP’li isimler savaş şartlarında yönetecekleri erken seçimi daha çok gündeme getirmeye başladı.

Başkanlık için ‘tekrar seçim’ demokratik değil Erdoğan, Çin gezisi sırasında yaptığı koalisyon açıklamalarıyla seçimler sonrası sürecin ilk gününden beri durduğu çizgide olduğunu gösterdi. Koalisyon görüşmelerinin başlamasını geciktiren Erdoğan AKP’nin köşeye sıkışmışlığına karşın süreçte taraf olan muhalefet partilerine ‘’Koalisyon görüşmelerinden olumlu sonuç çıktı, çıktı. Çıkmadığı takdirde, hemen milli iradeye müracaat edelim ki, tekrar kararı millet versin ve böylece de şu andaki durumdan bir an önce kurtulmuş olalım’’ açıklamasıyla kapalı şekilde zorluk çıkaracağım mesajı verdi. Erken seçime gitme hedefiyle hükümetin kurulması için diğer seçeneklerin de önünü kapatan Erdoğan azınlık hükümeti için ‘’Benim karşı olduğum kalıcı azınlık hükümetidir. Seçime götürmek kaydıyla bir azınlık hükümeti

pekala mümkündür. Kendisine görev verilen bir partiye diğer bir partinin veya partilerin dışarıdan destek vermesi suretiyle oluşturulacak bir azınlık hükümeti ülkeyi seçime götürebilir’’ dedi. Halkın İradesini tanımayanlar halklara düşmandır AKP, CHP ile koalisyon görüşmelerini sürdürmeye devam ediyorken diğer yandan Erdoğan’ın başkanlık savaşı içeride ve dışarıda sürmeye devam ediyor. Kürt siyasi hareketine dönük operasyonlar devam ederken, savaş uçakları Kuzey Irak’ta sivillerin olduğu Zergele Köyü’nü bombaladı. Tüm bu gelişmeler halkın başkan olmasına izin vermediği Erdoğan’ın ve tek başına iktidar olmasını engellediği AKP’nin 7 Haziran seçim sonuçlarını tanımayarak savaş şartlarında kendileri için tekrar seçim olduğunu düşündükleri erken seçimi hedeflediğini gözler önüne seriyor.

AKP seçime hazırlanıyor

AKP erken seçim için gözünü karartıp Suriye’de ve Türkiye’de halklara savaş açıyor. AKP’nin Erdoğan’ın başkanlığı için yapılacak erken seçime hazırlıklarına koalisyon görüşmelerinin sürdüğü bir ortamda başladığı iddia edildi. Gazetelere yansıyan şekliyle AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, parti teşkilatına geçen hafta gönderdiği iki sayfalık yazıda, AKP’nin nasıl bir siyaset izleyeceğini anlattı. Tüm teşkilatın erken seçim için hazır olmasının istendiği yazıda, 7 Haziran seçim sonuçlarına yönelik değerlendirmelerde de bulunulmuş.Yazıda, seçim sonuçlarının AKP’de olumsuz bir hava oluş-

turduğuna dikkat çekilerek, ancak bu durumun meclis başkanlığı gibi kritik konuların ardından AKP’lilerce bir başarı sayılarak olumsuz havanın dağıtıldığı belirtilmiş. Yazıda erken seçimin hedeflendiği süreçte kimsenin partiye ters bir açıklama yapmaması gerektiği belirtilerek değerlendirmelerin ve söylemlerin başbakanın ve hükümet sözcüsünün açıklamalarına paralel olması yönünde talimat verilmiş. Bunun amacının 7 Haziran seçimleri öncesinde parti içindeki farklı fikirlerin ve çıkan tartışmaların devamını engellemek olduğu olarak değerlendirildi.GÜNCEL

Erken seçim vaadi:elektrik kesintisi Erken seçim AKP’li birçok isim tarafından gündem edildi. Bunlardan biri de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız oldu. Enerji Bakanı Taner Yıldız açıklamalarıyla erken seçimin olacağını işaret etti.Seçimlerde barajı aşarak AKP’nin gerilemesini sağlayan HDP için fikirlerini “Erken seçim olsa da olmasa da HDP’ye verilen emanet oyların önemli bir kesiminin ortadan kalkacağına inandığını” şeklinde belirten Yıldız, “Şu anda HDP’nin silahlar sussun, terör olmasın cümlesini buradaki Ak

Parti ve hükümetimize söyleyeceğine eğer cesareti varsa PKK’ya söylemesi lazım. PKK’nın yaptıklarını kınaması lazım. HDP’nin 7 Haziran seçimlerinden önce yaptığı şirin gözükmeleri yüzündeki boyanın aktıktan sonra gerçek haline dönüştü. Bir terör dili haline dönüştü. İster erken seçim olsun isterse olmasın HDP’ye verilen emanet oyların önemli bir kesimin ortadan kalkacağına inanıyorum. Hele hele üç gün elektriksiz kaldığında bunu doğru değerlendireceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı. GÜNCEL

MHP siyaseten iflas etmiştir. Bu önergede tüm terörü araştırma vardır. Bu yüzden MHP bu tutumu halka izah etmesi gerekir.

EREN ERDEM CHP Milletvekili

MHP’den fazlası beklenemez Bugün kadar MHP AKP’ye muhalif bir parti gibi gösterilmek istendi. MHP’nin 12 Eylül öncesindeki tavrı neyse bugünde devam etmektedir. MHP’den bundan fazlasını beklememek lazım. SEMİH YALÇIN MHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI

Organik bağ var

HDP’yi yönetenler ile PKK arasında organik bağ vardır. Bu nedenle CHP’nin de teşne olduğu bu önergeye destek vermedik.

MEVLÜT KARAKAYA MHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI

İşi sulandırmak istiyorlar Araştırma önergesiyle gündemi saptırmaya, işi sulandırmaya ve şer odaklarına zaman kazandırmaya kimsenin hakkı yoktur. MHP, Meclis’teki duruşu ile buna fırsat vermemiştir. SERKAN DEMİRTAŞ RADİKAL GAZETESİ YAZARI

Yandaş medya gibi MHP’nin bu tavrı, AKP için yol açıcı. MHP yandaş medyanın hükümetin politikalarını meşrulaştırmak için yaptığı haber içeriklerini anımsatıyor. ERTUĞRUL ÖZKÖK HÜRRİYET GAZETESİ YAZARI

AKP MHP’ye yaklaştı MHP mi AKP’nin yanına gitti, yoksa AKP mi MHP’nin çizgisine geldi? Bu soruya verebileceğin tek cevap var: AKP MHP’nin çizgisine geldi. O zaman MHP’ye niye yükleniyorsun? SANEM ALTAN VATAN GAZETESİ Yazarı

MHP kendini yakıyor Bana sorarsanız MHP, bilmediğimiz bir nedenden ötürü kendini yakıyor gibi gözüküyor. MHP liderleri için “partilerinden” daha önemli bir amaç, bir neden mi var? MEHMET ALTAN Yazar

Kanla beslenen destekçiler Hırsızlar kendilerini kurtarmak için provokasyonlarla ülkeyi yangın yerine çevirmiş, kanla beslenen destekçileri araştırılmasını istememiş.


04

GUNCEL 4 Ağustos 2015

Meclis olağanüstü toplandı, araştırma önergesi reddedildi

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

%13 önemlidir Savaşın tozu dumanına boğulmuş durumdayız.

Olmayan bir hükümet alelacele ülkeyi bir savaşa sokuyor ve bu savaşı hiçbir sorun görmeden yürütüyor. Hükümet seçimle birlikte bitti aslında. AKP bunu asla kabul etmiyor. Her yönden görülüyor ki seçimle gelip seçimle gitmek gibi bir huyları yok. Çünkü önemli olan onların Tanrı tarafından seçilmiş olmaları. Tanrı tarafından seçilmiş ve İslam alemini kurtarmak üzere gönderilmiş kişiler, bizim gibi faniler tarafımızdan seçilse ne olur seçilmese ne olur? Kimse kusura bakmasın. * Çok derinde, kafalarımızda bir tartışma var. AKP’nin bütün provokasyonlarına, meydan okumalarına ve saldırılarına rağmen Kürt hareketi bu yola girmemeyi seçebilir mi? Her şeye rağmen, meşru müdafaa konumunda kalmak mümkün mü? Bu güne kadar bu tartışma daha kolay sonuçlandırılırdı. Şimdi durum bir ölçüde farklı. Neden farklı? Çünkü bu memlekette muhalifler ilk kez %13 oy aldı. Bu çok önemli bir gelişmedir. Bu oy barış sayesinde alındı, silahların patlamaması sayesinde alındı. Bu oy ülkenin geneline seslenerek alındı. Ülkenin doğusundan sesini yükseltenlere, ülkenin batısındakiler sesini kattı. İlk kez olmayan oldu. Artık yüzde dört, altı ve hatta 9,8 değiliz. Yüzde 13’üz. Herkes HDP’ye bir daha savaş olmasın diye oy verdi. Eğer Kürt hareketi meşru müdafaa konumunu koruyabilirse, HDP’nin çok daha büyük başarılara uzanması hiç de uzak bir ihtimal değil. * HDP’ye oy vererek batıdaki insanlarımız Kürt halkına yalnız olmadığını hissettirdi. Duran adam, merdivenleri rengarenk boyayan adam, sapan çeken teyze, kırmızılı kadın, şerefine Tayyip diyen gençler, sandık başında nöbet tutan vatandaş HDP’ye oy verdi. İnsanlar ne oldukları üzerinden değil, ne olmak istedikleri üzerinden oy verebildiler ilk kez. Başka bir gelecek mümkün ve biz o geleceği istiyoruz dediler. Gelecekleri üzerine kafa yordular. Geleceklerini değiştirebileceklerini düşündüler ve gelecekleri üzerine programatik bir tercihde bulundular. Bu işin bu yoldan ilerlemesi bile mükemmeldi. Kürdün Kürt’ten başka, Türkün Türk’ten başka dostu olabileceği anlaşıldı. Kimliklerin sınırları ilk kez zorlandı. Kürtler başkalarına el uzattı, başkaları da onların elini ilk kez tuttu. İlk kez herkes kendi kabuğundan çıktı ve %13 oy alındı. Gidişat on numaraydı, sonuç 13 numara oldu. * Peki bu daha ileri gider mi, bir? Gitmeli mi, iki? Bana kalırsa bu çok daha ilerilere gider ve kesinlikle gitmeli. Ey kardeşlerim ilk defa alçakgönüllü ve sade insanlarımızın, alçakgönüllü ve sade davranışlarıyla %13 gibi bir seçim başarısı yakaladık. Bu bırakılır mı hiç? Yıllarca bütün çabamız bu insanların harekete geçmesi değil miydi? Kıpırdadılar ve harekete geçtiler işte. Normalde olmaz ama ilk kez Tanrı perdeyi kıpırdattı. Hayatını kurtardığımız Bengal kaplanı ormana dalıp kaybolacakken son kez bize dönüp baktı. Barajların yıkılabildiği bu seçimde, kitleler kendine siyaset yapabileceği bir mecra bulabildi. Bu çok önemli bir haberdir. Sorun kitlelerin siyasetten uzak durması olabilir ancak. Bunun aşıldığı her durum bir başarıdır. Siyasetin oy vermek düzeyinde mütevazı olması, onun olumlu niteliğine halel getirmez. Dünyayı değiştirecek güç toplumun siyasallaşması, siyasetin toplumsallaşmasıdır. Hakim sınıflar asıl olarak bundan korkar. Dikkat edilirse Erdoğan’ın baraj geçilene kadar gayet rahattı. Halk gayruk yeter dedi. %13 oy alındı. Baraj paramparça edildi. İşte Tayyip tam o anda titremeye başladı. Bu titretme o sıradan bulunan %13 sayesinde oldu. Sade insanlar sayesinde oldu. Sade insanlar aniden ve birlikte hareket ettiklerinde, hiç de sade olmadıklarını gösterdiler. Dönüp tam da bu insanlara bakmalıyız. Kitlelere bakmalıyız. “Ne olmuş yani %13 oy almışsak” dememeliyiz. Esas olan sade ve büyük insanlığın ne yaptığıdır, neler yapabileceğidir. hakanozturk17@gmail.com

MHP, savaş çıkaran AKP’nin imdadına yetişti

Suruç Katliamı’ndan sonra, ülkede gelişen savaş politikaları, operasyonlar, gözaltılar, barış süreci ve dokunulmazlıklara dair CHP’nin çağrısıyla karara bağlanıp gerçekleştirilecek olan TBMM Olağanüstü Genel Kurul toplantısı sona erdi. Toplantıda CHP tarafından “Terör Olaylarını Araştırma Komisyonu” önergesi, AKP ve MHP’nin işbirliğiyle reddedildi. güncel burcu karefil

tırılmasına geçit vermedi. Gün- bunun tartışılması gereken seçillerdir “terör” diyerek ülkeyi savaşa miş organ önerge reddedilerek AKP hükümetinin seçim- sokan AKP’nin öneriyi reddetme- tatile çıkarıldı. lerdeki kaybının ardından si, “terör” iddiasının Erdoğan’ın Başkan olamayacağı kesinleşen savaş politikalarına bir kılıf oldu- AKP IŞİD’i hala işitmiyor Erdoğan’ın savaşı meclis gün- ğunu kanıtlıyor. CHP Milletvekili Levent Gök’ten demine taşındı. Suruç katliamıAKP vekillerine: “IŞİD’i işitmenın ardından, “terör” iddiası AKP- MHP savaş koalisyonu kuruldu diniz” dedi. AKP adına konuşan ile IŞİDliler dışında herkesi Meclis başkanlığı seçimlerinde grup başkan vekili Ahmet Aygözaltına alan, ormanlar geçersiz oy kullanarak AKP’ye dın ise, “Kobene düşecek” diyen yakan, özel harekatçılar destek olan MHP, olağanüstü Cumhurbaşkanına ve savaş çıkaeliyle sokak ortasında meclis toplantısında da AKP’ye ran AKP’ye minnet edilmesi geinfazlar gerçekleştiren olan desteklerini esirgeme- rektiğini söyledi. Aydın, AKP ile AKP hükümeti, di. MHP’nin oyları ile önerge IŞİD’in arasında bağ kurmaya MHP’nin de des- reddedildi. CHP’nin önerisine çalışıldığını söyleyerek tipik HDP’nin de destek vermesine AKP cevabını yapıştırdı: Algı teği ile Suruç katlikarşın TBMM’de salt çoğunluk operasyonu. amının sağlanamadı. Bu nedenle Meclis Araştırma Komisyonu kurula- Bu ülke egolarınızdan araşmazken TBMM de 1 Ekim daha değerli 2015’e kadar yeniden tatile Şafak Pavey: “Bu ülke girdi. AKP savaş çıkarırken, sizin egolarınızdan daha

değerlidir” sözleriyle Baydemir’in sözlerini kesenleri uyardı. HDP adına konuşan Baydemir: “Şiddet kimden gelirse gelsin hep birlikte barışta buluşalım” dedi. Baydemir’in “Tek başına iktidar olma uğruna canlar, fidanlar defnediliyor” sözleri HDP sıralarından alkışlarla karşılandı. Baydemir, AKP’nin savaşını halkın iradesine yapılan bir darbe olarak niteledi.

Demirtaş’tan Bahçeli ve Arınç’a yanıt Bülent Arınç’ın TSK’nın sivilleri vurduğu iddiasına ‘Bu alçakça yalandır’ açıklamasına Demirtaş, “Alçaklık nedir, orada tespit edelim. Biz ille öyle oldu demiyoruz, gidip göreceğiz. Buyursunlar heyetimize dahil olsunlar. Raporlasınlar, Türkiye’ye de dönüp açıklasınlar” dedi. Demirtaş, Bahçeli’nin HDP’ye oy verenlere yönelik “Türkiye’nin kaymağını yiyenler, Boğaz’da, yalılarda viskisini yudumlayıp oyunu HDP’ye veren şerefsizler. Şimdi, HDP ile koalisyonu kurun” sözlerine ise şu yanıtı verdi: “Seçmenimize küfür hakaret edene de bin

misliyle aynen iade ediyorum. Seçim öncesi hırsızdan hesap sorarız deyip, seçim sonrası hırsızın sarayında zevki sefa sürenler midir şerefli olanlar? Şeref kavramını kullanmaya kalkmasınlar, hadlerini bilsinler” Demirtaş konuşmasına şöyle devam etti: “Savaş koalisyonu kurulmuş durumda. Zannediyorum erken seçime bu savaş koalisyonuyla gidecekler. Bir an önce Türkiye seçimini yapmalı. AKP’den kalıcı kurtuluşun önü açılmalıdır. İnşallah bu seçimde AKP, Türkiye’nin başına bela olmaktan çıkar. Fakat şunu da duymak istiyoruz, kaç seçimde yenilirse yenilmiş sayılıyor?” GÜNCEL

9 vekil için dokunulmazlık dosyası mecliste

Aralarında, Cumhuriyet Halk Partisi’den (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, Genel Sekreter ve İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Halkların Demokratik Partisi’den (HDP) Grup Başkanvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ile Adalet ve Kalkınma

Partisi (AKP) Osmaniye Milletvekili Suat Önal’ın olduğu yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin Başbakanlık Tezkereleri Meclis’e gönderildi. Dokunulmazlık dosyalarının Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan imzasıyla Meclis’e iletildiği belirtildi. Dosyalar, tatil bitiminde Meclis Başkanlığı tarafından Meclis Anayasa Adalet Karma Komisyonu’na sevk edilecek. GÜNCEL

AKP-IŞİD ilişkisi için Meclis Araştırması

HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken, AKP - IŞİD ilişkileri hakkında araştırma önergesi verdi. Önergede şu ifadelere yer verildi: “Güvenlik kurumlarının konumlarının yanı sıra IŞİD’e gönderildiği iddia edilen TIR dolusu silahlar, IŞİD’in Türkiye’deki illerde kolaylıkla örgütlenebilmesi

ve önleyici müdahalelerde bulunulmaması, IŞİD’e yönelik göstermelik operasyonlar yapılması, Türkiye sınırlarından geçirildiği ifade edilen silahlar, bomba kullanımında kullanılan gübreler ve IŞİD’lilerin Suriye’ye savaşmak için kolaylıkla geçişi gibi durumlar da kamuoyunda infiale neden olmaktadır.” Önergede, AKP-IŞİD ilişkilerine açıklık getirilmesi bekleniyor. GÜNCEL


GUNCEL

05

4 Ağustos 2015

Sibel Uzun UYANIŞ

Kabul ettiremezsiniz

Erdoğan’ın başkanlığı uğruna birer birer ölüm haberleri geliyor. Kendileri rahat, ne Erdoğan’a ne Bilal’e ne de kodamanlarına hiçbir şey olmuyor. Erdoğan diktatörlüğün kurallarını oynuyor, olan “millete” oluyor, Erdoğan karar verir “milli irade” ölür! Bu böyle gidemez. Hiçbir toplum bunu böyle kabul edemez bizim toplumumuzda kabul etmiyor, etmeyecek. Diktatörler büyük hata yaparlar büyük felaketle kapatmaya çalışırlar. Bu felaketin adı da binlerce, milyonlarca can kaybıdır. Sınıflar dünyasında buna karar veren en çok parayı elinde tutanlardır. Erdoğan’ın savaşa götüren diktatörlüğünün kilit nedeni Bilal’in boşaltamadığı odalar dolusu paralarıdır. Şu anda ne düzeyde bir can kaybı olacak nasıl bir felakete doğru gideceğiz kimse kestiremiyor. Zamanında Enver Paşa gibilerinin ülkeyi hırsı yüzünden 1. Dünya Savaşı’na sokması gibi. Cephelerdeki yenilgiyi örtmek için gözü dönmüş 100.000 askeri kara kışın ortasına Sarıkamış’a yollamış ve tek kurşun atmadan 12.000’i sağ kalabilmişti. Daha kötüsünü yaşatacak Erdoğan’a ait olan iç ve dış savaşa girdiğimiz açıktır, halkların ve emekçilerin büyük zararlarla çıkacağı kesindir. *** Kameralar ölüm haberinin verildiği eve dönüyor. Devlet ailelerin üstüne çöreklenmiş ne desinler. Bu gidişata anlam veremediklerini, onaylamadıklarını görebiliyoruz, eskisi gibi “vatan sağolsun” değil gidişata verilen cevap. Demirtaş her seferinde barış diyerek elini uzatırken AKP’nin savaş dili kabul görmüyor. “Bu kadar imkanlı iken, bu kadar yol ilerlemişken, bu kadar zamandır ölüm haberleri alınmıyorken şimdi neden evlatlarımızın ölüm haberlerini alıyoruz?” sorusunu sorar gibi bakıyorlar. Daha düne kadar herkesin gözü önünde Dolmabahçe Mutabakatı yapılmış. Savaşı bitirmeye yaklaşmış ateşkesi büyüten iki ülke tarafı gibiydiler. Sen bu kareye savaştığın Amerika ile otur sonra da “mutabakattan haberim yok” de bakalım da görelim. Amerika’ya diyemediği gibi Kürt Halkı’na da diyemez. Erdoğan Kobane’yi IŞİD alçağı saldırırken “düştü düşecek” diye tempo tuttuğunda cevabını nasıl adıysa yine alacaktır. Şimdi de emperyalistlerin IŞİD karşıtı cephesine geçti ya güya bunu inkar etmeye çalışıyor. Şarlatanlar! AKP’nin yerinden oynamayan bir tabanı var bu da %30’dur, MHP gibi dibinde çözümsüzlüğe yardımcı olacak kesim de var. HDP başkanlığı onaylatmadı o zaman MHP’ye savaşı onaylatabilirim diye gördükleri için fırsat buluyorlar. Başka da hiçbir kesimden destek bulacak durumları yok. AKP’nin içindeki belli bir kesim de dahil olmak üzere toplumun büyük bir kısmı savaşa kati surette karşıdır. *** Bu nedenle ört bas etmek istiyorlar, Erdoğan’ın savaşının tüm sonuçlarını gizli yapmak istiyorlar. Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç şimdi de Kandil’deki Zergele’de savaş uçakları ile öldürülen 8 sivilin haberlerini araştırılmasını gizliyorlar. Demirtaş Zergele’de gidip araştırma yapma teklifinde bulunuyor her zamanki gibi cevap yok. Can Dündar yazısında belirtmiş, başbakan Davutoğlu; “terör haberlerine, şehit cenazelerine geniş yer vermeyin. Kamuoyunu tedirgin etmeyin. Bazı sözcükleri kullanmayın”. Savaşı tek Erdoğan istediği, 90’lara çeviriyorsunuz değerlendirmelerinden, Kürt Halkı’ndan çekindikleri için gizleme derdinler. Neyi gizleyeceksiniz? Karanlık yıllara ait olduğunuz yaptıklarınızla apaçık ortada. Elbette karanlığı yara yara nasıl geldiğimizi siz de göreceksiniz.

Erdoğan’ın savaş oyunu

400 vekili verin bu işi huzur içinde çözelim diyen Erdoğan, 400 vekili alamayınca IŞİD’i bahane ederek bir çok ilde operasyon düzenleyip asıl hedefleri olan devrimcilere, Kürt ve Suriye halklarına saldırmaya başladı. Ülke içinde demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler AKP’nin saldırısına uğrarken sınır dışında da operasyon sürüyor. güncel hilal türkben

AKP hükümeti ve Erdoğan seçim yenilgilerini savaş arzusuyla geri kazanmaya çalışıyor. IŞİD’i bahane eden hükümet asıl amacını yapılan operasyonlarla göstermiş durumda. Seçimlerde kendisini %13 oy oranı ile gerileten başta HDP olmak üzere demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilere operasyonlar düzenleyerek kaybettiği gücünü iç savaş çıkararak geri kazanmaya niyetinde. Başbakanlıktan IŞİD ile ilgili yapılan açıklamalar ve gözaltı haberleri göz boyamaktan ileri gitmiyor. Davutoğlu’nun “operasyonlar devam edecek’’ açıklamasından sonra birçok ilde gözaltılar başladı.

Ağrı’da polis ev basıp 3 kişiyi öldürdü Ağrı’nın Sıtkiye Mahallesi’nde bir eve operasyon düzenleyen özel harekat timleri, içerde bulunanlara ateş açtı. Bir süre duyulan silah seslerinin ardından polis, mahalleyi ablukaya aldı. Polisler, kimsenin mahalleye girişine izin vermezken, saldırıda 3 kişinin infaz edildiği ileri sürüldü.

Devrimcilere Yapılan Operasyonlar devam Ediyor Başbakanlık’tan yapılan şu ana kadarki açıklamalar; 1302 kişinin gözaltına alındığını gösterse de, baskınlar devrimcilere yönelik olarak ortaya çıkıyor. Devrimci güçlere yönelik sürdürülen operasyonlar gün geçtikçe artıyor. Kocaeli, Manisa, Erzincan ve Ankara’da yapılan ev baskınlarında toplam 21 kişi gözaltına alındı. Siirt, Diyarbakır ve Bursa’da yapılan ev baskın-

Nusaybin’de polis saldırısı Mardin’in Nusaybin ilçesinin bazı mahallelerinde akşam saatlerinde toplanan Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi’ne üyeleri, ilçenin ana caddesinde barikat kurup araç sürücüleri ve yayalara kimlik kontrolü yaptı. Polis ekipleri de gruba gaz bombasıyla müdahale etti. Müdahale sonrası gruptakiler ara sokaklara dağıldı. Bir polisin uzun namlulu silahını doğrulttuğu ancak ateşlemediği bildirildi.

Davutoğlu; Barış Bloku üyelerini terörist ilan etti

Erdoğan’ın 7 Haziran seçimlerinden sonra başkanlık hevesinin suya düşmesi ve AKP hükümetinin kaybettiği oylarını tekrar geri kazanması için tasarlanan savaş tezgâhına karşı kurulan Barış Bloku geçtiğimiz günlerde “Barış mücadelesine her zamankinden daha fazla sahip çıkmaya çağırıyoruz’’ diyerek birçok ilde direnişe geçmişti. Her fırsata savaşa karşı olduklarını belirten HDP’nin de

içinde bulunduğu Barış Bloku üyeleri tüm bu söylemlerine rağmen Davutoğlu tarafından terörist ilan edildi. Davutoğlu; “Teröre Karşı Sivil İnisiyatif ” toplantısında yaptığı konuşmada Demirtaş’ın çağrısına “gerçekçi değil” diyerek operasyonların süreceğini söyledi. Konuşmasının devamında ise; Barış Bloku üyelerini de ‘terörist’ ilan eden Davutoğlu, tehditler savurmaya devam etti. GÜNCEL

Rahmetle anıyoruz

twitter: @sibeluzun_yarin

Danıştay Beyoğlu Projesi için iptal kararını bozdu Danıştay 6. Dairesi, Taksim’e Topçu Kışlası yapımının önünü açan kararının ardından, cami ve Galatasaray katlı otoparkı gibi projelere dayanak oluşturan Beyoğlu imar planlarının iptaline ilişkin kararı bozdu. Danıştay kararında “Dava konusu planların teknik ve bilimsel olarak gerektiği gibi değerlendirilmediği, yine raporda soyut ve genel değerlendirmelerin yer aldığı, netice itibariyle, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilir teknik ve bilimsel verileri içermediği kanaatine varılmıştır” ifadelerine yer verildi. GÜNCEL

larında biri engelli çocuk olmak üzere 26 kişi gözaltına alındı. Siirt’in İnönü, Doğan, Barış, Kooperatif, Tınaztepe ve Keşkol mahallelerinde sabahın saatlerinde özel harekât timleri tarafından yapılan ev baskınlarında DBP, İHD ve Eğitim-Senlilerin de aralarında bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı.

Yandaş medya görevde

Ülke her karıştığında yurt dışına çıkan Erdoğan’ın bu seferki adresi Çin oldu. Ülkedeki yaşanan olaylara rağmen gezintiye çıkmaktan geri kalmayan Erdoğan’ın yandaş medyası ise yine görevde. Yeni Akit; Erdoğan’ın Çin ziyareti öncesi yaptığı haberde ‘’Erdoğan ‘dan sürpriz ziyaret ! Çin’i uyarmaya gidiyor” demiş, “Erdoğan’ın ziyaretinin Doğu

Türkistan’daki Müslümanlara yönelik baskıların arttığı bir dönemde gelmesi de dikkat çekiyor ‘’ ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan ise; Çin’in toprak bütünlüğüne saygı duyduklarını söyleyerek Doğu Türkistan’daki “terör” faaliyetlerini de kınadığını ifade etti. Yeni Akit’in haberine ters düşen açıklamalarda bulunan Erdoğan ise; yandaş medyasını mutsuz etti. GÜNCEL

Gazetemizin yazarlarından Mustafa Cevdet Arslan’ın annesinin hayata gözlerini yumduğunu üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz. Yarın Gazetesi olarak, başta Mustafa Cevdet Arslan olmak üzere tüm yakınları ve dostlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz.

Gazetesi


06

GUNCEL 4 Ağustos 2015

Akın Birdal CANSUYU

Barış muhatabını arıyor Yıl 2006, bölge il ve ilçe belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri Ankara’ya gelir. Barış dilekçesi getirmişlerdi. Muhatap TBMM olacaktı. Meclis Başkanı ya da vekili, yok denilerek, Meclis’e alınmamışlardı. Kürt halkının temsilcileri, muhatabı bulunmayan Meclis’te muhataplarını bulabilmek umuduyla, kendilerinin, halkın iradesinin Meclis’te olmasını kararlaştırıp, geri dönmüşlerdi. 2007 yılında “Bin Umut Adayları” olarak seçime katılıp 23 milletvekili ile Meclise girerler. Dört yıl Mecliste muhatabını arayarak geçer. Her türlü çaba gösterilir. Barış için yasa teklifleri, Meclis Araştırma Komisyonlarının oluşturulması istenilir, gündem dışı konuşmalar yapılır, soru önergeleri verilir. Ne yazık ki yine bir karşılığı olmaz. 2011’de –bir vekilin kazanımı gasp edilerek, 35 vekil ile girilir. Yine kar etmez. 2015 yılında, bu kez Türkiye halklarının farklı kimlik, kültür ve inançların bileşkesi olarak 80 milletvekili ile Meclis’e girilir. Sorunun demokratik, barışçıl çözümü için güçlü bir irade ile, Meclis’te temsil olanağı bulunur. Ne var ki, 6 milyonu aşkın ve yaklaşık 15 milyona dayalı bu temsiliyette muhatabını bulamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin o geleneksel, tekçi, ayrımcı, otoriter geleneği yine kendini gösterir ve “yapılacaksa biz yaparız, çözülecekse biz çözeriz” anlayışı ve dayatılması ile karşı karşıya kalınır. “HDP’nin karşılığı yok” denir. Başta yaşam hakkı olmak üzere, temel hak ve özgürlükler “kamu düzeni” gerekçesi ile ağır saldırıya uğrar. Barışçıl toplantılar yasaklanır, sendikalar basılır, basın ve iletişime “erişim engeli” getirilir. Yokluk, yoksulluk ve iş cinayetleri geri plana itilir, yeniden infazlar gündeme taşınır. 2009’da elde edilen yerel seçim sonuçları ve kazanımları üzerine gözaltı ve tutuklama furyası yeniden başlatılır. Şiddet, çatışma ve savaşın acı sonuçlarından ve cenazelerden yeniden medet umulur. Yaklaşık 2,5 yıldır süren çatışmasızlık sona erdirilip, demokratik çözüm ve barış için yaratılmış fırsatlar heba edilmeye kalkışılır. Tecrit ile gerilim tırmandırılır. Ortadoğu ve Batı’da Türkiye’nin yalnızlığa sürüklenmesi dibe vurur. Silah alımlarında ilk on ülke arasında yer alır. Başta barışın, adaletin, özgürlüklerin ve demokrasinin inşası ve güvenliği için var olan ya da olması gereken Meclis’in bu süreçteki rolü nedir? Daha dün görüldü nasıl bir rol üstlendiği. Toplumun beklentilerine ve özlemlerine karşılık vermek yerine bir savaş cephesinin “milliyetçi” histerilerinin kabarışına tanık olundu. Senaryo açık. Onların yaşadıklarına, barikatlarına karşın halkların Meclis’teki temsil gücü hazmedilememiştir. Murad ettikleri çoğunluk sağlanamamış ve başkanlık hevesleri içlerinde kalmıştır. Şimdi niyetleri ya birlikte ya da MHP destekli bir savaş hükümeti oluşturarak ülkeyi yeniden bir seçime götürmek. Çatışmalı ve kaotik bir ortamda halkların temsil gücünün önünü kesmek. Olur mu? Görülecek. Dün, halklar Türkiye’nin başkanlık sistemine geçişine izin vermedi. Şimdi de çoğulculuğu reddeden bir demokrasi oyununa izin vermeyecek. Anlaşılan barışın muhatabını, Meclis içinde ve dışında yaratacak olan, yine halkların birleşik gücü ve kararlılığı olacaktır. Einstein’ın sözünü bir kez daha anımsayalım, “aynı şeyleri defalarca yapıp her seferinde farklı sonuçlar beklemek ”ten kurtulmanın zamanı gelmedi mi?

1 ayda 166 işçi yaşamını yitirdi

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) temmuz ayında en az 166 işçinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Meclis tarafından düzenli olarak açıklanan raporlara göre, 2015’in ilk 7 ayında en az 971 işçi hayatını kaybetti. İSİG tarafından yapılan açıklamada, “Ülkemizde her gün kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden işçiler çalışırken can veriyor. Temmuz ayında en az 166 işçi yaşamını yitirdi” dendi. Temmuz ayında yaşanan işçi ölümleri rapora göre en fazla tarım, inşaat ve taşımacılık sektörlerinde yaşandı. Raporda: “Aile emeği ile kıt kanaat geçinmek için seferber olmuş. Kent ve doğa yağmasının işkolu olan iktidarın gözbebeği inşaatlarda ise işçinin payına yine ölüm düştü. Taşımacılık ise sürekli büyüyen ve yolların işçilere mezar olduğu bir sektör” denildi. GÜNCEL

Emekçi Hareket Partisi Parti Okulu Yaz Programı güncel tartışmalarla tamamlandı

Teori olmadan, pratik olmaz Emekçi Hareket Partisi Lenin’in “Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz” sözünü şiarı haline getirerek sürdürdüğü Parti Okulu çalışmalarına yaz döneminde de devam etti. Ankara, Gaziantep, Eskişehir, Bursa, İzmir, Samsun gibi illerden gelenlerle başlayan dört günlük okulun tüm tartışmaları canlı da yayınlandı. FORum yaşar aslan

Hakan Öztürk’ün sunumuyla Ne Yapmalı? sorusuna cevap arandı

Gülsüm Kav’ın koordinatörlüğünde Elif Karan’ın anlatımı ile kadın mücadelesi tarihine eleştirel bakış

Türkiye yakın tarihine bakış Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye ki30 Temmuz- 2 ağustos tarihleri ara- tabı üzerine, Sibel Uzun sunumu ile sında düzenlenen Parti Okulu yaz Türkiye’nin yakın tarihinden yola çıkarak, dönemi etkinliği, 4 günlük yoğun bir günümüz ilişkilerine dair tespitler, yanıtlar çalışma ve tartışma programı ile temel arandı. Tarihe not düşerek ilerlemek gerekeserleri inceleyerek günümüz sorularına tiğinin kaydedildiği sunumda İttihatçıların, cevaplar aradı. meclisin kurulması gibi gelişmelere ön ayak oldukları kadar, darbeci ve katliamcı bir geleneği yarattıklarının altı çizildi. TartışılmaMarks’ın ölümsüz eseri Bir mücadele kılavuzu olan Manifesto, sı bile tabu haline getirilmek istenen Erme- Sibel Uzun’un anlatımıyla Emre Öztürk’ün sunumuyla EHP Parti ni soykırımı, yakın tarihte Hrant Dink’in Türkiye yakın tarihi üzerine tartışmalar gerçekleşti Okulu’nda tekrar ele alındı. Burjuvazi- katledildiği unutulmadan ele alındı. nin konumu, proletaryanın (işçi sınıfı) meydana gelişi gibi temel kavramların Ne yapmalı ve ne yapmamalı? yanı sıra, komünistlerin tüm dünya halk- Lenin’in “Ne yapmalı?” kitabı üzerine ları için barışı savunmaları gerektiğinin Hakan Öztürk’ün sunumuyla yürütülen altı çizildi. Özellikle son dönemde çokça tartışmada, siyasette “aklın” önemi ve tekullanılan “toplumsal barış” kavramının mel eserleri kılavuz kılmanın gerekliliği doğru bir tespit olmadığı, sınıflar arası tartışıldı. Lenin’in ele aldığı pek çok konubir barışın ve uzlaşının mümkün olma- daki tartışmanın günümüzde de sürdüğü dığı belirtildi. belirtilirken, Lenin’in “Bütün Rusya için gazete planı” başlığı ile anlattığı bölüm Kadın mücadelesinin rotası masada ele alındı. Politikanın, yerelci, mikro ölNancy Holmstorm’un Sosyalist Fe- çekli değil; bütünü kapsayan bir biçimde minist Proje eseri ile birlikte kadının yapılması gerektiğinin altı çizildi. ezilmesinin nedenleri bir bütün olarak Gülsüm Kav’ın koordinatörlüğünde ele Parti Okulu çalışmalarına devam edecek alındı. Ekonomiden bağımsız bir ka- Birlikte tartışmak, fikir üretmek, temel dın kurtuluşunun mümkün olmadığını eserleri günümüz tartışmaları ışığında Elif Karan’ın sunumuyla tartışırken, bir yeniden ele almak isteyen herkesin dâhil yandan da özellikle ikinci dalga feminiz- olabileceği Parti Okulu, eylül ayı ile bir- Emre Öztürk, Komünist min son dönemindeki feminist akımlar likte yeni döneminde de pek çok etkinliğe Manifesto’da temel kavramları anlattı incelendi. imza atacak.

Daima Dergisi 2. sayısı çıktı! Emekçi Hareket Partisi’nin kuramsal dergisi “Daima”nın 2. sayısı çıktı. Dergide, 7 Haziran’da yapılan genel seçimlerin ardından sosyalistlerin farklı eğilimleri üzerine kapsamlı bir tartışma gündeme oturdu. Dergide, “Toplumun siyasallaşması, siyasetin toplumsallaşması” ismiyle kavramsallaştırılan seçim tartışmaları, seçimlerin önemi ve sosyalistlerin tutumunu hem tarihsel hem güncel olarak ele alınıyor. Marksizmin ışığında sosyalistlerin önüne çıkan sorunlar ve çözümleri Dergide aynı zamanda “Sosyalistler açısından marksizmin ışığında burjuva demokrasisi ve parlementoya bakış açısı ne olmalıdır?” sorusuna yanıt bulabilirsi-

niz. Aynı zamanda; seçimlerin ardından sosyalistlerin durumu ve karşısına çıkan olanaklar ile beraber HDP’nin barajı geçmesi ile karmaşıklaşan gündeme ilişkin sosyalistlerin yürütmesi gereken siyasete dair sorulara cevaplar aramak mümkün. AKP’nin gerilemesinde rol oynayan Gezi Direnişi ile birlikte de ortaya çıkan; derelerine, ormanlarına, parklarına, ağaçlarına sahip çıkanların mücadele rotası da yine Daima Dergisi’nde yer buluyor. “Tarihin uyanışı” ile birlikte ilerleyen kadın mücadelesi ve seçimlerin kadınlar açısından önemi birlikte ele alınıyor. Sosyalistlerin tartışmalarını masaya yatıran Daima Dergisi günümüzün “Ne yapmalı?” sorusuna cevap vermeye çalışıyor. GÜNCEL


EKONOMI

07

4 Ağustos 2015

Cem Kaptanoğlu

Yer çekimi ayrım yapmaz

JENDİN

Çizgi filmlerde sıklıkla izlediğimiz bir sahne: canhıraş avının peşinden koşan arsız kedi, uçurumun kıyısına geldiğini fark edecek durumda değildir ve koşmaya devam eder. Sınırı geçer uçuruma uçar ancak hala havada koşmayı sürdürür, boşluktaki bu umarsız koşu bir süre daha devam edecektir, sonra, kedi çevresine bakıp boşlukta olduğunun farkına varır ve düşüş başlar. S. Zizek bu sahneyi, somut gerçeğin her zaman onun idrak edilmesinden önce geldiğini, gerçeği sembolize edip farkına varmanın veya gereğini yapmanın daima az veya çok geciktiğini örneklemek için kullanır. Erdoğan’ın sınırı geçip boşlukta koşması Gezi Direnişi ile başladı, boşlukta koşmaya çalıştığını fark etmesi yani düşüşünün kaçınılmazlığı gerçeğini idrak etmesi ise 7 Haziran Seçimleriyle oldu. Boşlukta koşan Erdoğan’ın geri dönüp “Amok” koşusunu sürdürebilmesi için tutunabileceği tek dal kalmıştı: Başkan olmak, ama o şimdi yalnızca 12. Cumhurbaşkanı. Peşinde iştahla koştuğu Türk Tipi Bonapartist rejim, 7 Haziran seçimlerinden sonra artık imkânsız. Kirli kanlı çırpınışları hep bu imkânsızı mümkün kılmak için. Hedefinde, önündeki en büyük engel olarak gördüğü “Geziciler” ve muhalif Kürtler var. Gezi Direnişi’nin bayrağını taşıyan sosyalist gençleri temsil eden 32 genç bu nedenle katledildi, Kürdistan’da kirli savaş bunun için yeniden başlatılıyor. AKP, 7 Haziran seçimlerinde “400” milletvekili çıkarıp, Erdoğan’ı “Başkan” yapacağı yeni rejim için çok önceden başlayarak ekonomik, ideolojik, yasal, kurumsal vb. hazırlıklar yaptı. Yürütme erki diğer erkler aleyhine güçlendirildi. HSYK, MİT, TİB, ‘iç güvenlik’ gibi yasalar, Erdoğan’ın hayalindeki diktatörlüğe direnecek her kesimi “yasal zeminde” bastırmak için çıkarıldı. Ancak 7 Haziran seçimlerinde halk, Erdoğan’ın hayalini kurduğu rejime, başkanlığına, yeni rejimin antidemokratik yasalarına, saraya, hırsızlıklara “hayır” dedi. Boşlukta debelendiğini fark edip, yer çekimi yasasının kaçınılmazlığını fark eden Erdoğan’ın tutunabileceği çok az şey var. Savaş ve katliama şuursuzca sarılmasının nedeni bu. Erdoğan’ın açmazlarından birincisi, AKP’nin zaferle çıkacağı 7 Haziran seçimleri sonrasında kurulacak diktatörlüğü korumak için hazırlanan yasal, idari, ideolojik vb. araçları, “müstafi” bir hükümet eliyle kullanmaya çalışması. Geçici bir hükümet, olağanüstü rejim yasalarını ancak savaş, afet vb. olağanüstü bir durumda kullanabilir, o nedenle savaş çıkarıyorlar. Savaş ve terör atmosferinde gidilecek bir “tekrar” seçime tutunmaya çalışıyorlar, yüksek olasılıkla “tekrar seçim” de ellerinde kalacak. Türkiye halkları yüzyıldır, devletin kurguladığı “iç ve dış düşmanlar” korkutmacası ile ceberut yönetimlere razı edilmeye çalışıldı. Bölünmek, parçalanmak, “Irak, Suriye gibi olmak” korkusu yaratılarak kitlelerin sınıfsal, kimliksel demokratik haklarından vazgeçmelerini sağlamak artık halkın çok iyi bildiği bayat bir kontgerilla taktiği. AKP’nin ikinci açmazı, eski rejimin kullana kullana yıprattığı bu kokuşmuş kontgerilla taktikleri ile karşısında halkın “tek yumruk” olacağı “iç ve dış düşmanlar” yaratma planıdır. Bu planın eskiden de ancak darbe yapacak bir “zinde güç” ile mümkün olduğunu biliyoruz. Bu gün Gezi’de, Kobane’de ve HDP’nin seçim zaferinde gördüğümüz gibi halkların sırtını dayadığı başka zinde güçler var ve onlara rağmen darbe yapmak bir hayal. Suruç katliamı gibi, eskinin kontgerilla taktiklerinin işe yaraması artık olanaksız. Diktatörlük peşinde kan ter içinde koşan açgözlü kedi, sınırı aştı, havada bir süre koşmaya devam etti ve 7 Haziran gecesi, boşlukta debelendiğini, halkın onu yere çektiğini idrak etti. Erdoğan’ı kovalayan muhalif güçlerin onun peşinden sınırı geçip, uçurumda yani boşlukta peşine düşmeleri anlamsız. Yapmaları gereken, yer çekimini yani halkın AKP’yi aşağıya çekme gücünü arttırmak. Demokratik direniş hakkını kitlesel eylemlerle kullanmak, adalet, hakikat mücadelesini sivil itaatsizlik eylemlerini yükselterek sürdürmek, “tekrar seçimde” %13’ü 20 yapmak için ayaklarını yere sağlam basıp daha hızlı koşmak; halkın AKP’yi bir kez daha yere çekmesi ve Roboski’de, Gezi’de, Suruç’ta katlettiklerinin, halktan çaldıklarının hesabını vermesi için yapılması gerekenler bunlar. Polis, asker öldürerek, işçi kaçırarak, yakıp yıkarak AKP’nin istediği zemine koşarak gitmek, Erdoğan’ın peşinden sınırı geçip boşlukta koşmaya çalışmaktır. Demokratik mücadele sınırını aşıp, debelendiği boşluğa peşinden atlayanlara Erdoğan, bir süre daha havada kalmasını sağlayacak yere çakılmasını yumuşatacak bir paraşüte sarılır gibi sarılacak. Yer çekimi yasası gibi halk da sınırı geçenler arasında ayrım yapmaz, hepsini yere çeker / çarpar / çakar.

İç belirsizlik sürüyor, dolar tırmanıyor Son haftalarda doların yükselişi durdurulamıyor. 2.80 eşiğini zorlayan dolar tüm dünyada değer kazanmakla birlikte Türkiye’de daha TL, dolar karşısında daha fazla kan kaybediyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014 günü 1 dolar 2.14 liradan alıcı buluyordu. Aradan geçen bir yılda dolar tam yüzde 30 değer kazandı. EKONOMİ FATMA ÇAKIR

Aradan geçen bu süreçte doların ateşini yükselten en büyük etkenler Türkiye gerçekleri… ABD Merkez Bankası Fed tarafından yaptığı açıklamada faizlerin artırılacağına dair sinyallerin güçlenmesi Merkez Bankası’nı da harekete geçirdi. İç ve dış güvenlik, erken seçim Merkez Bankası’nın, Fed’in faiz artırımına karşı önlem sözüne karşın, iç ve dış güvenlik endişeleri ve erken seçim olasılığı nedeniyle dolardaki tırmanış sürüyor. Dün 2.76-2.78 dolayında hareket eden dolar bugün erken saatlerde 2.79 liranın üzerine çıkarak, 8 Haziran’da çıktığı 2.8094 liralık tüm zamanların rekor düzeyine yaklaştı. Dolar, 2.7965 düzeyine kadar çıkarken, euro da 3.06 lirayı geçti.

misinin 2015 yılı büyümesini de olumsuz etkileyeceği söyleniyor. 2015-2017 dönemine ait Orta Vadeli Program’da (OVP) büyüme yüzde 4 olarak tahmin edilmişti. Başçı, 2015 büyümesinin Türkiye’deki faizler de artacak OVP’nin bir miktar altında ancak Merkez Bankası Başkanı Erdem artı yönde olacağını söyleyerek Başçı dünkü konuşmasında, ABD ekonomide durgunluğun süreceMerkez Bankası’nın (Fed) faiz ar- ğini de işaret etmiş oldu. tırması karşısında, kendilerinin de Türkiye bankalarına ödedik- 2015 yılı sonrası enflasyon leri döviz zorunlu karşılık faizini Merkez Bankası raporunda enfartıracaklarını söyledi. lasyon 2015 sonunda yüzde 70 olasılıkla yüzde 6-7,8 aralığında, Ekonomide durgunluk sürecine orta noktası yüzde 6,9 olarak önişaret etti görüldü. Böylece, daha önce yılBaşçı’nın faizde artışa gidebilecek- sonu yüzde 6,8 olarak açıklanan lerini açıklaması Türkiye ekono- enflasyon tahmini 0,1 puan yük-

seltilmiş oldu. Yılın ilk enflasyon raporunda 2015 enflasyonunun yüzde 5,5 olacağı açıklanmıştı. 2016 enflasyonu ise yüzde 70 olasılıkla yüzde 37-7,3 aralığında, orta noktası yüzde 5,5 olarak ön-

görüldü. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, döviz kurunun gecikmeli yansımasının enflasyon görünümündeki iyileşmeyi geciktirdiğini de sözlerine ekledi.

Lira ve dolar kıyası Lira sadece dolar karşısında değil, Euro karşısında da kan kaybetti. Burada da üçüncü sırada. Öte yandan Borsa İstanbul, gelişmekte olan ülke borsaları arasında en fazla değer kaybeden ikinci borsa oldu. Yani sermaye ve para piyasaları tarafından tablo hiç ama hiç iç açıcı değil.

4G oldu 4 buçuk G

Turizme bomba iptaller gelebilir

Turizmde Rusya endişesine, Suruç saldırısı ile tırmanan şiddet olayları eklendi. Sektörde belirsiz süreç başlarken rezervasyon iptalleri gündemde. Küresel ölçekte artan terör olaylarının dünya çapında turizm hareketliliğini olumsuz etkilemesi, Türkiye’de 7 Haziran seçim süreci ve ardından siyasi belirsizlik ortamı, Rusya nedeniyle ortaya çıkan krizin nitelik değiştirmesine neden oldu. Ortalama 500 personelle çalışan oteller de personel çıkardı. Sadece haziranda Antalya’da sektörün oda sayısı üzerinden oda başı elde edilen gelirde yüzde 16.8 düşüş yaşandı ve oda başı gelir 64.8 Avro oldu. Özellikle IŞİD tehdidi nedeniyle son yıllarda kültür turlarının merkezi olan Doğu ve Güneydoğu illerinde dramatik düşüşler oldu. Güneydoğu Anadolu Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği Başkanı Mete Akcan, sınır illerinde IŞİD tehdidi nedeniyle turist sayısında büyük kayıplar yaşandığını belirtti. EKONOMİ

Bilgi Teknolojileri Kurumu, dördüncü nesil kablosuz internet ve mobil teknolojisi olan 4G’nin ihale şartnamesinde değişiklik yaptı. İhale artık Erdoğan’ın eleştirdiği 4G değil, 4.5G olarak yapılacak. İhale 26 Ağustos’ta yapılacak. Nisan ayına yapılması beklenen 4G ihalesi, Erdoğan’ın “4G ile zaman kaybetmeyelim, 5G teknolojisine geçelim” açıklamaları üzerine BTK tarafından ertelenmişti. Yeni yapılacak ihalenin dünyada en erken 2020’de kullanılmaya başlaması beklenen 5G teknolojisini de kapsayacağı belirtildi. AB ve Güney Kore arasında geçtiğimiz aylarda 5G ile ilgili anlaşma oldu, daha 5G’nin taslak aşamasında olduğu belirtildi. Nisan ayına yapılması beklenen 4G ihalesi, Erdoğan’ın “4G ile zaman kaybetmeyelim, 5G teknolojisine geçelim” açıklamaları üzerine BTK tarafından ertelenmişti. Yeni yapılacak ihalenin dünyada en erken 2020’de kullanılmaya başlaması beklenen 5G teknolojisini de kapsayacağı belirtildi. EKONOMİ

Kredi kartında limiti dolduruyoruz Hem bin ile 2.500 lira arasında limiti olan dar gelirliler hem de 100 bin liradan fazla limiti olan zenginler kredi kartı limitlerinin hemen hemen yarısını kullanıyor. Limiti en az kullananlar, geliri 25-50 bin arasında olanlar. TBB Risk Merkezi, bültenine göre kredi kartı limiti bin lira ile 2 bin 500 lira arasında olan dar gelirliler bu limitlerinin yüzde 44.5’ini dolduruyor. Bu duruma neden olan, aylık harcamaların yanı sıra kimi zaman ödenemeyen kart borçları.

Limiti en fazla zorlayan ikinci kesim ise genellikle öğrencilerin kullandığı limiti bin liraya kadar olan kartlar. Bin lira limiti olan kartların doluluk oranı yüzde 39.7 civarında. İlginç olan bir başka gelişme, limiti 100 bin liranın üstünde olan zenginlerin de kart limitinin yüzde 37.4’ünü harcamaları. Limiti en az kullananlar kredi kartı limiti 25 bin ile 50 bin arasında olanlar. Riski en fazla olanlar ise limiti 10 bin ile 25 bin arasında olan kesim olarak göze çarpıyor. EKONOMİ


KADIN

08 Bülent Arınç kadın sesine tahammül edemedi

Cinsiyetçi söylemlerine alışık olduğumuz Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu kez Meclis Genel Kurulu’nda, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın halkın güvenlik tedbirlerini artırması için yaptığı çağrıyı ‘silahlanma’ çağrısı olarak aktarmasının üzerine meclis sıralarından tepki gördü. Bunların içinden HDP’li Nursel Aydoğan’a kürsüden direk olarak “Bir kadın olarak sus!” diye bağıran Arınç, olayın ardından, “Cav cav cav konuşan bir kadına da ‘Artık sus hanımefendi’ demeyi neredeyse bana bir suç olarak gördüler.” diyerek kendini savundu. KADIN

Kaos GL’den Yasemin Öz BM Danışma Kurulu’nda

Kaos GL Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Hukuk Sekreteri Yasemin Öz, Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi’ne danışmanlık yapmaya başladı. Öz geçtiğimiz aylarda, Türkiye’den Pınar İlkkaracan ile birlikte BM Kadın Avrupa ve Merkez Asya Bölgesel Sivil Toplum Örgütleri Danışma Kurulu’na seçildi. Öz ve İlkkaracan; Birleşmiş Milletler Kadın’a , sivil toplum ile ilişkileri, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin politikaları ve yeni stratejiler konusunda danışmanlık yapıyor. (Kaynak KaosGL) KADIN

Gaziantep’te 27 Yıl Süren Erkek Şiddeti

27 yıl önce evlenip Gaziantep’te yaşamaya başlayan Filiz K.,kocasından şiddet görmeye başladı.Kocasını polise şikayet etti ve sığınma evine gönderildi. Kısa bir süre sığınma evinde kalan Filiz K. daha sonra ablası Elif A.’nın yanında taşındı. 31 Temmuz’da bindiği minibüste kendisini takip eden kocası Mehmet K. (47), tarafından 18 kez bıçaklandı.Vatandaşlar tarafından hastaneye kaldırılan Filiz K. ameliyata alındı. Kızı Elif T. ise “Babam sürekli annemi elinde baltayla, et satırıyla, bıçaklarla kovalar, bize sürekli işkenceler yapardı” dedi. KADIN

Barışma Teklifini Reddettiği İçin Bıçaklandı

Antalya Konyaaltı’nda Erkan T. isimli şahıs, eski nişanlısı Şengül Suvay’ın yolunu keserek kendisine ikinci bir şans vermesini istedi. Suvay’ın teklifini reddetmesi üzerine Erkan T., bıçakla Şengül Suvay’ı göğsünden ve bacaklarından yaralayarak kaçtı. Yaralanan Şengül Suvay’a ilk müdahaleyi yapan çevredeki vatandaşlar, 112’yi aradı. Ambulansla hastaneye götürülen Şengül Suvay’ın hayati tehlikesinin bulunduğu bildirildi. Olay yerinde inceleme yapan ve görgü tanıklarının ifadesine başvuran polis, Erkan T.’yi yakalamak için çalışma başlattı. KADIN

4 Ağustos 2015

Kadınların müdahilliğini Yargıtay onadı

Kadın cinayetlerinin hesabını tüm kadınlar soracak

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun müdahil olarak takip ettiği ve katilin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldığı kadın cinayeti davası Yargıtay tarafından onandı. Böylece Yargıtay, Platform’un müdahillik talebini ilk defa onayarak kadın cinayetlerinden tüm kadınların etkilendiğini kabul etti ve emsal bir karara imza atmış oldu. Kadın yağmur derin

Bodrum’da garsonluk yapan Hamdi Ayri, 25 Nisan 2010’da bir banka şubesinde çalışan Esra Yaşar’ı, bir gün sonra, İzmir Ekonomi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencisi Ayşe Selen Ayla’yı ve ardından Azra Has’ı başlarına ateş ederek öldürdü. İzmir 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davayı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu müdahil olarak takip etti ve katil, mahkeme tarafından 3 kez ağırlaştırılmış hapis cezası aldı. Mahkeme tarafından verilen ceza, Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi tarafından onandı. Platform’un müdahilliği ilk kez Yargıtay’da onandı Böylece, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun müdahil olarak takip ettiği davalardan biri ilk kez Yargıtay’dan onandı ve Yargıtay, kadın cinayetlerinden tüm kadınların etkilendiğini kabul etmiş oldu. Bu karar, Kadın Cinayetlerini Durduraca-

ğız Platformu’nun diğer kadın cinayetleri davalarına müdahilliği açısından örnek teşkil edecek. Ayrıca kadın katili Hamdi Ayri’ye verilmiş indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının onanmış olması da tüm kadın cinayeti da-

vaları için örnek olarak gösterile- ve Siyah Pembe Üçgen İzmir LGBTİ bilecek. Dayanışma Derneği davayı müdahil olarak takip etmişti. Kadın ve LGBTİ Kadın ve nefret cinayeti davaları derneklerinin kadın ve nefret cinayetleri davalarına müdahilliğinin kabulü için örnek karar Öldürülen kadınlardan Azra Has, için örnek teşkil eden bu karar bir dötranseksüel olduğu için öldürülmüştü nüm noktası olarak kabul edilebilir.

Cinsel saldırının ardından gelen cinayet gibi intihar Kütahya’nın Domaniç ilçesinde 22 yaşındaki Aysun Altay, erkek arkadaşına ait tabancayla kendi kendini kalbinden vurarak intihar etti. İddiaya göre, memleketi Manisa’da ağabeyi tarafından cinsel saldırıya uğrayan Altay, daha önce de 2 kez intihar girişiminde bulundu. Olaydan sonra Domaniç’te yaşamaya başlayan Altay, erkek arkadaşına ait işyerinde sekreter olarak çalışıyordu. Abisi Manisa’da tutuklu bulunan Altay’ın günlüğünde “Hayattan bıktım, benim için üzülme” yazdığı belirtildi. Olayla ilgili ortaya çıkan bir diğer iddia ise Altay ailesinin, kızlarına ağabeyine yönelik şikayetinden vazgeçmesi yönünde baskı yaptığı ve bu baskılar sonucu genç kızın bunalıma girdiği yönünde.Olayla ilgili çok yönlü soruşturma başlatıldı. KADIN

Kadınlar ses çıkartıyor: Kadınlar değil silahlar sussun Kadınlar, Barış İçin Kadın Girişimi’nin çağrısıyla AKP’nin uyguladığı savaş politikalarını protesto etmek ve barışa ses vermek için 1 Ağustos’ta eş zamanlı olarak sokaktaydı. Protesto eyleminde Ankara, İstanbul, Kocaeli, Eskişehir, Mersin, Samsun, Çanakkale, Erzincan, Bursa, İzmir, Adana, Muğla, Antakya, Antalya ,Bodrum ve birçok ilde, binlerce kadın tava, zil, tef, tencere, darbuka, davullarıyla savaşa karşı, silahların susması için ses çıkarttı. Suruç’ta hayatını kaybedenlerin anıldığı eylemde “Savaş hükümeti istemiyoruz, barışı geçici hükümetin iktidar hırsına feda etmeyin” pankartı açıldı. KADIN

Susmayacağız; kadın düşmanlarını susturacağız Kadın Hareketi Yeşim Tosun Kadın ve erkek arasındaki ilişki dünyanın en eski eşitsizlik türlerinden biri. Egemen olan ataerkil sistem, doğuştan şefkatli ve naif ilan ettiği kadının; erkeğin her türlü bakımını yapmasını, düşünme zahmetine bile girmeyip erkeğin sözünden çıkmamasını olması gerekenmiş gibi dayatmaya çalışıyor. Bu eşitsizliğe tepki gösteren, bu duruma son vermek isteyen kadınlar ise kadını kendi himayesine muhtaç ve bu nedenle itaatkar varlık sayan zihniyet tarafından susturulmaya çalışılıyor. Kendi hayatına kendi karar vermek isteyen, örneğin okumak, çalışmak ya da boşanmak isteyen kadınlar her gün öldürülüyor.

Türkiye’de ise gelmiş geçmiş en kadın düşmanı hükümet, söylemleriyle kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini normalleştirmeye çalışıyor. Bizler kadın cinayetlerinin çözümü için somut çözümler ortaya koydukça adım atması, açıkça kadına şiddeti kınaması gerektiğini söylediğimiz siyasi özneler ve özellikle hükümet, erkek egemen zihniyetle bezeli diliyle katilleri düpedüz cesaretlendiriyor. Herhangi birimizin sayaçtaki yeni numara olmaması için bu zihniyete karşı her gün mücadele ediyoruz. AKP içindeki kadın düşmanlığının en istikrarlı temsilcilerinden Bülent Arınç, olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulu’nda HDP Diyarbakır milletvekili Nursel Aydoğan’ı ‘Hanımefendi sus, bir kadın olarak sus.’ diyerek susturmaya çalıştı. Meclis disiplinini sağlamaya çalıştığını iddia eden

Arınç’ın vekil yerine kadın ifadesini kullanması kadın düşmanlığının açıkça dışavurumu esasında. Çünkü o zihniyet kadını itaat eden, susan, konuşmayan kısacası ikinci sınıf insan olarak varsayıyor. Kadından gelen herhangi bir tepkiyi başkaldırı olarak görüp ve kendi otoritesi için tehdit olarak algılıyor. İfadeleri toplumsal tepkiyle karşılanan Arınç ise zaten samimiyetsiz olacağını bildiğimiz bir özrü bile dilemeyip düşmanlığına devam etti. ‘Car car konuşan kadına hanımefendi demek de suç oldu.’ diyerek kendini, kendince savundu. Hatta bununla da yetinmeyip kadının nasıl olması gerektiğini anlattı. Arınç’a göre şefkatli ve hürmetli olması gereken kadın bağırmamalı zarif kalmalıymış. Erkeğin tepki göstermesini erkek olduğu için normal karşılayan Arınç kadının tepki vermesine bile tahammül edemiyor

aslında. Hükümetin toplumun her kesiminin nasıl yaşaması gerektiğini söylemesi gibi o da kadınların nasıl davranması gerektiğini fırsat bulduğu her anda dile getiriyor. Ve bundan hiç pişmanlık duymuyor; hala haklı olduğunu, hakaret etmediğini iddia edebiliyor. Kadınların ölümünü normal karşılayıp kahkaha atmasını ve hatta konuşmasını kabul edilemez sayan Arınç’ın bilmediği ya da görmezden gelmek istediği bir şey var: Biz kadınlar bu ayrımcı, adaletsiz zihniyet karşısında çok daha güçlüyüz. Evlerde, sokaklarda, mecliste ve yaşamın her alanında bilinçleniyor, konuşuyor ve tartışıyoruz; kendi haklarımızı savunuyoruz ve savunmaya da devam edeceğiz. Ağzını her açtığında kadın düşmanlığını kusanlar artık susacak, bizler bir kadın olarak susmayacağız.


EMEK

09

4 Ağustos 2015

Tekstilde denetim yok

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Mağdur değil, Müdahiliz

Bülent Arınç, her seferinde “özgül ağırlığını” kanıtlıyor bize. Yaranmacılık, riyakârlık, kadın düşmanlığı, ne olursa olsun rezil olmamak gibi en olumsuz özelliklerden oluşan bu “ağırlık”, bu yaşta bir siyasetçide daha da çekilmez oluyor. Nitekim neredeyse alışkanlık haline getirdiği; gündemin en yoğun olduğu zamanlarda kadın düşmanlığının aşırı örneklerini sergilediği her durumda ardından kendisi neye uğradığını şaşırıyor. Son olarak da, Meclis’e konuşmak ve bilakis onun gibi kadın düşmanlarını susturmak için gelen kadınlara “sus” demesi tam bir öngörüsüzlük. Kime “sus” dediğinin farkında değil herhalde? Oraya erkek egemenliğini susturmak, kadınları savunmak için girmiş olan, oraya gelene kadar da- kadınların siyasi temsili için önemli bir mücadele vermiş olan kadın vekillere mi? Ne onlar, ne de onları seçenler, buna pişman etmez mi sandı acaba? Ettiler işte, Arınç da hala açıklamaya çalışıyor, konuştukça da hepten batıyor. Bu yaşta bir siyasetçinin hiçbir ağırlığının olmaması ne kadar acı. Erdoğan, Arınç ve yaşadığımız bütün acılarda payı olan onlar gibilerden, memleket adına biz utanıyoruz gerçekten. Arınç, Türkiye bu kadar zor günler yaşar iken, ölüm ve savaş haberleri arasında bile kadın düşmanlığı yapmayı elden bırakmadı ama bunun karşısında kadınlar da boş durmuyor ve mücadele sonucu iyi haberler de var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun müdahil olarak takip ettiği bir davada verilen cezanın Yargıtay tarafından onanması bunlardan biri. İzmir’de 5 yıl önce Esra Yaşar, Ayşe Selen Ayla ve Azra Has’ı tasarlanmış cinayetler ile öldüren Hamdi Ayrı, 3 kez ağırlaştırılmış hapis cezası almıştı. Cezanın Yargıtay 1. Daire tarafından onanmasının birkaç önemli sonucu var: - Kadın cinayetlerinde indirim uygulanmaması, dolayısıyla talep ettiğimiz “Özgecan Yasası” gereğince bir sonuç olması örnek oluşturuyor, - İlk kez bir kadın örgütünün müdahilliğinin Yargıtay tarafından onanması, diğer tüm kadın cinayetleri davalarında kadın örgütlerinin müdahilliğinin kabulü için emsal yaratıyor, - Öldürülen kadınlardan Azra Has transseksüel idi ve platform Siyah Pembe Üçgen İzmir LGBT Dayanaşma Derneği ile beraber davayı müdahil olarak takip etmişti. Bu bakımdan da, nefret cinayetleri davalarına da kadın ve LGBTT örgütlerinin müdahilliğinin kabulü için bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. - Son olarak İstanbul Sözleşmesi ile bir tartışma yürüyor, sözleşme uygulanıyor mu, ne oluyor? sorusu soruluyor ya, işte bu davada da görüldüğü gibi devletin uygulamadığı sözleşmeyi Platform uyguluyor ve sonuç alıyor. İstanbul Sözleşmesi, hem kadına yönelik ayrımcı suçlarda cezanın ağırlaştırılmasını hem de kadın örgütlerinin sürece müdahil olmasını öngörür. - Bu iki konuda sözleşme şartlarının Türkiye’de de hayat bulmasının bir örneğini daha mücadelemizle sağlamış durumdayız. Kadınlarla ilgili, gerek uluslararası sözleşmelerin, gerekse yasal haklarımızın tam olarak uygulanması ve kadın cinayetlerinin durması için ise daha yapacak çok işimiz var. Biz de büyük bir motivasyon ve moral ile bu işlerimize koyulmuştuk. Çünkü seçimlerde AKP’yi geriletmiş, meclise şimdiye kadar ki en çok ve en güçlü kadın programlarını taşıyarak çözüme yaklaşmış idik. Şimdi Erdoğan ve AKP sırf kendi çıkarları için, seçim sonuçlarını hukuksuz biçimde uygulamayarak, tüm toplumun canını yakarak, barış sürecini bitirdiği gibi, kadınların can meselesinin çözüm yolunu da tıkıyor. Ama bu günler geçecek. Bastırılan her haklı talep geri gelir ve bu saatten sonra ne kadınların ne de toplumun susmaya hiç niyeti yok. Kadınları susturmaya çalışanlar, Türkiye’yi 90’lara ve hatta o zamanlar bile görülmemiş bir zorbalığa mahkûm etmek isteyenler asıl zor durumdalar. Türkiye halkları da, kadınlar da eskisi gibi değil artık. Çok tecrübe yaşadılar, gördüler geçirdiler, direnmeyi ve mücadeleyi başka bir seviyeye taşıdılar. Bu hafta gerçekleşen kadın cinayetleri ve şiddet karşısında, gündemin bütün yoğunluğuna rağmen toplumun kadın kardeşlerine sahip çıkması ve sorunun peşini hiç bırakmaması bunun kanıtıdır. Kadınlar da, toplum da artık mağdur değil, müdahiliz diyor, ne güzel. Çünkü hiç bir şey kendiliğinden olmuyor. Ne barış, ne de kadın cinayetlerinin çözümü rüzgârla gelmeyecek, biz mücadele ederek, emekle yaratacağız. gulsumkav@gmail.com

22 işçi zehirlendi

Aydın’da bir tekstil fabrikasında doğalgaz sızıntısından dolayı 22 işçi zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Tekstil sektöründeki merdiven altı çalışma tekrar gündeme geldi. Hükümetin iş güvenliği yetersizliğinden kaynaklanan ölümlere ve yaralanmalara caydırıcı cezalar vermediği gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çözüm üretmediği görülüyor. emek MECİTCAN BOZKAN

Fabrika ve atölyelerde işverenler işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri almıyor, hükümet fabrika ve atölyeleri denetlemiyor. Hükümetin denetimsizliği işverenin işyerlerindeki genel önlemleri de almamasına sebep oluyor. Bu önlemlerin alınmaması sonucunda Aydın Söke’de bir tekstil fabrikasında doğalgaz sızıntısı yüzünden 22 işçi zehirlendi ve hastaneye kaldırıldı. Hastaneye kaldırılan işçilerin hayati tehlikesi bulunmuyor. Hükümetin iş güvenliği yetersizliğinden kaynaklanan ölümlere ve yaralanmalara caydırıcı cezalar vermediği gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çözüm üretmediği görülüyor.

TEKSTİL SEKTÖRÜNDE ORMAN KANUNLARI İŞLİYOR Tekstil sektöründe işçilerin sigortasız çalıştırılmasından kaynaklanan bir sendikasızlık var. İşçiler sendika üyesi olmadan çalışma koşulları, düşük ücretler, mobbing gibi sorunlara tepki veremiyor. Sektörde işçilik yapmak yetenek, vasıf gerektirmediğinden işveren sorunlara tepki gösteren işçileri işten çıkartıp, yerine yenisini bulabiliyor. Sendikaya bağlı olmayan ve zaten sigortasız, kayıt dışı çalışan işçiler işverenin haksız işten çıkarmalarına ses çıkaramıyor. Hükümet ise işçinin ürettiği üründen KDV alırken ürünün nerede, ne şartlarda üretildiğini denetlemiyor. Bakanlığın denetimsizliği yüzünden işveren çalıştırdığı işçilerin sigorta kayıtlarını yapmıyor. Bu konuda caydırıcı cezalar da uygu-

lanmıyor. İşçiler sendika olmadan somut bir hak talep edemiyorlar. İşçileri hakları konusunda bilgilendirecek ve haklarını savunacak bir sendikaları olmaması sonucunda işyerinde adeta orman kanunları işleniyor. SİGORTASIZ ÇALIŞAN İŞÇİ ÖLÜME MAHKUM Sektördeki sigortasız çalışma oranları çok yüksek. 2 milyon sigortasız çalışan var. Yan sektörlerdeki çalışanlar bu rakama dahil edildiğinde oranın %80’lere ulaştığı görülüyor. Göçmen işçilerin çalıştırılması sonucu ucuz işçiliği artırıyor. Oranların bu kadar yüksek olması bakanlığın sigortasız işçi çalıştırma konusundaki denetimsizliğini de açık şekilde ortaya koyuyor. Sektörün içindeki kot ve deri fabrikalarında işçilerin doğrudan kimya-

sal maddelere maruz kalması ciddi hastalıklara sebep oluyor. İşçilerin kimyasaldan etkilenmemeleri için kullanacağı maske ve eldiven işveren şirket tarafından işçilere verilmiyor. Havalandırma sistemleri yetersiz kalıyor yenilenmiyor, sorunlu havalandırmalar onarılmıyor. ÇÖZÜM CAYDIRICI CEZA İşverenin işyerinde güvenlik önlemlerini düzeltmesi için öncelikle işçilerin sendika ile birlikte haklarını somut bir şekilde talep edebilmeleri gerekiyor. İşyerlerini denetlemeyen hükümet işçilerin ölümlerinden ve yaralanmalarından birinci derecede sorumludur. Sektördeki sorunlardan sorumlu işverene caydırıcı cezalar uygulanması ölümleri ve yaralanmaları büyük oranda azaltabilir.

Kazanmak için sendikal bütünlük şart Türk Metal’den istifa edip Birleşik Metal-İş sendikasına üye olduğu için işten çıkarılan 23 işçiye destek vermek için Enpay işçileri fabrikada üretimi durdurdu. İşten çıkarılan işçilere dışarıda polisin baskısı Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan IFF Aroma ve Esans San. ve Tic. A.Ş. fabrikasında çalışan işçiler sendikal haklarını alma talebiyle eylem gerçekleştirdi. İşçilerin Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olmaları üzerine, sendika Çalışma Bakanlığı tarafından yetki aldı ancak fabrika yönetimi itirazda bulundu ve sendikaya üye olan bir işçiyi işten çıkardı. Basın açıklamasına Tek Gıda İş’e üye diğer fabrikalardan işçiler , TÜMTİS’e üye oldukları için işten atılan TÜVTÜRK işçileri, Birleşik Metal-İş Sendikası, Lastik-İş sendikası yöneticileri de destek verdi.Tüm iyi niyetlerinin suistimal edildiği-

ni belirtten Tek Gıda-İş İstanbul Şube Başkanı Yunus Durdu, “Sizden bağış istemiyoruz, sendikalaşmak bizim anayasal hakkımız. İşçi sınıfı bu hak için yüzyıllarca savaştı ve elde etti. Biz bu hakkımızın özgürlüğümüzün peşindeyiz. Siz kim oluyorsunuz da biz anayasa kanun tanımayız diyorsunuz?” dedi. Fabrika yönetiminin suç işlediğini belirten Durdu, “Tüm hukuksal haklarımızı sonuna kadar arayacağız. Ama anlaşılan o ki siz güzellikten anlamıyorusunuz. Bize sokaklara, meydanlara, fabrika önlerine, IFF ürünü satan her yere çıkıp seni anlatmaktan ve protesto etmekten başka yol bırakmadınız” dedi. EMEK

Genç işçi hayatını kaybetti

Arçelik LG işçileri eylemdeydi Gebze Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Arçelik LG işçileri, Türk Metal’den istifa ettikleri için tazminatsız bir şekilde işten atılma saldırısı ile polisin baskı ve zoruna karşı Kartal’da basın açıklaması yaptı. Açıklama metninde, ‘’Arçelik LG işçileri olarak bizler Türk Metal çetesini fabrikamızdan def etmek için, işçiyi temsil etmeyen anlayışına son vermek için anayasal hakkımızı kullanarak istifa etmeye karar verdik. Fabrika

yönetimi başlangıçta taleplerimizin makul talepler olduğunu ifade etti. Ancak buna rağmen verdiği baskılarını arttıran yönetime karşın bizler fabrikada dört gün boyunca haklı taleplerimizin arkasında durduk ve yönetimi görüşmeye çağırdık. Arçelik LG yönetimi tüm iyi niyetimize rağmen Çevik Kuvvet ekipleriyle beraber 168 işçi arkadaşımızı baskı ve zor yoluyla işten attı.’’ diyen işçiler halkı yanlarında olmaya çağırdılar. EMEK

Burdur’da bakım için gittiği fabrikada elektrik akımına kapılan 19 yaşındaki Ali Zeren, yaşamını yitirdi. Burdur’un Bucak İlçesi’ndeki bir firmada çalışan Ali Zeren, firmadaki diğer çalışanlarla arıza onarımı için akşam saatlerinde Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir mermer fabrikasına geldi. Çalışma sırasında elektrik akımına

kapılan Ali Zeren olay yerinde yaşamını yitirdi. Bu yıl Bucak Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü’nden mezun olan Ali Zeren’in Süleyman Demirel Üniversitesi Yapı Denetim Bölümü’nü kazandığı, kayıt için pazartesi günü Isparta’ya gideceği, okul masraflarını çıkarabilmek amacıyla da üç gün önce işe başladığı belirtildi. EMEK


DUNYA

10

4 Ağustos 2015

Ferhan Umruk

Ayşen hanımın malikanesinde!

KÖSTEBEK

Bu vakitler bir göçebe gibi kah orada kah şurada değişik mekanlarda dolaşıp duruyorum. Sıcak buram buram yayılıyor, üzerimi kaplıyor. Şimdilerde Ayşen hanımın malikanesinde! kavurucu sıcaklarla baş etmeye çalışıyorum. Onun sevgili kedisi Düş’e nezaret etmek, sevgi göstermekte işimin bir parçası. O bir kara kedi, özgürlüğüne düşkün, misyonuyla örtüşen bir anarşistin karakterini sergiliyor. Ve bir de made in P.R.C. bir radyom var tek bir kanalı net olarak alan. 24 saat Türk sanat müziği yayın yapan TRT’nin bir kanalı. Sessizliğin umarsızlığını aşıyor şarkılar. İşte yine yayılıyor etrafa bir şarkı daha, seninle bir sonbahar akşamıydı tanıştık... Radyoyla bu sıkı alakam, beni Nazım’ın şiirine sürüklüyor. “Kokainoman, eroinoman, nikotinoman, megaloman filan var ya Hacı Baba, elli beş yaşında bir radyomanım. Yani illetimiz radyomani. İnsanların seslerini dinliyorum. Dünyanın dört bucağından bana sesleniyorlar. Onlarla alâkamız uzaktan, yaptıkları işler umrumda değil. Bunları nasıl anlattıklarına meraklıyım. Şarkılarını da seviyorum doğrusu. Hangi dilde, hangi usulde olursa olsun. Yeryüzünün bütün şarkılarını...” Evet, ben şiirdeki gibi dünyanın dört bucağını dinleyemiyorum.Olsun yine de şarkılar güzel. Demek ki, şu vakitler ben de radyomani illetine tutulmuş durumdayım. Ne var ki, şu dinlemekte olduğum TRT kanalı hayatın şarkılardan ibaret olmadığını hatırlatıyor ansızın, spikerin okuduğu haber de ‘Genel Kurmay Başkanlığı’nın açıklamasına göre Türk savaş uçaklarının bombaladığı kamplarda 263 terörist etkisiz hale getirildi, 400 teröristte yaralandı’ deniyor. Sonra bir arkadaşımla konuşurken, savaş uçaklarının bir Kürt köyü olan Zergele’yi de bombaladığı sivillerin, kadınların öldürüldüğünü öğreniyorum. Savaşın şiddeti, acımasızlığı sarıp sarmalıyor bu coğrafyayı. Oysa kaç yıldır silahlar susmamış mıydı? Türk ve Kürt gençlerinin tabutlarla omuzlarda taşınışını görmekten kurtulmamış mıydık? Yeniden savaş tamtamların gürültüsü içinde insanlar boğulmak isteniyor. Bu savaşın ‘Sarayın savaşı’ olduğu söyleniyor. 7 Haziran seçimlerinde umduğu sonucu alamayan ‘Saraylının’ mızıkçılık yapıp tekrar seçim istediği ortak kanaat haline gelmiş durumda. Fakat ‘Saraylının’ mızıkçılığının faturasının çok ağır olduğu, her gün yaşanan can kayıplarıyla besbelli değil mi? Savaş kışkırtıcıları terör, terör diyerek çığlık atıyor. İyi de düne kadar Kürt yok, kart kurt var diyen sen değil miydin? Kürdün anadilde eğitim hakkını neden çok görüyorsun? Neden tek etnik kimlikte ısrar ediyorsun? Dolmabahçe mutabakatını reddedip, demokratik çözümün yolunu tıkayıp, silahları kınından çıkarıp bu toprakları kan gölüne çevirmek isteyenler, bu defa yenilecek. Ve radyolarımızda şarkılarımızı dinlerken, savaş haberleriyle karşılaşmayacağız.

Eğit-Donat’a saldırı El Kaide’nin Suriye kolu el Nusra Cephesi, ülkenin kuzeyinde ABD ve Türkiye’nin Eğit-Donat programı çerçevesinde oluşturulan 30. Tümen’in karargâhına saldırdı. Halep’in kuzeyindeki Azez yakınlarında yer alan üsse yapılan saldırıda, el Cezire’nin haberine göre Eğit-Donat grubundan 20 militan öldü, 18 militan da yaralandı.İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü ise ABD öncülüğündeki koalisyona bağlı uçakların Azez yakınlarındaki Nusra mevzilerini vurduğunu duyurdu. El Cezire bu saldırıda en az 20 Nusra militanının öldüğünü duyurdu. Nusra, TürkiyeABD ortaklığıyla Türkiye topraklarında eğitilip Suriye’ye sokulan Eğit-Donat grubunun liderini ve 20’yi aşkın üyesini alıkoymuştu. DÜNYA

Eylem bitince tasarı Meclis’ten geçti

Bosna’da binlerce işçi, işçi haklarını budayan yasa tasarısın karşı Federal Meclis binası önünde eylem yaptı. İşçiler meclise giremeye çalışırken milletvekilleri, yasa tasarısını oylamadı. Bosna’da işçilerin eylemiyle geri çekilen tasarı, eylemin sona ermesi ve işçilerin dağılmasından sonra olağanüstü toplanan Meclis’e yeniden getirilerek kabul edildi. Dünya RIFAT ÇAPAR

Bosna Hersek’te işçi haklarını budamayı planlayan yeni yasa tasarısına karşı binlerce işçi sokaklara çıktı. Ülkenin çeşitli bölgelerinden başkent Saraybosna’ya gelen işçiler, Federal Meclis binası önünde toplandı. Saldırı tasarısının hayata geçmesi halinde haklarının tırpanlanacağını ve ücretlerinin düşeceğine dikkat çeken işçiler, “Çalışanlar açlıktan ölecek”, “Her kesimin değişik istekleri var – işçiler de yemek talep ediyor”, “Halklar Meclisine: Halkın açtır!” yazılı dövizler taşıdı. Eylemde “Meclis hakkımızı elimizden alamaz”, “İşçi haklarını kısıtlayan yeni yasaya hayır” sloganları atıldı.

“100 yıldır bu kadar kötü değildik” Eylemde konuşan Volkswagen İşçileri Sendika Başkanı Samir Aliçkoviç, şunları söyledi: “Yeni kanun ile hem ziraat hem de reel sektördeki işçiler zarara uğrayacak. Biz bu kanunun bütün 26 noktasına karşıyız; çünkü işverenler artık istedikleri gibi insaları işlerden atabilecekler. Biz bu konudaki diyalogdan tamamen atıldık. Biz de her iki tarafın uzlaşmasını ve herkes için olumlu çözümü talep ediyoruz.” Eyleme Zenitsa’dan katılan Rasim İmşiroviç adlı işçi ise “Bizim demir fabrikamız zamanda 24 bin kişiyi istihdam eden bir dev idi. Bu hükümetimizin çalışmaları bizi artık varlığımızın en zor konuma getirdi. Var olduğumuz 100 yıl içinde bu kadar kötü bir durumda değildik” dedi.

İşçiler meclise girmeye çalıştı İşçiler daha sonra meclis binasına girmeye çalışırken kolluk kuvvetleri kitleyi engelledi. Bu sırada bir konuşma yapan Bosna Hersek Bağımsız Sendikalar Birliği Başkanı İsmet Bayramoviç, “Meclis yeni yasa tasarını gündemden çekmeyinceye kadar burada protestolar devam edeceğiz” dedi. Saatler süren eylem sonucunda milletvekillerinin yeni yasa tasarısını oylamayıp, yeniden gözden geçirilmesi için, hükümete geri gönderdiği öğrenildi. İlerleyen saatlerde ise işçiler geri çekilince tasarının kabul edildiği öğrenildi.

ladığı için karşı çıktıkları yasa tasarısına Bosna Hersek Federasyonu Meclisi, işçilerin büyük tepkisini çeken çalışma koşullarına ilişkin tasarıyı, işçilerin son yıllarda yaptıkları en büyük protesto eylemleri karşısında, önce hükümete geri yolladı. Ancak, Federasyon Meclisi, işçilere ait yasa tasarısını hükümete geri yollamasından bir iki sat sonra, işçilerin eylemlerini sonlandırıp dağılmalarının ardından, akşam saatlerinde, Genel Kurulu olağanüstü topladı. Federasyon Meclisi’nin olağanüstü toplantısında yapılan kısa bir görüşmenin ardından geçilen oylamada, işçileİşçileri aldattılar rin çalışma koşullarında birçok yeBosna Hersek Federasyonu’nda ni düzenlemeyi içeren tasarı kabul işçilerin, birçok haklarını tırpan- edilerek yasalaştı.

BM Filistinli 18 aylık bebeğin yakılmasını kınadı Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Batı Şeria’nın Duma köyünde Filistinli bir bebeğin yakılarak öldürülmesi olayını şiddetle kınadı. BM Genel Sekreterliği sözcülüğü tarafından yapılan yazılı açıklamada, Genel Sekreter Ban Ki-mun, Yahudi yerleşimcilerin Filistinli ailenin evini kundaklaması sonucunda 18 aylık bebeğin yanarak ölmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Batı Şeria’da yaşanan olayı ‘terör saldırısı’ olarak niteleyen Ban, yaşananları da şiddetle kınadığını ve sorumlularının adalete teslim edilmesini istedi. İsrail’in yasa dışı yerleşim politikalarını sürdürmesi ve Filistinlilere ait evlerinin yıkılmasıyla oluşan tehlikeye dikkat

çekilen açıklamada, bu sürecin her iki tarafta da şiddeti ve aşırılığı körüklediği dile getirildi. Bu durumun hem İsrail devletini hem de Filistin halkının meşru taleplerini tehdit eder duruma dönüştürdüğü aktarılan açıklamada, Genel Sekreter’in barış yolunda tarafların cesur adımlar atmaları yolunda teşvik ettiğine vurgu yapıldı. Açıklamada, daha fazla can kaybının yaşanmaması için mevcut gerilim ortamının düşürülmesi çağrısında bulunuldu. Yahudi yerleşimciler tarafından ateşe verilen Filistinli ailenin evinde 18 aylık Ali Davabşeh hayatını kaybetmiş, anne babasıyla birlikte dört yaşındaki ağabeyi de hastanede yoğun bakım ünitesine kaldırılmıştı. DÜNYA

SYRIZA olağanüstü kongreye gidiyor Parlatino 1915’i soykırım olarak tanımladış Latin Amerika Parlamentosu Parlatino, 1915 Olayları’nı “soykırım” olarak tanıyan yasa tasarısını kabul etti. Parlatino 31 Temmuz’da Panama’da yapılan olağan toplantısında, Ekvatorlu delegelerin sunduğu ‘Ermeni Soykırımı’nı tanıyan yasa taslağını oybirliğiyle kabul etti. Arjantin, Brezilya, Bolivya, Şili, Kolombiya, Küba, Dominik Cumhuriyeti, Ekvador, Meksika, Peru,

Uruguay ve Venezuela’nın da aralarında olduğu Güney ve Orta Amerika ülkeleri ile Karayip ülkelerinin üyesi olduğu Avrupa Parlamentosu benzeri yapı, 1915 hadiselerini “insanlığa karşı işlenmiş bir suç” şeklinde nitelendirdi. Arjantinli haber sitesi Prensa Armenia, tasarının onaylanmasında Parlatino Dönem Başkanı Meksikalı Senatör Blanca Alcala, Arjantinli Senatör Liliana Fellnerr, Uruguaylı Milletvekili Alf-

Latin Amerika Parlamentosu Parlatino, 1915 Olaylarını “soykırım” olarak tanıyan yasa tasarısını kabul etti. Parlatino 31 Temmuz’da Panama’da yapılan olağan toplantısında, Ekvatorlu delegelerin sunduğu ‘Ermeni Soykırımı’nı tanıyan yasa taslağını oybirliğiyle kabul etti. Arjantin, Brezilya, Bolivya, Şili, Kolombiya, Küba, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, Meksika, Peru, Uruguay ve Venezuela’nın da aralarında olduğu Güney ve Orta Amerika ülkeleri ile Karayıp ülkelerinin üyesi olduğu Avrupa Parlamentosu benzeri yapı, 1915 hadiselerini “insanlığa karşı işlenmiş bir suç” şeklinde nitelendirdi. Arjantinli haber sitesi Prensa Armenia, tasarının onaylanmasında Parlatino Dönem Başkanı

Meksikalı Senatör Blanca Alcala, Arjantinli Senatör Liliana Fellnerr, Uruguaylı Milletvekili Alfredo Asti ve Bolivya Parlamentosu Milletvekili Edgar Mejia Aguilar’in önemli bir rol oynadıklarını yazdı. DÜNYA


genclık

11

4 Ağustos 2015

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Gün bu gündür MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “şerefsiz” açıklamaları hayli gündem oldu. Erkek egemen ve bir Türk olan Bahçeli’nin HDP’ ye oy verenleri “şeref ” üzerinden tartışması pek şaşırtıcı değil. Tam tamına MHP kafası, ırkçı ve gerici. Bu fikir üzerine tartışmaya girmeye bile değmez. Kem söz sahibine aittir. Ama beni şaşırtan başka bir durum var. Ne zamandan beri zenginleri eleştirir oldu Bahçeli? Yalılarda oturanlar, mersedesten aşağı arabaya binmeyenler, haraç kesenler, büyük mafya işlerini yapanlar en çok senin tabanın değiller miydi? Ne zamandır, fakir- zengin farkını fark ettin ve seçmenleri sınflara bölmeye başladın? Tüm sınıfsal katmanları “Türk” olup olmamaya göre ayıran, geçtim parayı- pulu, en küçük demokrasi adımına bile ayak direyen MHP, şimdi başımıza zengin düşmanı kesiliyor, güya. Açsan baksan parti proğramına gelir dağılımı ile ilgili yoksullar lehine en ufak bir madde var mıdır? Seçimlerden seçime mecburen fakirler aklına geliyor. Çok değil bu seçimlerde millet ücretleri konuşur olunca, asgari ücreti 1.400 TL yapacağız diyebildi, sanki kendi cebinden ödüyor, cimriliğe bakar mısın? Neymiş, gerçekçi olmak lazımmış, daha fazla ücret verilemezmiş. Zenginden daha fazla vergi alacağım dese ya, vergi kaçıramayacaklar artık desene. Bahçeli ve MHP için ırk güzellemesinden gayri siyaset yok nihayetinde.

Kazandık da ne oldu ? Öğrencilerin heyecanla beklediği tercih sonuçları açıklandı. Tercih sonuçlarının açıklanmasıyla öğrencilerin ve ailelerinin kafalarında birçok soru işareti oluştu. Yerleşemeyen adaylar ne yapacak? Çocuğum yerleşti ama nerde barınacak? Devlet Kurumları bu tercih döneminde de velileri ve öğrencileri çileden çıkaracak gibi görünüyor. gençlik Elif Yağarkar

YGS ve LYS maratonunu geride bırakan, 1 milyon 239 bin 800 aday üniversite tercihi yaptı, tercih sonuçları açıklandı. Üniversitelerin lisans ve ön lisans programlarına 784 bin 950 aday yerleşti, 38 bin 789 kontenjan boş kaldı. Sınava başvuran 891 bin son sınıf öğrencisinden 415 bini ise tercihlerinden birine yerleşemeyerek boşta kaldı. Üniversiteye yerleşmeye hak kazanan adaylar için de kayıt telaşı başladı. Tüm üniversiteler için birebir kayıt tarihleri 3-7 ağustos iken internet üzerinden de kayıt

yapılabilecek. E-kayıt isteğe bağlı olacak, öğrenciler e-devlet şifreleri ile https://www.turkiye.gov.tr adresine giriş yaparak 28 Temmuz-5 Ağustos tarihleri arasında kayıt işlemleri yapabilecekler. Elektronik kaydı tercih etmeyen veya zorunlu nedenlerle elektronik kaydı yapılamayan öğrenciler, yerleştiği yükseköğretim kurumuna başvuracak. Kalacak yerimiz yok! Ailesinden uzakta başka bir şehirde üniversite kazanmış öğrencilerin barınma problemi her geçen gün artıyor. Torpil yerleştirmelerle dolup taşan KYK yurtlarına yerleşemeyen

öğrenciler çareyi özel yurtlarda arıyor. Türkiye şartlarında “3” çocuk sahibi orta gelirli bir ailenin özel yurt masrafını karşılaması neredeyse imkansız. Özellikle büyük şehirlerde ev tutmak öğrenciler için hayalken, aslında evlerde “kızlı erkekli” yaşamanın çok da kolay olmadığını görüyorlar. Öğrencilerin son çaresi ise vakıf yurtlarında, siyasal ve sosyal baskı altında yaşamak oluyor. İlk yıl vakıf yurtlarında kalan öğrenciler diğer yıl eve çıkıp, masraflarını karşılamak içinse gündüz okula gidip gece de çalışmak zorunda kalıyorlar. KYK yurduna yerleşebilmiş öğrenciler ise 6 ve hatta 8 kişilik koğuşu andıran yurt odalarında yaşamak

Reklamı yapılan

zorunda kalıyorlar. Reklamı çok güzel bir şekilde yapılan “3 kişilik odalar, her odada banyo” denilen yurtlar ise torpille yerleştirilmiş öğrenciler ile dolu. KYK yurtlarında kalmaya hak kazanan öğrenciler ise 3-7 Ağustos tarihleri arasında yapılacak olan kayıt işlemlerinin ardından 1 Eylül’den itibaren de e-kayıt işlemlerini yaptıracaklar. E-kayıt uygulaması 20152016 dönemi için YURTKUR’a ait asil ve yedek listeden yerleşmeye hak kazanan öğrencileri kapsayacak. Yurtlara kayıt yaptırma hakkını kazanan öğrenciler için e-kayıt zorunlu da olmayacak, öğrenciler isterlerse şahsen de kayıt yaptırabilecekler.

Aslında olan

Bahçeli, Kürtlere oy verdiler diye en faşist kafayla bazı zenginlerle arayı bozdu, yoksa gram umurunda değil, yalılarda kimlerin nasıl oturduğu, ne yediği, içtiği. MHP, mecliste araştırma komisyonu kurulmasına red oyu verdi. Suruç’ta gencecik devrimcilerin kimler tarafından öldürüldüğü açığa çıksın istemedi. Erdoğan’ı akladı, Ergenekon’u korudu, AKP ile yanyana düştü. Hani hırsızdan hesap soracaktı? Hani Erdoğan’ı yüce divana gönderecekti? Hani bakanlar yargılanacaktı? Hepsi unutuldu gitti. Çıkarlar ortaklaştı çünkü. Bahçeli, bizim vekillerimizi mecliste görmeye tahammül edemiyor; Erdoğan, HDP barajın altında kalırsa 400 milletvekilini kazanacağını düşünüyor. İşte sevgili okur, ırkçılık ve diktatörlük hayali demokrasi adına ne varsa hepsini yok ediyor. Savaş çıkarıyorlar, çocuklarımızın ölmesini kahramanlıktan sayıyorlar, meclisi çalışamaz hale getiriyorlar. Cürete bakar mısınız? Seçtiğimiz temsilcilerimizi yok saymak istiyorlar, beğenmediğimiz parlementer rejimi canımız pahasına savunur hale getiriyorlar. Peki ne yapmalı? MHP’ nin de gerçek niyeti ortalığa saçıldığına göre, kendi tabanı da Bahçeli’nin esip- gürlemesinin yalandan olduğunu anladığına göre bizler ne yapmalıyız? Barış demeliyiz, kanımızın son damlasına kadar milletvekillerimizi savunmalıyız, HDP’nin barış çağrılarına yanıt vermeliyiz, bu kan emicilere teslim olmamalıyız. Onlar hemen birleşiverdiler, hiç sorun görmediler, iç savaşta anlaştılar. Biz de birarada olmalıyız. Biz de barışta anlaşmalı ve ısrar etmeliyiz. CHP ile görüşmeleri sürdürmeliyiz, olası bir erken seçimde ittifak halinde olmayı değerlendirmeliyiz. Meclisin çalışması için HDP, barıştan yana olanları, sosyal demokratları, “canım bu vatana feda olsun” demeyen toplumu biraraya getirmeli, getirmeliyiz. Yalnızca Facebook’tan, Twitter’dan yazmak yetmez, yerimizden kalkmalıyız, eylemine gitmeliyiz. Bu memleketi ırkçılara ve Erdoğan’a bırakmayacak kadar gücümüz var, % 13 oyumuz var. Toplum bizden yana, çocuklar ölsün istemiyor, savaş istemiyor. Erken seçim tehdidi de sökmeyecek, görecekler. Gün bu gündür, ya savaş ya barış. fadiktemizyurek@gmail.com

Fidan dikmek de yasak! Suruç Katliamı’nda hayatını kaybeden İstanbul Üniversitesi öğrencileri Büşra Mete, Polen Ünlü ve bu sene LYS sonucu İstanbul Üniversitesi’ni kazanan Ece Dinç anısına yapılması planlanan fidan dikimi için rektörlüğe verilen dilekçe yanıtsız bırakıldı, ÖGB ve polise talimat verildi fidan dikimini

engellendi. Kampüste açıklama yapan Eğitim Sen temsilcisi Levent Dölek “Anılarına fidan dikilmesini engelleyerek zaten tüm kamuoyu tarafından tartışılan meşruiyetini tamamen yitirmiştir.Yapılanlar sadece gençlerimizin anısına saygısızlık değil üniversitemizin mücadeleci geleneğine de tecavüz edilmesidir” dedi. GENÇLİK

Genç Hareket Melih Erdem Erdoğan ve Davutoğlu Suruç’ta öldürülen 31 devrimcinin ölümüne bağlı yaşanan gelişmelerden sonra planladıkları iç savaşın adımlarını atmaya, halkları karanlığın içine çekmeye devam ediyor. IŞİD bahane edilerek sosyalistlere ve Kürt siyasi hareketine yapılan operasyonları Davutoğlu ‘’yeni bir dönemin başlangıcı’’ diye tarif etti. Davutoğlu’nun yeni bir dönem olarak tanımladığı siyaset Erdoğan ve AKP’nin kaybettiği seçimlerin onlar adına telafisi olamayacak daha doğrusu oldurmamalıyız. Çünkü nasıl seçimlerde Erdoğan’ın başkan olmasını engelleyen bir %13 varsa bugün de bu başarıya sahip çıkacak Erdoğan’ın başkanlık savaşına izin vermeyecekler olarak bir araya gelip mücadele edeceğiz. İç savaş tezgahına karşı Suriye’de savaşa karşı çıkalım Erdoğan ve AKP başkan olamayıp

Gençlik öznesi olduğu kazanımlara sahip çıkmalı

Gençler savaşın karşısında duracak köşeye sıkıştığı, izlediği 13 yıllık politikalarla koalisyon ihtimallerini bile imkansız hale getirdiği seçimler sonucu siyasi gerilemeden kurtuluş yolunu barajı geçmesini engelleyen sosyalistleri ve Kürt siyasi hareketini hedef aldığı iç savaş planı olarak görüyor. İç savaş planının öteki yüzünde ise Suriye’ye karşı Koalisyon Güçleri ile yaptığı anlaşma sayesinde Kürt bölgelerini bombalamak var. Suriye’de fiili olarak savaşabilmek için yaptığı planlar Erdoğan ve sonunun bağlı olduğunu bildiği AKP’nin olası erken seçimlerde geliştirecekleri ‘savaş fatihi başkomutan başkan olsun’ siyasetinin hazırlığından başka bir şey değil. Patlayan bombalar AKP politikasının kendisidir HDP’yi ve sosyalistleri savaş ortamında terörün kaynağı gibi göstermeye çalışanlar Suriye’de savaşı isteyenler olarak karşımıza çıkıyor. Bu

şekilde başkanlık için ‘tekrar seçim’ olarak gördükleri erken seçimleri içeride ve dışarıda çıkardıkları savaşı yöneten güç olarak kazanabileceklerini düşünüyorlar.Başkanlık savaşı için insanları katleden, halklara zulmedenlerin politikalarına engel olamazsak savaş ve katliam Suriye’de kalmayacaktır. Gezi’de ölen kardeşlerimiz için nasıl birleşip direndiysek bugün de katledilen devrimciler için birleşmeli, Erdoğan’ın başkanlık savaşı planlarında daha fazla insanın ölmemesi için savaş politikalarına karşı direnmeliyiz. Gençlik öznesi olduğu kazanımları savaşa karşı savunacak 7 Haziran’da AKP’yi ve Erdoğan’ı politik olarak gerileten seçimin önemli öznelerinden biri de gençliktir.Erdoğan’ın ‘derin devleti’ de onun başkanlık yoluna taş koyan gençleri Suriye’de beslediği IŞİD’cilerle katletti. Kendi

başkanlığı için çıkaracağı savaşa devrimci gençleri hedef alanlar bu nedenle de Suruç’ta öldürülen 31 devrimci için eylem yapan gençliğe saldırmaktan geri durmadı. Tüm saldırılarına ve tehditlerine rağmen Suruç’ta katledilenler için, savaşa karşı koymak için sokağa çıkan gençlerin, kendisini yıkacak dinamitin fitili olduğunu bilen AKP saldırıyor ve üniversitelerin açılmasının ardından saldırmaya devam edecek. Bu yüzden Erdoğan ve AKP’nin yıkılması için Suriye’deki savaşa karşı bir araya geldiğimiz gibi üniversitelerde de mücadelemizi Erdoğan’ın çıkarmak istediği savaşa karşı birleştirmeli seçimler sonucunda öznesi olduğumuz kazanımları savunmalıyız. Ancak bu şekilde bir araya gelebilen bir gençlik mücadelesi üniversitelerden meydanlara başkanlık savaşına geçit vermeyebilir.


LISENIN GUNDEMI

12

4 Ağustos 2015

Yazın ne yapmalı? F Tipi Film Fİlm F Tipi Film, 10 yönetmenin çektiği, 9 kısa filmin kurgulanmısı ile hazırlanan 19 Aralık 2000 tarihinde 20 hapishanede eşzamanlı yapılan Hayata dönüş operasyonu sonrası F Tipi Cezaevlerinde yaşananları konu alan film. Film 19 Aralık 2012 vizyona girdi ve 14 hafta vizyonda kalmıştı. İyi seyirler.Eğitim

Aspendos Efsanesi Aspendos’ta Tarihe Yolculuk

ETKİNLİK

15. yılını kutlayan ve kurulduğu ilk günden beri 97 ülkede 4000 canlı performans ile 40 milyonu aşan izleyiciye ulaşan Anadolu Ateşi Dans Topluluğu yeni bir proje ile karşınızda! 8 Ağustos 2015 tarihinde tarihi Aspendos Antik Tiyatrosu’nda gösterime girecek olan “Aspendos Efsanesi - Aspendos’ta Tarihe Yolculuk” sizi 2000 yıl öncesi Roma dönemine götürecek. Eğitim

Konstantiniyye Oteli

Teog karmaşası

Temel Öğretimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı (TEOG)’na giren öğrencilerin tercih yapma süreleri bitti. Şimdi öğrenciler karmaşık TEOG sisteminde yaptıkları tercihlerin sonuçlarını bekliyorlar. Sonuçlardan sonra ise sıra nakil başvurularına gelecek. Nakiller 3 dönem halinde 7 Eylüle kadar yapılacak. Tabii skandalsız, eksiksiz... eğitim ece berfin karagöz

Liseye geçmeye hazırlanan TEOG öğrencileri tercihlerini tamamladılar. Şimdi ise heyecanla yerleştirme sonuçlarını bekliyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’nın tercih döneminde yayınladığı kılavuza göre yerleştirme sonuçları 14 Ağustos günü açıklanacak. Yerleştirme sonuçlarının açıklanmasının ardından sıra nakil başvurularına gelecek. Geçen yıl tam bir skandala dönüşen nakil başvuruları için bu yıl Milli Eğitim Bakanlığı önlemler almıştı. Fakat yanlış soru skandalının ardından öğrenciler alınan ön-

lemler hakkında haklı olarak şüphe duyuyorlar. Nakil Karmaşası Bu yıl nakil başvuruları 3 dönem halinde yapılacak. İlk nakil başvuruları 17-21 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Bu başvuruların sonuçları ise 24 Ağustos’ta açıklanacak. 3 dönem halinde olacak nakil başvurularının 2. Dönemi ise; 24 Ağustos- 28 Ağustos tarihleri arasında yapılacak olan nakil başvurularının sonuçları da 31 Ağustos’ta nakil isteyen öğrencilere duyurulacak. Son olarak 3. Dönem nakil başvuruları da

İnternette tanışan son çift

tİYATRO

“Ne kadar fıttırık bi şey çıktın sen ama ya! Bilgisayardan yazışırken ‘çok güzel dolma sararım, gerekirse ikiz, üçüz bakarım’ diyen kızsın sen... Yalancı!”. İnternet ortamında tanışmanın yalancı ve komik yönüyle sahnelenen oyun, 5-27 Ağustos tarihleri arasında İzmir ve İstanbul da gösterimde. İyi seyirler.Eğitim

başvuruların sonuçları 7 Eylül de açıklanacak. Bu yıl nakillerde boş kontenjan şartı aranmayacak.

Dershanelerde yeni yönetmelik Milli Eğitim Bakanı, Dershanelerin Dönüşüm Süreci Toplantısı’nda sektör temsilcileri ile bir araya geldi. Avcı, belirsizlikleri ortadan kaldıracak olan yönetmeliğin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından haftaya açıklanacağını söyledi. Avcı, “Önümüzdeki hafta içerisinde yayımlayacağımız yönetmelikle ikincil mevzuatta bununla ilgili yapılması gerekenler yapılmış olacak. AYM kararının gerekçelerinden yapılanlar ve yapılması gerekenler net bir şekilde ortada.

KİTAP “2014 yılı Aralık ayının son günleri… Yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli’nin açılış günü ve erken bir yılbaşı kutlaması… İstanbul’un seçkin, kalburüstü simaları, Sultanahmet’teki eski Bizans sarayının kalıntıları üzerine yapılan otelde bir araya geliyor.” Zülfü Livaneli’nin 480 sayfalık romanının basım yılı ise 2015.Eğitim

yerleştirmeye esas nakil başvurusu olarak değerlendirilecek ve 31 Ağustos- 4 Eylül arasında verilecek

Biz de o doğrultuda yönetmeliğimizi hazırladık” dedi. Bu karar doğrultusunda ortaya çıkan veya çıkması muhtemel yasal boşluğun nasıl giderilebileceği konusunu sektör temsilcileriyle istişare ettiklerini söyledi. Avcı “ İnşallah önümüzdeki hafta içerisinde yayımlayacağımız yönetmelikle velilerimizin, öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin, girişimcilerimizin, eğitimcilerimizin beklentilerini, taleplerini en uygun biçimde karşılamış olacağımızı ümit ediyorum” dedi. EĞİTİM

Öğrenciler tüm soruları görecek

ÖSYM kararı ile sınav soruları öğrencilere gosterilmiyordu. Bu kararı iptal eden AYM kararin gerekçesini açıkladı. “...Yapılan sınavlara ilişkin olarak kişilerin bilgi sahibi olması da son derece önemli olup, kişilerin bu soru ve cevapların doğru olarak tespit edilip edilmediğini öğrenme ve buna göre yanlış olarak belirlenen soru ve cevaplara karşı hak arama özgürlüğünü kullanabilmesinde de ciddi bir kamu yararı bulunmaktadır. Zira kişilerin geleceklerini belirleyen bu sınavların, doğru olarak uygulanıp uygulanmadığını denetleyebilmeleri, soru ve cevaplara erişebilmeleri gerekmektedir.” Eğitim

Her şey olağan(!)

ÖSYM Başkanı Ömer Demir tartışılan yanlış 12 KPSS sorusu için açıklama yaptı. Yaptığı açıklamada Demir, sonuçları değiştirecek bir durum olmadığını söyledi. Açıklama şu şekilde: “ 10 bini aşkın soru havuzu içinden 1300 KPSS sorusu seçtik. İptal edilen 12 soru için mahkeme kararı yok. Hassasiyetimizin yoğunluğu iptalleri getirdi. İptal etiğimiz edebiyatla ilgili bir sorunun sonuna

‘n’ harfi eklenmiş. Soru çıktıktan sonra bunu fark ettik. Dolayısıyla bir harf farklılığı sorunun iptaline götürdü bizi. Fizik sorusunun iptalinde ‘5 kat azaltma’ gibi bir tabir var, adayların soruyu yanlaş anlamadığını görüyoruz, maddi analizinde bir hata yok, ama ‘5 kat’ yerine ‘5’te bir azaltma’ daha doğru bir ifade. Dolayısıyla böyle küçük hatalar için de soruları iptal etti” dedi. Eğitim


ESAS MESELE

13

4 Ağustos 2015

fotoğraf:Fikriye Yılmaz

Kadri Gürsel kimdir?

AKP’nin esas meselesi Türkiye’nin sorunlarını çözememek

Erdoğan çözüm sürecinin bittiğini açıkladı; Yalçın Akdoğan her gün HDP aleyhinde açıklamalarda bulunuyor. Erdoğan’a tüm kesimlerden tepkiler yükseliyor. Hem iç, hem de Suriye ile savaş gündemimizde. Savaşın kıyısına bu denli yaklaşmışken, doğru analizlere ihtiyacımız giderek artıyor. O yüzden bu hafta Gazeteci ve Köşe Yazarı Kadri Gürsel ile seçimlerden sonra AKP ve Erdoğan’ın pozisyonu üzerine söyleşimizi gerçekleştirdik. Suruç’taki katliamın temeli neye dayanıyor sizce? Suruç’taki katliamın, RöPORTAJ 7 Haziran onur toper öncesinde HDP’nin baraj altında tutulması için düzenlendiğini düşündüğüm 150’den fazla seçim bürosunda, Mersin, Adana ve Diyarbakır’da yapılan bombalı saldırıların devamı olduğunu düşünüyorum. Neticede 5 Haziran’daki saldırının faili olarak gösterilen IŞİD’ci terörist gibi Suruç’taki katliamda da IŞİD’ci bir teröristin son uygulayıcı konumunda olduğunu görüyoruz. Burada yüzde 13 oyla 80 milletvekili çıkararak parlamentoya giren ve başkanlık rejimi planları kadar AKP’nin tek parti iktidarına da mal olan HDP’nin, ilk erken seçimde baraj altında tutulmasını hedefleyen bir oyun planının devamı olduğu aşikar. 7 Haziran’da başarılamayan ve daha güçlü denenmek istenen bir sal-

Siyaset ve siyasetin kendi doğası ve sosyolojisi bu seçmeni de arayışlar içerisine itecektir.

dırılar silsilesi ile karşı karşıyayız. Eğer 5 Haziran’da Suruç’ta yaşanan kanlı tablonun bir benzeri olsaydı, o gün Diyarbakır’da 6-8 Ekim Kobanê olaylarının bir benzeri patlak verse ve bu Kürt çoğunluklu diğer illerede yayılsaydı; ‘7 Haziran’da HDP bu barajı bu kadar rahat geçer miydi?’ sorusu tartışılır. Bu soru bir varsayıma dayalı ama bu varsayım belli ki birilerinin Türkiye’de çok aklına yatmış bir plan. Bu planın Suriye ayağı da, IŞİD ayağı da var. Son dönemde Erdoğan da barış sürecinin bittiğini açıkladı. Bunun seçim sonuçlarıyla net bir bağlantısı var mı ? Elbette var. Zaten seçim sonuçlarıyla bağlantılı olduğu için 7 Haziran seçimlerinden önce masayı devirmişti. Dolmabahçe mutabakatının yanlış olduğunu, olmaması gerektiğini söyledi. “Kürt sorunu yoktur” dedi. Yalçın Akdoğan hemen her gün HDP aleyhinde bir demeç verir oldu. Bütün bunların hepsi aslında HDP’ye gidecek, gitmesi beklenen oyları caydırmak maksadını taşıyordu. Rastlantılar olamazdı tabii ki. Bütün bu saldırılarla ve bütün bu tutumların, açıklamaların eş zamanlı olması da bence HDP’nin baraj altında tutulması için karşılıklı fırsatlar oluşturuyordu. Peki Erdoğan rasyonalitesini kaybetti mi şu an? Ben Erdoğan’ın rasyonel bir siyasetçi olmadığını çok öteden beri savundum. Bu son olaylar da 7 Haziran sonrasında aldığı tutumla rasyonel bir siyasetçi olmadığı, öngörülebilir bir aktör olmadığı tezimi doğrular nitelikte. Çünkü çok çok büyük riskler alarak uygulamaya koydu kafasındaki düşünceleri. Büyük bir yenilgi aldı son seçimde. Fakat yenilgi

AKP’ye karşı en etkili muhalefet onun elinden bazı bakanlıkları almaktır. AKP’nin gücünü ve etkisini sınırlamaktır.

aldığını kabul etmek istemiyor. Burada gerçekliğin ağır sonuçlarıyla bir sorun içinde. Direniyor buna karşı. Bunu tersine çevirmek istiyor ama güç kaybına uğradı. Elinde kalan güçle bunu yapmak zorunda şu an. Ortaya çıkan büyük güç kaybının telafisi, ülke ve toplum için büyük risk içeren politikaların ortaya konulmasıyla mümkündür. Ama bunun da bir garantisi yok. Yani başarı büyük maliyetler pahasına gelebilir ya da hiç gelmeyebilir. Hazin olan 7 Haziran’dan önce uygulamaya çalıştığını 7 Haziran’dan sonra da uygulamaya devam etmesidir. Yeni bir söylem, olumlu bir gündem ortaya koyamamasıdır. HDP baraj altında kalmadıkça AKP yüzde 43 de alsa tek başına iktidar olması mümkün değil. Peki HDP’den bu oyları almak ve HDP’yi baraj altında tutmak mümkün müdür? Akla hayale gelmedik yöntemler uygulayarak, Kobane olaylarının bir benzeri, bütün Türkiye’ye yayılmış bir boğazlaşma ortamı ve ikliminde olabilir. Zaten bu pire için yorgan yakmaktır. HDP belki barajın altında kalır ama Türkiye de kendisinin altında kalır. Geriye Türkiye’nin kalmayacağı bir oyun uygulanmak isteniyorsa onun sonucunda yapılacak seçimler de meşruiyetini yitirir. Türkiye’de artık demokrasiden söz edilemez olur, çünkü ne adil ne de serbest olur. Bu durumda HDP’nin baraj altında kalması için çalışılması, IŞİD’in yer alcağı birtakım eylemlerin ve bunun sonucu olarak yaşanabilecek birtakım nahoş hadiselerin de bir fırsat olarak görülmesi çok üzücüdür Türkiye için. Bakın Suruç’ta yaşanan hadise Kürt hareketi ve Kürt kamuoyu tarafından nasıl algılandı gördük. IŞİD, Türkiye’de ne yaparsa yapsın öyle bir algı yerleşti ki bunun arkasında yeni bir derin devlet şüphesi oluşuyor ve bundan şüphe ediliyor. Bu durumla da mücadele edilmesi çok zor. Bir algı ortaya çıkmış durumda ve bu çok riskli. HDP’nin barajın altında tutulmasını amaçlayan bir siyaset mühendisliği, Türkiye’nin başına olmadık işler açabilir ve bu mühendisliği kurgulayanlar da bundan çok büyük zarar görebilirler. Bütün Türkiye zarar görebilir bundan.

Davutoğlu’nun son açıklamalarından birisi de şu oldu: Çözüm süreci Gezi ile bitti. Siz “Barış süreci” ve Gezi arasında bir bağ kurabiliyor musunuz? Doğrusu buradaki akıl yürütme tarzını anlamak mümkün değil. Gezi Direnişi ile biten birçok şey oldu aslında. AKP, Gezi Direnişi ile birlikte zirvesinde olduğu iktidarından inmeye başladı. AKP paradigmasının sonu algılandı tüm dünyada. Türkiye’nin gidişatından memnun olmayan, demokrasi ve özgürlük isteyen kesimler ne çok az ne de yalnız olduklarının farkına vardılar. Türkiye’de asgari müşterekler zemininde özellikle bu yönetim şekli ve anlayışına layık olmadıklarını düşünen kesimler yeni bir işbirliğinin kapısını aradılar. Bu bir laboratuvar deneyiydi. Bu manada eğer çözüm süreci denen süreç, Gezi’de bitmişse aslında bu onlarda bir niyetin bitimi olmalıdır. Yoksa realite ortadan kaldırılamaz. Yani Türkiye’nin Kürt sorunu politikleşmekte, kitleselleşmekte, ağırlığını kırsaldan şehirlere taşımakta ve bölgeselleşmektedir. Dolayısıyla bu trendler Gezi Direnişi ile bitmemiştir, tam tersine Gezi Direnişi aynen bu çizdiğim çerçeve kapsamında Kürtlerle, Türkiye’nin geri kalanı arasında yeni bağlar kurulmasını mümkün kılmıştır. Eğer Kürt Hareketi’nin demokratik süreçlere angaje olması Davutoğlu’nun kafasındaki muayyel çözüm sürecinin bitmesi anlamına geliyorsa zaten böyle bir süreç bitmelidir. Herhalde kast ettiği şudur; Gezi Direnişi, Kürtler ile Türkler arasında, Türkiye’de demokrasinin ilerletilmesi için umut olmuştur. Bütün bu ortaya çıkan güzel ve olumlu gelişmelerin neticesinde de HDP barajı geçmiştir. HDP’nin barajı geçmesi, başkanlık sistemini suya düşürmüştür. Dolayısıyla Davutoğlu’nun çözüm süreci dediği şey Erdoğan’ın muktedirleşmesidir. Çünkü AKP zaten muktedirdir. Bağlantı bu şekilde kuruluyor demek ki kafasında. Gezi Direnişi, Kürt Hareketi’nin siyasi legal partisini bir Türkiye partisi olma yoluna sevk ettiyse bu olumlu bir gelişmedir. Ama en önemli gelişme buysa bu iktidar için olumsuz olarak algılanmıştır. Zaten bence Davutoğlu’nun sözlerindeki trajik anlam da bu.

Gazeteciliğe 1986’da Ankara’da haftalık Yeni Gündem dergisinde başladı. 1993’e kadar, sırasıyla Cumhuriyet, Güneş ve Sabah gazeteleri ile Nokta dergisinde editörlük ve muhabirlik görevlerinde bulundu. 1993-1997 yılları arasında Agence FrancePresse’in İstanbul muhabirliğini yaptı. Milliyet’te Dış Haberler Müdürü iken 2007’de başladığı köşe yazarlığını 22 Temmuz 2015’te iktidarın Suriye politikasının Türkiye’deki IŞİD terörünün ana sebebi olduğunu işaret eden bir tweeti nedeniyle işten çıkarılana kadar sürdürdü. Halen Washington DC merkezli Al-Monitor internet sitesindeki “Turkey Pulse” bölümü için yazmakta ve Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nin (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi başkanlığını yapmaktadır.

AKP’nin esas meselesi Türkiye’nin sorunlarını çözememek. Bunun üzerinde ilerleyen bir sona doğru gidiyor. Gezi Süreci ve seçimler Türkiye’yi olumlu yönde değiştirdi. Bunun AKP içinde bir etkisi olmadı mı hiç? AKP’nin içinde tartışmaların olduğu benim de kulağıma geliyor. Ama bu tartışmalar kubbeden fiile çıkmıyor; çünkü çok güçlü bir Erdoğan faktörü söz konusu. AKP, Erdoğan partisidir. Erdoğan var oldukça ve Erdoğan’ın bulunduğu zemin çökmedikçe AKP bir Erdoğan partisi olarak kalmaya devam edecek. AKP de elbette kendisi içinde bir çıkarlar koalisyonudur. Elbette şunu biliyoruz: AKP uzun bir süredir Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretememekte, bu sorunları ağırlaştırmakta ve yenilerini eklemektedir. Dolayısıyla AKP’nin tabanı, AKP’yi giderek azalan bir istekte desteklemektedir. Yani AKP oy kaybetmektedir. Söyleyecek hiçbir şey kalmamıştır, yeni hiçbir şey yoktur. Zaten 7 Haziran 2015 seçimlerinde de yoktu. Dolayısıyla ben AKP’nin esas meselesini Türkiye’nin sorunlarını çözememek olduğunu düşünüyorum. Bunun üzerinde ilerleyen bir sona doğru gidiyor. Bir seçmen kitlesini ne kadar liderlik kültünün efsunlayıcı etkisi altına alırsa alsın, ilelebet bu misyonu desteklemeye devam edebileceği kanaatinde değilim. Onunla ne kadar özdeşleşirse özdeşleşsin, siyaset ve siyasetin kendi doğası ve sosyolojisi bu seçmeni de arayışlar içerisine itecektir. Bu arayışlara mutlaka cevaplar bulunacaktır. CHP bu durumdaki bir AKP ile koalisyon kurmalı mı peki? CHP bu durumdaki bir AKP ile koalisyon kurmalıdır. Çünkü bugün AKP’ye karşı en etkili muhalefet AKP’yle koalisyon kurmaktır. AKP’ye karşı en etkili muhalefet onun elinden bazı bakanlıkları almaktır. AKP’nin

HDP’nin barajın altında tutulmasını amaçlayan bir siyaset mühendisliği, Türkiye’nin başına olmadık işler açabilir gücünü ve etkisini sınırlamaktır. Bu AKP için de çok iyidir. Bu AKP’nin de Erdoğan’ın kaderiyle ortak olmaktan onu kurtaracaktır. AKP’nin bence Erdoğan’la birlikte gidecek çok uzun bir yolu kalmamıştır. AKP artık 2001’deki ana akım İslamcı hareketin yaşadığı büyük dönüşümün bir benzerini, yollarını ayırarak yaşamak zorundadır. Bu zorunluluk ne kadar erken vakitte idrak edilirse onlar için de o kadar hayırlı olur kanaatindeyim. Çünkü Türkiye, Erdoğan’ın kişisel ajandasına mahkum ve bağlı kılındıkça gideceği yol da, varacağı yer de kendisi için iyi olmayacaktır. Bakın kan akıtılıyor Türkiye’de. Nedeni çok basit. Geçmişte tabutlar gelmiyor diye oy aldığı varsayılan bir misyon, şimdi tabutlar geliyor diye mi oy alacak? Türkiye’de geçmişte anaların gözyaşlarını dindirmekle övünen bir misyon, anaların yeniden gözyaşı dökmesini nasıl haklı gösterecek? Bu sorulara kendileri de cevap veremezler. Çünkü zorunlu olarak bu savaşı kimseye inandıracaklarını zannetmiyorum.


YAKLASIMLAR

14

4 Ağustos 2015

Yeşil Yol’a karşı Samistal Direnişi 24. Gün Timur Danış yazdı

Timur Danış, Türkiye’deki genel siyasal atmosferin Samistral’de de kendini gösterdiğini anlatıyor bizlere. Rantın, talanın karşısında duran kalabalıkların nasılda kolayca egemenler tarafından “terörist” diye yaftalandığını anlatıyor.

Samistal evi Fırtına İnisiyatifi’nin gök kuşağı şemsiyesi altında yeni bir güne başlıyor. Ayın mehtap hali gökyüzünde asılı dururken, tepenin ardından güneş ışıktan oklarını evimizin kapısından içeri sızdırıyor. Masamızın üstünde radyo var, hava ve provakasyon durumunu dinliyoruz. Burada hava gün içinde sisli, yağmurlu ve güneşli… Ülkede ise alacakaranlık kuşağı koyultulmakta. Terörü ülke çağında artarak çoğalan terör saldırılarına dönüşüyor. Radyomuzda şarkılar, türküler, haberler, yorumlar, söyleşiler, dualar yayılıyor. Radyomuz pilli. Elektriğimizi telefon pillerini şarj etmek için günde 3 saat çalıştırdığımız jeneratörden alıyoruz. Günlük gazete okuyamıyoruz. Nasılsa gelmiş eski tarihli gazeteleri de duaları ve ilanlarına kadar okuyoruz. Hayli faydalı yazılarda var, kesip saklıyorum. 15 Temmuz 2015’de Akit’den bir küpür kestim. “Misafiri kapıda karşılamak bir inançtır, örf dür, adettir ve büyük bir inceliktir. Ama misafiri kapıya kadar uğurlamak görgüsüzlüktür, kabalıktır, nezaketsizliktir.” Yukarıdaki küpürde peş peşe sıralanmış üç olumsuz etik yoksunluğundan “kabalık”ı kabul ederek bir durumumuzu açıklamaya çalışayım.

Evet, bir kabalık yaptık ve sonuçlarına katlanıyoruz. Olay şu: Prof Dr Beyza Üstün –HDP milletvekiliheyeti ile Samistral’e geldi. Biz bir iletişim eksikliği nedeni ile sayın milletvekili ve heyetini karşılayamadık. Misafirlerimiz yaylanın merkezinden geçerken Samistral yaylacılarının işine karışan bir provokatör sözlü saldırıda bulundu. -Nereden geliyorsunuz? -HDP’den. -Bebek katilleri Misafirler karşılık verince küçük bir tartışma yaşandı ve olay o sırada yaylada bulunan bir haber ajansı kamerası tarafından görüntülendi. Misafirlerimizi ağırladık, basın toplantısı düzenledik, onları uğurladık. Hatamızı telafi ettik. Biz Samistral’de sorunu aştık ama yaylada HDP heyetine sarf edilen sözler aşağılarda yaydırıldı. “Yeşil Yol’u istemeyenler, HDP ile bir aradalar” kahvelerden valilik makamına kadar bu söz iletildi. Devamında milletvekili ve bakanlık düzeyinde uyarılar, tehditler yayıldı: “terör örgütü Karadeniz’e sızıyor” du, “7-8 PKK militanının bölgeye yönlendirildiği tespit edilmiş” ti. Terör örgütünü bilmem de Fırtına’nın aşağılarında 10 kadar IŞİD kılıklının ortalıkta dolaştığı

haberinin kaynağı sağlamdı. Aslında amaç şu: 8-9 ağustosta Samistral’de Vartovar var. Vartovar, Hemşin ülkesinin geleneksel yayla şenliği. Yıllar boyunca, bu tarihte yaylacılar Samistral’de bir araya gelmişler. Bu sene çok sayıda insanın Samistral’e gelip, Yeşil Yol dozerinin yaylaya açtığı yaraları görmeleri, Yeşil Yolcuları korkutmuş görünüyor. Ülke genelinde yayılan terör söylemini de kullanıp korku yayıyorlar. Neyse ki yayılmak istenen korku boşa çıkıyor. Biz Samistral evine bulaşmaya kalkan korkuyu evimizden süpürüp attık ve dedik ki: Fırtına İnisiyatifi Yeşil Yol’a ekskavatör saldırısı başlayınca tüme çağrı yaptı. İnsanlar Samistral’e dozerin önüne koştular. Beyza üstün ve heyeti de bu çağrıya icabet edip geldiler. Fırtına İnisiyatifi de her konuğuna yaptığı gibi konuğunu karşıladı, ağırladı, uğurladı. Beyza üstün giderken bize çok değerli bir doküman bıraktı. Bir harita, bölgenin maden rezervlerinin haritası. Biz de hocamızdan haritayı kamuoyu ile paylaşma sözü aldık. İlerleyen günlerde Samistral Yeşil Yol karşıtı direnişi destekleyen dayanışmacılarla doldu taştı. Konuklarımızla çayımızı, peynirimizi, ekmeğimizi paylaştık. Desteklerini

Ümit Kıvanç yazdı

Derin hakikatleri bir çırpıda ve tokat gibi açığa vuruveren sözler haliyle hepimizin zihnine kazınır, çabuk hatırlanır, çabuk yayılır. Hangi deyişlerin ne kadar sık kullanıldığına bakılarak bir memleketin hali anlaşılabilir. Türkiye’de en sık tekrarlanan özlü sözlerden biri şu: “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” Sırf son iki aydan kısa bir döküm yapayım dedim, yapamadım. Beceremedim, elim gitmedi. Biliyorsunuz nasıl olsa. İnsanların vurularak, bombalanarak, parçalanarak, suikastlarla, planlı cinayetlerle can vermesi, yargısız infazlarla öldürülmesi, hattâ nasıl öldürüldükleri bile bilinmeden yok edilivermeleri, bizim yakın tarihimizin temel karakteristiği. İttihatçıların köprü üstünde muhalif gazeteci vurarak açtığı yolda Cumhuriyet yönetimi istikrarla ilerledi, Kürt isyanlarında başvurulan kitlesel yok etme işlemleri geliştirilip sivil alana uyarlandı ve Alevi katliamlarında bunlardan yararlanıldı. Devletin türlü şekillerde insan öldürmesinin veya linçler, katliamlar tertipleyerek sivillere de bu faaliyete katılma imkânı yaratmasının bir memleket hakikati olarak yerleştirilmesi ve doğuştan edinilen bilgi haline getirilmesi, maalesef şimdiki iktidarın eseri değil; bununla övünme şansları yok. Ancak neoliberal İslâmcıların öldürme-katletme kültürüne yaptıkları, sahiden fark yaratan katkılar var. İktidar uğruna işlenen cinayetlerin etrafına cinayetin kendisi kadar kirli

bir kitlesel onay örtüsü sarmak, -deyim yerindeyse, cinayeti mübarekleştirmek- bunların ilki. Canını aldığın yetmiyormuş gibi, öldürdüğün insanın cenazesini kullanarak da siyasî yarar sağlamaya çalışmak, ikincisi. Sivas katliamı avukatlarına siyasî saflarında yer vermek gibi bir Şark işi pespayelikten, katliamı dolaylı yoldan onaylamaktan sözetmiyorum. Aylarca azap çektikten sonra can veren ufacık çocuğun annesinin miting kalabalığına yuhalatılmasıyla açılan yoldan sözediyorum. Bu, gençleri öldüren, gözlerini çıkaran polise “emri ben verdim” demenin de ötesinde, başka bir kültürel boyut, başka bir mesaj, başka bir varoluş. İktidarın destekçisi Müslümanlar bu yolu onayladı. Bu yolda yürümenin dinine, dindarlığına halel getireceğini düşünenler, her vakit olduğu üzre, tanıdığımız, bildiğimiz bir avuç vicdan sahibi Müslüman. Bu memleketin ateistinde de, din düşmanında da, elbette esas olarak İslâmî toplumsal kültürden gelen “ölüye saygı” kavramı vardı. Bu kavram eğer birilerinde zaman zaman yok olabildiyse, bunlar, tuhaf ama, linçlere katliamlara katılan ve daha çok mütedeyyin olduğunu iddia eden insanlardı. Maraş’ta ölülere dahi yapılanları sıralamayacağım. ‘90’ların kirli “düşük yoğunluklu savaş”ında Kürt illerinde askerin polisin sergilediği insanlık durumunu tasvir etmeyeceğim. Lâkin böyleydi. Bir insan cesedini aracın arkasına bağlayıp yerlerde sürüyerek parça parça eden, çeşitli uzuvlarını kesen, kemerine

asan insanlar kimlerdi? Bugün sosyal medya sayesinde, diyelim Kürtler öldüğünde sevinen, daha fazlasının ölmesini dileyen, ölen gencin anasına küfür eden insanlara dinsiz desek üzerimize saldırırlar. Dindar insanların bunlara zaten, doğal olarak meydan vermiyor olmaları gerekirdi. Olmuyor. Olamıyor. Çünkü güncel İslâmcı liderlik, çok kötücül bir zihniyeti pompalıyor, alenen kötülük yayıyor. Ölen çocuğun annesinin yuhalatılması ruhlar için öyle muazzam bir zehirdi ki, onyıllarca temizleyemeyecekler, farkında değiller. Şu anda bu zehrin yeni yeni versiyonları piyasaya sürülüyor, kana kana içiliyor. Buna karşılık kendilerini temiz sanıyorlar. Bu yüzden kimsenin temizlenmeye niyeti yok. Rojava’da ölen on üç gencin cenazesi bir haftadır sınır kapısında, bir soğuk hava konteynerinin içerisinde bekletiliyor. Aileleri orada perişan. Bir cenazenin gömülmesini engellemenin dinî bakımdan herhangi bir vebali var mıdır? Dinin kendinden olana ve olmayana bütünüyle farklı haklar tanıdığına atıfla konuşursak: “Üstelik” Müslüman cenazelerinden bahsediyoruz. Devlet acımasızdır, vicdansızdır, devleti yönetenler, temsil edenler de her fırsatta bunları cisimleştirmeye çalışırlar. Çocuğu ölmüş anneye ilave zulmedildiğinde sanki devlet yeni topraklar kazanmış gibi olur. Çünkü bizimki gibi ülkelerde devlet toplumuyla sürekli savaş halindedir; toplumsal haklar, devlet için toprak

ELİF KARAN

İyi

kabul ettik. Meseleyi anlattık. Soruları yanıtladık. Dayanışmayı tüm ülkeye yayama sözü aldık. En güzel sözde Rabia anadan geldi: “Ben halkım, asfaltlarımı attırmayın” Bugün 24. Gün. Misafirlerimiz gelecek. Onlar gelmeden çay suyunu ateşe koymalıyım. Samistral Direniş Evin’den dayanışma ile…

kaybı anlamına gelir. Bunlar buranın “kültür” unsurları, eyvallah. Peki kardeşim, bunca Müslümanın arasından birilerinin de çıkıp, “Yahu bırakın, insanlar cenazelerini gömsün, ayıptır, günahtır,” diyemeyişi nasıl bir vaziyetin ifadesi? Zavallıca bir vaziyetin, her şeyden önce. Burada da AKP iktidarında oluşan, yerleşen, makbulleşen zihniyet ortamının siyaset kültürümüze bir başka katkısı rol oynuyor: Dünyadaki bütün meseleler sadece ve sadece AKP iktidarına yararı-zararı açısından ele alınır. Sırf yarar-zarar da değil; hayat, gücün kimin elinde olduğunu her an herkese gösterecek şekilde akmalıdır. Öte yandan, AKP’de toplaşmış İslâmcıların iktidarının bu memleketin Müslümanlarını pek çok yükümlülükten kurtardığını söyleyebiliriz. Meselâ -ne güzel!- böyle durumlarda “dinen”, “vicdanen” gibi ölçütlerle düşünme-eyleme mecburiyetleri yok. İktidara, gücü ellerinde tutmaya yarıyorsa hiçbir günah günah olmuyor artık. Hiçbir vicdansızlık, acımasızlık, sorun olmuyor. On üç cenazeyi sıcakta, bir konteynerin içinde bekletenden her şey beklenir. AKP’ye kadar devlet politikası, insanları cenaze haline getirmenin yöntemleriyle bezeliydi; İslâmcılar, cenazelerle oynamayı işin içine katarak resmî zulüm yelpazesini zenginleştirdiler. Özellikle bu faslın güya dinî referanslarla hareket edenlere nasip oluşu pek ibretlik bir durumdur. “Öbür dünya” varsa, orada bunun hesabı sorulmayacak da neyinki sorulacak? Kendini günahtan azade sayan dindardan daha tehlikeli biri yoktur herhalde. Hem inanıyor hem dayatıyor hem onu kısıtlayan hiçbir kayıt yok. Hırsızlık günah değil, öldürmek günah değil; cenaze bekletmek niye günah olsun ki!

Kaan Özbek Şok

Özbek, kendi iktidarı için savaş çıkaran AKP’yi eleştiriyor: “Egoları tavan yapmış; konuşmalarında maksat tabanlarının gazı alınsın. Bir hükümet bile kur(a)madılar! Tek başına iktidar istediler. 7 Haziran’da halk verdi cevabını ikna olmadılar. Ve halka çok ağır verdiler cevabını… Ne olursa garibana oluyor azizim. Aksini iddia edenin alnını karışlarım. Böyle kanlı, ölümlü günlerde hep söylenen klişe bir soru vardır: “Siz hiç villadan çıkan şehit cenazesi gördünüz mü?” Görmedik elbet. İşte ondandır ne olursa garibana oluyor deyişimiz. Durduramıyorsanız bu kanlı günleri bari susun. Çekilin göz önünden. Nereye giderseniz gidin. Bir zahmet terk edin.”

Kötü

Öldürmek yetmiyor, cenazelere zulmedelim Rojava’da ölen on üç gencin cenazesi bir haftadır sınır kapısında bekletiliyor. Aileleri orada perişan... Peki kardeşim, birileri de çıkıp, “Yahu bırakın, insanlar cenazelerini gömsün, ayıptır, günahtır,” diyemeyişi nasıl bir vaziyetin ifadesi?

İyi Kötü Çirkin

Fatih Çekirge Hürriyet

Çekirge, seçim sonuçlarını yanlış yorumluyor. Seçimlerden memnun olmayıp savaş çıkaranın AKP olduğunu unutuyor: “Barış için, demokrasi için atılmış adımlar, gösterilen fedakârlıklar bu ‘nefret coğrafyası’ndaki siperlere gömülüyor. İşte yine hatırlatıyorum... Hep birlikte demedik mi: “Silahı bırakın, seçimlere girin. Dağdan ovaya inin... Çözüm yeri parlamentodur. Demokrasidir...” Son seçimlerin en önemli sonucu buyken... Kandil’in ölüm tuzağına nasıl düşülüyor? Öyle bir haberdir ki bu... Memleketin değişik yerlerinden gelen haberleri topladığımda gördüğüm manzara budur. Biz barış süreci derken Kandil’de savaşın hazırlığı yapılmış. Biz ovada siyaset derken, onlar dağda cinayet demişler”

Çirkin

Ali Karahasanoğlu Yeni Akit

Karahasanoğlu, eleştiri sınırlarını aşarak, namaz kılmayı bilmiyor diye başladığı sözlerini hakaretlerle bitiriyor: “30 sözde aydın.. Plajdaki keyiflerine hemen son verip, imzayı basıyorlar. Neye? “Tayyip Erdoğan’ı kınama”ya! Haydaaa.. Tayyip Erdoğan, ne yaptı size? Suruç’taki ölümlerin failini arıyorsanız.. DAEŞ orda.. Askerin polisin katilini arıyorsanız, PKK öbür tarafta.. Tayyip Erdoğan’dan ne istiyorsunuz! Neymiş? “Hiç bir demokratik ülkede, savaşa girmek ya da savaşı sonlandırmak, bir örgütle silahlı mücadeleyi sona erdirmek ya da yeniden başlatmak, bir hükumetin ya da kişinin siyasal gelecek hesaplarını temel alamaz.” İyi de, “Zerzevat” desem, zerzevata hakaret olacak mahluklar..

elif karan

günlüğü

Metin Özkan’ın ‘Elimizde HDPye oy veren şerefsizler listesi var’ açıklamasından sonra #ŞerefsizlerPartisiMHP TT oldu. smeyîlo @azadizm Erdoğan: Atıl kurt. Bahçeli: Hav hav hav.. smeyîlo @azadizm Dün AKP’ye karşı atıp tutanlar bugün savaş hükümetiyle birlikte boy boy poz veriyorlar. #ŞerefsizlerPartisiMHP Nuray önder@2147Nuray Bahçeliye göre şerefli olan şerefsizler işte!!Hatırladınız mı bu şerefsizi Özgecan’ın katili. #şerefsizlerpartisimhp Tütün @Sigara_Fan_Clup ‘’en iyi kürt ölü kürttür’’ diyen bir zihniyetten insani bir meziyet beklemedik hiç bir zaman #Şerefsizbahçeli #ŞerefsizlerPartisiMHP Aram @ser_hisk Bahçeli şerefsizi baktı Akp ondan oy alıyor bu açığı Hdp’ye saldırarak kapatmaya çalışıyor.#Şe refsizlerPartisiMhp


KULTUR-SANAT

15

4 Ağustos 2015

72.Venedik Film Festivali’nde Türk filmleri heyecanı! Dünyanın en eski film festivali, Venedik Uluslararası Film Festivalin’e bu sene Türk filmleri damgasını vuracak. “Abluka” ve “Ana Yurdu” Türkiye adına yarışacak. 21 filmin yarışacağı festival 2 Eylül’de,filmlerinde yeşil rengi çok kullanan, Meksikalı yönetmen Alfonso Cuaron başkanlığında başlayacak.

kültür - sanat didem arıkan

Bu seneki festivalde, “Tepenin Ardı” adlı filmle ulusal ve uluslararası birçok festivalde ödül alan yönetmen Emin Alper’in son filmi “Abluka” ve genç yönetmen Senem Tüzen’in ilk uzun metrajlı filmi “Ana Yurdu” filmi gösterilecek. Senem Tüzen’in filmi “Eleştirmenler Haftası” kapsamında gösterilecek. Tüzen, bu kategorinin jüri başkanlığını İtalyan yönetmen Saverio Costanzo’nun yapacağı “Geleceğin Aslanı” ödülü için mücadele edecek. Söz konusu ödül, gelecek vaat eden genç yönetmenlere veriliyor. Filmin başrolünde Esra Bezen Bilgin ve Nihal Koldaş bulunuyor. “Abluka”filminin de Türkiye’de

sonbaharda vizyona girmesi plan- kapsamında özel bir gösterimle “Looking for Grace” ,Drake Dolanıyor. remus; “Equals” ,Atom Egoyan; izleyiciye sunulacak. “Remember”, Cary Fukunaga; Yılmaz Güney ve Orhan Pamuk’ta Açılış “Everest” ile yapılacak “Beasts of No Nation”, Giuseppe Festivalde! Festivalin açılışını ise Baltasar M. Gaudino; “Per amor vostro”, Festivalin “Venedik Klasikleri” Kormakurs yönetmenliğindeki Xavier Giannoli; “Marguerite”, “Everets” filmi yapacak. Amos Gitai; “Rabin, the last day”, adlı bölüF i l m , 1 9 9 6 ’d a Luca Guadagnino; “A bigger münde ise, Everest’te mey- splash”, Oliver Hermanus; “The 18’i restorasyondan dana gelen gerçek endless river”, Tom Hooper; “The geçirilmiş 20 bir olaydan konusu- Danish Girl”, Charlie Kaufman e Duke Johnson; “Anomalisa”, eser arasında, Yılnu almaktadır. maz Güney’in “Umut” Piero Messina; “L’Attesa”, Jerzy adlı filmi de gösterileBüyük ödüle aday diğer Skolimowski; “11 Minut (11 cek. filmler ise şunlar; minutes)”, Aleksandr Sokurov; Orhan Kemal’in ise Emin Alper; “Ablu- “Francofonia”, Pablo Trapero; “El ka” ,Laurie An- Clan”, Lorenzo Vigas; “Masumiyet Müzesi” kitabından yoderson; “Heart “Desde All…”,Kristian Vincent; la çıkarak beyaz of a Dog”,Marco “L’Hermine”,Zhao Liang; “BeheBellocchio; “San- moth” Ödülle dönmeyi umut ettiğiperdeye aktarılan; “Hatıraların Mague del mio miz 72.Venedik Film Festivali 2-12 sumiyeti” filmi S a n g u e ” , S u e Eylül tarihlerinde Lido Adası’nda “Venedik Günleri” Brooks – düzenlenecek.

‘Yeniden Sinematek’ İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaz klasiği haline getirdiği “Yeniden Sinematek”, çarşamba akşamı Tarihi Havagazı Fabrikası’nda başlıyor. Amerikan ve Avrupa yapımlarının yanı sıra Pakistan, Japon ve Arap sinemasından da ödüllü filmlerin yer aldığı gösterimler, 30 Eylül 2015’e

Düşlerin terzisi! Kate Winslet’ın merakla beklenen son filmi “Düşlerin Terzisi” filminin Türkçe altyazılı fragmanı yayınlandı. 6 Kasım’da vizyona girecek olan filmin ise konusu şöyle; seneler önce dedikodular yüzünden Avustralya’daki küçük köyünü terk eden Myrtle ‘Tilly’ Dunnage’ın hasta annesine bakmak için geri

kadar devam edecek.Program, 29 Temmuz Çarşamba akşamı, 2014 yapımı Geronimo filmiyle başladı ve programda toplam 10 film gösterilecek. Dahi yönetmenTim Burton’un “Big Eyes” filminin de gösterileceği programın belki de en fazla heyecan duyacağımız gösterimi bu olacak. KÜLTÜR-SANAT

dönüşünü konu alan filmin başrollerini Oscar ödüllü oyuncu Kate Winslet ve Liam Hemsworth paylaşıyor. Köyden uzakta geçirdiği yıllarda Fransız modacılardan eğitim alan genç kadın (Winslet), köye geri döndüğünde bir dikiş makinesi ve moda konusundaki yeteneğiyle tüm köyü baştanbaşa değiştiriyor. KÜLTÜR-SANAT

Vampirle Görüşme Vizyon tarihi : 1994 - ABD Yönetmen: Neil Jordan Oyuncular: Brad Pitt, Tom Cruise, Antonio Banderas Tür: Korku, Romantik

4 usta oyuncu ve bir muhteşem film! Vampirle görüşme, korku edebiyatının önemli temsilcilerinden Anna Rice’in 1976’da aynı adlı romanının bir uyarlamasıdır. Tom Cruise’un ve Brad Pitt’in en başarılı oldukları filmlerden biri ve sinemasal açıdan da vampirleri ciddiye alan tek vampir filmi diyebiliriz. Çünkü filmde, vampirler duyguları ile, umutsuzlukları ve iç dünyalarındaki çatışmalar ile gerçek kahramanlar olarak işlenmiştir. 200 yaşında bir vampir ve kendisini vampir yaptığı genç bir adam arasındaki ilişki filmin konusunu oluşturmaktadır. What We Do in the Shadows/Aylak Vampirler VİZYON TARİHİ : 2014 - YeniZelanda Yönetmen: Jemaine Clement, Taika Waititi Oyuncular: Jemaine Clement, Taika Waititi, Rhys Darby Tür: Komedi

Film için bir nevi vampir belgesel diyebiliriz. Kamera her sekansta size özel çalışıyor. Hayatını sizin için tehlikeye atan kameramanlar bile var! Aynı evde yaşayan dört vampir, bu vampirlerin, birbirleriyle olan ilişkileri, ölümlülerle olan ilişkileri, kendi dertlerini izlerken zekice yazılmış diyaloglar ve ince espriler. Çok eğlenceli ve farklı bu film absürt komedide çok iyi ve orijinal senaryosu ile izlenmeyi hak diyor. Let The Right One In/Gir Kanıma VİZYON TARİHİ : 2008 - İsveç Yönetmen: Tomas Alfredson Oyuncular: JLina Leandersson, Kare Hedebrant, Malin Cederblad Tür: Dram, Korku

Sıra dışı, bir romantik vampir filmi.12 yaşındaki Oscar ile vampir bir kızın arkadaşlığı üzerine kurulu bir film. Kuzey Avrupa sinemasından çıkan en çarpıcı yapıtlardan biri olan ‘Gir Kanıma’, sanat sinemasıyla vampir filmlerini başarıyla harmanlamayı başarmış bir yapıt. Arkadaşları tarafından aşağılanan bir çocuk ve kendini en yalnız hissettiği zamanda ona destek olan bir vampir. Görüntüleri,atmosferi ve oyunculukları ile sıkılmadan izleyebileceğiniz bir vampir filmi “Gir Kanıma”. Film aynı zamanda “En İyi Kurmaca Film” ödülünün yanı sıra pek çok ödülünde sahibi.

HAFTANIN AJANDASI Alive Open Air başlıyor!

Saygı Sergisi

Filarmoni gecesi

Alive Open Air müzik festivali 6-7-8-9 Ağustos tarihleri arasında İzmir Seferihisar’da start verecek. 29 müzik grubunun yer alacağı festivali kesinlikle kaçırmamanız gerek, çünkü festival müzikseverlere deniz, kum ve iyi müzik vaat ediyor.

Sergi,Türkiye’de sanat tarihinde önemli bir yeri olan 18 usta sanatçının yapıt okumaları üzerine bir sergi. Organizatörlüğünü Oğuz Erten’in yaptığı Respect/Saygı isimli sergiyi 29 Ağustos’a kadar Bozlu Art Project’de görebilirsiniz.

Cem Mansur’un yönettiği Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası, 18 Ağustos’ta Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde sahne alacak. Senfoni orkestrası “Bayramlar” repertuvarı ile seyirci karşısına çıkıyor. Bu muhteşem gösteriyi kaçırmak istemiyorsanız 18 Ağustos, 20:30 da Zorlu’da olmayı unutmayın.

www


Bir erkeğin doğum sancısı İngiliz gazeteci Tom Mitchelson, 6 ay önce baba oldu ve ilginç bir deneyime imza atmaya karar verdi. Mitchelson bir doğum kliniğine yatarak, suni olarak do-

ğum sancısı yaşadı. Yaşadıklarını Daily Mail için yazan Mitchell “Kadınlar size saygım sonsuz. Hayatımda böyle bir sancı çekmedim.” dedi.toplum

Bir vatanseverin uyku ile imtihanı Seçim öncesi “Meclis’e uyumaya gitmiyorum” diyen AKP milletvekili Uğur Işılak Suruç katliamı ve ardından gerçekleşen operasyonlar üzerine CHP’nin çağrısıyla olağanüstü toplanan Meclis’teki oturumda uyuyakaldı.

ABD’nin Detroit kentinde 2,5 metre boyunda, Bafomet başlı bronz şeytan heykelinin açılışına yaklaşık 700 kişi katıldı.Detroit Nehri kıyısında bulunan bir depoda gerçekleştirilen törenin Facebook’tan paylaşılan fotoğraflarında, buluşmanın bir ayinden ziyade Cadılar Bayramı partisine benzediği görüldü.

‘Obez Yolcu Yanı’ için tazminat Uçakta obez bir adamın yanında oturduktan sonra bel ağrısı çektiğini iddia eden Avustralyalı yolcu, Etihad Airways’e tazminat davası açtı. James Bassos adlı yolcu, Sydney’den Birleşik Arap Emirlikleri’ne 14 saatlik uçuş sırasında yanındaki yolcu ile teması engellemek için vücudunu eğip büktüğünü söylüyor. Bassos yolculuğun bel ağrısı ile sonuçlandığını iddia etti ve 227 bin dolar tazminat istedi. Etihad tazminat talebini reddetmeye devam edeceğini vurguladı. Bassos hâlâ bel ağrısı çektiğini, bunun da uyku düzenini ve konsantrasyonunu etkilediğini iddia ediyor ve sağlık giderleri için de Etihad’ı dava ediyor. Etihad ise dolu uçuşlarda, müşterilerin kilolu yolcuların yanına oturmasının olağan olduğunu söylüyor.toplum

18SORU ESRA ERTAŞ İSTANBUL - öğrenci

toplum birsen kaplanseren

Memleket adeta yangın yerine dönmüşken her yeni güne ölümle uyanırken Türkiye Büyük Millet Meclisi nihayet toplanabildi. Suruç katliamı ve ardından gerçekleşen operasyonlar üzerine CHP’nin çağrısıyla olağanüstü toplanan Meclis’te ise ilk icraatı uyumak olan bir milletvekili gözlerden kaçmadı tabi. Üstelik seçim öncesinde verdiği bir röportajda ‘’Meclis’e uyumaya gitmiyorum’’ diyerek millete azmini ve çalışma isteğini gösteren AKP milletvekili Uğur Işılak’ın ta kendisiydi. Sanatçı duyarlılığı Meclise uyumaya gitmediğini aylar öncesinde kendisi dile getiren Uğur Işılak’ın daha meclise üçüncü gidişinde uyuması doğaldır ki insanların diline düştü. Oysa ki bir sanatçı duyarlılığıyla olaylara yaklaştığını söyleyen ve millete, sanata ve sanatçıya hizmet için

orada olacağını söyleyen bir kimsenin daha üçüncü gidişinde mecliste uyuya kalması kabul edilir gibi değildi. Ancak kendisi daha sonra yaptığı açıklamalarla ne kadar hizmetkar bir milletvekili olduğunu ve uyuya kalmasının, kendi deyimiyle içinin bir an geçmiş olmasının tamamen bundan olduğunu anlattı. Tabi insanlara da bu duruma anlayış göstermek düşüyor. Ülke gündemi bu kadar yoğunken onun gibi sanatçı bir insanın rahat uyuması mümkün mü? Bir düşünüp hak vermek lazım, kim bilir kaç gündür gözüne uyku girmiyordur, kaç gündür sanatçı duyarlılığı onu uyutmuyordur bunların hepsini düşünüp ona göre davranılmalı kendisine. Sonuçta onun gibi değerli santçılar kolay yetişmiyor bu ülkede. Yani ne var canım meclis olağanüstü toplanmışmış, insanlar ölüyormuşmuş, savaş çıkmışmış siz konuşuverin o da iki dakika uyuyuversin ne olacak değil mi?

Vatansever uykusu Artık bütün bu duyalılıklar yetmiyorsa o çok büyük bir laf daha etti onu hatırlayalım ve aklımıza kazıyalım. Ne demişti “Vatanseverin uykusu, hainin uyanıklığından evladır” yani daha ne desin. Ülkesini seven kendini vatansever olarak tanımlayan her türlü olaya büyük bir sanatçı duyarlılığıyla yaklaşan bu yüce insanı iki dakikalık iç geçmesi sebebiyle yargılamayalım artık. Bu ülkenin vatansever sanatçılarına, duyarlı sanatçılarına, uykusuz sanatçılarına yapılan haksızlıklar artık olmamalı. Bırakalım da o yüce sanatçı duyarlılığıyla kah uyuyarak, kah tweet atarak veya telefonla konuşarak milletin vekili olsun millete hizmet etsin. Elbet vardır onun gibi yüce bir sanatçının bir bildiği. O yüzden ey Türkiye incitme sanatçını, incitme vekilini ve bunu sakın “unutma vatanseverin uykusu, hainin uyanıklığından evladır.”

Geri iade ABD’nin San Francisco kentindeki bazı semtlerde duvarlara idrarı geri püskürten boya sürüldü. Belediye yetkililerine göre; “Bu boya, duvarlara tuvalet muamelesi yapanlara idrarlarını iade edecek.” Yetkililer uygulama için Almanya’da gece kulüpleriyle dolu bir mahalleden ilham aldıklarını açıkladı.

Çin’de oyun konsolu serbest Çin, 2000 yılında alınan karar ile oyun konsollarına yasak getirmişti. Çin Kültür Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, yasaklama kararı artık geçerli değil. Sony, Microsoft ve Nintendo gibi şirketler artık Çin için oyun konsolları üretip ülkede satış

Kahverengi cüce

yapabilecek. Oyun konsolları yasağı, çocukların ruhsal ve fiziksel gelişiminde olumsuz etki yarattığı gerekçesi ile uygulamaya koyulmuştu. Geçtiğimiz sene ise Şangay’daki serbest ticaret bölgesi sınırları içinde olması koşuluyla konsol üreticilerine iş yapma izni verilmişti. Toplum

Ölüm kokusu Bir Fransız girişimci ölen kişinin kokusunu parfüm olarak üretmeye başladı.Alman haber kanalı n-tv’nin “jezebel.com” sitesine dayanarak verdiği habere göre, Katia Apalategui adlı Fransız, yakınlarının ölümünü zor kabullenen ve kokularını özleyen kişiler için, ölen kişinin kokusunu parfüm olarak üretti.

66 kişilik sörf Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Merhamet 2. Başlıca özelliğiniz? Aşırı duygusallık 3. Mutluluk nedir? Sevdiğim insanların bana güvendiğini hissettirmesi 4. Mutsuzluk nedir? Sevgi verememek ve alamamak, takıntılı olmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sövme 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Zulüm eden 7. En sevmediğiniz şey? İzlemek istediğim filmin alt yazısının çıkmaması 8. En sevmediğiniz kişiler? İşi düşünce, arayıp soran insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Kitap okumak, müzik dinlemek 10. En sevdiğiniz şair? Cahit Külebi 11. En sevdiğiniz yazar? Ahmet Ümit 12. Kahramanınız? Yok 13. Kadın kahramanınız? Yok 14. En sevdiğiniz çiçek? Yok 15. En sevdiğiniz renk? Mor ve kırmızı 16. En sevdiğiniz yemek? Sarma 17. En sevdiğiniz düstur? Kadınlar erkeklerden daha akıllıdırlar çünkü onlar az bilirler ve daha çok anlarlar 18. En sevdiğiniz söz? Gül, gülecek bir neden bul yine gül

Şeytan heykeli

California’da 66 kişi aynı anda bir sörfe binerek bir dünya rekoru kırdılar. California’daki Huntington Beach’de dünya rekoru kırmak için 66 kişi bir araya geldi. 42 metre uzunluğunda ve 12,8 metre enindeki dev sörf üstünde rekor denemesi yaptılar. 12 saniye boyunca dev dalgalara karşı mücadele ettiler. Bundan önceki rekor 47 sörfçü ile 10 saniye sürmüştü. toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.