Yarın 202

Page 1

Soma’da devlet cezasız kaldı

Soma davasında ara karar açıklandı. Sanıkların verdikleri ifadeler sonucunda maden ocağında yaşanan katliamda yetkililerin ve patronların suçlu olduğu kanıtlanırken, devlet ile patron arasındaki yolsuzluk ilişkileri de ortaya çıktı. Katliamın yaşanmasında

devletin denetimsizliğinin neden olduğu da ortaya çıktı ancak devlet yetkilileri hakkında yargılanma talep edilmedi. Katliamda Soma Holding patronları kadar suçu olan, başta bakan Faruk Çelik olmak üzere hükümet yetkilileri ceza almadı. emek 08

Kaos ortamı, AKP’nin oyunu düşürüyor Güzel günlerin habercisi...

1 Eylül 2015 Salı Sayı: 202 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Esas Mesele’de bu hafta: Gezici Araştırma Şirketi sahibi Murat Gezici

Erken seçim maratonu başladı, anket şirketleri sonuçları açıklamaya başladı. Sıcağı sıcağına sonuçlar açıklanmadanMurat Gezici ile geçtiğimiz seçimlerden bu yana nelerin değiştiği üzerine konuştuk. esas mesele 12

Başka devletleri çocuk katili olmakla suçlayan Erdoğan’ın bizzat çıkardığı savaş da Türkiye’deki çocukları öldürüyor

cocukları ‘ oldurmeyı cok ıyı ‘ bılıyormussunuz

kadın

Baran Çağlı

Yaşam hakkı için mücadeleye devam

İstanbul’da Güneş Kamak sevgilisi tarafından öldürülmüştü. Başka Güneşler olmasın diye, Özgecan Yasası talebiyle kadınlar eylemde. kadın 07 Mazlum Turan

kültür sanat

Erdoğan şimdi katliam emrini kendi veriyor

Levent Üzümcü İhraç edildi Levent Üzümcü, iktidar karşısındaki muhalif duruşu ve söylemleri sebebiyle Şehir Tiyatroları’ndan ihraç edildi. kültür sanat 15

toplum

Erdoğan’ın başkanlık savaşında çocuklar polis kurşunlarıyla ölürken Türkiye emri veren katili iyi tanıyor. Bir zamanlar İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e ‘’Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüz, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum.’’ diyen Erdoğan bugün çocukların katliam emrini veriyor.

Erdoğan onaylı kabine görevde

Yeni bakanları tanıyalım

Yeni kabine Erdoğan’ın kabul etmesiyle belirlendi ve geçici bir hükümet oluşturuldu. Yeni Bakanlar kuruluna bakıldığında toplumun oldukça aşina olduğu yüzler görülüyor. Peki toplum bu bakanları nerden tanıyor? Yeni bakanların unutulmayan vukuatlarını derledik. güncel 04

İrlandalı boksör v.s. Aksaray esnafı Su almak için markete giren İrlandalı turist kendini bir anda kavganın içinde buluverdi. Sosyal medya tüm hafta bunu konuştu. toplum 16

Saraydan seçim tehdidi: 7 Haziran’da yaşanan 1 Kasım’da yaşanmayacak 30 Ağustos resepsiyonunda ilk kez Kaçak Saray’da konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; “TSK ve İçişleri Bakanlığı gereken tedbirleri alacak 7 Haziran’da yaşananlar 1 Kasım’da yaşanmayacak” diyerek 1 Kasım’da yapılacak erken seçimler için üstü kapalı seçim tehdidinde bulundu. güncel 05

%13 iyiyse devam edelim

04

Aklın yolu

HAKAN ÖZTÜRK Ne ummuştu ne buluyor?

05

Uyanış

SİBEL UZUN Sorun Kadın Bakanlığı olmayışıdır

GÜLSÜM KAV Çözümü düşünmek - Dışarısı

KADİR DADAN

06

Ana fikir 02

Midas’ın altınları

Kazanan kavga etmez

09

FADİK TEMİZYÜREK

Hakikat


YESiL SAYFA

02

01 Eylül 2015

Sel değil, iktidarın cinayeti Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Çözümü Düşünmek – Dışarısı

Kürt Sorunu üzerine düşünürken, sorunu bir iç sorun olarak görüp sınırın ötesini yok saymak ya da sadece hainlerin kaçtığı ve saklandığı yerler olarak görmek, her zaman yanıltıcı olmuş ve bu çerçevede üretilen çözümler de daima sonuçsuz kalmıştır. Bu çerçeveye basit güvenlik önlemlerinden, anayasal çözüm önerilerine kadar geniş bir yelpaze dahil edilebilir. Açıkça ifade edecek olursak, yapılacak anayasa değişiklikleri ile Kürt kimliği anayasal statüde tanımlansa ve talep edilen özerk yönetim biçimleri anayasaya geçirilse bile sorunun çözümü için yeterli olmayabilir. Bunlar iç barışın sağlanması için artık bir zorunluluk haline gelse de, geçmişe bakıldığında bugün artık çok daha görünür olan sorunun sınır aşan niteliğidir ve ancak kapsamlı, kararlı ve kabul edilebilir bir dış politika ile doğru bir yanıt üretilebilir. Genel kabulde Ortadoğu bir “bataklık” olarak tanımlansa da, sonunda o bataklık ile kurulacak ilişkilerin de tanımlanması gerekiyor. Bu bataklığın genişlemesi neye bağlı, daralması neye bağlı? Bataklığın olumsuz etkilerini azaltmak için biz ne yapıyoruz? Olabildiğince geniş açıdan ele almakta yarar var. Ortadoğu’ya baktığımızda hem bataklığı hem de birbirini besleyen toplumsal sorunlar olarak, gelenek haline gelmiş toplumsal şiddet ve mezheplerle keskinleşmiş aşırı dindarlık ön plana çıkıyor. Ekonomik olarak bakıldığında ise petrol yatakları ve petrol taşıma hatlarının mülkiyeti ve kullanımı ile deniz, hava ve kara taşımacılığı ve uyuşturucu trafiğinin kontrolü öne çıkan sorunlar. Ekolojik olarak baktığımızda ise su temini ve kullanımı ana sorun olarak ortada duruyor. Siyasi olarak baktığımızda, tarihi kökleri bulunan ve sınır tanımayan yerel çatışmalar ile silah ve petrol şirketlerinin yön verdiği küresel güç çekişmelerini birlikte görmekteyiz. Tüm bunlar, çeşitli grup ve aktörlerin bir araya getirdikleri güçleri oranında sahne aldığı, yetenekleri, olanakları ve kurduğu karmaşık ilişkiler ölçüsünde sahnede kaldığı, kitlesini, ilişkilerini ve alan kontrolünü kaybettiğinde sahneden silindiği, dünyanın en acımasız ve bitmeyen trajedisini izlettiriyor. Dolayısıyla daha önce Filistin ve Lübnan, şimdilerde Irak ve Suriye, yakın gelecekte Yemen, daha sonra Ürdün’de, zaman zaman emirliklerde yaşanmış ve yaşanılacaklar bu trajedinin perde ve sahnelerini oluşturuyor. Kürt sorunu konusunda geçmişte sahneyi tek başına kullananların, alan kontrolünü ve sahip oldukları ilişkileri yitirip, kendilerine biçilen yeni rolleri kabul etmek zorunda kaldıklarını akıldan çıkarmamak gerek. Keza bugün Irak ve Suriye’deki yeni aktörlerin ne derecede sahnede kalabileceğini de, kendi ayakları üzerinde durabilen bir ekonomi ve ordu kuramadıkça, desteklerine muhtaç oldukları güçler belirleyecektir. IŞİD ve Kandilin aynı anda bombardımana uğraması dengelerin her an değişebileceğinin, her küresel gücün öncelikle kendi çıkarını gözeteceğinin açık kanıtıdır. Türkiye dış politikası, ne zaman bu trajediye tek başına ek sahneler yazmaya kalksa, daima iç sorunlarla karşılaşıldığı unutulmamalıdır. Doğru olan, mümkün olduğu kadar bu trajedinin sahnelerinde yer almamak ve zaman içinde onu bir drama dönüştürmek için çaba sarf etmektir. Bunun için trajediyi besleyen sorunların kendi sınırlarını çiğneyecek şekilde yayılmasını ve kalıcı hale gelmesini sağlayacak rolleri kabul etmemeli, bu sorunların geriletilmesi için mümkün olan en fazla ilişki tarafından kabul edilebilecek rolleri tanımlamaya çalışmalı ve bunu ilgilileri ile müzakere etmelidir. Bireysel silahsızlanma için adımlar atmak, dindar uygulamaları desteklememek, petrolden bağımsız bir ekonomi kurmak, kendi üzerinden petrol ve gaz geçişlerine sınırlama getirmek, kalıcı yoğun ulaşım için iç bağlantıları geliştirilmiş olmak koşuluyla komşularla demiryolu ağını genişletmek, sınırları dahilinde uyuşturucu trafiğini durdurmak, komşularla su paylaşımını artırmak ve suyu etkin kullanacak yöntemleri yaygınlaştırmak, tarihsel arabulucu rollerine geri dönmek, ordunun dışarıdan silahlanmasını durdurmak, NATO askeri operasyonlarından çekilmek, İncirlik üssünün kapatılmasını gündeme getirmek ilk ağızda sayabileceklerimiz… Ve elbette fazla zaman kaybetmeden, ordu, emniyet ve adalet kurumları başta olmak üzere, hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki Kürtlerin aidiyet hissedebilecekleri bir birlikteliği inşa etmek...

Yeşil Takvim:

Bozcaada Kültür Sanat ve Bağbozumu Festivali- 4/5 Eylül Türkiye’nin İlk Vegan Festivali: Vegfest Türkiye-25/26 Eylül Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim İklim Forumu- 12/13 Kasım

AKP hükümetinin rant ve talan projeleriyle birleşen aşırı yağışlar sonucunda Hopa’da meydana gelen ‘sel felaketinin’ yaraları sarılmaya çalışılıyor. 11 kişinin hayatını kaybettiği ‘felaket’ sonrası AKP’nin politikalarına karşı birçok eylemler ve protestolar vardı. Hopa’da yaşananları Yeşil ve Sol’dan Ender Eren gazetemiz için değerlendirdi. yeşil sayfa melek önder

24 Ağustos Pazartesi günü Artvin’in Hopa ve Arhavi ilçeleri sular altında kaldı, evler yıkıldı, köylerde heyelan meydan geldi. 11 kişi hayatını kaybetti. Suların çekilmesiyle selin yarattığı tahribatsa gün yüzüne çıktı. Hopa’da sel sularının çekilmesiyle sokak ve caddeler balçık ve çamurla kaplanırken, belediyenin yıllarca döktüğü çöpler selle sahile taşındı. Bölge halkının altyapı sorunu nedeniyle selin yaşandığını söylemesine rağmen Hopa Belediye Başkanı fıtratçı zihniyetten ödün vermeyerek, sel felaketini ‘ Allah’tan gelen bir şey’ olarak niteledi. Uzmanlar ise olayın doğal afet olmadığını belirterek, betonlaştırılan, daraltılan dere

yataklarının, ormanların yapılaşmayla tahrip edilmesinin ve denizin doldurulmasının felakete yol açtığının altını çiziyorlar. Yeşil ve Sol’dan Ender Eren de gazetemize yaptığı değerlendirmede Hopa’da yaşananların iklim değişikliğiyle ilgili olduğunu belirtti. Eren, ‘Hopa’da bu kadar doğa tahribinin yaşanması, uzun süreden beri devasa barajlarla ve hatta ‘ahmak barajlar’ tabir edilen barajlarda ısrar edilmesi, o bölgenin ikliminde büyük değişikliklere neden oluyor. Dolayısıyla bu tip değişiklikler gereksiz, devasa, ekolojiye dikkat edilmeden yapılan bu projeler, doğanın değişmesi neticesinde ekolojik felaketlere yol açıyor.’ açıklamasında bulundu. Yaşananlara ve talan politi-

İstanbul’da biraraya gelen yüzlerce kişi hükümetin politikalarını protesto etti

kalarına halkın öfkesi dinmiyor. Felaketin ardından pek çok yerde eylem ve protestolar oldu. Cenazelerin defnedilmesinin ardından Vali, Kaymakam ve AKP il başkanına ‘devlet dün yoktu bugün mü geldi” diye tepki gösterdi. Halk göçüklerden yakınlarını çıkarmak için seferber olmuşken, yetkililerin ortada olmaması ve arama kurtarma faaliyetlerinin yetersizliği de tepkiye neden oldu. Orman ve Su İşleri Bakanı ve Artvin Valisi ancak bir gün sonra Hopa’ya gidebildi ve ilçede protestolar ile karşılaştı. Hopalılar, “Buraya Çevik Kuvvet Polisi yığacağınıza, arama kurtarma ekibi yığsaydınız bu insanlar yaşamını kaybetmezdi. Dereleri betonla kapladınız geldi aldı canımızı. Felakete siz sebep oldunuz. HES’ler

sellere neden olmayacak dediniz, sellere neden oldu” sözleri ile protesto etti. İstanbul, Eskişehir ve Bursa’da Hopa için eylemler yapıldı. Kitle örgütleri çağrısıyla 26 Ağustos’ta İstanbul’da bir araya gelen yüzlerce kişi hükümetin politikalarını protesto etti. “Doğal afet değil, rant, talan, cinayet” pankartının açıldığı eylemde ‘Katil AKP hesap verecek’, “Diren Hopa İstanbul seninle“ sloganlarıyla Galatasaray meydanına yürüyen kitle basın açıklamasını okudu. Açıklamada, “Doğanın talanına, HES’lere, madene, yeşil yola, barajlara nükleere artık yeter. Sulardan, derelerden, dağlardan, denizlerden elinizi çekin. Doğayı doğaya bırakın. Katil AKP, katil sermaye Hopa’dan, Karadeniz’den, memleketimizden defol” denildi.

Felakete sebep olan hükümet yetkilileri Hopa’da protesto edildi.

Istırancalara Danıştay’dan müjde Ergene Havzası’nda yer alan Istırancalar’daki bölge halkıyla kalker ve mıcır madenlerine karşı mücadelede önemli bir gelişme yaşandı. Danıştay 8. Dairesi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verdiği “ÇED gerekli değildir” belgesine yapılan itirazın haklı olduğuna karar verdi. Maden ocağının yapılacağı alan, yer altı su besleme alanı ve yöre halkı tarafından

kullanılan su kaynağı olarak kullanılıyor. Bölge halkı daha önce Edirne İdare Mahkemesi’ne başvurmuş ve ret yanıtı almıştı. Kararla dosya tekrar Edirne İdare Mahkemesi’ne gidecek. Istrancalar’da 26 noktada, taş ve maden ocakları bulunuyor. Ancak su kaynaklarının olduğu yerlere yeni yeni taş için, maden için işletme ruhsatları verilmeye devam ediliyor. YARIN YEŞİL SAYFA

Ödemiş altın istemiyor

Bozcaada forumları devam ediyor

Gezi Parkı eylemleri ile başlayan forumlar birçok yerde olduğu gibi Bozcaada’da devam ediyor. Ada sorunlarının tartışıldığı, daha yaşanabilir bir Bozcaada`nın konuşulduğu Bozcaada Forumu 27 Ağustos Perşembe günü Zübeyde Hanım parkında yeni seçilen belediye başkanı Dr. Can ile birlikte gerçekleştirildi. Atık tesisinin geleceği gündemin ana maddelerinden

biriydi. Bozcaada Belediye Başkanı Dr. Can konuyla ilgili soruları cevaplarken, atık tesisinin bir an önce bitirilmesi gerektiğinin bir kez daha altını çizdi. Bürokrasinin kolay olmadığını belirten Dr. Can forumda diğer soruları da yanıtladı. Forum sonunda Belediye başkanına ve katılımcılara Yarın Gazetesi’nin eki Yeşil Dergi hediye edildi. YARIN YEŞİL SAYFA

Küçük Menderes Havzası Tarih ve Doğa Katliamına Hayır Platformu, Ödemiş Bozdağ’da açılmak istenen altın madeninin 4. kez firma tarafından yapılmak istenen ÇED toplantısını protesto etti. Milletvekillerinin de desteklediği eylemde platform üyeleri altın madenine “hayır” dedi. Konuşma yapan İzmir

Milletvekili Kamil Okyay Sındır, havzanın felaketle karşı karşıya kaldığınn altını çizerek konuyla ilgili TBMM’de soru önerge verdiklerini hatırlattı. 3 kere yapılamayan toplantıya Bakanlığın izin vermemesi gerektiği belirtilerek, Ödemiş’in bu madeni istemediğinin artık anlaşılması gerektiği vurgulandı. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

01 Eylül 2015

Sizce yeni bakanlar kurulu ülkedeki savaş atmosferini sürdürecek mi? Yoksa buna karşı bir hat izleyecek mi? Işıl Kurt EHP Merkez Komite Üyesi

AKP’nin kaybetmesi önemli

Başka devletleri çocuk katili olmakla suçlayan Erdoğan’ın bizzat çıkardığı savaş da Türkiye’deki çocukları öldürüyor

Çocukları öldürmeyi çok iyi biliyormuşsunuz

Erdoğan’ın başkanlık savaşında çocuklar polis kurşunlarıyla ölürken Türkiye emri veren katili iyi tanıyor. Bir zamanlar İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e ‘’Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüz, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum.’’ diyen Erdoğan bugün çocukların katliam emrini veriyor. güncel melih erdem

Haftalardır Güneydoğu’nun birçok yerinde olağanüstü hal ilan ediliyor, şehre giriş çıkışlar yasaklanıyor. Savaşın yaşandığı coğrafyada sivil halk üzerinde baskılar artıyor, katliamlar yaşanıyor. Çocuklar sokak ortasında kurşunlanıyor, gençler sığındıkları evlerde infaz ediliyor, baskıya karşı direnen mahallelere havan topları yağarken Yalçın Akdoğan çözüm sürecinin Kürt halkı HDP’ye oy verdiği için sona erdiğini söylüyor. Akdoğan’ın da söylediği gibi savaş Erdoğan’ı başkan yaptırmayan yüzde 13’ü hedef alıyor. Kürt halkının oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarını tutukluyor. Bu yüzden savaş Erdoğan’ın 7 Haziran seçimlerinde halkın karşı çıktığı

başkanlığı kazanma savaşıdır. Erdoğan kendisinin başkan olmasını engelleyen insanların mahalleleri bombalanıyor, 400 milletvekili istediği seçimlerde kendisine hiç oy çıkmayan şehirlerin sokaklarında çocuklar polis kurşunuyla ölüyor. Erdoğan İsrail’i suçladığı çocuk katilliğini bugün kendisi Kürt halkının yaşam alanlarında gerçekleştiriyor ve başkan olmak için çıkardığı savaşta çocuklar nasıl öldürülür kendisinin de iyi bildiğini görüyoruz.

ve gençlerin hayatını kaybettiği katliamlarda son olarak Silopi’de bir evde 3 genç daha polislerce öldürüldü. Öldürülen 3 gencin polis tarafından infaz edildiği söyleyen HDP milletvekili Ferhat Encü ‘’Gençler polis saldırısı nedeniyle sığındıkları evde yaşayan aileyi dışarı çıkarıp bekliyor. Polis uzun namlulu silahlarla eve ateş açıyor’’ dedi. Silopi Belediye Eş Balkanı Seyfettin Aydemir de “O mahallede gece boyunca çatışmalar olmuştu. Olayın yaşandığı yere gittik. Mahallelilerin bize verdiği bilgiye Katliamlar yapılıyor; göre; 3 genç bu eve sığınıyor. Evi çocuklar ölüyor ablukaya alan polis, ağır silahlarErdoğan kendisi için tekrar seçim la, bombayla eve saldırıyor. 3 kişi olacağını söylediği 1 Kasım’ın ke- infaz edildi. Eve binlerce kurşun sinleşmesiyle Kürt halkı üzerinde- sıkılmış, bomba atılmış, her taraf ki baskılarını arttırdı. Seçimlerden kan izleri, mermi izleriyle doluydu” önce çözüm diyen Erdoğan ve dedi. AKP şimdi sonuna kadar savaş diyor. Bu doğrultuda Güneydoğu’da Çözüm süreci Kürt halkı HDP’ye olağanüstü hal ilan ettiği yerlerde oy verdiği için sona erdi 90’lı yıllara geri döndürdü. Sokağa Katliamlar ve baskılar devam çıkma yasakları uygulanan şehir- ederken Yalçın Akdoğan katıldılerde, keskin nişancılar halkı hedef ğı televizyon programında bölge alıyor. Kürt halkı baskılara karşı insanının HDP’ye oy verdiği için kendini savunurken mahallere çözüm sürecinin bittiğini söyleözel harekât timleri giriyor, yerle- di. Seçimden hemen sonra barajı şim yerlerine bombalar yağıyor. geçerek Erdoğan’ın başkanlığı ve Erdoğan’ın süreci sonlandıra- AKP’nin tek başına iktidarını enrak başkanlık için çıkardığı gelleyen HDP’ye bundan sonra savaşta 50’den fazla sivil çözüm sürecinin filmini çeker diye hayatını kaybetti. Ölen- saldıran Yalçın Akdoğan “Bölgede ler arasında 7 yaşındaki insanlar HDP’ye oy verdiler, ÇöBaran Çağlı’nın otopsi züm Süreci için oy verdiler, ortada raporu sonucunda ateşli süreç yok. silahla vurularak öldüğü HDP bunu yapabiliyor mu? kesinleşti. 16 yaşındaki Yapamıyor. Kim yapabiliyor bunu? Mazlum Turan ise po- Güçlü bir AKP iktidarı yapabiliyor. lisin ihtarına uymadığı Çünkü o başlattı, o sürdürüyor.” için sokak ortasında dedi. Yalçın Akdoğan bu açıklavuruldu. Çocukların masıyla süreci sürdürmeyenin de

kendileri olduğunu ifade edilen Kürt halkının HDP’ye oy verdiği için savaşın çıktığını bir kez daha gösterdi. Başkanlık savaşında halkın iradesine de saldırıyorlar Seçimlerde halkın iradesini tanımayan Erdoğan’ın başkan olmasını engelleyen yüzde 13’e karşı çıkardığı savaşın bir diğer hedefi de halkın oylarıyla seçtiği belediye başkanları oldu. Katliamların yanı sıra baskı ve tutuklamalarla savaş atmosferini sürdüren Erdoğan ve AKP, 1 kasım seçimlerinden önce seçilmiş belediye başkanlarını hedef alarak halkın iradesine saldırıyor. Çocukların katilini tanıyoruz 7 haziran seçimlerinde halkın başkan olmasına izin vermediği Erdoğan ilk günden itibaren yeniden yapılacak bir seçimin kendisi için tekrar seçim olacağını söylüyordu. Geciktirdiği hükümet kurma süreci ve hükümet kurma görüşmeleri boyunca yaptığı konuşmalarla koalisyonun önünü tıkadı. Erdoğan çözüm sürecini durdurdu ve kendisinin başkan olmasını engelleyen yüzde 13’e karşı savaş açtı. Erdoğan bu savaşta İsrail’in Gazze’de çocukları katlettiği gibi Silvan’da Silopi’de Kürt çocuklarını öldürtüyor. Gezi de başkaldıran halka saldıran, gençleri öldürten Erdoğan emri ben verdim demişti. Kürt halkı baskılara, savaşa karşı başkaldırıyor ve Erdoğan’ın polisine karşı mahallelerini savunuyor. Savaşı çıkaran Erdoğan, ölen sivillerin, çocukların, gençlerinde katilidir.

AKP savaşı sürdürecektir. HDP’li vekillerin kurulda olması olumlu ancak yeterli değildir. Şuan önemli olan demokratik bir seçim atmosferi yaratmak ve 1 Kasım’da AKP’ye kaybettirmek için halkların vereceği mücadeledir. Levent Gök CHP Genel Başkan Yardımcısı

Erdoğan’ın isteği

Bakanlar Kurulu bizzat Erdoğan’ın isteği üzerine kurulmuştur. Bu açıdan Erdoğan’ın istediği savaş ortamını sürdürmeye devam edecektir. Ayhan Bilgen HDP Sözcüsü

Planları suya düştü Sadece AKP’lilerden oluşan bir Bakanlar Kurulu savaşı istediği gibi devam ettirecekti. Ancak HDP’nin de kurulda olması AKP’nin bu planlarını suya düşürdü. Mevlüt Karakaya MHP Adana Milletvekili

Göstermelik savaş Yaşanan çatışmalar AKP’nin göstermelik savaşıdır. Zaten koşa koşa HDP ile Bakanlar Kurulu kurması da bunu gösteriyor. Göstermelik savaş devam edecektir. Selma Gürkan EMEP Genel Başkanı

Halk durduracak AKP hükümeti savaş politikalarına devam edecektir. Bu savaşı durduracak asıl şey halk güçlerinin barış için mücadelesidir. Cengiz Çandar Radikal Yazarı

Seçim kaygısı Seçimlere giderken savaş atmosferi azalabilir. Ancak bu durum Bakanlar Kurulu’nun etkisi değil seçimlerin kaygısından dolayı olacaktır. Ahmet Kekeç Star Gazetesi Yazarı

Kararlılıkla devam Seçim Hükümeti’nin kurulmasıyla terörle mücadeleyle ilgili hiçbir şey değişmiş değil. Bundan önce nasılsa bundan sonra da terörle kararlılıkla mücadele devam edecektir. Altan Öymen Radikal Yazarı

HDP planı bozdu Bu o kadar kolay olmayacaktır ama devam edecektir. Çünkü Ak Parti’nin seçim hükümeti konusunda planlarını HDP’nin hükümete giriyor olması bozdu.

AKP’li vekil Sri Lanka modelini örnek gösterdi

Murat Aksoy Millet Gazetesi Yazarı

AKP Milletvekili Faruk Çaturoğlu Erdoğan’ın başkanlık savaşı nedeniyle ülkede yaşanan atmosferle ilgili açıklama yaptı. Çaturoğlu, barış süreci kapsamında bölgede yaşayan Kürt halkı ile batıda yaşayan halk arasında hiçbir farkın kalmayacak şekilde çalışmalar yaptıklarını iddia etti. HDP’li yöneticilerin çözümü sabote ettiğini ileri süren Çaturoğlu da Yalçın Akdoğan gibi savaşın nedeninin halkın HDP’ye oy vermesi olduğunu gösterdi. Devletin de tahammülü var, sabır. Atalarımızın bir sözü var; ‘laftan anlamayanın hakkı kötektir.’ Operasyon yapıldı. Artık bir şeye karar vermek lazım. Şahsi kanaa-

Bülent Orakoğlu Yeni Şafak Yazarı

tim, silah bırakıp teslim oluncaya kadar bu işin sonuna kadar gitmek lazım. Çünkü bu işin başka türlü yolu yok.” açıklamasında bulundu. Konuşmasının devamında Sri Lanka modelinin örnek alınması gerektiğini dile getiren AKP’li vekil ‘’Ya adamlar silah bırakıp teslim olacak, ya da Sri Lanka’daki gibi kökü kazınıp bitecek bu iş. Başka yolu yok. PKK’nın silah bırakacağına da inanmıyorum.’’ açıklmasını yaptı. GÜNCEL

Dikkate almıyor

AKP’nin Seçim Hükümeti’ni dikkate alarak hareket edeceğini düşünmüyorum. Tezkereyi meclise getiren AKP hiçbir toplumsal dinamiği dikkate alamdan savaşa devam edecektir.

Devam edecek Terörle mücadele hükümetlere göre değişen bir şey değildir. Devlet her zaman nerede olursa olsun buna karşı mücadele etmiştir. Bundan sonrası için de devam edecektir.


GUNCEL

04

01 Eylül 2015

Erdoğan onaylı Bakanlar Kurulu açıklandı

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

%13 iyiyse devam edelim

Siyasette tez canlı olanların amacı nedir? Hep tez canlı, yalnız ve güzel olarak kalmak mı? Çok isyankar olan biri, içi içine sığmayan biri, hadi diyelim öncü ruhlu biri neden harekete geçer herkesten evvel? İlelebet kendi çalıp kendi oynamak için mi? İsyan için isyan mı; yoksa toplum için mi isyan? Rus devrimcilerinin gazetesinin adı İskra’ydı, yani kıvılcım. Peki Rus devrimcileri hep kıvılcım olarak mı kalmak istedi? Hep kıvılcım olarak çakmak mı istiyorlardı biteviye? Kıvılcım çevredeki küçük kıymıkları tutuştursun istemiyorlar mıydı? Sonra da büyük dallar, ağaç parçaları alev almayacak mıydı? En sonunda yanmaya başlayan linyit kömürü demiri bile eritmeyecek miydi? Tarih bu değil midir? Ben mi yanlış anladım? Devrimcilik kendi kendine yanıp gitmek mi, yoksa koca bir toplumun linyitini tutuşturmak mı olacaktı? * Rus devrimcileri sıradan işçilerin grev yapmasını hiç gereksiz buldular mı acaba? Mütevazı işçilerin, köylülerin ve askerlerin sovyet denilen yerlerde bir toplanıp bir dağılmalarını hafife aldılar mı hiç? 1905’de ellerinde ikonalarla Papaz Gapon’un ardından saraya doğru yürüyen ve oracıkta kurşunlanacak olan insanları küçümsediler mi? Duma da bolşeviklere oy verip onları milletvekili seçtiren halkı, boş işlerle uğraşıyor gibi gördüler mi? 1910 sonbaharında Tolstoy’un ölümü üzerine gösteri düzenleyen öğrencilerin uyanışını sevinçle karşılayan Lenin değil miydi? 23 Şubat 1917’de, Uluslararası Kadın Günü’nde sokaklara dökülüp ekmek için haykıran kadınların Şubat Devrimi’ni başlattığı gerçeği görmezden gelinebilir mi? * Ne mi anlatmaya çalışıyorum? Şu mütevazi büyük insanlığa saygı duyalım lütfen. Biraz önünü açalım. Hatta biraz önünden çekilelim. “Susma sustukça sıra sana gelecek” diyorduk. “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” diyorduk. “Halkımız saflara” diyorduk “Gel, gel, gel, gel” diyorduk. İlk önce Gezi Direnişi’nde geldi. Ben saat 24.00 gibi eve dönüyordum artık. Gece yarısını kadar eylemlerde koşturmaktan yorulmuştum. Ne var ki eve dönemedim. Bütün Kurtuluş kitlenmişti. Halkımız geliyordu. Apartmanlarından iniyordu. Bizimle birlikte polislerin üzerine yürüyorlardı. Daha ne yapsınlardı ki? Hayatımda o kadar büyük demirlerin yerinden sökülüp barikat yapıldığını görmedim. Sanki bir ejderha onları söküyor ve koca elleriyle yollara diziyordu. Hakikaten ölsem de gam yemeyecektim gayrı. Susmadılar, beklemediler, saflara geldiler. Bir geldiler, pir geldiler. Hayatım boyunca devrimci biri olduğum ve “boş hayaller peşinde koştuğum” için alayla karşılanmamın bütün acısını unuttum sanki. Yalnız ve güzel bir ülke değildim. Halkımla birlikte ilk kez güzel bir ülke gibi hissettim kendimi. * Yani? Yanisi şu: Halk Gezi Direnişi’yle ilk hamlesini yaptı. İkinci hamlesini ise %13 oya ulaşarak ortaya koydu. Gezi’den farklı olarak birçok açıdan yetersiz bulsak da bir hareketlilik politik bir programa kavuştu. Bütün kendiliğinden hareketliliklerin kronik bir şekilde politik akıl, plan ve programdan yoksun olduğunu düşünürsek bu olağanüstü bir gelişmedir. HDP’nin şahsında bir partiye, yani modern bir örgüte kavuştu. Örgütlü olmak ile olmamak arasındaki uçurum düşünülürse bunun da ne kadar kritik olduğu anlaşılabilir. Durum buysa eğer, toplumun %13’ü solcuların, demokrasi isteyenlerin düşündüğü yönde ilk defa harekete geçtiyse eğer daha ne istiyoruz? İstediğimiz bu değil miydi? Halkımız ilk isyan edenlerin peşinden geldi Gezi’yi kapladı ve %13 oyu attı sandığa. Bu iyiyse devam edelim. Neden edemiyoruz? hakanozturk17@gmail.com

Bakanları tanıyalım Yeni kabine Erdoğan’ın kabul etmesiyle belirlendi ve geçici bir hükümet oluşturuldu. Bakanlıklar değişirken yeni Bakanlar kuruluna bakıldığında toplumun oldukça aşina olduğu yüzler görülüyor. Peki toplum bu bakanları nerden tanıyor? Yeni bakanların söyledikleriyle, yaptıklarıyla ya da yapmadıklarıyla unutulmayan vukuatlarını derledik. güncel gülçin çıvgın

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş: 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının kilit isimlerinden, hırsız olduğu ve hırsızlıklarını 4 eski bakanla yaptığı bilinen Rıza Sarrafa ‘ihracat şampiyonu’ ödülü vermişti. Kendisinin lakabı “Erbakan’ın prensi” idi. Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş: Alparslan Türkeş’in oğlu. Aldığı tekliften sonra bağlı olduğu MHP’ye rest çekmiş ve “Beni atamazsınız, parti babamın partisi” demiştir. İsviçre bankalarında yatan ve ne gibi hizmetler için ödendiği bilinmeyen, babasına ait dolarları paylaşma konusunda ailesiyle büyük bir kavgaya girmişti. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan: Taktığı 50 bin dolarlık saatle gündeme gelmişti. HDP’nin barajı geçmesinin ardından “Seni başkan yaptırmayacağız” sözü Erdoğan’ı tahrik etti diyen Akdoğan, Erdoğan seçilmediği için barış süreci bitti diyerek Kürt halkının Erdoğan seçilmediği için katledildiğini itiraf etmişti. Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz: Kalkınma Bakanı olduğu zaman Aksaray Üniversitesi’nin akademik yıl açılışına katılan Cevdet Yılmaz kürsüde öğrenciler tarafından protesto edilmiş ve öğrenciler salonu boşaltmıştı. Yılmaz ise büyük bir üzüntüyle “Öğrencilerimizin karnı acıktı, yemek yemeye gittiler galiba. Ben hocalarımıza anlatayım siz öğrencilere iletin” demişti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan: Kadını sadece aile içinde ele alabileceklerini belirterek “Kadın ve erkek hidrojen ve oksijen elementlerine benzer. Yalnız ele alınamaz. Yalnızken yakıcıyken beraber H2O olurlar, suyu oluştururlar. Kadın ve erkek bir arada aileyi oluşturup hayatın devamını sağlarlar” demişti. Gürcan aynı zamanda sosyal medyada Erdoğan’a hayranlığını anlatan tweetleri ile gündeme geldi, bakan olduktan sonra tweetlerini sildi. Adalet Bakanı Kenan İpek: Daha önce ortaya çıkan tapelerde İzmir Başsavcısını arayarak “Soruşturmayı durdur, yoksa sonun kötü olur” demiştir. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi: Yoksulluktan geldiğini anlatmak için “Bu memleketin yırtık donlu Nihat’ı artık Ekonomi Bakanı” diyen Zeybekçi Sarıyer’de 11 milyon lira değerinde bir villa almıştı. 8 işçinin ölümü sonrası “İş kazaları medeniyet göstergesi-

Numan Kurtulmuş

Nihat Zeybekçi

Yalçın Topçu

Tuğrul Türkeş

Mehmet Şimşek

Fikri Işık

Yalçın Akdoğan

Ferudun Sinirlioğlu

Mehmet Müezzinoğlu

Cevdet Yılmaz

Nabi Avcı

Vecdi Gönül

Ayşen Gürcan

Cenap Aşçı

İdris Güllüce

dir” demiş ve adına rarak geçti aksi halde bu açıklamayı hastayapılan kongre kültür merkezi için yüznede yapıyor olabilirlerce asırlık ağaçların dim”. En çok sistem katledilmesine sebep değişikliği, atanamaolmuştur. yan öğretmen, hatalı Kenan İpek Maliye Bakanı soru onun bakanlığı Mehmet Şimşek: boyunca ortaya çıkAsgari ücrete zam yapılması ko- mıştır. nusunda “Türkiye’de ücretler gaGümrük ve Ticaret Bakanı yet iyi” açıklaması yaparak zamma Cenap Aşçı: Daha önce milletgerek olmadığını iddia etmişti. vekili aday adayı bile olamayan Mehmet Şimşek bakan olduktan Cenap aşçı, kabine belirlenmeden sonra Batman’da bilgisayar bayii önceki Perşembe günü Gümrük olan akrabası ve köylüsü Veysi Müsteşarı, daha sonra ise bakan Şimşek bakanlığa danışman ola- seçildi. rak atanmıştı. Bilim Sanayi ve Teknoloji BaDışişleri Bakanı Feridun Si- kanı Fikri Işık: Bakan olduktan nirlioğlu: Demirel’in Başdanış- sonra “İnanın hiç bakanlığı beklemanlığı ve İsrail Büyükelçiliği miyordum. Ben de televizyondan yapmıştı. Daha sonra İsrail ile öğrendim. Sayın başbakanımız işbirliği yapıldığı ve belgelerde ismimizi söyleyince evde böyle Sinirlioğlu’nun imzası olduğu bir şok oluştu. Ama sayın başbaortaya çıktı. Mavi Marmara’da kanımız siyasette sürprizleri seven çıkan kırmızı bülten kararını ise birisi. Bizim için de sürpriz oldu. Bakanlık beklemiyordum, bilim, kaldırtmıştı. Milli Eğitim Bakanı Nabi sanayi ve teknoloji bakanlığı hiç Avcı: 4+4+4 sisteminin mimar- beklemiyordum” açıklaması ile larındandır. 4+4+4 için katıldığı bakan olma macerasını kamuoyu bir konferansta kafasına bir cisim ile paylaştı. Fikri Işık yolsuzlukla atıldığını iddia etmiş ve şunu de- ilgili “Eğer bu ülkede yolsuzluk miştir “Kafamı sadece 5-6 cm sıyı- olsaydı 81 taksi durağınınım açılış

kurdelesi bir günde kesilemezdi” demiş ve kendilerini akladığını sanmıştır. Yolsuzluk operasyonu sırasında ortaya çıkan tapeler içinse “incelemeyi gerektirmeyecek kadar açık bir montaj” demiştir. Tapelerle ilgili açıklamasına ise “Özellikle benim bildiğim kadarını söyleyeyim. Mesela ‘sıfırlandı mı’ kelimesini ‘ta-ma-men sı-fır-landı-mı’ diye keserek yapıştırmışlar. Biraz acemice de yapmışlar doğrusu. Bugün TÜBİTAK’ın bilirkişilerinin verdiği raporla da ortaya çıktı. Bildiğim kadarıyla Egemen Bağış beyin ‘bakara makara’ kelimesindeki makaranın da tamamen montaj olduğu ortaya çıktı. Bunların demek ki kendi hedeflerine ulaşmak için her türlü yolu mubah gördüklerini aslında bir yerde de ortaya çıkmış olduğunu gördük” diyerek bakanlığında yer alan “bilim” kelimesini kendince başka bir boyuta taşımıştır. Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu: Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı’dır. Sivas katliamıyla ilgili olarak ise “BBP, Sivas olaylarında ölü sayısının 37’den 107’ye çıkmasına engel olmuştur” demiş ve sorumluların o gün o otelin önündeki kişiler olmadığını söylemiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce: Milletvekillerinin aldıkları para ile ay sonunu zor getirdiğini iddia etmiş kişidir. Kentsel dönüşüm için temel attıkları sırada deprem olan ve “Biz de tam depremi konuşuyorduk. Allah duydu haklısınız, kentsel dönüşüm yapmakta çok haklısınız dedi” demiştir. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu: Wikileaks’in AKP’nin iki bakanı ile ilgili yayınladığı rüşvet iddialarının yer aldığı belgede adı geçmiş ve rüşvet aldığı ortaya çıkmıştır. Edirne’de gittiği bir cami bahçesinde küçük çaplı bir seçim mitingi yapan Müezzinoğlu Camideki propagandayı görüntülemeye çalışan gazetecileri de engellemeye çalışarak, “Bu özel sohbet, tanışıyoruz arkadaşlarla” diyerek caminin ışıklarını kapattırmıştı. Gittiği bir hastane ziyaretinde ise “Kadının annelik dışında başka bir kariyeri olamaz” diyerek yılın ilk kadın düşmanı açıklamasını yapmıştır. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül: “Türk kadını evinin süsüdür” demiştir. Sadece Türkiye ile de sınırlı olmayan görüşleri doğrultusunda “Avrupalıların yüzde 27’si gayrimeşrudur” diyerek evlenmenin önemini (!) vurgulamıştır.

Yandaş medya yetmedi, Saray TV kuruluyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kendisinden başka hiçbir şeyi yayınlamayan yandaş medya yetmedi, Erdoğan için şimdi Kaçak saraydan yayın yapacak bir Saray TV kuruluyor. Sarayın kullanımına sunulmak üzere 30 canlı yayın aracı alınacağı, sadece 1 canlı yayın aracının 300 bin dolara mal olacağı, kurulacak kanalın Erdoğan’ın programlarını, konuşmalarını ve Saray’daki kabullerini yayınlayacağı bazı basın organlarında daha önce yer almıştı. Kanalın bütçesinin bir kısmının Cumhurbaşkanı’na ayrılan örtülü ödenekten, geri kalanın da TRT bütçesinden karşılanacağı iddiaları üzerine CHP İstanbul Milletvekili Eren

Erdem, Erdoğan’ın 1 Kasım seçimleri öncesi Saray TV isimli bir televizyon kanalı açacağı haberini soru önergesi halinde TBMM gündemine taşıdı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yazılı yanıtlaması istemiyle verilen önergede kanalın bütçesinin örtülü ödenek ve faturalardan alınan TRT payından ödenip ödenmeyeceği ve kanalın denetimden muaf olup olmayacağı gibi sorular soruldu. Son dönemde özellikle asker cenazelerinde gösterilen tepkiler nedeniyle Erdoğan için basını elinde tutmak oldukça önemli. Bir süredir Erdoğan’ın bulunduğu yerlere bir tek TRT ve AA kameraları girebiliyor. GÜNCEL


GUNCEL

05

01 Eylül 2015

Sibel Uzun

Ne ummuştu ne buluyor?

UYANIŞ

Erdoğan aradığı “400 milletvekili” için artık bakkal hesabına oturdu. Hey gidi hey ağzını açtımıydı herkesi temsil ettiğini söyleyen AKP’ye bakınız. MHP’den BBP’den bir bir milletvekili topluyor. -Bölgenin sandıklara gitmesine engel olsam bilmem kaç bin oy, muhtarlara imkan dağıtsam bilmem kaç yüz oy, mütahitlere şu kadar ihale versem şu kadar oy, Saadet ile bir kaç milletvekiline anlaşsak ne etti? Sabah akşam oturup böyle parmak hesabı yapıyor, ertesi gün ona göre konuşuyor veya konuşuyorlar. Yani iş %50 olmaktan çoktan çıktı birer birer milletvekili devşirmeye döndü. Çünkü neredeyse attıkları adımlarda 7 Haziran’dan beri umduğunu bulamadı. Çok fazla araştırmadan bahsediliyor ama bizim için çarpıcı olan halkların nasıl bir tutum içerisinde olduğudur. Bölgede AKP, tabela partisine dönüşme noktasına geldi. Batı için ise asker cenazeleri bir dönüm noktası oldu. Bu uçurumdan yuvarlanma halinin farkında olan Erdoğan’ın son konuşmalarından birinde seçimlerdeki güvenliği öne sürerek adeta bir tehdit bölümüne geçmesi de bir veridir, kaba kuvvetle işi halledecek. HDP’nin oy oranının yüksek olduğu illerde daha fazla insan avına çıkacaklar. Elbette genel seçimde Diyarbakır mitingine herkes nasıl tavır aldıysa AKP’nin bu ettiği de yanına kar kalmayacak. Eskiden hiç aklımıza gelirmiydi bir komutan çıkacak “Neden sonuna kadar savaş?” diyecek. İş öyle bir raddeye gelmiş ki varın düşünün; donanımlı bir asker çıkıp “devletin savaşına hayır” diyor.Tamam ayaklanmada askerlerin halkın tarfına geçip silahını egemenlere doğrultma bölümüne gelmedik ama yarbay burada ezilenlerin yanına geçmiştir. Bayağı bir sarsıntı yaratmıştır. Bu genel anlamda sorgulayıcı bir toplum haline geldiğimizin de göstergesidir. Bu ortamda Erdoğan barınamaz, yolundan dönen sağcı vekiller barınamaz. Herkesi tutuklayıp cezaevine koyamayacağına toplumun bir kısmını tarayarak ortadan kaldıramayacağına göre Erdoğan da bence artık sonunun ne türde ve hangi oranda gerçekleşeceğini merak ediyor, kumar diyor ya bazıları, belki de sırf buna çabalıyor. Birer birer oy toplama meselesine bir daha gelelim. Saadet Partisi ile anlaşmak üzerelermiş, bir kaç milletvekiline tav olabilecek durumdalarmış. Bu yolundan dönme durumları nerede olursa olsun çok aşağılık bir durum, Saadet tabanına, Tuğrul Türkeş partisine ihanet etmiştir. Saadet ile BBP’nin ittifakından %2,1 oy oranı alınmıştı. Bu koltuk sevdalıları bir şeyi unutuyor; sağcı bir tabana da sahip olsalar peşlerinden gelen insanlar bir davaya inanıp geliyorlar fakat bu dava bir kaç kişinin milletvekilliği kapması falan değildir. Bu nedenle Erdoğan’ın hallettim diye düşündüğü oylar çantada keklik değildir, o iş öyle olmayacaktır. HDP’yi eleştiren çok da bir de şu açıdan bakmak lazım; muhalefet adına HDP dediğini tutmuştur Erdoğan’ı başkan yaptırmamıştır. Siyaset doğru mayalanmıştır, odur budur yapılıp geçilmemiştir, sorunun kökü hedeflenmiştir, tutmuştur. Dediğini yapabilen başka bir muhalefet çizgisi yoktur. Yoksa herkes herşeye karşı “AKP değil de budur sorun” demesini biliyor. O zaman ne ise onu durdur, durduramamışsan sen durursun arkadaş. Artık muhalefet dışında çözümün gelmesi genel bir sorundur. Ve artık AKP çözümsüz bırakan ve unutulan Tansu Çiller yoluna girmiştir. Bu durumda da HDP çözümün tek adresi olarak ortaya çıkıyor. Bu da muhalefet için bayağı önemli bir dayanak noktasıdır. Sakın unutmayın ve başka bir plan yapmayın Pazar günü barış mitingi var. Barış ancak ve ancak bizlerin sayesinde gelecek. 1 Eylül Dünya Barış günü haftasındayız meydanları doldurmanın tam vaktidir, 6 Eylül 2015 Pazar 17:00’de Bakırköy Halk Pazarı Acil Barış Acil Demokrasi mitinginde buluşalım. twitter: @sibeluzun_yarin

Erdoğan’dan üstü kapalı seçim tehdidi 30 Ağustos Resepsiyonu’nda ilk kez Kaçak Saray’da konuşan Erdoğan; 7 Haziran’da yaşananlar 1 Kasım’da yaşanmayacak” diyerek üstü kapalı seçim tehdidinde bulundu. güncel hilal türkben

30 Ağustos Re s e p s i y o n u’ n d a konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan “1 Kasım seçimlerinden temennimiz odur ki milletimiz, bu süreçte yaşadıklarımızı bizlere yaşatmayacak bir kararı verir ve bu kararla da Türkiye, 2016 yılına girmiş olur. Bu partiye tavrın varsa o zaman gel elini taşın altına koy. Seçim güvenliği noktasında hükümetimiz, silahlı kuvvetleri olsun, İçişleri Bakanlığı olsun, her şeyiyle bütün tedbirlerini almak suretiyle en az hasarla atlatacağına inanıyorum. İnşallah seçim güvenliği içerisinde öyle zannediyorum ki 7 Haziran’da yaşananlar 1 Kasım’da yaşanmayacaktır” diyerek üstü kapalı seçim tehdidinde bulundu. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin %13 oy almasıyla başkanlık hevesi tükenen Erdoğan tehditler savurmaya devam ediyor. Gezi Direnişi ile başlayan gerileme süreci, iç savaş tezgahı, katliamları, kadın düşmanı açıklamalarına rağmen hala o koltuğa oturabileceğini düşünen Erdoğan; Bu ülke birkaç çapulcunun, teröristin at oynatacağı ülke değil. Bunun cezasını, bedelini ödeyecekler” açıklamasında bulu-

narak Başkanlık koltuğuna halka tehditler savurarak oturabileceğini düşünüyor. Konuşmasının devamında ise Erdoğan şunları söyledi; IŞİD OPERASYONLARI, PKK OPERASYONLARINI DURDURMAYACAK IŞİD’i bahane ederek başlatılan operasyonlar ile ilgili bu süreç yeni başlamadı DAİŞ sınırlarımızı tehdit eder hale geldi diyen Erdoğan; bunlara karşı koalisyon güçleri olarak adım atılmasına merkez kararı verdi ve bu adım atıldı. Böyle bir adımın atılması, bölücü terör örgütüyle işlerin durması anlamına gelmeyecektir diyerek ülke de yaşanan katliamların devam edeceğini açıkladı. BİR TANE MANYAĞI BULMUŞLAR Sümeyye Erdoğan ile ilgili çıkan haberlere değinen Erdoğan; Başta şahsım olmak üzere bütün ailemi tabii ki yaralıyor, tedirgin ediyor, üzüyor. Bu yakıştırmalar çok çok çirkin. Bir tane manyağı bulmuşlar, bu manyak üzerinden Türkiye ’deki uzantısı da bakıyorsunuz, o da kalkıp adeta ona bir taşeron oluyor. Bu şekilde böyle bir ahlaki olmayan yola başvuruyorlar. Bizim başvuracağımız tek yol var, oda hukuktur” dedi.

Acil barış, acil demokrasi için yeniden meydanlara Erdoğan’ın başkanlık savaşına karşı demokratik kitle örgütleri tarafından kurulan Barış Bloku ‘ Acil Barış , Acil Demokrasi’ diyerek 6 Eylül’de Bakırköy Halk Pazarına mitinge çağırıyor.Başkan olamayınca çareyi iç savaş çıkarmakta bulan Erdoğan’a karşı barış isteyen halk; 1 Kasım seçimlerinde Erdoğan’ı tekrar o koltuğuna oturtturmayacak. Barış Bloku’nun konu ile ilgili açıklaması ve çağrısı şu şekilde: Sarayın Savaşına Karşı Acil Barış Acil Demokrasi Artık sarayın gizlisi saklısı yok. Açık seçik tek parti bile değil “tek adam benim” diyor. Seçim sonuçlarını tanımıyor. Seçimlerden sorumlu tuttuğu başta Kürt halkına ve bütün halklara, emekçilere zulümle saldırıyor. Her gün gençlerimizin; asker, gerilla ve sivil insanlarımızın cenazeleri kalkıyor ülkenin dört bir yanından. Hâlbuki kardeşçe yaşamak mümkün. Silahların susması mümkün. Cenaze törenlerini miting meydanına çeviriyor başkan yapmadığımız. Bir elinde mikrofon, bir eli gençlerin tabutlarında. Oy istiyor gözü yaşlı insanların gözlerinin

içine baka baka. Ne için? Onu başkan yapmamız için. Zulüm ve hırsızlık düzenini sürdürmesi için. Birlik olduk. 13 yıllık yalanı ve talanı durdurduk. Şimdi yine bir aradayız. Gençlerin ölümlerine karşı acil barış için, saray saltanatına karşı acil demokrasi için bir araya geliyoruz. 90’lara dönecekseniz, köylerimizi, ormanlarımızı yakacaksanız, gençlerimizi bir karanlıkta kaybedecekseniz; biz sizi durduracağız. Artık hiçbir devlet cinayeti, hiçbir katliam hesapsız kalmayacak, hesap vereceksiniz. İnkâr ve asimilasyon politikalarına geri dönemeyeceksiniz. Ortadoğu’ya ihraç ettiğiniz savaşın ve silahların, IŞİD’e katlettirdiğiniz kardeş halkların hesabını vereceksiniz. Savaşta öldürdüğünüz, yerlerde sürüklediğiniz kadınların hesabını vereceksiniz.

Menfaatleriniz için milyonlarca emekçiyi savaşın ekonomik yükünü ödemeye zorladığınız için, her geçen gün ekmeğimizi küçültüp savaş uçaklarınızı büyüttüğünüz için hesap vereceksiniz. Biz halkız. Dünya Barış Günü’nde sarayın savaşının karşısında, barışın ve demokrasinin sesi olacağız. Milyonlar olalım! Acilen barışı ve demokrasiyi inşa edelim! 6 Eylül Pazar günü saat 16.00’da Bakırköy Halk Pazarı alanında yapacağımız mitinge davet ediyoruz. GÜNCEL

Milliyet yönetimi kendine gelmeli Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Milliyet Gazetesi’nin gazeteciler Mehveş Evin, Kemal Göktaş, Evin Demirtaş ve Sertaç Koç’un işlerine son vermesine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Milliyet Gazetesi’nin gazeteciler Mehveş Evin, Kemal Göktaş, Evin Demirtaş ve Sertaç Koç’un işlerine son vermesine ilişkin yazılı açıklama yaptı. “Mil-

liyet yönetimi kendine gelmeli” başlığıyla yayınlanan açıklamada, gazetenin iki gün içinde deneyimli 5 gazetecinin işine son verdiği belirtilerek, ülkenin savaş ve seçim gerginliği içerisinde bulunduğu bugünlerde gazetecilerin işten atılmasının kabul edilemez olduğu kaydedildi. Açıklamada, gazetede 25 kişilik işten atma listesinin daha olduğu bilgilerinin de geldiği aktarıldı. GÜNCEL


EKONOMI

06

01 Eylül 2015

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Sorun Kadın Bakanlığı olmayışıdır

Yeni kabinede tartışmalı gündeme gelen bakanlardan biri de Ayşen Gürcan oldu. Tartışmanın ekseni biraz kaysa neredeyse ikinci bir “başörtülü bacım” konusu doğacak. Ahmet Hakan sıraya girmiş bile, Ayşe Gürcan’a başörtülü olduğu için tepki gösterildiğini düşünüyormuş. Oysa sorun, başörtüsü değil. Hatta sorun börek de değil. Gelmiş geçmiş bir söz, önemli olan bundan sonra ne yapacağıdır deyip, kendisini göreve çağırıp geçebiliriz. Ki son olarak kendisi de bu sözleri söylediğini hiç hatırlamadığını açıklamış. Asıl gerçek sorun şudur; böyle bir bakanlık “yok”… Ayşen Gürcan’ın kadınlardan sorumlu olduğu söyleniyor. Ama bugün Türkiye’de her gün erkek şiddeti nedeniyle yaşam hakları ellerinden alınan kadınlar var iken, Buna rağmen yine de haklarını aramaya devam eden, direnen, böyle kıymetli kadınlar var iken, Bu kadınları temsil eden bir bakanlık olmayışı asıl sorundur. Ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan “kadın” ifadesi kaldırıldığı andan itibaren kadın hareketi “Kadın Bakanlığı” kurulması için mücadele ediyor. * İkinci sorun ise tek kadın bakanın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na uygun görülmesi, yani kadınlara yine “siz sadece bu alanda kalın, bundan anlarsınız” denilmiş olması, cinsiyetçi rol dağılımıdır. Oysa kadınlar, ekonomi bakanı da olabilir, dışişleri bakanı da. Elbette kadınlardan sorumlu olan bakanlıkta da, kadın temsilci olması makul ola. Ama söylediğimiz gibi bu birincisi; bu bakanlığın kadınların yaşam hakkıyla bile ilgilenmediği ortada. Bu bakımdan kadın çalışmaları yaptığı söylenen Ayşe Gürcan, eğer samimi ise geçici de olsa görev aldığı bu hükümette daha öncekiler gibi yapmayıp, kadın cinayetlerinin çözümü ile ilgilenmelidir. Üstelik önünde çok büyük bir imkan da var: “Özgecan Yasası” hazır bekliyor. İkincisi bakanlık görevini yapsaydı bile, cinsiyetçi bir işbölümünü kıracak olan kadınların sadece bu bakanlıkta değil başka alanlarda da görevlendirilmesidir. Üçüncüsü geliyoruz başörtüsü konusuna; Türkiyeli kadınların hükümette tek temsilcisinin olması onun da başörtülü olması( yöneticilerin eşlerinin de başörtülü olduğu düşünülünce) çoğulcu da değildir. Ama bizim şimdi tek sorunumuz bu mudur? İşte son olarak geliyoruz yaşadığımız tüm sorunların asıl kaynağına. Çoğulcu olmaktan, demokrasiden, hukuktan, haklardan, özgürlükten o kadar uzak bir yerdeyiz ki, en son bir cumhurbaşkanı tarafından, bir genel seçim bile çalınabildi. Ve iş savaş çıkarmaya kadar varabildi. Türkiye yanıyor iken ben neden söz ediyorum değil mi? Eski Türk filmi izleyen, Türkiye’li seyirci gibi oldu; sadece bir tane sahnede seyirci dayanamaz sorar, “bu kadar da olmaz” der. Oysa filmde baştan sona her şey gerçekdışıdır. İnandırıcı değildir. Türkiye halkları yine böyle yapacaktır. Baştan beri inanmıyordu ama o tek bir sahne hepten bitirdi her şeyi. Hani o, genç bir insanın bayrak sarılı tabutuna elini koyduğu sahne vardı ya. İşte onu gören halklar, sonraki günlerde bir de küçücük tabutlar gördüler. Çocuklar öldürülüyor, halk görüyor. Bu bir film değil, halk bunu yaşıyor. Seyretmiyor, ya kayıp yaşıyor ya da o kaybın acısını kardeş acısı gibi ta içinde duyuyor. * Bu yüzden onu kendi haline bıraksak bile yenilecek artık. Ve bu yaptıkları yüzünden, hiçbir zaman birbirinin acısını duyan halklar gibi olamayacak. Kimse ona sımsıkı sarılmayacak mesela. Hiçbir zaman bir başkasının acısına gözyaşı dökemeyecek ya da arkadaşlarıyla ağız dolusu gülemeyecek. Bir söğüt ağacının altında yaprakların sesini dinleyip huzur bulamayacak, en yakınları ile bile bir hoş sohbeti olamayacak bir daha. Bu yaptıklarından sonra, bir daha insan kardeşleri gibi olabilmesi için daha büyük dersler lazım. Ama o zamana kadar da artık topluma zarar vermesini durdurmamız, çocukları, kadınları, gençleri yaşatmamız lazım. Bu yüzden kendi haline bırakmayalım hiçbir kimseyi, hiçbir şeyi. Bu sefer 7 Haziran’daki gibi olmasın evet. Tam durduralım, tam kurtulalım. O zaman Kadın Bakanlığı’mızı da kuralım. gulsumkav@gmail.com

Dünya ekonomisinde krizin yeni durağı: Çin

Çin ekonomisinde olan bitenler şu günlerde dünya ekonomisini sarsıyor. Çin borsasında yüzde 8’i aşan düşüşle güne uyanan dünya piyasaları adeta ‘çakıldı’. Çin’in büyümesinin yavaşlayacağına ilişkin beklentiler para birimi ‘yuan’ın devalüe edilmesiyle birlikte güçlendi ve Çin borsası yüzde 8.5 değer kaybetti. Çin’deki düşüş tüm dünyada domino etkisi yaptı. ekonomi fatma çakır

Çin’in para biriminde devalüasyona gitmesi ve son olarak üretime yönelik kötü gelen veriler özellikle ‘gelişmekte olan’ ülkeleri kötü etkiledi. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin’in artık eskisi gibi emtia, ara malı ve enerji ithal edemez durumda olması dünya ticaretini olumsuz etkiliyor. DÜNYA EKONOMİSİ SARSILDI Söz konusu durum, krizde piyasaları adeta dolara boğan Amerika’nın faiz artırma kararının etkileriyle birleşince dünya ekonomisini sarsıntıya sokan güçlü bir etkene dönüştü. Son 5 yılda gelişmekte olan ülkelere giren toplam 2 trilyon dolarlık sermayenin 1 trilyonluk kısmı son 13 ay içinde bu ülkeleri terk etti. Bu paranın gelirken yarattığı bolluk şimdi çıkarken aynı ülkeler için sıkıntıya dönüştü. Geriye kalan 1 trilyon doların ne kadarının kalıcı hale geleceği bilinmiyor. Ama başlayan çıkış eğiliminin devam etmesi ve ‘sıkıntıların’ katlanması bekleniyor. BORSADA BÜYÜK DÜŞÜŞ Yeni haftanın ilk seansına yüzde 4 dolayında düşüşle başlayan Çin borsası, gün boyu ardı arkası kesilmeyen satışların etkisiyle günü yüzde 9’a yakın kayıpla kapattı. Şanghay Bileşik Endeksi, günü yüzde 8.49 düşüşle 3.209.91 puandan kapattı. Temmuz ayında yüzde 8.48 düşen endeks, 2000’li yıllardaki en yüksek değer kaybını 27 Şubat 2007 tarihinde yüzde 8.84’lük düşüşle kaydetti. Endeks tarihindeki en ağır kayıp ise yüzde 9.91’le 1996 yılında gerçekleşti.

Çin Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?

3.42’ye yükselerek rekor kırdı. Geçtiğimiz hafta TL karşısında 3 lirayı gören ve daha sonra 2.90’a gevşeyen dolar şu saatlerde 2.95 seviyesinden işlem gördü. Avro/TL sabah saatlerinde 3.4282 seviyesine kadar tırmandıktan sonra 3.3821’e geriledi. SAVAŞ VE SEÇİM KARARI Çin etkisi, düşen emtia fiyatları, ABD faiz artırma kararı gibi küresel etmenlerin dışında TL’nin değer kaybetmesinde savaş ve seçim kararının etkili olduğu düşünülüyor. Söz konusu atmosferde değer kaybının sürme ihtimalinden bahsediliyor.

indi. Brent petrolün varil fiyatı 82 sent düşerek 44.64 dolara inerken gün içerisinde 44.24 doları gördü ve mart 2009’dan bu yana en düşük seviyeye geriledi. ABD ham petrolünün varil fiyatı da 93 sent düşerek 39.52 dolara indi.

PETROL 6.5 YILIN DİBİNDE! Petrol fiyatlarında düşüş devam ediyor. Brent petrol ve ABD ham petrolünün varil fiyatları yatırımcıların Çin’de yaşanan ekonomik yavaşlamanın talebi azaltacağı enAVRO REKOR YENİLEDİ! dişeleri ve küresel arz fazlasının Piyasalar haftaya hareketli başladı. devam ediyor olmasıyla altı buçuk Döviz piyasalarında tırmanış sü- yılın en düşük seviyelerini gördü rüyor. Avro/TL tarihinde ilk kez ve sırasıyla 45 dolar ve 40 dolara

“FED, FAİZİ faizi 2016’YA ÖTELEYECEK” Çin’de yaşanan finansal şokun tüm dünyayı sarsması üzerine Fed’in eylülde yapması beklenen faiz artış kararına ilişkin beklentiler zayıflıyor. BarclaysCapital ekonomistleri, Fed için faiz artış beklentisi Eylül 2015’den Mart 2016’ya öteledi. Bloomberg’deki habere göre banka ekonomistleri, “ABD’de ekono-

Çin’e 3 milyar dolarlık ihracat yapıyoruz, 25 milyar dolarlık mal satın alıyoruz. Bu tabloda Çin’in ucuza mal satmasına sevinmemiz gerekiyor ama Çin’in bizim ihracat pazarlarımıza da ucuz mal satması, ihracatımızı olumsuz etkileyecek. Pazar daralması ve fiyat gerilemesi ihracatımızı güçleştirecek. Gelişmiş ülkelerin Çin’den yayılan deflasyonist baskı altında kalması para politikalarında normalleşmeyi geciktirecek. Türkiye’de döviz girişlerini aksatacak. mik aktivitenin sağlam olduğunu görmeye devam etmemize rağmen Fed’in bu korku ortamında piyasaları daha da istikrarsız hale getirebilecek bir faiz artışına başlamasını olası bulmuyoruz” değerlendirmesi yaptı. Pimco’nun eski CEO’su Muhammed El-Erian ise “Volatilite, eylülde faiz artış ihtimalini azaltıyor, faiz artışı için aralık hala bir olasılık olarak görünüyor” dedi.

Güven düştü dolar fırladı

Son bir buçuk yıldır üç seçim geçiren ve kasım ayında dördüncü seçime hazırlanan Türkiye’de artan siyasi belirsizlikler hem piyasalarda hem de ekonomide güveni çökertti. Geçen yılın başında 100.9 seviyesinde olan ekonomik güven endeksi bu yıl ocak ayında 93.8’e, ağustos ayında ise 84.3’e geriledi. Ekonomiye duyulan güven 2014 başından bu yana süren seçim trafiğinde 16.6 puan yani yüzde 16.5 düştü. Geçen yıl yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmıştı. Haziran ayındaki seçimlerin ardından da erken seçim kararı alındı. Reform problemi Mevcut makroekonomik veriler 2015-2017 Orta Vadeli Plan’da belirlenen tahminlerin

çok altında seyrederken, siyasi istikrarsızlık nedeniyle yapısal reformların gecikmesi, Merkez Bankası politikalarının belirsizliği, küresel ekonomik sorunlar ve artan jeopolitik riskler Türkiye ekonomisi için riskleri artırıyor. Bu durum ekonomide güveni azaltırken, bir yandan vatandaş dolara yöneliyor, diğer yandan yabancı yatırımcı Türkiye’den çıkıyor. Bu da kurlarda yükselişe yol açıyor. Geçen yılın başında 2.14 civarında olan dolar/TL yüzde 36 yükseldi ve 2.9250 seviyelerinden işlem görüyor. Dolar/ TL’deki yükseliş yıl başından bu yana yüzde 24.5, son bir ayda yüzde 5.36 oldu. Avro kuru da 2014 başından bu yana yüzde 10.8, son bir ayda yüzde 7.5 yükseldi. Yapısal reformların devamı için güçlü bir hükümet kararı gerekiyor. EKONOMİ

Yabancı yatırımcılar arkalarına bile bakmadan kaçıyor Ekonomi Bakanı Zeybekci, geçen hafta “Türkiye’ye kriz gelmez işinize bakın” demişti. Ancak yabancı yatırımcı bu söylemi güvenilir bulmuyor. Yüksek döviz borçları ve sıcak paraya bağımlık gibi nedenlerle dünyanın en kırılgan ekonomilerinden biri olarak gösterilen Türkiye’de, siyasi belirsizlik ve iç savaş yabancıların Türkiye piyasalarından çıkmasına neden oluyor. Hazirandaki seçimlerden bu yana Türkiye piyasalarından 2 milyar 767 milyon dolar kaçtı. Hisse senetleri piyasasından kur farkından arındırılmış net

805 milyon dolar, devlet tahvillerinden ise 1 milyar 962 milyon dolar çıkış oldu. Yatırımcı kaçışına erken seçim ihtimali sebep olıyor. Merkez Bankası verilerine göre yabancıların devlet iç borçlanma senedi (DİBS) portföyü 21 Ağustos haftasında bir önceki haftaya göre net 266.8 milyon dolar azaldı. Hisse portföyü aynı dönemde net 248.1 milyon dolar azalış gösterdi. DİBS stoku 21 Ağustos haftası itibarıyla 33 milyar 275 dolar oldu. Hisse senedi stoku ise 41 milyar 929 milyon dolara geriledi. EKONOMİ


KADIN

07 TÜRGEV’den yeni bakan Ayşen Gürcen

Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu Cumhurbaşkanı’nın onay verdiği geçici Bakanlar Kurulu’nda bir ilk yaşandı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na getirilen Ayşen Gürcan kabinenin ilk başörtülü bakanı oldu. Gürcan, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde öğretim üyeliği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve kızı Esra Albayrak’ın da yönetim kurulunda bulunduğu TÜRGEV’in genel kurul üyeliğini yapıyor. Gürcan, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Baş döneminde Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü görevini yürüttü. KADIN

01 Eylül 2015

Başka Güneşler olmasın diye;

Yasa için - Yaşam hakkımız için mücadeleye devam

Ağustos’ta İstanbul’da sevgilisi tarafından öldürülen Güneş Kanak’ın cenazesi memleketi Elazığ’da kadınlar tarafından karşılandı. Tabutu mezarlığa kadar 15 yaşındaki kızı Yağmur ve memleketli kadınların omuzlarında taşındı. Yeni Güneşler olmaması için ise, Özgecan Yasası talebiyle tüm Türkiye’de eylemler devam ediyor.

Remziye Eripek’in katili iyi hal ile serbest

kadın yağmur derin

İstanbul’da 2 Mayıs 2014 günü eşi Remziye Eripek’i, 69 santimlik sopa ile döverek ölümüne neden olduğu davadan vicdanları yaralayan bir karar çıktı. Kararda, Eripek’in kronik kalp ve damar hastası olan eşinin rahatsızlığından haberinin olmadığı, bu nedenle “Kasten öldürme ve yaralamaya neden olma” suçundan değil “Taksirle ölüme veya yaralanmaya neden olma” suçundan 4 yıl hapis cezası verildiğini açıkladı. Sanığın iyi halini dikkate alan mahkeme bu cezayı 3 yıl 4 aya indirdi. Mahkeme, tutuklu kaldığı süreyi gerekçe göstererek Eripek’i tahliye etti. KADIN

Aydın’da kadın cinayeti

Aydın’da yaşayan Mustafa Çetin 27 Ağustos’ta akrabası A.A.’yı malzeme alması için az ilerdeki evlerine gönderdi. Bir süre sonra bahçeden eşinin çığlığını duyan Mustafa Çetin, olay yerine gittiğinde A.A.’nın elindeki balyozu atarak kaçtığını ve eşi Nezahat Çetin’in yerde kanlar içinde yattığını gördü. Başından ağır yaralı olan Çetin, yakınları tarafından ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Durumu ağır olan genç kadının burada doktorların müdahalelerine rağmen kalbi durdu. İddiaya göre Nezahat Çetin, zanlının tacizine direndiği için öldürüldü. KADIN

Bir kadın cinayetini önlemek için hayatını kaybetti

Antalya Konyaaltı’nda Hasan Bayraktar, boşanma davası açan eşi Gülşen Bayraktar’ın evini bıçakla basarak tehdit etti. Genç kadının yardım çığlıklarını duyan komşuları Songül Ateş ile Hüsnü Ozan Basmacı yardıma koştu. Kavgayı ayırmaya çalışan Ateş ve Basmacı, Hasan Bayraktar’ın bıçaklı saldırılarıyla yaralandı. Karnından ve göğüs bölgesinden ağır yaralanan Ateş, müdahaleye rağmen yaşamını yitirdi. Kaçan Hasan Bayraktar bir iki gün içinde yakalanarak tutuklandı. Basmacı’nın durumunun ciddiyetini koruduğu bildirildi. KADIN

Erkek arkadaşı Bayram F tarafından parçalanmış bedeni, İstanbul Şile’de bir çöplükte bulunan 35 yaşındaki Güneş Kanak, son yolcuğuna kadınlar tarafından uğurlandı. Cenazeyi karşılayan Balcalı Köyü Muhtarı Gülten Erdoğan, “Kadına şiddet inşallah son bulur, bu cenaze de inşallah son cenaze olur. Güneş’in tek suçu evli bir erkeğin evlilik teklifini reddetmesidir” dedi. Kadınlar Ölmesin Diye Güneş Kanak gibi yaşam hakkı

elinden alınan (sadece 2015 yılında 178 kadın) binlerce kadın için umut ışığı olan yasa mücadelesi sürüyor. Özgecan Yasası’nı kazanmak için kadınlar ülkenin dört bir yanında sokaklardalar ve ses çıkartmaya devam ediyorlar.

Ankara ve Samsun’da devam etti.

Barışın ve kadınların kazanması için uğraşalım Kocası tarafından kolları ve bacaklarından vurulan Arzu Boztaş Ankara’daki eylemde en önde yer alırken “Bu katillere ağırlaştırılmış İzmir, Ankara, Samsun… müebbet hapis cezası vermeliler ki Kadın Cinayetlerini Durduracağız gözleri korksun. Bu bizim kaderiPlatformu tarafından organize edi- miz değil. Bizim yaşama sevincimizi len ve geniş kitlelerin katılımıyla almasınlar.’’ dedi. Öldürülen Hatibüyüyen kadın eylemleri devam ce Kaçmaz’ın babası ‘Cinayetleri işediyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul leyenler için bir kanun çıkarılmazsa ve Eskişehir’de başlayan Özgecan bu insanlar günde ikişer üçer kadın Yasası yürüyüşleri, bu hafta da İzmir, öldürmeye devam edecektirler” de-

Arzu Boztaş, eyleme tekerlekli sandalyesi ile katılarak Özgecan Yasası için çağrı yaptı.

di. Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ise şunları söyledi: “Bizlere bu haksızlığı yapanlar şimdi de önümüze erken seçimi çıkardılar. Bizler her haksızlığa karşı olduğumuz için bu seçimlerde haklı olanın kazanması için, barışın ve kadınların yaşam hakkını kazanması için buna uğraşanı kazandıralım.” CHP Ankara milletvekili Aylin Nazlıaka ise ‘Kadın katillere indirim uygulayanlar potansiyel katillere cesaret veriyorlar. Onun için bu yasanın hep birlikte arkasında durmalıyız. Bu yasayı bu ülkenin kadınları için, geleceği için çıkarmalıyız’’ dedi.

İzmir’deki eyleme, öldürülen Pınar Ünlüer ve Eda Okutgen’in aileleri de katıldı ve açıklama yaptılar.

Biz kadınlar neredeyiz? Kadın Hareketi Ayfer Özkoç Merhaba Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’mız Ayşen Gürcan. Merhaba! Hayırlı olsun bakanlığınız, geçici de olsa! Zor bir görev vermişler size aslına. “Neden zor?” derseniz, sizden öncekilerden biliyorum. Görevlerini nasıl layıkıyla yapamadıklarından! Zor bir görev herhalde diye düşünmüşümdür hep. Zira son 10 yılda öldürülen kadın cinayeti verileri bunu söyletiyor bana. Yapamadılar sizden öncekiler, önleyemediler bu cinayetleri. Koruyamadılar biz kadınları. Şimdi siz geldiniz. Hoşgeldiniz! Yalnız duydum ki bir kelam etmiş-

siniz biz kadınlara dair. “Aile içinde ele alınmalı kadınlar” demişsiniz. Perşembe’nin gelişi, Çarşambadan belli oldu şimdiden, desenize! Bu tür söylemlerin, kaç kadının hayatına mal olduğunu biliyor musunuz acaba? Bilmiyorsanız beni bir dinleyin hele! Şimdi sayın bakan; Biz kadınlar neredeyiz, biliyor musunuz? Serpil Erfındık için Bayraklı / İzmir Adliyesi’ndeyiz. Güllican Özbir için Kartal Adliyesi’ndeyiz. Duygu Bayrak için Ankara Adliyesi’ndeyiz. Emine Börü için Diyarbakır Adliyesi’ndeyiz. Sedef Berberoğlu için Muğla Adliyesi’ndeyiz. Huriye Kara için Eskişehir Adliyesi’ndeyiz. Emine Baş için Bilecik Adliyesi’ndeyiz. Burcu Çiftçi için Adana Adliyesi’ndeyiz.

Gamze Uslu için Nazilli/Aydın Adliyesi’ndeyiz. Nazmiye-Naciye Çam için Akhisar / Manisa Adliyesi’ndeyiz. Merve Ciblavi için Karaman Adliyesi’ndeyiz. Özlem Selek için Afyon Adliyesi’ndeyiz. Ayten Şen için Mardin Adliyesi’ndeyiz. Gülsüm Çelik için Şanlıurfa Adliyesi’ndeyiz. Dilan Doğan için Doğubeyazıt Adliyesi’ndeyiz. Arzu Boztaş için Yozgat Adliyesi’ndeyiz. Berivan Yaprak için Bursa Adliyesi’ndeyiz. Fatma Karaca için İskenderun / Hatay Adliyesi’ndeyiz. Deniz Aktaş için Antalya Adliyesi’ndeyiz. Vecibe Bakırcı için G.O.P / İstanbul Adliyesi’ndeyiz. Emine Asan için Çağlayan Adliyesi’ndeyiz. Fatma Coşkun için Akşehir Adliye-

si’ndeyiz. Özgecan Aslan için Tarsus Adliyesi’ndeyiz. Bitti mi sandınız? Bitmedi. İçim acıyor, yazamıyorum devamını! Şimdi, belki sizin haberiniz yoktur ama, biz kadınlar her gün, kendi hayatımız hakkında karar vermek istediğimiz için öldürülüyoruz. Ve biz kadınlar; Gördüğünüz üzere Türkiye’nin bütün şehirlerinde, adliye önlerindeyiz. Kadın katillerine “ağırlaştırılmış müebbet” cezası verilmesi için mücadeledeyiz. Sizin görmediklerinizi, duymadıklarınızı ve de sebep olduklarınızı size duyurmak için meydanlardayız. Tek yürek, tek ses haykırıyoruz, “Kadın Cinayetlerini Durduracağız” diye. Bizim nerde olduğumuzu biliyorsunuz artık. Peki, Siz BiZiMLE MiSiNiZ?


EMEK

08

01 Eylül 2015

Manisa’da 19 tarım işçisi yaralandı

Devletin denetimsizliği sonucunda işçilerin güvenlik önlemleri alınmamaya devam ediyor. Devletin çalışma koşullarını denetlemesini beklerken, işçilerin ulaşımları bile doğru düzgün sağlanmıyor ve devletin hala bu konuda bir incelemesi yok. Manisa’nın Şehzadeler ilçesinde tarım işçilerini taşıyan bir traktör yol kenarındaki sulama kanalına devrildi, aynı yönde seyir halinde olan başka bir traktör de devrilen araca çarpmamak için direksiyonu kırdı ve o da sulama kanalına devrildi. Aracın devrilmesiyle iki traktörün romörkunda bulunan 19 işçi yaralandı. EMEK

Soma Davası ara karar açıklandı:

TCDD işçileri grev kararı aldı

Devletin denetimsizliği cezasız kaldı

Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’ne bağlı 16 no’lu iş kolunda faaliyet gösteren işyerleri olan Haydarpaşa ve İzmir Limanları ile Vangölü Feribot Müdürlüğü’ndeki işçileri kapsayan, 25 dönemdir Liman-İş sendikası ve TCDD arasında imzalanan TİS görüşmelerinde 26.dönemde anlaşma sağlanamadı. Görüşmelerin uyuşmazlıkla sonuçlandığını bildiren Liman-İş Sendikası Merkez Yönetimi, grev kararı aldığını duyurdu. Liman-İş yönetimi, üyelerinin çıkarlarını korumak içinTCDD’ye bağlı 16 no’lu iş kolunda örgütlü oldukları tüm işyerlerinde greve çıkacaklarını belirtti. EMEK

Antalya’da otel inşaatı çöktü: 7 işçi yaralandı

Antalya’nın Serik ilçesine bağlı Belek Mahallesi’ndeki Belek Granada Otel’in inşatında beton dökümü yapılırken inşaatta kullanılan malzemenin kalitesiz olmasından dolayı inşaatın ikinci katı çöktü, 7 işçi yaralandı. Çevredeki insanlar tarafından yapılan ihbar üzerine çöken inşata çok sayıda ambulans, itfaiye ve polis ekibi yönlendirildi. Yaralanan yedi işçi ambulanslarla Serik ilçesindeki hastanelere götürüldü. İşçilerin sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Henüz inşaat halindeyken bile çöken bir binanın tamamlanması Antalya halkını korkutuyor. EMEK

01 eylül SALI 2015

sayı: 200

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek önder Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684

Soma Davasında ara karar açıklandı. Sanıkların verdikleri ifadeler sonucunda maden ocağında yaşanan katliamda yetkililerin ve patronların suçlu olduğu kanıtlanırken, devlet ile patron arasındaki yolsuzluk ilişkileri de ortaya çıktı. Katliamın yaşanmasında devletin denetimsizliğinin neden olduğu da ortaya çıktı ancak devlet yetkilileri hakkında yargılanma talep edilmedi. emek mecit bozkan

Devletin denetimsizliği ve işverenin güvenlik önlemleri almaması sonucu Soma maden ocağında 301 işçinin hayatını kaybettiği faciaya ilişkin Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, 8’i tutuklu 46 kişinin yargılandığı davada ara karar açıklandı. Davada önceki duruşmalarda sanıklardan alınan ifadeler, iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını ortaya çıkarırken devletin maden ocaklarını denetlemediğini de kanıtlamıştı . Maden ocağının genel müdürünün AKP mitingine işçi götürdüklerini itiraf etmesiyle, işveren ve devletin arasındaki yolsuzluk ilişkileri de açığa çıkmış oldu. Davada alınan ara kararda da, devletin denetimsizliğini ortaya çıkarabilecek incelemeler reddedildi. Kararda, tutuklu sanıkların iletişim kayıtlarının ve Soma A.Ş.’nin banka hesaplarının

kontrol edilmesi talebi reddedildi. Bu kararla, facianın sorumluları hakkında daha net kanıtlara ulaşılması engellendi. DİSK ve TMMOB gibi kurumların vekillerinin davaya katılma talepleri ise suçtan doğrudan zarar görmemeleri nedeniyle reddedildi. Müşteki avukatlarının, tutuksuz sanıkların hala Soma A.Ş. bünyesinde çalıştığı ve bir kısım tutuksuz sanığın faciada sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle tutuksuz sanıkların tutuklanması talebi kabul edilmedi ancak tutuksuz sanıkların mahkemeye gelmediği durumda zorla getirilmesine karar verildi. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların, tutuklanma sebebinin meşru olması nedeniyle tahliye taleplerini de reddetti. Ailelerin avukatları Alp Gürkan’ın “Bu holdingin patronu benim” sözlerini hatırlatarak, Gürkan’ın sanık olarak yargılanmasını da talep etti. Mahkeme heyetinin ,avukatların bu talebini

kabul etmesinin üzerine Alp Gürkan davada 1 numaralı sanık olarak yargılanacak. Mahkeme heyetinin kararıyla dava 13 Ekim tarihine ertelendi. DAVADAN HALKIN BEKLENTİSİ: SUÇLULARIN TÜMÜ YARGILANSIN Davada sanıkların ifadeleriyle, 301 işçinin öldüğü katliamın yaşanmasında devletin denetimsizliğinin de sebep olduğu ortaya çıktı ancak devlet yetkililerine yargılanma talep edilmedi. Soma faciasından kısa bir süre önce CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in Soma maden ocağına ilişkin rapor hazırlaması ve Meclis’e soru önergesi vermesinin dikkate alınmaması, devletin işyerlerindeki denetimsizliğinin en önemli kanıtını oluşturuyor. Soma ve Ermenek gibi maden katliamlarından sonra madenlerde denetimlerin arttırılması yerine başka maden katliamlarının önünü aça-

cak yönetmeliklerin hazırlanması, bu ülkede devletin işçiler için değil patronlar için çalıştığını ortaya çıkarıyor. Soma davasında sorumlu işverenlerin cezalandırılması emsal bir karar oluşturacak, diğer maden patronlarını önlem almaya zorlayacak ancak devletin denetimsizliği böyle sürerse ve devlet tarafından iş güvenliği önlemlerinin alınmamasını teşvik eden yasalar çıkarılmaya devam ederse soma benzeri katliamlar yaşanmaya devam edecek. Bu yüzden işçi ölümlerine son vermek için, sorumlular, işveren de devlet yetkilisi de olsa yargılanmalı ve devletin ilgili kademelerine işçilerin ölmemesi için görevlendirme yapılması gerekiyor. Somadaki ailelerin, işçilerin ve halkın bu davadan beklentisi katliamdaki bütün sorumluların yargılanması ve tekrar böyle katliamların yaşanmaması, işçilerin ölmemesi için devlet tarafından önlemler alınmasıdır.

Bursa’da denetimsizlik can aldı Bursa’nın Harmancık ilçesinde bulunan ve son bir aydır krom çıkarma çalışmalarını taşeron bir şirketin yaptığı Hayri Öğelman Krom Maden Ocağı’nda göçük meydana geldi. Meydana gelen göçükte Mustafa Evren adındaki işçi hayatını kaybetti. Ramazan Alçı ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Ramazan Alçı’nın hayati tehlikesinin bulunduğu belirtildi. Devletin denetimsizliği ve devlet tarafından çıkarılan yasa ve yönetmeliklerin sonucu olarak patronların önlem almadan işyeri çalıştırmasına müsade edilmesi, önlem

alınmayan ve çalışma güvenliği bulunmayan bu işyerlerinden her gün işçi ölümü haberlerinin gelmesine neden oluyor. Devletin özellikle taşeron işletmelerde iş güvenliği önlemi alınmadan işyeri çalıştırmaya müsade etmesi; taşeron işletmelerde işçi ölümlerinin ve işçi yaralanmalarının artarak devam etmesine neden oluyor. Bursa’daki maden ocağında da işletmeyi taşeron bir şirketin devralmasından kısa bir süre sonra göçük meydana gelmesi, işçi ölümlerinin yaşanmasında işveren kadar devletin de suçlu olduğunu kanıtlıyor. EMEK

Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Büro emekçileri savaşa karşı açıklama yaptı KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası(BES) Ankara 1 ve 2 No’lu şubeleri, Erdoğan’ın başkanlık savaşına ilişkin ortak basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan BES Ankara 2 No’lu Şube Başkanı Mevlüt Çakmak “7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını kabullenemeyen AKP ve onun kurucu diktatörü Erdoğan, ülkeyi yeniden dönülemez bir kaos ortamına sürüklüyor. 7 Haziran seçimleri sonrası Erdoğan’ın başkanlık sevdası-

nı nasıl yerle bir ettiysek, bugün de AKP ve Erdoğan’ı geriletmek için her türlü demokratik tutumu alacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz” diyerek Erdoğan’ın başkan olabilmek için savaş çıkardığı, insanları öldürmekten çekinmediğini ve büro emekçilerinin savaşa karşı barış mücadelesini yükselteceğini belirtti. Seçimle giden Erdoğan ve AKP’nin savaşla dönmemesi için de 1 Kasım seçimlerinde demokratik bir mücadele vereceklerini belirtti. EMEK


09

EMEK İşten atmalara ORS işçisinin cevabı: Direniş 01 Eylül 2015

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Kazanan kavga etmez Seçim tarihi de belli oldu, olan oldu. Şimdi ne yapacağız, sorular çok, cevaplar zor. Seçim olacak mı? Olacak. Erdoğan kendine bağlı ordusuna Kenan Evren gibi darbe yaptırmazsa olacak. Asker ölümlerini memnuniyetle seyretmezse olacak. Doğu’da çoluk çocuk demeden katliam yapmaktan vazgeçerse olacak. Seçilmiş belediye başkanlarını tutuklatmazsa olacak. Kendini övmeyen gazetelere baskın yapmazsa, kapatmazsa olacak. Mümkün mü, 59 gün içinde bunların yoluna girmesi? Olabilir de olmayabilir de. Yanıtı zor. Büyük ihtimal bu karışıklığa rağmen 1 Kasım’da seçimler olacak. Millet önceki seçimlerden alışkın nasılsa sabaha kadar oyunun başında bekleyecek. Daha gözüaçık olacak, canı kanı pahasına oyuna sahip çıkacak. Her türlü yaratılıcılığı göstererek gram oy sahtekarlığına izin vermeyecek, iddia ediyorum. Ama tutuklamalar, baskınlar,tehditler son sürat devam edecek. O kadar da olsun artık. Erdoğan bunu da yapamayacaksa nasıl olacak, ne diye başımıza seçildi. Oturan değil, koşan o. En uzun boylumuz o. *** Tuğrul Türkeş güya PKK’ye devlet bekasını teslim etmemek için kabineye girmiş. Tek başına ülkücü camianın başı, tek başına milliyetçiliğin sembolü, tek başına vatansever. Breh, breh. Gücünü nerden alıyor, babasından. Pek taptıkları Osmanlı padişahları bile babalarından ileride olmak için çalıştı, çırpındı. Mirasyedi Türkeş’i kimse taktir etmedi. MHP, elinin tersiyle itti, konuyu kapattı. Örgütün kararlarına uymamak insanı pespaye yapar, tek kişilik örgüt olmaz, onun adı dönekliktir, davayı satmaktır. Tuğrul Türkeş’te kendi camiasında böyle anılacaktır, hiç şüpheniz olmasın. *** 1 Kasım seçimleri nin sonuçları ne olacak? AKP’nin oyları düşecek. Saadet ve Büyük Birlik Partisi’ne verdikleri arpalıklara rağmen. Teyzeler, “kazanan kavga etmez “ diyor, açın interneti okuyun. CHP’ nin oyları artacak. Koalisyon yapalım diye uğraştılar, tabanın homurdanmasına rağmen risk aldılar. Doğu Perinçek ve Emine Ülker Tarhan yakınları kulak kesilecek, CHP’nin demeçlerine. Kürtlerden haz etmeyen ama demokrasi iyidir diyen sağ liberaller de sandık başına gidecek. Bu da hiç fena değil CHP için. MHP’ nin de oyları düşecek. Halk “herşeye karşı” dan pek hoşlanmaz. Bayrak için savaşsaydın, devleti böldürmeseydin diyecek, ateşe atsaydın kendini, zaten mecliste Kürtlerle oturmuyor musun, elini daha da güçlendirseydin diyecek. Tuğrul Türkeş mantığı. Doğru ama örgüt kararı ile tek başına değil. Nihayetinde toplum kendi çıkarı için istikrar ve güven ister. MHP, kendi topluluğuna korkak ve yalnızca laf eden bir parti görünümü verdi. MHP’ nin tabanı ilkeler manzumesinin hikaye olduğunu görüyor. Bu politakanın mantıki sonuçları iç savaş istemeleri ama hem Kürtler çok kuvvetli hem de bu ateş onları da yakacak... Bu da MHP’nin çelişkisi. *** Gelelim bize. Kan ve gözyaşı bizi bekliyor. Hem barış için öleceksin, hem Erdoğan’a gününü göstereceksin, hem AKP’yi daha da gerileteceksin. Bi de en az %15 diyeceksin. Çok zorlu bir dönem bizi bekliyor. Bunların hepsi olabilir mi? Olabilir. Barış için öleceğiz. Yarbay konuşmaya devam edecek. Barış için açıklamalara devam edeceğiz. Teyzeler konuşacak. Barış için HDP’ yi için çalışacağız. Barış için “demokrasi istiyorum” diyen her kesimi içimize alacağız. Barış için Barış Blokunu, bir bütün olarak HDP seçim bürosu olarak harekete geçireceğiz. Barış için kayıtsız koşulsuz Kürt Halkı’nın yanında olacağız. 1 Kasım’da halklarımıza “kazananın kavga etmediği” bir memleketi armağan edeceğiz. fadiktemizyurek@gmail.com

ORS’nin Ankara fabrikasında geçtiğimiz aylarda elde ettikleri kazanımlarını isteyen 500’den fazla işçi işten atıldı. Bunun üzerine işçiler fabrika önünde oturma eylemine başlarken, işten atılmayan işçilerin fabrikaya girişlerine ise izin verilmiyor. İşçiler, herkes işe alınana ve şartlar kabul edilinceye kadar direnişe devam edeceklerini söylüyorlar. başlarken, işten atılmayan işçile- Türk Metal patronla elele işçi rin fabrikaya girişlerine ise izin aramaya başladı Metal işçilerinin ülke gene- verilmedi. Direniş devam ettiği sırada patrolinde ayağa kalktığı günlerde nun yıllık izinde olan işçileri de direnişe geçen ve Türk Metal’den ‘Herkes işe alınana işten çıkardığı haberi geldi. İşçiler topluca istifa edip patrona masada kadar direnişe devam’ ise Türk Metal ve patronun birlikte taleplerini kabul ettiren Ortadoğu Fabrika önünde bir açıklama yapan hareket ettiğini, Türk Metal’in işRulman Sanayi (ORS) işçileri, ara- işçi sözcüleri, ORS patronunun çi alımına aracılık ettiğini ve hatta dan geçen 3 aylık zaman diliminde kendilerine bir protokol dayattı- Sincan Organize Sanayi Bölgesi ile verilen sözlerin tutulmaması ve top- ğını, bu protokolü kabul etmeyen OSTİM’de ilanlar astığını iddia etti. lu sözleşmenin hayata geçirilmesini işçilerin işten ayrılmasını istediğini sağlayacak protokolün imzalanma- ifade etti. Patron direnişi bölmeye çalışıyor ması üzerine üretimi durdurdu. ŞirFabrikada çalışma şartları düzel- Yüzlerce işçiyi işte atan patron ise ket patronu ise işçilerin eylemine meden ve verilen sözler tutulmadan direnişi bölmek için iş akdini feshet500’den fazla işçiye bir cep telefonu işbaşı yapmayacaklarını belirten mediği işçilere iş başı çağrısı yaptı. mesajıyla işten atıldıklarını duyura- ORS işçileri, herkes işe alınana ka- Direnişin sürmesi üzerine açıklama rak yanıt verdi. dar direnişi sürdürme kararı aldı. yapan patron işçileri hem tehdit etti ORS patronunun, işçileri iş- Aynı zamanda ORS işçileri, çalışma ve hem de direnişi bölmek için iş akten atmasına fabrikadaki tüm barışını tek taraflı bozduğu gerek- di feshedilmeyen işçilere şu çağrıda işçiler direnişe geçerek birlikte çesiyle patron hakkında Çalışma bulundu: “Bu süreçte iş akdi feshekarşılık verdi. İşten atılan işçiler ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na da dilmeyen bütün işçilerimiz dönerek fabrika önünde oturma eylemine şikayet dilekçelerini gönderdi. iş yerinde çalışmaya devam edebilir. emek SILA GEMİCİOĞLU

Aksi durumda yönetimin hiç arzu etmediği 6356 sayılı sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanunu ile 4857 sayılı iş kanunu hükümleri çerçevesinde yasal hakların kullanılacağı ve zararlarımızın tazmin edileceği hususunu sizlere hatırlatmayı vicdani bir görev sayarız”. ORS’de ne olmuştu? Metal işçilerinin Türk Metal ve MESS’e karşı başlattığı mücadelenin önemli adreslerinden biri, Ankara’daki ORS fabrikasıydı. ORS’de çalışan 1600 işçinin tamamına yakını Türk Metal’den istifa etti. Patronun, işçilerin seçtiği sözcü Kazım Ercan’ı tanımaması üzerine işçiler, bir günlük iş durdurma eylemi yaptılar. Bu eylem üzerine işveren, hem işçilerin seçtiği sözcüleri tanıdı hem de Renault’da verilen hakların çok daha fazlasını vereceğine söz verdi.

Karayolları işçileri mesai yapmadı İzmir’de Karayolları 2. Bölge Müdürlüğüne bağlı 24. Şube Şefliğinde çalışan işçiler, ücretlerini alamadıkları için geçtiğimiz hafta başı iş durdurma eylemi yaptı. Bunun üzerine taşeron firma, işçilerin kendi aralarında temsilci olarak seçtiği 4 işçiyi işten attı. Ertesi gün işe çıkan işçiler arkadaşlarının işten atıldığını öğrenince tekrar iş bırakarak işyerine döndü. Firma yetkilileri ile toplantı yapan 80 işçi, atılan arkadaşları alınmazsa çalışmayacaklarını bildirdi. Konu ile ilgili olarak işyerine gelen ve şirket yöneticileri ile görüşen Yol-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Süleyman Okutan yaptıkları görüşme sonucunda 4 işçinin işe geri

dönmesi noktasında anlaşıldığını belirtti. Dört yıl önce mahkeme kararı ile kadro hakkı kazandıkları halde hâlâ ihale ile çalıştırılan Karayolları işçileri ile ilgili son ihaleyi Erzurumlu Özdemirler İnşaat isimli firma almıştı. 1150 lira çıplak maaş ile işçileri çalıştıracağını belirten ve geçen ayın 20’sinde işi devralan firma yetkilileri işçilere sadece 10 günlük ödeme yaptı. Yeni firmanın işi almasından bu yana bir aydan fazla süre geçmesine rağmen 10 günlük ücretleri yatırılan işçiler bugün sabah işi durdurdu. İşçilerin bir önceki firmadan da 15 günlük ücret alacakları ile bir yıllık tazminat alacakları bulunuyor. EMEK

Kocaer Haddecilik’te işçiler taleplerini kabul ettirdi Kocaer Haddecilik’in A2 fabrikasında geçtiğimiz hafta işçiler sınırsız olan çay haklarının günde 2 defayla sınırlandırılmak istenmesi üzerine 2 saat iş durdurmuş ve patron temsilcileri ile yapılan görüşmelerin ardından sınırsız çay haklarını geri almıştı. İş durdurma eylemi sonrasında fabrika yöneticileri işçilerin iş bırakma eylemini örgütlediğini düşündüğü Yücel Memiş isimli bir işçiyi işten çıkardı. Bunun üzerine A2’de sabah vardiyasında işçiler iş bıraktı. İş bırakan işçilerin 2 talebi vardı: İşten atılan arkadaşlarının işe geri alınması ve bölüm şefinin fabrika-

dan uzaklaştırılması. İşçiler, patron temsilcilerine taleplerini iletti ve şirket yöneticileri 4’e kadar izin verilmesini istedi. 4’te kararını açıklayan şirket yöneticileri bölüm şefinin fabrikadan uzaklaştırılmasını kabul ettiklerini ve ancak işten atılan işçinin geri alınmayacağını söyledi. Yönetimin tüm talepleri kabul etmemesi üzerine A2’nin 4-12 vardiyası da iş bıraktı. İş bırakan işçiler de evlerine dönmeyerek fabrika önünde bekleyişe geçti. İş bırakma eyleminin yayılması üzerine patron temsilcileri geri adım atarak işten atılan işçiyi de geri almak zorunda kaldı. EMEK


genclık

10

01 Eylül 2015

Öğrencilerden para alınması sistemi kaldırılmadı, yalnızca adı değişti

“Harç” değil “Öğretim gideri”

“Demokratik” haksızlık

7 Haziran seçimlerinde ikametgah sorunu yaşayıp YÖK’ün “Öğrencilerin kendi memleketlerinde anayasal ve demokratik seçime katılma haklarını kullanabilmeleri için 5-9 Haziran 2015 günlerine ders veya sınav konulmaması, konulmuşsa sınav takviminin buna göre değiştirilmesi” açıklamasıyla son anda yapılan tatiller yüzünden sınavları ertelenen, uçak biletleri yanan üniversitelilerin bu seçim de oy kullanma sorunu ortaya çıktı. Bu seçimde öğrencilerin adres beyanı için 2-9 Eylül arası başvurması gerekirken birçok üniversite akademik takvime göre 14 Eylül’de açılıyor. GENÇLİK

Türkiye’nin en iyisi İstanbul Üniversitesi Hükümet yetkilileri harçlarla ilgili düzenlemeden sonra “üniversite harçlarının ikinci öğretimler dışında kalktığını” açıklamıştı. Yandaş medya bu değişikliği “eğitim artık parasız” diyerek sundu. Kayda giden açıköğretim ve ikinci öğretim öğrencileri “öğretim gideri” adı altında para ödemeye devam ettiler. Peki nedir bu harç, katlamalı harç? gençlik Elif Yağarkar

Öncelikle 2012 yılında üniversite harçlarının kaldırılmasının ardından okulu uzatan öğrencilerden, uzattıkları yıllara göre katlamalı olarak katkı payı ve öğrenim ücreti alınacağı açıklanmıştı. Üniversite öğrencilerinden gelen tepkiler üzerine bu karar geri çekildi, daha sonra 2014-2015 yılı eğitim öğretim döneminin başında Recep Tayyip Erdoğan’ın isteği üzerine YÖK tarafından harçlar bu sefer katlamalı olarak geri getirildi. Üniversiteliler ise “Makarna almaya bile paramız yok, birde okumak için paramı ödeyeceğiz?” diyerek katlamalı harçlar karşısında direnmişti. Gelen tepkilerden sonra geri adım

atan YÖK bir açıklamayla katlamalı harçların durdurulduğunu açıklamıştı. Katlamalı harçların kaldırılması ise ‘parasız eğitim var’ furyasını geri getirdi. Ancak ikinci öğretim ve açıköğretim öğrencileri 205 lira ile 4268 lira arasında harç ödemeye devam ediyor. Öğrenciler direndi, YÖK geri adım attı Öğrencilerin her ilde yaptıkları eylemleri ve mücadelerinin sonucu katlamalı harçlar durduruldu. Kararın ardından AKP hükümeti “Eğitim artık parasız”, “Harçları kaldırdık” diyerek meydanlarda reklamını yapmayı ihmal etmedi. Ancak asıl bilinmesi gereken şey katlamalı harçların kaldırılması öğ-

rencilerin direnişinin, eylemlerinin, gece nöbetlerinin kısacası gençlik hareketinin mücadelesinin eseridir. Sadece devlet üniversiteleri değil apolitik olarak nitelenen vakıf üniversiteleri de harçlara direnmişlerdi. Yaptıkları eylemlerle tavırlarını ortaya koyan başta Piri Reis Üniversitesi olmak üzere, Bahçeşehir, Doğuş ve Fatih Üniversitesi’nde üniversitelerin yıllık ücretlerine yapılan astronomik zamlara ve yemek fiyatlarında gidilen artışlara karşı öğrenciler yürüyüşler ve imza kampanyaları düzenleyerek durumu protesto etmişlerdi. Harçlarla ilgili son kararda üniversitelerde 2015-2016 Eğitim ve Öğretim yılında birinci öğretim, ikinci öğretim, uzaktan öğretim ve

açık öğretim öğrencilerinin ödediği harç miktarlarına zam yapılmadığı duyuruldu.

İstanbul Üniversitesi’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, yükseköğrenim alanında en etkili değerlendirme otoritelerinden biri olarak kabul edilen, her yıl en iyi üniversiteler sıralamasını yapan Çin’deki Jiao Tong Üniversitesi, “Dünyanın En İyi 500 Üniversitesi” listesini yayımladı. Listeye, Türkiye’den tek giren İÜ oldu. İstanbul Üniversitesi, 10. kez dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasında 415. oldu, mezunlarının başarısına göre 130, yayın sayısına göre 297, öğretim üyesi başına düşen yayın sayısına göre de 349. sırada yer aldı.GENÇLİK

Marmara İletişim’e ‘adrese teslim’ dekan! YÖK’ten yapılan açıklamayla 47 fakülteye dekan atandı. Ataması yapılan dekanlar arasından Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne atanan Ergün Yıldırım tartışmalara yol açtı. Rektörlük, 2 Haziran 2015’de profesör ve doçent alınacağı ilanı vermiş, Marmara İletişim Mezunları Derneği (İLMED), 25 Haziran tarihli açıklamasında ilanı “adrese teslim” olarak niteleyerek Ergün

Yıldırım’ı işaret etmişti, atanmasının ardından İLMED, “Dışarıdan dekan istemiyoruz” başlıklı açıklamasında rektörün ilanını “adrese teslim” olarak nitelendirdi, Yıldırım’ın fakülteye alınması için “Yukarıdan baskı var” dediği iddia edilen Rektör Prof. Dr. Mehmet Emin Arat’ın, “Yıldırım’ın eksik puanlarını tamamlayarak ilana yeniden başvuracağını” söylediği bilgisi de yer aldı. GENÇLİK

Memur atamaları durduruldu Tüm kamu kuruluşlarında bazı istisnalar haricindeki atamaların durdurulduğuna dair Başbakanlık Genelgesi Resmi Gazete’nin 31 Ağustos tarihli sayısında yayımlandı. Genelgeye göre, ancak kamu hizmetlerinde aksamaya meydan verilmemesi amacıyla ivedi ve zorunlu hallerde istisnalar dışında yapılacak atamalar için Başbakanlıktan izin alınması gerekecek. İKİNCİ TALİMATA KADAR DURDURULAN ATAMALAR KPSS sonuçlarına göre merkezi yerleştirme sonucunda yapılacak atamalar, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı ve Diş Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı sonucunda atanmaya hak kazananların atanmaları, Doçent ve profesör kadrolarına yapılacak atamalar, 657 sayılı Kanun’un 53. maddesi kapsamına giren eski hükümlü atamaları - 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 1. ve ek 6. maddeleri kapsamına giren atamalar, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askeri personel atamaları, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 22. maddesi uyarınca

yapılacak atamalar, Devlet burslusu olarak yurtdışına gönderilen öğrencilerin akademik eğitimlerini tamamlamalarını müteakip atanmaları, Zorunlu yer değiştirmeye tabi atamalar, Eş durumu ve mazeret nedeniyle yapılacak naklen atamalar, Vatani görevlerini yapmak üzere görevlerinden ayrılıp terhislerini müteakip tekrar eski görevlerine dönmek isteyenler ile ücretsiz izin bitimi yapılacak atamalar, Mükteseben yapılacak derece terfileri ve görevde yükselme sınavı sonucunda yapılacak atamalar, Yargı kararlarının uygulanması nedeniyle

yapılacak atamalar, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun ek 1. maddesi ile 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’nun ek 1. maddesi kapsamına giren atamalar, Müfettiş raporu veya soruşturma sonucu yapılması gereken atamalar, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkına Kanun’un ek 7. maddesi kapsamına giren atamalar hariç olmak üzere her statüdeki personelin görev ve unvan değişikliği niteliğinde olanlar dahil naklen veya açıktan atamaları, ikinci bir talimata kadar durduruldu. GENÇLİK

Ege’de homeopati kavgası

İstanbul Üniversitesi’nin “yandaş” olarak tanınan rektörü Mahmut Ak ününün hakkını veriyor. Eğitim yılı içinde okulda bir kere bile görünmeyen, öğrencilerin “Yandaş Rektör bu üniversitede elini kolunu sallayarak gezemez.” dediği Ak, tatili fırsat bilerek önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile üniversite kampüsü içinde iftar yaptı, şimdi de AKP’li veklillerle görüşüyor. AKP Milletvekili Fatma Benli, Mahmut Ak’ı ziyaret etti, İÜ Rektör Yardımcısı, İÜ Rektör Danışmanı ve İÜ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü ve Av. Yasemin Güllüoğlu da hazır bulundu.GENÇLİK

Oxford’da 3 Kadın

Magdolna Hargittai tarafından kaleme alınan ve Oxford Üniversitesi Yayınları tarafından yayınlanan Women Scientists-Reflections, Challenges, and Breaking Boundaries (Bilim Kadınları-Düşünceler, Zorluklar ve Sınırları Aşmak) isimli kitapta üç Türkiyeli bilim kadını da yer aldı. Dört kıtadaki 18 ülkeden alanında başarılı olmuş bilim kadınlarının konu edildiği kitabın, “Türkiye’de Bilim Kadınları” başlıkları bölümünde Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, Prof. Dr. Gülsün Sağlamer ve Prof. Dr. Ayhan Ulubelen’in hayatları ve çalışmaları hakkında bilgi verildi. GENÇLİK


LISENIN GUNDEMI

11

01 Eylül 2015

Kurslar nasıl olacak?

Yazın ne yapmalı? Andre Rieu Müzik

Dünyanın tüm müzik otoritelerince bu yüzyılın en önemli müzisyenlerinden biri kabul edilen André Rieu, yepyeni gösterisi ve muhteşem şovuyla bir kez daha 5-7 Kasım tarihinde Türkiye’ye geliyor. İstanbul ve Ankara’da sahne alacak. Eğitim

Nedir? Videoları İnternet Kanalı

“Nedir?”, neyin ne olduğunu esprili aynı zamanda toplumsal olaylara değinen bir dilde anlatılan videolardır. Uzun zamandır video yapan kanal son günlerde sosyal medyada bir hayli ünlendi. Örneğin, Kadın Nedir, Koalisyon Nedir, Diktatör Nedir, Kentsel Dönüşüm Nedir... Eğitim

Kİtap

Küçük Prens Antoine de Saint-Exupéry Dünyanın en çok satan ve okunan kitaplarından biridir. Eserde bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılır. Sahra Çölü’ne düşen pilotun Küçük Prens’le karşılaşması ile başlayan kitap yirmi yedi bölümden oluşur. Unutmayın bu yıl basımının 70. yılı olduğu için Küçük Prens yılı. İyi okumalar...Eğitim

3 İdiots Film 3 İdiots filmi, Hindistan’ın en iyi mühendislik okulundaki üç arkadaşın dostluklarını ve hayatını anlatırken eğitim sistemini eleştirmektedir. Eğitim sistemini hem komik hem de etkileyici bir dil ile eleştiren film Hindistan’da tüm zamanların en yüksek gişe rekorunu kırdı. İyi seyirler... Eğitim

Anayasa Mahkemesi’nin dershaneler kararı üzerine özel eğitim kursu haline gelecek dershanelerin nasıl bir çerçeve programda olacağı açıklandı. Kursların kuralları keskin; Fizik, kimya, biyoloji kursu verecek kurslarda laboratuvar mecburi tutuluyor. Aynı zamanda her kursta en 20 metrekarelik kütüphane zorunlu. eğitim ece berfin karagöz

MEB, dershaneler dönüşümünü tamamladıktan sonra yürütmeyi durdurma kararı veren AYM’nin kararının ardından özel öğretim kursu olarak eğitim verecek kurumların çerçeve programı belirlendi. Dönüşen dershanelerin özel eğitim kurslarındaki öğrenci sayısı en fazla 16 öğrenci olabilecek. Aynı zamanda kurslarda; fizik, kimya ya da biyoloji kurslarından birini veya hepsini veren kurslarda eğitim laboratuvarı bulundurmak zorunluluğu da getirildi.

Kursların Zamanları da Kısıtlı Özel Öğretim Kursları Çerçeve Programı’na göre kurslar Türk dili ve edebiyatı, matematik, fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya, felsefe (felsefe, sosyoloji, psikoloji, mantık) bilim gruplarından en fazla 3 bilim grubunda hazırlanmış programı onaya sunabilecek. Her bir program için haftada en az 3 veya en fazla 8 saate kadar ders verilebilecek. Kurslar öğretim yılı içinde en az 18, en fazla 36 hafta olmak üzere planlanabilecek. Laboratuvar, Kütüphane Şartı Kursların ders programları ha-

zırlanırken, kursiyerlerin bilime olan ilgileri, o alanda ilerlemeleri ve bilgilerini arttırmaları, diğer bilim dalları ile olan ilişkilerini kavramaları hedeflenecek. Kurs tarafından programda herhangi bir değişiklik yapılmak istendiğinde tekrar onaylanmak üzere bakanlığa gönderilecek. Kurslarda bilim derslikleri oluşturulacak. Kurslarda konuların işlenişinde gerekli araç gereçler ile deney malzemeleri açıkça belirtilecek. Kurslarda bir sınıftaki öğrenci sayısı en fazla 16 olacak. Özel öğretim kurslarında en az 20 metrekare kütüphane

bulunması şartı da getirildi. Öğrencilerin kafası karışık MEB, bu düzenlemeleri hiçbir şey olmamış gibi açıklıyor fakat öğrenciler ve veliler tedirgin. AKP cemaat kavgasında en çok etkilenenler tabiki de öğrenciler ve veliler olmuştu. Sınavlarla dolu eğitim sisteminde okulun eksiklerini sadece dershanelerde doldurabilen öğrenciler gelecekleri için endişeliydiler. Fakat Anayasa Mahkemesi’nin son dakika kararı yeniden bir karmaşa yaşattı. Bu düzenlemeler ise öğrencileri ve velileri halen daha rahatlatmış durumda değil.

Servis ücretleri açıklandı

Ankara, İstanbul ve İzmir’de 2015-2016 eğitim öğretim yılı okul servislerinin zamlı ücretleri belli oldu. Ücretlere İstanbul’da yüzde 5, Ankara ve İzmir’de yüzde 7’ye varan artışlar yapıldı. İstanbul Umumi Servis Aracı İşletmeleri Esnaf Odası yüzde 10 zam talep etti ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) yüzde 5 zammı uygun gördü. İstanbul’un açıklanan fiyatları ise şu şekilde: 23-25 kilometre arası 390 liraya yükseltilirken, 25 kilometreyi aşan her kilometrede ise 3,36 lira eklenecek. Ankara Servis Aracı İşletmecileri Odası, yüzde 5-7 arası

artışlar yapıldığını açıkladı. Yıllık bin 260 lira olan 0-3 kilometre arası servis ücreti, bu yıl bin 350 liraya çıkarıldı. 15 kilometreyi aşan her kilometre için ise yıllık ücret 37 liradan 39 liraya çıkarıldı. İzmir’de ise yıllık bin 17 lira olan 0-3 kilometre arası ücret, bu yıl bin 80 liraya çıkarıldı. 0-20 kilometre arası ücret de bin 926 liradan bin 998 liraya yükseldi. 20 kilometreyi aşan her kilometreye 4 lira eklenecek, rehber personel bulunduran araçlarda fiyatlar yüzde 10 artacak. Benzine gelen zamlar, hayatın pahalı olması her alana yansıdığı gibi servis fiyatlarına da yansıyor. EĞİTİM

18 çocuk öldürüldü

Başkan olamayan Erdoğan’ın başlattığı savaş yüzünden her gün çocuk ölümlerinin haberi geliyor. Açıklanan verilere göre ise bir yıl toplam 18 çocuk öldürüldü. Öldürülen bu çocukların en büyüğü 18 en küçüğü ise 7 yaşında. herhangi bir bir devlet gücü tarafından katledilen çocukların yaşları, ölüm yerleri ve isimleri ise şu şekilde: EKİM: Sinan Toprak (16), Dargeçit, Mardin 8 Ekim: Davut Nas ( 17), Siirt 9 Ekim: Yusuf Çelik ( 17), Kurtalan, Siirt 9 Ekim: Beşir Remazan Arif (8), Nusaybin, Mardin 9 Ekim: Mert Değirmenci(18), Esenyurt, İstanbul 6 Ocak: Ümit Kurt (14), Şırnak, Cizre 24 Ekim: Baver Şeyhanlıoğlu (18), Diyarbakır

14 OCAK: Nihat Kazanhan (12), Şırnak, Cizre 10 Nisan: Serhat Savaş(17), Gaziosmanpaşa, İstanbul 26 Temmuz: Beytullah Aydın (11), Diyarbakır 7 Ağustos: Hıdır Tanboğa (17), Şırnak, Silopi 13 Ağustos: Emrah Aydemir (15) Ağrı, Diyadin Orhan Aslan (16) , Ağrı, Diyadin 19 Ağustos: Fırat Elma (16), İstanbul, Esenler 27 Ağustos: Baran Çağlı (7), Şırnak, Cizre 27 Ağustos: Emin Yanaş (10), Şırnak, Cizre 27 Ağustos: Adem İrtegün (16), Şırnak 28 Ağustos: Mazlum Turan (16), Mardin, Kızıltepe EĞİTİM


ESAS MESELE

12

01 Eylül 2015

fotoğraf:Melih Kaymaz

Kaos ortamı AKP’nin oylarını düşürüyor

Erken seçim maratonu başladı, anket şirketleri sonuçları açıklamaya başladı. Bir yandan ‘oylar değişmedi’ açıklaması gelirken, diğer yandan ‘HDP 3. Parti olabilir’ açıklaması geliyor. En son Gezici Araştırma Şirketi’nin yayımladığı ankette AKP, %3 civarında oy kaybediyor. Sıcağı sıcağına sonuçlar açıklanmışken Murat Gezici ile geçtiğimiz seçimlerden bu yana nelerin değiştiği üzerine söyleşimizi gerçekleştirdik.

RöPORTAJ onur toper

Son seçim anketlerinizi açıkladınız. AKP’nin oyları düşüyor, CHP’nin oyları artıyor. Bunun sebebi sizce

nedir? Kobane olayları sonrasında sayın Erdoğan’ın ‘Kobane düştü düşüyor’ söylemiyle, kürt vatandaşları oy vermemeye başladı. Şu aşamada da asker cenazleri ters tepmeye başladı. 25-30 gün öncesinde AKP’nin oyları %43 ‘e kadar çıkmıştı. Fakat yaşanan kaos ortamının ters teptiği görülüyor. Yani yaşanan kaos ortamının sorumlusu olarak, Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu görülüyor. Örneğin yolsuzluğun yapıldığı iddiası halkın gözünde kabul gördü. Halkın neredeyse %85’i yolsuzluğun yapıldığını ifade ediyor. Ama yolsuzlukla alakalı bu süreçte çok kritik bir gelişme olmadı... Dört bakanın soru önergesiyle mecliste yargılanması vatandaşın

Vatandaş barışı, çözüm sürecini istiyor. Daha önce çözüm sürecine destek azdı, fakat şu an artmış durumdadır.

gözüyle dendi ki, ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Sayın Erdoğan’ın o dönemde planı, dört bakanın yargılanmasını her türlü ertelemekti. Nitekim cumhurbaşkanı seçimi sonrasına erteletti. Yerel Seçimler öncesinde dört bakanın yargılanması arzu edilmiyordu. O yüzden hep ertelediler, fakat kaçamadılar. Genel seçim içerisinde dört bakanın mecliste yargılanmasından dolayı halk dedi ki ateş olmayan yerden duman çıkmaz. O yüzden yolsuzluğun arttığı kanaati ciddi anlamda arttı. Peki bu iç savaş ortamı, AKP’nin oy oranlarını düşürüyor mu sizce? Evet. Dış dünya açısından bir iç savaş olarak değerlendiriliyor ama Türkiye’de terörle mücadele olarak değerlendirenler de var. AKP’nin de, bakış açısını bildiğinden dolayı milliyetçilik yaptığı görülüyor. Yani “ben terörle mücadele ediyorum, bunlar terörist” diyor. HDP’yi itibarsızlaştırmaya çalışılıyor. O yüzden tepki veren kitle var. Hemen 7 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye’nin bir felakete girmesi, bombaların patlatılması ciddi anlamda bir kaostu. Türkiye’de o dönemde AKP çok ciddi anlamda oy artışı yaşamıştır, fakat sonrasında vatandaş şunu diyor: Siz 13 yıldır iktidardasınız, barış dediniz fakat şimdi ne oldu da barıştan kaçıyorsunuz. Şehit cenazelerinin gelmesinin sorumlusunu Sayın Davutoğlu ve Sayın Erdoğan olarak ifade edenlerin oranının %67’ye çıktığı görülüyor. Neden sizin anketlerinize göre %3’lük oy, CHP’ye geçiyor? Aslında CHP oylarını artırıyor, HDP’ye giden CHP’li oylar bi yandan da tampon amaçlı gitti. HDP’ye oy veren kitlenin neredeyse %40’ı benim ikinci partim artık CHP’dir diyor. Daha önceki

Esas emanet oylar MHP’dedir. AKP bunu bildiği için MHP’yi baraj altında tutmaya çalışacak politikalar üretecektir.

yıllara baktığımız zaman CHP’ye olan sempati dar ve antisempatiydi. Fakat son dönemlerde Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı hamleler CHP’nin prestijini arttırmıştır. Artık bir sol parti, ya da bir Alevi partisinin dışında çoğulcu bir parti olduğunu gösteren hamleler yapmıştır. HDP’nin oyu da değişmiyor ankette. Bu durumda geçtiğimiz seçimlerde HDP’ye oy veren CHP’li seçmen yine HDP’ye mi verecek? Şöyle ifade edeyim, HDP’ye oy veren seçmenin %95-97’si “ben HDP’ye gönül rahatlığıyla oy verdim” diyor. MHP’ye oy veren seçmenin %25-%27’si “ben gönül rahatlığıyla oy vermedim” diyor. Yani emanet oylar esasında HDP’de değildir, emanet oylar esasında MHP’dedir. Nereden geldi bu oylar? AKP’den geldi, o yüzden esas emanet oylar MHP’dedir. AKP bunu bildiği için MHP’yi baraj altında tutmaya çalışacak politikalar üretecektir, son bir haftada buna başlamıştır. Burada önemli bir ayrıntı ise bundan sonra HDP’ye CHP’den çok ciddi anlamda oy gelmez. HDP’nin daha geniş, tüm Türkiye’yi izleyen bir sol siyaset yürütmesi, insanların bir partiye daha çok güvenmesini sağlamaz mı ? Örneğin Cumhuriyet Halk Partisi sol, alevi ve Atatürkçülük profiline sahip bir parti görünümünde. AKP müslüman ve İslam sentezli görünen bir partidir. Milliyetçi Hareket Partisi Türk milliyetçiliği üzerine. HDP ise Kürt milliyetçiliği görünümünde bir parti. Türkiye’de ne yazık ki merkezde olup, çoğulcu bir politika yapan bir parti yok. Gruplara ayrılmış,etnik ve mezhepsel anlamda temsili görünümde olan partiler var. Bu partiler o yüzden oylarını daha fazla arttıramıyor. Eğer saha çok büyükse topu ona göre koşturarak oynarsınız. Eğer saha küçükse çok gol yersiniz ve çok faul olur. O yüzden geniş sahada bir maçın yapılması hem taraftar açısından hoş izlenir hem de futbolcular daha rahat futbolunu oynar. O yüzden buradaki siyasetçilerin çok dikkat etmesi gereken konular bunlar. O zaman HDP bir ana muhalefet noktasına gelmeye çok uzak sizin tabirinizle... Ben HDP’nin üçüncü parti olmasını çok uzak görüyorum.

Çünkü, birkaç araştırma şirketi şunu diyor. Eğer önümüzde bir seçim olursa HDP üçüncü bir parti olabilir deniliyor. Neye göre? Daha anketlerini dahi sisteme yüklemeden, daha sonucunu bile almadan şahsi bir düşünce olduğunu söyleyerek kamuoyu oluşturuluyor. Bu yöntem, bilimden uzak bir yöntemdir. Öncelikle anketleri sisteme girersiniz sonradan bunu söylemeniz lazım. Yaptığımız araştırmalarda HDP’nin üçüncü parti olma durumu şu an ki siyasi atmosfere uygun değil. Ama 4 yıl sonraki seçimlerde olabilir. Ya da 2 yıl sonraki seçimlerde olabilir. Ama şu an ki seçimleri konuştuğumuza göre ve siyasi atmosfer profiline göre baktığımız zaman HDP’nin dördüncü parti dışına çıkması mümkün görünmüyor. Örneğin HDP’nin yaşanan şehit cenazelerindeki tavrı çoğulcu bir politikaya uygun değil. Bunu neden söylüyorum? HDP’ye oy veren seçmenin yüzde 70’i meclise inanıyor. Yani devlete inandığını, güvendiğini ifade ediyor. Kürt sorunu nerede çözülsün diye sorduğumuzda meclis diyor vatandaş. Kapıların arkasında, dağlarda görüşülmesin diyor. Vatandaş barışı, çözüm sürecini istiyor. Daha önce çözüm sürecine destek azdı, fakat şu an artmış durumdadır. Bu önemli bir ayrıntı. Kaos ortamında çözüm sürsün, akan kan dursun diyenlerin oranında artış vardır. Demirtaş’ın asker cenazeleri ile ilgili ‘provokasyon olmasa katılırım’ açıklaması var. Ya da ‘silahlar sussun’ açıklamaları geliyor HDP’den. Bunlar toplumda nasıl bir etki uyandırıyor sizce? Şöyle bir örnek vereyim; asırlar öncesinde Hz. İbrahim Peygamberin ateşe atılarak yakılması esnasında büyük bir kaos çıkıyor. İnsanlar ve hayvanlar kaçıyor. Orada bir karıncaya soruyorlar nereye gidiyorsun diye o da diyor ki ateşi söndürmeye gidiyorum, onlar da diyor ki sendeki o damlayla o ateşi nasıl söndüreceksin diye. O da diyor ki, hiç olmazsa tarafım belli olsun. Eğer ki Sayın Demirtaş, bunları görürse halk onu daha çok kucaklayacaktır. Onu belki o zaman üçüncü parti olarak görebiliriz. Siz önümüzdeki seçimlerin toplum üzerinde nasıl bir etki bırakacağını düşünüyorsunuz? Bu seçimlerde HDP hariç CHP ve MHP devlet yardımı alamayacak. Şimdi MHP ve CHP’nin

Murat Gezici kimdir?

Araştırma sektörüne ilk olarak 1999 yılında Tarhan Erdem yönetimindeki Konda Araştırma Şirketi’nde eleman olarak girdi. Adil Gür yönetimindeki A&G Araştırma Şirketi’nde 12 yıl süre görev aldı. 11 Eylül 2011 genel seçimler sonrasında Gezici Araştırma Şirketi’ni kurdu. Şirket, 2015 genel seçimlerde en iyi tahminde bulunan ikinci araştırma şirketi oldu.

25-30 gün öncesinde AKP’nin oyları %43 ‘e kadar çıkmıştı. Fakat yaşanan kaos ortamının ters teptiği görülüyor. son duruma baktığımız zaman ekonomik olarak en zayıf durumda olan partiler olduklarını görüyoruz. AKP’nin seçim afişlerinin ve propagadasının ağırlığı daha çok hissedilecek. Böyle bir süreçte daha da kutuplaşmış bir Türkiye’ye doğru gidebiliriz. Seçmen daha ağır bir depresyona itilecektir. Aynı zamanda Türkiye’de 1 Kasım seçiminin olmama ihtimalini çok yüksek görüyorum. Seçime doğru daha baskın bir şekilde kaos ortamının içine girmiş olabilir Türkiye. Böyle bir süreçte seçim güvenliği bahane gösterilebilir. AKP’nin de eğer oyları düşüyorsa Sayın Davutoğlu ve Sayın Erdoğan da seçimlerin bir yandan da ertelenmesi iyi olur da diyebilir. Türkiye muhafazakarlaşıyor mu peki sizce? Türkiye’nin muhafazakarlaştığı yönünde bir algı var ama kamuoyu esasında yanılıyor. İnsanlar diyor ki, benim etrafımda, komşumda, ya da sinemada, tiyatroda başörtülü insanlar görüyorum diyor. Halbuki şudur, türbanlı hanımefendiler günümüzün içerisindeler. Yani işveren oldular. Aynı zamanda sinemaya, tiyatroya, üniversiteye gitmeye başladılar. İyi eğitim almaya çalışıyorlar. Aktif olarak işveren ve işçi statüsünde ya da beyaz yakalı olarak onları görmemizden dolayı onların arttığını düşünüyoruz. Halbuki azaldıkları fakat eğitim ve kültür seviyelerinin giderek arttığını görmekteyiz. Türkiye’nin en önemli sorunu ne sizce? Vatandaşlar ekonomik anlamda ben geçinemiyorum diyor. Türkiye’nin %64’ü en önemli sorun ekonomidir diyor. Hemen ardından %52 ile terör diyor, onun ardından işsizlik geliyor %38 civarında. Hemen ardından eğitim diyen bir kesim var %26

Vatandaş şunu diyor: Siz 13 yıldır iktidardasınız, barış dediniz fakat şimdi ne oldu da barıştan kaçıyorsunuz. civarında. Ülkenin en önemli sorunlarına baktığımız zaman ciddi anlamda kaygı duyan bir kitle var. Peki bu sorunların sorumlusu kimdir diye sorduğumuzda vatandaş diyor ki, ‘bunun sorumlusu Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu’dur’. AKP’nin oylarını arttırması çok zordur çünkü her konuda sorumlu olarak onlar gösterilmektedir. Türkiye’de sandığa katılım oranları nedir? Şimdi Türkiye’de seçmen sandığa kendisine ait bir aday görmediği için gitmiyor. Diyor ki; ‘beni temsil eden milletvekilleri yok’ ya da ‘benim oyumla mı değişecek bu siyasi yapı’. Umutsuzluk ve ümitsizlik çok hakim seçmenin üzerinde. AKP’nin oyunu haftalarca, aylarca %45 – 47 göstererek, tek başına AKP geliyor sizin oyunuzla mı değişecek algısı yaratıyor. Seçmen sandığa gitmemezlik yapıyor, bu da Türkiye’nin siyasi yapısının değişmemesine sebebiyet veriyor.


DUNYA

13

01 Eylül 2015

Lübnan halkından yolsuzlara: kokunuz çıktı

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta haftalardır büyüyerek devam eden halk isyanı, kabinedeki partilerin politik oyunlarına dönüştü. Direnişçilerin arasına sızan Şii radikaller, milliyetçi general Michel Auon’u, Tamam Selam’ı devirmeye zorluyor. Diğer yandan yolsuzluk ve çöp krizini protesto için düzenlenen eylemler kitlesel bir şekilde devam ediyor. Dünya Rıfat çapar

nı Temmam Selam çöp krizinin çözülmesi için Başbakan Ahmet Lübnan’da hükümet, baş- Davutoğlu’ndan yardım istedi. Bukent Beyrut’ta çöp sorunuyla nun üzerine Davutoğlu’nun, en kısa başlayan ardından “yolsuzluk” pro- sürede teknik bir ekibin Beyrut’a testosuna dönüşen eylemleri sona gönderilmesi için Çevre ve Şehircilik erdirmekte kararlı. Halka sakin Bakanlığına talimat verdiği duyuruldu. olma çağrısında bulunan yetkilile- Başkent Beyrut’ta çöplerin 1 ayı aşkın rin ardından bu sefer de Lübnan süredir toplanmaması nedeniyle, sosİçişleri Bakanı Nihad el-Meşnuk, yal medya üzerinde “Kokunuz çıktı” en az 160 kişinin yaralandığı ‘çöp’ sloganıyla bir araya gelen binlerce kişi, protestosunda güvenlik güçlerinin bir haftadır hem çöp sorununu hem orantısız güç kullandığını söyledi. de yolsuzluğu protesto ediyor. Protestoların büyümesinden endişe ettiğini dile getiren Nihad el- Hükümet protestolara karşı dev Meşnuk ayrıca konuyla ilgili adli duvar ördü Lübnan Temmuz ayından bu yana soruşturma başlatıldığını belirtti. Bu sırada Lübnan Başbaka- ülkede protestolara yol açan çöp

krizine çözüm bulmaya çalışıyor. Son yapılan kabine toplantısında da sonuç çıkmayınca halk yine sokaklara döküldü. Artan yönetim karşıtı protestolar üzerine başkentteki hükümet binasının önüne güvenlik amacıyla dev duvar örüldü. Çöp toplama şirketi Sukleen’in Temmuz ayının ortalarında çalışmalarını durdurması sonrası yeni formüller üzerinde çalışılıyor. Son kabine toplantısında büyük tartışmalar yaşandı. Aralarında Hizbullah üyelerinin de olduğu 6 bakan toplantıyı terk etti. Ana çöp depolama merkezlerinden birinin de kapatılmasıyla

Beyrut caddelerinde büyük çöp yığınları oluştu. Selam: Mesele sadece çöp değil Cumhurbaşkanı seçilemediği için bu görevi geçici olarak üstlenen Başbakan Tamam Selam, “Mesele yalnızca çöp değil, bilakis daha büyük siyasi çöp sorunları var” diyerek, siyasetçilerin sorumluluğuna da işaret etmişti. 2005’te Suriye işgaline son veren Sedir Devrimi sırasında kurulan 14 Mart İttifakı’na yakın bağımsız bir politikacı olarak tanınan Selam, Şii ağırlıklı oluşumların bulunduğu 8 Mart İttifakı’yla da iyi ilişkilere sahipti.

Dünya Turu

Çin

7 işçi hayatını kaybetti

İşçi ölümlerinin art arda yaşandığı Çin’de bu kez bir kağıt fabrikasında zehirli gaza maruz kalan 7 işçi hayatını kaybetti. Hunan eyaletine bağlı Anxiang kent hükümeti tarafından yapılan açıklamada, 7 işçinin gaz zehirlenmesinden dolayı hayatını kaybettiği duyuruldu. Açıklamada, bir işçinin zehirli gaz yoğunluğuna sahip atık kağıt hamuru havuzuna düştüğü, diğer işçilerin de onu kurtarmak isterken zehirlendiği kaydedildi. Çin, tarihindeki en ağır sanayi kazalarından birini geçen haftalarda Tianjin limanındaki bir antrepoda depolanan yüzlerce ton kimyasal maddenin infilak etmesi nedeniyle yaşamıştı. Uzaydan görülebilen patlamalar sonucunda dün itibariyle ölü sayısı 146, kayıp sayısı 24 olarak bildirildi.. DÜNYA

Yunanistan

SYRİZA dağılıyor

Akdeniz yine yüzlerce göçmene mezar oldu Akdeniz’de bir kez daha göçmenlerle birlikte kapitalist düzen sulara gömüldü. Libya açıklarında batan iki teknede yaklaşık 500 kişi bulunurken göçmenlerden bir kısmı kurtarıldı. Akdeniz’de bir kez daha savaş ve sefalet koşullarından kaçan yüzlerce göçmen sulara gömüldü. Libya’nın batı kıyısında yer alan Zuvara kenti açıklarında alabora olan iki teknede 500’e yakın kişinin bulunduğu bildirilirken Libya Sahil Güvenlik ekiplerinin arama kurtarma çalışmalarında 200 kişi kurtarıldı. Avusturya’da ise otoyol kenarında bulunan bir kamyonda 70 göçmenin cansız bedeni bulundu. Göçmenlerin Sırbistan’dan alınarak Macaristan üze-

rinden Avusturya’ya getirildikleri tahmin ediliyor. Avusturya İçişleri Bakanı Johanna Mitl-Leitner, “Göçmenlerin Afganistan’dan geldiklerini düşünüyoruz. Aralarında en az 10 çocuğun olduğunu ve bu çocukların tamamının havasızlıktan öldüğünü söyleyebiliriz” dedi. Göçmenler bulunduğu sırada Avusturya’nın başkenti Viyana’da göçmen krizi gündemiyle toplantı yapılıyordu. Avrupa ülkelerinde son haftalarda göçmenlere karşı onlarca saldırı gerçekleştirilirken birçok ülke göçmenleri aç ve susuz bırakarak üstü kapalı şekilde kovuyor. DÜNYA

Yunanistan’da erken seçime doğru, 25 milletvekilinin ayrılıp yeni parti kurmasının ardından SYRIZA’da yaprak dökümü sürüyor. Aralarında AP Milletvekili Nikos Hundis’in de bulunduğu SYRIZA içindeki gruplardan Sol Platform’a bağlı 53 kişinin imzaladıkları bildiride şöyle denildi: “Yaşadığımız dönem hem yurdumuzun tarihi için hem de sol anlayış için karanlık günlerdir. Hükümet maalesef itirazlarımıza kulak asmadan yeni memorandumu imzaladı ve tartışmaya girmeden erken seçim ilan etti.” Halkın “hayır” oyuna sahip çıkacaklarını belirten 53 SYRIZA Merkez Kurulu üyesi, SYRIZA’dan ayrılan milletvekillerinin LAE – Halkın Birliği’ne katılacaklarını ve memorandumları iptal etmek için mücadele edeceklerini vurguladılar. DÜNYA

İsrailli askerden yaralı çocuğa işkence

Malezya, rüşvetçi Rezak’ın istifası için ayakta Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur ve diğer kentlerde zimmetine 700 milyon dolar geçirmekle suçlanan Başbakan Necip Rezak’ın istifası için protesto gösterileri düzenlendi. Pazar günü de devam etmesi beklenen gösteriler için binlerce kişi toplandı. Rezzak’ın banka hesabına yabancı bir bağışçı tarafından 700 milyon dolar yatırıldığının ortaya çıkması büyük öfke yarattı. Para transferi, usulsüzlük iddiaları üzerine 1MDB adlı devlet

fonunda yapılan incelemeler sırasında tespit edilmişti. Başbakan zimmetine para geçirmediğini iddia ediyor. En son 2012’de düzenlenen büyük çaplı bir protesto eyleminde polis eylemcilere basınçlı su ve göz yaşartıcı gazla saldırmıştı. Rezak’ın Kuaa Lumpur’u bir finans merkezine dönüştürmek için 2009’da kurduğu, borç içindeki 1MDB fonundan 700 milyon dolar aldığı ileri sürülüyor. DÜNYA

Filistin’in Batı Şeria bölgesinde protestolara saldıran İsrail askerleri, kolu alçılı bir Filistinli çocuğu gözaltına almak istedi. Çocuğun ailesi uzun mücadeleden sonra oğullarını askerin elinden kurtarabildi. Bati Şeria’daki Nebi Salih bölgesinde Yahudi yerleşimcilerin inşaatını protesto etmek isteyen Filistinli gruba İsrail askerleri saldırdı. İsrail askerinin Muhammed Tamimi isimli çocuğu gözaltına almak isteme-

si üzerine arbede yaşandı. Asker bir kolu alçıda olan çocuğun kafasını taşa dayadı, sonra kolunu bükerek onu gözaltına almak istedi. İsrail askeri çocuğun ailesinin direnmesi üzerine çocuğu serbest bıraktı. Ailenin üzerine gaz bombası ve plastik mermi atan İsrail askerleri daha sonra bölgeyi terk etti. Olayın görüntülerinin sosyal medyada yayınlanması üzerine İsrail askeri büyük tepki topladı. DÜNYA

Irak

Din adıyla çaldılar

Irak’ta haftalardır kötü yönetim ve yolsuzluklara karşı yapılan eylemler devam ediyor. Bağdat’ta toplanan binlerce kişi, eski Başbakan Nuri el-Maliki’nin yargılanmasını, yargı reformu yapılmasını ve alınan reform kararlarının yürürlüğe girmesini istedi. Eylemde “Ekmek, hürriyet ve sivil devlet!”, “Bağdat susmayacak!”, “Din adıyla çaldı bizi hırsızlar!” sloganlarını attı. Eyleme Şii din adamı Mukteda es-Sadr’ın taraftarlarının kitlesel katılım sağladığı belirtilirken, “ABD’ye hayır” yazılı pankartlar taşındı ve eski Başbakan Nuri el-Maliki’yi teşhir eden sloganlar atıldı. Eylemciler, Maliki’inin bir an önce yargılanmasını isterken diğer yandan da İran’ın ülkenin iç işlerine karışmamasını istedi. DÜNYA


YAKLASIMLAR

14

01 Eylül 2015

Samistal’den Yeşil Yol Ekskavatörünü gönderdik Timur Danış yazdı

Hemşin ülkesinden Timur Danış, Samistral’de halkın direnişi sonucu geri adım atmak zorunda kalan ekskavatörün hikâyesini bizlerle paylaşıyor. Ve ekliyor: “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”

6 Ağustos 2015 Çinçiva Emine Yenge: Oğul nerelerdesin? Timur: Samistal’da. -Hükümeti yendiniz mi? -Yendik -Yaylayı kurtardınız mı? -Kurtardık. Dozer Samistal’da durdu. -İndirin onu. -Olur yenge... 28 Ağustos 2015 Cuma. Yeşil Yol’a Karşı Samistal Direnişi 50. Gün. Yeşil Yol ekskavatörü, saat 09.00 itibariyle, Fırtına İnisiyatifi Samistal Direniş Evi’nin görüş alanından çıktı. 29 Ağustos 2015 Cumartesi Yeşil Yol ekskavatörü Fırtına’yı terk etti. Samistal yaylasının en eski yaylacısı Mustafa amca elinde değnek ineklerini aramaya gidiyordu. -Mustafa amca hava ne güzel açtı. - Ne güzel yağdı. 29 Ağustos 2015 Cumartesi

Samistal Direnişi 50 artı 1. Gününde, Fırtına İnisiyatifi Direniş Evi’nden ayrılıp Çinçiva Poçağan’daki kulübeme döndüm. 30 Ağustos 2015 Pazar. Sabah erken. Emine yengem tarlada mısır yoluyor. Bana mısır getirdi. -Domuz girmiş bahçeye. Mısırı kırmış. Duymadın mı oğul? - Ben geldiğimde mısırların arasında bir hareket vardı. Samistal’den yanımda getirdiğim torpili yakıp, attım. Kaçtı. -Yolu durdurdunuz mu? -Durdurduk. Dozeri indirdik. -Aferin oğul. Yeşil Yol’a karşı çıktıkları için pansiyonları mühürlenen yeğenime geldim. . Günler sonra ilk kez bilgisayarla yazı yazıyorum. Sanal ortama dâhil oldum. İlk mesajım da şöyle dedim; biz Samistal’i koruduk hem de gözyaşlarımızla. Biz Samistal’de o ekskavatörün yokuşu çıkıp, çekip gittiğini gördük. Şimdi Samistal huzur

içinde. KAZANDIK... Şimdilik... Şimdi gündelik işlerimize döndük, gözlerimiz ise yolda, ya ekskavatör geri dönerse diye... Gündelik işlere ve sorunlara geri döndüm. Hopa’yı sel almış. Afetle mücadele amacı ile yapılan duvarlar sele neden olmuş. 2627 Nisan 2015’de Rize- Fırtına Sempozyumu’nda sorulan soruları not etmiştim. -Uzunluğu 68 kilometre olan Fırtına Deresi’nin 32 kilometrelik kısmının ıslah edileceği, derenin istinat yapısı arasında kalacağı doğrumudur? -Fırtına Deresi’nin tarih boyunca taşıp zarar verdiği kaç sel felaketi olmuştur? Dere yatağında ev yapılmasına, yatağın tarım arazisi olarak kullanılmasında Fırtına Deresi’nin mi suçu vardır. Yoksa bu alanlara girip ev yapan, tarım yapan kişinin mi? Yoksa gördüğü halde bu güne kadar seyirci kalan idare mi suçludur?

-İstinat projeleri, dere ıslah projeleri sel felaketini arttırır mı, engeller mi? Engeller ise Karadeniz sahilindeki Samsun gibi, Ordu gibi kentlerde sel ve su baskınları neden olmuştur? -32 kilometrelik istinat duvarları ile dere kanal, kanalizasyon oluğu haline gelmez mi? Fırtına Deresinin yatağı daralmaz akış hızı değişmez, yer altı su drenajında azalma olamaz mı? Elli gün Samistal’da, elektrik, sanal, görsel, basılı iletişimden uzak resmi ve paralel radyo yayınlarını dinleyerek, haliyle ülke gündemini tek boyutlu izlemek zorunda kaldım. Fakat Samistal, öylesine net biçimde ülke gündeminin parçasıydı ki, sadece ekskavatörün hareketlerine bakmak, her şeyin üstünde, somut bir algı yarattı. Ekskavatörün taş düşürüm alanına girip, komutanı ikna edip, aracı durdurduk; aracın yeniden çalışması için komutanın telefonla, yukarıdan emir alması gerekti. Telgrafın tellerinin yüksek rakımlı bir Ankara tepesine bağlı olduğunu kuşlar söyledi. Uzun lafın kısası, Hemşin ülkesinde, bu daha başlangıç, mücadeleye devam...

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Ataol Behramoğlu Cumhuriyet

Behramoğlu, İrlandalıyı izleyince akıllara Ali’nin geldiğini bir kez daha hatırlatıyor: “Fakat burada kameralara yansıyan şey kavga değil, adeta bir çakal, köpek ya da kurt sürüsünün tek bir kişiye topluca saldırmasının tıpa tıp benzeridir… Bu nasıl bir şey, nasıl bir ahlak, nasıl bir anlayış? Bu sürü psikolojisinin Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da toplu cinayetleri işleyenlerin, Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ı linç eden alçaklığın psikolojisinden bir farkı var mı? Aksaray’da üzerine sopalarla, sandalyelerle saldırılan kişi boks eğitimi almış güçlü kuvvetli biri değil, sıradan bir kişi de olabilir, saldırı ağır yaralanmayla, ölümle de sonuçlanabilirdi. Aynı şey, yaşanan bu olayda da olabilirdi…”

Kötü

Yiğit Bulut’un Erdoğan Harikaları Diyarı adlı eserinden sevimli bir paragraf, meğer Erdoğan’a darbe yapılmış 7 Haziranda: “13 Mayıs ayından itibaren deşifre olan “sermaye destekli, içeride-dışarıda planlanan” sivil darbe denemesi, bir gerçeği net bir şekilde ortaya çıkardı; bu ülkede halk kimi seçerse seçsin, iradeyi tanımayan ve bu ülkenin “kaynaklarını ben sömürürüm, dışarıdaki efendilerimle birlikte ben yönetirim” diyen bir topluluk var kısacası bir yerleşik düzen var! Montaj burjuvazisi, malum medyası, oligarşik bürokrasisi ile “tam teşekküllü” bir yapı!”

Çirkin

Daha kaç çocuktan, kaç insandan can çıkacak! Melis Alphan yazdı

Melis Alphan Hürriyet’te yayınlanan yazısında, barışın sesinin yükseltilmesinin ne kadar acil olduğunu hatırlatıyor. Sorduğu temel sorularla, bir çocuğun hayatından neyin önemli olduğunu, yâda önemli olabileceğini hatırlatıyor.

7 yaşında bir çocuğun hayatından daha önemli ne olabilir? Vatan mı daha önemlidir? Yoksa devleti ve toplumu yıldırmak mı? * Devletin ‘kudretini’ göstermek mi daha önemlidir? Yoksa toplumun ve toplumu yönetenlerin direncini kırmak mı daha önemlidir bir çocuğun hayatından? * Güçlü görünmek bir çocuğun hayatından daha mı önemlidir? Yoksa zayıf olduğun için bir siyasal şiddet biçimini seçmek mi daha önemlidir? * Verdiğin kayıplarla toplumda yarattığın etki daha mı önemlidir bir çocuğun hayatından? Yoksa öldürdüklerinle toplumda yarattığın infial mi daha önemlidir? *

Kitlelerin dehşete kapılıp güçlü olana sarılması daha mı önemlidir? Yoksa güçlüye kızdırıp kendi yanında saf tutturmak mı? * Boyun eğmemek mi daha önemlidir 7 yaşındaki çocuğun hayatından? Yoksa boyun eğdirmek mi? * Daha kaç çocuktan kaç insandan can çıkacak! Toplumu sürüleştirmek mi daha önemlidir? Yoksa sürüyü dağıtmak mı? * Hesap kitap yaparak ölüme atılmak mı daha önemlidir çocuklardan? Safi duygusallıkla ölüme yürümek mi yoksa? * Geleneksel ve ‘hayati’ değerlerin onarılıp yerine konması 7 yaşında-

ki bir çocuğun hayatından daha mı önemlidir? Yoksa, var olan düzeni yıkmak mı daha önemlidir? * Çocukları yaşatmaktansa haklı görünmek daha mı önemlidir? Yoksa karşı tarafın haksızlığını ispatlamak mı? * Haksızlıkları kabullenmemek daha mı önemlidir? İntikam almak mı daha önemlidir yoksa? * Askeri ‘başarı’ mı daha önemlidir çocukların hayatından? Yoksa, siyasal şiddetle gelen ‘başarı’ mı? * Geçmişle yüzleşmemek için ödün verilebilir mi çocukların hayatından? Peki, aydınlık bir geleceği hak eden çocuklardan daha mı önemli geçmiş sahiden?

li?

* Saldırgan olmak mı daha önem-

Kurban olmak mı? * Bir çocuğu yaşatmaktansa kimlik dayatmak mı daha önemli? Tehdit altındaki kimliğin bekçisi olmak mı? * Hangi inanç, hangi ülkü, hangi değer 7 yaşında bir çocuğun hayatından daha önemli olabilir? Ben söyleyeyim... Hiçbiri! El kadar çocukların ölümü hiçbir devleti veya hiçbir davayı haklı göstermez. Silahlı savaşta herkes yenilmeye mahkûm. Bu savaş biçiminin kazananı olmayacak; 50 kere söylendi, 51’inciyi ben söyleyeyim. Gerekli demokratik adımların atılması ve barışçıl mücadele dışında bir seçenek yok. Bunun idraki için daha kaç çocuktan, kaç insandan can çıkacak? Hangi taraftan olursa olsun... Kalan sağlar onların mı gerçekten?

Yiğit Bulut Star

Engin Ardıç Sabah

Ardıç, HDP ve HDP’ye oy veren %13’e öfke kusuyor. Üstelik Erdoğan’ın savaşına, dökülen kanlara methiyeler düzerek: “Bu kadar sert bir cevap alacağınızı da tahmin edemediniz. Tokat atmaya kalkıyorsunuz, tokat yiyince de ağlamaya koyuluyorsunuz.Bir anlaşma sağlanamazsa da, hiç olmazsa sağlanamayacağı ortaya çıkardı. Silahları konuşturmadan, masa başında.Hani ne oldu şimdi bütün o “yaptırmayacağız, yaptırmayacağız, yaptırmayacağız” havaları? Devlet de “bombalayacağız, bombalayacağız, bombalayacağız” deyince mi ayaklarınız suya erdi? “Eyalet isteriz ama başkan istemeyiz” politikasını Viyana’ya gömdün mü Keke Selo? Bunu niçin haziranda beceremediniz de, şimdi yeniden seçimin ucu görününce, ağustosta cırcır böceği gibi ötüyorsunuz?”

elif karan

günlüğü

Sosyal medyadan bir kez daha yükseliyor #AcilDemokrasiAcilBarış çığlıkları Aynur Sınırtaş @aynursinirtas Birileri balkonda rahat konuşma yapabilsin diye birileri balkonda rahat katledililiyor. #AcilDemokrasiAcilBarış Meltem Gürle @MeltemGurle “Ölen kimden diye sormadığımızda BARIŞ gelecek.” #AcilDemokrasiAcilBarıs Arya @GreenMile26 #AcilDemokrasiAcilBarıs Zulme sessiz kalmak namussuzluktur .!! İnsanca eşit ve özgür yaşadığımız bir coğrafya olsun! YARBAY MehmetAlkanız @Gnrl99 Şehit Onbaşının babası Mehmet Özata: Konuşursam çok diyeceğim var,beyler rahatsız olur #AcilDemokrasiAcilBarış por xelek @yerlikaya_mazlm bak işte kuşatma altında şehirlerin bir bir düşüyor kutsaliyetin kirlenmiş ellerin, mümkün değil paklanmaz siluetin #acildemokrasiacilbarış Sibel Uzun @sibeluzunEHP Savaşı başkanlık için sürdüren Erdoğan’a karşı emekçiler, halklar, kadınlar ve gençlerin #AcilDemokrasiAcilBarış çağrısı kazanacak.


KULTUR-SANAT Levent Üzümcü Şehir Tiyatroları’ndan ihraç edildi 15

01 Eylül 2015

Kendi gibi düşünmeyeni hazmedemeyen siyasi iktidar, oyuncu Levent Üzümcü’yü, Gezi Direnişi sürecindeki duruşunu ve Sosyalist Enternasyonel’de yaptığı konuşmasını gerekçe göstererek Şehir Tiyatroları’ndan ihraç etti. Şehir Tiyatroları’ndan ihracı üzerine, “Bu kurumun, sanatçının dünyasını ve sanatın işleyişini anlamaktan uzak zihniyetlerin oyuncağı olmasından endişeliyim” açıklaması yapan Üzümcü, her türlü yargı yoluna başvuracağını da belirtti.

kültür - sanat didem arıkan

“Sanat; davranışımızı, karakterimizi, adalet ve sempati hislerimizi rafine etmeli; kendi kendimizi tanımamızın, kendi kendimizi kontrol etmemizin, diğerleri için beslediğimiz saygı hislerimizin ve hareketlerimizin yücelmesine hizmet etmeli; bizi adiliğe, zulme, adaletsizliğe ve bayalığa tahammül etmeyecek şekilde geliştirmelidir” Bernard Shaw Levent Üzümcü’nün, Şehir Tiyatroları’ndan ihracının birçoğumuza, Ray Bradbury’nin “Fahrenheit 451” adlı romanını hatırlattığından eminim. Çünkü roman aynı Türkiye’nin şuan ki durumu gibi, baskıcı bir toplumu anlatmaktadır. Bu toplumda kitaplar itfaiyeciler tarafından yakılmakta, insanların televizyonda, sadece beyin yıkayıcı

şovlar izlemesine izin verilmekte ve kitap bulundurup, düşünen insanlar yok edilmektedir. Fahrenheit 451 romanı, Türkiye’nin şuan ki durumuna çok uygun bir örnek. Çünkü Türkiye’de, düşünce özgürlüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığı, kendi gibi düşünmeyenlerin sindirilmeye çalışıldığı, sanatın her çeşidinin lanetlenmeye çalışıldığı bir ortaçağ dönemine, bir baskı toplumuna dönüşmüş durumda. Son örneği de, Levent Üzümcü’nün 19 yılını verdiği Şehir Tiyatroları’ndan ihracı! Benden olmayanı bertaraf et! Levent Üzümcü sosyalist bir oyuncu ve insanlara, toplumda olan bitene duyarlı bir insan. Aynı zamanda da, iktidara, toplumda olan biten yanlışları - iktidardakiler hoşlanmasa bile- söylemekten çekinmeyecek kadar da cesur bir insan. Bir sanat-

çının, toplumda gördüğü yanlışlarla ilgili fikir beyan etmesi ve hükümeti eleştirmesi yüzünden işine son verilmesi, “benden olmayanı bertaraf et” siyasetinin bir sonucudur. Sosyalist Enternasyonel’den; “Taksim Gezi Parkı olayları, her geçen gün otoritesini sertleştiren, huzursuz ve saldırgan bir provokatörün körüklediği bir şehir eylemidir. Bu hasta psikolojinin klonları sokaklarda ellerinde palalarla, göz yaşartıcı ve boğucu gaz fişekleri atan silahlarıyla bizlerin üzerine yakın mesafeden öldürmek ve sakat bırakmak için ateş ederken biz sadece küçücük bir parka tutunduk. Türkiye’deki olayların fitilini ateşleyense yaşam tarzlarını ve alanlarını korumak isteyen insanların devlet tarafından korkunç bir şekilde dövülmesidir” işte bu, Levent Üzümcü’yü işinden attıran sözler.

Sanatçının toplumu ve kitleleri etkileme ve yönlendirebilme gücünü bilen ve bu nedenle de sanatçıyıeğer kendisini yüceltmiyorsa- sindirmeye ve baskılamaya çalışan bir iktidara sahip olmamız, her geçen gün ülkeyi sanatın aydınlığından biraz daha uzaklaştırmakta. Sanat yapma, kadın olma ve düşüncelerimizi ifade edebilme özgürlüğümüzün; kaç çocuk doğuracağımıza karar verebilme, istediğimiz gibi giyinebilme, istediğimiz gibi gülebilme özgürlüğümüzün her daim baskılandığı ülkemizde, “Sanat, ahlaksızlığın meşrulaşmasına zemin olamaz” diyor ve biz de # LevenUzumcununYanındayız# diyoruz. Gün gelecek size “Haydi durma kitapları yakalım” diyenler olacak. Sizde onlara gözlerinin içine bakarak diyeceksiniz ki “Haydi durma göğe bakalım.”

Yoda’nın Diyanetle Mücadelesi!

Savaş’ın ortasında sanat! Arthereİstanbul, İstanbul’a yeni bir sanat anlayışı getiriyor. Yeldeğirmeni’nde geçen sene açılan mekân sadece bir sanat mekânı değil aynı zamanda biraz cafe, biraz da sivil toplum örgütü. Bu atölyenin bir diğer özelliği de, Suriye’den kaçan mülteciler tarafından açılmış olması. Atölye, iç savaş sebebi ile Suriye’yi terk edip Türkiye’ye yerleşen sanatçıların, Suriye’li fotoğrafçı Omar Berak-

dar öncülüğünde kurdukları bir sanat atölyesi. Üç kişi ile çalışmalarına başlayan atölye ekibi şu an sekiz kişiyle yoluna devam ediyor. Mekânın cafe bölümünde, sanatçıların çalışmalarını görmek mümkün. Arthereİstanbul’da aynı zamanda film gösterimleri, kültürel aktiviteler de yapılmakta. Arthereİstanbul’u, Rasimpaşa mahallesi Beydağ’ı sokakta ziyaret edebilirsiniz. KÜLTÜR-SANAT

Diyanet İşleri Bakanlığı’nın aylık dergisinde bu ayın konusu fantastik kurgu evreni Star Wars. Marmara Ünv. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bilal Yorulmaz tarafından kaleme alınan yazıda sinemanın yeni bir din oluşturduğu ve Star Wars serisinde geçen Jedi savaşçılarının buna en büyük örnek olduğu iddia edildi. Yazıda, “Jedi savaşçılarının dini olan Jediism günümüzde Hıristiyan toplumlarda taraftar bularak yayılmaktadır. Avustralya’da 70 bin kişi, İngiltere’de 390 bin kişi kendisini ‘Jedi’ olarak tanımlamıştır” diye belirtildi. Dergide Türk sineması hakkında ise “Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren dindar karakterler yalancı, düzenbaz, şehvet düşkünü, vatan haini olarak sunulmuştur. Muhsin Ertuğrul’la başlayan bu olumsuz tutum, sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Bu filmlerde dindarlar ve din adamları, köydeki ağanın yanında olan, onun halkı ezmesine yardım eden ya da ev sahibi olup kiracısına zulmeden insanlar olarak resmedilirken din, insanları kandırmak için kullanılan bir afyon olarak sunulmuştur” eleştirisi yer aldı. KÜLTÜR-SANAT

ZOMBİLERİN ŞAFAĞI Yönetmen: Edgar Wrigt Oyuncular: Simon Pegg, Nick Frost, Penelope Wilton

Yönetmenliğini Edgar Wrigt’ın yaptığı zombi temalı bir komedi filmi “Zombilerin Şafağı” Filmin konusu; Shaun’un hayatı artık tıkanma noktasına gelmiştir. Bütün vaktini en iyi arkadaşı Ed’le birlikte Winchester adlı bir barda annesi ve kız arkadaşının yarattığı problemleri çözmeye çalışmakla geçirmektedir. Ancak, tek problemi bunlar değildir, bu arada yaşadığı kasabada zombiler peyda olur ve yaşayanları yemek üzere harekete geçerler. Filmi, diğer zombi filmlerinden ayıran, İngiliz toplumunun, yaşayışlarından ötürü “ herhangi bir genetik virüse gerek kalmadan” birer zombiye dönüştüklerine yaptığı vurgu ve hizmet sektörü çalışanlarının zamanla bir nevi zombiye dönüşmelerine yönelik eleştirileridir. Haftanın altı günü aynı iş, aynı insanlar, aynı konuşmalar sonuç, insanlar birer ZOMBİ! TOPRAK ALTINDA Yönetmen: Rodrigo Cortes Oyuncular: Ryan Reynolds, Samantha Manthis, Robert Paterson

Klostrofobiniz varsa eğer, rahatça izleyebileceğiniz bir film değil, “Toprak Altında” Paul Conroy Irak’ta müteahhit olarak çalışmaktadır ve bir gün kendi ahşap bir tabutun içinde toprağa gömülü olarak bulur. Buradan kurtulması için sadece 90 dakikası vardır ve elindeki tek şey ise bir çakı ve şarjı bitmek üzere olan bir cep telefonudur. Tek bir mekânda, çok iyi kurgulanmış bir film “Toprak Altında” Aynı zamanda filme iliştirilmiş politik metinler yönü ile de anlamlı sayılabilecek bir film. YERÇEKİMİ(GRAVITY) Yönetmen: Alfonso Cuaron Oyuncular: Sandra Bullock, George Clooney

Yönetmenliğini Alfonso Cuaron’un yaptığı bir bilimkurgu filmi “Yerçekimi” Filmde Bullock ilk uzay görevindeki zeki tıp mühendisi rolunü, George Clooney ise son görevine çıkan tecrübeli astronot Matt Kowalski rolünü canlandırıyor. Önceleri son derece sıradan görünen görevde hiç beklenmeyen bir felaketin baş göstermesiyle uzay gemisi harap olur. Stone ve Kowalski uzay boşluğunda tamamen yalnız kalmışlardır. Birbirlerinden başka hiç bir dayanakları kalmayan ikili uzayın derinliklerinde kaybolur. Film, başından sonuna kadar bir hayatta kalma mücadelesini anlatıyor aslında, işte filmi de diğer bilimkurgu filmlerinden ayıran da bu, çünkü yönetmen bu mücadeleyi senaryosu ile kurgusu ile çok iyi kotarmış. Bir insanın sınırlarını ne kadar zorlayabileceği, hayatta kalabilmek için nasıl bir mücadele verebileceği, muhteşem görsel efektlerle beraber çok iyi bir şekilde anlatılmış.

HAFTANIN AJANDASI Anarşik bir oyun! Suat Sevimay’ın kaleme aldığı “Anarşik” Tiyatro Karakutu’da sahneleniyor. Mizah dozu yüksek, bir yandan seyircisini güldürürken, bir yandan da insanlık durumlarıyla yüzleştiren bir oyun “Anarşik”.Tiyatroyu 6 Eylül ve 27 Eylül tarihleri arasında saat 18:30’da seyredebilirsiniz.

www

90’lar ve Amerikan sineması

Benim adım anna

Amerikalı oyuncu Winston, sizi bir tiyatro salonunun samimi ortamında 90’lı yılların Amerikan sinemasının tadını çıkarmaya davet ediyor. Bu tiyatro oyunu Fransızca ve üst yazısızdır. Oyunu 11-12-13 Eylül tarihlerinde saat 18:30 da izleyebilirsiniz.

Yoksul hayatından kurtulmak için İstanbul’a giden Anna’nın başından geçen olayların anlatıldığı “Benim Adım Anna”, Tiyatro Karakutu’da sizlerle buluşuyor. Yazan ve Yöneten: Egemen Sancak Oyuncular: Erşan Özhim, Hamdi Alp, Ayça Çetin, Mevlüt Atış Oyunu 12 eylül- 26 Eylül tarihleri arasında 20:30 da izleyebilirsiniz.


20 yıl kendi mezarını temizledi Zonguldak’ta gittiği camide dinlediği vaazın ardından kendi mezarını yaptıran 83 yaşındaki Zeynep Kaygusuz 20 yıldır her hafta mezarına giderek temizlik yapıyor.

Camide dinlediği vaazdan sonra mermer ustasına kendi mezarını yaptıran yaşlı kadın,20 yıldır her hafta kendi mezarına giderek temizliyor. toplum

Satılık diploma

Sigarayı bıraktım de bakayım Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cebindeki sigara paketini aldığı kişiye, “Sigarayı bıraktım de bakayım. Ben bu mübarek cuma gününde sigarayı bıraktım de. Telefonları alacağız, devam edip etmediğini soracağız “ dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cebinde sigara gördüğü bir kişiye, “Ramazan ayında sigara içiyor musun?” diye sordu. “Hayır” cevabını alınca, “Demek ki zor değil. Nefis, nefis, terbiye. Yarabbi ben bu mübarek cuma gününde sigarayı bıraktım de. Zararı evde sigara içmeyenler de görüyor. Hemen yazıları, telefonları alacağız, devam edip etmediğini soracağız” diye konuştu.toplum

18SORU zehra polat eskişehir - öğrenci

Esnaf bir sıçradı iki sıçradı derken İrlandalıya tosladı

İş bulamayan Stephanie Ritter, okul ücreti için çektiği krediyi ödeyebilmek için diplomasını satışa çıkardı. Üniversite diplomasını online alışveriş sitesi eBay’den satılığa çıkaran Ritter, üniversite eğitimi için çektiği 40 bin dolarlık kredi borucunu kapatmak için diplomasını 50 bin dolara satışa sundu.

Geçtiğimiz hafta tüm ülke Aksaray esnafını döven İrlandalı turisti konuştu. Su almak için markete giren İrlandalı turist kendini bir anda büyük bir kavganın içinde buluverdi. Neredeyse izlemeyenin kalmadığı görüntüler klasik tabirle ülke gündemine bomba gibi düştü. toplum birsen kaplanseren

Bu hikaye turist olarak geldiği bir ülkenin en büyük şehirlerinden birinde şu sıcak günlerin en büyük ihtiyacı olan bir şişe su için bir markete giren İrlandalı turistin hikayesi. İşte bu İrlandalı turistin istediği tek şey bir an önce susuzluğunu gidermekken bir anda büyük bir kavganın ortasında nasıl kalabilir? Burası cumhurbaşkanının “Esnaf gerektiğinde polistir, askerdir, alperendir, mahallenin bekçisidir” dediği bir ülke olduğundan bu olay çok olağan bir olay. Sadece bir şişe su Bir gün siz de bir markete girebilir bir şişe su almak için dolabın kapağını açabilir ve o kapağı es kaza sert kapatabilir üstüne bir de dolaptaki suları devirebilirsiniz. İşte bütün bunlar önce

bir, sonra iki derken sayısı neredeyse on beşe kadar varan insanın sizi dövmeye başlamasına sebep olabilir. Bu durumda o kadar insanın saldırısına maruz kalmak yüksek bir ihtimalle dayağa maruz kalan kişi üzerinde oldukça büyük bir tahribata yol açabilir hatta belki de ölüme dahi ulaşabilir. Maalesef ki bu ülke cumhurbaşkanının “Esnaf gerektiğinde polistir, askerdir, alperendir, mahallenin bekçisidir” dediği ve o cumhurbaşkanından güç ve destek alan esnafın karanlık sokaklarda gencecik bir insanı döve döve öldürdüğü bir ülke. Esnafın cumhurbaşkanından aldığı destek ve güç ile saldırdığı, sopalarla, sandalyelerle yere sermeye çalıştığı kişi bu kez eski bir boksör çıkınca işler iyi gitmedi işte. Ne kadar esnaf toplanırsa toplansın bir türlü yere seremedi İrlandalı turisti öyle ki kolu kırılmasına

rağmen pes etmedi ve kendini savunmaya devam etti. Bu sefer olmadı Kim bilir o kişi, bizim İrlandalı turist olmasaydı da, kendini o kadar insanın içinde savunması boksör olmadığı için gayet doğal olabilecek herhangi biri olsaydı başına neler gelecekti.Ama olmadı işte sert kayaya çarpıverdi bizim gerektiğinde kendine vazife tayin etmekten geri durmayacak olan esnafımız. Hatta öyle serttiki kaya, içlerinden birinin baya dişlerinin dökülmesine sebep oldu. Hatta o esnaf kendisiyle konuşmak isteyen televizyonculardan konuşma karşılığında dişlerini yaptırmalarını bile istedi. Yani neymiş uzunun söylediği her şeyi öyle alıp ortaya atlamakla olmuyormuş bu işler. Uzun adamı çok dinlemek de bünyeye zarar veriyormuş en somut örneği bakınız dişleri dökülen esnaf.

Heykel sorunu Yunanistan’ın kuzeyindeki turistik Halkidiki yarımadasının Sitonia bölgesinde Kavurotripes sahilindeki ünlü ‘Deniz Kızı’ heykeli, heykeltraşı tarafından parçalandı. Doğa yapısını bozduğu gerekçesiyle 533 Euro para cezasına çarptırılan heykeltraş Dionisios Karipidis heykeli kendi elleriyle parçaladı.

Hayatlarında ilk kez deniz gören nineler

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Azimlilik 2. Başlıca özelliğiniz? İnatçı olmak 3. Mutluluk nedir? Karnının tok olması 4. Mutsuzluk nedir? Cebinde 5 kuruş para olmaması 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Cinsiyetçi olmayan küfür 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Döneklik 7. En sevmediğiniz şey? Tacize uğramak 8. En sevmediğiniz kişiler? İkiyüzlüler 9. En sevdiğiniz iş? Çay demlemek 10. En sevdiğiniz şair? Ahmet Arif 11. En sevdiğiniz yazar? Sabahattin Ali 12. Kahramanınız? Mahir Çayan 13. Kadın kahramanınız? Aleksandra Kollontay 14. En sevdiğiniz çiçek? Mor menekşe 15. En sevdiğiniz renk? Kızıl 16. En sevdiğiniz yemek? Bulgur pilavı 17. En sevdiğiniz düstur? Dünyanın tüm işçileri birleşin! 18. En sevdiğiniz söz? Devrimci teori olmaksızın devrimci pratik olmaz

İtalya’nın kuzeyinde yaşayan bir grup yaşlı kadın, hayatlarında ilk kez denizi görme hayallerini internet üzerinden para toplayarak gerçekleştirdi. Trento bölgesindeki Daone kasabasında yaşayan, 70 – 93 yaşları arasındaki 12 kadın, bir sohbet sırasında hiç birinin denizi görmediğini fark etmiş. Deniz görme hayallerini gerçeğe dönüştürmeye karar veren

Kırpılmama özgürlüğü

kadınlar, ilk başta pek de başarılı olamamış. Sonunda internette bir bağış sayfası açan kadınlar, bağış yapanlara kartpostal, yemek kursu gibi çeşitli hediyeler de teklif ederek 6 bin euro gibi bir para toplamayı başarmış. Topladıkları parayla Hırvatistan’ın Ugljan adasına giden kadınlar, denize ilk kez girerken çektirdikleri fotoğrafı da Facebook’ta paylaştı. toplum

Tablodaki delik Dengesini kaybeden çocuk 1.5 milyon değerindeki tabloda delik açtı. Tayvan’ın başkenti Taipei’de bir sanat galerisinde, elinde içecek kutusuyla yürüyen 12 yaşındaki bir çocuk, dengesini kaybederek 1.5 milyon dolarlık bir tablonun üzerine düştü. Tablonun üzerinde yumruk büyüklüğünde bir delik açıldı.

Stephen Hawking’ten yeni teori

Teorik fizikçi Stephen Hawking,kara deliğe giren cisimlerin benliklerini yitirip yitirmediği konusunda bir buluş gerçekleştirdiğini açıkladı. StephenHawking “Eğer kara delikte olduğunuzu hissederseniz pes etmeyin bir çıkış yolu var” dedi. Ünlü bilim insanı Hawking”Bilgi, ya kara deliğin ucunda bir tür holograma dönüşüyor ya da alternatif evrende ortaya çıkıyor” diye konuştu. Toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.