Yarın200

Page 1

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik

Bakan Çelik, emekçiye zammın konuşulduğu masadan kaçtı İşte Bakan Faruk Çelik masadan kaçarken böyle görüntülendi.

14 Ağustos Cuma günü hükümet ve sendikalar arasında yapılan TİS görüşmesinde hükümetin zam teklifi açıklandı. “Ölüm Bakanı” Faruk Çelik tarafından açıklanan teklife karşılık sendika konfederasyonları da hükümete tekliflerini sundu. Sorumluluklarından kaçmayı adet edinen Faruk Çelik teklifi açıkladıktan sonra da masadan kalkıp kaçtı. emek 08

Özgecan Yasası için meydanlara

Güzel günlerin habercisi...

18 Ağustos 2015 Salı Sayı: 200 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

“Özgecan Yasası” olarak bilinen, kadın cinayetlerinde indirimlerin kaldırılmasını öngören yasa teklifi 3 yıldır mecliste görüşülmeyi bekliyor. Bu süre zarfında ülkemizde 1016 kadın öldürüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kolları sıvayarak “Özgecan Yasası”nın Meclisten geçmesi için birçok ilde meydanlara çıkıyor. kadın 07

)

rejıme erdogan darbesı 1

Darbesine yasal kılıf istiyor

Davutoğlu’nun da hükümet kurma oyununu bitirmesiyle demokrasiyi rafa kaldıran Erdoğan ‘’Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir’’ dedi. “Rejim değişikliği gerçekleştirmiştir” diyen Erdoğan, fiili başkanlığına yasal kılıf istiyor.

2

Saray savaşını sürdürüyor

Erdoğan, seçim çalışmalarına başladı bile. Asker cenazelerini miting alanına çeviren Erdoğan, daha çok savaş, daha çok ölüm derken; halklar barış istiyor. Erdoğan 7 Haziran yenilgisinin bedelini halka ödetmeye çalışıyor. Ancak ölümler ona oy değil, son getirecek.

3

Durmak yok savaşa devam

Haziran seçimlerinde AKP hükümetinin gerilemesinden sonra başkanlık hayalleri suya düşen Erdoğan’ın savaş oyunu “Durmak yok savaşa devam” diyerek sürüyor. güncel 05

Erken seçim piyasayı vurdu

AKP ile CHP’nin görüşmesinde koalisyon kararının çıkmaması nedeniyle 2.84’leri aşan dolar 3 TL’ye doğru hızla yükseliyor. Erken seçim seçeneğinin ön plana çıkmasıyla piyasalar da alt üst oldu. ekonomİ 06

17 öğrenciye hapis istemi

İstanbul Üniversitesi’nde 17 öğrenci hakkında üç ayrı suçtan toplam “2 yıl 6 aydan 10 yıla” kadar hapis istemiyle dava açıldı. gençlİk 10

Erdoğan da yargılanacak

Erdoğan saltanatı için yaptıklarının bir bir hesabını verecek. IŞİD’e taşıdığı silahlar, sıfırlanmayan paralar, öldürülen gençler, Cumhurbaşkanlığı yetkilerini aşmak suçlarından sadece bir kaçı. Zaten savaş çıkaracak kadar gözünün dönmesinin en önemli nedeni de bu.

Aileler evlatlarını “feda etmeye hazır” değil

MHP’nin fikri yine iktidarda HAKAN ÖZTÜRK Çok konuşuyor çok korkuyor SİBEL UZUN İşkence mutlak yasaktır

Erdoğan her gün savaş çığlıkları atıyor ve her gün yoksul bir ailenin asker çocuğu ölüyor. Ancak aileler gerçek suçluyu bilmiyor değil. Neredeyse her cenazede ya AKP’liler kovuluyor ya da aileler ‘Erdoğan’ın çocuğu gitsin askere’ diyor. güncel 06

İktidarı istemek ve paylaşmak

Sen de fanisin FADİK TEMİZYÜREK

Uyanış

09

Köstebek

FERHAN UMRUK

KADİR DADAN

05

Ana fikir

Can dostumuzu gökyüzüne uğurladık

AKP ve CHP arasındaki koalisyon görüşmeleri tamamlandı. Koalisyon görüşmelerinden olumlu sonuç çıkmaması üzerine Erdoğan’ın erken seçim isteği ile koalisyon sürecinin önünü kestiği tartışmaları başladı. GÜNCEL 04

Aklın yolu

06

GÜLSÜM KAV

Ufukta Başkanlık seçimi göründü

04

02

Midas’ın altınları 10

Hakikat


YESiL SAYFA

02

18 Ağustos 2015

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

İktidarı istemek ve paylaşmak Seçimlerden önce “Ya sonra?” başlıklı bir makale yazmış ve seçim sonrası çıkabilecek sorunları tartışmıştım. http:// yarinhaber.net/author/kadirdadan/782 Seçimlerden sonra karmaşıklaşan siyasi tablo yavaş yavaş netleşmeye başlıyor. Artık daha açık görünüyor ki yenilenecek bir seçim ile karşı karşıyayız ve olası saflar da belirginleşmeye başladı. Sermaye kesiminin masaya koyduğu büyük koalisyon kitabına iki satır yazı yazmaya bile kimse yanaşmadı. Dolayısıyla politik temelleri bulunmayan ve Erdoğan’ı yok sayan bu seçenek, yenilenen seçimde de bir düş olarak kalacak görünüyor. MHP, devletin son 35 yılının derinliklerindeki ideolojik köklerini devreye sokarak CHP’den çok farklı olan duruşunu keskinleştirdi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki gibi Erdoğan karşıtı bir CHP-MHP koalisyonunun genel seçimlerde de mümkün olabileceğini savunmak artık pek kolay değil. MHP’nin Erdoğan ve Davutoğlu’na yönelttiği salvoların amacı açık ki iktidarı kaybeden AKP’nin parçalanmasına yönelik ilk hamleler. Bunu IŞİD’e karşı başlatılan savaşın Türkiye içine yansıyan operasyonlarıyla birlikte Saadet Partisi’nin sesinin yükseltmesi takip edecektir. Keza AKP’nin kuruluşundaki özde yatan ve bir hamlede Gül’ün etrafında toplanabilecek olan bir iç grup da, genel gidişattan ve onun sorumlusu Erdoğan’ın istişarelerini ve tercihlerini parti dışına çıkaran tavırlarından hoşnut değil. Önce parti içinde sesini yükseltecek ve genel başkan değişikliği isteyecek, olmazsa ilerleyen süreçte kendi partilerini kuracaktır. Başbakan’ın da, parti yönetiminde olmayan Cumhurbaşkanı’nın da bu saldırılara yanıt üretebilmesi pek mümkün görünmüyor. Çünkü artık keyfi yerinde bir seçmen ve partili yok. “Mağdurum, bana saldırıyorlar” edebiyatı bu noktada karın doyurucu değil ve şiddetin hesabı hiçbir zaman tek taraflı fatura edilmez. Öte yandan “paralel yapı” ile mücadele, bir ölçüde kendi içinde bir mücadeledir ve örgütsel bir zafiyet yarattığı da ortada. Yine de iktidarlarını korumak için tüm güçleriyle mücadele edecekler, bu uğurda şiddetin dozunu artırmaktan çekinmeyeceklerdir. Bütün bunlar önümüzdeki yıllarda sağın daha parçalı bir duruma sürükleneceğini ve sola gerçek bir iktidar şansı doğabileceğini göstermektedir. Bu şansı kullanabilmek için geçmişin özeleştirisini vererek bugünden barış koalisyonu görüşmelerini hızlandırmak ve seçmen tarafından iktidar adayı olarak görülebilecek bir seçim ittifakını masaya yatırmak gerekiyor. Bu konuda seçmene verilecek ilk ve en büyük güvence silahların susmasıdır. Bu noktada geçmişe biraz dönmek ve 1991’deki ittifakın sonuçlarını iyi irdelemek, aynı hataları tekrarlamamak ve yeni bir vizyonu ortaklaşa ortaya koymak çok önemli. HDP artık Kürt sorununun temsili için değil, çözümü için parlamentoya giriyor ve sorumluluğunu aldığı hareketin liderliğini de üstlenmek durumunda. Ne çözüm sürecini buzdolabına kaldıran Cumhurbaşkanının ne de silahları konuşturan AKP’nin bu konuda çözüm ortağı olamayacağı aşikar. Öte yandan emek, barış, demokrasi ve doğa eksenli barış koalisyonu, kararsız ya da ideolojik olarak bağımsızların oyunu alabilmek için de kurulmalıdır. Sendikalar, Meslek Odaları, Sivil Toplum, Sosyalistler ve yeşil hareket böyle bir koalisyonu destekler ve yeni bir Türkiye’ye yelken açabiliriz. CHP tabanı da, bir koalisyon ortağı olarak MHP ile bir yere gidemeyeceğini, hem kendi iktidarı için, hem de ülke geleceği için doğru tek seçeneğin barış koalisyonu olduğunu, aksi takdirde ömür boyu muhalefet olarak kalacağını artık görmelidir. HDP de konfederal bir Kürt birliği için önce Türkiye’de bir çözüm üretilmesi gerektiğini, Türkiye’deki siyasal düzeni değiştirmek için de önce onu tanınması gerektiğini hem örgütüne, hem kendi tabanına hem de Kandile kabul ettirmelidir. Bu barış koalisyonu ancak Türkiye gibi büyük ve coğrafi olarak sorunlarla dolu bir bölgede bulunan bir devleti yönetmeye talip olacak kadrolar sürece katılarak kurulabilir. Hem CHP, hem de HDP, siyasi olarak çevresini bu yönde geliştirmek, şimdikinden daha nitelikli kadrolar ve birlikte hareket edebilecek ortak bir çevre oluşturmak durumundadır. Keza, seçim sonrasına ilişkin kapsamlı bir koalisyon protokolü seçim öncesinde seçmenin önüne konulmalıdır. Bunlar olduğunda seçmen, AKP’nin karşısında güçlü bir iktidar seçeneği görecek ve silahları susturacak, anaları güldürecek günlere giden yolun kapısını aralamaktan çekinmeyecektir. Kısaca bugün önemli olan iktidarı istemek ve kiminle paylaşabileceğine karar vermektir. Aksi takdirde çok zor geçecek yıllar bizleri bekliyor…

Yeşil Takvim:

Kazdağı Ekofest2015: 19-23 Ağustos Bozcaada Yeşil Buluşması: 24/29 Ağustos Türkiye’nin İlk Vegan Festivali: Vegfest Türkiye-25/26 Eylül Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim

Eyleme çevreciler, akademisyenler ve 7’den 77’ye bölge halkın katıldı.

Yapılan açıklamada projeye karşı sonuna kadar mücadele edileceği yinelendi.

Termiğe karşı Bursalıların mücadelesi sürüyor yeşil sayfa melek önder

Geçtiğimiz günlerde tüm itirazlara rağmen Bursa’nın merkezi Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde (DOSAB) kurulması planlanan termik santrale Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca ÇED raporu kabul edilmişti. ÇED raporunun onaylanmasına halk tepki gösterdi. 13 Ağustos Perşembe günü “DOSAB Termik Santraline Hayır Platformu” öncülüğünde çevrecilerin, akademisyenlerin, 7’den 77’ye bölge halkının katılımıyla bir eylem gerçekleştirildi. DOSAB Cami önünde bir araya gelenler, ‘Bursa uyuma ovana sahip çık’, ‘Termiğe inat yaşasın hayat’, ‘DOSAB bu kara sevdadan vazgeç’ ve ‘DOSAB’da termik santrale hayır’ pankartla-

Kömürle çalışacak DOSAB termik santrali için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ÇED raporunun kabul edilmesinin ardından tepkiler sürüyor. DOSAB Termik Santraline Hayır Platformu ‘nun çağrısıyla13 Ağustos’ta bir eylem düzenlendi. Bursalıların sağlığını tehdit eden proje Ağustos ayı sonunda yargıya taşınacak.

rıyla bir kez daha DOSAB Bölge Müdürlüğü önüne kadar yürüdü. CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve HDP Bursa Milletvekili Asiye Kolçak da eylemcilere destek verdi. Platform adına basın açıklamasını Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Doç.Dr. Ertuğrul Aksoy okudu. Açıklamada Bursa’nın toprağını, havasını, suyunu kirleterek yüz binlerce insanın sağlığını tehdit edecek proje-

ye karşı DOSAB yöneticileri bir kez daha uyarıldı. Açıklamada, ‘Çevre Bakanlığı, Bursa’nın göbeğinde yılda 524 bin ton kömür yakacak bir tesise, bilim insanlarının ve akademik meslek odalarının bütün bilimsel kanıtlarını hiçe sayarak olumlu görüş verdi. Hükümet ve Çevre Bakanlığı bu tutumuyla bir kez daha halkın değil, sermayenin yanında olduğunu ortaya koydu; DOSAB’da bulunan 100 patronun çıkarı

için, yüz binlerce yurttaşın sağlığının olumsuz etkilenmesine göz yumdu. Bursa kent merkezine kömürlü termik santral yapılması bir kent cinayetidir. Güzel Bursa’mızın içindeki insanlarla birlikte ölüme gönderilmesidir. BİZ BURSA’DA YAŞAYANLAR, BU KENT CİNAYETİNE İTİRAZ EDİYORUZ!’ denildi. Yüz binlerce kişinin sağlığını tehdit edecek santrale karşı dava açmak için 24 Ağustos’ta adliyede toplanarak, ÇED raporunun iptali için dava açmaya hazırlanılıyor. İdare mahkemesine açılacak davaya çok sayıda kurum ve avukatın da müdahil olması bekleniyor. ‘Termiğe inat yaşasın hayat sloganları’ atan küçükten büyüğe Bursalılar proje iptal edilinceye kadar mücadelede kararlı.

Loç Vadisi kurtuldu Küre Dağları Milli Parkı’nı besleyen Devrekani Çayı üzerinde yapılmak istenen Cide HES’in ÇED raporu Danıştay tarafından iptal edildi. Böylece Bir çok kurumun, platformun müdahil olduğu davada itiraz yolları da tamamıyla kapanmış oldu. “Mutlak Korunması Gereken Alanlar” arasında yer alan Loç Vadisi halkı 2009 yılında ÇED raporunun onaylanmasıyla mücadeleye başlamıştı. 2011 yılında Kastamonu Bölge İdare Mahkemesi, “geri dönülmesi mümkün olmayan tahribatlar yapıldığı” gerekçesiyle inşaatın yürütmesini durdurdu. Bu kararın

bozulması ile çalışmalar yine başladı ancak mücadeleyi bırakmayan bölge halkı yeniden iptal davası açtı. HES inşaatını yapan Orya Enerji ise yargı sürecinin tamamlanmasını beklemeden çalışmalara başlamış ve protesto eylemlerine katılan Cidelilere dava açmıştı. Bölge halkının mücadelesi sonucunda Danıştay ekolojik dengenin ve çevre değerlerinin tahrip olacağı gerekçesiyle ÇED raporunu iptal etti. Danıştayın verdiği karar benzer davalar için emsal oluşturarak, yaşam alanlarının savunmasında önemli dönüm noktalarından olabilir. YARIN YEŞİL SAYFA

Tokat Almus’ta HES mücadelesi sürüyor Tokat Almus İlçesi Çilehane köyünde Yeşilırmak üzerine yapılan Hidroelektrik Santrali (HES) için eylem yapıldı. Yeşilırmak Tozanlı Çevre Platformu’nun düzenlediği eylemde, yaklaşık 100 kişi iki kilometre yürüyüp HES inşaatının bulunduğu alana geldi. “Tozanlı Vadisi’nde HES istemiyoruz”, “Su haktır, sahibi halktır” pankartı açıldı, slogan atılarak çalışmaların durdurulması istendi. Şirket yetkilileri ile görüşmek isteyen köylüler, jandarma ile kar-

şılaştı. Yeşilırmak Tozanlı Çevre Platformu adına basın açıklaması yapan Özge Erdoğan, HES projesinin bölgede doğal yaşam için büyük bir tehdit olduğunu söyledi. HES’in vermiş olduğu doğal tahribatın geri dönüşü olmadığını belirten Erdoğan, “Sizlerin yok saydığınız bu topraklar, bu sular bizim. Vermeyeceğiz, vadimizden çekilin. Suyumuza sahip çıkıyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bizim suyumuz satılık değil” dedi. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

18 Ağustos 2015

Rejime Erdoğan darbesi Darbe girişiminden de yargılanacaksın Erdoğan Erdoğan, kendisini 13 yıldır Türkiye halkları ve emekçileri üzerinde iktidarını kuran ve yenilmez diktatör olarak gördü; ama 7 Haziran seçimleri bunun böyle olmadığını anlamasını sağladı. Bu yüzden kendini kurtarmak için başkanlık darbesini yapıyor. Erdoğan mevcut parlamenter sistemin anti demokratik ihlaline seçimlerden önce başlamış il il gezerek başkanlığı için

400 milletvekili istemişti. Erdoğan’ın görevinin dışına çıkarak koalisyon görüşmelerine müdahale ediyor olması, demokrasiye karşı işlenmiş bir suçtu. Şimdi de halk tarafından seçilmemiş bir hükümete yetki ve sorumluluklarını aşarak fiili başkanlık yaptığı durum başkanlık darbesidir. Demokrasiye karşı işlenen bu suç Erdoğan’ın yargılanacağı diğer suçların yanına yazılmıştır.

Erdoğan erken secim öncesi “Sistem değişti” açıklaması ile ne anlatmak istiyor? Sanem Deniz Kural EHP Merkez Komite Üyesi

Başkan olamayacak Erdoğan seçim yenilgisine rağmen, Başkanlık hayalini sürdürüyor. Topyekün barış mücadelesi ile Erdoğan’ın kanlı erken seçim planlarını da, Başkanlık hayalini de alaşağı edeceğiz. Levent Gök CHP Genel Başkan Yardımcısı

Kenan Evren’e eştir

Yolsuzluk ve Rıza Sarraf ’ın suçu sabit. Bir de üstüne patlayan bombalar eklenince AKP’nin suçu da sabitleşti. Kısacası AKP’de herkes kendi paçasını kurtarma telaşında. Hüseyin Kocabıyık AKP İzmir Milletvekili

Erdoğan 7 haziran seçimlerindeki yenilginin altından kalkmanın tek yolu olarak halkın iradesini yok saymayı gördü. Koalisyon görüşmelerine müdahalelerde bulundu. Davutoğlu’nun da hükümet kurma oyununu bitirmesiyle demokrasiyi rafa kaldıran Erdoğan bunu da ‘’Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir’’ ifadesiyle açıkladı. güncel melih erdem

Türkiye günlerdir savaşın öncülleriyle yüzleşirken, halk ülkenin farklı yerlerinde farklı acılar yaşıyor. Kendi iktidarları için savaş çıkaranlarsa 7 Haziran yenilgisinin altından kalkmak için yaptıkları planı adım adım uygulamaya çalışıyor. Erdoğan koalisyon görüşmelerini haftalarca kadük ederek 7 Haziran seçimlerinden çıkan halkın iradesini tanımadığını gösterdi. Kaybettiği başkanlığı halkları savaşa sürükleyerek almak isterken yaptığı sivil darbeyi de savaşı neden göstererek ilan ettiği olağanüstü hal ortamında erken seçimle meşrulaştırmaya çalışacak. Şimdiden Türkiye’nin güneydoğusunda uyguladığı olağanüstü hali erken seçimlerde tüm ülkeye yaymayı amaçlıyor. Gittiği asker ve polis cenazelerinden muhtarlara verdiği davete kadar konuştuğu

heryerde yaptığı rejim darbesini tekrarlıyor.

demokrasiyi yok sayan Erdoğan aynı izinden gittiği Kenan Evren gibi kendi fiili durumunu meşBaşkanlık darbesiyle ‘’Yönetim rulaştıracak hukuki düzenlemeyi sistemi değişmiştir’’ hedeflediğini, ‘’Şimdi yapılması CHP ve AKP arasındaki koalis- gereken bu fiili durumun hukuki yon görüşmelerinden olumsuz çerçevesinin yeni bir Anayasa ile cevap çıkmasıyla Erdoğan, fiili netleştirilmesi, kesinleştirilmesiolarak uyguladığı başkanlık dar- dir’’ açıklamasıyla dile getirdi. besini halka meşru göstermeye çalıştığı konuşmalar yapmaya Diktatörlüğü için Başkanlık başladı. 7 Haziran seçimlerinin savaşını sürdürecek ardından uğradığı yenilgiyle gün- Cumhurbaşkanının tarafsızlılerce ekranlarda görünmemişti. ğı ilkesininin çiğnendiğini ifade Halkın iradesinin yok sayıldığı edenlere cevap veren Erdoğan bugünlerde ise halkın seçimlerde “7 Haziran seçimlerinden sonra onay vermediği başkanlık siste- ‘Erdoğan kaybetti’ dediler. Amaç mini seçimler öncesindeki gibi yıpratmak’’ açıklamasında buluntekrar tekrar anlatmaya başladı. du. Tarafsızlığının bahanesini ise Erdoğan halkın iradesi olmayan ‘’Gün tarafsız olma günü değildir. bir durumu kendi isteğiyle uy- Türkiye Çanakkale’de olduğu gibi, guladığını şu şekilde ifade etti: Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, ‘’İster kabul edilsin ister edilme- 2002’de olduğu gibi yeni dirilişin, sin, Türkiye’nin yönetim sistemi yeni uyanışın eşiğindedir’’ ifadebu anlamda değişmiştir.’’. Yöne- siyle kendi başlattığı savaş olarak tim sistemi değişmiştir diyerek gösterdi.

Tekrar seçimler için başkanlık mitinglerine başladı Erdoğan demokratik rejime darbe yapıp başkan olabilmek için çıkardığı savaşı, halkın iradesini tanımadığı seçimler yerine yapacağı erken seçimde en büyük kozu olarak kullanacak. Erdoğan kendi polisi ve yandaşlarıyla savaş şartlarında halka dayattığı erken seçim için başkanlık mitinglerine polis ve asker cenazelerinden başladı. Katıldığı cenazeleri AKP mitingine döndüren Erdoğan başkanlık için başlattığı savaşı halkların barış talebine rağmen sürdürmeye devam edenin kendisi olduğunu birkez daha gösterdi. Yüzlerce insanın öldüğü gerçeği Erdoğan’ın açıklamasında iktidarlarını sürdürmek için daha çok ölüm olması gerektiği için şu şekilde yer aldı: ‘’Yüzlerce teröristi askerimiz polisimiz aslında gömmüştür. Yeterli mi yeterli değil. Bu mücadele devam edecek. Rehavete kapılmak yok. Kıyamete dek bu mücadele sürecektir’’.

Ülke Yönetimini Erdoğan Değil Üretenler Belirleyecek

Emekçi Hareket Partisi; iktidarı için barışı bozan, kendi başlattığı savaşta ölenleri demokrasiye yaptığı darbeye kurban eden Erdoğan’ın erken seçim ve başkanlık darbesi planlarını bozmak için emekçi güçleri ve halkları birlikte mücadele etmeye çağırıyor. Erdoğan başkan olmak için ülkenin tamamını büyük bir savaş sancısının içerisine hapsetmeye devam ediyor. Savaşla elde ettiği başarıdan gayet memnun. Erken seçim artık garanti. Hedefine ulaşmanın keyfinden öldürülen bir askerin tabutuna dokunurken bile vazgeçmiyor. Hatta öyle ki; Türkiye’de yönetim sisteminin artık biz istesek de istemesek de değiştiğini ifade ediyor. Yani seçimlerde kaybeden Erdoğan, “Savaşla başkan oldum bile” diyor. “Yönetim sistemi değişmiştir” demesinin anayasal dayanağı bile yok. Tek dayanak Erdoğan’ın kendisi. Anayasa değişmemiş, kendisi değişmiş Erdoğan için yeterli. Diğer teferruatlar düzenlenir diye düşünüyor.

Tek bir adam, kendine ait sarayından, tek başına, Kürtleri katlederek, askerleri feda ederek, devrimcilere zulmederek, Suriye’yi tehdit ederek, yönetim biçiminin artık değiştiğini ve bunu kabul etmemiz gerektiğini söylüyor. Ancak bizler kabul etmiyoruz! Erdoğan’ın sırtını yasladığı o cenazeler, üzerine basarak yürüdüğü ölü bedenler ve arkalarında bıraktıkları aileler artık “Vatan sağolsun” demiyor. Asker cenazelerinden “Erdoğan oğlunu askere gönder” sesleri yükseliyor. Erdoğan bu toplumu hafife almayı artık bırakmalıdır. Kanla, savaşla fiilen yönetimi değiştirmeye çalışmaktan vazgeçmelidir. Toplum AKP için iktidar, Erdoğan için başkanlık yolunu 7 Haziran

seçimlerinde kapatmıştır. Savaşla bu yol tekrar açılamaz. Erdoğan bunu artık anlamalıdır. Savaşın bedelini ödemek zorunda bırakılan emekçi halkımıza sesleniyoruz, Bu savaşın tek bir sorumlusu vardır; o da Erdoğan’dır. Savaşın bizlere ölümden başka getireceği hiçbir fayda olamaz. Bu yüzden bizlere bunca zulmü reva gören Erdoğan artık tarihin çöplüğüne gömülmelidir. Erdoğan’ın bu kanlı planını başarısızlığa uğratacak tek şey toplumun örgütlü mücadelesidir. Erdoğan’ı daha önce Gezi Direnişi’nde ele ele vererek, seçimlerde yüzde 13’te birleşerek durdurmayı başardık. Yine başarabiliriz. Ancak tekrar bir araya gelmeli ve savaşa karşı barışın

sesini yükseltmeliyiz. Bizim tek umudumuz “Erdoğan’ın oğlu askere gitsin” diyen asker annesidir. Barış için mücadele eden Kürt halkıdır. Yaşamını savunmak için savaşa göğüs geren emekçilerdir. Bizim tek kurtuluşumuz kardeşliktir. Ancak Erdoğan’ın üzerimizde uyguladığı bu darbe koşullarını yırtıp atmak için bir araya gelirsek, Erdoğan’ın erken seçim planı da darbe girişimi de boşa düşecek. Erdoğan kaybedecek, emekçiler ve halklar kazanacak! Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi

Halk iradesinin sonucu Cumhurbaşkanı’nın halk iradesiyle seçilmesi onun yetki sınırlarını kaldırır. Milleti ilgilendiren her şey de söz hakkı vardır. Cumhurbaşkanımız da bunu ifade etmek istemiştir. Celal Adan MHP İstanbul Milletvekili

Anayasayı değiştirmek gerek Yönetim sisteminin meşruiyeti millet iradesine ve Anayasa’ya dayalıdır. Erdoğan’ın bu sözleri anayasayı kendine göre değiştirdiğini gösteriyor. Ertuğrul Kürkçü HDP İzmir Milletvekili

Seçimde yere çakılacak Rejim değişikliği olduğundan Erdoğan hariç kimsenin haberi yok. Erken ya da değil, her seçimde Erdoğan’ı gerileyecek ve yere çakılacak bundan eminiz. Ezgi Başaran Radikal Yazarı

Sivil darbedir Erdoğan cumhurbaşkanı olarak tarafsız değil. Sistem değişti sözleriyle anayasayı çiğnemiş ve çok açık bir şekilde sivil darbe yaptığını ilan etmiştir. Ahmet Kekeç Star Gazetesi Yazarı

Halk darbesidir Erdoğan’ın bu sözleri söylerken darbe yaptığını iddia ediyorlar. 12 Eylül referandumunda “Cumhurbaşkanı’nı ben seçerim” diyen halk darbeyi yapmıştır. Oral Çalışlar Hürriyet Yazarı

Erken seçim stratejisi Erdoğan’ın erken seçim stratejisi tuttu. Bu sözlerde erken seçimde de geride durmayacağını gösteriyor. Bence bu yetersiz AKP tek başına çoğunluğu elde edemez. Mehmet Tezkan Milliyet Yazarı

Seçimden önceki hali Erdoğan seçimden önce olduğu gibi başkan vasfıyla davranacağını ve bunun dayanağının Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi olduğunu söylemiş oldu. Murat Aksoy Millet Gazetesi yazarı

Keyfi biçimde yönetiyor Erdoğan seçildiği günden beri AKP’nin Cumhurbaşkanlığını yapıyor. Erdoğan’ın hedefi ülkeyi tek başına, denetimsiz ve keyfi biçimde yönetmek, tüm anayasal kurumlara hükmetmektir.


04

GUNCEL Erdoğan’ın başkanlık seçimi 18 Ağustos 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

MHP’nin fikri yine iktidarda

Bazı garip durumlar var. Şöyle ki: Eğer mevcut yönetim Kürt halkına etmediğini bırakmadığı zaman, AKP’nin milliyetçi oyları geri dönecek ve yükselecekse; AKP’ye bu güne kadar oy veren Kürtler bunu nasıl kabul edecek? O Kürtlerin olan biten hiçbir işten anlamayan insanlar olduğu mu varsayılıyor? Diyarbakır, Hakkari, Lice, Varto yakılıp yıkılırken bu insanlar içlerinde hiç mi acı hissetmeyecek? Türk milliyetçisi oylar gelecekse, Kürtlerin oyları nasıl yerinde sabit tutulacak? Barış sürecinde bile eğer bu süreçten etkilenen Kürtler AKP’ye oy vermemeye, HDP’ye oy vermeye başlayan Kürtler yeni gelişmelerden nasıl etkilenmeyecek? AKP’ye oy vermiş olan Kürtler “şimdi barış bitti savaş başladı artık tekrar AKP’ye oy vereyim” mi diyecek? Türkler cenahından gelmiş olan oy, Kürtler cenahından nasıl kaybedilmeyecek? Kaybedilirse kaybedilsin deniyorsa AKP bu işin içinden nasıl çıkacak? * İkinci garip durum şu: Çok büyük bir şiddet, çok büyük bir savaş söz konusu olursa neden seçmenler MHP’ye değil de AKP’ye yönelecek? İş tamamen şiddet yoluyla çözülecek idiyse, “son terörist öldürülene kadar” gidilecek idiyse neden bu konuda insanlar MHP’nin haklı çıktığına inanmayacak? Bütün memleket çapında MHP’nin tezleri geçerli olacaksa, bu tabloda neden MHP güçlenmiş olmayacak? 12 Eylül darbesi yapıldığında tutuklanan MHP’liler, “Biz hapisteyiz, fikrimiz iktidarda” diyorlardı. Şimdi artık hapiste de değiller. Muhalefetteler ve fikirleri iktidarda. AKP, MHP’lilerin fikirlerini iktidara taşıyorsa ve o fikirleri baş tacı ediyorsa bu denklemden kendisine nasıl bir yararlı sonuç çıkaracak? Daha çok milliyetçileşenler, daha çok savaş taraftarı olanlar neden eşyanın tabiatı gereği MHP’ye yönelmeyecek? Her şeyin aslına rücu etmesi beklenmez mi? * Eğer Erdoğan, yaşanabilecek çatışmalardan dahi değil de alınmış olan %13 oydan bu kadar rahatsız olmuşsa buna bir mim koymak gerekmez mi? Tayyip’in ve AKP’nin yaşadığı gereksiz bir evham mıdır? Bir yanılsama mıdır? Her şeye rağmen barış sürecini devam ettiren Tayyip neden bundan tamamıyla vazgeçebilmiştir? Neyden bu kadar korkmuştur bu demokrasiden nasibini almamış mahluklar? Acaba diyorum, %13’ten bu kadar korkan Tayyip taifesi bu kadar korkmakta haklı olabilir mi? Asıl korkulacak şey bu mu acaba? Bu ülkenin ezilenlerinin, yoksul halk çocuklarının, asgari ücrete talim edenlerin… Hem Kürt’ün hem Türk’ün… Hem Alevi’nin hem Sünni’nin… Hem köylünün hem şehirlinin aynı yere oy vermeye başlaması mı? Ya gerçekten en önemli hadise buysa. Biz savaşın her yönden devam ettirilmesiyle bu muhteşem fırsatı kaçırıyorsak. Ya bu seçimlere girip %13 oy alınmasını sağlayan herkes bu %13’ün önemini anlayamıyorsa. Hani “Seçimler önemsizdir” diyenlere karşı “Hayır seçimler önemlidir ve hatta her açıdan hayatidir” diyerek tartışma yürütmüştük ya büyük bir güç sarf ederek… Ne oldu o halimiz? Şimdi derhal unutuyor muyuz o halimizi? Seçimler önemsizdir cephesine mi yazılıyoruz hep birlikte? O cepheye tekrar yazılacaksak, o kadar hararetle neden tartıştık ki? %13’ten arkadaşlarıma sorabilir miyim acaba? %13’te ısrar edecek miyiz, etmeyecek miyiz? hakanozturk17@gmail.com

AKP ve CHP arasındaki koalisyon görüşmeleri genel başkanların da bir araya gelmesiyle tamamlandı. Son koalisyon görüşmesinin ardından parti liderlerinden gelen açıklamalar erken seçim sinyalleri verdi. Koalisyon görüşmelerinden olumlu sonuç çıkmaması üzerine Erdoğan’ın erken seçim isteği ile koalisyon sürecinin önünü kestiği tartışmaları başladı.

güncel gülçin çıvgın

AKP ve CHP arasındaki koalisyon görüşmeleri tamamlandı. Görüşmenin ardından gelen açıklamalar koalisyon hükümetinin kurulamayacağı yönünde oldu. Görüşme sonrası açıklamasında erken seçiminden en fazla faydayı AKP nin elde edeceğini ve en kısa zamanda erken seçime gitmenin yoluna bakacaklarını ifade eden Davutoğlu ‘CHP ile oluşturamadığımız hükümet ortaklığı göz önüne alındığında erken seçim güçlü hatta tek ihtimaldir’ dedi. Kılıçdaroğlu ise AKP’nin koalisyon kurulmaması ve erken seçimi çözüm olarak görmesinden dolayı

diyen Yüksekdağ ‘’ Bundan sonraki süreçte erken seçimin kararını Meclis’in mi, Cumhurbaşkanı’nın Seni yine başkan yaptırmayacağız mı aldığı çok da önemli değildir. HDP Eş Genel Başkanı Figen Çünkü her durumda Meclis’te daYüksekdağ da koalisyon süreci ve hi alınsa bu karar bir dayatmayla erken seçim hakkında değerlendir- zaten alınmış olacak. Biz bir seçime mede bulundu. Yüksekdağ ‘’Sa- mecbur bırakıldık. Yapacağımız en raydan gerçekleştirilen müdahale önemli şey bu seçimi de kazanmak8 Haziran sabahından itibaren işi tır’’ dedi. doğal mecrasından çıkardı. Dayatmalar, yönlendirmeler ve zorlayı- Erdoğan’nın tek derdi cı müdahaleler aslında koalisyon başkan olmak görüşmelerini baştan kadük hale 7 Haziran seçimlerinde başkan olgetirdi’’diyerek eğer süreç doğal ha- ma hayalleri suya düşen Erdoğan line bırakılsaydı koalisyon kurulabi- koalisyon sürecinin önünü keserek leceğini ifade etti. ‘Seni yine başkan Erken seçimle başkan olmak için yaptırmayacağız’ yeni sloganımız elinden geleni yapıyor. Hükümet koalisyon kurulmasının mümkün olmadığını belirtti.

kurma görevini 1 ay sonra verecek kadar esnetebilen Erdoğan’ın ‘’Koalisyon kurmak için 45 günlük süreyi esnetme yetkim yok’’ açıklamasına karşı Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun ‘’ Toplumun derdi akan kanın durması Erdoğan’ın derdi hep başkan olmak. Kendini başkan yaptıracak erken seçimi bir an önce açıklamak. Hükümet kurma görevini haftalarca beklettiğini biliyoruz Diyor ki ‘’45 günlük süreyi esnetemem’’ biz sana “Esnetirsin esnetemezsin demiyoruz ki başkan olamadın hiç bir zaman olamayacaksın diyoruz’’ diyerek cevap verdi.

Sarayın muhbiri değiliz Muhtarlar toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtarlara “hangi evde kim varsa emniyete bildirin” sözlerine muhtarlardan tepki geldi. ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çağrısı tamamen hukuksuzdur; aynı zamanda çok talihsiz bir açıklamadır’ diyen Suruç Muhtarlar Derneği Başkanı Hüseyin Gündoğdu ‘ Bu Cumhurbaşkanı’na yakışmayan anti demokratik bir açıklamadır. Zira biz sarayın muhbiri, devletin muhbiri değiliz, halkın hizmetkârıyız’ dedi.

Kalkanlı köyü muhtarı Osman Kalkan da demokratik bir ülkede devletin en üst erkinin vatandaşa hafiyelik çağrısı yapmasının yanlış olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, muhbirlik çağırısı tartışması başlatırken İçişleri Bakanlığı’nın ise 6 ay önce uygulamayı Muhtar Bilgi Sistemi adıyla başlattığı ortaya çıktı. Muhtar Bilgi Sistemi’ne kendi TC kimlik numarasıyla giren muhtarlar, “ihbar, şikayet, istek, görüş ve öneri” butonlarından birine basarak elde ettiği bilgiyi yetkili devlet kurumuna aktarabiliyor. GÜNCEL

MHP koalisyona açık 7 Haziran sonrası MHP’nin hiç bir partiyle koalisyon kurmayacağını net bir dille ifade eden Devlet Bahçeli, AKP’nin CHP’ye koalisyon kapılarını kapatmasının ardından MHP’yi koalisyon görüşmelerine hazırlıyor. Devlet Bahçeli başkanlığında MHP Merkez Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleştirildi. Toplantı sonrası açıklama yapan MHP Aksaray milletvekili Turan Yaldır Türkiye’yi erken seçime götürmenin tehlikeli sonuçlar doğuracağını söyledi. “Ülkemiz 7 Haziran seçimlerinden sonra yeni bir demokrasi sınavı vermektedir. Sandıktan çıkan ‘koalisyon kurun’ mesajını iyi anlamamız gerekir” diyen Yaldır, olası bir MHP-AKP koalisyonuna MHP kanadının olumlu yaklaştığını ifade etti. MHP Merkez Yönetim Kurulu’nun koalisyon görüşmelerinde Devlet Bahçeli’ye tam yetki verdiği aktarıldı. GÜNCEL

Olası erken seçim için oy hedefi % 20 HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ABD’li gazeteci David Ignatius’a açıklamalarda bulundu. Ignatius, Washington Post’ta kaleme aldığı makalede, Demirtaş’a telefonda yönelttiği soruların yanıtlarını aktardı. Makaleye göre, HDP’nin bir sonraki seçimde oylarını artıracağını tahmin eden Demirtaş, “Hedeflerinin yüzde 20 olduğunu” belirtti. PKK’nin saldırılarına yönelik geçmişte yaptığı eleştirileri yineleyen Demirtaş, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “tüm barış görüşmelerine yeniden başlamaya hazır olduğunu” söyledi. Demirtaş, Suruç saldırısıyla ilgili olarak da “Cumhurbaşkanı bu ülkede olan her şeyi biliyor. Türk güvenlik güçleri, bir şekilde bu tip saldırıları engellemedi ya da hiçbir önlem almadı” diye konuştu. GÜNCEL


GUNCEL Durmak yok savaşa devam

05

18 Ağustos 2015

Sibel Uzun

Çok konuşuyor çok korkuyor

UYANIŞ

Davutoğlu görevi iade etse bile (bir de gerekirse diye ekleme yapıyor) Erdoğan’ın görevi CHP’ye vermeyeceği ortadadır. Kalan sürenin dolmasını bekleyecek ve erken seçimi açıklayacak görünüyor. Gerçek bir koalisyon görüşmesi bile yapılmasını engellemiş Erdoğan’dan CHP’ye görevi vermesini kimse beklemiyor. CHP siyasetin selahiyeti gereği koalisyon görüşmelerindeki ısrarlı ve titiz tutumu, demokratik teamüllere sahip çıkarak görevi istemesi AKP’nin gerekçelerini yerlere düşürdü. Tur tamamlandıktan sonra Beşir Atalay cümlelerini toparlayamadı. HDP de görevin vakit kaybetmeden ikinci partiye CHP’ye verilmesinin çağrısını yapmakla doğru yapmıştır. Anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu’nun değerlendirmesine göre de HDP ve CHP el ele verirse (184 milletvekiline ihtiyaç var, iki partinin sayısı yetiyor) Erdoğan hakkında gensoru vererek Cumhurbaşkanı’nın yasayı çiğnediğini meclis çatısı altında ilan edebilirler. Bu saatten sonra zaten tüm muhalefetin Erdoğan’ı hedef alan bir siyaset yürütmekten başka bir yolu kalmamıştır. AKP’nin ördüğü bu kanlı süreç 90’lı yılların da gerisindedir diyerek oluşan yaygın kanaat boşa değildir. En kanlı yıllar kabul edilen 90’larda bile görevi iade etme kuralı olağan şekilde işlemiş 1995’de Demirel Cumhurbaşkanı olarak Çiller’e görevi vermiş, kuramayınca görevi iade etmiş, Mesut Yılmaz kurmuş. Erken seçime götürecek süreci de hangi tehlikenin nereden ve nasıl geldiği belli olmayan bir yolda ilerletmek istiyorlar. *** Erdoğan çekilebileceği en hukuksuz en akıl dışı bölüme doğru kaydı. Çatışma ortamı dışında elinde kendisini anlatabilecek bir çizgi kalmadı. Tam bir darbeci ağzıyla konuşuyor çünkü bu sürecin kendisine yaramayacağını fark etti. “Kabul etseniz de etmezseniz de Türkiye’de yönetim şekli fiilen değişmiştir hukuksal çerçevesi kalmıştır” ne demektir? Herkes biliyor ki Anayasa’nın tamamen ortadan kalktığını, seçimlerin gerekmediğini ima etmektir. Zaten 12 Eylül’de de önce darbe yaptılar Cumhuriyet 1923’te kurulmamış gibi Kenan Evren hukuki çerçevesini bulup kendini ülkenin kurucusu ilan etti. Halkın kararını vererek sandığa gidip Erdoğan’ın başkanlığını durdurduğunu kabul edemiyor. Şöyle düşünüyor “Genel seçimlerde beni seçeceklerdi ama halk ufak bir yanlışlık yaptı. Bu nedenle bu ufak yanlışlığı erken seçimde kolaylıkla düzeltirim, savaş ortamında kaynar gider”. Her söze başlayan AKP’li “%50 oyla, seçimle geldik” oluyordu şimdi meşrulukları ayaklar altına düşünce “Ne seçimi gerekirse kalıbına uydururuz” bölümüne geçtiler. Zaten hayatta ne çekiyorsak “kalıbına uydururuz” aklından çekiyoruz. Ne diyor Müezzinoğlu: “Cumhurbaşkanı yerine başkan seçseydik Türkiye bu kaosu yaşamayacaktı”. Yani halkı cezalandırdıklarını itiraf ediyorlar. Erdoğan savaşta ölmeyi idealize ediyor ama cevabını alıyor, şehit cenazelerinde yüreği yanan analar babalar ne diyorlar: “Erdoğan göndersin, fabrika sahipleri göndersin neden bizim çocuklarımız gidiyor savaşa? Ben sağ olmayacaksam vatan sağolmasın”. AKP’nin işine yaramasını istediği şehit cenazeleri ona kesinlikle oy olarak dönmeyecek. Emekçilerin, yoksulların, işsizlerin, halkın hayatıyla oynadığı çırılçıplak bir gerçek olarak ortaya çıktı. Bu ortamda Kürt düşmanlığı, ırkçılık kendine yer bulacaktır, MHP ilerleyebilecektir ama barış ve kardeşlik mücadelesi verenler de boş durmayacaktır. *** Tablo mücadele cephesi için hiç bir zaman umutsuz değildir zaten buna hakkımız yok. Genel seçimlerde halkın önemli bir kesiminin tarafımıza geçtiğini bu kalkışmayı büyütebilecek dönemde olduğumuzu unutmamalıyız, yegane sahip çıkılacak meselesimiz %13 olmalıdır. Ayrıca şu görüşün bize zarar verdiğini düşünüyorum “Efendim AKP seçimle de gitmeyecek ki”. Bırakalım bu çözümsüz bırakan çizgiyi, gün bugündür. Hayır, AKP ile seçime girmek, sonuna kadar seçimin selahiyeti için uğraşmak, seçim sonuçlarının da ülke de bambaşka bir ortama vesile olabileciğini ortaya çakmak zorundayız. Bugün bu güçle AKP’yi sandıkta yenmeyip de ne yapacağız? *** Bizim eserlerimiz de gerçekten tam bir klasik, her dönemi anlatıyor. Bakın Erdoğan nasıl gözünüzün önüne gelecek. Hani Nazım Hikmet’in Taranta Babu’ya mektuplar adında bir eseri var ya bazı bölümleri insanı çok coşkulandırır. Mussolini’nin egemen olduğu İtalya’da çekmeceden çıkan mektupların sahibi Habeşistanlı (Etiyopya) gencin dilinden faşizmi anlatır işte oradan çok kısa bölüm “...durup dinlenmeden konuşuyor. Mussolini çok konuşuyor Taranta Babu çok korktuğu için çok konuşuyor!.” Erdoğan’ın korkaklığını, başkanlığını yıkmaya cesaretimiz yetecektir. twitter: @sibeluzun_yarin

Haziran seçimlerinde AKP hükümetinin gerilemesinden sonra başkanlık hayalleri suya düşen Erdoğan’ın savaşı devam diyerek sürüyor. Erdoğan’ın son yaptığı konuşmada verdiği kolluk kuvvetleri halkı katletmeye devam etti. İstanbul, Hakkâri ve Denizli’de ev baskınlarının ardından Diyarbakır’da özel güvenlik bölgesi ilan edildi. güncel hilal türkben

7 Haziran seçimlerinde AKP’nin gerilemesinden sonra başkanlık hayalleri suya düşen Erdoğan, “Durmak yok, savaşa devam” dedi ve Erdoğan’ın emir verdiği kolluk güçleri insanları katletmeye devam etti. Sakarya’da polis tarafından öldürülen bir genç; Van İpekyolu’nda polis tarafından taranan bir aile; İstanbul, Hakkâri ve Denizli’de ev baskınlarının ardından Diyarbakır’da özel güvenlik bölgesi ilan edildi. Diyadin’de özel timler 2’si çocuk 3 kişiyi katletti Ağrı’nın Diyadin ilçesinde İlçe Jandarma Komutanlığı’na yapılan saldırının ardından özel harekât timleri, Jandarma Komutanlığı’nın karşısındaki bölgeyi rastgele taradı. Atatürk Mahallesi’ndeki fırında çalışan ve odun almak için dükkânın karşısındaki depoya giden Orhan Aslan (16) ve Emrah Aydemir (15) isimli çocuklar da kurşunların hedefi oldu. Çocuklar olay yerinde yaşamını yitirirken, iş yeri kan gölüne döndü. Yüksekova’da keskin nişancılar ateş açtı Cumartesi günü akşam saatlerinde başlayan Orman, Kışla ve Dize mahallelerinde çatışmalar devam etti. Polislerin halka saldırması üzerine başlayan çatışmalar kimi noktalarda sabaha dek sürdü. Yüksekova’da polis saldırısı sonucu

yaralananlar olurken, keskin nişancıların hedef gözeterek ateş açtığı görüldü. Özel harekât timleri ile Cengiz Topel caddesi üzerine konuşlanan keskin nişancıların sık sık hedef gözeterek ateş etmesi üzerine mahalle girişindeki yurttaşlar korku dolu anlar yaşadı. Yine, polis kurşunlarının hedefi olmamak için kimi evlerin pencerelerine de kepenk takılması dikkat çekti. Polisin attığı gaz bombalarının isabet ettiği evlerde çok sayıda kişi gazdan etkilenerek, hastaneye kaldırıldı. CHP heyeti özel güvenlik bölgelerinde incelemede bulundu Heyetin hazırladığı raporda özel güvenlik yasasının ihlal edildiği ve valilerin keyfi olarak özel güvenlik bölgelerinin sürelerini uzatabildiği belirtildi. CHP heyeti 14 noktada özel güvenlik bölgesi ilan edilen Tunceli’de incelemelerde bulundu. Heyette, CHP Grup Başkanvekili Levent Gök’ün başkanlığında milletvekilleri Ali Özcan, Nihat Yeşil, Hilmi Yarayıcı ve Orhan Sarıbal yer aldı. Heyetin hazırladığı raporda, yasada özel güvenlik bölgesinin yalnızca yerleşim yerlerinin dışında ilan edilebileceğinin belirtilmesine karşın, Tunceli’de hükümetin bu yasaya uymadığının altı çizildi. CHP heyeti, bölge halkının oldukça tedirgin olduğu izlenimini edindiklerini belirtirken, köylerin boşaltıldığı 1990’lı yıllara geri dönüş algısının da yöre halkında yüksek olduğuna değindi.

Kevser Eltürk’ün cenazesinde işkence izleri Cenazesine işkence yapılarak teşhir edilen Kevser Eltürk’ün boynuna ip geçirilip metrelerce sürüklendiği ortaya çıktı. 10 Ağustos’ta Varto’da çıkan çatışmada yaşamını yitiren gerilla Kevser Eltürk olduğu belirtilen cenazenin, polisler tarafından işkence edildikten sonra çırılçıplak soyularak teşhir edildiğine dair fotoğrafın sosyal medyada yayınlanmasının yankıları devam ediyor. “Cenaze Malatya’dan yıkanmamış bir halde geldi. Bizde Cevatpaşa mahallesindeki bir camide yıkama kararı aldık. Cenazeyi yıkamak için benimle birlikte iki kadın arkadaş geldi. Sosyal medya hesaplarında paylaşılan kişi ile

bizim yıkadığımız gerilla bedeni aynıydı. Sosyal medyada paylaşılan kişi ile Kevser Eltürk aynı kişidir” diyen Hamiyet, işkence izlerini anlattı. Hamiyet şunları söyledi: “Ekin’in bedeni çok hırpalanmıştı. İşkence izlerine benzer izler vardı. Boynunda ve bacaklarında çok sayıda morluk vardı. Hatta cenazeyi yıkayan arkadaş da ‘Ben birçok kez cenaze yıkadım, artık bir şeyleri anlayabiliyorum. Bu arkadaşın bedeni kesinlikle darp edilmiş. Boynunda ip izleri vardı. Muhtemelen uzak bir yerde ip bağlanarak sürüklenmiş o noktaya getirilmiş teşhir edilmek için. Yüzü mosmordu ve otopsisini yapan kişiler de otopsi esnasında pek ilgilenmemişler. GÜNCEL

Tutuklu askerlerin talebine ret

AKP’nin IŞİD ‘i desteklediğinin ortaya çıkmasına sebep olan MİT TIR’larının durdurulmasıyla ilgili gündemler yenileniyor. En son çıkan haber de MİT Tırları soruşturmasında tutuklu muazzep askerlerin sulh ceza hakimliğinin reddi talebi kabul edildi. Askerlerin Asliye Ceza Mahkemesi’ne başvurması üzerine talebi değerlendiren hakim, itirazları inceleme görevinin sulh ceza hakimliğine ait olduğunu belirterek “Hazırlık aşamasında sulh ceza hakiminin reddinin söz konusu olamayacağı, talebin hukuki dayanaktan yoksun olup yok hükmünde sayılmasına” karar verdi. GÜNCEL


GUNCEL

06

18 Ağustos 2015

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

İşkence mutlak yasaktır

Kevser Eltürk’ün cansız bedenine yapılan işkence ve cinsel saldırı, 90’larda bile görülmemiş düzeyde bir insanlık suçudur. Elbette başta kadınlar, Kürt halkı, tüm Türkiye ve dünya halkları hepimizin ortak değerlerine yapılmış bu saldırıyı asla unutmayacak, yapanlardan da, yayanlardan da hesap soracaktır. Evet, erkek egemenliği tüm savaşları kadın bedeni üzerinden yürütür, her savaşta kadınlar ağır bedeller öderler ama burada daha önce yaşamadığımız bambaşka durumlar da var. Bugün Kürt kadınları, mücadeleyi bambaşka bir noktaya taşıdılar, tarihin en büyük kadın düşmanları olan ve birbirinden hiç farkı olmayan IŞİD ve Erdoğan’a karşı zaferler kazandılar. Kobane’de IŞİD’e karşı zafer, Türkiye’de seçimlerde omuz omuza mücadele ile Erdoğan’ı başkan yaptırtmama, IŞİD ve Erdoğan’ın temsil ettiği şeyleri çok değiştirdi. Bunlar sonucunda Erdoğan’ın kendi korkusundan dolayı başlattığı “saray savaşında”, mücadele eden kadınları baş düşman olarak görüyor, bu kin ile Kevser nezdinde tüm kadınlara, Kürt halkına ve aslında tüm insanlığa saldırıyorlar. Son günlerde kadın kimliğinden dolayı özelikle Kürt, sol ve örgütlü muhalif kadınlara saldırılar sıklaştı. Ama yenilecekler, bu saatten sonra ne halkları, ne kadınları asla korkutup susturamazlar. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Devlet ise hala bunu deniyor; IŞİD barbarlığının simgesi haline gelen görüntüleri yaratanları değil, yayanları soruşturacakmış. Duyunca insan ürperiyor çünkü bunun anlamı “Yapın ama sakın çaktırmayın” demektir. Bir yandan erkek egemenliğini ve onun en uç biçimleri olan işkenceyi, cinsel saldırıyı teşvik etmek, ayrıca öte yandan da IŞİD’e yaranmaya çalışmak, korkusundan ne yapacağını şaşırmaktır. Tıpkı kadın cinayetlerinde bu politik sorunu çözmek yerine haber olmasını engellemek ve erkek şiddetini her seferinde aklamak istedikleri gibi. Bu bakımdan Özgecan’ın bedenine yapılanlar ile Kevser Eltürk’e yapılanlar aynı kaynaktan geliyor. Özgecan davasında onun cansız bedenine uygulananları duymaya nasıl tahammülümüz yoksa, Kevser için de aynısı geçerlidir. Hiçbir etik, hiçbir din, öldükten sonra bedene eziyet edilmesini affetmez. İşkence mutlak yasaktır. Canlı bir insana da, cansız bir bedene de işkence yapılması olmayan, tarihin hangi yerinde olursa olsun yargılanacak, zaman aşımı olmayan bir insanlık suçudur. Kime yapılırsa yapılsın fark etmez, savaşta da barışta da suçtur, cezalandırılması gerekir. Oysa bugün Musa Çitil gibi işkenceci, tecavüzcü sicili olan bir asker yargılanmak yerine terfi alıp Diyarbakır Bölge Komutanı yapıldı. İşte Erdoğan’ın savaş politikasının parçası olan bu durum anında sonuçlarını da yarattı. İşledikleri savaş suçlarına, kadına yönelik şiddetin en uç biçimleri de eklendi böylece. Aynı günler içinde dört kadın kardeşimiz de kadın cinayeti ile hayatını kaybetti. Biz kadın cinayetleri için çözüm ararken, savaş iklimi hem doğrudan hem dolaylı biçimde kadına yönelik şiddeti körüklüyor. Erkek şiddeti böyle devam ediyor ise kadınların da mücadeleye devamı şart. Madem gündem ne olursa olsun kadın cinayetleri devam ediyor ve madem Erdoğan ve AKP kendi çıkarları için bütün hukuksuzlukları deniyor, biz neden boş duralım? Biz de kadın cinayetlerini durdurmak ve hukuksal haklarımız için eylemler yapmayı ve her yönüyle mücadeleyi bir an bile ihmal etmeyelim. Ki, kadınların can yakan gündemi erken seçim değil, kadın cinayetleri için “erken çözüm” olduğunu herkes duysun. Ve kadınların acılarına, yenileri eklenmesin, evlat acısı dursun, hiçbir genç kardeşimizi toprağa vermeyelim. Umutsuzluğa da kapılmayalım. Biz kadınlar yaşamın kıyısında değiliz, ortasındayız, mücadelemiz çok şeyleri değiştirebilir, bunu bilelim. gulsumkav@gmail.com

Her cenazeden savaşa tepki yükseliyor

Erdoğan seçimlerde kaybettiği başkanlığı, ‘yeni bir sistem’ var diyerek darbe yöntemiyle elde etmeye çalışıyor. Her gün savaş çığlıkları atıyor, ve her gün yoksul bir ailenin asker çocuğu ölüyor. Ancak aileler gerçek suçluyu bilmiyor değil. Neredeyse her cenazede ya AKP’liler kovuluyor ya da aileler ‘Erdoğan’ın çocuğu gitsin askere’ diyor.

güncel onur toper

Ölen askerlerin aileleri her şeyin farkında. Neredeyse her gün en az bir asker ölüyor ve her gün o ailelerin Erdoğan’a, AKP’ye ‘savaşı durdurun’ açıklamalarına rastlıyoruz. Erdoğan’ın başkanlık hevesi kursağında kaldığı için savaş çıkartarak oy toplayacağını zannediyor ama her gün sosyal medyada yayımlanan videolar bunun tam tersine işlediğinin kanıtı. Bir gün Yalçın Akdoğan yuhalanarak cenazeden kovuluyor, bir gün aileler ‘niye bir milletvekilinin çocuğu ölmüyor?’ diye yakınıyor. Yandaş basının yer vermediği bu tepkiye detaylarıyla ve manşetten yer veriyoruz. “Niye bir milletvekilinin çocuğu ölmüyor” İlk olarak Bingöl-Erzurum karayolu üzerinde çatışmada hayatını kaybeden Astsubay Mehmet Gürlek’in baba evine haber vermeye giden görevlilere mahalle

sakinleri ve asker yakınları tepki gösterdi. Osmaniye’nin Kadirli ilçesine haber vermeye gelen Kaymakam Muhittin Pamuk ve İlçe Jandarma Komutanı Hakan Bozgedik’e 10 günlük asker babası olduğunu söyleyen bir mahalle sakini “Versin zengin parayı yatsın evde, benim gibi garibanın çocuğu ölsün. Niye bir milletvekilinin çocuğu ölmüyor. Niye bir fabrika sahibinin çocuğu ölmüyor” diye tepki gösterdi. “Utanın, böyle kaçıp gitmek var mı?” Kars’ta yaşamını yitiren uzman çavuş Musa Saydam’ın Kırıkkale’deki cenazesine katılan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, bir grup tarafından protesto edildi. Cenaze namazını kıldıktan sonra alandan ayrılan Yalçın Akdoğan, aracına yöneldi. Bu sırada cenazeye katılan kalabalıktan bir grup, Bakan Akdoğan’a tepki gösterdi. Akdoğan’ı yuhalayan öfkeli kalabalıktan “Utanın,

utanın, böyle kaçıp gitmek var mı?” sözleri duyuldu. Koruma polisleri ile resmi kıyafetli polislerin engelleme çalışmalarına rağmen kalabalığın öfkesi dinmedi. Bakan Akdoğan’ın binmesiyle araç hareket ettiğinde de bir grup, aracın peşinden koşarak ellerindeki pet şişe ve cisimleri makam aracına doğru fırlattı. “Onun çocukları yatta yaşıyor” Kars’ta çıkan çatışmada yaşamını yitiren Jandarma Astsubay Nurettin Öztürk’ün yakını 81 yaşındaki Döndü Tekin, Kırıkkale’nin Sulakyurt ilçesi Kalekışla köyündeki cenaze töreni sırasında hükümete ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a tepki gösterdi. Ölen askerin yakını olan Döndü, fakir çocukların öldüğünü, Tayyip Erdoğan’ın çocuklarının ise yatta yaşadığını belirtti ve şöyle devam etti: “Çeksin partiden elini gayrı, bu partiler birleşsin partiyi (hükümeti) kursun. Bizlere fakirlere, köylülere yazık değil

mi? Olmaz bu kadar olmaz. 81 yaşındayım atsın beni de içeri ama gençler ölmesin. Yeter yavrum yeter. Bitirdi bizi yeter” diye konuştu. “Hükümet kurmayan rezil heriftirler onlar” Bingöl’ün Karlıova İlçesi’nde yaşamını yitiren askerlerden Jandarma Uzman Çavuş Haşim Dirik’in memleketi Manisa’nın Sarıgöl İlçesi’ndeki cenaze töreninde bir asker annesi “Çocuğum ölecekse böyle vatan sağ olmasın. Böyle vatana da böyle Cumhurbaşkanına da yazıklar olsun! Sıkıyorsa kendi çocuklarını göndersinler askere, nerde Cumhurbaşkanı, nerede Başbakan, nerede bakanlar?” diyerek isyan etti. Dirik’in yakını Bilgen Dirik ise “Bu kadar ortalığı karıştırıp hükümet kurmayan rezil heriftir onlar. Başka hiçbir şey değil. Kendi Cumhurbaşkanlarından, kendi konsoloslarından, kendi milletvekillerinden hiçbir çocuk ölmedi” diye isyan etti.

MHP de erken seçimden yana Başbakan Davutoğlu, CHP ile koalisyon görüşmeleri olumsuz sonuçlanınca, MHP Lideri Devlet Bahçeli ile görüştü. Davutoğlu yapılan görüşmede cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili herhangi bir söylemi koalisyon görüşmelerine dahil etmeyeceklerini en baştan belirttiklerini söyledi. MHP’nin 17-25 Aralık Operasyonlarını da görüşmede konu ettiğini belirten Davutoğlu, Bu konuyla ilgili ‘paralel yapılanmanın bir darbe girişimidir’ görüşünü söyleyerek 4 bakanın yargılanmasına kapıları kapattığını belirtti. MHP koalisyona hiçbir zaman açık

kapı bırakmadığını daha önce de belirtmişti. Parlamento açıldığında, hükümet kurulmadan meclis çeşitli düzenlemelere gidebilirdi ancak Bahçeli, Meclis Başkanı seçimlerinde oy kullanmayarak, AKP’nin meclis başkanını çıkarmasına destek olmuş oldu. Normalde koalisyon görüşmelerinde öne sunduğu yolsuzluk soruşturmasının da önünü çok önceden tıkamış oldu. MHP bugün erken seçime gitmenin ve yolsuzluk soruşturmasının açılmamasının en önemli aktörlerinden biri olarak tarihe adını yazdırdı. GÜNCEL

Meclis önergesinde gizli özne: Bilal Erdoğan CHP Mv. Ali Haydar Hakverdi, “Kaç Cumhurbaşkanının (Başkomutan) oğlu gitmemiştir?”sorusunu önerge olarak TBMM’ye verdi. Hakverdi, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok bakanın oğullarını askere göndermediğini hatırlattı. “Her ortamda savaş isteğini dile getiren Erdoğan’ın çocuklarını askere yollamaması çocuklarını koruduğu yönünde algı oluşturmaktadır” diyen

CHP’li Hakverdi, şu soruları yöneltti: TBMM kurulduğu günden itibaren kaç milletvekilinin çocuğu askerlik yapmamıştır? TBMM kurulduğu günden beri askerlik görevini yaparken hayatını kaybeden bürokrat, milletvekili veya bakan çocuğu olmuş mudur? Erkek çocuğuna sahip Cumhurbaşkanlarından (BAŞKOMUTAN) kaçının çocuğu askerlik yapmamıştır? GÜNCEL


KADIN

08 Barış Annelerinden Bahçeli’ye suç duyurusu

Diyarbakır’da Barış Anneleri, HDP seçmenine yönelik hakaret içerikli sözler sarf eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hakkında “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” yaptığı iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Mardin il binası önünde bir araya gelen Barış Anneleri adına açıklama yapan Sultan Koyun, “6 milyon insan HDP’ye oy vermiş. Bahçeli çıkıyor diyor ki HDP’ye oy verenler şerefsizdir. Biz anneyiz, o kelimeyi doğru bulmuyoruz. Kendinden utansın, onun hakkında dava açacağız. Kürtler’den özür dilesin.” dedi. KADIN

Memur-Sen kadın sendikacı istemiyor

18 Ağustos 2015

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan İstanbul, İzmir ve Ankara’da eylem çağırısı

Kadınlar Özgecan Yasası’nı kazanmak için buluşuyor

“Özgecan Yasası” olarak bilinen, kadın cinayetlerinde indirimlerin kaldırılmasını öngören yasa teklifi 3 yıldır mecliste görüşülmeyi bekliyor. Bu süre zarfında ülkemizde 1016 kadın öldürüldü. Yasa çıkmadıkça kadın katilleri indirimlerden cesaret almaya devam etti ve yüzlerce kadın, şiddet gördü, tehdit edildi, tecavüze uğradı, öldürüldü. Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü’nde, İstanbul Mv. Melda Halen yasalaşmayan Özge- Onur ve öldürülen kadınların aican Yasası talebi için, Öz- leleri ile beraber aynı teklifi revize gecan Aslan’ın vefatından önce ederek Meclis’e götürdü. Mayıs de uzun süren çalışmalar, meclise 2014’te siyasi partilerin grup başöneriler yapılmıştı. İlk olarak Ka- kanvekillerine bu yasa önerisini dın Cinayetlerini Durduracağız tekrar sundu, Adalet Komisyonu Platformu 2011 yılında, kadın ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği katillerine verilen indirimlerin Komisyonu ile bu çerçevede götamamen kaldırılması talebiyle rüşmeler yaptı. Şubat 2015 taFatma Şahin’e, TCK Md. 81 ve rihinde TBMM Kadına Yönelik 82’ye ek madde sundu. 25 Kasım Şiddetin Sebeplerini Araştırma 2013 Uluslararası Kadına Yönelik Komisyonu’na yasa önerisinin Kadın yağmur derin

üzerinde durarak çözüm önerilerini sundu. Tüm bunların ardından toplumda kadın cinayetlerinde bir kırılma noktası olan Özgecan Aslan cinayeti yaşandı. Tüm ülkenin ortak vicdanda buluştuğu bu olay dahi TBMM’yi harekete geçirmeye yetmedi. Bilindiği gibi, özellikle şubat ayından bu yana, kadınların yasayla ilgili talep ve eylemleri, kadın meselelerine duyarlı siyasilerin de bireysel destekleriyle artarak, devam ediyor.

Bu sebeple Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tüm kadınları İstanbul, Ankara ve İzmir’de yürüyüşe çağırıyor. İstanbul’da “Özgecan Yasasını kazanmak için 22 Ağustos Cumartesi Günü 19.30’da TaksimTünel’de buluşmaya çağırıyor. İzmir’de 26 Ağustos Çarşamba 19:00’da Alsancak Kıbrıs Şehitleri önü Alsancak’a, Ankara’da ise 29 Ağustos Cumartesi 18:00’da Sakarya Heykel önünde buluşmaya çağırıyor.

Kamuda toplu sözleşme görüşmelerinin 12 Ağustos’taki oturumunda, KESK’in kadın haklarına ilişkin taleplerini dile getirmesi için yürütme kurulu üyesi Gülistan Atasoy’u masaya davet etmesi AKP’ye yakın Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ı rahatsız etti. Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in de Yalçın’a destek vermesi üzerine Atasoy masadan ayrılmak zorunda kaldı. Müzakere masasında konuşmasına izin verilmeyen kadın sendikacı Gülistan Atasoy ise, ‘bir kadın olarak sus’ anlayışının toplu iş sözleşmesi masasında devam ettirilmek istendiğini söyledi. KADIN

Bir kadın cinayeti geliyorum diyor

Büyük bir şirketin Marmara bölge müdürü olan A.U., evliliğine 4 yıl önce son verdiğini ancak eski eşi M.K.T.’nın evlilikleri süresince ve dört yıldır ayrı olmalarına rağmen halen kendisine şiddet uyguladığını belirtti. Son olarak uğradığı saldırıdan kaynaklı darpla ilgili karakola başvuran A.U. eski eşinin her defasında polislerce ifadesi alınıp serbest bırakıldığını söyledi. Genç kadın Diken’den Berna Şahin’in haberinde “Özellikle kadın kuruluşlarından, kadın avukatlardan ve kadın gazetecilerden destek bekliyorum. Ölmek istemiyorum.” dedi. KADIN

Huriye Kara için kadınlar Eskişehir Adliyesi’ndeydi

18 Ekim 2014 tarihinde Eskişehir’de, eşi ve 2 çocuğunun annesi 40 yaşındaki Huriye Kara’yı temizlikçi olarak çalıştığı iş merkezinde pompalı tüfekle ateş ederek öldüren 45 yaşındaki Halil Kara’nın yargılanmasına 15 Ağustos 2015 tarihinde başlandı. Duruşmada çelişkili ifadeler veren Halil Kara, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemiyle yargılanıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Eskişehir’de Huriye Kara’nın davasının ardından basın açıklaması gerçekleştirerek davanın peşini bırakmayacaklarını belirtti. KADIN

Gülay Yerdekçi’den kadın cinayetleri açıklaması Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun hazırladığı Özgecan Yasası ile kanun teklifi veren CHP Mv. Gülay Yedekçi, kadın cinayetleriyle ilgili basın açıklaması yaptı. Yerdekçi “Karşı karşıya kaldığımız sorunlar, can kayıpları, cinayetler birer vaka değil malum zihniyetin yönetim anlayışının kaçınılmaz sonuçlarıdır.” diyerek TBMM’yi, kadın cinayetleriyle ilgili yasa çalışmalarını kanunlaştırması için göreve çağırdı. KADIN

Kadınlar savaşa karşı Kadıköy’de eylem yaptı 13 Ağustos’ta Kadıköy - Khalkedon Meydanı’nda toplanan kadınlar, zil, tef, tencere, düdük ve davul çalarak yürüdüler. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve İstanbul’daki kadın örgütlerinin “Savaşa karşı ses çıkarıyoruz” adıyla yaptıkları eylem, basın açıklamasıyla sona erdi. Açıklamada AKP’nin savaş politikaları için “Biz yüzde elliyiz. Bu savaşı biz durdurabiliriz. Biz başka bir dünyada yaşacağız dersek başka bir dünyada yaşarız.” denildi. KADIN

Bir Karagöz oyunu ve savaşa karşı kadın sesi

Kadın Hareketi Yağmur Derin Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlarını geçtiğimiz hafta Kaç-Ak Sarayı’nda topladı. Sarayın afili koltuklarında sırtı sıvazlanan, muhbirlik emrini alan muhtarlar henüz kapıdan tırıs tırıs çıkmadan, ülkenin erken seçime bir adım daha yaklaştığı kesinleşti. Hemen ardından Başbakan Davutoğlu kendisinden beklenen açıklamayı yaptı: “Hükümet kurma ortaklığı oluşmadı; erken seçimin tek ihtimal.” Görünen o ki, tüm koalisyon denemeleri, ellerde kandil simitleri-çikolata kutuları kapıları çalmalar, teşekkürler, iltifatlar, kapılarda karşılamalar birer Hacivat-Karagöz temaşasından ibaretmiş. Şeyh Küşteri’nin –ilk

Karagöz oynatıcısı olduğu rivayet edilen kişi- perde ardından bir sopa uzatıvermesiyle yıkıldı perde, oldu viran. Her oyunun sonunda olduğu gibi, gösterinin saf ve cahil karakteri Karagöz de tekrar sahne alıp “Her ne kadar sürç-i lisan ettiysek affola” dedi. Sahne kapandı; buyurun erken seçime! Maksat Şeyh Küşteri’nin gönlü hoş olsun. Aklı başında hiçkimse , 8 Haziran sabahından belli olan bu erken seçim kararına şaşırmadı. Erdoğan’ın başkan olamayacağının anlaşıldığı o günden bu yana, 52 günde, ülkenin bir iç savaştan gram eksiği olmayan bilançosu : 39 ilde 1302 kişi gözaltına alındı. 10’u asker 42 kişi hayatını kaybetti. Karakollara saldırıldı, parti binaları tahrip edildi, bombalar patladı, köyler basıldı, çocuklar öldü; Antep, Urfa, Dersim, Şırnak, Siirt, Hakkari, Ağrı, Kars, Kilis ve Mardin’de olağanüstü hali aratmayan onlarca özel güvenlik

bölgeleri oluşturuldu. Kürsülerden “evlatlarımızı feda etmeye hazırız” diye bağıran adamların sesi yükseldi. Tüm bu savaş çığırtkanlarına karşın, “ülkemizde iyi bir şeyler de oluyor” dedirten insanlar ise, barışın ve umudun sesini duyurmak için çırpınıyor. Savaşın tek alternatifinin barış olduğunu, bu sebeple barıştan yana çaba göstermenin önemini bilen kadınlar, bu umut dolu sese önayak oldular. İktidarın sandığa endeksli savaş çağrılarına karşı, kadınlar günlerdir yüksek sesle barışı savunmaya devam ediyor. Savaşın her türlüsünün en ağır yükünü sırtlayan kadınlar, günlerdir barış için ısrar ediyor, barış için ses çıkartıyor, ayaklanıyor, imza topluyor, eylem yapıyor, barış için girişimde bulunuyor. Bahsettiğimiz cehennem provası gibi geçen bu 52 gün süresince, ülkemizin kadınları, gerçekten savaş karşısında onurlu, insani

duruşlarını koruyor. Evladı ölen asker annesinden, Suruç sınırında günlerdir evladının cenazesini almayı bekleyen anneye kadar her kesimden kadın, artık savaş istemediklerini açıkça gösteriyor. Ağustos ayında Şırnak’ta hayatını kaybeden er Barış Ayberk’in ailesi “Erdoğan’ın sarayı uğruna verecek canımız kalmadı” derken, bir oğlu Hakkari’de asker kızı ise PKK’ya katılan anne Peyruze Kurt “Barış istiyorum artık!” diyor. Kobani sınırında oğlunun cenazesini bekleyen Ayşe Aygün de, Diyadin’de öldürülen Muhammet Aydemir ve Orhan Aslan’ın anneleri de barış diyor. Kadınlar şimdi, hemen ; “amasız , “ancaksız” barış istiyor. Bu barış çağrısı, ister erken ister geç tüm seçimlerde galip gelecek, barajları yıkacak, barış tohumlarını büyütecek olan sestir. Kadının sesini yok sayan , susturmaya çalışan her kim ise, emin olun zararlı çıkacaktır!


EKONOMI

07

18 Ağustos 2015

İthal ette sıfır vergi dönemi

Erken seçim ihtimali piyasayı vurdu

Et ve Süt Kurumu’ndan yapılan açıklamada, “AB menşeili besilik/kasaplık büyükbaş canlı hayvan ve büyükbaş karkas et için gümrük vergileri sıfıra indirilmiştir” denildi. ESK’dan yapılan açıklamada, et ithalatında gümrük vergisinin kaldırılmasına ilişkin kararın sadece ESK’nın kullanımına tahsis edilmiş olan AB menşeli 4 bin 40 tonluk besilik/kasaplık büyükbaş canlı hayvan ve 19 bin 100 tonluk büyükbaş karkas et için uygulanacağı kaydedildi. ESK’nın 2 bin 260 tonluk besilik materyal ithalatında uygulanmakta olan yüzde sıfır vergi de devam edecek. EKONOMİ

Türkiye altın liginde bir basamak geriledi

Türkiye’nin altın rezervi, bu yılın mart-haziran döneminde 8,3 ton azaldı, 504,7 ton ile “Altın rezervi ligi”nde bir basamak gerileyerek 13’üncü sıraya indi. Dünya Altın Konseyi verilerinden derlenen bilgilere göre, Türkiye haziran ayı itibarıyla 504,7 tonla en çok altın rezervi bulunan ülkeler sıralamasında 13’üncü sırada yer alıyor. Türkiye’nin altın rezervleri toplam rezervinin yüzde 16’sına karşılık geliyor. Türkiye’nin rezervindeki düşüş, geçen yılın sonundan bu yılın haziran ayına kadar geçen sürede ise 25 tonu buldu. EKONOMİ

Türkiye’nin en hızlı büyüyen 7. şirketi oldu

Hesapkurdu.com, bünyesindeki “konutkredisi.com. tr” ve “ihtiyackredisi.com.tr” markaları ile başlayan yayın hayatını zaman içinde yeni finansal ürünler ekleyerek sürdürdü ve bugün sadece kredi ürünlerinde değil, tüm finansal ürünlerde ücretsiz karşılaştırma yapılabilecek bir platform haline geldi. Hesapkurdu.com’un temel faydası, krediler, mevduat, sigorta vb. gibi finansal ürünleri açık bir şekilde karşılaştırma olanağı sunması ve tüketicileri finansal kararlarında bilinçlendirmesinde yatıyor. Türkiye’nin en hızlı büyüyen 7. şirketi haline geldi.ekonomi

18 AĞUSTOS SALI 2015

sayı: 200

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek önder Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem Özge akman Tel: 0507 701 86 84 Özge doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

AKP ile CHP’nin görüşmesinde koalisyon kararının çıkmaması nedeniyle 2.84’leri aşan dolar 3 TL’ye doğru hızla yükseliyor. Erken seçim seçeneğinin ön plana çıkmasıyla piyasalar da alt üst oldu. Dolardaki bu yükseliş hem yurtiçi hem de uluslararası piyasa yorumcuları tarafından “siyasi belirsizlik beklentisinden kaynaklanıyor” şeklinde yorumlandı. EKONOMİ FATMA ÇAKIR

seviyesine kadar düştü. Borsada günlük kayıp yüzde 3’e ulaştı. AKP ile CHP arasında 35 Gün içinde koalisyon görüşmesaati aşkın süre gerçekleşen lerinin olumsuz sonuçlandığıkoalisyon görüşmelerinin olum- nı satın alan endeks, Başbakan suz sonuçlanması Türk lirasında Davutoğlu’nun açıklamalarının sert kayıplara yol açtı. Ahmet ardından ise hafif toparlandı. EnDavutoğlu ile Kemal Kılıçda- deks günü 77 bin 86 seviyesinde roğlu arasında dün saat 14.00’de tamamladı. Günlük kayıp yüzde başlayan görüşme öncesi 2 lira 79 1,39 oldu. kuruşa kadar yükselen ABD doları, görüşmelerin olumsuzlukla so- YÜZDE 30 YÜKSELDİ nuçlanmasının ardından yönünü Dün dolarda lira karşısında yaşayeniden yukarıya çevirdi. Dolar, nan yeni rekorla birlikte dolar son 2.8282 TL seviyesini görerek ta- bir yılda lira karşısında yükselişirihi rekor kırdı. ni yüzde 30’a taşıdı. Geçen yılın aynı döneminde 1 ABD doları 2 AVRO ZİRVEYE YAKLAŞTI lira 16 kuruş seviyesinden işlem Avro da lira karşısında sert yük- görüyordu. Yılbaşından bugüne seldi. Güne 3.09 lira seviyesinde yaşanan yükseliş ise yüzde 23 başlayan avro gün içinde 3.1476 olurken, 7 Haziran seçimlerinin TL seviyesine kadar yükseldi. hemen öncesinden bugüne ise liYükselişle birlikte avro da 19 ra dolar karşısında yüzde 6 değer Ocak 2014’te lira karşısında tarihi kaybetti. zirvesi olan 3,1888 TL’ye oldukça yaklaşmış oldu. Avroda gün için- DOLAR 3.30’U BULUR de lira karşısında yaşanan yükseliş BloombergHT’de yer alan habeyüzde 1,5’e yaklaştı. re göre, TD Securities’in Gelişen Piyasa Stratejisti Cristian Maggio, dolar/TL’nin kısa vadede 3, 4 ila BORSA ÇÖKTÜ 10 ay içinde ise 3.30-3.35 seviDolar ve avro lira karşısında sert yelerine çıkabileceği tahmininde yükselirken, Borsa İstanbul’da bulundu. Gelişen piyasalara ilişise sert düşüş gözlendi. Güne kin bir rapor yayınlayan Maggio, 78 bin 174 seviyesinde erken seçim ihtimalinin yüzde başlayan endeks gün 50’nin üstüne çıktığını düşüniçinde 75 bin 822 düklerini kaydetti.

MERKEZ BANKASI DA BEKLENTİYİ YÜKSELTTİ Öte yandan Merkez Bankası 2015 yılı Ağustos ayı Beklenti Anketi’nde 2015 yılsonu döviz kuru beklentisi bir önceki anket döneminde 2,76 TL iken, bu anket döneminde 2,83 TL’ye yükseldi. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 2,82 TL ve 2,89 TL olarak gerçekleşti. ‘Merkez’ durduramıyor Döviz kurunda yaşanan sert hareketleri yorumlayan Başanalist Kudret Ayyıldır, mevcut ekonomik tabloda Merkez Bankası’nın faiz artırımı dışında gerçekleştireceği müdahalelerin kurdaki mevcut yükselişi durdurmaya yetmeyeceğini belirtti. Ayyıldır, TCMB’nin 18 Ağustos’ta gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu toplantısına dikkat çekti. Doların lira karşısındaki yükselişi karşısında teknik yorumda bulunan Ayyıldır, dolarda 2 lira 85 kuruşun görülmesi halinde 2. lira 90 kuruşa kadar çıkabileceğini, 3 lira seviyesinin yeni hedef olabileceğini işaret etti.

Zam ve enflasyon da kapıda Türkiye erken seçime hazırlanırken, siyasi belirsizlik ortamı yatırımları durduracak, yapısal reformları aksatacak. Yükselen kur ve enflasyon vatandaşa zam ve işsizlik olarak geri dönecek. Mevcut veriler 2015-2017 Orta Vadeli Plan’da belirlenen tahminlerin çok altında seyrederken, yapısal reformların gecikmesi 2015’ten sonra 2016’nın da ekonomi açısından ‘kayıp yıl’ olma riskini artırıyor. Dolardaki yükseliş enflasyonu da yukarı çekecek, şirketlerin maliyetleri ve kur riski artacak. OVP’de enflasyon beklentisi yüzde 6.3 iken yıllık enflasyon yüzde 6.81 olarak açıklandı.

Bakan Zeybekçi ekonomiye hava durumu muamelesi yaptı Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, yükselen dolar hakkında açıklama yaptı. Doların yükselmesinden endişe duyulmaması gerektiğini söyleyen Zeybekçi “Müdahale etmemek lazım, piyasa dengesini bulacaktır” diyerek ülkeler arasındaki siyasetler ve güncel olaylar ile değişen ekonomi piyasasına hava durumu muamelesi yaptı. Dolar konusundaki konuşmalarına sürdüren Zeybekçi “Kimse endişe etmesin seçimler ekonomik istikrar için en hijyen çözüm yollarıdır. Doların değer kazanması tamamen spekülatif, birilerinin aradaki hareketlerden menfaat sağlamasından başka bir şey değil” diyerek Türkiye ekonomisinin Türkiye’deki olaylardan ve geçiçi hükümetin erken seçim inadından bağımsız olduğunu belirtti ve AKP hükümetinin her krizde başvurduğu “birilerinin menfaati” bahanesini

söyledi. Ekonomi bakanı Zeybekçi, tamamen maddi verilere ve olgulara dayanan doların yükselişi, ekonomideki küçülme, işsizlikte artma gibi gerçekleri, AKP hükümetinin tek başına iktidar olamamasından kaynaklanan geçici bir durum gibi anlatmayı tercih ediyor. Birkaç ay sonra yapılacak erken seçimin, ekonomi üzerinde yeni bir yük getireceği gün gibi ortada. Ayrıca Erdoğan’ın başkan olamamasından dolayı çıkardığı savaş ekonomiye ciddi bir darbe vurmakla beraber, yarattığı siyasi istikrarsızlık ortamı da borsalar üzerinde olumsuz etki yaratmaya devam ediyor. Ekonomistler, Türkiye’yi özellikle ciddi bir iç borç krizinin beklediğini belirtirken, artan işsizlik ve savaş halkın belini daha da fazla bükmeye devam edecek. Yazın bitmesi ile Türkiye’yi daha kötü günler bekliyor. EKONOMİ

İki yeni vergi daha geliyor Enerji Bakanlığı’nın hazırladığı Ulusal Enerji Verimliliği Strateji Planı Taslağı, elektrik ve iklim değişikliği vergileri konulmasını hedefliyor. İlki bütün elektrik tüketicilerinden alınacak olan elektrik vergisi olacak. İkinci olarak sanayi ve ticaret abonolerine hem elektrik hem de doğalgaz tüketiminden alınacak olan iklim değişikliği vergisi konulacak. Taslakta yer alan dolar bazlı projeksiyonlara göre iki vergiden sadece 2017 yılında 1.8 milyar dolar gelir elde edilecek. Mevcut kurla ba-

kılığında verimlilik için sadece bir yılda 5.2 milyar lira vergi ödenecek. Dolar bazında yapılan hesaplamaya göre elektrik vergisi, konut abonelerinden megavatt başına 3 dolar olarak tahsil edilecek. Ticari ve sanayi abonelerinden ise 1.5 dolar alınacak. Türkiye’de konut abonelerinin yıllık ortalama elektrik tüketimi 1.5 MW seviyesinde bulunuyor. Sanayi ve ticaret aboneleri iki vergiyle gelecek 5.2 milyar liralık yükün kalan 4.8 milyar lirasını üstlenecek. EKONOMİ


EMEK

09

18 Ağustos 2015

Ölen 7 bin işçiden sorumlu “Ölüm Bakanı” Faruk Çelik

Ferhan Umruk

KÖSTEBEK

Can dostumuzu gökyüzüne uğurladık

Kavurucu bir yaz günü, kavurucu bir hüzünle doldurdu yüreğimi. Onu, ortak anılarımızla yüklü bir dostumu kaybettim bu kavurucu yaz sıcağında. Mehmet Nurettin Aydın, biz onu Nurettin olarak bildik, öyle seslendik ona. Ailesi çevresinde ise birinci ismiyle Mehmet deniyordu ona. Onu 12 Mart cuntasının baskı ortamının aralanmaya başladığı ve devrimci hareketin yükselişe geçtiği 1974 yılında tanıdım. Aynı okulun sıralarında devrimci gençlerin birbirlerini bulmaya çalıştığı süreçte diğerleriyle olduğu gibi Nurettin’le de yollarımız kesişti. O günden başlayarak, onu kaybettiğimiz güne kadar dostluğumuz, yoldaşlığımız hep sürdü. Zaman zaman farklı düşündüğümüz de hararetli tartışmalarımız da oldu. Bu tartışmalarımız hiçbir zaman dostluğumuza gölge düşürmedi. İnsanın 40 yıllık dostu, yoldaşı kaybolunca bir boşluk doğuyor. Ortak anıları bir daha onunla paylaşamayacağınızı biliyorsunuz artık. İşte, o 70’li yıllarda devrimci hareketin yükselişini durdurmak için muktedirlerin beslediği faşist şiddete karşı devrimcilerin cansiperane mücadelesi sadece üniversitelerde değil, fabrikalara, işçi sınıfına doğru uzanmıştı. Bizler de bir yandan okulda faşistlere karşı mücadele ederken, diğer yandan o zamanlar sanayi bölgesi olan Alibeyköy’de ki fabrikalarda DİSK’e üye olmak için direnişe geçen işçilere destek olmaya gidiyorduk. Bu mücadele döneminde, Nurettin her somut durumda bir kurmay gibi stratejik ve taktik önerilerde bulunur, kayıp vermeden zafer elde etmemizin imkanlarını düşünür, önerilerde bulunurdu. Bunu yaparken çok hızlı düşündüğünü de eklemeliyim. Sadece şu örneği vereyim. Bir defasında faşistlerin ihbarı üzerine polis tarafından aranıyor durumuna geldim. Fakat ben okula yine de tedbir alarak gitmekteydim. Bir gün okulda olduğum polise ihbar edilince 1. şube ekipleri okulun kapısına geldi ve orayı tuttular. O dönem üniversite özerkliği kavramı polisin okul içine girmesini engelliyordu. Arkadaşlarla beraber nasıl polisin elinden kurtulacağımı düşünürken, yine Nurettin hemen kurmaylığını gösterdi ve 2. Katın penceresinden arkadaki sanat okulunun bahçesine atlamamı söyledi. Onun dediğini yaparak polisin elinden o gün kurtulmuştum. Böyle yaşadığımız birçok anı var elbette. Devrimci hareketin giderek gruplaşması sürecinde Ben Nurettin ve bir kaç arkadaş devrimci Marksist- Troçkist fikirlere yönelerek küçük bir devrimci çevrenin içinde yer almaya başladık. Dünya sosyalist hareketi Sovyetler Birliği ve Çin hatta Arnavutluk merkezlerinin etkisi altında ve bu merkezlerin birbirleriyle çelişkide olmasına karşın, Stalinizmde müşterekliği, devrimci marksist görüşlere sahip olanlara karşı düşmanlığı beslemekteydi. Türkiye devrimci hareketi de bu genel eğilimi büyük ölçüde taşımakta, devrimci Marksizmi bir ihanet odağı olarak algılamaktaydı. Dolayısıyla durumumuz yalnızca faşistlere karşı mücadeleyle sınırlı kalmamakta, sol içindeki Stalinist karalamaya da karşı durmamız gerekmekteydi. Bu dönemde bizlerin aykırılığın en aykırısı olduğumuzu söylemem gerekiyor. Sonraları her devrimci siyasi hareket gibi biz de dergi çıkarmaya başladık. Sürekli Devrim dergisi yayınlandı ancak 1978 Maraş katliamıyla sıkıyönetim ilan edilip bütün devrimci yayınlar yasaklandığı gibi, Sürekli Devrim dergisi de yasaklandı. Daha sonra Ne Yapmalı dergisini yayınlarken, 12 Eylül Askeri darbesi devrimci hareketi hedef alarak ağır bir baskı rejimini kurdu. Bu dergi meselesini şundan anlatıyorum, çünkü Nurettin o günlerde büyük bir sorumluluk üstlendi. Biz dergi bürosundaki dergileri süratle boşaltarak Nurettin’in atölyesine taşıdık. Onun atölyesinde sakladık yayınlarımızı. 40 yıllık dostluk ve sağdan soldan esen rüzgarlardan eğilip bükülmeyen fikirdaşlık kolay kazanılmaz. Bundan 1 ay önce telefonumun zili çaldı. Açtım, boğuk bir ses ‘Ferhan ben çok kötüyüm’ diyor. Bir iki dakika kim olduğunu anlayamadım, sonra Nurettin olduğunun farkına vardım. Ne oldu dedim, hastanedeyim cevabı geldi. Bir süredir hastaydı ama yaşama bağlılığını hiç bırakmamıştı. Hasta olmasına rağmen tatil yapmaya karar vermiş yola çıkmış ama yolda yine rahatsızlanarak Milas Devlet hastanesine yatmıştı. Beni oradan arıyordu. Yemek yemeyi bıraktığını söylediler, morali bozulmuştu. Bunun üzerine evine gittim. O gün güzel bir sofra hazırlandı, keyiflenmiş, bizlerle beraber yemek de yemişti. Sonra... 13 Ağustos 2015 onu gökyüzüne hüzünle uğurladık. Nazım’ın şu dizeleri ona çok yakışıyor. ve insanların en büyük dâvasını sevebildik - dövüştük onun uğruna -, «yaşadık» diyebiliriz.

“Kaçış bakanı”

14 Ağustos Cuma günü hükümet ve sendikalar arasında yapılan TİS görüşmesinde hükümetin zam teklifi açıklandı. “Ölüm Bakanı” Faruk Çelik tarafından açıklanan teklife karşılık sendika konfederasyonları da hükümete tekliflerini sundu. Sorumluluklarından kaçmayı adet edinen Faruk Çelik teklifi açıkladıktan sonra da masadan kalkıp kaçtı. emek MECİTCAN BOZKAN

14 Ağustos Cuma günü hükümet ve sendikalar arasında yapılan Toplu İş Sözleşmesi(TİS) görüşmesinde hükümetin zam teklifi açıklandı. Sadaka gibi zam teklifini, bakanlığı döneminde 7 binden fazla işçi ölümü yaşanan “Ölüm Bakanı” Faruk Çelik açıkladı. Hükümetin kamu işçilerine teklifi; 2014-2015 yıllarını kapsayan sözleşmede elde edilen 17 maddelik kazanımların devam etmesi, 11 hizmet kolundan elde edilen 85 kazanımın devam ettirilmesi, zam artışı için ise 2016 yılının Ocak-Temmuz ayında yüzde 4+4 olarak artış sağlanması, 2017’de yüzde 3+3 olarak verilmesi yönünde oldu. Enflasyonda büyük fark olursa da, bir sonraki dönemde enflasyon farklarının ödenmesi teklif edildi.

KONFEDERASYONLAR DA HÜKÜMETE TEKLİF SUNDU TİS görüşmesinde konfederasyonlar da hükümetin teklifine karşılık taleplerini sundu. Memur-Sen, memur maaşlarına 2016’nın ilk ve ikinci 6 ayı için yüzde 8’er olmak üzere toplam yüzde 16, 2017’nin ilk ve ikinci 6 ayı için yüzde 7’şer olmak üzere toplam yüzde 14 zam teklifi sundu. Türkiye Kamu-Sen ise gelecek yıl toplam maaş artış talebi, telafi zammı, büyüme ve refah payı dahil yüzde 22 ve taban aylığa seyyanen net 100 lira olan Türkiye Kamu-Sen, 2017’de ise toplam yüzde 20 ve taban aylığa seyyanen net 150 lira zam istedi. KESK, diğer konfederasyonlardan farklı olarak toplu sözleşme görüşmelerinin eylül ya da ekime ertelenmesi talebinde bulundu. Bugün bir memurun en düşük, maaş artı ek ödeme olarak

toplam 2 bin 323 lira aldığına dikkati çeken KESK temsilcileri, bu rakamın yüzde 25’lik artışa denk gelen 2 bin 900 liraya yükseltilmesini istedi. “Kimsenin enflasyon farkı adı altında vereceği sadakaya ihtiyacımız yok” diyen KESK Eşbaşkanı Lami Özgen, kazanılmış haklar üzerinden manipülasyon yapıldığını söyledi. Ayrıca Özgen “2014-2015 yıllarının kazanılmış haklarımızı yeniden kabul ediyorsanız, 2014 yılındaki kazanımlarımızı ve alamadığımız bir maaşlık hakkımızı geri istiyoruz.” dedi. Çelik, zammı açıkladıktan sonra masadan adeta kaçtı. Çelik’in masadan kaçmasına Özgen”Bu masayı terk etmek Türkiye’deki kamu işçilerine hakarettir, Türkiye’deki bütün kamu emekçilerinin haklarını çiğnemektir” ifadeleriyle tepki gösterdi.

“ÖLÜM BAKANI” ÇELİK “KAÇIŞ BAKANI” OLMAK İÇİN ÇABALIYOR Faruk Çelik’in bakanlığı döneminde 7 bin işçi ölümü yaşandı, fabrikalarda grevler ve sendikal haklar engellendi. Bakanlığı dönemi boyunca emekçiler için değil patronlar ve hükümetin çıkarları için çalışan, çalışma ve sosyal güvenlik ile ilgili her konudan kaçan Faruk Çelik yine söz konusu emekçilerin çıkarı olunca sadaka gibi bir zam teklif etti ve masadan kaçtı. Emekçilerin ölmesinde, sömürülmesinde hiçbir zaman kendini sorumlu görmeyen Çelik, Türkiye’de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı değil “Ölüm Bakanı” sıfatını hakettiğini defalarca kanıtlamıştı. TİS görüşmesinde de zam teklifini açıklamasından sonra masadan kalkıp kaçan Faruk Çelik “Ölüm Bakanı”ndan sonra “Kaçış Bakanı” sıfatını da hak etmek için çabaladığını gösterdi.

İşçiler barış mücadelesini yükseltiyor Genel-İş İzmir 5 No’lu Şubesi şube temsilciler kurulunu toplayarak hükümetin savaş politikalarını ve barışı konuştu. Toplantıda Barış Bloku’nun güçlendirilmesi, işçilere barışın öneminin anlatılması, işyerlerinde barışla ilgili etkinlikler düzenlenmesi kararları alındı. Şube Başkanı Ali Haydar Kaya yapılan toplantıda AKP tarafından 13 yıldır emekçilere yapılanın sadece ölüm ve sömürü olduğunu bir kez daha vurguladıklarını ifade ederek “Asıl amaçları olan kendi iktidarlarını korumak için acıma duygusu göstermeden insanları savaşa sürüklüyorlar. Bu savaş politikaları ne yazık ki 7 Haziran sonrası daha da

keskinleşerek devam etmektedir. Yürüyen bir çözüm süreci vardı. Çözüm sürecine de ilişkin masayı devirenin AKP olduğunu konuştuk” dedi. Karabağlar Belediyesi İşçi Temsilcisi Ulaş Kantarcı ise “Ülkenin iç savaş konseptine doğru sürüklenmesi emekçilerde büyük bir tahribata yol açacak. Bunun tam aksine biz Barış Bloku’nu da önemseyen bir noktada işyerlerinde barışın sesini yükseltilmesinin kararını aldık. Savaşa karşı barışı savunmanın işyerlerinde mümkün olduğunu görüyoruz. Halkların aslında en çok yan yana geldiği yer işyerleri, şantiyelerdir.” diye konuştu. EMEK

Kadın düşmanı Memur-Sen’e kadınların cevabı Toplu sözleşme görüşmesinde KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen kadın emekçilerin sorunlarını anlatması için KESK Kadın sektereteri Gülistan Atasoy’u masaya davet etti. Memur-Sen heyetinin bunun üzerine Atasoy için “Konuşursa salonu terk ederiz” diyerek Atasoy’u hedef göstermesi Memur Sen heyetinin kadınlara ve kadın kimliğine tahammülsüzlüğü ve kadın düşmanlığı ortaya çıktı. Konuyla ilgili açıklama yapan KESK’e bağlı sendikaların

yöneticisi kadınlar, Memur-Sen’in kadın düşmanlığına devam ettiğini söyledi. Açıklamayı yapan Atasoy “Bizi yok sayan, kulak tıkayan bu anlayışa karşı sessiz kalmayalım, sözümüzü ve sesimizi birleştirelim” çağrısı yaptı. Kadın emekçilerin sektör fark etmeksizin çalışma yaşamında bir sürü sorunla karşı karşıya kaldığını belirten Atasoy “Kadın taleplerinin ve görüşlerinin TİS masasında kadınlar tarafından dile getirilmesinden niye rahatsız oluyorsunuz?” diye sordu. EMEK


EMEK

10

18 Ağustos 2015

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Sen de fanisin Başbakan koalisyon hükümetini kuramadı. Ödevini annesine yaptırmış ilkokul çocukları gibi şen. Erdoğan’a dersini yaptığının mutluluğu içinde koşarak göstermeye gidiyor. Ne anladık biz bu işten, bir ay boyunca milleti kandırmış mı oldun, aferin. Kendi tabanına davudi ses tonuyla AKP güzellemesi yapsan, haşmetli Osmanlı’yı acemi oyuncular gibi sesin titreyerek övsen ne olur, sorumluluktan kaçtın, Erdoğan’dan korktun. Siyasi nezaket içinde koalisyon görüşmeleri yapmışmış, olmadık laflar ettiği CHP ve MHP’ye teşekkür ede ede bir hal oluyor. Hakaretleri ne kadar siyasetten uzak ve hamaset doluysa naziklik fazlalığı da edebiyat bile değil ve vıcık vıcık. Kendini arındırma hali. Ne berbat bir bağımlılık Erdoğan’a. Allah kimseyi Davutoğlu’na benzetmesin. Bütün toplumun “kukla başbakan” yakıştırması pek iyi bir özellik olmasa gerek. Kaldı ki madem pek kibarsın teamüller gereği denilen şeye uyup, görevini iade et, cumhurbaşkanının görevi CHP’ye vermesi gerektiğini söyle, başbakan değil misin bu kadarını da söyleyebilirsin. Nerede, sorumluluk almaktan ödü kopan bir korkak üzerine konuşuyoruz. *** Erdoğan, Suriye ile savaşa girecekti. Mazlum halkları Özgür Suriye Ordusu denilen canilere teslim edecekti olmadı. Amerika, “sakin ol” dedi. IŞİD’e göstermelik savaş açtı, üzerine iki konuştu, unuttu gitti. Hani IŞİD’ın kökünü kazıyacaktın, masum Suriye halkını güya IŞİD belasından kurtaracaktın? Yetmeyecekti Suruç katliamının da hesabını soracaktın, IŞİD’e dünyayı dar edecektin, n’oldu? Senin hedefin IŞİD değil çünkü. Hatta memnun oluyorsun. Türkiye’de IŞİD’ın cirit atmasından, yedek kuvvetin gibi elinin altında olmasından. Suriye’de savaşa giremeyince bu sefer içeriye dönüp, iç savaş çıkardın. Ateşkesi bozdun. Barış umutlarını darmaduman ettin. Kürt halkını öldürmeye başladın. Seçimleri yok saydın. Anayasanın sana verdiği yetkileri çiğnedin. Fiili başkan olduğunu ilan ettin, parlementer rejime darbe yaptın. %13 oyu bir kabus olsa, değilse ben onların kabusu olurum dedin. Dedin de ne oldu, Erdoğan? Askerlerin aileleri, Erdoğan sen gönder oğlunu ölüme diyor. Toplum senin hırslarına rağmen barış diye haykırıyor. Dolar almış başını gidiyor, senin bakanların işler kötüye gidiyor diyor. *** Taş taş üstünde bırakmasan ne olacak? Kürt halkı senin zulümlerine değil boğun eğmek, ordunu göndersen ne olur diyor? Yaşadığı her yerde özerklik ilan ediyor, halkın bu kararlığına karşı koyamazsın. Gördüğün gibi bir avuç PKK’li değil, Kürt halkı bir bütün olarak kendini yönetmeye karar veriyor. Daha neyi bekliyorsun? Yeniden seçim yap, yine kaybedeceksin. Kaybetmekle kalmayıp, bu kadar düşük seviyeli bir demokrasi zemininde bile anayasayı çiğnediğin ve insanlık suçu işlediğin için yargılanacaksın. Sen diyorsun ya beğenseniz de beğenmeseniz de rejim değişti ben başkanım diye. Beğensen de beğenmesen de bu rejimde yargılanacaksın. Keşke biraz tarih bilgin olsaydı da artık bu memleketin eskisi gibi olmadığını anlasaydın, örgütlü bir halk var artık, iç savaş çıkarsan bile seni yine başkan yaptırmayacağız. Emin ol. *** Ben senin yerinde olsam Allah tarafından gönderildiğimi, seçildiğimi düşünmekten hemen vaz geçerdim, Erdoğan. İkrar ederdim, Tanrı’ya gerçekten sığınırdım. Nihayetinde sen de bir fanisin. Unutma.

fadiktemizyurek@gmail.com

AYM: Grev erteleme hak ihlali

Anayasa Mahkemesi, toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine Kristal-İş Sendikası’nın Şişecam’da yaklaşık 5 bin 800 işçinin ücret zammı, düşük ücretli çalışanlar için talep edilen iyileştirme için başlattığı grevin, ‘‘genel sağlığı bozduğu ve milli güvenliği tehdit ettiği’’ gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararıyla ertelenmesini hak ihlali saydı. emek SILA GEMİCİOĞLU

Kristal-İş Sendikası’na bağlı yaklaşık 5 bin 800 işçi 20 Haziran 2014 günü Cam İşverenleri Sendikası ile Türk-İş’e bağlı Kristalİş sendikası arasında sürdürülen ücret zammı, düşük ücretli çalışanlar için talep edilen iyileştirme zammı, işe giriş ücreti ve bazı parasal haklar üzerindeki müzakerelerden sonuç alınamaması üzerine grev başlatan Kristal-İş hak ettiklerini alana kadar grevi devam ettirme kararı almıştı. Grev uygulaması, Paşabahçe Cam Sanayi A.Ş (Kırklareli, Mersin, Eskişehir Fabrikaları), Anadolu Cam Sanayi A.Ş. (Mersin fabrikası), Trakya Cam Sanayi A.Ş. (Trakya Düz Cam, Trakya Otocam ve Mersin Fabrikaları), Anadolu Cam Yenişehir Sanayii A.Ş., Trakya Cam Yenişehir Sanayii A.Ş. ve Cam Elyaf Sanayi A.Ş. olmak üzere Şişecam’a ait 6 şirkete bağlı 10 İşyerini ve 5 bin 800 cam işçisini kapsıyordu. Grev kararından bir hafta sonra Bakanlar Kurulu’nun “genel sağlığı bozduğu ve milli güvenliği tehdit ettiği” gerekçesiyle grev, 60 gün süreyle ertelenmişti. Sendikanın, kararın yürütmesinin durdurulması ile ilgili açtığı dava ise Danıştay tarafından reddedilmişti. Sendika, bunun üzerine grev hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu. İncelemesini tamamlayan Anayasa Mahkemesi,

grevin “milli güvenlik” gerekçesiyle ertelenmesini hak ihlali saydı. ‘’Özgürlükleri sınırlamanın da sınırı olmalı’’ Gerekçede, istihdam alanında kendi üyelerinin menfaatlerinin korunmasını amaçlayan örgütler olan sendikaların, örgütlenme özgürlüğünün önemli parçası olduğuna işaret edildi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarında da grev hakkının, sendika üyelerinin çıkarlarının korunmasına hizmet eden en önemli araçlardan biri olduğunun kabul edil-

diği vurgulandı. Sendika hakkının hangi durumlarda sınırlanacağına Anayasa’da yer verildiği hatırlatılan gerekçede, ancak “bu özgürlüklere yönelik sınırlamanın da bir sınırının olması” gerektiği ifade edildi. Ekonomik gerekçelerle grev ertelenemez Mahkeme sonuç olarak, grev erteleme kararının zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca dayandığının ortaya konmadığı ve demokratik toplumda gerekli olmadığı sonucuna vararak, Anayasa’nın 51. Maddesi’nde gü-

vence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı hükümet ve diğer yargı organları açısından bağlayıcı nitelik taşımakta. Bu nedenle bundan sonra hükümetin ekonomik gerekçelerle grev ertelemesinin önünde emsal bir karar durmaktadır. Aynı şekilde Danıştay açısından da çarpıcı bir sonuç ortaya çıkmıştır. Danıştay gerek Kristal-İş ve gerekse Birleşik Metalİş grevleriyle ilgili iptal davalarında Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun davranmak zorundadır.

Karayolları işçilerine kadro yok Geçen yıl eylül ayında çıkarılan torba yasayla, kamuda taşeron çalıştırılacak alanların sınırlanacağı açıklanmıştı. Ancak konuyla ilgili Bakanlar Kurulu kararı 1 yıldır çıkmadığı için kurumlar istedikleri gibi taşeron çalıştırmaya devam etti. Taşeron işçilerle ilgili olarak gelişmeleri yakından izleyen en önemli kurum Karayolları Genel Müdürlüğü. Karayollarında taşeron olarak çalışan ancak genel müdürlüğün asli işlerini yaptığını belirten işçiler, mahkemeye gitmişti. Uzun süren dava sonucunda da işçiler, Karayolları Genel

Müdürlüğü’nün kadrolu işçisi olmaya hak kazanmıştı. Bu süreç sonunda da 30 Nisan’da Karayolları Genel Müdürlüğü’nde Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Yol-İş Başkanı Ramazan Ağar ve taşeron işçilerin katıldığı tören düzenlenmişti. Bu törende konuşan Davutoğlu, işçilere, “Bugün sizlerle hem bir bayram kutlaması hem de bayram dolayısıyla bir aradayız. 6 bin 417 karayolları işçisinin kadrosu hayırlı olsun” diye seslendi. Ancak aradan geçen 3 ayda bir gelişme olmadı. EMEK

TTK’da göçük: 1 işçi can verdi

İMO: Önlemler alınsaydı 4 işçi ölmeyecekti İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Menemen Koyundere’de İzmir-Çanakkale otoyolu viyadük inşaatında iskelenin çöktüğü ve 4 işçinin ölümüyle ilgili rapor hazırladı. Raporda, teknik güvenlik gerekleri ile işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri açısından tasarım, kullanılan malzeme, uygulama ve denetim eksiklikleri ve yanlışları sonucu 4 işçinin yaşamını kaybettiği belirtilen iş kazasının, öngörülebilir ve önlenebilir olduğu açıklandı.

İncelemeler sonucu elde edilen tespitlerin, kalıp iskelesinin projelendirme, uygulama ve denetim süreçleri yerine getirilmeden kurulumunun yapıldığını gösterdiği belirtilen raporda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan “Ahşap, Çelik ve Alüminyum Alaşım Ön Yapımlı Bileşenlerden Oluşan Dış Cephe İş İskelelerine Dair Tebliğ”in 19 Eylül 2014 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak 1 Temmuz 2015’te yürürlüğe girdiğine dikkat çekildi. EMEK

Zonguldak’ta TTK Gelik İşletmesi Maden Ocağı’na bağlı 2. kartiyede eksi 260-360 kodunda göçük meydana geldi. Göçüğün nedeninin henüz belirlemediği ifade edilirken göçük altında kalan maden işçisi Sezai Arslanbaş hayatını kaybetti. Arslanbaş’ın yanındaki iki işçinin son anda göçükten kurtulabildiği ifade edilirken saatler süren arama çalışmalarının ardından Arslanbaş’ın cansız bedenine ulaşıldı. 6 yıllık madenci olduğu belirtilen Arslanbaş’ın cansız bedeni göçükten on saat sonra, saat 06.00 sıralarında yer üstüne çıkarıldı ve Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Diğer yandan arama kurtarma çalışmaları sırasında da göçükler yaşanmaya devam etti. Tavandan sürekli kömür gelmesi nedeniyle kurtarma çalışmalarının uzadığı ve tahkimat yapılarak tavandan kömürün gelmesi engelendi. EMEK


11

genclık “Sevmek” terör örgütü propagandası sayıldı 18 Ağustos 2015

İstanbul Adliyesi’nde 31 Mart günü Berkin Elvan soruşturmasına bakan savcı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alan Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol’un polis tarafından infaz edilmesine ilişkin İstanbul Üniversitesi’nde bildiri dağıtan 17 öğrenci hakkında üç ayrı suçtan toplam “2 yıl 6 aydan 10 yıla” kadar hapis istemiyle dava açıldı. gençlik Elif Yağarkar

İstanbul Üniversitesi’nde 1 Nisan’da yapılan polis baskınında gözaltına alınan 17 öğrenciye 2 yıl 6 aydan 10 yıla kadar hapis cezası istendi. 31 Mart’ta İstanbul Adliyesi’nde Berkin Elvan davasına bakan savcı Mehmet Selim Kiraz’ı Berkin’in katilini açıklaması için rehin alan Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol’un polis tarafından infaz edilmesine tepki olarak 1 Nisan günü İstanbul Üniversitesi’nde bildiri dağıtıp afiş asan 17 öğrenciye dava açıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Örgütü Suçları Soruşturma Bürosu tarafından hazırlanan ve 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede 17 öğrencinin “Suçu ve Suçluyu Övdükleri, terör örgütü propagandası yaptıkları” ve “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı” davrandıkları iddia edildi. 1 Nisan’da gerçekleşen olayın üzerinden 4 buçuk ay geçmiş olmasına karşın açılan davanın zamanlaması tartışma yarattı. Erdoğan, çıkardığı savaşa karşı direnen herkesi eski defterleri açarak sindirmeye çalışıyor.

“BİZ DE SİZİ SEVİYORUZ” Öğrencilerin hayatını kaybeden Yayla ve Doğruyol’u sahiplenmek amacıyla “BİZ DE SİZİ SEVİYORUZ” başlıklı afişi astıkları” belirtilen iddianamede “durumun özel güvenlik görevlilerince, kolluk görevlilerine bildirilmesi üzerine olay mahalline intikal eden güvenlik görevlilerinin afişi indirmemek konusunda direnen öğrencilere müdahale etmek zorunda kaldığı, “Yasadışı” olarak gerçekleştirilen eyleme katıldıkları belirlenen 17 öğrencinin kademeli zor kullan-

mak suretiyle yakalandıkları” kaydedildi. Aynı gün Fatih Emniyet Müdürlüğü’ne gözaltına alınan arkadaşlarını karşılamak için giden bir grup üniversite öğrencisi kapalı otoparkta ters kelepçe yapılarak yüzüstü yere yatırılıp bekletilmişti. İşkenceye maruz kalan o öğrenciler “Yere yüzüstü yatırıldık ve 9 saat boyunca ters kelepçe ile bekletildik” demişti. Öğrencilerin yargılanacağı davanın ilk duruşması İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 10 Aralık saat 9.10’da başlayacak.

Yolsuzluklarla yükselen vakıf: TÜRGEV

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve kızı Esra Albayrak’ın Yönetim Kurulu’nda olduğu, adı yolsuzluk dosyalarında geçen TÜRGEV, kendine tahsis edilen devlet arazilerinden, uygulanan vergi muafiyetinden sonra şimdi de İzmir’deki üniversitelere el attı. Kampüs içindeki panolara reklamı yapılan TÜRGEV’e Eğitim-Sen’den tepki geldi. Eğitim-Sen İzmir 3 No’lu Şube Yürütme Kurulu Başkanı Ümit Akıncı, TÜRGEV’in üniversite gençliği arasında dinci gericiliğin yayılmasında önemli bir rol oynadığını belirterek, “Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tınaztepe

Genç Hareket Esra Coşkuner AKP 7 Haziran seçimlerinde 13 yıllık iktidarını kaybetti. Tek başına iktidar olamaması, kendisinin rahatça yönetemeyeceğini bildiği koalisyon hükümeti Erdoğan’ı siyaseten köşeye sıkıştırdı. Köşeye sıkışan Erdoğan seçimlerinde başkan olamayınca kirli oyunlarını devreye soktu. Zaten eğer başkan olamazsa kirli oyunlara başvuracağını ‘’400 milletvekilini verin, bu iş huzur içinde çözülsün’’ lafıyla bizlere seçim öncesinde anlatmış, bir bakıma onu başkan yaptırmayacaklara gözdağı vermeye çalışmıştı. Seçim sonrasında ise bu kirli oyunların hedefi barajı geçerek AKP’nin 400 milletvekilini alamayıp, onun başkanlığına engel olan HDP ve HDP’yi destekleyen sosyalistlerdi. Erdoğan sırf başkanlık hevesi uğruna ülkeyi savaşa sürüklemekte bir an bile tereddüt etmedi. Suruç’ta 34 yoldaşımız katletti. Suruç katliamının ardından hem illerde hem de Suriye sınırında operasyonlar başladı. Yapılan bu operasyonlar IŞİD’e yönelikti. Daha doğrusu bize böyle olduğu söylenmişti. Ama hem illerde

yerleşkesi ve diğer bazı yerleşkelerdeki reklam panolarına TÜRGEV yurtlarının reklamlarının asılmış olduğunu görmekteyiz. İlgili vakfın gerek tüzel kişiliği, gerekse kurucuları ve yönetim kurulu üyeleri itibarıyla defalarca toplum vicdanında mahkûm olduğu hepimizin malumudur. Defalarca yolsuzluk iddiaları ile gündeme gelmiş olan vakfın, dini gericiliğin üniversite gençliği içerisindeki yayılmasının en büyük aktörlerinden birisi olduğunu da biliyoruz” dedi. Aynı zamanda Zeytinburnu eski kaymakamlık binası TÜRGEV’e tahsis edildi. Binada yenileme çalışmaları başlatan vakıf, binaya “TÜRGEV yüksek

90’lara Dönüş Erdoğan başkan olamamasının intikamını almak adına ülkeyi 90’lı yıllara geri döndürdü. Kürt siyasi hareketine yapılan operasyonlar, doğu illerinde özel güvenlik bölgeleri, köy boşaltmalar, şantiye basıp Kürt işçilere işkence etmeler bunlardan sadece birkaçı. İstisnasız her gün bir ilden infaz haberi geliyor. Fırında çalışan çocuklar, kapısının önünde duran insanlar infaz ediliyor. İnfaz edilenlerin çoğu ise 14-15 yaşında çocuklar.

Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği tarafından hazırlanan Mahmut AK videosu sosyal medyada alay konusu oldu. Bağlama sesi eşliğinde bolca acıtasyon kullanılarak hazırlanmış video 2 dakika 51 saniye boyunca İstanbul Üniversitesi yandaş Rektörü Mahmut Ak’a övgüler diziyor. Ak’ın yaşam öyküsünden uzun uzadıya bahsedilmiş, her akademisyenin geçtiği doğal aşamalar olağandışı yansıtılmış. Seçilmiş Raşit Tükel’in yerine yandaş atamayla atanan, öğrencilerin protestolarıyla var olan akademik itibarı sıfıra yaklaşan AK, bu videoyla itibarı sıfırlamış gibi gözüküyor.GENÇLİK

Profesörden(!) nefret söylemi

Sosyal medya hesabı üzerinden “Her şehide karşılık, bir HDP’li vekilin indirilmesini” öneren, Arel Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ahmet Atilla Şentürk hakkında Arel Üniversitesi soruşturma başlattı, HDP’li milletvekilleri Garo Paylan, Filiz Kerestecioğlu ve Özgür Hukukçular Derneği savcılığa suç duyurusunda bulundu. Basın açıklaması yapan HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Arel Üniversitesi’ni dün ziyaret ettiğini ve söz konusu profesörün görevine son verildiğini belirtti, üniversiteye ve mütevelli heyetine teşekkür etti. GENÇLİK

Boşuna yandaş demedik

öğretim kız yurdu burada açılıyor” afişi astı. Yolsuzluklarla, hırsızlıklarla büyüyen TÜRGEV adına konuşan Bilal Erdoğan “Yakın zamanda

Londra’da bir TÜRKEN Vakfı kurulumunu tamamladık. Viyana’da bir kurulum yapmayı düşünüyoruz” dedi. GENÇLİK

Gençlerin kanıyla başkan olamayacaksın hem de Suriye sınırında yapılanlar durumun hiç de öyle olmadığını gözler önüne serdi. Evleri basılan insanlar yaka paça gözaltına alınıp darp edilirken hatta kapıyı açmayanlar infaz edilirken IŞİD’in Türkiye sorumlusu Ebu Hanzala ve karısı ifadelerine başvurmak için Emniyet’e ‘’davet’’ edilmişti. Suriye sınırında IŞİD’İ bombalıyoruz diyerek onlarca sivil insan katledilmişti. 34 yoldaşımız katledildikten sonra IŞİD’e hiç mi operasyon düzenlenmedi derseniz, düzenlendi tabi. IŞİD’in boş kampları bombalandı.

Prof. Mahmut AK kimdir?

Ölen bir kadın işkence edildikten sonra çırılçıplak sokak ortasına atılıyor. Ve ona bunu yapanlar değil, bu görüntünün ortaya çıkmasını sağlayan insanlar ceza alıyor. Biz yapılan tüm bu uygulamaları 90’lı yıllardan tanıyor ve biliyoruz. Ve biz gençlik olarak o yıllara tekrar dönülmeyeceğini sandıkta Erdoğan’a göstereceğiz. Gençlerin Kanıyla Başkan Olamayacaksın Son haftalarda ülkenin her yerinden ölüm haberleri geliyor. Erdoğan başkanlık hevesine uğruna başlattığı savaşta gençlerin ölmesine aldırış etmiyor. Ölen askerlerin cenazelerinde aileler isyan ediyor. Halk, bu savaşın Erdoğan’ın başkanlık savaşı olduğunun farkında. Bu yüzden AKP’yi temsilen ölen askerin cenazesine giden Yalçın Akdoğan’a şişe fırlatılıyor. Bu yüzden insanlar Bilal gitsin askere diyor. Bu yüzden cenazelerde ‘’Katil AKP’’ sloganı atılıyor. Her şeyin farkında olan halk erken seçimde Erdoğan’a gerektiği cevabı verecek ve gençlerin kanıyla başkan olamayacağını gösterecek.

‘’Seni Yine Başkan Yaptırmayacağız’’ Bağımsız (!) bir Cumhurbaşkanı olarak seçim öncesi AKP’ye oy toplamak için yaptığı mitinglerde, tüm konuşmalarında halkın iradesinin sandıkta belli olacağını söyleyen Erdoğan sandıktan çıkan sonuçları beğenmeyerek erken seçimin yapılması için her yolu denedi. Üstüne vazife olmayan şekilde koalisyon görüşmelerini şekillendirdi, savaş çığırtkanlığı yaparak onlarca gencin ölümüne sebep oldu. Şimdi ise çığırtkanlığını yaptığı bu savaş ortamında yapılacak olan olası erken seçimde başkan olabileceğini zannediyor. Hatta zannetmenin ötesinde ‘’Türkiye’nin yönetim şekli fiilen değişmiştir’’ diyerek Başkanlığını ilan ediyor. Siyaset yapan gençler olarak Erdoğan’a diyoruz ki 7 Haziran seçimlerinde ‘’Seni başkan yaptırmayacağız!’’ demiştik ve başkan olamadın. Olası erken seçimde ise ‘’Seni yine başkan yaptırmayacağız!’’

İstanbul Üniversitesi’nin “yandaş” olarak tanınan rektörü Mahmut Ak ününün hakkını veriyor. Eğitim yılı içinde okulda bir kere bile görünmeyen, öğrencilerin “Yandaş Rektör bu üniversitede elini kolunu sallayarak gezemez.” dediği Ak, tatili fırsat bilerek önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile üniversite kampüsü içinde iftar yaptı, şimdi de AKP’li veklillerle görüşüyor. AKP Milletvekili Fatma Benli, Mahmut Ak’ı ziyaret etti, İÜ Rektör Yardımcısı, İÜ Rektör Danışmanı ve İÜ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü ve Av. Yasemin Güllüoğlu da hazır bulundu.GENÇLİK

1 milyon öğrenci sokakta

Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) ait yurtlarda barınmak isteyen üniversite öğrencileri için başvurular 17 Ağustos’ta sona erdi. Ancak başvuran öğrencilerin yarısından çoğu yurda yerleşemeyecek. Çünkü üniversitede okuyan öğrenci sayısı 3,5 milyon iken yurt kapasitesi ise 450 bin civarında. Ailesinin yaşadığı şehrin dışında okuyan ve KYK yurtlarına yerleşemeyen öğrenciler ise özel yurda mecbur bırakılıyor. Cemaat yurtlarının yerini alan, yolsuzluklar vakfı TÜRGEV ise özel yurtların başında geliyor.GENÇLİK


LISENIN GUNDEMI

12

18 Ağustos 2015

Başında Bilal Erdoğan’ın olduğu TÜRGEV sadece kadınlara “EDEP” kursu açıyor:

Yazın ne yapmalı? Kİtap

Maksim Gorki- Ana

“EDEP”i sizden öğrenecek değiliz!

Ana, Maksim Gorki’nin yazdığı romandır. 1917’deki Rus devrimi öncesindeki Rus işçi sınıfının fakir yaşantısını anlatmaktadır. Maksim Gorki’nin klasikleşmiş romanının son baskısı 2010 yılında yapıldı. 350 sayfalık klasik roman sosyalizm ile ve ezilen işçi, köylü sınıfının burjuvalarla olan çatışmasına büyük yer veriyor. Eğitim

Gösterİ

Genco Erkal Yaşamaya Dair

Yönetim kurulunda Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak ve oğlu Bilal Erdoğan’ın olduğu TÜRGEV sadece kadınlara özel “EDEP” kursu kurdu. Kursun açılımı ise şöyle “Eğitim Destek Programı Merkezi” eğitim ece berfin karagöz

Genco Erkal’ın Nazım Hikmet tutkusunun yeni ürünü olan “Yaşamaya Dair” adlı müzikli gösterisi 3-6 Eylül arasında sergiliyor. Nazım Hikmet’in ölümünün 50. yıldönümü için Genco Erkal’ın uyarlayıp yönettiği oyunda, Tülay Günal da oynuyor. Piyano ve viyolonsel eşliğinde oynanacak oyunda, başta Fazıl Say ve Zülfü Livaneli olmak üzere değişik bestecilerin Nazım şarkıları da seslendirilecek. Eğitim

Şİİr

Nazım Hikmet Henüz Vakit Varken Gülüm Nazım Hikmet’in tüm hayatından şiirlere yer veren kitap Türkiye edebiyatının modern şiirle tanışmasına yardımcı olmuştur. Nazım Hikmet’in Kuvayimilliye anılarını, cezaevi günlerini, aşklarına özlemini anlatır. Güneşi İçenlerin Türküsü ile başlar ve Nazım’ın aşklarını, memleket özlemini içine alarak sizi farklı bir dünyaya götürür. Eğitim

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak ve oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetim kurulunda bulunduğu TÜRGEV, İstanbul’da EDEP Merkezi kurdu. Açılımı “Eğitime Destek Programı Merkezi” olan merkez sadece kadınlara eğitim verecek. Bu kurslarda Dil Eğitimi, İslami İlimler, Sosyal Bilimler, Edep-Takva başlıkları altında eğitimler düzenlenecek. Bu destek programının sunumu ise “İstanbul’un güzide bir mekanında tüm alanlardan lisans ve lisansüstü hanım öğrencilere eğitim imkanı” şeklinde. Yönetim kurulunda 17 Aralık Yolsuzluk dosyasında fazlasıyla adı geçen tapelerde çıkan Bilal Erdoğan’ın olduğu bir dernek olan TÜRGEV’in edep dersi vermesine tepki büyük.

Komunist, film Vasily Gubanov isimli Komünist Parti üyesi İç Savaş gazisi sıradan bir komünistin Zagora’da yapılan ilk Sovyet inşaat projelerinden birisine katılmasıyla başlar. Dürüst, gayretli ve vatansever birisi olarak kısa ama parlak yaşantısından bir halk kahramanına dönüşen Vasily Gubanov ‘un yaşadıkları anlatır. Film 1957 yapımı uzun metrajlı bir filmdir. İyi seyirler.Eğitim

nına uygulayacak ve her işe İslam nazarından şuurla bakacaklardır.” Programa katılan kadınlar merkezin karşısındaki Edep Yurdu’nda kalıyor. EDEP Merkezi TÜRGEV’in yurtlarında kalan üniversite öğrencilerine de edep, ahlak, islami ve sosyal ilimler eğitimi veriyor. Vakfın yönetim kurulunda Esra Albayrak’ın yanı sıra Berat Albayrak’ın kız kardeşi Şule Al-

bayrak da bulunuyor. Şu sıralar çıkardığı başkanlık savaşı ile gündemde olan Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın kızı ve oğlunun yönetim kurulunda olduğu bir derneğin edep, ahlak dersi vermesi kamuoyu tarafından tepki ile karşılandı. Kadınlara edep dersi vermek yerine, hırsızları, yolsuzları cezalandırsınlar. Kadın düşmanlığı her yerde gündeme getirilmesin.

Açıköğretim sınavında öğretmen yerine polis Açık Öğretim Lisesi 3. dönem sınavlarının yapıldığı İstanbul Bayrampaşa’daki okullarda sınavda görevlendirilecek öğretmen bulunamadığı için polisler görevlendirildi. Adalet ve Kalkınma Partisi(AKP)’ne yakınlığı ile bilinen Memur-Sen’le hükümet arasında iki yıl önce imzalanan toplu sözleşme kapsamında ek ders ücretlerine zam yapılmadığı ve ücretler düşük olduğu için öğretmenler sınav görevi almak istemedi. Ek ders ücretlerinin düşük olması ve yaz tatilinin de etkisiyle sınavlarda görevlendirilecek öğretmen olmayınca polisler

Komünist Fİlm

Senden Öğrenecek Değiliz! Sadece kadınlar için açılan kursta kadınlara, Adab-ı Muâşeret, Ahlak, Tasavvuf, Şemail konularında edep dersleri verilecek. Kadınlara edebi, ahlakı kimse öğretemez. Hırsızlar önce kendileri edep edinmeli. Sloganı “Edeple gelen, lütufla gider” olan merkezin web sitesinde “Sadece modern akademik eğitimi yeterli görmeyerek Doğu ve Batı ilimlerine vakıf küresel bir alim olmayı hedefleyen her öğrenci için eşsiz bir fırsattır” deniliyor. Merkezin sitesinde şu ifadelere yer veriliyor: “Beşerî ilişkilerde en güzel örneğimiz olan nebevî ahlakı temsil eden edep, amel ve takvanın en üst mertebesi olan ihsan vasıfları EDEP’in amacını özetleyen en temel kavramlardır. Bu vasıfları haiz başarılı Müslümanlar hanımlar, İslam ahlakını hayatının her ala-

Gelecek yılın eğitim planı Milli Egitim Bakanlığı, geçtiğimiz hafta 20152016 eğitim ve öğretim yılı eğitim planını açıkladı. Milli Eğitim Bakanlığı(MEB), çalışma takvimine ilişkin hazırlanan eğitim planını illere gönderdi. Plandaki genelgeye göre, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı her derece ve türdeki eğitim ve öğretim kurumlarında 2015-2016 eğitim ve öğretim yılı başlangıcı 14 Eylül 2015 Pazartesi günü olarak belirlendi. 2015-2016 eğitim ve öğretim yılında, okul öncesi, ilkokul 2. sınıf, ortaokul ve imam hatip

ortaokullarının 5. sınıf öğrencilerinin yeni eğitim dönemine uyum sağlaması adına, 7-11 Eylül arasında ön program uygulanacak. Yani öğrenciler okula alışmaları için 1 hafta önceden başlayacaklar Yeni eğitim-öğretim yılının birinci dönemi 22 Ocak 2016 Cuma günü sona erecek ve yarıyıl tatili başlayacak. Yarıyıl tatili 25 Ocak-5 Şubat 2016 arasında yapılacak. İkinci dönem ise 8 Şubat 2016 Pazartesi günü başlayacak. 2015-2016 eğitim ve öğretim yılı ise 10 Haziran 2016’da bitecek. EĞİTİM

görevlendirildi. Eğitim - Sen üyesi Barış Uluocak konu ile ilgili, “ 180 dakikalık bu sınav için öğretmenlere ödenen ücretler çok düşük doğal olarak öğretmenler görev almak konusunda istekli değiller. Polislerin sınav gözetmeni olarak görevlendirilmesi bugüne kadar görmediğimiz bir uygulamadır. Öğretmenden çok polis istihdam eden bir hükümet için verimli bir yöntem olabilir ancak hem mevzuaata hem de eğitim öğretim ilkelerine aykırı bir durum. Bu durumun sorumlusu hükümet ve onunla iş birliğini marifet sanan yandaş sendikadır” dedi. EĞİTİM


DUNYA

13

18 Ağustos 2015

Memoranduma hayır

Yunanistan’da işçilerin haklarını budamayı ve özelleştirme politikalarını içeren ‘reform paketleri’nin 3’üncüsü parlamentoda görüşülürken halk, AB ile IMF’nin dayattığı memoranduma “Hayır” dedi. Öte yandan, iktidardaki Syriza’da yaşanan tartışmalar politik ayrışmaya götürdü, önümüzdeki günlerde partinin bölünmesi ve erken seçim bekleniyor.

Varufakis ve Meclis Başkanı Zoi Konstantopulu’nun da olduğu 32 Yunanistan’da üçüncü kur- Syriza milletvekili ‘Hayır’ oyu verdi. tarma paketi için yapılacak oylama için Yunanistan parlamento- AB ile IMF sunda görüşmeler yapıldı. Son yıkım memorandumlarına hayır politikalarının baş sorumlularından Yunanistan halkı da sokaklara çıYunanistan Başbakanı Aleksis Tsip- karak sosyal yıkım politikalarını ras, milletvekillerini ikna için yaptığı protesto etti. Yunanistan Kamu konuşmada kreditörlerle anlaştığı Çalışanları Federasyonu (ADEDY), için pişman olmadığını, zira köprü KKE’ye bağlı PAME ve çeşitli sol kredisinin ‘sonu olmayan bir krize gruplar, parlamento binasının dönüş’ anlamına geleceğini savundu. önündeki Syntagma Meydanı’nda Maliye Bakanı Öklid Çakalatos ise buluştu. Eylemde “Yeni barbar oylamanın sonuçlarını dahi bekle- memoranduma hayır”, “Krizi meden 3 yıl sürecek ‘kurtarma’ pa- plütokratlar ödesin”, “Plütokrasi ketini görüşmek için Euro Bölgesi için başka fedakârlık yok”, “AB ile maliye bakanları toplantısı için bu IMF memorandumlarına hayır” ve sabah Brüksel’e uçtu. Paket, 64 “Kahrolsun memorandum ve neoli‘Hayır’ oyuna karşı 222 milletvekili- beral politikalar” sloganları atıldı. nin ‘Evet’ oyu ile kabul edildi. Eski 3. kurtarma paketi, parlamentoda Yunanistan Maliye Bakanı Yannis kabul edilmesinin ardından bugün Dünya RIFAT ÇAPAR

Euro Grubu toplantısında incele- kalarında acil kitle organizasyona meye alınacak, 18 Ağustos’a dek ise ihtiyaç var” Euro Bölgesi ülkelerinin parlamentolarında oylama süreci başlayacak. Syriza’da bölünme, erken seçim ise ufukta Sol Platform’dan bildiri Yunanistan solunun en büyük partiDiğer yandan içindeki Sol si Syriza’da bölünme yaşanıyor. Yeni Platform’un lideri ve Enerji Baka- partinin liderliğine, Syriza içinde nı Lafazanis ve platform içindeki borç anlaşması karşıtı tutumuyla 13 isim iskra.gr adlı sitelerinde sivrilen Sol Platform soyundu. Plattaraftarlarını yeni memoranduma, formun sözcüsü durumundaki eski kemer sıkma tedbirlerine ve ülke Enerji ve Çevre Bakanı Panayotis üzerindeki yabancı kontrole kar- Lafazanis, partinin kurulum aşamaşı geniş hareketi kurmaya çağırdı. sında olduğunu açıkladı. Sputnik’e Milletvekillerinin dilekçesinde şu son gelişmeleri değerlendiren Avruifadeler kullanıldı: pa İşlerinden Sorumlu Bakan Vekili “Yeni memoranduma karşı müca- Sia Anagnostopulu, kriz ortamında dele, şimdi ülkenin her köşesinde ve çok zor bir borç anlaşmasının insanları seferber etmekten başlı- gündemde olduğu bir dönemde, bir yor. Bu mücadeleyi geliştirmek ve grup politikacının alternatif strateji bu savaşta galip gelmek için tüm ve çözüm arayışlarının ‘beklenen’ bir seviyelerde ve toplumun tüm taba- gelişme olduğu görüşünde.

Suriye’de pazar yerine saldırı: 80 ölü Suriye Ordusu’nun başkent Şam yakınlarındaki Duma’da bir pazar yerine düzenlediği hava saldırılarında en az 80 kişi öldü. Muhalif güçlerin denetimindeki Duma’daki saldırıda 200 dolayında kişi de yaralandı. Hükümet güçleri son aylarda Duma ve çevresindeki bölgelere sık sık hava saldırıları düzenliyor ve helikopterlerden varil bombaları atıyor. Saldırılarda muhalif güçlerin yanı sıra yüzlerce sivil de hayatını kaybetti. Muhalif güçlerin bölgeden geçtiği fotoğraflar-

da pazarın tamamen yok olduğu, çevredeki binaların harabeye döndüğü ve araçların yandığı görülüyor.Rejim karşıtı eylemcilerin oluşturduğu Yerel Koordinasyon Komiteleri kurtarma görevlilerinin canlı bulma umuduyla enkazı kazdı. Son saldırı haberi BM İnsan Hakları Temsilcisi Stephen O’Brien’ın Mayıs’ta göreve gelmesinden bu yanaki ilk Suriye ziyaretiyle aynı anda geldi. Şam’a roket saldırılarını önlemeyi amaçlayan Suriye Ordusu, sık sık bu kenti hedef alıyor. DÜNYA

Ekvador, Correa’yı başkan yaptırmayacak

Demiryolu işçileri grevde İspanya’da demiryolları çalışanlarının haklarına ilişkin toplu görüşmelerin kesilmesinin ardından grev kararı alındı. 5 bin çalışanı temsil eden SEMAF adlı sendika, Eylül ayında aralıklarla 4 gün greve gidilmesi kararı aldı. Çalışanların haklarına ilişkin toplu görüşmelerin kesilmesinin ardından grev kararı geldi. 5 bin çalışanı temsil eden SEMAF adlı sendika, Eylül ayında aralıklarla 4 gün greve gidilmesi kararı aldı.

Demiryolları çalışanları ile kamu şirketi Renfe arasındaki müzakerelerin durdurulması sonrasında sendika tarafından yapılan açıklamada, Eylül ayında 4 günlük greve gidileceği duyuruldu. Çalışanları temsil eden SEMAF adlı sendikanın açıklamasında, 4, 11, 14 ve 15 Eylül’de greve gidilecek. Yapılan açıklamada, grevler nedeniyle yolcu ve yük taşımacılığında ciddi aksamalar olacağı vurgulandı. DÜNYA

Güney Amerika ülkesi Ekvador’da Devlet Başkanı Rafael Correa’nın anayasa değişikliği hamlesine tepki olarak başlayan protesto gösterileri devam ediyor. 2017’de görev süresi sona eren Correa, 3. dönemini doldurduğu için yeniden aday olamıyor. Ancak Correa anayasa değişikliği ile bu engeli ortadan kaldırarak

yeniden aday olmayı planlıyor. Ülke genelinde genel greve giden on binlerce işçi, emekçi, öğrenci ve yerli örgütleri, birçok noktada barikatlarla yolları trafiğe kapattı. Başkent Quito’da ise güvenlik güçleri eylemcilere saldırdı. Gaz ve coplarla saldırılan polis çok sayıda kişiyi yaraladı. DÜNYA

Dünya Turu

Peru

Polis madencilere ateş açtı

Peru’da Doe Run adlı maden şirketine ait metal madeninde çalışan işçiler, hükümetin maden bulunan bölgeye çevresel standartlar getirmesi ve işlerinin güvence altına alınması için eyleme geçti. La Oraya’da iş güvencelerinin sağlama alınmasını talep eden işçiler, eylemlerini sürdürdükleri sırada polisin vahşi saldırısına uğradı. Polisin yaylım ateşinde vurulan Edwar Soto de la Cruz(41) adlı işçi, hayatını kaybederken 61 yaralıdan 11’inin durumun ağır olduğu ifade edildi. Peru hükümeti, 2009 yılında kapatılan madenin metal fiyatlarının sürekli düşmesi, şirketin borçlarının artması ve yaşanan çevresel sorunlar nedeniyle daha iyi teklif sunan başka bir şirkete verilmesini gündeme getirmişti. DÜNYA

İngiltere

Londra metrosunda grev

Londra metrosunda çalışan işçiler, 26 ve 28 Ağustos’ta 24 saatlik grev yapacak. Londra’da 8 Temmuz ve 6 Ağustos’ta grev yapan metro işçileri, 24 saatlik iki grev daha yapacaklarını duyurdu. Tren ve Deniz Taşımacılığı Sendikası Başkanı Mick Cash, Londra Belediyesi’nin işçilerin taleplerini kabul etmediğini belirterek işçilerin gece çalışma saatlerinin düzenlenmesi ve ortalama yüzde 2’lik maaş artışı oranının yükseltilmesini istediklerini söyledi. Ulaşım İşçileri Sendikası RMT’den yapılan açıklamada da 26 Ağustos Çarşamba ve 28 Ağustos Cuma günleri için 24’er saat sürecek yeni grev kararı alındığı duyuruldu. Milyonlarca kişinin kullandığı Londra metrosundaki grev kentteki ulaşımı felç etmişti. DÜNYA

İtalya

Akdeniz’de göçmen faciası

Akdeniz’de Libya ile İtalya arasındaki bir bölgede yüzlerce göçmeni taşıyan tekneye kurtarma operasyonu düzenlendi. Sputnik’in haberine göre,İtalyan Donanması yaptığı açıklamada içi göçmenlerle dolu zor durumdaki tekneye kurtarma müdahalesi yapıldığı ve teknede en az 40 göçmenin yaşamını yitirdiğinin belirlendiği ifade edildi. Basına yansıyan haberlerde de teknede 300 ila 400 arasında kişinin bulunduğu, ölenlerin çoğunun daha az para ödedikleri için teknelerin dar ve havasız iç kısmında seyahat etmek zorunda kalan göçmenler olduğuna işaret edildi. Haberlerde, göçmenleri taşıyan teknenin Libya’nın 21 mil açığında İtalyan donanmasına ait devriye görevi yapan helikopter tarafından tespit edildiği belirtildi. DÜNYA


YAKLASIMLAR

14

18 Ağustos 2015

AKP’nin seküler dengesinin sonu TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı •Yeni bir kavşaktayız. AKP iktidarının iç ve dış politikasının iflas etmesi nedeniyle “Gölgelerin gücü adına, güç bende artık” derecesinde Kürtlere, Sosyalistlere ve bilumum AKP muhaliflerine saldırarak güç gösterisi yaparken, İncirlik başta olmak üzere tüm üsleri ABD’ye açarak “yerini “ koruma pazarlığına girişti. •AKP, yeni bir iktidar dengesinin oluşturulması için iktidara getirilmişti. 2011’den beri bu “yeni dengeye” aykırı hareket ederek Batı sermayesinin aleyhine çevirmiş bulunmaktadır. •Uluslar arası mali oligarşinin “yeni düzeni” doğrultusunda ABD’nin emperyalist-kapitalist sistemindeki liderliğini baki kılmak için ortaya attığı 52 ülkenin coğrafyasının değişkenliğini öngören BOP, Türkiye’ye “model ülke” sıfatıyla “demokratik ortak” görevini öngörmüştü. •“Kemalist laiklik” yumuşatılarak, “ılımlı İslam” ülkesine dönüşerek, “model ülke” olarak Ortadoğu’ya pazarlanacaktı. AYM en son, Bakırköy Adliyesi’ne pardösüsü ile girmek isteyen Esma Nur Özbey’e (22.01) güvenlik görevlilerince izin verilmemesini “din ve inanç özgürlüğüne” aykırı buldu. •Hem küresel sermayenin yeni liberal politikalarını uygulayacak hem de BOP’un model ülkesi olması için Anadolu (yeşil) sermayesinin “buyur” etmeyeceği ortada idi. Bu nedenle güçlü “İslamcı” tanımlamalı bir siyasete ihtiyaç vardı. AKP bu ihtiyacın ürünüydü. •AKP esasen, Milli Görüş’ün “Yenilikçileri” ile Gülen Cemaati merkezindeki pek çok İslami grup ve cemaat ile klasik sağın oluşturduğu bir koalisyondu. Anadolu sermayesine nüfus etmiş Milli Görüş ile ABD’nin ılımlı İslamcı Gülen cemaati nin bu ortaklığında Gülen cemaatinin devlet içindeki kadroları “iktidarlaşma” sürecinde oldukça önemli bir öznedir. Bu iktidarlaşmanın olması “askeri vesayete” karşı amansız(!) bir mücadele demekti. •İktidarlaşma sürecini tamamlayan yen Osmanlı hayalleri ile yanıp tutuşan AKP aşırı güçlenmiş, sahibini ısırmaya başlamıştı. ŞİÖ’ye üyelik takibi, Çin’den füze kalkanı alma çabası, batı sermayesine mesafe koyma,

Suriye’de “zorlaştırıcı” faktör olmak… •Kısacası Batı sermayesi (Klasik seküler) son on beş yılda oluşan yeni dengenin yeşil sermaye (İslamcı) lehine bozulmasından oldukça rahatsız. Bu rahatsızlık Gezi İsyanında net olarak açığa çıkmıştı. Hem Türkiye’nin Klasik Laik İstanbul sermayesi hem de Gülen cemaatinin tavrı, AKP’ye olan rahatsızlığın ifadesiydi. AKP’nin Milli Görüşçülerini korkutan ABD’ci ılımlı İslamcı Gülen Cemaatini tasfiye süreci de “Gezi” ile başladı. Bu tasfiye sürecinde “Koalisyondan” “tek adam” hakimiyetine (R. T. Erdoğan) geçildi AKP içinde. Erdoğan tabanının konsolde ederken eski dostlar (Fettullah Gülen) düşman olurken, eski düşmanlar (Ergenekoncular) dost oluyordu. •Gezi’de derinleşen devrimci- demokratik kitle hareketinin HDP ile kesişmesi ve ortaklaşması AKP’ye karşı gelişebilecek esas tehlikenin odağını oluşturuyordu. Ancak bu fay hattının gelişmesi-büyümesi “dengenin” tüm unsurlarını rahatsız edecektir. •Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye demokratik kamuoyuna Kürtlerin içinden çıkmış, sempatiyle Türkiye’nin “dinlenen” şahıslarından birini hediye ederken (Selahattin Demirtaş) sağlanan başarısıyla genel seçimlerde çıta yükselterek, HDP parti olarak seçimlere gireceğini ilan etti. AKP’nin planlarını tehdit niteliğini taşıyordu. •İki temel etken HDP’nin oylarını yükseltti. Birisi Kobane direnişidir. Öyle ki dört parça Kürdistan’da Ulusal ruhla ciddi bir konsolidasyon yaşandı. “Düştü düşecek” denen Kobene tarihi bir direniş sergiledi. Suriye Kürtleri kendilerini bu direnişle dünya kamuoyuna kanıtlarken, ABD bu direnişle Suriye Kürtlerine destek verme gereğini duydu. Türkiye’nin tavrına gelinde, muhafazakar milliyetçi Kürtler üzerinde ciddi etkide bulundu. Türkiye’nin Rojava’ya düşmanca tavrı AKP’ye verilen Kürt oylarının/desteğinin kitlesel bir şekilde, kalıcı olarak Kürt Demokratik Hareketine (KDH) kaymasına yol açtı. İkincisi, Gezi’de ortaya çıkan fay hattının BHH ve CHP yanı sıra HDP’ye aktığı görüldü. Üstelik Gezi dilini iyi kullanana lideri de Türkiye’ye kazandırdı: Selahattin Demirtaş! •Genel seçimlere parti olarak katılan HDP %13,1 oy oranıyla seçimlerden “barajı” aşarak, başarı ile çıktı. AKP’nin tek başına hükümet kurmasını engellerken saraylıya da

“Seni başkan yaptırmayacağız” şiarını gerçekleştirdi. •AKP, üç parçalı Rojava kantonlarının henüz hazım problemini yaşıyordu, çetelerini Rojava’ya saldırtıyor ama sonuç alamıyordu. YPG-YPJ, IŞİD karşısında aldığı her zaferle ABD ve batı nezdinde daha bir kabul görüyorken, Türkiye kendini “aşağılanmış” hissediyordu. AKP henüz seçim yenilgisinin şokunu atamamışken Giré Spi (Zel ebyad) IŞİD’den kurtarıldı; Cezire ve Kobené kantonları birbirine bağlandı. Böylece Libya, Tunuz ve Mısır’dan sonra, Suriye politikasında da iflas eden Yeni Osmanlı AKP’nin 2071 hülyası hayal olmakla kaldı. Hem içi hem de dış politikada AKP, Kürtlere (son kertede) yenildi! •“Başkanlık sistemi” talebi R. T. Erdoğan’ın kişisel hırsının yanı sıra ülkenin bir “İslam Ülkesine” dönüştürülmesinin gerekliliğinin ifadesidir. (Nuray Mert Cumhuriyet 10/5) uluslar arası mali oligarşinin dayatması olan Başkanlık Sistemi ile ilgisi aynıdır: Otoriter yönetim (faşizm). Fakat farklı cephelerden. Çözüm süreci ile silahların susmasını “Yeni Osmanlıların” ülkülerinin Kürtler tarafından da sahiplendiğinin delaleti saydıklarından, AKP’nin bu yenilgisi olarak HDP’yi gören Akdoğan, KDH’nin çözüm sürecine ihanet ettiğini belirterek, “Çözüm sürecinin riskini biz alıyoruz, ama oylar HDP’ye gidiyor” diyerek bütün Kürtleri suçladığını görüyoruz. •Hala güç bende diyerek yakınan AKP, Suriye’de Cerablus-Mare hattını Türkmenlere tahsis etmek istiyor. Böylece Kobené ve Efrin Kantonlarının birleşmesini engellemek istiyor. Bu aleni tavır karşılığında İncirlik başta olmak üzere tüm üsler ABD’nin kullanımına açıldı. The Guardians’ın Ortadoğu Muhabiri Martin Chulov, Cumhuriyet’e verdiği mülakatta (11/8) Türkiye’nin IŞİD ile ilişkisinin “son 6 ayda kontrol edemedikleri bir canavarın oluşmasına katkıda bulunduklarını anladılar” şeklinde yorumlayarak, adeta Kürt düşmanlığının nelere mal olduğuna vurgu yaparken, AKP’ye yapışan “teröre destek veren” Türkiye iktidarı imajını değiştirmek için sözde IŞİD’e operasyon adı altında KDH ve dostlarına operasyon yapılarak adeta 90’lara dönüş görüntüleri yaşatılıyor topluma. Böyle yaparak işlerin yolunda olduğu, mutlu mesut zamanlarına geri döneceklerini sanıyor AKP’liler.

Suruç Mehmet Tapan yazdı

Yarın okurlarından Mehmet Tapan, bu hafta şiiri ile Suruç’ta katledilen devrimcilerin ardından düşüncelerini bizlerle paylaşarak, mücadelenin bitmeyeceğini anlatıyor.

Bomba patladı orada. Kimse anlayamadı ne olduğunu. Kimi IŞİD yaptı, kimi yaptı dedi. Ama bilinen tek gerçek vardı. Kobanê’yi yeniden etmekti amaçları. Aylar öncesinden yapılmıştı plan. Kamp yapmak yerine Kobanê’ye gidelim dediler. Kobanê’yi yeniden inşa edelim. Çocuklara oyuncak alalım kütüphane yapalım. Kobane’yi yeniden kuralım. Türkiye’nin her yerinden insanlar destek verdi. Kobanêye gitmek için Suruç’a geldi. Kimi dans öğretecekdi, kimi oyuncak verecekti. Kobanêli çocuklar mutlu olacaktı. Basın açıklaması okuyup Kobanê’ye gidilecekti. TAPAN’ım devrim şehitleri ölmez. Devrimci davasından asla vazgeçmez. Devrim şehitlerine tek sözümüz. Sosyalizm’den vazgeçmeyeceğiz. Halk iktidarını kuracağız.

•AKP, 2011’den beri bir yandan kendi içindeki koalisyonu tasfiye ederek, Erdoğan lehine bir konsolidasyona giderken, öte yanan ülke siyasetini kutuplaştırarak toplumun her kesiminin gardını almasına sebep oldu. CHP, MHP ve HDP ile birlikte toplum dört partide konsolde oldu. Bu konsolidasyon esasen 2011’e kadar AKP’yle uyumlu götürülen yeni dengeye uygundur. AKP, 2011 sonrası kendi inşa ettiği bu dengenin önündeki bozucu etken oldu. HDP’nin parti olarak seçime girip %13,1 oy alarak AKP’nin bir daha tek başına iktidar olamayacağı bir atmosferin doğmasına sebebiyet vermesiyle bu “seküler dengeye” kan taşıdığından Selahattin Demirtaş ve AKP tarafından kendi planlarını bozduğu için “proje adamı, emperyalizmin adamı, liberallerin cici çocuğu…” denerek aşağılanıyor. •AKP kendi oluşturduğu bu “seküler dengenin” yerine yeni bir üst yapı hukuku (İslam devleti) getirerek batı sermayesi yerine ideolojik olarak Türkiye’yi Körfez sermayesine dahil etmek istiyordu. Bunun olamayacağını gören AKP, bu yeni seküler dengede yerini korumak için kendisini yeniden pazara sürmüş vaziyette. •Bu AKP açısından travmatik bir yenilgidir. Bu yenilginin sorumlusu olarak Kürt Demokratik Hareketini görmektedir. Çözüm sürecinin seçimde çok büyük zararını gördük diyen Erdoğan’ın (Çin gezisinden dönerken) içine düştüğü paradoksunu “çözüm sürecinin bitmesi politik sistem ve ekonomisi için felaket olur diyen dünyanın en önemli ekonomistleri arasında yer alan Doran Acemoğlu (Hürriyet 5/8) çok iyi izah etmişti. Bu nedenle AKP, Kürtlerle savaşı uzattıkça şu an kapladıkları yeri de kaybeder! Ayrıca ABD, AB gibi odakları da PKK’ye karşı operasyonlarda “orantılı” olunması ve çözüm sürecini etkilenmemesini istiyorlar. Çünkü Erdoğan’ın PKK’ye saldırıları Irak, Şam İslam Devleti’ne dolaylı destek olarak görülüyor (The Times baş yazarından) •Bu yeni denge güçlü bir İslam siyaseti ile yürütülürse bozulacak. Bu nedenle AKP’nin tek başına iktidar istediği bir durumdur. Ancak iktidar gücüyle HDP’yi “yenilenmiş seçimlerde” “baraj” altı bırakarak tek başına iktidar olma formülü teorik olarak hala geçerli ancak, dengeler bunu mümkün kılmıyor. Bu yeni dengenin ihtiyacı AKP-CHP iktidarı.

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Kaan Özbek Şok

Özbek, asker cenazeleri ve bayrak provokasyonlarını bir yazı içerisinde harmanlıyor: “O bayrak o direkten nasıl inerdi? İnse inse tabutların üzerine inerdi. Okula gelen polisler, boyacıya “Bayrağı indirenleri gördün mü?” diye sordu. “Ben indirdim” cevabını duyan polisler bir an donup kaldı. Adam örgüt üyesi değil boyacıydı. “Direği boyuyorum. Ondan indirdim” dedi. İhbar asılsızdı. Ekipler normale döndü. Ah bir de ülkem ve halkım normale dönse. Biraz birbirine tahammülü öğrense… Kraldan fazla kralcı olmasa… Evvela bayrak, din kitap diye çığırtkanlık yapanların sonra da kendi cebine girene bir baksa. Ölen çocuklarımızın yalnızca gariban evlerinden çıktığını bir anımsasa… Bir anlasa başına örülen çorabı… Bir fark etse olan biteni… Bayrak bir daha tabutlara iner mi?

Kötü

Koru, Tayyibe kızanlara anlam veremiyor, 7 haziran seçim sonuçlarında ortaya çıkan iradenin AKP’yi gerilettiğini ve Erdoğan’ı başkan olarak görmek istemediğini yok sayıyor: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasal çerçeve dışına çıkmadan, var olan sistemi kullanarak sistem değişikliğini zorlaması ve bu yolla Anayasa’yı değiştirecek bir çoğunluğu elde ederek başkanlık sistemi getirme çabasını beğenmiyor musunuz? Yazının başında özünü verdiğim cümlesiyle, kendisinin davranışını benimsemeyenlerin ne yapması gerektiğini de belirtmiş oluyor Cumhurbaşkanı Erdoğan: Anayasa’yı değiştirmek... Tayyip Erdoğan’ın Meclis çoğunluğu arayışı Anayasa’yı değiştirmek için; onun davranışını tasvip etmeyenler de, güçleri yetiyorsa, aynı yolla Anayasa’yı değiştirmeliler.

Çirkin

Yarın’a Samistral ekoloji kitapçığını yazdım. Yeşil Yol’a karşı direnişin 39. Günü ekskavatöre sonbahar geldi. Önü kış… Timur Danış yazdı

-Mustafa amca hava ne güzel açtı. -Açtı değil oğul, ne güzel yağdı.

Engin Ardıç Sabah

Ardıç artık açıktan köşesinde hakaret etmeye ve nefret kusmaya başladı: “Yerli allameler “Türkiye’ye en uygun anlaşma Sevr” derken işte bunu kastediyorlar. “Tayyip sizi kandırıyor, savaşa devam edin” dürtüklemesi bundan kaynaklanır. Hadi Batılı emperyalistleri anladık, kış kışlığını, kuş kuşluğunu yapacak, peki yerli “kompradorlara” ne oluyor? Hani Atatürk sizlere birşeyler söylemişti... “Şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilenler” hakkında! Kendi üç kuruşluk çıkarı uğruna Batı’ya uşaklık eden ve ne pahasına olursa olsun Türkiye’yi bugün vardığı noktaya getirenleri harcamaya çalışan şerefsizdir, alçaktır, vatan hainidir. Ben lafı ortaya ederim, isteyen alır gider.

Ekskavatöre sonbahar geldi

Timur Danış, her hafta Samistral yaylasından gönderdiği yazılarına bu hafta yaylanın hava koşulları nedeniyle ara vermek zorunda kaldı. Önümüzdeki hafta yeni yazılarıyla sizlerle olmadan önce, kısa bir not iletiyor.

Fehmi Koru Habertürk

elif karan

günlüğü

Erdoğan’ın başkan olma sevdası uğruna çıkan savaşa tepkiler durmuyor Samet K.@smtklksz #ŞehitDeğilSarayKurbanı Madem o kadar yüksek bir mertebe bunları niye bu mertebeden esirgiyorsunuz??? ÜZÜMCE@_uzumce Şehitler üzerinden oy toplamaya çalışan bir Cumhurbaşkanı bu ülkenin başına gelmiş geçmiş en kötü şeydir.#ŞehitDeğilSarayKurbanı Cehennem Yakıtı@ateist_hatun Mikrofon, ses sistemi, arka planda bayrak, din adamı ve tabut hazır, miting başlasın! #ŞehitDeğilSarayKurbanı ali haydar doğan@alihaydardgn Tayyip, oy kaygısına kurban gidenlerin ailelerine sesleniyor “ne güzel şey şehit ailesi olmak” #ŞehitDeğilSarayKurbanı Med News @Mednucenews Diyanete ek bütce cenaze törenlerini RTE’nin miting alanına çevirmek içindir. #ŞehitDeğilSarayKurbanı


KULTUR-SANAT

15

18 Ağustos 2015

Stonewall Ayaklanması film oluyor

Onur Haftası yürüyüşüne ilham olan ve hakları konusunda LGBTİ bireyleri cesaretlendiren, ‘Stonewall İsyanı’, film oluyor. Filmin fragmanı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Yönetmen koltuğunda ise Roland Emmerich var. Film, tarihsel hatalar konusunda eleştirilse de, böylesi önemli bir konunun film yapılması, birçok kişiyi heyecanlandırmaya yetti bile. kültür - sanat didem arıkan

1969 yılında, Newyork’da Stonewall Inn isimli bir barda polislerin eşcinsellere uyguladığı şiddetle başlayan Stonewall ayaklanmaları, Amerika’da eşcinsel bireylerin göstermiş olduğu ilk açık direniş olarak ve günümüzdeki LGBTİ hakları için sürdürülen dayanışmaların ve bu yolda yapı-

lan eylemlerinde önünü açmada önemli bir yere sahiptir. Bu açıdan, Stonewall Ayaklanması’nı bir nevi gezi direnişi olarak görebiliriz. Stonewall, ilk olarak 1995’de Nigel Finch tarafından beyazperdeye taşınmıştı. Film, Nigel Finch’e Londra Film Festivali başta olmak üzere birçok festivalde ödül getirdi. 2015 de ise ikinci film beyazperdeye taşındı. Bu sefer Roland Emme-

rich tarafından. Film, 1969 yılında Stonewall’da bir barda meydana gelen ve polislerin gaylere karşı başlattığı şiddet olaylarından yola çıkıyor. Filmin baş karakteri Danny Winters, kız kardeşini arkasında bırakıp New York’a geliyor. Burada kendi karakterini bulan Danny, ayaklanmanın öncülerinden biri oluyor. Filmin oyuncu listesini ise Jonny Beauchamp, Jonathan Rhys Meyers, Ron Perlman, Joey King ve Caleb Landry Jones oluşturuyor. “Stonewall” dünya prömiyerini 25 Eylül’de Toronto Film Festivali’nde yapacak. Ayaklanma Öncesi II. Dünya Savaşı’nın getirdiği toplumsal değişim ile ABD’de birçok insan anarşistleri, komünistleri ve baltalayıcı olarak varsayılan diğer insanları, güvenlik için risk olarak görmeye başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı, eşcinsellerin de şantaja meyilli olduklarını iddia eden bir teoriyi takip ederek, 1950’de eşcinselleri de bu listeye ekledi ve devlet, eşcinselleri mahalleler, parklar, barlardan kovmak için şehir temizlikleri yapmaya başladı. Eşcinsel olduğundan şüphelenilen eğitmenleri işlerinden çıkarmaya zorlandı. Binlerce gay ve lezbiyen kişi kamusal ortamda aşağılandı, fiziksel olarak taciz edildi, tutuklandı ya da akıl hastanelerine kapatıldı. İşte şimdi, ayaklanma zamanı! “Bir eşcinselin karşı koyduğunu ne zaman gördünüz? Şimdi zaman değişiyor. Salı gecesi saçmalık için son geceydi. –Stonewall Ayaklanması katılımcısı- LGBTİ’lerin

gittiği Stonewall’a sıklıkla polis baskınları yapılırdı, Polis içerdekilere “ensenizdeyim” mesajını verir ve giderdi. Ancak, olayların başladığı o gün, farklı bir gündü. “Oz Büyücüsü” filminin başrol oyuncusu Judy Garland iki gün önce ölmüştü. “Somewhere Over the Rainbow” adlı şarksıyla belki de “ilk” gey ikonu olan Garland’ın ölümü dünyadaki bütün LGBTİ bireylerin üstüne kara bir bulut gibi çöktü. Bu kadar baskı, zulüm ve haksızlık sonrasında bir de Judy Garland’ın ölümü üstüne, bardağı taşıran son damla ise, 28 Haziran 1969 Cumartesi günü, saat 1:20’de takım elbiseli dört sivil polisin, Stonewall Inn’in çift kapısından girip “Polis! Yeri devralıyoruz!” diye ilân etmeleri olur. Bir polis tarafından kafasına vurulan eşcinsel bir kadının kalabalığa dönüp; “Neden bir şey yapmıyorsunuz?” demesi üzerine de ortalık bir anda savaş alanına döndü. Ve işte, o anda, “We Shall Overcome” şarkısı eşliğinde bağırmaya başlayan kalabalık bir grup, etten duvar örerek polisleri bu duvarını içine hapseder. Stonewall ayaklanması tüm LGBTİ bireyler için çok önemli bir olaydır. Bu ayaklanma LGBTİ bireyleri, haklarını arama konusunda cesaretlendirmiştir.Ve Stonewall’dan sonra, binlerce renkte gökkuşağı artık daha görünür hale gelmiştir. En azından mücadele edildiğinde, ayrımcılığa uğrayan insanların, haklarına kavuşmak için verdikleri mücadelenin işe yaradığını göstermiş oldu pek çok kişiye.

Toronto Film Festivali’ne “Baskın” Ödüllü kısa filmleriyle tanınan Can Evrenol’un ilk uzun metrajlı filmi ‘Baskın’, sinema dünyasının prestijli etkinliklerinden Toronto Film Festivali’nin Midnight Madness seçkisine dâhil edildi. Midnight Madness, “gece yarısı filmleri” olarak da adlandırılan aksiyon, korku ve fantastik

öğeleri alışılmışın dışında bir yere taşıyarak sınırları zorlayan filmlere yer vermesiyle tanınan bir seçki. Can Evrenol’un “Baskın” filmi ise; beş polisin gece devriyesi sırasında gelen yardım çağrısı üzerine destek için gittikleri terk edilmiş tarihi bir Osmanlı karakolunda başlarına gelenleri anlatıyor. KÜLTÜR-SANAT

Scorsese ve Dicaprio Birarada Martin Scorsese, Akademi Ödüllü, Bafta ve Altın Küre sahibi dahi yönetmen. Leonardo Dicaprio beş defa Akademi Ödülü için aday gösterilmiş usta oyuncu, bu muhteşem ikilinin beraber çalışacakları altıncı filmin hazırlıkları ile ilgili detaylar belli olmaya başladı. Scorsese’nin yöneteceği filmde, Leonardo DiCaprio’yu 19. yüzyılda yaşamış seri katil Dr.HH Holmes olarak

göreceğiz. Dr. HH Holmes,1893 yılında, 200 kişiyi öldürmüş bir seri katil. İkiliyi daha önce yine yönetmen koltuğunda Scorsese’nin olduğu ‘New York Çeteleri’, ‘Göklerin Hakimi’, ‘Köstebek’, ‘Zindan Adası’ ve ‘Para Avcısı” filmlerinde görmüştük. Birlikte başarılı filmlere imza atan Scorsese ve Dicaprio’dan yine çok iyi olacağını tahmin ettiğimiz bu filmi merakla bekliyoruz. KÜLTÜR-SANAT

SAPIK Yönetmen: Alfred Hitchcock Oyuncular: Anthony Perkins,Vera Miles,John Gavin

Sapık, Alfred Hitchcock tarafından çekilen, senaryosu Joseph Stefano tarafından psikozlu bir katil hakkında yazılan 1960 tarihli gerilim filmidir. Film, bir sekreter olan Marion ve yalnız başına yaşayan bir motel sahibi Norman arasındaki karşılaşmayı anlatır. “Sapık” Hitchcock’un siyah beyaz çektiği son konulu sinema filmidir. Filmi, ünlü banyo sahnesi ile hafızalara kazınmış ve bu sahnede kullanılan sinema teknikleri ile de pek çok filme ilham kaynağı olmuştur. Filmden kısa bir replik, “Hepimiz ara sıra azıcık deliririz.”

THE BİRDS Yönetmen: ALFRED HİTCHKCOCK Oyuncular: Rod Taylor,Jessica Tandy, Tippi Hedren

1963 yapımı ve izledikten sonra kuşlardan ürkmenize sebep olabilecek bir korku-gerilim klasiği. Konu olarak Hitchcock’a ait “Macguffin” tekniğinin çok yoğun olarak kullanıldığı filmlerden biridir. Bu teknik; herhangi bir filmde, izleyicinin fark etmediği bir olay, nesne veya bilginin, bir olay örgüsü içinde yer alması durumudur. Film, yüzlerce kuşun, bir kasabaya ve orada yaşayan insanlara saldırması ve sonrasında gelişen olayları konu almaktadır. Filmdeki “macguffin “ tekniğine bir örnek vermek gerekirse eğer; “ Filmin ilk dakikalarında, yönetmenin izleyiciyi bir hayvan dükkânına götürmesi ve bu dükkânda kafeslere tıkılmış onlarca kuş bulunması örnek gösterilebilir.”

REAR WİNDOW (ARKA PENCERE) Yönetmen: ALFRED HİTCHKCOCK Oyuncular: GRACE KELLY, JAMES STEWART

Cornell Woolrich’in It Had to Be Murder adlı kısa hikâyesinden uyarlama, 1954 yılı yapımı bir Hitchkcock filmi. Film, iş kazası geçirerek ayağını kıran ve evinden dışarı çıkamayan bir foto-muhabiri gazeteci Jefferies’in can sıkıntı ile yan apartmanlardaki komşularını fotoğraf makinesiyle izlemeye başlaması ve bu sayede insanların özel hayatlarını dair birçok bilgi edinmesini konu alır. Film tek bir oda da, iki kamera açısı ile çekilmiş ve 2 saatlik bir film olmasına rağmen kesinlikle sıkılmadan izlenecek filmler arasında.

HAFTANIN AJANDASI İnternette tanışan son çift

Aşk mı ? O da ne ?

Gözlerin birer kılavuz yıldız

Tito’nun ve Dilek Sever’in kaleme aldığı “İnternette Tanışan Son Çift” tiyatro, ağustos ayında Bo Sahne’de sizlerle buluşmaya hazırlanıyor.13 Ağustos da başlayacak olan oyunu 22 Ekim’e kadar izleyebilirsiniz.

Tiyatro oyunu “Kadınlar Erkekler İlişkiler ve Çelişkiler”, bu sezonda da Bo Sahne’de sahnelenmeye devam ediyor.“Düğünde göbek atan adamdan burcunun ne kadar tehlikeli olduğunu bilen kadına kadar her şey var. Oyunu 1529 Ağustos tarihleri arasında seyredebilirsiniz.

Shakespeare ve unutulmaz tiyatro eseri “Bir Yaz Gecesi Rüyası”. Bu muhteşem oyun Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sizlerle buluşmaya hazırlanıyor. Oyunu 22 Ağustos Cumartesi saat 21:00 de izleyebilirsiniz. “Gözlerin birer kılavuz yıldız sanki, sözlerin unutulmaz birer ezgi.”

www


İlginç hacker saldırısı Brezilya’nın Curitiba kentinde bir otobüs durağının ekranları hacklendi ve 15 dakika boyunca porno videoları yayınlandı. Yolculuk bilgilerinin yayın-

landığı ekranlarda 15 dakika boyunca porno videoları yayınlandı. Hacker saldırısı sırasında istasyonun yolcularla dolu olduğu belirtildi. toplum

Tesadüfün böylesi

Uzaylılar nükleer savaşı engellemiş 1971 Apollo 14 mürettebatının üyesi olan Edgar Mitchell dünyanın ilk nükleer silah denemelerinin uzaylılar tarafından ziyaret edildiğini söyledi. Mitchell Soğuk Savaş’ın başlangıcında nükleer savaş çıkmasını “uzaylıların engellediğini” söyledi. Mitchell, ABD ’nin New Mexico eyaletindeki “White Sands” çölünde bulunan nükleer deneme alanlarının uzaylılar tarafından “meraktan ötürü” ziyaret edildiğini ve “Uzaylılar askeri becerilerimizin ne düzeyde olduğunu sınamak için geldi” dedi. Mitchell uzaylıların ayrıca “insanların birbirleriyle savaşmasını engellemek ve dünyada barış ortamı yaratmak” istedikleri anlattı.toplum

18SORU Safa Yaşar öğrenci – konya

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Selamlaşmak, en çok tanımadıklarımla. 2. Başlıca özelliğiniz? Acaba çok mu soru soruyorum? 3. Mutluluk nedir? Başka bir dünyanın var olabileceğine inanmak. 4. Mutsuzluk nedir? Her şeye uyuyakalmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Küfür 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Köpeklerin bisikletleri kovalaması 7. En sevmediğiniz şey? Güneşli bir havada yürümek, özellikle bir yere geç kalmışsam. 8. En sevmediğiniz kişiler? Emlakçılar ve Fotokopiciler 9. En sevdiğiniz iş? Trenle yolculuğa çıkmak (bkz. Doğu Ekspresi) 10. En sevdiğiniz şair? Muzaffer Tayyip Uslu 11. En sevdiğiniz yazar? Cemil Meriç 12. Kahramanınız? Ünsal Oskay 13. Kadın kahramanınız? Kadın sahaflar 14. En sevdiğiniz çiçek? Çiçekleri sevemedim 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil ve Hitit Kırmızısı 16. En sevdiğiniz yemek? Mantı 17. En sevdiğiniz düstur? Her şey zıddıyla var olur 18. En sevdiğiniz söz? Yaşamak Umrumdadır

Türkiye sıcaktan kavruluyor

Esmiyor!

Yıllarca babasından haber alamayan Diana Kim, bir proje kapsamında evsizlerin fotoğrafını çekerken, tesadüfen babasını buldu. Anne ve babasının ayrılmasının ardından akrabalarının yanına taşınan genç kadın, çocukluk yıllarından aklında kalan hatıraların yardımıyla senelerdir görmediği babasını tanıdı.

Yaz geldi gelecek derken yaz öyle bir geldi ki bütün bir halkı yaşamaktan bezdirdi. İnsanlar ne nefes alabiliyor ne de hareket edebiliyor durumda. Herhalde herkesin ortak düşüncesi böylesine bir zulmü daha önce yaşamadığıdır. toplum birsen kaplanseren

Normal şartlar altında aslında birçok insana göre yaz ayları o kadar da sevimsiz değildir. Çoğu insanın aklına deniz, kum ve güneş üçlüsünü getiren yaz mevsimi gündüzleri biraz terletsede serin yaz akşamları ile gönüllere taht kurmuştur. Fakat artık zaman, böylesine bir sempatiyi besleme zamanı olmaktan çoktan çıkmış durumda. Artık insanların içinde bu mevsime karşı sempatiden çok nefret duyguları yeşeriyor. Herkesin ufacık bir esintiye dahi hasret kaldığı çok açık bir şekilde gözlemlenebiliyor. Öyle ki gördüğünüz her terleyen, baygınlık geçiren ya da geçiriyormuş gibi görünen fotoğrafların altında mutlaka bir esmiyor ibaresi bulabilirsiniz. Özellikle sosyal medyada iyice yaygınlaşan esmiyor ibareli capsler halkların hislerine tamamen tercüman olmuş gibi duruyor.

Esmiyor ama, neden esmiyor? Esmiyor diye inleyen halklar eminiz ki bu esmeyişin sebebini de merak ediyordur. Neden esmiyor, neden kör olasıca rüzgar deymiyor tenimize, neden? Yoldan geçen herhangi birini durdurup sorduğunuzda alacağınız cevap muhtemelen küresel ısınma cevabı olacaktır. Artık herkesin bildiği ve kabul ettiği ama durdurmanın ya da yavaşlatmanın mümkün olup olmadığını, bunun için ne yapılabileceğini bilmediğini veya bilsede yapmadığını da herkes biliyor. Kısacası herkes herşeyi biliyor ama bir şey yapanların sayısı çok az. İşte bu yüzden de günden güne kavrulmaya, esmiyor, esmiyor diye söylenmeye, sonra da baktık olmadı yine esmiyor, o zaman da bundan espiri çıkarmak ve gülmek yapılacak en iyi şeymiş gibi kabul görüyor. En zor durumunda bile, o içinde bulunduğu durumdan espiri çıkartmayı başaran insanlar tabi ki takdire şayan.

Herkes kendi sıcaklarla boğuşma anını bir şekilde tariflemeli, kah bir Zeki Müren fotoğrafı ile, kah Heisenberg ile ya da Aslan Kral ile. Sıcak değil de nem çok nem Espiriler, gülmeceler bir yana hava gerçekten çok sıcak aslında çok nemli yani sıcak değil de nem çok nem. Evet esmiyor, esmiyor da ayrıca nem de çok fazla, değil mi ama. İnsanı neredeyse oturduğu yere yapıştırabilecek güce sahipmiş hissi veren, nefes almayı güçleştiren, havadan bu kadar çok etkilenmeye sebep olan işte hep bu nem. Yani asıl suçlulardan biri de bu nem. Neyse efendim sonuç olarak bizi bu sıcak havalar mahvetti gerçek olan bu galiba. Aslında belki bir esse herşey düzelecek. Şöyle bir rüzgar çıkıverse ve alıp götürse bütün ülkedeki tozu dumanı herşey o zaman daha iyi olacak.

Kara kediler Japonya’da kara kediler için bir kafe açıldı. Nekobiyaka isimli kafede bir saat geçirmek 8 dolar, geri kalan her yarım saat için de 4’er dolar ücret alınıyor. Kafede kediler karışmasın diye boyunlarına renkli fularlar bağlanıyor. Böylece onlarca kara kedinin arasında kendi kedinizi bulabiliyorsunuz.

32 gezegen için isim oylaması Uluslararası Astronomi Birliği, şimdiye kadar Güneş Sistemi dışında keşfedilmiş olan Dünya benzeri kayalık gezegenlere isim verilmesi için oylama başlattı. Ancak, isim verilecek gezegenler arasında sadece kayalık gezegenler yok. Geçmişte keşfedilmiş ve ün kazanmış, fakat üzerinde yaşam imkanı bulunmayan aşırı sıcak dev gezegenler

Yardım sever halk

veya soğuk Jüpiterler de isim bekleyen gezegenler arasında. Oylamada, 20 yıldız sisteminde keşfedilen 32 gezegen yer alıyor. Her gezegen için birden fazla isim seçeneği var. Uluslararası Astronomi Birliği, birçok ülkenin mitolojik ve kültürel karakterlerinden derlenmiş bu isimler arasında en fazla oy alanları gezegenin nihai ismi olarak belirleyecek.Toplum

Raftingli düğün Rize’nin Ardeşen ilçesinde gerçekleştirdikleri düğün ile dünya evine giren çift, rafting botunu düğün aracı yapınca davetlilerde bindikleri rafting botları ile konvoy oluşturup çifte eşlik etti. Gelinlik ve damatlıkla rafting botuna binen çift uzun süre Fırtına Deresi’nin sularına karşı kürek çekti.

Kaçırdığı uçağın peşinden koştu

Atatürk Havalimanı’nda bir yolcu uçağını kaçırınca, camı kırarak aprona çıktı. Uçağın peşinden koşmaya çalışan yolcu, görevliler tarafından yakalandı. Cezayir’in Batra şehrine gitmek için Atatürk Havalimanı’na gelen Cezayir vatandaşı Djalel Cihina, uçak piste doğru ilerlerken kaçırdığı uçağına yetişebilmek için 222 numaralı köprünün cam kapısını kırarak aprona atladı. toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.