Yarın 195

Page 1

Selma Yağal

İşçileri naylon çadırlarda yakanlara beraat Esenyurt’ta ölen işçilerin aileleri, çıkan kararı Yarın’a anlattı

Nadir Topal

Esenyurt’ta 11 Mart 2012’de yaşanan ve 11 işçinin yaşamını yitirdiği Marmara Park AVM şantiyesindeki işçi ölümü davasında karar açıklandı. Mahkeme 4 sanığa 10’ar yıl, 2 sanığa 6’şar yıl, 1 sanığa da 5

yıl hapis cezası verdi. Daha fazla kar etmek için işçilerin naylon çadırlarda kalma emrini veren, işçilerin ölümünün esas sorumlusu olan patronlar ceza almadı. Gazetemiz dava sonrası ailelere mikrofon uzattı. emek 08

Esas Mesele’de bu hafta; Gazeteci - Yazar Ruşen Çakır

Suriye’ye girilirse bu, anında Türkiye’ye yansır Güzel günlerin habercisi...

Bu hafta Türkiye’nin Suriye ile savaş planları yapması üzerine gündemi, gazeteci ve yazar Ruşen Çakır ile değerlendirdik. esas mesele 12

14 Temmuz 2015 Salı Sayı: 195 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Kadınlar öldürülüyor, işçiler bir bir ölüyor, genç işsizlik artıyor, doğa talan ediliyor

akp'nın tek sartı ‘ )

erdogan'ın korunması HDP’nİn şartı

Büyük insanlık değerleri üzerine yeni yaşam

CHP’nİn şartı

Hukukun üstünlüğü tanınmalı, özgürlükler genişletilmeli

MHP’nİn şartı HDP bazı vasıflarını törpülemeli

Koalisyon görüşmeleri, Davutoğlu ve AKP heyetinin CHP’yi ziyaretiyle başladı. Her parti bugünlerde kırmızı çizgilerini bir bir dile getiriyor. AKP’nin kırmızı çizgisi ise net ve kesin. Başta Davutoğlu olmak üzere AKP’liler kesinlikle Erdoğan’ın bugüne kadar bilinen hiç bir yolsuzluğunun gündeme gelmemesini istiyor ve Erdoğan’ın yetkilerini aşması konusunun da asla tartışılmasını istemiyor. güncel 03

AKP’nİn ve bİzzat Davutoğlu’nun şartı

Erdoğan’ın bugüne kadar bilinen hiç bir yolsuzluğu gündem edilmemeli ve yetkilerini aşması da kesinlike tartışılmamalı

İşte Özgecan Yasası’nı çıkarttıracak kadınlar

Havva anaların direnişi “yeşil yol”u kesti Karadeniz’de sekiz ilin yaylaları “Yeşil Yol” adıyla turizmi geliştirme kapsamında 2 bin 600 kilometrelik yolla birbirine bağlanması projesi halkın tepkisiyle durduruldu. yeŞİl Sayfa

Türkiye Yürütmesi’nden röportajlar, ve alınan kararlar Yarın’da

Barışı kaybetmeyelim

HAKAN ÖZTÜRK Sol gösterip vuramamak

SİBEL UZUN

Mücadelenin kılavuzu: Parti Okulu

İkincisi gerçekleştirilen Türkiye Yürütmesi’nde Özgecan Yasası’nı çıkartmak için harekete geçen Platform üyeleri, bu kareyle Meclise mesaj gönderdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Yürütmesi toplantısını gerçekleştirdi. Toplantının gündemi, Platform’un yıllardır dile getirdiği ve son aylarda tüm toplumun talebi haline gelen “Özgecan Yasası” oldu. kadın 06

“Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz” bilinciyle Emekçi Hareket Partisi üyeleri ve parti dostları, Parti Okulu Yaz Programı’nda temel eserleri okumak ve tartışmak için bir araya geliyor. Program 30 Temmuz’da başlıyor. gençlİk 10

“Hayır” demek, “hayır” demektir

GÜLSÜM KAV Sistemin kötü polisi MHP

Ferhan Umruk

03

Aklın yolu 05

Uyanış 06

Ana fikir 08

Köstebek

Hangi gönüle girdin de bayram ediyorsun? 09

MUSTAFA CEVDET ARSLAN

Sokağın sesi


YESiL SAYFA

02

14 Temmuz 2015

Çalışmayı durdurmak için mücadele veren Rizeli kadınları jandarmalar yerlerde sürükledi.

İnşaatlar adalara da sıçradı

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, Yassıada ve Sivriada’da inşaat çalışmalarının başladığını duyurdu. Bir süre önce Yassıada ve Sivriada’nın adı Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak değiştirilmişti. İki adayla ilgili yapılan bu isim değişikliğiyle birlikte adalarda kongre ve turistik tesislerin yapımını öngören bir imar planı hazırlanmıştı. İmar planı adalarda çok sayıda otelin, kongre merkezinin ve marinaların inşa edilmesini içeriyor. Dernek yaptığı açıklamada “Yassıada ve Sivriada’ya Dokunma, Bırak Issız Kalsın!” dedi ve adaların arkeolojik sit alanı olduklarını hatırlattı. Adalar Savunması’ndan Ömer Süvari ise “Adalar halka teslim edilmelidir” diyor. YARIN YEŞİL SAYFA

Limak’ın kaçak barajına karşı açlık grevi

Elazığ, Dersim ve Bingöl Peri Vadisi’ndeki Nazımiye ilçesinde Danıştay’ı yürütmeyi durdurma kararına rağmen kaçak olarak faaliyetini sürdüren Pembelik Barajı onlarca köyü sular altında bıraktı. Bir yıldır Peri Suyu’nun diğer tarafında ancak yırtık bir botla ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan köylülerden Adile Ayhan Arduç çifti devletin ve barajı yapan Limak-Bilgin ortaklığının taleplerine yanıt vermemesini protesto amacıyla başladıkları açlık grevinin 9. gününde. Durum dün İstanbul Limak Holding önünde Peri Suyu Platformu tarafından protesto edilirken, Dersim Valisi de bugün konuyla ilgili bir açıklama yapma sözü verdi. YARIN YEŞİL SAYFA

Yeşil Takvim:

Munzur ve Doğa Festivali- 7/8/9 Ağustos Türkiye’nin İlk Vegan Festivali: Vegfest Türkiye 25/26 Eylül Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim

14 Temmuz SALI 2015

sayı: 195

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Melih erdem melek arı Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin

eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684 Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Havva anaların direnişi “Yeşil Yolu” kesti yeşil sayfa melek arı

Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi Yukarı Kavrun Yaylası’na sokulmayan iş makineleri, Samistal Yaylası’na komando birlikleri eşliğinde getirildi. 10 Temmuz’da iş makinelerinin çıktığı haberini alan bölge halkı Elevit-Pilevit arası yolun kapatılması üzerine taşlarla kendilerine yol inşa ettiler. Bu seferde iş makineleri Samistal Yaylası’nda halkın karşısına çıktı. Köylüler sabaha kadar yaylada bekleyerek, çalışmalara izin vermedi. Çalışmayı durdurmak için mücadele veren Rizeliler, jandarmanın saldırısı ile karşılaştılar. Jandarma kadınları yerlerde sürükleyerek yol çalışmasının devamını sağlamaya çalıştı. Makinelerin hukuksuz çalıştığını söyleyen bir vatandaş ters kelepçe takılarak gözaltına alındı. Dozerin geçeceği güzergahın önüne elinde sopasıyla oturan Havva Bekar, valinin sözlerine tepki göstererek; “Ne mahkemesi. Kafayı mı yediniz? Mahkeme nedir? Mahkeme biziz. Devlet nedir? Devlet yok halk var. Kimdir devlet? Devlet bizim sayemizde devlettir. Bizim dedelerimiz buradan aşağıya yaya gitmişler ve Sarıkamış’da şehit olmuşlar. Ne

Fırtına İnisiyatifi’nin çağrısıyla İstanbul Taksim’de “Yeşil Yol”a karşı bir eylem gerçekleştirildi.

Karadeniz’de sekiz ilin yaylaları “Yeşil Yol” adıyla turizmi geliştirme kapsamında 2 bin 600 kilometrelik yolla birbirine bağlanması planlanıyor. Projenin gündeme gelmesiyle Kavrun Yaylası’nda “Yeşil Yol” karşıtlarının protestosu başladı. Samistal Yaylası’na yol açmak için gelen iş makinaları bölge halkının direnişi ile durduruldu. demek? Bu vali gelecek buraya. Yaylaların yolu birleşmeyecek. Her yaylanın yolu var. Yaylalar birbiriyle birleşmeyecek. Kesinlikle istemiyoruz. Vali bize iki tane çapulcu diyor. Biz çapulcuysak sen nesin? Sen sandalyede oturmuşsun. Biz buraların hamurunda yoğrulmuşuz. Biz çocukluğumuzdan beri burada yaşıyoruz. İş makinelerini alıp gidin buradan” sözleri ile tepkisini dile getirdi. Rize Çamlıhemşin’de halkın

dozerlerin önüne geçmesinin ardından 12 Temmuz’da Samistal ve Kavrun yaylaları arasında “Yeşil Yola” karşı ilk direniş çadırı kuruldu. Fırtına İnisiyatifi’nin çağrısıyla yine aynı gün İstanbul Taksim’de toplanan yüzlerce vatandaş, “Yeşil Yol” adı altında gerçekleştirilmek istenen rant projesine karşı bir eylem gerçekleştirdi. Bölgedeki halka jandarma saldırısına tepki gösteren vatandaşlar, Havva Ana’yı da unutmayarak,

“Havva Ana’nın çocuklarıyız” , mücadeleye devam, zafer direnen yaylaların olacak şeklinde sloganlar attı. “Yeşil Vadi Bizumdur,” “Yeşil cepte değil doğada güzel” yazan çeşitli pankartlar açıldı. Tepkiler ve Rize’de süren direniş sonucunda iş makineleri valilik kararı ile durdu. Samistal ve Kavrun yaylalarındaki çalışmalara ara verildi. Samistal Yaylası’ndaki jandarma komando birliklerinin geri çekildiği; iş makinesi operatörlerinin de çalışma yapmadığı öğrenildi. Bölge halkı yaylaların birleşmesine izin vermemekte kararlı, mücadele sonuna dek devam edecek.

Taksim’deki eylemde jandarma saldırısına tepki gösterdi, slogan ve tulumlarla eylemi tamamladı.

“Artvin’de maden çıkmayacak” Artvin’deki maden mücadelesi Cerrattepe’deki nöbetle devam ediyor. Bir yandan da İstanbul ve diğer illerdeki eylemlerle mücadeleye destek sürüyor. Kadıköy’de Artvinliler ve yaşam savunucuları buluşarak “Cerattepe geçilmez, Artvin Halkı yenilmez” diyerek mücadeleye desteğini gösterdi. Artvin Cerattepede’ki maden karşıtı mücadele büyük bir kararlılıkla yirmi yılı geçkin bir süredir devam ediyor. 2013’te Rize İdare Mahkemesi net bir şekilde projenin Artvin’de yapılamayacağını belirtmesine ve Danıştay’da yargılama sürecinin devam etmesine rağmen şirket jandarmaların eşliğinde iş makinelerini bölgeye sokmaya çalıştı. Bunun üzerine 21 Haziran’da iş makinelerine vatandaşlar engel oldu ve 24 saatlik nöbete başladı. Artvin’deki maden faaliyetlerine karşı bir eylem de 10 Temmuz Cuma günü İstanbul Kadıköy’de gerçekleştirildi. Cerattepe’deki talan projesine karşı

Artvin inisiyatifinden Emrah ve Özay

mücadeleyi desteklemek için Kadıköy Boğa Heykeli’nde toplanan grup rıhtıma sloganlarla indi. Kitle basın açıklamasıyla ve horonlarla Artvin’deki direnişi selamladı. Kadıköy’deki eylemin ardından biz de Artvin insiyatifinden Özay, Emrah ve müzisyen Bayar Şahin ile mücadele sürecini konuştuk. Şimdi sözü Artvinlilere bırakıyoruz. Özay: Cerrahtepe’de halk nöbet listesini oluşturmuş durumda. Temmuz’un başı olmasına rağmen Temmuz ayı için her gün doldu. Bu kadar organize devam eden bir direniş. Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri Cengiz inşaata yer tayini yapmaya çalışıyor. 2013’teki mahkeme kararıyla hiçbir türlü maden araştırması yapılamaz kararı çıktı. Şimdi ise 61 avukat, 760 davacının vekilli ile açılan davayla Bergama’dan sonra Türkiye’deki, en büyük katılımlı doğa davasını açtık. Artvin halkı kararlı olduğunu neredeyse çeyrek asırdır dire-

nerek gösteriyor. Artvin halkı bir kere daha bu mücadeleden başarı ile çıkacaktır. Emrah: Günümüze kadar çeşitli mücadelelerle, her seferinde şirketleri gönderdik. Şu an ki şirkete verilen maden ruhsatı neredeyse tamamı şehrin yaşam alanlarına kadar iniyor. Artvin’de maden çıkarılması demek Artvin’in tamamen yok olması demek. Oradaki 25 bin insanın tamamıyla göç etmesi demek. Bu yüzden de, biz Artvinliler olarak Artvin’deki madene sonuna kadar hayır diyoruz. Danıştay süreci devam etmesine rağmen şirket Ali Cengiz oyunları, hile hurdayla madeni çıkarmak için çeşitli girişimlerde bulunuyor. Halk ormanını orman işletme müdürlüğünden koruyor.

Bayar Şahin: Cerattepe ve Genya’da maden işletmesi demek Artvin’in tamamen boşaltılması demek. İçme sularının ve Artvin doğasının yok olmasından sonra geriye kalan virane bir şehir olur. Burada insan ve hatta başka canlıların bile yaşaması mümkün değildir. Hukuksuzca doğa katliamı yapmak isteyenler yine sahneye çıktı fakat bizimde 24 saat nöbet tutan halkımız var, bizde yaşadığımız şehirlerden destek veriyoruz, destek vermeye de devam edeceğiz. Artvin de maden çıkmayacak. YARIN YEŞİL SAYFA

Artvinli müzisyen Bayar Şahin


GUNCEL

03

14 Temmuz 2015

Kadınlar öldürülüyor, işçiler bir bir ölüyor, genç işsizlik artıyor, doğa talan ediliyor, savaş kapıda ancak; Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Barışı kaybetmeyelim

HDP %13 oy aldığı için. AKP tek başına hükümet olmaktan düştüğü için. Tayyip Erdoğan’ın başkan olma hayalleri devam edemediği için. Seçimler yok hükmünde. Algı operasyonu var, kandırmaca var, halkımızın hainleri bilip tanıyamaması var. Sandığın iradesi, milletin iradesi, halkımızın takdiri konuları bir anda ortadan kalktı. AKP yüksek oy alana kadar, seçimlere devam. * Erdoğan seçimlerin yeniden yapılması için en küçük bir kötülükten kaçınır mı? Elbette ki hayır. Şu anda hem Ergenekonculara, hem IŞİD’ci vampirlere tek tek görev dağıtılıyordur. Neresi bombalanacak, Kürt hareketi nerede provoke edilecek, ne yalanlar ortalığa salınacak. Erdoğan kendi sonunun çok beter olduğunu bildiği için, işin başını çok sıkı tutuyor. Bu şer cephesinden, her an bir kan dökme hamlesi beklenebilir. Her an birinin kaseti ortaya dökülebilir. Birine bir suikast olabilir. * Sözüm ona koalisyon görüşmeleri başladı. Bütün dert “ne yaptıksa anlaşamadık, o sebeple erken seçime gitmek zorundayız” demek içindir. Bir iki peşrevden sonra işi tak diye Tayyip Erdoğan bitirecektir. İlerleme olmadığı takdirde, görevi bir de Kemal Kılıçdaroğlu’na vereyim konusu bile olmayacak. Durumu hiç beğenmedim, diyen Tayyip herkesi erken seçime gönderecek. Neden olmasın ki? Bu seçim zaten yanlış sonuç verdi. Koskoca cumhurbaşkanı bir kıytırık seçimi yok sayamayacak mı?

AKP’nin tek şartı Erdoğan’ın korunması

Meclis Başkanlığı AKP’nin olunca sesini daha bir gür çıkarıp, her açıklamasında erken seçimden bahseden Cumhur Başkanı Erdoğan hükümet kurma yetkisini AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na verdi. Daha ilk tur başlamadan partiler kırmızıçizgilerini açıkladı. AKP her konuyu tartışmaya açık olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı’nın yetkileri ve hak ihlalleri hariç. güncel elif karan

İsmet Yılmaz’ın meclis başkanı seçilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet kurma yetkisini AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na verdi. Davutoğlu bayram öncesi siyasi parti genel başkanları ile görüşmelerinin ilk turuna başladı. Yeniden seçim demek, yeniden mağlup olmak demek AKP, Erdoğan’ın “yeniden seçim” söylemini elinden düşürmeden, ılımlı ve elinden gelen her şeyi yaparak hükümet kurmaya çalışıyormuş izlenimi vermeye çalışsa da; “Erdoğan hakkında konuşma” yasağı ile politik fikirlerinin değişmediğini gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık hayallerinin gerçekleşmeyeceğini kabullenmek yerine ağzından düşürmediği milli iradeyi bile yok sayarak “yeniden seçim” istediğini ima ediyor. Ancak AKP bu hesabının tutmayacağı konusunda oldukça endişeli.

AKP gibi memnuniyetsiz değil. gösterdiği sandıktan çıkan sonuçAma yolsuzluk dosyalarını yok lar, Erdoğan’ın başkan olamayacasayan, dört bakanın yargılan- ğını gözler önüne serdi. AKP’nin madığı, Cumhurbaşkanı’nın Erdoğan için çektiği kırmızı çizgi dilediği gibi at koşturduğu bir de toplum nezdinde itibarları ve koalisyon da istemediği de orta- güvenirlikleri üzerine çekilen bir da. Tam da bu noktada kırmızı çizgi olarak her geçen gün derinçizgilerini çeken partiler, hem leşiyor. Başkan olabilmek için “çözümsüz” olmamak hem de savaş çıkarmayı bile göze alan bir oylarını aldıkları halka verdikleri siyasiye tepkiler net. Kadın cinavaatleri yerine getirmenin kaygı- yetleri, işçi ölümleri, hak ihlallesı ile temkinli adımlarla hareket ri, işsizlik bir kenarda dururken; ediyor. AKP “Cumhurbaşkanına dokundurtmama” derdinde. AKP demek, Erdoğan demek; Erdoğan demek, başkanlık demek CHP güçler ayrılığı ve hukukun AKP Genel Başkanı Davutoğlu, altını çiziyor partisinin tek kırmızı çizgisinin CHP, 14 maddelik koalisyon Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili metninde hukukun üstünlüğüeleştiriler olduğunu ilan etti. Er- nün altını çiziyor. Cumhurbaşdoğan, seçim mitinglerikanının yetkilerini aşmaması nin ardından şimdi ve yolsuzluk dosyalarının yeniden yargılanması ise de verdiği iftar yemekleri ile eleştiri diğer önemli talebi. Ankonusu olmaya cak çözümsüz görünmek devam ediyor. istemeyen CHP, ilk tur Ancak sürekli görüşmelerinde Cumadres hurbaşkanlığı konusunu hiç açmadı.

Halk seçim değil çözüm istiyor Halk, seçim sonuçlarından

Koalisyona en yakın MHP görülüyor Meclis başkanı seçiminin ardından görüldüğü gibi olası bir AKP-MHP koalisyonu güçlü ihtimaller arasında. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 4 ilke kabul edilirse AKP ile koalisyon kurulabileceğini açıklamıştı. Ancak MHP seçimlerden sonra tutarsız çıkışları ile eleştiri konusu olmayı sürdürüyor. Erdoğan Başkan olsun yeter Erdoğan, CHP-AKP görüşmesi ardından katıldığı iftarda, 3. köprüden 3. havaalanına kadar protestolara neden olan rant girişimlerine dokundurtmayacağını ilan etti. Ardından da hükümet kurma sürecini kolaylaştırmak istediğini belirterek başkanmış gibi konuşmaya devam etti: “Cumhurbaşkanı olarak anayasaya aykırı tek bir işlemim yoktur. Anayasa ve yasaların verdiği yetkiyi kullanıyorum.” Bu sözleri bile “o zaman AKP’nin o kırmızı çekmesine ne gerek vardı? Bıraksaydınız da halk Cumhurbaşkanı hakkında konuşsaydı” dedirtti.

* Kürt hareketinin “barajlar bundan böyle hedefimizdir” demesi, süreci çok zora sokma ihtimali taşıyor. HDP herkese seslenebilme imkanını yakalayıp, oylarını en yükseğe taşımışken, ortaya çıkacak gelişmeler bu tabloyu sarsabilir. Bundan sonra Erdoğan en üst perdeden konuşup, meydana gelen olayları “büyük bir kaos” var diyerek topluma sunacaktır. Eğer kaos varsa da, bunu gidermek üzere Türk tipi sert bir başkana ihtiyaç var. O da hazır. * Kesinlikle erken seçime gidilmesine karşı mücadele etmeliyiz. Yine de erken seçim gündeme gelirse gücümüzün son zerresine kadar, ikinci bir başarıyı yakalayabilmek için çalışmalıyız. Eğer AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı kontrol edemezsek, bütün bir ülkeyi kana boyayabilirler. Testi kırılmadan en yüksek düzeyde tedbirlerimiz almalıyız. Bu konuda, dengeleri kurabilmek açısından HDP’ye büyük görev düşüyor. Yeniden gündeme gelen seçimler durumunda, daha büyük bir muhalefet bloğu yaratabilmek üzere elinden gelen her şeyi yapmalıdır. * Orduya ve uluslararası güçlerin tercihine bakarak Suriye’de savaş tehlikesini hafife almamalıyız. Erdoğan bulduğu ilk boşlukta, oraya girmek isteyecektir. Erdoğan oraya girmek ve büyük bir başkomutan olarak çıkmak istiyor. Ondan sonra gelsin başkanlık, gelsin saltanat, gelsin halifelik… Olanlar olduktan sonra hayıflanmamızın bir anlamı yok. Eylemler yapmalı, barışın sesini yükseltmeliyiz. Barışı kaybedersek, çok şeyi kaybederiz. hakanozturk17@gmail.com

İşte koalisyon şartları AKP: N’olur Cumhurbaşkanıma dokunmayın 1- Koalisyon nasıl olursa olsun, paralel yapının yaptığı ihanetlerin hesabı sorulacak, devlet içindeki uzantıları temizlenecek. 2- Çözüm Süreci’nde izlenen yol haritası devam ettirilecek, ancak hatalardan da ders çıkarılacak. 3-İlk defa halkın doğrudan katılımı ile yapılan seçimlerde yüzde 52 ile seçilen cumhurbaşkanının meşruiyeti ya da konumu asla koalisyon pazarlığı yapılmayacak.

CHP: Hukukun üstünlüğü tanınmalı 1- Hukukun üstünlüğü yeniden sağlanmalı. 2- 12 Eylül darbe hukuku tarihe gömülmeli. 3- Siyasette ahlak egemen olmalı. 4- Refah tabana yayılmalı, sosyal devlet anlayışına geçilmeli. 5- Cumhurbaşkanı anayasal sınırlarına çekilmeli. 6- Örtülü ödenek yalnızca başbakan tarafından kullanılmalı. 7- Barış eksenli yeni bir dış politika oluşturulmalı. 8- Gençleri potansiyel suçlu gören

anlayışa son verilmeli. 9- Özgürlüklerin alanı genişletilmeli. 10- Medya üzerindeki baskıya son verilmeli. 11- Vergi denetimi siyasi araç olmaktan çıkarılmalı. 12- Kamu maliyesi şeffaf olmalı. 13- Özgürlükçü, demokratik bir anayasa yapılmalı. 14- Yolsuzluklarla mücadele edilmeli. MHP: HDP bazı vasıflarını törpülemeli 1-PKK vakit kaybetmeksizin kendisini lağvetmelidir.

2- Şeffafdevlet yapılanması 3- Çözüm Süreci adı altındaki düzenlemeler kabul edilemez. 4- 17- 25 Aralık yolsuzluk dosyaları yargılanmalı HDP: Büyük insanlık değerleri üzerine yeni yaşam 1- Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesi. 2- Hakikat komisyonunun kurulması 3- Toplumun ve devletin demokratikleşmesi 4-Öcalan’a uygulanan tecridin ortadan kaldırılması GÜNCEL


04

GUNCEL 14 Temmuz 2015

AKP’nin savaş planlarına karşı;

Erdoğan Suriye’de savaş politikaları üretmeye devam ediyor. Sizce Erdoğan neden Suriye’de savaş istiyor? Kani Beko DİSK Genel Başkanı

Bedeli işçiler öder Savaş iktidar sahiplerine daha fazla güç getirirken demokrasi kalkar ve tüm bedeli işçiler öder. Bu nedenle onlar savaş kararı alır, biz barış çığlıklarımızı yükseltiriz. Sibel Uzun EHP Genel Başkanı

Savaşla başkanlık istiyor Başkan olamadığı seçim sonuçlarını ortadan kaldırmak istiyor. “Seçimle olamadıysam savaşla başkan olurum” diyor neler olacağı umurunda değil. Barış mücadelesi ile durduracağız. Ertuğrul Kürkçü HDP İzmir Milletvekili

Hegemonya istiyor Suriye’de savaş isteği bölgede bir AKP hegemonyası yaratma isteğindendir. Aynı zamanda TSK ve Erdoğan’ı rahatsız eden Rojova’nın coğrafi bütünlük sağlama ihtimalidir.

Selma Gürkan EMEP Genel Başkanı

Siyasal etki istiyor Erdoğan dış ve iç politikada azalan siyasal etkisini yeniden kazanmak için savaş istiyor. Böylece Yolsuzluk, rüşvet gibi toplumun tepkisini çeken olayların üzerini kapatacak Ufuk Göllü SDP Genel Başkanı

İktidarını korumak istiyor Erdoğan İktidarını korumak için savaş istiyor. Bu savaşla Kürt halkının kazanımlarına saldıracak. Suriye’yedeki savaş işçi ve emekçinin yararına değildir. Nuri Günay Halkevleri Genel Sekreteri

Hesap vermek istemiyor Erdoğan 13 yıllık iktidarı boyunca işlediği suçların hesabını vermemek için Suriye’de savaş planları yapıyor. Hesap vermemek için ülkemizi her türlü ateşe atabilir. Musa Çam CHP İzmir Milletvekili

Sebep Seçim

Erdoğan başta seçimde aldığı yenilginin üzerini örtmek için savaşa giriyor. Yolsuzluk sebebiyle olmak üzere toplum nezdinde kaybettiği hegemonyayı yeniden kazanmak istiyor. Alper Taş ÖDP Genel Başkanı

Bölge liderliği istiyor Erdoğan Suriye’de çıkan savaşa başından beri müdahil. Bu savaşı vesayet savaşı olarak görüyor ve bölge liderliği açısından Esad’ı devirmeyi istiyor. Hakan Dilmeç Kaldıraç Temsilcisi

Yenilginin üstünü örtüyor Erdoğan en baştan beri Suriye’deki savaşın içinde. Suriye’deki savaşa girmesinin amacı seçim yenilgisinin üstünü örmek ve Rojova’daki kazanımlardan rahatsız olmasıdır. Levent Dölek DİP Genel başkanı

Köşeye sıkıştı Savaş istiyor çünkü Gezi ile başlayan halk isyanının Kobane serhildanı ile devam etmesi ve bunun sonucunda işçi mücadelesinin yükselmesi Erdoğan’ı köşe sıkıştırdı.

Savaşa karşı Barış Bloku kuruldu

AKP’nin Suriye’ye müdahalesi kamuoyunda her gün tekrar tekrar dillendirilirken savaşa hayır diyen toplumsal muhalefet birçok imzayla Barış Bloku kurdu.

güncel gülçin çıvgın

Erdoğan’ın seçimlerin ardından giriştiği savaş planları savaş karşıtı demokrasi güçleri tarafından tepkiyle karşılanıyor. Özellikle Erdoğan’ın artık savaşın hazırlıklarını da hızlandırdığı bir sürece girilmiş durumda. Geçtiğimiz hafta medyada sınıra yapılan asker ve mühimmat sevkiyatı sık sık gündeme geldi. İşte Erdoğan’ın bu savaş planlarına karşı onlarca kurum, parti ve sendika bir araya gelerek Barış Bloku’nu kurdu. Barış Bloku’nun kuruluşuimzacılarının da katıldığı bir basın toplantısıyla Cezayir Restoran’da tüm kamuoyuna deklare edildi. Blokun içerisinde CHP’li ve HDP’li milletvekilleri siyasi partiler sendika ve odalar bulunuyor. Kuruluş sürecinde ise DİSK, HDP, ÖDP, EMEP, EHP, CHP, HALKEVLERİ, DİP, SDP, TTB, KALDIRAÇ bulundu ve pek çok kurum blokun içerisinde yer almaya devam ediyor. AKP Suriye’deki savaşa müdahil olmak istiyor Basın toplantısında blok adına açıklama yapan HDP MYK üyesi Gençay Gürsoy, “AKP, Suriye’deki savaşa birinci dereceden müdahil olmak için elinden geleni yapmış, DAİŞ’in büyüyüp palazlanmasında doğrudan ya da dolaylı rol oynamıştır” dedi.

AKP kendi iktidarı için karşısında “Barış Bloku” oluşturuyoruz diyerek Barış Bloku’nun kurulusavaş istiyor Görsoy, AKP’nin 7 Haziran seçim- şunu ilan etti. Gürsoy, Blok’un temel leriyle rejimi güvence altına alama- hedefinin ülkeyi savaşa sürüklemeye ması üzerine savaşı bile göze aldığını çalışanların karşısına dikilmek, ülkebelirterek, “Buna göz yumamayız. de ve Ortadoğu’da barışı savunmak AKP’nin halkları ve kültürleri yı- olduğunun altını çizdi. Barıştan yakıma uğratan, milyonlarca insanı na olanları harekete geçirilerek ölüm yerinden yurdundan eden bu kirli çemberinin durdurulacağını belirten savaşı sınırlarımız içine taşıyacak Gürsoy, barıştan yana herkesi bloğa karanlık maceralara hazırlananlar destek vermeye çağırdı.

Bu blok AKP’yi zorlayacak Barış Bloku’nun kuruluşunda kurumlar genel başkanlar düzeyinde temsil edildi. Genel başkanların yaptığı konuşmalarda AKP’nin Suriye’de savaşı körüklediği, halkların barıştan yana oluğu öne çıktı. Henüz koalisyon kuramamış, erken seçim tehlikesi içinde olan Türkiye’de bu birlikteliğin AKP’yi zorlayacak bir blok olduğu söylendi.

Yeni Meclis Başkanı hırsızlığa ortak oluyor

Yeni seçilen AKP’li Meclis Başkanı İsmet Yılmaz’ın ilk icraatı, hıırsız Rıza Sarraf hakkında verilen önergeyi reddetmek oldu. Hırsızlıkların üzerini örtmek için her türlü şeyi yapan AKP’liler Yüce Divan’ın önünü de tıkamışlardı. Şimdi görüüyor ki yeni Meclis Başkanı İsmet Yılmaz’da hırsızlığa ortak oluyor, hırsızları aklamaya çalışıyor.

ve fabrikaların nerede faaliyet yürüttüğünü, kaç personelin istihdam edildiğini, Sarraf ’ın ne kadar vergi verdiğini ve şirketin ne zaman kurulduğunu da sordu.

Tahsin TahsinŞahinkaya Şahinkayaöldü öldü

“Sarraf’a ödül vermekten memnun musunuz?” Önergede Zeybekçi’ye ”Ödül töreninde bulunan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, ‘Eğer Zarrab’a ödül verileceğini bilseydim, o karenin içinde yer almazdım, çok üzüldüm’ açıklamasına siz de katılıyor musunuz? Yoksa orada bulunmaktan ve Rıza Zarrab’a ödül vermekten memnun musunuz?” sorusu da yöneltildi. Çam, Zarrab’ın kaç atölyesi ya da fabrikası bulunduğunu, bu atölye

Yılmaz da Zarrab’ın önüne yattı Çam yaptığı açıklamada, eski Bakan Muammer Güler’in Zarrab’ı korumak için “Önüne yatarım” sözlerini hatırlattı ve ”O da Zarrab’ın önüne yattı” diyerek TBMM Başkanı Yılmaz’a yüklendi.

Reddetme gerekçesi: Hakaret var Yılmaz’ın “hakaret var” diyerek önergeyi geri çevirdiğini belirten Çam, “Tek sorduğumuz Numan Kurtulmuş’un açıklaması ile ilgili Bakan Zeybekçi’nin ne düşündüğü oldu. Burada hakaret kesinlikle yok. Yılmaz’ın bu tutumu ile milletvekillerine soru önergelerine kısıtlama getirilmiş, milletvekillerinin çalışmaları engellenmiştir. Bunu acemiliğine veriyorum” dedi. GÜNCEL

Tahsin Şahinkaya öldü

Darbecileri iyi bilmeyiz 12 Eylül davasında Kenan Evren ile birlikte yargılanarak müebbet hapis cezası alan Tahsin Şahinkaya öldü. Şahinkaya ve Evren ölse bile 12 Eylül darbesinin tüm sorumlularının hak ettiği cezayı alması gerektiğini haykıran halk için mücadele bitmedi. Katlettikleri binlerce genç unutulmazken, Şahinkaya da tıpkı Evren gibi “iyi bilinmeyecek” Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 12 Eylül davasının iki sanığı Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’yla ilgili karar 18 Haziran’da açıklandı. Sanıkların duruşmadaki tavır

ve hareketleri ile dosya kapsamı ele alınarak, takdiri indirimle cezaları müebbet hapse çevrildi. Evren ve Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu’nun “askeri rütbelerin sökülmesine” ilişkin 30. maddesinin uygulanmasına da karar verildi. Evren ve Şahinkaya’nın avukatları, kararı temyiz etmişti. Şahinkaya’nın ölümünün ardından, Yargıtay aşamasındaki 12 Eylül davası da yaşayan sanık kalmadığı için düşecek. İşkence görmüş vekiller davanın düşmesini kabul etmeyeceklerini, itiraz edeceklerini ilan etti. GÜNCEL


EKONOMI

05

14 Temmuz 2015

Sibel Uzun

Sol gösterip vuramamak

UYANIŞ

Başlığa bakıp “nasıl oluyor?” derseniz solun çok büyük laflar (kapitalizmi yıkacak tek unsur olarak kendisini göstermek) edip hiçbir şey yapmamasını özetleyen ünlü atasözüne benzeyen bir özet diyebilirim. Şu anda hangi gelişme olsa (savaş çıkma ihtimali bile olsa) solun yerinden hiç kalkmayan buda heykeli edasıyla kapitalizmi ve emperyalizmi doğrudan yıkma vaadi dağıttığını görürsünüz. Size iktidarı alma havasında konuşuyordur. Peki doğrudan sitemi yıkma hamlesi var mıdır tabi ki yoktur. Bunun için kendisini hiçbir zaman hazır hissetmemektedir. Korkarım oturduğu yerden kalkamayan buda heykeli olarak kalacaktır. Genel seçimler de AKP karşıtlığında buluşmak sistem içi çözümdür bu nedenle kenardadır, Erdoğan erken seçim için savaşı bile göze almaktadır sadece koalisyon formüllerine karşı çıkmakla yetinir, toplumda %13 olmuşuzdur umurunda değildir, savaş tehlikesi önümüze gelir bu sefer de birlikte iş yapacakları kendine göre emperyalizm karşıtı olmadığı için harekete geçmeyecektir. Bu familya hiç bir zaman Gezi sürecinde AKP’ye karşı siyasetin tüm kesimleriyle mücadele ettiğini şimdi niye mücadele etmediğini açıklayamayacaktır. Kendisini safkan antikapitalist safkan antiemperyalist ilan ederek bir besin kaynağı aramaktadır ama besin olacak bir yanı yoktur.

CHP antikapitalist mi? Bahsi geçen kesimlerin pek çok momentte CHP ile iş yapmayı hiçbir biçimde sorun etmediğini CHP’ye oy kaptıracak siyasi çalışmaları yıllarca yaptığını açık ve seçik olarak biliyoruz, mesela Kürt sorununda hep aynı yerde durdular. Peki CHP antiemperyalist midir? Tabi ki hayır, AB’yi savunur, emperyalistlerle müzakere halindedir, burjuva sınıfı ile işbirliği içindedir, özelleştirmeleri reddetmez. Ulusalcılık kotasından anlaşmaktadırlar CHP’ye vize vardır, yürür giderler. Bu çelişkili duruma da cevap veren bir yiğit çıkarsa seviniriz. Toplumsal muhalefet konjonktüre göre en geniş kesimi toplamaya mecburdur. Buna da en çok Sosyalistler mecburdur. Mesela kadın cinayetleri gündeminden uzakta kalırsanız mahvolursunuz kadın cinayetlerini durdurmak için de en geniş kadın hareketini yaratmaya mecbursunuzdur. Savaşı durdurmak için de böyledir AKP’yi veya Erdoğan’ı durdurmak için de böyledir. Şimdi anlatır anlatır durursunuz ama günü gelir “hık”” der hepten kenara çekilirsiniz. Siz restore etmeyenler (köktenciler) ve biz restore edenler oluyoruz ya anlattıklarınızdan anladığımız kadarıyla. Yaptıklarınızdan diyemeyeceğim ortada bir şey olmadığından. Pardon yeriniz dardı değil mi bu yüzden oynayamıyordunuz? Köktenciler olarak mesela seçimleri tamamen ortadan kaldırınız, mesela kapitalizmi doğrudan yıkınız, iktidarınızı kurunuz. Anlattıklarınız belki o zaman anlaşılabilir. Bir de Cem Yılmaz’dan Dinleyin Bizim sol ile ilgili tartıştığımız bu konular Türkiye insanının karakteristik özelliklerini de taşıyor gibime geliyor. Cem Yılmaz da Türkiye insanını en iyi tahlil eden komedyenlerden biridir diyebiliriz. Soldaki en üst seviyedeki sistem yıkıcılarının görüşlerini ne biz ne halk anlayamıyor ya ona benzer bir anlatımı var. Bir gösterisinden yabancı dil adında bir bölüm, tabi tüm canlandırmayı izlemek lazım. “Türkiye’de birine İngilizce biliyor musun diye sormak hakaret, “kim ben mi tabi ki biliyorum come on” şeklinde yanıt alırsınız, İngilizce falan bunlar tıraş şeyler, “ne kadar biliyorsun?” “derdimi anlatacak kadar” “derdin ne?” ”İngilizce bilmiyorum”. Biz neyden çekiyorsak eksiğimizden değil fazlalığımızdan çekiyoruz. Fazlalıkları atsan balon gibi yükseleceğiz ağırlıktan gidemiyoruz bir yere. Mükemmel konuşmadıktan sonra konuşmama hastalığımız var. Mesela yurtdışındaki havaalanlarında pasaport kontrol edilirken dil bilmeyen insanımız ki ona lafım yok “What’s your purpose of visit?” (ne amaçla ziyaret ediyorsunuz) sorusu geldiğinde “hıh” diyerek masum bir gülümseme atar, bu bilmediğinin göstergesidir, bilmediğin dili oksitlemedir, yabancı dili hava ile yakmaktır, yani yok ki öyle bir şey. Asıl çok bildiği için yanılanlar var yıllarca gramer TOEFL, şunlar bunlar almış üst seviyede İngilizce bilenler istiyor ki orada patlayım. Dehşet bir İngilizce ile bu soruya cevap verir şakır şakır İngilizce konuşmaya başlarlar. “Ne diyon lan sen?” durumu yaşanır soruyu soran Pakistanlı gayet sınırlı bir İngilizce ile konuşuyor benim vatandaşım karşısında TOEFL düzeyinde cevap veriyor.” Sol şimdi her önüne gelen gündeme TOEFL düzeyinde cevap vererek geçiştirebileceğini sanıyor. Akmadan kokmadan devam edebileceğini sanıyor. Gündemler önüne kaya gibi düşüyorsa gün gelecek meteor olarak düşecek. Hep birlikte göreceğiz. twitter: @sibeluzun_yarin

Halk ‘Hayır’ Çipras ‘Evet’ dedi

Avrupa Birliği’nin dayattığı Yunanistan’ın iliğini kurutma paketlerine halk referandumda “Oxi” yani “Hayır” cevabını verdi. Bu cevap Syriza’ya bir ‘güven’ cevabıydı; ancak Çipras Parlamento’da 12 milyar Euro’luk tasarruf paketini kabul ederek geri adım attı. Çipras Parlamento’da bunun seçim öncesi açıklanan programdan çok uzak olduğunu itiraf etti.

Hollande plandan memnun Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, dün yaptığı açıkalamada Yunanistan’ın reform planını olumlu buldukları belirtmiş, Eurogroup Başkanı Jeroen Dijsselbloem de bugün yapılacak toplantıda ‘önemli bir karar’ alabileceklerini

söylemişti. Oylama sonrasında sağcı Yeni Demokrasi Partisi adına konuşan Vangelis Meymarakis, SYRIZA’ya “madem bu paketi sunacaktınız neden referandum yaptınız?” diye sorarak, “Eğer anlaşmaya varamazsanız, pazartesi günü ülkenin halini düşünemiyorum” dedi.“madem bu paketi sunacaktınız neden referandum yaptınız?” diye sorarak, “Eğer anlaşmaya varamazsanız, pazartesi günü ülkenin halini düşünemiyorum” dedi. “madem bu paketi sunacaktınız neden referandum yaptınız?” diye sorarak, “Eğer anlaşmaya varamazsanız, pazartesi günü ülkenin halini düşünemiyorum” dedi. “madem bu paketi sunacaktınız neden referandum yaptınız?” diye sorarak, “Eğer anlaşmaya varamazsanız, pazartesi günü ülkenin halini düşünemiyorum” dedi. “madem bu paketi sunacaktınız neden referandum yaptınız?” diye sorarak, “Eğer anlaşmaya varamazsanız, pazartesi günü ülkenin halini düşünemiyorum” dedi. “madem bu paketi sunacaktınız neden referandum yaptınız?” diye sorarak, “Eğer anlaşmaya varamazsanız, pazartesi günü ülkenin halini düşünemiyorum” dedi. “madem bu paketi

hazırladılar. Tüm bu çalışmaların sonucunda Syriza, seçimlerde iktidar oldu. Syriza birleşik bir kuvvet olarak, herkese seslenebilen siyaset tarzıyla ve somut çözüm önerileriyle iktidar oldu. Yunanistan halkı buna güvendi. Ancak bu basında çoğu kere Çipras’ın kahramanlığı, yüceliği, yakışıklılığı ile yorumlandı. Yani bir kahraman yaratılmış oldu. Doğal olarak bu mit kısa zaman içinde çöktü. Burada görülüyor ki; siyasette yüceltmelere çok fazla yer yok. Çipras’ın ve Syriza hükümetinin almış olduğu bu karar, Syriza’nın iktidara geliş yöntemi ve toplumun

neye göre bir partiye oy verebileceği ile ilgili bilimsel gerçekleri ortadan kaldırmaz. Ancak; sadece birilerinin kahramanlığı ile Dünya’nın kurtulacağı gibi çocuksu bir fikri ortadan kaldırır. Çipras’ın iyiliği – Çipras’ın kötülüğü diye bir yönetim biçimi olamaz. Burada yapılması gereken, referandum sonuçlarına göre hareket etmek olmalıydı, olmadı. Fakat Yunanistan halkı hala vazgeçmedi. “Borçokrasi” rejimi ile yönetilmeyi reddediyor. Burada umut verici olan gelişme de budur. Çipras’ı yolundan döndürecek olan da, IMF ve AB’yi dize getirecek olan da işte bu güçtür.

EKONOMİ FATMA ÇAKIR

Yunanistan’da referandumdan çıkan “Kemer sıkmaya hayır” kararına rağmen kemer Çipras halkın beklentisini geriye düşürdü. 12 milyar Euro’luk tasarruf tedbirlerini içeren paket, gece geç saatlere kadar yapılan oylamada hükümet ve muhalefet partilerinden 250 milletvekilinin “evet” oyu ile kabul edildi. 53.5 milyar euroluk yardım talebi Syriza hükümetinin, Euro Bölgesi maliye bakanları grubuna sunduğu yeni reform önerileri paketinde, 2018 yılına kadar, borçların ödenebilmesi için 53.5 milyar euroluk bir yardım talebi de bulunuyor. Adalarda halen uygulanan vergi indirimlerinin kademeli olarak kaldırmasını ve bazı sektörlerde uygulanan vergilerin artırılmasını ğilim. Masadaki teklifler çok zor” dedi. Hükümetin, ‘’Yunanistan’ı taahhüt ediyor. ve Avrupa’nın yönünü değişÇipras seçim öncesi açıklanan tirmek için mücadele ettiğini ancak başaramadığını’’ anlatan programdan çok uzakta Oylama öncesinde konuşan Baş- Çipras, “Yunanistan’ın değişmesi bakan Aleksis Çipras, son tek- ve Avrupa’nın da yön değiştirliflerin hükümetin seçim öncesi mesi için müzakere ettik. Ancak, açıklanan programından çok uzak bugünkü konjonktürde bunun olduğunu itiraf ederek, “Meselele- mümkün olmadığı görülüyor. ri güzel göstermek niyetinde de- Bunu kabul etmek durumundayız” Yunanistan’da A v r u p a Birliği’nin kemer sıkma politikalarına halk “Hayır” EHP merkez komite cevabı vermesine rağmen üyesi Işıl kurt Syriza lideri Çipras AB’nin dayatmalarını kabul etti. Çipras’ın bu kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Çipras, Yunanistan halkına rağmen bu yanlış kararı almış durumda. Belli ki burada IMF ve AB’ye rest çekilmiyor, bunun yerine uzlaşma

yoluna gidiliyor. Burada halkın yaratmadığı bir borç, yaratılış sürecinde söz hakkının bulunmadığı bir borç, halka ödetilmeye çalışılıyor. Çipras da buna boyun eğiyor. Çipras’ın verdiği karardan yine bir takım dersler çıkarmak gerekiyor. 2008 krizinin ardından Yunanistan halkı defalarca kez Syntagma Meydanı’nı doldurdu. Defalarca eylemler yapıldı. Parlementoyu işgale kadar giden bir süreç yaşandı. Halk bu borcun büyük bir sorun teşkil edeceğinin farkındaydı; Öyle ki borçların ödenmemesine dair “Borçokrasi” adında bir belgesel bile

diyerek AB’nin koşullarını kabul etmeyi tercih etti.

Emeklilere yine düşük zam Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, emeklilere Temmuz ayında yapılacak olan zam oranını açıkladı. Çelik, Temmuz ayında emekli maaşlarına yüzde 4,76 zam yapılacağını kaydetti. Emeklilere, zamlı maaşları bayramdan önce yani 14 Temmuz’da ödenecek. Ankara’da emekli maaşlarıyla ilgili açıklamalarda bulunan Çelik, “Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan çalışmalar sonucu, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinden 5 milyon 125 bin kişinin 1 ile 100 arasında değişen tutarlarda bu artıştan yararlanacağı ortaya çıkmış bulunmaktadır ve aylık TÜFE

zammı yüzde 4.76 oranında olacak” dedi. Türkiye’de emekli sayısının bugün itibariyle 11 milyon 255 bin olduğunu açıklayan Çelik: “Sosyal Güvenlik kapsamında bugün itibariyle 11 milyon 255 bin emeklimiz bulunmaktadır. Emeklilerimizin sayısı, kişi bazlı ifade ediyorum, 11 milyon 255 bin kişidir. 2014 yılında emeklilerimize aylık olarak ödediğimiz toplam tutar ise 134 milyar 400 milyon yani 134 katrilyon 400 trilyon eski rakamla ödeme yapılırken 2015 yılında emeklilere yapılacak ödeme toplamı 158.6 milyar lira olduğunu belirtiyorum” diye konuştu. EKONOMİ

Cari açıkta büyük açık

Cari işlemler açığı uzun aradan sonra ilk kez Mayıs ayında artışa geçti ve beklentileri aştı. Kaynağı belirsiz döviz girişleri de Mayıs’ta 1.8 milyar doları geçti. Cari işlemler açığı Mayıs ayında, geçen yılın aynı ayına göre 342 milyon dolar artarak 3 milyar 994 milyon dolara yükseldi. Nisan’daki 2.9 milyar doların ardından, Mayıs ayında da, kaynağı belirsiz döviz girişi 1 milyar 801 milyon doları buldu. Böylece yıl başından bu yana kaynağı belirsiz döviz girişlerinin net toplamı

8 milyar 898 milyon doları buldu. Merkez Bankası açıklamasında: “Ödemeler dengesi tablosundaki dış ticaret açığının bir önceki yılın aynı ayına göre 127 milyon dolar azalarak 5 milyar 367 milyon dolara gerilemesine rağmen, hizmetler dengesinden kaynaklanan net gelirlerin 272 milyon dolar azalarak 2 milyar 138 milyon dolara gerilemesi ve birincil gelir açığının 147 milyon dolar artarak 814 milyon dolara çıkması, cari işlemler açığının artmasında etkili olmuştur” dedi. EKONOMİ


KADIN

06

14 Temmuz 2015

Kadınlar yaz kış iş başında:

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

“Hayır” demek, “Hayır” demektir Syriza, Çipras ve Yunanistan emekçilerinin kemer sıkma politikalarını reddetmelerinin üzerinden daha bir hafta geçmeden, Çipras benzer bir paketi kabul etti, AB ile anlaştı. “Hayır” dedikleri halde kendilerini benzer bir noktada bulan emekçiler ve tabi Syriza içinde bir hayal kırıklığı ve tartışma başladı. Peki biz bundan ne anlamalı, nasıl dersler çıkarmalıyız? Birincisi, referandumda çok açık bir sınıfsal saflaşma olmuş, burjuvalar “evet”/ emekçiler “hayır” demiş iken, onların beklenti ve taleplerinin gerçekleşmemiş olmasına “sevinemeyiz”. Emekçiden yana isek, onların lehine ilerlemelerin olmasını savunuruz. İmkan ve umudun doğduğu zamanlarda olumlu öngörüleri tutturmaya, en geniş çoğunluğun yararına mücadeleyi ilerletmeye çalışırız. Olumsuzu tutturmanın bir esprisi yoktur. Kötülük, kapitalizm koşullarında zaten her zaman olabilir bir şeydir. Tıpkı “krizler” gibi. Ve bu koşullarda krizi yaratan da hiçbir zaman emeği ile üretenler değil, bu emeği sömürenlerdir. Yunanistan’da da krizin sorumlusu emekçiler değildir ve faturayı onlar ödememelidirler. Peki bu nasıl olacak, “hayır” ın devamı nasıl gelecekti? Çipras’ın geçen hafta reddettiğini bu hafta kabul etmesinin nedenleri neler olabilir? İstifa eden ekonomi bakanı mı? IMF’in borçları yeniden yapılandırdığı ve iyi bir şey gibi sunduğu taslak çalışması mı? Rusya-Çin blokunun karşısında ABD yönetimi mi? Rusya Devlet Başkanı Putin mi? Referandum sonrasında arayan IMF başkanı mı? Obama’nın Merkel’i araması? ABD Hazine Bakanının “Yunanistan tamamen bataklığa saplanırsa, birçok belirsizlik ortaya çıkacaktır” açıklaması? Almanya Maliye Bakanı ile ABD Hazine Bakanı görüşmeleri? Bu sorular soruluyor ve biz de burada ikinci dersimizi alıyoruz; işte kapitalizmin gerçek yüzü. Son derce gelişmiş kompleks bir yapı ile ve bu yapının devamı için sürekli o teknokratın bu teknokratı, o ülkenin bu ülkeyi fişfişlemesi ile karşı karşıyayız. Olaylar yapısal eğilimlerle, kendi kanunlarıyla ve dünya çapında seyrediyor. Kapitalizmin içinde ama onun bir gün yıkılacağı günleri boş boş beklemek yerine yıkılması için onu zayıf düşürmeye-ondan parça koparmaya çalışarak yani ringe çıkarak mücadele etmek, en az Kapital’i okumak ve anlamak kadar zordur. Kolay değil, karşınızdakiler bütün güçlerini birleştirirler. Böyle yapmazlar, eğer Yunanistan’ı “madde bağımlısı” gibi “borç bağımlısı” halde tutmaktan kaçırırlarsa, bu kurtuluş Avrupa’nın diğer halklarına esin kaynağı olacaktır. Burada da üçüncü dersimizi alıyoruz: Yunanistan da yaşananlar hepimizin hikayesi ve bu kapitalizm işte böyle kompleks bir yapı. Ringe çıkmak ve emekçiler için siyasi mücadele, hiç bu gerilimlere girmemekten iyidir. Bu raunt olmasa bile bir başka rauntta, bu kapitalizm canavarından emekçiler lehine mesela “emeklilik hakları” koparılabilir. Yaşadığımız bu yeniliberalizm döneminde, sosyalizm filan değil sosyal demokrat politikalara bile tahammül yok iken, Syriza 1960’ların sosyal devletlerinden daha geri vaatler ile sol sayılıyorken, ömrünü çalışmakla geçirmiş emekçinin emeklilik hakları elbette onlar için önemli. Buna da “fark etmez” denilemez. Ayrıca bizim memlekette de son seçimlerde halkın ekonomik beklentilerine seslenmenin önemi bir kez daha kendini kanıtladı. Sonuç olarak Yunanistan ve onun nezdinde tüm dünya halkları için süreç devam ediyor, mücadele de. * Kadınların yaşam hakkı mücadelesi de dünya çapında devam ediyor. Türkiye’de de bir yandan kadın cinayetlerinde çözüm yolunun açıldığı günlerdeyiz. Yeni Meclisten beklenti yüksek ve hareketlilik başladı; Ceza kanununda talep ettiğimiz düzenlenmeler için önergeler veriliyor. Kadın hareketinin de önünde, yıllardır uğruna mücadele ettiği yaşam hakkını güvenceye alacak yasal kazanımları sonuçlandırmak var. Ancak şimdi bir de yaşam hakkının önüne en büyük engelin; “savaşın” belirdiği günlerdeyiz. Tam bu nedenle aynı zamanda barışı da savunmamız gerekiyor. “Suriye’de savaşa hayır” diyerek, sadece kadınlar değil “çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler” diye mücadele etmeliyiz. * Ve tabi ki erkekler de öldürülmesin. Peki, kimse öldürülmesin mutlu mesut yaşasın isterken kocasını öldürüp “biraz da erkekler ölsün” dediği halde Çilem Doğan’ı savunmamız bir çelişki midir? Burada bütün kavramlar birbirine karışıyor; “ezilenin şiddeti” ayrı, “özsavunma” ayrı, “erkek doğrama cemiyeti” ayrı. Bunları daha sonra daha etraflı ele almak üzere, öncelikle Çilem’i yalnız bırakmamak gerekir. Çünkü ezilenlerin şiddeti ile gücü elinde bulunduran ezenlerin şiddeti hiçbir zaman bir tutulamaz. Bu ezilen tüm gruplar; halklar, cinsiyet ve cinsel yönelimler, azınlıklar için geçerlidir. Ancak yalnız bırakmamak ayrı bir şeydir, kahramanlaştırmak ayrı. Çilem’i kahraman yapsak ne olacak? Bu onun iyi ihtimalle gençliğini cezaevinde geçirecek olması gerçeğini değiştirmiyor. Yani öyle filmde Uma Thurman gibi ortadan kaybolup otel odasında mutlulukla küçük kızına sarılamadı Çilem. Ona benzeyenbenzemeyen tüm kadınların şiddetten kurtuluşu için çözüm bu değil. Bize tüm kadınlara hitap edebilen, kapsayıcı, herkesin katılabileceği ve sorumluluğu kadınların üzerine yıkmayan çözümler lazım. Mücadeleye devam. gulsumkav@gmail.com

“Özgecan Yasası çıkacak, başka yolu yok” Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu on farklı ilden gelen kadınların katılımıyla ikinci Türkiye Yürütmesi toplantısını gerçekleştirdi. Toplantının gündemi, Platform’un yıllardır dile getirdiği ve son aylarda tüm toplumun talebi haline gelen “Özgecan Yasası” oldu. Kadınlar kararlı: Özgecan Yasası çıkacak, başka yolu yok

kadın özgün başak Özgecan Aslan’ın öldürülmesinin ardından kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının, yani Özgecan Yasası’nın yasalaşması için Türkiye’nin birçok ilinde çalışmalarını hızlandıran Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Türkiye Yürütmesi toplantısına gündem değerlendirmesi ile başladı. Bir önceki Türkiye Yürütmesi toplantısında alınan kararlar doğrultusunda, 16 ilde yapılan “kadın katillerine indirim değil, ağırlaştırılmış müebbet” eylemlerinin, panellerinin ve

diğer tüm faaliyetlerin amacına ulaştığını anlatan kadınlar, Cansu Kaya’nın öldürülmesinin ardından yasa talebinin daha da keskinleştiğini belirttiler. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun örgütlendiği tüm illerde yapılan faaliyetleri paylaşan Türkiye Yürütmesi üyeleri, özellikle seçimlerin hemen ardından Meclis’e sunulan Özgecan Yasası önerilerinin bu faaliyetlerin toplumda bulduğu karşılık olarak değerlendirildi. Yeni meclis ile birlikte koşulların olgunlaştığı bu aşamada Platform, nihai hedef olarak Özgecan Yasası’nı kazanmayı önüne koydu.

Özgecan Yasası talebi sınırları aşıyor Türkiye’de Platform’un, kadın cinayetlerini durdurmak için verdiği mücadele yalnızca Türkiye’deki illerde değil tüm dünyada yankı uyandırdı. Özgecan Aslan’ın öldürülmesinin ardından, Afganistan, Irak ve Arjantin’de çok benzer şekilde öldürülen kadınlara sahip çıkmak için kitlesel eylemler gerçekleştirildi. Ayrıca Özgecan Yasası talebinin toplumda karşılık bulması ve yaygınlaşması yurtdışı basınını da harekete geçirdi. Platform, New York Times, Huffington Post, Corriere, Arte, Elle gibi çok bilinen yayın organlarına Türkiye’deki kadınların talebini

taşıdı. Bunun yanı sıra kadınlar, Özgecan Yasasını kazanma hedefi ile yurtdışında da çalışmalar yürütme kararı aldı. Kadınlar yazın da tüm illerde çalışmaya devam ediyor Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kadınları yeni Meclis döneminde Özgecan Yasası’nı kazanmaya kararlı. Platform, Meclis açılana kadar Türkiye’nin hemen hemen tüm illerinde konuyu gündemde tutmak için faaliyet yürütmeyi, eylemler düzenlemeyi hedefliyor. Eylem takvimi ise yakın zamanda açıklanarak kamuoyuna duyurulacak.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Yürütmesi Üyeleri, toplantıyı değerlendirdi:

Gülsüm Kav

Fidan Ataselim

Funda Korkmaz

GÜLSÜM KAV TÜRKİYE TEMSİLCİSİ Türkiye’de mücadele metodumuz dünyaya örnek oldu. Aynı zamanda son dönemde ülkemizde kadın düşmanı AKP iktidarı geriledi ve kadın meseleleri açısından ümit veren yeni bir meclis oluştu. Özgecan yasasını alacağız ve tüm kadın kardeşlerimize armağan edeceğiz. FİDAN ATASELİM İSTANBUL TEMSİLCİSİ Hedefimiz net, bunun yöntemlerini belirledik. Türkiye’nin dört bir yanından platform üyelerimiz ve tüm toplumla birlikte Özgecan Yasası’nı kazanacağız. Bu sürecin Türkiye’de olduğu kadar, dünyadaki kadınlara da bir umut olacağını düşünüyorum.

Mine Enngin Tekay

Ezgi Köksal

FUNDA KORKMAZ –GAZİANTEP Önümüzdeki günlere dair kararlar aldık. Gaziantep platform ekibi olarak bu kararlar doğrultusunda çalışmalarımıza devam edeceğiz. MİNE ENGİN TEKAY – TEKİRDAĞ Bizim sesimiz çığlık oldu; kimse buna kulak tıkayamaz, bizi duymazdan gelemez. Tekirdağ aydın bir şehir, yanımızda yerel yönetim CHP belediyesi var. Onların da desteğiyle çalışmalarımız devam edecek. EZGİ KÖKSAL- ESKİŞEHİR Eskişehir öğrenci kentidir, toplumsal olaylara duyarlıdır. Ben Türkiye yürütmesinde gördüm ki olay ne sadece Eskişehir ne de öğrencilerle ilgili. Olay kadınlarımızın çığlığı ve kendi haklı hak arayışlarıdır.

Kübra Özkan

Begümhan Yurt

Ayşe Kozan

KÜBRA ÖZKAN – BURSA Her ilin ihtiyaçları farklı olsa da buradan çıkan sonuç birlikte ve eşzamanlı hareket etmektir. Biz Bursa ekibi olarak STK’ları, kadın örgütlerini de yanımıza alarak çalışacağız. Haklı çözüm önerilerimiz var, sanatsal faaliyetlerle de sesimizi duyuracağız. BEGÜMHAN YURT – SAMSUN Türkiye il temsilcilerinin biraraya gelmesi önümüzdeki süreçte adımlarımızı daha sağlam atmamızı sağlayacak. Samsun olarak ilçe örgütlerine ağırlık vereceğiz, yürütmede çıkan kararların uygulayıcısı olacağız. Kararlıyız, kadın cinayetlerini durduracağız. AYŞE KOZAN – İZMİR İzmir olarak Van, Batman, Muş gibi diğer illerle görüşeceğiz, iletişimde olacağız. Özgecan yasasının çıkması

Nazan Köşek

Çiğdem Atalay

için meclise kadar gideceğiz. Benim babam annemi öldürdü, ben anneme doyamadım, başka insanlar annesine doysun diye bu mücadeleyi sürdüreceğiz, yasayı çıkaracağız. NAZAN KÖŞEK – ANKARA Tüm illerde gelişmeler var, gayet ciddi kararlar alındı. Özgecan Yasası’nın meclise taşınması çok olumlu somut bir karardır. Ankara’da da buradan aldığımız güçle eylem yapacağız, stant açacağız. Kararlıyız: kadın cinayetlerini durduracağız. Çiğdem Atalay-Amasya Özgecan Yasası mücadelesinde son hamleyi yaparak; geniş ve etkili kitlelerle yeni eylem planları geliştirilecek. Amasya’da genç arkadaşların katılımı ve platformun emek örgütleri, partiler ve demokratik kitle örgütlerine tanıtılması sağlanacak.


07 Fatma Şerban’ın katiline müebbet hapis

KADIN 14 Temmuz 2015

Sare Davutoğlu’ndan tepki çeken açıklamalar Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu, kadın cinayetleri konusunda açıklamalarda bulundu. “Ben kadına şiddet dememizin de bu konuyu büyüttüğü kanaatindeyim. Şiddeti bir bütün olarak ele almamız lazım. Kadın cinayetleri dedikçe cinayetler neredeyse arttı, bana öyle geliyor” diye konuştu

Ümraniye’de 2014 yılında Fatma Şerban’ı öldürmekle yargılanan Köksal Şahin’in mahkemesinde karar açıklandı. “Canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürme” suçundan istenen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, takdiri indirim uygulanarak “müebbet hapis cezasına” indirildi.Davayı takip eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcisi Fadik Temizyürek hakimin takdirini katilden yana kullandığı ve davalardaki iyi hal indirimlerinin kadın cinayetlerini önleyici örnek teşkil etmediğini vurguladı.KADIN

Serpil Erfındık davasında müebbet hapis istendi

15 Aralık 2013 tarihinde boşandığı kocası Vedat Atik tarafından, koruma altında olduğu halde, bir buçuk yaşındaki çocuğunun gözleri önünde öldürülen Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Serpil Erfındık davası 9 Temmuz’da İzmir Bayraklı Adliyesi’nde görülmeye devam etti. Duruşma öncesinde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adliye önünde eylemdeydi. Eylemde kadın katillerine indirim değil ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini sağlayacak “Özgecan Yasası”nın çıkması talebi öne çıkarıldı. KADIN

kadın Yağmur Derin Başbakan Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu, kadın cinayetleri konusunda açıklamalarda bulundu. Davutoğlu’nun “Ben kadına şiddet dememizin de bu konuyu büyüttüğü kanaatindeyim. Şiddeti bir bütün olarak ele almamız lazım. Kadın cinayetleri dedikçe cinayetler neredeyse arttı,

Antalya’da toplu taşımaya Özgecan değişikliği

Antalya Büyükşehir Belediyesi, toplu taşımacılığı düzenleyen yönetmelikte değişikliğe hazırlanıyor. Değişiklikle kadınların can güvenliğinin sağlanması için bir adım atılmış olacak.Toplu Taşıma Araçları Yönetmeliği’nin 22’nci maddesinde önerilen değişikliğe göre, toplu ulaşım araçlarında çalışacaklar Adli Sicil Belgesi sunacak. Çalışacak kişinin, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından sabıkası olmayacak.KADIN

dan gelen “kadına şiddeti büyütmeyelim” bakış açısı, Ayşenur İslam’ın, “Almanya’da cinayetleri kimse bilmiyor ama Türkiye’deki kadın cinayetlerini sağır sultan bile duyuyor” şeklindeki tepki çeken açıklamalarını hatırlattı. Öte yandan bugün kadın cinayetlerinin konuşulmasını istemeyen Sare Davutoğlu, genel seçimlerden önce Mart 2015’te “Dur Diye-

lim” kampanyası kapsamında, kadına şiddete karşı birliktelik çağrısı yapmış, video yayınlamıştı. Konuşmasının devamında kadın cinayetlerine kadın cinayeti denilmemesi gerektiğini belirten Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde Manisa’da hayatını kaybeden 13 kadın mevsimlik işçinin ölümünü de iş cinayeti değil ‘anne ölümü’ olarak değerlendirdi.

Sahur programında kadına şiddet mesajı Show Tv’de 30 Haziran 2015’te yayınlanan “Sahur ve İftar Vakti” isimli programın sunucusu ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Mustafa Karataş, kocasından şiddet gördüğünü söyleyen bir kadına canlı yayında“Eşin şiddet uyguluyorsa onu annesi babası ikaz etsin. Kulağını çeksin. Kol kırılır yen içinde kalır. Senin yerin kocanın

Gamze Uslu için bilirkişi raporu bekleniyor

Aydın’ın Nazilli İlçesi’nde 27 Kasım 2014’te nişanlısı Baki Can Gölcü ile birlikte kaldığı otelin penceresinden düşerek yaşamını yitiren Gamze Uslu davası bugün Nazilli Adliyesi’nde görülmeye devam etti. Baki Can Gölcü’nün “kasten öldürmek” suçu ile tutuksuz olarak yargılandığı davada Gamze’nin itilerek mi, düşme sonucu mu hayatını kaybettiğine dair Adnan Menderes Üniversitesi’nden fizik profesörleri bilirkişi raporu düzenleyecek. Bugün görülen duruşma, rapor henüz gelmediği için 10 Eylül tarihine ertelendi.KADIN

bana öyle geliyor” sözleri sosyal medyada tartışma yarattı. Yeni meclis, Özgecan Yasası olarak bilinen kadın katillerine indirim uygulanmaması ve cezaların ağırlaştırılmasını öngören yasa tasarıları konusunda olumlu adımlar atmak üzereyken, Davutoğlu’nun açıklamaları tepki çekti. Toplumun uzun süredir çözüm beklediği bir konuda, hükümet kanadın-

yanı. Bırakın boşanmayı.” sözleriyle yanıt verdi. Şiddet gören kadının, annesinin evine sığındığını belirmesi üzerine Karataş “Sen annene güveniyorsun.. Annene babana da söyle sen gelince seni kovsunlar. Ufak şeyleri büyütürsen olmaz. Bazı şeylere katlanacağız, tahammül edeceğiz.” diyerek kadınlara şiddete tahammül etmeleri mesajını verdi. KADIN

Filiz Kerestecioğulları’ndan Bakanlığa soru önergesi HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’a iki soru önergesi verdi. Kerestecioğlu ilk önergede “Ülkemizin de taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin açık hükümlerine karşın, hükümetin ve devletin önemli kademelerindeki kişiler kadın erkek eşitliğini zedeleyici sözler sarf etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“kadın erkek eşitliğine inanmadığını” pek çok kez dile getirmiştir. Söz konusu kişilerin toplumu yönlendirici etkileri düşünülerek; kendilerine toplumsal cinsiyet eğitimi verilmesi ya da haklarında Meclis soruşturması başlatılması için Bakanlığınızın herhangi bir girişimi var mıdır?” sorusunu yöneltti. 2. önergede ise Türkiye’de göçmen kadınların sorunlarına değindi. KADIN

Adana’da fuhuşa zorlanan kadın, eşini öldürdü Adana Yeşilyurt Mahallesinde yaşayan Hasan Karabulut, dün evinin yatak odasında öldürülmüş bulundu. Cinayeti araştıran polis ekipleri, katil zanlısının, boşanıp beraber yaşadığı Çilem Doğan olduğunu belirledi. Çilem Doğan, babasının evinde yakalanarak gözaltına alındı. Doğan, Hasan Karabulut’tan şiddet gördüğünü söyleyerek, “Sürekli dövüyor, şiddet uyguluyordu. Bu

konuda Bağlar Polis Merkezi’ne verdiğim şikayet dilekçesi de ifade de var. Olayın olduğu gün sabaha karşı eve geldi, benden valiz hazırlamamı istedi. ‘Birlikte Antalya’ya gideceğiz, fuhuş yapacak, para kazanacaksın’ dedi. Karşı çıkınca dövmeye başladı. Hasan’a ait silahı uzanıp aldım, peş peşe ateş ettim. Sonra da kızımı alıp kapıyı kilitleyip çıktım” diye ifade verdi. KADIN

Yeni kabinede cinsiyet eşitliği talebi Kadın Adayları Destekleme ve Dayanışma Derneği (KA-DER) Ankara Şubesi Başkanı İlknur Üstün kadınların sadece Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’na getirilmesinin “siyasete hakim olan eril mantığın sonucu olduğunu” belirtti. Açıklamasında “Nüfusun yarısını kadınlar oluşturuyor ve top-

lumsal sorunlardan en fazla onlar etkileniyor. Dolayısıyla bu sorunların çözümü için kadınlar da eşit derecede görev alabilmeli. Tüm bakanlıkların icraatları kadınları yakından ilgilendiriyor ve kadınların sosyal hayatlarını etkiliyor.”diyen Üstün, kabinede de eşit temsil için çalışacaklarını belirtti. KADIN


EMEK

08

14 Temmuz 2015

Ferhan Umruk

Sistemin kötü polisi MHP

KÖSTEBEK

Seçim sonrasında mecliste ortaya çıkan tablo bir koalisyon gereğine işaret etti. İşaret etti ama AKP-CHPMHP arasında süren kısa alanda paslaşmaların karmaşıklığı, koalisyonun olur, olmazlığı konusunu papatya falına dönüştürdü. AKP’nin mecliste çoğunluğu kaybetmesiyle CHP’nin yüzde 60’lık blok üzerinden AKP’yi iktidardan uzaklaştırma hesapları MHP’nin HDP’yi yok sayan tutumuyla boşa çıktı. Ardından ihtimal hesapları bir azınlık hükümeti üzerine kurulmaya başladı. Yoksa, Erdoğan’ı hiç de memnun etmeyen seçim sonuçlarının yeniden seçimle değiştirilebileceği ihtimali mi, AKP’nin esas amacıydı. Gelinen bu aşamada koalisyonu kurabilecek partiler içerisinde HDP’nin sözü edilmiyor artık. Bana kalırsa da, HDP bakımından meclisteki üç partiden herhangi biriyle koalisyona ortak olmak kendini inkar etmek olacaktı. Fakat zaten sistem partileri onu dışlamış bulunuyorlar. Erdoğan’dan hükümeti kurma görevini alan Davutoğlu, ilk turda CHP, MHP ve HDP ile görüşeceğini açıklarken, ikinci tura ihtiyaç olursa HDP ile görüşmeyeceğini ifade ederek, HDP’yi devre dışı bıraktığını söylemiş bulunuyor. Kendisiyle aynı sayıda milletvekiliyle mecliste yer alan HDP’yi yok saydığını ilan eden MHP’de sistemin bir uzvu olarak görevini ifa etmiş bulunuyor. Evet, MHP sonuç itibariyle sistemin bir uzvudur. Sistemin kötü polisidir. Meclis başkanlığı seçiminde alemi sersem, kendini kurnaz zannederek geçersiz oy kulanıp AKP’li İsmet Yılmaz’ı meclis başkanlığına taşımıştır. MHP, 1965’te Alpaslan Türkeş ve arkadaşlarının Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne girerek yine aynı yıl Alpaslan Türkeş’in parti başkanlığına seçilmesi ve 1969’da Milliyetçi Hareket Partisi adını alarak siyasi hayatta yerini almıştır. MHP iki kutuplu dünyanın yaşadığı rekabette, uluslararası sermayenin, emperyalizmin Türkiye’de sosyalizme karşı şiddeti örgütleyen vurucu gücü misyonuyla varlığını sürdürdü. Sosyalizmin toplumsal meşruiyet kazanmaya başladığı 1960’ların sonuna doğru, kurduğu komando kamplarıyla para-militer çeteler oluşturmaya başladı. Bütün dünyayı saran 1968 gençlik hareketleri Türkiye’yi de etkileyerek gençliğin hızla devrimci örgütlenmesinin yolunu açtı. Dev-Genç gençlik içerisinde itibar kazanarak kitleselleşti. Gençliğin sosyalizmle buluşmasının önünü kesmek isteyen muktedirler, MHP’nin komandolarını hareketlendirerek şiddete yöneldiler. Komandoların silahlı saldırılarıyla gençlik önderleri vurulmaya başlandı. Taylan Özgür, Battal Mehetoğlu... 70’li yıllarda ise komandoların Ülkü Ocakları olarak örgütlenmesi ile devrimci gençlere, işçilere yönelik saldırıları bu örgüt üstlendi. MHP gerici Milliyetçi Cephe iktidarlarının vazgeçilmez unsuru haline geldi. Faşist saldırılar iktidarlar tarafından teşvik edildi. Faşist failler devlet tarafından himaye edildi. 12 Eylül askeri darbesi tarafından MHP yöneticilerinin cezaevine alınmasını MHP’liler şöyle karşılamıştı “Fikrimiz iktidarda, kendimiz zindanda” Sistemin kötü polisi MHP şimdi de bu rolünü Kürt halkının büyük çoğunluğunun desteğini arkasına alan HDP’ye karşı oynuyor. Saldırgan bir üslupla HDP’ye yükleniyor, çözüm sürecini ortadan kaldırma çağrıları yapıyor. Böylelikle sistemin iyi polislerinin elini güçlendiriyor. Kürt halkının taleplerine karşı ‘Türk’ muhalefetinin varlığını ispat ediyor! MHP rolünü oynamaktadır, oynayacaktır. Devrimcilere düşen ise bu oyunun bütün cephelerini bilerek, MHP’yi ve sistemin bütününü teşhir etmek olmalıdır.

Emeklinin maaşını artıracak intibak davası reddedildi

Türkiye Emekliler Derneği tarafından açılan intibak davası Ankara 3. İş Mahkemesi’nde görüldü. Davanın bayramdan önce görülen son duruşmasından ret kararı çıktı. Karar sonrası yapılan açıklamada kararın anayasa aykırılık olduğu gerekçesiyle temyiz edildiğini ve davanın artık temyiz mahkemesi olan Yargıtay’a taşındığını açıklandı. Bu davanın yasama organını da etkileyeceği “Yasama organı da bu kanunun çıkması noktasında herhalde bir an önce etkin bir çalışma yürütür diye bekliyoruz” sözleriyleifade edildi. Eğer davada kabul kararı çıksaydı 2000 yılı sonrası emekli olanlar yaklaşık 250 TL fazla para alacaktı. EMEK

AVM inşaatında yanarak ölen işçilerin davası sonuçlandı

Naylon çadır emri verenlere beraat

Esenyurt’ta 11 Mart 2012’de yaşanan ve 11 işçinin yaşamını yitirdiği Marmara Park AVM şantiyesindeki işçi ölümü davasında karar açıklandı. Mahkeme 4 sanığa 10’ar yıl, 2 sanığa 6’şar yıl, 1 sanığa da 5 yıl hapis cezası verdi. Daha fazla kar etmek için işçilerin naylon çadırlarda kalma emrini veren işçilerin ölümünün esas sorumlusu olan patronlar ceza almadı.

emek sıla gemicioğlu

Esenyurt’ta, 11 Mart 2012’de Marmarapark AVM’in inşaatında yatakhane olarak kaldıkları çadırda çıkan yangında ölen 11 işçinin davasında karar açıklandı. Davada 4 sanığa 10’ar yıl, 2 sanığa 6’şar yıl, 1 sanığa da 5 yıl hapis cezası verdi. Marmara Park AVM Genel Müdürü Andreas Micheal Hohlmann’ın da aralarında bulunduğu Ece Firması ve Kayı İnşaat yetkililerinden 6 kişi ise beraat etti. Yani işçilerin naylon çadırlarda kalması talimatını veren, cebine daha fazla para girsin diye işçilerin canını hiçe sayan 11 işçinin ölümüne sebep olmuş birinci dereceden sorumlulardan hiçbiri ceza almadı. ‘’11 kişi cayır cayır yandı’’ İşçi aileleri adına konuşan avukat Gökhan Küçük, “İşçiler için kanuna,

tüzüğe uygun koşullar sağlansaydı bu yangın çıkmazdı” dedi. Savcının, AVM Genel Müdürü Andreas Michael Hohlmann ve inşaatı yapan firmaların yöneticileri için beraat istediğini hatırlatan avukat Küçük, “Eğer bunları cezalandırmayacaksak, biz böyle bir tatmin istemiyoruz. Eğer 5 kişi cezalandırılacaksa, vay Türkiye’nin haline. Siz istediğiniz kadar birilerini suçsuz kılın, toplum nezninde sorumlular Selma Yağal belli. Adaletle ilgili gerçekten sizden bir beklentimiz var. 11 kişi cayır cayır Ahmet Yağal’ın eşi Selma Yağal yandı” dedi. 3 senedir Bakırköy Adliyesi önünde 11 işçi için görülen davanın her Cezalar taşeron firmaya duruşmasında eylemdeydik. Sanık Esenyurt davası avukatları: “Burada sandalyesinde oturması gereken ceza alanlar işçilerin naylon çadır- kişiler dava boyunca o sandalyelerda kalmalarına karar verenler değil.” de oturmadı, mahkemede isimleri diyerek karara itiraz etti. Esenyurt bile geçmedi. Patronların o sandavası, Türkiye’deki adaletin özeti; dalyelere oturmasını ve tutuklanhiç bir asıl yönetici ceza almazken, malarını istiyoruz. Biz karardan yalnızca en alt kademeden taşeron memnun değiliz, kararı temyiz görevlileri yargılandı. edeceğiz.

Nadir Topal İsa Topal’ın babası Nadir Topal Davada verilen bu karar 3 yıl önce yaşadığımız acıyı bize tekrar yaşattı. 11 işçinin ölümünden sorumlu olan ceza alması gereken kişiler ceza almadı. Mahkemenin görüldüğü binanın üzerine Bakırköy Adalet Sarayı yazmışlar ama adalet yok. Adalet olması için önce patronlar yargılanmalı, bu işin gerçek sorumluları yargılanmalı.

Bu ülkede işçilerin hayatı hiçe sayılıyor Geçtiğimiz hafta Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Çökelek Köyü’nden Gölmarmara İlçesi’ne çalışmak için giden tarım işçilerini taşıyan kamyonete tır çarpması sonucu 13’ü kadın 1’i çocuk olmak üzere 15 işçi hayatını kaybetmiş, 2 işçi de yaralanmıştı. 2014 yılında Isparta Yalvaç’ta tarım işçilerini taşıyan midibüsün aşırı yükten ötürü virajı alamayarak devrilmesi sonucu 17 işçi ölümüyle birlikte tarım işkolundaki ölümler gündeme gelmiş ancak hükümet yetkilileri işçilerin canlarını önemsemediği için tarım işçilerinin çalışma koşullarıyla ilgili herhangi bir düzenleme yapılmamıştı. Bu yıl da Manisa’da 15 işçinin ölümü-

nün ardından ertesi gün yine işçiler üstü açık kamyonetlerde taşınırken görüntülendi. Bu görüntüler Türkiye’de işçilere reva görülen yoksulluğu, güvencesizliği bir kez daha gözler önüne serdi.

‘‘Çiftçinin başka çaresi yok’’ Manisa’da Çökelek köyü yakınlarında traktörün kasasında tarlaya çalışmaya giden işçilerden Hasan Civelek 15 işçinin ölümünden bir gün sonra 15 yaşındaki torunu Elif Nur Civelek’le, tehlikeli olmasına rağmen bu şekilde çalışmaya gitmek zorunda olduklarını “Tehlikeli olabilir ama çiftçinin başka çaresi yok” sözüyle dile getirdi. EMEK

Savcılık Ermenek’te Bakanlığı suçlu buldu Ermenek’te 28 Ekim 2014’te Has Şekercilik şirketine ait madende 18 işçinin can vermesiyle ilgili dava geçen hafta görüldü. Ermenek Başsavcılığı, Enerji Bakanlığı’nın MİGEM personeli için soruşturma izni vermemesi kararına itiraz etti. Dilekçede “ Maden İşleri Genel Müdürlüğü üretimi durdursaydı, faciadan önce eksiklikler giderilmiş olacaktı, facia önlenebilirdi” ifadesi yer alırken müfettişlerin daha önce ocağa ya hiç inmediği ya da sınırlı bir alanı denetledikleri ifade edildi. Ermenek’te suyun içinde kalan 18 işçi pat-

ronların ceplerine daha fazla para girsin diye devletin yetkilileri tarafından göz göre göre ölüme gönderildi. İşsizliğin resmi rakamlara göre %10’u geçtiği, iş bulanların hakkını aramasın diye sendika seçme özgürlüğünün kısıtlandığı Türkiye’de her gün işçiler çalışırken ölümle burun buruna geliyor. Madenlerden inşaatlara, belediye çalışanlarından tarım işkoluna bütün işkollarında işçi ölümleri yaşanıyorken bu devletin yetkilileri işçi ölümleriyle ilgili önlem almak için daha kaç işçinin ölmesini bekliyor? EMEK


EMEK

09

14 Temmuz 2015

Nestle işçileri göz altılara rağmen direnişten vazgeçmiyor

Mustafa Cevdet Arslan

SOKAĞIN SESİ

Hangi gönüle girdin de dayram ediyorsun

“Devlet Kimdir? Devlet benim sayemde devlettir. Ben Halkım” Bu soru ve verilen yanıt anlayana en büyük demokrasi dersidir. Bu soruyu soran ve yanıtlayan Rizeli Havva ananın yanıtına başka söz söylemeye gerek yok. Bu ülkede halklar hep itilmiş sürülmüş aşağılanmış ve ezilmiştir. Kalkınma diyorsunuz ya, rant diyorsunuz ya,para diyorsunuz ya 75 yaşındaki kadını yerlerde sürüklemeye değer mi? Havva anaların rızasını almadan kimin için kalkınmadan yatırımdan bahsedildiğinin hesabını vermeden zaten yeşil olan yayla yollarını birbirine bağlama oyunu oynuyorlar Tuttuğunuz oruç, kıldığınız namaz kırdığınız Havva ananın gönlünden olmaya değer mi? Rızası olmayanlara zor kullanmak sizi iktidar yapmaz, hükümet yapmaz, Vali yapmaz Başbakan yapmaz. Bütün bu ünvanlar, koltuklar halkta oluşturulan rıza sonucu gelir. Rızasını almak zorunda olduğunuz halka asker saldırtmak olsa olsa sizi su katılmamış zorba yapar. Kimse hangi konuda olursa olsun rıza göstermeyeneleri aşağılama, itip kakma, yerlerde sürükleme ve şiddet uygulama yetkisine ve hakkına sahip değildir olamaz ve buna yeltenen asker, sivil, bürokrat, bakan kim olursa olsun hak ettiği cezaya çarptırılmalı. Devlet nedir? Halkı düşman gören bir baskı ve zulüm aygıtı mı yoksa halka hizmet veren bir hizmetliler organizasyonu mu? Seçimlerde halkların rızasını almak için kimse “Beni seçin sizin için işkencehaneler açayım, Sizleri rızanız olmayan işlerle karşı karşıya getireyim. Parklarınızı, yaylalarınızı, ağaçlarınızı, ormanlarınızı, sularınızı talan edeyim. Kentlerinizden köylerinizden yaşam alanlarınızdan sizi süreyim. Bana karşı gelirseniz yerlerde sürükleyeyim Askeri üzerinize süreyim. Benden yana olmayan sendikalara üye olursanız sizi işinizden edeyim… “ diyerek oy toplamıyor. Demokrasi bu ülkede halkların rızasını alırken hizmetten bahseden iktidarı alınca yan çizen ve halklara “devletin büyüklüğünden” dem vuran zihniyetler yüzünden hep güdük kaldı. Devlet halkların katılımını sürekli oy atma dışında asla kabule yanaşmadı. Derneklere, sendikalara üye olmayı sürekli baskı altına aldı. Sokaklara sürekli korku salmaya özel itina gösterdi. Şimdi siz devleti küresel sermayenin ve işbirlikçilerinin erki olarak, marksist tanıma uygun bir sınıf tahakküm aracı olarak organize ederseniz halk ayaklanmalarından dert yanmaya solu düşman ilan etmeye de hakkınız olamaz! Razı Değilim. Demek ki Tüm yaşananlar Tecavüz! “Ben devletim. Yaparım” diyor düşük hükümetin valisi bakanı… Seçimler rıza almak için var ama bu bile keyfi hale getirilmiş durumda; Seçimler yapılmış, hala düşük hükümet tarafından yönetiliyoruz. Yetmiyor halka işkence eden, doğayı yok etmeye ant içmiş Valileri atamaya ve halka rağmen talan projelerini savunan bakanlara mahkum edilmiş durumdayız. Halklara bir virüs enjekte etmişlerdi.; Bu talan projelerini savunan ve uygulamakta tereddüt etmeyen AKP’liler; “bu projelerden dolayı AKP’yi sorumlu tutmak yanlış Siz AKP’ye karşı çıkıyorsunuz” diyorlardı. AKP’yi eleştirilemez, ona karşı çıkılamaz bir yere oturtmaya özen gösteriyorlardı. CHP zihniyeti bu ülkede bütün baskı ve şiddetin sorumlusu olarak ilan edilmişti. Halkları bu virüse göre kendi yanlarında tutabiliyorlardı. Bıçak kemiğe dayanınca Kürtler kendi kaderlerinin kendi ellerinde olduğunu görerek bir hamle yaptılar ve AKP’yle hiçbir biçimde yürümemeye karar verdiler. AKP’nin yaptıklarına karşı derelerini, ormanlarını, yaşam alanlarını savunanların arasında büyük ölçüde MHP’li seçmenler de vardı ve bu seçmenler AKP’yle yollarını çoktan ayırmışlardı.. Yaşam alanlarını savunanlar arasında önemli bir sayıda da AKP’li seçmen vardı ve kısmi de olsa bu partiyi terk ettiler. Şimdi ise mücadelelerdeki AKP’li seçmen sayısı önemli bir belirleyiciliğe ulaştı. Bu seçmenler olası bir erken seçimde artık AKP’yi kesin olarak terk etmek gerektiğinin farkına varmalılar. Yıllardır talan projelerine karşı çıkan başta Karadeniz olmak üzere tüm Anadolu ve Trakya halkları bu eleştirdiği CHP zihniyetinin aynısını baskıcı zorba ve rızası olmayana şiddet ve ölüm kusan AKP rejimine karşı harekete geçmeyi artık önemli görmektedirler . Mücadelelerdeki muhalif partililer bu kesimlerle işbirliğini ilişki ağını geliştirme yolunda adımlar atmaya özen göstermeli. Bu da karşılıklı görüşebilme ve yaşam alanlarını savunmada oluşturulan rızayı seçimlerde yaşam karşıtı AKP’ye karşı olma gerekliliğini anlatma ikna etme yoluna gitmeliler.. Kimse Cumhurbaşkanı ve AKP arasında olabilecek çatlaklara bel bağlamasın. Bunun üzerine politika kurmasın. 13 yıllık AKP yaptıklarından sonra asla hiçbir partiyle koalisyon kurarak yürüyemez. Öylesine sıkıntılı durumları vardır ki asla başka partilerden birilerinin bu oligarşik yapının işleri nasıl yürüttüğünden haberdar hale gelmesine tahammül edemez. Kimsenin gözünün yaşına bakmayanlar koalisyon da kuramazlar. Cumhurbaşkanı bizatihi yeni bir hükümetin kurulmasına asla izin verebilecek durumda değildir. Bu meclisten tek koalisyon çıkabilirdi o da HDP destekli CHP-MHP koalisyonuydu. Şimdi bunu AKP oyunları Bahçeli partnerliğiyle engellemiştir. Özel olarak MHP seçmeninden bu hükümete yeni olanaklar tanıyan kendi partisinden de hesap sorması beklenir. Çünkü MHP’li seçmenler AKP hükümetini onaylamış olsalardı doğrudan onlara oy verirler, AKP’nin yaşam alanlarına saldırmasına karşı yürümez Havva anaların yanında yer almazlardı. Yeni bir seçim ufukta vardır. Bu durumda yine yağma projeleri Havva anaların rızası olmadan yürütülmeye geçici ama halklar için çöküş anlamına gelen hükümetlerce yürütülmeye devam edecek gibi gözükmektedir. AKP rızayı yani demokrasiyi en son Gezi’de unutmuştu. Muhalif güçler Rızayı yani demokrasiyi hatırlamak, hatırlatmak ve tesis etmek için çalışmak göreviyle karşı karşıya. Bu ise öncelikle sokağın önündeki hukuk ve demokrasi dışı AKP yasalarının ortadan kaldırılmasına yönelik meclis faaliyetini de zorunlu kılıyor. Rıza ortada yok Bayram da geldi Soruyoruz; Havva anaya değil peki! Hangi Gönüle Girdin de Bayram Ediyorsun

Ya hep beraber ya hiç birimiz

Bursa Karacabey fabrikasında 380 günü aşkın direnen Nestle işçileri, 8 Temmuz gecesi polis saldırına uğradı. 14 işçi gözaltına alındı. Polis saldırıya bahane olarak işçilerin çadırları ile fabrika girişini engellediklerine dair ihbar gelmesini gösterdi.

emek SILA GEMİCİOĞLU

Haksız yere işten atılan Nestle İşçilerinin işlerine geri dönebilmek için başlattıkları direniş 380 günü aşkın süredir devam ediyor. Hukuki mücadeleyi ve işe iade haklarını kazanan işçileri yıldırmak için işverenler ellerinden geleni ardına koymuyor. Fabrika önünde kurdukları çadırlarda direnişlerine devam eden işçilere 8 Temmuz akşamı polis saldırdı. Polisin gerekçesi ise işe işçilerin iş yeri girişini engellemesi ve vardiyayı aksattığına dair 155’e gelen ihbar oldu. İhbar edeni uzakta arama İşten çıkarıldıktan sonra Tek Gıda İş Sendikası’nda örgütlenen Nestle işçileri 380 gündür işe geri alınma mücadelesi veriyor. Direniş çadırında dönüşümlü açlık grevi yapan Nestle işçileri, gece (8 Temmuz) vardiya girişinde yaptıkları eylem sırasında saldırıya uğrayarak, gözaltına alındılar. Karacabey Polis Karakolu’na götürülen işçiler sabaha karşı gözaltından çıkarak fabrika önündeki direniş çadırlarına geri döndüler. Polisin saldırı için gösterdiği gerekçenin “ihbar” olması pes dedirtti. İhbarı yapanın da, işçilerin 1 yılı süredir sürdürdüğü direnişten de rahatsız olanın kim olduğu ortada. İşçiler yılmıyorlar NESTLE GIDA’da çalışmakta iken imzalanan Öz Gıda-İş Sendikası ile işveren arasında imzalanan Toplu

İş Sözleşmesini eleştirdikleri için mesnetsiz iddialarla işten çıkarılan, ardından TEKGIDA-İŞ’e üye olarak direnişe başlayan işçilerin mücadelesi kararlılıkla sürüyor. İşverenin işçilerin sendikal hak ve özgürlüklerini alenen ihlal ettiğini gösteren bu tutumu nedeniyle aynı zamanda yargıya başvurulmuş ve işçilerin sendikal nedenle iş sözleşmelerinin feshedildiği ve bu nedenle sendikal tazminata hükmedilmesi talep edilmişti. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi davaya ilişkin kararında davacı işçiler adına işverence yapılan feshin geçersizliğine, 1 yıl 1 aylık sendikal

tazminat ile işe iade için başvurması halinde en çok 4 aylık ücret ve diğer haklarının işverence ödenmesine 16 Haziran tarihinde karar verildi. Ancak işveren mahkeme kararını uygulamamakta ayak diriyor. İşçileri işe geri almamak için her yola başvuruyor İşveren davayı kaybetmesinin ardından işçilerle defalarca masaya oturup konuşma talep etti. İşçilerin olumlu yanıt verdiği bu görüşmelerde, işçilerin bir kaçını işe alınabileceği, diğer işçilere gereken tazminatı ödeyip, “yüz kızartıcı suçtan” işlerine son verildiğini kabul ede-

rek başka yerlerde işbaşı yapmaları teklif etti. Ancak yola beraber çıkan işçiler, tüm arkadaşları işe geri alınana kadar, hiçbir tazminat teklifini kabul etmeden direnmeye devam ediyorlar. İşçiler, işverenin temel kaygısının, mücadeleci bir grup işçinin fabrikada çalışmaya başlaması ile diğer işçiler üzerinde de işçi mücadelesi lehine bir motivasyon oluşması olduğunun altını çiziyorlar. İşveren, örgütlü, mücadeleci işçileri işe almaktansa, saldırmayı, misli misli tazminat vererek direnişi kırmayı tercih ediyor. Ancak Nestle işçisi tek ses “Ya hep beraber, Ya hiç birimiz…”

Erdoğan’ın ‘nankör’ dediği TPIC petrol kulesinde işgal nöbetinde İşlerine son verilen TPIC işçilerinin, Türkiye Petrolleri Batman Bölge Müdürlüğü’ndeki petrol arama kulesini işgal eylemi sürüyor. Gündüz hava sıcaklığının 40 dereceyi bulduğu TPEO içinde eylemlerini sürdüren işçiler, oruçlu oldukları için iftarın açılmasına bir dakika kala rutin polis saldırısı ile karşı karşıya kaldıklarını belirtiyor. Yüzlerce metre yüksek olan petrol kulesinden indirilmesi imkansız olması nedeniyle plastik mermilerin hedefinde olan TPIC işçileri, iftarlarını açabilecek su ve gıdanın ulaşmaması için TPEO işçileri dahi içeriye alınmı-

yor. Haklarını aramak için 7 Haziran genel seçiminde Erdoğan’ın mitinginde pankart açan bir işçi; ‘nankör’lükle itham edilmişti. İşçilerin tekrardan işlerine iade edilmesi için sendika temsilcileri ve siyasi parti yöneticilerinin Enerji Bakanlığı ile yapmak istediği görüşme taleplerinin de ret edildiği gelen bilgiler arasında. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın “Kuleyi terk edin, devletin malına zarar vermeyin” sözlerine işçiler, “Petrol arama kulelerini biz kurduk” diyerek yanıt vermişti. TPIC işçileri hukuki mücadele de başlattı. EMEK

Türk Metal’den istifa eden 11 işçi işten atıldı Metal direnişiyle birlikte Türk Metal Sendikası’ndan istifa edip DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’na geçen Kocaeli Enpay fabrikasında 11 işçi işten atıldı. Evrensel’in haberine göre, yasa dışı eylem ve İş Kanunu’na aykırı davranmak gerekçesiyle iş akitleri feshedilen işçiler, işten atıldıklarını mesajla öğrendi. İşçiler “Bayrama bir hafta kala bunu İsrail Filistin’e yapmamıştır. Ama Enpay patronu bizi kapı önüne koydu. Çocuk-

larımız var” dedi. Mağdur edildiklerini dile getiren işçiler fabrikayı terk etmeme kararı aldı. İki çocuk babası, 8 yıllık bir Enpay işçisi “İşten atmalar patron ve Türk Metal iş birliğiyle gerçekleşiyor. Bizler Birleşik Metal-İş Sendikasına geçtikten sonra baskılar daha da arttı. Tazminatsız bir şekilde işten atıldım. Yeni ameliyat olmuştum. Raporum olduğu halde işten atıldım. Bu durumu kabullenemiyorum” dedi. EMEK

HEMA Direndi ve kazandı

Metal direnişiyle birlikte Türk Metal Sendikası’ndan istifa edip DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’na geçen Kocaeli Enpay fabrikasında 11 işçi işten atıldı. Yasa dışı eylem ve İş Kanunu’na aykırı davranmak gerekçesiyle iş akitleri feshedilen işçiler, işten atıldıklarını mesajla öğrendi. İşçiler “Bayrama bir hafta kala bunu İsrail Filistin’e yapmamıştır. Ama Enpay patronu bizi kapı önüne koydu. Çocuklarımız var” dedi. Mağdur edildiklerini dile getiren işçiler fabrikayı terk etmeme kararı aldı. İşten atılmaların Türk Metal ile işveren işbirliği ile gerçekleştirildiğinin altını çiziyor. Metal direnişinin gerçekleştiği fabrikalarda işten atılmalar devam ediyor. EMEK


10 Öğrencilere HGS dayatması

genclık 14 Temmuz 2015

Mücadelenin kılavuzu: Parti Okulu Emekçi Hareket Partisi Parti Okulu’na çağırıyor

Erzurum Atatürk Üniversitesi geçtiğimiz günlerde Özel Güvenlik Birimleri ve öğrencilerin kavgasına sahne oldu. Üniversitenin araç girişine HGS döşeyen üniversite yönetimi öğrencilerin kendi okullarına para ile girmelerini sağlamaya çalışıyor. Uygulamaya karşı çıkan bazı öğrenciler kartsız geçmeye çalışınca güvenlik görevlilerinin tekmeli tokatlı saldırısına uğradı. Olay yerine sevk edilen çok sayıda polis ekibi biber gazlı müdahalede bulunarak tarafları ayırdı. ÖGB ve polis işbirliğiyle HGS sömürüsüne karşı çıkan öğrenciler gözaltına alındı.GENÇLİK

Homofobik üniversite “Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz” bilinciyle Emekçi Hareket Partisi üyeleri ve parti dostları, Parti Okulu Yaz Programı’nda bir araya geliyor. Marksizm-Leninizm ideolojisini ustaların direk kendisinden okuyarak, tartışarak kavramayı hedefleyen Parti Okulu 30 Temmuz Perşembe günü Yarın Lokali’nde başlıyor. gençlik Elif Yağarkar

Mısır’da bulunan El Ehzer Üniversitesi Mısır’da eşcinsel evliliklerin yasalaşması için verilen mücadeleyi yok sayan bir açıklama yaptı. Üniversitenin açıklamasında eşcinsel evliliklerin “uluslararası güçlerin kampanyası” olduğu öne sürülürken, ABD Yüksek Mahkemesi’nin eşcinsel evlilikleri yasal kılan kararı reddedilerek, İslam’da evliliğin yalnızca kadın ve erkek arasında vuku bulabileceği, İslam’ın tüm “günahkar” evlilik dışı ilişkileri yasakladığı belirtildi. Mısır’da eşcinseller ve onları destekleyen ünlüler de çeşitli grupların hedefi olmaya devam ediyor.GENÇLİK

Dekan var, öğrenci yok

Elbistan’da kurulan Teknoloji Fakültesi, LYS yerleştirme tercih kılavuzunda yer almadı. Dolayısıyla öğrenci alımı işi ek yerleştirmelere kaldı. YÖK kaynakları bu yıl ek yerleştirmenin olmayacağını aktardı. Bu gelişmeler ışığında öğrenci alımı işinin gelecek yıla 2016-2017 akademik yılına kaldığı ifade ediliyor. 2 yıldır açılamayan fakülte için öğrenci alımının önündeki en büyük engel depreme dayanıksız eski bina ve YÖK’ün istediği unvanlarda görevli olmayışı olarak açıklandı. Fakülteye dekan ve dekan yardımcıları ise atanmıştı.GENÇLİK

İmam dayanamadı

Bartın İmam Hatip Lisesi Camii imamı 45 yaşındaki Erdal Koşmaz, cami yemekhanesinde her akşam üniversite öğrencileri ve yoksullar için verilen iftara her akşam gelen polisleri uyardı. Ancak bazı polisler iftara gelmeye devam etti. Önceki akşam yemekhaneye üniformaları ile gelen bir grup polisle bu konuda tartışan imam Erdal Koşmaz, polislerin fotoğraflarını sosyal medyada “Ben her akşam iftar yaparım diye bize kafa tutan garibanlar bunlardır” notuyla paylaştı. Halkın da tepki gösterdiği polis gruplarının ısrarla yemeğe katıldıkları iddia edildi.GENÇLİK

Emekçi Hareket Partisi “Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz” anlayışıyla çıktığı yolda yıl içinde düzenlediği parti okulu programlarına yaz programı ile devam ediyor. Devrimci teorinin parti okullarıyla, kitap okumalarıyla ve sürdürülen tartışmalarla geliştirebileceğini vurgulayan Emekçi Hareket Partisi pratikte aldığı isabetli kararlarla partinin teorik eğitimlerinin pratiğe olan yararını göstermiş oldu. Dört gün dört ayrı eser 30 Temmuz Perşembe günü başlayacak olan EHP Parti Okulu Yaz Programı 4 gün devam edecek. İlk gün Emre Öztürk’ün Komünist Manifesto sunumuyla başlayacak olan program Gülsüm Kav’ın sunumuyla Sosyalist Feminist Proje, ikinci gün Sibel Uzun’un sunumuyla Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye, son gün ise Hakan Öztürk’ün Ne Yapmalı? sunumuyla sona ererken parti okuluna katılanların da kendi seçtikleri parti okulu dahilindeki kitapların çeşitli bölümleriyle ilgili sunumları yer alacak. Parti Okulu’nun Yaz Dönemi Programı’nda okumaların yanı sıra, kolektif bir biçimde öğrenmenin tüm metotlarına başvurmayı

Genç Hareket Sıla Pekduru Emekçi Hareket Partisi’nin Parti Okulu adıyla günün konjonktürünü doğru kavrayabilen devrimciler yetiştirebilmek için yapacağı okuma dizisi Türkiye gençliğine bugünün sorunlarına geçmişin deneyimiyle cevaplar bulmayı öğretmeyi amaçlıyor. ‘’Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz.’’ Lenin’e ait bu söz tüm devrimci gençliğin mücadele çizgisini belirlerken bunu nasıl yapması gerektiğini aslında anlatan bir veciz.Yaşadığımız yoğun ve hareketli Türkiye gündeminde bir devrimcinin yaşananlar hakkında doğru tespitler yapabilmek için geçmişin deneyimini bilmesi gerekir.Sokaklarda verdiğimiz emperyalist Akp karşıtı mücadelede hareketlerimizde politik bir anlam ve değer olması gerektiğini biliyoruz.İzlediğimiz yolun ve yaptığımız hareketlerinin doğruluğuna

hedefleyen, farklı şehirlerden gelecek olan katılımcılara gezmek ve öğrenmek fırsatı sunan; şehir turları, sergiler ve filmlerle tarihin, sanatın ve edebiyatın öğrenmedeki pekiştirici rolünün de kullanılacağı Parti Okulu’nda EHP üyelerini ve parti dostlarını dolu dolu bir dört gün bekliyor. EHP Gençliği Parti Okulu’nda Emekçi Hareket Partisi Gençliği Parti Okulu Yaz Programı ile ilgili yaptığı açıklamada “Seçimlerin önemli olup olmadığı, koalisyonun mu yoksa erken seçim mi gibi pek çok tartışmalar sonrasında gördük ki ülkedeki ve dünyadaki gelişmeler karşısında doğru ve isabetli kararlar verebilmek esas devrimci sorumluluktur. Günün konjonktürünü doğru kavrayamamanın ve doğru teoriyi saptayamamanın devrimcileri başarısızlığa götürdüğü de sınıf savaşımları tarihinde deneyim olarak yerini almıştır. Bu, zaman zaman devrimci örgütlerin dağılmasına, zaman zaman da sapmalarına sebep olmuştur. İşte bu noktada günün konjonktürüne uygun doğru kararlar verebilmenin devrimci sorumluluğumuz olduğu bilinciyle Emekçi Hareket Partisi Parti Okulu Yaz Programı’nda buluşuyoruz” programa çağrı yaptı.

Parti Okulu Yaz Dönemi Programı

Komünist Manifesto - Karl Marx 30 Temmuz Perşembe 13.00 Emre Öztürk’ün anlatımıyla

SFP - Nancy Holmstorm 30 Temmuz Perşembe 19.30 Gülsüm Kav’ın anlatımıyla

Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye - Stefanos Yerasimos 1 Ağustos Cumartesi 13.00 Sibel Uzun’un anlatımıyla

Ne Yapmalı? - V.I. Lenin 2 Ağustos Pazar 16.00 Hakan Öztürk’ün anlatımıyla

Doğru teori doğru pratiğe götürür teorik bilinçle örülü ve bir geleneğin ürünü olmasından dolayı inanıyoruz. Mücadele kılavuzu eserler Devrimci gençliğin görevi teorik bilgilerin ışığında karşılaştığımız sorunlara yapıcı ve doğru çözümler bulmak olmalıdır.Sınıf mücadelesi ve kadın hareketi arasındaki bağı kavrayabilmek için Parti Okulu’nda Sosyalist Feminist Proje’yi,bugünün ülkeler arası ilişkilerine ve dengelerine cevaplar bulmak için Az Gelişmişlik Süreci’nde Türkiye’yi,mücadele kılavuzu haline gelen Ne Yapmalı’yı,işçi sınıfı iktidarı mümkün mü sorusunun cevabını bulmak için Komünist Manifesto’yu okuyacağız. Gençlik tartışmadan kaçınmamalı Bütün bu eserleri okuduktan sonra kapağını kapatıp yerine kaldır-

mak aslında o kitabı hiç okumamış olmaktan çok farklı bir yerde değildir.Teorik bilgiyi öğreniyoruz ama bizi asıl ileriye götürecek eylemi de yapıyoruz,tartışıyoruz. Okuduğumuzu tartışmak,sorular sormak ve cevaplar aramak politik bir gençlik örgütünün yapması gereken şeydir. Neden Parti Okulu? Parti Okulu adında okul kelimesi geçmesine rağmen bildiğimiz okullardan farklı.Çünkü bu okul belki de hiç mezun veremeyecek.Çünkü okunacak,tartışılacak şeylerin bir sonu olmayacak.Hep okuyacak yeni kitaplar,tartışacak ve tartıştıracak yeni konular bulacağız. Peki neden Parti Okulu yapıyoruz?Çünkü; Güçlü bir teorinin bizi pratikte de güçlendireceğini biliyoruz.

Sah,p olduğumuz geleneği teoriyle birleştirirek büyütmek,güçlendirmek istiyoruz. Okuduklarımız üzerinde konuşmak,tartışmak okuduklarımızı pekiştirmemize yardımcı oluyor. Söylediklerimizin,hayata geçirdiklerimizin,planlarımızın geçmiş politik birikimden beslenmesini sağlayarak doğru ve isabetli olmasını okuduğumuz politik eserlere borçlu olduğumuz kadar onları okumakla bırakmayıp anlamak,üretmek ve sormak üzerine yapılandırdığımız için pratikteki başarımızın teoriden geldiğini söylerek herkesi Parti Okulu’nda görmeyi ümit ediyoruz.


LISENIN GUNDEMI

11

14 Temmuz 2015

Yazın ne yapmalı? Tiyatro

Yaka paça

AYM dershanelerin kapatılma kararını iptal etti

Günlük hayatta hepimizin yaşadığı komik durumları perdeye taşıyan bu oyun tiyatroyu bir kahkaha şölenine çeviriyor. Sekiz oyuncu ile büyük bir performans sergileyen oyun şu sıraların en ünlü tiyatro oyunlarından. En yakın gösterimi ise 31 Temmuz 2015, saat 21.00 da İstanbul Tiyatro Karakutu’da. Tatildeki öğrenciler için de iyi bir fırsat olan bu oyun fazlasıyla eğlenceli. İyi seyirler... Eğitim

Dizi

Game Of Thrones (Taht Oyunları)

Yaz günlerinde izlenmesi gereken bir gençlik dizisi son aylarda fazlasıyla konuşuluyor. Yazların onlarca yıl, kışların ise bir ömür sürebildiği bir diyar, içten içe nifakla kaynayan bir dizi. Şiddetle öneriyoruz. Eğitim

Kitap

Kük Mantolu Madonna Kürk Mantolu Madonna, aslında Sabahattin Ali’nin 1943 yılında yayınlanan kitabıdır. Fakat son dönemlerde fazlasıyla ilgi çekti ve yaklaşık 2 yıldır çok satanlar listesinden çıkmadı. Roman fazlasıyla etkileyici ve sürükleyici. Yaz günlerinde, okuldan uzak kalınsa da kitap okumaya devam edilmeli. Siz okurlarımız için de bu kitabı öneriyoruz. İyi okumalar... Eğitim

Spor

Tenis

Tenis, raket ve topla oynanan olimpik bir spordur. Bu spor dalı çoğu kişi tarafından sevilmektedir. Bu spora eğer başlanacaksa şüphesiz Serena Williams’ın yolundan gidilmelidir. Bu yıl 6. Kez Wimbledon Tenis Turnuvası’nda birinci olan Williams işinde 1 numara. Aynı zamanda tenis politik yönüyle de dikkat çeken bir spor. Hatta 3 yıl önce bir tenis turnuvasında Kadir Topbaş alkış ve ıslıklarla protesto edilmişti. Eğitim

AYM sözünden çıktı diye AKP sinirlendi

Anayasa Mahkemesi dershanelerin kapatılmasını düzenleyen kanunu iptal etti. İptal kararının oy çokluğu ile alındığı belirtildi. Bu karar sonrası 1 Eylül 2015’te kapanması öngörülen dershaneler, eğitim hizmeti vermeye devam edecek. Liseliler bilimsel eğitim taleplerinin altını çizerken, AKP, sözünü dinletmeyeceğini düşünerek erken seçim dedi. eğitim ece berfin karagöz

Anayasa Mahkemesi’nin dershaneleri kapatma yasasını iptal eden kararı üzerine AKP’den tepkiler gelmeye başladı. Şamil Tayyar twitter artık kimsenin AKP’yi dinlemeyeceğini, bu yüzden erken seçim istediklerini yayınladı. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği, dershanelerin kapatılması kararının iptali konusunda liselilerin mücadelesi ve dershane öğretmenlerinin durumu açısından kendi çelişkilerini içinde barındırıyor. Öğretmenler atamaları beklerken

dershanelerde çalışmaya başlayabiliyorlar, aslında atama ve sürekli istihdam bekliyorlar ancak açık da kalmak da istemiyorlar. Liselilerin talebi ise paralı eğitimin olmadığı ama bunun yerine kaliteli, bilimsel bir eğitimin olması. Mevcut sistemde ise parasız eğitim de bilimsel eğitim de ufukta görünmüyor. Liselilerin mücadelesi açısından “dershanelerin kapatılmasının iptalini” liselileri sorduk. Dershane parası için çalışırken ölenleri görmedi Lise-Der üyesi Işıl Demir: “Er-

doğan Polat iyi bir üniversiteye girmek için dershane parasını biriktirmek için girdiği inşaatta alınmayan önlemler yüzünden düşüp ölürken, AKP bunları düşünerek dershanelerin kapatılmasını istemedi. Cemaat 17-21 Aralık’ta yolsuzluklarını ortaya çıkardığı için kapatıldı dershaneler” dedi. Demir kararı: “AYM’nin dershanelerin kapatılmasını iptal etme kararı ise AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerden sonra güç kaybetmesi sonucu alınmış bir karardır” sözleriyle değerlendirdi.

Mücadelemiz her zaman parasız eğitimden yana olacak Lise-Der üyesi Ece Berfin Karagöz: “AYM ‘nin kararı, dönemin sınavlarla baraj örülmüş Türkiye Eğitim sistemine göre bir karardır. Fakat biz liseliler her zaman parasız eğitimi savunuyor dershanelere ve özel okullara karşı olduğumuzu dile getiriyoruz” dedi. Karagöz, sınav sistemini de eleştirerek dershanelerin bu noktada öğrenciler için önemli olduğunu söyledi. Karagöz: “Tabii en büyük talebimiz ve mücadelemiz her zaman parasız eğitimden yana olacaktır.” dedi.

Liselere kayıtta 18 yaş kalktı

Yeni çıkan karar öncesindeki dönemlerde liselere girişte zorunlu olan ve önemli bir kriter sayılan 18 yaşından küçük olma zorunluluğu kaldırıldı. Artık liseye kayıt yaptırmak için 18 yaşından küçük olmaya gerek yok. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’nın yeni kararına göre ortaokulu veya imam hatip orta okulunu bitiren ve ara vermeden liseye kayıt yaptırmak isteyen öğ-

rencilerde 18 yaşın altında olma zorunluluğu aranmayacak. Bu karar Milli Eğitim Bakanlığı(MEB) tarafından İl Milli Eğitim Müdürlüklerine gönderildi. Kararın, öğrenimine ara vermemesine rağmen, 18 yaşından büyük olduğu için liselere kayıt yaptıramayan bazı öğrencilerin Milli Eğitim Bakanlığı(MEB) ‘na yazılı ve sözlü talepleri üzerine alındığı belirtildi. EĞİTİM

Rotasyon mesajı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere gönderilen cep telefonu mesajında rotasyona girmeleri gerektiği belirtilerek, “Sayın ..................., aynı eğitim kurumundaki çalışma süreniz 15 yıl üzeri olduğundan dolayı gerekli iş ve işlemler için okul idaresine başvurmanız gerekmektedir” denilmesi tepki çekti. Mesaj üzerine okul idareleri ile irtibata geçen öğretmenler, “okul idareleri rotasyon konusunda bilgi sahibi değiller” diyerek mesaja karşı çıktı. Henüz rotasyon kılavuzu ya-

yınlanmadan çekilen bu mesaj tüm öğretmenleri şaşırttı. Yayınlanan Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme yönetmeliği ile yürürlüğe giren rotasyon uygulamasının AKP’li öğretmen sendikası Eğitim-Bir-Sen’in isteğiyle gerçekleştirilmesi de tepki çekmişti. Uygulamaya karşı çıkılmasının nedenlerinden biri de, öğretmenlerin planlarını ve yaşam koşullarını yeniden değerlendirmek zorunda kalarak nereye atanacaklarını son ana kadar bilmeden belirsizlik içerisine girmesi olarak gösteriliyor. EĞİTİM

LYS tercih süresi uzatıldı

Lisans Yerleştirme Sınavı(LYS) için tercih yapma süresi Yüksek Öğretim Kurulu(YÖK)’nca uzatıldı. Sürenin 16 Temmuz 2015 Perşembe Saat 00.00’a kadar tercih yapılabilecek. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)’ndan yapılan açıklamada 14 Temmuz 2015 Salı günü biteceği duyurulan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) tercih yapma süresinin Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) başkanlığına veli ve öğrencilerden gelen talep nedeniyle sürenin uzatıldığı söylendi. Yüksek Öğretim Kurumu

(YÖK) tercih yapacak öğrencilerin tercihlerini daha uzun bir süre içerisinde gercekleştirmeleri için süreyi iki gün yani 14 Temmuz’dan 16 Temmuz gününe kadar uzatıldı. Buna göre Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS-2015) tercih işlemleri 16 Temmuz 2015 saat 24.00’e kadar yapılabilecek. Öğrenciler bu uzatma kararı ile tercihlerini daha rahat ve üzerine düşünerek yapabilecek, aceleye gelmeyen ve içe sinen bir tercih listesi ile hayallerine ulaşmaya çalışacak Eğitim


ESAS MESELE

12

14 Temmuz 2015

fotoğraf:Yaşar Aslan

Suriye’ye girilirse bu anında Türkiye’ye yansır Türkiye’ye yansır

PYD’nin IŞİD’in kalesi olarak görülen Tel Abyad’ı ele geçirmesi ile birlikte Erdoğan sınırda başka bir devlet istemediğini açıkladı. Hemen ardından Suriye’ye savaş açıklamaları yapıldı. Sınırda tampon bölge oluşturmak için silahların taşındığı görüntüleri izlerken, uzun zamandır hem Suriye hem de Kürt sorunu üzerine araştırmalar yapan Gazeteci ve Köşe Yazarı Ruşen Çakır’a mikrofonumuzu uzatıyoruz. IŞİD Kobanê’ye saldırdı ve orada bomba patlattı. Siz bu konuyu nasıl değerRöPORTAJ lendiriyoonur toper sunuz sizce nasıl geldi IŞİD oraya? Bu konuda değişik, farklı farklı açıklamalar var. IŞİD’in birkaç yerden geldiği söyleniyor. Türkiye’den girdiği de söyleniyor ancak Türkiye bunu reddediyor. Burada ilginç olan sınırda yakalanan IŞİD üyelerinden üçünün Kobanê’li çıkmış olması, bu bence çok önemli. IŞİD’in Türkiye’deki ve Irak’taki Kürtlerden de destek bulan bir örgüt olduğunu gösteriyor. Kobanê’ye saldırmaları birçok açıdan önemli. Bir kere IŞİD için çok büyük bir hayal kırıklığı yarattı. IŞİD orada çok büyük bir kuşatma yaptı ama ilk defa bir şeyi başaramadı. Bunun intikamını sürekli almak isteyeceklerdir. Kobanê’ye yapılan saldırı bir intikam saldırısıydı. Yani ‘size rahat vermeyeceğiz’ saldırısıydı. Sembolik bir önemi vardı. Bunu bir ölçüde de başarmış görünüyorlar. Büyük ihtimal hedef şaşırtmak istemiş olabilirler ama şunu kabul etmek lazım; IŞİD çok güçlü, her an her yerde birşeyler yapabilecek güce, altyapıya, insan gücüne ve stratejiye sahip. Bir yerden sonra IŞİD’in nereden nasıl geldiklerinin bir önemi kalmıyor. Bu organizmaların canlı kalmasıyla alakalı yani bunu içerden de yapabilir. Bir yandan PYD ile de savaşıyor ama diğer muhalif gruplarla da savaştığı oluyor. Haseki olayında olduğu gibi rejimle de savaşıyor. Pek rejimle savaştığı olmamıştır ama sonuçta IŞİD orada özellikle Irak merkezinde varlığını korumak ve iki islam devletinde, yani Irak ve Suriye’de var olma iddiasını sürdürmek istiyor. Onun için IŞİD’den her türlü stratejik hamleyi beklemek gerçekçi olur.

hatlarıyla bakarsak. Her seferinde başarılı olamıyorlar ama sonuç olarak güçler dengesini belirlemek anlamında çok etkili olabiliyorlar. Mesela Irak Ordusu’ndan daha çok malzemeye sahipler. Bir yerlerden destek de alıyor olabilirler ama öncelikle Musul’u ele geçirdiklerinde elde ettikleri savaş imkanını Kobanê’de kullandılar zaten. Suriye Ordusu’ndan da mühimmat ele geçirdikleri biliniyor ya da yendikleri diğer muhalif güçlerden de ele geçiriyorlar. Bu arada tabi petrol satıyorlar, bir mali imkanları var. Şimdi Musul ve Irak’ı döndüren bir yapı var. Bir de insanlar bir artı değer katıyor. Yani IŞİD’e sadece savaşmaya değil orada yaşamaya gelen dünyanın dört bir yanında insan var. Bunu hiç yabana atmamak lazım; onlar bir hareketlilik getiriyor örgüte. IŞİD’in çok dinamik bir yapısı var. Yani IŞİD’i diğer ülkelerin maşası olarak görme yaklaşımı hiçbir işe yaramaz. Hepsinin bir doğruluk payı olabilir ama sonuçta IŞİD ve benzeri yapılar için başkalarının kurduğu yönde spekülasyonlar olur. Doğruluk payı olabilir ama biz bunu kanıtlayamayız. Önemli olan bu örgütün kendi ayakları üzerinde nasıl durduğudur. İnsanlar bu örgüte neden katılıyor? Şimdi Türkiye’de yaşayan biri karısını çocuklarını alıp Amerika’da bir örgüt kurulmuş diye gitmez. O örgütte onu çeken bir şey olduğu için gider. El Kaide’nin başlattığı ve belli bir yerden sonra sürdüremediği küresel bir olayı, Irak ve Suriye’de devam ettiren bir yapı söz konusu. Dünyanın dört bir tarafında eskiden El Kaide ile ilişkide olan veya ona eğilim gösteren birçok radikal islamcı yapılanma şimdi IŞİD’e biat ediyor. Yani bu ne anlama geliyor? İlla ki onun talimatıyla bir şeyler yapıyor anlamında değil ama onun çevresine, onun etki alanına giriyor. Dolayısıyla IŞİD’i şunun bunun piyonu olarak görmenin hiçbir katkısı olmaz.

IŞİD’in bu gücü nereden geliyor sizce? IŞİD özellikle sosyal medya kullanımı anlamında çok güçlü. Orada profesyonel yönlerini gösteriyorlar. O anlamda amatörce yapılmış işler değil. Eylemleri, yaptıkları operasyonları ya da yürüttükleri stratejiler de gayet başarılı genel

Tel Abyad orada PYD’nin eline geçti ve Erdoğan “Orada farklı bir devlet istemiyoruz” açıklamasında bulundu. Bunların arasında bir bağlantı var mı sizce? Şimdi Tel Abyad yıllardır IŞİD’in denetimindeydi. IŞİD orayı stratejik bir üs olarak kullandı. Ticaret girişi, eleman girişi gibi

ihtiyaçlarını karşılıyordu, kapıya da bayrağını astı. Türkiye hiçbir zaman buna açık bir rahatsızlık beyan etmedi. Ne zaman ki o bayrağın yerine YPG bayrağı geldi, kıyamet koptu. Ve hatta Sabah Gazetesi “YPG, IŞİD’den daha teklikeli” diye başlık attı. Yani şimdi burada PYD’yi IŞİD’le eşitlemenin de ötesinde bir durum var. Çok kabaca ‘IŞİD zaten kalamaz, birkaç ay sonra başarısızlığa uğrar’ diye düşünüyor ama Kürtler oraya bir şey yerleştirirse o toprağın insanları oldukları için, yani işgalci olmadıkları için o kalır. Dolayısıyla Kürtlerin orada kuracağı bir gecekondu IŞİD’in orada dikeceği bir gökdelenden daha fazla göz korkutuyor. Kürtler başından beri biz bağımsız devlet kurmayacağız diyorlar, zaten Abdullah Öcalan’ın Demokratik Özerlik perspektifi ilk olarak Suriye’de esas olarak hayata geçiyor kantonlarla.. Ama Türkiye bunu yine de çok ciddiye alıyor. Türkiye bunu istemiyor net bir şekilde, orada bu çizginin güçlenmesini istemiyor. Irak KDP’si yani Barzani çizgisindeki yapılar yarışabilse, dengeleyebilse belki bir şeylere razı olur ama bir süredir zaten devre dışı kalmış durumdalar yani PYD’ye karşı rekabet edemediler. PYD onları büyük ölçüde etkisizleştirdi. Böyle bir durumda da Türkiye bunu olabildiğince engellemeye çalışıyor. Ama şöyle bir sorun var PYD-YPG Suriye’de uluslararası koalisyonun yani Amerika Birleşik Devletleri’nin en önemli müttefiki. Bu bütün işleri karıştırıyor. PYD de Türkiye’nin bu kadar sert bir tavır takınmasını istemiyor bir yandan değil mi? Normalde PYD’nin beklediği Türkiye’nin PYD karşıtlığı gibi bir çizgide olmaması. Hatta daha ileri gidip IŞİD karşıtı bir çizgide olması. PYD’ye açık destek vermese bile PYD’yi kayırması, gözetmesini tabii ki istiyor ve bunun da çok normal olduğunu düşünüyor aslında. IŞİD ile Türkiye’nin ne alakası var. Ama PYD ile alakası var. Senin topraklarında bu kadar Kürt yaşarken ve bu insanların gönlü o insanlarlayken, sen onları kendine düşman bellediğin zaman kendi vatandaşını da bir nevi düşman bellemiş oluyorsun. Sonuç olarak bu normal ve olması gereken bir

şey ama Ankara bu noktaya kolay kolay gelemeyecek. Kırmızı çizgilerin pembeleşmesi Irak Kürdistan’ı söz konusu olduğunda yıllar aldı. Özal’la başladı adım adım gelişti. Bunlar öyle bir-iki yılda olabilecek şeyler değil. Ama burada sorun şu: Bu geçiş sürecinde Kürtlerin kazanımlarını kaybetmesine yol açacak hamleler yapar mı Ankara? Herhalde bir şekilde Washington da dolaylı ya da doğrudan devreye giriyor çünkü onun PYD’ye ihtiyacı var Suriye’de. İşler biraz değişiyor, değişmeye başladı ama bu biraz zaman alacağa benziyor. Sınırda bir tampon bölge kurulma hazırlığı var ve TSK ile bir gerilim olduğu söz konusu. Neden Ankara bu kadar aceleci davranıyor sizce? Şimdi Ankara’nın birkaç tane motivasyonu var. IŞİD, Ankara’nın desteklediği muhalif güçleri zayıflatma yolunda çok ciddi adımlar atıyor. Aynı zamanda Ankara’nın desteklediği muhalifler bayağı bir başarı elde ettiler yakın zamanda. Rejime karşı, en son Halep’te olduğu gibi büyük hamleler yapmak istiyorlar. Ankara onları bu anlamda gözetmeyi düşünüyor. Bir de bu hamlelere bağlı olarak yaşanabilecek çok ciddi göç hareketleri olabilir, Halep’ten sonra olabileceği beklentisi var. Bir diğer husus tabi, Kürt koridoru denen husus. Yani şu anda Cezire ile Kobanê bağlandı, Kobanê ile Afrin’in bağlanması durumu söz konusu. Şimdi o aradaki bölgede çok ciddi bir Kürt nüfusunun yaşamadığı söyleniyor. Dolayısıyla bu çok şart olmayabilir Kürtler için. Ama böyle bir beklenti var. Bir uçtan başlayıp Doğu’dan Batı’ya ya da Batı’dan Doğu’ya bütün Türkiye-Suriye sınırı PYD denetimine geçme ihtimali var ve bunu bir risk olarak görüyor Ankara. Dolayısıyla orada asker bulundurmanın muhakkak Kobanê ile Afrin’i bağlanma boyutuyla ilgisi vardır. Yani IŞİD için girersin ama PYD’nin de önünü kesersin. Yani Kürtler net bir şekilde ‘IŞİD bahane, bütün dertleri bizimle’ diyorlar. Onlar da yok biz PYD’yi muhatap alabiliriz ama bizim de beklentilerimiz var şeklinde bir pazarlık kapısı açıyor. PYD’ye karşı medyada ve cumhurbaşkanının dilinde olan hasmane üslubu yumuşatma eğilimi gösteriyor hükümet. Ama

Kürtler güvenmiyor ve haksız değiller. Ancak ben Türkiye’nin Suriye’ye kolay kolay gireceğini düşünmüyorum, çok riskli hele girip de Suriye’deki Kürt kazanımlarının önünü tıkamaya yönelik bir şey yapacağını hiç sanmıyorum. Eğer öyle bir şey yaparsa bu anında Türkiye’ye yansır. 6 – 7 Ekim Kobanê olaylarından çok daha kötü sonuçlarla karşılaşılabilir. Peki sizce seçim sonuçları Türkiye’deki söylemlerin keskinleşmesini arttırmış olabilir mi? Mesela askerin tereddütü olabilir çünkü ortada hükümet yok. Asker AKP’nin tek başına iktidarı fiilen sürerken onun vereceği emirleri yerine getirdiği zaman yarın koalisyon olursa ne olacak. Yani bir şey yapılacaksa bile koalisyonu beklemek ister. Zaten yarınından endişe eden birçok bürokrat şu geçiş döneminde kritik hareketler yapmamaya çalışıyor. Bir de koalisyon olursa Suriye politikalarının hepsi bir ölçüde revize edilecektir. Diyelim ki CHP ile koalisyon yapıldı ve Dışişleri Bakanlığı’nı da CHP aldı. O zaman birçok şey değişmek zorunda kalacaktır. Bir diğer husus seçim sonuçları çok net bir şekilde gösterdi ki artık Kürt’ler sistemin merkezinde. Siz onları daha fazla atamazsınız. Atmaya kalktığınız zaman bunun bedeli çok büyük olur. Kürt hareketi bu seçimde gösterdiği performansla tek kelimeyle olaya damga vurdu bunu yok sayamaz kimse. Bu çok önemli bir realite. Bu realiteyi kabul ederek hareket etmesi lazım. Dolayısıyla 80 milletvekili yüzde

Ruşen Çakır Kimdir? 25 Ocak 1962 Hopa doğumlu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. 1985 yılında Nokta Dergisi’nde gazeteciliğe başladı. Sırasıyla Tempo, Cumhuriyet, Milliyet, CNN Türk ve NTV’de çalıştı. TESEV’de Demokrasi, Sivil Toplum ve İslam Dünyası Programını yönetti. Habertürk’te köşe yazarlığı yapıyor.

13 oyla HDP meclisteyken siz kafanıza göre küstahça bir takım davranışlarda bulunamazsınız. Bunu yapmaya kalkarsanız bu ülke içinde çok ciddi krizlere yol açar. Bazı silah görüntüleri ortaya çıktı ve Ankara’da bu silahları Türkmen’lere gönderdik diye açıklama yaptı bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkmenler meselesi dün Irak’ta bugün de Suriye’de Ankara’nın elini en çok kolaylaştıran unsur olarak biliniyor. Ama Türkmenlerin her iki ülkede de çok etkili bir güç olmadığını biliyoruz. Burada da Türmenlere silah yollamak, Türkmenler temizleniyor ayıklanıyor, Türkmenlerin dönmesine izin veriliyor Arap’ların dönmesine izin verilmiyor gibi şeylerin doğruluk payı var mıdır bilemiyorum. Bunlar olabilir, birtakım uluslararası gözlemciler, medya yerinde de denetleyebilir. Denetlemesi de iyi olur ama Ankara bu konuda güven vermediği için bunlar genelde bir mazaret bir bahane olarak okunuyor. Yani abartılı olarak spekülasyon olarak hatta dezenformasyon olarak görülüyor. Doğru mudur yanlış mıdır bilmiyorum. Ama Ankara’nın şu ana kadar Irak ve şimdi de Suriye konusundaki üslubuna baktığımız zaman bunların Kürtlerin önünü kesmek için geliştirilmiş tezler olduğunu düşünüyor insan. Ama ben hala objektif birtakım gözlemcilerin tezlerini şu ana kadar fark etmedim. Tek tük birtakım yabancı gazatecilerin gözlemleri var ama bunlar tek başına yeterli değil.

Kürtlerin orada kuracağı bir gecekondu IŞİD’in orada dikeceği bir gökdelenden daha fazla göz korkutuyor.


DUNYA

13

14 Temmuz 2015

IŞİD yıkıma, yağmaya, katliama devam ediyor

Dünya Turu

Bangladeş

Ücretsiz kıyafet izdihamı

Terör faaliyeti gösterdiği ülkelerde kültürel mirası harap etmekten geri durmayan IŞİD bu kez gözünü Mısır’da bulunan piramitlere ve Sfenks’e dikti. IŞİD lideri el-Bağdadi; Sfenks, Piramit gibi kültürel mirasları yıkmanın “dini görev” olduğunu söyledi. Öte yandan Kahire’nin merkezindeki İtalyan Konsolosluğu’nun önünde patlama gerçekleşti. bildirildi. Kahire’de İtalyan Erbil’deki İRNA muhabirine Konsolosluğu’na saldırı Mısır ‘da IŞİD’in üstlendi- Mısır’ın başkenti Kahire’nin merke- açıklamada bulunan yerel kayği birbiri ardına düzenle- zindeki İtalyan Konsolosluğu’nun naklar, yemekten zehirlenen 100 nen saldırılardan sonra IŞİD’den önünde patlama gerçekleşti. kadar militanın da hastaneye kalkorkunç bir tehdit daha geldi. Güvenlik güçleri sabah dırıldığını söyledi. Kanlı ögütün lideri Ebu Bekir 6.30’da konsolosluk binası önünYDH’de yer alan habere göre el-Bağdadi’nin Sfenks, Piramit de yaşanan patlamanın bomba Musul’un Vadi Hicr mahallesingibi kültürel mirasları yıkmanın yüklü araçla gerçekleştirilmiş de verilen bir toplu iftarda IŞİD “dini görev” olduğunu söylediği olabileceğini açıkladı. militanlarının yemeklerine zehir aktarıldı. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan katıldığını belirten kaynaklar, halİngiliz Müslüman aktivist açıklamada 1 sivilin yaşamını yi- kın yaptığı katliamlardan dolayı Anjem Choudry “Mısır’da hilafet tirdiği 4 yaralı olduğu duyuruldu. IŞİD’den bu şekilde intikam alyönetimi etkin olduktan sonra ne Mısır’da son dönemde, IŞİD’e mak istediğini söyledi. piramitler, ne sfenks ne de daha bağlılığını açıklayan selefi cihatçı fazla put olacak” dedi. Öte yan- Ensar Beyt el Makdis örgütü kan- IŞİD’in Afganistan-Pakistan dan IŞİD sempatizanı Kuveytli lı saldırılar düzenliyor. Bu saldı- sorumlusu öldürüldü vaiz İbrahim el Kandari geçen yıl rının arkasında da Ensar Beyt el IŞİD’in “Hurasan” olarak adverdiği bir röportajda bu yapıların Makdis’in olabileceğinden şüp- landırılan, Afganistan, Pakistan dini değil kültürel olduğunu bu heleniliyor. bölgesi sorumlusu ve örgütün gerekçeyle yıkılabileceğini söylebölgedeki bir numaralı adamı mişti. 45 IŞİD militanı zehirlenerek öldü olarak bilinen Hafez Sayeed, Örgüt militanları son olarak Musul’daki 45 IŞİD militanı- Afganistan’ın Nangarhar kentinSuriye ‘deki antik kent Palmira’ya nın yemeklerine zehir katılarak de öldürüldü. Sayeed’in öldürülzarar vermişti. öldür üldüğü düğü hava saldırısının Dünya Rıfat çapar

NATO güçleri tarafından dün gerçekleştirildiği ve operasyon sırasında 30 IŞİD militanın daha öldürüldüğü belirtildi. Musul harekatı için önemli açıklama Musul İl Meclisi Başkan Yardımcısı Nurettin Kaplan, Musul operasyonunun sonbahara ertelendiğini açıkladı. Kaplan, “Musul operasyonu sonbahara kaldı. Çünkü merkezi Irak hükümeti her fırsatta Ramadi IŞİD’ten temizlenmeden ‘Musul’a geçiş yok’ diyor. Ramadi’nin kurtarılması için yapılması gereken çok şey varken Musul operasyonu yakın zamanda başlamayacaktır. Ramadi operasyonu sonrası ordunun toparlanması ve ciddi bir plan yapması mutlaka zaman alacaktır. Ayrıca Musul operasyonu sanıldığı gibi kolay olmayacaktır” dedi.

Bangladeş’in başkenti Dakka’da, ücretsiz kıyafet dağıtıldığını öğrenenlerin izdiham yaratması nedeniyle en az 23 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Dakka’nın Mymensingh bölgesinde bir kıyafet bağışı faciaya dönüştü. Ücretsiz kıyafet almak isteyenlerin izdiham yaratması nedeniyle en az 23 kişi yaşamını yitirdi. Yetkililer, onlarca kişinin yaralandığı izdihamda ölü sayısının artmasından endişe ediyor. Bir tütün fabrikasının sahibinin ücretsiz kıyafet dağıtacağını öğrenen yaklaşık 1500 kişi binanın önünde toplandı. İzdiham ise birçok kişinin fabrikanın içine girmeye çalışmasıyla meydana geldi. Olayın ardından polisin, aralarında fabrikanın sahibinin de bulunduğu yedi kişiyi gözaltına aldığı bildirildi. DÜNYA

Romanya

Adı yolsuzluğa karıştı

Londra’da ulaşım işçileri grevde Londra’da 4 farklı demir yolu ve ulaşım sendikası, daha iyi çalışma koşulları ve ücret zammı için 48 saatlik grev başlattı. Demiryolları ve Denizcilik Sendikası (RMT), Ulaşım Çalışanları Sendikası (TSSA), Metro Sürücüleri Sendikası (ASLEF) ve UNITE daha iyi çalışma koşulları ve yapılmayan ücret zamları için 48 saatlik greve çıktı. Yaklaşık 20 bin işçinin katıldığı grev nedeniyle şehirde tren ve metro seferleri yapılmadı. Konuyla ilgili Evrensel’e konuşan RMT Genel Sekreter Yardımcısı Steve Hedley, şehirde iki farklı grev olduğunu

söyledi. İlk grevin First Great Western Grevi olduğunu belirten Hedley, bu grevin 48 saat süreceğine dikkat çekti. Hedley bu grevin işten çıkarmalar ve yapılmayan maaş zamları ile ilgili olduğunu kaydetti. İkinci grevin ise Londra Metrosu’nda olduğunu anlatan Hedley, metronun 24 saat boyunca hizmete açılmak istendiği belirtti. Bu durumun çalışanların maaşına yansıtılmak istenmediğini kaydeden Hedley, dün açıklanan İngiltere bütçesine de değindi. Hedley, “İşçi sınıfına saldırı, zenginlere vergi indirimidir. Diğer sendikacılarla yan yana buna karşı duracağız. Mücadelede de ön planda olacağız.” dedi. DÜNYA

Meksika

Uyuşturucu baronu firarda

Srebrenitsa anmasında Başbakan’a protesto Srebrenitsa Katliamı’nın 20’nci yıldönümü anmasına katılan Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vuciç, taşlı ve şişeli saldırıya uğradı. Polis protestocuları gözaltına aldı. 1995’de Bosna savaşı sırasında Ratko Mladiç komutasındaki Sırp ordusunun Srebrenitsa’da öldürdüğü 8 binden fazla Müslüman, katliamın yıldönümünde Potoçari Mezarlığı’nda anıldı. Ancak Reuters’ın haberine göre sabah saatlerinde ıslık ve tepkilerle

Yaklaşık iki yıldır başbakanlık görevini yürüten Victor Ponta’nın adı, 2 milyon Euro yolsuzluktan yargılanan eski bakan Dan Şova’nın dosyasında geçiyor. 2007-2008 yıllarında avukat olarak çalışan Victor Ponta, yakın arkadaşı Dan Şova’dan usulsüz olarak 40 bin Euro ve lüks bir araç almakla suçlanıyor. Yolsuzluklarla Mücadele Kurumu (DNA) tarafından yaklaşık bir ay önce açılan cezai soruşturma nedeniyle Başbakan Viktor Ponta bugün parti başkanlığından ayrılacağını açıkladı. Başbakan Ponta facebook hesabından yaptığı açıklamada, “Kanun önünde masum olduğum kanıtlanan kadar partide hiçbir göreve aday olmayacağım. Partimin bir üyesi olarak kalmaya ve Başbakanlık görevime devam edeceğim” ifadelerini yer verdi. DÜNYA

karşılanan Sırp Başbakan Vuciç, anma töreni sırasında da taş ve şişelerin hedefi oldu. Boşnak güvenlik güçleri mezarlıktaki protestocuları yatıştırmaya çalışırken Vuciç alandan güçlükle uzaklaştırıldı. Olay sonrasıda Boşnak polisi protestocuları gözaltına alırken eşine ait kemikleri gömmeye gelen Hamida Dzanovic, Vucic’e “Şu binlerce mezara bak. Hala bunun bir soykırım olmadığını söylemekten utanmıyor musun?” diye tepki gösterdi. DÜNYA

Meksikalı uyuşturucu çetesi lideri Joaquin ‘El Chapo’ (bücür) Guzman, yine hapishaneden kaçtı. Bir önceki kaçışı 8 yıl süren Guzman, bu sefer hapishanede 1,5 yıl tutulabildi. Yetkililer, Guzman’ın kaçışının Mexico City yakınındaki Altiplano cezaevinde, hücresi kontrol edilince farkedildiğini söylüyorlar. Bir arama işlemi başlatıldı ve yakındaki Toluca havaalanında uçuşlar askıya alındı. Guzman ABD’ye büyük miktarlarda uyuşturucu sokan Sinaloa kartelinin lideri.2014 yılında yeniden yakalanması Meksika hükümeti için bir zafer olarak nitelendirilmişti. Yaklaşık 1 milyar dolar mal varlığıyla Forbes dergisinin ‘dünyanın en zenginleri listesine’ giren Guzman, 10 yıldan uzun bir süre adaletten kaçtı. DÜNYA


YAKLASIMLAR

14

14 Temmuz 2015

Ekolojik Kobanê – bir düşün katli... Timur Danış yazdı

Tam da şiirdeki adamdı; ‘’Nasıl bu kör öfkeyle güzellik cenge girer. Çabasında en fazla bir çiçek gücü varken.’’ Rıfat abiyi katledenler, ekolojik Kobanê’nin yeniden inşası düşünü öldürdüler.

Rıfat abiye telefon ettim. Yanıt alamadım. KOBANE’NİN YENİDEN İNŞASI 21 Martta, Diyarbakır’da, EKOLOJİK KOBANE – KOBANE’NİN YENİDEN İNŞASI TOPLANTISI’nda Suruç’a çağrı aldım. Kobane’ye geçmem bile mümkündü. Toplantıda, Kobane’den gelen çağrı hakimdi; Kobane’de, kurtarılmış, özgürleştirilmiş alanda ekolojik, toplumsal bir yaşam kuracaklardı. Kerpiçten elde edilen Alker malzemesi ile üretilen ev tanıtımı ilginçti. Yerdeniz Kollektifi’nin sunduğu Earthship projesi savruktu. Kobane’nin inşası için çağrı yapan, Dış İşleri Bakanı İdris Nassan’a, bir hurma, bir bostan rozeti ve kabak tohumu verip ‘‘Lütfen bu rozeti siz

takın, hurmayı Kobane’de gördüğünüz ilk çocuğa verin, tohumları da toprağınıza ekin.’’ Nassan’ın yanıtı umut doluydu; Kobane’ye vardığında tohumları ekeceğini söyledi ve ‘’Kabaklar büyüyünce birlikte yiyelim.’’ dedi. Nassan’ın davetinin ardından, Mardin’den gelen bir katılımcı bana domates tohumları verdi. Doğal tohumları Kobane’ye ekmemi istedi. Diyarbakır’dan umutla ayrıldım. Suruç’da Suriye’den gelen göçmenlerin kamplarını gezdim. Kobane’ye geçişin zaman alacağını öğrenince Küllüce’deki çadır kentte, bostan kurmaya karar verdik. Gönüllülerden Bedri arkadaş ve Kobane’li çocuklar çabucak toprağı temizleyip, çapalarla kanallar açtılar, domates, biber, soğan, kabak ektiler, halay çektiler. YOKSULLUK HALKIN ZENGİNLİĞİ olmuştu.

Rıfat abi tohum istediği. Suruç’a gidip, Kobane’ye Rıfat abiye tohum ulaştırdım. Rıfat abinin çağrısı tüm ekolojik söylemin ifadesiydi. Küllüce’de ve Suruç’da gördüğüm göçmenler de umudumu arttırıyordu, onların geride bıraktıkları hayatları da zaten ekoloji ile uyumluydu. Suruç kamplarında Kobaneliler’in geri dönüşü için olanaklar seferber edilmişti ve dönüş başlamıştı. Rıfat abinin ektiği tohumlar, Kobane’de yeni ekolojik hayatın habercisiydi. Kobaneliler evlerine geri dönecek, biz de onlarla ekolojik bir hayatın kuruluşuna tanık olacaktık. Öte yandan umut ve endişe iç içeydi. Türkiye’de genel seçim olmuş, demokrasi kazanım sağlamıştı. Yeni Kobane deneyi şiddete, saldırıya açıktı. 25 Haziran’da IŞİD Kobane’ye

saldırdı. 233 kişi öldürüldü. Rıfat abinin telefonu cevap vermiyordu. Rıfat abinin Kobane’de öldürüldüğü haberini ertesi gün öğrendim. Şimdi Suruç’da bostan yaptığımız çocukların resimlerine bakıp derin bir endişe duyuyorum. Şirin, abisi, arkadaşları... Ya Kobane’ye döndülerse! Rıfat abiyi ne yazık ki, kaybettikten sonra tanıdım. Batıdaki yaşantısını bırakıp, Suruç yakınlarında bir kütüphane kurmuş, savaşa katılmış ve ekolojik toplumu her fırsatta dillendirmişti. Tam da şiirdeki adamdı; *‘’Nasıl bu kör öfkeyle güzellik cenge girer. Çabasında en fazla bir çiçek gücü varken.’’ Rıfat abiyi katledenler, ekolojik Kobane’nin yeniden inşası düşünü öldürdüler. Rıfat abiden sonra, Kobane’den ilk tohum çağrısı gelene kadar, ekoloji mücadelesi dilsiz şimdi. *W.SHAKESPEARE

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Aydın Engin Cumhuriyet

Engin; derelerine, yaylalarına sahip çıkan halkın mücadelesini anlatıyor: “Ama yine sert kayaya çarptılar. Bu kez kayanın adı Rabia Nine. Hani devletin zorba gücü jandarma komando birliğinin karşısına değneği ile dikilip, “Vali de neymiş, devlet de neymiş, ben halkım halk” diye kükreyen Rabia Nine. Ey jandarma birliğinin komutanı, ey Rize valisi, ey bir ayağı çukurda hükümetin bakanı, bakmayanı, başbakanı, ey “İnşaat ya Resullulah” diyen zat deyin hele, bi deyin bakalım: - Rabia Nine terörist mi, komünist mi? Cevabınız hangisi olursa olsun işiniz zor, çoooook zor. Kendi düşen ağlamaz. Rabia Nine(ler) kayasına çarpmayacaktınız..

Kötü

Ahmet Kekeç Star

Kekeç, AKP dışındaki tüm örgütlenmelere düşmanlık yapmakla kalmıyor, barışı dilinden düşürmeyenleri savaş çığırtkanlığı yapmakla suçluyor: “Erdoğan nefretinin motive ettiği bu unsurlar, PKK’ya silah bırakmaması konusunda, neredeyse açık telkinde bulunuyorlar.”Hemen “Silah bırakmayın... Ne karşılığı silah bırakacaksınız ki? Bakın Öcalan da sizi sattı” çağrısını hatırlayalım. (Bir liberal, dağ bayır dolaşıp, örgüte bu telkinde bulunuyordu.) Bir başka liberal de şunları söylüyordu: “Kobani direnişiyle bütün dünyanın hayranlığını kazandınız. Erdoğan’la dar çerçeveli bir barış size bir şey kazandırmaz. Daha büyüğüne talip olun, bağımsız devlet kurun.” Bu unsurlara, “Oyum HDP’ye” diyen sosyalistlerle, Kandil’le temas arayan “paralel” örgütü de dahil edebilirsiniz.”

Çirkin

Rasim Ozan Kütahyalı Sabah

Kütahyalı, Erdoğan’ın bile ağzına almaya artık cesaret edemediği başkanlığı, korkmayın diktatörlüğe dönüşmez diyerek savunmaya çalışıyor: “Peki, şöyle bir soru soralım: Nazizm, Faşizm, Bolşevizm, yani Hitler, Mussolini ve Lenin hangi politik sistemler vasıtasıyla diktatörlük inşa etti? Cevap: Hepsi parlamenter sistemler sayesinde. Başkanlık sisteminin neden diktatörlüğe daha kapalı bir sistem olduğuna biraz değinelim. Diktatörlüğe en müsait ortam, devletin üç temel kuvvetinin (Yasama, yürütme ve yargı) aynı elde bulundurulmasıdır. En eski despotluklardan, en son faşist ve sosyalist diktalara kadar, yaygın rastlanan pratik şudur: Diktatör, bu üç kuvveti de bünyesinde toplar.”

Devlet kim? Kaan Özbek yazdı

“Gelir dağılımında eşitlik sağlayamayan, sağlık ve eğitim gibi sorunları çözemeyen, işsizlik ordusunu büyüten midir devlet?” sorusuna Şok Gazetesi’nde yayınlanan yazısı ile açıklık getiriyor. Havva Ana’nın başkaldırısı, pek çok konuyu tartıştırıyor.

‘DEVLET de kim?’ diye soruyor Havva nine torunlarına bırakacağı en kıymetli mirası yeşili, doğayı bırakmak için direnirken. ‘Ve biz halkız!’ diye de ekliyor. Halk ve devlet… Birbirine yabancılaştırılan iki kavram… Sahi söylesenize devlet kim? Devlet, hükümetler eliyle halkına yabancılaştırılan üst aygıt. Birkaç soruda ve cevapta arayalım bu üst sorunun makul cevabını. Gelir dağılımında eşitlik sağlayamayan, sağlık ve eğitim gibi ana sorunları çözemeyen, işsizlik ordusunu gün be gün büyüten midir devlet? Gezi direnişinden bu yana devlet;

bunların hiçbirini çözemeyen ama, vatandaşına su sıkan, kurşun atan, yeşilini-doğasını yok eden bir imaj çiziyor halkın gözünde. Daha da saflaştırırsak hükümet=devlet, polis=devlet, jandarma=devlet algıları baskın geliyor. Başkaca tanımlamalar da var elbet. Ama bu kadarı bile kafidir. Devleti 13 yıldır yönetenler ve önümüzdeki günlerde yönetmeye talip olacakların halkın zihninde oluşan bu algıları gidermesi şart. Ama buna dair bir dertleri olacak mı hep birlikte göreceğiz. Lenin’e göre, “Bir sınıfın, bir baş-

ka sınıfı baskı altına almasını sağlayan mekanizmadır” devlet.

elif karan

Bunun aksini iddia edecek pek çok teori var elbet. Ama bugünün Türkiye’sine bakacak olursanız, aksini ifade edecek bütün teoriler saf dışıdır. Çünkü devlet bugün halk için değil, her adımını sermayenin menfaatleri atmaktadır.

günlüğü

V for Vildan teyze, sapanlı teyze derken Havva ana da hem mücadelenin hem twiterın kısa sürede fenomenleri arasına girdi. Deniz Gezmiş @denizenazir Rivayet odur ki, bütün insanların anasıdır #HavvaAna. berna lacin @bernalacin35 Bak sen şu anarşike! Paralel gezici Doya doya öpmeli ellerini #HavvaAna Ercan Gün @ercangun1 Kimdir devlet yav?.. “Devlet bizim sayemizde devlettir.” Kırmızı kitap tapıcılarına ithaf olunur... Serhan Elçi @SerXan #havvaana gözünden sakındığı yaylalalarının #devlet tarafından talan edilmesine direniyor. Emre OĞUZ @oemre Son devlet bükücü #HavvaAna #YesilYolaDurDe Emek Erez @EmekErez Neolitik dönemin iki kaybedeni, kadın ve doğa, birbirlerine sahip çıkmaları hiç şaşılası değil #HavvaAna


KULTUR-SANAT

15

14 Temmuz 2015

FALLİNG DOWN/SONUN BAŞLANGIcı (1993) Yönetmen: JOEL SHCUMACHER Oyuncular: ROBERT DUVALL,BARBARA HERSHEY,MİCHAEL DOUGLAS,FREDERİ FORREST Tür: AKSİYON,DRAM,GERİLİM,SUÇ

Arapların Sean Connery’si öldü

“Küçükken çok şişmandım. Ne bulursam yerdim. Annem sonunda beni İngiliz yatılı okuluna verdi, çünkü en kötü yemeklerin orada çıktığına inanıyordu. Düşünsenize, küçükken şişman olmasaydım bir Hollywood yıldızı olamayacaktım” diye anlatır kendini Ömer Şerif. Ünlü oyuncu, Arabistanlı Lawrence, kayan yıldızlar arasında yer alarak hayata gözlerini yumdu. kültür - sanat didem arıkan

Ömer Şerif, 10 Nisan 1932 tarihinde Mısır’ın İskenderiye şehrinde doğdu. Asıl adı Michel Demitri Chalhoub oalan sanatçı sinemaya 1953 yılında “Sira-Fi al-Wadi” adlı Mısır filmi ile başladı. Lübnan’dan göç eden Hıristiyan bir ailenin oğludur. Mısırlı oyuncu Faten Hamama ile kısa süren evliliği sırasında din değiştirip Müslüman oldu. 1953’te sinemaya başladı, sanat çevrelerinde tanındığı ilk filmi, Tunus’ta çekilen Fransız yapımı Goha (1957) oldu. 1960’ların başında Avrupa’ya geçerek İngilizce ve Fransızca yapımlardaki rolleriyle yaygın bir ün kazandı.Ardından Arabistanlı Lawrence ve Doktor Jivago gibi büyük Hollywood yapımlarında rol aldı. Her ne kadar, Arabistanlı Lawrence’daki oyuncu-

luğunu beğenmese de, bu film ona, Arap şehrinde Arap gibi mi olmak Altın Küre’de En İyi Erkek Oyuncu istiyorsun? ödülünü kazandırdı. Lawrence: “Hayır! İsteseydim, üzerinizdeki en pis kıyafeti giyerArabistanlı Lawrence filmi dim...” ile gelen ün 1962 yapımı Arabistanlı Lawrence Bir başyapıt: Dr.Jivago filminde Şerif Ali’yi canlandıran 1965 ABD yapımı dramatik dönem usta oyuncu bu film ile henüz 30 filmidir. Üç buçuk saat uzunluğunyaşında uluslar arası bir üne kavuştu. daki bu uzun soluklu tarihi filmin T. E. Lawrence’ın hayatını anlatan özgün adı Doctor Zhivago dur. RoArabistanlı Lawrence Oscar ödül- bert Bolt’un, senaryosunu Nobel lü bir yapımdır.Filme konu olan, ödüllü Rus yazar Boris Pasternak’ın Yarbay Thomas Edward Lawrence; 1957’de yazdığı aynı adlı romaBritanyalı arkeolog, askeri stratejist, nından uyarlayıp yazdığı bu epik casus ve yazar.1916 - 1918 yılların- filmin yönetmeni David Lean’dir. da Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Filmin Türkiye’de gösterimi yürütülen Arap Ayaklanmasında, 1962’de yasaklanmıştır. Türkiye’de Birleşik Krallık irtibat subayı olarak ilk kez 1990 yılında özel tv kanalı aldığı görev nedeniyle Arabistanlı olan Star TV Türkçe dublajlı olarak Lawrence olarak tanınmıştır. yayınlamıştır. Film aldığı sayısız ödülün yanı “Doktor Jivago”, Rusya’da 1917 sıra, şu Arap düşmanı repliği ile de Bolşevik ihtilali ve hemen sonrahafızalara kazınmıştır.” Lawrence bir sında patlak veren Rus İç Savaşı

(1917-1922) sırasında, aynı zamanda bir şair de olan doktor Yuri Jivago (Ömer Şerif )’nun devrimin liderlerinden birinin karısına aşık olması ile yaşadığı zorlukları anlatan çok kapsamlı, romantik ve destansı bir filmdir. Olaylar ihtilalın hemen öncesinde başlar ve filmin arka fonunda tüm ihtilal süreci gözler önüne serilir. Film Ömer Şerif ’e altın küre ödülünü kazandırmıştır. Filmden ilginç bir not: Filmin Rusya’da gösterimi 1994 yılına kadar yasaklanmıştı. Ancak bu tarihten sonra gösterilebilmiştir. Roman ise 1987 yılına kadar yasaktı. O tarihten sonra basılabilmiştir. Arabistanlı Lawrence,Dr. Jivago,Funny Girl…Bunlar çok iyi filmler ama başrollerinde Ömer Şerif olmasaydı sever miydik acaba? Hiç sanmıyorum.

Antik kentin caddeleri gün yüzüne çıkacak

Mersin’deki Soli Pompeipolis Antik Kenti’nde bu yılki kazı çalışmaları gelecek hafta başlayacak. M.Ö 1. ve M.S 1. yüzyıllarda aktif bir liman olduğu ortaya çıkan Mersin’deki Soli Pompeipolis Antik Kenti’nde gelecek hafta başlayacak kazıda, Roma dönemine ait sütunlu caddenin devamının ortaya çıkarılması hedefleniyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Müzecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Remzi Yağcı, AA muhabirine, Mezitli ilçesindeki Soli Pompeipolis Antik Kenti’nde, ilk kazı çalışmasının Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından 1999’da başlatıldığını, geçen sürede önemli bulgulara

ulaşıldığını söyledi. Geçen yıl yapılan kazıda, antik kentin, M.Ö 1. ve M.S 1. yüzyıllarda çok aktif bir liman olduğunun ortaya çıkarıldığını anımsatan Yağcı, 2013’deki çalışmada da sütunlu cadde ve Roma dükkanlarının mimari bütünlük içerisinde açığa çıktığını ifade etti. Kazılarda, sütunlu cadde bölgesi ve Roma dükkanlarındaki restorasyonlara yoğunlaşılacağını ifade eden Yağcı, “Ekibin çoğunluğuyla sütunlu caddede çalışacağız. Amacımız sütunlu caddenin restore edilen kısmının devamını getirebilmek” dedi. KÜLTÜR-SANAT

Trafik tıkanmış. Terör şehri donatmış.Büyük şehirde hayat, herkesi çileden çıkarabilir. Fakat Bill Foster çileden çıkmıştan da öte. Sıcak bir yaz gününde, tıkanmış bir trafikte, fırın gibi sıcak arabasında evine gitmeye çalışan sıradan bir adam, arabasını trafiğin ortasında bırakıp, kentin içine dalarak vahşet saçmaya başlar. Oscar ödüllü Michael Douglas günlük yaşamın korkularıyla tüm dünyaya savaş açan Foster rolünde.Foster ırkçı değildir ama Koreli bakkalın İngilizce konuşmaması canını sıkar. O bir servet düşmanı değildir ama yeşil alanların piknik yapmak isteyen aileler yerine golf oynayan ihtiyarlara ayrılması canını sıkar,özellikle de hamburger yemek için gittiği restoranda menüdeki hamburgerin boyutu ile gerçekteki hamburgerin boyutu arasında fark olması ve buna tepkisi filmdeki çarpıcı ve eğlenceli sahnelerden bir kaçı. Bu film bir sistem eleştirisi mi?Sistem dışında kalanların durumunun yok sayılması anlamında belki. truman show(1998) Yönetmen: peter weir Oyuncular: jimm carrey,laura linney,Natascha Mcelhone Tür: Dram,Komedi,bilim kurgu

Jim Carrey’nin canlandırdığı Truman Burbank’ın hayatı doğduğu günden beri televizyonda yayınlanmaktadır. Otuz yıldır, dünyadaki en uzun ömürlü reality show’un başrol oyuncusudur.Ve Truman bunu bilmez; kameralar yaşadığı adanın, işinin ve evinin hemen her yerine özenle yerleştirilmiş gizli kameralardır, karısı, ailesi ve arkadaşları olarak bildiği insanlar aktörlerdir.Film, sistemin insanlara dayattığı bir yaşam ve bu yaşamda mutlu olmasa bile uyum sağlamak zorunda bırakılmış ve bir nevi aktörmüş gibi rol yapan günümüz insanı anlatmaktadır. Sabah 9 akşam 5 iş,evlilik,sene sonu tatil planları ve daha çok tüketim. american beauty (1999) Yönetmen: sam mendes oyuncular: kevin spacey, mena suvari,annetta bening,west besley Tür: dram

Amerikan Rüyası’nın en büyük taşlamalarından biri olan filmde orta sınıf bir Amerikan ailesinin içinde bulunduğu çöküntü ve dağılmayı anlatılıyor.Amerikanvari yaşamın aksayan yönlerine, saçma taraflarına, dışarıda çok güzel görünürken içeride farklı olana gönderme yapan ironik bir seçim “Amerikan Güzeli”. Kapitalizmin insanlara dayattığı ve insanlarında bu sisteme direnmek yerine bu sistemi benimsemesi,kabul etmesi ama bu durumun saçmalığının da farkında olan birkaç karakter.Ve film sonunda bize şu can alıcı soruyu sormaya itiyor; “ Ne istiyorum?”

HAFTANIN AJANDASI Birdman Cahilliği

Kemanın asi kızı !

Magnum - Kontak Baskılar

Birdman Cahilliği;bir kara mizah ve dram filmi. Filmin yönetmenliğini Alejandro González Iñárritu üstlenmiştir.Unutulmuş bir süper kahramanın tekrar ünlü olma çabaları. Filmi, Enka Kültür Sanat’ta 15 Temmuz 2015 ,Saat: 21:15 ‘de izleyebilirsiniz.

Dünyanın en popüler keman virtüözü Lindsey Stirling, uzun yıllar süren bir bekleyişten sonra ilk kez İstanbul’da! Bu muhteşem şovu , Zorlu Center-Türkcell Sahnesi’nde izlemeye davet ediyoruz. Lindsey Stirling’i 14 Temmuz tarihinde saat 21:00 ‘de Zorlu Center’da izleyebilirsiniz.

Baskılar’ sergisi, ikon olmuş birçok fotoğrafı öyküleriyle birlikte görme imkânı sağlıyor. Sergide, 80 yıllık bir dönemin görsel tarihine ait fotoğraflar, öncesi ve sonrasıyla bir araya geliyor. Sergiyi 26 Şubat-02 Ağustos 2015 tarihleri arasında İstanbul Modern’de ziyaret edebilirsiniz.

ww


Kafasız kamlumbağa Kırşehir’de bir grup genç, 4 aylık kafası olmayan bir kaplumbağa buldu.Gördükleri karşısında şaşkınlık yaşayan gençler yavru kaplumbağayı veteriner hekime

götürdüklerini, veterinerinde gördükleri karşısında şaşkınlık yaşadığını belirtti. Kaplumbağa özel bir fanus içerisinde incelenmek üzere gönderildi. toplum

Şiddete meyyalim vallahi hassasiyetten

Geçtiğimiz günlerin traji komik olaylarından biri de Ülkücü bir grubun gördüğü her çekik gözlü turiste saldırması oldu. Bu olayların üzerine MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklaması da olayın daha da traji komik bir hale gelmesine sebep oldu.

Fikri ne ise...

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir basın toplantısında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) seçim dönemindeki yayınları sebebiyle verdiği cezalarla ilgili konuşarak RTÜK kararlarını kınadı. Seçim döneminde aralarında A Haber’in de olduğu çok sayıda kanala ceza kesildiğinin hatırlatılmasın üzerine Davutoğlu, ilkesel olarak bütün bu yasaklara karşı olduğunu söyledi. Basın özgürlüğü konusundaki hassasiyetlerini dile getiren Davutoğlu “Haber alma özgürlüğü açısından doğru değil” diye ilginç bir cümle kurdu. Ve basın özgürlüğünün en çok kendi hükümeti döneminde ihlal edildiğinin farkında olmayarak konuşmasını sürdürdü.toplum

18SORU EBRAR TOPÇU eskişehir - öğrenci

Yeni Şafak gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan Ahmet Davutoğlu’na hükümeti kurma yetkisi vermesine dair haberinde komik bir hataya imza attı.Haberde, “63. Hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan alan Başbakan Erdoğan, koalisyon turlarına önümüzdeki hafta başlayacak” dendi.

toplum birsen kaplanseren

“Çin’in Uygur Türklerine zulmü” gerekçesiyle yapılan ve bazı yerlerde Çin lokantalarına ve ‘çekik gözlü’ turistlere saldırılara dönüşen gösteriler dur durak bilmezken MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin verdiği bir röportajda söyledikleri ise durumun saçmalığını özetler nitelikteydi. Devlet Bahçeli Çin lokantasına saldırı için, “Bozkurt işareti ile Heavy Metal işareti birbirine çok benziyor. Küçük bir farklılık var arada. Lokantadaki bir kişiyle bizim ne alakamız var?” dedi. Çin’li sanıp Kore’li turiste saldıranlar için ise, Bunlar genç çocuklar. Birisi sürükler, bunlar da arkasından gidebilir. Hem Koreli ile Çinliyi ayırt edecek özellik nedir? Çekik göz... Baktı ki ikisi de çekik göz... Fark eder mi efendim? dedi. Hiç bir şey göründüğü gibi değildir Neresinden tutarsanız tutun traji komik olmaya mahkum olan bu olay-

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Mesafeli 3. Mutluluk nedir? Her şeyden keyif alabilmek 4. Mutsuzluk nedir? Hayatı fazla ciddiye almak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Unutkanlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalancılık 7. En sevmediğiniz şey? Yersiz yargılanmak 8. En sevmediğiniz kişiler? Bencil ve kandi doğrularını dayatanlar 9. En sevdiğiniz iş? Film izlemek 10. En sevdiğiniz şair? Cemal Süreyya 11. En sevdiğiniz yazar? Gabriel Garcia Marquez 12. Kahramanınız? 13. Kadın kahramanınız? 14. En sevdiğiniz çiçek? Kiraz çiçeği 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Zeytinyağlı enginar 17. En sevdiğiniz düstur? Hiçbir şeyden pişman olma 18. En sevdiğiniz söz? Bilmemek mutluluktur

lar, Devlet Bahçeli’nin olaylara ilişkin getirdiği yorumlar ile daha da büyük bir komedinin varlığını kanıtlamış oldu. Saldırıları meşru göstermesine mi yanmalı, yoksa Koreli ve Çinliyi ayrıt edebilmenin mümkün olmadığını söylemesine mi yanmalı bilinmez. Bir de arada söylediği bir şey daha var ki o da asla kaynamamalı neymiş Heavy Metal işareti ile Bozkurt işareti benziyormuş yani bunu Heavy Metalciler de yapmış olabilirmiş. Yani olay Devlet Bahçeli için çok basit, bir cümle ile özetlemek gerekirse hiç bir şey göründüğü gibi değil. Yani efendim her olayı ülkücülerin üzerine yüklemek de haksızlık olmuyor mu canım. Gayet, lokantaya saldıranlar Heavy Metalciler olabilir. Nasıl olsa Bozkurt işareti ile Heavy Metalcilerin işereti aynı gibi sonuçta. İşte tam bu noktada tekrar söylemeli Devlet Bahçeli burada oldukça felsefi bir gönderme yapıyor

tekrar edelim “hiç bir şey göründüğü gibi değil”. Hassasiyetleri anlamak üzerine Bu felsefi göndermeyi bir yere büyük puntolarla yazdıktan sonra demeliyiz ki, evet Devlet Bahçeli’nin dediğini anlıyoruz ülkücü gençlik gerçekten çok hassas. Herkesi ülkücü gençliğin hassasiyetlerini anlamaya davet etmeli.Hem arada iki cam çerçeve indirip, zaten Çinli mi yoksa başka bir memleketten mi olduğu hepsi çekik gözlü olduğu için anlaşılmyan turistleri biraz dövmekten ne çıkar canım. Efendim bunların hepsi fazla hassasiyetten oluyor. Olayları eleştirmeden önce insanların hassasiyetlerini bir düşünmek gerek. O yüzden, yine böyle olaylar olunca Devlet Bahçeli’nin o müthiş göndermeleri kulaklarımızda çınlasın. Unutmayalım, bunlar hassas çocuklar ve unutmayalım Heavy Metal işareti ile Bozkurt işareti çok benziyor.

Gizmo bebek İngiltere’de hamile bir kadın, ultrasonda Gremlinler filminden Gizmo karakterine benzer bir figür görünce bebeğinin adını Gizmo koymaya karar verdi. Jayne Siner, ultrasonda Gizmo karakterine benzer bir figür görünce büyük şaşkınlık yaşadı. Siner, olayın ardından bebeğine Gizmo adını vermeye karar verdi.

Erdoğan dedi Küba’ya mescit yapıldı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014 Kasımı’ndaki ziyaretinde bir caminin açılmasının yakışacağını iddia ettiği Küba’nın başkenti Havana’da Müslümanların Ramazan ayında ibadetlerini yerine getirmeleri için bir mescit açıldı. Türkiye Diyanet Vakfının Genel Müdürü İsmail Pa-

Halkım ben halk

lakoğlu, mescidin Küba’ya yapılacak olan cami tamamlanana kadar açık olacağını açıkladı. Küba’nın, Havana kentinde tarihi bir mekanı mescit için tahsis ettiğini belirten Palakoğlu, ramazan ayında buradaki Müslümanların ilk kez bir mekanda teravih ve cuma namazlarını kılabildiklerini söyledi. toplum

200 yıllık kapı Ailesiyle memleketi Malatya’dan dört aylıkken taşınan 54 yaşındaki iş adamı, doğduğu evin 200 yıllık kapısını fabrikasındaki makam odasına taktırdı. Kayapa Sanayi Bölgesi’nde bir ahşap imalat firmasının sahibi Yalçın Toy, fabrikanın üretim bölümünü gören pencereye açılan kapıdan çalışanlarını izliyor.

Sivas Hobbit Köyü Sivas Belediyesi, ‘Yüzüklerin Efendisi’ ve ’Hobbit’ serisi filmlerdeki ’Hobbit’ karakterlerinin yaşadığı evlerden esinlenerek Paşabahçe Piknik ve Mesire Alanı’na yamaç evleri yaptı. Hobbit karakterlerinin yaşadığı küçük tepeler içine gömülen evlerden esinlenen Sivas Belediyesi, kent merkezine 5 kilometre uzaklıkta bulunan Paşabahçe Piknik ve Mesire Alanı’na benzeri evler inşa etti. Toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.