190

Page 1

%13 oy muhalif akımlar için ilaçtır

Gezi’de harekete geçmiş bütün insanlar aynı zamanda HDP’nin %13’e ulaşmasını sağlayan insanlardır. Ne Gezi’deki hareketlilik uzaya gitti, ne de %13 uzaydan geldi. Zaten bugün Batı tarafında o masalarda, o sandıkların başında, o bütün sayım yapan merkezlerin etrafında kimler nöbet tutuyor diye baktığımızda onlar tam tamına Gezi Direnişi’nin içinde yer almış insan profilidir.

Devrimciler, Marksistler sadece bir takım şeyleri anlatan insanlar değillerdir, o anlattıkları somut olumsuz şeylere karşı mücadele ederler. Onun tezahürü de hükümetlerdir, merkezi otoritedir, çardır, kraldır, kendisini başkan ilan etmeye çalışandır, en antidemokratik başkanlık uygulamalarını hayata geçirmeye çalışandır ya da Tayyip Erdoğan’da olduğu gibi diktatörlük hevesinde olandır.

Bundan sonra muhalifler %13 oy almış olmasıyla kendisine güveneceklerdir. Hiç oy almamış olmalarının üstünü kapatan konuşmalar yapmayacaklardır. Diyeceklerdir ki: “Hayır! %13 oy aldık ve hatta bu mücadelede AKP’nin oyunu azalttık, AKP’yi gerilettik, AKP’yi tek başına iktidar olamaz hale getirdik, Tayyip Erdoğan’ı da başkan yaptırmadık”...

Esas Mesele’de bu hafta: HDP’ye artı 1 oy için dayanışma çağrısı imzacılarından ve Emekçi Hareket Partisi Siyasi Büro üyesi Hakan Öztürk ile konuştuk. esas mesele 13

Güzel günlerin habercisi...

9 Haziran 2015 Salı Sayı: 190 l

1 TL www.yarinhaber.net

l

l

Barajın aşılması halkın zaferi )

erdogan'ı baskan ‘ Ne yaptırmadık

7 Haziran genel seçim sonuçları açıklandı. Seçimden HDP, CHP ve MHP oylarını yükselterek ayrılırken sonuç AKP için hiç de iyi olmadı. Halkın seferber olduğu, oy kullanma oranlarının %90’ları aştığı seçimlerde halk tercihinin başkanlık sistemi olmadığını barajları aşarak gösterdi. Seçimin galibi HDP oldu. Başkanlığa geçit yok Erdoğan, 400 vekil seçtirip, anayasa değişikliği ile başkanlık sistemini getireceğini iddia ettiği seçimlerden hüsranla ayrıldı. Tüm partiler oy oranlarını yükseltirken, tüm provokasyonlarına, ayak oyunlarına rağmen AKP değil halk kazandı. Erdoğan’ın başkanlık yolu Meclisten düşen AKP sandalyeleri ile bitti.

AKP

CHP

258 132 Milletvekili Milletvekili

12 Eylül barajı aşıldı

güncel 03

Seçim sonuçlarına göre, tek parti diktatörlüğü bitti. AKP hükümetinin kendi çalıp kendi oynadığı bir Meclistense, halkın iradesini taşıyan bir meclis seçildi. “Baraj” bir araya gelen halkın oyları ile HDP’yi meclise taşımasını engelleyemedi. Erdoğan’ı seçimlerden sonra uzun süre gören olmadı. Kamuoyu koalisyon hakkında ne düşünüyor? 10 kişiye sorduk. güncel 02

getirdi?

%10’luk seçim barajı karşısında, AKP’yi geriletmek isteyenler tek yürek oldu. Bu seçimlerde HDP’nin aldığı %13 oy, Kenan Evren’in 12 Eylül’den kalma mirası olan seçim barajını yıktı.

Erdoğan’ı gören olmadı

Tek soru 10 cevap

7 Haziran seçimleri

Diktatördü, hayal oldu Seçimlerden sonra uzun süre ortalıkta görülmeyen Erdoğan, 24 saatliğine de olsa açıklama yapmayarak ‘tarafsız’ durdu. Zaten toplum ne söyleyeceğinden çok, diktatör olamayışını görmek istiyordu. güncel 03

CHP AKP %

40,8

%

24,9 MHP

DĞR HDP %16,2

2 13,1

% ,9 %

MHP

HDP

80 80 Milletvekili Milletvekili

Balkonlara kar yağıyor üşümedin mi? Diyarbakır provokasyonun hesabını sandıkta sordu

Güçlü seçim siyaseti ile ezilenler Meclise girdi Seçimlere iki gün kala mitinglerinde bomba patlatılan HDP, bu eşitsiz seçim yarışında ezilenlerden aldığı güçle zafere koştu. Artık ezilenler HDP’nin güçlü seçim siyaseti ile Mecliste. güncel 03

Ne oldum demeyecektin

05

Uyanış

SİBEL UZUN Serhat’ta hep akşam olmuyor

07

Ana fikir

GÜLSÜM KAV AKP’lilerin hüsranı balkon konuşması esnasında yüzlerinden okunuyordu

Ene sayım, Sayan Tandım...

KADİR DADAN

Davutoğlu AKP’nin meşhur balkonunda atıp tutarken arkasında duran AKP’lilerin yüzleri seçim sonucunun AKP için ne kadar büyük hüsran olduğunu göstermeye yetti. Erdoğan, zaten ortalıkta yoktu. güncel 03

Seçimler Yarın’da

7 Haziran seçimleri ile ilgili, haberler, analizler, değerlendirmeler ve röportajlar sayfa 3, 4, 5 ve 13’te...

Seçim yarışının ilk günlerinden itibaren onlarca saldırıya uğrayan HDP’nin Diyarbakır mitinginde patlayan bombalar ile üç kişi can verdi, yüzlerce kişi yaralandı. “Her şeye rağmen barış” diyenler, iradesini sandıkta gösterdi. Diyarbakır saldırısında yaBombaların patladığı Diyarbakır’ın ralanan seçmen, AKP’ye %80’i HDP’ye oy verdi. güncel 05 insanlık dersi verdi

02

Midas’ın altınları

7 Haziran seçimleri anatomisi...

FERHAN UMRUK Gözlerimizden öptü

FADİK TEMİZYÜREK

09

Köstebek 10

Hakikat


YESiL SAYFA

02

9 Haziran 2015

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Ene Sayım, Sayan Tandım – Turluk Derem, Kapıdağım Tarihi bir milletvekili seçimini geride bıraktık. Erdek körfezine yönelik sanayileşme tehdidine karşı kurduğumuz platform adına katıldığımız ilk toplantıda Bandırma Belediye Başkanı Dursun Mirza, “Bu sanayileşme planını durdurabilmek için ülkede iktidarın değişmesi gerekir” demişti. Ve değişti. Yaşadığım yer adına seçim sonucunun en sevindirici yanı budur. “HDP, AKP’yi gerileteceğim diyorsa, onunla koalisyon kurmayacağını, onun azınlık hükümetini desteklemeyeceğini de açıklamalıdır, seçimde alacağı sonuç buna bağlıdır” diye yazmıştım. Açıkladılar ve barajı geçtiler. Şimdi o söze sadık kalmalarının zamanıdır. Her şey daha çok sıcak ve süreç her şeye gebe. Ama şurası bir gerçek ki, şu an gereksinim duyulan en önemli şey, muhalefet partilerinin ortaya çıkan bu durumu kırmadan, dökmeden koruyabilmesidir. Peki nasıl olacak bu? Temel sorun şudur; mikrosundan, makrosuna milliyetçilik ile nasıl uzlaşılacak? Başbakanın balkon konuşmasını dinlerken, çok şaşırdım. Çünkü öyle bir giriş yaptı ki, son zamanlarda dilime doladığım bir Orta-Asya (Altay) ağıtını(onlar sigit diyor) hatırlattı. Yat-Kha gibi Tuva kökenli müzik gruplarının yorumlarının yanı sıra, Ankara Türk Dünyası Müzik Topluluğunun solisti Feryal Başel Tüzün’ün de seslendirdiği Ene Say – Ahoy adlı bir ağıttı bu. “Enesayım, Sayan Tandım, Erte şagtan çurtum çüve” diye başlar ki, Ene Say – Ana Nehir, Sayan Tandı da o nehrin bulunduğu yerdeki dağlara verilen addır ve eski çağlardan beri yurt tutulduğu ifade edilir. Başbakan da, herhalde yurtseverliğini konuşturmak için, Türkiye’nin bütün büyük nehirlerini ve dağlarını arka arkaya sayarak, hepsinden selam getirdiğini söyleyerek başladı konuşmasına ve “kutlu yürüyüş”e getirdi lafı. Milliyetçiliği başka ellere bırakmadı. Elbette Türkler, “birlik ol, ilini bil, onu terk etme, sonra çok çok ölürsün” diyen Bilge Kağan’ın taşlara kazıttığı söylevini dinlemeyerek yürüyüşe çıkalı çok zaman oldu. Ama her kağan bilge olmadığı için yürüyüş hep devam etti. Ta ki Anadolu yurt tutulana kadar. Ne zaman ki tekrar yüründü, yine çok çok ölündü. Şimdi yine bir kağan, bu sefer geldiği istikamete kutlu kutlu yürümek istiyor, ancak bu sefer milletin bir bölümü “dur bakalım, biz çok çok ölmek istemiyoruz” dedi. Kısaca seçmenin tavrı, “Savaşa Hayır!” Bu seçimler açıkça gösterdi ki, ülkedeki dört farklı siyasi görüş kendine yurt edinecek iller, ilçeler bulmuş, hangi seçim sistemi olursa olsun kendilerini meclise taşıyacak örgütlenmeyi gerçekleştirmiş durumda ve seçimler yenilense de sonuçlar pek değişmeyecek. Kimse ilini, töresini terk etmek niyetinde olmadığı gibi, başkalarının iline gelmesine de razı değil. Bu durumda bu illerin birbirine tahammül göstererek bir arada kalmasını ve bir bütün olarak hareket etmesini sağlayacak yeni bir düzeni inşa etmek zorundayız. Herkesin katkısı ile oluşmuş ve kimsenin tek başına değiştiremeyeceği kuralları içeren, çivisi çıkmış ortak merkezi yapıyı yeniden tanımlayan yeni anayasa ve beraberinde yerele daha fazla yetki devri… İllere ve hatta ilçelere dağılan, doğayı koruyan, yenilenebilir enerjiye dayanan, üretim-tüketim dengesini gözeten bir ekonomik yeterlilik… Küresel askeri güçlerle mesafe koymuş savunma amaçlı bir ordu ve komşularla iyi ilişkiler… Gelişmiş bir ortak iletişim ve ulaşım(demiryolu) ağı… Kültürel farklılıkların korunması ve geliştirilmesi… Bir olmak, birlikte yaşamak için elzem… Başa dönecek olursak, dağların, nehirlerin ve ormanların kural tanımaksızın şirketlerce tahrip edilişine ön ayak olup, sonra adlarına ağıt yakmakla yurtsever olunmuyor. Mühim olan onları korumak ve geleceğe miras bırakmak. Turluk derem, Kapıdağım, benim yaşam yerim, geleceğim…

G7 Zirvesi felaketin merkezi

G7 Zirvesi bu hafta Almanya’nın Krün şehrinde toplandı. Toplantıda İklim değişikliğinin sebep olduğu Hindistan’daki ölümlere köklü bir çözüm kararı alınmadı. Polis protestoya 50 kişi sınırı koymasına rağmen binlerce kişinin toplantının yapıldığı Garmisch-Partenkirchen bölgesine gelmesini engelleyemedi. Polis yapılan protestolara biber gazı ile karşılık verdi.

yeşil sayfa onur toper

Sanayileşmiş ülkeler grubu G7’nin zirvesi, 7-8 Haziran tarihinde Almanya’nın ev sahipliğinde Krün şehrindeki Elmau Sarayı’nda başladı. Dünya’daki dış politika, güvenlik, kalkınma ve enerji konuları G7 liderler zirvesinin temel konuları oldu. Ayrıca bu yılın aralık ayında Paris’de Birleşmiş Milletler öncülüğünde düzenlenecek “İklim konferansı’nda” görüşülecek konular da ele alındı.

Hindistan’daki ölümler iklim değişikliği konusu olmadı İklim konusu ele alınmasına rağmen, özellikle son günlerde gündeme oturan Hindistan’daki ölümler, aslında G7’de yer alan ülkelerin sebep olduğu iklim değişikliğinin bir eseri. Bundan önce yapılmış olan tüm G7 zirvelerinde de olduğu gibi bu sene de konuya çözüm getirmek yerine üstün körü bir şekilde yer verildi ve ülkelerin sanayileşme konusunda atacakları adıma göre kararlar şekillendirildi. G7 Zirvesi daha önce yapıldığı her ülkede tepki toplamıştı.

Bu sene Münih İdare Mahkemesi, G7 Zirvesi’nin yapılacağı Elmau Şatosu’na görüş ve duyma mesafesinde pazar günü sadece 50 kişinin gösteri düzenleyebileceğini açıklamıştı. G7 Zirvesi öncesi protestocular Garmisch-Partenkirchen bölgesinde bir kamp alanında toplanırken protestoyu engellemek için polis ekipleri kontrolü artırdı. Bölgede yaklaşık 20 bin polisin görev yaptığı belirtildi.

ran Cumartesi günü Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde bulunan Garmisch-Partenkirchen’de G7 Zirvesi binlerce kişi tarafından protesto edildi. Orak çekiçli bayraklar, G7 karşıtı döviz ve pankartlar taşıyan göstericiler, “Bankaların ve şirketlerin iktidarına son ver”, “G7’ye karşı savaş”, sloganları attı. Polis, göstericilere biber gazıyla saldırdı. En az bir göstericinin Zirveyi protesto edenlere tutuklandığı eylemde, pek çok polis saldırdı kişi de ambulanslarla hastanelere Tüm engellemelere rağmen 6 Hazi- sevk edildi.

Sanayileşmiş ülkeler grubu G7’nin zirvesi, 7-8 Haziran tarihinde Almanya’nın ev sahipliğinde Krün şehrindeki Elmau Sarayı’nda başladı.

Gaia Dergi artık kitabevlerinde 7 aylık uğraş sonucu bir internet yayını olarak yayımlanan Gaia Dergi basılı materyal şeklinde bir dergi çıkararak yayınlarını süslendiriyor. 8 Haziran Pazartesi gününden itibaren kitabevlerinden ve internet sitesinden satın alabileceğiniz Gaia Dergi’nin ilk sayı manşet konusu ‘Türkiye’de koruma biyolojisi ve nesli tükenmekte olan türler’ oldu. Gaia Dergi’ye yeni basılı hayatında başarılar dileyerek derginin çizdiği

Yeşil Takvim:

hattı paylaşıyoruz: “Ekoloji, sürdürülebilir yaşam, yeşil felsefe, kadın hakları, LGBTİ hakları, insan hakları, hayvan hakları, kültür-sanat, dünya kültürleri ve bilim & teknoloji alanında haberler ve röportajlar yapan görsel ve yazılı haber kaynağıdır. Gaia Dergi; ırkçılığa, cinsiyet ayrımcılığına, türcülüğe ve betonlaşmaya karşı, doğadan ve doğaldan yana yaşamı savunan alternatif bir platformdur.” YARIN YEŞİL SAYFA

İlk Vegan Festivali Kocaeli’de

Hacettepe veganlığa kapı açtı

VegFest – 13/14 Haziran Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim

Tüm engellemelere rağmen 6 Haziran günü Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde G7 Zirvesi binlerce kişi tarafından protesto edildi.

Hacettepe Üniversitesi Yemekhane’sinde ana yemeğe alternatif olacak vegan/vejetaryen yemekler 8 Haziran Pazartesi günü servis edilmeye başlanıyor. Etli ana yemeğe alternetif olarak aynı yemeğin etsizinin de bulunduğu listede vejetaryen yemekler bir alternatif olarak bulunacak. Hacettepeli

vegan ve vejetaryenler yıllarca bu konu üzerine mücadele vermişti. Uğruna imza kampanyaları başlatılıp, anketlere ısrarla vegan ve vejetaryenler için yemek çıkarılması gerektiğini yılmadan usanmadan vurgulayan vegan ve vejetaryenlerin talepleri sonunda yerine getirilmiş oldu.YARIN YEŞİL SAYFA

Türkiye’de ilk defa Vegan Festivali gerçekleştiriliyor. ‘VegFest Türkiye’ adı altında 13-14 Haziran’da gerçekleştirilecek olan festivalde, katılmak isteyenler çadırlarıyle birlikte katılabilecekler. RGI Raw Gourmets International okulunun ev sahipliği yapacağı VegFest kapsamında düzenlenen seminerler, belgeseller, paneller, workshoplar, konserler, film gösterimi, dans gösterisi, yoga seansları ve çeşitli etkinlikliklerin yanı sıra bir de alana takas pazarı kurulacak. Sürdürülebilirlik fikrine katkıda bulunan bu pazarla birlikte; katılımcılar yanında getirdikleri ürünleri hiçbir para ödemeden diğer başka ürünlerle değiş tokuş yapma imkanı bulacak. Festivalde veganlığı anlaşılır kılmak, sürdürülebilir fikirler için paylaşım ortamı yaratmak hedefleniyor. Böylece Türkiye’nin ilk “Çiftlik Hayvanlarını Koruma Alanı” inşası oluşacak. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

9 Haziran 2015

Sizce koalisyon olacak mı? Olacaksa kimler arasında olacak? Numan Kurtulmuş Başbakan Yardımcısı

Selehattin Demirtaş, Egemen Bağış’a gönderme yaptı

Erken seçim yok Erken seçim görmüyorum, koalisyon hükümeti denenecek. Mutlaka bir koalisyon çıkacaktır. En uzak ihtimal erken seçimdir. AK Parti’nin olmadığı hükümet mümkün değil. Levent Gök CHP Ankara Milletvekili

Ülke hükümetsiz kalmaz

Genç, yaşlı neredeyse tüm seçmenler oy kullandı

Okulsuz köylerdeki insanlar bile her şeye rağmen oylarını kullandılar.

Barajın aşılması halkın zaferidir

Erdoğan’ı başkan yaptırmadık güncel burcu karefil

seçime giderse halkın daha da bilenip onlardan intikam alacaklarını söyleyen AKP’liler pek de haksız değil. Bir diğer seçenek ise başka bir partiyle koalisyon yapmak gibi görünüyor. AKP’nin ise bu durumda da pek şansı yok. HDP ve MHP koalisyon kurmayacaklarını açıklarken sadece CHP koalisyona sıcak bakıyor. Erdoğan ne seçim yaparsa yapsın kendini kurtaramayacağının bilincinde. Bu yüzden seçimden sonra ağzını açıp hiçbir şey diyemedi.

Seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte ortaya birçok soru da çıktı. Şimdi AKP’nin düşünmesi gereken 12 yılın ardından sandıkta ilk kez tökezledi, ilk kez geriledi. Şimdi ise her yerde yeni hükümetin nasıl kurulacağı tartışılıyor. Seçimi ise Gezi’nin bir devamı olarak nitelendirmek mümkün. Gezi’de parkı yıktırmayan halk şimdi de el ele barajı aştı, AKP’yi geriletti. Erdoğan o günden bugüne tekrar tekrar aynı şeyi görüyor; halk istemezse hiçbir Halkın direnişi zafer getirdi şey yaptıramaz. İnsanların AKP’ye oy çaldırmamak için elinden geleni yapmasıyla HDP barajı aştı. Öncelikle Yeni Hükümet nasıl olacak? AKP’nin iki seçeneği var ya ko- oy veren insanlar daha sonra da alisyon kurulacak ya da yeniden oylarına sahip çıktılar. Seçimlerseçime gidilecek. Eğer AKP tekrar den önce yapılan tüm saldırıla-

ra rağmen insanlar vazgeçmedi. Diyarbakır’da patlatılan bomba sonucu yaralanan insanlar bile sandığa giderek oy verdi. Yine bu seçimler de büyük bir dayanışmanın örneği oldu.

Seçim açıklandı, AKP’liler saklandı Seçimin ardından ise AKP’liler uzun süre televizyona çıkamadı. Erdoğan’ın sandıkta da geriletilebileceğinin bir kanıtı olan bu seçimler seçimin önemini ortaya koydu. AKP hariç tek tek açıklama yapan parti liderleri ise umutlu, HDP’nin barajı geçmesinden ve AKP’nin gerilemesinden memnun konuştular. Açıklamaları sizlerle paylaşıyoruz; Selehattim Demirtaş: Zorlu, eşitsiz, adil şartlarda gerçekleşmeyen bir

Bir dönüm noktası olacak olan seçim sonuçları açıklandı. Seçimden HDP zaferle ayrılırken sonuç AKP için hiç de iyi olmadı, AKP yıllardan sonra sandıkta geriledi. seçim kampanyasını tamamladık. Bu seçim kampanyasının demokratik bir ortamda gerçekleşmediğini ifade etmek istiyoruz. Bir partinin iktidar partisinin devletin bütün olanaklarını alarak yürüttüğü kampanyaya saldırıya karşı Türkiye’nin yoksulları emekçilerei olarak, muhteşem bir zafer elde ettik. Bülent Arınç: Üzgünüm Numan Kurtulmuş: Bu şartlar altında erken seçim değil, bir koalisyon çıkacaktır Yalçın Akdoğan: Olanda hayır vardır. Açık ara AK Parti’yi birinci parti yaptığı için milletimize şükranlarımı sunuyorum. Önceliğimiz Türkiye’dir. HDP bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yapar. Yani ‘bal bal’ demekle ağız tatlanmıyor, ‘barış barış’ demekle de olmuyor.

Ne kadar oldu?

Bu sonuçlar koalisyonu zorunlu kılıyor. Partiler arasındaki görüşmenin ardından nasıl bir koalisyon olacağı belli olacaktır. Ancak bu ülke hükümetsiz kalmaz. Fikri Işık Bilim ve Sanayi Bakanı

Sağduyu bekliyoruz Sonuç AK Parti’nin tek başına iktidar olmasına yetmiyor. MHP, CHP VE HDP’nin açıklaması seçim atmosferinin sıcaklığıdır.Önümüzdeki günlerde sağduyulu açıklamalar gelebilir. Ertuğrul Kürkçü HDP İzmir Milletvekili

Sermaye AKP-CHP diyor HDP için bir koalisyon söz konusu değil. Ancak sermayenin istediği AKP-CHP koalisyonudur. Diğer partiler koalisyon pazarlığına oturacaktır. Ancak bu pazarlığın dışındayız. Emre Öztürk EHP Genel Sekreteri

Varsın koalisyon da olmasın Sandığa gömülen AKP toplumu ekonomik istikrarsızlıkla korkutuyor. AKP’nin konumunu zayıflattığı müddetçe koalisyon olabilir. Ancak varsın koalisyon da olmasın. Oktay Vural MHP İzmir Milletvekili

Genel Başkanımıza katılıyorum Gerekli açıklamaları Genel Başkanımız yaptı. Benim bu konuyla ilgili ayrıca söyleyeceğim bir şey yoktur.

Ergün Babahan Millet Gazetesi Yazarı

Koalisyonda AKP olur AKP’nin olmadığı bir koalisyon mümkün değil gibi görünüyor. O açıdan AKP-MHP veya AKP-CHP koalisyonu önümüzdeki dönemki seçenekler arasında.

Seçimden önce her yerden kendilerinin kazanacağını söyleyen AKP’liler seçimden sonra ağızlarını açamadı. Sandıktan 12 yıl sonra seçimle geriletilen AKP’nin yenilgisi çıkarken sizler için seçim meydanlarından söylenen iddialı sözleri topladık;

Serdar Bal Birleşik Haziran Hareketi İstanbul Yürütmesi

Erdoğan “Milletimiz barış ve huzur ortamı iktidar olmazsa, ben açıklıyorum 8 Haziran’da bozulmasın diye Pazar günü seçimini ya- istifa edeceğim” diyeli 1 hafta pacak, sandıktan Milli irade çıkacak” diyeli 3 gün Erdoğan “Eyy Newyork Tımes biz keErdoğan “Tek partinin makbul Türk profenimizi giymişiz bu yola böyle çıkmışız. jesini başına geçiren milletim inanıyorum Milletimiz sandıkta sonucu ortaya koyacak” diki makbul Kürt projesini de yerle yeksan edecek- yeli 1 hafta tir” diyeli 5 gün Arınç “8 Haziran’a kadar müsaade edin Davutoğlu “Eğer AK Parti 7 Haziran’da Gökçek dosyalarını açıklayacağım” diyeli en güçlü parti olarak çıkmazsa, tek başına 1 ay oldu

AKP-MHP koalisyon yapar AKP-MHP koalisyonu ufukta görülüyor. CHP yapmaz çünkü kendini bitirir. HDP zaten koalisyona girmeyeceğini açıkça ifade etti. Kubilay Kartal +1 için Dayanışma Kampanyası İmzacısı

AKP dışarıdan destek isteyecek

Gemi batıyor, yandaşlar kaçıyor

Erdoğan’ın günden güne güç kaybettiği farkedilince yandaşlar bir bir taraf değiştirmeye başladı. Yakın zamana kadar Erdoğan’a “tapan”, HDP’nin Meclise girmemesi gerektiğini düşünen Sevilay Yükselir, rüzgar tersten esince en sıkı Erdoğan karşıtı oldu. Sevilay Yükselir Twitter hesabında, “İn dağdan silahı bırak, düz ovada siyaset yap diyorsun. Sonra da ‘meclise girersen ben biterim’ deyip adama dağı

zorluyorsun. Ne bu şimdi? Bu iktidara Erdoğan’a Kürt Sorununun çözümünde attığı adımlardan dolay tapmıştım. Çünkü benim diyen solcuların yapamadığını yapmışlardı. Ama? Çok yazık! Biz bu noktaya gelmemeliydik. Erdoğan ve ekibinin Kürt Meselesinde attığı onca devrim niteliğindeki adımlar böyle heba edilmemeliydi” dedi. Gemiden kaçan ve 180 derece dönüş yapan bir diğer yandaş da Mehmet Barlas oldu. GÜNCEL

AKP koalisyona girmeyip dışarıdan destek isteyecek. MHP’li bazı vekiller destek verebilir. CHP’nin hükümet kurmasına Erdoğan izin vermez. Murat Aksoy T24 Yazarı

Erdoğan engeli olur Koalisyon ülke için çok hayırlıdır. Önümüzdeki koalisyon CHP-MHP koalisyonuna HDP’nin dışardan destek vermesidir. Ancak Erdoğan buna engel olacaktır.


GUNCEL

04

9 Haziran 2015

Hani başkan olacaktın?

Seçimlerden sonra ekranlar karşısına geçmeyen Erdoğan beklenen açıklamayı yazılı olarak yaptı. Açıklamasında seçim sonuçlarını halkın iradesi olarak değerlendirirken, üstü kapalı “istikrar ve güven ortamı bozulmasın” tehdidini sürdürmeyi ihmal etmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan yazılı açıklamasında: “Milletimizin takdiri her şeyin üzerindedir. Sonuçların hiçbir partiye tek başına iktidar imkânı vermediği mevcut tablonun, yarışa katılmış olan tüm partiler tarafından sağlıklı ve gerçekçi bir değerlendirmeye tabi tutulacağına inanıyorum” dedi. GÜNCEL

Davutoğlu balkona nasıl çıktı?

Erdoğan AKP’ye 400 milletvekili istedi

Halk ona %13 HDP verdi

7 haziran seçim sonuçlarının açıklanmasıyla Türkiye için yeni bir dönem başlıyor. HDP seçim hedefini barajı geçmek olarak belirlemişti ve seçim sonucunda antidemokratik seçim barajını yüzde 13 oy oranı ile aştı. HDP’nin barajı geçerek meclise girmesi ve AKP’nin oy oranının düşmesiyle 13 yıl aradan sonra AKP hükümet kurma yeter sayısına ulaşamadı. güncel melih erdem

Seçim sonuçları belli olunca balkon konuşması yapmak istemeyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu kurmayları ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ikna ettiği öğrenildi. Davutoğlu, seçimden bir gün önce Kahramanmaraş’ta görüştüğü gazetecilere böyle bir durum yaşandığı takdirde ‘balkon’ değil ‘oda’ konuşması yapacağını ifade etmişti. Balkon konuşması için hazırlanan alanda da yeterli kalabalık toplanmadı. Kurmayları Davutoğlu’na ‘Her şeye rağmen 1’inci parti olduk, 20 milyon oy aldık, yenilgi havası olmasın’ telkininde bulundu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da çık deyince, çıktı. GÜNCEL

Dokunulmazlık kalktı, yargı yolu açıldı

Yeniden seçilemediği için dokunulmazlıkları kalkacak olan vekillere yargı yolu göründü. AKP’de üç dönem kuralı nedeniyle milletvekili seçilemeyen 68 eski milletvekili içinde dokunulmazlık dosyaları olan milletvekilleri ve bakanlara ait 31 dosya bulunuyor.Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, eski bakanlar Egemen Bağış, Sadullah Ergin, Nihat Ergün ve Suat Kılıç ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in birer, eski Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in ise altı dosyası yer alıyor. GÜNCEL

Batan gemiyi Egemen Bağış da terk ediyor

47 milyon 181 bin kişinin sandık başına gidip oy kullandı. 54 milyon 535 bin seçmeninin bulunduğu 7 haziran seçimlerinde katılım oranı %86.55 olarak kaydedildi. HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararını aldıktan sonra seçimin ana gündemi haline gelmişti. Seçimlere parti olarak katılan HDP yüzde 13,1 oyla 80 milletvekili çıkardı. HDP’nin yüzde 10 barajını geçmesiyle tek başına iktidar için gerekli olan 276 milletvekili sayısına ulaşamayan AKP’nin oylarını düşürdüğü görüldü. Sonuçlara göre AKP yüzde 40.8 oy oranı ile 258 milletvekili çıkardı. CHP’nin yüzde 25.2 oy oranı ile 132 milletvekili çıkarırken, meclise giren diğer parti yüzde 16.3 oy oranı ile 80 milletvekili çıkaran MHP oldu. Halk sandığa gitti, diktatörlüğe hayır dedi Türkiye aylardır seçimleri konuşuyordu. Halk seçimleri konuştuğu kadar seçimlerde gösterdiği yüksek katılım oranıyla seçimlerin önemli olduğunu birkez daha gösterdi. Seçimlerin kazananı 13 Eylül’den günümüze kalan antidemokratik barajı aşarak parti olarak meclise giren HDP oldu. HDP’nin barajı geçmesiyle tek başına hükümet kuramayacak kadar gerileyen AKP ve diktatörlüğünü kurmak için kapıldığı başkanlık hayalleri yıkılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçimlerde net bir yenilgi almış bulunuyor. Seçimlerden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan en baştan tarafsızlığını yitirmiş; seçim süreciyle de meydanlarda adeta parti mitinglerini aratmayan şekilde ‘gönlündeki parti’ olan AKP’ye oy istemişti. Seçim sürecinin ilerlemesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık

çoğunluk yasasını kullanmıştı. 7 haziran seçimlerin öncesinde AKP adına sözcülük yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan hedeflerini başkanlık sistemine geçmek için gerekli olan 400 milletvekili olarak ortaya koymuştu. Türkiye halkı Erdoğan’ın başkanlık fikrine hayır derken AKP’nin de tek başına iktidar olmasına hayır dedi. AKP bir önceki genel seçimlere göre yüzde 49.9 dan yüzde 40.8’e geriledi. 2011 yerel seçimi baz alınınca yüzde 10’luk düşüş yaşayan AKP, 30 Mart yerel seçimlerine göre de yüzde 1,5’lik düşüş yaşadı. Oy oranı HDP barajı aştı ; halklar kazandı düşen AKP HDP’nin yüzde 10’luk Seçime parti olarak girme kararın- barajı geçemesiyle 12 yıl aradan sondan sonra seçimin kilit partisi olan ra tek başına hükümet kurmak için HDP hedef olarak koyduğu yüzde gereken milletvekili basit çoğunluk 10’luk seçim barajını aştı.Sadece sayısına ulaşamayarak geriledi. AKP Türkiye’nin doğusundan milletvekili aldığı yüzde 40.8’lik oy oranıyla 258 çıkarmayan HDP batıda da oylarını milletvekili çıkararak meclisteki çoarttırarak yüzde 13.1 oy aldı. Barajı ğunluğunu kaybetti. geçen ve Türkiye genelinde yüzde 13.1 oy olan HDP 80 milletvekili çı- Seçim sonuçları CHP’ye de yaradı kardı. HDP’nin seçim kampanyasını CHP , yüzde 25.5 oy oranıyla se‘bizler meclise’ ve Cumhurbaşkanı çimlerden 2.parti olarak çıktı.Uzun Erdoğanı hedef alarak söyledikleri yıllar laiklik ve rejim vurgusuyla ‘seni başkan yaptırmayacağız’ sözleri seçim kampanyaları yapan ve kapüzerine kurmuştu. ‘Bizler Meclise’ sayıcı olmamakla eleştirilen CHP 7 diyerek ezilenleri, emekçileri ve de- haziran seçimlerinden önce birçok mokrasi isteyen herkesi kapsayıcı bir ekonomik ve sosyol projeyle seçdille Türkiye partisi olarak genele menlerin karşısına çıkmıştı. AKP’yi seslenen HDP ülkenin birçok farklı ilinden milletvekilleri çıkararak mecliste 80 koltuk kazandı. Demirtaş’ın seçimlerde çokça tartışılan ‘HDP AKP ile başkanlık için ittifak yapar mı ?’ tartışmalarına son verdiği ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ ifadesi seçim sonuçlarıyla Erdoğan’ın başkanlık sistemi isteğine halkın da dur dediğini gösterdi. AKP geriledi , 400 milletvekili ve başkanlık hayal oldu AKP iç güvenlik paketiyle mecliste seçimlerden önce toplumsal muhalefeti engellemek için milletvekili

siyasal olarak gerileten HDP’nin barajı geçmesinin olumlu olduğunu birçok kez ifade etmişti. Kılıçdaroğlu daha önce yaptığı bir açıklamada da seçimlerden sonra AKP’nin hükümet kuramaması sonucunda AKP ile koalisyon olmayacağını belirterek koalisyon yollarını kapamıştı. MHP oylarını arttırdı 7 haziran seçimlerinde oylarını arttıran partilerden biri de MHP oldu. MHP genel başkanı Devlet Bahçeli seçim süreci boyunca AKP ve Erdoğan karşıtlığını birçok konuşmasında öne çıkarmış , başkanlık sistemine karşı olduğunu ifade etmişti. Seçimlerden yüzde 16.3 alan MHP 80 milletvekili çıkardı.

AKP yüzde 40.8, CHP 25.2, MHP 16.3 oy alırken HDP yüzde 13.1 ile barajı geçmeyi başardı.

Partilerin meclisteki milletvekili sayısı dağılımıysa şu şekilde oldu: AKP 258, CHP 132, HDP 80, MHP 80

2011 Genel Seçimleri 2015 Genel Seçimleri

%4,8

%25,98

%49,83

,11

1

13

3,0

%

Milletvekili dağılımı AKP: 327 CHP: 135 MHP: 53 Diğer: 35

%6,57

%1

Avrupa Birliği (AB) eski Bakanı Egemen Bağış, üzerinden iki yıl geçen Gezi Parkı eylemlerine ilişkin bir itirafta bulundu. Bu protestolara karşı alınmış olan tavrın hata olduğuna işaret eden Bağış, “Sosyal medya üzerinden seferber olmayı öğrenmiş, kendi sesini ve değişim getirme kapasitesini keşfetmiş kitleleri susturamazsınız” dedi Seçim sonuçlarının Erdoğan için bir başarı olduğunu savunan Bağış, “Küresel ve Türkiye içinde bizi zayıflatma girişimlerine karşın, ikinci partiden yüzde 20 farkla AKP birinci parti olarak çıkmayı başardı” dedi. GÜNCEL

sistemi için istediği 400 milletvekili günler geçtikçe koalisyon hükümetlerinin kötülüğü üzerine bir propagandaya dönüşmüştü. Seçim süreci boyunca AKP propagandasında Davutoğlu’nu geride bırakan Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlere çok az bir süre kala gerilediklerinin farkına vararak ‘anadoludaki rehavet ve ilgisizlikten’ yakınmıştı.Sonuçta HDP’nin barajı aşmasıyla ve kendi oylarının azalmasıyla AKP %40.8’te takıldı ve 258 milletvekili çıkararak meclisteki çoğunluğunu kaybetti.

%40,85

%16,28

Milletvekili dağılımı AKP: 258 CHP: 132 MHP: 80 Diğer: 80

%24

,96

2011 genel seçimlerinde HDP seçime parti olarak katılmazken AKP yüzde 49 , CHP yüzde 25 ve MHP yüzde 13 oy almıştı.

7 haziran seçimlerinde HDP yüzde 13 oy olarak barajı aşarken AKP yüzde 40, CHP yüzde 25 ve MHP yüzde 16 oy aldı.


GUNCEL

05

9 Haziran 2015

Sibel Uzun

Ne oldum demeyecektin

UYANIŞ

AKP, aslında Erdoğan tüm kötülüklerini “ne oldum delisi” olarak yaptı. Sandık sonuçları ipini çekti, yıkılma ihtimali koca dağların ardından hepimize gülümsedi. Bu durum AKP için gelip gelebileceği en kötü noktadır. Zebellah gibiydi, sarayıyla en tepeye kurulmuştu, hiç gitmeyecek sanılıyordu işte bu yanıltıcı (suni denge) sandıktan çıkan oylarımızla bozuldu. Nelere kadir olan AKP değil asıl nelere kadir olan Türkiye halklarıymış. AKP sarsılmaz değilmiş, yıkılmaz değilmiş. Hatırlarsınız “bu halktan bir şey olmaz” diyenler Gezi’de boyunun ölçüsünü almıştı. Şimdi de AKP’ye hiçbir şey olmayacağına kendini kaptırmış olan insanlarımıza anlatacak çok şeyimiz var. Sandık Seferberliği Sandıklara dört elle sarıldık bir nevi “AKP’nin oy hırsızlığı savaşlarına” karşı dört koldan ve bir Gezi ortaklaşması ile “sandık seferberliği” ilan ettik. Kullanılan 46.340.707 (%87) oyun sandıktan sağ salim çıkması için canımızı dişimize taktık. Bu seferberlik halinin hiç bitmemesi ve dönüşümü için her şeyden önce kıymetini bilmeliyiz. Sonucu Beğenmeyenler Bu sonucu da beğenmeyenler çıkacaktır ama bilsinler ki, bilelim ki bu seçim sonucunun nimetlerinden hep birlikte faydalanacağız. Tek adam, tek parti, tek yargı için koşar adım götürmek istedikleri süreç bitmiştir. Artık yok öyle AKP’li elleri kalkacak ve yasa çıkacak. AKP’den Asıl Şimdi Korkmamalıyız “Bundan sonra AKP daha kötü şeyler yapacaktır” saplantısını bırakmak lazım. Bu saatten sonra bu tür senaryo tipi değerlendirmeler ve AKP’den korkmaya halkımızın karnı tok. Bu sonucu ezilenler tırnakları ile kazıdı. İşte durumları, eğer biz bu yolu böyle dönmeyi başardıysak seçimlerle gelen demokratikleşme ortamından da daha büyük kazanımlarla dönmeyi başarmalıyız, başarabiliriz. Sokağa Çıkanlar da Bayram Etsin Kendini sokak savunucusu ilan edenler sokakları artık daha rahat doldurabilecek. Tepe tepe başkanlık sisteminin çöpe atılmasının imkanlarını kullanacağız. Başkanlık sistemini hiiiç sorun etmeyenler halkın mesajını almadıysanız ne diyelim. Yasalar artık Erdoğan’a değil topluma çıkmaya başlayacak. Bu yasalardan hep beraber faydalanacağız. Meclis kapılarına artık başka türlü yol alacağız. Kadınlar nasıl rahat bir nefes aldı farkında mısınız? Ey bu durumu hala idrak edemeyenler 13 yıldır yakamızdalar, IŞİD çağına doğru sürüklemek istiyorlardı, çağ atladık haberiniz var mı? Mesela barajın yıkılmış olması ile her görüş mecliste yer almanın, yasaları yapıcı olmanın, devrimlerine alan açmanın derdine bal gibi de daha fazla düşecek. Diyarbakır’daki Kardeşlerimizin Metaneti, Disiplini Hepimize Lazım Bunlar, Diyarbakır’daki kardeşlerimizin bedenlerini bombalarla paramparça ederken keyifle ertesi gün çalacağı oyları birer birer hesaplıyordu. Plakasız araçlara kendi elleriyle okulları dağıtıyorlardı. Her gün her saat her kanalda durmaksızın konuşan, Cumhurbaşkanlığı sıfatını da kaybeden zat ağzını açıp bir şey diyemiyor. Bu yüzden Cumartesi Anneleri eyleminde anneler diyor ki “bir oy için binlerce insanın canına nasıl kast edilebilir”. Cevap ver de görelim boyunu posunu. 1 Mayıs 1977 Katliamı’nda olduğu gibi bombalardan sonra büyük bir panik ve büyük bir izdiham sonucu yüzlerce binlerce insanın ölümünü hedeflediler. Ne güzel ki akıllarında bedenlerinde mücadele, örgütlülük, davaya bağlılık biriktirmiş olan Kürt Halkı patlamalardan sonra üstüne yürüyen tomalara rağmen büyük bir disiplinle dağılmasını daha fazla can kaybı olmasını engelledi. Ertesi gün ne yaptı etti yaralılarıyla sandıkların başına oyunu kullanmaya gitti. Bu halk çözüm sürecini size bırakır mı daha konuşuyorsunuz?

Seçim hilelerine karşı halk sandığına sahip çıktı

7 Haziran seçiminde Türkiyenin dört bir yanından yazılı ve sosyal medyaya bir çok seçim hilesi haberleri yağdı. Oy kullanılan bir çok okulda görünen plakasız araçlar güne damgasını vurdu.Her seçimde halkın iradesinden bahseden Akp’liler halkın iradesi ile oylarına sahip çıkanlara saldırarak inandırıcılıklarını bir kez daha kaybetti.

güncel hilal türkben

Türkiye’nin haftalardır kilitlendiği 7 Haziran seçimleri sonuçlandı. Geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de AKP’nin seçim hileleri, usulsüzlükleri ve saldırıları devam etti. AKP yaptığı hilelerle bu sefer istediği sonucu alamazken bir çok ilden gelen seçim hileleri haberlerine rağmen halk sandığına sahip çıktı ve hiç bir usulsüzlüğe göz açtırmadı. Seçmenler ve müşahitler Türkiye’nin dört bir yanından tespit ettiği her türlü usulsüzlüğü tutanak altına aldırdı. Oylarının çalınmasına karşı bir çok okuldaki müşahitler ise otobüslere doluşarak oylarını kendi elleriyle seçim kuruluna teslim ettiler. Bu durum halkın seçim sonuçlarında AKP’ye olan güvensizliğinin arttığını gösterdi.Bu güvensizliğin sonucunda ise birçok seçim hilesi ve usulsüzlüğe zamanında müdahale edildi. Özellikle birçok okulda oy verme işlemi sırasında okulların bahçesinde ve yakınlarında görüntülenen plakasız araçlar tartışma yarattı. Çok sayıda plakasız araç bulunduğu gerekçesiyle Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nü arayan HDP Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Maltepe Kadir Has Lisesi müşahitleri “Bu iş sizi aşar” yanıtını aldı.

Diyarbakır patlamanın hesabını sandıkta sordu

HDP’nin 5 Haziran günü Diyarbakır’da düzenlediği mitingde patlama meydana geldi. Kentin ortasında yer alan İstasyon Meydanı’nda yapılan mitingde peş peşe patlayan, 3 kişinin can verdiği 16’sı ağır 402 kişinin ise yaralandığı bombalı saldırılarla ilgili ulaşılan bilgiler, olayla ilgili bugüne kadar yapılan resmi açıklamaları da boşa düşürerek, amaçlanan provokasyonu ortaya koymaya yetti. Seçimlerin öncesi meydana gelen olayda halk provokasyona gelmedi. Halk bütün zorluklara rağmen Demirtaş’ın çağrısı ile sakinliğini koruyarak cevabını ise sandıkta verdi.

Tezgahını kurarken yanına biri yaklaştı Babasına bombalı saldırıyla ilgili bilgi veren S.Z.’nin anlatımlarına göre, mitingin başlamasına kısa bir süre kala trafonun önüne seyyar arabasını koyup, üzerine çay semaveri ve su yerleştiren S.Z’nin yanına hazırlıklarını yaptığı sırada bir erkek yaklaştı.

Bombacı zayıf, uzun boylu ve uzun saçlı “Zayıf, uzun boylu ve uzun saçlı” olarak babasına tarif ettiği bu kişinin, elindeki poşetle yanına gelip, “Maraşlı” olduğunu ve Diyarbakır’da tanıdığı kimse olmadığı için içerisinde ayakkabı olduğunu belirttiği kutuyu kendisine bırakmak istediğini aktardı. Ancak çocuğunun ilk başta poşet içerisindeki kutuyu kabul etmek istemediğini belirten baba Hakan Zeren, ancak net hatırlayamadığı için oğlunun isminin Ferit ya da Ferdi olduğunu söylediğini hatırladığı söz konusu kişinin ısrarları karşısında insaniyet namına kutuyu kabul edip, başında bulunduğu tezgahının yanına koyduğunu söyledi. GÜNCEL

7’den 70’e halk sandıkta

7 Haziran seçimlerinin en dikkat çeken seçmenleri kuşkusuz ki yaşlarına rağmen sandık başına geçenler oldu. Yaşları 100’ü geçen seçmenler tüm zorluklara rağmen sandık başına gelerek vatandaşlık görevlerini yerine getirdi. Seçmenlerin sandık başında oylarını atmak üzere hazır bulunmaları da sosyal medyada sıkça paylaşılan renkli görüntüler arasında yer aldı.

Davutoğlu’nun İstifa Yemini Kaldı Balkonda Davutoğlu gerçekten acınacak halde, seçim meydanlarında “iktidar olmazsam istifa ederim” diye bangır bangır bağırdı. İstifa etmesi gerekirken çıkmış kazanma konuşması yapıyor. Çekilmezsiniz, çekmedi kimse sizi. Çekip gitmeniz de artık fazla uzak değildir. twitter: @sibeluzun_yarin

Patlamanın kaynağı ayakkabı kutusuna bırakılan bomba Buna göre, nedeni resmi olarak da açıklanmayan ilk patlamanın ardından trafonun olduğu bölümde yaşanan patlamanın hemen önünde bulunan seyyar tezgahta satılan tüp gaz içerisine yerleştirilmiş, bilye ve çivilerle de etkisi güçlendirilmiş patlayıcıdan kaynaklandığı ifade edildi.

Akp’ye sandık dersi Diyarbakır’dan 7 Haziran seçimleri öncesi AKP’nin ve Erdoğan’ın yapmış olduğu bir çok provo-

kasyon açıklamalarına ve Diyarbakır’da yaşanan patlamaya rağmen Diyarbakır halkının göstermiş olduğu sağduyu AKP’ye demokrasi dersi verdi. Diyarbakır halkı tüm tehditlere rağmen sandığa giderek oyuna sahip çıktı.

Taner Yıldız’la “elektrik kuşağı Bir önceki seçimlerde ‘’trafoya kedi girmesini’’ engelleyemen Enerji Bakanı Taner Yıldız bu seçimlere iyi hazırlanmış. Yıldız canlı yayına çıkarak halka ‘’Trafoya kedi girmeyeceği’’ garantisi vermeye çalıştı. 2015 yılında olduğunu unutan Yıldız canlı yayında illere bağlanarak elektrik yoklaması yaptı.

Tillo Köyünden Akp’ye Boykot Adıyaman’ın Gerger İlçesi’ne bağlı 925 nüfuslu Tillo Köyü, ilçenin en kalabalık köyü olmalarına karşı halen yol ve sağlık hizmeti alamadıkları gerekçesiyle sandığı boykot etti. İki saati aşkın bir zamandır oy verme işlemi başladığı halde tek kişinin sandığa gitmediği bildiriliyor. Köy Muhtarı Mehmet Akdağ; “Köylü kendi aralarında sandığa gitmeme ve oy kullanmama kararı almıştır. Sebebi de köyün devlet hizmetlerinden yararlanmada üvey evlat muamelesi görmesidir” dedi. GÜNCEL


EKONOMI

06

9 Haziran 2015

Bank Asya’nın altında ‘Anahtar’ oyunu çıktı

BDDK’nın, sermaye yeterlilik rasyosu kamu bankalarının üzerinde olan Bank Asya’ya yönelik el koyma operasyonunun altından, yeni bir anahtar planı çıktı. BDDK kaynaklarından edinilen bilgiye göre, el koyma işlemi ile mudilerin paniğe kapılarak, mevduatlarını çekmesi amaçlanıyor. Bu yöntemle banka, mudilerin mevduatlarını ödeyemez hale gelecek ve TMSF de, mudilerin parasını tahsil etmek için 185 imtiyazlı ortağın mal varlığına el koyacak. Bu da Türkiye’nin önde gelen birçok holdingini zor durumda bırakacak. Bu süreç 17 Aralık operasyonun ardından başlamıştı. EKONOMİ

Mayıs ayı enflasyon rakamları açıklandı ve enflasyon yine yükselişe geçti

Dünyada düşer, Türkiye’de yükselir

İngiliz bankasına 117 milyon sterlin ceza

Türkiye’deki emekçi halkın cebini en çok yakan gıda fiyatları son zamanlarda rekor üstüne rekor kırarken dünya genelinde tam tersi bir durum yaşanıyor. AKP’nin ‘Yeni Türkiye’sinde gıda enflasyonu yüzde 15’lere kadar çıktı. Türkiye’de uygulanan ranta dayalı tarım politikaları; çiftçiyi, tarımı iflasa sürüklerken, gıda fiyatlarının da yükselmesine sebep oluyor. İngiltere’deki Finansal Yönetim Otoritesi (FCA), ülkenin önde gelen bankalarından Lyods Banking Group’a müşterilerinden gelen şikayetler doğrultusunda 117 milyon sterlin para cezası verilmesini kararlaştırdı. FCA’dan yapılan açıklamada, para cezasına gerekçe olarak bankanın müşterilerinin ödeme koruma sigortası (PPI) işlemlerindeki kötü yönetim gösterildi. Bankanın Mart 2012 ve Mayıs 2013 tarihleri arasında yaklaşık 2,3 milyon PPI işlemine ilişkin müşterilerinden şikayet aldığını ve bu şikayetlerin yüzde 37’sini reddettiği belirtildi. EKONOMİ

Katarlılar ‘Petrol’ü Etiler’de buldu

47 müteahhitin talip olduğu Etiler’deki Petrol Sitesi’nin dönüşümünü Katarlı QT Holding yapacak. QT, 250 milyon $ yatırımla siteye çarşı, ticari alan ve sağlık merkezi ekleyecek. İstanbul’da şehir merkezinde yer alan büyük konut siteleri, son yıllarda kentsel dönüşüm için müteahhitlerin radarına girdi. Şehir merkezinde arsa bulmakta zorlanan müteahhitler, bu tip büyük sitelere yönelerek, hem prestij projeleri geliştirmek hem de kentsel dönüşüme adım atmak için yoğun rekabet ediyor. İlk olarak Etiler’deki Uçaksavar sitesi için Teknik Yapı ile anlaşma imzalandı. EKONOMİ

9 haziran SALI 2015

sayı: 190

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Burcu Karefil Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır hilal türkben onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper esra coşkuner fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397

en yüksek fiyat artışı görülen ürün, yen Çakar, son bir yıllık dönemde yüzde 28,38 ile limon oldu. Aylık emekli memur ve emekli öğretTürkiye İstatistik Kurumu en yüksek artış yüzde 10,06 ile menlerin 63 temel gıda maddesin(TÜİK) verilerine göre 2015 giyim ve ayakkabı grubunda oldu. de, emekli işçilerin 52 temel gıda Mayıs ayında Tüketici Fiyat Endek- Ana harcama grupları itibariyle maddesinde, çalışan asgari ücretli si (TÜFE) yüzde 0,56, Üretici Fiyat 2015 yılı Mayıs ayında endekste işçilerin ise 34 temel gıda maddeEndeksi (ÜFE) yüzde 1,11 arttı. Bu- yer alan gruplardan ulaştırmada sinde satın alma güçleri düştü ve na karşın Birleşmiş Milletler Gıda yüzde 1,76, lokanta ve otellerde yoksullaştılar” dedi. ve Tarım Örgütü (FAO) ise dünya yüzde 1,20, eğlence ve kültürde genelinde küresel gıda fiyatlarının yüzde 1,08 ve ev eşyasında yüzde Yüzde 14’e karşı yüzde 3’lük zam 2009 yılı Eylül ayından bu yana en 0,82 artış gerçekleşti. Gıda fiyatlarında yıllık ortalama düşük düzeye indiğini açıkladı. artışın yüzde 14.70 olmasına rağÇalışanların gıda satın men, aynı dönemde çalışan tüm Enflasyon 8.45 olarak gerçekleşti alma güçleri düştü memurlar ile emekli memur ve Türkiye’deki enflasyonda banka ve aracı Tüketici Hakları Derneği Genel öğretmenlerin maaşının yüzde 3 kurum ekonomistleri yüzde 0.60 - 0.65 Başkanı Turhan Çakar, gıda mad- arttığını vurgulayan Çakar, “Zaten dolayında artış bekliyordu. Mayıs’ta deleri fiyatlarında son bir yılda mey- yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan yurt içi üretici fiyatları da yüzde 1.11 dana gelen artışların etkisiyle emekli tüketiciler, en temel ihtiyacı olan arttı. On iki aylık ortalamalara göre enf- ve çalışanların gıda satın alma güçle- gıda harcamalarından keserek, diğer lasyon da yüzde 8.45 olarak gerçekleşti. rinin düştüğüne dikkat çekti. zorunlu harcamaları olan kira, yakıt, Yaptığı yazılı açıklamada: “Son elektrik, su, ulaşım ve çocuklarının En çok artış nerde yaşandı? bir yılda, özellikle de emeklilerin eğitim giderlerini karşılamaya çalıTüketici fiyatları bazında mayısta gıda satın alma güçleri düştü” di- şıyorlar” dedi. ekonomi fatma çakır

OECD Türkiye için büyüme tahminini düşürdü

Enflasyonun giderek yükseldiği, cari açığın ve işsizliğin rekor kırdığı Türkiye’ye yönelik büyüme tahminleri de düştü. OECD’nin Ekonomik Görünüm raporunda, 2015 yılına ilişkin küresel büyüme tahmini, geçtiğimiz Kasım’daki yüzde 3.6’den yüzde 3.1’e ve 2016 yılı için yüzde 3.9’dan yüzde 3.8’e indirildi. OECD Türkiye için ekonomik büyüme tahminini de 2015 yılı için yüzde 3.2’den yüzde 3.1’e, 2016 büyüme tahminini de yüzde 4’ten yüzde 3.9’a çekti.

2002’den 2014’e Türkiye ekonomisi Ekonomik büyüme, istikrar ve güçlü Türkiye söylemlerini sık sık tekrar eden AKP’nin iktidarda bulunduğu 13 yılın sonunda ekonomi politikaları iflas etti. Ekonomik kriz sonrası iktidara gelen AKP’nin yönettiği Türkiye ekonomisi, 2002-2014 yılları arasında ortalama olarak yıllık yüzde 4.8 büyürken aynı dönemde dünya ise yüzde 6.3 büyüdü. Bu büyümeyle 1923-2002 arasındaki büyüme ortalamalarının altında kalan Türkiye’nin dünyanın en büyük ekonomileri ligindeki 17’nci sırada olan yeri geçen yıl 19’uncu sıraya indi. Büyüme hızı gerileyen, işsizlik oranı sürekli artan bir grafik izleyen, cari açığı yükselen, dolara dur diyemeyen, ekonomisiyle Türkiye, büyümesini tüketim, kısa dönemli dış finansman ve düşük teknolojili

sektörlerle geliştirirken, inşaat ve altyapı gibi sektörlere odaklandı. Ülkeyi saran duble yollar, havaalanları ve inşaat projeleriyle bir yandan suni bir artı değer yaratılırken diğer yandan da rant dağıtımı kolaylıkla yapılabildi. Her ne kadar AKP’den milli gelirin arttığı, ihracatın yükseldiği, Merkez Bankası rezervlerinin arttığı yönünde açıklamalar gelse de ekonomide yapısal reformların gerçekleştirilememesi, kısa vadeli bakış açısının devam etmesi ve yanlış yaklaşımların artması nedeniyle tehlike çanları çalıyor. Özellikle uzmanlar, ekonomide olumlu artışlar gösteren rakamları kastederek “istatiki şehir efsanesi” yöntemiyle halkın gözünün boyandığını söylüyor. EKONOMİ

ışıl kurt Ergenekon Mah. Tay Sok. No:4 Osmanbey / İstanbul Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Dolar ve Euro yükseliyor

Merkez Bankası’nın, faiz tartışmalarından bu yana hızla yükselişe geçen dolar, tekrar düşüşe geçti demeden yeniden yükselmeye başladı. Euro ise 3.07 lirayı aşarak 2015 yılının en yüksek düzeyine çıktı. Fed’in ekonomide büyümenin sürdüğü ve görünümün iyimser olduğuna ilişkin saptamaları üzerine dolar yükselişe geçti. Güne yükselişle başlayan ABD para birimi bir ay aradan sonra yeniden 2.70 liranın üzerine çıkarak 2.7012 liraya kadar çıktı. Euro da dün 3.0 liranın üzerine yeniden çıktıktan sonra, bu sabah 3.0425 liraya kadar yükseldi. ABD Merkez Bankası, ülke genelinde ekonomi-

nin büyüdüğünü ve genel olarak iyimser bir havanın hakim olduğunu açıkladı. Fed’in, ABD’nin 12 bölgesinde ekonomik gelişmeleri izlediği ve yılda sekiz kez yayımladığıBeigeBook (Bej Kitap) raporunda, ekonominin, önceki raporun yayımlandığı Nisan başlarından Mayıs sonlarına kadar genişlediğini ve ankete katılanların genel olarak iyimser görüşler belirttiği vurgulandı. Analistler, Fed raporunda ortaya koyulan iyimser tablonun, ABD ekonomisinin yılın başında düşük performanstan toparlanabileceği sinyallerini verdiğine ve faiz artırımı için elverişli ortam oluşabileceğine işaret ediyor. EKONOMİ


KADIN

07

9 Haziran 2015

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Serhat’ta hep akşam olmuyor

AKP’nin hiçbir milletvekili çıkaramadığı illere bakınca, Serhat’ın AKP’yi sıfırladığını görüyoruz. Yani “Serhat’ta hep akşam olmuyor” bilakis oradan başlayan bir sabah, tüm Türkiye’ye yayılıyor. Türkiye halkları iki sene önce Haziran’da çok önemli bir barajı aşmış, korku duvarını yıkıp Gezi Direnişi ile ayağa kalkmıştı. Şimdi, 2015 Haziran’ın da ise seçim barajı aşıldı. Köhnemiş 12 Eylül rejiminin en önemli miraslarından biri aşıldı. Baraj yıkıldı. Türkiye’yi kucaklayabilen bir HDP ile daha doğrusu Gezi’de el ele tutuşabilen Türkiye halkları tarafından yıkıldı. Hem de Erdoğan’ın başına yıkıldı. Başkanlık da, baraj da, tuzla buz oldu. İki yıl önce “şerefine Tayyip” sözüyle inleyen meydanlarda çekilmiş, unutulmaz fotoğraflar vardı hani. Bunların en ünlülerin biri; elinde BDP bayrağı taşıyan ve Türk bayrağı taşıyan iki eylemcinin dayanışmasını gösteriyor, “Gezi Ruhu” dediğimiz mefhumu oluşturuyordu. İşte o fotoğrafı ve AKP’ye karşı mücadeleyi, bir “poz” olarak, bir hatıra olarak bırakmak istemeyenlerin siyasi mücadelesi ile, somut olarak verdikleri maddi emek ve kolektif çaba ile yıkıldı baraj. Bu sefer “şerefine Tayyip” sözü de politize oldu; “seni başkan yaptırtmayacağız” ile siyasi mücadeleye taşındı. Erdoğan’ın kurmak istediği diktatörlüğü durdurmaya, onu başkan yaptırtmamaya, AKP’yi geriletmeye ahdeden bütün farklı emek türlerinin; hepsinin toplamında ve siyasi iddia ve bunun için çalışıp çırpınma ile baraj da aşıldı işte. Yani öyle durarak, poz vererek değil - hayatta hiçbir şeyin yoktan var olmadığı gibi – maddi emek ile çok önemli bir seviye geçildi, başka bir iklime geçildi, pek çok iyi şeyin önü açıldı. Kürt hareketinin önemli mücadele birikimini esirgemeden tüm toplum yararına, tüm topluma hitap ederek el uzatanlara, tüm toplum da el verdi. Toplum kadir kıymet bilir. Kendisine zulmeden ile gerçekten dövüşene oy da verir. Şans da verir. Bundan sonrası ise düğün bayram değildir, yine çalışmak çırpınmaktır. Şimdi ne kadar iyi ki artık önü açılan iyi şeylerin oldurulma zamanındayız, görev zamanındayız. Kadınların hayat mücadelesi başta olmak üzere, emekçilerin, bu değerler uğruna toprağa verdiğimiz gençlerin, çocukların, gözünü, bacağını, sağlığını kaybetmişlerin hesabını sormak görevi, bekliyor. Özgürlüğümüzü ve demokrasiyi sakat bırakanların, emekçinin cebinden çalıp çırpanların yargılanması görevi bekliyor. Tüm toplumun olduğu gibi kadınların da ihtiyacı olan, “cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini” temel alan, Demirtaş’ın deyimiyle “gıcır gıcır” bir yeni anayasa için mücadele görevi bekliyor. Kadın cinayetlerinde ceza indirimlerinin kaldırılması başta olmak üzere, kadın hareketinin temel taleplerinin yerine getirilmesi bekliyor. Ne iyi ki, ülke tarihinin en yüksek kadın vekil oranına sahip bir meclise kavuştuk ne iyi. HDP’nin kadınlar bakımından örnek bir siyasi temsiliyet ve programa sahip olması bu dönemde kadın cinayetlerini durdurmak için büyük bir umut oluşturuyor. Yeni seçilen tüm kadın vekillere kutlu olsun ve yolları açık olsun. Ve aynı zamanda ilk görevleri de kapıda bekliyor: 12 Haziran Cuma günü saat 09.00 da Tarsus Adliyesi’nde görülecek olan Özgecan Aslan davası ilk duruşması görülecek. Tüm kadın cinayetlerinin ve büyük kadın ayaklanmamızın sembolü haline gelen Özgecan Aslan ve mücadele eden tüm kadınlar, tüm kadın vekilleri orada bekliyor. gulsumkav@gmail.com

Yasalar bekliyor kadın cinayetleri sürüyor

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre Mayıs ayında 22 kadın erkek eliyle hayatını kaybetti, bu kadınların %50’si kocaları tarafından öldürüldü. Cinayetlerin durdurulması için gerekli olan yasalar düzenlemeler ise halen gerçekleştirilmedi. Taslak raporlar ve çıkması beklenen yasalar kenarda dururken kadın cinayetleri durmuyor. kadın Yağmur derin

Toplum vicdanında kabul görmeyen cezai indirimler ve en alt sınırdan verilen cezalarla , kadınların ölümüne bir sebep arayan haksız tahrik maddeleriyle katiller sanki ödüllendiriliyor. Hayatını kaybeden kadınlar üzerinden katillere verilen cezalar , potansiyel kadın katillerinin önünü açacak nitelikte olduğu için, kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Oysa kadın, yasalar önünde erkekle eşit bir yurttaştır ve cinsiyetinden ötürü erkeğin hükmedeceği , katledeceği bir nesneye dönüştürülmemelidir. Toplumsal algıyı oluşturmada payı olan başta siyasiler olmak üzere topluma hitap eden tüm kişiler , kadının erkekle eşit birer birey olduğunu kabul etmek ve buna uygun davranmak zorundadır. Bu nedenle kadının yaşam hakkının elinden alınmasının hiçbir bahanesi olmadığı gerçeği , ivedilikle yasalarda yerini bulmalıdır. Yapılması gereken şey , ortak bir akılla , gerekli hukuki düzenlemeleri bir an önce gerçekleştirmektir. Bunun için ; kadın cinayetleri nitelikli halden sayılmalı, af kapsamı dışında tutulmalı ve kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmelidir.

Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet neden yasalaşmalıdır? Fidan Ataselim Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İstanbul Temsilcisi: Katillere indirim verilememesi için artık yasal düzenleme yapılıp kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmelidir. Bununla ilgili TCK’ya ek madde önerimiz de oldu. Davalarda karar verici hakimler her yetkilerini kadınlardan yana kullanmalılar. Bizler davalarda ailelerle birlikte, meydanlarda tüm kadınlarla birlikte indirimler kalkana kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veri-

lene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Ve şunu belirtmek isterim ki bunun yasalaşması birçok kadının hayatını kurtaracak olan en önemli şeydir. Sırma Süren Change.org Türkiye İletişim Sorumlusu: Üniversite öğrencisi Gözde Salur’un change.org/ozgecan adresinde yürüttüğü kampanya Türkiye’de bir rekor kırdı. Kampanya şu an itibariyle 1milyon 125bin imzada ve bu Türkiye’deki en büyük, dünyadaki 6. en büyük kampanya demek. Toplanan im-

za sayısı bize gösteriyor ki mahkemelerin verdiği ceza indirimi kararlarını toplum olarak duymak istemiyoruz, vicdanlarımızda bu hikayelere daha fazla yer kalmadı. Gözde’nin kampanyası da bu kanayan yaraya dur demek için bir yasa değişikliği talep ediyor ve seçim dönemindeki dört büyük partiden meclise geldiklerinde ceza indirimlerinin önüne geçecek yasal düzenlemeyi yapmalarını istiyor. Kampanya 15 gündür AK Parti, CHP, HDP ve MHP’den konuyla ilgili söz istiyordu. Dün ve bugün CHP ve

HDP liderlerinden bu söz geldi. AK Parti ve MHP’den henüz bir açıklama yok. Seçim yasağına kadar Gözde ve imzacıları söz için bastırmaya devam edecek. Zaten Gözde, kampanyasından vazgeçmeyi düşünmüyor, ve talebini karar vericilere açık olarak bildiriyor. Aslında Şubat ayında kampanya başladığından beri 1milyondan fazla insan, birçok kez özellikle sosyal medya üzerinden konuyla ilgili harekete geçti. Şimdi artık sıra, yeni meclis kurulduğunda özellikle söz veren partilerin harekete geçmesinde.

Fidan Ataselim

Sırma Süren

Türkiye ve kadın Kadın Hareketi Didem Arıkan Simon de Beauvoir “Kadın doğulmaz, olunur.” derken, toplumsal cinsiyet rollerinin insanlara doğuştan bahşedilmeğini, sosyalizasyon sürecinde öğrenerek ve öğretilerek yapılandırıldığına işaret etmektedir. Ataerkil toplum yapısı, kapitalist sistem, devamlı tüketen bir toplum, dilin kadını aşağılamaya yönelik olarak kullanılması, siyasilerin olumsuz söylemleri gibi pek çok sebep ne yazık ki kadını ikinci sınıf bir vatandaştan öteye götüremiyor ki çoğu kez kadın hiç var olmamış gibi, yokmuş gibi bile muamele görebiliyor. Türkiye’de kadına şiddetin hangi boyutlarda olduğunu görebilmemiz için rakamsal verileri takip etmek son derece önemlidir. Bağımsız iletişim ağları, STK’lar, feminist platformlar bize kadın şiddeti ile ilgili rakamsal olarak veriler sunmaktadırlar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre; 2015’in ilk dört ayında 91 kadın, 2014 yılında ise 294 kadın öldürüldü. 2013’de öldürülen kadınların sayısı 231.

Ancak platformun derlediği bu veriler sadece yazılı basına yansıyan olaylardan elde edilen veriler. Peki, kadınlara yönelik artan şiddet, tecavüz ve cinayet olaylarına karşı devlet organları, güvenlik kurumları ne yapmaktadır? Öldürülen kadınların bir kısmı daha önce yargı ve güvenlik birimlerine şikâyette bulunup yardım istediği halde koruma altına alınmamış, katillerin birçoğu ya yakalanmamış ya da yakalandıysa, genelde az ceza almıştır. Türkiye, kadına yönelik şiddeti önlemek amaçlı olarak oluşturulan pek çok uluslar arası sözleşmeye-CEDAW, İstanbul Sözleşmesi vb.- imzasını atmıştır. Bu sözleşmeler aile yaşamında, eğitimde, istihdamda, siyasette, sağlıkta var olan ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yönelik somut adımlar belirlemiştir ve bu sözleşmeler uyulması zorunlu sözleşmelerdir. Buna rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti hükümeti bu sözleşmelerin şartlarını yerine getirmemektedir. Aynı zamanda da 5 yılın verileri göstermektedir ki Türkiye’de kadınlara yönelik şiddet, tecavüzler ve cinayetler için bir çözüm sunulabilmiş değil. Kadına şiddet neden böyle vahim boyutlarda? Bugün halen, Türkiye’de gündelik yaşamdan istihdam alanı-

na, siyasetten özel alana, kadın ve erkek eşitliğinden söz etmek olanaksızdır. Kadın-erkek eşitsizliğini açıklayabilmek için ekonomik, kültürel, politik bazı nedenler ileri sürebiliriz. Ancak bu nedenlerin en başında ataerkil kodlarla örülmüş ve devlet tarafından da beslenen cinsiyetçi algı yatmaktadır. Ataerkil kodlarla örülü bu cinsiyetçi algı, erkeğin kadına verdiği değeri, onunla kurduğu her türlü ilişkide kadını zihninde nasıl konumlandırdığını etkilemektedir. Nasıl olur bu konumlandırma? Erkeklerin pek çoğu halen kadınlarla kurdukları iletişimin niteliğini, mesafesini ve öznelliğini kadınların bedenlerini algılayışları üzerinden şekillendirmektedirler. Kadınlara yönelik algılarının belirleyicisi, onların maddi varoluşlarının bir unsuru olan bedenleri olunca, aradaki ilişki bir mülkiyet ilişkisine de dönüşmektedir. Pek tabi, ataerkil kültür içinde erkekler ile “işbirliği” içinde olan kadınlar da söz konusudur. Yani var olan eşitsizliği ve kadınlara yönelik tüm şiddet olaylarının ardında yine bazı kadınların ataerkil işbirlikçi tutumları da etkilidir. Bunun sebepleri kadının erkek egemen bir toplumda ayakta kalabilmek için erkeğin yani güçlü olanın safında yer alma gereği duyması olabilir aynı zamanda ataerkil toplum yapı-

sı insanlara bir şekilde empoze edilmektedir -medya, siyasilerin söylemleri, gelenekler vb araçlarla- ve bunun sonucunda kadında gerçekten doğru olanın ataerkil toplum yapısının kuralları olduğuna inanabilmektedir. Peki ama erkeklerin, kadınlara yönelik mülkiyetçi ve cinsiyetçi algılarının bir sonucu olarak yaşadığımız tecavüzleri, tacizleri ve cinayetleri nasıl önleyeceğiz? Öncelikle kadına şiddeti önlemede devletin, katilere ve tecavüzcülere iyi hal indirimleri vermeyi bırakması ve kadına yönelik ve toplumu kadına karşı olumsuz anlamda yönlendiren söylemlerinden vazgeçmesi gerekli. İdam gibi uygulamaların da iyileştirici bir etkisi olduğuna ya da kesin sonuçlar getireceğine inanmamaktayım. Çözüm bence, uzun soluklu ve sivil olarak yapılandırılmış bir örgütlenme sürecidir. Bireylerin gönüllülüğüne dayalı oluşturulacak sivil bir örgütlenme ile bir değer olarak insanı ve temel hak olarak yaşamayı, dil, din, tür ve cinsiyet farkı gözetmeksizin en üstün gaye sayabilecek bireyler yetiştirmektir. Ancak bu şekilde kadınların öldürülmesini, şiddet görmesini önleyebiliriz.


KADIN

08 Avukata Özgecan tehdidi

Özgecan Aslan’ın katili Suphi Altındöken’in eşi Neslihan boşanma davası açtı. Geçmişte eşinin kendisine şiddet uyguladığını gösterir belgelerle Adana Barosu Kadın Hakları Komisyonu’na başvurdu. Davayı üstlenen komisyon başkanı Ebru Çatıkkaş katil Suphi Altındöken’in boşanmayı reddettiğini aktardı. Dava sürecinde avukat Çatıkkaş, ev telefonundan “Kimsenin yuvasını yıkma, eğer davadan çekilmezsen sonun Özgecan gibi olur” şeklinde kimliği belirsiz bir tehdit aldığını belirtti. Tüm tehditlere rağmen Neslihan’ın yanında olduklarını ekledi. KADIN

Kızına işkence yapan baba serbest

9 Haziran 2015

Kadınlar 12 Haziran’da Özgecan için Tarsus’ta Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, her gün yeni bir kadının ölmemesi için isimlerin sayaçlarda sayıların istatistiklerde bir veri olmaması için, Özgecan için ; tüm kadınları 12 Haziran’da Tarsus Adliyesi’ne çağırıyor. Davaya tüm illerden gelecek destek ülkenin artık kadın cinayetlerine sessiz kalmadığının bir göstergesi olacak. kadın Yağmur Derin

2015, 11 Şubat’ında Özgecan Aslan bindiği minibüsün şoföru tarafından öldürüldü. Onun 19 yıllık yaşamının sonu , Türkiye’de kadın isyanının diriliş günü oldu. Toplumun her kesiminden yükselen tepkiler her geçen gün artarak sadece Özgecan’ın değil, öldürülen tüm kadınların hakkını arayan bir çığlığa dönüştü. Şiddet gören, öldürülen , aşağılanan; gelenek, toplum, erkek baskısı altında yok sayılan tüm kadınların davası oldu Özgecan. İsmiyle anılan Özgecan Yasa’sı ,

kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteği ile dünyanın en büyük 6. imza kampanyası oldu. Sokakta, okulda, evde, iş yerinde … yükselen sesler “sağır sultan”ın kulağına kadar ulaştı. Kimileri bundan rahatsız olsa da, Özgecan’ın davası tam da bu rahatsız olan sağır sultanlarla mücadelenin bir parçası oldu. Okumak, çalışmak, sokağa çıkmak, karar almak, fikir belirtmek gibi temel hak ve hürriyetlerinden yoksun bırakılmak istenen tüm kadınların sesi oldu Özgecan.

Uyuşturucu bağımlısı baba M.C , 13 yaşındaki kızını sigara içtiği gerekçesiyle saatlerce döverek işkence etti. Tüm tehditlere rağmen polise başvuran anne ve kız şikayetçi olunca baba mahkemeye çıkartıldı fakat mahkemece serbest bırakıldı. İşkence gören çocuk için atanan avukat, kız çocuğunun darp fotoğraflarını ve olayı paylaştı. Medyada yoğun tepki gören haber sonucu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girerek çocuğu ve tehdit edilen aileyi koruma altına aldı. Kız çocuğu aynı zamanda “Ya avukat bu olayı medyaya aktarmasa sonuç ne olacaktı?” sorusunu akıllara getirdi. KADIN

Dayak atmaktan eli şişen kocaya teselli kararı

Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi inanılması güç bir karar imza attı. Ankara’da uzun süredir kocasından şiddet gören kadın temmuz ayında polise başvurdu. Adli tıbba sevkedilen kadında kafada travmaya bağlı ödem saptandı. Koca için ise adli tıp, bilekte şişme tespiti yaptı. Bir süre sığınma evinde kalan ve boşanan kadın, çocuğunu görmek için eve gittiğinde tekrar darp edildi. Olayların sonucunda davaya bakan mahkeme, darp edilen kadına, kocasını basit yaralama suçundan 3.000 TL para cezası verdi.Aynı şekilde darp eden kocaya da ceza veren mahkeme şiddet gören ve şiddet gösterene eşit (!) ceza vermiş oldu. KADIN

Esra Elönü’den provakatif yorumlar

Yandaş medyanın farklı giyim tarzı ve makyajıyla tanınan haber7.com yazarı Esra Elönü , HDP Diyarbakır mitinginde 3 kişinin hayatını kaybettiği 150’ye yakın kişinin yaralandığı patlama üzerine “Demirtaş’ın sazı mı patlamış. Anlamadım” tweetiyle tepki çekti. “Siz Yasin kadar ölemezsiniz.” paylaşımıyla Yasin Börü’nün ölümü üstünden bir karşılaştırmaya giren Elönü’nün hesabına gelen tepkiler üzerine, bir süre sonra bahsedilen tweetlerin silindi görüldü. KADIN

Kadınlardan davaya çağrı 12 Haziran’da Tarsus Adliyesi’nde, Özgecan’ın ve onunla birlikte yaşam hakkını savunan tüm kadınların davası gerçekleşecek. Bu davanın önemini Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üye ve temsilcilerine sorduk : Gülsüm Kav Kadın Cinayetlerini Durduracağız PLATFORMU gENEL TEMSİLCİSİ Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak, Özgecan Aslan öldürüldüğü gün toplantı ve yürüyüş yaparak bu davaya sahip çıkan ilk kadın örgütü olduk. Davanın duruşma tarihi belli olduğu gün platfform olarak davaya katılacağımızı belirterek aynı zamanda tüm kadınları bu davada birlik olmaya çağırmıştık. Çünkü biz bu dava nezdinde tüm kadın cinayetlerinin durması için mücadele ediyoruz. Aslında Türkiye’de 2 önemli ölümlü sembolik dava var: Soma davası nasıl iş cinayetleri için sembol bir dava ise Özgecan da kadın cinayetlerinde sembol bir davadır ; kadınların gezisidir. Uzun zamandır mücadele ettiğimiz ceza kanunudaki değişiklik talebimiz için ; kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebimiz için de dava çok önemlidir. Bizler dünyanın her yerinde var olan kadın hareketlerini izliyoruz ve destekliyoruz. Bu hafta Arjantin’de başlayan ve tüm Güney Amerikaya yayılan

Gülsüm Kav

aynen bize benzer bir mücadele var. Orada da kadınlar, öldürülen kadınların fotoğraflarınılarını taşıyarak ve ağırlaştırılmış ceza talep ederek yürüdüler. Tüm bu mücadeleler kardeş mücadeledir; onlar yalnız değiller. Biz de Tarsus’ta ve mücadelemizde yalnız değiliz. karanfil aslan Özgecan Aslan’ın KUZENİ Bugun devlet kadına değer vermediği tam tersİne hep hedef gösterdiği için bu haldeyiz. Geçtiğimiz günlerde çıkan imam nikahına yasal cezanın kalkması da kadının nasıl değersizleştiğinin son örneği.Bu iktidar döneminde 13 yıldır kadın cinayetlerı durmadı, durmuyor. Katillere verilen cezaların yetersiz kaldığını görüyoruz. Meclis bu konuya el atmalı ve kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yasalaşmalı. Devlet kadını sahiplendik diyor, cinayetleri durduracağız diyor ama hiçbir yasal adım atmıyor. Bir kadın katili kravat takıp mahkemeye gittiğinde cezai indirim alabiliyor. Artık bunları görmek, duymak istemiyoruz. Özgecan’ın davası artık tüm

Karanfil Aslan

Nisan Keleş

Türkiye’ye mal olmuş bir davadır.12 Haziran’da her duyarlı her insanı davada bizlere destek olmaya çağırıyorum. Nisan Keleş Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Üyesi / Mersin Boğazımızı düğümleyen, her birimizi günlerce ağlatan, uyku uyutmayan, bardağı taşıran ve sonunda: “Artık yeter!” Dedirten, bitmek bilmeyen erkek şiddetinde gelinebilecek “şimdilik” son noktaydı Özgecan Aslan. Türkiye’nin dört bir yanında kadınların nasıl birlik olduğunu, nasıl güçlenebileceğini hep birlikte bu korkunç olay sayesinde gördük. Ama Özgecan’ın hesabı kapanmadı. Hiçbirimizin kalbindeki o yumru küçülmedi. Şimdi birlik olma zamanı. Gelin hep beraber Özgecan Aslan’ın davasına sahip çıkalım. Kadın cinayetlerine ağırlaştırılmış müebbet isteğimizi beraber haykıralım. Biz birlikte çok daha güçlü, çok daha güzeliz. Hangi şehirde olursanız olun 12 Haziran günü Tarsus Adliyesinde buluşalım. Çünkü öldürülen tüm

Duygu Kasar

kadın kardeşlerimiz bunu hak ediyor! DUYGU KASAR Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Üyesi / sAMSUN Tüm Türkiye’de büyük tepkiler alan ve kadınların gezisi dediğimiz, Türkiye’de neredeyse her ilde insanlarin tepkisiyle beraber “Artık yeter!” dedirten akıl almaz cinayetin 12 Haziran’da Tarsus’ta davası olacak. Büyük tepkiler alan bu cinayetin karşısında tek yürek olarak o davada öfkemizin anlık olmadığını, yasta değil isyanda olduğumuzu göstermek için davaya gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Üzülmenin, yas tutmanın, evde oturarak tepki göstermenin değil isyanın vakti. Özgecan’a nasıl kıydılarsa bu davada o canilerin önüne Özgecan’ın yaptığı gibi direnip onun yerine hesap sormaya gidiyoruz. Özgecan ve ailesi asla yalnız yürümeyecek, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak bizler her zaman yanlarında olacağız. 12 Haziran’da Tarsus’ta Özgecan’in hesabını sormaya!


EMEK

09

9 Haziran 2015

Ferhan Umruk

KÖSTEBEK

7 Haziran seçimleri anatomisi Kürtlerin kurtlarla mücadelesi

Bu yazıyı seçimlerin yapıldığı 7 Haziran günü sandıkta HDP’ye oyumu kullandıktan sonra kaleme alıyorum. Dolayısıyla seçim sonuçları açıklanmadığından, seçimlerin kilit noktası olan HDP’nin barajı aşıp aşmadığı henüz belli değil. HDP’nin barajı aşması öylesine bir kilit nokta haline geldi ki, 12 Eylül darbesiyle Kürtlerin ve elbette sosyalistlerin siyasi sistem dışında kalması için seçim yasasına konulan anti-demokratik yüzde 10 seçim barajının HDP tarafından aşılması, yalnızca Kürtlerin parlamentoda güçlü temsilini değil 13 yıllık AKP iktidarının sona yaklaştığının sinyallerini vermeye başladı. Muktedirlerin siyasi temsilcileri ANAP’ından, DYP’sine, SHP’sinden CHP’sine, DSP’sinden MHP’sine, RP’sinden AKP’sine bugüne gelen 35 yıllık süre içerisinde bu partiler zaman zaman iktidar oldukları halde yüzde 10 seçim barajını kaldırmadılar, kaldırmak için de hiçbir ciddi teşebbüste bulunmadılar. Muktedir sınıfların kendi aralarındaki çıkar çekişmelerinde siyasi temsili üstlenen bu partiler birbirlerine karşı kılıç çekerken, Kürde ve sosyaliste karşı kenetleniverdiler. Bu sistem partilerini ortaklaştıran program, Kürdü, sosyalisti tehdit sıralamasında ilk sıralarda tutan Milli Güvenlik Siyaset Belgesidir. Bu program cumhuriyet paradigmasının iki ilkesi üzerine kuruludur. Birincisi bu topraklarda yaşayan farklı kimlikleri Sünnileştirme-Türkleştirme doğrultusunda asimile etmektir. İkincisi de kapitalist sömürü düzenini korumaktır. Bu böyledir, kurt nasıl kuzu postuna bürünüp tuzak kurarsa, sistem partileri de Kürde, sosyalistlere karşı kurdun postu rolünü oynarlar. Bu seçim sürecinde de kurt AKP postunu giyerek HDP’ye saldırı görevini üstlendi. Erdoğan HDP’yi Zerdüştlükle, dinsizlikle karalama yolunu seçerken, Davutoğlu HDP’ye verilen her oyun PKK’ye verilmiş olacağını ifade ederek, HDP’yi itibarsızlaştırmaya çabaladı. AKP’nin kullandığı bu zehirli dilin sonucunun HDP seçim bürolarına yapılan saldırılar, Erzurum mitingine paramiliter çetelerin saldırı girişimi, Adana ve Mersin’de HDP binalarının bombalanması, Bingöl’de seçim minübüsünde katledilen HDP üyesi ve en sonunda da 1977 1 Mayıs’ını hatırlatan, Diyarbakır mitinginde patlatılan bombalarla hayatını kaybeden 3 insan ve ellerini, bacaklarını kaybeden yaralılar olduğunu herkes izledi. Bütün bu dehşet verici süreci Erdoğan’ın “Bölücü örgüt ve onun güdümündeki siyasi parti sözünü tutmadı. Silahla demokrasinin bir arada yaşadığı nerede görülmüş” sözleriyle okuduğumuzda en önce bu seçim kampanyası süresi boyunca HDP’yi hedefleyen bombaların, kurşunların demokrasiyle alakasının sorgulanması gerekmez mi? Doğrudur, şekli olarak demokrasi silahla birarada olmaz. Ancak 30 yıldır süren savaşın binlerce Türk-Kürt gencinin hayatını kaybetmesine ve Kürt halkının temel talepleri için siyasi mücadele imkanının önünü tıkayıp, onların dağa çıkmasına sebep olan da muktedirlerin siyaset sınıfının ta kendisi değil midir? Kürt halkının temel talepleri için siyasi mücadele imkanının önünün nasıl tıkandığını da bir kez daha hatırlamakta yarar olduğunu düşünürüm. Yakın tarih boyunca 7 sosyalist parti ve 6 Kürt siyasi hareketinin partisi bölücülük suçuyla anayasa mahkemesi tarafından kapatıldı. Liste şöyle: Türkiye İşçi Partisi 1971 Türkiye Emekçi Partisi 1980 Türkiye Birleşik Komünist Partisi 1991 Sosyalist Parti 1992 Halkın Emek Partisi 1993 Özgürlük ve Demokrasi Partisi 1993 Sosyalist Türkiye Partisi 1993 Demokrasi Partisi 1994 Sosyalist Birlik Partisi 1995 Demokrasi ve Değişim Partisi 1996 Emek Partisi 1996 Demokratik Kitle Partisi 1999 Halkın Demokrasi Partisi 2003 Bu tablo Kürt halkının taleplerini programına alıp yasal siyasi mücadele sürdürmek isteyen partilerin akibetini ortaya seriyor. Toplumsal taleplerin yasal mücadele imkanı reddedildiğinde nasıl sonuç vereceği de aşikardır kuşkusuz. Evet dağdan insinler, onlar da yıllardır bu talebi dile getiriyorlar. Bunun gerçekleşmesinin, dün yasal siyaset yolunun kapatılarak yapılanın, bugün de bir başka biçimde tekrarlayıp, yasal mücadele veren HDP’ye karşı kışkırtıcılık yaparak, şiddet uygulayarak önünü kesmeye kalkarak mümkün olmadığı ortadadır. 7 Haziran seçim kampanyası sürecinin hafızalara kazınan temel özelliği, olağan şüpheli güç odağı tarafından HDP’ye karşı zincirleme olarak gerçekleştirilen provokasyonlar olacaktır. Herhalde alçaklık sıralamasının en başlarında, ilk provokasyon hamlesi olan, Ağrı-Diyadin’de 15 askeri gerillanın önüne sürüp öldürülmelerine yol açma teşebbüsüydü. Kürt halkı bunu gördü, ölümü pahasına askerleri kurtarak provokasyonu engelledi. Sandıkların açılıp sonuçları beklerken, elbette HDP’nin anti-demokratik seçim barajını aşmasının çok önemli siyasi sonuçlar doğuracağını, ezilenler için kazanılan bir mevzi olacağını biliyoruz. Fakat bu seçimlerde Kürt halkı verdiği siyasi mücadeleyle seçim barajını aşarak yasal meşruiyet kazanmaktan daha da yakıcı öneme sahip olan toplumsal meşruiyet eşiğini aşmış bulunuyor.

Metal işçisinin direnişi sermayeye karşı sürüyor Metal işçilerinin Bursa’da yakılan ateşle başlayıp onlarca fabrikaya sıçrayan direnişlerinde Türk Metal’i fabrikalarından atmaktaki kararlılıkları sürüyor. Ford’ta gerçekleşen işten atılmalara karşı tepkiler büyüyor. Patronların işçilere karşı tüm baskılarına rağmen İzmir’de HABAŞ, İDÇ, ÇMS ve Ege Çelik fabrikalarında işçiler bir araya geldi. dalgasını tetikledi. Binlerce işçi üretimi durdururken, Türk Metal’den Türk Metal’in örgütlü ol- istifalar çığ gibi büyüdü. Geri adım duğu fabrikalarda metal atmak zorundaki işverenler, işçilerin işçilerinin direnişi düşük ücretler, tüm taleplerini kabul edeceklerini çalışma koşullarının yetersizliği, 3 ilan etmişlerdi. İşçiler Türk Metal’in yıllık TİS süresine, sendika baskısı- fabrikalarda herhangi bir hak iddia na, anti-demokratik işleyişe ve 8 ay etmesinin karşısında. önce imzalanan toplu iş sözleşmelerinde alınan düşük ücret zamları ‘’Demokratik bir sendika için üzerine başlamıştı. Ford’da işten çalışacağız’’ atmalar ve Türk Metal’in sendika Ford Otosan’ın Kocaeli fabrikalarınodasını tekrar açmaya çalışması ile da işbaşı yapmak üzere giden işçilerişçilerin öfkesi bir kez daha büyüdü. den 10’u işten atıldığını, kartlarının basmamasıyla öğrendi. Önce atılan İsyan TİS sürecinde başlamıştı 8 kişiyle birlikte, işten atılan işçi saBursa OYAK Renault fabrikasın- yısı 18’e yükselirken, işten atmaların da “ücretlerin iyileştirilmesi, Türk süreceği bildirildi. İşçiler atılan işçiMetal’in fabrikadan çıkarılması, di- lerin öne çıkan arkadaşları arasınrenen işçilerin işten çıkarılmaması” dan seçildiğini, işten atmaların öfketalepleriyle üretimi durduran işçiler, yi büyüttüğünü söyledi. Yeniköy ve TOFAŞ, Ford, Türk Traktör başta Gölcük fabrikalarındaki işçiler, “Keolmak üzere pek çok fabrikada ben- sinlikle Türk Metal’e dönmeyeceğiz zer taleplerle yükselen bir direniş ve demokratik bir sendikal yapının

emek osman erdem

hayata geçmesi için çalışmalarımızı yürüteceğiz” dedi.

Marco Votta’nın da bantları dolaştığını söyledi. İşçilerin bir araya gelmemesi için vardiya saatlerinde Türk traktör işçileri Türk Metal’i değişiklikler yapan fabrika yönetimi, açtırtmadı anlaşma da kabul ettiği 1000 TL’yi Türk Traktör işçileri, toplu ola- de grev sırasında işbaşı yapanlara yarak istifa ettikleri Türk Metal tırdı. Süresiz ücretli izne gönderilen Sendikası’nın fabrikaya yeniden işçilerin yanı sıra birçok işçiye ücsokulmak istenmesine sert tepki retlerin yatırılmaması da yeni işten gösterdi. Bine yakın sendika istifa- atmaların kapıda olduğu şeklinde sının yaşandığı fabrikada, eylemin yorumlanıyor. bitmesini, işçi temsilcilerinin işten atılmasını fırsat bilinerek fabrika- Baskıya rağmen direniş İzmir’e daki işyeri temsilciliğini yeniden yayıldı açılmak istedi. Ancak işçilerin oda- Direniş İzmir’de giderek yayılırnın camını, çerçevesini indirmesi ken, patron ve Türk Metal işçiler nedeniyle açamadılar. üzerindeki baskısını artırıyor. Türk Metal temsilcilerinin mahallelerine, Patronlar baskılara devam ediyor evlerine gelerek baskı yaptığı işçiler Üretimi 2 vardiyaya indiren fabri- “Yıllardır sırtlarında kene gibi taşıka yönetimi, sürekli işçiler arasında dıkları milyonlarca lira içinde yüdolaşarak baskıyı arttırmaya çalışı- zen, işçiye tamamen sırtını dönmüş yor. İşçiler sadece müdür yardımcı- sendikacılarla’’ mücadelede kararlı ları, amirler değil, fabrika müdürü olduklarını söyledi.

Hak İş de TİS’i imzaladı Hükümet, Türk-İş’in ardından Hak-İş ile 43 bin kamu işçisini kapsayan toplu iş sözleşmesini imzaladı. İmzalanan toplu sözleşmede ilk yıl için 6+5, ikinci yıl için de yüzde 3 ve enflasyon farkı oranında ilave ile anlaşıldı. İmza töreninde Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın üç dönem kuralına takıldığı için 7 Haziran seçimlerinde aday olmayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e “Bundan sonra da beraber ça-

lışmak isteriz” diyerek iş teklif etmesi dikkat çekti. İmzalar atılmadan önce açıklama yapan Bakan Çelik, anlaşmanın diğer maddelerini ise şöyle sıraladı; “Çıplak brüt ücreti 2 bin 150 lira altında olan işçilere 100 TL, 2 bin 150-2 bin 250 TL arası ücretlere 75 TL, 2 bin 250-2 bin 350 TL arasındakilere 50 TL seyyanen artış sağlanmıştır. Yılda bir kereye mahsus olmak üzere 500 TL denge ödeneği verilecektir.” EMEK

“Artık çiçekle uğraşacak’’

Direnen işçiler kazandı Neria İnşaat’ın Esenyurt’ta yaptığı otel inşaatında çalışan ancak 3 aydır maaşlarını alamayan inşaat işçileri, inşaat önünde eylem yaptı. Eylem sırasında, bağlı oldukları taşeron firmanın elemanlarının saldırısına uğrayan işçiler, vazgeçmedikleri direnişin ardından patronları anlaşma yap-

maya mecbur bıraktılar. İnşaat önünde imzalanan protokole göre, taşeron firma sahipleri bir hafta içerisinde işçilerin maaşlarının ödeneceği taahhüdünde bulundu. Eylemde maaşlarını alamadıklarını belirten işçiler, patronlara “Haklarımızı verin” çağrısında bulundular. EMEK

Manisa Soma’da 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen, 301 madencinin yaşamını yitirdiği faicanın ardından ilçeye gelen dönemin Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın protesto edilmesi sırasında Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel tarafından tekmelenen,

ardından da uzun süre işsiz kalan madenci 33 yaşındaki Erdal Kocabıyık, Bergama Belediyesi’nde Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde işe başladı. Kocabıyık’ın belediyede işe başladığını Twitter’dan duyuran CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, “Artık kömürle değil çiçekle uğraşacak” dedi. EMEK


EMEK

10

9 Haziran 2015

Fadik Temizyürek HAKİKAT

Gözlerimizden öptü Seçimler bitti. HDP barajı aştı ve seksen milletvekili ile meclise girdi. İşte budur. Sevincimiz büyük, kıvancımız yüksek. Gezi gibi bir şey bu başarı, uğraştık didindik ve seni başkan yaptırmadık Erdoğan. Az kısmet olur, mücadele ve galip gelme bizim tarihimizde. Son yıllarda çok ağır geçiyor, bedeller de ödüyoruz ama hiç kaybetmedik. Türkiye toplumu olarak bir olduğumuzda kazanıyoruz, hep beraber olmaya karar verdiğimizde Gezi oluyor, seçimlerde HDP barajları yıkıyor. *** Diyarbakır’da seçimlerden iki gün önce halkın ortasında bombalar patlatıldı, insanlar öldü, kolları , bacakları koptu. Toplum ilk kez en sağcısı bile bu kadarı da fazla insanları öldürüyorsun göz göre göre, olmaz dedi. Böylesine acı bir günde mitinge gelen halkı sağduyuya davet eden ağladığı halde sükunetle sakin olmayı telkin eden Selahattin Demirtaş’a verilen tüm emekler annesinin ak sütü gibi helal olsun. *** Topluma güvenmek lazım, işte gördük, Türkiye toplumu bir Kürt partisini seçti, tamam, sana iknayım, iyi birine benziyorsun, çok canımı sıkıyorsun ama adaletim ve vicdanım senden yana, sana bir şans vereceğim dedi ve dediğini yaptı. Erdoğan’a da böyle demişti, destekledi, bu sefer değilse bir sonrakinde olacak, beni mahçup etmeyecek dedi. Ama nafile Erdoğan en kötü kalpli çocuk oldu, sürekli üzdü ve arsızca hep sevilmek istedi. Toplum, sen nerden geldiğini unuttun, kendini dev aynasında görmeye başladın, sürekli suistimal ediyorsun her iyi şeyi, ezmene izin vermeyeceğim, sana haddini bildirmenin vakti geldi dedi ve dediği gibi yaptı. *** Eğer HDP’ye oy vermeseydim toplumun yüzüne nasıl bakacaktım diye düşünüyorum. Solculukla hiç alakası olmayan, Kürtlerden haz etmeyen hatta Türk fakirlerinin cahilliğinden ölesiye nefret eden orta sınıf bile HDP diyorken bizim cenahın çuval ağzı açması affedilir gibi olmazdı. Ama böyle yapan sol örgütler oldu. Farklı gerekçelerle olsa ne olur, toplum AKP’ yi ve Erdoğan’ı cezalandırmak istediği halde bazılarının HDP olmasın da ne olursa olsun demesi ne toplumla ne de solculukla alakalıdır. Düz ulusalcılık ve Lenin’den bi haber olmak istemek demektir. Şükürler olsun ki toplumdan korkmayan ve nefret etmeyen bir örgütün üyesiyim. Bu halktan bir cacık olmaz diyen örgüt ve halk düşmanlarına ders olsun. HDP barajı geçerse AKP ile anlaşır saçma fikrinde olanlar kendi a-politikliğinden utansınlar. Siyasetin bu kadar tutarsız olamayacağını, burjuva siyasetinin dahi ilkeleri olduğunu kabul etmek istemeyenler hayattaki en iradesiz ve prensipsizler topluluğu olmasın? *** Şimdi ne olacak? Erdoğan süresibitinceye kadar makul cumhurbaşkanı olmak zorunda kalacak. Başkan olamadım diye hırsından ve üzüntüsünden bir yerine inme inmezse. Davutoğlu, gerçek bir başbakan olmak mecburiyetinde kalacak ve ona iyi gelecek, ruh sağlığı daha da bozulmayacak. Akdoğan, aklını başına devşirecek, şımarık çocuk muamelesinin kendini bitirdiğini kuş beynine abileri zorla sokacak, Bülent Arınç ve yaşdaşları bizim zamanımızda böyle miy di azizim ağıtları yakarak uzaktan müdahil olmak isteyecekler. “Bir zamanlar kartaldı” olacaklar ve hikaye böyle bitecek. Emin olun her şey çok güzel olacak. Hiç bir şey dünden daha kötü olamaz. Erdoğan başkan olamayacağını anladı, toplum HDP’ ye yanındayım, yalnız değilsin dedi, televizyonlar demokrasi kazandı, oh olsun AKP’ ye dedi, daha ne olsun. Halkımız yapacağını yaptı, gözlerimizden öptü, şimdi sıra biz de. Yürüyeceğiz celladın üstüne üstüne. fadiktemizyurek@gmail.com

İşçileri polis şiddetiyle yıldıramadılar

İşçilerin tek talebi işlerine geri dönebilmek

Tek Gıda İş örgütlenme sorumlusu Suat Karlıkaya

İşlerine geri dönmek isteyen Nestle işçileri gözaltına alındı

İşlerini isteyenlere polis saldırdı emek elif karan

Ancak işveren sadece 9 işçinin geri dönüşüne izin vereceğini, mahkeme Karacabey’de faaliyet gösteren kararına rağmen diğerlerine tazmive 900 işçinin çalıştığı Nestle natlarını verip, hatta başka bir yer Fabrikası’nda geçen temmuz ayında de iş bulup göndermek istediğini işveren ile Hak-İş’e bağlı Öz Gıda İş söyledi. İşe dönmeleriyle fabrikada Sendikası arasında 6 ay süren toplu pek çok şeyin değişmesinden korsözleşme görüşmelerinin sonunda kulduğunu bilen işçiler, eylemi mart uzlaşma sağlanırken, 32 işçi ücretli ayında haftada 3’er kişilik gruplar izne çıkarıldı. Sözleşme sürecindeki halinde açlık grevine dönüştürdü. davranışları gerekçesiyle bu işçiler Son olarak tüm işçilerin bir haftalık hakkında soruşturma başlatıldı. Da- açlık grevi ise 22 Mayıs’ta sona erdi. ha doğru bir ifade ile soruşturma usulleri bile işletilmeden, mesnetsiz Servis araçlarının gerekçeler sunularak 23 işçinin işine önünde eylem yaptılar son verildi. Bu sabah fabrikaya gelen servis araçlarının önünde eylem yapan işçilere polis saldırdı. Polis, aralarında Direne direne kazandılar, Tek Gıda-İş Sendikası Örgütlenme kazanacaklar İşçiler yaklaşık bir yıldır fabrika Sorumlusu Suat Karlıkaya’nın da önünde sürdürdükleri direnişle bulunduğu 10 kişiyi yaka paça göörnek bir mücadele verdiren, aç- zaltına aldı. tıkları tüm davaları da kazandılar. Bir yıla yakın süredir işe dönmek

Bursa’nın Karacabey İlçesi’ndeki Nestle Fabrikası’nda, neden göstermeksizin isten çıkarılan, hukuki olarak tüm davaları kazanan işçilerin, işbaşı yapmak için başlattıkları eylemler hız kesmeden devam ediyor.

için mücadele yürüten işçiler polis şiddeti ile karşılaştı. Pes etmeyecekler Sendikadan yapılan açıklamada, “Aylardır eylemlerine devam eden üyelerimize yönelik saldırılar art arda devam etmektedir. Geçtiğimiz günlerde de şiddetli saldırı ve müdahale ile karşı karşıya kalan üyelerimiz gözaltına alınmışlardır. Bugün gerçekleşen saldırıda 10 üyemiz ve Tekgıda-iş Sendikası Örgütlenme Sorumlusu Suat Karlıkaya da bulunuyor” denildi. İşlerine alınana kadar direnişlerine devam edecekler Nestle işçileri fabrika önünde kurdukları direniş çadırları ile işe alınan kadar direnişlerine devam edecekler. Fabrikanın İsviçre’deki merkezinin de mahkeme kararının uygulanma-

sı yönünde kanaat bildirildiği öğrenildi. Ancak Bursa yönetimi işten mesnetsiz iddialarla atılan işçilerin iş başı yapması halinde fabrikadaki diğer işçilerin de temel hakları konusunda mücadele etmekte daha cesaretli olacaklarından korktuğu kaydediliyor. İşverenler, büyük işçi direnişlerinin kendi fabrikalarından korkmaya devam ediyor. Metal sektöründeki direniş, işverenlerin tüm engelleme çabalarına rağmen dalga dalga yayılmış ve Türkiye işçi sınıfına örnek teşkil etti. Gıda sektöründe de özellikle Bursa bölgesindeki fabrikalarda benzer direnişlerin gerçekleşmesi sektörde çalışan işçileri hakları için mücadele etmeye sevk ediyor. Nestle direnişi başladığında fabrika önüne halen işçilerin ziyaretleri sınırlı iken, şu an yapılan eylemlere daha fazla sayıda çalışan işçi gelerek destek oluyor.

Somalı madencilerin işsizlik maaşları da kesildi Manisa Soma’da Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye bağlı Eynez Maden Ocağı’nda 301 işçinin yaşamını yitirdiği madenci katliamının ardından kapatılan Eynez, Işıklar ve Atabacası maden ocaklarında işten atılan 2 bin 831 maden işçisinin işsizlik maaşları da kesildi. Soma katliamının ardından, biri katliamın meydana geldiği ocak olmak üzere 3 maden işletmesi iş güvenliği koşullarını sağlayamadığı için kapatıldı. Ancak bunlardan Işıklar Maden Ocağı ve Atabacası Maden Ocağı, daha sonra müfettişlerin

olumlu rapor vermesi üzerine açıldı, üretime başlandı.

İşçileri mesajla işten çıkardılar 2 bin 831 maden işçisi, cep telefonlarına gelen mesajlarla işten çıkarıldı. Şirketler işçilerin tazminatlarını bile ödemediler. İşsizlik maaşı ile bir süre geçinmeye çalışan işçilerin işsizlik maaşları da kesildi. Bölgede maden ocakları ve tarım dışında iş imkânı yok. Ancak tarım sektörü de, kredi borçları, kotalar gibi düzenlemeler nedeniyle bitmek üzere. EMEK

İZENERJİ’de grev kararı asıldı İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Genel-İş’in anlaşamaması üzerine, İZENERJİ’de grev kararı binlerce işçiyle büyükşehire asıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZENERJİ ile burada örgütlü olan Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube arasında Mart ayından bu yana gerçekleşen toplu iş sözleşmelerinde, tarafların anlaşamaması üzerine sendika grev kararı aldı. Büyükşehir Belediyesi sendikaya en son yüzde 10 zam ve artı 20 gün ikramiye teklifinde bulunmuştu ancak sendika en düşük işçi maaşının 1800 TL’ye çekilecek şekilde zam yapılmasını istiyor. EMEK


genclık

11

9 Haziran 2015

Eğitim şart da iş değil mi?

Yıldız Teknik Üniversitesi ranta teslim olmuyor

Geçtiğimiz hafta televizyon programına konuk olan cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Beşiktaş kampüsünü cumhurbaşkanlığı külliyesi yapacağını açıklamıştı. Bu açıklamanın üzerine bütün gözler Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerine çevrilmişti. Öğrenciler Yıldızı Savunuyoruz diyerek kampüslerinde forum yapıp okulları için mücadele etme kararı aldı. Kampüslerinde sabahlayıp finallere orada çalışarak tepkilerini gösterdiler. Diğer üniversite öğrencilerinden de Yıldız öğrencilerine destek geldi. Yapılan basın açıklamasında “Recep Tayyip

Gazi Üniversitesi’nde linç girişimi Genç işsizlik Türkiye’de kırmızı alarm veriyor. Her şehre bir üniversite kampanyalarıyla siyaset yürütenler öğrencilerin mezun olduktan sonra nasıl istihdam edileceğiyle ilgili hiçbir fikre sahip değil. Eğitimi kendi propagandası için kullanan hükümetin işsizlikten bahsedilince “İş beğenmiyorlar” demesi durumun vahimliğini gösteriyor. gençlik Elif Yağarkar

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre 2015’in Şubat ayında genç işsizlik bir önceki yıla göre yüzde 3 artarak yüzde 20’ye yükseldi. Ancak DİSK’in DİSK-AR’da yayınladığı rapora göre genç(15-24 yaş) geniş tanımlı işsizlik oranı resmi % 20 rakamının yaklaşık 10 puan üzerinde yüzde 29,4 seviyesinde gerçekleşti. İktidarın her şeyin yolunda gösterilmesi oyununa başbakanlığa ait kurum TÜİK’in yanlış ve eksik bilgilerle destek verdiği de gözlerden kaçmadı.

DİSK-AR’ın raporunda diğer önemli ayrıntı ise kadın işsizlik oranındaki artıştı. Kadınlar için resmi işsizlik oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,7 puan artarak % 13,2’ye yükseldi. Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı ise % 25,8 oldu. Türkiye işsizlikte 1 numara İşsizlik bir ülkedeki ekonomik kalkınmanın ve istikrarın en önemli göstergesidir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD)’nin hazırladığı rapora göre Türkiye, istihdamda ya da eğitim-öğretim içinde bulunmayan

genç oranı açısından birinci sırada yer alıyor. Ekonomik krizin en çok etkilediği Yunanistan ise listenin ikinci sırasında yer aldı. Büyük bir genç işsizlik sorunu yaşayan Türkiye ekonomik krizden yeni çıkmış Yunanistan’ı bile geçerek durumun aslında hiç de hükümetin halka yansıttığı gibi olmadığını gösteriyor. DİSK’in raporuna göre aynı zamanda Türkiye’nin işsizlik oranı 2010 yılı kriz dönemi ve etkisindeki sayıları da aşarak bu dönem için de rekor kırdı. OECD raporuna göre Türkiye aynı zamanda araştırmaya dahil olan 34 ülkeden en çok genç

nüfusa sahip ülke. Türkiye nüfusunun 4’te 1’ini gençler oluşturuyor. Ve her 5 gençten 1’i işsiz. Cumhurbaşkanı işsizliği “iş beğenilmemesine” bağladı Türkiye’de genç işsizlik bu kadar önemli bir konu iken cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan giderek artan işsizliği “iş beğenilmemesine” bağladı. Erdoğan “İş yok değil var, ama iş beğendiremiyorsunuz, çünkü devlette iş istiyorlar, özel sektördeki iş değil mi? Devletin malı deniz yemeyen domuz diye bakıyorlar.” diyerek cumhurbaşkanı değil de patron gibi konuştu.

Ali İsmail’in şehrinde Erdoğan’a protesto Seçimlerden önce il il dolaşıp AKP’ye oy isteyen tarafsız(!) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü durağı da Eskişehir idi. Erdoğan’ın Eskişehir’e gelişi, Emekçi Hareket Partisi Gençliği tarafından protesto edildi. Üzerinde “Hırsız katil Erdoğan, Ali’nin şehrinden defol” yazan pankartı Porsuk Çayı’na asarak Erdoğan’ı protesto etmek isteyen partililer gözaltına alındı. Gözaltına alınan EHP’liler bir gece karakolda

tutulduktan sonra sabah saatlerinde savcılığa çıkartılarak ifade vermesinin ardından mahkeme tarafından serbest bırakıldı. Emekçi Hareket Partisi olayla ilgili açıklama açıklamasında: “Bu ülkeden defolacaksın Erdoğan! Bu ülkenin sokaklarında rahat gezemez. Ali İsmail’in şehrinde öyle rahat rahat gezemez. Bu yüzden artık çok uzak değil, yakın günlerde o çok korktuğu halk Erdoğan’ın sonunu getirecektir.” dedi. GENÇLİK

Erdoğan’ı sırtından atan bir Cihan at vardı ya Genç Hareket Fatma Çakır Türkiye’de haftalardır gündemimizde duran seçimler bitti ve hedeflediğimiz gibi AKP’yi sandıkta geriletmeyi başardık, Erdoğan’ı başkan yaptırmadık. Fakat bizlerin gençlik olarak başka bir gündemimiz daha var ki o hala karşımızda tüm gerçekliğiyle duruyor; GENÇ İŞSİZLİK Bundan sonra Hükümeti hangi partiler kurar, kurulan yeni hükümetin ekonomi politikaları nasıl olur, bundan gençliğin payına ne düşer? Onu hep birlikte göreceğiz. Fakat şu durumda AKP’nin 13 yıllık politikaları sonucu iyice krizin eşiğine gelmiş ülkemizde gençliğin payına genç

işsizlik düştü. Cari açık açıldıkça açıldı, dolar aldı başını gitti, enflasyonu tutabilene aşk olsun derken; Türkiye, 34 üyeli OECD ülkeleri içinde en çok genç işsizliğe sahip ülke olarak ilk sıraya yerleşti. Sözde ekonomik krizin dibine vurmuş olan Yunanistan; ama oradaki işsizlik oranı bile Türkiye’den daha iyi. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) açıkladığı rapora göre Türkiye’de 15-29 yaş arası gençlerin yüzde 31.3’ü ne çalışıyor, ne eğitim görüyor ne de staj yapıyor. Yani her 3 gençten birisi ‘kaldırım müdendisi’ Seçimlerden önce işsizlik gerçeğini kapatmak isteyen Hükümet ne diyordu? “TÜİK vb. kurumlar işsizlik rakamlarının abartıyor.” İşte buyurun; bu rakamları Türkiye’deki kurumlar değil uluslararası kurumlar söylüyor. Bu gerçeği görmek için sadece raporlara da ihtiyacımız yok. Bi-

raz gazeteleri çevirdiğimizde, biraz haber spikerlerine kulak verdiğimizde iş başvurusunda bulunan insanların oluşturduğu uzun kuyruklar her şeyi açıklıyor. Yine ne diyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan, adeta dalga geçercesine “İş var ama beğendiremiyoruz” Diplomalı işsizler iş beğenmedikleri için değil, iş bulamadıkları için işsizlik ordusuna dahiller. O yüzden birçok üniversite mezunu gençler kendi meslekleri dışında işlerde çalışmak zorunda kalıyor. AKP Hükümeti ve Hükümetin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamaları, seçimlerden önce hazırladıkları bir videoya benziyor. O seçim videosunda da iki kadın semt pazarında karşılaşır ve sohbet etmeye başlar. Kadınlardan biri kararsız seçmendir. Diğeri ise AKP’lidir ve Pazar fiyatları üstünden diğerini AKP’ye oy vermek için ikna etmeye çalışır. “Bak pazara her şey var ve her şey

çok ucuz...” gibisinden bir şey söylüyor; fakat inanın AKP’li kadın bile kendi söylediğine inanmıyor. Çünkü tam da o reklam etrafta dolaşırken, gıda enflasyonu rekor kırmış, pazardan bir liraya çıkan patatesin kilosu pazarda beş liraya kadar çıkmıştı. Çarşı, Pazar fiyatları dar gelirli vatandaşın cebine ateş gibi düşerken ekonomiyi tozpembe gösteren bu reklam trajikomik bir haldeydi. Yani dememiz o k; ne halkı çocuk yerine koyan seçim reklamlarınız, ne de gerçeklikle hiçbir bağı olmayan açıklamalarınız işe yaradı. Tek bir ilde dahi oylarınız artmadı. Mecliste onlarca koltuk kaybettiniz. Artık sizin iktidar olarak çözümün değil, sorunun bir parçası olduğunuz tüm halkın gözünde tescillendi. Hani 30 Temmuz 2003’te Erdoğan’ı sırtından atan bir Cihan at vardı ya, hatırladınız mı?

Gazi Üniversitesi’nde bir grup faşist öğrenci final çıkışı kapı önünde bekleyerek muhalif öğrencileri İletişim Fakültesi içinde sıkıştırdı. Saat 16.00 sularında gerçekleşen olayda diğer fakültelerden de gelen öğrencilerle 80-90 kişiyi bulan faşist grup önce sözlü tacizde bulundu, daha sonra da öğrencilere saldırdı. Fakülte içine sıkıştırdıkları öğrencileri de linç etmeye çalıştılar. Faşistlerin saldırısında 1 üniversitelinin burnu kırıldı, 1 üniversiteli ise ayağından yaralandı. Geçtiğimiz hafta Ankara Üniversitesi de faşist saldırılara sahne olmuştu. GENÇLİK

Mezuniyette provakatif pankart

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi mezuniyet töreninde ülkücü bir grup öğrenci sahneye çıkıp pankart açmak istediler. Ellerinde pankartla sahneye fırlayan öğrencilere üniversite özel güvenliği göstermelik bir müdahale etti. Göstermelik müdahaleden hemen sonra pankartın açılmasına izin verildi. Mezuniyet töreni için kurulan sahnede ülkücü işaretleriyle propaganda yapıldı, “Hepimiz Fırat’ız” diye slogan atıldı. Mezuniyete katılanların bir kısmı da sahnedeki öğrencileri yuhaladı. Pankart açan öğrenciler hakkında hiçbir işlem yapılmadan mezuniyet törenine geçildi. GENÇLİK

Bakanlıktan kampüsün yeşil alanına camii onayı

İzmir’in en büyük eğitim yerleşkesi olan Ege Üniversitesi’nde Diyanet’e tahsis edilen arazide yapılacak camiye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan onay geldi. İmar planında eğitim alanı olarak ayrılan 4 bin 400 metrekareyi ibadet alanına çeviren Bakanlık, hazırladığı imar planlarını askıya çıkarttı, yerleşke girişindeki yeşil alanlar yok edilerek dini tesis inşa edilecek. Ege Üniversitesi öğrencilerinin kampüs içinde eğitim alanı olarak belirlenmiş bir yere camii inşa edilmesine tepkilerini ise zaman gösterecek. GENÇLİK


12 Para saçan müdüre soruşturma

LISENIN GUNDEMI 9 Haziran 2015

Geçen skandallarla gündeme gelen TEOG için takvim hazır:

Bakan Avcı iyi çalışıyor(!)

Geçen hafta sayfamızda sizlerle paylaştığımız, müdürün öğrencilerin kafasından para yağdırdığı haberimiz büyük tepki çekmişti. Karaman Valiliği, Başyayla ilçesinde başarılı öğrencilerin başından para saçan okul müdürü hakkında soruşturma başlatıldığını bildirdi. Valiliğin yaptığı açıklamada 2014-2015 eğitim öğretim yılı 1. dönem sonunda Başyayla İlkokulu Müdürü Ümit İbrahim Öztürk’ün “başarılı öğrencileri başlarından para saçarak ödüllendirdiğine” yönelik yerel ve ulusal basında yazılı ve görüntülü haberler yer aldığı belirtildi. Eğitim

Anıtkabir yerine AKP Açılışı

2014-2015 eğitim öğretim yılı içerisinde ortak sınavlara giren 8. Sınıf öğrencilerinin tercih ve nakil işlemleri için uygulama klavuzu açıklandı. Temel Öğretimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı (TEOG) sonuçları 8 Haziran Günü açıklanacak. Yerleştirme Esas Puan(YEP)ları ise 24 Haziran da duyurulacak. eğitim ece berfin karagöz

Eskişehir Eğitimciler Spor Lisesi öğrencilerine Gençlik ve Spor Bakanlığı yetkilileri tarafından Anıtkabir gezisine götürülecekleri söylendi. 4 otobüsle beraber yola çıkan öğrenciler Ankara’da AKP’nin spor tesisi açılışına götürüldü. Bilgi veren lise öğrencileri ailelerinden izin alınmadığını, ayrıca otobüslerde okul yönetiminden kimsenin bulunmadığını söyledi. Davutoğlu’nun konuşmalarıyla gerçekleşen açılışın ardından yetkililere “Anıtkabir’e gitmeyecek miyiz?” diye soran öğrenciler “Ne yapacaksınız Atatürk’ü” cevabıyla karşılaştı. Eğitim

Erdoğan’a hakaret davası

İzmit’te geçen yıl bir protesto gösterisinde taşıdıkları ‘İnsanlık=0, Katillik=100, Hırsızlık=100, İsim=Erdoğan ve ‘Aldığın 12 can ayakkabı kutularına sığmayacak’ yazılı pankartlar yüzünden Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’a hakaret ettikleri suçlamasıyla yargılanan lise öğrencileri Şengül Güneş B. ve Devrim G. hakkında açılan davada 7 ay 23’er gün hapis cezası verildi. Gençlerin cezası tutuklanmaya gerek bırakmayacak biçimde ‘3 yıl denetimli serbestlik’ kararına dönüştürüldü. Eğitim

Okulları için yürüdüler

İstanbul Beyoğlu’nda bulunan tarihi Taksim Ortaokulu’n yerine otel yapılmak isteniyor. Eylemin sonunda okulun kapatılmaması için toplanan imzalar Beyoğlu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne verildi. İstanbul l Beyoğlu’nda bulunan tarihi Taksim Ortaokulu’n yerine otel yapılmak isteniyor. Beyoğlu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderdiği yazıyla Taksim Ortaokulu’nun Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi kapsamında uygulama oteline dönüştürülmesini istedi. Bunu üzerine Taksim ortaokulu öğrencileri yürüyüş gerçekleştirdiler. Eğitim

MEB alınan bilgiye göre, 2014-2015 öğretim yılı sonunda ortaokulların 8’inci sınıfını bitiren, MEB’e bağlı herhangi bir ortaöğretim kurumuna yerleştirilecek öğrenciler için hazırlanan ve taslağı şubat ayında görüşe açılan “Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Uygulaması Tercih ve Yerleştirme e-Kılavuzu” yayınlandı. Yeni klavuza göre 8. Sınıf öğrencilerinin ortaöğretim kurumları yerleşim işlemleri, YEP üstünlüğü esas alınarak tercihler yapılacak. Tek tip ve bir defa tercih alınarak yerleş-

tirme yapılacak. Yedek yerleştirme yapılmayacak. Öğrencilere 25 okul tercih hakkı verilecek. Tercih başvurusunda bulunmayan öğrencinin kaydı otomatik olarak açık öğretim kurumlarına yapılacak. Özel öğretim kurumlarına kesin kaydını yapmış olanlar tercih hakkını kullanmış sayılacak. Yerleştirmeye esas nakil işlemi sonucu okul değiştiren güzel sanatlar ve spor lisesi öğrencileri, bu okuldaki hakkından vazgeçmiş sayılacak. Açık ortaöğretim kurumuna yerleştirilen öğrenciler için 7-10 Eylül’de, istemeleri halinde il ve ilçe öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonlarınca il veya ilçe

sınırları içerisinde nakil tercih başvuruları alınarak, 11 Eylül’de nakil yerleştirmesi yapılabilecek. PUANLAR 8 HAZİRAN DA Bakanlık, tercih ve yerleştirme sürecine ilişkin takvimi de belirledi. Buna göre, 8 Haziran’da ortak sınav puanları ilan edilecek. Tercihlere esas kontenjan tabloları ile 8. sınıf YEP 24 Haziran’da ilan edilecek. TEOG kapsamında yapılan merkezi sınavlarının tamamını veya bir kısmını kullanan özel okulların kayıt işlemleri ise 24 Haziran-5 Temmuz’da tamamlanacak. Güzel sanatlar lisesi ve

spor liselerine öğrenci kayıtları da 10 Temmuz’da yapılacak. Öğrencilerin liselere yerleştirme işlemleri için 6-16 Temmuz’da saat 13.00’e kadar tercihler alınacak. Yerleştirmeye esas nakil tercih başvuruları, 3 dönem halinde yapılacak. Buna göre, ilk nakil başvuruları, 17-21 Ağustos’ta yapılacak ve sonuçları 24 Ağustos’ta açıklanacak. Nakil tercihlerinde 2. dönem başvuruları ise 24-28 Ağustos’ta yapılacak ve sonuçlar 31 Ağustos’ta duyurulacak. 3. dönem yerleştirmeye esas nakil tercih başvuruları da 31 Ağustos-4 Eylül’de yapılacak ve sonuçlar 7 Eylül’de açıklanacak.

Cumhurbaşkanına MEB’den afişli karşılama Tayyip Erdoğan’ın bugün miting yapmak için gideceği Manisa’da İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün binasına ‘Somalı madenciler’ imzasıyla ‘Sayın Cumhurbaşkanımız, bizim için yaptıklarınızı biliyoruz, minnettarız’ yazılı bir afiş asıldı. CHP Milletvekili Özgür Özel, pankartı kim ya da kimlerin İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne astığının Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Önergede, ‘Somalı madenciler’ denilerek 14 bin Somalı madenciyi bağlayan böyle bir pankartın hangi

tüzel kişilik tarafından hazırlatıldığı soruldu. Özel, konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıyarak “Bu pankartın asılması talimatını kim vermiştir, pankart için Somalı madencilerden izin alındı mı” diye sordu Özel, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde şu soruların yanıtını istedi. 11 sorunun yer aldığı önergede Davutoğlu’na “Pankartın altında bulunan ‘Somalı madenciler’ imzasını taşıyabilmek için kaç madenciden onay alınmıştır?” dedi. EĞİTİM

Özel okul değil nitelikli eğitim istiyoruz Paralı eğitime karşı ayaktayız! Bu yıl kesinleşen bir kararla dershanelerin kapatılıp yerine özel okulların açılması emekçilerin çocukları için tam bir tartışma konusu. Toplumu bu kadar ötekileştiren ve bunu eğitimden faydalanarak yapan, eğitimi piyasalaştırmaya çalışan AKP’yle karşı karşıyayız. Eşitlikçi bir eğitim sistemi için savaşıyoruz AKP’nin cemaat ile kavgasının ardından kapatılmasına karar verilen dershaneler özel okula dönüşmeye başladı. “Temel Lise” adı altında özel okula dönüşmesi ve dönüşen okullara devlet okullarından öğrenci göçü yaşanması gündemde. Özel okullara mecbur bırakılan bizler ise parasız eğitim

talebimizi bir kez daha dile getiriyoruz. Paralı eğitimin gündemde olmasıyla beraber parası olanın iyi eğitim aldığı ve onlara sağlanan parasal ayrıcalıklarla eğitimi bir ticari mesele haline getiren bir diktatör söz konusudur. Bu konuda hepimiz söz sahibi olup, hepimiz kendi haklarımız için bir arada olup bunlar için savaşmalıyız. Okullar arası bir eşitsizliğin yanında sınavla ve parayla göze sokulan bir eşitsizliğin temelleriyle okuyoruz. Eşitsizliği yaratan ve bundan hiçbir rahatsızlık duymayan zihniyet karşısında boyun eğmeyip aksine daha fazla mücadele etmeye devam edeceğiz. Parasız eğitim görmek her öğren-

cinin hakkıdır. Bu hakkı sonuna kadar savunmak biz liselilere düşmektedir. Eğitimde piyasacılığa son verin Biz, “Dersanelerin kapatılıp eğitimin tamamen parasız ve nitelikli hale getirilmesi gerekmektedir” derken AKP, bizlere özel okulları dayatıyor. AKP, devlet okullarında herkese eşit, nitelikli ve bilimsel bir eğitimin verilmesi sağlamak zorundadır. Bu güne kadar hem kendi cebini hem de patronların cebini dersanelerle, özel okullarla şişiren AKP, her alanda olduğu gibi eğitimde de yolun sonunda. AKP elini eğitimden çek Eğitimin piyasalaştırılmasına,

Eğitimin sermayenin eline teslim edilmesine, Paralı eğitime, AKP’nin eğitimi Ortaçağ karanlığına sürüklemesine, Okullardaki cinsiyetçi eğitime karşı ayaktayız! Eşit, parasız, bilimsel, anadilde ve laik bir eğitim sistemi için AKP karanlığına teslim olmayacağız. Artık güç kaybeden ve hırsızlığı, katilliği ayyuka çıkmış, seçimlerde karşılacağı yenilginin korkusuyla titreyen AKP’ye ve kurmak istediği eğitim sistemine, yaratmak istediği gençliğe karşı birlikte mücale etmeye devam edeceğiz.


ESAS MESELE

13

9 Haziran 2015

fotoğraf:Yaşar Aslan

%13 oy muhalif akımlar için ilaçtır

HDP barajı aştı, AKP tek başına iktidar olamadı. Türkiye sathında yepyeni tartışmalar ve bir hareketlilik başladı. İlk kez muhalifler kendi çabalarıyla güç sahibi bir otoriteyi başarısızlığa uğratmış oldu. Toplum üzerine güçlü bir umut doğdu. Bu kazanımda rol oynamış olanların değerlendirmesini duyurmak istedik. HDP’ye artı bir oy için Dayanışma Çağrısı içinde bulundan EHP Siyasi Büro Üyesi Hakan Öztürk ile hem seçim sonuçlarını, hem de solun seçimleri ele alış biçimini değerlendirdik. HDP barajı aştı ve %13 gibi bir oy oranı aldı sizce bunun temel sebebi nedir? RöPORTAJ Kürt hareketi, onur toper genel Türkiye sorunlarını ele alış düzeyinde bir siyaset yapmaya başladığından beri oyunu yükseltmeye başladı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde %9,6 oy oranıyla bu zaten gündemdeydi ve böyle de cereyan etti. Gelinen aşamada da yine bu yoldan devam edildiği için %13 oy alınabildi. Neden? Birincisi çok yapısal olarak Cumhurbaşkanlığı seçimine giriyor olmak, böyle bir konuyu ele alıyor olmak dahi Kürt hareketi için, onun sadece kendi bölgesiyle ilgilenen nitelikte olmadığını ortaya koydu. Çünkü bütün ülkeyi ilgilendiren bir Cumhurbaşkanlığı seçimine girmekteydi, bütün Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığına aday oldu. Bu, sadece bölgeyle ilgileniyor olma çizgisini niteliksel olarak değiştiren bir adımdır. Türkiye toplumu böyle bir adıma çok düzgün cevap verdi. Kürt hareketi ve çevresindeki sol akımlar o güne kadar aldığı oydan çok daha ileri bir oy almış oldu. Burada bir başarının ucu gözüktü. Bunun da formülü genelin sorunlarına seslenmek olarak görülmüş oldu. Genel seçimlerde yine böyle bir adım atılınca çok iyi bir sonuç elde edilmiş oldu. Çünkü tüm Türkiye şu meseleyle karşı karşıyaydı; ortada bir Tayyip Erdoğan, AKP gerçeği var ve bu herhangi bir seçim değil. Bir tür parlamenter rejimin ortadan kaldırılıp, diktatörce kullanılacak olan bir Başkanlık sistemine gidiş söz konusuydu. Bunu engellemek gerekiyordu ve Türkiye’deki tüm duyarlı, özgürlükten, demokrasiden yana olan insanlar bunu engelledi. Sol kesim zaten buna bir itiraz içerisin-

deydi ve HDP’nin bu çıkışı tüm itirazlara da tercüman olmuş oldu. Dedi ki; “Evet, ben de Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptırmak istemiyorum, böyle bir diktatörlük rejimini, AKP’yi ben de istemiyorum ve bu doğrultuda da mücadelemi yürütüyorum. Bu anlamıyla da solu, demokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği savunan herkesi de kendi çatım altında bir araya getirmeye çalışırım” dedi ve böyle yaptı. Kendi bileşimini böyle oluşturdu. Bunun sonucunda da büyük bir başarı elde etmesi mümkündü. Peki, “Bu oylar Batıdan mı geldi yoksa AKP’ye oy veren Kürtlerden mi geldi?” diye bir tartışma yürüyor. Siz bu tartışmaya ne diyorsunuz? Bence şu biraz zorlama; “Sadece Kürtlerden aldı, sadece Kürtleri ikna etmiştir, zaten sadece böyle örgütlenebilir...” Bence bunlar çok tümden gelimci açıklamalar. Hani şunu araştırıyoruz ya; “Bu Gezi’deki ayağa kalkma, Gezi’deki itiraz kendisini nerede rasyonalize etti? Kendisini nerede konumlandırdı? Bu potansiyel enerji nerede kinetik enerjiye dönüşecek?”. İşte burada söz konusu oluyor bu potansiyel enerji. Bu anlamıyla Gezi’de harekete geçmiş bütün insanlar aynı zamanda HDP’nin %13’e ulaşmasını sağlayan insanlardır. Ne Gezi’deki hareketlilik uzaya gitti, ne de %13 uzaydan geldi. Zaten bugün Batı tarafında o masalarda, o sandıkların başında, o bütün sayım yapan merkezlerin etrafında kimler görev alıyor, bekliyor, nöbet tutuyor, koşuşturuyor diye baktığımızda onlar tam tamına Gezi Direnişi’nin içinde yer almış insan profilidir. Bu açıdan bence çok açıktır; ortada bir boşluk da yoktur. Hakikaten Gezi Direnişi yaşanmıştır. Bu, önemli şeyleri kıpırdatmıştır. İnsanların sadece etnik kökenlerine göre hareket etmeyeceğini, geleceklerini

Bir sol memleketin ana meseleleri üzerine düşünmelidir ve bunlara çözümler önermelidir ve kendisine tekrar ana meseleler nedir tasnifi yapmalıdır.

tasarlayabileceklerini ortaya koymuştur. Bu da kendisine her halükarda bir arayış içerisindedir. Bugün de arayış içerisindeydi, bu arayış kendisini yüzde 13’lük oyun tezahüründe buldu diye düşünüyorum. AKP tek başına iktidar olamadı. 13 sene sonra AKP ve Erdoğan kanadında nasıl bir etkisi olur bunun? AKP kendini ne kadar yüceltse de, sürekli topluma görülmemiş bir biçimde ilk kez rastlanılmış iyi insanlar topluluğu duygusuna kalkışsa da insanlar birbirine benzerler. Bunlar da herhangi bir insan topluluğu. Hatta bana göre herhangi bir insan topluluğundan daha geriler. Birbirine avanta sağlama birliği diyebiliriz. Bunun ötesinde bir projesi olan, insanlığı kapsayan evrensel bir düşünce tarzı olmayan bir topluluk. Cemaatle ilişkide olduğu zamanları hatırlarsak şunu söylerlerdi: “Biz aslında birbirimizi çok severiz. İki taraf da birbirinden ayrılmaz bir parçadır, et ve tırnaktır, birbirine bayılır” gibi konuşuyorlardı. Son verilen duruma baktığımızda görülüyor ki, öyle bir durum yok. En ufak şekilde, nemalanma ilişkileri bozulduğunda, görülmemiş bir şekilde birbirlerinin gırtlaklarına sarılan iki insan topluluğuna dönüştüler. O açıdan çok büyük bir darbe almıştır ve baş aşağı gidecektir diye düşünüyorum. Önümüzdeki soru şu: Seçimler tamamlandı, koalisyon mu olacak yoksa erken seçime mi gideceğiz? Sizce en iyi senaryo hangisi? Sonuçta erken seçime gidiliyor olmasındansa bir topluluğun koalisyon yapıyor olması onlar için daha iyi olabilir. Ama bunun dışında en iyi durum HDP’nin çok kapsamlı bir muhalefet yapıyor olmasıdır. Yine ülkenin iyi yönde ilerlemesi için kendi yaklaşımlarını ortaya koyuyor olmasıdır. Ama bunun dışındakilerde CHP ve MHP koalisyon kurabilirler. AKP karşıtlığı üzerinden HDP’yi desteklemek konusundaki tartışmalara dair neler düşünüyorsunuz? Tabi ki siz karşınızdaki somut kuvvet neyse onun üzerinden mücadele yürütürsünüz. Karşınızdaki somut kuvvet nedir? Hükümettir. AKP hükümeti de somut kuvvetin en net tezahürüdür. Bu, sadece bir hükümetten ibaret değildir. Bu, en etkili şekilde askeri, polisi, devletin bütün zor aygıtlarını, bütün kademelerini kullanmaktadır. Bu anlamıyla karşınızda dört başı mamur bir merkezi otorite vardır. Bu merkezi otoriteye karşı tabi ki mücadele edilir ve buna

Hakan Öztürk kimdir?

Anadolu Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü mezunu Hakan Öztürk, Emekçi Hareket Partisi’nin kurucularından olup, şu an Siyasi Büro üyesi olarak görev yapmaktadır. Ekonomik kriz ve üçüncü bunalım dönemine değinen Daima Dergisi yazarıdır. Aynı zamanda gazetemizin köşe yazarıdır.

Gezi’de harekete geçmiş bütün insanlar aynı zamanda HDP’nin %13’e ulaşmasını sağlayan insanlardır. Ne Gezi’deki hareketlilik uzaya gitti, ne de %13 uzaydan geldi. karşı mücadele edilmelidir. Bu merkezi otorite de yenilir, yutulur bir şey değildir. AKP ve Tayyip Erdoğan’ın genel yarattığı atmosfer herhangi bir açıdan olumlu bulunması mümkün olmayan bir yapıya dönüşmüş durumdadır. Toplum tarafından kabul edilebilir vaziyette değildir. O açıdan da hedef olarak görülmesi, karşı mücadele yürütülmesi gereken çok net bir odaktır. Bunun dışındaki bir şeyden bahsetmek politika teorisinden, fikrinden tamamen uzak olduğunu, iyice çocuksulaştığını gösterir. Bu konuda fikir yürütenler solcular olduğu için özellikle söylüyorum. Soyut bir şekilde “Ben kapitalizmi sevmem, kötülükleri sevmem, iyilikler dünyaya hakim olsun” söylemlerinden ibaret değildir Marksizm. Elbetteki bir politika güder. Bu anlamıyla sadece soyut anlamda kapitalizmin kötülüğünden bahseden, olumsuzluğu anlatan pozisyonda kalmaz. Bunun somut uygulayıcısıyla savaşır. Mevzu budur. Onun tekerine çomak sokar. Onun dışındaki şeyler anlatımdan ibarettir. Ama devrimciler, Marksistler sadece bir takım şeyleri anlatan insanlar değillerdir, o anlattıkları somut olumsuz şeylere karşı mücadele ederler. Onun tezahürü de hükümetlerdir, merkezi otoritedir, çardır, kraldır, kendisini başkan ilan etmeye çalışandır, en antidemokratik başkanlık uygulamalarını hayata geçirmeye çalışandır ya da Tayyip Erdoğan’da olduğu gibi diktatörlük hevesindedir. Buna karşı mücadele edilmesi de son derece normaldir. “Buna karşı mücadele etmeyelim” denildiğinde “Neye karşı mücadele edelim?” sorusu yöneltildiğinde böyle insanların buna verecek cevabı da yoktur, çocuksudur.

Selahattin Demirtaş konuşmasında HDP’yi destekleyen kurumları açıkladı. Barajın aşılmasının sola etkisi nasıl olacak? Hem destekleyen hem desteklemeyenler açısından? Bu, bana göre çok önemli bir olay. Bu, 12 Eylül’ün ölü toprağını üzerimizden atmanın net bir imkanıdır. İlk kez muhalifler kendi çabalarıyla çok önemli bir alanda güç sahibi bir otoriteyi başarısızlığa uğratmıştır. Bugüne kadar solcular, muhalifler üzerinden yürütülen; onları mücadeleden düşürmek için sürekli söylenen “Yapamazsınız, olamaz, mümkün değil” yaklaşımını net olarak kıran bir şey. Yani şeytanın bacağı kırılmıştır burada. O anlamıyla da çok tarihseldir. Şöyle söyleyeyim; bundan sonra muhalifler %13 oy almış olmasıyla kendisine güveneceklerdir. Hiç oy almamış olmalarının üstünü kapatan konuşmalar yapmayacaklardır. Diyeceklerdir ki: “Hayır! %13 oy aldık ve hatta bu mücadelede AKP’nin oyunu azalttık, AKP’yi gerilettik, AKP’yi tek başına iktidar olamaz hale getirdik, Tayyip Erdoğan’ı da başkan yaptırmadık” diyebileceklerdir. Muhalif akımlar için bu ilaç niteliğinde birşeydir. Muhalif akımın problemi budur zaten. Muhalif akımlar genel olarak bir potansiyel oluşturabilmektedir. Ama “merkezi otoriteye geri adım attırabilecekler mi? Attıramayacaklar mı?” Bu genel bir tartışma konusudur. Bence bu tartışma konusu böylece kapanmış olmuştur. Muhalifler, yani sol artık kendisine güvenebilir. Burada başarıldığını gördüğü için kendisine bir başarı sınırı koymaz, tam anlamıyla siyasetin seçimler aracılığıyla sürdüğü bir alanda başarı kazanmıştır. Bu anlamıyla sadece mitolojiden konuşan bir sol, önümüzdeki zamanlarda geride kalacaktır. Sadece geçmişte yaptığı iyi şeylerden bahsetmeye kalkışan, buradan yola çıkarak taraftar kazanmaya çalışan yaklaşım gerilere düşecektir. Bu anlamıyla “Örgütlenme nedir?

Mücadele nedir? Kazanmak nedir? Başarı nedir?” soruları bütün solda tekrar tartışılacaktır. Bu saçma sapan sözüm ona örgütlenme lafları tekrar değerlendirmeye alınacaktır. Siyaset yapmadan, sohbet ederek örgütlenme konusu bence kapanacaktır. Yani geçekten siyaset yaparak, toplumun ilerlemesi yönünde önemli başarılar kazanmış olarak, insanlarla birlikte nasıl hareket edilebilir diye düşünülecektir. Bu skolastik “Aldım cebime koydum” örgütlenme tarzı gerilerde kalacaktır. Çünkü insanlar bir dava için mücadele ederler ve o mücadele esnasında örgütlenmiş olurlar. Sol bunu çok derinden tekrar düşünmeli ve bu örnekten de yola çıkarak böyle önemli bir şeyin başarılmış olmasından yola çıkarak kendini toparlamalıdır. Yoksa bu, sadece Facebook’ta caps paylaşmakla olmaz. Bir sol memleketin ana meseleleri üzerine düşünmelidir ve bunlara çözümler önermelidir ve kendisine tekrar “Ana meseleler nedir?” tasnifi yapmalıdır. Mesela ana mesele olarak birisi diktatörlük iddiasını söz konusu ettiğinde bunun ana mesele olacağını biz Türkiye soluna anlatamıyoruz. Hala bütün yayınlarda şunlara çok rahat bir şekilde rastlayabiliyoruz: “Diktatörlük olsa da farketmez, olmasa da farketmez”. Böyle bir ‘farketmez’ konuşma tarzı var. Bir marksist için bu söz konusu bile olamaz. Her şey farkeder. Bu farklardan yararlanılarak önemli bir radikal değişim yapılabilir ve en sonunda devrim yapılabilir. Yoksa hiç bir imkandan yararlanmayarak ani bir devrim olmaz. Bu solun bir çocukluk hastalığıdır. Biz bu çocukluk hastalığına tekrar tekrar yakalandık. Bir aşamada Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde yakalandık. Bir aşamada 12 Eylül yenilgisiyle yakalandık. Bu seçimler o çocukluk hastalığını üzerimizden atmak için bir imkan olabilir.


DUNYA 14 Arjantin, kadın cinayetlerini durdurmak için yürüdü 9 Haziran 2015

Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te yüz binlerce kişi son zamanlarda artan kadın cinayetlerini protesto etmek için yürüdü. Uruguay ve Şili’de de on binlerce kişi kadına yönelik şiddeti protesto etti. Protestonun ortak sloganı olan “Bir eksik olmayacağız” yazılı bantlar takan eylemcilerin çoğunluğunu kadınlar oluşturdu. Dünya Rıfat çapar

Arjantin’de aralarında kadın hakları örgütleri ve sendikaların da olduğu birçok kurumun çağrısı ile Buenos Aires’te eylem düzenlendi. Protestonun ortak sloganı olan “Bir eksik olmayacağız” yazılı bantlar takan eylemcilerin çoğunluğunu kadınlardı. Kadın cinayetleri protesto edildi. Bazı eylemciler, üzerlerinde öldürülen kadınların fotoğraflarının basılı olduğu gömlekler giydi. Buenos Aires haricinde 70 kentte daha eylemler yapıldı ve kadına yönelik şiddetin durdurulması talep edildi. Arjantin, Uruguay ve Şili’nin yanı sıra Meksika’da da

kadın cinayetlerini protesto etmek için eylemler yapıldı.

düğünü annesi ve teyzesine söylediği belirtilmişti. Ancak savcılar Manuel’in de Chiara’nın hamile Katile ailesi yardım etmiş olduğunu öğrendiği ve cinayeti te10 Mayıs’ta ülkenin kuzeydoğu- tikleyen sebebin de bu olduğunu sundaki küçük Rufino kentinde düşünüyor. meydana gelen kadın cinayeti tüm toplumda şok etkisi yarattı. 14 yaŞili ve Uruguay da sokakta şında ve hamile olan Chiara, 16 Chiara’nın katledilmesi sadece yaşındaki sevgilisi Manuel tarafın- Arjantin değil, komşu ülkelerde dan öldürüldü. Chiara’nın cesedi, de büyük yankı uyandırdı. İki Manuel’in aile evinin bahçesinde ülkenin başkentleri Santiago ve bulunurken, annesi, annesinin Montevideo’da da çeşitli eylemler partneri ve büyükannesi ile büyük- düzenlendi. Kadın cinayetlerinin babası da soruşturma kapsamında Latin Amerika ortralamasına nazacinayet yardım ve yataklık etme ran daha düşük olduğu Şili’de de şüphesiyle sorgulandı. kadına yönelik şiddet konusundaki Chiara’nın hamile olduğunu hassasiyetin yeterli olmadığı tartıve çocuğunu doğurmayı düşün- şıldı.

Yasalar var, uygulayan yok Her 30 saatte bir kadının öldürüldüğü Arjantin’de resmi rakamlara göre 2014 yılında 277 kadın, eşi ya da sevgilisinden gördüğü fiziksel şiddet sonucu hayatını kaybetti. Güney Amerika’da kadına yönelik şiddet Arjantin’le sınırlı değil. Meksika’da her yıl 2 bin kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Brezilya’daysa her gün 15 kadın erkek şiddeti nedeniyle yaşamını yitiriyor. Birleşmiş Milletler’e göre, 15 Latin Amerika ülkesinde cinsiyet temelli saldırılara cezai yaptırım öngören yasaları var, ancak bu yasaları uygulanmasını sağlayacak mekanizmaların hayata geçirilmesi için gerekli adımlar atılmıyor.

AİHM’den Sarkozy’e kötü haber Türkiye’de sık sık gündeme gelen ‘cumhurbaşkanına hakaret’ suçuna ilişkin olarak AİHM’nin örnek bir karar verdiği ortaya çıktı. AİHM, bir Fransa vatandaşının, dönemin Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy için açtığı ‘Defol git, geri zekâlı’ yazılı pankartı, ‘hiciv’ olarak niteledi ve ifade özgürlüğü kapsamında saydı. AİHM’nin kararı, gazeteci-yazar Bekir Coşkun’un Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret suçundan yargılandığı davada da emsal karar olarak mahkemeye sunuldu. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, dava dosyasına gö-

re, Şubat 2008’de Paris Tarım Fuarı’nı ziyaretinde, elini sıkmayan çiftçiye “Defol git, geri zekâlı” dedi. Bu olayın ardından Sarkozy’nin Ağustos 2008 tarihli Laval kenti ziyareti sırasında bu kez Fransa vatandaşı Hervé Eon, ‘Defol git, geri zekâlı’ pankartı açtı. Hakkında ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçundan dava açılan Eon, 30 Euro para cezasına çarptırıldı. Üst mahkeme de kararı onadı. Eon, cezayla ifade özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’de dava açtı. AİHM, Eon’u haklı buldu. Karar, kimse politik eleştirisinden dolayı yargılanamaz dedi. DÜNYA

Savcılık iddianamesinde operasyonun Aralık 2014’teki operasyonun devamı niteliğinde olduğu ifade edildi, zanlılar mafya tipi örgütlenme, mafya ile bağlantı, evrakta sahtecilik, ihaleye fesat karıştırma, komplo, rüşvet ve hileli transfer ile suçlandı. Gözaltına alınan zanlıların telefon kayıtları da basına sızdırıldı. Ses kayıtlarında bazı belediye meclis üyelerinin, istekleri doğrultusunda kararlar çıkarabildikleri ve kimilerini tehdit ettikleri görüldü. DÜNYA

Çin

Gemi faciası

‘Doğu Yıldızı‘ isimli yolcu gemisi, beraberindeki 406 yolcu, 47 mürettebat ve beş seyahat acentesi çalışanıyla Çin’in güneyindeki Yangtze Nehri’nde alabora olmuş, kazada aralarında geminin kaptanının da bulunduğu 14 kişi kurtulmayı başarmıştı.Çin basınına açıklama yapan yetkililer, kazada hayatını kaybedenlerin sayısını 396’ya yükseldiğini ve kayıp sayısının 50’ye düştüğünü duyurdu.Devlet televizyonunda da dört katlı geminin enkazında arama çalışmalarını sürdüren görevlilerin, balta ve demir çubuklarla kapıları açarken geçilmiş fotoğrafları gösterildi.Çin hükümeti, kazada hayatını kaybedenlerin ailelerinin ‘makul taleplerinin karşılanacağı ve kendilerine her türlü kolaylığın sağlanacağı‘nın sözünü verdi. DÜNYA

Mısır

Yeniden yargılanacak

Mısır’ın devrik diktatörü Hüsnü Mübarek’e verilen beraat kararına savcılığın itirazı sonuç verdi. Yüksek mahkeme, Mübarek’in yeniden yargılanmasına hükmetti.Mısır’da, 2011 yılında Tahrir Meydanı’nda başlayan eylemler Hüsnü Mübarek’in 30 yıllık iktidarının sonunu getirmiş, devrim sonrası tutuklanan Mübarek gösteriler sırasında hayatını kaybeden 800 kişinin ölüm emrini vermekten suçlu bulunarak ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Kararı temyize götüren Mübarek, Mısır’da 3 Temmuz darbesinin ardından göreve gelen Abdülfettah es Sisi yönetimi tarafından aklanmıştı.Hüsnü Mübarek’in aklanmasına itiraz eden savcılık, kararın iptal edilerek Mübarek’in yeniden yargılanması için Yüksek Mahkemeye başvurmuştu.DÜNYA

İran

İtalya’da yolsuzlar gözaltında İtalya’da Roma Savcılığı’nın talimatı doğrultusunda İtalya Jandarması Organize Suç ve Terörle Mücadele Birimi (ROS), başkent Roma ve bazı kentlerde eş zamanlı yolsuzluk ve rüşvet operasyonu düzenledi. Göçmen merkezlerinin işletilmesinde usulsüzlük yapıldığı ve mafya örgütlenmesiyle bağlantı olduğu iddiasıyla yapılan operasyonlarda aralarında eski ve yeni belediye meclis üyeleriyle iş insanlarının da bulunduğu 44 kişi gözaltına alındı.

Dünya Turu

Ajanları yakaladılar

Kiev’de LGBTİ yürüyüşüne saldırı Ukrayna’nın başkenti Kiev’de düzenlenen LGBTİ yürüyüşü, aşırı sağcı grupların saldırısına uğradı. Saldırı sonucu iki polis yaralanırken 10 kişi de gözaltına alındı. Kiev’de LGBTİ bireylerin 6 Haziran Cumartesi sabahı düzenledikleri gösteriye yaklaşık 300 kişi katılırken, polis, aşırı sağcı grupların saldırısı ve diğer provokasyon girişimlerine karşı, yoğun güvenlik önlemleri aldı.

Kiev’de geçen yıl Batı yanlısı kesimlerin düzenlediği ve Rusya’ya yakın çizgiyi savunan eski Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in ülkeden ayrılmasına neden olan Maidan’ın militan gücü olan Sağ Sektör örgütü, kendilerinin bu yürüyüşü önlemek için ellerinden geleni yapacaklarını açıklamıştı. Geçen yılda yürüyüşe saldırılmış, pek çok kişi yaralanmıştı. Tüm dünya saldırıları protesto etmişti. DÜNYA

İran’ın haber ajansı Fars’ın Husilerin üst düzey isimlerinden Rezzak Hamid el Amcadi’ye dayandırdığı habere göre, Yemen’de aralarında Türkiye ve Katar istihbarat servisleri için çalışan sekiz ajan yakalandı. Yakalanan isimlerin yetkililere teslim edildiğini belirten Amcadi, Türkiye ve Katar için çalışan ajanların Sanaa’da bombalı eylem ve Yemen dışişlerine yönelik bir saldırı hazırlığında olduğunu iddia etti.Amcadi, ayrıca 2014 yılında Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar istihbaratı tarafından işe alınan ajanların Husilerin imajına zarar verecek eylemler düzenlemek üzere eğitildiklerini itiraf ettiklerini de belirtti.Haberde yakalananların kimlik bilgilerine ilişkinse herhangi bir ayrıntıya yer verilmedi. DÜNYA


KULTUR-SANAT

15

9 Haziran 2015

Bakırköy belediyesi sendikalı oyuncuları işten attı

Diktatör yine sahnede Marnie Oradayken Yönetmen: Hiromasa Yonebayashi Oyuncular: Sara Takatsuki, Kasumi Arimura, Nanako Matsushima Tür: Animasyon , Dram

Bakırköy Belediye Tiyatrosunda 59 sözleşmeli oyuncu 2016 yılına dek toplu iş sözleşmesi kapsamında oldukları halde, hukuki gerekçe gösterilmeksizin işten çıkarıldı. Oyuncuların #NasılBirTiyatro hashtag’i ile yaptıkları paylaşımlar ve sendikalı olmaları işten atılmalarındaki en önemli neden olarak gösteriliyor. kültür - sanat elif karan

Bakırköy Belediye Tiyatrosunda 59 sözleşmeli oyuncu 2016 yılına dek toplu iş sözleşmesi kapsamında oldukları halde, hukuki gerekçe gösterilmeksizin işten çıkarıldı. Açıklama bile yapmadılar Belediye-İş Sendikasının Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, Tiyatro Müdürü Nilgül Güloğlu Ceyhan ve Genel Sanat Yönetmeni Vekili Aytekin Özen ile yürüttüğü diyalog çabalarına rağmen, yetkililerin doyurucu bir açıklama yapmadığını belirten sözleşmeli oyuncular, idarenin kendilerine 7 Haziran genel seçimleri sonrasına tarih vererek, işe geri alıma gibi talepleri dâhil, pek çok konuya dair belirsiz vaatlerde bulunduğunu ifade ettiler. Sen misin örgütlenen Geçen sene de benzeri bir durum yaşadıkları, ancak yürüttükleri sendikal faaliyet sonucu idarece durumun tekrarlanmayacağı teminatı verilerek işe geri alındıklarını söyleyen sözleşmeli oyuncular, idarenin adeta geçen sene yürüttükleri sendikal mücadelenin bedelini, bu yıl kendilerini işten çıkarmak yoluyla ödettiğini ilettiler. #NasılBirTiyatro örgütlüğün karşısında durur? Oyuncular, İdarenin işten çıkarma tasarrufunda bulunma nedenini

“son dönemde yaşananlar” imasıyla gerekçelendirmesinin, “özgür bir tiyatro” düşüncesini dile getirdikleri #NasılBirTiyatro hashtagine verdikleri destek nedeniyle olduğunu belirtti. Adeta cezalandırıldıkları kanısının oluştuğunu ifade eden sanatçılar, idarenin uygulamalarında hukuki hataların da olduğunu belirttiler. İdare hukuken usulüne uygun atanmamış bir yönetim kuruluyla karar alarak, soyut, subjektif, keyfi değerlendirmelere dayanarak aldığı kararı uygulamaya çalışıyor. Oyuncular kararın yok hükmünde olduğunu belirttiler. Sanatı işlemez hale getiriyorlar Geçtiğimiz haftalarda basın açıklaması yapan Bakırköy Belediye Tiyatroları’nın kadrolu oyuncuları da sözlü ve yazılı taleplerine karşın 9 aydır yönetim birimlerindeki eksiklerin giderilmediğini ve idari birimlerin, hızla sanatsal alanı işlemez hale getirerek işgal ettiğini ifade etmişlerdi. İdarenin yıldırma amaçlı soruşturma ve ihtar yazılarına son vermesini isteyen kadrolu sanatçılar, yönetmeliğe uygun olarak yapılacak Genel Sanat Yönetmeni, Yönetim Kurulu, Disiplin Kurulu seçim taleplerini dile getirmişlerdi. AKP hükümeti tiyatrolar üzerindeki baskısını her geçen gün arttırıyor. Önemli dünya klasiklerinin repertuarlardan çıkarılabildiği, tiyatroyla alakası olamayan insanların müdür olarak atandığı tiyatrolar direnmeye devam ediyor.

Nasıl bir tiyatro? Reşit Çakırtaş @rcakirtas Sanat nedir sorusuna cevap veremeyenlerin, sanatın kalbine yolculuk yapanları ezdiği bir ülkede, elbette; #BuBenimDeMeselem #NasılBirTiyatro

çalışanların, utanmadığı bir tiyatro... Narodnik @FraksiyonEditor Bilenler, okuyanlar için gelmiş geçmiş en güzel döviz, en güçlü slogandır #AntonCehov #NasılBirTiyatro

Iraz Yöntem @irazyontem Tiyatro özgürlüktür! #BuBenimDeMeselem #NasılBirTi- Banu Alpaslan @theatersgirl #NasılBirTiyatro Devletin deneyatro @nasilbirtiyatro timinde olmak gibi aptalca bir fikirden kurtulmuş “Ulusal” bir dmt @eyetou Yakında toptan yasaklayacaklar tiyatro... tiyatroyu ..#nasılbirtiyatro Kemâl Başar @kemalbasar #NasılBirTiyatro Yönetimini çaMesut Alptekin @mstalptkn #NasılBirTiyatro Para için lışanlarının seçtiği bir tiyatro... tiyatro dergisi çıkartanların, Özgür, özerk, duyarlı, çağdaş, Türkçe’nin belini getirmeye yenilikçi... #bbtsecimistiyor

Saint Laurent Yönetmen: Bertrand Bonello Oyuncular: Gaspard Ulliel, Jérémie Renier, Louis Garrel Tür: biyografik,dram Yıl 1967... Fransız modacı Yves Saint Laurent, kariyerinin zirvesindedir. İsmini bir markaya dönüştürmüş ve dünyanın dört bir tarafına ihraç eder hale gelmiştir. Bu yoldaki en önemli yoldaşı olan Pierre Berge ile ilişkisi de inişli çıkışlı bir şekilde sürmektedir. Yıllar su gibi akıp giderken, hem ‘68 devrimiyle sarsılan Fransa hem de kendiyle yüzleşen Laurent…

Yola Çıkmak Yönetmen: Evren Erdem Oyuncular: Ruhi Sarı, Ozan Bilen, İrem Altuğ Tür: Dram

Bir barda fedai olarak çalışan Samet, babasının yıllar önce evi terk etmesinin ardından evden ayrılmıştır. Samet uzun zaman sonra eve geri döner ve kardeşi Emre’ye babalarının izini bulduğunu söyler, babalarının yaşadığı yere birlikte gitmeyi teklif eder. İki kardeş geçmiş hesaplaşmalarını yapmak üzere babalarının yaşadığı Konya’ya doğru bir yolculuğa çıkarlar.

Nazım Hikmet Vakfı yıkılamaz Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın da olduğu Hrisovergi Apartmanı’nın “Binanın depreme karşı riskli olduğu” gerekçesi ile boşaltılmak istenmesi vakıf yönetimi, sanatçılar ve sivil toplum örgütleri tarafından protesto edildi. Binanın yıkılarak yerine AVM yapılması gündemde. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Rutkay Aziz “Adına kentsel dönüşüm denilen tüm ev sahibi ve kiracıların korkulu rüyası ha-

Terk edilmiş bir ev ve bu gizemli evin penceresinde görünen esrarengiz bir kızın hikâyesini perdeye aktarıyor. Klasik Ghibli konseptinin hakim olduğu filmde bütün öykü Anna’nın gözünden anlatılıyor. Hiç arkadaşı olmayan Anna bir gün evinin yakınlarında bulunan kum tepelerinin orada Marnie’yle karşılaşır. Bataklıktaki eve yeni bir aile taşınınca Marnie ortadan kaybolur

line gelen depreme karşı dayanıksız, riskli yapı gerekçesi bizim de kapımıza dayandı. Ancak 116 yıllık bir tarihi olan binamız, yığma tarzı inşa edilmiş, korunması gerekli, tescilli bir eski eserdir. Binada risk olduğuna ilişkin herhangi bir yetkili koruma kurulu kararı, onaylanmış bir proje bulunmamaktadır. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı olarak kiracısı olduğumuz bu binada 20 yıldır faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz” dedi. KÜLTÜR-SANAT

Ölümsüz Aşk Yönetmen: Lee Toland Krieger Oyuncular: Blake Lively, Michiel Huisman, tÜR: Romantik , Fantastik

Bir çağ değişirken doğmuş olan Adaline Bowman, geçirdiği bir kaza sonucu hiç yaşlanmamakla ‘ödüllendirilir’. 29 yaşında yaşlanmamaya başlar ve yıllar boyunca insanlardan mümkün olduğunca uzak, izole bir hayat sürmek zorunda kalır. Yaşadığı ilginç deneyimler ve karşılaştığı zorluklar karşınızda.

HAFTANIN AJANDASI Kadınlar için gidin

Püfür püfür tiyatro

Pera’da Flamenko zamanı

Ceylan Ertem’in Kadıköy Sahne’de vereceği “Kadınlar Yaşasın Diye!” konserine Elif Çağlar, Dilara Sakpınar ve Yasemin Mori konuk oluyor. Konser çarşamba 22.15’te. Gelirler Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na bağışlanacak

“Bir Yaz Gecesi Rüyası” oyunu Perşembe günü saat 21.00’de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda. Şehir Tiyatroları’nca sahnelenen yaz oyunlarının biletleri 9 ve 14 lira. Shakespeare’in unutulmaz eserini bir de açık hava da izleyin

Sekizinci Pera Flamenko Festivali’nin açılış konseri Şişli Kent Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de başlayacak ve tüm gün sürecek. Unutulmaz Flamenko ritimleri, unutulmaz danslar seyircisi ile festivalde bir kez daha görücüye çıkacak,

ww


2.400 yıllık esrar Rusya’da kabileler tarafından kullanılan 2.400 yıllık som altından kaselerin yanı sıra esrar ve afyon içmek kullanılan pipolar bulundu. Bilim adamları 2.400 yıl

Kafatası nakli

Altın klozet var mısın yok musun?

Günlerdir süren altın klozet polemiği devam ederken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan meydanlardan tüm milleti aslında altın klozeti olmadığına bütün bunların yalan olduğuna inandırmaya çalışıyor. Bu konuyla ilgili son derece önemli açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan bununla da yetinmeyip iddiayı ortaya atan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu tuvalatleri kontrol etmesi için Kaçak Saraya davet etti. Daveti reddeden Kılıçdaroğlu Kaçak Saraya adım atmayacağını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, çıktığı her meydandan altın klozetimiz yoktur demeye devam ediyor. Millet inandı mı inanmadı mı orası bilinmez ama tüm konuşmalarını klozet üstüne kuran Cumhurbaşkanı Erdoğan insanları inandırmaya çalışmaya devam ediyor. toplum

18SORU Melek Arı Dış Ticaret Uzman Yardımcısı - İstanbul

Erdoğan, “Karafatma yüzünden Başbakanlıktan ayrılıp, kendine saray yaptırdı”

Nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça

ABD’nin Teksas eyaletindeki doktorlar, dünyada ilk kez tam kafatası ve kafa derisi nakli yaptıklarını açıkladı. 15 saat süren ameliyatta, 10’dan fazla doktor ve 40 hemşire görev aldı. James Boysen adlı hasta, ender rastlanan bir kanser türüne yakalandıktan sonra kafatasının üst kısmını kaybetmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ATV’deki canlı yayında yine ilginç açıklamalarda bulundu. Kaçak Saray ile ilgili olarak konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Ben Başbakanlığa geldiğimde lavabo zeminde muşambalar vardı, karafatmalar dolaşıyordu” diye konuştu. toplum birsen kaplanseren

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ATV’deki canlı yayın konuşmasında, Kaçak Saray ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kaçak Sarayın yapılma sebebini karafatmalara bağlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, göreve geldiğinde her yerde karafatmaların dolaştığını Kaçak Sarayı da bunun için yaptırdığını söyledi. “Ben Başbakanlığa geldiğimde lavabo zeminde muşambalar vardı, karafatmalar dolaşıyordu” dedi. Bu açıklamalardan sonra, acaba bu sarayı niye yaptı gibi soruları tamamen boşa çıkaran Cumhurbaşkanı Erdoğan akıllardaki soruları da gidermiş oldu. Bundan sonra kimsenin 1150 odalı, her yeri altın varaklı koltuklarla döşeli, altın kaplamalı bardakların, son rivayete görede altın kaplama klozetlerin olduğu

“Saray” için laf söylemeye hakkı kalmamış oldu. Hem nasıl laf söylenir ki, ne yapsaydı karafatmalarla mı yaşasaydı? Karafatmalar diyarında bir Cumhurbaşkanı Hiç demeyin sakın, yok bizim evde da var, yok ilaçlasaydı falan filan, olmaz öyle şey karafatmalar basmış canım var mı ötesi. Siz evinize dadanan karafatmaları ilaçla yok edebilirsiniz ama onun böyle şeylerle uğraşacak hali yok ya. Tabi ki eskiyen, böceklenenin yerine yenisini yaptıracak. Akıllara hadi madem yaptırdın bari bu kadar lüks olanından yaptırmasaydın diye bir şey de gelebilir ama sakın gelmesin hemen silin aklınızdan o düşünceyi çünkü onun da cevabı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’da mevcut; çok basit diyor ki kendisi, bu “saray” benim şahsıma ait değildir, bu saray milletindir. Yani bu

kadar açıklamayla hala tatmin olamıyorsanız yapacak bir şeyi yok Cumhurbaşkanımızın, ne yapabilir daha, sizin için kocaman “saray” yaptırmış hala yok öyleydi yok böyleydi olmaz yakışmaz. SıraDAN cumhurun karafatma kredisi Sosyal medyada yazılmış cümlelerden bazılarında aynen şöyle deniyor ki, bundan sonra devlet evini karafatma basana karafatma kredisi versin. Yani olacak şey mi efendim sen normal insan evladı olarak nasıl yüce devletten böyle bir şey talep etme hakkını kendinde görebilirsin. O ki, cumhurun başkanı, sen ise sıradan cumhur. Ne hakkın var karafatma kredisi talep etmeye devlet verecekse karafatma kredisini verir cumhurun başkanına bize mi verecek. O yüzden efendim haddimizi bilelim biz yaşarız karafatmalarla yeter ki cumhurun başına zeval gelmesin.

Kediler ABD’de yaşayan Muhammed Lokman adlı adam, kedisinin kendisinin eve girmesine izin vermemesi üzerine polisi aradı. Lokman yetkililere olayı, “Evin içindeydim ve kedim bana saldırdı. Ayağımı çizmeye, beni ısırmaya başladı. Eşim ve ben dışarı çıktık ve üç-dört saattir içeri giremiyoruz” diye anlattı.

Ey trafodaki kediler sözümüz size Bir halk düşünün ki trafolara dadanan kedilerden bıkmış durumda. Her seçimde acaba yine bu kediler hangi trafoya girecek de elektiriği kesecek diye dertlenen halk rahat değil tabi ki. Veteriner hekimler de bu durumdan oldukça rahatsız olacak ki bir açıklamayla kedi-

leri uyardı. Açıklamada “Kedi dostlarımızı uyarıyoruz, yine aynı şey olursa dostluğumuzu gözden geçireceğiz.” diyen veteriner hekimler kedilere ciddi bir uyarıda bulunmuş oldu. Umarız ki kediler, bu seçimde en iyi dostlarını hayal kırıklığına uğratmazlar.toplum

Biri su baskını mı dedi?

Kopya ve İHA’lar Çin, her yıl milyonlarca öğrencinin girdiği üniversite sınavında kopya çekilmesini engelleyebilmek için, İHA’ların kullanılmasını tartışıyor. Yerel basında yer alan haberlere göre, üniversiteye giriş sınavı boyunca öğretmenler, İHA’lar sayesinde öğrencileri saniye saniye takip edecekler.

AİHM’den ötanazi kararı

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Tez canlılık 3. Mutluluk nedir? Huzur 4. Mutsuzluk nedir? Baskının her türlüsü 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Geç kalma 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Acımasızlık 7. En sevmediğiniz şey? Haksızlık 8. En sevmediğiniz kişiler? Patronlar, ülke yöneticileri 9. En sevdiğiniz iş? Yeni insanlarla tanışıp, yeni yerler görmek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Tezer Özlü 12. Kahramanınız? Gerilla Tanya 13. Kadın kahramanınız? Clara Zetkin 14. En sevdiğiniz çiçek? Sardunya 15. En sevdiğiniz renk? Mor ve yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Mercimek yemeği 17. En sevdiğiniz düstur? Bu da gelir bu da geçer 18. En sevdiğiniz söz? Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim bu da bana dert oldu ama ben sizin önünüzde diz çökmedim bu da size dert

önce esrar ve afyon için kullanılan altın pipolardan bir çift bulduklarına inanıyorlar. Bulunan malzemelerde esrar ve afyon kalıntıları bulundu. toplum

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Fransa’da uzun süredir komada olan Vincent Lambert’e yaşam desteğinin kesilmesine karar verdi. Fransa’daki en yüksek merci Anayasa Konseyi geçen yıl doktorların Lambert’in suni beslenmesine son verilmesi kararını onaylamıştı. Karar hastanın ailesini ikiye böldü, anne-baba ve iki kardeş karara karşı çıkarak durumu AİHM’e taşıdı. toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.