Yarın 181

Page 1

Tutuklular ‘can güvenliği’ için mahkemeye gelmeyecek

Soma davası 13 Nisan’da başlıyor

Peki ya işçilerin can güvenliği?

Soma’da 301 işçinin can verdiği katliamla ilgili dava 13 Nisan Pazartesi günü görülmeye başlanacak.

301 madencinin hayatını kaybettiği Soma katliamı davası 13 Nisan’da görülmeye başlayacak. En az 10 gün kesintisiz sürmesi beklenen duruşmalara hali hazırda

tutuklu bulunan sanıklar “can güvenliği” gerekçe gösterilerek getirilmeyecek. Madende can veren 301 işçinin “can güvenliği” ise hiç söz konusu olmamıştı. emek 09

Kadınlar ağırlaştırılmış müebbet yasalaşsın diye sokağa çıkıyor Güzel günlerin habercisi...

08 Nisan 2015 Çarşamba Sayı: 181 1 TL www.yarinhaber.net l

l

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 14 ilden gelen kadınların gerçekleştirdiği Türkiye Yürütmesi toplantısında aldığı kararlar doğrultusunda tüm kadınları sokağa çağırıyor.

l

Adaylar açıklandı, seçim mücadelesi başlıyor

)

Ya baraj yıkılacak ya da Erdogan diktator olacak 7 Haziran seçimlerine haftalar kala aday listeleri kesinleşti. Erdoğan’ın kamuoyunca bilinen ‘diktatörlük hevesi’ne bir de AKP’nin yandaş ve yolsuz dolu aday listesi eklenince seçimlerin kritik önemi yeniden arttı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu seçimlerle otoritesini daha da güçlendirmek istiyor. Seçimlerde barajın aşılması veya Erdoğan’ın diktatörlüğe uzanması arasında iki keskin çizgi beliriyor. güncel 03

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 14 ilden gelen temsilcilerle Türkiye Yürütmesi Toplantısı’nı gerçekleştirmiş ve toplantı ardından yayınladıkları sonuç bildirgesinde, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yasalaşana dek mücadele edeceklerini açıklamışlardı. Platform şimdi bu k a r a r ile tüm kadınları sokaklaraç a ğ ı r ı y o r. kadın 07

Esas Mesele’de bu hafta

Eski Yeraltı Maden-İş Yöneticisi Kamil Kartal

Soma katliamının sorumlusu AKP Yarın Gazetesi köşe yazarı Hakan Öztürk yorumladı:

Erdoğan’ı nasıl bilirdiniz?

Yarın Gazetesi yazarı Hakan Öztürk, Erdoğan’ın son dönemde AKP içerisindeki tartışmalarla da sarsıldığını ancak bu

sürecin daha tehlikeli bir Erdoğan yarattığını anlatıyor ve seçimlerde Erdoğan’ın güç kaybetmesinin önemine vurgu yapıyor. GÜNCEL 04

Soma Katliamı’nın üzerinden neredeyse 1 sene geçti, Davası da anca başladı. Bu süreçte SOMA’nın patronu serbesti, danıştay kapıyı açmasına rağmen hiç bir müfettiş yargılanmadı. Eski Yeraltı Maden-İş Yöneticisi Kamil Kartal, uzun zamandır bu konu üzerine hazırlık yapıyor. Kartal Soma ile ilgili tüm gelişmeleri ve nasıl bir hat çizilmesi gerektiğini Yarın’a anlattı. esas mesele 13

İstanbul Üniversitesi Erdoğan 90’lar yasasını onayladı Mahmut Ak’ı değil Raşit Tükel’i tanıyor Erdoğan’ın muhalefeti bastırmak için 90’ları andıran İç Güvenlik Paketini meclisten geçirmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yasayı jet hızıyla onaylayarak Başbakanlığa gönderdi. güncel 05

İstanbul Üniversitesi Rektörlük seçimlerinde en yüksek oyu almasına karşın öğrencilerin seçim iradesini hiçe sayan Tayyip Erdoğan’ın rektör olarak atamadığı Prof Dr. Raşit Tükel’e destek için üniversiteliler, Beyazıt Yerleşkesi Merkez Kampüs Hukuk Fakültesi’nde buluşarak okulu terketmeme eylemi yaptılar. Burada 2 net taleplerini açıklayan öğrenciler yandaş Mahmut Ak’ın istifa etmesini ve yerine hakettiği üzere Raşit Tükel’in rektör olarak atanmasını istediler. gençlİk 11

Erdoğan’ı nasıl bilirdiniz?

HAKAN ÖZTÜRK Neden olmasın?

AKIN BİRDAL

Kraldan çok kralcılar ‘kral çıplak’ diyecek Bir süredir AKP’liler arasındaki tartışmalar gündemde. Bu tartışmaların merkezinde yer alan Arınç ayrışmayı derinleştircek unsur ve kişi olacak gözüküyor. güncel 04

Meclis’in Onur’u

GÜLSÜM KAV Seçime doğru 2 - Sağlık

KADİR DADAN

04

Aklın yolu 06

Cansuyu 07

Ana fikir 02

Midas’ın altınları


YESiL SAYFA

02

8 Nisan 2015

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Seçime Doğru 2 – Sağlık Şüphe yok ki, uzun süreli tek başına AKP iktidarının güvencesini, sağlık hizmetleri alanında atılan adımlar oluşturmuştu. SSK’nın sağlık hizmetlerinden çekilmesi, aile hekimliği sisteminin uygulamaya sokulması, özel hastanelerin kamu sigorta kuruluşlarına geniş hizmetler verebilmesi gibi düzenlemeler, sağlık hizmetlerinde yaşanan tıkanıklıkların aşılmasını sağlamış, artan harcamalara rağmen elde edilen memnuniyet, özellikle belirli yaşın üzerindeki kişiler için sandıkta oya dönüşen bir nitelik kazanmıştı. Buna rağmen özellikle Recep Akdağ’ın görevi bırakmasının ardından, sağlık hizmetinin kamusal niteliğini gerileten, piyasanın dinamiklerinin hakim olduğu bir süreç izlemekteyiz. Sağlık hizmeti sunumunda yeni tıkanıklıkların oluşmaya başladığı aşikardır ve bunun da bir süre sonra sandığa yansıyacağını öngörebiliriz. Nedir bu tıkanıklıklar? Birinci basamaktan başlayacak olursak, aile hekimleri arasında başlangıçta ön görülen rekabete dayanan nitelikli çalışma gerçekleşmemiş, rekabetçilik mekan ve personel düzenlemelerine dayanan aile merkezi sınıflandırmasının da etkisiyle büyük şehirlerde şekilcilik olarak ortaya çıkmıştır. Sevk zinciri sistemi ve sağlık göstergelerinin ücrete yansımadığı, hekime kayıtlı hasta sayısının üst limitinin 4000, ortalamasının ise 3500 olduğu bir ortamda daha fazlasını beklemek de mümkün değildir. Dolayısıyla aile hekimliği hala büyük oranda reçete hekimliği olarak hizmet etmekte, sistemin gazını almakta, ancak sağlık sorunlarına etkin müdahale işlevine sahip olamamaktadır. Sevk sisteminin olmadığı aile hekimliği uygulamasının bu halinden, aile hekimleri de, kamu hastanelerindeki uzman hekimler de, özel hastane işletmecileri de bir ölçüde memnundur. Aksi takdirde etkin bir aile hekimliği uygulamasıyla, performans sistemine dayalı ücretlendirmeye sahip kamu uzman hekimleri de, özel hastaneler de ciddi gelir kaybı ile karşı karşıya kalacaktır. Hastalar ise, herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmadan uzman hekimin karşına çıkabilseler de, kamuda performans sisteminin, özelde ise piyasa yaklaşımının yol açtığı hekim tercihleri nedeniyle, aynı rahatsızlık için doktor doktor koşturmakta, elinde birçok laboratuar ve radyoloji inceleme sonucu ile şikâyetinin bile ne olduğunu unutmakta ve kararsızlık içinde evine dönmektedir. Üniversiteler ise, kamu ve özel sektör hastanelerinde olduğu gibi, büyük ölçüde tıbbı teknoloji ve ilaç şirketlerinin, sigorta kuruluşu ile pazarlıklar sonucu belirlediği bir sağlık hizmeti üretebilmektedir. Tıp öğretisinin temel taşı olan “önce zarar verme” ve “hastalık değil, hasta tedavi edilir” ilkelerinin çöpe atıldığı bu düzende, öğretim üyesi poliklinikleri ile kapılar yoksullara kapatılırken, varsıllara da sonuna kadar açılmaktadır. Hekime yönelik şiddetin en çok gözlenir olduğu acil sağlık hizmetleri ise, bütün bu sistemin çıbanlarının baş verdiği ve ara sıra patlayarak içindeki cerahati boşalttığı bir nitelik kazanmıştır. Sağlanan alt yapı ve işleyiş iyileştirmelerine karşın, sistemin özellikle hekimler açısından personel atık deposu olarak gördüğü aciller, çözülemeyen sağlık sorunları buzdağının görünen yüzü olmayı sürdürmektedir. Sonuç olarak, aile hekimliği kayıtlı hasta sayısı ortalamasının düşürülmesi, esnek bir sevk zincirinin kurulması ve performans uygulamasının sonlandırılarak sağlık göstergelerine göre bir ücretlendirilmeye gidilmesi, sağlık hizmetlerindeki ilaç ve tıbbi teknoloji şirketlerine bağımlılığı azaltacak ve etkinliği artıracak kararlar olarak ortada durmaktadır.

8 Nisan çarşamba 2015

editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Can Çoksöyler Ece Berfin Karagöz Fatma çakır nida ateş Oğuzhan Özkan onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu

yusuf yasin yakşi fikriye yılmaz ışıl demir

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

Silivri’de İSKİ tarafından işletilmekte olan 7 adet sondaj kuyusunun çevresindeki dereye, yakınında bulunan hayvan çiftliğinin atık sularının boşaltıldığı tespit edildi. Tespite rağmen henüz fiili hiç bir yaptırım yapılmamış durumda. Bunun üzerine harekete geçen Silivri Çevre Derneği çiftlik için denetimin yeniden yapılmasını istiyor. yeşil sayfa Onur Toper

Silivri Beyciler Köyü Çiftlik Çatağı Mevki üzerinde ‘Mandolar Tarım ve Hayvancılık Gıda San. Dış Tic. Ltd’ye ait hayvan çiftliği açıldığı günden bu yana çevreyi kirletmeye devam ediyor. Büyükbaş hayvanların bulunduğu çiftlikte atık suların çiftliğe yakın tarlalara ve Silivri’ye içme suyu sağlayan sondaj kuyularının çevresindeki dereye akıtması köy sakinlerini de alarma geçirdi. Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, duruma el atarak yetkilileri göreve davet etti. Çiftliğe olumlu rapor yok! Silivri Belediyesi’nin konu ile ilgili 3 kez tutanak tuttuğu ve bir kerede cezai işlem uyguladığı bilgisine ulaşıldı. Çiftliğin çevre kirliliğine yol açtığına dair İSKİ’den gelen şikayetler üzerine bölgeye giden Silivri Belediyesi’ne bağlı yetkililer çiftlikle ilgili ‘Çevre Kirliliğine neden olduğu’ gerekçesiyle tutanak tuttu. 13 Mart’ta tutulan tutanak sonrası cezai işlem uygulandı ve raporlar da İl Çevre Şehircilik Müdürlüğüne bildirildi.

40 bin lira ceza! İşletmecilere 40 bin tl para cezası verildi. Silivri İlçe Tarım Müdürlüğü’nden zarar tespiti için gelen görevliler ise çok ilginç bir rapor hazırladı. Sunulan raporda Tarlalarda ekili bir ürün bulunmadığı, meyve ağaçlarının budanmadığı ve hiçbir maddi kayba uğramadıkları için mağduriyette oluşmadığı bildirildi.

Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, Beyciler Muhtarı ile birKorsan: “Temiz raporunu sallıyor ama dereye pis su akıyor!” likte bölgeye giderek yaptığı araştırmalar sonrası açıklama yaptı. Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan da yaptığı araştırmalar sonrası bir açıklama yaptı ve konunun takipçisi olduklarını ifade ederek “Kirlilik aynen devam ediyor ama İşletme Sahibi Doğan Şit, Çevre Koruma Müdürlüğü’nden temiz raporu aldığını söyledi. Bu raporu Şit’e ne gerekçeyle verdiler? Gidip incelediklerinde tarlaların üstündeki tortuları, sondaj kuyularının çevresindeki pisliği görmediler mi? Denetimin yeniden yapılmasını istiyoruz. Sonu- Tarım Müdürlüğü’nün sunduğu raporda ağaçların budanmadığı ve na kadar da takipçisiyiz’ şeklinde hiçbir maddi kayba uğramadıkları için mağduriyet olmadığı belirtildi. konuştu.

Akkuyu’ya karşı Beşiktaş’ta buluştular

sayı: 181

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör

Silivri pis su içmek istemiyor

osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397 ışıl kurt Ergenekon Mah. Tay Sok. No:4 Osmanbey / İstanbul Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Narmanlı Han’a ne olacak? Beyoğlu Kent Savunması’nın çağrısı üzerine dün, Beyoğlu’nun simge yapılarından biri olan tarihi Narmanlı Han’ın girişine ‘özel mülk’ tabelası asılmasının ardından protesto gerçekleştirildi. Han’ın demir kapılarla giriş kısmının kapatılması ve içinde yaşayan 100 kadar kedinin akıbetinin belli olmaması üzerine insanlar bir araya geldi. Narmanlı Han’ın girişinde yapılan eylemde “Narmanlı Han’ın kedileriyiz”, “ Na r m a n l ı

Yeşil Takvim:

Han kapatılamaz” yazan dövizler açıldı. Narmanlı Han’ın önüne, orada yaşayan ve kitaplarını üreten yazar Ahmet Hamdi Tanpınar, ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu ve ressam Aliye Berger’in fotoğraflarının bulunduğu afişler konuldu. Yapılan basın açıklamasında “Artık Narmanlı Han’ın avlusuna girmek mümkün değil. İstiklal Caddesi üzerindeki en eski iki yapıdan biri tarihi, mimari, kültürel ve toplumsal değeri tamamen göz ardı edilerek sermayenin çıkarlarına teslim edilmiş durumda” denildi.YARIN YEŞİL SAYFA

Yeşil Dergi Stantı – 11 Nisan Cumartesi 14.00 İstiklal Caddesi Yeşil Dergi Forum ve Kokteyl – 18 Nisan Cumartesi 17.00 Forum, 19.00 Kokteyl Çernobil’in 29.yılında nükleer karşıtı eylem – 25 Nisan

İstanbul Nükleer Karşıtı Platform, Beşiktaş’taki Kartal Heykeli’nde “Sinop Fukuşima olmayacak” dedi. 1 Nisan’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçirilen ,Türkiye Cumhuriyeti ile Japonya Hükümeti Arasında Nükleer Güç Sanayi’nin Geliştirilmesine Dair İşbirliği Zaptının Onaylanmasına Dair Kanun Tasarısı’nı kınayan nükleer karşıtları “yasa yangından mal kaçırırcasına sabah 6:00’da yürürlüğe konmuş-

tur” dedi. NKP İstanbul adına basın açıklamasını okuyan Fidan Üredi, “hem Hiroşima ve Nagazaki’yi, hem Fukuşima felaketini yaşamış ve Japon Hükümeti kendi ülkesinde bulunan nükleer reaktörlerin tamamını kapatırken bizim ülkemizde nükleer santral yapmaya çalışması da anlaşılır gibi değil” dedi. Üredi, halkı Çernobil felaketinin 29. yıldönümünde, 25 Nisan’da Sinop’ta yapacakları mitinge çağırdı. YARIN YEŞİL SAYFA

Cumartesi Sinop Nükleer karşıtı eylem – 26 Nisan Pazar Kadıköy Rantın talanın karşısında Kaz Dağları Buluşması 8-9-10 Mayıs Evciler Köyü Dünya Çevre Günü – 5 Haziran


GUNCEL

03

8 Nisan 2015

Adaylar açıklandı, seçim mücadelesi başlıyor

Ya baraj yıkılacak ya Erdoğan diktatör olacak Seçimler yaklaşırken aday listeleri de açıklandı. AKP’yi seçtirmemek ölüm kalım meselesiyken açıklanan aday listelerinde HDP’nin kadın kotası artarken CHP’den beklenen isimler aday gösterilmedi. AKP’de ise tam de beklendiği gibi hırsızlar, akrabağlar, tanıdıklar aday olarak açıklandı.

HDP’nin barajı aşması ile aşmaması, ortaya çıkacak sonuç bakımından nasıl bir fark yaratacaktır? Fark olmayacak mıdır? Mahmut Tanal CHP Milletvekili

Demokrasi açısından İyi olur Türkiye demokrasisi açısından HDP’nin barajı aşması iyi olur. Ancak diğer konular ve etkenler HDP’nin kendi iç sorunudur. Sibel Uzun EHP Genel Başkanı

Hayati bir fark olacak Aşması AKP’nin dörtnala koşmak istediği başkanlık rejiminin freni olacaktır, nasıl kâğıttan kaplan olduklarını bir kez daha göreceğiz. Halklarımız için hayati bir farktır. Nuri Günay Halkevleri Genel Sekreteri

AKP’nin krizi sürecek AKP nin sayısal çoğunluğunun geriletilmesi bakımından önemlidir. AKP iktidarı krizdedir. HDP meclise girse de girmese de bu kriz devam edecektir. Bu kriz egemenlerin krizidir. Hüseyin Erdoğan

Takoz işlevi görmeliyiz ların nefes almasını sağlamak için HDP’nin barajı geçmesi gerekiyor. Aylar öncesinden HDP’nin listesinde ise geçen yıl Erdoğan’ın AKP Genel Baş- seçim çalışması yürütürken saldıkanıymış gibi meydanlarda “400 rıya uğrayan öğretmenden SDP vekil” istiyorum demesiyle seçim Genel Başkanı RıdvanTuran’a kamücadelesi başlamıştı. Partiler dar pek çok isim var. Gösterilen aday listelerini açıkladı. adayların ise yüzde 48’i kadın olan HDP, en çok kadın aday gösteren HDP’nin barajı geçmesi ölüm parti oldu. kalım meselesi Partilerin gösterecekleri adaylar Rüşvetçi, yandaş, akraba açıklanırken ilk olarak HDP’nin AKP listelerinde listesi yayınlandı. HDP’nin barajı AKP’de ise adaylıklar açıklanırgeçerek meclise girmesi ise hayati ken de iç çatırdamalar devam etti. önem kazanmakta. İç Güvenlik Bülent Arınç ve Melih Gökçek Paketinin de meclisten geçiril- arasındaki tartışma,aday göstemesiyle yasallaştırılan faşizme ve rilmediği için intihar ettiği öne Erdoğan’ın Başkan olma hevesine sürülen Celal Ayrancı ve aday liskarşı bir ses yükseltmek ve insan- telerinde isimlerini gördüğümüz güncel elif Karan

hırsızlar, yandaşlar... AKP’nin adaylık açıklaması tam da AKP’ye yakışır şekilde gerçekleşti. Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek aday gösterilmezken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak İstanbul 1. Bölgeden aday gösterildi. Erdoğan’ın her fırsatta her alanda söylediği ve istediği 400 vekil için adaylar hazırken Meclise AKP’li 400 vekilin girmesi demek parlementer sistemin değişmesi demek. Başkanlık sistemini getirmek için 400 vekil isteyen Erdoğan seçim sürecinde de insanların kanını emmeye devam ediyor. Erdoğan’ı başkan yaptırmayacaklar Seçimler yaklaştıkça AKP’nin

korkusu da artmaya devam ediyor. Kendi aralarında yaşadıkları tartışma daha da alevlenirken HDP’nin barajı aşma fikri AKP’lilere korku salıyor. Tüm bir memleket için ise gidilen uçurumdan dönülmek için son çare bu seçimler gibi duruyor. Erdoğan’ın tek adam olma hevesi, ülkeyi Ortaçağ karanlığına taşıma isteği ve kendi fikrinden olmayanları gerekirse öldürtebilmesi bir korku filmi atmosferi yaratsa da insanlar bundan korkmuyor. Erdoğan’ı başkan yaptırmamak için mücadele eden insanların sayısı günden güne artarken HDP’nin gösterdiği adaylarla da barajı geçebileceği görülüyor.

Babasının oğlu seçilmedi

Üç dönem kuralı nedeniyle yeniden milletvekili adayı olamayan Bülent Arınç’ın ‘Benim bu partide hatırım varsa Melih’in oğlunu aday göstermezler’ açıklamasında bulunduğu öne sürülen Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek Ankara’dan milletvekili adayı olduğu iddiası bir süredir konuşuluyordu.Arınç’ın karşı çıktığı adaylık nedeniyle liste değiştirildi. YSK’ya verilmeden önce son dakikada Osman Gökçek aday listesinden çıkarıldı. Arınç ise daha sonra twitter üzerinden yaptığı açıklamada böye bir beyanının olmadığını, bunu fitnecilerin fesatçıların söylediğini belirtti.

Gökçek’i kandırmışlar “Acılı baba” Melih Gökçek oğlunun seçilmemesiyle ilgili duygularını Twitter’dan aktardı. “ Oğlum teşkilatın ve sivil toplum örgütlerinin tam desteğini aldı... Ancak Ak Parti bir prensip kararı aldı ve Ak Parti’de mv, belediye başkanı, il başkanı olan kişilerin yakınlarının listelerde yer almaması prensip kararına bağlandı” diyen Gökçek’in ise kandırıldığı çok açık. Çünkü Erdoğan’ın damadı aday olarak seçilmiş bulunmakta. GÜNCEL

Türkiye şu an uçurumun ağzında. Elimizdeki imkânlarla, dayanışmayla bir takoz işlevi yapabilir miyiz? Onu yaptıktan sonra dönüp nasıl düzelteceğimizi konuşabiliriz. Seray Şahinler

AKP bizi engelleyemeyecek HDP barajı aştığında “gece yarısı Ekspresi’ni aratmayan gece yarısı yasalarıyla, sokağa çıkma, söz söyleme ve nefes alma hakkımıza kast edilemeyecek. Faruk Acar ANDY-AR

Barajı aşacak Elimizdeki veriler, HDP barajı aşıyor. Dolayısıyla, HDP’nin ve MHP’nin yükselen tirendi hem iktidar partisini hem ana muhalefet partisi CHP’yi direkt olarak etkiliyor. Hakan Gülseven Red Dergisi

Dengeler seçimle değişmez AKP 500 milletvekili de çıkarsa toplumsal dengeleri değiştiremez. O yüzden seçimleri çok takmadan, bu toplumsal mücadeleleri nasıl yürütebileceğimizi konuşmamız lazım. Tarhan erdem radikal yazarı

Buhranı geçeceğiz

HDP’de kadın adaylar listenin %48’ini oluşturuyor

Aday listeleri açıklandı. HDP’nin aday listesinin yüzde 48’i kadın adaylardan oluşurken birçok önemli yerden de kadınlar aday olarak gösterildi. Meclisteski kadın sayısı her seçimde gündem olurken bu seçimde HDP ileri bir hareketle adaylarının yarısını kadınlar arasından gösterdi. Birçok parti ise sadece yasal zorunluluk olan kotayı dolduracak kadar kadın aday gösterdi. HDP’nin 268 kadın adayı var,18 kadın önsıralardan aday, barajı aşması durumunda seçilmesi yüksek. Van’da ilk 3 sırada kadın aday var. Meclis’te sıklıkla kadına şiddete karşı önergeler veren HDP şimdi de adaylarının yarısını kadınlardan seçerek kadınların da sadece yasal zorunluluk değil bu mücadelenin öznelerinden olduğunu belirtti. GÜNCEL

İktidarı değiştirerek, tasfiye ederek değil, sandalye sayısını 310’un altına, 290’lara, 70’lere indirir ve iktidar uyanırsa, buhranı geçmemizin kapısı açılacaktır. Hakan Aksay T24 yazarı

Kara dönem kapatılabilir AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak ve ondan hesap sormak, için kısa süreli bir ittifak bile (söz gelimi, bir yıllık) Türkiye’de kara bir dönemin kapatılması anlamına gelebilir. Fuat Keyman Radikal yazarı

Barajı geçmek fark yaratır HDP’nin barajı geçmesi durumunda, AKP’ye, 330 milletvekili sağlamazken; HDP’nin baraj altında kalması durumunda, başkanlık sistemine geçiş olasılığını yükseltecektir.


GUNCEL

04

8 Nisan 2015

AKP’nin içindeki ayrışma derinleşiyor

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Erdoğan’ı nasıl bilirdiniz?

AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı nasıl değerlendirdiğinizi söyleyin, size kim olduğunuzu söyleyeyim. Herkesin kendi politik yaklaşımlarını haklı çıkarmak üzere yaptığı bir değerlendirme tarzı var. Etliye sütlüye karışmak istemiyorsanız AKP ve Tayyip Erdoğan’ın artık fazla bir vakti kalmadığını söyleyebiliyorsunuz. Kim çekecek bunların ipini? Elbette ki iç ve dış mihraklar. İşi, iç ve dış mihraklar bitirecekse bizim zahmet çekmemize gerek yok? Zaten bu söz politik özneyi görevsizleştirmek için söylenmektedir. AKP ve Erdoğan’ın güçsüz olduğunu söylemek, benim bu işlerle uğraşmaya pek niyetim yok demek aslında. Bu demokrasi düşmanı taraflarla mücadele etmeyecek olanlar, kapitalizmin yarattığı yabancılaşmayla mücadele edeceklerini söyleyebilirler. Allah selamet versin. * Birisi AKP ya da Erdoğan’ın güçsüz ve önemsiz olduğunu söylüyorsa, orada duracaksınız. Büyük bir yanlış yapılıyor demektir. İç Güvenlik Yasası’nı çıkaranlar bunlar. Her davada bütün hakim ve savcıları görevden alan bunlar. Kafa kesen katilleri besleyen ve Kobane’ye saldırtan bunlar. Mücadele etmemizi gerektirmeyecek kadar güçsüz düşmüş olanlar böyle olamaz. Ciddi bir mücadeleyi önümüze koymazsak tahtadan tebeşirle yazılmış yazısı siler gibi istemedikleri oyları silebilecek olan bunlardır. Türk-Kürt, Alevi-Sünni kavgasını kışkırtabilirler. Türbanlı bacımıza saldırıldı, camiye ayakkabıyla girildi yalanlarının çok daha beterlerini söyleyebilirler. İç savaşa yerleşik devletten ve Tansu Çillerden daha fazla meyledebilirler. Yani AKP ve Erdoğan ölse bile kolay ölmez. Çok çarşaf yırtar. O çarşaf yırtma süreci de hepimize pahalıya mal olur.

Kraldan çok kralcılar ‘kral çıplak’ diyecek

Bir süredir AKP’liler arasında tartışmalar ve polemikler gündemde kalmıştı. Davutoğlu’nun seçimler öncesinde bunu baskılama isteği gözler önünde.Bu tartışmaların merkezinde yer alan başkanlık sistemi ve tartışmanın taraflarından biri olan Arınç ayrışmayı derinleştircek unsur ve kişi olacak gözüküyor.Arınç’ın açıklamalarıda bunu doğruluyor.

güncel melih erdem

Bir süredir kendi içlerinde tartıştıkları başkanlık sisteminden sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın parti içinde Başkanlık sistemi isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı bir çatlak oluşturmuştu. Melih Gökçek ile girdiği tartışma sonrasında Başbakan Ahmet Davutoğlu bu ayrışmayı saklamak isteyen açıklamalarda bulunsa dahi Arınç’ın yaptığı açıklamalarda ayrışmayı derinleştirdiği görülüyor. BBC Türkiye’nin Bülent Arınç ile yaptığı röportajda başkanlık sistemi ve bir çok konuda ayrışma olduğunu gözler önüne serdi. Arınç açıklamalarında bu tartışmanın kendi aralarında kalamayacağını belirtircesine 330 milletvekili sınırını belirtti. Yıllardır beraber yürttükleri iktidarın seçimler öncesinde başkanlık sistemi merkezli ayrışması tartışmaları AKP’nin geriletilmesi için muhalefetin de gündemine taşıyor. Arınç röportajında başkanlık sistemi tartışmaları dışında çözüm sürüci ve üç dönem kuralıyla ilgili açıklamalarda bulundu. İktidar koalisyonunu başkanlık ayrıştırıyor Tartışmaların merkezinde başkanlık sisteminin yer alacağı seçim süreci 7 Nisan’dan sonra artık iyice hızlanacak. AKP’liler açısından bu tartışmaların bir kısmı başkanlık sisteminin tarifi olacaktır. Bülent Arınç daha önce “Alaturka-alafran-

ga başkanlık” diyerek yorumda bu- Anayasa yapıyorsak buna halkın noktada değilim.’’ diyerek açık lunmuştu.Arınç bu sefer ‘’Bunun da katkısını almamız lazım. Dola- şekilde Erdoğan’ı desteklemekten tartışılması lazım. Bunun görüşül- yısıyla 367 ile de kabul etsek yine kaçındığı görülüyor. mesi lazım ve bu bugünden yarına de referanduma gitmeliyiz diye olabilecek şey değil. Yani birileri düşünüyoruz ama 329’da kalırsak Kraldan çok kralcı olanlar kral “Aaa, ne kadar güzel. Tamam hadi Anayasa’dan bahsedemeyiz. Red- çıplak diyecek bakalım bir çay içelim başkanlık dedilmiş sayılır. Yani bugünden Arınç AKP içindeki tartışmalar sistemine geçelim” diyecek. Böyle her gün başkanlık sistemi demek artıyor ve ‘büyü bozuldu’ gibi yobir şey yok dünyada. suretiyle biz başkanlık sistemini rumlar hakkında da açıklamada Yani birileri diyorsa ki getiremeyiz.’’açıklamasında bu- bulundu.Yandaş gazeteci Selvi’nin “Meksika’da var, Arjantin’de var, lundu.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘büyü bozuldu’ ifadesi çok konuşulParaguay’da var, Bolivya’da var, diktatörlük için şehir şehir gezerek muştu.Arınç ‘’Büyü bozuldu sözü orada var, burada var. Biz bunların kendisine 400 kul aramaya devam iddialıdır. Yani eleştiri her zaman hepsinden kendimize göre bir şey- ederken Arınç Erdoğan’ın ‘öyle ya- yapılabilir. Eleştiriden kimse muaf ler alalım. Ona göre bir başkanlık da böyle başkanlık sistemine geçile- değildir, yeter ki haklı olsun.’’ açıksistemi getirelim.” Bu, çok doğru cek’ tavrına karşı parti içinde farklı lamasında bulunduktan sonra olmaz.’’ açıklamasında bulunarak bir konum alıyor.Bir cumhurbaş‘’Yani biz bütün bu eleştirileriparti içinde farklı görüşleri taşıyan- kanının 400 milletvekili açıklama- mizde “Kral çıplak” filan demedik ların var olduğunu belirtmiş oldu. sında bulunması hakdaha. Belki öyle günler gelekındaki düşüncesi cek ki “Kral çıplak” deneAKP’nin milletvekili sayısının sorulduğunda ise cek.’’ sözlerini söyleyerek azalması AKP’yi geriletir ‘’İsteyen kabul Davutoğlu’nun saklamak BBC Türkiye muhabirinin ‘’Dolayı- edecek bunu, istediği ayrışmayı birsıyla “367’ye ulaşamazsak başkanlık istemeyen de kez daha vurgusistemini tartışamayız” diyorsunuz.’’ e l e ş t i r e c e k . lamış oldu. yorumuna cevaben ‘’Mümkün de- Doğruluğunu ğil. 367 veya asgari 330’u bulma- veya yanlışlığıdıktan sonra artık başkanlık siste- nı yorumlayamini kimse tartışamaz. Matematik cak bir olarak konuşuyorum. Anayasa’da en az 330’la kabul edilirse vatandaşa gitmek zorundayız. 367 ile kabul edilirse o zaman mecliste kabul edilmiş sayılır. Ama bizim düşüncemiz ş u : B i r

* Ya ölmezse. Ya hasta da olmazsa. Ya güçlenerek çıkarsa. Örneğin HDP barajı geçemezse, AKP çok miktarda milletvekili çıkarırsa ne olur? Neler denilebilir bu konuda? Şöyle bir katalog denemesi yapayım: Fark etmez, önemsiz, parlamento iyi bir yer değil, biz ilerde zaten devrim yapacağımız için bunlar sorun teşkil etmez. Her durumda biz kazanıyoruz. Fevkalade bir oyun. Ben bizim solcularla görüş alış-verişinde bulunmaya bayılıyorum. Allah benim ömrümden alsın, onlara versin. * Peki Erdoğan’ın sorunları yok mu? Var. Uluslararası kapitalizmin temsilcileri onu iyi bir ortak olarak görmüyor. Yerleşik devlet yapısı dahi onu aşırı buluyor. Kendi eski partisiyle, tayin ettiği başbakanla anlaşamıyor. Evet yaralı ama bu onu daha tehlikeli hale getiriyor. Seçimi kazanmak, yeni bir anayasa yapmak, başkan olabilmek için her şeyi yapabilme ihtimali olan bir Tayyip Erdoğan’la karşı karşıyayız. Bu koşullarda rahat hissedebilmek mümkün değil. * Lenin 1. Paylaşım Savaşı’nda Rus çarının yenilmesini istiyordu. Erdoğan da yenilmeli. O yenilmeden bu ülkenin insanlarına huzur yok. O yenilmesi için sıkılmış bir yumruğumuz var. hakanozturk17@gmail.com

Avukatların üst araması bir hak ihlalidir

Enerji ve Tabi kaynaklar Bakanı Taner Yıldız Büyük elektrik kesintisinin ardından, gizem estiren Taner Yıldız’ın günah keçisi TEİAŞ Genel Müdürü Kemal Yıldır oldu. Yıldır’ın “Tamamen teknik bir arıza, bir kaza oldu. Trafiğe çıktığınızda bir kaza olunca, suç iki taraftadır. Sayın Bakan’ın açıkladığı gibi dört beş tane hat aşırı risk almış. Yük Tevzi’deki arkadaşlar risk almışlar, bana da haber vermeden” diyerek kesintiyi açıkladı. Ardından da esas meselenin elektriği daha ucuza alıp almamak olduğunu dile getirdi. Aleni konuşan genel müdürün sorumlusu olan Bakan ise, hala “kedidir, kedidir” düzeyinde açıklamalarla, konunun sağında solunda gezinerek halktan gerçekleri gizleme peşinde. Toplumun gerçeklerin farkında olduğunu Taner Yıldız’a hatırlatarak, bir haftadır ekranların karşısında saçmalama özgürlüğü olmadığını söylüyor ve oğlum bak git diyoruz.

Çağlayan’da başlayan avukatların üstünün aranması uygulaması bir hak ihlali olarak uygulanmaya devam ediyor.Uygulamayı savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun açıklamalarından hemen sonra başsavcının yayınladığı talimatla uygulama resmiyet kazandı.Uygulama devam ederken adliye girişinde uzun kuyruk-

lar oluştu ve polis uygulamaya karşı çıkan avukatlara birçok kez saldırdı.Üst araması ve x ray cihazından geçmeyi kabul etmeyen avukatların arasında bulunan istanbul barosu başkanı ümit kocasakal’da çevik kuvvet avukatları dışarı çıkarırken müdahalenin ortasında kaldı.Kocasakal müdahale sırasında ve daha sonra duruma tepki gösterdi. GÜNCEL

Demirtaş Başkanlığa karşı çıkıyor HDK’nın istanbul’da düzenlediği konferansta Selahattin Demirtaş açılış konuşmasını gerçekleştirdi. “Ne Kürt’ün derdine merhem olacaklar ne Alevi’nin. Ne taşeron işçinin ne asgari ücretlinin ne katledilen kadının ne üniversitede hakarete uğrayan öğretim görevlisinin ne öğrencinin derdine derman olmayacaklar. Dikkat

ederseniz zaten bu sorunları çözmek için 400 istemiyor. Hiç bu sorunlardan bahsetmiyor.Kendisine çok yüz verdiğimiz için 400 istiyor. Doğru mu? Sorun çözülecekse biz çözeceğiz”açıklamasında bulunan Demirtaş 400 milletvekili açıklamalarını eleştirerek bir kez daha başkanlık sistemine karşı duracağını gösterdi. GÜNCEL


GUNCEL

05 Babuşcu’ya reklam arası

8 Nisan 2015

Erdoğan, İç Güvenlik Paketini onayladı

Artık sokağa çıkmak yasak Erdoğan’ın muhalif sesleri bastırmak için kendilerine güçlü bir silah olan İç Güvenlik Paketini meclisten geçirmişti. Erdoğan yasayı jet hızıyla onaylayarak Başbakanlığa gönderdi. Daha çıkmadan uygulanmaya başlanan paket, polislerin yetkilerini artırınca, avukatların üstünü aramaya, adliyede Hasan Ferit Gedik’e sahip çıkanlara saldırmaya kadar vardı. güncel nida ateş

Osmanlı yönetimine özlemini dile getiren AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu, AKP’nin 7 Haziran milletvekili listesinde yer almadı. Erdoğan’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki karşılama töreninde çekilmiş fotoğrafını Twitter’dan paylaşan Babuşçu “Filistin’i vermediği bahanesiyle yıkılan Osmanlı İmparatorluğu ve Filistin Devlet Başkanı’yla Cumhurbaşkanı’mızın arka plan görüntüsü. Muhteşem bir zeka. Tabiiki Sn Cumhurbaşkanımızın zekası. 600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” diye yazmıştı. GÜNCEL

Yeni gaz fişekleri geliyor

Özellikle Gezi Direnişi sırasında sebep olduğu ölüm ve yaralanmalarla gündeme gelen gaz fişeklerinin yenileriyle değiştirileceği belirtiliyor. Brezilya’dan 1 Mayıs’tan önce yeni nesil gaz fişekleri getirtilecek. Buna göre, yeni nesil gaz fişekleri ateşlendikten sonra 3 veya 6 parçaya bölünecek ve etrafa dağılacak. İç Güvenlik Paketi’nin yasalaşması ardından önümüzde İşçi Bayramı gibi yaklaşan eylemler varken, Emniyet Genel Müdürlüğü de boş durmayarak silah ve orantısız kuvvet kullanımını yasayı da arkasına alarak hazırlıklarını yaptığı görülüyor. GÜNCEL

Kazada pek çok işçi yaralı

Halkın, söylendiği ilk günden beri tepkisini koyduğu, birçok ilde bunun için eylem düzenlediği, meydanlardan istemediklerini ve çıkmasına izin vermeyeceklerini söyledikleri İç Güvenlik Paketi daha çıkmadan uygulanmaya konulmuştu. Erdoğan’ın diktatörlüğünü garantilemesinde önemli bir adım olan, aslında sadece Erdoğan’ın güvenliğini sağlayacak olan İç Güvenlik Paketi, Meclis’te bütün muhalif partilerin direnmelerine rağmen rahatlıkla geçirilmişti. Halkın yararına olan ve bir türlü Meclis’ten geçemeyen yasaları gören halk, AKP’nin istediği yasayı nasılda bir gece de çıkardığını görmüş oldu.

bir kez daha tekrarlayan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle ‘gerekli talimatı verdiklerini’ açıkladı. Davutoğlu, “Seçime giderken kaos ortamının istendiğinin farkındayız. Basın mensuplarının ve siyasilerin oluşturduğu cepheyi gördük. Biz bu oyuna gelmeyiz, bu ülkeyi kurban etmeyiz. Bir kişi daha yüzünü örterek molotofa yönelirse şimdiden uyarıyorum hiçbir müsamaha gösterilmeyecektir. Niyeti ne olursa olsun, kim olursa olsun… Bu alçakların dün yaptıklarından sonra sokaklarda her türlü tedbirin alınması talimatını verdik” diye konuştu.

‘Balyoz Davası’nda aldıkları mahkumiyet kararları Yargıtay tarafından bozulan 62 tutuklu sanık hakkında beraat kararı verildi. Mahkemenin, 62 sanık hakkında beraat gerekçesi, sanıkların yüklenen suçu işledikleri sabit olmaması gösterildi. Sanıklar arasırda HAVELSAN görevlisi Ömer Faruk Yarman, emekli amiral Levent Görgeç ve emekli tuğgeneral Levent Ersöz de bulunuyordu. Davada daha önce 236 sanık hakkında da beraat kararı verilmişti. Daha önceki davada olduğu gibi beraat kararı verilen eski görevlilere rütbelerininin iade edilmesi de gündemde. GÜNCEL

rilmiştir” ifadeleri kullanıldı. Saldırılar sürüyor Erdoğan’dan jet hızıyla geçen yasadan herkes nasibini yavaş yavaş alıyor. Davutoğlu ve Erdoğan’ın da açıklamalarıyla desteklediği paket, Çağlayan’daki avukatların hukuksuzca üstünün aranmasının önünü açtı. Avukatların direnişiyle karşılaşan polislerde, paketten aldıkları güçle şiddet seviyesini iyice artırdı. Gezi Direnişi şehidi Hasan Ferit Gedik’in duruşmasına sahip çıkanlara da saldırarak paketin uygulanmasının ne kadar erken başladığını da göstermiş oldu.

Davutoğlu buyurdu, sokağa izinsiz çıkmak yassak Davutoğlu, İç Güvenlik Paketi’ne kılıfını buldu. Yaptığı açıklamada “Bu yasa Meclis’ten geçecek, geçecek, geçecek” diye can siperhane savunduğu İç Güvenlik Paketi’ne gerekçe olarak gösteren Başbakan Davutoğlu, “Artık sokağa izinsiz şekilde çıkana bir dakika bile müsamaha gösterilmeyecek” dedi. Türkiye’yi karıştırarak kendilerine darbe yapılmak istendiği senaryosunu

Emekçi Hareket Partisi’nden Parti Okulu’na çağrı Emekçi Hareket Partisi Tony Cliff’in Lenin’in biyografisini anlatan Partinin İnşa’sının 3. oturumuna hazırlanıyor. Lenin’in deneyimleri ışığında geçmişin bugünün olgularını incelemek için Parti Okulu’na çağırıyor. Bu hafta dördüncü oturumu ile incelemeyi bitirecekleri eserin ardından, Manifesto, Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye gibi eserlerin incelenmesi ve tartışılması başlanacak. Emekçi Hareket Partisi’nin Parti Okuluna çağrı için yayınladığı metin; Hem Devrimci Teori Hem Devrimci Pratik İçin

Çorum’un Osmancık İlçesi’nde sol şeride geçip otomobile, aynı yönde giden kadın orman işçilerini taşıyan minibüs çarptı. Köylere çam fidanı dikmeye giden kadın orman işçilerini taşıyan 55 yaşındaki Mustafa Dölcü yönetimindeki minibüs, iddiaya göre sağ şeritten sol şeride kontrolsüz bir şekilde geçip kavşağa girmek isteyen 40 yaşındaki Hüseyin A. yönetimindeki otomobile yandan çarptı. Savrulan minibüs yol kenarındaki direğe çarparak durabildi. Durumları ağır olan 6 kişi, Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırması Hastanesi’ne sevk edildi. GÜNCEL

Balyoza ikinci beraat

Erdoğan’dan jet onay Tayyip Erdoğan, kamuoyunda iç güvenlik paketi olarak bilinen “ Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nı onayladı. Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada “6638 sayılı ‘Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Anayasanın 89 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönde-

Parti Okulu’nda Buluşalım Geçmiş olguları inceleme imkanı bulduğumuz; Tony Cliff’in Lenin’in biyografisini ele aldığı Parti’nin İnşaası kitabı ile Rusya Devrimi’ne giden süreci birçok yönüyle ele aldık. Bu Parti Okulu’nda ise Parti’nin İnşaası’nın son oturumunu gerçekleştireceğiz. Tüm parti üyesi ve dostlarımızı, geçmiş olguları birlikte incelemenin faydasını hep birlikte görmek için Parti Okulu’na katılmaya ve arkadaşlarını çağırmaya davet ediyoruz. 12 Nisan Pazar günü 12:00’da Parti Okulu’nda buluşalım. GÜNCEL

Biz bu numaraları daha “Keşke tedavi olsaydı’’ öncede gördük

AKP hükümeti, daha öncede Gezi Direnişi sırasında Twitter’a yasak getirmiş, yasağı en büyük yalakalarından Melih Gökçek bile delmişti. AKP, yine Twitter’a yasak getirdi. Berkin için adalet isteyenlerin öldürülmesinin ardından haberlerin paylaşılmasına sansür getirilirken, hükümet yine kesin çözümü sitelere erişimin engellenmesinde buldu. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın “Erişim yasağını özgürlükler kaldırılıyor bağlamında ele almak doğru değil. Bu tür önlemlerin alınması kaçınılmazdır” diyerek sansürcülüklerini gizlemeye çalıştı. Twitter’da AKP’ye karşı Twitter, Türkiye’de siteye erişimin kesilmesinden sonra bir açıklama yaptı. Açıklamada “Hizmetimizin Türkiye’de kesintiye uğradığı bilgilerini aldık. Erişimi tekrar sağlamak için çalışıyoruz” ifadelerine yer verdi. Açıklamadan saatler sonra Twitter, tekrardan erişime açıldı. GÜNCEL

Özür bile dilemeyen Vali Cebiroğlu, herkesin içinde azarlayarak ölümüne neden olduğu Matematik öğretmeni Halil Serkan Öz ile ilgili açıklamasında, “Dokuz gün önce aramızda geçen şimdilik açıklamayacağım üç cümlelik diyalog, dokuz gün sonra çok farklı boyutlara geldi. Personelim olan öğretmenimizin ölümü beni çok etkiledi. Keşke rahatsızlığı önceden tespit edilse, tedavi olsaydı da o olay yaşanmasaydı. Çok üzüldüm. Fazla da açıklama yapmak istemiyorum” dedi. “Hak tecelli etti, ömrü bitti, buna iman edin” AKP Yalova Milletvekili Temel Coşkun da ölümün sorumluluğunu kadere yükledi. Coşkun, Öz’ün ölümü dolayısıyla yazılı

açıklama yaparak taziye mesajı yayınladı. Temel Coşkun, “Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki; Halil Serkan kardeşimizin ölümü hakkın tecelli etmesi ve ömrünün bitmesidir, buna inanmamız ve iman etmemiz lazım” dedi. GÜNCEL


EKONOMI

06

8 Nisan 2015

Akın Birdal CANSUYU

Neden olmasın..? Sonunda, İç Güvenlik Paketi yasalaşıp, resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Paketin neler getirip, götüreceği belliydi. Daha doğrusu neler getireceği belliydi ama neler götüreceği görülecektir. Zaten, paket yasalaşmadan devletin valileri, polisleri paketin gereğini yerine getirmeye başlamışlardı. Elektrik kesintisi ve Türkiye’nin karanlığa sürüklenişi de, belki geleceğin habercisiydi! Megakent İstanbul’da 10 saat elektrik kesintisiyle yaşamın felç olması bir yana, nedeninin de bilinmediğinin açıklanması da tam bir skandaldı. Evet, Paket yürürlüğe girdi. Aynı anda; bir üniversitede Ermeni Soykırımının 100. Yıl yüzleşme toplantısı engellendi; Yalova Valisi bir eğitim emekçisini rencide etti, öğretmenin bu aşağılamaya yüreği katlanamadı, durdu. Halkın, evlatlarının cenazelerinin kaldırılması önünde birçok zorluk çıkarıldı ve Roboski’de –yardım ve yataklık yaptığı- gerekçesiyle sekiz katırın ardından dün bir katır daha kurşunlandı. Her fırsatta iktidarda ve sarayda oluşlarının yasallığını sandığa bağlarken, başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere rektörlüğe seçilenlerin ve seçenlerin meşruiyetine ve iradesine saygı duyulmadı. Ve Çağlayan Adliyesi’nde rehin alınma olayında savcı dahil üç kişi öldürüldü. Bu kaçınılmaz mıydı? Yaşam hakkı korunamaz mıydı? Ya da olayın nasıl olduğu ve bedenlerden çıkan kurşunların kime ait olduğu öğrenilemez miydi? Meclis kapanmadan bir araştırma komisyonu oluşturup gerçeğin açığa çıkarılması sağlanabilirdi. Hangi gerçeği açığa çıkardılar ki, denilebilir. Doğru. Ama, hiç değilse bunda yapılabilirdi. Çünkü fatura savunmaya ve basına çıkarıldı ve ağır oldu. Yine yayın yasağı konularak, toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkı engellendi. Bununla kalınmadı, muhalif gazeteler için soruşturma başlatıldı. İnsan haklarının olmazsa olmazlarından, savunma hakkı büyük yara aldı. Olayın başlangıcında eksik ve yanlış bilgilerle, en üst düzeyde polis kutlanarak olayın içyüzü gizlenmeye ve yasalaşan paket ile cesaretlendirilmeye kalkışıldı. Daha işin başında, hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde hukukun güvencesi ve yargının eli boşa çıkarıldı. Devlet, taraf olduğu evrensel hukuk normları yerine kendi hukukunu ve hukukçusunu yaratmaya kalkıştı. “Avukatlar Günü”, devlet ve polis saldırısı altında kutlandı! Devlet-iktidar, bunlarla kalmamış, İç Güvenlik Yasası ile dışarıda tırmandırılan faşist saldırılarını “Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanun Tasarısı” adı altında cezaevlerindeki tutsaklar üzerinde planlamaktadır. Cezaevleri, yapısal ve uygulamalar nedeniyle zaten cehenneme dönüştürülmüştür. İktidara geldiklerinde 57 bin olan tutuklu ve hükümlü sayısının 164 bin 461’e ulaştığı ve son 15 yılda sayısının yüzde 234 oranında arttığı açıklanmıştır. Yapılmakta ve yapılacak olan cezaevleriyle niyetlerini açığa çıkarmışlardır. Muhaliflere, yaşam hakkı ve özgürlük tanımayan, otoriter, despotik bir rejim ile karşı karşıyayız. Bir ülkede, adalet ve vicdan siyasi iktidarın hırsı ve oyunlarıyla örtülmüş ise orada her şey olabilir, olması beklenebilir. Baharın müjdecisi ve insanı heyecanlandırıcı ne varsa söz edebilmek varken, öldürümlerden, işkencelerden, cezaevlerinden ve yasaklardan söz ediyor olmamız bu coğrafya insanlarına reva görülen yargıdır. Şimdi, bu yargıyı değiştirmek hepimizin elinde. Bakın, İran halkı P5 +1 ülkeleri arasında varılan uzlaşma sonucunu iki gündür alanlarda sevinçle kutluyor. Türkiye halkları da, yeni yaşamı ve barışı 8 Haziran’da başlatabilirler ve bunun için alanlarda sevinçle buluşabilirler. Neden olmasın?

Enflasyonun yükselişi sürüyor, alım gücü düşüyor Enflasyonu indirmek faizleri indirmeye benzemez

Türkiye’de doların TL karşısında yükselmesi; çarşı, pazar fiyatlarını uçurmuştu. Şimdi de gıda fiyatlarındaki artış enflasyonu uçurdu. Olan, yine dar gelirli vatandaşa oldu. Tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 8.70 Yani AKP Hükümeti her TÜİK verilerine göre, tüketici fifırsatta “indiriyoruz, in- yatlarındaki üç aylık artış yüzde direceğiz” diye dursun yüksek 3.03’e yükselirken, Mart sonu itienflasyonda dünya dördüncü- barıyla yıllık enflasyon da yüzde lüğümüz hala sürüyor. Olan ise 7.61 olarak gerçekleşti. Tüketici yine dar gelirliye oluyor. fiyatlarındaki 12 aylık ortalamaTUİK verilerine göre, Tüke- lara göre artış da yüzde 8.70 oldu. tici Fiyatları Endeksi (TÜFE) Mart ayında yüzde 1.19 ile bek- Bir önceki aya göre lentilerin üzerinde arttı. Bundan yüzde 1.05 arttı daha kötüsü ise yükselişin yüz- TÜİK verilerine göre, yurt içi ürede 10’ları bulacağı konuşuluyor. tici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE), Mart Banka ve aracı kurum ekono- ayında bir önceki aya göre yüzde mistleri, tüketici fiyatlarında 1.05 artış, bir önceki yılın Aralık Mart ayı için yüzde 0.87 - 0.89 ayına göre yüzde 2.60 artış, bir önartış beklerken, fiyatlar yüzde ceki yılın aynı ayına göre yüzde 1.19 ile bu beklentilerin üzerin- 3.41 artış ve on iki aylık ortalamade bir artış kaydetti. lara göre yüzde 8.03 artış gösterdi. ekonomi Fatma çakır

Enflasyon Mart ayında yüzde 1.19 oldu. Tabi enflasyonu indirmek faizleri indirmeye benzemez. Doların yükselmesi sonucu fiyatların artması, fiyatların artmasıyla ve ülkedeki reel üretimin azalmasıyla da şimdi enflasyonun yükselmesi tesadüfî değil. Artık Erdoğan “enflasyonu indirin” diye haykıramaz; çünkü Hükümetin siyasi ve ekonomik politikaları durumu bu noktalara getirmiştir. Yüksek enflasyon yüksek faiz kadar Erdoğan’ın ve çevresini etkilemez belki ama vatandaşı çok kötü etkiliyor. Şuan Hükümet’in korkusu ise gelmekte olan ekonomik kriz seçimlerde sandıkları etkiler mi?

Hangi grupta ne kadar arttı? Endekste yer alan gruplardan lokanta ve otellerde yüzde 1.42, eğlence ve kültürde yüzde 1.22, giyim ve ayakkabıda yüzde 1.06 ve sağlıkta yüzde 0.99 artış gerçekleşti. Ana harcama grupları itibariyle 2015 yılı Mart ayında endekste düşüş gösteren bir diğer grup ise yüzde 0.01 ile alkollü içecekler ve tütün oldu. TÜFE’de, bir önceki yılın aynı ayına göre fiyatlar, lokanta ve otellerde yüzde 12.76, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 8.44), sağlıkta yüzde 8.43, konutta yüzde 8.03 yükseldi. Fiyatlar, madencilik ve taşocakçılığı sektöründe yüzde 4.68,

imalat sanayi sektöründe yüzde 0.98, elektrik ve gaz sektöründe fiyatlar yüzde 0.51 ve su sektöründe fiyatlar yüzde 0.53 yükseliş gösterdi. Alt sektörlerden ham petrol ve doğal gazda yüzde 41.61, kok ve rafine petrol ürünlerinde yüzde 5.97, metal cevherlerinde yüzde 2.94 ile fiyat artışları gerçekleşti. Buna karşılık fiyatlar giyim eşyasında yüzde 2.44, içeceklerde yüzde 0.49 ve kömür ve linyitte yüzde 0.17 düştü. Ana sanayi grupları sınıflamasına göre 2015 yılı Mart ayında en yüksek aylık artış enerji mallarında ve en yüksek yıllık artış dayanıksız tüketim mallarında gerçekleşti.

Yüzde yüze varan fiyat artışları!

Bahar aylarının başlamasıy- yüzde 87 artışla 7.5 liraya yükseldi. Domatesin Mart ayında 2.5la sera ürünleri yerini yavaş yavaş tarla ürünlerine bırakırken 3.5 lira aralığında olan fiyatı da işte yeni fiyatlar: 3.75-12 lira aralığına yükseldi. Sera ürünleri Patlıcanın Mart ayında, 5.5-10 lira aralığında olan fiyatı havaların ısınmasıyla 3.5-7 liraya, sakız kabağı ve hıyarın fiyatları da 6.5 liradan 2.5 liraya geriledi. Bu dönemde, dolma biberin 5 lira olan fiyatı 5.5 liraya, çarliston biberin 4 lira olan fiyatı 4.5 liraya, sivri biberin ise 4 lira olan fiyatı

Kış sebzeleri Mart 2015 ayı başında 1.60 lira olan beyaz lahananın fiyatı 3 liraya yükseldi. Ispanağın kilo fiyatı da 4 liradan 4.30 liraya yükseldi. Karnabaharın Mart ayında yüzde 25 gerileyerek 3.5 liraya düşen kilogram fiyatı, Nisan ayı başında yüzde 71 artışla 6 liraya fırladı.Kuru soğanın fiyatı da 2

liradan 2.5-3.5 lira aralığına yükselirken, taze soğanın 3 liralık fiyatı 2 liraya geriledi. Havucun fiyatı da 2 liradan 2.60 liraya yükseldi.

koruyor. Armudun Mart ayında yüzde 6.5 liraya yükselen fiyatı tekrar 6 liraya geriledi. Ayvanın fiyatı ise 9 liradan 10 liraya yükseldi. En çok tüketilen meyvelerden Salata biri olan Muz ise Mart ayındaki 7 Göbek salatanın 4.5 liralık fiyatı liralık fiyatını koruyor. Portakalın yüzde 33 artışla 6 liraya yükselir- fiyatı 2 lirada 2.5-4 lira aralığına ken, kıvırcığın fiyatı 4, maydano- yükseldi. Elmanın fiyatı ise 4-6 lizun fiyatı 1 liraya geriledi. Kırmızı ra aralığındaki düzeyini korurken, turpun 2 liralık fiyatı da değişmedi. mandalinanın Mart ayında 2.5-6 lira aralığında 1.5-5.0 liraya çekiMeyve fiyatları lirken, kivinin çekildi. Kivinin 4 Nar, Mart ayında yüzde 100 artış- liralık fiyatı ise, yüzde 100 artarak la 3 liradan 6 liraya çıkan fiyatını 8 lira oldu.

İhracatta sert düşüş yaşandı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Mart ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 13.4 gerileyerek 11 milyar 229 milyon dolara indi. Yılın ilk 3 ayında toplam ihracat yüzde 6.8 gerileme ile 35 milyar 816 milyon dolara düştü. Son 12 aylık ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre değişmeyerek 153 milyar 309 milyon dolar oldu. Sektörel bazda Mart ayında en fazla

ihracatı 1 milyar 772 milyon dolarla otomotiv sektörü yaparken, bu sektörü 1 milyar 353 milyon dolarla kimyevi maddeler ve mamulleri sektörü ile 1 milyar 328 milyon dolarla hazır giyim ve konfeksiyon sektörü izledi. Mart ayında en fazla ihracat artışını yüzde 35.7 ile fındık ve mamulleri sektörü yakalarken, bu sektörü, yüzde 26.7 ile savunma ve havacılık sanayii izledi. EKONOMİ

Uzun vadeli durgunluk başladı OVP’de yüzde 3.3 beklenen 2014 büyümesi yüzde 2.9’da kaldı. Veri, Türkiye’nin durgunluğa girdiğine işaret etti. Kişi başı GSYH değeri de 2014’e göre 418 dolar düştü. Ekonomi dolar bazında yüzde 2.8 küçüldü. Türkiye 2014 büyüme verisiyle Tradingeconomics. com’un açıkladığı büyüme liginde bir basamak düşerek 17’nci sıradan 18’inci sıraya geriledi. Büyümenin kompozisyonunda net ihracatın katkısının önemli ölçüde zayıfladığı görülüyor. Türkiye ekonomisi ilk dokuz aylık verilerde yapılan revizyonlar ve yılın son çeyreğinde özel tüketimin beklentilerden daha yüksek bir artış

sergilemesiyle 2014’ün dördüncü çeyreğinde yüzde 2.6 büyüdü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 4. Çeyrek (Ekim-Aralık) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Kişi başı GSYH değeri 2014’te 10 bin 404 dolar, 2013’te ise 10 bin 822 dolar olarak hesaplandı. Geçen yıl GSYH, cari fiyatlarla 800 milyar 107 milyon dolara düştü. Söz konusu rakam, 2013’te 823 milyar 44 milyon dolar seviyesindeydi. Büyümeyi devlet harcamaları destekledi. Devlet harcamaları yüzde 4.6 artış gösterdi. EKONOMİ


KADIN

07

8 Nisan 2015

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Türkiye Yürütmesi kararları uygulanıyor

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Meclis’in Onur’u

Türkiye’de tarihsel bir seçime yaklaşıyoruz. Hep böyle “tarihsel” denir diyeceksiniz. Hayır, bu defa başka; şarkıdaki gibi aynen “ taa içimizden yanıyoruz, bu defa başka”. Çünkü İç Güvenlik Yasası var, Erdoğan’ın başkanlık hevesi var, başkan olursa mevcut bir parlamenter rejimin bile ortadan kalkma riski, başkan olamaz ise de hevesi kursağında kalmış bir Erdoğan’ın yaratacağı tehlike var, var da var… Ve eğer biraz olsun onurlu bir meclise kavuşmak istiyorsak, öncelikle meclisin hiç değilse kendi varlığını koruyabilmesi lazım. Yani aynı yerde; yani “meclis”te; yani “sandık” ta AKP ve Erdoğan tehlikesi yenilgi almalı. Bu da ancak HDP’nin barajı aşarak Meclis’te olması ile mümkün. HDP’siz bir mecliste, CHP de, hatta MHP de muhalefet bile yapamaz hale gelecek. Meclis dışındaki mücadele ise şimdiye kadar görülmemiş bir rejimde verilmek durumunda kalacak. Bu yüzden AKP ve Erdoğan geriletilmeli ki toplum nefes alsın. AKP ve Erdoğan bir yenilgi almalı ki kadın düşmanlığı gerilesin ve kadınlar öldürülmesin. Eğer bizim TBMM’de biraz olsun bir onur olabilecek ise, bu ancak kadın cinayetlerini durdurabilecek bir meclis ile olur. Bu bakımdan bugün ismi açıklanan adayların, kadınları savunmakta samimi iseler, önce kadınların can meselesinin çözümü için çalışması icap eder. Ayrıca kadın cinayetlerinde çözüm için uğraşmak sadece kadınların görevi değildir, insanlık onuruna sahip çıktığını söyleyen her vekil adayı, onurlarını korumak isterken öldürülen kadınların hayatına sahip çıkmalıdır. Ama elbette kadın adaylar önemli, diğer bir deyişle “kadın kotası” kadınlar için hayati önemde. Ve bu seçimde daha öncekilerden farklı olarak partilerin kadın aday oranlarının öne çıkan haber olması da önemli. Kadın mücadelesinin etkisi sonucunda, tüm partiler kadın aday gösterme basıncını hissetmiş ve kendini zorlamış durumda. Bu hem kadın hareketinin başarısı, hem de kadın özgürlüğü ile en barışık parti olan ve %48 kadın kotası ile açık ara fark yaratan HDP’nin etkisi diyebiliriz. Sonuç olarak siyasette var olabilmenin kadınlar için güçlüklerini düşündüğümüzde, bu tablo bir ilerleme sayılmalı. Çünkü kadınlar bir yere aday olurken, cinsiyetçi işbölümü nedeniyle kırk kere düşünüyor. Düşünürken cesaret vereni az, korkutanı çok oluyor. Sonra o cesareti toplayıp aday olduğunda kadınlar için, partisinin onu ön sıralara taşıması zor, ortada yer alsa seçilmesi zor, zor da zor. İşte kadın kotasının “şekli” sayılan bu yönlerini aşmak bile önemli. Bu nedenle kota önemli, kadınların meclise girmesi önemli ama iş bu kadarla bitmiyor. Meclis’te olup da, her gün kadın öldürülürken sesini bile duymadığımız, hatta şiddeti teşvik eden kadın vekiller olduğunu da biliyoruz. Çünkü kadınlar doğaları gereği kadınları savunmazlar, politik olarak kadınların kurtuluşuna inandıkları için savunurlar. Bu yüzden “özcü feminizm” hayatımızı açıklamakta hep yetersiz kalır. Bu yüzden kadın kotasını tamamlamak önemli olmakla birlikte tek başına yetersizdir, arkasında güçlü bir kadın programı da gerektirir. Geldik esas meseleye; bugün güçlü bir kadın programı demek, en başa kadın cinayetlerini durdurmayı yazmayı gerektiriyor. Çünkü kadınların can meselesine çözüm getirmeyen bir siyaset, ekonomide, eğitimde, siyasette ve tüm diğer alanlardaki hak ihlallerinin önüne geçemez. Bütün diğer hak ihlallerinin de, hiza alacağı tek şey önce ölümlü durumun son bulmasıdır. Ne iyi ki, kadın cinayetlerini durdurmak için artık elimizde Özgecan ile tüm toplumun ayaklanarak dile getirdiği çözüm isteği de var. Çok somut çözüm önerileri var. Bunların başında gelen ilk adım ise kadın cinayeti davalarında uygulanmaya devam eden indirimlerin kaldırılması, “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının” yasalaşması. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, bu yasa önerisini TCK Ek Madde Teklifi haline getirerek yıllar önce TBMM’ye de sundu. İşte o günlerde, kadınların ve öldürülen kadınların ailelerinin yanında örnek bir kadın vekil vardı; Melda Onur. “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” diye yola çıkan Platformu, asla yalnız bırakmayan, adalet arayışında hep yol arkadaşı olan, meclisin öngörülü ve çalışkan vekili Melda Onur, kadınların hayat mücadelesini Meclis’e ilk taşıyandır. Yol arkadaşlığı da, öyle sadece mecazi anlamda değildir. O ilk yılların zorlu davalarından olan Esin Güneş’in Siirt’te görülen şüpheli ölüm davasını, karda kışta takip eden, adliye yolları arşınlayan, Hasret Kara’nın hayatta kalması için komşularıyla birlikte nöbet tutan, mahalle yolları arşınlayan vekildir. Yani aslında, kadınların onur mücadelesi verirken öldürüldüğü günlerde, her zaman, her şartta, kadınların ve onurun yanında olan Melda Onur’un yine Meclis’te olması da hem kadın cinayetlerinde çözümün hem de meclisin onuruna kavuşmasının bir parçasıdır. gulsumkav@gmail.com

Ağırlaştırılmış müebbet için sokağa

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 14 ilden gelen kadınların katıldığı Türkiye Yürütmesi toplantısında aldığı kararının ardından tüm Türkiye’de sokağa çıkarak sesini yükseltmeye hazırlanıyor. kadın Özgün başak

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 22 Mart’ta, 14 ilden gelen temsilcilerle Türkiye Yürütmesi Toplantısı’nı gerçekleştirmiş ve toplantı ardından yayınladıkları sonuç bildirgesinde, kadın katillerine verilen ceza indirimlerinin kadın cinayetlerinin önünü açtığını söyleyerek, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet

hapis cezası yasalaşana dek mücadele edeceklerini açıklamışlardı. Bu dönemde izleyecekleri hattı, yaşamsal caydırıcı önemi ve toplumsallaşan kadın mücadelesinin gücünün somut odağı haline gelmiş olması nedeniyle kadın cinayetlerinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını yasalaştırmak olarak belirleyen kadınlar illerde eylem kararları aldı ve hazırlıklarına başladı.

Meclis tatile girdi ama katiller tatil yapmıyor Kadın cinayetlerini önleyici hiçbir somut adım atmadan tatile giren Meclis, yeni dönemde de karşısında kadınları bulacak. Kadınlar bir bir saydıkları bu haklı nedenlerden dolayı kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet yasalaşana kadar mücadeleye devam edecek.Meclis açıldığında da bu yasanın peşinde olacaklarını açıkladılar.

İl il eylem takvimi

Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet verilmesi için 8 nedeni açıkladılar 1 Kadın cinayeti ve şiddeti aklamanın sembolü olduğu için,

2 Cinayet işlemeyi aklından geçiren erkeği rahatlatıp suça teşvik ettiği için,

3 Öldürülen kadın kardeşlerimizin ailelerine

ikinci bir adaletsiz yaşattığı ve onulmaz yaralar açtığı için,

4 Özgecan ile beraber “Ağırlaştırılmış Müebbet

Hapis” cezasının yasalaşması, artık tüm toplumun talebi olduğu için,

5 Güldünya Tören’den sonra “Töre Cinayetleri”, Ayşe Paşalı’dan sonra “Korunma Kanunu”,Kader Erten’den sonra “Erken Yaşta Evlilikler” nasıl yasal olarak düzenlendi ise, Özgecan’dan sonra da “Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis” yasalaşması gerektiği için,

Samsun: 10 Nisan 2015 Cuma18:00 Konak Sineması Önü

Uşak:19 Nisan 2015 Pazar 14:00 Mecburiyet Cad. PTT önü

6 İstanbul Sözleşmesi’ne göre de Ceza Kanunu

İstanbul:11 Nisan 2015 Cumartesi19:00 Fransız Konsolosluğu önü

Mersin:19 Nisan 2015 Pazar 17:00 Dershaneler Sokağı Ziraat Bankası önü

7 Yargıtay’ın “ağır ceza” almış kadın cinayeti dava

İzmir: 11 Nisan 2015 Cumartesi 17:00 Kıbrıs Şehitleri Tansaş önü Adana:14 Nisan 2015 Salı 12:30 İnönü Parkı

Mevzuatının güncellenmesi gerektiği ve yapılması gereken değişikliğin bu olduğu için,

Eskişehir: 22 Nisan 2015 Çarşamba 18:00 Kanatlı Avm önü

kararlarını bozup, indirim vermesini, adaleti yaralamasını önlemek için,

Amasya: 26 Nisan 2015 14:00 Anıt

8 İdam, hadım etme gibi insan haklarına aykırı

Bursa:15 Nisan 2015 Çarşamba 19:00 Şehreküstü-Fomara Meydanı

Aydın: 28 Mayıs 2015 12:30 Nazilli Adliyesi

Ankara: 18 Nisan 2015 Cumartesi 18:00 Sakarya Heykel önü

Konya: 8 Mayıs 2015 14:00 EğitimSen önü

Manisa: 18 Nisan 2015 Cumartesi 13:00 Manolya Meydanı

Muğla: 12 Mayıs 201512:30 Muğla Adliyesi

önerilerin önünü kapatmak, intikam değil evrensel adalet için,

Kadın cinayeti davalarında indirimler kaldırılmalı, Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası yasalaşmalıdır.

Kadın ve direniş Kadın Hareketi Gülçin Çıvgın Bugünlerde neredeyse her güne bir kadın kardeşimizin daha ölüm haberiyle uyanıyoruz. Kadınlar sokaklarda, evlerinde, iş yerlerinde bir bir öldürülüyor. Durum bu vaziyetteyken kendi çıkarı doğrultusunda bir gecede meclisten yasa geçiren hükümet kadın cinayetlerini durdurmak için somut bir adım atmamakta direniyor. Kadın kardeşlerimizin katilleri yasadaki boşluklardan yararlanabilmek için her yolu denerken biliyoruz ki cesareti hükümetten alıyorlar. TARİHSEL GERÇEĞİMİZ KAZANMAK Münevver Karabulut kardeşimizden

Fatma Coşkun kardeşimize kadar kaybettiğimiz binlerce kadın kardeşimizle beraber yaşam hakkımız için kerte kerte kazanımlar da elde ettik. Öldürülen kadın kardeşlerimizin aileleri ile mücadelemizi daha da büyüttük. Kadınlar artık yaşam hakları için Türkiye’nin her köşesinde en ufak umuda tutunup gerekirse umudu kendileri yaratıp mücadele ediyorlar. Gezi direnişinde milyonlar nasıl ağaçları vesilesiyle birleşip yürüdüyse Özgecan da kadınların gezisinin başlangıcı olmuştur. Bu direnişin sonunda Gezi nasıl park olarak kaldıysa kadınlar da kendi gezilerinden elbette yaşam haklarıyla çıkacaklardır. Bu tarihsel bir gerçektir ve ne Erdoğan ne de kurmaya çalıştığı diktatörlük bunu değiştiremez. Tarihte kadınlar oy hakları için nasıl mücadele edip kazandıysa bizde bu

mücadeleden tarihsel kazanımlar ile çıkacağız. KADIN CİNAYETLERİNE KARŞI BÜYÜYEN MÜCADELE Gün geçtikçe artarak devam eden kadın cinayetlerinin asıl sebebi kadın katillerine verilen ceza indirimleridir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak takip ettiğimiz davalardan gördüğümüz üzere, caydırıcı bir cezanın olmaması ve indirimlerin devam ediyor oluşu öldürmek isteyen erkeği cesaretlendiriyor. Kadın cinayetlerinin önüne geçebilecek yasalar hükümet tarafından görmezden geliniyor. Kadınlar devletin bu kadın düşmanlığına karşıda mücadele ediyorlar. 8 Mart’ta da çok net gördüğümüz gibi, kadınlar direnişi dalga dalga büyütüyor. 2015, kadınların yaşam hakkı ve

özgürlükleri için mücadele yılı olacak. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak, “Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet” demek için bir çok ilde eylemdeyiz. Hükümet artık kadın hareketine karşı direnemeyeceğinin farkında çünkü toplumun bu kadar sahiplendiği bir harekete sırtını dönmek topluma sırtına dönmektir. Hükümet ve Ayşenur İslam bilmelidir ki ya kadınları korumalılar ya da o koltukları bırakmalılar. Biz kadınlar, çözümün hükümetten geçtiğini biliyoruz ve kadın cinayetlerini durdurmak için Ankara’da meclise yürüyoruz. Bütün kadınları da bizimle birlikte mücadeleye çağırıyoruz.


EMEK

08

8 Nisan 2015

Patrona teşvik, işsize kölelik

11 işçi için karar günü

11 Mart 2012 tarihinde Esenyurt’ta Marmara Park AVM inşaatında çalışan 11 işçi, kaldıkları naylon çadırların alev alması sonucu yanarak hayatını kaybetmişti. Ölen işçilerin davaları 2012’den bu yana sürse de tek bir sorumlu dahi henüz ceza almadı. Davayı başından bu yana takip eden Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu, 8 Nisan görülecek karar duruşması için 12:45’te Bakırköy Adliyesi’nde buluşacak ve ölen işçilerin katillerinin yargılanmasını isteyecek. Daha önceki duruşmalarda işveren avukatları ifadeleri ile işçileri suçlamaktan öte bir tavır takınmamıştı. EMEK

Giderayak emekli milletvekillerine zam

Meclis’te seçimlere kısa süre kala cumhurbaşkanlığı bütçesinin yüzde 9.2 artırılmasıyla bu bütçeye endeksli emekli milletvekili maaşlarına da şimdiye kadarki en yüksek zammın yapıldığı ortaya çıktı. Milletvekillerinin tüm özlük haklarının tek bir yasada toplanması için hazırlanan teklif, seçim öncesi eleştirilere yol açacağı için Meclis tatile girmeden yasalaştırılamadı, ancak ‘giderayak’ emekli milletvekillerinin dolaylı olarak maaş artışı elde etmesini sağlayan düzenlemeler yapıldı. Maaşlar 22 bin TL’yi buldu. EMEK

3 ayda 30 gazeteci işinden oldu

Başbakan Davutoğlu 3 Nisan’da İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme paketini açıkladı. Paket neredeyse işveren kar etsin diye tüm işçi maaşlarını ödemeyi öngörüyorken, sıra emekçilere geldiğinde yılda %3 zam yeterli bulunuyor. Paketle ilgili açıklama yapan DİSK, gerçekte açıklananın, toplumsal kaynaklar ve işsizin parasının yağmalatma paketi olduğunu belirtti. emek elif Karan

Kriz kendini hissettirdikçe, işvereni ayakta tutmak isteyen hükümet teşvik paketlerini açıklamaya başladı. 3 Nisan tarihinde Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanan Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme paketi başta vergi indirimleri olmak üzere, işverene pek çok kolaylığı sağlıyor. Özellikle Türk Lirasındaki değer kaybı, düşük faiz beklentisi gibi para politikalarında sıkışan hükûmetin, piyasaları az da olsa canlandırabilir miyim umudu bu paket oldu. İşçiye ne getiriyor Paketteki teşviklerle birlikte, işsizlik rakamlarının hızla yükseldiği, maaşların enflasyon ve zamlar karşısında eridiği Türkiye’de işçiye ne geliyor diye baktığımızda tablo oldukça çarpıcı. İşveren tarafından alınmayan önlemlerle canından olan, grev gibi anayasal hakları engellenen, sendikalı oldukları için işten çıkarılan işçiler için paketle birlikte daha fazla hak gasbı getiriliyor.

da patronların çıkarını gözettiğini söyledi.

Vergi adaletsizliği hat safhaya çıkacak İşçi, asgari ücret bile alsa gelirinin ciddi bir kısmını vergi olarak devlete geri ödemek zorunda. Satın alınan her üründeki Katma Değer Vergisi ise; halkın cebinden çıkan paraların cabası. Teşvik paketinin en önemli noktası tam da burada başlıyor. İşverene vergi indirimi Yağmalama paketi üstüne indirim uygulanıyor. Vergi DİSK Genel Başkanı Kani Beko, vermeyecek işverene bir de üstüne paketin gerçekte toplumsal kay- emekçilerden alınan vergilerle teşvik nakların ve işsizlik parasının yağ- primleri ödeniyor. malanmasını hedeflediğini belirtti. Düzenlemeyle gündeme gelen vergi Toplum yararına değil patron teşvikinin halkın üzerindeki vergi- yararına çalışma lerini arttırılmasıyla karşılanacağını Paketin işçilerin temel haklarını vurgulayan Beko, pakette yer alan elinden alan en temel maddeleri ise ‘Toplum Yararına Çalışma’ ya da Toplum Yararına Çalışma ve İş Başı ‘İşbaşı Eğitim’ gibi uygulamaların Eğitim uygulamaları. Bu uygulama-

lar kapsamında iş Kur’a başvuran işsizlerin sözde istihdamını teşvik edeceğini açıklayan hükümet, aslında işvereni işçi aylığı ödeme derdinden kurtaracak. Bu statüde çalıştırılan tüm işçilerin sigorta masrafları ve maaşları devlet tarafından ödenecek. Hal böyle olunca işveren için kadrolu işçi çalıştırmaktansa geçici statüde “toplum yararına” ya da “iş başı eğitim” uygulamaları çerçevesinde işçi çalıştırmak daha cazip gelecek. Taşeron çalışma koşullarının bile gerisinde olan bu uygulama ile işveren hiçbir bedel ödemeden köle gibi insanları çalıştırabilecek. DİSK başkanı Kani Beko’nun bu düzenlemeye dair yorumu şöyle: “İşçinin yaşamını sürdürmek için emeğini satma eylemi, işverenlerin hayır faaliyeti haline getirilmek istenmektedir. Oysa hiçbir sermayedar üzerinden kar elde etmediği, artı değerine el koymadığı bir işçiyi

yanında çalıştırmaz. “İşbaşı Eğitim” başlığı altındaki uygulamanın devlet tarafından bedeli ödenmek üzere köle arzı şeklinde yorumlanması mümkündür.” İşveren yapılan desteklerde kaynak olarak kullanacak paranın tamamı işsizlik fonundan karşılanacak. Bedava çalışalım istiyorlar DİSK adına açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, işverenin kendine kar sağlamayan hiçbir uygulamayı kabul etmediği, işçinin kendine artı değer kazandırdığı ölçüde işveren için önemli olduğu vurguladı. Beko, işverenin neredeyse bedava çalışacak işçi özleminde olduğunu belirtirken, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan paket de zaten buna imkân veriyor. DİSK tüm toplumu bu pakete karşı tepkisini ortaya koymaya çağırıyor.

İşçi ölümlerini hassasiyet mi durduracak? Çağdaş Gazeteciler Derneği Ankara Şube Başkanı Can Güleryüzlü yaptığı açıklamada, “Raporda dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri de bazı basın yayın organlarının zerre kadar meslek etik kurallarına uygun davranmayarak adeta iktidarı sözcülüğüne girişmişlerdir” dedi. Hazırlanan rapora göre; 13 gazeteci kovuşturmaya uğradı. 9 gazeteci hakkında gözaltı, tutuklama ya da hapis cezası kararı alındı. Köşe yazıları neden ile 2 yazar para cezasına çaptırıldı. 9 gazetecisi ise mesleğini yaparken polis ya da esnaf tarafından fiziksel saldırıya uğradı. Ulusal düzeyde 30 gazeteci işini kaybetti. EMEK

İskeleden düşen işçi hayatını kaybetti

Gebze ilçesinde inşaattan düşen inşaat işçisi Tevrat Tek yaralandı.Gebze’ de Hacı Halil Mahallesi 1203 Sokak’ taki bir inşaatta çalışan 24 yaşındaki Tevrat Tek, dengesini kaybederek birinci kattan aşağı düştü. Tevrat Tek’ in düştüğünü gören diğer işçi arkadaşları, durumu sağlık ekiplerine haber verdi. Yaralı işçi Tevrat Tek, düştüğü yere gelen sağlık ekiplerince Gebze Fatih Devlet Hastanesine kaldırıldı. Güvenlik önlemleri alınmadığı için yaralanan 24 yaşındaki işçi Tevrat Tek’ in sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. EMEK

İşçiler bedava çalışırsa ekonomi düzelirmiş

İZMİR Ticaret Odası (İTO) ve Anadolu ve Trakya Doğalgaz Santralleri Derneği (DOĞSANT) Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, bir günlük kesintiden kaynaklanan üretim kaybının da işveren ve işçi sendikalarının anlaşması ile yapılacak ekstra çalışma ile telafi edilebileceğini söyledi. Demirtaş, “Bu konuda bütün işçilerimiz, çalışanlarımız ’cumartesi günü çalışıyoruz ve ücret almıyoruz, çalışmadığımız günün üretim eksiğini tamamlayacağız’ diyebilir. Tüm taraf-

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı içerisindeki iş güvenliği maddelerine dair değerlendirmede bulundu. Bakan Çelik, iş kazalarının sadece mevzuat boyutuyla çözülemeyeceğini belirterek, “Duyarlı bir işveren ile iyi yetişmiş işçi

de önemli” dedi. Yani yine iş güvenliğinden önce, işçinin ihmali gündem oldu. Çalışma ve Sosyal Güvnlik Bakanı Faruk Çelik, “İş güvenliği uzmanını görevini yaptı diye bir işveren işinden alır ise asgari 20 aylık bir tazminat ödemekle karşı karşıya kalacak. Bu ‘ücretini işverenden alıyor’ denilen iş güvenliği uzmanının bir güvenceye kavuşması anlamında önemli bir düzenleme” şeklinde konuştu. EMEK

lara bu konuda çağrıda bulunuyorum” dedi. Ekrem Demirtaş dâhiyane önerisinin ardından, elektrik kesintisi ile ilgili kendilerinin bir hatasının olmadığını açıkladı. Doğalgazla üretilen elektriğin maliyetli olduğundan dem vuran Demirtaş, Enerji Bakanlığı’nın bu nedenle kendilerine çalışma talimatı vermediklerini açıkladı. Enerji kesintisi nedeniyle yaşanan mali kaybın ise sendikaların anlayışlı tavrı ve işçilerin özverisi ile çözülebileceğini söyledi. EMEK

Emekliye sadaka gibi zam geldi Temmuz ayında emeklilerin 1000 lira ve altındaki gelir ve aylıklarına 100 lira, 1000 liranın üzerindeki gelir ve aylıklara da 1100 lirayı geçmeyecek üzere seyyanen zam yapılacak. AKP hükümetinin seçim öncesi manevrası ile meclisten geçen yasa ile zam resmileşti. Zam kararı, tartışmaları süren İş Sağlığı ve İş Güvenliği yasası içerisinde kabul edildi. Yasanın kabul edilen diğer

maddeleri ise ağırlıklı olarak maden iş kolu ile ilgili düzenlemeler. İşverene yapılan teşviklerin ardından, emekliye verilen zam devede kulak kaldı. AKP’nin yasa teklifini, seçim öncesi tavrı olarak değerlendirildi. Tüm emeklileri kapsamayan zam, halkın ekonomisini rahatlatmak çok uzak. Ücretler yine yoksulluk sınırının altında kaldı. EMEK


EMEK

09 Datça’da mülteci teknesi battı

8 Nisan 2015

“Yarınlarımızı kurtarmak için direniyoruz’’

Toplu İş Sözleşmesi’nde güvenceli olma istekleri kabul edilmeyen Bakırköy Belediyesi taşeron işçileri, Bakırköy Özgürlük Meydanı’na kurduğu grev çadırıyla direnişlerini sürdürüyor. Bakırköy Yapı İnşaat Ulaşım Hizmeti A.Ş.’de çalışan işçilerden Fatma Sürensoy ve Mehmet Atan toplu iş sözleşmesi için çıktıları grevin 15. Gününde Yarın’a konuştu. Muğla’nın Datça ilçesinde Kurucabük Mevkisi’nde mültecileri taşıyan teknenin batması sonucu 6 kişi hayatını kaybederken ölü sayısı da giderek artıyor. Muğla’da mültecileri taşıyan eski teknenin batması sonucu 6 kişi hayatını kaybetti. 5 mültecinin daha denizde olduğu bildirilirken, arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü söylendi. Sağ kurtarılan mültecilerin sayısının da 2’si kadın 9 kişi olduğu belirtildi. Çoğunluğu Suriyeli olan mültecilerin arasında Irak uyrukluların da bulunduğu açıklandı. Ölenler Datça Devlet Hastanesi Morgu’na götürüldü. EMEK

Bursa’da mermer işçisi hayatını kaybetti

Bursa’da mermer işletmecisinde çalışan Suriye’li işçi mermer kütlesinin altında kalarak feci şekilde can verdi. Edinilen bilgiye göre, Nilüfer ilçesinin Yaylacık Mahallesi’ndeki bir mermer işletmesinde gerçekleşti.Suriyeden Bursaya gelen 40 yaşındaki Nazmi Ali,20 gün sonra Bursmer mermer fabrikasında işe başladı.Üzerine düşen tonlarca mermerin altında kalarak feci şekilde can vererek yaşamını yitirdi.Gürültü seslerini duyan mesai arkadaşları suriyeli işçinin üzerindeki mermeri kaldırdı.Savcı şüpheli ölümü üzerine Nazmi Ali’nin cesedini otopsi için Adli Tıp Kurumu’na kaldırdı. EMEK

Soma fotoğrafları birinciliği aldı

emek sıla gemicioğlu

Bakırköy Belediyesi’ne bağlı taşeron şirket BYUDAŞ’ta çalışan taşeron işçilerin, toplu iş sözleşmesinin imzalanması ve işten atılan işçilerin geri alınması talebiyle 21 Mart’ta başlattıkları grev ilk günkü coşku ve kararlılıkla devam ediyor. Taşeron oldukları için geleceklerinden duydukları kaygıyı gazetemize dile getiren işçiler, “yarınlarımızı kurtarmak için” buradayız dedi. Yasal greve yasak diyor Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun grevi engellemek için büyük çaba sarf ettiğini belirten işçiler son olarak evlerine gönderilen belgenin, bunun kanıtı olduğunu belirtti. İşçilerin evlerine gönderilen belgede greve çıkarak suç işledikleri ve yasal süreç başlatılacağı belirtildi. Noter onaylı gönderilen belgeye karşı işçiler, ‘’grev bizim yasal hakkımız’’, ‘’hakkımız olanı alana kadar buradayız bizi yıldıramazsın’’ diyerek Belediye Başkanı Kerimoğlu’na seslendiler.

mız olanı alana kadar nice 15 günler geçse de burada olacağız. Burada ekmek parası peşindeyiz, yarınlarımızdan kaygı duymak istemiyoruz. 6 yıldır burada çalışıyorum. Maaş kesintileri oluyor, sigortalarımız yatmıyor. İlerleyen zamanlarda böyle şeyler olmasın diye buradayız. Belediye grevin yasal olmadıFatma Sürensoy: ğına dair evimize kağıt yolladı. ArBelediyeyle toplu iş sözleşmesi için kadaşlarımıza baskı yapıyor ancak görüştük ancak kabul etmediler. biz hakkımız olanı verinceye kadar Greve çıkmamıza engel olmaya ça- yılmadan burada olacağız. Taşeron lıştılar ancak biz en doğal hakkımız olduğumuz için hiçbir güvencemiz olan toplu iş sözleşmesi yapmak is- yok, ne zaman atılacağız belli değil. tiyoruz. Kendisine demokrat diyen Süreç onların alehine işliyor. Ekmek bir partinin belediyesinde demokra- paramızı alana kadar buradayız. tik bir şekilde çalışan işçiler olmak istiyoruz. Halkımızın bu meydan- Mehmet Atan: da büyük desteği var. 15 gün oldu Güvence istediğimiz toplu iş sözancak biz Bakırköy Belediyesi’nde leşmesi kabul edilmediği için 15 çalışan taşeron işçiler olarak hakkı- gündür Bakırköy Meydan’da kur-

Fatma Sürensoy

Mehmet Atan

duğumuz çadırda grevdeyiz. Bizim talebimiz belediye için hiçbir şey. Hemen yerine getirebilirler ancak tam tersine bizi yıldırmak için uğraşıyorlar. Belediye Başkanı isteklerimizi manipüle ediyor ve Bakırköy halkını bizden uzaklaştırmaya çalışıyor ancak görüyorsunuz ki, bunu başaramıyor. Biz örgütlülüğümüze güveniyoruz. Kimsenin tenine, hangi dili konuştuğuna bakmadan, bir arada, taşeron işçiler olarak sözleşme yapmak istiyoruz. Belediye Başkanı

sendikalaşmaya engel olmak için tehditler etti ve mobbing uyguladı. Evimize kadar grevin yasak olduğunu gösteren yazılar yolladılar. Belediye Başkanı’na uyarı işgali yaparak mesaj yolladık. Ancak seçim yaklaşıyor. Burada CHP’nin seçim çalıştırmasını yaptırmayacağız. Çünkü emek dostu bir parti nasıl olur da yanı başındaki belediyede işçiler direnirken burada oy toplamaya çalışır. Biz hakkımız olandan fazlasını istemiyouz. Alana kadar da buradayız.

Soma’nın sorumluları halktan kaçırılıyor 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma katliamı davası 13 Nisan’da başlayacak. En az 10 gün kesintisiz sürmesi beklenen duruşmalar, Adalet Bakanlığı’nın mahkemeye 19 Mart’ta gönderdiği yazıya istinaden Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24 Mart’ta aldığı kararla SEGBİS (Ses ve görüntü bilişim sistemi) ile gerçekleşecek. Halen Aliağa Şakran Cezaevi’nde tutuklu bulunan 8 sanık, adil yargılamanın kişi hürriyetine ilişkin kuralları ve can

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin (TFMD) 30’uncusunu düzenlediği “Yılın Basın FotoğraflarıYarışması”nın sonuçları açıklandı. Birincilikler arasında Soma’da 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği günlerin kareleri de var. Foto röportajı, haber fotoğrafı, siyaset fotoğrafı gibi alanlarda derecelerin açıklandığı yarışmada öne çıkan bazı dereceler ve fotoğraflar şu şekilde: Zaman gazetesinden Kürşat Bayhan’ın foto röportaj alanında birinci seçilen fotoğrafları tamamen Soma’da çekilen kareler. Milliyet gazetesinden Yavuz Özden siyaset fotoğrafı alanında birinci seçildi. EMEK

Depremzede İŞ-KUR işçileri: Seçimleri zehir ederiz

İzmir’de yolcu treni raydan çıktı

Hyatt Otel işçileri örgütleniyor Denizli-İzmir seferini yapan yolcu treni, İzmir’in Torbalı ilçesi Pancar Tren İstasyonu yakınlarında raydan çıktı. Kaza sonrasında bölgeye çok sayıda ambulans ve polis ekibi sevk edildi. Meydana gelen kazada, ilk belirlemelere hafif yaralıların olduğu bildirildi. Ulaştırma bakanlığı her yıl demiryolu sektörüne yatırım yaptığını belirterek, hem ucuz hem güvenli tren yolu hatları kurduğunu belirtmeye devam etse de sürekli bir demiryolundan kaza haberi geliyor. Son kaza da can kaybı yaşanmaması yüz güldürse bile hatlar zarar gördü. EMEK

güvenliği gerekçesiyle Akhisar’a getirilmeyecek. Daha önce de gündeme gelen yargılama usulüne göre aralarında Soma AŞ. CEO’su Can Gürkan’ın da bulunduğu 8 sanık halen tutuklu bulundukları Aliağa Şakran Cezaevi’nden mahkeme salonuna ekran ile bağlanacak, mahkeme heyeti sorguyu bu şekilde gerçekleştirecek. 301 madencinin ölümün sebebiyet verenlerin, ailelerle yüzleştirilmemesi ve can güvenliğinin bahane edilmesi tepki çekmeye devam ediyor. EMEK

Grand Hyatt Otel’de çalışan taşeron işçiler, kadrolu çalışmak için Turizm Otel Spor Emekçileri Sendikasında (Tüm Emek-Sen) örgütlenmeye başladı. Aynı işi yaptıkları kadrolu işçiler 2 bin 500 lira alırken kendilerine 1100-1500 lira arasında ücret ödenen taşeron işçiler, ayakkabı yardımı, zam ve ikramiye gibi haklardan da yararlanamıyor. Taleplerinin karşılanması için sendikalaşmaya ka-

rar veren taşeron işçilerin tümü 6 aylık bir çalışmanın ardından Tüm Emek-Sen’e üye oldu. Sendikaları yoluyla kadrolu olma ve özlük haklarının tanınması talebini patrona ileten Grand Hyatt Otel işçileri, otel yönetiminden yanıt bekliyor. Sorunun görüşmeler yoluyla çözülmesini isteyen işçiler ve sendika, olumsuz yanıt ihtimaline karşı ulusal ve uluslararası dayanışma hazırlıklarına başladı. EMEK

Geçtiğimiz hafta ‘kalıcı iş’ talebiyle Ankara’ya giden eski İŞ-KUR işçilerini, Van’a dönerek otogarda basın açıklaması gerçekleştirdi. İşçiler adına basın açıklaması yapan Ethem Altın, “Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile görüştük. Sayın Çelik, arkadaşlarımıza emekli olana kadar eski kurumlarında çalışabileceğini söyledi. Ancak bize 4

yıldır aynı şeyler söyleniyor. Artık işin sonuna geldik. Bakan he demiş, Başbakan he demiş. Bu işin takipçisi olalım. Bir hafta içinde Van halkına güzel bir haber gelmesini bekliyoruz Aksi takdirde önümüzdeki seçimleri zehir edeceğiz, adayları gezdirmeyeceğiz, milletvekilleri huzur bulamayacak. Asla geri adım atmayacağız. Eylemimiz ve direnişimiz devam edecek” dedi. EMEK


EMEK

10 Fenerbahçe otobüsüne silahlı saldırı

8 Nisan 2015

Yasa geçerken 139 işçi hayatını kaybetti İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, emek-meslek ve işçi, işçi yakınlarının gelen bilgilerle tespit ettiği işçi ölümleri verilerini açıkladı. Rapora göre tarım-ormanda %30, inşaat-yol sektöründe % 25, taşımacılıkda % 12, ticaret-büroda % 7, metalde % 6, diğer alanlarda ise %20 oranında yaşanan işçi ölümleri ile Mart ayı içinde ölen işçi sayısı 139’a ulaştı.

Rize’den Trabzon’a giden Fenerbahçe takım otobüsüne Sürmene’de silahlı saldırı düzenlendi. Çaykur Rizespor maçının ardından uçakla İstanbul’a dönmek için Trabzon Havalimanı’na doğru yola çıkan Fenerbahçe kafilesi, Sürmene ilçesinde silahlı saldırıya uğradı. Olayda Fenerbahçe’yi taşıyan otobüsün şoförü yaralandı. Otobüsü durdurmayı başaran şoför, hemen hastaneye kaldırıldı. Saldırının ardından polis karayolunu ulaşıma kapattı. Takım otobüsü durmuş durumda... Emniyet yetkilerinin ifadesine göre saldırı, pompalı tüfekle gerçekleştirildi. EMEK

Karabel’de TİS imzalandı

emek osman erdem

Karabağlar Belediyesi bünyesinde bulunan KARBEL AŞ’de çalışan 903 işçi adına Genel-İş Sendikası ile işveren arasında toplusözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlandı. Sözleşmeyle ücretlere yüzde 14-19 arasında zam yapılırken, sözleşme dün yapılan törenle imzalandı. Belediyenin Uzundere’de bulunan Temizlik İşleri Müdürlüğü Şantiyesinde gerçekleşen törende konuşan DİSK Genel Başkanı Beko, “Bedeli ne olursa olsun önümüzde bir görev var. Kadro verilene kadar hep birlikte mücadele etmek zorundayız. Başka yolu yok” diyerek kadro taleplerinin takipçisi olacaklarını bildirdi. EMEK

Danıştay’ın AKP’li üyeleri grev yasağını onadı

Ölümlerin % 29’u trafik servis kazalarında, % 20’si ezilme-göçme, % 14’ü düşme, % 5’i zehirlenme ve boğulma, % 30’u ise diğer nedenlere bağlı olarak gerçekleşti. Kadın ölünce gizleniyor SGK istatistiklerine göre; iş cinayetlerinde yaşamını yitiren kadın işçilerin oranı yüzde iki oldu ancak oranı yüzde 9 olarak açıklayan İSİG, “Kadın emeği ve paralel olarak kadın iş cinayetleri görünmez kılınmaya çalışılmaktadır. Bizler bu ay kadın iş cinayetlerinin genele oranının yüzde 9 olduğunu belirledik. Ancak yine de belirtiyoruz: En az kadın işçilerin çalışma koşullarından ve ölümlerinden haber alabiliyoruz” dedi.

4 çocuk işçi öldü Mart ayında ölen çocuk işçi sayısı ise 4 olarak açıklandı. Ölen çocukların isimlerinin ve yaşlarının tam olarak bilinmediğini ifade eden İSİG, “Çünkü can verenler Suriye’den gelen mevsimlik tarım işçileri. Tek bildiğimiz ise ‘18 yaşının altında dört kız çocuğunun kimlik bilgisi tespit edilmiş olup cenazeleri Hasekê’ye gönderilmiştir’ bilgisi” dedi.Mart ayında yaşamını yitiren 16 göçmen işçiden 14’ünün Suriyeli, 1’inin Afgan ve 1’inin ise Japon olduğu belirtildi.

devlet de denetim görevini yerine getirmiyor. İşçiler güvencesiz çalışma koşullarında ve sendikasız çalıştıkları sürece yaşamını kaybedenlerin sayısı artıyor. Tabii iş cinayetlerinin artışında iğneyi kendimize de batırmamız gerekiyor. İş cinayetlerinin her yıl artışı, emek cephesinin de işçi sağlığı mücadelesinde somut bir adım atamadığını, mücadeleyi salt bir eğitim sorunu olarak algılamak yerine bir bütün olarak örgütlenmeye tabi kılması ve sağlıklı-güvenli çalışma direnişlerini çoğaltması gerekliliğini de gösteriyor.”

yetlerde can verenlerin 19’u Suriyeli. İSİG, “Bu durum savaştan kaçan insanların çalışırken öldüğünü gösteriyor. Devlet ise bu duruma duyarsız” şeklinde açıklama yaptı.

Japon mühendisin intiharı sizin eseriniz İş cinayetleri verilerinde geçen diğer nedenler olarak işçilerin çalışırken yıldırım düşmesi, silahla vurulma, kalp krizi ve intihar sonucu ölümler kastediliyor. Bu konuda İSİG şu örneği veriyor: “Japon Mühendis Ryoıchı Kıshı’nin intiharı üzerine birçok etik değerlendirme yapılÖnlem, denetim ve mücadele şart dı. Ancak Ryoıchı Kıshı arkadaşıBu verileri paylaşan İSİG, açıkla- 3 ayda bir Soma mızın da ‘İşe bağlı olarak’ intihar masında şunlara dikkat çekti: “Son 2015’in ilk üç ayında ise en az 351 ettiği, bu intiharların uluslararası dört yılda Mart ayındaki işçi ölüm- işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yi- çalışma ilişkileri içinde -ki ilk olaleri bize gerçekleri tekrar gösteriyor. tirdi. Üç ayda yaşanan iş cinayet- rak Japonya’da- işe/çalışmaya bağlı Patronlar için işçi sağlığı önlemleri lerinde can verenlerin yüzde 25’ini ölüm olarak kabul edildiği gerçeğini maliyet gerekçesiyle alınmazken göçmen işçiler oluşturdu. Bu cina- hatırlatmak istiyoruz” denildi.

İş sağlığı yasası 804 madenciyi kapsamıyor TBMM Genel Kurulu’nda Soma’da işten çıkartılan 2 bin 831 işçiye kıdem tazminatı ile madenlerde yaşam odası kurulmasını da içeren İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Tasarının kabul edilmesiyle birlikte Soma A.Ş’ye ait kapanmış olan maden ocağından işten çıkartılan 2 bin 831 işçinin kıdem tazminatı ve diğer tazminat alacaklarını almaları yönünde bir düzenleme

Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçilerin grevinin yasaklanmasına ilişkin iki aylık sürenin ardından karar açıklayan Danıştay, hükümetin yasağına destek çıktı. Danıştay 10. Dairesi kararına göre sendikanın grev yasağının yürütmesinin durdurulması talebi 2’ye karşı 3 oyla reddedildi. Sendikadan yapılan açıklamada Danıştay Tetkik Hâkiminin sendikanın talebinin kabul edilmesi gerektiği düşüncesine karşı oy kullanan Danıştay üyelerinin “bürokrat” geçmişlerine dikkat çekildi, Erdoğan tarafından atandıkları bir kez daha hatırlatıldı. EMEK

Belediye 12 işçiyi işten attı

Acılı baba konuştu

İşçiler 15 gündür direniyor Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, oğlu Osman Gökçek’in AKP’den milletvekili adayı gösterilmemesiyle ilgili resmi Twitter adresinden, ‘’Twit âlemine ve kamuoyuna... Oğlum Osman Gökçek’in aday olmaması üzerine düşüncelerim’’ başlığı altında bir açıklama yaptı. Twitter hesabından paylaştığı o açıklamada oğlunun pek çok niteliği açısından vekil olmayı hak ettiğini ancak, yakın akrabaları atamayacaklarına dair bir karar olduğu için aday olamadığını söyledi. Gökçek, üzüldüğünü ama aslolan AKP’nin anayasa değiştirecek çoğunluğu elde etmesi olduğunu söyledi. EMEK

yapıldı. Yaşam odaları da muhalefetin talebiyle iş güvenliği mevzuatına eklendi. Yasa, üretimin zorlanmaması konusunda da durdurma yani teftişte durdurma yetkisi verirken, madenlerde özellikle ölümlü kaza olmasında 2 yıl kamu ihalelerinden men düzenlemesi geliyor. İdari para cezaları arttırılıyor maden çalışanlarının ILO ilgili mevzuatı çerçevesinde çip sistemini düzenleyen düzenlenmeler var. 3 çocuklu asgari ücretliden gelir vergisinin alınmaması ve doğum izninin 5 güne çıkartılması gibi maddeleri de içeriyor. EMEK

İkitelli’de çalıştıkları 3 ay boyunca tek kuruş ücret ödenmeyen inşaat işçilerinin iş bırakma eylemi 15. gününde. Evlerinin elektriği kesilen, çocuklarına harçlık veremeyen, evlerine ekmek götüremeyen işçiler kendi aralarında eşi ağır hasta olan 2 çocuklu bir işçiye yardım için de para topluyor. ENK’ye bağlı ZTA firmasının lise inşaatında çalışan işçiler, taşeron firma yetkililerinin kendilerine ana firma olan ENK’nin para ödemediğini söy-

lediklerini ifade etti. Yaklaşık 60 işçinin çalıştığı inşaatta 15 gündür bekleyen işçiler, kendilerini göndermek isteyen ve polis çağıran patrona karşı direnirken yerlerine getirilmek istenen işçileri de engelledi. İnşaatta bulunan barakalarda kalan işçileri vazgeçirmek isteyen patron ise işçilerin elektrik hattını yaktı, su borusunu keserek toprağa gömdü. Taşeron firma dışında muhatap olmadığını söyleyen işçiler, patronun her gün farklı bahane ürettiğini söyledi. EMEK

Pertek Belediyesi’nde çalışan 12 işçi dün sabah işten çıkarıldı. Gazetemize konuşan işçiler, sabah iş başı yaptıklarında, işten çıkarıldıklarını öğrendiklerini ve yetkililerin kendilerine hiçbir açıklama yapmadığını belirtti. AKP’nin son yerel seçimde belediyeyi kazanmasının ardından sürekli psikolojik baskıya ve ayrımcılığa maruz kaldıklarını söyleyen işçi-

ler, kendileri çıkarılmadan önce belediyeye yeni işçiler alındığını söyledi. Belediye yetkililerinin sürekli ‘Bütçe yetersiz’ şeklinde açıklamalar yaptıklarını aktaran işçiler, işten çıkarmalara sessiz kalmayacaklarını dile getirdi. Hukuki mücadele başlatacaklarını ifade eden işçiler, AKP’nin kendisine oy vermeyenleri işten çıkarmalarla baskı altına almak istediğini kaydetti. EMEK


genclık

11

7 Nisan 2015

İstanbul Üniversitesi öğrenciler okullarına sahip çıkıyor

#Benim rektörüm Raşit Tükel

Üniversitelerde kadrolar daralıyor

İstanbul Üniversitesi Rektörlük seçimlerinde en yüksek oyu almasına karşın öğrencilerin seçim iradesini hiçe sayan Tayyip Erdoğan’ın rektör olarak atamadığı Prof Dr. Raşit Tükel’e destek için üniversiteliler, Beyazıt Yerleşkesi Merkez Kampus Hukuk Fakültesi’nde buluşarak okulu terketmeme eylemi yaptılar.

Üniversitelere verilen kadrolarda daraltma işlemi yapıldı. 50’ye yakın üniversiteye verilen akademisyen kadroları Bakanlar Kurulu’nda en aza indirilirken, kadro sayısına dokunulmayan üniversiteler Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi ve Abdullah Gül Üniversitesi oldu. Kurul yetkililerinden bilgi almak isteyen üniversiteler “Komisyonda üzerinde mutabık kalınan kadroların değiştirilmeksizin Başbakanlığa yollandığı ancak Bakanlar Kurulu’nun takdirinin bu şekilde tezahür ettiği ve daraltmaya gidildiği” cevabıyla karşılaştı. GENÇLİK

Kuyruk acısı fena konuşturdu gençlik burcu karefil

İstanbul Üniversitesi öğrencileri Mustafa Ak’ın istifa etmesi gerektiğini söylerken kendi rektörlerinin Raşit Tükel olduğunu belirttiler. 6 Nisan’da “Benim Rektörüm Raşit Tükel” diyerek bir eylem yapan ve şenlik düzenleyen üniversiteliler daha sonrasında da okulu terketmeme eylemi yaptılar. Gece geç saatlere kadar üniversitede kalan üniversiteliler eğer durum böyle ilerlerse bu eylemlerinin sürekli hale geleceğini söylediler. Üniversiteliler taleplerini sıraladı AKP yandaşı Mustafa Ak’ın hukuksuzca üniversiteye rektör atanmasını kabul etmeyen üniversiteliler yaptıkları üniversiteyi terketmeme eyleminin ardından bir basın açıklaması yaparak taleplerini sıraladılar. Açıklamada şunlara yer verildi; Üniversitemizde yapılan rektörlük seçimleri sonucunda Prof. Dr. Raşit Tükel’in açık ara farkla birince olmasına karşın ,YÖK listede 2.sıraya düşürmüş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendisine

yakınlığıyla bilinen Mahmut Ak’ı rektör olarak atamıştır. Rektörlük seçimleri sonunda, üniversite öğrencileri olarak Raşit Hocamızın yanında olduk. Çünkü Raşit Hoca, üniversitenin tüm bileşenleriyle birlikte üniversiteyi yönetme hedefiyle seçimlere katılmış ve bu hedefleriyle seçimi kazanmıştır. Daha önce de Raşit Tükel dışında atanacak herhangi bir adayı kabul etmeyeceğimizi ilan etmiştik. Bu doğrultuda okulumuzda; hocalarımızla ve üniversite emekçileriyle birlikte pek çok uyarı eylemi, forum ve etkinlikler düzenledik. Üniversite iradesinin Raşit Tükel’in yanında olduğunu ısrarla belirttik. Gelinen noktada üniversite iradesinin yok sayılması karşısında bizlere üniversitemize ve irademize sahip çıkmak düşmüştür. Bugünden itibaren okulumuzu terk etmiyoruz. Taleplerimiz oldukça açıktır; Üniversite iradesi hiçe sayılarak atanan Mahmut Ak görevinden istifa etmelidir. Raşit Tükel kazandığı ve hak ettiği rektörlük makamına atanmalıdır.

Üniversiteliler kararlı Üniversitede böyle bir eylem yaparak iradelerini ortaya koyan üniversiteliler kazanımla çıkacaklarını da söylüyor. İTÜ’de yapılan işgal nasıl başarılı olduysa İstanbul Üniversitesi’nde de kazanım yolu olarak okulu terk

etmemek görünüyor. AKP’nin hukuksuzlukları devam ederken üniversiteliler okullarını bırakmamaya niyetli. Gerek basın açıklamalarıyla gerekse işgallerle yandaş Mahmut Ak’ı rektör olarak üniversiteye sokmayacaklarını da dile getiriyorlar.

EHP Gençliği özge doğan

EHP Gençliği Nurseli Gözüaçık

akp’nin milli iradesini iü’de gördük

Direnişimiz tüm gençliğin direnişidir

AKP’nin dilinden düşürmediği sandık ve milli iradeyi İstanbul Üniversitesi’nde gördük. En yüksek oyu alan Raşit Tükel atanmadı, Erdoğan kendine yakışanı yaptı ve yandaş Mustafa Ak’ı atadı. Biz de İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak rektörümüze sahip çıkıyoruz. Bizim rektörümüz Raşit Tükel’dir Mustafa Ak’ı tanımıyoruz. Taleplerimiz çok açıktır; Mahmut Ak istifa etmeli ve üniversite muhalefetinin de desteklediği Raşit Tükel o koltuğa oturmalıdır.

Bugün İstanbul Üniversitesi’nde belirlediğimiz iki taleple üniversitede kalma kararı aldık. Birincisi Mahmut Ak’ın istifa etmesi, ikincisi ise Raşit Tükel’in rektör olarak atanması. Biz İstanbul üniversitesi öğrencileri olarak AKP’nin üniversiteleri kuşatmasına karşı buradan bir direniş başlatmış olduk. İstanbul Üniversitesi’nde başlatılan bu direniş tüm üniversite gençliğinin de siyasal hattını çizecektir.

Kamil Dilek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Uludağ Üniversitesi’ndeki seçimde ikinci çıkan Yusuf Ulcay’ı rektörlüğe atamasından sonra üniversite öğretim elemanları ve çalışanları ile kamuoyuna bir veda mesajı yayınlayarak kendisinin hükümetini sevdiğini ama bazı kişilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kandırdığını söyledi. Dilek’in bu icraatlarına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanmaması, Erdoğan ve AKP’nin üniversitelerde herhangi bir şekilde hak arayan, kendi düşüncelerini savunan öğrenciler istemediğini bir kez daha gösterdi. GENÇLİK

Kopya soruşturması devam ediyor

Yargısız infaz AKP’nin âdeti Berkin için adalet isteyen iki DHKC militanının öldürülmesinin ertesi günü sabah saatlerinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne çok sayıda sivil polis ve çevik kuvvet polisi geldi. Çok sayıda öğrenci gözaltına alındı. Kalkanlarla fakülte koridoruna barikat kuran, bahçe ve fakülte önünü ablukaya alan polisler, önlerine çıkan bütün öğren-

cileri kamerayla kayda aldı. Polis sırayla öğrencileri tartaklayarak gözaltına almaya başladı. 1 EHP Gençliği üyesi, 9 FKF üyesi ve 2 Öğrenci Kolektifi üyesi öğrenci gözaltına alındı. 1 EHP Gençliği üyesinin de polisin darbı sonucu kolu kırıldı. Toplamda 36 öğrenci darp edilerek gözaltına alındı. Polis yaklaşık yarım saat kaldığı fakülteyi terk etti. GENÇLİK

Adaleti Saraylara Hapseden Bizzat “Katil AKP”dir

Saraylarınızı başınıza yıkacağız Çağlayan’a saray yaptırıp, adaleti saraylara hapseden bizzat “Katil AKP”dir. Milletin meclisini yolsuzlukları, hırsızlıkları aklama meclisine çeviren de iç güvenlik paketiyle tüm ülkeyi baskı altına almaya çalışan da Erdoğan’dır. 15 yaşındaki Berkin’imizin ölüm fermanını Recep Tayyip Erdoğan vermiştir. Erdoğan’ın emriyle katiller adaletten saklanmıştır ve adalet bu ülkenin yarınlarından bizzat AKP tarafından alınmıştır. IŞİD’le karanlık kapılar ardında pazarlıklar yapan, kafa kesen gericilerle anlaşan Erdoğan adalet

isteyen devrimcileri, sadece ve sadece Berkin’in katilleri yargılansın diyen 2 devrimciyi katletmiştir ve savcıyı da kendi varlığını teminat altına almak uğruna gözden çıkartmıştır. Bu ülkede adalet için hukuk için ve halkı için mücadele eden devrimciler her zaman var olacaktır. “Adalet”i parti ismi yapıp sonra devrimcilerle beraber katledenler tüm halka hesap verecektir. Yolsuzluğu, hukuksuzluğu bu ülkenin kara yazgısı haline getirenlerden devrimciler hesap soracaktır. Bugüne kadar, Gezi’de kaybettiğimiz canlarımızın hesabını sor-

duk. Yüzlerce oturma eylemleri, yürüyüşler yaptık, adalet saraylarının önüne geldik. Var denilen adalet bugüne kadar önümüze cezalıları çıkartmamıştır. Savcılar değişmiştir, açıklamalar yapılmıştır ama AKP kirli elleriyle tüm yargı görevlilerinin gerçekleri ortaya çıkarmasına engel olmuştur. Gezi’de yitirdiğimiz canlara saygısızca saldıran, onların annelerini meydanlarda yuhalatan, yolsuzluğun, hırsızlığın ülkeye ve devletin her türlü mekanizmasına yayılmasına sebep olan Erdoğan’ın bu ülkedeki varlığı gayri meşrudur. İstanbul Üniversitesi’ndeki

polislerin saldırısı intikamcı devletin geleneğidir. Devrimcileri sahiplenen üniversiteliler sebepsiz yere darp edilmiştir, gözaltına alınmıştır. AKP, üniversitelileri yıldırma ve üniversiteyi baskı altına almak için yaptığı saldırılardan vazgeçmek zorundadır. Üniversiteliler ve devrimciler olarak yılmadan mücadele edeceğiz. AKP korkmaya devam etsin, “Saraylarınızı başınıza yıkacağız!” Emekçi Hareket Partisi Gençliği

KPSS’de usulsüzlük soruşturması kapsamında ifadesi alınan eski ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan tutuklanması istemiyle nöbetçi hakimliğe sevk edildi. Yarımağan, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı Yücel Erkman, “şüpheli” sıfatıyla ifadesini aldığı Yarımağan’ın, “görevi kötüye kullanmak, devlet memurunun resmi belgede sahteciliği ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlarından tutuklanmasını talep etti. Yarımağan çıkarıldığı mahkemede serbest bırakıldı. GENÇLİK

İÜ öğrencileri forumda buluştu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın rektörlük seçimlerinden ikinci sırada çıkan ancak YÖK’ün listesinde birinci sıradan aday gösterilen Mahmut Ak’ı, seçimlerde birinci çıkan Raşit Tükel yerine İstanbul Üniversitesi rektörlüğüne atamasının ardından İstanbul Üniversitesi Öğrencileri “Üniversitemizi savunacağız” diyerek forum gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen forumda üniversiteliler, “Üniversitemizi savunacağız!” diyerek 6 Nisan Pazar günü toplumsal muhalefet bileşenlerinin de katılımıyla büyük bir etkinlik düzenleme kararı aldı. GENÇLİK


12 Bakanımız emretmiş, hay hay

Mardin’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan H.D. , Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan rehine olayı ile ilgili yaptığı sosyal medya paylaşımları nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın isteği üzerine açığa alındı. Milli Eğitim Bakanlığı Baş Müşaviri Abdülkadir Özkan yaptığı açıklamada “Bakanlığımızın, öğretmenlik kurumunun şahsı manevisine zarar verecek tutum ve davranışlara müsamaha göstermesi mümkün değildir. Öğretmen H.D. 1 Nisan Çarşamba günü itibarıyla Bakan Nabi Avcı’nın talimatıyla açığa alındı” Eğitim

Kızlı-erkekli ders çalışıyorlar

LISENIN GUNDEMI 8 Nisan 2015

Ali İsmail Korkmaz’ı yanlış şık yerine koydular:

Sizin yanlışınız bizim doğrumuzdur Van’da bir yayınevi 6. Sınıflar için hazırladıkları bir deneme sınavında din dersi sorusu için Ali İsmail Korkmaz’ın resmini kullandı. Tepkiler üzerine ise yayınevi bir basın metni ile açıklama yaparak özür diledi. Fakat Gürkan Korkmaz dava açılacağını duyurdu. eğitim ece berfin karagöz

Samsun’da, Anafartalar Anadolu Lisesi’nde okul müdürü kızlı-erkekli ders çalışan öğrencilere bir arada çalışmayı yasakladı. Kütüphanede ders çalışan öğrencileri kızlı-erkekli ders çalıştıkları gerekçesiyle disipline sevk etti. Öğrencilerin tek suçu kızlı-erkekli kütüphanede ders çalışmaktı. Müdür bir daha kızlı-erkekli öğrencileri yan yana gördüğünde 45 cm yaklaşma yasağı koyacağını söyleyerek tehdit etti. Müdür ayrıca okul içerisinde herhangi bir yerde kız ve erkek öğrencilerin yalnız kalmalarının yasak olduğunu, uymayanları disiplin kuruluna sevk edeceğini belirtti. Eğitim

Özgecan’ın neyi terör?

Van’da düzenlenecek 6. Sınıflar için deneme sınavında Sözün Özü Yayınları’nın, Atom Yayınevi için hazırladığı sınavda büyük bir hata yapıldı. Bir din sorusunun şıklarında Gezi Olayları sırasında Eskişehir’de ara sokakta polis ve siviller tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın resmini kullandı. Sözün Özü yayınları tarafından hazırlanan deneme kitapçığında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testinde, “Namaz; başlama tekbiri, ayakta durmak, eğilmek (rükû), secde yapmak ve selam vermek gibi hareketlerden oluşur. Buna göre aşağıdaki görsellerde namazdaki hareketlerden hangisi yanlış gösterilmiştir” sorusuna yer verildi. Sorunun cevap kısmında ise çeşitli namaz pozisyonları ve Ali İsmail Korkmaz’ın bağdaş kurmuş resmi yer aldı. Yayınevi Özür Diledi Yayınevi yaptığı açıklamada; “Tüm denemelerimizde soruların orijinal hali, A

kitapçığındaki gibi olup, B kitapçıkları A kitapçığı esas alınarak düzenlenmektedir. Ancak B kitapçığı hazırlanırken bahse konu olan sorunun üzerinde dizgi elemanı tarafından değişiklik yapılmıştır” denildi. Dizgi elemanının işine son verilirken yapılan bir açıklamada, “Yapılan hata yayınevimizde de üzüntüye neden olmuştur. Ali İsmail Korkmaz’ın ailesinden ve kamuoyundan özür dileriz” denildi. Ali İsmail’in Ailesi Tepkili Sosyal medyada hızlıca yalan haberin ardından Ali İsmail Korkmaz’ın abisi Avukat Gürkan Korkmaz , çıkan haberlerin ardından daha önce Ali İsmail’in “ateist” olduğuna dair haberlere dikkat çekti. Konuşan Korkmaz, “Bu yapılanlarla Ali İsmail’in de içinde olduğu Gezi eylemlerindeki demokrasi mücadelesini 6. sınıf çocuklarının bilinçaltına ‘kötü bir şey’ olarak yerleştirmek istiyorlar” diye konuştu. Korkmaz, yayınevi hakkında maddi ve manevi tazminat davası açacaklarını belirtti.

Yalova Valisi Cebiroğlu’nu istifaya çağırdlar Adana Evliya Çelebi Turizm Anadolu Lisesi’nde; tecavüz edildikten sonra yakılarak öldürülen ve türlü işkencelere maruz bırakılan Özgecan Aslan’ın resminin bulunduğu stickerı duvara astığı gerekçesiyle kadın öğrenci, müdür tarafından darp edildi ve hakarete uğradı. Müdür, liseli öğrenciye darp sırasında “terörist, bölücü” dedi. Vücudunda darp izleri oluşan liseli kadın Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden darp raporu aldı. Kendisini döven müdürden şikayetçi olan liseli darp sırasında nefesinin kesildiğini de belirtti. Eğitim

Yalova Valisi Selim Cebiroğlu, matematik öğretmeni Halil Serkan Öz’e geçen hafta sakal bıraktığı gerekçesiyle önce sınıfında hakaret etti. Daha sonra da öğretmenler odasında diyerek anayasal gösteri ve yürüyüş hakkına karşı hukuksuz bir müdahalede bulundu. Bunun üzerine tüm sendikaların Yalova Şubesi üyeleri, Halil Serkan Öz için “Öğretmene Saygı Yürüyüşü” düzenlediler. Öğretmen Halil Serkan Öz ise bu yürüyüşte kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

Erteleye erteleye ne kaldı?

Gericilik dilimsel düşüncelerimizi yıkamaz; Gerici zihniyete karşı ayaktayız! F) şıkkı İrem Karlıdağ

Berkin Elvan, Gezi Direnişi sırasında Okmeydanı’nda polis tarafından kafasına gaz kapsülü atılmış, 290 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybetmişti. Ölümü tüm Türkiye çapında bir seferberlik gününe dönüşse de yandaşlar tarafından çok tepki görmüştü. Berkin’in ölümünün ardından cenaze gününde sosyal medya üzerinden “Kafasına sıkan çeviğin ellerinden öperim” yazan polis memuru Ufuk Ç. hakkında verilen cezanın ertelenmesi kararı verildi. Verilen erteleme kararının ardından Elvan ailesi adliye önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Cezanın ertelenmesine tepkiler büyüdü. Eğitim

Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, Yalova Valisi Cebiroğlu’nun, Halil öğretmenin ölümünden sorumlu olduğunu açıklamasını yaptı. Pazartesi günü öğretmenler tüm Türkiye’de ilk derse girmeyerek durumu protesto. Yalova halkı ve tüm öğretmenler valiyi istifaya çağırıyor. Eğitim

Gericilikle baş sırada olan ülkemizin bi baş sorunuda ögrencilere uygulanan gerici baskidir. gectigimiz yilda daha cok başını kaldiran gericilikle birlikte akp gericiliginin gerici insanlari okullara kadar yayildi en guzel ornek ozgecan cinayetinden sonra ortaya okulda taciz timi cikarmaya calisan ogretmendir. okullarimizda kisa etek giyersek bunun terbiyesizlik oldugunu dusunen geri zihniyetli ogretmen erkeklere kisa giyinen

kizlari taciz edin emri vermistir. bu olay karsisinda gosterilen tepki uzerine ogretmen baska okula alinmis orda zihniyetini devam ettirmesi engellenmemistir. Okullarimizda buyuk bir gerici baski cikmistir erkek arkadaslariyla okulda gezen kizlar edepsiz terbiyesiz gibi sifatlar almistir. kiz ve erkek ogrenciler ayni evlerde kalamaz gibi cikan gericiligin arkasindan cikan gericilikler engellenemez hal almistir.Erdogan onderliginde yapilan gericilige tum gucumuzle karsi cikiyoruz ne diktatör erdoganin gericiligine nede onun gibi gerici insanlarin bilimsizligine asla boyun eymeye-

cegiz erkek arakdaslarimizla mini eteklerimizle sokaklarda meydanlarda olacagiz her gericilige karsi cikacagiz gerici zihniyetin evlerimize okullarimiza girmesine izin vermeyecegiz Bizden kork erdogan karsinda bilimden yana ogrenciler var. Gericilik bizleri yıldırmadı yıldırmayacak akp gericiligi zihniyetini okullarimizdan arkadaslarimizdan cekene kadar susmayiz özgecani oldurende kaderi evlendirende gerici zihniyete sayip insanlar degilmiydi zaten bilimsellikten yana olana dek haklarimizin arkasindayiz hic bir gericilik bizi yildirmadi yildiramaz. Antalyadaki okul mudur

yardimcisi filiz g. 31 okul baskanini toplayarak okuldaki kiz arkadasrinin mini etek giydigini erkeklerin onlari uyarmasini uyarilar ciddiye alinmassa taciz etmelerini soylemisti sana soruyoruz filiz hoca senin yaptigin gericilik kac arkadasimizi aramizdan alacak ? Gericilik devam ettikce olum sayisi artiyor bunun farkina nezaman varacaksiniz ? Gericilik cikarmakla ugrasmak yerine gorevinizi yapsaniza senin gorevin ogrencibe bilimi sanati anlatmak gericilikle buruyup kiz arkadaslarini taciz ettirmek değil.


ESAS MESELE

13

fotoğraf:Yaşar aslan

8 Nisan 2015

Soma’nın baş sorumlusu AKP’dir

Soma Katliamı’nın üzerinden neredeyse 1 sene geçti, Davası da anca başladı. Bu süreçte SOMA’nın patronu serbesti, danıştay kapıyı açmasına rağmen hiç bir müfettiş yargılanmadı. Eski Yeraltı Maden-İş Yöneticisi Kamil Kartal, uzun zamandır bu konu üzerine hazırlık yapıyor. Kartal Soma ile ilgili tüm gelişmeleri ve nasıl bir hat çizilmesi gerektiğini Yarın’a anlattı. S o m a Katliamı’nın mahkemesi ne zaman başlayacak? S o m a Katliamı DaRöPORTAJ vası 13 Nisan onur toper 2015 Pazartesi günü saat 9.00’da Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayacak. Duruşmaların yaklaşık on gün süreceği söylenmektedir. Duruşmalar Akhisar Belediyesi, Bülent Ciğeroğlu Kültür Merkezi’nde yapılacak. Kültür merkezi mahkeme salonuna dönüştürüldü.

Yargılama süreci ve ortaya çıkacak olası sonuçlar, siyasal iktidara dokunacak ve Enerji Bakanlığı başta olmak üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bürokratları ve tüm bakanlıklar bu yargılama sürecine dahil edilecektir. Becerebilirlerse sorumlulukları bir kaç çalışanın üstüne yıkarak davadan sıyrılmak istemektedirler. En son sorumluların Mahkemeye getirilmeyerek ekran ile bağlanacakları haberi çıktı. Neden oluyor bu sizce ? Adalet Bakanlığı tarafından güvenlik nedeniyle ağır ceza mahkemesine müracaat ederek tutuklu sanıkların yolda başlarına bir şey gelebilir gerekçesiyle getirilemeyeceği bildirildi. Ceza davasında 45 kişi yargılanıyor. Kırkbeş kişinin sekizi tutuklu ve bu sekiz tutuklunun belirttiğimiz gerekçelerle duruşma salonuna getirilmemeleri başta aileler olmak üzere duyarlı kamuoyununda tepkilere neden oldu. Diğer yandan yargılama süreci

ve ortaya çıkacak olası sonuçlar, siyasal iktidara dokunacak ve Enerji Bakanlığı başta olmak üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bürokratları ve tüm bakanlıklar bu yargılama sürecine dahil edilecektir. Becerebilirlerse sorumlulukları bir kaç çalışanın üstüne yıkarak davadan sıyrılmak istemektedirler. Soma Katliamının sorumluları sizce yargılanıyor mu gerçekten? Siz kimi sorumlu tutuyorsunuz? Öncelikle asıl işveren olan devlet kurumui, TKİ Soma Kömürleri A.Ş. şirketle kol kola girmiş. Türkiye Maden-İş Sendikası, mevcut siyasi iktidar işlenen katliamın baş sorumlusudur. Bakan Çelik’in müfettişler hakkında soruşturmaya izin vermeme kararını Danıştay kaldırdı. Müfettişlerden herhangi biri hakkında soruşturma başlatıldı mı şimdiye kadar? Başlatılmadıysa sizce neden? Müfettişler ve diğer kamu görevlileri hakkında soruşturmalar savcılık tarafından zaten başlatılmıştı ve yargılanmaları için ilgili bakanlıklardan izin istenmesine rağmen izin verilmemişti. Savcılık Danıştay’a müracaat ederek izinlerin alınmasını talep etmiş ve bu talep Danıştayca kabul edilmişti. Buna rağmen hala bakanlıklar, ilgili müfettişler ve iş müfettişlerinin yargılanması için izin vermemiş durumda. Nedeni ise ilgili büroratlar yargılanırsa sonuçları siyasal iktidara kadar uzanacağı korkusudur. AKP’nin bu katliamdaki rolü sizce nedir? Tabii ki bu katliamın baş sorumlusu AKP’dir. Bakınız Türkiye’de faaliyet gösteren madenlerin yüzde doksanı AKP’lilerin veya yandaşlarının elinde. Buradan şu sonuca varabiliriz; bir tarafta çıkardığı özel kanunlarla ve adrese teslim ihalelerle madenleri ele geçirip ülkenin kaynaklarını kendi iktidarına aktarırken, diğer taraftan da bu kaynaklara bağlı yaşam bulan kurum ve kuruluşları kendi çizdiği hukuk çerçevesinde dizayn edip iktidarını sürdürme gayretine giriyor. Doğal olarak bu da tıpkı Soma da ve Ermenek de olduğu gibi iktidar, devlet, sendika ve şirket dörtlüsüyle bir yapı ortaya çıkartıyor, yaşanan

Bu katliamın baş sorumlusu AKP’dir. Bakınız Türkiye’de faaliyet gösteren madenlerin yüzde doksanı AKP’lilerin veya yandaşlarının elinde. Buradan şu sonuca varabiliriz; bir tarafta çıkardığı özel kanunlarla ve adrese teslim ihalelerle madenleri ele geçirip ülkenin kaynaklarını kendi iktidarına aktarırken, diğer taraftan da bu kaynaklara bağlı yaşam bulan kurum ve kuruluşları kendi çizdiği hukuk çerçevesinde dizayn edip iktidarını sürdürme gayretine giriyor. ve bu şekilde giderse de yaşanacak olan katliamlara da sebebiyet veriyor. Diğer taraftan mevcut madenleri özelleştirme adı altında kendi yandaşlarına peşkeş çekip buradan kendisine ekonomik olarak fayda sağlarken, diğer taraftan da bu ekonominin bir kısmını seçim çalışmalarında kullanıp mevcut iktidarını sürdürme gayretinde bulunuyor. Ayrıca kurduğu başka bir sistemle de bu madenlerde çalıştırılacak işçileri zorla parti çalışmalarına dahil edip ve hatta iktidara oy verilmemesi halinde madenlerin kapatılacağını beyan ediyor. Durumun özeti bu… Meclisteki iş sağlığı ve işçi güvenliği yasa tasarısı yeterli önlemleri kapsıyor mu sizce? Mecliste son çıkarılan ‘iş sağlığı ve işçi güvenliği’ kanununa, onlar zaten ‘iş sağlığı ve iş güvenliği’ kanunu diyorlar. Bu konu aslında gerçek anlamda iş yerlerinde önlem almaya dayalı bir yasa ya da gerçek manada işçi sağlığı ve iş güvenliğini temel alan bir yasa olarak çıkmadı. Çok aşikar görünüyor ki bunun sonuçlarını önümüzdeki günlerde

yaşayıp göreceğiz. Çünkü genel olarak işyerlerinde, özellikle yüksek öncelikli risk taşıyan işyerlerinde çalışanların iş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasına, denetlenmesine ve işçi sağlığı iş güvenliği araç gereç ve tecisatlarının uygun bir biçimde tedarik edilmesine ve kullanılmasına yönelik, diğer yandan da bunların düzenli olarak eğitimlerinin gündeme getirilmesini sağlamıyor. Daha önce çıkarılan yasayla aslında sorumlulukları sermayenin tahakkümü altında ücretli çalışan çalışanların üzerine, yani iş güvenliği elemanları diye tabir ettiğimiz elemanların üzerine yıkmaya ve asıl işverenin sorumluluğunu yok etmeye yönelik bir düzenleme olarak karşımıza çıkmış vaziyette. Diğer yandan madenlere yönelik özel olarak çıkarttıkları kamuoyu tarafından da yaşam odaları diye ifade edilen şey - aslında böyle bir şey söz konusu değil - diye bir yasal düzenleme söz konusu değil. Burada zaten kendi ifadesiyle sığınma odalarından bahsediliyor. Bunlar da çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecek ve 2017’den sonra yürürlüge girecek. Soma’da katliam yaşandıktan sonra alınan tedbirler gerçek manada herhangi bir iş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alındığını söyleyemeyiz. Var olanları bir parça daha belki düzenlemeye yönelik bir takım çalışmalarda bulunuldu. Mevcut üretim ilişkileri devam eden madenlerde de ciddi sıkıntılar bulunuyor. Araç-gereçlerden, maskelerden tahliye bantlarına kadar herhangi bir düzenleme söz konusu değil. Mevcut durum devam ediyor aslında ve yeni iş cinayetlerine zemin hazırlayan çalışma ilişkileri maalesef devam ediyor. Hatta giderek üretim zorlaması içerisinde oldukları ve yeni ocaklarda, daha doğrusu kaza geçiren yani yanan ocak da dahil olmak üzere, yeniden üretim çalışması başlatmak üzereler. Sizin mahkeme süreci ile ilgili bir programınız var mı? Neler yapıyorsunuz? 13 Nisan’da başlayacak olan mahkemeye yönelik başta katledilen madenci eşleri, aileleri olmak üzere birlikte bir programınız var. Bu program şu şekilde; sabah yedi buçukta madenci anıtı önünde

toplanacağız ve bir anma gerçekleştireceğiz. Daha sonra araçlarla Akhisar’a gideceğiz ve aileler mahkemeye dahil olmaya çalışacaklar. Diğer illerden gelen arkadaşlarımızla yaklaşık 10 gün süreceği ifade edilen mahkemede toplumsal muhalefet hareketleri ve çevreler örgütler, yapılar, dernekler ve meslek kuruluşları ile birlikte mücadele

Tabii ki Soma’da 301 madenci katledildi ama bu memlekette her sene yaklaşık iki bine yakın insan iş cinayetlerine ve katliamlarına maruz kalıyor. Yani bu olacak gibi değil. Buna karşı yapılacak önlemler normlar ve gerekse meslek odalarının, sendikaların buna ilişkin gündemin getirdikleri önermeler çoğu iş yerlerinde denetim mekanizmalarının oluşturulmasına katkı sağlıyor. vermeye ve gerçek sorumluların da yargılanmasına yönelik mücadele etmeye çalışacağız. Muhalif hareketler, Soma ile ilgili başlayan bu dava sürecini nasıl ele almalı sizce? 13 Nisan’da başlayacak olan bu mahkemenin aslında sadece dava sürecine indirgenemeyeceğini, katledilen 301 madencinin aslında bundan sonra iş kazalarının gündeme gelmemesi için nelerin yapılması gerektiğini gösterdiğini anlıyoruz. Her zamankinden daha fazla inanıyoruz ki toplumsal muhalefet dinamikleri, güçleri ve yapılar 13 Nisan Mahkemesi’ne gerekli duyarlığı gösterecektir. Oluşturulacak olan toplumsal duyarlılık gerçek manada işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasının belki de gerekçesi haline getirmiş olacaktır. Buradan esas söylenmesi gereken şey şu: Tabii ki Soma’da

Kamil Kartal Kimdir?

12 Eylül Darbesi’nden önce Maden-İş’te ve Genel-İş’te temsilciydi. Bağımsız Genel Hizmet-İş kurucularından. Tes-İş 1 No’lu Şube Başkanlığı görevini yaptı. 6 yıl boyunca Yeraltı Madenİş sendikasının örgütlenme sorumluluğunu üstlendi. Basın-İş ve Enerji-Sen sendikalarının Genel Başkanlığı’nı yaptı. 2013 yılında Enerji-Sen’in genel başkanlığını bıraktı. Şimdi Maden-İş ve Devrimci Turizm-İş sendikalarında çalışma yürütüyor. 301 madenci katledildi ama bu memlekette her sene yaklaşık iki bine yakın insan iş cinayetlerine ve katliamlarına maruz kalıyor. Yani bu olacak gibi değil. Buna karşı yapılacak önlemler normlar ve gerekse meslek odalarının, sendikaların buna ilişkin gündemin getirdikleri önermeler çoğu iş yerlerinde denetim mekanizmalarının oluşturulmasına katkı sağlıyor. 13 Nisan’da başlayacak olan mahkemeye yönelik başta katledilen madenci eşleri, aileleri olmak üzere birlikte bir programınız var. Bu program Nisan’da gündeme gelecek. Program kapsamında sabah yedi buçukta madenci anıtı önünde toplanacağız ve bir anma gerçekleştireceğiz. Daha sonra araçlarla Akhisar’a gideceğiz. Burada aileler mahkemeye dahil olmaya çalışacaklar. Diğer illerden gelen arkadaşlarımıza yaklaşık 10 gün süreceği ifade edilen mahkemede muhalif hareketler, yani toplumsal muhalefet hareketleri ve çevreler, örgütler, yapılar, dernekler, meslek kuruluşları şunun farkındalar. 13 Nisan’da başlayacak olan bu mahkemenin aslında sadece 301 madenciyi ilgilendirmiyor. 301 madencinin ölmesi ile birlikte bundan sonra insanın kazaları gündeme gelmiştir. Bunun doğrultusunda gerekli ve işin aynen önüne geçmek için bir vesile olması gerektiğinin bilincindeler. Sonuç olarak iş yerlerinde meslek odaları, sendikalar, işçi, işveren mekanizmaları, gerçekten insana değer veren ve onların daha sağlıklı koşullarda insanca çalışabilecek çalışma ilişkilerini, çalışma ortamlarını yaratmak zorundadır. 13 Nisan’da başlayacak olan mahkemenin buna vesile olmasını diliyoruz.


YAKLASIMLAR

14

8 Nisan 2015

Kahrolsun faşizm! Efe Eğilmez yazdı

Yarın okuru Efe Eğilmez, epistemoloji tanımlamasından yola çıkararak, “faşizmi” tarihi ile birlikte ele alıyor. AKP’nin faşist olmadığını, neo liberal politikalar uygulayarak üstün ırkın değil sermayenin çıkarlarını koruduğunu belirtiyor.

Geçenlerde epistemolojiyle ilgili yaptığım araştırmalar, bilginin kullanımının ne kadar önemli olduğunu hatırlattı bana. Kelime, episteme(bilgi) ve gnosis(bilim) ve logos(öğreti) sözcüklerinin birleşimiyle oluşmuştur. Bilginin doğası, kapsamı ve kaynağıyla ilgilenen felsefe dalıdır. Bilinç sahibi bir varlık olan insanın nesneye yönelmesiyle bilgi oluşur. Oluşur oluşmasına da, doğru bilginin mümkünlüğü felsefe tarihinin en keskin sorunsalıdır. Dolayısıyla epistemolojide dil ve anlam da fazlasıyla önemlidir; önerme biçimce doğru olmalıdır ki, bilginin hakikatine ulaşılabilsin. Geçen gün hocam “Müteessir Türkçenin kaybettiği en önemli kelimelerdendir” dedi. Hakikaten de öyle! Müteessir genelde ‘üzülmek’ anlamında kullanılsa da aslında kelimenin anlamı ‘Etki altında kalmaktır’ ve Türkçede herhangi bir karşılığı yoktur. İnsanın duygularının sevk ettiği düşünceler, bilgi eksikliği ya da dilin yanlış kullanımından ötürü ifadesizliğe /eksik ifade ediş biçimlerine sebep olur. Sözgelimi bir durum üzerine birine üzülüp üzülmediğini sorduğumuzda “Yani üzülmedim de… Böyle şey oldum, yani nasıl diyim…” gibi ifadesizliklere ya da “Evet, üzüldüm” gibi eksik ifade edişlere başvurur. Hâlbuki hem üzülmüş, hem öfkelenmiş, hem hırslanmıştır ‘Müteessir’ olmuştur yani. Ancak kelimeden haberdar olmadığı için kendini eksik/yanlış ifade etmiştir. Felsefi çıkmazlara çok girmeden nereye geleceğimi anlatayım; mecliste

‘İç Güvenlik Yasası’ görüşmeleri esnasında CHP milletvekili Süleyman Çelebi, tam 237 defa “Kahrolsun Faşizm” diyerek sansasyonel bir çıkışa imza atmıştı. Bu hem radikal hem de magazinsel yönden çarpıcı bir hareketti. Aslında bayağıdır aklıma takılan soruyu tekrar sorgulamama neden oldu bu çıkış: Faşist kime denir? Her baskıcı uygulamaya/yönetime faşist diyebilir miyiz? En son söyleyeceğimi başta söyleyeyim; diyemeyiz, dememeliyiz. Niye demememiz gerektiğine birazdan geleceğim ama önce faşizmin tarihçesini biraz hatırlatmak isterim. Benito Mussolini’nin temellerini attığı faşizm doktrini radikal milliyetçi bir ideolojidir ve belli başlı ilkelere dayanır. Sonradan Hitler’in Nasyonal Sosyalizm’i ya da Franco’nun Falanjizm’i gibi fraksiyonlar olsa da temel prensipleri sabittir. Siyaset bilimciler tarafından siyasi yelpaze’de nasıl konumlandığı hala tartışılan faşizm, genellikle ‘Aşırı sağ’ olarak lanse edilir. Faşizm totaliter bir devlet/parti yapısı altında olmak zorundadır. Partiye/ devlete muhalif seslerin susturulması, hatta öldürülmeleri meşru kılınır.‘Özgür’ basın ancak iktidara hizmet ettiği ölçüde özgürdür. Hâkim görüşün karşısına farklı bir görüş sunamazsın. Zira ancak partiye hizmet edersen görüş beyan etme hakkına sahipsindir! Ülkü olarak bir milletin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan, Marksizm’e, liberalizme, demokrasiye ve muhafazakârlığa karşı olan bir ideolojidir. Sosyal Darwinizm’i esas alarak

“En iyi olanın” ayıklanmasını, yani bir anlamda arî ırkın devlet ve toplum yapısında ön planda olmasını savunur. Buna istinaden güçlü bir milletin, ‘güçsüz’ milletleri tahakküm altına alma, hatta işgal etme hakkına sahip olduğunu savunur. Lider vurgusu çok önemlidir; devlet yapısının bekası adına güçlü bir lider şarttır. Pasifizmi aşağılar. Yiğitlik/kahramanlık ve savaş vurgusu yapılır, üstün olduğunu savunduğu milletin tarihini estetize ederek ve mistikleştirerek halkı militarizme teşvik eder. Parti militanlarının oluşturduğu yarı askeri milis kuvvetleriyle ülkede bir polis devleti oluşturulur. Popülist uygulamalar görülür. Ayrıcalıklar seçkin tabakadan alınıp alt/orta sınıfa verilir. Ancak bunu ‘Halkçı’ bir yaklaşım olarak okumak yanlıştır. Bir nevi tekelci sermayenin kitleleri totaliter bir rejimle baskılama yoludur bu. 1929’daki büyük buhran faşistlerin ekmeğine yağ sürmüştür; Buhran ile yoksullaşan alt sınıf ve köylüler, burjuva partilerinden

faşist partilere yönelmişlerdir. Faşizmin aksine, AKP neo-liberal, kapitalist politikalar uygulayan bir partidir. Yani milletin çıkarlarının değil, global sermayenin çıkarlarını savunur. En iyi olan değil, sermayeyi elinde bulunduran ayıklanır ki bu da faşizmin temeli olan Sosyal Darwinizm’e taban tabana zıttır. Seçim önceleri milliyetçi oyları toplama çabaları dışında milliyetçi/militarist söylem ve eylemde bulunmaz AKP. Militarizm çığırtkanlığı yapmak değil niyetim ama herhalde militarizm kaygısı taşıyan biri için TSK’nin en itibarsızlaştığı dönem AKP dönemidir. Popülist değil, seçkinci bir partidir. Özgürlükleri belli bir kesim için spesifize ederek, devletin halka sunmakla mükellef olduğu imkânları ‘Yardım’ adı altında, üstelik hak ettiğinden kat kat az miktarını reva görür. Sonuç olarak AKP’yi totaliter, baskıcı, despot, istibdat diye nitelendirebilecekken niçin faşist diyelim? “Eğer file muhalefet edeceksen filden hiç bahsetme” sözüne katılıyorum ve arttırıyorum: Eğer fili uyandırmak istemiyorsan, filden hiç bahsetme. Fili uyandırmamak için faşist yaftamızı sağa sola savurmadan tutumlu kullanarak mücadeleyi büyütelim derim ve eklerim: Kahrolsun FAŞİZM!

Mustafa Çebi’nin çizgileriyle

“Ankara Güzelliği”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Konya üyesi Şeyma Sarı, kadın cinayetleri gerçeklerini hatırlatıyor. Toplumun ikiyüzlü ahlak anlayışını eleştiren Sarı, kadınların kendi ölümlerinin ardından bile suçlandığını belirtiyor.

Şimdilerde aklıma buz gibi gerçek sonları geliyor. Son çığlıkları, son çırpınışları, son korkuları, son bakışları, son sözleri, son çaresizlikleri, son kalp atışları… Bu ülkede Münevver Karabulut sevgilisi tarafından öldürüldü. Bu ülkede Ayşegül kurtuluş şizofren kocası tarafından banyoda 37 yerinden bıçaklanarak öldürüldü.

Bu ülkede Dilber Keskin boşanmak istediği kocası tarafından öldürüldü. Bu ülkede Nazmiye Akyol boşanmak istediği kocası tarafından kurşun yağmuruna tutularak öldürüldü. Bu ülkede Fatma Geçitli ve Betül Geçitli tanınmamak için kadın kıyafeti giyinen komşusu tarafından toplamda 63 bıçak darbesiyle öldürüldü.

ELİF KARAN

İyi

Bu ülkede devletin koruma vermediği Ayşe Paşalı eski kocası tarafından 11 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Bu ülkede Özgecan Aslan sırf dolmuşa binip evine gitmek istediği için öldürüldü. Bu ülkede kadınlar sırf KADIN oldukları için öldürülüyor. Şimdi siz öldünüz ya! Ne çok

suçlanacaksınız bazı akbaba sürüleri tarafından aşağılıkça. Mesela sırf dolmuşa binip bir yerden bir yere seyahat etmeyi hak sandığınız için falan. Bu kadınların adlarının altında ağlayan ikiyüzlüler vicdan mastürbasyonları bittiklerine göre şimdi gidip “otobüste yanına oturulunca tedirgin olan”, “gece dışarıda yürürken yol sorunca kaçan” ve bilimum “x yapan” başlıklarının altını doldurmaya devam edebilirler. Kişinin içinde ahlak kavramı birinci sırada değilse o kavramın önüne ne koyarsan koy, tanrı koy, din koy, korku koy fark etmez. Önce ahlak sonra diğer her şey!

Doğan Akın, T 24

Akın Türkiye’de hemencecik çıkabilen yayın yasaklarını, erişim engellerini kaleme alıyor: “Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “toplantı ve gösteri hakkı, gösterinin yapılacağı yeri seçebilme hakkını da içerir” kararına rağmen meydan yasakları uygulanıyor. Her muhalif gösteri “darbe girişimi, dış mihrakların oyunu” gibi kara propaganda safsatalarıyla mahkûm edilmeye çalışılıyor. 12 Eylül darbecilerinin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile AKP iktidarının internet düzeni kol kola, Türkiye’de özgürlükleri boğuyor. Böyle bir Türkiye için nasıl bir sebebiniz olabilir? O ayakkabı kutularının, o para sayma makinelerinin, o bakanlık koltuklarında sipariş edilmiş milyonluk saatlerin, kendinizin üretmediği imkânları mide bulandıran bir iştahla tüketme ihtirasının dışında.”

Kötü

Akif Beki, Hürriyet

Beki’nin ana gündemi sosyal medyada ardı ardında gelen erişim engelleri. Beki’ye göre Zuckerberg bile anlamış halk boşuna diretiyor: “Örneğin, Türkiye’de Atatürk’e hakaret etmek yasadışı. Almanya’da Nazilerin Musevileri katlettiği inkâr edilemiyor. Veya Müslüman ülkelerde dine küfür etmek suç olarak kabul ediliyor. Bu kriterlere uymayan içerikleri kaldıracağız” diye noktayı koyacak... Sen hiçbir şey olmamış gibi yaygara koparmaya devam edeceksin. Sanki yeni bir internet rejimi kurulmuyormuş, son gelişmelerden hiç haberin olmamış, güncel içtihatların tekini bile duymamışsın gibi... Sırtından milyar dolarlar kaldıran Amerikan şirketlerinin parasız avukatlığını yapmaya devam edeceksin. Göm, göm kafanı kuma, bakalım nereye kadar gömebileceksin”

Çirkin

Şimdi siz öldünüz ya Şeyma Sarı yazdı

İyi Kötü Çirkin

Vedat Bilgin, Akşam

Bilgin’e göre Türkiye’de sosyalist olunmaz, olsa olsa “terörist” olunur: “Marksizm-Leninizm totaliter bir ideolojidir ve toplumun bütün farklılaşmalarını reddeden, bütün hakikati kendi içinde barındırdığını söyleyen bir anlayışa sahiptir. Tek doğru olduğuna göre, bunun dışında kalan bütün toplumsal, siyasal, ekonomik unsurları yok etmeyi meşru gören bu ideoloji, bunu “en büyük şiddet örgütlenmesi devleti” zorla, terörle ele geçirerek, devlet vasıtasıyla toplumun bütün çoğulluğuna terör uygulayarak, tahrip etme hakkını kendinde bulan “totaliter bir dünya görüşüdür”. Burada, insan hakları, demokrasi ve özgürlükler baş düşmandır. Sosyalizm böyle bir ideoloji olduğu için, iktidar stratejisini teröre dayandırmıştır.”

elif karan

günlüğü

Kadın cinayetlerini durdurmanın en temel adımlarından biri kadınların tepkileri bile Twitter’da geniş yankı buldu. rabia taştekin @feministpolyana Kadın acizleştirilemez, gülüşüyle direnir! #KadınKatillerineAğırlaştırılmışMüebbet fidan @fidan2112 Kadınlar elini eteğini mücadeleden çekmeyecek. Bu daha başlangıç #KadınKatillerineAğırlaştırılmışMüebbet yasalaşana kadar mücadeleye devam. Seda Güler @SedaGlr61 Artık daha fazla kadının ölmemesi için #KadınKatillerineAğırlastırılmısMüebbet Ecem @eceliik Sadece mart ayında 33 kadın öldürüldü. #KadınKatillerineAğırlaştırılmışMüebbet Simla Dersin @simladersin Öldürülen kadının katilinin hangi hali iyi olur ki indirimi olsun!? #KadınKatillerineAğırlastırılmısMueebbet @KadinCinayeti esra wesu @esravesu #KadınKatillerineAğırlastırılmısMueebbet birimiz daha ölmeden gel...


DUNYA

15

8 Nisan 2015

Dünya Turu

Yemen

29 işçi yanarak öldü

Brezilya’nın Berkin’ine halk sahip çıktı Brezilya’da polisin 10 yaşındaki Eduardo de Jesus Ferreira adlı çocuğu öldürmesine öfke büyüyor. Halk polis şiddetini protesto etmek için sokaklara inerken, polis eylemcilere saldırıyor. Brezilya’da polis son bir hafta içinde biri 10 yaşında çocuk olmak üzere 2 kişiyi öldürdü. Minik Eduoardo’nun hikâyesi akıllara Berkin Elvan’ı getirdi. Dünya rıfat çapar

yordu. Oğlumun vurulduğu yere yaklaştı. Polislerden biri beni de öldüreceklerini söyledi.” Ancak ailenin, çocuğun polis kurşunuyla öldüğü iddiaları polis tarafından kabul edilmedi. Polis çocuğun yasa dışı gruplar tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Focus dergisi de, çocuğun yasa dışı gruplarca öldürüldüğünü iddia etti. Çocuğun annesi ise Globo gazetesine yaptığı açıklamada “Olayda tek bir silah sesi duyulmuş ve bu da benim oğlumu öldüren silahtan çıkan sesmiş” dedi.

Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde 10 yaşındaki Eduardo de Jesus Ferreira adlı çocuğun polis kurşunuyla öldürülmesi ülkede büyük öfkeye neden oldu. Çarşamba günü, 41 yaşındaki Elizabeth de Moura Francisco evinden içeri giren bir polis kurşunuyla öldürülmesi sonrasında 10 yaşındaki Eduardo de Jesus Ferreira, polis tarafından uyuşturucu kartellerine yapılan bir operasyonda vuruldu. Anne Terezinha Maria de Jesus, polisin Eduardo’yu vurduğu anda, oğlunun evin kapısında olduğunu Polisler görevden alındı söyledi. Devlet Başkanı Dilma Rousseff, aileye olayın tüm ayrıntılarıyla ayAnnesini öldürmekle tehdit ettiler dınlatılacağı sözü verirken, olaya Anne Jesus olay anını şu sözlerle karışan polislerin görevden alınaktardı “Olay anında hiçbir çatış- dığı haberde yer aldı. Başkan, çoma yoktu. Ateş seslerini duyduğum cuğun ölümüne neden olanların anda evden dışarı koştum. SWAT mahkemede hesap vereceklerini ve [Özel Harekat Polisleri] yerde yatı- gereken cezayı alacaklarını belirtti.

Arjantin

Ulaşım grevi

Yetkililer, aynı zamanda uyuşturucu operasyonunda görevli olan polislerin görevlerinden uzaklaştırıldığını ve olayla ilgili soruşturmanın başlatıldığını ifade etti. Polis şiddetinin günde 6 kişiyi öldürdüğü Brezilya’da bu şiddetten payını en çok Favela adı verilen

gettolar alıyor. Polisin uyuşturucu kartellerine karşı yürüttüğünü iddia ettiği operasyonun şiddeti 2014 Olimpiyatlarından bu yana artıyor. İnsan Hakları Gözlemcileri polisin sınırsız yetkililerle donatıldığını ifade ederek ‘Polise git öldür yok et talimatı veriliyor’ diyor.

Domatesin kilosu 10, ücretimiz 8 dolar Meksika’da tarım işçileri, çalışma koşullarının değişmesi ve ücret artışı talep ettikleri eylemlerine devam ediyorlar. Yaklaşık 50 bin tarım işçisi talepleri için geçen hafta greve çıkmış, polis sert bir şekilde işçilerin grevine saldırmıştı. Polisin saldırısı sonucu, yüzlerce işçi gözaltına alınmıştı. Tarım işçilerinin grevi ABD sınırına yakın Baja California’da gerçekleşiyor. Geçtiğimiz hafta başlayan eylemlerde işçiler daha iyi çalışma koşulları ve ücret talebiyle sokaklara çıktı. Kıyı kasabası San Quintin’de yapılan eylemde, işçiler saatlerce ABD sınırına giden tek trafik hattını işgal etti. Günlük 10 doların altın-

Yemen’in Hudeyde kentinde bir yoğurt fabrikasında çıkan yangında 29 işçi hayatını kaybetti. Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun saldırılarının devam ettiği Yemen’de son katliam bir yoğurt fabrikasında yaşandı. Yemen Sağlık Bakanlığı Hudeyde Ofisi Müdürü Abdurrahman Cerullah, kentteki bir yoğurt fabrikasında çıkan yangında 29 kişinin yaşamını yitirdiğini, 18’i ağır olmak üzere 25 kişinin yaralandığını söyledi. İlde bulunan bazı kaynaklar yangına koalisyon uçaklarının, hava savunma kampına düzenlenen saldırıda buradan sıçrayan şarapnel parçalarının sebep olduğunu belirtti. Fabrika yetkilileri ise herhangi bir açıklama yapmadı. Gerici koalisyon geçtiğimiz günlerde de 50’ye yakın sivili katletmişti. DÜNYA

da ücret alan işçiler ücretlerinin günlük 20 dolara çıkartılmasını talep ediyor. İşçiler ‘sağlık güvencesi, izin günü, fazla mesai ücreti, keyfi mesailerin sona ermesi, işçilere yönelik hakaretin, şiddetin sona ermesi özellikle de kadın işçilere yönelik cinsel tacizin sonlanmasını istiyor. İşçiler günlük 8-10 dolar arasında değişen ücretlerinin 20 dolara çıkmasını talep ediyor. İşçilerin direnişi sürerken, taleplere kulak tıkan hükümet, ürünlerin tarlada çürümesinden endişeli. Baja California Hükümeti Sözcüsü Francisco Vega’s “Eğer tarlalarda çalışma başlamazsa, bu ekonomide kayba neden olur ve herkes etkilenir” dedi. DÜNYA

Suriye

Bu kez Alevileri katletti

Geçinmek için 43 yıl erkek oldu Mısır’da sosyal yardımlaşma derneklerinin düzenlediği “evin direği” yarışmasında bir kadın birinci oldu. Yabancı basının da ilgi odağı olan bu kadın, tek başına evini geçindirebilmek için 43 sene ‘erkek kılığında’ yaşayan Sisa Abu Dooh’tu. Sisa Abu Dooh 63 yaşında, kız çocuğu sahibi bir anne. Sisa, kızına hamileyken eşini dolayısıyla tek gelirini de kaybetmiş olur. Devlet ise; yoksulluk geliri bağlamayı reddeder. Sisa’nın önünde iki seçenek vardır. Ya para karşılığı erkeklerle birlikte ola-

Arjantin’de ulaşım işçileri, hükümetin işçi maaşlarına uyguladığı stopaj soygununu protesto etmek için bir günlük greve gitti. Otomotiv Tramvaycılar Birliği’nin de bulunduğu ulaşım sendikalarının çağrısı ile sektörde genel grev ilan edildi. Grev uçak, tren, tramvay, metro ve otobüs seferlerini kapsarken iç hat uçak seferleri dahil ulaşım tamamen durdu. Tramvay ve Metro Çalışanları Lonca Derneği’nin grev kırıcılığı girişimlerine rağmen tramvay ve metro hatları neredeyse hiç çalışmadı. Yurt içi uçuşlarının yapıldığı Jorge Newbery Havaalanı’nda grev nedeniyle uçuşların tamamen durduğuna işaret edilirken Aerolineas Argentinas, Lan, Buquebus, Andes ve Sol hava yolu şirketlerindeki uçuşların da iptal edildi. DÜNYA

caktır ya da dilencilik yapacaktır. O, olmayan üçüncü bir seçenek yaratır. Başka bir kasabaya göç eder ve kendini erkek olarak tanıtır. Böylelikle kendisini erkek olarak tanıtınca en azından dilenmekten öte, duvar işçiliği, ayakkabı boyacılığı gibi işlerde çalışabileceğini düşünür ve çalışır da. Kısa bir süreliğine bile sürdürülemez gözüken bu durumu Sisa tam kırk üç sene sürdürür. Sisa şu anda 63 yaşında, sadece kendisi ve kızının bildiği bir yerde hayatına erkek olarak devam ediyor. DÜNYA

IŞİD, Suriye’deki katliamlarına devam ediyor. IŞİD son olarak Hama kentinde Alevi köyü olarak bilinen Mabuja’ya saldırdı. Saldırıda en az 40 kişi katledildi. Mabuja köyünde ağırlıklı olarak Alevilerin yanısıra, Hıristiyanlar ve İsmaililerin de olduğu belirtiliyor. IŞİD’in katliamı sonrası Mabuja köyünde yaşamını yitirenlerin sayısı 44. AFP’nin haberine göre ise katledilenler arasında 2 de çocuk bulunuyor. Suriye muhalefetine yakın Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, IŞİD’in vahşetine ilişkin açıklama yaptı. Gözlemevi dinci çetenin katlettiği sivilleri yaktığını, kafalarını kestiğini ve üzerlerine ateş ettiğini açıkladı. Katliamdan kaçabilen köylüler, Mabuja’ya yakın Sabbura’ya sığındılar. DÜNYA


Bir Kilo Taş Karabük’te rahatsızlığından dolayı hastaneye giden şahsın mesanesinden 1 kilo taş çıktı. Rahatsızlığı nedeni ile muayene olan İ. Göktepe isimli vatandaşın mesa-

nesinde taş olduğu ve prostat hastalığı tespit edildi. Ardından yapılan ameliyatta İ. Göktepe’nin mesanesinden tam bir kilo taş çıkarıldı. toplum

Ah Melih vah Melih sen neymişsin Sen

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek yine yaptı yapacağını ve Dünyaca ünlü ‘Transformers’ filmindeki dev robotlardan birini, başkent Ankara’da, Atatürk Orman Çiftliği Kavşağı’na yerleştiriverdi. Görenlerin şaşkınlıkla karşıladığı robot, Melih Gökçek’in yeni oyuncağıydı. 1 Nisan’da olan olay insanların bunu şaka olarak algılamasına sebep oldu ama Melih’in şakası yoktu. TOPLUM birsen kaplanseren

Geçtiğimiz 1 Nisan’da Ankara’da tam da 1 Nisan’a yakışacak türden bir olay meydana geldi. Ankara’da, Atatürk Orman Çiftliği Kavşağı’na yerleştirilen dev robot görenler tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Robotun 1 Nisan günü yerleştirilmiş olması da olayın kendisi kadar komik bir durum çünkü insanlar robotun 1 Nisan şakası olduğunu zannettiler. Robotlarla çevrilecek dört bir yanımız Bu olay insanları her ne kadar şaşırtmış olsa da, bir durup Ankara’nın belediye başkanının kim olduğunu düşündüklerinde, eminiz ki şaşkınlıkları hemen silinmiştir. Üstelik olayın bununla da sınırlı kalmayacağını öğrenince, insanlar iyice şaşıracaklardır ama, biz yine de hatırlatalım ki şaşkın şaşkın dolaşmasınlar insanlar, bu şehrin belediye başkanı Sayın Melih Gökçek’tir.

18SORU

Olayın devamı; efendim bu olay bir robotla sınırlı kalacak sanıyorsanız yanılıyorsunuz çünkü Melih Gökçek bu robotlardan her yere yaptıracakmış ve buna da “Prestij Projem” demiş

yakasında çocukluk heveslerini daha üzerinden atamamış bir belediye başkanı düşmez, düşmez çünkü onun çocuklarda görebileceğiniz anlamsız inadı bir diğer özelliği.

Ne yapalım bekleyelim de hevesi geçsin, biraz oynasın bırakır nasıl olsa.

Çocukluk işte Görüldüğü üzere Ankaralıların başına gelen saçmalıkların ucu bucağı yok. Yaratıcılıkta sınır tanımayan bir belediye başkanları olduğu sürece tahmin dahi edemeyecekleri durumların içinde olmaya devam edecekler. Bir belediye başkanı ki çocukluk heveslerini belediye başkanı olduğu şehri oyuncaklarıyla donatarak yaşasın. İyisi mi biz yine dokunmayalım ona. Alsın hevesini iyice, düşsün milletin yakasından. Ama bunu derken bile inanmıyoruz değil mi? Bu milletin

Talihsiz baba

ABD’de talihsiz bir baba, kızının hazırladığı keki yedikten sonra felç olduğunu düşünerek hastaneye koştu. Aslında işin gerçeği başkaydı çünkü kekin içinde marihuana denilen uyuşturucu bir madde vardı. Babasının ardından hastaneye giden 17 yaşındaki kızı, polislere kekin marihuana içerdiğini söyledi.

Farklılık Alabama’da Mart ayında dünyaya gelen Timothy Eli Thompson yüz anomalisiyle hayata başladı. 197 milyon insanda bir görülen bir durumdan muzdarip olan Eli’nin burnu yok. Annesi Brandi McGlathery’nin doktor kontrolünde baktığı bebeğin burnunun olmamasının yaşamasına engel olmadığı söylendi.

Söz ağızdan çıktı bir kere

Elif Yağarkar öğrenci - istanbul

Sümeyye Erdoğan’ın feminizmle imtihanı

1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Değişkenlik 3. Mutluluk nedir? Verilen emeğin karşılığını almak 4. Mutsuzluk nedir? Mutlu olmama durumu 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Unutkanlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sadakatsizlik 7. En sevmediğiniz şey? Yalan 8. En sevmediğiniz kişiler? Kendine müslüman olanlar 9. En sevdiğiniz iş? Uyumak 10. En sevdiğiniz şair? Haydar Ergülen 11. En sevdiğiniz yazar? Ahmet Ümit 12. Kahramanınız? 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Yaprak sarması 17. En sevdiğiniz düstur? Düşüncelerinin peşinden koşmak 18. En sevdiğiniz söz? Halk ararsan, çık saraydan

Erdoğan, geçtiğimiz hafta İstanbul’dan resmi ziyaret için Slovenya’ya hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında, AKP’nin seçim bildirgesinde yer alan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yazdığı başkanlık sistemine ilişkin bölümü “okuduğunu” açıkladı. Slovenya’da indiğinde yaptığı açıklamada ise “Böyle bir şey demedim” dedi. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının böyle söylemesi doğru olmaz. O da bunun sonradan farkına varmış olacak ki; hemen sözünü geri aldı ama söz ağızdan çıkmıştı. Bizler artık alıştık kendisinin bir Cumhurbaşkanı olduğunu unutup öyle konuşmalar yapmasına yine de şaşırtmasını biliyor insanı. Biz sözünü geri almasına da alıştık ama insan yine de bu kadar da olmaz diyor işte. toplum

Fotoğrafa yansıyan korku

KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan, Brüksel’de yaptığı konuşmada feministlerin kadının yaşadığı mağduriyetlerin kaynağı olarak dini gösterdiğini ancak kadını ezen uygulamaların en çok Batı’da var olduğunu iddia etti. Feministleri adeta düşman olarak gösteren bir aileden gelmesinden ötürü bu sözlerine çok da şaşırmadık hatta ne yalan söyleyelim az bile söylemiş. Kendisinden Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi sözler sarf etmesini beklerdik ama bu sefer olmadı. Bir daha ki sefere artık. Ama sözlerinin anlamsızlığını da bir kenara bırakmamak gerek, hakkını vermek lazım. Her fırsatta feministlere laf söylemek de adetleri oldu. toplum

Adaletsizlik ABD’nin Alabama eyaletinde idama mahkum edilen bir adamın, cezaevinde 30 yıl yattıktan sonra suçsuz olduğu anlaşıldı. Mahkeme, 1985 yılında iki kişiyi öldürme suçundan idama mahkum edilen 58 yaşındaki Ray Hinton’ın cinayet işlediğine dair kesin bir kanıt bulunmadığına ve Hinton’ın beraatine karar verdi.

Boş tabut

Endonezya’da cenaze sahipleri ilahiler eşliğinde yakınlarının tabutunu taşırken cenaze tabuttan yere düştü, fakat cenazeyi taşıyanlar boş tabutu taşıdıklarını ancak yol kenarında cenazeyi izleyenlerle arkadan gelen küçük cemaatin uyarıları sayesinde fark edebildi. toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.