Ic47

Page 7

KADIN

7

Kürtaj yasasının sakladıkları Leyla Kızıltan, 29 Aralık 2012 6 aydır kadınların kitlesel katılımı ile gerçekleşen protestolar sayesinde taslağı askıya alan hükümet, bırakın kadın örgütlerini yasa yapma sürecine katmayı, taslağın ayrıntılarını ve akıbetini bile kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşmamıştı. 2012 Haziran ayından bu yana, kadın düşmanı politikanın bir parçası ve Kürt halkına dönük katliam politikalarının da ahlaki bir düzlemde meşrulaştırılması olarak başlayan (Başbakan’ın “her kürtaj bir Uludere’dir” ifadesi) kürtaj yasa taslağı hakkında, nihayet hükümet düzeyinde bir açıklama geldi. Taslak neleri öngörüyor? Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Kürtaj süreleriyle ilgili ciddi bir farklılık yok. Yani yine 10 haftaya kadar isteğe bağlı yapılabilecek. Kadının bir suçun mağduru olması, annenin hayatının tehlikede olması, bebeğin yaşayamayacak kadar ağır bir hastalığının olması gibi durumlarda ise yasal süre 20 ay”, dedikten sonra ekliyor: “Ancak kürtajın adeta bir çocuk sayısını kontrol edici şekilde, doğum kontrol yöntemi şeklinde yanlış bir mekanizma olmasını önlemek istiyoruz.” Akdağ’a hatırlatmakta fayda var, kürtajın bir doğum kontrol yöntemi olmadığını kadınlar herkesten daha iyi biliyor. Doğum kontrol yöntemlerinin ücretsiz ve ulaşılabilir kılınması yerine, kadınların kendi bedenleri, doğurganlıkları ve kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olmasının ayrılmaz bir parçası olan kürtaj hakkı üzerinde sınırlama getirilmesi apaçık bir nüfus politikasıdır. Neoliberal politikaların uygulayıcısı hükümetin amacı ise kadınları aile içinde ikincil konuma hapsetmek, sermayeye ucuz, güvencesiz işgücü CHP milletvekili Aylin Nazlıaka, Başbakanın kürtaj ve sezeryan ile ilgili açıklamalarını şu sözlerle eleştirmişti: ‘’Başbakan kadının bedeni üzerinden siyaset yapmayı bıraksın, özetle vajina bekçiliğini bıraksın.’’ Bu açıklamanın üzerinden yaklaşık 7 ay geçti ve mecliste vakıflarla ilgili bir konuşma yaptığı sırada Bülent Arınç’ın ‘’Bana bakma!’’ tepkisiyle karşılaştı. Arınç tepkisini şöyle gerekçelendiriyor:

oluşturmak, boğaz tokluğuna çalışacak binlerce işsiz yaratmaktır. Taslak bununla da sınırlı değil. Bakan, kürtaj için bir sağlık kuruluşuna giden kadının, “danışmanlarla” öngörüşme yapacağını, kadına ve ailesine 2-3 gün düşünme süresi verileceğini de belirtiyor. Danışmanlar, ilk gebelikte kürtaj ya da ikinci kürtaj durumunun “kadının sağlığı için ne tür etkilerinin olacağını” anlatacaklar. Ayrıca, doktorlara “keyfi” kürtajlar için operasyonu reddetme hakkı verilecek. Yani kadınlar için var olan koşullar yüzünden halihazırda zor olan kürtaj, psikolojik baskılar ve suçluluk duygusu eklenerek tramvatik bir hale getirilecek. Kürtaj yapmayı kabul eden doktorların da

çarpık sağlık sistemi içerisinde fişleneceğini atlamamak gerekir. Tecavüz gebeliklerinde... Tecavüz gebeliklerinde, kadının beyanının esas alınarak kürtajın önündeki her türlü engelin kaldırılması gerekirken, yeni tasarı ile bir de heyet raporu uygulaması getiriliyor. Amaç doktorun üzerindeki yükü azaltmakmış... Heyet raporu ile en yakınlarına bile açıklanması zor olan bu durum birçok bürokratik sürece boğularak, tramvanın kadın Bülent Arınç : ‘’Ben sizin bakışınızdan mahçup olmuyorum. Benim mahçup olduğum başka bir konu var. Kürtaj meselesi konuşulurken siz öyle bir söz sarf ettiniz ki, benim yüzüm kıpkırmızı oldu. Ben asıl o zaman mahcup oldum. Asıl o zaman utandım, asıl o zaman yerin dibine geçtim. Bir evli bir bayan milletvekili, çocuğu olan milletvekili kendisiyle ilgili organını nasıl böyle açıkça konuşabilir, nasıl bundan yüzü kızarmaz, benim yüzüm o zaman kızardı, o zaman mahçup oldum.’’

tarafından tekrar tekrar yaşanması, Ayrıldığı eşinin tacizlerine ve mağduriyetini failin aksine kendi- uyguladığı şiddete dayanamayan nin ispatlaması gerektiği anlamına Fatma Çelik kendini yaktı. geliyor. Oysa mevcut yasa bu haliyle Fatma Çelik, “Ben dini nikahlı bile yakın zamanda Van’da yaşanan- kocamdan ayrıldım ama hala evime ları engelleyemiyor. Van’da tecavüze gelip beni rahatsız edip para istiyor. uğrayan fakat öldürülme korkusun- Savcıya gittim bir çare olmadı, polise dan şikayetçi olamayan genç kadın gittim bir çare olmadı. Artık ona para 12 haftalık gebeliğine son vermek vere vere bıktım. Yeter artık kendimi için Van Cumhuriyet Savcılığı’na yakacağım”. kürtaj için başvuruda bulunmuş, sıtlamak değil yüksek standartlarda Savcı Nazik Yüksel Ceren ise “Böyle doğum kontrol yöntemlerine tüm bir yazı veremeyiz. Sadece isterseniz kadınların ve erkeklerin ücretsiz ve kadını koruma altına alalım. Doğum kolay erişimi sağlanmalıdır. Kürtajın yaptıktan sonra da bebeği istemezönündeki engelin kaldırılması ise se devlet bakar” yanıtını vermişti. güvenli kürtaja ücretsiz erişimin kaHeyet raporu uygulaması ile devletin dınlara devlet tarafından sağlanması bu korkunç tavrı yasalar önünde demektir. meşrulaşacaktır. Ayrıca şu anki yasa çerçevesinde dahi, 10 haftalık gebeliğe kadar kürtaja izin vermekte -ki bu çok yetersiz bir süredir- ve evli kadınların kürtaj olabilmesini kocalarının iznine bağlamakta, bekar kadınlar ise devlet hastanelerinde azarlanarak kapı dışarı edilmektedir.

Kadınlar ne diyor? Yukarıda da belirttiğimiz gibi kürtaj doğum kontrol yöntemi değildir. Eğer hükümet de bunu engellemek istiyorsa çözüm kürtaj hakkını kıGülşah öğretmen ayrıldığı erkek arkadaşından ölüm tehditleri alıyordu. Suç duyurusunda ve korunma talebinde bulundu. Ama devlet ona ‘’En fazla ölürsün!’’ dedi. Gülşah Aktürk: ‘’Vali Yardımcısı en kötü ihtimalle öleceğimi, ölümün hak olduğunu kaçış olmadığını, hiç olmadı istifa edebileceğimi, yanımda biber gazı ile gezmem gerektiğini söyledi.’’ Gülşah öğretmenin vasiyeti: ‘’Bu olaylar sonucunda gerekli girişimlerde bulunduğumu ve memur atama yönetmeliği 39-B maddesi kapsamında hakkım olan tayin hakkımı kullanma doğrultusunda girişimde bulundum. Bunun sonucunda güvenliğim sağlanamaz, görev yerim ailemin yanına sevk edilmezse ve başıma gelecek en ufak olaydan sorumlu olarak Van Valisi, Milli Eğitimden sorumlu Vali Yardımcı

Tüm bunların ışığında, mücadeleye devam etmemiz, seferberliklerde ve eylemlerde yer alarak tasarının bu haliyle yetinmemiz gerektiğini söylemeliyiz. Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi hükümetin kadın düşmanı politikaları ve erkek egemen sistemin bedenlerimiz üzerindeki tahakkümünü reddediyor, “Bedenimiz bizimdir!” diyoruz. Zafer Coşkun, Van Milli Eğitim Müdürlüğünü sorumlu tutup bu kişi ve kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunacağımı, ölümüm halinde bu kurum ve şahıslara ailem tarafından maddi manevi tazminat davası açılmasını da belirtmek istiyorum. Tüm bu hususlar nazara alınarak sanığın müsnet suçlardan cezalandırılacağının açık olması, tarafıma zarar verme ihtimalinin bulunması, delillerin toplanmamış oluşu, tarafıma vereceği zararların telafisinin imkansız olması, beni öldürmesi halinde ise bir kadın cinayetine dahi mani olunamayacak oluşu nazara alınarak sanığın 5271 sayılı yasanın 100’üncü maddesi gereğince tutuklanmasını da talep ediyorum.”


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.