STİLL LİFE 29. SAYI

Page 1

2020 ARALIK OCAK

TURKUAZ OTOMOTİV İLE OTOMOBİL DÜNYASINDA

AYRICALIKLI BİR YER EDİNİN!

2020’YE UMUTLA GİRİYORUZ

EGE’NİN EN GÜZELİ

HOŞ GELDİN

SIĞACIK

DENİB’TE ÖDÜL TÖRENİ

ÖZKAN DTO’YU ÖVDÜ

İHRACATIN YILDIZLARI

BİRLİĞİNİZ DAİM OLSUN


(BSBOUJOJ[ ÂąFŇNFMJMFS JMF V[BT‘O LFZmOJ[ TĂ STĂ O Yeni bir Mercedes-Benz sahibi olan herkes, kilometre sÄąnÄąrÄą olmadan 4 yÄąl garantiden Ăźcretsiz yararlanÄąyor. Dilerse %20’ye varan indirim avantajÄąyla garanti sĂźresini 5 yÄąla tamamlÄąyor. Siz de garanti sĂźrenizi Ĺ&#x;imdiden uzatÄąn, kârlÄą çĹkÄąn.

¹FŇNFMJMFS

bFĂœNFMJMFS ,PMM Ă›UJ )BMJM Ă?CSBIJN %FOJ[ WF 0SUBLMBSĂŽ .FSDFEFT #FO[ 5 SL " Ă› :FULJMJ 4FSWJTJ "LmFĂ?NF .BI .FOEFSFT #VMWBSĂŽ /P .FSLF[FGFOEJ %FOJ[MJ 5FMFGPO 'BLT

www.mercedes-benz.com.tr




ORLU, KONF Lİ VE GÜVEN DALAR O FERAH

KISA SÜRELI KONAKLAMA İHTİYAÇLARINIZ İÇİN

ADA SUIT

0553 577 87 67 | Yunus Emre Mahallesi 6428 Sokak No: 6 DENİZLİ



EDİTÖRDEN…

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

HERKES İÇİN GÜZEL BİR YIL OLSUN!

2

019 STİLL LİFE için güzel bir yıl oldu. 5. yılını geride bırakan STİLL LİFE, Denizli’de çizgisini bozmadan devam ederek çok da sık rastlanmayan bir başarıya imza attı. Okurlarımızın sadakati, yazar - çizerlerimizin istikrarı ve deneyimli kadromuzun sayesinde tabiî.

2020 yılında da tüm zorluklara rağmen aynı dinamizm ile yolumuza devam etmeyi planlıyoruz. Ve tabiî ki sizlerin destekleriyle.

4

Yeni yılın herkese mutluluk, huzur ve sağlık getirmesi dileklerimle. Umarım herkes için güzel bir yıl olur.

Binnur OLCAYTÜRKAN @binnur. olcayturkan

Gelelim 2019 yılının son Still Life sayısına: Bu sayımızda da söyleşiler, enterasan bilgiler, köşe yazıları, still önerileri ve gezi rotaları sizleri bekliyor. Okumaktan keyif alacağınız umduğumuz konu başlıklarımızdan bazıları ise şöyle: Şehrimizin önemli markalarından biri olan Turkuaz Otomotiv ile keyifli bir sohbet, Denizli Ticaret Odası ve Denizli İhracatçılar Birliği’nden haberler, dünyanın en ilginç yerlerinden bazıları, cennet gibi bir tatil beldesi Sığacık, çikolatanın kalbinin attığı yer: Monaco Çikolata ve çok daha fazlası. Elbette her sayımızda olduğu gibi bu sayımızda da bizleri yalnız bırakmayan değerli yazarlarımız Cemal Ataman, Didem Saracel, Savaş Ünlü, Dr. Hakan Türkoğlu, Fatma Subaşı, Psikolojik Danışman Kemal Tuncer, Dr. Mimar Halit Coza, Diş Hekimi Hamdi Özdemir, Veteriner Hekim Hasan Kılınç ve Fotoğraf Sanatçısı Cenk Çatalok. Bir sonraki Still Life’da görüşmek dileğiyle sevgiyle kalın...



İÇİNDEKİLER

İKİ AYLIK YEREL SÜRELİ YAYIN YIL: 6 SAYI:29 ARALIK 2019 - OCAK 2020 İmtiyaz Sahibi Binnur OLCAYTÜRKAN

18 HERKES SEVDİĞİNE BÖYLE Mİ YANAR -Savaş Ünlü-

20 SİCİLYA ADASI -Didem Saraçel-

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Burak KUTLUĞ Editör Binnur OLCAYTÜRKAN Pazarlama Burak KUTLUĞ

6

Katkıda Bulunanlar Cemal Ataman Abdil Yaşaroğlu Emrah Varol Psikolojik Danışman Kemal Tuncer Ümit Bilgiç Mimar Halit Coza Diş Hekimi Hamdi Özdemir Nilüfer Bayrak Didem Saraçel Savaş Ünlü Mehmet Selçuk

22 OTOMOBİL DÜNYASINDA AYRICALIKLI BİR YER EDİNİN!

Hukuk Danışmanı Av. Evrim BAŞEREN Kapak ve Sayfa Tasarım Burak KUTLUĞ Adres İstiklal Mah. 1170 Sk. No:18 D:2 DENİZLİ Telefon: 0 545 767 05 47

BASIM YERİ Gülermat Matbaacılık 5619 Sok. No:6 Meriç Mh. Çamdibi - Bornova - IZMIR Tel: 0232 433 61 33 www. gulermat. com

28 AMELİYAT OLMADAN DA GENÇLEŞMEK MÜMKÜN

36 ÖZKAN, DTO ÇALIŞMALARINDAN ÖVGÜYLE BAHSETTİ

Still Life Dergisi basın yayın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Köşe yazılarının sorumluluğu yazarına aittir.

30

Still Life Dergisi basın yayın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

DENİB’DEN İHRACATIN YILDIZLARINA ÖDÜL


40 YENİ YIL, YENİ UMUTLAR -Kemal Tuncer-

42 EGE’NİN EN GÜZEL SAHİL KASABASI: SIĞACIK

46 YENİ YILLA BİRLİKTE YENİLENME İSTEĞİ

7

48 DÜNYANIN EN İLGİNÇ YERLERİ

52 GAVUR ANAYLA SARHOŞ BABANIN MÜTHİŞ AŞKI

54 ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİDİR -Nilüfer Bayrak-

62 AVANAK ABDİ’NİN YARATICISI OĞUZ ARAL ARALIK 2019 - OCAK 2020


Cemal Ataman

555 K ızılay Meydanı tarihi bir günü yaşıyordu. Üniversite öğrencileri her yönden oraya akıyor, sloganları ortalığı inletiyordu. -Ordu, gençlik el ele! Ordu, millet el ele. İktidarın baskısı bir gün önce İstanbul’da görülmüş, polisin silahından çıkan kurşunlar Ali İhsan Kalmaz’ı öldürmüştü. Öğrenciler polis arabalarına ve askeri araçlara bindirilip götürülmüştü. Hürriyet isteriz! diye yürekten bağıran öğrencilerin bir de marşları vardı.

Kamelya eve dönerken başının da döndüğünü hissetti. Ne gündü be! diye düşündü. Nasıl düştüğünü, nasıl kalktığını, nasıl kaçırıldığını düşündü. Kemal’i düşününce tuhaf bir gülümseme hissetti dudaklarında. Birden tedirgin oldu. Kemal’in nerede oturduğunu bilmiyordu. Tek bildiği tıp öğrencisi olduğuydu. Peki nasıl görecekti bir daha? Annesi pencerede bekliyordu. Geldiğini görünce bir oh çekmişti. Radyoda öğrencilerin tutuklandığını, götürüldüğünü duyunca çok korkmuştu. Neyse ki salimen gelmişti kızı. Kamelya annesine bir şey anlatmadı.

Olur mu böyle olur mu? Kardeş kardeşi vurur mu? Kahrolası diktatörler Bu dünya size kalır mı?

555 K. Ankara’da öğrencilerin arasında bir parola dolaşıyordu. 555 K. Herkesin dilinde o parola vardı. Beşinci ayın beşinci günü, saat beşte Kızılay’da. Kemal içi içine sığmayarak vatan için görev bildiği bu buluşmaya gitti. Hürriyetlerini iktidara kaptıramazdı. Kızılay’a giden gençleri askerler tutukluyor, sonra az ilerde salıyorlardı. Askerle gençlik arasında bir dostluk, kardeşlik vardı. Önce canı sıkılmıştı tutuklandığına, az sonra serbestsiniz, gidebilirsiniz diyen askeri kucaklayıp teşekkür etti ve bir asker selamı verdi. Kamelya’nın iki hedefi vardı Kızılay’a giderken. Biri parolaya uyup orada olmak, ikincisi Kemal’i görmek. Tabi Kemal gelirse. Kalabalığın içine daldı. Hiç durmadan yürüdü. Kalabalığı gözleriyle taradı. Tam ümidini yitirmişken gördü onu. Yanına gitmek uzun sürmedi. Kamelya’yı görünce gözleri parladı Kemal’in. Aynı bahçede çay içtiler yine. Ertesi gün, daha ertesi gün buluştular. Artık onların da parolası vardı. 555 KKK. Açılımı: Beşinci ayın beşinci günü saat beşte Kızılay’da Kemal, Kamelya buluşması. Bir akşam üstü yine otururlarken: “Merhaba Kemal” diyen bir sesle sohbetleri bölündüğünde şaşırdılar. Merhaba diyen kız paşanın torunu Gülümser’di. Şımarıkça: “Oturabilir miyim?” dedi ve oturdu. Tatları kaçtı ama belli etmediler. Gülümser orta okuldan sonra okumamış, çeşitli kurslara gitmişti. Kemal konuşmak istemese de çeşitli bahanelerle gelir konuşurdu.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

K

8

Polisler copları ve kalkanlarıyla öğrencilere saldırdılar bir anda. Kemal arkadaşlarıyla öğrenci kalabalığının arasındaydı. Polise direnemeyip kaçanlardan bir kız, birden bire yere düştü. Polislerden biri onu yakalamak üzereyken Kemal araya girdi. Kızı yerden kaldırıp elinden tutarak kaçırdı. O polis başka bir hedef seçince Kumrular Sokak’ı koşarak kurtuldular. Kurtulmuşlardı ama ellerini bırakmamışlardı birbirlerinin. Önce kız farketti durumu. Elini çekerken: - Çok teşekkür ederim. Hayatımı kurtardınız. Hem ezilmekten, hem polisten kurtardınız beni. – Teşekküre gerek yok, kim olsa yapardı. – Sanmıyorum, yanımdan geçenler eziyorlardı az kalsın beni. Siz kaçmadınız, beni kurtardınız. Benim adım Kamelya. – Ben de Kemal. Tıp okuyorum. – Ben mülkiyeliyim. – Tanışma faslımız bitti ama günü bitirmeyelim. Çay içelim mi? – Kurtarıcıma çay ısmarlayacaksam olur. – Teklif benden oldu. Bir dahakini siz ısmarlarsınız. Birlikte bir çay bahçesine girdiler. Kamelya uzun boylu, kızıl saçlı, mavi gözlüydü. Biçimli burnu, kalın dudakları, gülünce belirginleşen gamzeleriyle çok güzeldi. Kemal oturduklarında fark etmişti bu güzelliği. Çaylarını içtiler. Sohbetin güzelliği vaktin nasıl geçtiğini unutturdu onlara. Havanın kararmaya başladığını anlayınca evlerine dönmek üzere vedalaştılar. Kemal bir konakta oturuyordu. Aslında konağın içinde değil müştemilatındaydılar. Babasının emireri olduğu bir paşa onu sivil hayatta da yanında istemişti ve konağına almıştı. Evlendirmiş, yanından hiç ayırmamıştı. Kemal’i de çok sevmiş, okumasına yardımcı olmuştu paşa. Paşaya göre Kemal akıllı ve dürüst bir çocuktu. Eskiden beri: - “Çok can yakar bu çocuk bu yakışıklığıyla” derdi. Gerçekten çok yakışıklıydı Kemal. Uzun boylu, geniş omuzlu, sportmen bir vücuda sahipti. Yeşil gözleriyle baktığı zaman dayanılmaz olurdu kızların gözünde.

ARALIK 2019 - OCAK 2020

Ertesi sabah kahvaltı sırasında kapı çalındı. Gelen paşaydı. Kahvaltıya ben de katılabilir miyin? “Tabi efendim” dedi babası. Kemal, paşayı hem sever hem de saygı duyardı. Bugünlere gelmesinde onun emeğini de desteğini de inkar edemezdi. Kahvaltıdan sonra okula gitmek için kalkan Kemal’e: “Kemal, oğlum seninle konuşmak istediğim önemli bir konu var. Benim senden tek isteğim bu. Hayır dersen kırılmam ama üzülürüm. Bu akşama kadar düşün, taşın, karar ver. Söylemesi çok zor ama söylemek zorundayım. Torunum Gülümser sana aşık olmuş. Seninle nişanlanıp evlenmek ister. Sen bizim elimizde büyüdün, düzgün bir çocuksun. Ben seve seve kabul ederim bu durumu. Düşün evladım.” – “Tamam efendim. Düşüneceğim. Akşam kara-

rımı bildiririm.” deyip kalktı sofradan. Kapıdan çıkarken nasıl bir çıkmaza girdiğini düşündü. Kamelya geldi gözünün önüne. Bir tarafta paşa, bir tarafta Kamelya. Hangisinden vazgeçebilir, hangisini kırabilirdi? Okula gitmedi. Caddelerde dolaştı akşama kadar. Kamelya geç saatlere kadar bekledi çay bahçesinde. Kemal gelmedi. Başına bir şey mi gelmişti? Sıkıyönetime mi yakalanmıştı? Gülümser çirkin kız değildi ama onu hiç eş olarak, sevgili olarak düşünmemişti ki Kemal. Akşam karanlığı çöktüğünde omuzları düşük şekilde eve dönmüştü Kemal ama evde keder yerine neşe vardı. Annesinin de babasının da keyifleri yerindeydi. Gözlerinin için gülüyordu. Annesi: “Gel güzel oğlum, sana bir sarılayım, bu günleri gösterdin ya bana başka bir şey istemem.” Haklıydı kadın kendince. Paşa torununu gelin alıyordu. Bu insanları nasıl kıracaktı? Kamelya’nın yüzüne nasıl bakacaktı? Bakmayacaktı. Çözümü bulmuştu. Bu şehrin yüzüne de bakmayacaktı, Kamelya’nın yüzüne de bakmayacaktı. Bu evliliğe bir şekilde evet diyebilirdi. Hemen evlenecekler, yabancı bir ülkkeye gidecekler, öğrenimine orada devam edecek, orada yaşayacaklardı. 27 Mayıs sabahı havaalanında Almanya uçağına binerken radyo devrim haberlerini veriyordu. Sevinmeli miydi Kemal? Kayıp sevgilinin özlemiyle gelmişti devrim. Kamelya’da sevinemedi. Kamelya hiç evlenmedi. İyi bir hariciyeci olmuştu. Seksen dört yaşındaydı Kemal, Bir ömrü Gülümser’le geçirmiş, Kamelya’yı düşünmüştü hep. Hastalanan Gülümser’e büyük bir ihtimamla baktı. Veda zamanı geldiğinde cenazeyi ülkeye getirdi. Geldiğinin onuncu günüydü. İstanbul uçağında Kamelya’yı gördü sanki. “Yaşlansa böyle görünürdü” diye düşündü. Gidip karşısına dikildi. Yaşlı kadının gözleri parladı onu görünce. Evet, biri Kemal; biri Kamelya’ydı. Kucaklaştılar. Uçak çok dolu değildi. Birlikte oturdular, konuştular, konuştular. Şimdi hiç ayrılmıyorlar, el ele geziyorlar, dostlarına evleneceklerini söylüyorlar.



İçinde

yaşadığımız çağ iletişim kanallarının artması ve yaygınlaşmasıyla güncele ve doğruya ulaşmanın önemli olduğu bir dönemdeyiz. Bilgiye ulaşım kolaylaşsa da doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmak ve bu bilgiler ışığında iyi bir eğitim almak değişen dünya koşullarını ve gelecek perspektifini iyi oluşturmaktan geçmektedir.

Bizler bu anlamda eğitim ve öğretim süreçlerinin dinamik bir yapıda olması gerektiğine inanıyoruz. Bunu sağlamak için de başarıya odaklı bir öğretim anlayışını benimseyen BİLFEN markasının güvencesiyle Egebil Okulları olarak Denizli’deyiz.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

“HERKES için BAŞARI”

10

Kuruluşundan bu yana “HERKES için BAŞARI” mottosuyla yola çıkan EGEBİL OKULLARI, “OKULHANE “ modeli ile öğrencinin akademik ve sosyal yönden ek bir hizmet almadan hedefine ilerlemesini sağlar. Okullarımız, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı akademik anlamda başarılı ve çağdaş eğitim modeliyle aklı ve bilimi rehber edinen nesiller vizyonuna sahiptir. İşte bu 20 yıllık tecrübeyi yanımıza alarak, akademik anlamda başarı için donanımlı öğretmen kadromuzla Egebil Anadolu Lisesi olarak Göz Akademi Hastanesi yanındaki yeni binamızda hizmet vermekteyiz. Eğitim ve Öğretim için ana temamızı “Akademik Başarı olarak” belirleyip içinde yaşadığımız ülkemizin sınav gerçeğini göz ardı etmeden; • Bireysel öğrenci takibi ve rehberliği esas alan • Eğitim – öğretim sürecini disiplin ve güven esaslı şekillendiren • Binasındaki yaşamı hafta içi her gün ve hafta sonu yapılacak etüt ve soru çözümlerine göre oluşturan • Türkiye geneli değerlendirmeleri, ölçme değerlendirme sürecinin temel taşı kabul eden • Ayrıntılı kazanım tamamlamalara yönelik olarak öğretim sürecine yön veren • Öğrencinin ve velinin her zaman yanında olan bir anlayışla hem eğitim hem de öğretim kurumu olarak kendimizi gösteriyoruz. • Tüm bu süreçleri öğrencinin ve velinin şehrin merkezi noktalarına ulaşımının kolay olduğu yerleşkemizde gerçekleştiriyoruz.

3 AŞAMALI ÖĞRETİM

1. MEB kazanımları doğrultusunda, yetkin öğretmen kadrosuyla öğretim süreci 2. Bireysel olarak kazanımların kontrolü ve tamamlanması 3. Ulusal çaplı deneme sınavları ve soru çözümleri

NE ? NASIL ? NEDEN ?

• Her hafta Konu Kavrama Sınavları • Yerel değil Ulusal olarak değerlendirilen Deneme sınavları • Birebir ve gruplar halinde 250 saat kazanım tamamlama etütleri • Her hafta için ayrı, müfredata uygun hafta sonu ödevleri • Tatil dönemlerinde TYT ve AYT’ye hazırlık çalıştayları • Deneme sınavı ve kaynak kitap kullanımında Bilfen, Netbil, Bilnet, Biltest yayınları ayrıcalığı • RAUNT ve BilQR interaktif sistemlerinin kullanımı

ARALIK 2019 - OCAK 2020





DİDEM SARACEL KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

14

GÜLE GÜLE TOMBİŞ 007 yılıydı, üniversiteyi kazanan kızım İlkim’i. Ankara’ya uğurladık. O hep sevgi dolu bir çocuktu ve en büyük isteği eve köpek aldırmaktı. Bunun için bizi asla ikna edemedi. Ben zaten iki çocuk ve iş hayatının bana yüklediği sorumlulukların ancak üstesinden gelmeye çalışırken bir de en az bir çocuk kadar ilgi ve sevgiye muhtaç olacak köpek ile ilgilenemeyeceğimi düşünüyordum. Bir ev hayvanının tüm sorumluluğunu ise çocuklarıma yüklemek istemezdim. Oğlum çok küçüktü, kızımın ise yoğun bir ders temposu vardı. Eşimin de bu konuda destek olamayacağını biliyordum. O da yoğun bir iş temposu içerisinde koşturuyordu, sonuçta İlkim’in tüm ısrarları sonuçsuz kaldı ama teselli olması için ona muhabbet kuşu aldık. Küçücük bir muhabbet kuşunun evin içine kattığı neşeyi ise anlatmak mümkün değil. Kısa bir süre içinde omuzlarımızdan inmez olmuştu. Muhabbet kuşuyla teselli bulan İlkim de artık köpek aldırma hevesinden vazgeçmişti.

2

Telefon tatlı tatlı çalınca açtım . İlkim’in muzip sesi kulağıma geldi, kıkır kıkır gülerek bana ‘’Bil bakalım ben ne yaptım?“ dedi. Bunu der demez, onun ne yaptığını anlamıştım. İlk şoku atlattıktan sonra ‘’Bakabilecek misin?’’ diye sordum. ’’Tabi ki bakabilirim’’ dedi. Üniversitenin birinci yılının başında hemen gidip bir köpek almıştı böylece Tombiş hayatımıza girmiş oldu. O dönemler ben de çalışıyordum ve ancak Şubat tatili geldiğinde oğlumu da yanıma alıp Ankara’ya kızımın yanına gidebildim. İlkim’in, Tombiş’i almasından üç ay sonra Tombiş’le tanışabilmiştim. Küçücük sütlü kahve ve sarı renkli bir yün yumağı gibiydi. Bu kadar sevimli bir şey hiç görmemiştim ve de yaramaz. Tuvalet alışkanlığı yoktu, evin her yerine her şeyi yapıyordu . İlkim’in elleri evi temizlemekten yıpranmıştı ayrıca zayıflamış ve yorgundu. Zorlu bir eğitim ile birlikte köpeğin

ARALIK 2019 - OCAK 2020

sorumluluğunu almak kolay değildi. Sonunda o da bunu anlamıştı. İlkim’e, Tom- biş’e çok iyi bakacağımıza dair söz verdikten sonra Tombiş’i alıp Denizli’ye getirdim. Tombiş artık evimizin köpeğiydi. Oğlumla aralarında kardeş ilişkisi kuruldu. Onlar birlikte büyüdüler. Evimizin iki küçüğü vardı artık. Oğlumun eve geldiğini ,ev sınırları içine girdiğini Tombiş’in sıçramalarından anlardık. Onu almadan evden çıkarsam arkamdan küçük bir çocuk gibi kıyameti koparırdı, ’’Hey! beni almadan nereye gidiyorsun, geri dön ve beni de götür.’’ Eve dönünce yüzüme bakmaz bana sırtını dönüp öylece otururdu. On dört yılı birlikte geçirdik. Sevincimize kederimize tanık oldu. Ağladık birlikte. O ailemizden biriydi. Onurlu bir köpekti, azarlanmaya gelmez hemen küserdi. ’’Bir hayvan duygularını bu kadar iyi başka nasıl anlatabilir?’’ Uzun seyahat dönüşlerimizde eve yaklaştıkça içimizi bir sıcaklık kaplardı. Daha arabanın sesini duyar duymaz onun havaya sıçramalarını ve sevinç çığlıklarını hiç unutmayacağız. Yaşlılığın verdiği bir yorgunluğu vardı. Artık gözleri görmüyordu. Dinç’in eylül başında ki sınavı için İstanbul’a gitmek üzere hazırlandık. Tombiş iki gece önce rahatsızlanmıştı. Eve veteriner gelip bakımını yaptı. Ona yaptığı iğne iyi gelmiş biraz toparlanmıştı. Belki de günlerden sonra hiç olmadığı kadar iyi görünüyordu ve yola çıkacağımız o sabah ayakta bizi İstanbul’a uğurladı. Oğlumla her zaman ki gibi şakalaştılar. Bunun onu son görüşümüz olduğunu hiç bilemezdik. Bizim arkamızdan tekrar fenalaşmış. Veteriner onu hastaneye götürmek

için geldiğinde son nefeslerini veriyormuş. Dinç sınavdayken babası beni aradı ve Tombiş’i kaybettik dedi. Dinç’e haberi sınav sonrası verdik, bana ‘’Anne sınava girmeden ölseydi ben bu sınava o bozuk moralle giremez ve girsem de başarılı olmazdı” dedi. Hiç şüphe yok ki içimizde en büyük acıyı oğlum yaşadı çünkü Tombiş onun çocukluk yıllarının yol arkadaşı olmuştu ve Tombiş, geçen yılların hatırına Dinç için son görevini yapmıştı. Bundan yıllar önce onu çalmışlardı. Polisiye filmlerini aratmayacak bir senaryoyla onu bulup eve getirmiştik. Ama bu sefer yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Güle güle Tombiş.


KÖSEOĞLU HALI ...bir geleneğin markası.

koseogluhali

koseogluhali

Bayramyeri Belediye İşhanı No:101 - 102 DENİZLİ




HERKES SEVDİĞİNE BÖYLE Mİ YANAR

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

S AVA Ş Ü N L Ü

18

abahleyin erkenden kalkmıştı. Yaşantımın gülen yüzü, kar tanem, dünya tatlısı dediği canı gibi sevdiği kadın gidecekti. Kısa bir ayrılık olsa da ayrılık acısı iliklerine dek işliyordu. Gece boyu düşler görmüş, sağlıklı uyuyamamıştı. Düşlerde de olsa güzellik demetini görmek hiçbir şeye değişilmezdi.

S

Sabahleyin erkenden semt pazarına gitti. Turşuluk sebze, kurutmalık biber alacaktı. Helin’e sözü vardı. Biberini kurutup turşusunu yapacaktı. Yüzü asıktı, hiç alışık olunmayan bir durumdu. Sürekli söylediği sözü herkes ezberlemişti. Yaşama gül ki yaşam da sana gülsün. İçinden gelmiyordu. Canımın içi dediği Helin’den her kısa ayrılıklarda hüznün girdabında yok olup yiterdi. Koca adam otogarlarda ağlardı. Şairin dizesini anımsardı. Böyle sevmek görülmemiştir. Çok kadın arkadaşı olmuş, kimseyi sevmemişti, sevememişti. Seni seviyorum, sözünü de ilk kez Helin’e kullanmıştı. Nasıl sevilmezdi öyle bir kadın? Çocuksu bakışları, kalın kara kaşları, kara gözleriyle, içine dünyayı sığdırdığı sevgi dolu kalbiyle sevmemek olası mıydı? Yaşamında tek sevdiği, kadın olarak saydığı tek kişiydi. Pazarda her zaman alış veriş yaptığı köylü anlamıştı. -Yüzün asık Muhsin Bey, seni böyle görmeye alışık değiliz. Şaka bile yapmadın. Ne diyecekti, ayrılıklarda ağlarız, hüznün denizinde debeleniriz mi? Yüzünde zoraki bir gülümseme belirdi. -Bilmiyorum Memet Ağa, işte oldu, bugün de böyle olsun. Eve geldi salatalık, biber turşusunu cam kavanoza kurdu. İnce, kıl acı biberleri ipe dizdi. Balkona astı. Biberleri ipe dizdikten sonra özel tülden yaptığı korunaklı kılıfların içine koydu, öyle astı. Sinek, böcek yumurtlayıp da asalak bırakmasın içine. Çoğu kişi bilmezdi bunu. Hele işin içinde sevdiği varsa daha özen gösterirdi.

İnsan kalabalığında tek kişi görememek nasıl bir şeydi? Kimsenin yüzünü seçemiyordu. Deli Doktor dediği doktor arkadaşının sözünü anımsadı, mum yüzlüler, mum yüzlü insanlar, ölü bunlar ölü… Sıcaklıktan, içtenlikten uzaktı tüm insanlar. Binlerce, milyonlarca insan içinde yalnızlık çok zordu. Nasıl da acı veriyordu… İnsanların üstüne üstüne geldiklerini gördü. Burada kalamazdı. Canımın içi dediği Helin’i bile düşünmesine izin vermiyordu sevgiden arınmış kişiler. Zor attı kendini sahile. Balık ekmek satan tekneyi gördü. Helin de kendisi gibi titizdi. Kızaran yağın kokusunu beğenmemişti. Kim bilir kaçıncı kez aynı yağda kızartıyorlar, demişti Dünya tatlısı kadın. Yasemin kokulu kafeteryaya oturmuşlardı. Orada güzel bir kokuyu duyumsarlardı. Muhsin, koku senden geliyor, derdi Helin’e. Şakacı, esprili kadındı. Muhsin’in onu çok sevmesinin bir nedeni de buydu. Koku başka yerimden gelmiş olmasın, der birlikte gülerlerdi. Arkasından da eklerdi. Dediğim yerden gelse bu koku böyle güzel kokmazdı. Neşeli birlikteliğe çoğu kişi gıpta ederdi. Yasemin kokusu kafeteryaya adım atar atmaz başlardı. İncecik bir çiçekten yayılan o koku inandırıcı olamazdı. Nasıl bir bitkiydi ki boyuna posuna bakmadan kokuyu yayardı her yana. Uyarıcı, sakinleştirici özelliği hemen belli ederdi. Zarif bir koku nasıl olur gece boyu gösterirdi kendini. Beyaz mini mini çiçekleri güzelliği de simgelerdi. Zaman geçtikçe büyüleyici kokusu tüm benliği esir alırdı. Sevdikçe sevesiniz gelirdi. Helin derin bir nefes alır. -Beyaz saflığın en güzel anlatımı değil mi? Temizlik, duruluk, masumiyet de var bu kokuda. Muhsin: -Bizim sevgimiz gibi… Helin, iri, kara gözlerini diker. Masumiyetin cirit attığı yüzünde gülümseme belirir. Yılların tiyatro oyuncusu bakışlarını öyle güzel kullanır ki Muhsin’in içi giderdi. Konuşurken karşısındakine şiir okuyormuş hissini verirdi.

Sıcak bir Haziran günü yaşanıyordu kentte. Elli yıldan beri görülmeyen sıcaklardanmış. Temmuz, Ağustos ayında ne olurdu kim bilir? Ağustos ayında birlikte tatile gideceklerdi. İple çekiyordu o günleri…

-Bizim sevgimiz de saf, temiz, duru, der.

Akşam karanlığı kentin üzerine damla damla düşerken evden çıktı. Çarşı caddesine daldı. Serinlikten eser yoktu. Kalabalıktı alabildiğine. Ama kimseyi göremiyordu. Daha dün aynı saatlerde Helin’le gezmişlerdi buralarda. Nasıl da şen şakraktılar. Çocukça bir sevinç sarmıştı tüm benliklerini. Tüm mağazalar, caddeler, yollar gülümsüyordu kendilerine. En çok da Helin’e…

Yasemin kokusunda kendilerinden geçerler. Muhsin, arada sırada eşi benzeri olmayan sevdiğinin kulağına şiirler fısıldar. Yaşamda tek sevdiği kadın için en hoş dizeleri bulur fısıldamaya başlar. En son geldikleri gece Dante’nin İlahi Komedyası’ndan bölümler okumuştu. Edebiyatı iyi bilirdi. 1980 darbesiyle her şeyden koparılmış-

ARALIK 2019 - OCAK 2020

Muhsin başını içtenlikle sallar. Helin’e göre eşi benzeri olmayan biridir yanındaki adam. Kaçağı göçeği, yalanı dolanı yoktur. Bir çocuk saflığındadır, tertemizdir.

tı. Sadece yaşamdan kopmamış, koparılmamıştı, kimsenin buna gücü yetmemişti. İnsanı seviyordu fazlasıyla. Özel bir şirkette çalışıyordu, ama edebiyat, yazı sevgisi sürüyordu. Yazıyor, üretiyor, onları kitap olarak da yayınlatıyordu. “Gün bitiyordu, kararan hava/ yeryüzündeki canlıların yorgunluklarını alıyordu/ ben de tek başıma,/ belleğimin yanılmadan aktaracağı/ yolculuğu, tanık olacağım acıları/ karşılamaya hazırlanıyordum…” “benim de içimdeki soru sorma isteği/ bir kabarıp bir diniyordu/ kimi kez dudaklarım kıpırdıyordu./” “yan yana gelen mutlu ruhların/ büyük bir keyifle oluşturdukları,/ kanatları açık güzel çizim, karşımda duruyordu;/ her ruh sanki küçük bir yakuttu,/ içinde güneş ışınları kaynaşıyordu/ ışınlar gözlerime vuruyordu./” “öyle bir anı bıraktım ki yeryüzünde,/ yolumdan gitmeseler de,/ kötüler bile beni övmekte./” “Gözlerim kadınımın yüzüne çevrilmişti,/ düşüncelerden arınan ruhum da/ gözlerimi izlemişti./” “Şimdiye dek onunla ilgili söylediklerim/ yan yana getirilseydi tek bir övgüde,/ yetmezdi şimdiki güzelliğini belirtmeye./” Muhsin şimdilik bu kadar der gibi bakmıştı Helin’e. -Son bölüm sana. İlk iki bölüm Cehennem’den, diğerleri Cennet bölümünden. Dante’ye Cennet bölümünde rehberlik edecek olan Beatrice’dir. Dante ömrü boyunca düşünce dünyasının esin kaynağı Beatris’e bağlı kalmıştır. Ben de sana öyle bağlı kalacağım… Helin bu sözlere gülümsüyordu. Muhsin’in elini sıkmakla yetiniyordu. Biliyordu onun dürüstlüğünü. Sevgi konusunda ne güzel sözler söylerdi. Helin o yaşına dek kimseden duymamıştır bunları. “Sevgi, aşk, cesur yürek ister. Erkekte cesaret yoksa sevgi de aşk da yoktur. Sevgi, aşk öyle yüreklerde yeşerir. Yüreğin ne denli kocaman olursa olsun, bir kişilik yer vardır. İki üç olursa o yalandır, aşk orada yeşermez. Ben şimdiye dek aşk yaşamadım bilir misin? Çok birlikteliğim oldu ama bir kişiye seviyorum demedim. Bunu tek sana söyledim. Tek sevdiğim sensin. Her şeyim sensin yaşamımda, tüm değerlerim üstüne yemin ederim. Senden başka kimse de yok çevremde sevebileceğim, güvenebileceğim…” Helin, içtenlikle inanırdı bu sözlere, sorardı. -Bana çok sık kullanıyorsun seni seviyorum, sözünü. Bu sözü de kimseye kullanmadığına inanıyorum. Tılsımlı sözün çok mu yükümlülüğü var? Muhsin başını salladıktan sonra açıklardı.


Masa donanmıştı yine. Muhsin, yemese de masa zengin görünsün derdi. Babasından bir armağan, gelenekti masayı donatmak. Helin atıştırıyordu. Muhsin’i uyarıyordu. -Haydi yesene… Muhsin: -Karşımdaki öyle tatlı ki canım bir şey yemek istemiyor. Bu yiyeceklerde o tadı, tatlılığı bulamayacağımdan korkuyorum. Helin durur mu? -Benim karşımdaki de çok tatlı ama tüm tabakları silip süpürüyorum… Muhsin, canı gibi sevdiği kadının soğuk duruşundan dert yanardı. -Bu söz sorumluluk ister. Gereğini yapamayacağın şeyi söylemeyeceksin. İçini kolay kolay dolduramayacağın sözleri kullanmayacaksın. Günümüzde aşkım, bebeğim sözlerinin içi iyice boşaldı. Seni seviyorum sözü sorumluluk taşır. Geleceğe vaat vardır. Önce inanmak, karşındaki inandırmak gerekir. Davranışlarınla o sözün arkasını doldurman gerekir. Günü kurtarmak için kullanılmamalı. Anlık, anı kurtarmak için söylenmemelidir. Seni seviyorum deyince bu sevgi yaşam boyu sürmelidir. Seni seviyorum deyip de evde bekleyene gidilmemelidir. Sevdiğin tek olmalıdır. O sözü tek kişiye söylemelisin, sana söylediğim gibi. Gençliğini vermiş, çile çekmiş, her sorununda yanında olmuş biri neden yaşam boyu sevilmesin. Aşkım, bebeğim…” Helin, Muhsin’in yüzüne bakar, başını sallar. -Demek aşkım, bebeğim… Muhsin: -Bu aşkımın içi dolu, günümüzdekiler gibi değil. Efe, zeybek yürekli kadımın benim… Helin önceleri inanası olmazdı. Nereye gidelim, dediğinde sen seç derdi. Kimseye diyet borcu olmadığını, kimseden çekinmediğini üstüne basarak söylerdi Muhsin. Bunları yaşadıkça Helin daha bir seviyordu koca çocuğu. Başka erkekleri de bilirdi. Şuraya gidelim deyince orası olmasın, burası olmasın, diye kırk dereden su getirtirlerdi. Yasemin kokan kafeteryaya oturduklarında güneş henüz batmamıştı. Güneş köşesine çekilirken ebruli akşamları yaşamışlardı. Güneş Körfez’de batarken denize başka bambaşka renkler bulanmıştı. Kentin üstüne lapa lapa kar gibi yağmıştı gece. Yıldızlar belirmiş gökyüzünde. Her yıldız ikisinin de içindeki yıldızları çoğaltmış, tüm bedenleri ışığa kesmişti. Birkaç gece önce teleferikle çıkılan bir lokantaya gitmişlerdi. Şehir ayaklarının altındaydı. Her ev bir ateşböceğiydi. Gecenin karanlığında o ışıltıları izlemek çok hoştu. Helin şakacıydı. -Tüm evler anlaşıp ışıklarını söndürse ne olur. Muhsin: -Düşündüğün şey olur. Gülerlerdi bu şakalara, kendiliğinden gelen sözlere… Muhsin yine Helin’in güzelliğine takılmış kalmıştı. Tüm benliğini yansıtan beyaz yüzüne, iri gözlerine, kalın kaşlarına, hokka gibi burnuna. Tuvalete giderken salınarak yürüyüşü, salınışına kurban olayım, dedirtiyordu insana. Kadın efe derdi canımın içi. Uzunca boyuyla ne güzel de salınırdı. Birkaç ay önce bir konserde ne güzel zeybek oynamıştı Helin. Eğiliş kalkışlar, adım atışlar, yere diz vuruşlar, oynamamış, bir sanat harikası yaratmıştı. Tiyatro-

-Tanıdığım kadınlar içinde en soğuk davranışı sen gösteriyorsun, kafama takılmıyor değil, acaba beni sevmiyor mu, diyorum kendi kendime… Helin bu soruya kızar, üzülürdü. -Sevmesem yanında ne işim var. Yaradılışım öyle, isteyerek yaptığım bir şey değil. Sen sevilmeyecek insan mısın? Haydi işin içine biraz arabesk katalım, seni sevmeyen ölsün… -Canımsın, her şeyimsin, derdi Muhsin… Muhsin ile Helin’in anlaşamadıkları bir konu vardı. Yemekten sonra hesap gelince ikisi de ben ödeyeceğim, diye atılırdı. Muhsin genelde ödemeye kalkardı. Helin sitem ederdi hemen.

müştü. Üzülmüştü de içtenlikle özür dilemiş. Bir süre susmuş, dakikalarca konuşmadan yürümüşlerdi. Anılardan sıyrılmıştı Muhsin. Karanlık yolda yürürken kendini alış veriş merkezinde bulmuştu. Müzik sesi geliyordu. Alış veriş merkezinin bahçesinde konser alanında yine müzik şöleni varmış. Öyle yazıyordu büyük pankartta. Yunan müzik grubu Yunanca, Türkçe karışık şarkılar söylüyordu. Alana iyice yaklaştı. Gözlerine inanamadı. Tüm izleyicilerin yüzünde Helin’in tanımsız, güzel yüzünün maskesi vardı. Bir ara avazı çıktığı kadar bağırdı. -Ben maske değil, Helin’in gerçeğini istiyorum. Bunu kimse duymadı. Çığlıklar bazen sadece atan duyar. Başkalarının umurunda olmaz, duymazlar bile… Sahnedeki solist kız, Telgrafın Tellerine Kuşlar mı Konar, türküsünü söylüyordu. Çaldığı çalgının üstüne kapanmıştı. Sesi de yabancı değildi. Bir bölümü Yunanca bir bölümü Türkçe seslendiriyordu. Ne güzel okumuştu türküyü. Hele şu dizeler unutulur muydu? Herkes sevdiğine böyle mi yanar… Türkü bitince koşar adım sahneye çıktı. Solist kızın başını kaldırdı. -Sen Helinsin… Solist kadın başını kaldırdı. -Ben Helin değil, Helen’im Yunanlıyım… Muhsin, Helen’in yüzündeki maskeyi görünce kadına hak verdi. -Helin maske takmaz, hiç takmadı. Haklısınız… Bağlama çalışınız aynı, sesiniz de aynı, tonlamalar vurgular, hiçbir farkınız yoktu.

-Böyle olursa bir daha gelmem…

Helen:

Bunu duyan Muhsin çok üzülürdü.

-Ben bağlama çalmıyorum, benim çaldığım alet buzuki. Yunan çalgısıdır. Gitar bağlama arası bir çalgıdır. Dünyadaki her kadının sesi bu türküyü, bu dizeyi söylerken aynı çıkar. Tonlaması, yakarışı, haykırışı aynıdır. Sesimi Helin’in sesine o yüzden benzettin. Herkes sevdiğine böyle mi yanar, haksız mıyım Muhsin bey… Erkekler de aynı şekilde yanmalı sevdiğine, ne dersiniz?

-Lütfen Helin, bir daha bu sözü kullanma. Bu sözü söyleyeceğine vur beni daha iyi. Sana yalvarıyorum, bu sözü bir daha kullanma. Bana söz ver. Helin’in sevgi dolu yüreği yumuşayıverir. -Tamam söz bir daha kullanmayacağım. Helin’in hesap ödemedeki isteği Muhsin’in çoğu erkek arkadaşında yoktur. Bu yönüyle de milyon kez gözünde büyürdü bu tatlı, güzel kadın… Tüm bunları anımsadı tek başına oturduğu kafeteryada. Ne denizde yakamozlar, ne de gökyüzünde yıldızlar vardı. Zifiri bir karanlıkta bir süre oturdu. Kalktı söylediğini içmeden. Metro durağına gitti. Her zaman buluştukları istasyonda on, on beş dakika bekledi. Gelmeyeceğini bile bile… Ne yapacağını bilemiyordu. Kanatları kırık bir kuş gibiydi. Helin’le birlikte yürüdükleri yolda yürüyordu. Bir hafta önce yaşadıkları tatsız bir olayı anımsadı. Helin o gece sohbet tatlı olunca içkiyi fazla kaçırmıştı. Yolda yürüyerek gidiyorlardı. Muhsin, canım dediği kadın daha rahat etsin diye eliyle başını omzuna yakınlaştırdı. O anda bir çığlık, yolda beni öpmeye çalıştın. Beni o kadar basit mi görüyorsun? Muhsin ne diyeceğini bilememişti. Öyle bir şey olur mu canımın içi? Helin birkaç kez bunu söyleyince susmuştu. Ertesi gün gerçeği öğrenince Helin önce gülümsemiş, bir süre susmuştu…

Muhsin: -Evet öyle yanar, erkekler de aynı şekilde yanmalı, benim gibi… İndi sahneden, alış veriş merkezinin sanat sorumlusu karşısındaydı. -Size bir sürpriz yapalım istedik… Muhsin, sesini yükseltmese de hoşnut kalmamıştı yapılandan. -Maskeyle sürpriz olmaz. Helin olsaydı belki de… Dışarıya çıktı. Yıldızsız gökyüzüne bakıyordu. Helin’in iri gözleri yine asılıydı gökyüzüne… Muhsin’in sesi titriyordu. Çaresizliğin girdabına kapılmıştı. Ne yapacağını bilemiyordu. -Ben ağlamak istiyorum, ağlayacağım. Gözyaşlarımın üstüne bir yelkenlide yola çıkıp pupa yelken sana ulaşacağım. Bekle beni Helin…

Muhsin de aynı gece yaşadığı hoş olmayan bir olayı anlatmıştı. -Seni bıraktıktan sonra iki gencecik bekçi yanıma geldi. Kadını mı rahatsız ettiniz. Hayır, dedim. Bereket o sırada sen arayıp eve girdiğini söylemiştin. Bekçiler, öyleyse kadın niçin bağırdı, çığlık attı, dediler. Rahatsız etsem beni arar mıydı? Tamam abi, anlaşıldı deyip yanımdan ayrıldılar. Anlayışlı çocuklardı. Ya beni karakola götürselerdi. Helin bunu duyunca üzülmüştü. Sonra da işi şakaya vurmak istemişti. -Gençliğinden beri alışıksın karakollara, deyip gülKASIM-ARALIK 2019

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

cuydu, oyunları bilirdi. Helin’inki olağanüstüydü. Oynamıyor, yaşıyordu. Ona ayak uydurmaya çalışmış, yapamamıştı. Alnından öpmüştü Kar Tanesini… Çocuksu yüzü, güzel yüreği, gülümseyen gözleri, yüzü, yaşamın bana sunduğu en güzel armağan derdi canı gibi sevdiği kadına.

19


KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

20

SİCİLYA ADASI Güney İtalya’da bulunan Sicilya Adası, İtalya’yı oluşturan 20 özerk bölgeden biridir. Yüzölçümü 25 bin km2 olan adanın merkezi ise Palermo’dur. Sicilya Akdeniz’in en büyük adasıdır. İtalya Yarımadası’ndan 3 km genişliğindeki Mesina Boğazı ile ayrılan ada ile yollarımız 2019 Eylül ayında çakıştı.

2019

-2020 yılı için açılan IMAT sınavını kazanarak İtalya’ da Tıp Fakültesine gitme hakkı kazanan çocuğumuzun kayıt işlemlerini tamamlamak, ona kalacağı yer bulmak ve aynı zamanda bunun bir tatil fırsatı olduğunu düşünerek ailecek Sicilya’nın Mesina kentine gitmek üzere yola çıktık. İstanbul’dan Mesina’ya direk uçuşun olmadığını öğrenmek bu yolculuğun yorucu geçeceğini düşünmemize sebep oldu. Denizli’den İstanbul havaalanına indikten sonra dört saatlik bekleyişin ardından THY’na ait uçağımızla Katanya’ya gitmek (Catania) için tekrar havalandık. İkibuçuk saatlik uçuşdan sonra (Catania)

Katanya Havalimanına ulaştık ve hemen havalimanından kalkan otobüslerle Mesina’ya doğru yola çıktık. Katanya ile Mesina arasındaki yolculuğumuzun başlamasıyla deniz ve bitki örtüsü bizlere görsel bir şölen sundular. Burasının Avrupa ülkesi olduğuna inanmak zor. Yeşillerin içlerine yerleştirilmiş evler bakir, el değmemiş tabiat, ülkemizdeki yeşili nasıl hunharca yok ettiğimizi hatırlattı. Mesina’da on gün kaldık . Bu süre içinde oğlumuz 500 yıllık bir okul olan (Universita degli Studi di Messina) olarak bilinen Mesina Üniversitesine kaydoldu. Bütün bu süreç içerisinde beni en rahatsız eden Sicilya’nın mafyanın ilk doğduğu şehir olarak bilinmesiydi. Gençlerimizin eğitim için gittikleri ülkelerin ve şehirlerin güvenli yerler olması biz ebeveynler için ayrıca önem taşımaktadır. Geçen on gün içerisinde Sicilya Mafyası’nın sadece filmlerde varlığını sürdürdüğünü anladım. Bunun nedeninin ise çok acıklı bir hikayesinin olduğunu da öğrendim. Sicilya Mafyasının çökertilme hikayesi on yaşında ki küçük bir çocuk olan Giuseppe Di Matteo’ya dayanıyor. Babası, Santino Di Matteo’un itirafçı olarak polisle işbirliği yapmayı kabul etmesinden sonra Giuseppe Di Matteo, babasını susturmak için birlikte çalıştığı gangesterler tarafından kaçırılır. Giuseppe Di Mateo 779 gün mafyanın elinde esir tutulur ve bu süre içinde babası tehditlere rağmen yargıyla işbirliği yapmaktan vazgeçmez. Mafya, Giuseppe Di Mateo’yu

işkence yaparak öldürdükten sonra yaptıklarının izini gizlemek için bedenini nitrik asitte eriterek yok eder. Giuseppe Di Mat-

teo’nun kaçırılması, iki yıldan uzun süre insanlık dışı ve onur kırıcı koşullarda esir tutulması Sicilya’ da ki mafyayı bile ağlatacak cinsten bir hikayedir. . Mafyanın kendisini korumak için küçük bir çocuğa yaptığı bu vahşet onun kendi içinde parçalanıp dağılmasına sebep olur. Bu gün Sicilya İtalya’nın en güvenilir bölgelerinden biridir. Giuseppe di Mateo’nun acıklı hikayesi; Onun anısına İtalyan’lar tarafından filme alınmıştır, 2017 yılı yapımı filmin adI ‘’Sicilian Ghost Story’’olarak biliniyor. . Bugün ise Francis Ford Coppola’nın yönetmenliğini yaptığı ‘’Baba’’ filmindeki ünlü aktör Al Pacino’nun gizlenmek için kaçtığı Sicilya adası, Avrupa’nın ortasında bakir bir alan olarak ziyaretçilerini bekliyor.

Didem Saracel


Damağınıza Göre Lezzetler...

www.ozatayemek.com.tr

■ Catering Hizmetleri ■ Mobil Mutfak Hizmetleri ■ Taşıma Yemek Hizmetleri ■ Yerinde Üretim Yemek Hizmetleri

YEMEK

Tel: 0258 371 58 58 | Fax: 0258 371 73 74

İzmir Asfaltı Üzeri Gıda Toptancıları Sitesi K Blok No:1 DENİZLİ


TURKUAZ OTOMOTİV İLE OTOMOBİL DÜNYASINDA

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

AYRICALIKLI BİR YER EDİNİN!

22

02 Haziran ayında faaliyete başlayan Turkuaz Otomotiv, geride bıraktığı yıllar içerisinde sektördeki yeniliklere olan hakimiyeti, müşteri memnuniyetinde ve satışta danışmanlık yapan uzman kadrosuyla Denizli pazarında fark yaratmaya devam ediyor. TSE-ISO-EN 9000 kalite belgesine sahip şirket; satış, servis, yedek parça, operasyonel filo araç kiralama, ikinci el ve sigorta alanlarında hizmet veriyor. Turkuaz Otomotiv’in en önemli markalarından biri ise otomotiv sektörünün öncülerinden Hyundai. Hyundai Assan binek otomobil satışında beşinci sırada yer alıyor. Denizli pazarında da önemli bir yere sahip olan Hyundai’nin bu yerde olmasının Turkuaz Otomotiv Yönetim anlayışının ve çalışanlarının imzası var. 2019 yılını geride bırakmaya hazırlandığımız bu ayda ve bu sayımızda Turkuaz Otomotiv’in yetkili isimleriyle birlikteyiz. Kendileriyle Turkuaz Otomotiv’i ve Hyundai markasını konuştuk.

20

KASIM-ARALIK 2019


TÜİK VERİLERİNE GÖRE TURKUAZ OTOMOTİV DENİZLİ’DE YÜZDE 5.05 PAZAR PAYINA SAHİP.

HYUNDAİ YAKIN BİR ZAMANDA UÇAN OTOMOBİL KONSEPTİYLE YENİ ÇAĞIN BAŞLANGICINA İMZASINI ATACAK.

Still Life: Hyundai markasının otomotiv sektöründeki yerinden bahseder misiniz lütfen? Hyundai, bugün dünyanın en büyük otomotiv markalarından biri kuşkusuz. Yıl bazında satışlarını yüzde 1.3 arttırdı ve 2018 yılında 4.59 milyon araç sattı. Tüm dünyadaki zorlu rekabet koşullarına rağmen hızla büyümekte olan pazarlarda yani Orta Amerika ve Rusya’da da büyümesini sürdürüyor. Yeni modelleri sayesinde Hyundai, 2019 yılında 4.68 milyon satış hedefliyor. Türkiye’de de 1990 yılından bu yana Türk tüketicisine kesintisiz hizmet veriyor. Piyasaya sunduğu kaliteli modellerle gönüllerde taht kuran ve müşteri memnuniyetinde her zaman zirveye oynayan Hyundai, hızla daralmakta olan binek otomobil pazarında beşinci sırada bulunuyor. Still Life: Hyundai’nin Türkiye ve Denizli pazarındaki yeri nedir? Hyundai’nin Türkiye’deki fabrikası İzmit’te 1997 yılında kuruldu. Bu fabrikada maksimum kapasiteyle yıllık 235 binden fazla araç üretimi yapılıyor. Üretilen modeller ise Türkiye’de en çok tercih edilen A segmentindeki i10 ve B segmentindeki i20. Her iki model de kendi segmentlerindeki satışlarda ilk üç araç arasında yer alıyor. Biz de Hyundai ailesi olarak 2019 yılını yüzde 5.4 pazar payı ile kapatmayı hedefliyoruz. KONA ve Tucson modellerimizden oluşan SUV ailesi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de satışlarımızın yüzde 40’ını oluşturuyor. Amacımız önümüzdeki

yıl yüzde 47’ye ulaşmak. Ayrıca, her iki modelimizin kendi segmentlerindeki pazar payları yüzde 13. Bu rakamı önümüzdeki yıl yüzde 15’e çıkarmayı hedefliyoruz. TÜİK araştırmalarına göre Turkuaz Otomotiv Denizli’de binek otomobil grubunda yüzde 5.05’lik pazar payına sahip. Hyundai markası olarak da Türkiye’de beşinci sıradayız. Denizli pazarında Hyundai markası hızla yükseliyor ve burada bilinçli bir tüketici portföyü mevcut. Bu portföyü korumak ve arttırmak için de var gücümüzle çalışıyoruz. Still Life: Hyundai’nin otomotiv sektörüne katkıları ve getirdiği yenilikler nelerdir? Hyundai, geleneksel olarak otomobil üretimlerine devam ederken aynı zamanda bağlantılı ve elektrikli mobilite gibi otomotiv endüstrisine yapısal değişiklikler getiren inovatif

teknolojileri de yakından takip ediyor. Özellikle hidrojen yakıt hücreli elektrikli, tamamen elektrikli ve hibrit modelleriyle sektöre öncülük ediyor. Ayrıca geçtiğimiz haftalarda teknoloji devi Aptiv firmasıyla yaptığı ortaklık anlaşmalarıyla da sürücüsüz yani otonom modellerin üretimine ağırlık vermeye başladı. Hatta çıtayı biraz daha yükselten Hyundai, trafik sorununa kökten çözüm için uçan otomobillerin hayal olmaktan çıkmasına öncülük ediyor. Kısacası Hyundai, çok yakın bir gelecekte uçan otomobil konseptiyle yepyeni bir çağın başlangıcına imzasını atacak. Still Life: Hyundai teknoloji alanında ne tür yatırımlar yapıyor ve tasarımlarında en çok nelere dikkat ediyor? Hyundai için sürücü ve yaya güvenliği oldukça önemli. Bu sebeple aktif ve pasif güvenlik

ARALIK 2019 - OCAK 2020

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

HYUNDAİ İÇİN SÜRÜCÜ VE YAYA GÜVENLİĞİ OLDUKÇA ÖNEMLİ. BU SEBEPLE AKTİF VE PASİF GÜVENLİK DONANIMLAR MARKANIN BİRİNCİ HEDEFİ HALİNE GELDİ.

23


KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

24

HYUNDAİ BUGÜN DÜNYANIN EN ÖNEMLİ ELEKTRİKLİ VE HİBRİT OTOMOBİL ÜRETİCİLERİNDEN BİRİSİ.

KASIM-ARALIK 2019

donanımlar markanın birinci hedefi haline geldi. Örneğin, arka koltukta oturan bir çocuğun unutulmaması için araçtan inildiğinde sürücü otomatik olarak uyarılıyor. Yayaları ve diğer araçları tespit eden çarpışma önleyici radarlar, aktif şerit takip sistemleriyle beraber solar güneş panelleri de üreterek elektrikli ve hibrik modelleri için alternatif şarj sistemi geliştiriyor. Ayrıca, yakıt tüketimini en aza indirmek için yeni şanzımanlar, içten yanmalı yeni nesil benzinli motorlar ve tamamen elektrikli modeller de üretim planları arasında yer alıyor. Still Life: Doğa dostu ve çevreci tasarımlar giderek daha çok rağbet görüyor. Bu anlamda

Hyundai’nin bu alanlardaki planlamaları nelerdir? Hyundai bugün dünyanın en önemli elektrikli ve hibrit otomobil üreticilerinden birisi. 2016 yılında piyasaya sunduğu IONIQ EV-HEV ve geçtiğimiz yıl satışına başlanan KONA Electric ile alternatif yakıtlı modellerin gelişimine ve üretimine ağırlık veriyor. Ayrıca hidrojenle çalışan NEXO modeli de markanın en önemli teknolojilerinden biri. Hyundai’nin geçtiğimiz aylarda Frankfurt’ta tanıttığı 45 EV konsepti ise bir diğer elektirikli model yeniliği. Still Life: Hyundai markalı araç kullanmanın avantajları nelerdir? Hyundai ürün deneyimi ile oluşan marka sadakati,

aynı markayı tekrar almaya neden oluyor. Kaliteli ve az sorun çıkaran markaların başında gelen Hyundai, sunduğu satış ve satış sonrasındaki hizmetleri ve politikasıyla tekrar alımlara olanak sağlıyor. Ayrıca Hyundai Blue Card müşteri sadakat programı da Hyundai bayilerinde harcadıkça avantaja dönüyor. Still Life: Araç alırken müşterilerin talepleri ve en çok istedikleri özellikler neler oluyor? Kadınlar ve erkekler arasında renk, model, özellik gibi konularda gözlemlediğiniz belirgin farklılıklar var mı? Otomotiv pazarındaki renk dağılımı 2018 yılında dünya genelinde üretilen otomobillerin neredeyse yüzde 80’inde beyaz, siyah, gri ve gümüş olmak üzere akromatik renkler yer alıyor.


HER GEÇEN GÜN YENİ TEKNOLOJİLERİ İLE KENDİSİNİ GELİŞTİREN, İLERİYE TAŞIYAN HYUNDAİ’NİN SON MODELLERİNİ DENİZLİ’DE OTOMOBİL SEVERLER İLE BULUŞTURMAYA DEVAM EDECEĞİZ.

Türkiye’de de TÜİK’in yaptığı araştırmalara göre tüketicilerin yüzde 60’ı beyaz renk tercih ediyor. Bu rengi takip eden diğer seçenek ise gri ve siyah. Fakat son dönemlerde mavi rengin de gözle görülür şekilde tercih edildiğini görüyoruz. Hyundai ailesi olarak özellikle KONA modelimizde turuncu, limon yeşili ve gök mavisi gibi dikkat çekici renklere yer verdik. Bu modelimizle birlikte müşterilerimizin de dikkat çekici pastel renklere karşı ilgisi arttı. Kadınlar daha çok dikkat çekici renklere önem verirken; erkek kullanıcılar ise tercihini beyaz ve griden yana kullanıyor. Talepler ise daha çok dizel motor, otomatik şanzıman, açılabilir cam tavan, deri döşeme, multimedya sistemi ve SUV modellerde dört tekerlekten çekiş sistemi üzerinde yoğunlaşıyor. Eskiden ilk olarak yakıt tüketimine ve bagaj kapasitesine önem veren Türk tüketicisi bugün daha çok eğlence unsurlarına ve güvenliğe de dikkat etmeye başladı. Still Life: Müşterilerin araç tercihlerinde eski yıllara göre değişiklik var mı? Her markada olduğu gibi

Hyundai’de de değişim en hızlı şekilde devam ediyor. Hyundai’nin müşteri kitlesi son 5 yılda gözle görülür şekilde değişti. Özellikle SUV modellerin trend olmasıyla müşteri portföyü de bir üst seviyeye ulaştı. Still Life: İlerleyen dönemler için Turkuaz Otomotiv’in hedefleri nelerdir? Her geçen gün yeni teknolojiler ile kendisini geliştiren, ileriye taşıyan Hyundai’nin son modellerini Denizli’de otomobil severler ile buluşturmaya devam edeceğiz. Denizli’de yüzde 5,05’lik bir pazar payına sahibiz. Eylül ayı 2019 yılı itibari ile pazarda yüzde 45’lik bir daralma olmasına rağmen Hyundai Assan tarafından her ay verilen hedefleri %120 yapma becerisi gösterdik. Bu başarıda önemli rol oynayan markamıza ve bizi tercih eden tüm dostlarımıza teşekkür ederiz. Hedefimiz Hyundai Türkiye ve Denizli olarak binek otomobilde pazar payımızı daha da yükseltmek. Önümüzdeki dönemde tüm çalışmalarımızı bu doğrultuda planlıyoruz. Özellikle her geçen gün büyüyen SUV pazarında biz de satış payımızı yeni modellerimiz ile arttırmayı hedefliyoruz.

KADINLAR DAHA ÇOK DİKKAT ÇEKİCİ RENKLERE ÖNEM VERİRKEN ERKEK KULLANICILAR İSE TERCİHİNİ BEYAZ VE GRİDEN YANA KULLANIYOR.

25

TURKUAZ OTOMOTİV Bozburun Mahallesi Menderes Bulvarı No:290 Merkezefendi/Denizli

0850 808 99 77 satisturkuaz@haos.com.tr servisturkuaz@haos.com.tr www.turkuazoto.com.tr KASIM-ARALIK 2019


L A R A F O R M S PA’ D A

İ Z İ N İ D KEN ! N I T R A ŞIM

GELİN HAMAMI KEYFİ Gelin hamamı, Osmanlı’dan itibaren günümüze kadar ulaşmış en sevilen geleneklerden bir tanesidir. İşte bu hoş ritüel, özellikle son yıllarda daha da popüler bir hal aldı. Eski zamanlarda bu geleneğin amacı sadece gelin adayını inceleme de olsa; gelin hamamı şimdilerde düğün öncesi stresi atmak ve eğlenceli vakit geçirmek için düzenlenen bir organizasyon haline geldi. Hamam keyfini layığıyla yaşamanız için size bu hizmeti en kaliteli haliyle sunabilecek bir yerde gerçekleştirmeniz gerekiyor. İşte Lara Form SPA, size gelin hamamı konusunda pek çok farklı hizmet sunuyor.


BAY VE BAYANLAR İÇİN AYRI SAATLERDE REZERVASYON YAPILIR

Geline ve misafirlere geleneksel kese köpük hizmetinin yanı sıra, çok özel imkanlarda sunuluyor. Gelin adaylarını ve misafirleri girişte taze meyve ve kuruyemişlerden oluşan bir tepsiyle karşılanıyor. Hamam sefasında detoks etkili şerbetler, hamam sonrasında ise adaçayı ve lavanta kolonyası ikram ediliyor. Eğlence için getirilen ikramlar misafirlere açık büfe şeklinde sunuluyor.

Rezervasyon: 0258 263 63 22 | 0530 942 57 57 Altıntop Mh. 1593 Sk. No: 4/1 Çaybaşı-DENİZLİ

ŞUBA

MERKEZ

Siz de gelin hamamı, kına gecesi, bekarlığa veda partisi gibi organizasyonlarınızı Lara Form SPA’da gönül rahatlığıyla gerçekleştirebilirsiniz.

Rezervasyon: 0258 241 10 11 | 0532 064 35 11 Grand Denizli Hotel Saraylar Mh. Cumhuriyet Cd. No:6 Denizli


Dr. Hakan TÜRKOĞLU

AMELİYAT OLMADAN DA GENÇLEŞMEK MÜMKÜN

AMELİYATSIZ YÜZ GERME TEKNİKLERİ aşlanmaya dair değişimleri ilk önce yüzümüzde hissetmeye başlarız. Yıllar içinde bağ dokusunun zayıflaması, kolajen ve elastik liflerde azalma, yumuşak dokuda hacim kaybı, yüzde bulunan yağ yastıklarının yer değiştirmesi, kemik dokudaki yıpranma sonucunda yüzümüzde kırışıklık, sarkma şeklinde yaşlanma belirtileri ortaya çıkar. Yılların yüzümüzde oluşturduğu bu etkileri gidermek için günümüzde ameliyat gerektirmeyen ancak etkin olan bazı thread (ip) tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Bunlar; - PDO (Örümcek Ağı) - Spring Thread (Cog Askılama) - Sihouette Soft (Fransız Askılama) olarak gruplandırılabilir.

Y

28

KULANILDIĞI BÖLGELER Bu yöntemler yüz bölgesinde; yanaklar, elmacık kemikleri, çene altı, yüzün oval bölümleri, kaşlar ve boyun; vücut bölgesinde ise göğüsler, kollar, kalçalar ve bacaklara uygulanabilmektedir. Ameliyatsız yüz germe ARALIK 2019 - OCAK 2020

teknikleri cerrahi işlem olmadan yüzdeki sarkma ve kırışıklıkları gideren yöntemlerdir. Doğru hasta seçimlerinde, doğru teknikle yapılacak thread(ip) yöntemleri ile ameliyat olmadan, genel anestezi almadan, günlük sosyal ve iş yaşamından geri kalmadan ameliyata yakın sonuçlar alınabilmektedir. ÖRÜMCEK AĞI Çok ince iğneler içine yerleştirilmiş PDO (polydioxanone) isimli ameliyat ipine benzer yapıdaki iplikler kullanılarak yapılır. Bu iplikler iğneler yardımıyla cilt altına, kırışıklık ve sarkma olan bölgelere yerleştirilir. PDO iplikler uygulanan bölgede mikro kan dolaşımını artırır, kolajen üretimini tetikler. Bu iplikler zamanla eriyerek kaybolurken cilt altında oluşan kollajen doku yüzdeki sarkmayı toparlayarak lift etkisi yaratır. COG ASKI PDO iplerinin daha kalını ve üzerinde küçük kancalar veya konik çıkıntılar ihtiva eden halidir. Uygulama bölgesinden yukarıya doğru germe islemi yapılarak takılır. Üzerinde bulunan kanca ve çıkıntılar


TEL : 0258 211 44 42 GSM : 0551 707 18 14 yanakların gıdının elmacık kemiklerininin ve nasolabial bölgenin yukarıya doğru liftingini sağlar. FRANSIZ ASKI Fransa’da geliştirildiği için adını bu ülkeden alan, içi polyester, dışı silikon malzemeden yapılmış esnek iplerle cildin gerdirilmesi işlemidir. İpin tutunma bölgesi kulağın üzerinde şakak bölgesi olduğu için daha kuvvetli tutuculuğa sahiptir. Kullanılan iplere aşağıya doğru sarkmış olan dokuların cilt altından yukarıya doğru

asılması sağlanmaktadır. İşlem sonrası yüz ovali tamamlanır, özellikler öne çıkarılır, elmacık kemikleri belirginleştirilir ve kırışıklıklar azalır. Polyester silikon iplikler erimeyen iplikler olduğu için kalıcılığı daha uzun sürmekte 5-10 yıl arası etkinliği devam etmektedir. AMELİYATSIZ İP (THREAD) UYGULAMALARININ AVANTAJLARI Ameliyat değildir, Genel anestezi gerektirmez, Kadınlarda ve erkeklerde kullanılabilir, 30-80 yaşına kadar ihtiyacı olan tüm hastalarda kullanılabilir, Yara yapmaz ve iz bırakmaz, Mimiklerde değişiklik olmaz, Sosyal ve iş hayatından geri kalınmaz, Lokal anestezi ile uygulandığı için ağrısızdır, İhtiyaca göre istenilen sıklıkta uygulanabilir.

Mehmetcik Mahallesi Çamlık Caddesi İl Jandarma Komutanlığı Karşısı No:19/B Denizli

29


30

DENİB’DEN İHRACATIN YILDIZLARINA ÖDÜL Denizli İhracatçılar Birliği, 2018 yılında DENİB üzerinden imalatçı/ihracatçı bazında ihracat yapan ve sektörlerinde 1. olan DENİB üyesi 42 firmaya ödüllerinin takdim edilmesi amacıyla “2018 İhracatın Yıldızları Ödül Töreni” etkinliğini düzenledi.

2

Kasım 2019 Cumartesi günü Colossae Termal Otel’de DENİB’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen programa; Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, Ak Parti Grup Başkan Vekili Cahit Özkan, Denizli Milletvekilleri Şahin Tin ve Nilgün Ök, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle, Denizli Protokolü, Denizli Platformu’na bağlı oda ve derneklerin başkanları, sanayiciler, ihracatçılar ve çok sayıda davetli katılım sağladı.

İHRACATÇILARIMIZA MÜTEŞEKKİRİZ DENİB Başkanı Hüseyin Memişoğlu törende yaptığı açılış konuşmasında 2018 yılında Denizli ihracatının parlayan yıldızlarını ödüllendirdiklerini belirterek, Denizli’nin Türkiye ihracatında 9. sırada olmasını sağlayan ihracatçılara teşekkür etti ve şunları söyledi: “Bilindiği gibi ilimiz, ülkemizin en çok ihracat yapan 9. ili konumunda. Bugün 3.000’e yakın ihracatçımızla, 180’in üzerinde ülkeye yaklaşık 2.500 ürünün ih-

racatını gerçekleştiriyoruz ve yıllık 3,5 milyar USD’ye ulaşan ihracatımızla ülkemiz ekonomisine katkı sağlamayı sürdürüyoruz. Denizli’yi ülkemiz ihracatında en üst sıralara taşıyan, yıl boyunca farklı fuarlara katılan, müşteri ziyaretleri gerçekleştiren, ilimizin ihracat bayrağını Avrupa’dan Afrika’ya, Uzakdoğu’dan Orta Doğu’ya kadar dünyanın dört bir tarafında dalgalandıran ihracatçılarımız tebriğin ve teşekkürün en büyüğünü hak ediyor.” SEKTÖREL ÇEŞİTLİLİĞİMİZ EN GÜÇLÜ ÖZELLİĞİMİZ DENİB Başkanı Hüseyin Memişoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “2000’li yılların başında, ilimiz ihracatının lokomotifi olan tekstil ve konfeksiyon sektörü, toplam ihracatımızdan yüzde 80 oranında pay alıyordu. 2018 yılı itibariyle, tekstil ve konfeksiyon sektörünün toplam ihracatımızdan aldığı pay yüzde 42 seviyesinde gerçekleşti. Bu değişim, ihracat rakamlarımızın azalmasından kaynaklanmıyor. Tam aksine; yükselen ihracat rakamlarımızla birlikte sektörel çeşitliliğimizin de artmasından kaynaklanıyor.

ARALIK 2019 - OCAK 2020


Öte yandan; makine ve aksamları, cam, kimyevi maddeler, tarım gibi sektörlerimiz de gelişmeye ve ihracatlarını artırmaya devam ediyor. Açıkçası; sektörel zenginliğimiz, ihracatımızın sürdürülebilir bir şekilde artması noktasında en güçlü özelliklerimizin başında yer alıyor. Sektörel çeşitliliğimizin yanı sıra, vurgulamak istediğim bir diğer önemli husus da kilogram başına ihracat değerimiz. Ülkemizin kg başına ihracat değeri geçtiğimiz sene 1,30 USD seviyelerindeydi. DENİB ihracatında ise bu rakam 2,60 USD olarak gerçekleşti. Katma değerli ihraç ürünlerimizle ülkemiz ekonomisine katkımızı devam ettiriyoruz. Son dönemlerde, ihracatçılarımızın Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşma konularına yoğunlaştıklarını göz önünde bulundurduğumuzda, önümüzdeki yıllarda da katma değerli ihracatımızı artırarak sürdüreceğimizi söyleyebiliriz. İhracat rakamlarımızı daha üst seviyelere taşımanın yolu mevcut sektörleri güçlendirmekten ve yeni ihracatçılar kazanmaktan geçiyor. Biz de DENİB olarak bu yönde çalışmalarımızı devam ettiriyoruz ve yeni projelere imza atıyoruz. Yoğun programlarına rağmen davetimizi geri çevirmeyerek ödül törenine katılan Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan’a, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanımız Sayın İsmail Gülle’ye, Denizli Protokolümüze, saygıdeğer davetlilerimize, ödül töreninin düzenlenmesinde emeği geçen mesai arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum ve az sonra ödül alacak ihracatçı firmalarımızı bir kez daha tebrik ediyorum.”

2018 DENİB İHRACATIN YILDIZLARI ÖDÜL TÖRENİNDE ÖDÜL ALAN FİRMALAR: 2018 İMALATÇI BAZINDA: ER-BAKIR ELEKTROLİTİK BAKIR MAMÜLLERİ A.Ş. SEVAL KABLO AYD. CİHAZ. İTH. İHR. SAN. VE TİC. A.Ş. GAMATEKS TEKS. SAN. VE TİC. A.Ş. MENDERES TEKSTİL SAN. VE TİC. A.Ş. ÖZGÜVEN KABLO SAN. VE TİC.LTD. ŞTİ. DENİZ TEKSTİL SAN.VE TİC.A.Ş. OZANTEKS TEKSTİL SAN. VE TİC. A.Ş. DÖHLER GIDA SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ CMK KABLO ELEKTRİK SAN. İÇ VE DIŞ TİC. LTD.ŞTİ. HÜRSAN HAVLU ÜRETİM SAN. VE TİC. A.Ş. KIMIL TEKSTİL SAN. VE TİC. A.Ş. FİLİDEA TEKSTİL SAN. VE TİC. A.Ş. USPAR TEKSTİL SAN. VE TİC. A.Ş. VERİTAS TEKSTİL KONF. PAZ. SAN. TİC. A. Ş. KÜÇÜKER TEKS. SAN. VE TİC. A. Ş. ÇARKIT KABLO SAN VE TİC. A.Ş. DENİZLİ RATEKS TEKS. SAN. VE TİC. A.Ş. NESA TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ERİKOĞLU EMAYE BAKIR TEL SAN. A.Ş. EKE TEKSTİL KONFEKSİYON TURİZM SAN. VE TİC. A.Ş. DOK-SAN DENİZLİ DOKUMA SAN. VE TİC. A.Ş. KOCAER TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ SEDAT UĞURLU TEKS.SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ. DENKİM DENİZLİ KİMYA SANAYİ TİCARET A.Ş. MAKROTEKS TEKSTİL SAN.TİC.LTD. ŞTİ. UŞAK İMALATCI İLK 3 FİRMA AĞAOĞLU TEKSTİL SAN. VE TİC. A.Ş UŞAK CEVAHİR DERİ TEKS. KONF. İNŞ. SAN. VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ. CCC TEKSTİL SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ İHRACATÇI BAZINDA SEKTÖRÜNDE 1. FİRMALAR YM İTHALAT İHRACAT TİCARET LTD. ŞTİ. ÇALIŞKAN TARIM ÜR.İNŞ.TAAHHÜT TEKSTİL SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ. AKIN HADDECİLİK SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. EUROPTEC CAM SAN. TİC. A.Ş. BİRİZ KURUYEMİŞ TOPRAK MAH.VE NAK. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. SİNYOL BORU EKLEME PARÇALARI SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. FMU KURUYEMİŞ GIDA SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ. YAMAN MADEN SAN.VE TİC.A.Ş. ARDÖKÜM MERDANE SANAYİ A.Ş. ABALIOĞLU SU ÜRÜNL.GIDA TAR.İNŞ.İTH.İHR.SAN.TİC.LTD.ŞTİ. ATEŞ OTOMOTIV DIŞ TİC. LTD. ŞTİ. AYNES GIDA Sanayi Tic. A.Ş. SMYRNA SERACILIK TİC.A.Ş. DIŞ TİCARET FİRMASI: DTS DENİZLİ TEKSTİL DIS TİC.A.Ş. ARALIK 2019 - OCAK 2020

31


DENİB 7. EV VE PLAJ GİYİMİ TASARIM YARIŞMASI MUHTEŞEM DEFİLE İLE SONA ERDİ Yarışmanın Birincisi Fısıltı İsimli Koleksiyonu ile Ayşe Sara Arslan oldu.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

DENİB

32

(Denizli İhracatçılar Birliği) tarafından düzenlenen 7. Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışması altı ay süren uzun maratonun ardından Denizli Milletvekili Şahin Tin, Denizli Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Değirmenci, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, DENİB Başkanı Hüseyin Memişoğlu ve çok sayıda davetlinin katıldığı görkemli Final Gecesi ve Ödül Töreniyle tamamlandı. Kreatif direktörlüğünü Uğurkan Erez’in üstlendiği ve moda dünyasının önde gelen isimlerinin jüri koltuğunda yer aldığı yarışma göz alıcı koreografi şovuna ve yaratıcı tasarımlara sahne oldu. KÂRLI ÜRÜNLERLE TÜRKİYE’NİN İHRACATINI İLERİ TAŞIYACAĞIZ Final Gecesinde sahneye çıkan DENİB Başkanı Hüseyin Memişoğlu şunları söyledi: “Türkiye’ye ihracat anlamında çok daha fazlasını katabileceğimizi düşündüğümüz için 7. Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışmasını düzenliyoruz. Daha fazla kârlı ürünler üretip ülkemizi ileri hedeflere ulaştırmak istiyoruz. Bu sene yarışmamıza 210 tasarımcı başvurdu. Daha önceki yıllarda dereceye giren altı finalistten dördü yurt dışında eğitimini tamamlayıp Türkiye’ye döndü. Şu an ülkemizin ihracatı için çalışmayı sürdürüyorlar. Diğer ikisiyse eğitimine devam ediyor.

KASIM-ARALIK 2019

Bu yılki yarışmamızın birincisini de yurt dışına eğitime göndereceğiz. Ayrıca sponsorlarımızın desteğiyle 10 finalistimize dil eğitimi vereceğiz. Gençleri bu işe yönlendirip katma değerli ürünler üretip ihracatımızı arttırmak istiyoruz.” YARIŞMACILAR YARIŞACAK AMA SEKTÖR KAZANACAK Tasarımın önemine değinen TİM Başkanı İsmail Gülle ise, “İhracatçılar Meclisi ve Ticaret Bakanlığımızla tasarım kültürünün bütün sektörlere yayılması adına yürekten destek veriyoruz. Pek çok ülke tasarıma önemli yatırımlar yapıyor. Biz de İstanbul’u ve Türkiye’yi bir tasarım merkezi yapmaya çalışıyoruz. İngiltere, İtalya,

Japonya, ABD gibi ülkeler bunu başardı. Biz yaptığımız işe aklı, fikri ve hayali mutlaka katmak zorundayız. Bu kadar övündüğümüz gençliğimizin yaratıcılıklarıyla çok büyük işler yapmalıyız. Tasarıma, inovasyona ve AR-GE çalışmalarına maddi ve manevi destek olmaya çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu ülke zenginleşecekse, kalkınacaksa ve büyüyecekse birincisi ihracatla ikincisi ise tasarımla olacaktır” dedi. Denizli’nin giyim sektörüne yaptığı katkı hakkında ise İsmail Gülle şunları söyledi: “Denizli’nin bu tasarım kültürünü ne kadar önemsediğini çok iyi biliyorum. Çünkü ihracatı nereden nereye getirdiğini özellikle ABD’deki başarılarını biliyoruz.


Bugün burada yarışmacılar yarışacak ama sektör kazanacak. Sektör genç tasarımcılara sahip çıkacak, inanacak ve onlarla birlikte yürüyecekler. İnşallah bu yarışmalar devam eder ve sektörümüze, ürünlerimize ve Türkiye’ye değer katar.”

ÜNLÜ MANKENLER PODYUMDA Bu yıl ‘Doğaya Dokunuş’ temasıyla düzenlenen yarışmanın finalinde 10 finalistin hazırladığı kıyafetler moda dünyasının önde gelen mankenleri tarafından Uğurkan Erez’in koreografisinde podyumda sergilendi. PARA ÖDÜLÜNÜN YANI SIRA YURT DIŞI EĞİTİM BURSU İMKÂNI ‘Ev Giyimi’ ve ‘Plaj Giyimi’ olmak üzere iki kategoride değerlendirmeye tabi tutulan tasarımlar arasından derece giren isimler belli oldu. Genç tasarımcıları sektöre kazandırmak amacıyla düzenlenen 7. Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışmasında 37 bin 500 TL’si para ödülü olmak üzere 4 ödül verildi. Birincilik ödülü 15 bin TL, ikincilik ödülü 10 bin TL, üçüncülük ödülü 7 bin 500 TL, jüri özel ödülü ise 5 bin TL oldu. Ayrıca dereceye giren ilk üç tasarımcı, patent tescil imkânı, online İngilizce eğitimi, staj imkânı ve yurt dışı tasarım eğitimi bursu kazandı.

EV VE PLAJ GİYİMİ KATEGORİLERİNDE DERECEYE GİREN İSİMLER: • Fısıltı isimli koleksiyonuyla Ayşe Sara Arslan • Hiera isimli koleksiyonuyla Gizem Nur Bağ • Rainbow Eucalyptus isimli koleksiyonuyla Mihriban Bertan • Jüri Özel Ödülü’nün sahibi ise Yeniden isimli koleksiyonuyla Hilal Karakaş oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) koordinatörlüğü ve T.C. Ticaret Bakanlığıdestekleriyle Denizli İhracatçılar Birliği tarafından düzenlenen 7. Ev ve Plaj Giyimi Tasarım Yarışmasıyla Türkiye genelinde ev ve plaj giyimi sektörünün ihracatını arttırmak, ev ve plaj giyimi sektöründe yeni tasarımcılar yetiştirilmesini teşvik etmek, sektördeki motivasyon, iş birliği ve dayanışmaya katkıda bulunmak ve ihracatçı firmaların rekabet gücünün artırılması hedefleniyor.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

MODA DÜNYASININ ÖNEMLİ İSİMLERİ JÜRİ OLDU Denizli Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezinde Uğurkan Erez’in eşsiz koreografine sahne olan gecede finale kalan tasarımları moda dünyasının öne çıkan isimleri değerlendirdi. DENİB Tasarım Komitesi Başkanı Mukaddes Başkaya, Komite Üyesi Pelin Şensöz ile Denizli’nin Hamam markasıyla tanınan Eke Tekstil AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Eke, moda dünyasından Yıldırım Mayruk, Gülşah Saraçoğlu, Ertan Kayıtken, Ezra-Tuba Çetin ve sektörlerinde söz sahibi konuklar Sedef Orman, Özge Zeki, Sibel Arna, Merve Ünal Çotuk, Seda Lafçı jüri üyeleri arasında yer aldı.

33

Bu yıl ‘Doğaya Dokunuş’ temasıyla düzenlenen yarışmanın finalinde 10 finalistin hazırladığı kıyafetler moda dünyasının önde gelen mankenleri tarafından Uğurkan Erez’in koreografisinde podyumda sergilendi.

KASIM-ARALIK 2019


Misafir

S FATMA H. SUBAŞI

evgili okurlarım, yaşadığım olayları, mutlulukları, hüzünleri, güzellikleri, olumsuzlukları, bana anlatılanları... sizlerle paylaşmaya devam ediyorum. Bu sayımızda konumuz misafir.

odası boş,... durum bu şekilde olunca, sağolsun mimarlar ve müteahhitler Amerikan mutfaklı evler yapmaya başladı. Anne mutfakta yemek yaparken, oturma odasındaki babadan uzak kalmıyor, fakat çocuklar ayrı odalarda çok yalnız kaldı.

Dedem anlatırdı; köyümüzde, köy odalarında dışarıdan gelen misafirler konaklarmış. Başta muhtar olmak üzere, hali vakti yerinde olan aileler bu odaların bakımından, yemeklerinden sorumlu olurlarmış. Kahvehaneler kurulmadan önce köyün erkekleri bu odalarda toplanır, istişare eder, köy hakkında veya ailelerin varsa sorunları hakkında bir karara varırlarmış.

Misafir yok, çocuk sayısı az veya yok, boşanmalar rekor kırıyor... Nasıl oldu da 40 yılda bu kadar ayrıldık, yalnız kaldık, Avrupalı ve Amerikalı olduk??? Sadece bir kanal varken, az yiyecek ve az giyecek ile çok mutluyken, yüzlerce televizyon kanalları ve yüzlerce cep telefonları arasında bizler yapayalnız kaldık!!! Dağılan yuvalarda, bir oradan bir oraya savrulan çocuklar, cep telefonuna bağımlı, tüm imkânları olan fakat mutsuz olan gençler, ne zaman ve nereden geldi?

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Benim çocukluğumda haftada bir kez odanın önünde pazar kurulurdu, çok küçük bir pazardı; kumaş ve mutfak gereçleri satılırdı. Annem, kendisine ve aile fertlerine kıyafet için kumaş alırdı. Komşularımız, kış günlerinde her akşam misafirimiz olurdu. Çocukluğum da misafirleri çok severdim. Çünkü misafir geldiğinde en güzel oda olan misafir odasında oturulur, kuruyemiş, lokum, bisküvi ve meyvalar ortaya çıkardı. Ninelerimin ve annemin gizli yerleri olurdu, misafir için o gizli yerlerde yiyecekler saklanırdı. Misafir olarak ziyarete gitmekte çok güzeldi, en çok sevdiğim misafirlik anneannemin eviydi; taze kesilmiş tavuktan yapılan arabaşı çorbasının tadı hala damağımdadır. Yer sofrasının etrafında büyükler, çocuklar oturur keyifle yemek yerdik. Odun ateşinin sesi sobadan gelirken, üzerinde çay demlenirken, çörekotu kahvesinin kokusu odayı sarardı. Biz çocuklar kuruyemişin tadına doyamazken, büyüklerde çayın, sohbetin tadına doyamazlardı. Bir odada büyükler, çocuklar sobanın başında birlikte, ipler ve kâğıtlar oyuncağımızdı.

34

Yıl 1979, babam siyah beyaz televizyon aldı, Köyümüzdeki yeni evimizin salonuna kurdurdu, komşularımız hayırlı olsuna geldiler. Sadece TRT1 vardı ve gece yarısında kapanırdı. Cumartesi akşamları olan Türk filmini izlemek için komşularımız misafirliğe gelirdi. Büyükler ve çocuklar bir arada, yer minderlerinde oturur, odun ateşinde demlenen çayın, patlamış mısırın kokusu birbirine karışır, huzur ve mutluluk gözümüzden akardı. Film başladığında çıt çıkmaz, öncesinde ve sonrasında sohbetler, oyunlar vazgeçilmezimizdi. 1980 de Denizli’ye taşındık. En güzel oda misafir odası olarak ayrıldı. Şehir dışından, köyümüzden gelen yatılı misafirler o odada kalır, annem en güzel yatakları, yorganları misafirlerimiz için hazırlardı. Misafir, geleneklerimizde ve dinimizde önemlidir. “Misafir, on nasiple gelir, birini yer, dokuzunu bırakır.” sözünü biliriz. Bu sözün doğruluğunu her zaman yaşadım, misafir için yapılan yemekler bitmez, ertesi güne kalırdı. Misafir “Allah halil İbrahim bereketi versin” derdi ve gerçekten bereket artardı. Günümüzde neden bereket kalmadı? Kredi kartlarına borcumuz var, ay sonunu getiremiyoruz. Misafir gelmez oldu, misafirden kaçar ve korkar olduk, çat kapı ziyaret kalmadı. Misafir odası boş, oturma ARALIK 2019 - OCAK 2020

2003 yılında iş için San Diego’ya gittiğimde ilgimi çekenlerin başında evsiz insanlar (homeless people) gelmişti. Bu insanları sokaklarda yatarken gördüğümde şok olmuştum. Benim küçük, imkânları az, köyüm de bile sokakta yatan insanlar yokken, dünyanın gözde şehirlerinden biri olan bu şehirde, neden insanlar sokakta yatar? diye düşündüm, araştırdım; bu insanlar ya eşini, ya işini veya kendini kaybetmiş ve çoğunluğu doktor, avukat, mühendis,... Evlerimize misafir gelmezse, geleneklerimizden ve dinimizden uzaklaşırsak, Avrupa’nın ve Amerika’nın bizim için uygun olmayan reklamlarını kopya yapmaya (“Black Friday” gibi...) devam edersek, sonumuz sokak olacak diye korkarım, umarım korktuğum başımıza gelmez. Amerika’da misafir olarak gittiğim evlerde “kendin alabilirsin’ anlamında “help yourself” dediler. İlk önce anlamadım daha sonra diğer insanları takip ettim. Bizim geleneklerde servise ve ısrara alışkın olduğumdan aç kaldım. Evime misafir geldiğinde servis yaptım ve ısrarda bulundum. Türk yemeklerini tanıtmaya çalıştım, dünyanın en geniş mutfağının Türk Mutfağı olduğunun farkına vardım. 2006’da Türkler’in de katıldığı Orlando Mermer Fuarı’nda Türkçe anons yapılmasını sağladım. Misafire servis yok, yemek ısmarlamak yok, sevgi yok, samimiyet yok... Kiralık evlerin %90 ninda çamaşır makinasi yok. Neden mi? İnsanlar o kadar yalnız ki biraz olsun birlikte olmaları için apartmanların alt katına veya her katına çamaşır yıkama odaları yapmışlar, insanlar çamaşır yıkarken birlik olsun, sohbet etsin diye... Sevgili okurlarım, affınıza sığınarak sizden rica ediyorum! Başka ülkelere, başka milletlere özenmeyelim; ülkemiz çok güzel, bizler çok güzeliz; misafirperveriz, çalışkanız, merhametliyiz,... lütfen dizilerden, telefonlardan ve uygun olmayan internet sitelerinden çocuklarımızı uzak tutalım. “O, çocuğuna akıllı telefon almış, benim çocuğuma alacağım telefon daha akıllı olacak” şeklinde yarışmak yerine, nasıl daha çok sevgi, saygı, merhamet, öğretebilirim diye yarışalım... Çocuklarımıza daha çok zaman ayıralım. Hafta da en az bir gün komşuları, akrabaları ve arkadaşları ziyaret edelim ki çocuklarımız da bizlerden öğrensin. Teşekkür ederim. Selamlarımla.


www.zeytinlikonakbutik.com.tr

Terası, geniş odaları ile doğanın ve denizin tadını çıkarmak isteyenlere...

(0232) 737 76 76 - 0 530 737 70 76

Mordoğan Mah. İzmir Cad. No: 349 Karaburun/İzmir


KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

36

DTO BAŞKANI İLE YÖNETİMİNDEN Denizli Ticaret Odas (DTO) tarafndan ylda iki kez düzenlenen Komiteler Müşterek Toplants’nn bu yl ki sonuncusuna, Adalet ve Kalknma Partisi (AK Parti) Grup Başkanvekili ve Denizli Milletvekili Av. Cahit Özkan konuk oldu. Özkan, ticari hayat ve ekonominin konuşulduğu toplantda, Denizli Ticaret Odas’nn çalşmalarn yakinen takip ettiğini belirterek, “Ticaret Odamz kamu kurumu niteliğinin ötesinde adeta girişimcilik merkezi haline getiren, katma değerler üreten ve AR-GE çalşmalaryla ön plana çkaran başta Denizli Ticaret Odas Yönetim Kurulu Başkanmz Uğur Erdoğan olmak üzere, yönetim kurulu üyelerini, meclisini ve meslek komitelerini, tebrik ediyorum. Birliğiniz, daim olsun.” dedi. DTO 2019 Yl 2’nci Komiteler Müşterek Toplants, odann hizmet binasnda gerçekleştirildi. AK Parti Grup Başkanvekili ve Denizli Milletvekili Av. Cahit Özkan’n misar olduğu toplantda konuşan DTO Yönetim Kurulu Başkan Uğur Erdoğan, Denizli ekonomisi, ticari hayat ve Denizli Ticaret Odas’nn faaliyetleriyle ilgili bilgiler verdi. BAŞKAN ERDOĞAN: “İHRACATIMIZ, YILLIK 3,5 MİLYAR DOLAR’A YAKLAŞTI” Denizli’nin, ihracata dayal bir şehir olduğunu hatrlatan DTO Başkan Erdoğan,

“İhracatmz, yllk 3,5 milyar dolara yaklaşt. 1 milyonu aşan nüfusuyla, limanlara yaknlğyla, bölgesel lojistik merkezi olmasyla dikkat çeken ilimiz, Türkiye’de ihracatta ilk 10 şehir arasnda. 175 ülkeye, 2300 çeşit ürün ihraç etmekteyiz. 62 ülkeye 125 çeşit tarm ürünü ve tarmsal ürün işleme makinalar gönderiyoruz. 55 farkl ülkeye kuruyemiş işleme makinalar, 21 ülkeye mermer ve doğal taş işleme makinalar satyoruz. Turizmde, iller arasnda 5’inci sradayz.” dedi. 93 yllk oda tarihinde, 2 yl öncesinde 56 olan yabanc ortakl rma saysnn 175’e ulaştğn da dile getiren Başkan Erdoğan, “Denizli’miz, Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Japonya, İngiltere ve Güney Afrika gibi farkl coğrafyalardaki büyük ülkelerden yabanc yatrmclarn gözdesi haline geldi.” diye konuştu. BAŞKAN ERDOĞAN: “ÜYELERİMİZE, KİŞİSEL VE MESLEKİ GELİŞİM EĞİTİM İMKÂNI SAĞLIYORUZ” Üyelerine, geçen yl hazrladğmz bir takvim dahilinde özellikle bu yl, yoğun bir şekilde bilgi ve danşmanlk hizmeti verdiklerini de vurgulayan Başkan Erdoğan,


ÖVGÜYLE BAHSETTİ “Hem üyelerimize hem de vatandaşlarmza, kişisel ve mesleki gelişim eğitimleri imkân sağlyoruz. Yl boyunca, KOSGEB destekli girişimcilik eğitimi veriyoruz. Son 1 ylda, 2.300 kişiyi mezun ettik. Türkiye’nin, nüfusa oranla en çok girişimcilik eğitimi düzenleyen illerinden biriyiz. Kursumuzu bitirenlerden %12’si iş yerini kurdu; istihdam sağlad. Ayrca, moda ve tasarm eğitimi düzenledik. Tekstilin anavatan olan şehrimizi, moda ve tasarmn merkezi haline getirmek istiyoruz. Is, ses, şk ve nem yaltm eğitimi verdik. Ve bu, 198.000 Euro hibe bütçeli, tamamladğmz bir Avrupa Birliği projemizdi. Halk Eğitim Müdürlüğüyle birlikte, uzman kaynakçlk kursu açtk.” şeklinde konuştu. BAŞKAN ERDOĞAN: “TEKNİK TEKSTİLE DÖNÜŞÜM PROJEMİZİ HAYATA GEÇİRİYORUZ” En önemli hizmetlerinden birinin, üyelrini KOSGEB desteğiyle, yurt içi ve yurt dş fuarlara göndermek olduğunu aktaran DTO Başkan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamlad: “Türkiye’de, en çok KOSGEB desteği alan odalardan biriyiz. Sadece son 1 yl içinde, 323 üyemizi yurtdş fuar ve iş gezisi etkinliğine, 1160 üyemizi de yurt içinde düzenlenen fuar ve iş gezilerine götürdük. Üyelerimizin, yurt genelinde farkl sektörlerde ve adreslerde özel indirimden faydalanmalar için Denizli İndirim Program’n başlattk. Ülkenin dört bir yannda, 11 farkl sektörden 140 adreste üyelerimize özel indirim sağladk. En önemlisi ise, Avrupa Birliği’nden 5 milyon Euro bütçeli, tamam hibe destekli Denizli’de teknik tekstile dönüşüm projemizi hayata geçiriyoruz. Denizli Organize Sanayi Bölgemizde 1000 metrekare kapal yerimizi ayarladk. İsteyen, yenilikçi ürünler için burada çalşp, prototip yani numune üretim yapabilecek. Bunun için gerekli modern bir makina park oluşturacağz. Hibe miktar ve içerik bakmndan Denizli tarihinde bir ilk olan projemizi, başlama aşamasna kadar getirdik. Projemiz, başvuran 500 proje arasndan desteklemeye layk görülen ülkemizdeki sadece 2 oda ve borsann projesinden 1’i oldu.”

ÖZKAN: “DTO, FARKINDALIK OLUŞTURDU” Denizli Ticaret Odas’nn toplantsna konuk olmaktan memnuniyet duyduğunu ifade ederek sözlerine başlayan AK Parti Grup Başkanvekili ve Denizli Milletvekili Av. Cahit Özkan ise, “Görüyorum ki; Denizli Ticaret Odas Başkan Uğur Erdoğan ve ekibi, günü kurtarmak için değil gündelik çalşmalarnda farkndalk oluşturmak için çalşmaktadr. Sizin bu çalşmalarnz artk sosyal ve ulusal medyada, bizim önümüze kadar geliyor. Konuşan değil koşturan, terleyen ve ilimizin ticareti ile ekonomik kabiliyetini artran çalşmalarnz görüyoruz ve takdir ediyoruz. Bu güzel çalşmalar dolaysyla, başta yönetim kurulu başkanmz sayn Erdoğan’, O’nun nezdinde meclis başkanmz, yönetim kurulu üyelerimizi, meclis üyelerimizi ve Denizli Ticaret Odas’nn yönetim organlarnda yer alan tüm sektör temsilcilerimiz ile çalşanlarn, tebrik ediyorum.” dedi. ÖZKAN: “MEHMETÇİK’İMİZ CEPHEDE NE YAPIYORSA, SİZ DE TİCARETTE YAPIYORSUNUZ” Konuşmasnda Denizli’nin tarih boyunca üreti-

ÖZKAN: “BAŞKAN ERDOĞAN VE EKİBİ, DTO’YU KAMU NİTELİĞİNDEN ÖTEYE TAŞIDI” Katma değerli ürün üretiminin önemine de değinen Özkan, “Bugün düşük değerli ürünler üretiyorsak, gelecekte dünyada ilk 5 ekonomi arasna giremeyiz. Katma değerli üretim için ise, inovasyon ve AR-GE, ihracatmzn ve kalknmamzn olmazsa olmazdr. Bu bağlamda Denizli Ticaret Odas’n kamu kurumu niteliğinin ötesinde adeta girişimcilik merkezi haline getiren, katma değerler üreten ve AR-GE çalşmalaryla ön plana çkaran başta Yönetim Kurulu Başkan Uğur Erdoğan olmak üzere siz yönetim kurulu üyelerini, meclis üyelerini ve komite üyelerini, tebrik ediyorum. Türkiye’nin dünya ile rekabetinde çok daha ileri noktalara gelebilmesi için yaplan bu çalşmalarn arkasnda olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.” dedi. Özkan, kendisine AK Parti İl Başkan ve Denizli Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkan Vekili İş Adam Necip Filiz’in de eşlik ettiği toplantda, katlanlarn istek ve beklentileri ile sorunlarn da dinledi; notlar ald. Ayrca, sorulan yantlad.

KASIM-ARALIK 2019

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Denizli Ticaret Odas Komiteler Müşterek Toplantsna Katld

min ve ticaretin merkezinde yer aldğn da vurgulayan Özkan, “Bugün teşvikle ilgili öncelikli şehirler var ancak, biz teşvikten ne kadar uzak kalsak da her zaman insan kaynaklarmzn kabiliyetiyle, şehrimizin üretim potansiyeli ve limanlara yaknlğmzla, uluslararas pazarlardaki yerimizi daha da sağlamlaştryoruz. Tarih boyunca da İpek Yolu güzergahnda olan şehrimizin farkllğn, binlerce yldr yaşyoruz. Doğal bir ticaret merkeziyiz.” diye konuştu. Salonu dolduran DTO üyelerine “Biz sizlere güveniyoruz.” diye de seslenen Milletvekili Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ticaret yaparak, sadece şahsi mal varlğnz veya ekonomik gelirinizi arttrmyorsunuz. Ayn zamanda şehrimizin refahna, ülkemizin istikrarna ve beka mücadelesine katk sağlyorsunuz. Eskiden olduğu gibi savaşlar artk sadece cephede olmuyor. Ticaret, en büyük savaşlarn cereyan ettiği bir alan. Mehmetçik’imiz cephede ne yapyorsa, siz de ticaret alannda yapyorsunuz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İzmir İktisat Kongresi’nde ‘Ülkemizin istiklalini başardk. Ülkemizi düşman işgalinden kurtardk ancak, şimdi ayn başary ekonomide, üretimde, teknolojide, sanayide ve istihdamda gerçekleştirmemiz lazm’ demiş. İşte o mücadeleyi 100 yl sonra bugün sürdüren, sizlersiniz. Sizler varsanz, ülkemizin istiklali ve istikbali güvence altnda demektir!”

37


KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

a DTO, İlklere İmza Atmaya Devam Ediyor

38

UYGULAMALI İNGİLİZCE DIŞ TİCARET EĞİTİMİ’NİN SERTİFİKALARI DAĞITILDI Şehrimizde ilk kez düzenlenen Uygulamal İngilizce Dş Ticaret Eğitimi’nden mezun olanlara, sertifikalarn Denizli Ticaret Odas (DTO) Başkan Uğur Erdoğan verdi. Başkan Erdoğan, bu tür bir eğitimin bölgede ilk kez düzenlendiği belirterek, yl boyunca kesintisiz sürdürdükleri eğitim faaliyetleriyle, Denizli Ticaret Odas olarak üyeleri ile vatandaşlarn, kişisel ve mesleki gelişimlerine katk sağlamaya devam edeceklerini söyledi. DTO, Güney Ege Kalknma Ajans (GEKA)’nn Teknik Destek Program kapsamnda, Uygulamal İngilizce Dş Ticaret Eğitimi gerçekleştirdi. 60 saatte tamamlanan ve 23 kişinin tamamladğ eğitimde, dş ticaret temelleri, iş akş, ödeme ve teslim yöntemleri, pazar araştrmas, yazşmalar ve kanunlar gibi konular İngilizce ve dijital ortamda uygulamal işlendi.

Bu eğitim, bölgemizde Güney Ege Kalknma Ajans’nn Teknik Destek Program’yla ilk kez düzenlendi. Değerli hocamz BHL Danşmanlk Kurucusu Sayn Hakan Akn’a emeklerinden, GEKA'ya ve Genel Sekreteri Sayn Özgür Akdoğan’a da desteklerinden dolay teşekkür ediyorum. Sertikalarnz hayrl ve uğurlu, yolunuz açk olsun.” dedi.

BAŞKAN ERDOĞAN: “BÖLGEMİZDE, İLK KEZ İNGİLİZCE DIŞ TİCARET EĞİTİMİ VERİLDİ”

DTO BAŞKANI ERDOĞAN: “EĞİTİMLERİMİZ KESİNTİSİZ DEVAM EDECEK”

Sertika dağtm töreninde kursiyerlere seslenen Denizli Ticaret Odas Yönetim Kurulu Başkan Uğur Erdoğan, eğitim için ilk etapta 58 kişinin başvurduğunu belirterek, “Eğitimi verecek eğitmenimizle birlikte, bunlarn arasndan İngilizce seviyesi yeterli durumdaki 23’ünü seçtik. Bu seçimde, kursumuza, özellikle dş ticaret potansiyeli bulunan ve değişik sektörlerden gelen katlmclar sağlamaya da özen gösterdik.

Denizli Ticaret Odas olarak üyeleri ile vatandaşlarn, kişisel ve mesleki gelişimleri için imkân ve katk sağlamaya devam edeceklerini de kaydeden Başkan Erdoğan, “Geçen yl belirlediğimiz bir takvim dahilinde, 2019’da Finansman ve Muhasebe, Dş Ticaret, e-ticaret, e-ihracat, Endüstri 4.0 vb 24 farkl eğitim planladk. Bugün itibaryla, 19’unu tamamladk. Bu arada, bölgemizin kalknmasna katk sağlayacak illere de imza atmaya ça-

KASIM-ARALIK 2019

lşyoruz. Avrupa Birliği’nden destekli, 5 Milyon Euro hibe bütçesi olan Denizli’de Teknik Tekstile Dönüşüm Projemizi yaknda hayata geçiriyoruz. Denizli Organize Sanayi Bölgesi’nde, 1000 metrekarelik kapal yer ayarladk. İsteyenler, yenilikçi ürünleri için burada çalşp, prototip yani örnek, numune üretim yapabilecek. Bunun için gerekli modern bir makina park oluşturacağz. Denizli tarihindeki en yüksek bütçeli proje olan bu projemizi, başlama aşamasna kadar getirdik.” müjdesini verdi.



YENİ YIL

YENİ UMUTLAR

Kemal TUNCER PSİKOLOJİK DANIŞMAN

vet bir yılın daha sonuna ve yeni bir yılında başlangıç dönemine geldik. Her yıl bu dönemlerde ben de çoğumuz gibi geçecek yılın muhasebesini ve yeni gelen yılla ilgili umutlarımı, hayallerimi, beklentilerimi gözden geçiririm. Esasında değişenin sadece takvim yaprakları ya da rakamlar olmadığını düşünüyorum. Ama sadece yeni yılında, bizlere bir anda mutluluk, iyilik, şans getirmeyeceğinin de farkındayım. Hani her yeni yılın ilk sabahında yapılan o espri gibi ; nerede para, aşk, mutluluk???

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

E

40

Yeni yılın yani 2020’nin bir önceki yıldan farklı olabilmesi için öncelikle bizim bazı şeyleri farklı yapmamız gerekiyor. Dünyanı değiştirmenin tek yolunun kendini değiştirmek gerçeğinden yola çıkarak biz neleri değiştirmeliyiz, neleri farklı yapmalıyız ya da neleri hayatımıza eklemeliyiz onlara bakalım istedim bu yazımda. Yeni yılın sembolik olarak da yeni başlangıçlar yeni kararlar için en uygun zaman olduğunu düşünüyorum. Umut etmek, umut tazelemek için en ideal zamanlar bence. Yaşam olduğu, yani nefes aldığımız müddetçe umut etmek için sebebimiz olduğuna inananlardanım. 2019’da kayıplar, hayal kırıklıkları, acılar, terk edilişler yaşamış olsak da hem de. . Tam da burada üstad Nietzsche’nin o muhteşem dizeleri geliyor aklıma; ‘’Öyle bir hayat yaşıyorum ki, Cenneti de gördüm cehennemi de. Öyle bir aşk yaşadım ki, Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, Kendime bir sahne buldum oynadım. Öyle bir rol vermişler ki, Okudum, okudum anlamadım. Kendi kendime konuştum bazen evimde, Hem kızdım hem güldüm halime, Sonra dedim ki ‘söz ver kendine’ Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan, önce sevilmeyi bileceksin, Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin. Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin. Öyle bir hayat yaşadım ki, ARALIK 2019 - OCAK 2020

Son yolculukları erken tanıdım Öyle çok değerliymiş ki zaman, Hep acele etmem bundan, anladım. . ’’ Evet, hayatı seyretmeden, yalnızca yeni gelen yıllardan her güzelliğin geleceği beklentisine girmeden, kişi öncelikle bu mutluluğu hak etmek için neler yapmalı, neleri değiştirmelidir? Şunu unutmayalım dostlar. Mutluluk, bize kendiliğinden sunulan, karşılıksız verilen ya da bağışlanan bir durum değildir. Bunu elde edebilmek ve de koruyabilmek için çaba içinde olmak gerekir. Yaşamına kalıcı bir

‘’iyilik hali’’kazandırmak isteyenlere maddeler halinde tavsiyelerimi sıralayayım; n Öncelikle hayatın sadece seçimlerden oluştuğunu fark etmek gerekir. Hayatın seçimlerden oluştuğunu kavramak; varlığı belki yıllar sonra fark edilebilecek bir kumbarada daha az KEŞKE biriktirmek demektir. Seçim yapmak sorumluluk almak demektir. Sorumluluğu sahiplenmek ;yenilen yemeğin hesabını da ödemeye benzer. Çünkü olaylar kişinin başına gelmez, kötü şeyler hep kişiyi bulmaz, kötü şeylere yol açan seçimleri kişi kendisi yapar. Daha başka bir ifadeyle kişinin başına gelebilecek kötü olaylarla ilgili yapabileceği yani neyin ne zaman başına geleceğini bilmesi mümkün değildir. Fakat başına gelen bu durumlara karşı nasıl bir duruş, tavır ya da tepki vereceği kişinin elindedir, kişinin seçimlerine bağlıdır. Hiç seçim yapmamak, beklemek, olayları akışına bırakmak bile seçimdir, seçim yapmamayı seçmektir. Sonuç olarak, sorumluluğu kabul etmeden, kişi kendini geliştirip ileri gidemez, kendi varoluşunu


n Kendinizi koşulsuz, amasız, olduğu gibi kabul edin. Evet bu yaşınıza kadar hatalar, yanlışlar, beceriksizlikler yapmış olabilirsiniz. Bunların hayat yolunda olabileceğini kabullenin. Kendinizi sürekli suçlayarak, aşağılayarak ya da sürekli mağdur gibi göstererek mutlu olamazsınız. Yeni yıla bu şekilde girerseniz sonu da aynı geçmiş yıllar gibi olur. Hatalarınızdan ders alın ama geçmişe de takılmayın. Sürekli ‘keşke’ deyip durmayın. Yoksa üretkenliğinizi düşürür ve mutlu olamazsınız. n Her şeye rağmen daha fazla gülün, gülümseyin. 2020’yi kendi adınıza gülümseme rekoru kıracağınız yıl ilan edin ve kırın o rekoru. Gülümsemek sihirlidir. Hem kendi içinize hem de çevrenize ışık saçar, daha fazla doyum elde etmiş olursunuz. Hem de bedava yahu. . n Sahip olduklarınızı daha çok sevin, onlara daha çok sahip çıkın. Sahip olduklarınızla mutlu olun. Sürekli başkalarının neye sahip olduğuna bakarak hayatınızı karartmayın. . n Olaylar geçicidir, bunu unutmayın. Özellikle de kötü olayların ardından bunu daha çok hatırlayın. Şöyle bir geri dönüp bakın yıllar öncesine. Geçmez dediğiniz neler gelmiş geçmiş. . Zamanın en iyi ilaç olduğunu hatırlayın ve bunun için kendinize zaman tanıyın. . n İyimser olun, iyi düşünün. İyi düşünen iyi hisseder. İyimser olmak demek gerçeklerden uzak olmak demek değildir. Kötümser düşünmek, kötü sonuçlar almayı önceden kabullenmek demektir. 2020’yi iyimserlik yılı ilan edin. . n Yeni görüş ve düşüncelere daha açık olun. Evet prensipli olmak, bir duruş sahibi olmak

önemlidir. Ama prensipli olacam diye uzlaşmaz, aksi, inatçı biri olup çıkmayın. Bazı durumlarda esnemeyi bilin. Esneme becerisi mutlu olmayı kolaylaştırır ve çatışmaları azaltır. Yeni yılda esneyin biraz daha, korkmayın. . n Yeni yılda daha az tv seyredin, daha az telefona bakın ve daha çok okuyun. Okumak, görüş açınızı genişletecek, olaylara değişik açılardan bakmayı öğretecektir. Seçeneklerinizin çokluğunu görerek kendinize yeni çözüm yolları oluşturabileceksiniz. Mutsuzluğun kaderiniz olmadığını daha iyi anlayacaksınız. . n İşinize sahip çıkın, işinizi daha çok sevin. Evet belki de hayalinizdeki işte değilsiniz. Ama yaptığınız işi kendinize yarar ve olumlu bir biçimde kullanır ya da görürseniz daha mutlu olursunuz. Bir amacının olduğu duygusu insanı mutlu eder. Mutlaka sizin yerinizde olmayı isteyen birilerinin olduğunu hatırlayın. . n Aile’ye önem verin. Ailenizle daha çok vakit geçirin. Bunun için fırsatlar yaratın. Ailesinde yani kalesinde mutlu ve huzurlu olan bir kişi dışarıda daha güçlü, daha mutlu ve daha güvenlidir. . n Gücünüz yettiğince yardıma gereksinimi olan kişilere, canlılara yardım etmeye çalışın. Kendini iyi hissetmenin güzel yollarından biri de başkalarını iyi hissettirmektir. . n Yeni yılda daha çok egzersiz yapın. Eğer yoksa, mutlaka hayatınıza sporu katın. Günde 20 dakika dahi olsa hayatınızın bir parçası haline getirin. Egzersiz yapmak mutlu hissettirir. Stresli durumlara karşı daha dayanıklı hale gelirsiniz. . 2020’de 10 bin değilse dahi en az 5 bin adım hedefiyle ilerleyin. .

ğinize daha çok zaman ayırın. Geçmişteki olumsuzlukları bir kenara bırakın. İlginizi, sevginizi, şefkatinizi artırın. İyi ilişki içinde olmak mutlu olmanın en önemli koşullarındandır. Böyle gelmiş böyle gider demeyin. Tekrardan deneyin, gerekirse bir uzmandan destek alın. Herkesin mutlu olmaya hakkı ve ihtiyacı olduğunu unutmayın. . Sevip, sevilelim. . Bu dünya kimseye kalmıyor çünkü. Sevdiğinizle suçlamadan konuşun ve onu dinlerken anlamaya çalışın. Haklı olmanın değil mutlu olmanın peşinde koşun. . Savaşmayın, sevişin. . . n Affedin. . Evet yeni yılda daha çok affedin. . Affetmenin özgürlük olduğunu fark edin. Kişi zamanı boşa harcamamak ve geçmişi bırakmak için affetmelidir. Affetmek demek bize yapılanları hak ettiğimiz anlamına gelmez. Biz kendi özgürlüğümüz, ruhumuzun iyi olması için affetmeliyiz. Ve en başta kendimizi affetmeyi unutmamalıyız. . Evet dostlarım sizlerinde mutlaka bunlara ekleyecekleriniz vardır. Şunu unutmayalım. Kara bulutlar sarsa da bazen etrafımızı, yüreğimizde tekrardan sımsıcak bir güneşin açmasına hiçbir şey engel olamaz. Her karanlık gecenin sonunda mutlaka güneş açar çünkü. Yeter ki umudumuz daim olsun. Şu fani dünyadan geldik geçeceğiz bir gün. Bari bu yolculuk daha huzurlu, daha mutlu, daha doyumlu olsun.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

yaşayamaz. Kişinin kabul ettiği sorumluluk derecesinde hayatının üzerinde kontrolü vardır.

Halil Cibran’ın dediği gibi;’’Ben bir yolcu ve aynı zamanda bir denizciyim.

41

Her sabah yeni bir tepe keşfederim ruhumda. ’’Yeni keşiflere yelken açın 2020’de. . Her şey gönlünüzce olsun, mutlu seneler, sevgiyle kalın..

n Karar verin ve mutlaka kurtulun sigaradan. Hayatınızı, sevdiklerinizi zehirlemekten vazgeçin. Keyif almak için çok daha sağlıklı ve doyum verici şeyler olduğunu unutmayın. . 2020’de sağlıkla nefes almanın keyfine siz de varın. . n Bir hobiniz, eğlenceniz mutlaka olsun. Ayda 1 kez dahi olsa bu hobiye zaman ayırın. Anlamlı bulunan ve zevk alınan etkinlikler içinde olmak kişinin doyumunu artırır. n İlişkinize, evliliğinize önem verin. Sevdi-

T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9


Veni Vidi Vici

Ege’ nin en güzel sahil kasabalarından biri;

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

SIĞACIK

42

Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Yahya Kemal Beyatlı

Yazın o kadar çok gitmek istememe rağmen bir türlü gidemediğim ama çok merak ettiğim kasabalardan biriydi Sığacık. Aslında memleketimizin her yeri ayrı bir cennet. Özellikle Ege Bölgesi tabiat ana tarafından sanki biraz daha kayırılmış gibi. Denizli’ de yaşıyor olmak bir avantaj tabiî ki çünkü tatil yapılacak bir çok bölgeye yakınlığı bana bu güzel kasabaları gezme imkanı tanıyor. KASIM-ARALIK 2019


Seferihisar’ın sokakları deniz kokan mahallesi Sığacık, tarihi kalesi, burada yaşayan insanların el emeği ürünlerin sattığı yerel üretici pazarı, kale içindeki şirin ev pansiyonları, leziz deniz ürünlerini tadabileceğiniz mütevazi salaş restauranları,

Kaleiçi’nde kendi üretimi olan yiyecekleri satan kadınlardan da alışveriş yapabilirsiniz. Özellikle babaanne kurabiyesini mutlaka deneyin. Ev baklavası, zeytinyağlı yaprak sarma, mercimek köftesi ve daha fazlasını sokakta yürürken görebilirsiniz.

İ

Büyük AVM’ ler yerine; bakkal, manav, terzi, berber, ayakkabı tamircisi gibi küçük esnafların ve zanaatkarların olduğu bir yer Sığacık.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Sürekli tüketen ve kendine yetemeyen kentlerde yaşamak yerine, doğayla iç içe yaşayabileceğiniz, tokgözlü insanların olduğu kendine yetebilen insanlar yaşıyor bu kasabada.

masmavi denizi ve plajları ile Ege Bölgesi’nin en güzel kaçış rotalarından. Şansıma Pazar günü bu pazarı gezme fırsatı bulabildim. Sığacık, pazar günleri kurulan bu üretici pazarıyla İzmir’in en gözde pazarlarından birine sahip. Pazarda yalnızca çevre köylerde üretim yapan üreticinin getirdiği ürünlerin satışına izin veriliyor. Seferihisar köylerinde üretilen sebze, meyve ve Ege otları, Kaleiçi’nde yaşayan kadınlar kendi evlerinde hazırladıkları yiyecek ve içeceklerin satışının yapıyorlar. Pazarda yok yok. Toprak güveçlerde yapılan kuru patlıcan ve biber dolması, yaprak ve kabak çiceği dolması, Boşnak börekleri, ev baklavaları, anne kurabiyeleri ve tadına doyamayacağınız birçok ürün. Kadınlar yaptıkları el işlerini burada satıp aile bütçesine katkıda bulunuyorlar.

zmir'in güneybatı bölümünde yer alan Seferihisar'ın oldukça güzel bir mahallesi. Aynı zamanda Teos antik kentine de ev sahipliği yapan Sığacık'ın denizi ve doğa güzelliği görülmeye değer. Tarihi dokusu bozulmayan yerler hep dikkatimi çekmiştir. Sığacık’ta öyle bir yer. Eski evler dokusu bozulmadan pansiyona çevrilmiş.

43

KASIM-ARALIK 2019


KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Ege‘nin güzel sahil kasabası Sığacık, deniz kokan sokakları ve sakinliğiyle huzur arayanlar için bire bir. Türkiye‘de Sakin Şehir Ağı’nın (Citta Slow) ilk üyesi olan Seferihisar‘ın en çok ziyaret edilen bölgesi olan Sığacık, uzun yıllar kendi halinde bir balıkçı köyüymüş. Şehirden kaçışın artması ve şehre yakın alternatif rota arayanların ilgisiyle Sığacık’ta hafta sonları yer bulmak zorlaşmaya başlamış. Cuma akşamı gittiğimde sessiz sakindi. Fakat ertesi günü iğne atsan yere düşmez bir vaziyete geldi. İzmir’e çok yakın olması sebebi ile hafta sonu İzmirliler’in kaçış noktası olmuş burası.

44

SIĞACIK KALESİ Sığacık Limanı’nın kuzeydoğusunda bulunan Sığacık Kalesi Rodos seferine (1521-1522) hazırlanan Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Parlak Mustafa Paşa tarafından inşa ettirilmiş. Deniz üssü amacıyla inşa ettirilen bu kale yakın geçmişte gümrük kontrol merkezi olarak da kullanılmış. Kuşadası, Ayasuluk ve Sivrihisar olarak adlandırılan 3 kapıya sahip olan kale surlarında Teos Antik Kenti’nden getirilen taşlar da kullanılmış. Kalenin herhangi bir tarafından ya da surların çevresinden Kaleiçi sokaklarına adım atıp daracık sokaklara kendinizi bırakın. Bu sokaklar onlarca ev pansiyonunun sıralandığı, yaşamın aktif olarak

ARALIK 2019 - OCAK 2020

devam ettiği rengarenk görünümde. Ata Demirer’in Olanlar Oldu filminin çekildiği pansiyonu da yürüyüş sırasında görebilirsiniz. AKKUM PLAJI Sığacık çevresinin en iddialı plajı Büyük Akkum. Merkeze 2,5 km uzaklıktaki plajda bir işletme bulunuyor. Büyük Akkum, kum plajı ve zaman zaman rüzgarlı olan denizi ile Sığacık’a kadar gelip denize girmeden dönmek istemeyenler için tercih edilebilecek bir yer. Denizi muhteşem. SIĞACIK KONAKLAMA Sığacık’ta konaklama için her türlü bütçeye uygun alternatif bulunuyor. Kaleiçi’ndeki ev pansiyonlarının birçoğu yaz-kış açık. Her biri 2-3 odadan oluşan ve geleneksel bir anlayışla dizayn edilen bu pansiyonlar hem uygun fiyatlı hem de hoş bir atmosferde konaklamak isteyenler için ideal. Kaleiçi’nde Nursel Demir hanımefendinin işlettiği Silenos Boutique Hotel önerebileceğim yerler arasında. Denize sıfır olan bu pansiyonun balkonunda akşam gün batışını izlemek muhteşem bir şey. Bu pansiyonda konaklamasanız bile renkli bahçesindeki kafesinde soluklanıp bir şeyler için. Nursel hanımın güler yüzünü ve hoş sohbetini garanti ediyorum. Tertemiz odalarıyla kendinizi evinizde hissedebileceğiz bir yer.


KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Sığacık deniz ürünleri sevenler için çok sayıda balık restoranının bulunduğu bir tatil merkezi. Av yasağı dışındaki dönemde taze balık bulmak çok kolay. Marina ve Kaleiçi çevresindeki restoranların uygun menüleri var. Alkolü de hesap ederek pazarlık usulü bu restoranlardan dilediğinize oturabilirsiniz. Deniz ürünü dışında kebap, gözleme ve zeytinyağlılar hemen hemen her yerde rahatlıkla bulunabiliyor.

45

Ben daha önce buraya gelen bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Milos Balık Restaurana gittim. Taze balıklarıyla, deniz ürünlerinden oluşan mezeleriyle güleryüzlü hizmeti ile muhteşemdi. Üstelik fiyatlarıda oldukça ucuzdu. Sahibi Bülent bey eşi ve annesi ile birlikte işletiyor bu güzel mekanı. Güler yüzü ve hoş sohbet olmalarıda mekana ayrı bir güzellik katıyor. Müşterileri ile tek tek kendi ilgileniyor. Bizde bu güzel mekanın sahipleriyle biraz sohbet ettik. İlk olarak buraya yerleşmenin iyi bir fikir olmadığını ama yerleştikten sonra ne kadar iyi bir karar verdiklerini ve Sığacık’ta olmanın huzurunu anlattı bana. Büyük şehrin kasvetinden stresinden uzak huzur dolu bir yaşam sürdükleri zaten o kadar belliydi ki. Ve kalkmama yakın bana annesinin spesiyali milos tatlısından ikram etti. Gerçekten harikaydı.

SİLENOS OTEL

Ben şahsen muhteşem iki gün geçirdim. Görmeyenlere kesinlikle tavsiye edebileceğim bir yer. Başka gezi rotalarında buluşmak dileği ile… ARALIK 2019 - OCAK 2020


YENİ YILLA BİRLİKTE

YENİLENME İSTEĞİ

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Yeni yılın heyecanla beklenen değişimine çok azımız kayıtsız kalabiliriz. Eskisi gider, yerine daha güzeli, daha mutlu olacağımıza inandığımız yenisi gelir. En azından buna inanmak isteriz. Bu bir ironi mi yoksa kendimizi hipnotize etme yöntemimiz mi?

46

Yeni yıldan beklentimizi oldukça yüksek tutarız. Neredeyse hiç kimse mevcut durumunda kalmayı istemez. Kimisi kariyerinde ilerlemek ister, kimisi fazla kilolarından kurtulmak… Hayatımızı kökünden değiştirecek enerjiye ve kararlılığa belki de yeni yılda kavuşacağımıza inanırız. Peki ama neden? Yeninin ne getireceğini bilmediğimiz halde neden yeni yılın, güzel ve bizi mutlu edecek şeyleri getireceğine inanırız?

KASIM-ARALIK 2019


Günümüzde modern insanın hayatında, yıl değişimleri ciddi bir öneme sahip. Pek çok insan bu değişimi, kendi hayatında bir dönüşüme çevirmek için fırsat olarak görüyor. Yılbaşları, insanların birbirlerine iyi dileklerde bulunduğu, yarından (bilinmezden) umutlu olduğu bir dönem olmakla birlikte; tüketim toplumu için büyük bir ticari canlılık elbette. Öyle ki yeni yıl döneminde ticari hayatta

gözle görülür bir artış yaşanıyor. Çünkü insanlar sevdiklerine güzel hediyeler almak için ciddi bir çaba sarf ediyor. İster kapitalist sistemin bir oyunu olsun, ister kendi kendimizi hipnotize etme yöntemimiz olsun, yeni yıla her zaman umutla, sevgiyle, sağlıkla ve başarıyla girmek istiyoruz. Malum “yeni yıla nasıl girersen bütün yıl öyle geçer” sözünü duymayanımız hatta kullanmayanımız yoktur. NOEL, YILBAŞI DEMEK DEĞİLDİR! Yılbaşının, Hıristiyan dünyasının bayram olarak kabul ettiği Noel ile hiç alakası yoktur. Hıristiyanlar arasında Noel kutlamaları Hz. İsa’nın doğum tarihi olarak kabul edilen 25 Aralık’ta başlar ve bir hafta devam eder. Noel, dini bir özellik taşır. Sanılanın aksine ağaç süsleme ve hediyeleşme gibi aktiviteler yılbaşında değil Noel’de gerçekleştirilir. Biz Müslümanlar için yılbaşı sadece bir takvim olayından ibarettir ve dini bir özelliğe sahip değildir. Yılbaşı için alışveriş yapılması, özel yemeklerin hazırlanması ise giderek yaygınlaşan bir olgudur. Yılbaşı gecesi genellikle akraba ya da arkadaşlarla eğlenilerek geçirilen bir gecedir. Günümüzde eğlence yerlerinde, turistik tesislerde ya da özel etkinliklerde yılbaşını geçirme yaygınlaşmaktadır.

Takvimi’ne göre (Miladi Takvim) yılın ilk günü 1 Ocak’tır. Bu takvimi kullanan ülkeler için 31 Aralık’ı, 1 Ocak’a bağlayan gece Yılbaşı gecesi olarak kabul edilir. Miladi Takvim ya da Gregoryen Takvimi, Papa XIII. Gregory tarafından Jülyen Takvimi’nin yerine kabul edildi. Gregoryen Takvim, Milad’ı tarihin başlangıcı olarak kabul eder. Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüş süresi 365 gün 6 saattir ve bu zaman dilimi de 1 yıl olarak kabul edilir. Bu takvimin kullanıldığı ülkelerde yılbaşı 1 Ocak günüdür. Dünyada en yaygın olarak kullanılan Miladı Takvim, senede 10.8 saniye hata oranıyla en güvenilir ve hassas takvimdir aynı zamanda.

Yılbaşının, Hıristiyan dünyasının bayram olarak kabul ettiği Noel ile hiç alakası yoktur. Hıristiyanlar arasında Noel kutlamaları Hz. İsa’nın doğum tarihi olarak kabul edilen 25 Aralık’ta başlar ve bir hafta devam eder. Noel, dini bir özellik taşır.

YILBAŞI NEDİR? Yılbaşı, herhangi bir takvime göre bir yılın bitimi ve yeni bir yılın başlangıcıdır. Yılbaşı gecesinden sonra içinde bulunulan yıl, özellikle ilk birkaç hafta boyunca, yeni yıl olarak tanımlanır. Bununla birlikte yılbaşı ve yeni yıl kavramları bazen yılbaşı gecesi anlamında da kullanılır. Dünyada en yaygın olarak kullanılan Gregoryen

ARALIK 2019 - OCAK 2020

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

YILBAŞI, BASİT BİR TARİH DEĞİŞİKLİĞİ Mİ YOKSA ÇOK DAHA FAZLASI MI? Her senenin son günü, gece saat 12’yi gösterdiğinde insanlar büyük bir coşkuyla yeni yıla “merhaba” der! Bu coşkunun sebebi ve mutluluğu: yeni olan şeyin daima güzel ve umutlu şeyleri çağrıştırmasından kaynaklanır. Yeni yıl sihirli bir dokunuşla hayatımızda yolunda gitmeyen her şeyi bir anda değiştirecek hissi yaşarız. Bu belki de kendi kendimizi hipnotize etme şeklimizdir. Bütün yıl boyunca görevler, sorumluluklar, olumsuzluklar büyük bir yük oluşturur üstümüzde. Hayatımız devam ederken, üzerimizdeki sorumluluklarda büyür. Biraz olumlu hislere, moral ve motivasyona ihtiyaç duyarız. Geride bıraktığımız koca bir yılın muhasebesini yapar, yeni kararlar alırız. Yeni yılla birlikte artık yeni bir insan olacağımıza neredeyse eminizdir! Daha sağlıklı besleneceğim, Sigarayı bırakacağım, Diyete başlayıp ideal kiloma kavuşacağım, Kariyerime yeni bir yol çizeceğim, İnsan ilişkilerimi tekrar gözden geçireceğim vs…

47


DÜNYANIN

EN İLGİNÇ YERLERİ

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Uçak mezarlıklarından antik manastırlara, dünyadaki garip güzellikleri keşfetmeye hazır olun.

48

Dünyada en ilginç yerler arasında birçok eşsiz yer var fakat buralara ulaşmak o kadar da kolay değil. Biraz araştırma yaptık ve bir kısmı insan yapısı bir kısmı ise doğal oluşum olan dünyanın en ilginç yerlerini keşfettik. Şimdi sıra sizde. Arizona’daki uçak mezarlığından Venezuela’da bulunan dünyanın en yüksek şelalesine bu 10 muhteşem mekanı keşfetmeye hazır olun.

KASIM-ARALIK 2019


Uçak mezarlığı Arizona – ABD

Uçaklar ölünce nereye gider? Arizona’da çölün ortasındaki bu ıssız mekana tabii ki. ABD hava kuvvetlerinde görevini tamamlayan bu B-52 bombardıman uçakları (yaklaşık 5000 adet var) güneşin altında öylece yatıyor.

Büyük Mavi Çukur Belize

Belize’nin 70 km. açığında yer alan Denizfeneri Resifi’nde bulunan “Mavi Çukur”, dalgıçların isimlendirdiği diğer birçok mavi çukurdan biraz daha farklı ve 124 metre derinliğindeki bu çukurun dalgıçlık camiasında özel bir yeri var. Burayı özel kılan şey ise efsane dalgıç Jacques Costeau’nun Mavi Çukur’u dünyanın en önemli 10 dalış mekanından biri ilan etmesi olmuş. Daha sonra UNESCO’nun dünya mirası olarak tescil ettiği mekan, türünün en derini değil aslında. Bahamalar’daki “Dean’s Blue Hole”, 200 metre derinliği ile bu rekoru elinde tutuyor fakat onun dibini görebilecek kadar çılgın dalgıçlar da kolay bulunmuyor.

Shiprock Kayaları New Mexico

New Mexico çölünde zemininden 500 metre yüksekliğe ulaşan bu kayalık aynı zamanda Navajo yerlileri için de kutsal bir mekan. En ilginç yerler listemizde saygın bir yeri var. Hala da Navajo ulusu tarafından yönetilen bu yer, 17 km. uzaktaki bir kasabayla da aynı adı taşıyor. Çölün ortasında yol alan bir gemiyi andıran dev kayalık, birçok filme ve hikayeye konu olduğu gibi, tırmanışçıların ve tabii ki fotoğrafçıların da ilgi odağı. KASIM-ARALIK 2019

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Peki neden Arizona? Böyle bir mezarlığın çölün ortasına kurulmasının sebebi, nemsiz ortamın metaldeki bozulmayı geciktirmesi. Ama ne olursa olsun, bu uçaklar son uçuşlarını çoktan tamamlamış. Dünyanın eşsiz yerleri ilgini çekiyorsa burayı atlamamalısın!

49


Kaplan Yuvası Tapınağı Bhutan

3000 metre yükseklikteki 400 yıllık Taktsang tapınak kompleksi birçok mağarayı da içerisinde barındırıyor. Bhutan’daki doğal mağaralardan oluşan bu mekanın aynı zamanda Budistler için kutsal değeri var. Tapınağın asıl önemi, Bhutan’a Budizm’i tanıtan Padmasambhava’nın 8. yüzyılda burada 3 yıl, 3 ay, 3 hafta, 3 gün ve 3 saat meditasyon yaptığına inanılması.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Cehennem Kapısı Türkmenistan

Mekan 70’li yıllarda insan eliyle yaratılmış. Bölgede bulunan doğalgaz rezervlerinden kaynaklanan olay, çukurun içinden sızan fazla doğalgazın Sovyet mühendisler tarafından tutuşturulmasıyla meydana gelmiş.

50

Ateşin birkaç hafta içinde söneceği düşünülmüş ama yaklaşık 40 yıldır orada, içi kaynayan çamurla dolu 70 metre genişliğinde dev bir çukur var. Buraya “Cehennem Kapısı” deniyor çünkü alevlere fazla yaklaşırsanız kendinizi cehennemdeymişsiniz gibi hissetmeniz olası.

Şampanya Havuzu Yeni Zelanda

Maori savaşçılarının ağrıyan kaslarını ve ruhlarını dinlendirmek için geldikleri bu hidrotermal oluşum, yaklaşık 900 yıl önce (jeoloji bilimine göre çok taze sayılır) meydana gelmiş. Oluşuma bu eşsiz rengini veren şey ve onu dünyanın en ilginç yerleri arasına sokan yeraltından kaynayarak gelen suyun içindeki farklı mineraller. Suyun içerdiği yüksek orandaki karbondioksit ise onun sürekli şampanya gibi köpüklü olmasını sağlıyor. ARALIK 2019 - OCAK 2020


Yedi Devler Kayalıkları Sibirya – Rusya

Kuzey Urallar’da, Sibirya’nın ortasında yer alan kayalıklar efsaneye göre, kaçarken donan gerçek dev askerlermiş.

Ayrık Elma Kayası Yeni Zelanda

Tasman Körfezi’nde hemen sahilde bulunan bu tuhaf doğal yapı, ortadan bölünmüş bir elmayı andırmasından dolayı bu ismi almış. Bunun nasıl olduğunu ve nereden geldiğini bilen olmasa da turistler için önemli bir uğrak noktası olmuş bile.

Angel Şelalesi

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Dünyada fazla tanınmasa da Rusya’da çok ünlü olan bu kayalıkların yüksekliği 30 - 40 metre arasında değişiyor. Yanlarına ulaşmak normal şartlarda oldukça zorlu bir yolculuk gerektiriyor ama tecrübeli tırmanışçı Stefan Glowacz “Red Bull 7 Giants” projesiyle zirvelere ulaşmayı başarmıştı.

51

Venezuela

Venezuela’daki yaklaşık 1000 metre yüksekliğindeki Angel Şelalesi, kesintisiz olarak dökülen dünyanın en yüksek şelalesi olarak kabul ediliyor. Auyantepui Dağı’ndaki Canaima Ulusal Parkı’nda yer alan mekan aynı zamanda Pixar yapımı UP isimli filme de konu olmuştu (orada “Cennet Şelalesi” olarak anılıyordu). Mekan adını, şelalenin üzerinden ilk defa uçarak geçen ve daha sonra buraya inerek 30 yıl kadar yaşayan Amerikalı havacı Jimmie Angel’dan alıyor.

Buzludzha Anıtı Bulgaristan

Hayır, gördüğünüz şey Dart Vader’ın saldırıya uğramış uzay gemisi değil. Burası, Sovyetler Birliği tarafından 1981 yılında inşa edilen ve şu an bir harabe halinde olan Buzludzha anıtı. Duvarlarında Sovyet ve Bulgar tarihini anlatan resimler olan yapının çatısı bakırdan yapılmış ve zamanla bu değerli maden sökülüp alındıkça bina da soğuk kış şartlarının insafına bırakılmış. ARALIK 2019 - OCAK 2020


BİRBİRİNE MÜHÜRLENMİŞ KALPLER

Büyük Aşklar

TARİHİN UNUTULMAZ AŞKLARI İnsanın en güçlü duygularından biridir aşk ve öylesine tılsımlıdır ki onu anlatmaya sözcükler yetmez. Her aşk özel ve güzel olsa da tarihe mal olmuş kimi aşklar var ki insanda hayranlıkla birlikte gizli bir kıskançlık da uyandırır. Zamanla birer efsaneye dönüşmüş ölümsüz aşklara her kültürde, her toplumda rastlamak mümkün. Yüzyıllardır nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmış efsanevi aşkları siz okurlarımız için derleyeceğiz. İşte onlardan biri:

İNGİLİZ “GAVUR” ANAYLA SARHOŞ BABANIN MÜTHİŞ AŞKI

Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Türk Tiyatrosu’nun efsane ismi Yıldız Kenter’in anne-babasının film senaryolarını aratmayacak aşklarını çoğumuz bilmeyiz. ngiltere’de başlayan bu aşk Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde işgal altındaki İstanbul’a; oradan da Ankara’ya uzanır. Herşeye rağmen birarada kalmayı başaran, ağır bedeller ödeyen bir aşktır bu. Varlıklı bir ailenin oğlu olan Ahmet Naci, aşkı uğruna hariciyedeki işinden olunca fakirlik yakalarına yapışır, üstelik Ahmet Naci alkolizmin de pençesine düşer. Köşklerden fakir mahalle evlerine sürüklenen bu ailenin hikayesinde aşk, kültür farklılığı ve alkol gibi ağır sorunlar olsa da Türk Tiyatrosu’nun iki efsane ismi Yıldız Kenter ve kardeşi Müşfik Kenter bu ailede yetişir. Yıldız Kenter, 2007 yılında Ayşe Armana verdiği röportajda anne ve babasının aşkını şöyle anlatmıştı: Ahmet Naci Bey kim? - Rönesans prensi gibi yetiştirilmiş bir

İ

ARALIK 2019 - OCAK 2020

adam. Ailesi, varlıklı ve aristokrat. Dedesi Bağdat kadısı, babası Galip Bey, Ayan azası. Çamlıca’da bembeyaz saçaklı, işlemeli tavanlı muhteşem bir köşkte yaşıyor ve ailesi bu genç adamı, iyi bir tahsil alsın diye İskoçya’ya Glasgow’a yolluyor... Olga Cynthia kim? - Londra’da bir resepsiyonda tesadüfen Ahmet Naci Bey’in yanında oturan çok güzel bir İngiliz kadın. Yanındaki genç adama bakıyor ve gülümsüyor. Sonra ne oluyor? - Olga Cynthia, Hyde Park’ta ata bindiğini söylüyor, Ahmet Naci Bey de ertesi sabah soluğu Hyde Park’ta alıyor. Birlikte at biniyorlar, yemeğe gidiyorlar. Gözlerini birbirlerinden alamıyorlar. Ahmet Naci Bey de Olga’ya vurulmuş durumda. Bu İngiliz kadından kopmak istemiyor. Aksi gibi,

tahsilini de tamamlamış, ülkesine dönüp, hariciyeci olarak çalışması gerekiyor. Ne yapsa? İmkanı olsa onu cebine koyacak, Türkiye’ye götürecek. “Yeri ve zamanı olmayabilir ama benim karım ve çocuklarımın annesi olur musun? Benimle evlenip, Türkiye’ye gelir misin?” diyor. Çok heyecanlı. Olga ne cevap veriyor? - Çığlık atıyor. “Çok isterim ama ne yazık ki imkansız!” diyor. Neden? O da aşık değil miydi Ahmet Naci Bey’e? - Evet ama Jack var! Jack de kim? - Olga Cynthia’nın ailesinin, gezginci bir tiyatro kumpanyası var. Annesi, babası da oyuncu. Babası ölünce, annesi bir başka adamla Avustralya’ya kaçıyor. Olga’yı da anneannesine bırakıyor. Anneanne de 16 yaşındaki bu kızla nasıl başa çıkacağını bilemiyor. İyisi mi onu evlendireyim diyor. Kader bu ya, harbe giden koca dönmüyor ve geride 16 yaşında hamile genç bir dul bırakıyor. Jack, Olga’nın minik oğlu... Eeeee? - Eeee’si, Ahmet Naci Bey, Olga’ya sıkı sıkı sarılıyor, “Hiç sorun değil” diyor, “Hiçbir yere bırakmıyorum sizi. Geliyorsunuz. Hemen şimdi. Sen, ben ve oğlumuz, Türkiye’ye gidiyoruz...” İşte, annemle babamın Türkiye’ye geliş hikayesi budur! Ve tabii üvey abim Jack’in...


Hepsi de bizim evimizde yatarlardı. Ama ev, zaten yol geçen hanı gibiydi. Hastaneden çıkartılmış, 2 çocuklu kadın, sokakta dilenen bir nine, zerzavatçı, Mösyö Dörö diye bir kaçak Fransız, Cok diye İskoç, bir de üstüne sokak kedileri, köpekleri... Garip bir aileydik. Etraftan tuhaf bakarlardı. Bütün bunlar sizi nasıl etkiledi? - O kadar doğal geliyordu ki. Bizim ailede olur. Nasıl olsa, babamın sarhoşluğu geçer, kapıyı açar. Babam alkolik diye hiç utanmadım. Tuhaf bir şekilde normal kabullendim. Sarhoş-marhoş babamızdı, başımızın üzerinde yeri vardı.

YARISI YAVRUMUN YARISI, YARISI YILAN YAVRUSU Bu aşk öyküsü, o yılların Türkiye’sinde nasıl karşılanıyor? - İşgal yılları. Ruslar, İngilizler, Yunanlılar, İtalyanlar ülkeyi bölmeye çalışıyorlar. Zor ve karışık zamanlar. Herkesin herkese şüpheyle baktığı yıllar. Bizimkiler Orient Express’le Sirkeci’ye geliyorlar. Vapura biniyorlar ve Üsküdar’a geçiyorlar. İngiliz annemin, nefesi kesiliyor İstanbul’un güzelliği karşısında. O Boğaz’a bakmaya kıyamıyor. Savaş da neymiş, o dünyanın en mutlu kadını, sevdiği adamın peşine takılıp gelmiş. Onun için müthiş bir macera. Faytona binip Çamlıca’ya babamın ailesinin yaşadığı köşke geliyorlar. Dantela gibi saçakları olan beyaz bir köşk. İşte kabus, o köşkte başlıyor... Neden? - Çünkü babamın ailesi annemi istemiyor. “Bu gavur karıyı da nereden buldun getirdin?” diyor. Hatta Nedim Abim doğunca, babaannem, abimi “Yarısı yavrumun yarısı, yarısı yılan yavrusu!” diye seviyor. Anneniz bu zorluğu nasıl aşıyor? Bunalıma girmiyor mu? - E biraz zor oluyor tabii. Ama her şeye göğüs geriyor. Hatta sevdiği adam uğruna kara çarşafa bile giriyor. Müslüman oluyor ve Nadide ismini alıyor. Sonra ne oluyor? - Babam Ahmet Naci Bey, Lozan’da İnönü’nün özel kalem müdürü oluyor. İyi tahsil görmüş, gelecek vaat eden bir genç.

Kim bilir memlekete daha ne faydaları dokunacaktı ama maalesef mümkün olamıyor. Yeni bir kanun çıkıyor: “Hariciyecilerin karısı yabancı olamaz.” Bu kanun, bizim hayatımızın dönüm noktası oluyor, hayatımızın içine ediyor. Gerçi İsmet İnönü, babama şöyle pratik bir formül öneriyor: “Resmen boşan, ama birlikte yaşa.” Öyle yapan dışişleri mensupları var. Ama babam bunu, aşkı uğruna memleketini, ailesini terk eden karısına bir hakaret olarak algılıyor, “Hayır efendim” diyor, “Mesleğimden vazgeçerim ama karımdan vazgeçmem.” İstifa ediyor. Ivır zıvır işler yapmaya başlıyor, gazetelerde tercümanlık filan. Sonra Ankara’da Ziraat Bakanlığı’nda iş buluyor. Ama esas olarak, mesleğinden olunca babamın hayatı kayıyor. Tabii bizim de... Bunun sonuçları ne oluyor? Fakr-u zaruret. En son ben doğmuşum Çamlıca’daki köşkte. Ama bütün eşyalar zaten satılmış. Beni saracak bez yok, çarşaflar yırtılıyor filan. Sonra köşk de satıldı. Ben kendimi bildim bileli fakirdik. Ama ne yoksulluk. Gözümü kapatıp geçmişi düşününce, hep aynı kare geliyor gözümün önüne, bir evden bir başka eve taşınıyoruz, daha ucuz diye. Bir araba tutulur, İngiliz anne öne sürücünün yanına oturur, arkaya da, soba boruları, tel dolaplar filan, tıngır mıngır yeni eve gideriz. Ankara’da ve İstanbul’da hep fakir semtlerde yaşadık. Aile nüfusu da artıyor. Biz 6 kardeşiz. Bu arada nasıl bir aileydi sizinki? - İngiliz gavur ana, her daim sarhoş bir baba... Ama sevgi dolu bir aile. Fakirdik ama mutluyduk. Babam, içmediği zamanlarda inanılmaz iyi bir insandı. Müthiş bir centilmen. Evimiz dağınıktı, annem tertiple düzenle pek ilgilenmezdi. Zaten bütün bu sefaletimize rağmen, evde hep bir yardımcı vardı, nereden nasıl bulunurdu, onlara para ödenir miydi bilmiyorum.

Peki alkole karşı tepki duymadınız mı? - Hayır hayır, içmekten hep keyif aldım. Ama ailemizde alkolizm sıkıntısı hiç eksik olmadı, Müşfik’te de vardı. ANNEM HAYATI BOYUNCA NACİ’SİNİ KORUDU, BİZDEN BİLE! Babanızın bu kadar içmesinin sebebi neydi? - Babam, aşkının bedelini çok ağır ödedi, kendini içkiye vurdu. Bir de tabii şu var: Güçlü biri değildi, zaafları vardı. İnsanın 6 çocuğu varken, bulduğu üç beş kuruşu içkiye harcaması normal bir şey değil. Ayıkken parayı kitaplardan birinin içine saklardı, sonra nereye koyduğunu unuturdu. Biz bulurduk, o parayla yemek yemek isterdik, üzerimize atlardı, boğuşurduk, parayı elimizden alır, sobaya atardı, bize kızdığı için. Bir başka sefer, yine onun elinden para kapmak istiyoruz, üzerine çıkıyoruz filan, annem bu sefer, “Sevgilimi, kocamı rahat bırakın! Sizi terbiyesiz çocuklar!” diye bize saldırıyor. Annem, hayatı boyunca Naci’sini korudu, bizden bile... Anneniz, “Böyle bir ortamda çocuk yetiştirilmez. Onları alıp gideceğim” demedi mi hiç? - Asla. Bir gün bile demedi. Hatta İngiliz Sefareti’nden birtakım adamlar geldi eve. Sivri burunlu ayakkabı giyen birtakım şık adamlar geldiler. Güya bizi kurtaracaklar. Bizi İngiltere’ye yollamak istediler, eğitimimizi İngiliz devleti üstlenecek, sosyal güvencemiz olacak... Annem, onları eve bile sokmadan gönderdi. Babamı görmelerini de engelledi, çünkü babam içeride sarhoş yatıyordu. “Ben gitmek istemiyorum. Benim çocuklarım Türk. Babaları da Türk. Onlar burada, babalarının yanında büyüyecekler...” dedi. Annem de babam da, her zaman aklını kullanan insanlar değildi. Ama bazen aklı kullanmamanın da bir güzelliği vardır. Babam, annemi boşayabilirdi. O yapmadı, bunu gurur meselesi haline getirdi, kendince annemi onore etti. Annem de ona, İngiliz hükümetine sırt çevirerek karşılık verdi. Peki bu kadar zor durumda olan bir aile, nasıl ayakta kalabildi? - Bir tek cevabı var: Aşk.


ŞEYTAN AYRINTIDA

GİZLİDİR

Her dolabın vazgeçilmez ögelerinden, kıyafeti tamamlayan ya da kıyafetten rol çalan, yerinde ve dozunda kullanıldığında şıklık katsayınızı arttıran, bazen hiç tanımadığınız insanlarla sohbet başlatan, bazen aslında “kim” olduğunuzu fısıldayan, gardıroplarımızın yetenekli yardımcıları…AKSESUARLAR…Seçerken en az kıyafetlerimiz kadar STİL DANIŞMANI dikkat etmemiz gereken aksesuarlar, ayrıntı gibi düşünülse de “şeytan ayrıntıda gizlidir” diyelim ve her sezon bazıları daha ön plana çıkan aksesuar parçalarında günün trendlerine yakından bakalım. Kimi zaman tüm kombinimizi onun üzerine kuracak kadar belirleyici olan bir aksesuar varsa o da ayakkabılarımız olsa gerek. Bu gözde aksesuarlarımızın kış sezonundaki gözdeleri; İngiltere Kraliçesi Victoria’dan miras Viktoryen bağcıklı botlar, adını 20. yy’da yayınlanan bir çizgi roman karakterinden alan “Mary Jane” tarzı ayakkabılar, çiçek çocuklarının platform topukları, 90’lardan geri ışınlanan kare burunlu ayakkabılar ve her daim giyebildiğimiz, zamansız combat botlar.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

NİLÜFER BAYRAK

54

Gelelim bir diğer vazgeçilmez aksesuarımız çantalara… bu kış çantalar o kadar çeşitli ki herkesin zevkine ve alışkanlıklarına göre bir şeyler var. Benim gibi büyük çantalardan vazgeçemiyorsanız ya da mini ama gerçekten mini minnacık çantalara sığarım ben diyorsanız da (hakikaten ne koyuyorsunuz onların içine?) hepsi trend... malzemeler de bir o kadar çeşitli, hayvan baskılılardan, tüylülere, parıltılılardan, yumuşak kapitonelilere uzanan geniş bir skala var. Formlar deseniz bin bir türde; minimalist, retro veya sıradışı şekillerde... elde, belde, ayakta… çantasız bir kadın düşünülebilir mi?

ARALIK 2019 - OCAK 2020


KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Çantalar belde dedik; kemerlerde en büyük akımlardan biri çantalı kemerler ama her beden tipi için uygun değil tabi. Vücut ağırlığınız orta bölgenizde toplanmışsa bu kemerleri önermiyoruz. Diğer taraftan kalın ve güçlü kemerler, çift sıra takılanlar yada zincirli olanlar hepsi çok trend. Hangi tarz olursa olsun beli vurgulayan kemerleri seçerken dikkat edilmesi gereken en önemli şey kendi bel kalınlığımız. Kalın bir beliniz varsa ne çok ince ne de çok kalın değil, orta kalınlıktaki kemerleri seçmeniz sizin için daha uygun olur.

Her kadının dolabında mümkünse bir ipek fuları olmalı çünkü fular sizi gündüzden geceye, spordan şıka taşıyan aksesuarlardan. Yazın daha pamuk, keten gibi doğal, nefes alan dokuları boynumuzda iken, bu kış yünlü ve ipekli olanları tercih edebiliriz. Tabi fularlar da artık alışık olageldiğimizin dışında sadece boynumuzda değil. Bileklerimizde (özellikle yazsa ince ayak bileklerinizi vurgulamak için), saçlarımızda, belimizde, şapkalarımızın yada çantalarımızın üzerinde hem işlevsel hem de zarif aksesuarlar olarak stil katsayımızı yükseltmeye yarıyorlar.

55

Aksesuar deyince çoğumuzun aklına sadece takılar geliyor olabilir. Ben de takı deyince bu sezon aklınıza “broş” gelsin diyorum. Klasik olarak algılanan bir takı çeşidi olan broşları, tepeden tırnağa her yerde görmeye ve kullanmaya alışacağız. Şapka ve berelerimizde; üstlerde yada ayakkabı ve botlarımızda; aşağılarda… Yakamızda ise asla bir tanesi yetmeyecek; farklı tarzları karıştırarak bir çoğunu bir arada takıyor olacağız. “Şapkasız çıkmam abi” sloganını hatırlayan ve uygulayanlar yaşadı. Çünkü en stylish aksesuarlardan şapka için bu sezonda türlü çeşit şapka modeli göreceğiz. Yaz dönemindeki hasır, keten versiyonlarını kullananlar için kış kumaşlarından yapılmış fedoralar...gizemli olmak veya gizlenme isteği duyan celebrityler için balıkçı şapkaları...kulaklarım çok üşür diyenlere avcı şapkaları...broşlarınızla süsleyebileceğiz klasik ve feminen Fransız tarzı bereler...Great Gatsby ve 1920’ lerden ilhamlı asi Newsboy şapkalar...Bence birisi mutlaka size uyacaktır.


ANMA

HERKESİN DİLİNDEKİ

“MONACO ÇİKOLATA” YENİ YILDA DA İDDİALI Yeme-içme sektöründe yılın en iddialı çıkışını yapan Monaco Chocolate & Coffee Factory yeni yılda da iddiasını sürdürecek gibi gözüküyor. “Pembe Çiçekli Dükkan” sloganını kullanan cafeye girebilmek için çiçeklerden yapılmış bir kapı kemerinin altından geçiyorsunuz. Aynı özen

ARALIK 2019 - OCAK 2020

iç mekanın dekorasyonunda da kendini gösteriyor. Sosyal medyayı etkin kullanmayı seven pek çok insan fotoğraf çekebilmek için bile Monaco Çikolata’nın yolunu tutmuş durumda. Cafenin dekorunda gösterilen özen elbette menüsüne de yansımış. Birbirinden lezzetli çikolatalı ürünleri, sıra


BİZİM İŞİMİZ KEYİF İŞİ Monaco Çikolata’nın başarılı patronu Sinan Şengül, uzun yıllar yeme-içme sektöründe çalışmış genç bir girişimci. Çikolataya ve işine aşk derecesinde bağlı olduğu her halinden anlaşılan Şengül, işin mutfağından; ürünlerin servisine kadar her aşamasına imzasını atıyor. Monaco Çikolata’nın mutfağını bir atölye gibi kullanan Şengül, her gün yeni tatlar aramaya devam ediyor. “Bizim işimiz keyif işi. İnsanların keyifle oturacağı, sevdikleriyle uzun sohbetler edebileceği ve elbette yedikleri ürünlerin kalitesinden emin olacağı bir mekan olmasını istedim. Menümüzde Denizli için sıra dışı olan pek çok ürün var. Yeni yılda da çikolata ve meyve

kombinasyonlarıyla yeni ürünler, yeni tatlar ve yeni sunumlarla pek çok noktada Denizlili çikolata severlerle buluşmaya devam edeceğiz.” diyor. ÇİKOLATAYI HİÇ BÖYLE DENEDİNİZ Mİ? Çikolata hemen herkesin büyük keyifle yediği bir ürün kuşkusuz. Ancak Monaco Çikolata’da işler biraz farklı ilerliyor. Günlük temin edilen taze meyveler, yine günlük hazırlanan çeşit çeşit hamurlar ve elbette çikolata. Bu üçü her gün birbirinden farklı sayısız ürün haline getirilip müşterilerin beğenisine sunuluyor. Monaco Çikolata’nın Denizli’de ilk ve tek olan ürünlerinin bulunduğu menüde neler yok ki? Tamamen çikolatadan hazırlanan kaselerde sunulan meyveler, içi çeşit çeşit meyve ve lezzet dolu çikolata küreleri, dışı tamamen çikolatayla kaplanan cuplar, her sepetinde ayrı lezzetlerin olduğu fondüler ve elbette kişiye özel hazırlanan hediyelik çikolata ve çilek sepetleri. Menünün tamamı elbette bunlar değil, çok daha fazlasını tecrübe etmek isterseniz Monaco Çikolata sizleri bekliyor.

Monaco Chocolate&Coffee Factory

İletişim Instagram monacochocolatecoffee Adres: Kınıklı Mah. 6055 Sk. No: 22/A Tel: 0 507 186 20 61

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

dışı sunumlarıyla kendinden söz ettirmeyi başaran marka, kısa sürede çikolata severlerin buluşma noktası haline geldi. Monaco Çikolata yaptığı işte o kadar iddialı ki menüsünde bulunan pek çok ürün Denizli’de ilk ve tek olma özelliği de taşıyor. Denizlili çikolata severlerin beğenisini kazanmayı başaran markayı, sahibi Sinan Şengül’ün ağzından dinleyelim.

57


Biyografi

DÖKÜLEN YAPRAKLAR ZELİHA ŞENGÜL

TİYATROYA ADANMIŞ BİR ÖMÜR

YILDIZ KENTER 58

SANAT CAMİASININ GERÇEK YILDIZI “YILDIZ KENTER”İ KAYBETTİK Yıldız Kenter, sanat camiasının en nadide, ışıl ışıl parlayan, en gerçek yıldızlarından biriydi. Çocukluğundan bu yana içinde yer aldığı sanat camiasında hep ışığıyla göz kamaştıran eşsiz bir kadındı. 91 yıllık yaşamına sayısız oyun, film, başarı, ödül ve milyonlarca hayranının alkışlarını sığdırdı. Kenter, sahnede devleşen bir oyuncu olmanın dışında aynı zamanda bir eğitimciydi. Üniversite kürsülerinde hocalık yaptı, dersler verdi. 91 yaşında hayata veda eden usta sanatçı son iki yıldır akciğer rahatsızlığı yaşıyordu. Durumunun ağırlaşması sonucu özel bir hastanenin yoğun bakım servisine kaldırılan Kenter, 17 Kasım Pazar günü, akşam saatlerinde hayata gözlerini yumdu. AYŞE YILDIZ KENTER KİMDİR? Yıldız Kenter, 11 Ekim 1928 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Asıl adı Ayşe Yıldız’dır.

Annesi aslen İngiliz olan Olga Cynthia (Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını aldıktan sonra adı Nadide Kenter olarak değişmiştir) ve babası Türk diplomatı Ahmet Naci Kenter’dir. Yıldız Kenter, beş çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Ablası Güner, abileri Nedim ve Mahmut, en küçük kardeşi ise kendisi gibi oyuncu olan Müşfik’tir. Kenter ailesi baba Ahmet Naci’nin Ziraat Bankası’ndaki görevi nedeniyle Ankara’ya taşınır. Yıldız Kenter bu nedenle ilkokula Ankara’daki İltekin İlkokulu’nda başlar. BAŞARILARLA DOLU BİR HAYAT Yıldız Kenter, Ankara Devlet Konservatuarı Yüksek Bölümünü sınıf atlayarak bitirdi. On bir yıl Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çalıştı. Daha sonra “Rockefeller” bursu kazanarak, American Theatre Wing, Neighbourhood Play House ve Actor’s Studio’da oyunculuk ve oyunculuk öğretiminde yeni teknikler üzerine çalışmalar yaptı.


1956 yılından itibaren Ankara Devlet Konservatuvarı, İstanbul Belediye Konservatuvarı ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde bölüm başkanlığı ve hocalık yaptı. 1962 yılında tiyatroya hizmetlerinden ötürü “Yılın Kadını” seçildi. 1968’de, İstanbul’da, Kenter Tiyatrosu’nun binasının inşaatını tamamladı. Sinema oyuncusu olarak üç kez “Altın Portakal” ödülüne layık görüldü. Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Hollanda, Danimarka, Kanada, Yugoslavya ve Kıbrıs’ta İngilizce ve Türkçe oyunlar sergiledi. 100’ün üstünde oyun oynadı, 100’e yakın oyun sergiledi. Shakespeare, Çehov, Brecht, Inoesco, Pinter, Albee, Tenessee Williams, Alan Ayckbourn, Arthur Miller, Brian Freil, Neil Simon, Athol Fugard, Sergey Kokovkin gibi uluslararası yazarların yanı sıra Melih Cevdet Anday, Necati Cumalı, Güner Sümer, Adalet Ağaoğlu, Zeki Özturanlı, Güngör Dilmen, Muzaffer İzgü gibi pek çok Türk yazarın oyunlarını da sahneye koydu ve oynadı. 1981’de “Devlet Sanatçısı” olarak ödüllendirildi. 1984’de Roma’daki İtalyan Kültür Birliğince “Adalaide Ristori” ödülüne layık görüldü. 1989 yılında, Korsika – Bastia Film Festivali’nde, “Hanım” filmindeki rolüyle “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı. 1991 yılında tiyatro sanatına hizmetlerinden ötürü Uluslararası Lions Kulübü’nün “The Melvin Jones”uyla ödüllendirildi. İki kez Ulvi Uraz “En İyi Kadın Oyuncu”, üç kez de aynı dalda “Avni Dilligil” ödülüne layık görüldü.1994’de “Konken Partisi” oyunundaki Fonsia rolü ile “Olağanüstü Yorum” ödülünü aldı. Finlandiya Dünya Kadın Kuruluşu tarafından yüz yılın

en başarılı yüz kadınından biri olarak onurlandırıldı. 1995’de Kültür Bakanlığı, tiyatro sanatına katkılarından ötürü Onur Ödülü’ne layık gördü. Profesör Kenter’e aynı yıl tiyatro sanatına katkılarından dolayı “Mevlana Kardeşlik ve Barış” ödülü ve 1996’da Magazin Gazetecileri Derneği tarafından Ramiz ile Jülide’deki Jülide rolü için “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü verildi. 19 Mayıs 1997’de Uluslararası İstanbul Festivali tarafından verilen Onur Ödülü, Yıldız Kenter’e Dame Diana Rigg tarafından takdim edildi. Maria Callas rolüyle, 1998’de Ankara Sanat Kurumu “Yılın Kadın Sanatçısı”, 1998 Muhsin Ertuğrul Yaşam Boyu Başarı Ödülü, 1998 Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür ve Sanat Ödülü, “Mantı” adlı oyunda Madam Arcadina rolüyle 1999 “Afife En İyi Kadın Oyuncu Ödülü”ne layık görüldü. Aynı ödülü 2000 yılında, “Nükte” adlı oyundaki rolüyle yeniden kazandı. 2005–2006 sezonundan bu yana sahnelenen “Gece Mevsimi” adlı oyundaki Lily rolüyle, “Sanat Kurumu En İyi Kadın Oyuncu” ödülünün de sahibi oldu. Kent Oyuncuları’nın kuruluşunun 45. yılında yeniden “Ben Anadolu”yu seyirciyle buluşturan Yıldız Kenter, oyunculuk kadar önemsediği oyuncu yetiştirme görevini Koç Üniversitesi’nde verdiği derslerle sürdürdü. 2008–2009 sezonunda başrollerini Defne Halman ve Engin Hepileri’nin paylaştığı Victoria (Zafer)’i sahneye koyarak 60. sanat yılını kutladı. 2009-2010 sezonunda Eugene Stickland’ın Kraliçe Lear adlı oyununu yönetti ve baş rolünü oynadı. Bu oyunla 2010 yılı “Sadri Alışık En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı. Yıldız Kenter kendisi gibi oyuncu olan Şükran Güngör ile 1965 yılında evlendi. Tiyatro ve sinema oyuncusu olan Şükran Güngör 2002 yılında hayatını kaybetti. Çiftin bu evlilikten bir kızları oldu. ROL ALDIĞI TİYATRO OYUNLARI Miras Kültürel Müzik Ses Nefes Ruh Beden – Neyzen Kerem Tufan – İzmir Adnan Saygun Kültür Merkezi (2013) Ben Anadolu : Güngör Dilmen – Kent Oyuncuları – 2007 Anna Karenina : Tolstoy/Helen Edmundson – Kent Oyuncuları – 2006 Gece Mevsimi : Rebecca Linkievicz – Kent Oyuncuları – 2005 Oscar ve Pembeli Meleği : Eric Emmanuel Schmitt – Kent Oyuncuları – 2004 Sırça Kümes : Tennessee Williams – Kent Oyuncuları – 2002 Hep Aşk Vardı : Yıldız Kenter – Kent Oyuncuları – 2001 Nükte : Marget Edson 2000

Martı : Anton Çehov – Kent Oyuncuları – 1998 Harold ve Maude : Colin Higgıns – Kent Oyuncuları – 1990 Hamlet : William Shakespeare – İstanbul Şehir Tiyatrosu – 1959 Öfke : John Osborne – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1958 Çöl Faresi : Ladislas Fodor – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1957 Misafir (oyun) : Fritz Schweiger – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1956 Maria Stuart : Friedrich Schiller – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1954 Onikinci Gece : William Shakespeare – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1954 – 1957 Gelin (oyun) : Emile Zola\Marcelle Maurette – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1953 Yanlış Yanlış Üstüne : Oliver Goldsmith – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1952 Ölü Kraliçe : Henry de Montherlant – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1952 Öteye Doğru : Sutton Vane – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1951 Hile ve Sevgi : Schiller – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1950 Yalancı : Carlo Goldoni – Ankara Devlet Tiyatrosu – 1949 ROL ALDIĞI FİLMLER 1951 Vatan İçin – Büyükanne 1964 Ağaçlar Ayakta Ölür 1965 İsyancılar 1966 Pembe Kadın – Pembe 1967 Yaşlı Gözler – Ümran 1971 Anneler ve Kızları – Fatma 1971 Elmacı Kadın Fatma, Gündoğdu bacı 1972 Fatma Bacı 1973 Ablam 1974 Kartal Yuvası 1983 Zulüm – Orhan’ın annesi Ayşe 1988 Hanım – Olcay Hanım 1999 Güle Güle – Zarife 2001 Büyük Adam Küçük Aşk – Müzeyyen Hanım 2005 Sen Ne Dilersen – Dadı Mimi 2007 Beyaz Melek – Melek 2008 Mevlana Aşkı Dansı ARALIK 2019 - OCAK 2020

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Genç yaşta Ankara Devlet Konservatuvarı’na hoca olarak atandı. 1959 yılında Devlet Tiyatrosu’ndan ayrıldı. Muhsin Ertuğrul ile bir yıl çalıştı. Kardeşi Müşfik Kenter ve eşi Şükran Güngör ile “Kent Oyuncuları Topluluğu”nu kurdu. Daha sonraki yıllarda sürekli olarak Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’de “Değişen Eğitim Metotları” ve “Oyunculuk Metotları” üzerine çalışmalar yaptı.

59


KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

TARIK ÜNLÜOĞLU’NUN BEKLENMEDİK ÖLÜMÜ SANAT CAMİASINI ÜZÜNTÜYE BOĞDU

60

S

inema, dizi ve tiyatro oyuncusu Tarık Ünlüoğlu hayatını kaybetti. Ünlü sanatçının beklenmedik ölümü sanat camiasını ve sevenlerini üzüntüye boğdu. Bir süredir kanser tedavisi gördüğü açıklanan Ünlüoğlu 61 yaşındaydı. Sanat hayatı boyunca pek çok karaktere hayat veren oyuncu 3 Ekim günü toprağa verildi. TARIK ÜNLÜOĞLU KİMDİR? Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Kurtlar Vadisi, Avrupa Avrupa gibi pek çok diziyle tanınan Tarık Ünlüoğlu, 1951 yılında İzmir’de dünyaya geldi. İzmir Namık Kemal Lisesi’nden mezun olduktan sonta Ankara Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Opera bölümüne girdi ve bir yıl okuduktan sonra eğitimine tiyatro bölümünden devam etti. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda 25 yıl görev aldıktan sonra İstanbul Devlet Tiyatrosu’na geçiş yaptı. Tarık Ünlüoğlu, Tiyatro oyunculuğunun yanı sıra sinema filmi ve dizilerde de oynadı aynı zamanda dublaj çalışmaları da yaptı. 11 yıl süren ilk evliliğinden Zeynep adında bir kızı olan Tarık Ünlüoğlu, 1988 yılından beri birlikte olduğu Gülenay Kalkan ile 14 Şubat 2013 tarihinde Berlin’de evlendi. Akciğer kanseri yüzünden uzun

ARALIK 2019 - OCAK 2020

bir süredir tedavi gören Tarık Ünlüoğlu, 1 Ekim 2019 tarihinde hayatını kaybetti. TİYATRO OYUNLARI: 2005 - Uyarca : Friedrich Dürrenmatt İstanbul Devlet Tiyatrosu 2003 - Taraf Tutmak : Ronald Harwood - İstanbul Devlet Tiyatrosu 1998 - Ziyaretçi : Éric-Emmanuel Schmitt - Ankara Devlet Tiyatrosu 1995 - Martı : Anton Çehov - Ankara Devlet Tiyatrosu 1993 - Patlat Bir Shakespeare : Semih Sergen - Ankara Devlet Tiyatrosu FİLMLERİ VE DİZİLERİ: 2018 – Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz (dizi) 2014 - Ah Neriman (dizi) 2014 - Eyyvah Eyvah 3 (sinema) 2014 - Bir Yusuf Masalı (dizi) 2011-2013 - Avrupa Avrupa (dizi) 2011 - Eyyvah Eyvah 2 (sinema) 2011 - Berlin Kaplanı (sinema) 2008-2010 - Benim Annem Bir Melek (dizi) 2008 - Dalgakıran (dizi) 2007 - Kabadayı (sinema) 2006 - Bebeğim (dizi) 2003-2004 - Kurtlar Vadisi (dizi)



KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Biyografi

62

vanak Avni ve Utanmaz Adam tiplemeleriyle ünlü olan karikatürist Oğuz Aral hayat hikayesi ve hakkında merak edilenler. Oğuz Aral’ın 1973 yılında çizmeye başladığı çizdiği Avanak Avni’nin maceraları Türkiye sınırlarını aşıp Güney Afrika'daki ırkçı olaylara karşı, Meksika'da ise ABD karşıtı gurupların sembolü olmuştu. İşte ünlü karikatürist hakkında merak edilenler.

A

KASIM-ARALIK 2019


Dünya tarihinde en fazla satan 3. mizah dergisini kurmuş olan yazar, karikatürist, pandomimci ve çizgi film yapımcısı.

İlk sevliliğini Sevil hanım ile yapan Oğuz Aral, ikinci ve son evliliğini Tolga Tiğin ile yaptı, çiftin beraberliği Oğuz Aral'ın vefatına kadar devam etti. Gırgır dergisini çıkartmadan önce uzun süre pandomim (sessiz tiyatro) gösterileri yapan Aral, ülkenin pek çok yerinde turnelere çıktı. TRT'de yayınlanan çizgi filmler de hazırlayan usta sanatçı ayrıca Türkiye'nin ilk canlı karikatür stüdyosunu kurdu ve burada reklam filmleri yaptı. Kardeşi Tekin Aral ile birlikte çıkarttıkları Gırgır dergisi, zaman zaman 1.000.000'a ulaşan haftalık tirajı ile dünyanın en çok satan üçüncü mizah dergisi oldu. Siyasi, ekonomik, sosyo-politik eleştiriler içeren ve halkın üzerinde büyük bir etkisi olan Gırgır'ın yönetimi 1989 yılında Aral'ın elinden zorla alındı. Hasan Kaçan, Latif Demir, Mehmet Çağçağ, Metin Üstündağ, Gani Müjde gibi onlarca ünlü karikatürist ve yazar, Oğuz Aral'ın yönetimindeki Gırgır dergisinde yetişti. 1990 yılında, Gırgır'ın zorla elinden alınmasını takiben Avni dergisini kurdu. Sevilen karakteri Avanak Avni'nin adıyla kurulan bu dergi, 1996 yılına kadar yayın

hayatını sürdürdü. Derginin kapanmasının ardından Hürriyet Gazetesi'ne geçen Aral, vefatına kadar karikatür ve yazılarını bu gazetede yayınladı. Çalışma hayatındaki titizliği ile bilinen ünlü karikatürist, beğenmediği işleri tekrar çizdirir, çalışanlarına karşı tatlı-sert bir tutum içinde davranırdı. Çalıştığı dergilere yollanan amatör karikatürleri tek tek inceler, yayınlanmaya uygun bulduklarına mutlaka telif hakkını öderdi. Titiz ve ısrarlı çalışmaları, uzun iş saatleri, çay, kahve, sigara ve rakıya olan aşırı düşkünlüğü, zaten yaşı ilerlemiş olan Aral'ın sağlık durumunu gittikçe kötüleştirmekteydi. Bozulan sağlık durumunu düzeltmek için pek çok ameliyat geçirdi; fakat günlük alışkanlıklarından da vazgeçmedi. Bodrum'da tatil yapar-

ken rahatsızlanan Aral, 26 Temmuz 2004 tarihinde vefat etti. Lakabı olan "Huysuz İhtiyar"'ı kendisi koymuş olan Oğuz Aral'ın "gereksiz taramalardan kaçın" sözü, yetiştirdiği her usta tarafından kendi öğrencilerine aktarılmaktadır. Yetiştirdiği mizahçılar ve çalışma arkadaşları tarafından 2005 yılında Cihangir Parkı'na dikilen heykeli, daha sonra iki defa saldırıya uğramış, her seferinde tekrar yapılarak yerine konulmuştur. En son 2008 Şubatında gerçekleşen üçüncü saldırıdan sonra heykel onarılamayacak duruma gelmiş, yerine yenisinin konulmasına karar verilmiştir. Ünlü Karikatür Tipleri; Avanak Avni, Vites Mahmut, Utanmaz Adam, Mayk Hammer. Çıkarttığı Mizah Dergileri; Gırgır, Avni Yönetmenliğini Yaptığı Tiyatro Oyunları; Huysuz İhtiyar, Keşanlı Ali Destanı. Yarattığı Çizgi Filmler; Koca Yusuf, Direkler Arası, Ağustos Böceği ile Karınca.

ARALIK 2019 - OCAK 2020

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Oğuz Aral, 1936 yılında, Silivri'de dünyaya geldi. Kendisi gibi sanatçı olan kardeşleri karikatürist Tekin Aral ve yazar İnci Aral'la beraber büyüdü. Davutpaşa Lisesi'nden mezun olduktan sonra, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne başladı fakat eğitimini yarıda bıraktı. İlk karikatürünü 1950 yılında, 14 yaşındayken yayınlatan Aral, o tarihten sonra çeşitli dergi ve gazetelerde karikatür çizmeye başladı. 17 yaşına geldiğinde dönemin en büyük ve en uzun süreli yayın yapan mizah dergisi olan Akbaba'da profesyonel olarak çalışmaya başlamıştı.

63


Still Art

ROMA DR. MİMAR HALİT COZA urtdışı tatili denilince ilk akla gelen, fazla turistik şehirlerde gezinmekten kaçınan biri olarak 4 günlük Roma seyahatim sonrası izlenimlerimi yazmak istedim. Seyahat öncesi bilgi almak adına görüştüğüm, konuştuğum, Roma’yı daha önce deneyimleyen yakın çevremden duyduğum yorumlar birbirinden oldukça farklıydı. Kardeşime göre Roma, yurtdışında gittiği yerler arasında en az memnun kaldığı şehir iken, yakın bir arkadaşıma göre de tüm hayatını geçirmek istediği, olağanüstü güzellikte bir yerdi. Birçok arkadaşımdan aldığım mekân önerileri ve internet üzerinden görüp gezilebilecek yerlerle ilgili kapsamlı bir araştırma süreci sonrası yanımda notlarımla Roma gezisine hazırdım. Bu arada bu süreçte çevremde Roma’yı henüz görmemiş son kişi olduğumun da farkına varmış oldum.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Y

64

Genellikle yurtdışına çıkmadan önce gideceğim şehirle ilgili araştırma sürecinde yaptığım birkaç önemli detay var. Galiba biraz meslekle de alakalı bu durum. Google maps üzerinden bütün şehrin haritasını gitmeden ezberlemeye çalışıyorum. Neredeyse şehrin tamamını kapsayan bir yer yön bilme merakı oluyor içimde. Bunun için çok fazla mesai harcıyorum. Kalacağım otelden çıkıp haritaya bakmadan, kimseye danışmadan, ezbere, gitmek istediğim mekâna gitme çabası içinde oluyorum. Bilemez, bulamazsam kızıyorum kendime,

üzülüyorum. Ayrıca tatil acentalarının sayfalarından şehrin turistik gezilecek, görülecek yerleri ile ilgili bilgi almaktansa, ekşisözlük üzerinden şehirle ilgili kişisel yorum yapmış, mekân önerisinde bulunmuş yazarları okuyorum. Amacım böylelikle daha az turistik bir gezi yapabilmek. Herkesin bildiği, gördüğü meşhur meydanlar, caddeler, mekanlar yerine, daha o şehrin insanı gibi şehri deneyimleyerek gezmek istiyorum. Roma’da turistlerin değil de İtalyanlar’ın gittiği mekanlarda vakit geçirmek istiyorum. Turistik Roma’yı değil, yaşayan Roma’yı deneyimlemeye çalışıyorum. Bu doğrultuda da turistik bölgelere yakın bölgelerde konaklamaktansa, daha konut

T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9

bölgelerine yakın otellerde konaklamaya çalışıyorum. Böylelikle, sadece uyumak için kullandığım otele daha düşük bütçe ayırmış oluyorum. Tabi burada önemli nokta, ulaşımın kolay olması adına metro duraklarına yakın bölgelerden otelin seçilmesi oluyor. Gidilmeden edinilen bilgi birikimler sonrası kalınacak yer ve gidilecek mekanlar tespitleriyle Roma gezisine başlıyorum. 4 günlük gezi sürecinde 50 km’nin üzerinde bir yürüyüş performansı göstermiş


Roma’ya gidip görülmeden gelinmemesi gereken yerlerden bahsetmek gerekirse; Kolezyum, İspanyol Merdivenleri, Roma Forumu, Novona Meydanı, Pantheon, Trevi Çeşmesi (Aşk Çeşmesi) ve Vatikan, Roma’da gezilecek yerler listesinde ilk sıralarda yer alıyor. Roma’nın son yıllarda popülerleşen semti Travestevere, Roma’ya gelen her ziyaretçinin uğraması gereken yerlerden en önemlisi bana göre. Zamanında esas Romalıların oturduğu semt, günümüzde gençlerin ve turistlerin oldukça rağbet gösterdiği bir

bölge olmuş. Burada dar sokakları gezip, güzel restoran ve kafelerinde oturup keyif yapabilirsiniz. Trastevere’yi görmemiş olmak benim gibi gezi anlayışı olanlar için büyük eksiklik olabilir Roma için. Roma gezimin benim için en etkileyici kısmı Vatikan Müzesi’nin insanüstü görkemiydi kesinlikle. Yüzyıllar boyunca toplanmış değerli resim, heykel, harita v.b. sanat eserlerini bünyesinde barındıran, dünyanın en önemli sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapan müzelerden oluşan bir kompleks Vatikan müzesi. Roma’ya gidip Vatikan müzesini gezmemek kabul edilemez. Yeme içme mekanları ile ilgili de tavsiye verecek olursam; çok büyük beklenti içinde olmayın derim. Pizzanın, makarnanın, dondurmanın ana vatanı burası diyerek bu yiyeceklerden bambaşka performanslar beklemek sizin hatanız olur.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

olmam bile şehrin ne kadar gezilecek yerinin olduğunu ispati sanırım. Her ne kadar hızlandırılmış bir turistik bölgeler turu yapmış olsam dahi o kadar çok görmem gereken meşhur meydanları, cadde ve sokakları varmış ki, 4 günlük bir performansla Roma’yı bir turistin ötesinde deneyimleme fırsatını bulamadım diye düşünüyorum. Sabah otelden çıkıp, şehrin sokaklarında kaybolarak ulaştığımız konut bölgesindeki bir İtalyan fırınında İtalyanlarla kahvaltı yapmak ve bir gece metroya yetişmeye çalışırken geçtiğimiz ara sokaktaki restorandan gelen müzik sesiyle yönlendiğimiz bir doğumgünü partisine davetsiz dahil olmak Roma’nın en keyifli anları olduğunu söyleyebilirim benim için.

65

T E M M U Z - AĞ U S T O S 2 0 1 9


one for all, all for one! *birimiz hepimiz hepimiz birimiz için

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

H

66

Peki bu işin aslı neymiş eser nerden gelmiş ne olmuş bir bakalım: “Eserin tam adı “Üç Silahşörler ve d’Artagnan “ . Roman Alexandre Dumas tarafından yazılmıştır. Roman, XIII. Louis dönemindeki dört gözü pek şövalye; Athos, Porthos ve Aramis ile aralarına yeni katılan D’Artagnan’ın (Dartanyan) maceralarını anlatır. Kralın muhafız birliğinde görev alan bu silahşorların Kralı düşürmek isteyen Kardinal Richelieu’nun komplolarından kralı korumak için giriştikleri maceralar romanın konusunu teşkil eder. Alexandre Dumas’nın bu eseri tarihi olaylara dayanmış olmakla beraber bu tarihi olayları saptırtarak, süsleyerek, hayal gücünü de kullanarak yazmıştır. O bakımdan eserin tarihi olaylara değinen haya-

li ve kurmaca bir roman olduğunu söylemek gerekir. Dumas “Üç Silahşörler”’i yazarken tarihi oldukça saptırdığı, olaylara fazlasıyla hayâl gücünü kattığı söylentilerine şöyle bir cevap vermiştir: “Tarihe tecavüz ettiğimi söylediler ama çok güzel çocuklar doğdu” “Üç Silahşörler” ilk defa 1844 yılında Le Siècle dergisinde tefrika edilmiş, aynı yıl kitap olarak da basılmıştır. Roman Fransa’da yayınlandığında oldukça ilgi görmüş, özellikle “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!” sözü ile de hafızalara kazınmıştır. Eser, Dumas’ın da en ünlü eseri olmuş, pek çok dile çevrilmiş, ilk yayımlandığı günden bu güne kadar pek çok ülkede defalarca kez basılmış, pek çok filme de konu olmuştur. Eser dünya klasikleri arasına girmiş, her zaman, en çok sevilen, en çok okunan, en çok baskı yapan eserler arasındaki yerini muhafaza etmiştir. Binlerce kez film, çizgi film, vb... yan dallara uyarlaması yapılmış, dünyada en çok tanınan eserler arasında yerini korumuştur.” Elbette konumuz edebiyat değil ama diş hekimliği ile ilgili başlık bu sayıda “all on 4(four)” olunca çağrışım yaptı. Evet efendim all on 4 tam dişsizliği olan yada bu duruma aday olan hastalarımızın bu ara çok duyduğu kavram. Daha teknik bilgi vereceğim ama kabaca fikir olarak 4 implant üzerine yapılan yarı sabit(hibrit) protez yapılmasına dayanan bir sistem. Aslında 4 implant üzerine 12 adet diş yapma çalışmaları çok eskilere, dental implantın mucidi kabul edilen Branemark zamanına dayanıyor. Ama 15 yıl kadar önce Malo büyük bir implant firmasını da yanına alarak sistemi geliştirip “Malo Konsept”i ve bir marka olan “All on 4”u dünyaya sunuyor. Şimdi biraz teknik bilgi:

“ALL ON 4” NEDİR? Dişlerin kaybıyla beraber çene kemiklerinde yaşanan kemik erimesinden en çok çenelerin arka bölARALIK 2019 - OCAK 2020

geleri etkilenir. Üst çenede arka bölgede maksiller sinüs yer alırken, alt çenede ise mandibular sinir bulunmaktadır. Bu kritik anatomik yapılar bölgede yaşanan kemik erimesiyle beraber dişsiz çenelerin dental implantlar ile tedavisini oldukça zorlaştırır. Hiç diş bulunmayan ve özellikle arka bölgelerinde ciddi kemik kaybı olan hastalara implant destekli sabit protezler yapılabilmesi amacıyla sadece çenelerin ön bölgesindeki kemiklerden yararlanılan All on Four implant tekniği geliştirilmiştir. All-on-4 implant tekniği, hiç dişe sahip olmayan hastalarda ön bölgeye iki adet düz ve arka bölgeye iki adet eğimli olarak yerleştirilen dört adet dental implant uygulanmasıdır. Uygun hastalarda, normal şartlarda implantların iyileşmesi için gereken 3 ay dişsiz bekleme zorunluluğu ortadan kaldırılarak yerleştirilen implantlar üzerine aynı gün diş protezinin sabitlen-

DİŞ HEKİMİ

erkes çocukluğunda Üç Silahşörler ile bir şekilde teması olmuştur. Kitabı okunmuştur, filmi izlenmiştir, dizisi izlenmiştir yada illa ki çizgi filmi görülmüştür. Silahşör sayısının dört (Aramis, Athos, Porthos ve D’Artagnan) olduğunu öğrenince sizlerde belki benim gibi hayal kırıklığı ya da şaşkınlık yaşamışsınızdır. Geçmişte sokakta tahta kılıçlarla oynarken (evet sokakta oyun oynanırdı) hep “Dartanyan” olmak isterdim, artık onun için üzüldüğümden mi yoksa aslında grubun için de olup da bir yandan da olmamak iyi mi gelirdi bilmem ama herkeste bir izi vardır bu silahşörlerin.


All-on-4 tekniği ile dental implant yerleştirilmesi, dental implant ameliyatına engel teşkil edecek herhangi bir sistemik hastalığı bulunmayan ve yeterli kemik hacmine sahip hiçbir dişi olmayan tüm hastalara uygulanabilir. Diğer tekniklerden farklı olarak hastanın yalnızca çenelerinin ön bölgelerinde yeterli kemik hacmi bulunması bu tekniğin uygulanması için yeterlidir. All-on-4 tedavisi planlanan hastalara öncelikle detaylı bir ağız içi ve röntgen muayenesi yapılması gerekmektedir. Bu süreçte özellikle üç boyutlu bilgisayarlı çene tomografisi üzerinde ölçümler yapılarak hastanın mevcut kemik hacmine uygun bir planlama yapılır. All-on-4 prosedürü cerrahi ve diş protezi işlemleri olarak iki aşamadan oluşur. Tedavi günü hastaya planlamaya uygun şekilde 4 adet dental implant yerleştirilir. Bu işlemin hasta açısından standart implant uygulamalarından bir farkı yoktur. Daha sonra hasta açısından medikal şartlar müsait ise aynı gün geçici sabit diş protezi, dental implantların üstüne uygulanır. Aynı gün sabit geçici protez yapılmasına uygun olmayan hastalara geçici olarak hareketli damaklar uygulanır. Her iki koşulda ise 3 ay sonra hastaya daimi sabit diş protezleri yapılır. Bu teknikte her implant işleminde olduğu gibi öncelikle hastanın detaylı klinik muaye-

nesi yapılır ve röntgen tomografi gibi radyolojik tetkikleri tamamlanır. Hastanın ağzında çekilmesi gereken diş varsa, onlar çekilir. Daha sonra geçici protez için ölçü alınır ve implant sonrası uygulama için hazırlanır. İmplantların uygulanmasının ardından ise, geçici protezler hasta ağzına yerleştirilir. İmplantın, çene kemiğiyle kaynaşma süresi olan ortalama 3 ayın sonunda ise, geçici protezin yerini sürekli kullanacağı protezler alır. Yapılan işlem sonucunda 1 veya 2 gün tüm dental implant işlemlerinde olduğu gibi ağrı ve şişlik gözlemlenebilir. Ancak bu şikayetleri, doktorunuzun önereceği ilaçlar yardımıyla kolaylıkla rahatlatabilirsiniz. 3 aylık geçici protezleri kullandığınız sürece, çok sert gıdalardan uzak durmanız, protezin zarar görmemesi ve implantlara baskı oluşturmaması açısından önemlidir. 3 ayın sonunda ise normal beslenme düzeninize dönmenizde hiçbir sakınca yoktur.

Avantajları • Total dişsizlik sorunu yaşayan hastaların aynı gün, implant ve protez işleminin gerçekleşmesine olanak sağlar. • Az sayıda implant kullanılması, normal implant tedavilerine kıyasla çok daha düşük bir maliyetle sonuçlanır, ekonomiktir. • All on four tekniği Özellikle hareketli protez kullanırken zorluk çeken hastaları rahatlatan bir tedavidir. • Gülüş tasarımına da olanak veren tedavi sonunda hastaya, yeni ve estetik bir gülümseme kazandırır. • Tam diş protezlerinden farklı damak tasarımı hastanın alışmasını kolaylaştıran yapıdadır. • Tedavi ortalama 2-3 seans sürdüğü için, hastayı yoran bir uygulama değildir.

• All On 4 Tekniği’yle tedavi olan hastalarda, özellikle 3 aylık süreçte doktorunun önerilerini özenle yerine getirmeleri durumunda çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. • Hastanın aynı gün, hem yeme-içme fonksiyonlarını hem de sosyal hayatını etkilememesi açısından son derece ayrıcalıklı bir yöntemdir.

Dezavantajları • Güvenilirlik ve uzun ömür açısından kıyaslandığı zaman dişhekimleri tarafından geleneksel uygulamalara göre daha güvenilmeyen bir yöntemdir. • Hazırlanan protez geleneksel implant köprülerinden daha ağır ve kalındır. • 12-14 doğal dişin karşılaması gereken desteği sadece 4 implant karşılar ve ısırma kuvvetinin en yüksek olduğu azı dişler bölgesine implant yerleştirilmez. • İmplantların erken yüklenmesi implant kaybına kadar giden sorunlara yol açabilir • Bazı hastlarda yapılan protez nedeniyle protezin altından hava ve sıvı geçişi olabilir. • Bu konseptin protezinin temizliği köprü proteze göre çok daha zordur ve temizlik ihmal edilemeyecek kadar önemlidir. • Tek bir implantta sorun yaşanması/kaybı tüm çenede protezin kullanılamaz hale gelmesine neden olur

All On Four Bakımı Geleneksel yöntemlere kıyasla, All on Four implant tedavisi kısa süreli ve tamamen kaplanan protezlere oranla daha düşük maliyetlidir. Yine de uygulamasının belli bir maliyeti olduğundan dolayı hem hastanın parasının boşa gitmemesi için hem de protezleri uzun süre kullanabilmek amaçlı tedavi sonrası ağız bakımının doğru ve düzenli olarak

sağlanması hasta için çok fazla önem arz etmektedir. • Diş ve protezlerin düzenli olarak gün içerisinde en az 2 defa fırçalanması gerekmektedir. • Hasta protezlere kendi dişiymişçesine özenli ve dikkatli bakım yapmalıdır. • Protezler dayanıklıdır ancak kalın kabuklu fındık, fıstık gibi çerezlerin protezle kırılmaması gerekmektedir. • Düzenli olarak 6 ayda bir, uygulamanın yapıldığı diş hekimliğine müracaat edilerek bakımı sağlanmalıdır. • Diş banyosu ile yıkanmalı ve sağlığa uygunluk sağlanmalıdır. • All on Four implant tedavisi uygulandıktan üç ay sonrasına 67 kadar proteze yapışabilecek veya zarar verebilecek yiyeceklerden uzak durulması gerekmektedir. KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

mesini sağlayan bir yöntemdir. Aynı gün diş protezi yapılmaya uygun olmayan az sayıdaki vakalarda ise standart süreç takip edilerek hastaya hareketli geçici protezler takılır ve kalıcı protezler 3 ay sonra sabit olarak yapılır.

All on Four implant tedavisi, uygulaması ve bakımı kolay bir tedavi yöntemidir. Ayrıca hasta kullanım, uygulama veya sonrasında hiçbir şekilde protezlerinden yana memnuniyetsizlik yaşamamaktadır. All on Four implant ve protezler düzgün bakılması durumunda değiştirilmesine gerek kalmadan ömür boyu kullanılabilmektedir. All on 4 işte budur. İyi bir şey midir, evet öyledir ama ne yeni bir icattır ne bir mucizedir ne de tek tedavi seçeneğidir. Sağlık programlarında ya da dışarıda bu aralar sık duyulur olsa da sağlığın modası olmaz. Doğru olan, ağız ve diş sağlığınız için ihtiyaçlarınızın doğru tespit edilmesi ve bu ihtiyaçlara yönelik tedavi seçeneklerinin size sunulmasıdır. Bunun yolu da elbette ve kesinlikle diş hekiminize danışmaktır. Lütfen ağız ve diş sağlığınız için kontrollerinizi ihmal etmeyiniz ve sağlıcakla kalınınız. ARALIK 2019 - OCAK 2020


SOSYAL SORUMLULUK

KEDİLERLE TARİHİ YOLCULUK

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

HASAN KILINÇ / VETERİNER HEKİM

68

Kediler M.Ö 2000 – 3000 ‘li yıllarda Habeşiştanlılar tarafından farkedilip, eski Mısırlılar tarafından evcilleştirilmişlerdir. Özellikle bu dönemlerde aşkın, musikinin ve güzelliğin ilahlarını temsil etmelerinden dolayı insanlar tarafından hiddet ve şiddet görmesi sonucunda cezasının idam olduğu ve öldürülmesinin de yasaklandığı değerli bir ırktır. Zamanla eski Mısırlılar’da dinin göstergesi olmuş ve kabul görmüştür. Eceliyle ölen kediler için sahipleri kaşlarını jiletle traş edip, mumyalayıp güzel kokular sürüp cevizden sandıklara koymuşlar. Bu sandıklar 1890’lı dönemlerde İngiliz arkeologlar tarafından yapılan kazı çalışmalarında bulunmuştur. Bu bulunan 180.000 adet kedi mumyası Londra Müzesi’ne götürülmüş ve orada sergileniyor.

KASIM-ARALIK 2019

Mısırlılar kedileri o kadar çok benimsemişler ki Pers imparatoru Mısır üzerine yaptığı seferde Felusa kentini ele geçirmek için savaş sırasında ordusunun önüne kedi sürülerini koymuş. Mısırlılar bunun üzerine şehri savunmadan Pers imparatoruna şehri teslim etmişlerdir. Avrupa’da Mısır’daki kadar hoş karşılanmayan kediler en fazla zulüm gören hayvan olarak kabul edilir. Özellikle şeytanın ve uğursuzluğun tasviri edilen siyah kediler bu dönemden sonra kötü rollere sokulup, batıl inançların karmaşasına hapsedildi.

Kediler, dünyada çok kabul gören hemde en çok sorgulanan hayvan türlerindendir. Masum ve sevimli görünüşlerinin altında bazı şeyler beklenirken, aslında onlarda birçok canlı gibi zararsız ve naiflerdir.


İslamiyette H.z Muhammet Peygamber efendimizin kedileri çok sevdiği ‘’Müezza’’ isimli kediye baktığı, hatta abdest aldığı tastan kediye su içirip tekrar abdest almaya devam ettiği ve kedilerin çok temiz hayvan olduğunu belirttiği kabul edilmiştir. Bulduğu bir kediyi sürekli yanında taşıdığı içinde kediciğin babası denmiştir. Günümüzde kediler çok sevilen ve değer verilen ırklar olarak görülür. Evde bakımı kolay ama dönemlik rutin bakımlarının aksaması durumunda da bir o kadar maddi ve manevi anlamda zor bir süreçle karşılaşılır. Kedi sahiplenmek isteyenler önce bakabilecek durumdalar mı ? iyi düşünüp tar-

tıktan sonra yola çıkmalılar. Bu sahiplenmek kelimesi basit gibi görünsede her anlamda kişinin hazırlıklı olması gereken durumlar olacaktır. Gittik barınaklara kedi evlerine sağlıklı bir kediyi sevdik beğendik anlaştık. Ailemize yeni bir üye olarak onu kabul ettik. Elimizde ilk olması gerekenlerden bir tanesi taşıma baksı, onu veteriner kliniklerine götürürken bizim taşımamızı kolaylaştırması için mutlaka olması gerekir. Rutin muayenesi yaptırdık.

Hemen su ve mama kabı aldık. Evde bakacağımız için mutlaka tuvalet kabı ve kumda almalıyız. Şimdiye kadar ki saydıklarımız olmazsa olmazımız. Rutin Veteriner hekim kontrollerinde karnemiz çıkıcak ve hekimimiz bu aşamada iç dış parazit ve aşı uygulamalarını bu karneye girecektir. Artık her durumunu hekiminize danışıp bilgi alabilirsiniz. Mısır’dan günümüze kadar gelen bu güzel ırklar bazı dönemlerde kabul görmüş bazı dönemlerde dışlanmış hatta şeytan olarak bile tasvir edilmiştir. Ülkemizde ve günümüzde binlerce kedi besleyen hatta kediler ile ilgili birçok dernekler var. Şefkat ve merhamet duygusu olan insanlar evinde bakamasa bile evinin bahçesinde, bodrumunda, binasında sokağında ona yer yapıp onlara değer veriyor. Refah düzeyinin en yüksek olması için elinden geleni yapan birçok insan var. Tabiki bunun tam tersini yapan insanlarda var. Fakat, iyiliklerin ve güzelliklerin birarada olması için doğada kedi köpek ağaç ayırmadan gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak. Birbirimize hoşgörü ve saygı içerisin de canlarımıza sahip çıkalım.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Türkler, kedi sever millet olarak anılmıştır. Batıl inançların düşüncelere hapsolduğu durumlar olsa da bu millet bütün duvarları yıkarak bu güzel hayvanlara karşı merhamet ve şefkat duygularını gizlememiş büyük bir sevgi göstermiştir. Osmanlı döneminde hayvanlara hastaneler kurulmuş, kedilere özel vakıflar açılmıştır. O dönemde Tevfik Fikret, Namık Kemal, Sürüri, Kani, Meali gibi şairler kedilerle ilgili yazılar yazmış ve ne kadar değerli olduklarını bu yazılarında belirtmişlerdir.

69

ARALIK 2019 - OCAK 2020


SİNEMA STAR WARS: SKYWALKER’İN YÜKSELİŞİ KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

20 Aralık 2019

70

Tür: Bilimkurgu Yönetmen: J.J. Abrams Oyuncular: Daisy Ridley, Adam Driver, Oscar Isaac Kylo Ren Büyük Lider Snoke’u öldürmesinin ardından İlk Düzen’in yeni Büyük Lider’i olmuştur. Acımasız yönetiminin altında galaksi yavaş yavaş umutsuzluğa kapılmaktadır. Luke Skywalker’ın Güç’le birleşmesinden sonra Rey kendi içindeki gücü

benimsemiş, onu geçmişte tutan bağlarını kesmeyi başarmıştır. Kylo Ren ve Rey’in arasındaki çatışma giderek artarken, İlk Düzen’de de içsel çalkantılar yaşanmaktadır. Güçte kalabilmek için giderek acımasızlaşan Kylo Ren, onu yenmek için sürekli çalışan Rey, tekrar ortaya çıkan Ren Şövalyeleri, Direniş’i büyütmeye çalışan Poe ve Fin, karanlığın ve aydınlığın savaşı galaksideki tüm dengeleri değiştirecektir...

GÜZELLİĞİN PORTRESİ 13 Aralık 2019

Tür: Dram Yönetmen: Umur Turagay Oyuncular: Burçin Terzioğlu, Birkan Sokullu, Serkan Keskin Genç bir kadın olan Nisan, yıllarca babası ile görüşmemiştir. Ancak babası ile ilgili aldığı önemli bir haberin ardından, eşi ve kızı ile birlikte soluğu baba evinde alır. Yıllar önce kaçarak ayrıldığı köşke geri dönen Nisan, burada tuhaf durumlara şahit olur. Köşke gelmesi ile birlikte kaçıp kurtulduğunu düşündüğü geçmişi ile yüzleşmek zorunda kalan Nisan, bu sırada babası ARALIK 2019 - OCAK 2020

ile ilgili gizemi çözmeye çalışan polisin sorgulamasına maruz kalır. Kendisini köşeye sıkışmış hisseden Nisan, kendini ve ailesini koruyabilmek için köşkte yaşanan gizemi çözmek zorundadır.


AMAN REİS DUYMASIN 13 Aralık 2019

Tür: Komedi Yönetmen: Onur Tan Oyuncular: Mustafa Üstündağ, Ozan Akbaba, Emir Benderlioğlu “Aman Reis Duymasın” filmi, yeraltı mafya camiasının çıktığı bir tatili konu ediniyor. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinden tanıdığımız karakterler, tatil için gittikleri yere adımlarını

atar atmaz inanılmaz olaylarla karşılaşırlar. Ancak bu onları yıldırmaz ve tatillerine devam ederler. Alışkın oldukları büyük şehrin atmosferinden burada eser yoktur. Küçük bir kasaba olan tatil merkezinde başlarına gelmeyen kalmayacaktır. En büyük korkuları ise liderleri Hızır Çakırbeyli’nin bu olanları duyacak olmasıdır.

ÖLÜMSÜZLERİN SAVAŞI KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

13 Aralık 2019 Tür: Aksiyon, Yönetmen: Joe Lujan, Oyuncular: Eric Roberts, Mindy Robinson, Bill Oberst Jr. Ölümsüzlerin Savaşı, Deviant ırkı ve insanlar arasında başlayan savaşı konu ediyor. Deviant ırkını ele geçiren insanlar, onları ölüme karşı savaşmaya zorlar. Trikalypse ve Deviant ırkınının geri kalanı, sadece hayatta kalmak için değil Dominion’u devirmek için zorlu bir mücadeleye girişir.

DİLSİZ 29 Kasım 2019 Tür: Dram, Yönetmen: Murat Pay Oyuncular: Ozan Çelik, Mim Kemal Öke, Vildan Atasever Sami, küçük bir evde yaşayan yalnız bir adamdır. Geçimini duvar ressamlığı yaparak sağlayan Sami, bir gün babaannesinin vefat haberini alır. Genç adama babaannesinden bir sandık miras kalmıştır ve sandığın içi hat sanatıyla ilgili malzemelerle doludur. Sami’nin hayatı, babaannesinden kendisine kalan hat sanatı malzemelerinden kurtulmaya çalışırken, Selma adında bir kadın ile tanışmasıyla bambaşka bir hal alır. Selma, eskiden hat sanatıyla ilgilenmiş bir kadındır ve Sami genç kadının kendisini yönlendirmesi sayesinde hat sanatı ile ilgilenmeye başlar. Bu sırada eski kuşak, yetenekli ve zor bir hattat olan Eşref Efendi’den de destek alan Sami, bir süre sonra Selma ve Eşref Efendi arasında sıkışıp kalır. İçinde kaldığı durum, Sami’yi zorlu bir sürevenin içine sürükler.

71

SKANDAL 20 Aralık 2019

Tür: Biyografik, Dram Yönetmen: Jay Roach Oyuncular: Charlize Theron, Margot Robbie, Nicole Kidman Skandal, dünyayı sarsan ve büyük olay yaratan Fox News’in kurucusu ve CEO’su olan Roger Ailes’in taciz skandalının perde arkasında yaşananları konu ediyor. 2016 yılında televizyon yorumcusu Gretchen Carlson, ardından Megyn Kelly ve daha birçok kadın, Roger Ailes’in tacizine maruz kaldığını açıklamıştı. Filmde, taciz olayının su yüzüne çıkması ile yaşananlar ve tacizde bulunan medya patronunun perde arkasındaki öyküsü gözler önüne seriliyor.

EMA 20 Aralık 2019 Tür: Dram Yönetmen: Pablo Larraín Oyuncular: Gael García Bernal, Mariana Di Girolamo, Santiago Cabrera Ema, evlat edinen bir çiftin yaşadıklarını konu ediyor. Ema, oldukça yetenekli genç bir dansçıdır. Genç kadın, koreograf olan eşi Gaston ile uzun uğraşlar sonucu küçük bir çocuk olan Polo’yu evlat edinir. Çekirdek ailesi ile mutlu bir yaşam süren Ema’nın hayatı, Polo’nun bir trajediye sebep olması ile alt üst olur. Yaşananlar sonrası Polo’yu geri vermek zorunda kalan Ema ile Gaston’un ilişkisi bu süreçte kopma noktasına gelir. Gaston’dan ayrılmaya karar veren Ema, hayata yeniden tutunmak için dans etmeye başlar. ARALIK 2019 - OCAK 2020


KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

72

Ki tap lık

A’dan Z’ye Tıbbi Bitkiler

L. Ömür DEMİREZER, Tayfun ERSÖZ, İclal SARAÇOĞLU, Bilge ŞENER, Ayşegül KÖROĞLU, Funda N. YALÇIN Hayykitap 6 Profesörden Tamamlayıcı Tıbbın Onayladığı 224 Tıbbi Bitki ve Bunların Güvenli Kullanım Rehberi. İnsanlık kültürünün en eski eserleri, tedavide kullanılan bitkileri içermektedir. Tedavide kullanılan bu bitkiler binlerce yıl boyunca denenmiş, bedeller ödenerek özellikleri öğrenilmiş, insanlık hafızasında kuşaktan kuşağa aktarılmış, geliştirilmiş, günümüze kadar getirilmiştir. Elinizdeki bu kitap, uzun yıllarını bu bilime vermiş bilim insanlarından oluşan bir yazar grubu tarafından bilimsel literatür esas alınarak bu kültürün günümüze kadar ulaşan kısmı ve güncel bilgilerin bir araya getirilmesi ile yayına hazırlanmıştır. Okuru harcıâlem reçetelerle sonuç alınamayacak yollara sokmadan, bilimsel adları, özellikleri verilerek, hangi durumlarda kullanılması ve kullanılmaması gerektiği, hangi kısımları hangi biçimde hazırlanırsa en iyi

sonucun alınacağı bilgileriyle okuyucuya sunulmuştur. Kitap, hem bu zengin bilimsel bilgileri hem de hangi durumda hangi bitkinin kullanılacağına dair detaylı bir listeyi kapsamaktadır. ‘Doğalsa zararsızdır’ şeklindeki yaygın kanı doğru değildir. Önemli olan doğru bitkinin, doğru kısmının, doğru dozda kullanılmasıdır. İstismara ve kulaktan dolma bilgilere açık bu alanda bitkilerin bilimsel içeriklerini ve bilimsel hazırlama yöntemlerini konunun gerçek uzmanlarından öğrenerek sağlığına dahil etmek isteyen okurlarımız için...

Bana Fark Etmez

-Zincirleri Kıran Hayat FelsefesiTurhan GÜYRAŞ / Macaron Yayınları Hayatın zorluklarına karşı her şartta “Benim için hiç dert değil” diyebilmek ister miydiniz? Hele ki “Bana fark etmez” diyerek bir hayat felsefesi yaratabilmeyi kim istemez ki… Kişisel Gelişim Uzmanı Turhan Güldaş yeni kitabında; kendinden emin, rahat ve bildiğinin farkında olan gelişmiş kişilik yapısının ruh halinden bahsediyor. Bu sayede aşılabilecek engelleri, kırılacak zincirleri, değişecek yanlış davranışları ve bireylerin yakalayabileceği mutluluk ARALIK 2019 - OCAK 2020

seviyesini gösteriyor. “Bana Fark Etmez” diyebilen davranış kalıpları sayesinde yeni bir güçle tanışmaya hazır mısınız! Tahmin edemeyeceğiniz, başkalarının mucize diye nitelendireceği sonuçlar sizi bekliyor. Rahat bir yaşam tarzı, stressiz ve sakin bir psikoloji, güçlü bir kişilik yapısı… Yüz ifadeniz, bakışlarınız ve hatta beden diliniz hepsi değişecek. ‘Bana Fark Etmez’ derken zihninizdeki ve çevrenizdeki genişlemeyi hissedeceğiniz bu kitap, okuyanların kişisel gelişimine ve ideal hayat tarzına ulaşmasına yardımcı olmayı hedeflemektedir.


Değişik Bir Şey Yok

Hiç

Hanif KUREİSHİ Everest Yayınları Bir zamanlar yakışıklı ve etkileyici bir erkek olan ünlü film yönetmeni Waldo, David Bowie’yle ve Joe Strummer’la takılıyor, tanıştığı bütün kadınları baştan çıkarıyordu. Ama artık yaşlı ve hasta bir adam. Geçmişte kalmış başarılarının izleriyle dolu Londra’daki dairelerinde ona karısı Zee bakıyor. Ama bir gün Waldo, tutkuyla bağlı olduğu karısının onu otuz yıllık arkadaşı Eddie’yle aldattığından şüphelenmeye başlıyor. Bu durumu sessizce sineye çekmeye niyeti olmayan yaşlı kurt bir plan yapıyor: Hainleri suçüstü yakalayıp şüphelerini doğrulayacak ve sonra da intikamını alacak. Üstelik bu plan onun başyapıtı da olacak. Ama bütün bunları tekerlekli sandalyeye mahkûmken yapması pek de kolay değil… Varoşların Budası ve Yakınlık’ın yazarı Hanif Kureishi, son romanı Hiç’te bir adamın ölümle yüzleşmesini çarpıcı bir dürüstlükle anlatıyor. Kureishi’ye özgü kapkara bir mizahın hâkim olduğu romanın arka planındaysa sınırsız bir özgürlük döneminin sona ermesinin hüznü ve bir kuşağın iç hesaplaşmaları var. Hiç; ölüme, arzunun doğasına ve cinselliğe dair saptamalarıyla hem sert hem de eğlenceli olmayı başaran nadir romanlardan.

Bu kitap size bilmediğiniz hikayeler anlatmıyor, beylik laflar etmiyor. Aksine, klişelerden yola çıkarak küçük insanın küçük hayatına farklı bir bakış sunmaktan başka bir şey yapmıyor. Günümüz hayatına, içinde yaşadığımız tüketim toplumu ve teknolojiyle imtihanımıza değinen, özellikle sosyal medyayı alaya alan, herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği öyküler iyi bir okura farklı katmanlarda değişik anlamlar sunuyor. Tür ve biçim taklitleri olan parodi ve pastiş ile üstkurmaca ve metinlerarasılık gibi yöntemlerin kullanıldığı öyküler, oku-

Yelkovan

İpek SUDA İkinci Adam Yayınları

Virane Harita Kobo ABE / Monokl

Şehir – Kapalı bir sonsuzluk. Asla kaybolunmayan bir labirent. Her bölgesi aynı numarayla numaralandırılmış sana özel bir harita. İşte bu yüzden yolunu kaybetsen bile kaybolamazsın. Kayıp Şahıs Başvurusu. Başvuru Talep Konusu: Kayıp şahsın hareketleri ve nerede olduğu Şahsın Adı Soyadı: Hiroshi Nemuro. Cinsiyeti: Erkek. Yaşı: 34. Mesleği: Dainen Ticaret Satış ve Genişleme Bölüm Şefi. Kayıp şahıs başvuru sahibinin kocasıdır. Altı ay önceki kayboluşundan

beri kendisinden haber alınamamaktadır. Büromuza araştırmaya ilişkin tam yetki verilmiş olup gerekli görülen tüm belgeler tarafımıza sunulacaktır. Ücreti ekli olmak üzere yukarıdaki başvuruyu yaptığımı belirtirim. Bununla beraber bana sunulacak olan raporların gizliliğini koruyacağıma, dışarıya sızdırmayacağıma, kötü niyetle kullanmayacağıma yemin ederim. 2 Şubat 1967. T… Dedektiflik Bürosu. Kayıp Şahıslar Büro Amirliği’ne: Başvuru Sahibinin Adı Soyadı: Haru Nemuro. (İmza)

runu oyuna davet ederken alaycı bir dil ve absürde varan anlatımla akımın eğlenceli yanını ortaya koyuyor. Arda Kıpçak ilk öykü kitabı Değişik ile çıktığı yolda yine biçimselliğin ön planda olduğu, kuramsal altyapısı olan ama bir o kadar da günü ve günceli yakalayan postmodernist öykülerle ilerlemeye devam ediyor. Kitabın adının Değişik Bir Şey Yok olmasının nedeni yazarın ilk kitabıyla aynı çizgide öyküler yazmaya devam etmesi ve postmodernist kanona dahil yerli ve yabancı pek çok metnin izinden gitmesidir.

“Kraliçe arı sendromuna yakalanmış müdürünün duygusal tacizleriyle hem özgüveni, hem de itibarı yerle bir olan Zeynep, kendini iyileştirmek için başkalarına yardım etmeye karar verir. Fakat birinin hayatına dokunmak, düşündüğü kadar kolay olmayacaktır. Bloğu üzerinden bir kadınla tanışır ve kendini ölümün kıyısında gezen bir aşk üçgenin ortasında bulur.” “İnsan, incecik kanatlarını çırparak dünyanın bambaşka bir yerinde kasırga yaratabilen kelebekler kadar kudretli olduğunu bilse, sabırsızca harekete geçmeden önce, enine boyuna düşünmesi gerektiğini öğrenebilirdi. Belki zaman insanlara bunu öğretmek için vardı; belki de sabır, Zeynep’in bu hayattaki imtihanıydı. Sonuçlarından aynı şekilde etkilenmeyeceksen, akıl verme kimseye...

Çocuk Ruh Sağlığı Mazlum ÇÖPÜR Nobel Akademik Yayıncılık

B

u kitapta; ruhsal olarak sağlıklı gelişim için çocukların hangi basamaklardan geçtikleri, gelişimlerini etkileyen etkenler ve önemli ve sık görülen bazı ruhsal sorunlar açıklanmaktadır. Özellikle üniversitelerin psikolojik danışmanlık ve rehberlik, çocuk gelişimi ve psikoloji bölümü öğrencileri ile öğretmenler için gerekli pek çok bilgiyi içermektedir. Ayrıca kitabın, konuya ilgi duyan anne babalar için de yararlı olacağı umulmaktadır. ARALIK 2019 - OCAK 2020

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Arda KIPÇAK Vapur

73


/ F O T O Ğ R A F S A N AT Ç I S I

C E N K Ç ATA L O K KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

T a r i h Öğret m en i | Cen k Ç a ta lok | F otoğra f Sana tç ısı | insta@ cenkcatal o k 9 1

74

KAPADOKYA VE ÜRGÜP KAPADOKYA

Kapadokya Bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları’nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu Peribacaları’nın içlerine evler, kiliseler ve manastırlar oymuş bunları fresklerle süsleyerek binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya’nın yazılı tarihi Hititler’le başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu’nun da önemli kavşaklarından biridir. Kapadokya, Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına geliyor. Bu güzel ülke, dünyada daha önce gördüğünüz hiç bir yere benzemeyen bir coğrafyaya sahip. Bu nedenledir ki her yıl dünyanın dört bir tarafından yüz binlerce ziyaretçi alıyor.

ÜRGÜP

Nevşehir’in merkezine 20 km. uzaklıkta olan Ürgüp, Kapadokya’nın en büyük yerleşim yeri. Merkezinde Peribacası olmaması sizi ilk önce şaşırtacak olsa da, Ürgüp çevresinde başta her yıl 2 milyon kişinin önünde fotoğraf çektirdiği Üç Güzeller olmak üzere en güzelleriyle karşılaşıyor, vadilerinde hayat buluyor, tarihiyle zaman tünellerine giriyorsunuz. Ürgüp gezilecek yerleri öyle hemencecik tükenmeyen ve ‘yine geleceğim’ diye gidilen Kapadokya büyülerinden. Gördüğünüzü unutmuyor, görmediğinizi keşfetmek için meraklanıyorsunuz. Ürgüp’ün tarihi de oldukça eski ve özellikle Bizans döneminde bir dini merkez olmasından dolayı büyük önem taşıyor. İstanbul ile Kudüs’ü birbirine bağlayan İpek Yolu üzerindeki Nevşehir’in bu ilçesi, Bizans, Roma, daha sonra Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine de tanıklık etmiş. Bu dönemlerin izlerini Ürgüp gezilecek yerler rotasındaki onlarca mimari eserde görüyor, bir nevi geçmişine dokunuyorsunuz. Tüm Kapadokya bölgesinin karakterini taşıyan içi oyulmuş kayalar ve bu kayaların üzerine yapılmış taş ev konaklar Ürgüp’ün merkezinde oldukça fazla. Bu taş evlerin işçiliğini görmek için de Ürgüp’ün sokaklarını yürüyerek arşınlamaya değer.


ÜRGÜP’TEN İNSAN MANZARALARI Kapadokya ve Ürgüp’ten aktarmış olduğum manzara fotoğraflarının ardından biraz da bu simge kentin isanlarına parmak basmak istiyorum.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Tur sırasında verilen serbest zamanı değerlendirirken Ürgüp sokaklarını biraz daha keşfetmeden geçemedim. O sırada tozlu raflarda kalmış şarkıları gün yüzüne çıkaran, buram buram Ürgüp mimarisi kokan “Kaset Evi”ne misafir oldum. Raflarda Cem Karaca, Barış Manço, Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi gönlümüze taht kurmuş isimlerin kasetleri... Fonda kulaklarımın pasını silen Çemberimde Gül Oya... Tam o sırada evin sahibi Ahmet Amca ile karşılaştım. Bir yandan evi fotoğraflarken bir yandan sohbete koyulduk. 28 yıldır burada esnaflık yaptığını söyleyen Ahmet Amca kitaplara, gezi yazılarına kıyasla benim için birinci elden kaynak gibi oldu adeta. Hem doyumsuz bilgiler edindim, hem de “Kaset Evi”nin tadını çıkardım. Buradan bir kez daha Ahmet Amca’yı sevgiyle selamlıyor, Ahmet Amca’nın bu karizmatik fotoğrafını sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Ürgüp’e bu kadar kısa bir zaman olsa da doyduğumu sizlere bir kez daha itiraf etmek istiyorum. Peki beni çocukluğuma götüren karelere değinmek istiyorum. Belki de hayatlarında fotoğraf makinesine göz kırpmamış ancak hayat dolu bu kardeşlerime ne demeli? Şöyle bir sıralanın da fotoğrafınızı çekeyim deyince bir yandan saçını düzelten, poz vermenin heyecanını yaşayan, gözüküyor muyum diyen harika çocuklar...

75

ARALIK 2019 - OCAK 2020


‘Kotunda İyilik Var’ çocuklara sevinç oldu

KASIM-ARALIK 2019


Forum Çamlık’ın önderlik ettiği bu anlamlı projeye, Tema Vakfı Denizli İl Temsilciliği, Orman Bölge Müdürlüğü,

Denizli’de gerçekleştirdiği çevreci projelerle farkındalık oluşturan Forum Çamlık Alışveriş Merkezi, yurt genelinde eşine ender rastlanacak bir projeye daha imza attı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Babadağ Belediyesi, Babadağlı İş Adamları Derneği, Denizli Organize Sanayi Bölgesi, Denizlili iş adamları ve sanayiciler, sanayici eşleri, TedX Denizli Çamlık Blv organizasyonu, medya ajansları, gönüllüler ve Pamukkale Üniversite El Sanatları bölümü gibi her kesimden kişi ve kuruluşlar yoğun destek verdi.

ESKİ KOTLARDAN 2000 BİN ÇANTA Pamukkale Üniversitesi el sanatları

bölümü öğrencileri tarafından da kullanılmayan kotlardan dönüştürülen figürler ile Forum Çamlık AVM’nin ortak alanında, bir dikiş atölyesi ve sergi alanı oluşturuldu. Projenin ilk aşamasında, 14 günde 2000 adet kullanılmayan kot pantolon alışveriş çantasına dönüştürüldü.

11 BİN FİDAN DİKİMİ Proje bununla sınırlı kalmadı. Şehrin önde gelen hayırseverleri ile düzenlenen “İyilik Çantası Atölyesi” ile Tema Vakfı için 2100 adet fidan bağışı toplandı. Yapılan bağışlarla birlikte proje kapsamında toplanan fidan sayısı 11 bini buldu. Bu 11 bin fidanın dikimi ise Tarım Bakanlığı’nın “Geleceğe Nefes Ol” projesi kapsamında, 11.11.2019 günü gerçekleşti. Fidanlardan 8900’ü, şehrin önemli STK’larından Basiad’ın da desteği ile Babadağ İlçesi heyelan bölgesine, 2100’ü ise Çanakkale Doğan Dere Hatıra Ormanı’na dikildi.

İYİLİK SANATLA BÜTÜNLEŞTİ Çok kısa sürede bütün Denizli tarafından sahiplenilen “Kotunda İyilik Var” projesi, birbirinden renkli etkinliklere de ev sahipliği yaptı. 16-17 Kasım tarihlerinde, uluslararası üne sahip sanatçı Deniz Sağdıç’ın “sıfır atık” mantığı ile kot parçalarını birleştirerek hazırladığı şaheser tabloları şehrin AVM’sinde sergilendi, halk etkileşimi ile atölyeler düzenlendi.

ARALIK 2019 - OCAK 2020

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

D

enizli’de, Forum Çamlık AVM öncülüğünde başlatılan “Kotunda İyilik Var!” projesi, kayda değer farkındalık yarattı. Proje kapsamında 11 bin fidan dikildi, 5 bin çocuğa kırtasiye desteği sağlandı.

77


Her burcun kendine has özellikleri vardır. Aynı burçtan olan insanlarda, benzer davranışlar görülür. Bu da bize her burcun bir amacı olduğunu kanıtlar. Hangi burç dünyaya ne amaç ile gelmiş ise, özelliklerinden yola çıkarak tespitler yapılmış ve uzmanlar tarafından da doğrulanmıştır. Bu doğrultuda uzmanlar tarafından Temmuz ayı burç yorumlarını araştırdık.

Şu anda var olan ve iyi giden en küçük gördüğün mutluluğa dahi şükret. Ve geçmişte olanlar ve gelecekte olacaklar için şimdiden içtenlikle şükret. Şükür seni sevgi enerjisinde tutar.

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

UNUTMA !

Koç burçları için bu ay oldukça başarılı ve liderlik dürtülerinizi en güçlü kullanabileceğiniz bir ay olduğunu söyleyebiliriz. Ay’ın ilk yarısı ailenizden veya arkadaşlarınızla olan bağlantılarınızda bazı yüzleşmeler yaşayabilirsiniz. Ya da bazı akraba ziyaretleri yapmanız veya size ziyaretler yapılması gerekebilir. Aralık, aşk hayatınız için önemli bir ay olabilir. Bu ay sorumluluklar artıyor. Çevrenizde güven veren ve toplumsal anlamda aranılan biri olacaksınız. Çok çalışın ve çalışma planınızı çok iyi yapın.

78

Boğa burçları, bu ay sizler için muhteşem başlangıçlar ve yenilikler vaat ediyor. Yılın bu kısmına kadar oldukça zorlandığınız konusunda hem fikir olabiliriz. Eski sorunlarınızı tamamen çözüme götürüyorsunuz. Bunlar çok enteresan bir şekilde sizin önünüze gelecek ve sizler bunları ortadan tamamen kaldırabileceksiniz. Artık kendinize daha fazla güven duyma zamanı geldi. Aile içinde bazı gerginlikler ya da problemler geçici bir süreçte sizi huzursuz ediyor olsa da bunları da muhteşem bir şekilde çözüme götüreceksiniz.

İkizler, Aralık ayında sizi ilgilendiren bir yönde bir dostluk gelişecek ve bu dostluk sizi önemli başarılara taşıyabilir. Bu ay yapacağınız iş birlikleri sizlere ciddi faydalar sağlarken yeni imkanlar sağlayacaktır. 12 Aralık tarihinde sizin burcunuzda gerçekleşecek olan dolunay ile farklı bir şehir ya da farklı bir ülkede yaşayan birinden destek alabilirsiniz. Bu ay boyunca, finansal istikrarı sağlama veya ihtiyaç duyduğunuz iyi geliri elde etme şansına sahip olacaksınız.

Yengeç burçları, Eylül ayından bu yana oldukça zor dönemler geçirmiş olabilirsiniz. Bazı durumlarda güvenleriniz paramparça oldu. Belki bazı suçlamalar içinde kaldınız ya da ilişkiniz içinde oldukça yalnız kaldığınızı hissettiniz. Aralık ayı sizler için biraz daha nefes aldığınız bir ay diyebiliriz. Bu ay kıskanılabilir ve ilişkiniz içinde gizli çatışmalar içinde olabilirsiniz. Mümkün oldukça sorunlarınızı çözmek için çaba sarf etmeyin. 26 Aralık tarihine kadar kendinize bir mola verin.

Aslan burçları özellikle bu ay ek kazançlı bazı işler içine girebilirsiniz. İş fırsatlarına hazırsanız Aralık ayında daha iyi bir gelir elde etme şansına sahip olacaksınız. Bu ay içinde sağlığınıza, tedavinize veya diş hekiminizle ilgili randevularınızı oluşturup eksiklerinizi tamamlayın. 20 Aralık sonrası İlginç bir teklif, bir yerden promosyon kazanımlar ya da maaş değişikliği gibi durumlarla karşılaşabilirsiniz. Belki evlenmek, yuva kurmak ya da ilişkinizde kendinizi ait hissetmek istiyorsunuz. Bunlar için bu ay acele etmemelisiniz. ARALIK 2019 - OCAK 2020


Sizler için harika bir 2020 yılı başlıyor. Ama bu yıla başlamadan sanki Aralık sizin tüm kaygılarınızı ortadan kaldırmaya ve çözülmeyen problemleri çözmeye gelmiş diyebiliriz. Ayın başında evinizdeki bazı aksilikleri ya da tadilatları tamamlıyor olabilirsiniz. Yaşam alanınızda bazı değişimlere gitmek isteyebilirsiniz. Bu ay sizler için en önemli konu hedeflerinizi belirlemek ve gerçekten ne istediğinizi keşfetmeniz olacaktır. Aşk hayatınızda ve evlilik ilişkinizde kıskançlıktan kaçının, bu da özellikle tatillerde istenmeyen gerginlik yaratabilir.

Akrep burçları ve yükselen burcu akrep olanlar; yurt dışı ilişkilerinizin olumlu geliştiği bir dönemdesiniz. İlişkilerinizde artık huzur ve denge aradığınız bir dönemdesiniz. Ortaklık ilişkilerinizde daha hoşgörülü ve daha başarılı işler içine girmeye hazır olun. Eğer evlilik gibi bir kararınız varsa bu noktada bir nişan, söz ya da aileleri tanıştırma gibi konular içine girebilirsiniz. Duygusal olarak uzun zamandır zor bir dönemden geçiyordunuz ama artık Aralık sonrası bu durumu toparlıyorsunuz.

Yay ve yükselen burcu Yay olanlar; Aralık ayına ilişkin planlarınız oldukça önemli ve sürprizli olabilir. Bu ay özellikle para ile ilgili şeyler söz konusu olduğunda daha kararlı ve ne istediğini biliyor yönde olacaksınız. Olayları olduğu gibi kabul etmeyi öğrenin. Sizi sonradan hayal kırıklığına uğratan umutlar karşısında artık kendinizi kandırmaktan vazgeçin. Yeni bir işe başlamak için güçlü duygulara sahip olduğunuz bir ay içindesiniz. Kişisel yaşamınızdaki gerginlik, çözülmemiş duygusal sorunların ve yanlış anlamaların artık sonuna geliyorsunuz.

Oğlak ve yükselen burcu oğlak olanlar; Aralık ayı sizin tarafınızdan daha dikkat gerektirirken, stratejik davranışlarınızla da çeşitli sorunları kolay atlatabileceğiniz bir ay diyebiliriz. Beklenmeyen sağlık sorunları yaşam tarzınızı düşünmenize neden olabilir. Bu ay boyunca başka bir yere taşınmanın, yeni bir iş kurmanın, yeni bir aile kurmanın veya evliyseniz ilişkinizin kopuş noktasına geliyor olması mümkün olabilir. Bu ay kariyerinizde büyük bir iş birliği sizi mutlu edebilir.

Kova ve yükselen burcu kova olanlar; Aralık ayında önemli bir sürprizle karşılaşabilirsiniz. Kasım ayının sonlarında hayatınıza giren bir erkek figürü sizleri kariyer anlamında başka bir noktaya taşıyabilir. Böyle bir olay için önceden bir beklentiniz olabilir ve bu tür duygular için hazırlıksız olabilirsiniz. Bu ay ailenizle yakınlaşmak isteyecek ve biraz daha kendi içinize çekileceksiniz. Çoğu durumda, arka planda yürüttüğünüz işlerde daha mutlu olabilirsiniz. İnsanlık hayrına yaptığınız her türlü çalışmayı daha kendi içinizde taşımak isteyebilirsiniz.

Balık ve yükselen balıklar; çeşitli nedenlerden dolayı parasal durumlarda bazı eksiklikler sizi bunaltmış gibi görülmektedir. Hem aşk hem para konularında yaşadığınız tereddütler bu ay sizleri rahatlatıyor diyebiliriz. Çocuklarınızın ihtiyaçları ya da akrabalarınızla aranızdaki parasal ilişkiler geçtiğimiz ay sizi yormuş olabilir. Aralık ayında borçlarınızı biraz olsun kapatıyor olabilirsiniz. Sizin için önemli olan birine ya da önemli bir duruma destek vermeniz gerekebilir. Belki de sizden bir konuda destek beklenecektir.

ŞAHİNGÖZ

YAŞAM MERKEZİ

TAROT-ACCESS-SPRITUEL KİŞİSEL VE KURUMSAL GELİŞİM YAŞAM KOÇLUĞU

Züleyha ŞAHİNGÖZ SIĞIŞ 0507 935 75 12- 0533 090 53 26

Yunusemre Mh. Bursa Cd. Kat:3 D:5 Kömürcüoğlu Pide Üstü DENİZLİ ARALIK 2019 - OCAK 2020

KÜ LT Ü R , SA N AT ve YAŞAM D ERG İSİ

Terazi burçları ve yükselen burcu terazi olanlar; belirli kararlar vermeden önce Aralık ayında daha ciddi düşünmeniz gerebilir. Bu önemli kararlar her şeyden önce hem ailenizle hem de kariyerinizle ilgili olabilir. Bu ay öğrenmeniz gereken konu isteklerinizi konuşmak ve bazı gerçekleri artık görüyor olmanızdır. Artık konuşmanız gerekenleri konuşmalısınız. 20 Aralık sonrası kariyeriniz ile ilgili konularda önemli yükselişler söz konusu olabilir. Bunları doğru değerlendirmelisiniz.

79



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.