Yanık Saraylar / Burnt Palaces: Can Küçük, Gökhan Gökseven, Hale Arslan

Page 1

Y

n

a

Ya n ı k S a r a y l a r

S

Burnt Palaces

Can Küçük

a

r Tasarım Design

12.05.2018 - 16.06.2018

a

r

Ekin Tümer

a Can Küçük

t

B

u Metin Text Ezgi

P

Sergi Görüntüleri Exhibition Views

c

y Hale Arslan

Azra Tüzünoğlu, Gülce Özkara

n

Çeviri Translation

k

Gökhan Gökseven

Yayına Hazırlayanlar Edited By

l

r

a

l

ı

Bakçay

a

Rıdvan Bayrakoğlu

e

s


12.05.18 - 16.06.18

Yanık Saraylar Burnt Palaces

Can Küçük, Gökhan Gökseven, Hale Arslan

1

P

ilot, 12 Mayıs - 16 Haziran tarihleri arasında üç genç sanatçının farklı dönemlerde farklı medyumlarla yaptıkları üretimleri örnekleyen “Yanık Saraylar” grup sergisine ev sahipliği yapıyor. Hale Arslan, Can Küçük ve Gökhan Gökseven’in çalışmaları ortadan kalkmış bir geçmişe, geride bırakılmış bir dönem veya mekana ait kırılma noktalarını, kopuşları ve sonrasında yaşanabilen patlama anlarını takip ediyor. Kırılmaların üzerini illa örtmek mi gerekir? Geçiş dönemlerinin şiddeti nasıl ve ne kadar hissediliyor? Hayal kırıklıklarından kaçmak için bir neden var mı? “Yanık Saraylar” kişisel ayrılık ve travma hikayeleri anlatmakla değil; hikayedeki yol ayrımına gelindiğinde hissedilen gerginlik, üzüntü, korku gibi ortak duyguları açığa vurmakla ilgileniyor. Sanatçılar kaygıyı, rahatsızlığı ve bir şeyleri kaybetme hissini nesnelere, resimlere, darbelere ve titreşimlere dönüştürürken biri sakin, diğeri melankolik, ötekisi sert yollara başvurabiliyor. Yanıklar, alevler, çatlaklar, etrafa dağılmış ve bütünlüğü bozulmuş parçalar bir şeylerin normal seyrinde ilerlemediği hissini iyiden iyiye kuvvetlendiriyor. Serginin tümüne yayılan bu his aslında herkese bir yerden değiyor. Sergideki işlerin her biri izleyiciye ‘sizin kırılma noktanız neresi(ydi)’ sorusunu soruyor.


P

ilot presents “Burnt Palaces” from 12 May to 16 June, an exhibition featuring three young artists’ work in different mediums. Hale Arslan, Can Küçük and Gökhan Gökseven evoke the breaking points, moments of rupture and as well as the outbursts that refer to a disappeared past, to a time and place left behind. Does one need to cover its emotional cracks? How do moments of rupture and transition feel? Is there a reason to hide away from disappointment? “Burnt Palaces” doesn’t describe or narrate personal stories and traumas, rather, it foregrounds the tensions, fears and sadness- collectively shared emotions felt at turning points in history. While expressing feelings of anxiety, unrest, and impending loss through objects, paintings, and sound waves, each artist finds a tone all his own, from calm to melancholic to violent. Burns, fires, fractures, broken and shattered pieces enhance further the feeling that something is awry. Each moment becomes immensely relatable and familiar for us. In this way, every single work in the exhibition asks the viewer: “where is/was your rupture?”.


3

Sergi görüntüsü Exhibition view



Yanık Saraylar

Ezgi Bakçay

P

ilot’un takviminde, sanat serüvenlerinin başındaki sanatçılara da yer vermesi, sergi ajandamıza özlediğimiz heyecanı geri getiriyor. 12 Mayıs - 16 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen Yanık Saraylar başlıklı grup sergisinde, yirmili yaşlarında üç sanatçının üretimlerini bir arada izleme şansı buluyoruz. Yanık Saraylar insanın şiddetli duygusal kırılmalarla nasıl mücadele ettiğini tartışıyor. İzleyiciyi bugünün sanatçısının duyular ve duygular arasında ne tür ilişkiler kurduğunu keşfetmeye davet ediyor. Hale Arslan, Can Küçük ve Gökhan Gökseven’in çalışmaları bir araya geldiğinde yakıcı duygular üzerine, serin bir tefekkür atmosferi oluşuyor. Yanık Saraylar’da farklı medyumlarda üretilmiş işler “ortadan kalkmış bir geçmişe, geride bırakılmış bir döneme veya mekana ait kırılma noktalarını takip ediyor.” Darbe izleri, yanıklar, çatlaklar görüyoruz. Ama işler ağlayıp, sızlamıyor; merhamet ya da özdeşleşme talep etmiyor. Sanatçılar bütünlüğünü şiddetle yitirmiş ya da hiçbir zaman bütün olmamış bir öznelliğin kaygısı taşıyor. Fakat kaygı ve derin kayıp duygusunu nesnelere, resimlere ve izlere dönüştürürken duyguların yakıcılığına sağaltıcı bir mesafe alıyorlar. Bir şeylerin normal seyrinde ilerlemediğinin soğukkanlı tutanakları, izleyiciye sancı değil ürperti veriyor.

5


Keten tuval üzerine yağlı boya Oil on linen 96 x 96 cm

Europa GG


Yanık Saraylar

Ezgi Bakçay

Serginin adıyla hemhal, Gökhan Gökseven’in tuvallerinde yanan evler görüyoruz. Çok katlı, kibirli, kimliksiz orta sınıf sarayları yanarken yüzlerini bile buruşturmuyorlar, eğilip bükülmüyorlar. Felaket aylı gecenin dinginliğini bozmuyor. Alevler sarayın soğuk duvarlarına dişini geçiremiyor. Ateş ne kadar iştahlıysa gece de o kadar uzun. Bahçedeki taştan cüce meditasyon yapıyor. Gökseven’in tuvallerinde bir çeşit sonsuz döngü fikri var. Dev dalgaların dairesel devinimi içinde küçücük bir figür görüyoruz. Kompozisyonun dramatikliğine rağmen resmin tekniği o derece serin kanlı ki, izleyici, dalgalarla boğuşan çaresiz öznenin yaşam mücadelesine karşı kayıtsız kalıyor. Çünkü görünen o ki, fırtına hiç dinmeyecek ve buna karşın yüzücü de hiçbir zaman boğulmayacak. Sonsuza dek çırpınacak. Evler hep yanacak. Kimse yardım istemediği için kimse de yardıma gelmeyecek. Rüyalarda olduğu gibi bağlamlarından kopup gelen imgeler tuvalin yüzeyinde asılı duruyor: Hiroshige dalgaları arasında kalmış bir mülteci gemisi. Gemide Bruegel’in köylüleri. Sudan bir tür japon anime canavarı gibi çıkmış Europa. Güncel siyasetten tanıdığımız o acımasız yüzleri hatırlatıyor. Belki de öykülerinden düşmüş oldukları için; bir yerden başlamamış ve bir yere varmayacak oldukları için Gökhan Gök-

7


Tuval üzerine akrilik ve yağlı boya Acrylic and oil on canvas 81 x 76 cm 2017

Like Tears In Rain GG


9

Sergi görüntüsü Exhibition view



Yanık Saraylar

Ezgi Bakçay

seven’in resimleri izleyiciyi koordinatsız bırakıyor. Bedende battığı yerden düşmüş bir diş, yoğun fiziksel acının gözle görülen kanıtı olabilir. Ya da yirmi yaş dişi büyüme sancısının hem sembolik hem organik tutanağı. Fakat aslında diş ağrımaz. Kemiksi yapısı acıya duyarsızdır, sadece bedene gömüldüğü yerde sızlar. Bu nedenle diş acının yerine geçmeye de çalışmaz, sadece onu imler. Can Küçük, kimlere ait olduğunu bilmediğimiz yirmi yaş dişlerini tarayarak, kopyalayarak kristal heykellere dönüştürürken acı ile acının temsili arasında buz gibi bir mesafe açıyor. Nihayet yüksek kaideler üzerinde artık biricikliğini yitirmiş acının yokluğu sergileniyor; Tıpkı sanatçının yangını işe hiç karıştırmadan ürettiği yanmış kitaplar gibi. Can Küçük yanmış bir kitabı 3D yazıcıyla basarak çoğaltıyor. Yanışı, yok oluşu üretiyor, yeniden ve yeniden üretiyor. Böylece üflesen dağılacak kara kağıdın sıcak kırılganlığı yerine kitap yakma eyleminin sert ve soğuk imgesi geçiyor. Lacan’ın “kapitone noktaları” adını verdiği bir kavramı vardır. Ona göre dilsel yapının yüzeyinde tıpkı kapitone edilen bir yorganda, bir yatakta olduğu gibi belirli çöküntü noktaları, sabitlik anları yer alır. Ve kapitone noktaları, dilin yüzeyinde yarattıkları örüntüyle bir ideolojik sistem, bir söylem çerçevesi oluşturur. “Anlam”

11


Detay Detail

Akıl Dişi Wisdom Teeth CK


2016

Lazerle işlenmiş kristal, ahşap Laser engraved crystal, wood

Her biri 13 x 6 x 6 cm each, Kaide Pedestal 112 x 21.5 x 21.5 cm

CK

Akıl Dişi Wisdom Teeth



Yanık Saraylar

Ezgi Bakçay

dediğimiz şey ancak bu noktalar referans alınarak ortaya çıkabilir. Can Küçük’ün sergide yer alan yatağı, mahrem alandan çıkıp galeriye gelene kadar “kapitone noktalarından” yarılmış gibi görünüyor. Özne parçalanırken bir bardağın kırılması kadar bile ses çıkarmıyor. Parçalar arasında yumuşak, dolgun, iç bükey kenarlar oluşuyor. Parçalanmanın şiddetini göstergenin dokusu emiyor. Çekiç ve kağıt Hale Arslan’ın işi için seçtiği ikili öncelikle çekicin kağıt karşısındaki acziyetini düşündürüyor. Ardından sanatçı çekici izleyicinin eline veriyor ve onu sünger yüzey üzerine yerleştirdiği kağıtlara vurmaya davet ediyor. Çekicin ağırlığı, darbenin etkisiyle buruşan kağıdın üzerinde şiddetin imgesi göz getiriyor. İlk bakışta hafifçe buruşmuş boş beyaz kağıtlar gibi görünseler de ağır darbenin belgeleri bunlar. Sanatçı basit bir tarama işlemiyle fiilden faile ulaşıyor. Suçlu fotoğrafları gibi duvarda yerlerini aldıklarında, yüzlerinden tanıyorsunuz onları; Kimi gaddar, kimi ürkek, kimi imkan buluğunda çoktan hazır ortalığı dağıtmaya. Hale Arslan sergide yer alan ikinci işinde de farklı duyular arasında geziniyor. İşitsel duyumu görsel imgelere dönüştürüyor. Bir çığlık, bir çocuk şarkısı, bir darbe çerçeveler içinde, ses şeritleri halinde sergileniyor. Çığlık/Beysbol Sopası/Annem adlı

15


Kağıt üzerine karakalem, çekiç, sünger Charcoal on paper, hammer, foam rubber Değişken boyut Dimension variable 2017-2018

Bir Şiddet Nesnesi Olarak Çekiç Hammer As An Object Of Violence HA


Detay Detail HA

Bir Şiddet Nesnesi Olarak Çekiç Hammer As An Object Of Violence



Yanık Saraylar

Ezgi Bakçay

iş sesin yoğun, öznel, duygusal etkilerini, duyusal düzlemde kıskıvrak yakalıyor. Sözcükler, sesler ve görüntüler arasında açılan yarıkta acı yerinden sökülmüş diş gibi asılı duruyor. Hale Arslan işlerinde de, serginin bütününde olduğu gibi hiçbir şey kırılmıyor ama incecik çizgiler en kaba gerçeği sırtlanıyor. Renata Salecl Kaygı Üzerine adlı kitabında endüstri sonrası toplumlarda kaygının kaynağı üzerine düşünür. Ona göre “yeni bir kaygı çağında yaşadığımız söylendiğinde ilk önce, bunun terörist saldırılar gibi felaketler, finansal piyasanın çöküşü, ekolojik değişimler, savaş ve bilimdeki gelişmelerle ilgili olduğu izlenimine kapılabiliriz (…) Gelgelelim çağdaş topluma ilişkin kaygılar felaketlerden ziyade öznenin kendini algılayışında aranmalıdır.” Bu yeni tür kaygı dünyanın kurgusal bütünlüğünden düşmüş bireyin güvensizlik hissiyle bağlıdır. Birey acı çeker ama merhamet beklemez. Çünkü acılarını dindirecek bir otoriteye, bir ideale olmadığı gibi ilaca ya da büyüye de inanmaz. Ne çocuk şarkıları kalmıştır geriye ne yumuşak bir yatak, ne sıcak bir yuva… Kaygının kaynağı kayıpların geri gelip gelmemesi de değildir. Öznenin zaten bizzat kayıp duygusu etrafında kurulmuş olmasıdır. İşte Yanık Saraylar eksikliğini, yırtığını kabullenen; yanık yerlerini var oluştan esirgemeyen yalnız öznenin ifadesi. Felaketi evin içindeki yangın olarak duyumsayan bir neslin serin kanlı kaygı tutanağı.

19


Keten tuval üzerine yağlı boya Oil on linen 81 x 67 cm 2017

You’ve Always Meant So Much To Me GG


2017 Tuval üzerine yağlı boya Oil on canvas

100 x 67 cm

GG

Heroes


Tuval üzerine yağlı boya Oil on canvas 76 x 76 cm 2015

What Was It All About GG


23

Sergi görüntüsü Exhibition view



Burnt Palaces

Ezgi Bakçay

P

ilot brings back the excitement that we were missing for our art agenda by hosting artists at the beginning of their career. The group exhibition Burnt Palaces, which took place between 12 May and 16 June, gives us a chance to witness the works of three artists at their twenties. Burnt Palaces demonstrates how an individual struggle with severe emotional breakdowns. It invites the audience to observe how today’s artist builds a relationship between senses and emotions. As the works of Hale Arslan, Can Küçük and Gökhan Gökseven cluster, a chilly contemplation atmosphere is formed on caustic emotions. At Burnt Palaces, the works in various mediums “pursue the breaking points which belong to a disappeared past, a period or a space left behind”. We observe traces of strike, burns, cracks. Yet the works do not lament; they do not demand mercy, nor identification. The artists have anxiety for a subjectivity that has intensely lost its integrity, or has never been a whole to begin with. Besides, while transforming the anxiety and the deep feeling of deprivation to objects, paintings and traces, they cover a remedial distance to the bitterness of emotions. The calm reports of things not running in their course doesn’t give pain to the but creeps.

25


3 boyutlu baskı, pla filament, demir 3d print, pla filament, iron 20 x 14 x 5 cm 2018

Yangın İçin Prototip II Prototype For The Fire II CK


Burnt Palaces

Ezgi Bakçay

We see burning houses on Gökhan Gökseven’s canvasses, united with the exhibition’s name. The multilayered, arrogant, faceless middle-class palaces do not even mop; they do not fidget as they are burning. Disaster does not spoil the tranquility of the moonlit night. Flames cannot dominate the cold walls of the palace. The night is long as much as the fire’s desire. The stone elf in the garden meditates. On Gökseven’s canvasses, there is kind of an idea of an infinite loop. Within the circular motion of rouge waves, we see a tiny figure. Despite the dramatic composition, the painting’s technique is so calm that the audience stands idle against the wave-battered, desperate subject’s struggle for life. Because it seems like the storm will never spend itself, and in any event, the swimmer will never be drowned. It will flounder forever. Houses will burn evermore. And because no one cries for help, no one will succor. As in dreams, imagery detached from their context pendent on the canvas’ surface: a refugee ship that remains in between the waves of Hiroshige. Peasants of Bruegel on board. Europa, surfaced as it is some kind of a Japanese anime monster. Reminding us the cruel faces we recognize from current politics. Maybe because they have fallen out of the tale; because they had not started

27


3 boyutlu baskı, pla filament, demir 3d print, pla filament, iron 17 x 11 x 4 cm 2018

Yangın İçin Prototip III Prototype For The Fire III CK


Burnt Palaces

Ezgi Bakçay

from somewhere and they will not get anywhere, Gökhan Gökseven’s paintings leave the spectator uncoordinated. A tooth fallen off the body, may be the visible evidence of an intense physical pain. Or both; the symbolic and the organic record of a wisdom tooth pain. However, it’s not actually the tooth which aches. Its bonelike structure is insensitive to pain, it only aches where it is buried. That’s why a tooth does not try to replace the pain but just signifies it. By scanning, replicating and transforming the wisdom teeth – which we do not know to whom it belongs – into cut glass sculptures, Can Küçük creates an ice-cold distance between pain and the representation of pain. Finally, the absence of pain which has lost its uniqueness is being exhibited above high pedestals; just as the artist’s burnt books, which he generated without including fire. Can Küçük multiplies a burnt book using a 3D printer. He produces the burning, the annihilation, over and over again. Thereby, the rough and cold imagery of the act of burning a book substitutes the warm vulnerability of a black paper which would fall apart with a quick blow. Lacan has a notion which he named the “quilting points” (“points de capiton”). According to him, on the surface of the linguistic structure, just like a quilted quilt, a

29


Sergi görüntüsü Exhibition view

30


2018

Kağıt üzerine kara kalem, çerçeve Charcoal on paper, frame

99 x 20.5 cm, 70.5 x 14.5 cm, 101.5 x 11.5 cm

HA

Çığlık, Beyzbol Sopası, Annem Scream, Baseball Bat, My Mom



Burnt Palaces

Ezgi Bakçay

bed, there are certain points of collapse, moments of stability. And the quilting points (“point de capiton”) compose an ideological system, a frame of discourse by forming a pattern above the surface of language. What we call “meaning” can only come into existence as these points are referred. Can Küçük’s mattress in the exhibition seems like it had been driven from its “point de capiton” until it leaves its private space and comes to the gallery. As the subject gets fragmented, it does not even make a sound as a breaking glass. Soft, plump, concave edges arise between the pieces. Texture of the indicator absorbs the intensity of fragmentation. Hammer and paper, a duo Hale Arslan chooses for her work. First, it causes one to think about the incompetence of hammer against paper. Second, the artist hands over the hammer to the audience and invites them to hit the papers which she placed on a sponge surface. The hammer’s weight displays an imagery of force upon the paper that has been shriveled with the hit effect. Even though they seem like slightly shriveled plain white papers at first glance, these are the records of death blows indeed. The artist reaches the actor through the action with a simple scanning. As they take their position on the wall like mug shots, you recognize them by sight; some cruel, some

33


Detay Detail

Çığlık, Beyzbol Sopası, Annem Scream, Baseball Bat, My Mom GG


Burnt Palaces

Ezgi Bakçay

timid, some long ready to mess up if given the chance. In her second work, Hale Arslan paces among varied senses as well. She transforms the aural sensation into visual imagery. A scream, a nursery rhyme, a stroke is being exhibited within frames, in vocal cords. Her work named Scream/Baseball Bat/My Mother holds tightly the intense, subjective, emotional impacts of sound on the sensitive level. In the cleft burst forth among the words, sounds and imagery, pain poises like a pulled-out tooth. In Hale Arslan’s works, as such as in the entire exhibition, nothing is being ruptured, yet the thinnest lines carry the roughest truth. In her book called On Anxiety, Renata Salecl elaborates on the source of anxiety in post-industrial societies. According to her, “once we’re told we are living in a new era of anxiety, we may firstly get the impression that it is related to catastrophes like terrorist attacks, collapse of financial market, ecological alterations, progress made on war and science (…) However, anxieties concerning the modern society should be sought within the subject’s self-perception, rather than catastrophes.” This new kind of anxiety is attached to an individual’s feeling of insecurity, who has fallen from the fictional integrity of the world. The individual suffers, yet does

35


not ask for compassion. Because they do not believe in any curative or in magic, nor in an authority or in an ideal which would sooth the pain. Neither nursery rhymes remain, nor a soft bed or a warm home‌ The source of anxiety is not about the returning of casualties either. It is about the subject being merely formed around the feeling of loss. Here it is, Burnt Palaces; the statement of alone subject which does not preserve its burnt places from existence, which embraces its tears. The record of a generation’s calm anxiety that senses the catastrophe as a fire inside the house.

36


2015

Dikilmiş kumaş, 39 modül Sewed fabric, 39 modules

Değişken boyut Dimension variable

37

Tek Kişilik Single Bed



S ı r a s e l v i l e r c a d d e s i n o : 8 5 /A B e y o ğ l u / İ s t a n b u l 0 2 12 24 5 5 5 0 5

info@pilotgaleri.com © P İ LO T


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.