3. sayı

Page 11

Pansiyon sahibine bir çare bul dediklerinde, “Bu memlekette hayvanlara saygı ile sevgi vardır. Onların öldürülmesi yasak-tır. Siz yiyeceklerinizi açığa koymazsanız onlar bir daha bu-ralara gelemezler.” demişti bir defasında. Mustafa farenin ölümü de günah olur mu? Bu adam resmen bizi kandırıyor diye düşünmekteydi. İki kardeş gidip kutu kutu zehir aldılar. Bir ara farelerin sayıları biraz azaldı, ama sonu alınamadı. İki kardeş akşam yemeğinden sonra yarın işte öğlen yemeği için birkaç dilim ekmek, peynir gibi şeyleri hazırlayarak çantalarına yerleştirdiler. O haberlerin verdiği sıkıntıdan olmalı galiba çantalarını mutfak taşının üstünde unuttular. Her akşam çantalarını ya kapalı bir yere veya yattıkları karyolaların baş ucuna asarlardı. Sabah erkenden kalkıp çantalarını aldılar ve trene bindiler. Çalıştıkları fabrika on kilometre ötedeydi. Çantalarını ayak uçlarına yakın yere koydular. Yolculuk sırasında düşüncelere daldılar. Hâlâ dünkü haberlerin etkisindeydiler. Bir ara yan-larında oturan bir kişinin hızlı biçimde kalkıp uzaklaştığını görünce Hüseyin dalgınlığından sıyrılıverdi. Bir koşuşma başlamıştı etrafta. Bir kız bağırarak öbür vago-na kaçtı. Bir başka genç te ayaklarının burnuna basıp trendeki kanepenin üstüne çıktı. Yanlarında oturan orta yaşlı bayan ise sıkıca göğüslerini tutmuştu. Sanki biri onları alıp gidecekmiş gibi koruyordu. Bir başka bayan çantasını kucağına almış onu koruyordu. Orta yaşlı bir adam oturduğu yerde kendini sakınmak için ayaklarını yukarı kaldırmıştı. Mustafa ile Hüseyin bunlara baktıklarında tam bir şaşırtıcı manzara görmekteydiler. Bu insanların hepsi bu hareketleri yaparken yere bakmaktaydılar. İki kardeşse bu insanların yaptıkları hareketleri hayretle seyrediyorlardı. Tren durağa yaklaşmak üzereydi. Yanlarında oturan genç kız birden bağırıp kaçmaya başladı. Kaçarken bir başkasına çarptı. Oradan geri döndü bir başkasına çarptı. Kompartımanda tam bir kargaşa başlamıştı. Mustafa, “Ne oluyor yangın mı var? Yangın varsa biz de kaça-lım. Yoksa Rotterdam’da ki pansiyon gibi burayı da mı yaktı-lar?“ dedi panikle. Hüseyin, ”Vallahi bilmiyorum. Ya yangın var, ya da bugün trende tiyatro günü.” dediği sırada kaçan genç adamın bir ara gözlerinin takılıp durduğu köşeye baktı. Birkaç fare oralarda dolaşıyordu. Birkaç tanesi de diğer köşede gezinmekteydi. “Abi bunlar bizim pansiyondakiler.” Mustafa şaşkınca sordu. “Neymiş bizim pansiyondakiler?” “Bizim fareler.” Mustafa, “Yapma yahu” deyip çantasına baktı. Baktığında ne görsün birkaç fare çantanın içinde dolaşıp duruyorlardı. Bir parça ekmek bile bırakmamışlardı. Mustafa sessizce çantanın ağzını kapattı. İnecekleri yere gelmişlerdi zaten. Fabrikanın yolunu tuttular. Yolda çantaları açıp tekrar baktıklarında çantaların içinin fare dolu oldu-ğunu gördüler ve çantaları fırlatıp attılar. Hüseyin fabrikaya iyice yaklaştıklarında, “Bilir misin bu fareler kime benziyorlar?” diye sordu. Mustafa kardeşine baktı ve bilgiççe başını salladı. “Memle-ketten gelen kötü haberlere de mi? Onların da karnı aç.”

8


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.