Nebevi Hayat Dergisi 13. sayı (2013)

Page 52

NEBEVÎ HAYAT

50

memleketin her tarafına süratle yayılıyor, ordu kumandanlarınca ayrı risale olarak bastırılıp askere ve halka dağıtılıyor, minberlerde ve kürsülerde tekrar tekrar okunuyordu. İstiklal mücadelelerinde halkın ve askerin büyük bir şevkle bir birlik ruhu teşkil etmesinde, Mehmed Akif’in gerek bu önemli vaazının gerekse bundan sonraki vaazlarının ve yazılarının önemli rolü vardır. Ankara’ya geldiğinde Konya isyanı patlak vermişti, isyanın bastırılması için giden askeri birliklerle beraber Konya’ya varan Meclis heyeti içinde Mehmed Akif de vardı. Orada da, halkın sükûneti teminde ve isyancılara katılmamasında ARALIK’13

olumlu çalışmalarda bulundu. 25 Aralık 1920’de Ankara’ya dönüp, Burdur mebusu olarak Büyük Millet Meclisi çalışmalarına katıldı. Bu arada zaman zaman yine Kastamonu'nun kazalarına gidiyor ve vaazlar veriyordu. Bu yılın sonunda Maarif Vekâleti’nin açtığı milli marş metninin yazılması müsabakasında istenildiği gibi bir şiir bulamayınca, müsabaka suresi uzatıldı ve Maarif Vekili Hamdullah Subhi, özel bir yazı ile Akif’in katılması ricasında bulundu. Mehmed Akif’in İstiklal Marşı, bütün katılanlar arasında oybirliği ile birinci seçildi ve 12 Mart 1921’de Büyük Millet Meclisi’ne milli marş metni olarak kabul edildi. Mehmed Akif, Birinci Büyük Millet Meclisi’nde muhalefet grubu içinde yer almıştı. Bu yüzden İstiklal Savaşı’nın sona ermesinden sonra yeniden kurulan ikinci meclise katılmadı. Esasen yeni hükümet, onun ideal edindiği İslam birliği fikrinde olmadığı gibi, laik devlet prensipleriyle hareket etmek düşüncesinde idi. Akif, bu yeis ve bedbinlikle (kötümserlikle), 1923 yılında Abbas Halim Paşa’nın daveti üzerine Mısır’a gitti. Kışı orada geçirdi, birkaç sene yazları İstanbul’da, kışları Mısır’da kaldıktan sonra 1926 kışından itibaren sürekli Mısır’a yerleşti. Kahire Üniversitesi’nde Türk Edebiyatı dersleri veriyor ve şehrin uzak bir banliyö köyü olan Hilvan’da kalıyordu. Bir taraftan da Diyanet İşleri Riyaseti tarafından kendisine verilmiş olan Kur’an-ı Kerim’in meali üzerinde uğraşıyordu. Ancak ezanın kanun zoruyla okutulduğu o yıllarda namazlarında devlet zoruyla Kur’an’ın Türkçe tercümesiyle kıldırılacağı endişesini taşıdığından yaptığı anlaşmayı feshedip avans olarak aldığı bir miktar parayı geri verdi ve çalışmasını teslim etmedi. Akif’in Mısır’dan Türkiye’ye geldiği sırada geri dönmediği takdirde yakılmasını vasiyet ettiği ve yıllar sonra (1961) vasiyetin Kahire’de yerine getirildiği anlaşılmaktadır. 1935 yılında gittiği Lübnan’da sıtmaya yakalandı. O yılın sonuna doğru hastalığı ağırlaştı. Vatan topraklarından uzakta ölmek korkusuyla İstanbul’a geldiği zaman bir kemik külçesi halinde idi. Siroz teşhisi konmuştu. Alemdağı’nda Prens Halim Bey’in çiftliğinde ve Nişantaşı


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.