Nebevi Hayat Dergisi 95. sayı (Ekim, 2020)

Page 1




Yıl: 8 Sayı: 95 - Fiyatı: 12 TL

Sahibi Nebevi Hayat Yayınları Adına Turhan Güncü Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yılmaz Tashih, Redaksiyon Metin Ulusoy Grafik, Tasarım Yakup Hazman Yönetim Merkezi Reklam ve Abone İşleri Güneşli Mh. 1300. Sk. No: 36 Bağcılar/İst. Abone ve Dağıtım Sorumlusu: Metin Ulusoy Tel-Faks: (0212) 515 65 72 GSM & Whatsapp : (0533) 056 83 19 Web ve Sosyal Medya: www.nebevihayatdergisi.com twitter.com/nebevihayat facebook.com/nebevihayat instagram.com/nebevihayatdergisi bilgi@nebevihayatyayinlari.com Abone Şartları 2020 Yılı Yurt İçi Abonelik Bedeli: 120 TL Hesap Numarası Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. Hesabın Adı: Turhan Güncü İban: TR77 0020 5000 0083 3827 1000 02

Editör

H

amd; “Ey insanlar! Sizi tek bir kişiden yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun.”

(Nisa, 1)

“Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da O’nun ayetlerindendir…”

(Rum, 21)

şeklindeki buyruğuyla insanın kadın ve erkek şeklinde birbirini tamamlayan ve birbirlerine gereksinim duyan iki önemli unsur olduğunu beyan eden, birbirlerine sığınmaya, rahatı, huzuru, sevgiyi ve merhameti, birbirlerinde bulacaklarını beyan eden ve bu duygularını ön plana çıkararak birbirlerine olan ihtiyaçlarını bildiren Allahu Teâlâ’ya, Salat ve selam; “Kişi evlendiğinde dininin yarısını tamamlamış olur. Öyleyse diğer yarısı hakkında Allah’tan sakınsın.” “Evleniniz, çoğalınız çünkü ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı, ümmetimin çokluğu ile övünürüm” şeklindeki sözleriyle evlenmeye ve aile kurmaya teşvik eden, evliliğin dinî bakımdan önemini vurgulayan ve kişinin

Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın Nebevi Hayat Aylık Dergi(Türkçe)

İslami yaşantısına katkısının olacağını bildiren Rasûlul-

Baskı: Step Ajans Matbaacılık Göztepe Mah. Bosna Cad. 11 Bağcılar, İst. Tel: 0212 446 88 46, Sertifika No: 45522 Ekim 2020

Allahu Teâlâ’nın selamı, ihsanları, affı ve mağfireti aile

Yayınlanacak yazılarda düzeltme ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların bilimsel ve hukuki sorumluluğu yazarlarına aitti.

lah sallallahu aleyhi ve sellem’e,

kurarak bu emirlere riayet eden Rabbinin emirlerine ve Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in

buyruklarına itaat

ederek Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı sevindirmek için evlenen, çoğalan ve İslam’a uygun bir yuva kurma şuuru ve gayretinde olan Müslüman erkek ve kadınların üzerine olsun.


İçindekiler

İslam'da Son Kale: Aile Yusuf Yılmaz

Eşler Arası Problemler ve Çözüm Yolları Hakan Sarıküçük

Aile Yapımız Neydi? Ne oldu? Ahmet İnal

04

09

15

KUR'AN-I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR İtaatin Önemi ve Sınırları M. Sadık Türkmen

23

Nebevi Damlalar Allah'ın Çizdiği Sınırları Korumak Yener Yılmaz

27

Kavramlar Tevhid Kavramı - 6 Mahmut Varhan

37

İslam İdarecilerimizin Altın Tarihi Ömer b. Abdulaziz (680-720) Cihan Malay

42

Osmanlı Sonrası İslam Dünyası Dünden Bugüne Afganistan Muhammed Eyüp

50

Nebevî Aile Bizi Tüketen Durumlar Halime Yılmaz

55

Serbest Köşe Kötülük Münadileri Ümit Şit

59

Serbest Köşe Hasret Kaldık Derya Fıçıcı

63


KAPAK DOSYA Yusuf Yılmaz

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.” (Tahrim, 6)

R

ahman

kitabında

hoşuna gidecek kelimeler ile

olduğu

ona yönelmek… Kalbin huzur

gibi burada da merha-

duyacağı sözlerin onlar için

birçok

yerde

met yüklü ifadeler ile mümin kullarına seslenmektedir. “Ey iman edenler!”… Bu ifadelerde Müslüman kişi için izzet vardır. Aziz ve Celil olan Allah insanlar

içerisinden

iman

kullanılması…

Kralların,

sultanların, vezirlerin, bakanların, müdürlerin, patronların iltifatları karşında eriyip büzüşen âdemoğlunun aksine

eden kullarını direk muhatap

Müslüman kişinin izzet bula-

alarak onlara hitap etmekte-

cağı ve karşısında utancından

dir. İnanan, itaat eden kulla-

dolayı eğileceği şey ise Allah

rını taltif etmek… Kulakların

azze ve celle’nin

Ekim 2020

4

bu hitabıdır.


Bu kalpleri harekete geçiren sözlerin arkasından Rahman, nasihat ediyor. “Kendinizi ve ailenizi yakıtı insan-

Kralların, sultanların, vezirlerin, bakanların, müdürlerin, patronların iltifatları karşında eriyip büzüşen âdemoğlunun aksine Müslüman kişinin izzet bulacağı ve karşısında utancından dolayı eğileceği şey ise Allah azze ve celle’nin bu hitabıdır.

lar ve taşlar olan ateşten koruyun.” “Nefsinizi ve neslinizi şeytanın kışkırtmaları leneceğiniz

neticesinde cehennem

sürük-

ateşinden

koruyun. Sizi kendisi ile birlikte görmek

istediği

azap

yurduna

çekmek isteyen şeytan ve dostlarının hain nefeslerine dikkat edin. Ateş gibi alevli olan kalplerinden çıkacak

olan

lavlardan

sakının.

Kâfirler ve şeytanlar için kızıştırılmış ateşin odunlarından biri de siz olmayın ey iman eden kullarım!” diyor Rahim olan Rabbimiz. Burada özellikle şeytan ve dostlarının içinde acımasız bekçilerin

Allah 'Öyle ise in oradan! Orada

bulunduğu azap yurduna Müslü-

büyüklük taslamak senin haddin

manları sürüklemek için çabala-

değildir. Çık! Çünkü sen aşağılık-

rını asla göz ardı etmemek gerekir.

lardansın!' buyurdu.

Nitekim Allah

azze ve celle,

iblisin

âdemoğlu ile ilgili düşüncesini Araf Suresinin ilk kısımlarında açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. “Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin! diye emrettik. İblisin dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.

İblis 'Bana (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver' dedi. Allah 'Haydi, sen mühlet verilenlerdensin' buyurdu. İblis dedi ki: 'Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturaca-

Allah buyurdu: 'Ben sana emret-

ğım. Sonra elbette onlara önlerin-

mişken seni secde etmekten alıko-

den,

yan nedir?' (İblis) 'Ben ondan daha

sollarından sokulacağım ve sen,

üstünüm. Çünkü beni ateşten yarat-

onların çoklarını şükredenlerden

tın, onu çamurdan yarattın' dedi.

bulmayacaksın!' dedi.

arkalarından,

sağlarından,

Safer 1442

5


Allah buyurdu: 'Haydi, yerilmiş

kalplerini darmadağınık hale getir-

ve kovulmuş olarak oradan çık!

meye yeltenmektedirler.

Andolsun ki onlardan kim sana

Peki, bunun en önemli sebebi nedir?

uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!” (Araf, 11-18)

Neden iblis ve dostları Müslümanların nefsine ve nesillerine hunharca

Âdemoğlundan daha üstün olduğu

saldırmaktadır?

vehmine kapılıp Allah

Cevap yukarıda yazılan satırların

azze ve celle’ye

itaatten uzaklaşan iblis, ordula-

arasında geçmişti. Haşa Allah

azze

rını insanların yürüdüğü yolların

ve celle’den

üzerine göndermiştir. Kimi zaman

oğulları için beni sapıklığa ve itaat-

yaya kimi zaman atlı süvarilerini

sizliğe sürükleyen sensin” diyerek

Allah’ın dosdoğru yoluna konuş-

azgınlığının sebebini Allah’a attığı

landırarak

iftiraya bağlamıştır.

insanların

gayelerinden

yaratılış

uzaklaşmalarını

sağlamaya çalışmaktadır. İnsanlık saadet yoluna ulaşıp ulvi değerler altında yaşayarak cennete girmesin diye Allah

azze ve celle’den

müsaade

istemiştir. Ama burada asıl önemli nokta iblisin düşmanlığının kudret ve kuvvet sahibi olan zata yapma gafletine düşmesidir. Bu düşmanlığını göstereceği en iyi adres de âdemoğludur.

intikam almak. “Âdem ve

Hedefi ve haz alacağını zannettiği şey ise “Ey Rabbim! Kendisi için beni azgınlığa sürüklediğin âdemoğlunu gördün mü? Ben ondan üstün olmama rağmen kendisine secde etmemi emrettiğin âdem ve zürriyetinin asi ve nankör oluşunu gördün mü?” sözleri ile âlemlerin Rabbi olan Allah’a meydan okuduğunu zannetmesidir. Bu durum ona güç ve haz vermekte, sapmışlığın

İblis ve dostları haşa Allah’tan

zirvesine yol almaktadır.

intikam almak için özellikle hain

İslam beldelerinin üzerine yağan

gözlerini Müslümanların hanele-

bombaların, çılgınca ilerleyen ordu-

rine çevirmiştir. Mümin evler temiz

ların çıkardığı tozun ve dumanın

kalmasın diye en azılı adamlarını

arkasında yatan önemli sebep de

onların odalarına yollamaktadırlar.

budur. İslam beldelerinin ciğerlerin-

İnsi dostlarının yardımları ile akıl

den “Allah’ım! Biz sana ve indirdiğin

almaz projeler altında Müslüman-

şeylere iman ettik. Rasûlünü dost ve

ların hanelerine maddi ve manevi

mürşid bildik. İman edişimizden

savaşlar açmaktadırlar. Kimi zaman

dolayı zalimlerin sivri pençelerinde

en gelişmiş silahları ile Müslüman-

acılar yaşarken sen bize yardım

ların çatılarını başlarına yıkmışlar

etmedin.

kimi zaman da en sinsi planlar ile

dönüp düşmanlarının dostluğuna

Ekim 2020

6

Biz

de

sana

sırtımızı


sığınıyoruz” sözlerinin yankılarının

İzm’ler yoluyla beyinleri yıkamak,

göğe ulaşmasını istemektedirler.

kula kulluğu arttırmak, inkârcılığı

Heveslerini kursaklarında bırakan en önemli silah ise müminlerin hep bir ağızdan “Allah en iyi dost ve vekildir. Bize vadettiği şeyler gerçektir. Asıl yurt ahiret hayatıdır. Sabrımızın

karşılığını

Rahmanın

yanında bulacağız” sözleridir. Bu sözler şeytan ve dostlarının kafalarını parçalayan, yüreklerine korku ve endişe salan en gelişmiş bombalardan daha tesirlidir. Müslümanların mescitlere koşmaları, birlikte saf bağlamaları, Kur’an’ın nuruna yönelip

sünnetin

rehberliğinde

ilerlemeleri onlar için büyük bir iç yarası olmaktadır. Yaşadığı tüm acıları içine gömüp ben Rabbime gidiyorum diyen bir Müslümanın heybeti yüzlerce kâfirin kalbine korku vermektedir. Namus ve iffetine zarar verdiklerini düşündükleri

kadınların

“Biz

Rabbimizin

hükmüne teslim olduk. Hayatımız

ve asiliği özendirmek için canhıraş çalışmaktadırlar. Kur’an’ın nuru ile aydınlanan, seccadelerin gözyaşları ile ıslandığı evleri, haramların bahçesi haline getirmek için planlar yapmaktadırlar. Evini ve sokağını düşünen bir nesilden, bencilleşen, sadece kendini düşünen bireyler meydana getirmek için nefeslerini kullanmaktadırlar. Ama bunlara rağmen, Allah’a ve ahirete iman eden, Efendimizin ve ashabının yoluna ram olan, şeytan ve dostlarını düşman bilmiş, vakitleri şehadete ayarlanmış, hedefleri Firdevs Cenneti olan nesiller ve nefisler ortaya çıktıkça iblisin projesi suya düşmektedir. İnsanların tuğyanının fazlalığına bakıp kısa süreliğine kazandığı vehmine kapılsa da Allah

azze ve celle’nin

insi

orduları ile karşılaşınca bu hevesi kursağına düğümlenecektir.

ve ölümümüz O’nun iki parmağı

Anlattığımız şeyleri dikkate aldı-

arasındadır. O bizi doğru yoldan

ğımızda

ayırmasın”

gibi kalması adına ne yapmamız

temennileri

şeytanı

sarsmaktadır. Küçücük çocukların şehadet provaları ile oyunlar oyna-

mümin

gerektiğini

evlerin

cümlelerimizin

kale daha

da uzamaması için madde madde

maları ve zalimlere gür sesleri ile

belirleyelim;

meydan okumaları şeytanın uşak-

1. Bekar kardeşlerim, evliliklerini Allah’ın rızası temeline göre inşa edecekler. Allah’ı seven bir eş adayını kendine tercih bilecek.

larına acı vermektedir. Bundan dolayı Müslümanların evlerine edebiyat, kültür, sanat adı altında çıkarılan eserler ve sosyal medyanın kirli dünyası ile saldırmaktalar.

2. Evliliğimizin ilk aşamasında evimizi, şeytan ve dostlarının

Safer 1442

7


kale

15. İnfak ve ikram bilincini evimiz içerisinde canlı tutacağız.

3. Evlilik sırasında gerçekleşecek anlaşmazlıkları Allah’ın Kitabına ve Rasûlullah sünnetine göre çözmeye çalışacağız.

16. İslam Düşmanlarını aile bireylerine tanıtacağız.

hücumlarına

karşı

bir

bileceğiz.

4. Bu kalenin surlarına gedik açılmasın diye haramlara karşı dikkatli olacağız. 5. Evimizi kale olmakla birlikte mektep ve mescid bileceğiz. 6. Hanemizin içerisinden Allah’ı, Rasûlünü ve müminleri dost bilenleri yetiştirmeye çalışacağız. 7. Aile fertleri içerisinde nasihati diri tutacağız. 8. Nafile ibadetleri evimizin içerisinde yapıp çoğaltacağız. 9. Ev içerisinde seviyeye göre kitap okumaları yaptıracağız. 10. Kur’an ve sünnetin anlaşılması için yoğun mesai harcayacağız. 11. Müslümanların duasını almak için evlerimizin kapılarını onlara açacağız. 12. Helal kazanca ve lokmaya değer vereceğiz. Haram kazanca asla tevessül etmeyeceğiz. 13. Aile fertlerini İslam davasına hizmetkâr kılacak anlayışı aşılamaya çalışacağız. 14. Allah’ın dinine yardımcı olmak için hep ön safa koşacağız.

Ekim 2020

8

17. Ahiret bilincini evlatlarımızın kalbine salacağız. 18. Aile içinde yer alanları denetleyeceğiz. Onları asla kendi nefisleri ile baş başa bırakmayacağız. 19. İslam Ümmetinin her halinde yanlarında ailecek olacağız. Müslümanların acılarına göz yummayacağız. 20. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir hadisini şiar edinerek en yakınımızdan en uzağımıza varıncaya kadar kardeşlerimizin maddi ve manevi açlıklarının çözümüne çareler arayacağız. Yazdığımız ve yazmaya gücümüzün ve ilmimizin yetmediği her bir maddenin gerçekleşmesi için Allah azze ve celle’nin yardımına muhtaç olduğumuzu unutmamamız gerekmektedir. Es-Samed olan Rabbimizin göndereceği hayra her zamankinden daha fazla muhtacız. Ey Rabbimiz! Gökte ve yerde bizim için sakladığın hayra bizi kavuştur. Semanın

kapılarından

üzerimize

güzellikler yağdır. Toprağın altından bizim için iyilikler çıkar. Şeytan ve dostlarının hamlelerine karşı bizlere güç ver. Evlerimizi İslam davasının geçilmez kalesi kıl. Bizim dostumuz ancak sensin, âmin.


KAPAK DOSYA Hakan Sarıküçük

EŞLERE ARASI PROBLEMLER VE ÇÖZÜM YOLLARI

K

işinin

aile

hayatı,

davranışlarının,

onun

-

Kendisi, diğer insanlara anlattığı

karakte-

takva, merhamet ve şefkat gibi

rinin ve tabiatının gerçek

hususları hayatında ne derece

aynasıdır. İnsanın, evi dışındaki sosyal hayatında bütün hareketle-

rinin sahte ve yapmacık olması ve

tatbik ediyor?

-

uyarırken kendisi bunlara ne

gerçekte olduğundan bambaşka bir

kadar riayet ediyor?

surete bürünmesi ve farklı bir kişilik sergilemesi mümkündür. Fakat kişi uzun süre gerçek kişiliğini aile-

-

Başkalarına öğrettiği bu esasları kendi ailesi hangi ölçüde

sinden saklamayı başaramaz. Bu

yerine getiriyor ve ne kadarını

sebeple insanlar evlerindeki hayat-

uyguluyor?

larıyla denenir ve imtihan olurlar. Eğer bir kişinin gerçek karakteri

Başkalarını Kur’an ve sünnetle

-

Dinine sahip çıkmada ve ailesi

hakkında hüküm verilmek istenirse

içinde tatbik etmekte ne kadar

onun aile hayatına bakılmalıdır.

başarılı?

Safer 1442

9


Her kim evinde ailesi ile mutlu bir hayat yaşıyorsa toplumdaki diğer insanlarla da mutlu yaşar. Her kim

Ailevi sorunları ortaya çıkaracak problemlerin devamlı gündemde tutulması, kadın ve erkeği karşı karşıya getirecek çalışmaların yapılması ve bunu kendine hedef edinen kesimlerin devamlı ve programlı çalışmaları, neticede toplumu yozlaştırarak bu müesseseye zarar vermenin amaçlanması, günden güne toplumu hızla bir çöküşe doğru sürüklemektedir.

de evinde ve ailesi içinde gönül huzurunu

kaybetmiş,

sıkıntı

ve

keder içinde ise böyle bir kişi toplum içinde de insanlardan yüz çeviren, onlarla olan ilişkileri bozuk, kötü ahlaklı biri olur. Hakikatte her toplumsal sorunun ve ahlaki bozulmanın ardında yatan temel gerçek ailenin bozuk olmasıdır. Bu gerçeği çok iyi idrak eden İslam düşmanları, Müslümanların en önemli merkezi, kalesi durumunda olan aile müessesesine daimî surette saldırıda bulunurlar. Çünkü onlar aileyi yıkmanın toplumu en kısa sürede bozacağı gerçeğini çok iyi bilirler. Ailenin

bozulması

neticesinde

sevgiden uzak, merhamet duygularından yoksun, intikam hissi ile ve zarar verme içgüdüsüyle hareket eden kişiler toplumda tedavi edilmesi çok zor olan buhranlara, nice

-

Diğer insanlardan da uymalarını istediği sade hayat, itaat, iffet,

toplumsal suçların işlenmesine ve topluma zarar vermeye başlarlar.

fedakârlık, hoşgörü, sabır, ahlâk

Aile hayatında meydana gelen bu

ve namus gibi mefhumlar kendi

sıkıntılar belli bir çevre ile sınırlı

evinde ne kadar görülmektedir? Eğer bir insan bu imtihandan başarı ile çıkarsa, işte o vakit hiçbir kimse onun ahlâkının, karakterinin ve samimiyetinin üstünlüğünü inkâr edemez.

Ekim 2020

10

olmayıp

toplumun

hemen

her

kesiminde kendini gösterebilmektedir. Cahil ve bilgisiz muhitlerde ortaya çıktığı gibi bilgili ve kültürlü çevrelerde

de

bu

sıkıntıların

meydana geldiği tespit edilmiştir. Dini hassasiyeti zayıf olan kesimlerde görüldüğü gibi muhafazakâr


çevrelerde de bu sıkıntılar görülmektedir. Batıda gözlemlenen bu başıbozukluk

maalesef

doğuya

da sirayet etmiş, onu da kendine benzetmiştir. Ancak şu iyi bilinmelidir ki her ne zaman dinî ve ahlaki esaslar zayıflamışsa oradaki bozukluk daha bir hız kazanmış ve onarılmaz yaralar açılmıştır. gözüken

önem vermek, tıpkı güzel ve verimli

bozukluğun

minik bir tohumu toprağa gömerek

tesiri görülebilmektedir. Dış görü-

filizlenmesine ve ileride kocaman

nüşleriyle İslami gözüken, haki-

ve iri gövdeli, verimli ve sarsılmaz

katte

sindirememiş,

bir ağaç haline gelmesine ve gölge-

onun ahlakıyla ahlaklanmamış ve

siyle her tarafı kuşatarak etrafına

nefsi arzularını, nassların önüne

kol kanat gerecek bir ağaç olmasına

geçirmiş kimselerin de aile mües-

sebep olacaktır. Bu sebeple her ne

sesine büyük zararlar verdiklerini

kadar minik de olsa bu küçük çekir-

hep birlikte gözlemliyoruz.

değe ve tohuma ehemmiyet göster-

Maalesef

bazı

kesimlerde

ise

bile

dindar bu

İslam’ı

Ailevi sorunları ortaya çıkaracak

mek gerekir.

gündemde

Toplumun en küçük temel çekirdeği

tutulması, kadın ve erkeği karşı

olan ailenin içerisinde birtakım

karşıya

çalışmaların

sorunların ortaya çıkmasına sebep

yapılması ve bunu kendine hedef

olan durumlar çoktur. Bunların en

edinen kesimlerin devamlı ve prog-

yaygın ve en çok ortaya çıkanlarını

ramlı çalışmaları, neticede toplumu

zikredecek olursak:

problemlerin

devamlı

getirecek

yozlaştırarak bu müesseseye zarar vermenin

amaçlanması,

günden

güne toplumu hızla bir çöküşe doğru sürüklemektedir.

- İlk olarak; eş seçiminde ortaya çıkan duygusallık ve maddi menfaatin hâkim olmasıdır. Duygusal olarak aşk ile başlayan evlilikler

Bunun çözümü ise aile müesse-

zamanla

çiftler

arasında

sesine sahip çıkmak, hak ettiği

mizaç, kültür, arzu ve isteklerde

konumu ve saygınlığı ona tekrar

büyük farklılıklara sebep olmakta-

kazandırmaktan geçer. Toplumun

dır. Yine birçok evlilik erkek ya da

en gözde kurumu olan ve çekir-

kadının fiziki güzelliğini beğenme

dek aile dediğimiz anne, baba ve

yoluyla

çocuk(lar)dan oluşan bu müesseseye

zamanla o güzel fiziğin içinde

gerçekleşmektedir.

ahlâk,

Fakat

Safer 1442

11


- Bazen de eş seçiminde maddi durum ve zenginlik ön planda tutuluyor. Geliri iyi olan kişi maalesef

Toplumun en gözde kurumu olan ve çekirdek aile dediğimiz anne, baba ve çocuk(lar)dan oluşan bu müesseseye önem vermek, tıpkı güzel ve verimli minik bir tohumu toprağa gömerek filizlenmesine ve ileride kocaman ve iri gövdeli, verimli ve sarsılmaz bir ağaç haline gelmesine ve gölgesiyle her tarafı kuşatarak etrafına kol kanat gerecek bir ağaç olmasına sebep olacaktır. Bu sebeple her ne kadar minik de olsa bu küçük çekirdeğe ve tohuma ehemmiyet göstermek gerekir.

dindar ve ahlaklı olandan önce tercih ediliyor, aileler de böyle kişilerin çocuklarının geleceği için daha iyi olacağına inanıyor. Maddiyatın ön planda tutulması denkliğin, aradaki yaş farkının, taraflar arasındaki kültür ve yaşam farklılıklarının ve daha başka önemsenmesi gereken değerlerin göz ardı edilmesine sebep oluyor. Başta yapılan hatanın büyüklüğü giderek artıyor ve bu durum tarafların karşısına sarp bir yokuşa sahip aşılması çok zor hatta imkânsız bir dağ gibi çıkıyor ve sonuç, ne yazık ki yine hüsran. Gönül huzurunu elde etmek için meşru

kılınan

evlilik

kurumu

maalesef tarafların bir ömür zorluk ve sıkıntıların acılarını tatmalarına ve ayrılmalarına rağmen geride unutulamayacak acılara, acı çeken ve zarar gören çocuklara, depresyonlara, bunalımlara ve zaman zaman aklına gelen kötü anıların

bulunan ruhi kötülük veya ahlaki çirkinlik fark edilince bu durum

gözünde canlanmasına sebebiyet vererek hayatın tadını kaçırıyor.

aile kurumuna zarar veriyor. Yahut

- Bazen de bu sorunların başka

zamanla bu fiziki güzellik kaybo-

bir sebebi karı-kocanın birbirleri-

lunca, ete ve kemiğe yatırım yapan

nin huylarını kavrayamamasıdır.

bu zihniyetteki insanlar daha güzel

Taraflardan birinin mizacının sert

et ve kemik arama derdine düşüyor

olması veya çok hassas duygulara

ve aile müessesesinin kutsiyetine

sahip olması neticesinde tarafla-

zarar verecek tavırlar sergiliyorlar.

rın birbirlerini anlayamaması ve

Ekim 2020

12


hissettikleri duygularını dikkate almaması, neticede zamanla aile kurumunun

yıkılmasına

sebep

oluyor. Birbirlerine saygı duymayan,

kendi

isteklerini

devamlı

dayatan ve karşı tarafın taleplerine saygı duymayan bireylerin sonu ayrılıktan başka bir şey olmuyor. - Bir başka sorun ise her iki tarafın omuzlamış oldukları ağır yükü ve kendi toplumsal sorumluluklarını gereği gibi kavrayamamasıdır. Kadının ve erkeğin yapmaları ve uymaları gereken esaslara riayet etmemeleri, iş bölümü neticesinde üzerlerine yerine

düşen

sorumlulukları

getirmemeleri

maalesef

sonucu yine olumsuzlaştırıyor. Örneğin; kocanın işi ve konumu gereği

insanlarla

görüşmesi,

onlarla buluşması gerekebilir. Bu

Bir diğer sorun da kadın veya erkeğin ailesinden olan kişilerin gerek normal hallerde gerekse anlaşmazlık hallerinde tarafların arasına girerek onları kışkırtması ve münakaşalara sebep olmalarıdır. Burada önemli olan ailevi sorunların öncelikle aile içinde kadın ve erkek arasında anlayış esaslarına uygun bir şeklinde çözümü olmalıdır.

kişinin bir âlim veya hoca olması, okuması ve yazması gerekebilir. Kadın ise böyle umumi toplantılardan daralabilir, kocasının okuyup yazması onu sıkabilir ve onu bıktırabilir.

Hatta

kocasının

yazdığı

kitaplardan dahi usanır ve kocasının yeni bir kitapla eve girdiğini görünce öf çekmeye başlar. Kocasıyla arasında engel olan bu kitaplardan gitgide soğur ve evinden onları uzaklaştırmak için türlü yollar arar. İmam Zühri’nin hanımı

kumadan daha ağır gelmektedir.” Şunu iyi bilmek gerekir ki kocanın hanımıyla kaynaşmak ve onunla vakit geçirmek için zaman ayırması gerektiği gibi kadının da kocasının

kocasını kitaplara dalmış bir hâlde

toplumsal ve ilmi vazifesine zaman

görünce ondan yüz çevirir ve şöyle

ayırmasını hoş görmesi ve ona

derdi: “Vallahi bu kitaplar bana üç

öfkelenmemesi

gerekir.

Hakeza

Safer 1442

13


erkeğin de kadının sorumluluk-

sözden tahrik olarak öfkelenebi-

larını yerine getirmesi esnasında

liyor. Maalesef sabırsızlık ve kötü

hanımının yerine getiremeyeceği

ahlak neticesinde birçok aile yıkıl-

veya yapmakta zorlanacağı talep-

mış ve ailelerde sayısız sorunlar

lerde bulunmaması gerekir. Karşı-

meydana gelmiştir.

lıklı anlayış içinde olmak ve empati kurmak yani kendini karşısındakinin yerine koyma düşüncesi tarafların arasına yerleşince Allah’ın izniyle

olumlu

neticeler

ortaya

çıkacaktır.

- Bir diğer sorun da kadın veya erkeğin ailesinden olan kişilerin gerek

normal

hallerde

gerekse

anlaşmazlık hallerinde tarafların arasına girerek onları kışkırtması ve münakaşalara sebep olmala-

- Ailevi sorunların ortaya çıkma

rıdır. Burada önemli olan ailevi

sebeplerinden bir diğeri de kadının

sorunların öncelikle aile içinde

kocasının mali durumunu gözet-

kadın ve erkek arasında anla-

memesi ve ondan yerine getirmekte

yış esaslarına uygun bir şeklinde

zorlanacağı taleplerde bulunma-

çözümü olmalıdır. Eğer bu şekilde

sıdır. Zengin yaşama isteği, güzel

bir çözüm bulmakta zorlanılıyorsa

giyinme, ziynet ve ev eşyalarını

bu takdirde yapıcı ve anlayışlı olan

çoğaltma arzusu gibi daha birçok

olgun kişilerden -velev ki bunlar

istek taraflar arasında çok büyük

aile büyükleri de olabilir- yardım

sorunların

anlaşmazlıkların

almak olmalıdır. Aileyi birbirine

meydana gelmesine sebep oluyor.

kışkırtacak ve aralarını ayıracak

Bazen de kadının haklı taleplerine

kişilerden ve tavsiyelerden şiddetle

karşılık kocanın cimrilik yapması

kaçınmak gerekir. Aile büyükleri-

ve gerekli olan hususlarda kadının

nin de bu hususta onarıcı olmaları

isteğine cevap vermemesi de bu

gerekir. Problem çıkarmanın hiç

ayrılıkları meydana getiriyor.

kimseye bir faydasının olmayacağı

ve

- Bir diğer sorun ise tarafların birbirlerine su-i zan beslemeleri

ve hayatları karartacağı iyi bilinmelidir.

ve güvenmemeleridir. Birbirlerinin

Burada zikredebileceğimiz birçok

hal ve hareketlerinde daima ters ve

husus daha vardır ki konunun

yanlış sonuçlar çıkarmalarıdır.

uzamaması açısından bu kadarıyla

- Yine bir diğer sorun eşlerden birisinin kötü ahlaklı olmasıdır. Bunun neticesinde kadın veya erkekten birisi ahlakı bozuk olduğu için hemen feveran ediyor, en küçük bir

Ekim 2020

14

yetiniyoruz. Konuyla ilgili nebevi örnekliği bir sonraki sayımızda inceleyeceğiz inşallah.


KAPAK DOSYA Ahmet İnal

AILE YAPIMIZ NEYDI? NE OLDU?

T

oplu taşıma araçlarıyla haşır

konuşmadan o değil ben istifade

neşir geçen öğrencilik yılla-

etmiştim.

rımda Çemberlitaş tramvay

çok manidar bir şekilde yüzüme

hattında iğne atılsa yere düşmeye-

cek bir vaziyetteyken küçücük bir boşlukta göz göze geldiğim Mısırlı

Konuşmamız

arasında

bakarak “Burası mı İslam beldesi?” demişti sadece.

bir Müslümanla konuşma imkânım

Ünlü filozof Heraklitos çok uzun

olmuştu. Halinden pek memnun

yıllar önce (M.Ö 500’lü yıllar) biraz

gözükmüyordu. Sebebi tramvayın

doğru biraz yanlış bir kelam etmiş:

kalabalık oluşu değildi elbet. Kendi-

“Her şey değişir. Değişmeyen tek

siyle konuşmamın faydalı olacağını düşünerek

kalabalığı

yardım

ve

şey değişimin kendisidir.”

yanına ulaştım. Birkaç kelam ettik

Evet, değişiyoruz. Farkındayız ya da

sonra da ayrıldık. Sonuç tahmin

değiliz ayrı bir mesele ama tepeden

ettiğim gibi olmamış aksine bu

tırnağa köklü bir değişim içindeyiz.

Safer 1442

15


Mısırlı Müslüman kardeşim, bulun-

yememiz-içmemiz, gülmemiz-ağ-

duğumuz mevkiin önemini bilerek

lamamız artık her şey bambaşka.

mi söyledi o sözleri bilmiyorum. Ama

Önümüzde kontrol edemediğimiz

bu konuşmanın İstanbul’un İslamla

bir fırtına var ve bizi bizden alıp

buluşmasının sembollerini taşıyan

çok uzaklara götürüyor. Darbeler

bir semtte ve cennet mekân Sultan

ardı ardına soluksuz ve beklenme-

Abdülhamid’in kabrinin neredeyse yanı başında gerçekleşmesi yaşadığımız değişimi tam olarak ifade ediyordu aslında. Önünden defalarca geçtiğimiz bu semtleri ve halihazırdaki hallerini düşününce gerçekler ortaya çıkmakta gecik-

dik yerden gelip yıkıyor bizi. Takım elbiseyle girdiğimiz kavgadan ağzı burnu yer değiştirmiş şekilde ve neredeyse kendimizi bile tanıyamayacağımız bir halde çıkıyoruz, dilimizde şairin şu mısralarıyla;

miyordu. Buralar ne zamandır bu

Ne ben eski benim

haldeydi? İslam’ın nişaneleri insan-

Ne zaman eski zaman

ların suretinden alınıp taş duvarlara

Ne bahçede güller kırmızı

nasıl da hapsedilmişti? Burası mı İslam’ın güçlü kalesiydi? Efendi-

Ne sen renklisin dünyamda

miz sallallahu aleyhi ve sellem’in övgüsüne

Bu köklü değişimlerden nasibini

mazhar olmuş o büyük önder Fatih Sultan Mehmet’in emanetine böyle mi sahip çıkılmalıydı? Dünyanın en büyük imparatorluğunun baş

alan, eli yüzü tanınmaz hale gelen temel yapılarımızdan birisi de aile hayatımızdır.

mabedinin camiye dönüştüğü bu

Aile yapımız bizi Avrupa toplum-

güzel yer böyle mi olmalıydı? İslam

larından ayıran ve onlar karşı-

için gece gündüz demeden mücadele

sında her zaman bir adım daha

eden Sultan Abdülhamid Han’a olan

öne

borcumuz böyle mi ödenmeliydi?

gelirdi. Medeni(?) Avrupa millet-

Maalesef ortada.

hali

pür

Kökünden

en

melalimiz kökünden

değişiyor ve benliğimizi kaybediyoruz. Ruhumuz, özümüz, yaşam şeklimiz

kısaca

her

şeyimizle

geçiren

unsurların

başında

lerinde bulunmayan bir sıcaklığı vardı

ailelerimizin.

Başımızda

güçlü ama adaletli bir otorite olarak babalarımız, merhameti ve fedakarlığıyla iyiliğimiz için çırpınıp

evrim geçiriyoruz. Aynadaki biz,

duran

biz

Ahmetleri

darımızda zorumuzda daima yanı-

Mehmetleri dünküyle aynı değil,

mızda bulduğumuz kardeşlerimiz

elli yüz yıl öncesiyle hiç mi hiç

ve muhabbetlerini en içten şekilde

aynı değil. Oturmamız-kalkmamız,

hissettiğimiz akrabalarımız vardı.

değiliz.

Ekim 2020

16

Şimdinin

cefakâr

annelerimiz,

her


saygı,

şeyin iyisini yiyemez ve giyemez-

adalet ve merhamet üzerine kurul-

dik ama duyguların en güzelini en

muştu. Bu temelleri görmek isteyen

sıcağını hissederdik yüreğimizde.

kimsenin ailenin en küçük ferdine

Velhasıl tüm eksikleriyle birlikte

bakması bile yeterli olabilirdi.

evveldi, güzeldi.

Öte yandan ailelerimiz bu değerlerle

Şimdilerde eskinin yerinde yeller

öne çıktığı kadar kalabalık oluşuyla

eseli çok oldu. Hayal bile edeme-

da hatırlanırdı hep. Dedesi, nenesi,

yeceğimiz kadar çok şey değişti.

amcası, halası, dayısı, teyzesiyle

Keşke

kocaman

sayıyı

yıkık dökük evler ve imkansızlıklar

arttırdığı kadar kalitey i de arttırırdı.

olsaydı. Ama öyle olmadı. Her gelen

Kimisinin tecrübesi kimisinin feda-

yeni, eskisinden bir şeyler çaldı.

karlığı kimisinin sempatisi kimisi-

Yeni yeni binalar soğuk geçirmedi

nin ise maddiyatı birlikte tutardı

ama bize eski sıcaklığımızı da

herkesi. Dengeler çok farklıydı. Evet,

vermedi. Modern iletişim araçları

bir evlat babasıyla bugünkü kadar

iletişimimizi

rahat konuşamaz, anneler babaların

yana var olanı da paramparça etti.

yanında seslerini bu kadar yukarı

Televizyonlarla bir araya toplan-

çıkaramazdı.

dıksa da robotlara dönüşmekten

Aile

meclislerimiz

bir

sevgi,

aile.

Evlerde

rahat

plazma

TV’ler

Onlar

koltuklar, de

geniş

yoktu.

Sırt

değişen

sadece

sobalar,

güçlendirmek

bir

kurtulamadık. Neticede

yeni

aile

düzenimizle

yastığı, minder ve halıdan ibaret

tamamen

odalar, herkesin her saat gireme-

hüsrana

yeceği gıda dolu(?) kilerler, kardeş-

tablo birbirinden kopuk fertlerin

lerin ortaklaşa giydiği kıyafet ve

oluşturduğu soğuk aile yuvaların-

ayakkabılar… Tüm sermaye buydu.

dan başkası değildi. Aslında buna

Fazlasına

zengin

tam olarak aile de denemezdi. Aile

sayıldığı gariban bir toplumduk

demek sadece aynı soy isimle aynı

biz. Ama yine de herkeste mutlu-

evde yaşamak mıydı? Aile demek

luk, gözlerde bir ışıltı vardı. Onca

aynı odada ama farklı hülyalarda

yokluğa rağmen evlerde vakit güzel

olmak mıydı? Kimsenin kimseden

geçerdi. Kışlar ay rı güzel y azlar ay rı

haberinin olmadığı, evlerin otel

bir güzel olurdu. Birisinde etra-

olarak kullanıldığı bir yer yuva

fında toplandığımız sıcacık soba-

olarak

larımız diğerinde de altında serin

Aynı aşa ortak olmadan aynı işe

serin oturarak derin muhabbetlere

el atmadan aynı umuda bel bağla-

daldığımız asmalarımız vardı. Her

madan aile olunamazdı ki! İyi bir

sahip

olanın

başarısız uğradık.

olduk

Ortaya

isimlendirilebilir

çıkan

miydi?

Safer 1442

17

ve


aile için asaletiyle duran bir baba,

“Allah’ın dininden uzaklaşma ve

şefkatiyle bir sağa bir sola koşturan

O’nunla olan bağı zayıflatma” her

anne, kendi dünyalarında neşeyle

yanlışta olduğu gibi burada da

oynayan evlatlar şarttı. Ancak o

birincil unsurdur. Allah’ın emrettiği

zaman mutlu aileler tesis edilebilir,

her şey iyi/ doğru yasakladığı her

evler sıcak yuvalara dönüşebilirdi.

şey de kötü/ yanlıştır. Eğer insan bir yanlışın içine düşmüşse orada

Nerede Yanlış Yaptık?

mutlaka Allah’ın kendisi için çizmiş

Değişim hayatın kanunu olsa da her zaman bir sebebe muhtaçtır. Hayatta hiçbir şey sebepsiz olarak değişmez.

Çabamız

olmaksızın

değişen haller bile en nihayetinde Allah’ın rahmeti ve mağfireti gibi bir sebebe dayanır. Bu nedenle meydana gelen değişim ve dönüşümden

memnun

kalınmamışsa

yapılması gereken ilk şey onun sebeplerini

irdelemek

ve

yeni

adımlar atarak neticeyi değiştirmek olacaktır. Bahsini ettiğimiz aile meselesinde de yaşadığımız kırılmaların sebepleri elbet vardır. Özden kopma ve başkalaşma

genellikle

uzun

bir

sürece dayandığı için sebeplerini doğru teşhis etmek zorlaşsa da İslam’ın ortaya koymuş olduğu aile yapısının zaman ve mekân mefhumunu aşarak netliğini koruması bize yardımcı olacaktır.

olduğu sınırı aşma durumu vardır. Aile yapılarımızı İslam’ın emrettiği şekilde muhafaza edemememizin yegâne sebebini de burada aramak gerekir. Bu nedenle sorulması gereken ikinci bir soru ise “ideal olan aile yapısı için gerekli düzenleme ve tavsiyeler Kur’an ve sünnette yeterince mevcutken neden ve ne çeşit bir yanlış yaptık?” sorusu olmalıdır. Bu soruya doğru cevabı vermek için tarihin sayfalarını biraz geriye çevirmemiz ve çizilen kıvrımların izini bu satırlar arasında sürmemiz gerekecektir. İslam

dünyasında

belki

itikadi

açıdan değil ama sosyolojik açıdan Müslümanların kendi kaynaklarından yüz çevirip başka kaynaklara meylettiği en net dönem 18 ile 20. yüzyıllar arasında olmuştur. Güçlü ve parlak bir dönemin ardından yaşanan düşüşler hataları tefekkür için güzel bir

Aile hususunda yaşadığımız başarı-

başlangıç olsa da netice istenilen

sızlığın sebeplerini dışarda arama-

şekilde

dan önce okları kendi nefislerimize

yapması gereken yegâne şey hata-

çevirmeli ve samimiyetle sormalı-

larını görüp kendi kaynaklarından

yız: “Nerede yanlış yaptık?”

azami

Ekim 2020

18

olmadı.

derecede

Müslümanların

istifade

etmek


olmalıyken bir anda zihinlerde İslam ahkamının dönemin sorunlarına çare olamayacağı, gerekli reçetenin Batı toplumlarında saklı bulunduğu tezi ağırlık kazanıverdi. İşte tüm alanlarda olduğu gibi aile yapısı için de en büyük kırılma noktası burası oldu. Zihniyet değişimi de denilebilecek bu gelişme Avrupa kültürünün beldelerimize destursuzca girmesine ve istediğini kolayca yapabilmesine imkân tanıdı. Bu safhadan sonra askeriyeden hukuka eğitimden toplumsal yapıya varana dek neredeyse her alanda ciddi yenilikler birbirini takip etti. Neticede yeni bir devlet yeni bir sistem yeni bir toplumsal düzen inşa edildi. Yeni sistemde

Aile yapımızı ifsad eden hukuksal düzenlemelerin en başında; 17 Şubat 1926'da İsviçre Medeni Kanun’u örnek alınarak TBMM'de kabul edilen, 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe konulan ve 1 Ocak 2002’ye kadar varlığını sürdüren “1926 Kanunu Medenisi” gelir. Müslüman bir toplumun gayrimüslim anayasal düzenlemeler ile tanzim edilmesi tam bir felakettir.

aileye hayat(?) verecek damarlar Avrupa’ya

uzanıyordu.

Bundan

sonra Avrupa’nın doğrusu doğrumuz, yanlışı yanlışımız olacaktı. Eski tek kalemde çizilecek yenisi hemencecik ikame edilecekti. Evet evet! En doğrusu buydu. Bu reçeteye uyacak, biz de çağdaş medeni milletler seviyesine çıkacaktık.

2002’ye kadar varlığını sürdüren “1926

Kanunu

Medenisi”

gelir.

Müslüman bir toplumun gayrimüslim anayasal düzenlemeler ile tanzim edilmesi tam bir felaket-

Hukuk Alanında Atılan Yanlış Adımlar

uymayan ne dinle ne de örfle bir

- 1926 Kanunu Medenisi Aile yapımızı ifsad eden hukuksal

düzenlemelerin

en

tir. Zihniyet olarak bu topraklara

başında

17 Şubat 1926'da İsviçre Medeni

paralellik arz etmeyen bu yasa ve kanunların aile yapımızı nereye getirdiği

ortadadır.

Ancak

yine

Kanun’u örnek alınarak TBMM'de

de bu acı sonuçtan gerekli dersler

kabul edilen, 4 Ekim 1926 tari-

alınmamış ve aynı hatalar günü-

hinde yürürlüğe konulan ve 1 Ocak

müze kadar devam edegelmiştir.

Safer 1442

19


- 2001, 2004 ve 2010 Yılları Anayasal Düzenlemesi

Aralarındaki fıtri farkları bir yana bırakıp kadın ve erkeği bir gören bu çarpık zihniyetin kanunlaşması genel olarak tüm toplumsal yapıyı bozsa da özelde en çok aile düzenine darbe vurmuştur. Çünkü bu yanlış anlayış kadınla erkeği ağır bir çatışma alanına sürükleyerek aile içinde karmaşanın doğmasına sebep olmuştur.

Anayasa

üzerinde

bu

yıllarda

Kadın ve erkek İslam nazarında eşit değil eşdeğerdir. İmanları ölçüsünde kadın da değerlidir erkek de. Ancak Allah azze ve celle bu iki cinsi farklı tabiatlarda yaratmış, sorumluluk yüklerken de bu hususu önemli bir etken olarak kabul etmiştir. Bu nedenle kadın ve erkek birbiriyle yarışan iki rakip değil Allah’ın kendileri için belirlemiş olduğu kulvarda yürüyen iki yoldaştır.

bırakıp kadın ve erkeği bir gören

meydana gelen değişikliklerin ana konusu

kadın-erkek

eşitliğidir.

Anayasa’nın 10. maddesine 2004 yılında “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü eklenmiştir. 2010 yılında ise 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının sonuna “…bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” ibaresi eklenmiştir. Aralarındaki fıtri farkları bir yana bu çarpık zihniyetin kanunlaşması genel olarak tüm toplumsal yapıyı bozsa da özelde en çok aile düzenine darbe vurmuştur. Çünkü bu yanlış anlayış kadınla erkeği ağır bir çatışma alanına sürükleyerek aile içinde karmaşanın doğmasına sebep olmuştur. Kadın ve erkek İslam nazarında eşit değil eşdeğerdir. İmanları ölçüsünde kadın da değerlidir erkek de. Ancak Allah

azze ve celle

bu iki cinsi farklı

tabiatlarda yaratmış, sorumluluk yüklerken de bu hususu önemli bir etken olarak kabul etmiştir. Bu nedenle kadın ve erkek birbiriyle yarışan iki rakip değil Allah’ın kendileri

için

belirlemiş

olduğu

kulvarda yürüyen iki yoldaştır.

Ekim 2020

20


- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet-

ilk sözleşme 1981 yılında yürür-

ler Bakanlığı Tarafından Atılan

lüğe giren CEDAW’dır. CEDAW’ın

Adımlar

temel hedefi, toplumsal yaşamın

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı özellikle son dönemde aile bakanlığı gibi değil “kadın bakanlığı” gibi çalışmaktadır. Aile mefhumunu neredeyse sadece kadınla özdeşleştiren

bakanlık

atmış

olduğu adımlarla kadını güçlendir-

her alanında kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla, kalıplaşmış kadın-erkek rollerine dayalı önyargıların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. Sözleşme taraf ülkelerde kadınlara yönelik ayrımcılığı önlemek için var olan tek yasal ve

mek yerine ona zarar vermektedir.

bağlayıcı

Ev ortamından koparılıp çalışma

dır. Türkiye, CEDAW’ı 1985 yılında

ortamına hapsedilen ve kocasıyla

imzalamış ve sözleşme 1986 yılında

egemenlik yarışına giren bir kadın

yürürlüğe girmiştir.

mutlu kadın değildir. Bu nedenle,

• BM tarafından koordine edilen bir

bakanlık eliyle yürütülen projeler güçlü(?) ama mutsuz kadınlar üretmekten öteye geçememektedir.

uluslararası

doküman-

başka çalışma ise “Sürdürülebilir Kalkınma

Hedefleri”dir.

2015’de

gerçekleştirilen BM Sürdürülebilir

Bakanlık tarafından bu minvalde

Kalkınma Zirvesinde 2030 Sürdü-

yürütülen projelere şunlar örnek

rülebilir Kalkınma Hedefleri tüm

verilebilir:

BM üyelerinin (193 ülkenin) imzası

• “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal

ile kabul edilmiştir.

Eylem Planı”

2030 yılına kadar ulaşılması planla-

2008-2013 yılları arasında uygulan-

nan toplam 17 ana hedef bulunmak-

mıştır.

tadır. Bunlardan birisi de “toplum-

“Kadının

Güçlenmesi

Strateji

Belgesi ve Eylem Planı” 2018-2023

yıllarını

kapsayacak

şekilde planlanmıştır. Halen yürürlükte olan bir projedir. -

İmzalanan

BM

Koordineli

Sözleşmeler

• Birleşmiş Milletler’in (BM) temel

sal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve tüm kadın ve kız çocuklarının güçlenmesi”dir. 5. madde altında yer alan bazı hedefler şunlardır: - Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığın her yerde sona erdirilmesi,

insan hakları sözleşmeleri arasında

- Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik-

yer alan ve kadın hakları konusunda

ler ile kadın sünneti gibi bütün zararlı

uluslararası standartları belirleyen

uygulamaların sona erdirilmesi,

Safer 1442

21


için güçlü politikalar üretilmesi, izlenmesi ve var olanların takviye edilmesi ve uygulanabilir mevzuat

Maddelerinin uzun olması sebebiyle burada detaylarına yer veremediğimiz sözleşme genel itibarıyla özetlenecek olursa; “Aile İçi Şiddeti Önleme” adını taşısa da sadece kadın merkezli oluşundan dolayı pozitif ayrımcılık oluşturmuş, kadının beyanını esas alan yönüyle yargısız infaz edilerek evinden uzaklaştırılmış 2 milyondan fazla erkek üretmiş ve baskılar sonucu cinnet geçirme derecesine gelmiş kocaların eline kendi kadınlarının kanını bulaştırmış, aileleri de fertlerini de geri dönülmez felaketlere sürüklemiş iğrenç bir sözleşmedir.

geliştirilmesi.

• İmzalananlar arasında en çok gündeme gelen sözleşme şüphesiz “İstanbul Sözleşmesi”dir. Asıl adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir.

Sözleşme

AKP,

CHP, MHP ve BDP’nin oylarıyla Meclis’ten geçti. 81 maddelik İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye adına dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu

imzaladı.

Sözleşme

TBMM’de 24 Kasım 2011'de onaylandı, 8 Mart 2012'de Resmî Gazete’de yayımlandı. 1 Ağustos 2014’te de yürürlüğe girdi. Maddelerinin uzun olması sebebiyle burada detaylarına yer veremediğimiz sözleşme genel itibarıyla özetlenecek olursa; “Aile İçi Şiddeti Önleme” adını taşısa da sadece kadın merkezli oluşundan dolayı pozitif ayrımcılık oluşturmuş, kadının beyanını esas alan

-Kadınların siyasi, ekonomik ve

yönüyle

sosyal hayatta karar alma süreci-

evinden uzaklaştırılmış 2 milyon-

nin her basamağına tam ve aktif

dan fazla erkek üretmiş ve baskılar

katılımının

sonucu

sağlanması

ve

bu

yargısız

cinnet

infaz

geçirme

edilerek

derece-

alanda liderlik için eşit fırsatlara

sine gelmiş kocaların eline kendi

sahip olması,

kadınlarının

-Toplumsal

cinsiyet

eşitliğinin

tesisi ve her alanda kadınların ve kız çocuklarının güçlenmesi

Ekim 2020

22

kanını

bulaştırmış,

aileleri de fertlerini de geri dönülmez felaketlere sürüklemiş iğrenç bir sözleşmedir.


KUR'AN'I KERIM'DEN MÜMINLERE NIDALAR M. Sadık Türkmen

İTAATİN ÖNEMİ VE SINIRLARI ‫يم‬ ِ َّ ‫ِب ْس ِم‬ ِ ‫الل ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ِح‬

َ ْ ‫ول َواُو۬لِي‬ َ ‫الل َواَ ۪طي ُعوا ال َّر ُس‬ ‫ال ْم ِر ِم ْن ُك ْ ۚم‬ َ ّٰ ‫يَٓا اَ ّيُ َها ا ّلَ ۪ذي َن ٰا َم ُنٓوا اَ ۪طي ُعوا‬

ٰ ْ ‫الل َوا ْل َي ْوم‬ ‫ال ِخ ِۜر‬ ِ ّٰ ‫ول اِ ْن ُك ْن ُت ْم ُت ْؤ ِم ُنو َن ِب‬ ِ ّٰ ‫َف ِا ْن تَ َنا َز ْع ُت ْم ۪في َش ْي ٍء َف ُر ُّدو ُه اِلَى‬ ِ ‫الل َوال َّر ُس‬ ِ ۟ ً‫ٰذلِ َك َخ ْي ٌر َواَ ْح َس ُن تَأْ ۪ويال‬ “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin, sizden olan ulül-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzeldir.” (Nisa, 59)

Safer 1442

23


İnsanların yaratılış gayesi Allah’a ibadettir. Ancak sahip olduğu nefis onu bu ibadetten alıkoymaya çalışır. Bu yüzden kendisini önünde bekleyen ölüm ve sonrasında hazırlık yapmak veya ardı arkası kesilmeyen çekici dünya nimetlerini elde etmek arasında bulur. Ya Allah’a itaati veya çeşitli şekilleriyle boy gösteren arzuların peşinden gidecektir. İnsan Hz. Âdem’in şahsında henüz Allahu Teâlâ, Hz. Âdem'i yeryüzünün değişik topraklarının terkibiyle yaratmıştır. Bu yüzden onun soyundan gelenler arasında değişik renkler ortaya çıkmıştır. Rabbimiz bu vesileyle insanların dünyaya yayılmasını ve insanların birbiriyle imtihan olmasını dilemiştir.

dünyaya gelmeden önce itaat ile sınanmıştır. düşman

İblisin

olduğunu

kendisine öğrendikten

sonra yasaklanmış ağaçtan uzak durması emredilen Hz. Âdem yine Allah’ın takdiri ile ehli ile beraber cennetten dünyaya indirildi. O’nun nesli de ilk ciddi sınavını Allah’ın emrettiği kurban ile verdi.

Her şeyi elinde tutan Allahu Teâlâ

Hz. Âdem’in iki oğlunun hikayesi

dileseydi iyilikte veya kötülükte

itaat ve itaatsizliğin temsili olarak

tüm insanları aynı fizik, fikir ve hareket

noktasında

birleştirirdi.

Ancak bu imtihanın ve insanın yaratılış gayesinin ortaya çıkmasına engel olurdu. Bu yüzden her bir insan kendine has bir yapıya sahip olarak farklı mizaçta yaratılmıştır. İnsanların bu farklılığına işaret eden Rasûlullah

sallallahu aleyhi

karşımızda durmaktadır. Neticesi cennetten çıkarılmaya kadar varan, kardeş kanını dökmeye sevkeden bu mesele ibadetin mihenk taşıdır. İslam Tarih’inde Uhud Savaşı esnasında Müslümanların itaat ettikleri ve itaattan yüz çevirdikleri zaman nasıl neticelerle karşılaştığı detaylı bir şekilde ele alınmıştır.

efendimiz şöyle buyurdular:

Ayet-i kerimenin manasını teyit

“İnsanların misali hiçbiri yük taşı-

mahiyetinde pek çok hadis-i şerif

maya müsait bulamayacağın yüz

rivayet edilmiştir. Onlardan bazı-

deve gibidir.”

ları şöyledir:

ve sellem

(1)

1. Buhârî, 6498; Müslim, 2547

Ekim 2020

24


Enes

radıyallahu anh’dan

rivayetle

giden ve gitmeyen şeyleri dinleyip itaat

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle

etmelidir. Günah işlemekle emredilirse

buyurdu: “Üzerinize başı kuru üzüm

artık dinleyip itaat etmez.” (5)

gibi olan Habeşli biri dahi emir tayin edilse onu dinleyin ve itaat edin.” (2)

Müfessirlerin Ayet ile İlgili Görüşleri

Ebu Hureyre

Fahreddin

radıyallahu anh’tan

riva-

er-Razi

Mefatihul

yetle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem

Gayb’da şöyle diyor: “Bilesin ki

şöyle

Rasûlullah

buyurdu:

“İsrailoğlullarını

sallallahu aleyhi sellem’den

nebiler idare ediyordu. Bir peygamber

rivayet olan şeyler ya sözdür ya da

vefat edince yerine diğeri geçiyordu.

fiil. Allahu Teala’nın “peygam-

Ancak benden sonra nebi gelmeyecek,

bere itaat edin” buyruğu dolayı-

çok sayıda halife gelecektir.” (Ashab)

sıyla onun sözlerine itaat vaciptir.

“Ya Rasûlallah! O zaman bize ne

Fiillerine gelince peygambere has

emredersin?” dediler. Buyurdu ki:

durumlar

“Her birine beyat edin ve haklarını

fiillere de uyması vaciptir. Bunun

verin. Muhakkak Allah onlara sizi

sebebi ise Allah’ın “itaat edin”

nasıl yönelttiklerini soracaktır.” (3)

sözünün Allah’ın emirlerine itaati

Abdullah b. Ömer

radıyallahu anhuma

dedi ki: “Rasûlullah ve sellem’i

sallallahu aleyhi

şöyle derken işittim: ‘Kim

elini itaat etmekten geri çekerse kıyamet günü Allah’ın huzuruna hiçbir delili olmadan gelir. Kim de boynunda beyat sorumluluğu olmadan ölürse bir nevi cahiliye üzerine ölmüş olur.” (4) İslam’da

kayıtsız

şartsız

itaat

yoktur. İtaat dinin emirleri çerçevesinde geçerlidir. Emir sahibi kim olursa olsun Allah’ın yasaklamış olduğu şeyleri emredemez.

haricinde

ümmetin

o

vacip kıldığını beyan etmemizdendir. Sonra Allahu Teâlâ Muhammed aleyhisselam’ın

sıfatını anlatırken “ona

uyun” buyurdu. Bu da emir olup farziyete delalet eder. Böylece ona uymak farz olmuştur. Uymak başka birinin yapmış olduğu ameli sırf o kişi yerine getirdi diye yapmaktır...” Er-Razi bize Allah’ın yüce isminin tazimi açısından önemli bir edebe riayet etmemizi isteyerek söyle devam ediyor: “Allah ‘Allah’a itaat edin’ diyerek onu tek başına zikretti.

Sonra

“Rasûle

itaat

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma’dan

edin, sizden olan ulül-emre de”

rivayetle Rasûlullah

buyurdu. Bu Allah

sellem

sallallahu aleyhi ve

şöyle buyurdu: “Günah bir şey ile

emredilmedikçe Müslüman kişi hoşuna

bir

edebi

öğretme

azze ve celle’den

sadedinden-

dir. Bu edep onunla beraber başka

2. Buhârî, Kitabul Ahkam, 9.bab, 78. hadis 3. Müslim, Kitabul İmare, 6.bab, 17.hadis 4. Müslim, Kitabul İmare, 6.bab, 22.hadis 5. Ebu Davud, Kitabul Cihad, 87

Safer 1442

25


birinin isminin zikredilmemesidir.

Şehit

Ancak durum yaratılmışlar için söz

“sizden olan ülül -emre de” bölü-

konusu olursa onlar beraber zikre-

münü söyle açıklıyor:

dilebilirler. Bunun delili “Rasûl’e

“Ulül emre gelince ... Ayet-i kerime

itaat edin, sizden olan “ulül-emre de” sözüdür. İşte burada bu edep

Seyyid

Kutub

rahimehullah

onları da belirtiyor. Sizden olan ulül-emre...

Müminlerden

olan

öğretilmiştir. Bundan dolayı bir kişi

mümin ulül emre yani Allah’a

Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in

ve Rasûlüne itaat eden, yasama

yanında “Kim Allah ve Rasûl’e

yükünü ve hakimiyet telakkisini

itaat ederse doğru yolu bulmuştur,

sadece Allah’a bırakmak, bütün

kim ikisine isyan etmişse sapıt-

hayat telakkisini yalnız O’ndan

mıştır” deyince Rasûlullah

sallallahu

almak gibi ve şartları yukarıdaki

“Sen ne kötü hatipsin.

ayet-i kerimede belirtilen hususları

aleyhi ve sellem

Kim Allah’a ve Rasûlüne isyan ederse

yerine getiren ulül-emre...

deseydin ya” dedi. Veya buna yakın

Ayet-i kerime Allah’a itaati ve onun

bir şey söyledi. Sözün özü bir lafızda ikisinin zikri bir nevi yakınlık ve

tarafından gönderilmiş olmasından dolayı peygambere itaati esas

benzerlik düşüncesi verir. Allah ise

kabul

bundan yücedir.” (6)

gelince... Bunu ‘Sizden...’ kaydı ile

İman Kurtubi el-Camiu li Ahkamil-Kur’an’da şöyle diyor: “Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz yani tartışır ve ihtilaf ederseniz... ‘Onu Allah’a ve Rasûl’e götürün’ yani bu hükmü Allah’ın kitabına ve Rasûlüne götürün. O hayattayken O’na sorun veya vefatından sonra sünnetine bakın.” (7) Müfessirler ulül-emrin kim olduğu hakkında

ihtilafa

düşüp

ediyor.

Ulül-emre

itaate

Allah’a ve Rasûlüne itaat etmeye bağlıyor. ‘İtaat ediniz’ kelimesi Rasûlullah’ı itaat hususunda ikinci defa tekrarlanmış olduğu halde ulül emre itaat hususu zikredilirken tekrarlanmıyor. Böylece onlara itaat hususunun onların Allah’a ve Rasûlüne itaat etmelerine bağlı olduğunu, itaat yetkilerini Allah’a ve Rasûlüne itaat durumundan

aldıklarını

beyan

farklı

etmiş oluyor. Bu da ulül-emre

görüşler getirmişlerdir. Bu görüşler

Allah’a ve Rasûlüne itaat ettikleri

arasında en sahih olanı “Müslüman

müddetçe itaat edin manasını taşır.

idareciler ve ulemadır” diyenlerin

Aynı zamanda “sizden” kaydıyla da

görüşüdür.

imanı şart koşuyor...”

6. Mefatihul Gayb, aynı ayetin tefsirinden 7. Kurtubi Tefsiri

Ekim 2020

26


NEBEVÎ DAMLALAR Yener Yılmaz

ALLAH’IN ÇİZDİĞİ SINIRLARI KORUMAK Ebu Abbas Abdullah bin Abbas radıyallahu anhuma şöyle dedi: “Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in terkisindeydim (1) şöyle buyurdu: ‘Ey oğul, ben sana birkaç kelime öğreteyim. Allah’ın –çizdiği sınırları- koru ki O da seni korusun. Allah’ın -sınırlarını- koru ki O’nu önünde bulasın. Bir şey isteyecek olursan Allah’tan iste. Yardım isteyecek olursan Allah’tan yardım iste! Şunu bil ki eğer bütün insanlar (en ufak) bir şey ile sana fayda vermek için bir araya toplanacak olsalar Allah’ın senin için yazmış olduğundan başka bir fayda veremezler. Eğer sana herhangi bir şekilde zarar vermek için bir araya toplanacak olsalar Allah’ın senin için yazdığı zarardan başkasını veremezler (çünkü) kalemler kaldırılmış, sahifeler(in mürekkebi) kurumuştur.” (Tirmizi, Kıyâme, 59, “Hasen-sahih bir hadistir” demiştir. El-Elbâni, Sahihu Cami’de (7834) sahih olduğunu belirtmiştir.)

1. Terki; Binek hayvanlarda eğerin arka kısmına verilen isimdir

Safer 1442

27


Tirmizi’nin dışındakiler şu şekilde

Medine’ye hicret etmiştir. Teyzesi

rivayet ederler:

Meymune, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve

“Allah’ın -sınırlarını- koru ki O’nu önünde bulasın. Rahat zamanında (Allah’ın hükümlerini yerine getirmek suretiyle) Allah’ı tanı ki sıkıntılı zamanlarında da Allah seni tanısın. Şunu bil ki sana isabet etmeyecek olan bir şey, hiçbir şekilde sana isabet edecek değildir ve sana isabet edecek olan bir şey, hiçbir şekilde seni ıskalayacak değildir. Ve yine şunu bil ki muhakkak

sellem’in zevcelerinden biri olduğu için

sürekli efendimizin evine geliyor hatta bazı geceler orada kalıyordu. Peygamberimiz onun için “Allah’ım onu dini konularda derin ilimli bir alim yap ve ona tefsir ilmini öğret” diyerek dua etmiştir. (4) Peygamberimiz vefat ettiğinde henüz on üç yaşındaydı, yaşı küçük olması hasebiyle hiçbir savaşa katılmamıştır.

yardım ve zafer sabır ile beraberdir ve

Son derece keskin bir zekâya ve

muhakkak kurtuluş, keder ve sıkıntı ile

ince bir anlayışa sahip olduğu için

beraberdir. Şüphesiz zorlukla birlikte

Hz. Ömer onu ilim meclislerine alır

bir kolaylık vardır.”

ve yüksekçe bir yere oturturdu. Hz

Bu

hadisin

(2)

önemli

tavsiyeleri

barındırdığını söyleyen İbni Recep el-Hanbeli, bazı âlimlerin şöyle dediğini

ifade

eder:

“Bu

hadis

üzerinde düşündüm de beni dehşete düşürdü. Az kalsın aklım başımdan gidecekti. Bir insan bu hadisi bilmi-

.Osman döneminde hac emirliği, Hz. Ali döneminde ise Basra valiliği yapmış hicri 68. yılda vefat etmiştir. Namazını Hz Ali’nin oğlu Muhammed bin Hanefiyye kıldırmıştır.

Hadis ile İlgili Açıklamalar

yor ya da manasını tam kavrama-

A) “Allah’ın –çizdiği sınırları- koru ki

mışsa ne kadar üzülse de azdır!”

O da seni korusun. Allah’ın -sınırlarını-

(3)

Hadisin Ravisi Abdullah bin Abbas r.a Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem’in

koru ki O’nu karşında bulasın.” Allahu Teâlâ birtakım haram ve yasaklar belirlemiştir. Onun belir-

amcası Abbas’ın oğludur. Müslü-

lediği

manların Mekke’de müşrikler tara-

boyunca insanoğlu helal dairesinde

fından muhasara altına alındığı

rahatlıkla

yıllarda doğan Abdullah radıyallahu anh

rebilir. Harama girmeksizin tüm

babasından önce annesiyle beraber

ihtiyaçlarını giderip asil, şerefli bir

bir

2. Sahih bir rivayettir. Riyâzu’sSâlihin, el-Elbâni’nin tahkiki ile, 63. 3. Camiu’l-Ulumi vel Hikem, 174. 4. Müsned, 1/328

Ekim 2020

28

sınır

vardır.

hayatını

Yaşamı

devam

etti-


insan olarak yaşayabilir. İnsanoğlu kendisine

sunulan

sayısız

helal

rızkı bırakıp harama yönelecek olsa kendisi için çizilen sınırı aşmış ve hata etmiş olacaktır. “Helal bize yeter kanaat edersek, helal bereket getirir harama el uzatmazsak…” Kişinin harama yönelip sınırı aşması sadece yiyecek-içecek konusunda olmaz. Allah ona helal bir nikahla bir eş nasip ettiği halde gözünü ve iffetini korumaya çalışmıyorsa sınırı aşıyor demektir. Dilini hayır ile meşgul edip sevap kazanma ihtimali varken dedikodu, gıybet, küfür

Bu hadisin önemli tavsiyeleri barındırdığını söyleyen İbni Recep el-Hanbeli, bazı âlimlerin şöyle dediğini ifade eder: “Bu hadis üzerinde düşündüm de beni dehşete düşürdü. Az kalsın aklım başımdan gidecekti. Bir insan bu hadisi bilmiyor ya da manasını tam kavramamışsa ne kadar üzülse de azdır!”

ve hakaret gibi söylemlerle kendini çukura

sürükleyip

dilin

sınırını

aşmış ve günaha dalmış olacaktır. Kişi gayret eder, elinden geldiği kadar Allah’ın dinini yaşamaya

Kişi salihlerden olduğu takdirde

çalışırsa

kişiyi

Allah onu muhafaza eder hatta

manası

onun çoluk-çocuğunu dahi muha-

başına hiçbir sıkıntı, dert, keder

faza eder. Onları yüz üstü bırakmaz.

gelmez değildir. Elbette dünyada

Kur’an-ı Kerim’de babaları salih,

sıkıntı da yaşar dertlerle de boğu-

Allah’tan korkan bir zat olduğu

şur ama dini yaşama konusundaki

için yetim çocuklarının rızkı yıllar

gayreti manevi olarak ona huzur

sonra bile Allahu Teâlâ tarafından

Allahu

muhafaza

eder.

verecektir. Allah

Teâlâ

o

Bunun

azze ve celle

musibet

nasıl korunduğu anlatılır.

esnasında onun sabrını, imanını

“Duvara gelince, şehirde iki yetim

koruyacaktır. En ufak bir belada

çocuğun idi. Altında da onlara ait

dininden taviz vermeyi düşün-

bir hazine vardı. Babaları ise salih

meyecektir.

esnasında

(iyi bir kimse) idi. Rabbin istedi ki

nasıl Allah’a ibadet ediyorsa zorluk

o iki çocuk güçlü çağlarına erişsin-

esnasında da Allah onu yüzüstü

ler ve Rabbinden bir rahmet olarak

bırakmayacaktır.

hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu

Rahatlık

Safer 1442

29


da kendiliğimden yapmadım. İşte,

öfkelenir, kullarını kendisinden bir

hakkında sabredemediğin şeylerin

şeyler talep etmeye davet eder.

iç yüzü budur.” (Kehf, 82)

Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem

şöyle

Babaları iyi bir kimseydi, salih bir

buyurdu: “Kim Allah’tan istemezse dua

insandı, Allah’tan korkardı. Sonuç

etmezse Allah o kişiye gazablanır.”

olarak Allahu Teâlâ onların rızıklarını muhafaza etti. Kişi salih olsa, bu dine dört elle sarılsa, değil kendisi zürriyeti dahi Allah’ın muhafazası altına girecektir. B) “Bir şey isteyecek olursan Allah’tan iste. Yardım isteyecek olursan Allah’tan yardım iste!” Arzu ve isteklerinin sınırı olmayan insanoğlu, derdini kederini ve isteklerini ilk olarak onu yaratan ve tüm ihtiyaçlarını bilen Allahu Teâlâ’ya arz etmeli. Hadisi şerifteki bu ifadenin bir benzeri günde ortalama kırk defa tekrar ettiğimiz Fatiha Suresinde de zikredilmektedir: “Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz” “Muhakkak ki Allahu Teâlâ şöyle

(6)

Allahu Teâlâ kendisine el açılmasından hoşnut olduğuna göre bunu fırsat bilmeli ve tüm ihtiyaçlarımızı ilk olarak O’na arz etmeliyiz. Peygamberimiz

sallallahu aleyhi ve sellem

sahabilerine ve onlar vesilesiyle tüm ümmete mecbur kalmadıkça insanlardan bir şey istememeyi öğretti. Allah Rasûlü, sahabe-i kiramdan “Kimseden bir şey istememek üzere biat etmelerini” istedi. Sahabe-i kiram da Rasûlullah sellem’e

sallallahu aleyhi ve

bu şartla biat ettiler. Biatla-

rına/verdikleri sözlerine öylesine sadık kaldılar ki binekleri üzerindeyken kamçıları yere düşse onu kimseden istemez, yere inip kendileri alır hale geldiler. (7)

der ‘Yok mu dua eden duasına icabet

İmanımızı

edeyim? Yok mu bir şeyler isteyen iste-

günde

diğini vereyim? Yok mu af talep eden

kırk defa “Yalnız sana ibadet eder

onu affedeyim?”

ve yalnız senden yardım isteriz”

(5)

Kullar birbirlerinden bir şeyler iste-

kuvvetlendirmek

beş

vakit

için

namazımızda

diyelim.

dikleri vakit genellikle aralarında

Ancak biz dua ederken evlenme-

kin, nefret ve öfke doğar fakat

den çocuk isteyen, tohum atmadan

ihsanı bol olan Allahu Teâlâ kendi-

ürün isteyen deli adam durumuna

sinden bir şey istenmediği vakit

düşmeyelim.

5. Buhari ve Müslim 6. İbn, Mace, Dua, 17 7. Müslim, Zekât, 108

Ekim 2020

30


Musa

Allahu Teâlâ’dan

edemez. Allahu Teâlâ tüm insan-

çölde su ister. O da Hz. Musa’dan

ların kaderini belirlemiştir. Ebu

asasını taşa vurmasını ister ve

Hanife der ki “Allahu Teâlâ eşyayı/

vurunca taştan sular fışkırır.

varlığı herhangi bir şeyden değil,

Nuh

aleyhisselam,

aleyhisselam

Allahu

(8)

Teâlâ’dan

düşmanlara karşı yardım ister ve böylelikle kâfirlere galip gelir. (9) Yani diller dua ederken eller armut devşirmeyecek. Eller de kendine düşen

görevi

yerine

getirecek.

Evlenecek, tarlaya tohum atacak, uçak-gemi-füze

ve

diğerlerini

yoktan yaratmıştır. Allahu Teâlâ varlıkları yaratmadan önce onları ilmi ezelisi ile bilir. Eşyayı takdir eden de kazasını tayin eden de O’dur. Dünyada ve ahirette Allah’ın dilemesi, bilgisi, takdiri ve kazası dışında hiçbir şey olmaz. O, her şeyi levhi mahfuzda yazmıştır.” (11)

yaparak güçlenecek.

Eğer kulun kaderinde bir zarara

Hastanın ilaç kullanması yardımı

lacağı ya da bir kaza geçireceği

ilaçtan istemesi anlamına gelmez. Çünkü ilacı yaratan Allah celle’dir.

azze ve

Aynı şekilde kişinin karde-

şinden yardım istemesi de şirk değildir çünkü Allah yarattıklarını

azze ve celle

yardımına

sebep

kılmıştır. (10)

uğrayacağı, bir hastalığa kapıyazılmışsa var olan tüm canlılar bir araya gelse de ona gelecek olanı engelleyemezler.

Aynı

şekilde

Allah, bir kula fayda geleceğini yazmışsa tüm insanlık birleşse dahi bu faydayı engelleyemezler. İşte bu kader ile alakalı bir

C) “Şunu bil ki eğer bütün insanlar (en

konudur. Kadere eksiksiz inanan

ufak) bir şey ile sana fayda vermek için

kişinin kalbi rahat olur, gereksiz

bir araya toplanacak olsalar Allah’ın

endişelere kapılmaz, onu yoktan

senin için yazmış olduğundan başka bir

var eden Rabbinin takdirine rıza

fayda veremezler. Eğer sana herhangi

göstererek

bir şekilde zarar vermek için bir araya

çalışır

toplanacak olsalar Allah’ın senin için

insanlarının birçoğunun düştüğü

yazdığı zarardan başkasını veremezler”

çukura düşmez.

Faydayı

Günümüzde insanların çoğu kaygılı

Allah’tır.

da

zararı

Yeryüzünde

da

yaratan

onun

izni

olmaksızın tek bir canlı hareket

olarak

ve

kulluğunu

yapmaya

böylece

günümüz

yaşamaktadırlar.

Gelecek

korkusu, rızık kaygısı, fakirlikten,

8. Bakara, 60. 9. Hud, 36. 10. Şifa Tefsiri, Fatiha Suresi. 11. el-Fıkhu’l-Ekber, s.29

Safer 1442

31


kalmaktan,

hasta

olmaktan,

söz etmek Allah’ın ilminin değiş-

çoluk çocuğun sıkıntılı bir hayat

mesinden söz etmek demektir; bu

yaşamasından vb. korkmaktadırlar.

ise mümkün değildir. Dolayısıyla

Fakat kâmil mümin bu endişelere

kaderde değişme bahis konusu

kapılmaz. En basitinden, gelecekte

olamaz. Ancak bazı İslam âlimleri

evlatlarının rızkına dair endişelere

Allah’ın dilemesi hâlinde kaderin

dalmaz; bilir ki şimdi rızkını veren

değişebileceğini

Allah gelecekte de onlara rızıklarını

Onlara göre kader Allah’ın takdiri,

verecektir. Hasta olma korkusuyla

kaza ise bunun gerçekleşmesi-

hayatını karartmaz; bilir ki Allah

dir. Bazen Allah, kuluna lütufta

yazmadıkça hastalık onu bulmaz.

bulunarak takdir ettiği hükmü

Tabi ki onun bu tutumu onu tedbirsizliğe sevk etmez. Sebeplere sarıl-

söylemişlerdir.

gerçekleştirmeyebilir.

İnsanın Kaderi Değişebilir Mi?

Kaderin değişebileceğini belirten âlimler kaderi, kader-i mutlak (değişmez kader) ve kader-i muallâk (şarta bağlanmış kader) diye ikiye ayırmışlardır. Değişmenin ilkinde değil, ikincisinde yani şarta bağlı kaderde olabileceğini kaydetmişlerdir. Onlara göre sadakanın belayı def edeceğini, sıla-i rahim yapmanın ömrü uzatacağını belirten hadisler bunu teyit etmektedir. Esasen, Allah’ın ezeli ilmi bağlamında düşünüldüğünde, bu ikinci kaderde de bir değişikliğin olmadığını zira Allah’ın, şarta bağlı konularda da kulların nasıl davranacaklarını bilerek kaderi belirlediğini söyleyebiliriz. (12)

Kader; O’nun, olmuş ve olacak her

Hadisi şerifin bu bölümünden anla-

şeyi bilmesidir. Esasen O’nun her

şıldığı üzere insanların kaderini

şeyi bilmesi, O’nun mutlak ulûhi-

yazan kalem, bir ya da iki kalem-

yetinin gereğidir. Bu açıdan bakıl-

den ibaret değildir. Birçok kalem

dığında

mevcuttur.

mayı bir kulluk görevi bilir. Sebeplere sarılır, tedbirini alır ve sonunda ne takdir edilmişse ona razı olur. Nimet-afiyet

gelirse

şükreder,

bela- musibet olursa sabreder ve bu iki durumda da Rabbinin rızasını (inşallah) hak eder. D) “(Çünkü) kalemler kaldırılmış, sahifeler(in mürekkebi) kurumuştur” İnsanların

kaderlerini

yazan

kalemlerin mürekkebi kurumuştur, yani kaderleri tayin edilmiştir. Peki belirlenen bu kaderde bir değişiklik olabilir mi?

kaderin

değişmesinden

12. Bu konuda bkz; a) https://www.islamweb.net/ar/fatwa/35295/‫القدر‬-‫تغير‬-‫يمكن‬-‫وهل‬-،‫والدعاء‬-‫القدر‬ b) https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/26/kader-degisir-mi?

Ekim 2020

32


Sünnetin işaret ettiği dört türlü

3. Anne karnında bulunan çocuğa

kalem vardır:

ruh üfürüldükten sonra bir mele-

1. Bütün mahlukatın yaratılmasıyla ilgili olan yani onların kaderini yazan kalem. Bu konuyla ilgili

ğin gelip kendisiyle rızkını, ecelini, amelini,

şaki

(bedbaht)

yahut

(bahtiyar) saîd olacağını yazdığı

Ubade bin Samit (kendi) oğluna şu

kalem. (14)

hadisi aktarmıştır: “Ey oğulcuğum.

4. Kişi büluğ çağına erdiği andan

(Kaderinde) sana isabet eden şeyin

itibaren onun amellerini yazmak

(sana ulaşmakta) şaşmayacağını, (kaderinde) sana isabet etmeyen şeyin

de

sana

erişemeyeceğini

(iyice) bilmedikçe hakiki imanın tadını bulamazsın. (Nitekim, ben) Rasûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem’i

(şöyle) derken işittim: ‘Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. (Yüce Allah kalemi yaratınca) ona ‘Yaz!’ emrini verdi. (Kalem):

üzere “Kiramen Kâtibin” meleklerinin eline verilen kalem. (15) Allah

azze ve celle

başımıza gelecek

hayrı ve şerri yazmış ve ne zaman, nerede, ne olacağını tüm detaylarıyla bilmektedir: “Size yeryüzünde veya nefislerinizde bir belâ dokunmaz ki ancak o sizi yaratmazdan önce yazılmış olmasın. Ve bu da Allah’a göre kolaydır.” (Hadid, 22).

- Ey Rabbim neyi yazayım?

Kadere

iman

kişiyi

rahatlatır,

- Kıyamet kopuncaya kadar (olacak)

Allah’a tevekkül insana huzur verir,

her şeyin kaderini yaz! buyurdu.’

endişelerini giderir. Kişiye düşen

Ey Oğulcuğum! Ben, Rasûlullah

görev

sallallahu aleyhi ve sellem’i

“Bundan başka

(bir inanç) üzerinde ölen kimse benden değildir” derken (de) işittim.” (13) İşte bu hadisi şerifte kastedilen kalem, bu kalemdir. Aynı zamanda müfessirlerin

büyük

çoğunlu-

elinden

geldiği

kadarıyla

Allahu Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, sebeplere sarılmak, rızkın peşinden koşmak, dünya hayallerine kapılıp ahireti unutmamak ve başına gelenlere sabretmektir.

ğuna göre kalem suresinde geçen

‘İşte böyle olursa hayat, gerçekten

“kalem”

yaşam çok rahat…’

kelimesiyle

kastedilen

kalem de budur. Diğer kalemler ise; 2. Âdem

aleyhisselam’ın

ve Âdemoğul-

larının kaderini yazan kalem.

Kader meselesi Allahu Teâlâ’nın ilmiyle alakalı bir mevzu olması hasebiyle bunu tamamen kavramak

13. Tirmîzî, Kader 17. Sûre 68. 14. Ebu Davud, 4708 15. Şerhu'l AkîdetuI Tahaviyye, 297.

Safer 1442

33


kısıtlı bir akla sahip olan insanoğlu

sıkıntı esnasında Allahu Teâlâ’yı

için imkânsızdır. Sınırlı olan bir

hatırlayıp rahatlık döneminde O

varlık sınırsızı bütünüyle kuşata-

yokmuş gibi yaşamak müşriklerin

maz. Bu konuda gereksiz sorular

en bariz özelliklerindendir.

sormamak ve tartışmalara girmemek gerekir. Bu konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den

yapılan iki

uyarıya dikkat etmek gerekir: “Kim kader meselesine ait az bir konuşma (bile) yaparsa, ahiret günü bu konuşmasından sorumlu tutulur. Ve kim bu konuda hiç konuşmaz ise niçin konuşmadı diye sorguya çekilmez” (16)

“Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar. Her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar

Ashab-ı kiram kader meselesini

da dini yalnız Allah’a halis kılarak

tartışırken Rasûlullah

“Andolsun eğer bizi bundan kurta-

ve sellem

sallallahu aleyhi

onların yanına aniden geldi.

rırsan

mutlaka

şükredenlerden

Tartıştıklarını anlayınca öfkesin-

olacağız” diye Allah’a yalvarırlar.

den (mübarek) yüzünde nar tanesi

Fakat Allah onları kurtarınca bir

yarılmış gibi kıpkırmızı oldu. Biraz

de bakarsın ki onlar, yine haksız

sonra onlara dedi ki: “Bununla mı

yere taşkınlık ediyorlar. Ey insan-

emrolundunuz veya bunun için mi

lar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi

yaratıldınız? Kur’an’ın bir kısım ayet-

aleyhinizedir;

lerini diğer bir kısım ayetlerle vuruş-

fâni dünya hayatının menfaatini

turuyorsunuz. Sizden önceki ümmetler

elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz

ancak bu tip (lüzumsuz) tartışmalar ile

yine bizedir. O zaman yapmakta

helak oldular.” (17) E)

“Rahat

zamanında

(bununla)

sadece

olduklarınızı size haber vereceğiz.” (Allah’ın

hükümlerini yerine getirmek suretiyle) Allah’ı tanı ki sıkıntılı zamanlarında da Allah seni tanısın”

(Yunus, 22-23)

İnsanın içi-dışı bir olmalı, nifaktan beri olarak ihlas ile yaşamalı, “Dönemsel Müslüman” olmaktan

Rahatlık döneminde kişinin –tabiri

Allaha sığınmalı, işler iyi gidince

caizse- iman depolaması gerekir ki

nefsine,

sıkıntı esnasında Allahu Teâlâ’dan

ibadet eden müşriklere benzemek-

bir şey istemeye yüzü olsun. Sadece

ten Allaha sığınmalı…

bela

16. Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/146-149 17. Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 1/149-150

Ekim 2020

34

ulaşınca

Rabbine


F) “Şunu bil ki muhakkak yardım ve

çok sabırsızım” demek kimseye

zafer sabır ile beraberdir ve muhak-

bir

kak kurtuluş, keder ve sıkıntı ile bera-

önce sahip olduğu birçok huy nasıl

berdir ve şüphesiz zorlukla birlikte bir

değiştiyse bu kötü huyu da elbette

kolaylık vardır”

ki değiştirebilecektir.

Sabır olursa zafer gelir, keder sıkıntı

Sabrın birçok çeşidi vardır;

arkadan gelecek kurtuluşun habercisidir, zorluk varsa peşinden iki kolaylık beklenir… Allahu

Teâlâ

sabredenleri

Kur’an-ı

Kerim’de

müjdelemiş,

onlara

fayda

vermeyecektir.

Daha

1) İbadetleri yapıp günahları terk edebilmek 2) Başa gelen musibetleri isyan etmeden atlatabilmek

hesapsızca ecir-mükâfat vereceğini

3) Eş, dost, akraba, evlat vb. insan-

bildirmiştir. Bu nasıl bir özelliktir ki

lardan gelebilecek eziyetlere karşı

ona sahip olanların alacağı mükâfat

durabilmek

insanların hesap edemeyeceği kadar

4) Allah’ın dinine davet ederken,

olabilir? Bu nasıl bir güzelliktir ki sonu mutlaka zaferle sonuçlanabilir?

iyiliği emredip kötülüğü engellerken başa gelebileceklere karşı yolu

“Acıya katlanma, sıkıntı ve meşak-

terk etmemek

katlere

5) Cihad meydanlarında düşmana

karşı

soğukkanlılıkla

mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etme”

(18)

olarak tarif edilen sabır, isteyen ve hak eden kişilerin elde edebileceği güzel bir ahlaktır.

karşı boyun eğmemek İşte tüm bunlar için sabredebilmek gerekir. Bu durumlarda gösterilen tavır ve tutumlar kişinin sabırlı bir kişi olup olmadığını belirler. Atala-

Kendisini sabırsız gören bir kişi

rımızın dediği gibi “Sabrın sonu

öncelikle Rabbinden sabrı talep

selamettir.”

etmelidir. İstekler ilk olarak Yüce

Ebu Ubeyde bin Cerrah, Ömer bin

Yaradan’a

arz

edilir.

Ardından

Hattab’a yazdığı mektubunda kala-

istekler için gayret edilmelidir.

balık Bizans ordularını ve onlardan

Kişinin gayreti ve çabası ölçüsünde

korktuğunu anlatmıştı. Hz. Ömer ona

isteklerine

bilinen

şunları yazdı: “Herhangi bir mümin

bir gerçektir. İstediğine ulaşmak

bir zorluk ve sıkıntı ile karşı karşıya

için yeter ki bir adım atsın Allahu

kalacak olursa mutlaka ondan sonra

Teâlâ onun önüne nice kapıları

yüce Allah, ona bir kurtuluş takdir

açacaktır. “Benim huyum böyle

eder ve hiçbir zaman bir zorluk iki

kavuşacağı

18. Şamil İslam Ansiklopedisi, Sabır maddesi

Safer 1442

35


kolaylığı yenemez. Yüce Allah kita-

zamanı, bir yerden bir başka yere

bında

yolculuk yaptığı sırada bile değer-

şöyle

buyurmaktadır:

‘Ey

iman edenler! Sabredin, sabır yarışı yapın ve ribatta bulunun. Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.’

(Al-i

İmran, 200) (19)

5- Dünyalık ya da ahiretlik isteklerimizi ilk olarak Allah

azze ve celle’ye

arz etmek gerekir.

İfadeler açık ve net. Eğer zorluk ve sıkıntı

lendirmeye çalışmaktadır.

içerisindeyseniz,

sabredip

sebat ederseniz kurtuluş, kolaylık ve rahatlık dönemini göreceksiniz. Ayet-i kerimede buyurulduğu

6- “Kaderimizde yazan bizi bulacak, yazılmayan bizden uzak olacak.” Bu düşünce ve inanç kişiyi huzura kavuşturan etkenlerdendir.

gibi: “Elbette zorluğun yanında bir

7- Her insana bir kader yazıl-

kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla

mıştır, nerede doğacağı, ne kadar

beraber bir kolaylık daha vardır.”

yaşayacağı, başına neler geleceği

(İnşirah, 5-6)

vb. durumlar, kaderinde tescillidir.

Hadisten Çıkarılacak Dersler 1- Çocukların ve gençlerin eğitimine önem vermek gerekir.

Eceli ve rızkı bellidir. 8- Akıllıca davranmak ve sebeplerini yerine getirmek suretiyle, kahramanlık

ve

atılganlığı

bir

2- Öğretmenin öğrencisini uyar-

ahlâk haline getirmek gerekir. Bu

ması, birtakım bilgileri vereceğini

ise zararın da faydanın da Allah’ın

daha vermeden önce hatırlatması

eliyle olduğunu bilmekten, insana

çok güzeldir. Çünkü bu hal, öğren-

zarar olsun fayda olsun hakkında

cinin rağbetini ve şevkini artırır.

takdir edilenden başkasının isabet

3- Allah’ın dinini muhafaza eden kişi Allah’ın koruması altına girer. 4- Zamanın güzel bir şekilde kullanılması ve dünyada ve ahirette kişiye fayda sağlayacak şekilde değerlendirilmesine özel gayret gösterilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Rasûlul-

etmeyeceğine inancından gelmektedir. Bu inanç da kişiyi kahramanlığa ve cesaretle ileri atılmaya iter. 9- Başı dara girince Allah’tan gönül rahatlığıyla yardım talep edebilmek için rahatlık döneminde O’nun emir ve yasaklarına riayet etmelidir.

İbni Abbas’a

10- Zafer, kurtuluş ve kolaylık iste-

bu vasiyeti, binek üzerinde terki-

yen kişi içerisinde bulunduğu zor

sinde bulunduğu sırada yapmıştır.

dönemleri sabırla aşmaya çalışma-

İşte Rasûlullah

lıdır…

lah

sallallahu aleyhi ve sellem

sallallahu aleyhi ve sellem

19. İbni Ebi Şeybe, Musannef, VII, 9

Ekim 2020

36


Kavramlar

KAVRAMLAR Mahmut Varhan

esma ve sıfat tevhİDİ* 1-Kur’an’ın Allah’ı Tanıtması İnsanlar Allah’ı ya yarattığı varlıklardan hareketle ya da Kur’an ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

aracılı-

Peygamberimiz ve sellem’in

lahtır”

(1)

sallallahu aleyhi

“Kur’an ehli, ehlulbuyurduğu rivayet

edilmiştir. İhlas

Suresi

özlü

tanıttığı

için

ğıyla tanıyabilirler. Varlıklar

bir

kitabı olan bu evren Allah’ın

Peygamber

varlığı, gücü ve otoritesi

sellem:

hakkında kısmi bilgi verir.

üçte birine eşittir” buyur-

Ama Kur’an, Allah hakkında

muştur.

gerekli olan bütün bilgi-

devamlı

leri

okuyan ve bu sureyi Allah’ın

bize

sunar.

Nitekim

şekilde

Allah’ı

sallallahu aleyhi ve

“İhlâs suresi Kur’an’ın (2)

Namazlarında İhlas

Suresi’ni

*Bu makale Dr. Ramazan Sönmez’in “Esma-i Hüsna” isimli araştırması esas alınarak hazırlanmıştır. 1. Suyutî, Camius-Sağir, 1/11. 2. Tirmizî, Sevabu’l-Kur’an, 3037.

Safer 1442

37


sıfatlarını anlattığı için sevdiğini

Allah’ı tanıtmıştır. Esma-ul Hüsna

söyleyen

hakkında

hadisinde de Allah’ı mükemmel bir

“Bu

kompozisyon örneği ile tanıtmıştır.

bir

Peygamber

sahabisi

sallallahu aleyhi ve sellem

sureye olan sevgin seni cennete girdi-

Rasûlullah

recektir.” (3) buyurmuştur.

hayatını ve hadislerini, üzerinde

Kur’an’ın en faziletli, en büyük

düşünerek okumayan kimseler de

ayeti ve Kur’an ayetlerinin efendisi

Allah’ı gereği gibi tanıyıp takdir

olarak nitelenen Ayet el-Kürsi

edemezler.

(4)

sallallahu aleyhi ve sellem’in

de Allah’ı tanıtır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem

bu ayeti farz

namazlardan sonra ve uyumak için yatağa girince okumamızı tavsiye etmiştir. (5) Yasin Suresi de Allah’ı ve iman esaslarını

tanıtan

bir

Bundan dolayı Rasûlullah aleyhi ve sellem

suredir. sallallahu

tarafından bu sureyi

2-MarifetuIlah İnsanın

Allah

bilgisi

(marifet)

arttıkça imanı da artar. Tanımayan takdir edemez. Uzaktan gafletle bulanık ve önyargılı bakan kimse Allah’ı

gereği

gibi

kavrayamaz,

gereken alakayı gösteremez.

ölmek üzere olan kişilere okuma-

Kur’an insanlardaki gaflet ve cehalet

mızın

tavsiye edildiği ve “Her

perdesini yırtar. Akıl ve ruhu hare-

şeyin bir kalbi vardır, Kur’an’ın kalbi

kete geçirir. Kulaklardaki ağırlıkları

de Yasin’dir”

atar, gözlerin önündeki perdeleri

(6)

(7)

buyurduğu rivayet

edilmiştir.

kaldırır. Her insana kabiliyeti ve

Görüldüğü gibi Kur’an’ın her suresi

gayreti ölçüsünde Allah’ı tanıtır ve

ve her ayeti Allah’ın farklı bir

imanın artmasını sağlar. Bu gerçeği

özelliğini açıklar. Kur’an’ı anla-

Allah, kitabında şöyle ifade eder:

yarak ve düşünerek okumayanlar

“İnananlar ancak o kimselerdir ki

Allah’ı gereği gibi tanıyıp kulluk

her ne zaman Allah anılsa kalpleri

yapamazlar.

korkuyla ürperir; kendilerine her sallallahu aleyhi ve sellem,

ne zaman O’nun ayetleri okunsa

Allah’ı en iyi tanıyan kul idi. Gerek

imanları artıp güçlenir ve Rable-

hadisleri gerekse hayatı ile bizlere

rine güvenirler.” (Enfal, 2)

Peygamber

3. Tirmizî, Sevabu’l-Kur’an, 3064. 4. Bakara, 255 5. Tirmizî, Sevabu’l-Kur’an, 3037. 6. Ebu Davud, Cenaiz, 20; İbni Mace, Cenaiz, 4. 7. Tirmizî, Sevabu’l-Kur’an, 6 (3047)

Ekim 2020

38


3-Allah Sevgisi

Hiç şüphesiz Allah sevgisi kuru

Marifet, muhabbeti doğurur. Allah’ı tanıyan O’nu daha çok sever. İnsan Allah’ın gücünü, fiillerini, otoritesini, isim ve sıfatlarını tanıdıkça O’na olan sevgi ve saygısı artar. İnsan, Allah’ı marifeti oranında

laflarla yapılan bir iddia olmadığı gibi sadece gönlün aşkla dolması da değildir. Bunların yanında mutlaka Allah’ın

elçisine

uymak,

O’nun

getirdiği hidayet üzere yürümek ve

nizamını

hayata

uygulamak

sever.

gerekir. İman bir takım süsleme

Mabud en çok sevilendir. Allah

laflardan ibaret değildir. İman ne

Vedud’dur, hem çok sever hem de

ağızlarda gevelenen laflar ne coşan

çok sevilir. “İnsanlardan kimileri,

hisler ve ne de yapılan bir takım

Allah’tan başka ortaklar edinirler

ruhsuz davranışlardır. Aksine iman,

ve Allah’ı sever gibi onları severler.

Allah’a ve Rasûlüne itaat ve Hz.

İnananlar ise en çok Allah’ı sever-

Muhammed’in bize tebliğ ettiği

ler.” (Bakara, 165)

ilahi nizama göre davranmaktır.

Müminin Rabbi hakkındaki bilgisi

Bu ayet hakkında İmam İbni Kesir

ve O’nun büyüklüğünü idraki onu

şöyle der: “Bu ayet, Hz. Muham-

sever.

Fazla

bilen

fazla

bütün benliğiyle Allah’a bağlanmaya yöneltir. Artık Allah’ı tanıyıp sevdikten sonra hiçbir güç, ne kadar büyük olursa olsun müminin yanında hiçbir anlam ifade etmez. Onun ruhu artık Allah’la beraberdir. Allah’tan başkası ile dostluğu ve

muhabbeti

yoktur.

Allah’tan

başkasına O’nun izni dışında asla itaat etmez. Çünkü tevhidin anlamı

med’in

gösterdiği

yol

üzerinde

yürümediği halde Allah’ı sevdiğini öne süren herkesin aleyhine hükmeder. Böyle bir kimse, bütün söz ve davranışlarında Hz. Muhammed’e verilen İslam dinine uymadıkça gerçekten yalancıdır.” (8)

4-Esma-ul Hüsna ile İlgili Ayetler

her hususta ihlas ile bir tek Allah’a

Esma-ul Hüsna terkibi, isim keli-

teslimiyettir. Allah sevgisinin nihai

mesinin çoğulu olan esma (isimler,

anlamı da budur.

nitelikler) ile güzel ve en güzel anla-

“De ki: “Allah’ı seviyorsanız, bana

mına gelen gerek sıfat gerekse ism-i

uyun ki Allah da sizi sevsin ve

tafdil olarak kabul edilen hüsna

günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok

(el-Hüsna) kelimesinden oluşmak-

bağışlayan ve çok merhamet eden-

tadır. El-Esma-ul Hüsna ifadesi

dir.” (Âl-i İmran, 31)

Kur’an’da dört yerde geçmektedir.

8. Seyyid Kutub, Fi Zilal, c.2, s.69

Safer 1442

39


“En güzel isimler yalnızca Allah’a

“De ki: “İster Allah diye dua edin

aittir. Öyleyse bu isimlerle Allah’a

ister ‘Rahman’ diye. O’nu hangi

dua

isimle çağırırsanız çağırın bütün

edin.

Onun

isimlerini

ve

anlamlarını eğip büken kimseler-

güzel isimler O’nundur.” (İsra, 110)

den uzak durun. Böyle kimseler

“Kendisinden başka hiçbir ilah

yapıp ettiklerinden ötürü er geç cezalandırılacaklardır.” (A’raf, 180) Bu ayette geçen “ilhad” kelimesinin anlamı hakkında şu yorumlar yapılmıştır:

olmayan O Allah’tır. En güzel isimler O’nundur.” (Taha, 8) “En

güzel

isimler

ve

bütün

mükemmellik vasıfları yalnızca O’nundur.” (Haşr, 24)

bu isimler hakkında haktan sapmak

5-Esma-i Hüsna ile İlgili Rivayet Edilen Hadisler

ve adaletten ayrılmak.

El-Esma-ul

2- Allah’ın isimlerini inkâra götü-

Hureyre

1- Allah’ın isimlerini inkâr etmek,

recek şekilde yorumlamak. 3- Bu isimleri Allah’tan başkasına nispet etmek.

Hüsna

ifadesi,

radıyallahu anh’dan

Ebu

rivayet

edilen şu hadiste de zikredilmektedir: “Muhakkak ki Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları ihsâ ederse cennete girer.”

(11)

Hadiste geçen

4- Allah’ı noksanlık ifade eden

“ihsâ” kelimesinin şu anlamlara

sıfatlarla nitelemek.

geldiğini lügat âlimleri belirtmiş-

5- Allah’ı, Kur’an ve sünnette

lerdir:

bulunmayan ve Allah’a yakışmayan

1- Allah’ın bu isimlerini eksiksiz

bir isim veya nitelikle vasıflandırmak. (9) İbni

Kayyim’e

göre

isimlerde

ilhadın hakikati, onlar hakkında doğru yoldan sapmaktır. Onlarda bulunmayan anlamları o isimlere sokmak veya manalarının hakikatlerini Bunları

onlardan yapan,

çıkarmaktır.

Allah

yalan söylemiş olur.

(10)

hakkında

bir şekilde ezberleyip onlarla dua etmek, 2- İhsâ, güç yetirmek anlamındadır. Kim bu isimleri ezberlemeye, anlamaya ve gereklerine göre yaşamaya güç yetirirse demektir. 3- İhsâ, akletmek ve ma’rifet anlamındadır. Araplar akıllı ve bilgili kimseye derler. bir

“fulânun Kim

şekilde

bu

husâtin”

isimleri

kavrar;

güzel

manalarını,

9. Fahreddin er-Razî, Mefatihu’l-Ğayb, 15/ 71-72. 10. İbn Kayyim, Medaricu’s Salikin, 1/ 29. 11. Buhari, Tevhid: 12; Müslim, Zikr: 5-6; Tirmizî, Da’avat, 82; İbni Mace, Dua,10; Müsned, 2/258

Ekim 2020

40


gereklerini hayatında tatbik ederse anlamındadır. 4- Kur’an’ın tamamını okuyup bu isimleri Kur’an içinde incelemektir. İbni Kayyim de “ihsâ” kelimesini şöyle tanımlar: 1- Allah’ın isimlerini lafız olarak sayıp ezberlemek. 2- İsimlerin manalarının işaret ettikleri hakikatleri kavramak. 3- Bu isimlerle dua edip gerektirdikleri şekilde O’na kulluk yapmak. Allah’ın isimlerini ihsâ etmek söz ve amel ile olur. Allah’ın bu isimleri önce anlamları ile öğrenilip onlarla dua edilmelidir. Allah bu isimlerle tanınıp tanıtılmalıdır. Bu isimler hayatın her alanında gündemde tutulmalıdır. Bu isimlere uygun ruhi özelliğe sahip olunmalıdır. Allah’a ait olan bu isimler başkalarına nispet edilmemelidir. Bu isimlerin gerektirdiği şekilde Allah’a kulluk yapılmalıdır. Allah’ın

isimlerini,

anlamadan

manalarını

ezberlemenin

kâmil

bir faydası olmadığı gibi hayatımızda hâkim kılmadan anlamanın da hakiki bir önemi yoktur. Tıpkı Kur’an’ı ve hadisleri anlamadan ezberlemenin ve yaşamadan anlamanın tam bir yararının olmadığı gibi… Esma-ul Husna ile ilgili niceliksel ve niteliksel bilgilere bir sonraki sayıda yer verilecektir inşallah.

Safer 1442

41


İSLAM İDARECİLERİMİZİN ALTIN TARİHİ Cihan Malay

BEŞINCI RAŞID HALIFE: ÖMER B. ABDULAZIZ (680-720) Medine Valiliği

“Benden

A

işlediği

bdulmelik’in vefatının ardından Emevî halifesi olan I. Velid (ö.96/715)

de aynı şekilde Ömer b. Abdulazizz ile ilgilendi. Velid, ona

ve

önceki zorbalık,

zalimane

valilerin düşmanlık

uygulamaların

hiçbirini benden asla bekleme” deyince Velid “Hak ne ise onu yap!” diye karşılık verdi.

verdiği değerin bir göstergesi

Medine

olarak 25 yaşında Medine ve

yıl valiliği sürdüren Ömer b.

çevresine onu vali tayin etti.

Abdulazizz, adaletli bir yöne-

Vali tayin edildiğinde Velid’e

tim sergilemeye çalışması ve

Ekim 2020

42

ve

çevresinin

yedi


âlimlerle

meselelerin

çözülmesi

yönünde gösterdiği çabasıyla örnek bir idareci oldu.

şikayetlerin

artması

sonucunda

valilik görevinden azledildi. I.Velid’in

ardından

başa

geçen

Sanki takdir-i ilâhî onun bu yöne-

Süleyman

tim sürecini, yarına Müslümanların

gösterdiği değerin ifadesi olarak

halifesi olup bir uçtan bir uca tüm İslam

coğrafyasının

yönetimini

üstlendiği güne sakladığı büyük ve ulvî görevin bir provası ve tecrübesi Onun valiliğinden duy ulan memnuniyet nedeniyle âlimler başta olmak birçok

kimse

Medine’ye

yerleşmeye başladı. Gariptir ki Hicaz kıtasında adalet nuru, saadet ziyası yayılmışken Vali Haccâc Irak’ı zulüm ateşi içinde

bırakıyordu.

Bir

tarafta

eşitlik hükmü uygulanıyor öte tarafta

binlerce

halkın

kanı

Haccac’ın yaptıkları hakkında şu sözleri söylerler: “Her bir millet en

ona

onu danışmanları arasına aldı.

Halifeliği

kötü

adında bir oğlu vardı ve onu veliaht tayin etmişti. Ancak babası hayattayken vefat etmesi üzerine Reca b. Hayve (ö.112/730) ile meseleyi istişare etti. Reca ona şöyle dedi: “Müslümanların başına salih bir adamı getirirsen, bu hem sana mezarında fayda verir hem de ahiret hayatında sana şefaatçi olacak bir davranış olur.” Bunun üzerine Halife “Bu kim

zulümle yere dökülüyordu. (2)

kendilerinin

Abdulmelik,

Süleyman b. Abdulmelik’in, Eyüp

yapmak istiyor gibiydi. (1)

üzere

b.

kişisini

getirse, biz de onlara karşı Haccac’ı

olabilir?” diye sordu. Reca bin Hayve

“Ömer

bin

Abdulaziz”

karşılığını verdi. Bu görüşü kabul eden Süleyman b. Abdulmelik, onu

ortaya koysak, onları muhakkak

kendisinden sonra veliaht tayin etti.

geride bırakırız.” (3)

Ömer b. Abdulazizz, 99/717 sene-

Irak

Valisi

idareclerinin

Haccac’ın

ve

Emevî

yaptıklarına

karşı

sinde cuma günü Dâbık’ta Emevîler’in

sekizinci

halifesi

oldu.

olduğunu her seferinde dile getir-

Minbere çıkarak şu sözleri söyledi:

mesi,

“Ey insanlar! Kim bizim yanımızda

onun

hakkında

Haccac’ın

şikayetlerine neden oldu ve bu

yer alırsa beş şey için bulunsun;

1. Halid Muhammed Halid, Ömer bin Abdulaziz, Beka Yayınları, s. 2. Hilmizâde İbrahim Rıfat, Ömer b. Abdülazîz Yahut Hükümdar Böyle Olmalı, Sadeleştirme: Mevlüt Poyraz, Akademik-Us, c.3, s.102. 3. İbnul Esir, el-Kâmil, c. IV, s.283.

Safer 1442

43


1. Bize ulaşamayan birisinin ihtiyacını ulaştırmak

Devlet

2. Yanlış yaptığımız doğruyu göstermek

zaman

elde ettiği parayı beytülmala (devlet

3. Yüklendiği zaman yerine getirmek

emaneti

4. İyilik konusunda yardım etmek

için

lüzumsuz

harcama

olarak gördüğü saray atlarını sattı ve hazinesin) kattı. Hanımı Fatıma’nın sahip olduğu mücevher ve takıları da devlet hazinesine iade etti. Ömer b. Abdulaziz’in vefatının ardından kayınbiraderi Yezid, eşi Fatıma’ya:

5. Kendisini ilgilendirmeyen hususların peşinden gitmemek.

“Ömer sana haksızlık etti” diyerek

Kim böyle olursa gelsin, aksi hâlde

“Asla, ben hayattayken ona itaat edip

bize yaklaşmasın.” (4) Yeni halife yaptıklarıyla kendinden sonrakilere çok güzel bir örneklik bıraktı. İlk olarak halka kendisinden önceki raşid halifelerden aldığı şu nebevi çizgiyi hatırlattı: “Ey insanlar! Allah’a itaat edene itaat etmek gerekir. Allah’a isyan edene itaat edilmez. Allah’a itaat ettiğim

müddetçe,

bana

itaat

bu takıları iade etmek istedi fakat o de vefatından sonra isyan etmem” dedi ve bundan kaçındı. (5) Devlet içerisinde yaşanan sorunların giderilmesi yoluna gitti. “Kim, sadece zulümle ıslah ederse o ıslah edemez. Vallahi insanları, dinimi helak ederek ıslah etmem.” (6) diyerek, halka zulmeden ve haksız kazanç elde ettiği tespit edilen valileri görevden aldı ve yerlerine yeni

ediniz. Allah’a isyan ettiğim anda

kişiler atadı.

bana itaat etmeyiniz.”

Diğer yöneticiler halktan aldıkları

Ardından âlim ve fakihlerden oluşan bir istişare heyeti kurdu. Âlimlerden biri ona yöneticilere ışık tutacak şu çok önemli nasihatleri yaptı: “Ey Halife! Yarın kıyamet günü kurtulmak istersen; Müslümanların yaşlılarını baban, gençlerini kardeşin ve küçüklerini evladın bil! O zaman bütün Müslümanlara kendi evindeki anne-baba, kardeş ve evladın gibi muamele etmiş olursun...”

haksız vergiler ile halkı zor duruma

4. Belâzurî, Ensâbi’l-Eşrâf, 8/127. 5. İbnul Esîr, age, 4/98; 6. İbni Abdulhakem, Sîretu Ömer b. Abdulazîz, 75.

Ekim 2020

44

düşürmüş, o ise bu zor durumdan kurtarma adına halkı karşı adaleti gereği haksız vergileri kaldırarak zorlaştıran değil kolaylık sağlayan bir kimse olmuştur. Hariciler,

Ömer

b.

Abdulaziz’in

davranışlarını ve haksız bir şekilde alınan malları iade ettiğini öğrendikleri zaman “Bizim onunla savaşmamız doğru olmaz” demişlerdir.


Adaletli

yönetim

anlayışının

gerekliliğini bir valisine yazdığı mektupta açık bir şekilde şöyle dile getirdi: “Orayı adaletle sağlamlaştırın.” Diğer bir valisine şu sözleri yazar “İnsanlar karşısında gücün seni onlara zulmetmeye çağırırsa Allah’ın gücünü hatırla…” (7) Onun bir valiyi atamasından sonra ona söylediği şu sözlere kulak verelim: Meymun b. Mihrân dedi ki: “Ömer beni vali olarak atadı ve ‘Eğer sana doğruya uymayan bir yazım gelirse onu duvara çarp’ dedi.” (8) Halka, atadığı valiler hakkında şu sözleri söyledi: “Size valiler atadım ve onlara sadece sizin hayrınıza olan şeyler söyledim. Kim, validen bir haksızlık görürse onunla ilgilenmek benim görevimdir...” (9) Onun yönetim anlayışını bir valisine yazdığı şu sözler özetlemektedir: “Yönettiğin insanları çocukların yerine koy. Onların büyüklerine saygı göster, küçüklerine merhamet et, yetişkinlerine de değer ver.” (10) Bir valiyi görevlendirirken, idarecilerin dikkat etmesi gereken iki temel

hususa

dikkat

Mektuba şu cevabı yazar: “Allahu Teâlâ, Peygamberini davetçi olarak gönderdi, vergi toplayıcısı olarak değil. Kim Müslümanların arasına katılmışsa, Müslümanların lehine olan onun da lehine, aleyhine olan onun da aleyhinedir. Duruma bak! Zimmilerden kim Müslüman olduğunu söylüyorsa, sünnet olmuşsa ve Kur’an’dan sureler okuyorsa ondan cizye alma. Yüce Allah, cizyeyi ancak haddi aşarak İslam’dan yüz çevirenler için kılmıştır. Senden önceki zimmilerin durumuna bak; yaşlananlara ve güçten düşenlere beytülmalden yardım et.”

çekmiştir:

“Ellerini Müslümanların kanından, mideni malından uzak tut.” 7. Zehebî, Siyeru Alâmin Nubelâ, 5/131. 8. İsfahânî, Selefi Salihinin Hayatı, s.858. 9. İbnul Cevzî, el-Muntazam, 7/42. 10. Belazurî, Age, 8/139.

Safer 1442

45


Bir gün valilerinden birine idareci-

Mektuba şu cevabı yazar: “Allahu

ler için önemli nasihatler içeren şu

Teâlâ, Peygamberini davetçi olarak

mektubu yazar:

gönderdi, vergi toplayıcısı olarak

“… Yönetim ve iktidarla sınanan kimse, gerçekten büyük bir imtihana tâbi tutulmuş demektir. Allah azze ve celle

afiyet ve yardımından bizi

mahrum etmesin. Ben, seni gizli ve açık bütün hallerinde Allah’ın kurtuluş ve selamete erdireceğini ümit ettiğin konumda durmaya

değil. Kim Müslümanların arasına katılmışsa, Müslümanların lehine olan onun da lehine, aleyhine olan onun da aleyhinedir. Duruma bak! Zimmilerden kim Müslüman olduğunu söylüyorsa, sünnet olmuşsa ve Kur’an’dan sureler okuyorsa ondan cizye alma. Yüce Allah, cizyeyi

çağırıyorum.

ancak haddi aşarak İslam’dan yüz

Geçmişte yapmış olduğun yanlışla-

önceki zimmilerin durumuna bak;

rını düşünüp hatırla ve başkası senin bu hatalarını düzeltmeye kalkışmadan önce sen onları düzeltip telafi etmeye çalış. Bunu yaparken insanların sözlerine kulak asma… Allah’ın

seni

başlarına

idareci

yaptığı insanların küçük-büyük her

çevirenler için kılmıştır. Senden yaşlananlara ve güçten düşenlere beytülmalden yardım et.” (12) Ömer b. Abdulaziz’in zimmilere olan adaletli tutumu nedeniyle Horasan’da 4000 zimmi aynı zamanda Müslüman olmuştur. (13)

tür kusur ve hatalarını örtüp gizle.

Afrika’da yaşayan Berberîlere de

Muhabbet ve öfke anlarında onlara

mektuplar yazarak onları Müslü-

karşı

man olmaya davet etti ve onlar

davranışlarında

kendini

İslam

frenle, tut…” Adaletli yönetimi ve halkın ona

dinine

girerek,

gruplar

hâlinde Müslüman oldu.

olan memnuniyetinin bir göster-

Halka “Bize ailelerinizin kişi sayı-

gesi olarak bir valisinden şöyle

sını bildiriniz ki onlara haklarını

bir mektup alır: “Zimmilerden

verelim.

(11)

Vefat

edenlerinizin

de

bir topluluk, cizyeden korktukları

isimlerini bildiriniz ki maaşlarını

için İslam’a sığındılar. Müminlerin

varislerine

emiri bu konudaki görüşünü bana

örnek bir sosyal devlet başkanı

yazsın?”

olduğunu göstermiştir.

verelim.”

(14)

diyerek,

11. Zimmi: “Kendisine güvence verilen, koruma altına alınan kişi” demektir. İslam ülkesinde (Darulislam) vatandaş olarak Müslümanlarla beraber yaşayan başka din mensuplarına verilen isim. (Mustafa Fayda, TDV İslam Ansiklopedisi, “Zimmi” mad., c.44, s.438-440.) 12. Belâzurî, Age, 8/146-147. 13. İbn Sa’d, Tabakât, VII, 375. 14. İbn Sa’d, Age, VII, 339-340.

Ekim 2020

46


Ömer b. Abdulaziz’in ekonomik

boyu onların işleri için oturur, gün

uygulaması sayesinde İslam devle-

bitmedikçe bırakmazdı...” (17)

tinin her yerinde refah seviyesi yükselmiş, uyguladığı âdil siyaset ile fakir zümre ortadan kalkmış, toplanan zekâtların dağıtılması için memurlar zorluk çekmeye başlamıştı. Çünkü zekâta ihtiyacı olan kimse bulunamıyordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in

zekât verecek

kimseler bulamayacaksınız (15) hadisinin gerçekleştiği bir dönem oldu. Bu konuda Yahya bin Said’ten şöyle bir rivayet nakledilmektedir: “Ben

İnsanlar

onun

konuşmaya

hakkında

başladılar:

şöyle

“Kapısını

çalmaya gerek duymadığımız ilk Emevi halifesi bu. Hakkımız olan her şey, biz evimizdeyken ayağımıza geliyor. Uğrunda kellelerin kesileceği, elde edilmesi zor ve tehlikeli hiçbir hak ve alacağımız onda kalmadı.” Onun yönetimi süresince yaptığı bazı uygulamalar şunlardır:

Afrika bölgesinin zekât memuru

- Her bölgeye maaşlı öğretmen

idim. Zekâtları topluyor fakat dağı-

göndermek,

tacak ihtiyaç sahibi kimse bula-

yayılmasını sağlamak

mıyordum.

uygulaması

- İlimle uğraşıp geçimini sağlaya-

insanları zengin yapmıştı. Ben bu

mayan âlimlerin maaşa bağlaması

paralarla köle satın alıp azat ediyor-

ve

dum.”

çalışması

Ömer’in

Ömer b. Abdulaziz çarşı pazarlara memurlar göndererek şöyle bağır-

onların

eğitim-öğretimin

İslam’a

yapmaları

davet/tebliğ için

taşra

yerlere yönlendirmesi - Yeni Müslüman olanlara dini

malarını emrederdi: “Ey borçlular!

öğretecek kişiler yollaması

Ey evlenmek isteyen gençler! Ey

- Hanlar yapılıp buralarda yolcula-

y etimler! Ey fakir ve muhtaçlar!

rın konaklamasını sağlama

Neredesiniz,

- Fakirlerin yiyip içmeleri ve barın-

alınız.”

geliniz!

Nasibinizi

(16)

maları için dâru’t-taam (aşevi) tesis

Hanımı Fatıma’ya onu anlatma-

ettirmesi

sını istediklerinde şu sözleri söyler:

- Fakirlerin tespit edilip düzenli

“Anlatayım ancak o hayatta olsaydı

maaşa bağlanması

anlatmazdım.

- Yetim ve kimsesizlerin haklarını

Ömer

kendini

ve

bedenini insanlara ayırmıştı. Gün

korumaya yönelik düzenlemeler

15. Müslim, “Zekât”, 59. 16. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihaye, IX, 200 17. İbnul Cevzî, Siretü ve Menakibu Ömer b. Abdulaziz, s.223-224.

Safer 1442

47


Vefatı Onun halife olmadan önceki hali ile

“...Bu asırda insanlığın, Ömer b. Abdulaziz gibi bir insana olan ihtiyacından daha çok hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Fakat ne yazık ki asırlar geçmiş, nesiler birbirini kovalamış, Ömer bin Abdulaziz'in bir benzeri çıkmamıştır. Ve tarih, mersiyesini okumaya devam etmektedir: Onun gibisini getireceğine yemin etmiştin ey zaman, Yeminini bozdun ve değişik oldun ey zaman...”

halife olmasından sonraki halini onu tanıyanlardan biri şöyle aktarır: “Ömer’i Medine’de gördüğümde insanların en iyi giyineni, en güzel koku sürüneni ve en gösterişli y ürüyeniydi. Sonra onu halife olduktan sonra

gördüm.

Münzevi

kişiler

gibi yürüyordu. Kim sana yürüyüş şeklinin değişmeyeceğini söylerse, Ömer b. Abdulaziz’den sonra artık ona inanma.” Vefatı öncesinde bile bizlere çok şey öğreten bir idareci olan Ömer b. Abdulaziz’in yanına gelen kayınbiraderi Mesleme b. Abdülmelik, gömleğin

kirlenmiş

olduğunu

görür. Kız kardeşine onu yıkamasını söylediğinde şu cevabı alır: - Her ay düzenli ailelere ödenen

“Vallahi

kardeşimin

bir

ikinci

doğumdan itibaren verilen çocuk

gömleği yoktur ki onu giydirip bunu

yardımları

yıkayayım.”

- Dullar için yapılan yardımlar

2 yıl 6 ay içerisinde yaptıklarıyla

- Engelli ve müzmin/kronik hasta-

“II. Ömer” ve “beşinci raşid halife”

lara yapılan yardımlar

olarak anılmaya layık olarak görü-

- Hastalar için hasta bakıcı tayin

len Ömer b. Abdulazizz, 40 yaşında

edilmesi

(h.101/m.720) bir görüşe göre yaka-

- Görme engelliler için kılavuz tay in

landığı verem hastalığından diğer

edilmesi gibi.

görüşe göre ise hizmetçisi tarafın-

Ömer b. Abdulaziz, tarihte eşine az

dan zehirletilerek vefat etti. Mezarı

rastlanır sosyal hizmet uygulama-

“Deyrü Sem’ân” adı verilen Humus

larını hayata geçirmiştir. (18)

bölgesinde bulunmaktadır.

18. Yılmaz Çelik, Emevî Halifesi Ömer b. Abdulaziz’in Sosyal Hizmet Uygulamaları, AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Güz 2019, c:7, Sayı:14, 7:616-636.

Ekim 2020

48


Süfyan-ı Sevri ve İmam Şafiî gibi

Ey

alimler halifeleri sayarken şöyle

kendine taht yaptığın hasırı göster!

demiştir:

Ebu

Bize insanların ziyaretine geldikleri

Bekir, Ömer, Osman, Ali... ve Ömer

evini göster. Hani bir seferinde bir

bin Abdulaziz.”

kadın, devlet hazinesinden kendisine

“Halifeler

beştir:

Hasan-ı Basri vefat haberini aldığında şöyle der: “İnsanların en hayırlısı vefat etti.”

müminlerin

halifesi!

Bize,

yapılan maaşın arttırılması isteğiyle senin evine gelmişti de evini görünce acıyla yüzünü ekşiterek şöyle demişti: “Kendi evimi bakımlı

“...Bu asırda insanlığın, Ömer b.

yapmayı,

Abdulaziz gibi bir insana olan ihti-

dökülen bu evden nasıl umarım?”

yacından daha çok hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Fakat ne yazık ki asırlar geçmiş, nesiler birbirini kovalamış, Ömer bin Abdulaziz’in bir benzeri çıkmamıştır. Ve tarih, mersiyesini okumaya devam etmektedir. Onun gibisini getireceğine yemin etmiştin ey zaman,

bakımsızlıktan

yıkılıp

Allah, hanımın Fatıma’ya selamımızı ulaştırsın. O, bunu söyleyen o kadına şu cevabı verirken ne kadar da doğru söylemişti: “Bu ev, senin gibilerinin evleri bakımlı olsun diye viran haldedir…” Öne çık… Ey müminlerin emiri! Senin övülmekten ve methedilmek-

Yeminini bozdun ve değişik oldun

ten hoşlanmadığını unuttuğum ve

ey zaman...” (19)

seni övüp methettiğim için bir kere

“Haydi, ey Abdulaziz’in oğlu! Öne çık, korkma…

daha özür diliyorum. Bunu bir daha tekrarlamama

sözü

vermiştim.

Ancak elimde değil… Aynı şekilde

Öne çık! Öne çık ki dünya İslam'ın

büyüklük ve yüceliğin karşısında

nasıl bir insan dünyaya getirdiğini

şaşkına dönmüş olan dünyanın da

ve onu nasıl eğitip yetiştirdiğini

elinde değil.

görsün...

Senin gerçekleştirdiğin mucizeler

Ey müminlerin emiri! Bugün öne

karşısında kim sessiz ve tepki-

çık da bize yamalarını ve eski elbi-

siz kalabilir…? Kim…? Kim…? Ey

selerini göster.

müminlerin emiri…! (20)

Bize ellerinle yıkayıp da giyecek ikinci bir gömleğin olmadığı için evinin bir köşesinde oturup, kurumasını beklediğin gömleğini göster... 19. Ebu Hasen en-Nedvî, İslam Önderleri Tarihi, c.?, s.94-95 20. Halid, a.g.e

Safer 1442

49


OSMANLI SONRASI İSLAM DÜNYASI Muhammed Eyüp

DÜNDEN BUGÜNE AFGANİSTAN

İ

slam

coğrafyasının

direniş

kıyam

merkezlerinden

ve olan

Afganistan gerek geçmişi gerekse

yakın tarihiyle dünya Müslüman-

larının yakından tanıması gereken coğrafyaların başlıcalarından. 40 seneden uzun süredir işgal-

İslam'ın Afganistan'a Ulaşması İslami fethin Afganistan topraklarına ulaşma süreci, İslam ordularının Sasanileri 642 yılındaki Nihavend Savaşı’nda yenilgiye uğratmasından sonrasına rastlamaktadır.

cilere karşı savaşın devam ettiği

İran topraklarını elinde bulunduran

Afgan

tarihte

Sasanilerin İslam orduları karşısında

İslam dünyasının işgalcilere karşı

birbiri ardına aldığı hezimetlerle

en mühim cephe hatlarından biri

İran’ın

pozisyonunda.

İslam’a açmıştır.

toprakları,

Ekim 2020

50

yakın

fethedilmesi,

Afganistan’ı


650 yılı ve sonrasında Afganistan’ın batı

kesimlerini

fetheden

İslam

Afganistan’da İngiliz İşgalleri ve Direniş

orduları eliyle bölge ilk kez İslam

18. yüzyılın başlarında Afganistan,

diniyle şereflenmiştir. Devam eden

Rusya

dönemlerde,

güç mücadelesi için önemli bir

Afganistan’ın

zorlu

ile

İngiltere

coğrafyası nedeniyle zaman zaman

bölge

gerilemeler yaşanmış olsa da süreç

Hindistan'ı kontrol altında tutan

ilerledikçe İslam dini Afganistan'da kök salmaya başlamıştır.

olmuştur.

Bu

arasındaki kapsamda,

İngilizler, Rusya'nın Orta Asya'daki ilerleyişinin önüne set çekebilmek ve bir güç ağırlığı ortaya koymak

Raşidi hilafetin daha sonra ise

için Afganistan'ı hedefe oturtmuş-

Emevi ve Abbasi dönemlerinin

lardır.

ardından İslam, yerel sultanlıklar eliyle Afganistan toprakları üzerinde yayılma alanı bulmuştur. Sırasıyla Saffariler, Sama-

Bu

doğrultuda,

Afganlar

ile İngilizler arasında uzun yıllar süren üç ayrı savaş yapılmış, bu savaşlarda

yüzlerce

muharebe

gerçekleştirilmiştir.

gibi

İç karışıklıklar, buna ek olarak İran-

birçok hanedan, bölgede İslam

Rusya-İngiltere üçlüsü arasındaki

dinini y ay mıştır. Özellikle Gazneli

güç

niler,

Gazneliler,

Gurlular

Mahmud döneminde İslam dini, bugünkü Pakistan ve Hindistan bölgesine

dek

uzanmıştır.

Afganistan'ın İslamlaşma süreci, 10.

yüzyılın

ardından

büyük

ölçüde tamamlanmıştır.

yılında tamamen sağlanarak, Afganistan yaklaşık şekilde bugünkü kazanmıştır.

ekseninde,

İngilizler Afganistan'ı ilk olarak 1839 yılında işgal etmiştir. İngiliz ve Hint güçleri, 3 yıl süren savaşta ağır kayıplar çekilmek

vererek

Afganistan’dan

durumunda

Afganistan’da

kalmıştır.

karışıklığın

ve

Rusların planlarının sürmesi, İngi-

Afgan topraklarının birliği ise 1747

sınırlarını

çekişmeleri

İslam

dünyası için kritik bir pozisyonda olan Afganistan, Hint Okyanusu ile Orta Asya’yı da birbirine bağlayan bir konumdadır. Bu sebeple sürekli

lizleri 1878 yılında yeni bir işgal girişimine sevk etmiştir. Bu işgal ile İngilizler, Afganistan’da bugüne dek uzanan kriz ve fitne tohumları ekmişlerdir. Ülkenin

idaresini

İngilizler

ele

geçirmiş ve kâğıt üzerinde çizdikleri Durand Hattı ile Müslüman Afgan halkının yaşadıkları bölge-

olarak dış işgalin odağında bir

leri parçalamış, araya yapay sınır-

bölge olagelmiştir.

lar koymuşlardır. Her ne kadar

Safer 1442

51


Emanullah Han, Türkiye’deki Mustafa Kemal yönetiminin örnek alındığı reformlara Afgan halkının verdiği tepkiler neticesinde ülkeyi terk etmek durumunda kalmıştır.

Müslüman

Afganlar

bu

sınır-

ları kabul etmese de bugüne dek Durand Hattı küresel tağuti güçler tarafından,

Müslümanları

bölme

amacıyla muhafaza edilmiştir. 1878 yılında başlayan savaşta İngiliz güçlerine karşı direniş uzun yıllar devam

etmiş,

İngilizler

Birinci

Dünya Savaşı’nın da ağırlığıyla kan kaybetmiştir.

Nihayetinde,

1919

yılında Afganistan Kralı Emanullah Han resmi olarak bağımsızlığını ilan edince, üçüncü savaş patlak vermiştir. Kısa süren bu savaşta İngilizler mağlup olarak çekilmiş ve Afganistan’ın bağımsızlığını tanımak durumunda kalmışlardır.

Komünist Rusya İşgali ve Direniş Bağımsızlığını kazanan Afganistan’da iç sorunlar ve Batılı reform girişimleri

dönemi

başlamıştır.

Müslüman halkın bu girişimlere olan tepkisiyle, ülkede yönetim-halk kopukluğu meydana gelmiştir.

Ekim 2020

52

Emanullah’ın ardından Nadir Şah ve sonra Zahir Şah döneminde reformlar, Müslüman halkın tepkisini çekmeyecek bir ölçüde sürdürülmüştür. Meşrutiyete geçiş girişimleri devam ederken, ülke günden güne Sovyetler Birliği etkisine girmeye başlamıştır. 1953 yılında başbakan olan Muhammed Davud Han, ülkenin yönünü tamamen Sovyetler Birliği’ne çevirmiştir. Davud Han’ın 1963 yılındaki azli ülkede iç karışıklığı daha da artırırken, 1973 yılında gerçekleştirilen Sovyet destekli darbeyle Davud Han başa gelmiş ve cumhuriyet ilan etmiştir. Bu dönemde İslam karşıtı politikalar benimsenirken, Müslüman Afgan halkı yeniden silahlanmaya başlamış, bu yönetime karşı ilk olarak 1976 yılında mücadeleye girişilmiştir. Mücadele üniversitelere, medreselere, köylere ve kentlere yayılmıştır. Davud Han, Sovyetler Birliği etkisinin kontrolden çıktığı düşüncesiyle önlem almaya çalışsa da artık çok geçtir. 1978 yılında marksist subayların darbesiyle Davud Han öldürülmüş, 1979 yılında Sovyetler Birliği ülkeyi işgal etmiştir. İşgalle birlikte başa Sovyet Destekli Babrak Karmal geçmiştir.


Müslüman Afgan halkı işgale karşı

odaklar tarafından desteklenenler,

topyekûn kıyam ederken sayısız

Afganistan yönetiminde söz sahibi

fedakarlıklarla komünist işgalcileri

olmak için savaşa tutuşmuşlar-

ve yerel ortaklarını ülkelerinden

dır. Fakat belirtmek gerekir ki bu

atmak için savaşa başlamışlardır.

fitneye karışmayan Müslümanların

Dünya Müslümanlarının desteği ve

sayısı da oldukça fazladır. Sovyetler

Sovyetler Birliği’nin küresel rakip-

Birliği’ne karşı cihada iştirak eden

lerinin de siyasi hamleleri netice-

binlerce mücahid, iç savaşta eline

sinde, Sovyetler Birliği 1989 yılında ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Sovyetler Birliği Afganistan'da aldığı ekonomik yaraları saramamış ve bu savaşın ağırlığı altında, 1991 yılında

dağılarak

tarihin

tozlu

silah almamış, kendi irşad faaliyetlerine yönelmişlerdir. İç savaş, ülkede istikrarsızlığı ve güvensizlik ortamını da beraberinde getirmiştir. Grupların birbirleriyle savaşında ülke büyük ölçüde harap

sayfalarındaki yerini almıştır.

olmuş, halk ağır sıkıntılar çekmeye

İç Savaş Dönemi ve Taliban'ın Doğuşu 1986 yılında yerel yönetimin başına gelen

Muhammed

Necibullah,

Komünist yönetimin son kalıntısı niteliğindedir.

Sovyetler

Afganistan’dan

Birliği

çekildikten

ve

başlamıştır. Bu kapsamda, ülkenin güneyinde ve doğusunda etkin olan İslami

medrese

talebeleri,

yerel

olarak bu fitneyi sona erdirmek için harekete geçmiştir. Taliban Hareketi’nin doğuşu bu

dağılma sürecine girdikten sonra

şekilde

birkaç yıl daha ülkenin başında

güneyindeki Kandahar vilayetinde,

kalan

Müslüman

Necibullah,

1992

yılında

yaşanmıştır. halka

Ülkenin

zulmeden

bir

devrilmiş ve 1996 yılında, Müslü-

savaş ağasına karşı halk, Sovyet-

man Afgan halkına karşı işlediği

lere karşı savaşta komutan olan

cürümlerin

olarak,

medrese hocası Molla Muhammed

meydanda

Ömer’den yardım istemiştir. Molla

başkent

bir

sonucu

Kabil’de

bir

ibretlik bir şekilde idam edilmiştir.

Ömer, talebeleriyle beraber önce

devril-

bu savaş ağasını daha sonra bölge-

işgale

deki diğer savaş ağalarını ortadan

arasında

kaldırmış, silahlarına el koymuş-

güç mücadeleleri patlak vermiş-

tur. Bu medrese hareketi zamanla

tir. Özellikle dış destekli gruplar,

büyümüş,

Pakistan, İran, Suudi Arabistan,

talebelerinden

ABD, Rusya, Hindistan gibi farklı

kurtarmalarını istemiştir.

Komünist mesiyle, karşı

yönetimin ülkede

direnen

yıllarca gruplar

yerel

halk

kendi

medrese bölgelerini

Safer 1442

53


2001 işgaliyle Afganistan’da İslami yönetim ve istikrara doğu giden süreç son bulmuş, ABD’nin tesis ettiği

Kabil

yönetiminin

ifsad,

yolsuzluk ve zulüm devri başlamıştır. Ancak Afgan halkı daha önce olduğu gibi yine işgalcilere karşı silaha uzanmıştır. Başlayan direniş her geçen yıl 1994 yılında kurulan Taliban Hareketi, yerelden ulusala bir ivme yakalamış, 1996 yılında başkent Kabil’e girerek iç savaşa son vermiş, zamanla ülkenin yüzde 90’ından fazlasını hakimiyet altına almış-

daha da büyürken 2007 yılının ardından adeta yıldan yıla güçlenen bir çığ halini almıştır. İşgalin 10. yılında ABD’nin kayıpları doruğa çıkmış, Afganistan işgalciler için adeta bir bataklık halini

tır. Taliban tarafından ilan edilen

almıştır.

Afganistan İslam Emirliği döne-

Savaşı askeri olarak kazanamaya-

miyle beraber ülkede uzun süreden sonra istikrar sağlanabilmiştir.

ABD İşgali ve Direniş Yaklaşık 5 yıl süren Taliban döneminin ardından, ABD’nin başını çektiği NATO güçleri, son dönemin en büyük Haçlı Seferi’ni Afganis-

cağını defalarca itiraf eden ABD, 2018 yılında Taliban ile müzakerelere başlamış, 2020 yılının şubat ayında Afganistan’dan çekilmeyi resmen

kabul

kalmıştır.

etmek

zorunda

Halihazırda

ülkenin

%70’ten fazlası, bir halk hareketi olarak ortaya çıkan Taliban kont-

tan’a karşı başlatmıştır.

rolündedir ve Taliban, 2001 yılına

11 Eylül 2001 saldırılarını bahane

fından daha çok kabul edilen bir

gösteren ABD, yanına NATO’yu da alarak bu ülkeye şiddetli bir saldırı başlatmıştır. Bu saldırıda ABD’ye, 1990’lı yıllarda İran ve diğer dış güçler tarafından eğitilen bugünün popüler isimlerinden Ahmed Şah Mesud, Abdurreşid Dostum gibi

göre daha güçlü ve halk tarapozisyondadır. Afganistan, dünyanın en büyük güçlerine karşı bilfiil savaşla geçen 150 yılın ardından, yeni bir dönemin

eşiğinde

durmaktadır.

Bu

bağlamda, dünya Müslümanlarının Afganistan’a dair malumat sahibi

isimlerin birlikleri de kara gücü

olması, her iki taraf için de hayati

olarak eşlik etmiştir.

öneme sahiptir.

Ekim 2020

54


NEBEVÎ AİLE Halime Yılmaz

BİZİ TÜKETEN DURUMLAR

H

zorlukları,

saymaya kalksak. Bizi tüke-

şehir yaşamının getir-

ten durumların gerçekten dış

diği

stres,

etkenli olduğunu mu sanıyor-

huzursuzluk, aile içi ve dışı

sunuz? O zaman yanıldığınızı

ayatın

sorunlar,

iletişim problemleri ve daha başka sebepler çok yordu bizi…

söylemek Dıştan

durumundayım. kaynaklı

sorunlar

Eşimizin anlayışsızlığı, anne

doğduğumuz günden başladı,

babamızın

halden

biz ölene dek sürecek. Hiç

yışları,

çocuklarımızdaki

anlama-

bitmeyecek.

Bu

sorunlar,

huysuzluklar, arkadaş çevre-

bizi

mizin beklentileri ve hoşgö-

ana faktörler olamazlar. Bizi

rüsüzlüğü, işte karşılaştığımız

asıl tüketen nefsimiz. Kendi

problemler… Daha

sayayım

tüketen,

yiyip

bitiren

kendimizi yok etme yolunda mı?

Sayfa-

hızla

ilerliyoruz.

lar hatta ciltler dolusu kitap

kendisine

verdiği

çıkar bizi tüketen durumları

kimse ona veremez.

İnsanın zararı,

Safer 1442

55


sandığınız ile kalırsınız. Ama o, hanenize Allah’tan başka biri veya bir şey için yapılan amel olarak kayda alınır. Sevap yerine günah

Bir kötülüğe meyleder ve bunu faaliyete dökersiniz. Allah’a şirk koşmak, zina etmek, yalan söylemek, gıybet, iftira, faiz yemek, başkasına zulmetmek… Aklınıza İslam’ın yasakladığı her türlü kötülüğü getirebilirsiniz. Siz o kötü ameli başkasına verdiğiniz bir zarar olarak görüyorsanız çok büyük hata ediyorsunuz. Başkasına kötülük yaparak onu en fazla, bir süre üzersiniz. Ama kendinize verdiğiniz zarar, o işten nasuh bir tevbe ile dönmediğiniz müddetçe ebedi olarak sizinle gelecektir. İnsan kendi kendini, bundan daha kötü bir yolla tüketemezdi.

sahibi olursunuz. Ayrıca zaman içinde iyilik yaptığınız kişiden bir karşılık

beklemeye

Karşılık

göremeyince

başlarsınız. de

kendi

kendinizi yer, vesveselere, o kişi hakkında su-i zanlara kapılırsınız. Alın size bir kendi kendini tüketme yöntemi…

“İnsanın

kendisine

yaptığı kötülüğü kimse ona yapamaz”ın iyi görünen versiyonu… Bir kötülüğe meyleder ve bunu faaliyete dökersiniz. Allah’a şirk koşmak, zina etmek, yalan söylemek, gıybet, iftira, faiz yemek, başkasına

zulmetmek…

Aklınıza

İslam’ın yasakladığı her türlü kötülüğü getirebilirsiniz. Siz o kötü ameli başkasına verdiğiniz bir zarar olarak

görüyorsanız

çok

büyük

hata ediyorsunuz. Başkasına kötülük yaparak onu en fazla, bir süre üzersiniz. Ama kendinize verdiğiniz zarar, o işten nasuh bir tevbe ile dönmediğiniz müddetçe ebedi olarak

sizinle

gelecektir.

İnsan

kendi kendini, bundan daha kötü bir yolla tüketemezdi. Şeytan, Bir iy ilik yaparsanız kendi lehinize

bir

yaparsınız. Yaptığınız bu iyiliği

günah

Allah

teşkil

rızası

dışında

başka

bir

nefis,

yanımızı

kötülükler, kuşatan

kümelerinin etmesi,

her

fuhşiyat, çoğunluğu

fitne-fesadın

ışık

niyetle yaparsanız, bu sizin aley-

hızıyla yayılması, şahsi ve toplum-

hinize döner. Siz iyilik yaptığınızı

sal müşkiller her an imanınızı

Ekim 2020

56


zayıflatır. “Her şey zıddıyla kaim-

eklemeye niyetimiz olmamalı. Tam

dir” kuralı gereği bu etkenler karşı-

da iblisin kendine söz verdiği gibi.

sında imanınızı güçlendirmenin tek yolu, Allah’ı zikir, Kur’an tilaveti, namaz ve diğer ibadetleri korumaktır. Eğer imanınız göz açıp kapama süresi kadar zayıflar ve bu faktörlerden biri ona galebe çalarsa, piliniz biter, enerjiniz azalır, madden ve manen kımıldayamaz hale gelirsiniz. Hak yolunda doğru müca-

Bizi

saptıracağına

yemin

ettiği

günden beri bu hesaba yeni canlar, yeni pes edenler, yeni esirler, yeni taraftarlar eklemeye devam ediyor. O, kıyamete kadar tükenmeyeceğine ant içiyor da biz hakkın taraftarları neden hemen tükenmeye kendimizi teslim ediyoruz.

deleye ve savaşa gücünüz kalmaz.

Tükenmişlik

Gücünüz tükenir, yol gözünüzde

Kendini, iradeni, vücudunu, aklını,

büyümeye başlar. Yol büyür, adım

ruhunu ve her şeyini iblise teslim

atacak cesaretiniz kalmaz. Cesare-

etmektir. Buna razı mısın? Razı

tiniz azalır, şeytanlar tüm dünyayı

değilsen asla tükenme! Tükenmeye

avuçlarına alır. Size de tükenmek-

meyletme bile! Hatta bunu aklından

ten başka çare bırakmazlar.

bile geçirme! Gerekirse “Tüken-

İnsana verilen en değerli özellik -irade- devre dışı kalırsa insan dışı her türlü varlığa benzemeye başlarsınız. Çünkü kendinize inancınız tükenmiştir. Umuda giden yolunuz kesilmiştir. Hayat, yanınızda kimin olduğuna

inanıyorsanız,

onun

iradesine bağımlı bir yaşam tarzı

bir

teslimiyettir.

dim!” kelimesini lügatinden sil! Gör bakalım! O zaman kim tükeniyor? Kim çıldırıyor? Kim yanıp küle dönüyor? Şeytan mı sen mi? Senin cehenneme direk olmanı isteyen şeytanın

seni

tüketmesine

izin

verme! İradeni ondan korumanın tek yolu Allah’ı zikirdir, unutma.

haline gelmiştir. İradenizi şeytan,

Her insan şahsına münhasırdır.

cin veya insan olan bir başkasına

Farklı mizaç, huy, karakter, ahlak,

mutlak olarak teslim ettiğiniz gün,

yapı, mimik, yaşam ve aile yapısına

hayvandan daha aşağı bir hale razı

sahiptir. Tıpkı senin gibi. Birileri

olduğunuz gündür. Çevrelerimiz,

sana garip geldiği gibi sen de biri-

iradelerini dünya, para, ihtiras gibi

lerine garip gelebilirsin. Kimin,

beş para etmez metalar karşılı-

neyi, neden, ne niyetle yaptığını

ğında satanlarla dolu. Yani tüken-

bir tek Allah bilir. Kendinden pay

miş, bitmiş, kendinden geçmiş, bir

biç. Yanlış anlaşıldığını düşünüp

varmış bir yokmuş hesabına, irade-

kendini ifade edemediğin olmadı

lerini

mı? Ya da iyi bir şey yapayım derken

yatıranlarla

dolup

taşıyor

dünya. Bu hesaba bir yeni kurban

hata ettiğin?

Veya başında büyük

Safer 1442

57


hızlı bir şekilde kendisini yok etmek isteyen, bu hastalıklara karşı kendisini koruma altına almasın. Aman

O, kıyamete kadar tükenmeyeceğine ant içiyor da biz hakkın taraftarları neden hemen tükenmeye kendimizi teslim ediyoruz.

ha kardeşim! Kırıntısını bile hissediyorsan kendinde, hemen Allah’a sığın ve bu hastalıktan kurtulmanın yollarını acilen ara! Zira bunlar, hızla yayılan virüsler gibidir. Ne zaman seni sarmış ve yok etmiş anlayamazsın bile. Zira bu hastalıklar tüketir ve tahribatı büyüktür. Hazzı, huzuru, mutluluğu hiçbir çaba göstermeden hemen elde etmek istersin. Her daim hayırlı sonuçlar

bir derdin olup söyleyemediğin için

bekler, bunun için sabırsızlanırsın.

gereksiz öfke patlamalarıyla birile-

Bu

rini üzdüğün? Veyahut “Karakterim

lük nasipsizliğin ile yorarsın. Sana

bu, değişemem” diye altını çizerek

yapılanları her gece, her tek kaldı-

belirtip başkalarını rahatsız etme

ğında tekrarlar durursun ki unut-

pahasına o huyundan vazgeçmedi-

mayasın. Affedemeyesin. İntikam

ğin olmadı mı? Bu gibi durumlarda

günü geldiğinde hakkını söke söke

muhatabından hep anlayış bekler-

alabilesin.

sin değil mi? İşte bunun için her

Ah be kardeşim! Bunlarla bir tek

şeyi kişisel algılama! Herkesin her hareketi, her sözü, her bakışı sana yönelik olmayabilir. Her şeyi şahsi algılamak, seni yavaş yavaş tüketen sinsi bir algı yanılmasıdır. Bu algını düzeltmelisin.

esnada

çevreni

hoşgörüsüz-

kendine edersin. Kendini tüketirsin. Kendine zulmedersin. Kendini üzersin. Biraz rahatla, gevşemeye çalış. Derin bir nefes al. Abdest alıp Rabbine

yönel.

Sana

yapılanları

gerçekten affet. Hayırla karşılaş-

Haset, öfke ve kibir… Üç amansız

mak istiyorsan sabret ve müsa-

hastalık… Amelleri, arkadaşlıkları,

mahalı ol. Göreceksin tükenen sen

kardeşlikleri,

güzellik-

değil şeytan olacak. Böylece hayat

leri, toplumları ateşin odunu yediği

daha güzel olacak. Ahirette güzel

gibi süratle tüketirler. Bir kere bu

bir akıbet seni bekliyor olacak,

hastalıklara yakalanmayıver… Elini

inşallah…

iyilikleri,

kaptıran, ruhunu, cesedini, aklını ve

ferasetini

Ekim 2020

58

kaybeder.

Kısacası


SERBEST Ümit Şit

KÖTÜLÜK MÜNADİLERİ

G

eçmişte ve günümüzde

Öncelikle iyi ve kötüyü, dostu

birçok insan iyi olduk-

ve düşmanı belirlemek gerekir.

larını ve insanlık için

Bunu yaparken de hakkani-

iyi olan ne varsa ürettiklerini

yetten uzaklaşmadan, vicdan-

ve insanlığa kazandırdıkla-

ların sesine kulak verilmeli-

rını iddia etmektedirler. İyilik

dir. Birçok filozof iyi ve kötü

kavramını nefsi arzu ve isteklerine cevap veren her şeyi doğru kabul ederek anlamlandırırlar.

Böylelikle

kendi

düşünce ve isteklerine uyma-

kavramlarını incelerken, kendi öngörüleriyle

incelemiş

ve

doğal olarak hata etmişlerdir. İyi ve kötüyü açıklarken hep madde dünyasının perspektifinden

bakılmıştır.

Oysaki

yanları kötü, uyanları ise iyiler

iyilik ve kötülük manevi ve

olarak kabul ederler.

derin kavramlardır. Aklı ile

Safer 1442

59


kalbini değil de sadece aklını refe-

yaratmışken, yaratılışı kabul etme-

rans alan her düşünür, boşuna

yen insanlar kendilerinin balıktan,

kürek çekmiş ve sonucunda elinde

maymundan, itten, köpekten türe-

hiçbir şey kalmamıştır.

diğini savunarak şerefli mahlûk

İyilik gibi kötülük de akıl ve kalp ile fark edilir. Ancak bunlar da yeterli değildir. Çünkü akıl ve kalbin beslenmesi için doğru bir kaynak gerekmektedir. Filozofların menfi, faydacı düşünceleri elbette ki doğru bir kaynak değildir. Çünkü herkes gibi

olmaktan ziyade hayvan olmayı ve hayvanca yaşamayı tercih emişlerdir. Böylelikle nefsini insanlar gibi

dizginlemek

yerine,

vahşi

bir hayvanın dizginlemeye gerek duymadığı gibi davranışlar sergilediler ve sergilemektedirler.

filozoflar da insandır ve düşünce-

Kendilerine haz, mutluluk ve peşin

leri kusurludur. İnsan olduklarından

dünyalık menfaat getiren her şeyi

dolayı

iyi, güzel, aydınlık, ilericilik, doğru

düşünceleri

hayatlarındaki

çeşitli olumsuz ve olumlu olaylardan

normlar

etkilenmiştir. Olaylardan etkilenen

Peşin menfaat getirmeyen her şeyi

düşünceler nasıl olur da milyarlarca

ise kötü, çirkin, karanlık, gericilik,

insanların kabul gördüğü kaçınıl-

yanlış normlar olarak nitelemiş-

maz doğrular olabilir?

lerdir. Oysaki iyi ve kötüyü yaratan

Bir insanın sağlıklı bir şekilde iyi ve kötüyü birbirinden ayırması için yaratıldığını kabul etmesi gerekir. Modern dünya, kendi aklını ölçü kabul ettiği için yanıldı. Evet, akıl birçok teknolojik alet ve edevatın icadı için yeterli gelebilir. Ancak icat edilen aletlerin sonucunun insanlığın hayrına mı yoksa zararına mı olduğunu öngöremez, öngöremediler de… Batı dünyası bu yüzden duygularını yitirmiş robotik nesillerin yurdu haline geldi. Yaratılışı kabul etmeyen insanlar iyi ile kötüyü sağlıklı bir şekilde birbirinden ayıramaz ki ayıramadılar da… Allahu

Teâlâ

kabul

etmişler.

ile insanları yaratan aynıdır. İyi ve kötüyü yarattı ve bize seçmemizi buyurdu. Nefislerini ilah görenler kötüyü iyi olarak kabul ettiler. Nefislerini ıslah edenler ise iyiyi iyi, kötüyü ise kötü olarak kabul ettiler. Kötüye asla iyi kılıfını geçirmediler. Sapmadılar… Saptırmadılar. İyi ve kötü ay rımını kendi aciz düşünceleri ile değil, Allahu Teâlâ’nın bildirdiği şekilde yaptılar. Böylelikle hakkaniyetli bir şekilde iyi ve kötü ayrımı yapmış oldular. Yapmış oldukları iyilik ve kötülüğün sağlamasını bizzat hayatlarında gördüler. Allahu Teâlâ’nın bildirdiği kötülüklerden uzak

kalanlar

bedbaht

olmak-

yeryüzü-

tan, pişmanlıklardan uzak, mutlu,

nün en şerefli mahlûku olarak

huzurlu bir ömür yaşarlarken aksi

Ekim 2020

60

insanı

olarak


şekilde yaşayanlar ise önce mutlu

insanın kendi fikirleri kabul edile-

olduğunu zannetti ancak hayatları

mez. Nefislerini ıslah etmeyen, ilim

kötü sonla bitti. Tabii kötü son da

sahibi değildir. İlim sahibi olmayan

onlara göre göreceliydi.

ise cahildir. Kötülüklerin işlenmesi

İnsanlar,

Allah’ın

peygamberlerin

gönderdiği

yolunu

takip

etmeyip “İşte benim iyiliğe giden doğru yolum!” diyerek yola çıkarsa, yaptığı tüm iyiliklerin aslında kötü-

ise cahillikten ileri gelmektedir. Dünya hayatına cahilce bağlanan insanlar, kendisinden başka kimsenin hakkına riayet etmezler. Riayet ettiklerini sanırlar.

lüğün ta kendisi olduğunu bilmeden

İnsanlar kendi hayal dünyaların-

yaşarlar. Böylelikle iyilik yaptığını

daki kötülükleri iyilik olarak kabul

sanan cahil insanlar, aslında hayatı

etmekte

boy unca kötülük y aptığının farkında

iyilikleri görmezler. Aslında gerçek

bile olmazlar. Kaş yaparken göz

iyilik Allah için yapılan iyilik-

çıkartmak gibi diyebiliriz. Yaptık-

tir. Allah için yapılmayan iyilik-

ları kötülükleri durdurmaya çalışan

ler vicdanı rahatlatmaktan öteye

iyi insanları kötü olarak nitelerler

gitmeyen

ve insanların yararına çalıştıkla-

yapılan iyilikler, kuldan teşekkür

rını öne sürerler. Tıpkı günümüzde

bile beklenilmeyen erdemli davra-

İslam coğrafyalarını tarumar eden

nışlardır. Birçok yollar ve menheçler

şer odaklarının yaptıkları gibi…

olsa da aslında dünyada iki kutup

Onlar

insanlara

hak,

hürriyet,

eşitlik götürdüklerini öne sürerler ancak kan, gözyaşı, esaretten başka bir şey götürmezler. Kötülük işleyen kimse ben çok kötüyüm demez. İyi olanların aslında kendileri olduğunu

olduklarından,

iyiliklerdir.

gerçek

Allah

için

vardır… İyiler ve kötüler… Küfür ehli ve iman ehli… Allah’ın dostları, iblisin dostları… Allah’ın kanunlarının toplumlarda hâkim olmasını isteyenler, kâfirlerin kanunlarından razı olanlar.

öne sürerler. Tıpkı Allah’ın lanet

Bakıldığında

ettiği yahudiler gibi… Onların “Biz

Kabil’den bu yana hep aynıdır.

çok kâfir insanlarız” dediklerini

Kabillerin kılık ve kıyafetleri değişse

ağızlarından duydunuz mu? Bilakis

de zihniyetleri hep aynı olmuştur.

“Biz Allah’ın sevgilileriyiz” derler.

Önceleri Habilleri taşla öldürenler,

Yani Allah’a en çok yakın olanla-

bugün bombalar ve çeşitli tekno-

rın

lojik

kendilerinin

olduğunu

iddia

çatışma

silahlarla

Habil

ve

öldürmektedirler.

ederler. Kötülüğü işleyenler asla

Eskiden de algı yönetimleri vardı

kötü olduklarını itiraf etmezler. Bu

ancak basit bir işleyişe sahipti.

yüzden iyi ve kötü hakkında hiçbir

Günümüzde

iblisin

dostlarının

Safer 1442

61


sayesinde

algı

yönetimi

zirveyi

hangi araçları kullanarak sürükle-

gördü. Önceden düşman yüzleri

diklerini inceleyeceğiz. Bu makale

tanınırken günümüzde düşmanlar,

serimizdeki

dost canlısı şekilde hayatımızda var

oynayanların

nasıl

kötülükleri

olmaktadırlar. Dünyamızda iyiliğe

masumlaştırdıklarını

Müslüman-

çağıranlar olduğu gibi kötülüklere çağırınlar da vardır. Hatta kötülüğe çağıranlar daha çoktur. Bunun sebebi ise cahil insanların gözünü para, mal, şöhret, makam, mevki ve birçok dünya menfaatinin kör etmiş olmasıdır. Bu yüzdendir ki kötülükleri iyilik gibi görmekteler ve herkese ve her kesime ulaştırma gayreti içindedirler. Bazı cahiller ise

amacımız

algımızla

lara göstermek ve hatırlatmaktır. Çünkü farkında olmadan Müslüman aileler toplum psikolojisinin vermiş

olduğu

baskıyla

hareket

etmektedirler. Kötülükleri iyilik gibi görebilmekte veya kısa süreliğine masumane kılmaktadırlar. Müslümanların, zihinlerinin kirlenmelerinin önüne geçmeleri, düşmanla-

dava olarak görmekte ve hevesle-

rını iyi tanımaları ve aile fertlerine

rine dayanan fikirlerine, insanları

de tanıtmaları gerekmektedir. Artık

çağırmaktadırlar.

fikirlerine

düşmanlarımız düz bir vadide okları

uymak için ise şartlar ortaya koyar-

ve kılıçları ile beklemede değil,

lar. Bu şartlar ise Allah’ın dünyayı

teknolojik silahları ile kendimize ait

yaratırken ortaya koyduğu kanun-

odaların içlerinde pusuya yatmak-

lara terstir. Böylece iyiliğe çağırdık-

tadırlar. Biz savaşmak için vadi ve

larını zannedenler aslında kötülüğe

araziye inmeyi beklerken, düşman-

Bu

çağırmaktadırlar. Bu kötülükler ise hem dünyalarını hem de ahiretlerini silip süpürmektedir. Biz bu makale serimizde kötülüğe çağıranların hangi araçları kullanarak insanları etkisi altına aldıklarını

işlemeye

çalışacağız.

Etki

altına alınan insanlarda ne gibi değişiklikler ortaya çıkmakta ve bu değişiklikle beraber kötülüğün nasıl

larımız evimizden çıkmadan bizi kapı önünde zehirlemektedir. Müslümanlar, dünyayı

dünya

isteyenlere,

kendilerine

hayatını ahireti

bırakmayı

ise

tercih

etmeliler. Kalbimize ve zihnimize savaş açan kötülük münadilerini bir sonraki yazı dizimizde işleyeceğiz, inşallah. Allah'a emanet

da insanların benliğini kaplayarak

olalım. Kardeş kalalım. Dünyada

öldürdüğünü incelemeye çalışaca-

iken cenneti yaşamak için değil,

ğız. Günümüzde kötülük müna-

cennette iken gerçek hayatımızı

dileri olarak medya, sanat, sosyal

yaşayabilmek adına dünyada çalı-

hayat, siyaset alanlarında insanları

şalım.

Ekim 2020

62


SERBEST Derya Fıçıcı

HASRET KALDIK Allah azze ve celle buyuruyor ki: “Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve ‘Ben gerçekten Müslümanlardanım’ diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet, 33)

Y

aşadığımız

şu

imtihan

Hanzala

radıyallahu anh

şöyle anlatır:

günlerimizde sanki bu ayet-i

“Bir gün Ebu Bekir

kerimeyi daha iyi anladık.

ağlarken gördü ve “Neyin var ey

Güzel söz dinlemeye, güzel sözü

Hanzala?” diye sordu. Ben de büyük

bize ulaştıran hocalarımıza, bizi

bir teessür ve endişe içinde “Hanzala

Allah’a çağıran, Allah’a davet eden

münafık oldu!” dedim. “Subhanal-

topluluklarımıza,

lah! Sen ne söylüyorsun?” deyince

hasret

kaldığımız

meclislerimize şu

radıyallahu anh

beni

günlerde

“Biz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in

Rabbimizin bu ayet-i kerimesini

yanında iken öyle bir hale geliyo-

daha fazla tefekkür eder olduk.

ruz ki bize cennet ve cehennemi

Ruhen ve bedenen o güzel insan-

hatırlatarak öğüt verdiğinde adeta

lardan uzak kaldık. Öksüz ve yetim

Cenab-ı Hakk’ı, cenneti, cehen-

kaldık. Allah’a davet edenlerden,

nemi görür gibi oluyoruz. Ancak

amel işleyenlerden “Ben Müslüma-

Rasûlullah

nım” diyenlerden uzak bir hayat,

yanından ayrılınca çoluk çocuğu-

meğer dünyaya yakın olmakmış.

muzla ve dünya işleriyle meşgul

sallallahu aleyhi ve sellem’in

Safer 1442

63


olmaya dalınca, içinde bulunduğu-

da burkuluyor içimiz? Birbirimizle

muz hissiyatın çoğunu kaybediyor,

musafaha yapmak çok sıradan bir

sallallahu aleyhi ve sellem’in

nimetken şimdi ciğerlerimize kadar

nasihatini unutuyoruz.” dedim. O da

inen bir hasret var içimizde. Oysa

“Vallahi buna benzer haller bizde de

soğuk kış günlerinde bazen evden

oluyor.” dedi. İkimiz kalkıp Rasûlul-

çıkıp mescide yürümek zor gelirdi

efendimizin

bu bedenlerimize. Bazen de bir

yanına vardık ve durumu kendisine

kardeşimizin şakasına dahi taham-

arz ettik. Allah Rasulü

sallallahu aleyhi

mül edemediğimiz anlar olurdu.

şöyle buyurdu: “Canım kudret

Şimdi, onu ne kadar özlediğimizi

Efendimiz

lah

sallallahu aleyhi ve sellem

ve sellem

elinde olan Allah’a yemin ederim ki siz benim yanımdaki halinizi ve zikir esnasındaki halinizi devamlı muhafaza edebilseydiniz melekler yataklarınızın üzerinde ve yollarda (yani gece-gündüz) sizinle musafaha eder, sizi tebrik ederlerdi.” -Üç defa tekrarlayarak- “Ey Hanzala, bazen öyle bazen böyle olur.” buyurdu. Bu

(1)

rivayetten

anlaşıldığına

göre

müminler, ashab-ı kiram gibi daima Rabbini hatırlamak üzere kalbini gafletten

koruma

gayreti

içinde

olmalıdır. İşte

davet

Dünyanın ağır yükü altında meğer bir Müslüman kardeşimize sarılmak ne çok yükümüzü hafifletiyormuş. Kardeşlerim “Size hasret kaldım!” derken bir hançer sanki boğazımızda... Yalnızca biz miyiz hasret kalan? Mescidin duvarları ne kadar da mahzun! Kur’an, harflerini okuyan talebelerin özledi.

Şu

sesleriyle köşede

buluşmayı

duran

kürsü,

üzerine müminlerin secde ettiği şu halılar, şu açılan kapı... Hepsi ama

ortamları,

nasihatini

dinlediğimiz kardeşlerimiz, kalplerimizi diri tutan zikir meclislerimize hasret kaldık. Buram

farkediyoruz.

buram

hasret

hepsi müminleri özledi. Tıpkı bizim gibi hasret kaldı. Ya Rabb! Bizi yeniden bu nimetlerine kavuştur. İçinde bulunduğumuz

kokuyor

imtihanların hikmetlerini en güzel

“Sohbetler ne zaman başlayacak?”,

şekilde anlamayı, kavramayı senden

“Tefsir dersleri ne zaman?”, “Hadis

diliyoruz.

sohbetleri, Kur’an dersleri...?” diye uzayıp giden sorularımız.

Ya Rabb! Bize yeniden yeryüzünün her köşesine dağılarak senin ismini,

Mescidin önünden her geçtiğimizde,

senin dinini yüceltmeyi nasib eyle,

kapısını kapalı gördüğümüzde nasıl

âmin.

1. Müslim, Tevbe, 12,13 (1)

Ekim 2020

64




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.