Dewa Gazetesi - Sayi 2

Page 1

Aylık Gazete Monatliche Zeitung Eylül / September 2008 Sayı / Ausgabe: 2 Tanıtım Sayısı Gratisexemplar

Ramazan’da Peygamberimiz Peygamberimiz (sav) Ramazan ayını hasretle beklerdi. Bu aya kavuşunca sevinir, kavuşmanın verdiği sevinçle bu mübarek ayın verdiği coşkuyla anlatırdı. Şöyle buyurdu: „Ramazan gelince, cennet kapıları ardına kadar açılır, cehennem kapıları kapatılır, şeytanlar zararsız hale getirilir.“ Ramazan’da Peygamberimizin yaptıkları ve tavsiyeleri, ramazan ibadetleri, zekât ve fitre konuları din ve hayat sayfalarımızda. Devamı 12-13-14’de

Ramazan’a Girerken... Viyana İslam Federasyonu İrşad Başkanı Mustafa Türkmen ile yaptığı faaliyetler ve Ramazan ayı hakkında konuştuk.

n a r u K iyafeti Z

25.10.08 Samstag 17:00 Einlass 16:00

Bruno-Kreisky-Platz 1, 1220 Wien Ulaşım, Verbindung: U1 Kaisermühlen Vienna Int. Center Autobahn A22 Ausfahrt Vienna Int. Center

Koran Rezitation

INFO. +43 660 767 48 48 +43 1 961 91 21 11 +43 1 961 91 21 13

450.000=?

28 Eylül’de yapılacak olan Parlamento seçimlerinde 10 parti yarışıyor. Parlamentoya girecek olan 180 Milletvekilli arasına Müslüman kökenli adayların girmesi hayli zor. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde Müslüman parlamenterleri görmek mümkün iken, Avusturya 1912 yılında İslam dinini resmen tanımasına ve 450 bin müslüman olmasına rağmen maalesef şimdiye kadar Parlamentosunda Müslüman yok. Bunun yanında partiler de Müslüman adayları sıralamalarında seçilmeyecek yerden aday koyuyorlar. Seçimin en ilginç yönü ise partilerin öne çıkardıkları konuların neredeyse ayni olması. Avusturya’nın öne çıkan problemlerine genellikle aynı bakış açısı ile çözüm üretiyorlar. Devamı 3’de

Sollenau’da Osmanlı Tekrar Canlandı

JUWA’nın MA10 Destekli KindergartenHort’ları Açıldı

Minik Canavarlar: HTC Touch Diamond ve Touch pro

Devamı 10-11’de

HTC firmasının en son ürünleri olan Touch Diamond ve Touch pro, zarif tasarımlarının yanında kullanıcıya sunduğu son teknoloji özellikleriyle de göz kamaştırıcılar. Devamı 19’da

Osmanlı Döneminde İstanbul Ramazanları Ramazan’ın gelişiyle ortalığa bereket saçılır, evlere şenlik doğardı. Ailenin tüm fertlerinin hazır bulunduğu ve dahi konu komşu sayısız insanın iştirak ettiği iftar sofraları birbirinden lezzetli özel Ramazan tatlılarıyla süslenirdi. Devamı 15-16’da

KÖŞEM

2

ABIZ Web Sayfasını Açtı

Sollenau kasabası, kuruluşunun 850. yılını kutluyor. Çeşitli etkinlikler ile gerçekleşen kutlama yılında 25 Eylül günü kasabanın geçmişine uygun tarih yolculuğu adı altında sokak yürüyüşü gerçekleşti. Etkinlikte Sollenau İslam Kültür Merkezi Osmanlı çadırı ve askerlerini temsili olarak canlandırdı. Devamı 4’de

Muhammed Aziz Misafir Turhan

4

İlk olarak 2006 yılında 10.Viyana da İslami ilimler ve Nachhilfe hizmetleriyle çalışmalarına başlayan JUWA Eğitim Merkezi, son iki yılda önemli başarılara imza attı. İlk olarak Resmi Hort hakkını elde eden JUWA Eğitim Merkezi daha sonra Kindergarten hakkını elde ederek hizmetlerine bir yenisini daha ekledi. Devamı 8’de

Mustafa Mübarek Ramazan Nelerle Geldi Mullaoğlu ve Biz Onu Nasıl Karşıladık?

8

Serdar Gündeme KACIR İlişkin Notlar

14

Anadolu Eğitim Merkezi yaptığı faaliyetleri ve programlarını daha iyi bir şekilde insanlara ulaştırabilmek için web sayfasını açtı. “www. abiz.at” sitesinde ders programları, çocuklar için eğlence ve aktivitelerin fotoğrafları bulunuyor.

İlmin Ve Murat Solmazgül Ulemânın Önemi

Islamische Föderation in Wien

Ramazan Ayınız Mübarek Olsun

Güncel ve gazetemizde yayınlanan özel haberleri yakından takip edebileceğiniz geniş içerikli, kaliteli habere önem veren haber sitemiz açıldı.

Âlem-i İslam’ın teşrifi ile müşerref olduğumuz Ramazan Ayının, Yüce Allah’tan Tüm insanlık için iyiliğe vesile olmasını niyaz ederim. Mehmet Turhan


2

Eylül 08

HABER

September 08

“Allah’ım Recep ve Şaban aylarını (hakkımızda hayırlı kil) mübarek kil ve bizi (hazırlıklı bir şekilde) Ramazana eriştir.” buyuruyordu yüce Resul. Bizde aynı niyazlarla giriyoruz bu muhteşem sezona. Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ateşten berat (kurtuluş)... Semavi kitapların sonuncusu ve bütün dünya insanlığının hayır, huzur ve saadeti için gönderilen Kuran’ın indirildiği bir ay olmasıydı bu kadar ödüle sebep. İçerisinde kadri bilinmesi gereken 83 küsur yıla denk öyle bir gece var ki Kadir idi. Bir geceye bir ömür ödülü. Hadi gönlünüzü ve kalbinizi açın bu aziz misafiri ağırlanması gerektiği sekliyle ağırlayın. Bunun içinde mutlaka ev ödevlerimizin olması gerekir. İşte iflah reçetesi... 1- Ramazan orucu farzdır ama Ramazan demek sadece oruç demek değildir. 2- Ramazan değişim ayıdır. Kötü huylar gidecek, Kuran ahlakı gelecek. 3- Ramazan ayı Kuran ayıdır. En fazla Kuran ile meşgul olacağız. 4- Ramazan’da evlerimizi, camilerimizi ve kalplerimizi süsleyeceğiz. 5- Ramazan’da bol bol sadaka vereceğiz. 6- Ramazan’da en az bir gün Efendimizin itikâf sünnetini yerine getireceğiz. 7- Ramazan’da camiye gide-

üç şey önemlidir. Eğitim, eğitim, eğitim...

Muhammed Turhan

Aziz Misafir mesek de evimizde ailece cemaatle namaz kılacağız. 8- Ramazan’da iftar sofralarımızda israftan kaçınarak ikramda bulunacağız. 9- Ramazan’da bir gün olsa komşumuza (ister Müslüman ister Gayrimüslim) ikramda bulunacağız. 10- Ramazan’da Fitre-Zekât çalışmasını sadece katkı yaparak değil, ahbap ve dostlarımızı da teşvik ederek yapacağız. 11- Acı ve sancılarla Müslümanlar Ramazan’a girdiler. Sancıların dinmesi, gözyaşının bitmesi için bol bol dua edeceğiz. Yukarıdaki programın gerçekleştiği ve acıların bittiği gün bizim bayram günümüzdür.

Avusturya’mızda bir erken seçim yaşanacak. Çok ciddi bir potansiyel olan Müslümanların temsili noktasında iri partilerin listelerde muteber bir yer vermediklerini esefle belirtmek isterim. Temenni ve dileğimiz bu dönemde gerek Müslümanları gerekse Türkiye’yi seçim malzemesi yapmamaları ve maksatlı bir şekilde yükselen yabancı düşmanlığına prim vermemeleridir. Her şeye rağmen insanımızın mutlaka 28 Eylül’de tabii hakkını kullanmasını arzu ediyoruz. Şimdiden yapılacak bu seçimlerin herkese huzur ve hayır getirmesini diliyorum.

Can bula cananını, bayram o bayramda, Ruh bula sultanını, bayram o bayramda.

Ramazan ile birlikte yeni bir çalışma dönemine fiilen girmiş bulunuyoruz. Siz değerli okurlarımıza Ramazan müjdesi olarak 2 yeni Kindergarten açılışını haber vermek ve bu hazzı sizlerle paylaşmak istiyorum. Toplumların ıslah ve iflahı için

Hem geçim hem seçim Ramazan Bayram’ı öncesinde

Geri Dönüşü Yok

10. Viyana’daki Juwa Eğitim Merkezi ve Kindergarten’a ilaveten 15. Viyana’da Ulmannstrasse’de ve 20. Viyana’da Rıdvan Camimizin bünyesinde açılan bu kurumlarımıza göstermiş olduğunuz ilgi ve hassasiyetten dolayı sizlere müteşekkiriz.

Eski Başbakanlardan Fred Sinowatz Hayatını Kaybetti

Hayrın Öncüsü Olmak

Yine Ramazan güzelliklerimizden ve 3 yıldan beri bütün insanlığa model olacak efendimizin kendi dilinden batı toplumuna tanıtma ve sosyal dayanışma noktasında en müessir bir çalışma olan Pano Hadis çalışmasında vermiş olduğunuz destek ve göstermiş olduğunuz başarıdan dolayı ayrıca müteşekkiriz. 2 yıl boyunca yaptığımız bu model çalışma gerek dostlar gerekse İslam âlemi tarafından takdir edilmiş ve örnek çalışma olarak takdim edilmiştir. Bir üçüncü hadisle Bayramı müteakiben Billboardlarda, yaya yollarında, U-Bahn yansılarında ve muhtelif noktalarda bu çalışma sizlerin teveccühüyle yansıyacaktır. Kaliteli çalışmayı ancak kaliteli insanlar yapar. Bütün bu güzelliklerin mimari olarak sizleri tebrik ediyor, yaklaşan Ramazan Bayramınızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Avusturya’nın eski Başbakanlarından Fred Sinovatz 80 yaşında Burgenland’ın Neufeld an der Leitha kasabasında hayatını kaybetti. 5 Şubat 1929’da Neufeld an der Leitha’da doğan Sinovatz, SPÖ’lü bir politikacı olmasının yanısıra tarihçiliğiyle de tanınıyor. Efsane Başbakan Bruno Kreisky Hükümeti’nde Eğitim ve Kültür Bakanlığı yapan Sinovatz, eğitimde yaptığı hamlelerle kendinden çok bahsettirmişti. Sinovatz, Kreisky Hükümeti’nin sona ermesiyle 1983-1986 yılları arasında Başbakanlık yapmıştı.

N a t chhilfe r o H n e t r a g Kinder islami ilimler Juwa BBZ Merkez Pernerstorfergasse 57/27 1100 Wien

1 15. Viyana Ullmannstr. 63 0650 417 48 24

2 20. Viyana

Dresdner Strasse 53 0650 417 48 25

Kindergarten Pztesi-Cuma: 08:00 - 16:30 Pztesi-Cuma: 08:00 - 12:30 Pztesi-Cuma: 08:00 - 13:30 Hort Pztesi-Cuma: 12:00 - 17:00 Öğle yemeği dahil Okul derslerine yardým Kuran ve Ahlak

Müslüman pedagogların gözetiminde, MA10 destekli

Kindergarten ve Hortlarımız faaliyete başlamıştır


Eylül 08

HABER

September 08

Genel Seçim

3

Nationalratswahl 2008

Hakkımızı Arayalım, Oy kullanalım 28 Eylül’de yapılacak olan Parlamento seçimlerinde 10 parti yarışıyor. Parlamentoya girecek olan 180 Milletvekilli arasına Müslüman kökenli adayların girmesi hayli zor. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde Müslüman parlamenterleri görmek mümkün iken, Avusturya 1912 yılında İslam dinini resmen tanımasına

rağmen maalesef şimdiye kadar Parlamentosunda Müslüman yok. Bunun yanında partiler de Müslüman adayları sıralamalarında seçilmeyecek yerden aday koyuyorlar. Konuyla alakalı Viyana İslam Federasyonu Tanıtma ve Dış Münasebetler başkanı Yakup Geçgel Seçimlerin erkene alınması ve vatan-

daşlarımızın izinde olmasına rağmen girişimlerde bulunduklarını ve konuyla alakalı çalışmaların devam ettiğini bildirdi, öte yandan Müslüman Kökenli adayların sıralamalarının kabul edilemeyecek durumda olduğunu ve Partilerin artık 450 bin Müslüman’ı görmemezlikten gelmemeleri gerektiğini söyledi.

Geçgel, aynı zamanda 28 Eylül de Vatandaşlarımızın mutlaka sandığa gitmelerini ve gelecek beş yılı belirlemede rol almalarının gerektiğini ifade etti. Son olarak VIF Tanıtma başkanı, partilerin sağduyulu davranmaları ve yabancılar ile İslamiyet üzerinden siyaset yapmamaları gerektiğini vurguladı.

Partilerin Seçim Sloganları

• Orta sınıf vatandaşın desteklenmesi • Vergilerde İndirim, Pahalılığın önüne geçmek • Sığınmacıların geri gönderilmesi, varsa gidebilecekleri 3. ülkeye gönderilmeleri • Bakıma muhtaçlara daha çok destek, Aile yardımlarının artırılması • Avrupa anayasasının halk oylamasına sunulması • Türkiye’nin EU’ya girmemesine çalışmak

IMPRESSUM

• AB halk oylamasına hayır • FPÖ ile koalisyona hayır • Gıda vergisinin Yarıya indirilmesi • Kadınlara daha çok destek • Üniversite harçlarının kaldırılması • İnsan Haklarının en iyi şekilde uygulanması

• Güvenlik, Çocuk istismarında sıfır tolerans, Sığınmacıların kullanılmaması için çetelere karşı kesin çözüm • Vergilerin İndirilmesi, İşsizlerin sayısını azaltmak • Avrupa Birliğine öncelik verilmesi • Bakıma muhtaçlara daha çok destek, Aile yardımlarının artırılması, emeklilere daha çok hizmet

• Güvenilir, barışçı ve adaletli yönetim • Vergilerin yeniden düzenlemesi • Yabacılar kanunun yeniden düzenlenmesi, Sığınmacıların davalarının hızlandırılması • Türkiye’nin ve Balkan ülkelerinin Avrupa Birliğine girişinin netleştirilmesi • Çocukların 3 yaşından itibaren başka dil öğrenmelerinin desteklenmesi • Koalisyonun şart olduğu seçim sonrası kilit partiyiz

• Bakıma muhtaçlara daha çok destek • Daha iyi aile yardımı, Familienbeihilfe’yi çocuğun 6 yaşından itibaren yılda 13 kere verilmesi. • Gıda vergisinin Yarıya indirilmesi • Üniversite harçlarının kaldırılması • Önceki kanuna göre olan Emeklilik için 2013’e kadar genişletme

• Pahalılığa son vermek • Emeklilere ve emekliliğe gereken desteğin verilmesi • Kärntner Modelini okulla yeni başlayanlar için uygulamak, okula başlayanlara maddi yardım

Herausgeber: Tulpe, Verein für Interkulturelle Orientierung; Rauchfangkehrergasse 36, A-1150 Wien - Kontakt: office@dewa.at Chefredakteur: Yakup Geçgel - Redaktion: Mustafa Uçar, Tuğba Kacır, İlknur Özyürek, Mahmut Bülbül, Murat Solmazgül, Serdar Kacır - Anzeigen: Mehmet Akkaya Layout und Art Director: Musdi - Druck: Sun Print & Vertriebs GmbH Deutschland - Der Herausgeber übernimmt keine Haftung für den inhalt der Anzeigen und Kolumnen


4

Eylül 08

HABER

September 08

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in: Allah’ım! Receb ayını ve Şaban ayını bizler için bereketli eyle ve bizleri Ramazan ayına kavuştur. Duasını bizler de her fırsatta tekrarladık. Hamd olsun Rabbimize ki, dualarımızı kabul buyurdu ve işte sağ selim kavuşturdu. Ne kadar hamd etsek azdır. Kavuştuk kavuşmasına da nasıl kavuştuk? Halimizi, durumumuzu bir gözden geçirsek elbette iyi olacaktır. Çünkü Ramazan bütün insanlığın saadeti için geldi. Çünkü bütün insanlığın kurtuluş reçetesi olan Kur’anı Kerimle geldi. Tarihi kaynaklara göre sadece Kur’anı Kerim bu ayda inmemiş. Hz. İbrahim (as)’ın suhufu (sahifeleri)’da bu ayın ilk gecesinde indirilmiştir. İbrahim (as)’ın suhufundan yedi yüz sene sonra Tevrat da yine Ramazan ayının altıncı gecesinde indirilmiştir. Zebur, Tevrat’tan beş yüz sene sonra Ramazan ayının on sekizinci gecesinde indirilmiş. İncil Zeburdan bin iki yüz sene sonra Ramazanın on üçüncü gecesinde indirilmiş. Ve Kur’anı Kerim İncil’den altı yüz yirmi (620) sene sonra Ramazan ayının son on (10) gününün tekli gecelerinin birinde indirilmiştir. Yirmi yedinci (27) gecesi olduğu görüşü ağır basmaktadır. Bu gecenin adı Kadir gecesidir. Allah (cc) onu bin aydan hayırlı kılarak Muhammed ümmetine hediye etmiştir. İşte böylesine önemli bir ay misafir olarak geldi elhamdülillah. Evlerimize geldi. Gönüllerimize geldi. Camilerimize, sokaklarımıza, ülkelerimize geldi. Peki, bu kutlu misafir neyle geldi? Onu bu kadar kıymetli yapan özellikleri, ümmet’e hediyeleri nedir? Saymakla bitiremeyiz ancak

Mustafa MULLAOĞLU office@dewa.at

Mübarek Ramazan Nelerle Geldi ve Biz Onu Nasıl Karşıladık? bir kaçını özet olarak hatırlayalım: 1-Ramazan ayı her şeyden önce Kur’an gibi bir hediye ile geldi. Kur’an ki, Peygamber efendimiz(s.a.v)in buyurdukları gibi: “Bir ucu Allah’ın yed’i kudretinde, diğer ucu ise ümmetin elinde olan bir kitap olup ona sımsıkı sarılan asla felakete ve dalalete düşmeyecektir.” Dolayısıyla Ramazan bizi Rabbimizle barıştırmaya ve bağımızı pekiştirmeye geldi. Bizi Rabbimize bağlayan vasıta ise Kur’anı Kerimdir. Bundan daha büyük hediye ne olabilir? 2-Ramazan, Kadir gecesi gibi bin aydan hayırlı bir geceyle geldi. Kulun yaratıcısına yakınlaştığı, duaların reddolunmadığı, isteklerin verildiği ve dünya mazlum ve mağdurlarının hatırlandığı ve dualarının alındığı bir gece. 3-Ramazan, Hakkın batıla galibiyeti ile geldi. Çünkü İslam’ın batıla karşı verdiği Bedir mücadelesinde Allah(cc) Hakkı batıla galip getirdi. Bu İslam’ın ilk zaferiydi ve Ramazan ayında gerçekleşmişti. 4-Ramazan ayı fetihle geldi. Yüce Mevla’mızın adını feth-i mübin koyduğu Mekke’nin fethide bu ayın içinde gerçekleşmişti. 5-Bu ay ümmetin ayıdır ya, ümme-

tin birliğini, dirliğini ve beraberliğini sağlamaya İslam kardeşliğini pekiştirmeye geldi. Ümmetin bu dağınık halini düzeltmeye, çekidüzen vermeye geldi. Çünkü ümmetin hali ortada, bir yanda dünyevileşmiş Müslümanlar, diğer yanda savaşlarla başı dertte olanlar, evleri başlarına yıkılmış, yerlerinden yurtlarından olmuş milyonlar. Onurları kırılmış, namusları kirletilmiş nice insanlar. Bir yanda akıllara durgunluk verecek kadar israflar, diğer yandan sabahtan akşama, akşamdan da sabaha aç kavuşanlar. Bir yandan da bu ayın insanlığa en büyük hediyesi olan Kur’anın en büyük haramlar olarak saydığı büyük günahlar, çıkarılan kanunlarla yasalaştılırken, diğer yandan belki de insanoğlunun tarihinde bu kadar düşmediği ahlaki çöküntüler. Ve Ramazan böyle bir dünyaya misafir oluyor. Bunları insanımızın Ramazan keyfi kaçsın diye yazmadım. Bilakis akıl sahipleri düşünsün diye ve Ramazanı daha iyi ortamlarda ağırlasın diye hatırlatma yapmak istedim. Ayrıca bu maddeyi hemen de geçemedim çünkü bu ay ümmetin ayıdır ve Peygamberimiz(s.a.v): “Ümmetin derdiyle dertlenmeyen onlardan değildir.” buyurmuşlardır. Yani ümmetten değildir demek oluyor. Bu kadar dü-

şündürücü bir durum var iken içimizi yakan, uykumuzu kaçıran ümmetin bu halini es geçemezdik. Allah (cc) bu ümmet ayında tüm Müslümanlara ümmet şuuru ihsan eylesin. 6-Ramazan ayı, Hadis-i Şerifte belirtildiği gibi: “İlki rahmet, ortası mağfiret, sonu ise ateşten kurtuluş” hediyesiyle geldi. Allah mahrum etmesin. 7-Ramazan ayı, sabır, zikir, takva, ilim, sıhhat, muhasebe, nefis terbiyesi ve cennet müjdesi gibi benzeri olmayan bir hazineyle geldi. Buna ne kadar şükredilse az değil mi! 8-Ramazan ayı, Hadis-i Şerife göre: “Ya şikâyetçidir, ya da şefaatçidir.” bizim yaşantımız, işimiz, aile hayatımız, toplum düzenimiz, devlet idaremiz, okullarımız, sokaklarımız, çarşılarımız, yememiz, içmemiz ve giyim kuşamımız, acaba Ramazanın şefaatine mi layıktır, yoksa şikâyetine mi müstahaktır? Ramazanın başında hemen zaman geçirmeden bu soruların cevabını bulmak gerekir. 9-Ramazan ayı, evrensel mesajları, insan(kul) hakları, kardeşlik, barış, iyi geçim, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve saadet medeniyetiyle geldi. Mesajlarını yeterince alabildik mi? 10-Ramazan ayı, dünya mazlum ve mağdurlarının ayıdır. Zekâtlarımızı, fitrelerimizi ve teberrularımızı verelimde kurtulalım düşüncesiyle mi yoksa ahı bir topluluğun helakına sebep olacak kadar güçlü, duası da bir milleti diriltecek kadar tesirli olan dünyanın gerçek mağdur, mazlum ve muhtaçlarına gitsin diye özel bir çabamız var mı? Yokduysa oluvermeli. 11-Ramazan ayını bütün bu özellikleriyle diğer Müslüman kardeşlerimizden farklı olarak halkı Müslüman olmayan, değişik dinlere mensup olan ülkelerde karşılıyor ve ağır-

lıyoruz. Bununda bir takım ilave yükümlülükleri kaçınılmaz oluyor. Başta Ramazanı en iyi yaşayan örnek bir numune Müslüman olma gayreti içine girmeli ve o örnek kişilikle beraber İslam’ı, Ramazanı, Kur’anı, Hz.Muhammed(s.a.v)i ve biz Müslümanları yeterince tanımayan insanlara sözümüz ve özümüzle tanıtmalıyız. Onlar, Ramazanı, İslam’ı, Kur’anı ve Peygamberimiz(s.a.v)i bizim şahsımızda tanısınlar. Böylece en büyük sevaba nail olalım. 12-Ve Ramazan ayı, Müslümanlara iki sevinç hediyesiyle geldi. Birisi iftar ederken, diğeri ise Rabbi ile buluştuğu zaman. Aman Ya Rabbi, bu ne büyük ikram, bu ne büyük lütuf ve ihsan? Bunun farkında mıyız? Bu mükâfatlara talip miyiz? Talip isek bizlerde bir değişiklik bir gelişme oldu mu? Yani, evimizde bir değişiklik meydana geldi mi? Yaşantımızda bir farklılık oldu mu? Ailemizde Ramazan rüzgârı esti mi? Çocuklarımıza Ramazanın gelişini hissettirebildik mi? Sevincini yaşatabildik mi? Küs olduklarımızla barıştık mı? Akrabalarımız ve dostlarımızla tebrikleştik mi? Üzerimizde hakkı olanlarla helalleştik mi? Bizden dua ve sadaka-i cariye bekleyen geçmişlerimize beklediklerini gönderebildik mi? Camilerimizi doldurup, derslerine, sohbetlerine iştirak ettik mi? Dünya Müslümanları için üzerimize düşen ümmetlik görevlerimizi yaptık mı? Bütün bunlar yapılamayacak şeyler değildir. Geliniz bunları yapalım ve Ramazanın hediyelerine layık, vaat ettiklerine talip, müjdelediklerine de mazhar olalım. Ramazanınız mübarek olsun. Rabbim daha nice Ramazanlar hakkıyla idrak etmeyi nasip eylesin.

Sollenau’da Osmanlı Tekrar Canlandı Sollenau kasabası, kuruluşunun 850. yılını kutluyor. Çeşitli etkinlikler ile gerçekleşen kutlama yılında 25 Eylül günü kasabanın geçmişine uygun tarih yolculuğu adı altında sokak yürüyüşü gerçekleşti. Etkinlikte Sollenau İslam Kültür Merkezi Osmanlı çadırı ve askerlerini temsili olarak canlandırdı. Çok ilgi gören Osmanlı çadırında şark köseşi kuruldu, mehter müzikleri dinletildi ve Türk kahvesi ikram edildi. Sollenau yetkilileri, İslam Kültür Merkezine katkılarından dolayı çok memnun olduklarını ve bu tür ortak çalışmaların dostça devam etmesini temenni ettiklerini belirttiler. Kutlamalara Sollenau Belediye Başkanı Mag. Otto König, Niederösterreich Eyaleti Başkan Yardımcısı Sepp Leitner ve bir çok bürokrat ve komşu belediyelerin başkanları katıldı.

Fotos: Erkan Özdemir

VIF Ramazan Hazırlıklarını Tamamladı

Viyana İslam Federasyonu İrşad ve Sosyal Hizmetler Başkanlıkları Ramazan ayının daha iyi ve verimli geçmesi için çalışmalarını tamamladılar. İrşad Başkanlığı, Viyana’daki Anadolu camisinde 31 cami imam-hatibiyle bir araya gel-

di. İrşad başkanı Mustafa Türkmen başkanlığında yapılan toplantıda Ramazan ayının daha verimli geçmesi için çeşitli seminerler verildi. Toplantıya Avrupa İslam fetva grubu üyesi Mustafa Mullaoğlu, eğitim, gençlik, tanıtma ve disiplin-

teftiş birim başkanları da katıldı. Sosyal Hizmetler başkanlığı, Necip Karaca başkanlığında VIF merkez binasında Ramazan ayında yapılacak çalışmaların yanında Fitre ve Zekât ile ilgili cemiyet sorumlularına bilgilendirmede bulundu.

3,2 Milyon Avusturyalı Devlet Kasasından Geçiniyor Avusturyalıların yaklaşık %40´ı, geçimini devlet yardımlarıyla sağlıyor. 3,2 Milyon Avusturyalı, işsizlik ve emeklilik maaşı ve karenz (bekleme süresi yardımı), burs gibi çeşitli sosyal yardımlardan faydalanıyor. Bunların yanında devletin kasasından bir de 450 bin memur maaşı ödeniyor. Statistik Austria’dan alınan bilgilere göre, şu an tam 2.564.194 emekliye maaş verilıyor. Ayrıca 337.322 Avusturyalı bakım parası tahsil ediyor ve buna olan eğilim her geçen gün artıyor. Bu saydığımız abonelerin sayısı son on yılda tam yüzde % 29 artmış

durumda. Eyaletlere baktığımız zaman, buralarda 212.876 vatandaşa işsizlik ve olağanüstü durumlar için verilen desteğin, aylık ortalama 572 Euro ile 712 Euro arası olduğunu görmekteyiz. Devlet 450 bin memurun yanı sıra bir de 105 bin´i aşan karenz parası alan anne ve babalara ve 11.200 askere de bakıyor. Toplam olarak 3,2 Milyon Avusturyalı gelirini sadece devlet kasasından temin ediyor, bununla beraber bir de devlet 1.718.109 aileye çocuk parası ödüyor. Kaynak: Statistik Austria


HABER

Eylül 08 September 08

Fiyatlar Sürekli Artıyor Arbeiterkammer’ın Ağustos ayında yayınladığı fiyat artışları araştırması Avusturya’da durumun ne kadar ciddi boyutta olduğunu gösteriyor. İki boyutta hazırlanan araştırmada 2007’den günümüze fiyat artışları ve Almanya (Passau) ve Avusturya (Viyana) arasındaki alım gücü değerlendirilmiş. En çok tüketilen 14 ürün için yapılan araştırmada Viyana % 18,7 oranla Almanya’ya göre daha pahalı durumda. Sadece Haziran ve Temmuz aylarında Tereyağı % 4, Sıvıyağ ise %3,3 zamlandı. Ağustos 2007’den bu yana bütçelerimizi zorlayan artışlardan bir kaçı;

5

son bir yıldaki artış oranları Hamur işi ürünler (1 Kg) Sıvıyağ (1 Lt) Un (1 Kg) Meyve Suyu (1Lt) Siyah Ekmek

% 54,2 % 77 % 19,8 % 9,7 % 8,1

U4 Schönbrunn durağı Sonbaharda kapalı

15 Eylül’den 1 Kasım’a kadar yolculara kapalı olacak olan Schönbrunn durağında tarihi olan kısımlar onarılacak ve zemin düzenlemesi yapılacak. Schönbrunn’un ana kapısına gidecek olan yolcuların 10 ve 58 tramvaylarını ayrıca 10A otobüsünü kullanmaları tavsiye ediliyor. Schönbrunn’a ve Hayvanat Bahçesi’ne gitmek için en iyi alternatif ise Hietzing durağı.

Yeni Tramvay Güzergâhları Geliyor

Marketlerin Uzun Süre Açık Olması Sevildi Viyana’da Turist Rekoru

Viyana Ulaşım Müdürlüğü daha rahat ve çevre dostu bir yolculuk için Ring üzerinde çalışan 1 ve 2 tramvaylarının güzergâhlarında değişikliğe gidiyor. 26 Kasım 2008’den itibaren geçerli olacak güzergâhta önemli değişiklikler mevcut. 1 tramvayı bu tarihten sonra 2. Viyana’dan (Prater Hauptalle) başladığı seferini 10. Viyana’da (Stefan-FadingerPlatz) tamamlayacak. Bu güzergâhta daha önceden çalışan N ve 65 tramvayları ile beraber çalışacak. 2 tramvayı ise 20. Viyana’dan (Friedrich-EngelsPlatz) 16. Viyana’ya (Ottakringer Strasse) gidecek ve J ve N tramvayları ile aynı güzergâhı kullanacak. Bu sayede 1 ve 2 tramvayları aynı D ve 18 tramvayları gibi daha geniş bir alanda çalışarak ulaşımda büyük kolaylık sağlayacak. Uzun güzergâhları sayesinde trafiği de rahatlatacak olan tramvaylar, çevre dostu ulaşım için önemli bir yatırım.

Dünyada en çok gezilen şehirlerden biri olan Viyana senenin ilk 7 ayında önceki senelere göre daha fazla ziyaretçi topladı. Ziyaretçi oranının artmasında en büyük etken ise Avrupa Kupası oldu. Geçen seneye göre %8,6 oranında artan turistler 50 milyon Euro’nun üzerinde harcama yaptılar. Toplam ziyaretçi sayısı 4.571.000 olurken en çok artış Rusya ve Romanya’dan gelen turist sayısında görüldü. Viyana’yı en çok ziyaret eden turistlerin başında ise Almanlar bulunuyor.

Önceleri rekabet ile başlayan uzun çalışma saatleri artık normal bir durum oldu. Geç saatlere kadar açık kalan marketler kazançlarını zor bir şekilde dengelese de halkın büyük bir kısmı bundan memnun. Özellikle Cuma ve Cumartesi akşamları daha çok rağbet görürken, özellikle gençlerin alışveriş için bu saatleri tercih ettikleri dikkati çekiyor. Alış-veriş merkezlerinin akşam saat dokuza kadar hizmet vermesinin ardından vatandaşların çoğu bankaların da çalışma saatlerinin uzatılması taleplerini dile getirdiler. Perşembe günü hariç saat 3’e kadar hizmet veren bankaların hizmet saatlerinin artması bekleniyor.

THY Avusturya Havayollarına Talip Oldu

Petrol fiyatlarındaki aşırı artış ve Avrupa içindeki rekabet ortamına dayanmakta zorlanan Avusturya Havayolları zor bir dönem geçiriyor. Bu durumu fırsat bilen büyük havayolu firmaları daha büyük pazar payı için sıraya girmiş durumdalar. Öncelikle Lufthansa simdi ise Türk Hava Yolları, Avusturya Havayolları’na talip olduklarını bildirdiler. THY Şefi Cem Kotil bir televizyon programında, THY’nin geçen ay Oberösterreich’taki Raiffeisenlandesbank’a başvuruda bulunduğunu doğruladı ve AUA’nın iyi bir partner şirket olacağını dile getirdi. Satış işlemleri bu yılın sonunda belli olacak.


6

Eylül 08

DÜNYA

September 08

3. Uluslararası Müslüman Gençlik Forumu İstanbul’da Düzenlendi Uluslararası Gençlik Forumu (İYFO) tarafından düzenlenen Müslüman Gençler Kültürel İşbirliği Toplantısı 13-15 Ağustos tarihlerinde düzenlendi. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen ve İstanbul’daki TV5 Kongre Salonu’nda yapılan programa altmıştan fazla ülkenin gençlik liderleri iştirak etti. Toplantıya Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan da katıldı. Ana gündemin ‘Yeni Bir Dünyanın İnşasında Müslüman Gençliğin Rolü’ olduğu toplantıda, günümüz dünyasının sorunları ve çözüm önerilerini masaya yatıracak olan Müslüman gençlik liderleri ‘Eğitim – Kültür, Siyaset, Medya, Bilim – Teknoloji ve İnsan Hakları’ konulu oturumlarda görüş ve önerilerini dile getirdiler. Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan başta olmak üzere önemli isimlerin katıldığı toplantıya, Genel Başkan Yardımcıları, GİK Üyeleri, Kuveyt Müslüman Kardeşler Derneği Genel Başkanı Mustafa Tahan, Mekke Ümmül Kura Üniversitesi

ABD Gençliği Nereye Gidiyor Amerika’da gençler arasında ilaç bağımlılığı her geçen gün artıyor. Amerikan Uyuşturucu Madde Bağımlılığını Önleme Merkezi ve Columbia Üniversitesi tarafından yapılan araştırma gençlerin içki ve sigaradan daha kolay bir şekilde reçeteyle satılan ve bağımlılık yapan ilaçlara ulaşabildiklerini ortaya çıkardı. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan araştırmayla 12 – 17 yaş arası Amerikalı gençlerin ilaca sigara ve biradan

daha kolay bir şekle ulaştıklarını ortaya çıkardı. Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 19’u eczaneden reçete ile satılması gereken kuvvetli bir ilacı sigara ya da biradan daha kolay bir şekilde alabildiklerini söylediler. Gençlerin yüzde 34’ü ise bu ilaçların sağlıkları için ne ifade ettiğini bile bilmiyor. Araştırmaya göre aileler ise çocuklarının boş zamanlarını nasıl geçirdikleri konusunda en ufak bir fikre sahip değiller.

Tuz Gölü Yüzde 85 Küçüldü

eski Öğretim Görevlisi tefsir âlimi Prof. Dr. Muhammed Ali Sabuni, Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı İlyas Tongüç ve Uluslararası Gençlik Forumu (İYFO) Genel Başkanı Hasan Bitmez iştirak etti.

Toplantıya Avusturya’yı temsilen Avusturya Gençlik Federasyonu (JUWA) Başkanı Yasin Tecer başta olmak üzere, JUWA yönetim kurulu üyeleri katıldı. Haber: M. Mustafa BIYIK-Viyana

VIP İbadet Nasıl Olur! Kurumuş bölge

Yapımı planlanan Cami

Gölün eski sınırı

T.C. Diyanet İşleri Başkanlığının Ankara’da Eskişehir yolu üzerinde bulunan binasının yanına yapmayı planladığı modern cami yapılmadan tartışmalara neden oldu. Şehir planlamacıları caminin gereksiz olduğunu, zaten çok yakınında Bilkent’te yapımı bitmekte olan başka büyük bir cami olduğunu; mimarlar ise caminin görsel olarak modern olmadığını sadece Mimar Sinan’ın yaptığı camilerin betonarme bir kopyası niteliğinde olduğunu vurguluyorlar. Bu tartışmaların yanında Diyanet, şimdi spor salonunda namaz kılmak zorunda kalan 1000 personeli ile yakınındaki Atatürk Hastanesi’ne gelenler, yapımı planlanan Danıştay ve Tarım Bakanlığı binalarında çalışacak personel için “ihtiyaç” olduğunu savunuyor. Yüksek bütçesi sayesinde VIP ibadet tartışmalarına sebep olan ve yaklaşık 15 Milyon dolara mal olacak Cami toplam 5000 kişiye hizmet verebilecek. Ayrıca 2000 araçlık otoparkı olması planlanıyor. Şu anda plan

aşamasında olan caminin yapısı klasik Osmanlı camilerinin biraz daha modernize edilmiş hali şeklinde. Gelişen dünyada, büyük yapılar yeni teknolojiler sayesinde fizik sınırları zorlarken bu projede klasik çizgilerin varlığı sanki kolaya kaçılmış gibi gösteriyor kendisini. Özellikle gelişen Çin’de ve turizm cenneti olma yolunda farklı görüntüsü ile tanınan Dubai’de yapılan binaları görünce insanın aklına camilerin artık gereken özeni görmedikleri geliyor. Osmanlı’da ve daha önceki Müslüman yönetimlerde ibadethaneler hep en iyi ve en büyük ilgiyi görmüştü. İspanyadaki el-Hamra, balkanlardaki küçük ama çok değerli ibadethaneler, Anadolu’daki Osmanlı ve Selçuklu camileri dönemlerini aşıp günümüze gelmiş ve bütün dünyanın ilgi ile gezdiği güzel ve görkemli yapılar olmuşlardır. Bu düşüncelerden yola çıkarak bundan 30-35 yıl önce Ankara’ya görkemli bir cami yapılması kararı olan zamanın yönetimi, dönemin Ankara belediye baş-

İslamabad Camisi

kanın yaptırdığı projeyi önce kabul eder, sonra ise proje reddedilir. Şu anda Kocatepe Camisinin yerine ilk çizilen proje kabul edilmeyince zamanla Mimar Sinan’ın camilerinin birer kopyası olan Kocatepe Camisi yapılır. Dönemin Belediye Başkanı Vedat Dalokay’ın kabul edilmeyen projesi Pakistan tarafından hemen kabul edilir ve şu anda dünya mimarlık mirasında önemli bir yeri olan İslamabad Camisi olur. Gerçekten modern çizgileriyle göz dolduran caminin zamanında Ankara’ya yapılmamasına üzülüyoruz. Bu olaylar ile beraber Diyanet’in hala aynı mantıkla cami yapmaya devam etmesi akılları karıştırıyor.

Küresel ısınma, kuraklık ve tarımsal sulama yüzünden Tuz Gölü’nün 90 yılda yüzde 85 küçülmesi nedeniyle Beyşehir Gölü Türkiye’nin ikinci büyük gölü oldu. Araştırmalar sonucunda Türkiye’nin ikinci büyük gölü olarak bilinen Tuz Gölü’nün Osmanlıca hazırlanmış olan 1915 yılına ait tarihi askeri haritalarda su yüzey alanının yaklaşık 2164 kilometrekare olduğunu tespit edilmiş. Uydu görüntüleri üzerinden yapılan çalışmada ise Tuz Gölü’nün su yüzey alanının 1987 yılında 926 kilometrekareye, 2005 yılında da 326 kilometrekareye düştüğünü belirlenmiş.

Türkiye tuz ihtiyacının yaklaşık %55’ini bu gölden sağlar. Ayrıca Tuz Gölü Türkiye’nin en sığ gölüdür. Tuz Gölü, Lut Gölü’nden sonra %32,9’luk tuz oranıyla Dünyanın en tuzlu ikinci gölü olma özelliğine de sahiptir. Eğer ciddi önlemler alınmaz ise Tuz Gölünün 2015 yılına kadar kuruma ihtimalinin olduğunu belirten bilim adamları, binlerce yıl önce var olan Konya gölü gibi sadece su yatağının olduğu tarım alanı olarak anılacağını belirttiler. Etrafı denizlerle çevrili olan Türkiye’nin gelecekte kurumuş olan göl ve nehirleri ile anılmasını istemiyoruz.

Red Bull Kalp Krizi Riskini Artırıyor Araştırmalar Red Bull’un genç insanlarda dahi kalp krizi riskini artırdığını belirledi. Enerji ve güç verdiği için özellikle gençler tarafından oldukça fazla tüketilen kafeinli enerji içeceği Red Bull’un kanı yapışkan hale getirdiği anlaşıldı. Kan dengesini bozan içeceğin damar rahatsızlıklarına ve dolayısıyla kalp hastalıklarına sebep olabileceği açıklandı. Royal Adelaide Hastanesi’nin Kalp ve Kan Damarları Araştırma Merkezi’ndeki araştırmacısı

Scott Willoughby, bir Avustralya gazetesine verdiği demeçte, “Red Bull’un içilmesinden bir saat sonra kan sistemi artık normal olmuyor. Kalp ve damar hastalığı olan hastalarda gördüğümüz gibi anormal oluyor.” dedi. Willoughby, stres ve tansiyonla birleştiğinde Red Bull’un öldürücü olabileceğini kaydetti. 143 ülkede satış rekorları kıran Red Bull yetkilileri ise müşterilerini günde iki kutudan fazla içmemeleri yönünde uyarmakla yetiniyor.


İSLAM DÜNYASI

İslam Dini’nin Avrupa Zaferi İngiltere’de her yıl 50 bin İngiliz İslam dinine giriyor. İngiltere İçişleri Bakanı Jackoi Smith 11 Eylül 2001 olaylarından beri toplam 400 bin İngiliz’in Müslüman olduğunu söyledi. İngiltere İçişleri Bakanı Jackoi Smith geçenlerde BBC’ye verdiği demeçte İslam’ın Avrupa’da akıllara durgunluk veren yayılma hızıyla ilgili ilginç bilgiler verdi. İngiltere’de iki milyondan fazla Müslüman olduğunu ve Hıristiyanlıktan sonra İslam’ın ikinci din haline geldiğini bildiren İngiliz bakan, aynı zamanda Müslümanların ihtiyacını karşılayacak bir İslam Üniversitesi kurulması gerektiğini söylüyor. İslam dininin Avrupa’da yayılma hızı, Avrupalı politikacıları, dini liderleri, araştırmacıları ve basını şaşırtıyor. Avrupalıların İslam dinine girmeleri 11 Eylül olaylarından sonra akılları hayrette bırakacak şekilde bir ivme kazandı.

Eylül 08 September 08

“Gazze kuşatmasını kırmak için, Avrupa insanı gibi siz de harekete geçin”

Ürdünlü Müslümanlar, Özgür Gazze Hareketi çerçevesinde Avrupa’dan gelen kuşatmayı kırma gemilerinin hedeflerine ulaşarak Gazze’ye varmalarından dolayı duydukları sevinci belirterek, Arapların da Avrupa insanını izleyerek harekete geçmesini umut ettiklerini belirttiler. Ürdün İslami Çalışma Partisi’nin Filistin dosyası sorumlusu Hikmet er-Revaşi konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada şöyle dedi: Gazze’ye uygulanan insan-

lık dışı kuşatmadan dolayı yavaş yavaş ölüme giden bir halkı, başta Mısır olmak üzere Arap ülkeleri seyrederken; Avrupa insanının bu insanlık dışı kuşatmayı yarmak için kendilerini tehlikeye atmaları Araplar için utanç vericidir. Araplar, Amerika ve Siyonistlerle işbirliğini bırakıp, bu şer odaklarına bağlı olarak öne sürdükleri gerekçeleri bir tarafa bırakmaları halinde; Gazze üzerindeki bu insanlık dışı kuşatmayı çok rahat bir

7

şekilde kaldırabilirler.” Er-Revaşi de açıklamasında, Gazze kuşatmasına katılmaktan vazgeçmesi için Mısır’a baskı kurulmasını isteyerek, Mısır’ın Rafah sınır kapısını kapatmasının ciddi bir gerekçeye dayanmadığını söyledi. ErRevaşi de açıklamasını; “Arap alemi, Avrupa insanının yaptığı bu dayanışma karşısında utanmadı mı? Yüzü kızarmadı mı? Nerede o zengin Araplar?” diyerek bitirdi.

Ahmet İsmi İle Havale Yapamazsınız Araştırmacılar, bunun başlıca sebebinin Batı toplumundaki dini ve kültürel değerlerin erozyona uğraması sonucu, İslam’ın daha kapsamlı ve doyurucu olması; sağlam sosyal ve aile yapısını sunmasına bağlıyorlar. ABD’nin saygın dergilerinden olan Time dergisi geçenlerde yayınladığı bir raporunda, Batı’da yüzlerce caminin yapıldığını ve artık Avrupa şehirlerinin çoğunda günde beş kez ‘ezan’ duyulmaya başlandığını yazdı. BM raporuna göre Avrupa’da 21 milyon Müslüman yaşıyor. Ancak, Avrupa Müslüman Azınlıklar Yönetim Kurulu Başkanı Dr Mahmud Sıddık Said bu sayının 50 milyon olabileceğini söylüyor. Avrupa’da Müslüman sayısının artması ile birlikte, cami ve İslam merkezlerinin de sayısı hızla artıyor. 1963’de İngiltere’de sadece 13 cami bulunuyordu. Şimdi ise 600 cami ve 1400 İslam organizasyonları var. 6 milyon Müslüman’ın yaşadığı Fransa’da 1300 cami ve İslam merkezi ile 600 civarında İslam organizasyonu bulunuyor. Almanya’da 4 milyon Müslüman yaşıyor. 1400 cami ve İslam merkezi var. İtalya’da ise 1 milyon Müslüman yaşıyor ve 450 cami ve İslam merkezi var. Roma’da 30 milyon dolara mal olacak büyük bir cami yapılıyor. Kanada’da İslam dinine giren Kanadalı sayısı 1991 ile 2001 arasında yüzde 130 arttı. İsviçre’de de 11 Eylül olayından sonra 6 bin Hıristiyan Müslüman oldu. San Diego Üniversitesi’nde çalışan araştırmacı Jan Wax, 2020 yılına kadar her dört Avrupalıdan birinin Müslüman olacağını söylüyor. Yine araştırmalara göre, yakın bir zamanda Müslümanların Avrupa işgücünün yüzde 20’sini oluşturacağı ve Avrupa’nın siyasi geleceğini etkileyeceği belirtiliyor. En çarpıcı haberi ise İtalyan The Journal dergisi veriyor. Önümüzdeki 200 yıl içinde bütün Avrupa’nın İslam dinine gireceğini ve İslam’ın tek din olacağını yazıyor. haber7

İsveç’te yaşayan Ahmed Vaizu, internet üzerinden Almanya’dan yedek parça almak için internetteki banka hesabından adı Ahmet olduğu için havale yapamadı. Havale formu doldururken adını yazmaya başlayınca Skandia Banken isimli banka işlemi gerçekleştirmedi. Bu olay üzerine bankayı arayıp nedenini soran Ahmet’e, “Müslümanların kullandığı bazı isimlere engel konulduğunu ve yasaklı isimler listesinde Ahmet isminin de

bulunduğunu, o yüzden de otomatik olarak yurtdışı işleminin iptal olduğu” şeklinde bir cevap verildi. Konu hakkında SVD gazetesine bir açıklama yapan Ahmed Vaizu, “Bu tür olayların terör korkusu olan diğer bazı ülkelerde olduğunu düşünmüştüm. Benim İsveçli bankamda değil.” şeklinde konuştu. Etnik Ayrımcılık Ombudsman’ına başvuran Ahmet müracaatında, “Hayatımın yarısını İsveç’te geçirdim. Elektrikçi

olarak çalışıyorum, normal bir İsveçli olarak hayatımı sürdürüyorum, hiç bu kadar ayrımcılık hissetmemiştim.” dediği öğrenildi. Havale işlemi ancak Ahmet’in ismini havale formundan çıkarmasından sonra yapılabildi. Bu konuda açıklama yapan bankanın Enformasyon Şefi Lina HÜk, “Banka sadece AB onay listesini uyguluyor. Diğer bankalar gibi bizler de bu kurallara uymalıyız.” dedi.

Çin’li Hacı Sayısı 13 bini Aştı 13 binden fazla Çinli Müslüman’ın Hacca gitmesi bekleniyor. Ningşia İslam Derneği Başkan Yardımcısı Hei Fuli, Ningşia Hui Özerk Bölgesinden bu yıl 1700 Müslümanın Hacca gideceğini söyledi. Çin Uluslararası Radyosunun haberine göre, Çin’de Hac organizasyonunun başlatıldığı 1985 yılından bu yana Ningşia’dan Hac için kendi parasıyla Mekke’ye giden Müslümanların sayısı 8 bin 288’i buldu. Bu bölgeden 1978 yılından önce yalnızca 7 kişi Hacca gidebilmişti. Ningşia’dan 1985 yılında 15 kişi Mekke’ye giderken, bu sayı 2007’de 16 bin 55’i buldu. Geçen yıl Hac için Mekke’ye 10 bin 700 Çinli Müslüman gitti. Çin’de 20 milyon Müslüman yaşıyor. Ningxia bölgesinde yaşayan Müslüman Hui milliyetine mensup 2 milyon 100 bin kişi bölge nüfusunun üçte birini oluşturuyor. Bölgede 3 bin 760 cami bulunuyor.


8

Eylül 08

EÐİTİM ve REHBERLİK

September 08

Serdar KACIR serdarkacir@hotmail.com

Gündeme İlişkin Notlar Avusturya, Türkiye ve dünya gündemi oldukça yoğun bir süreçten geçiyor. Avusturya’da seçimler, Türkiye’de Ergenekon Davası ve akabinde günbegün genişleyen süreç gündemi meşgul eden önemli konular. Her biri üzerinde ihtiyatla durulması ve uzun uzun değerlendirilmesi gereken bu konuları çok genel hatlarıyla da olsa zikretmekte yarar var. Seçimler ve Tük Toplumunun Temsil Sorunu Avusturya’da Eylül ayında yapılacak olan genel seçimler Avusturya vatandaşı olanları ve olmayanları, oy kullananları ve oy kullanamayanları aynı ölçüde ilgilendiren bir süreç. Genel seçimler sonucunda oluşan meclis ve akabinde kurulan hükümetin uygulamaları bu ülkede bulunan bütün insanları birincil derecede etkilemektedir. Dolayısıyla bu sürecin dışında kalmak, meclis ve hükümetin uygulamalarından etkilenmemek anlamına gelemez. Maalesef Avusturya’da yaşayan Türk toplumu olarak bugüne kadar kendimizi mecliste yeterince temsil ettiğimizi söyleyemeyiz. Temsil eksiliği sadece Türk toplumunun ürettiği tek taraflı bir sorun değildir. Bu sorunun oluşmasında Avusturya Devleti’nin azınlıklara yönelik sergilemiş olduğu uygulamalar ve Türk tarafının da bazı ihmalleri etkili olmuştur. Mevcut eksikliğin nedenlerini araştırmak ve bu soruna çözüm üretmek Türk toplumunu oluşturan bütün kesimlerin sorumluluk alanına girmektedir. Sorunun çözümünün bir diğer ayağı ise Avusturya resmi makamlarının azınlıkların ülke yönetimine katılımı ile alakalı yaklaşımıdır. Çok kültürlü bir Avusturya toplumunu oluşturmanın yerine azınlıkları öteleyen bir yönetim anlayışı Türk toplumunu kendi sınırları içerisinde kalmaya zorlamış ve nihayetinde ortaya ciddi bir temsil sorunu çıkmıştır. Avusturya Devleti kültürel entegrasyonu ancak bütün kültürlere eşit mesafede durarak sağlayabilir. Bu süreci kolaylaştırmanın yolu ise azınlıkların ülke yönetimine katılımını sağlayarak, bu devleti oluşturan unsurların bir parçasının da kendilerini olduğunu hissettirmek ve onların kendi problemlerine çözüm üretmelerini temin etmekdir. Türk toplumu eğer yöneten sınıfın arasına katılmak hususunda ortaya ciddi bir irade koyamazsa bahsettiğimiz temsil eksikliği ortadan kalkmayacak ve sorunların çözümü gittikçe zorlaşacaktır. Türk toplumunun sorumluluk sahibi kesimlerinin Avusturya’da yaşayan Türk halkının ortak menfaatlerini düşünerek hareket etmeleri ayrışma noktalarını ortadan kaldıracak, güçlü ve etkili bir temsili beraberinde getirecektir. Ergenekon Davası Yaklaşık bir yıldır Türkiye gündemini meşgul eden Ergenekon Davasının iddianamesi nihayet günyüzüne çıktı. İddianame ile birlikte Ergenekon Davasının Türkiye’deki faili meçhul bir çok cinayet ve kirli ilişkileri kapsadığı görüldü. Bir çok batı ve Avrupa ülkesi, çeteleri ve derin devlet tarzı oluşumları uzun zaman önce kararlılıkla üzerilerine giderek temizlediler. Türkiye de aynı sürecin sancılarını yaşamaya başladı. Bu dava bir anlamda Türkiye’ye kendi iç pislikleriyle yüzleşme fırsatı sundu. Eğer bu fırsat değerlendirilir de pisliğin kaynağı kurutulursa kazanan Türkiye ve ülke halkı olur. Aksi takdirde ülke yine istikrarsızlıklar sonucunda oluşan kaos düzeninin kurbanı olmaya devam eder. Susurluk hadisesiyle varlığını hissettiren Ergenekon, o dönemde kendini gizlemeyi başardı ve ülke büyük bir kaosun içine sürüklendi. Düzmece hadiseler ve iftiralarla halkın kandırıldığı ve manipüle edildiği ortaya çıktı. 28 Şubat sürecinde bir taraftan bankaların içi boşaltılırken, diğer taraftan halk irtica yaygaraları ile uyutuluyordu. Birbiri ardına patlak veren krizler halkı fakirleştirirken bankaları zarara uğratanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya devam ettiler. İrtica bahanesiyle mütedeyyin insanlar rencide edilerek eğitim ve çalışma hakları ellerinden alındı. Manevi değerlerine sahip çıkmak isteyen halka cüzamlı muamelesi yapan elit laik çevreler halkın iradesine hiçbir zaman saygı göstermediler. Halkın seçtiği meşru hükümetlerle yönetilemeyen ülke ise gizli iktidarların elinde kurban oluyordu. Kendi çıkarlarını ülke menfaatlerinden üstün gören çevreler Ergenekon ve benzeri oluşumlarla istikrarı zedeleyerek, oluşan kaostan meşru olmayan iktidarlarını uzun süre beslediler. Bugün ortaya çıkarılan terör yapılanmasının emellerini gerçekleştirebilmek için meşru olmayan bir çok yolu kullanmaktan kaçınmadığını görmekteyiz. Ergenekon çetesinin Türkiye’ye verdiği zararları geriye doğru düzeltmek artık mümkün değil. Fakat açılan davanın adaletle sonuçlandırılması Türk halkının gönlünü ferahlatacak en güzel gelişme olacatır. Eğer Türkiye yıllardır derin devlet olarak zikredilen Ergenekon ve benzeri çeteleri temizleyebilirse kendini büyük bir cendereden kurtarmış olarak yoluna devam etme imkanına kavuşacak.

JUWA hizmet alanlarını genişletiyor

Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi (Juwa BBZ) 2008-2009 yılında hizmete giren yeni şubeleri ile Kindergarten ve Hort alanındaki etkinliğini artırmaya devam ediyor. 10. Viyana’dan sonra 15. ve 20. Viyana’da yeni Kindergarten ve Hort’lar hizmete girdi. 10. Viyana Pernerstorfergasse 57/27 numara merkez şubesinde hizmet veren Juwa BBZ’den yapılan açıklamada 15. ve 20. Viyana’da yeni Kindergarten ve Hort şubelerinin hizmete girdiği ifade edildi. 1 yıldır 10. Viyana’da Kin-

dergarten ve Hort hizmeti sunan Juwa BBZ 15. ve 20. Viyana’da Kindergarten ve Hort imkanlarından yararlanmak isteyen ailelerin kayıt işlemleri için acele etmeleri gerekiyor. Sınırlı sayıda çocuğun hizmet alabileceği kurumda eğitim müslüman pedagoglar eşliğinde gerçekleştiriliyor. 10. Viyana’ya uzak bölgelerde ikamet eden vatandaşlarımız 15. ve 20. Viyana’da yeni kurulan Kindergarten ve Hort şubelerine kayıt işlemleri için aşağıdaki irtibat bilgilerinden yetkililere ulaşabilirler.

Juwa BBZ Merkez Pernerstorfergasse 57/27, 1100 +43 1 607 03 10 +43 650 706 03 10 Çalışma Saatleri: Pazartesi-Pazar 09:00-18:00 Juwa BBZ – Şube Ullmann Str. 63, 1150 Wien Tel: 0 650 417 48 24 Juwa BBZ – Şube Dresdner Str. 53, 1200 Wien İrtibat: Adem UYSAL Tel: 0 650 417 48 25

Juwa BBZ’den Muhteşem İstanbul Kampı Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi 04-14 Ağustos tarihleri arasında İstanbul, Çanakkale ve Bursa gezisini kapsayan bir kamp gerçekleştirdi. Oldukça yoğun ve eğlenceli geçen kampa 10-15 yaş arası öğrenciler iştirak etti. 1 hafta boyunca doyasıya İstanbul’u gezen öğrenciler tarihi birçok cami ve türbeyi, saray ve müzeleri ziyaret ettiler. Gezi hakkında konuşan Juwa BBZ Müdürü Ömer DİKİCİ ‘İstanbul’da yaşayan bir İstanbullunun dahi gezip görmediği mekanları ziyaret ettiğimizi düşünüyoruz.’dedi. İstanbul’un ardından Çanakkale Şehitliği’ni gezen öğrenciler özellikle şehitliklerden çok etkilendiklerini dile getirdiler. Ayrıca Çanakkale’nin şehir merkezini de gezen öğrenciler, üçüncü ve son şehir olarak Bursa’yı gezdiler. Bursa’nın birçok tarihi mekanını ziyaret eden öğrenciler Kara Mustafa Paşa kaplıcasında yorgunluk attılar. Gezinin son gününü İstanbul’da geçiren öğrenciler kampdan oldukça memnun kaldıklarını dile getirdiler. Juwa BBZ Müdürü Ömer DİKİCİ kamp hakkında yaptığı değerlendirmede ‘Kendi tarihimize, kültürümüze ve ecdadımıza doğru yaptığımız bu geziyi çok önemsiyoruz. Öğrencilerimizin camileri, türbeleri ve şehitlikleri gördükleri zaman

girdikleri halet-i ruhiye görülmeye değerdi. Bu tür gezi ve kampların daha sıklıkla yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu vesileyle bir sonra-

ki Türkiye kampının Anadolu’nun diğer önemli şehirlerine olacağını şimdiden ifade etmek istiyorum.’ ifadelerini kullandı.


EÐİTİM ve REHBERLİK

Eylül 08 September 08

Gençler Budapeşte’yi Çok Sevdi

mından daha farklı bir ortama girmeleriyle hayatın belli zorluklarını da gördüklerini belirtiler. Gençlerin kendi yediği yemeği yapmasının, bulaşıkları yıkamasının ve yattığı yerin temizliğinden direk sorumlu olmasının, kendilerini sadece bilgi düzeyinde değil aynı zamanda sosyal düzeyde de geliştirmesine yardımcı olduğunu belirten Yakup Gül, kampların devam edeceğini ve sonraki duraklarının Bosna Hersek, İstanbul veya Rize’de olmasını planlıyor.

05-17 Temmuz tarihleri arasında Anadolu Eğitim Merkezi (Abiz), 16 Kişilik bir ekiple Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de kamp yaptı. Gençlerle Macaristan’ın tarihi yerlerini gezdiler. Abiz müdürü, aynı zamanda Macaristan’da ki Osmanlıyı daha iyi tanıdıklarını ifade etti. Ayrıca kampta yaşanan abi-kardeş ilişkisinin daha sonra devam eden eğitim zamanlarında öğretmenöğrenci ilişkisinin zorluklarını ortadan kaldırdığını vurguladı. Gençler, kamp sırasında alıştıkları aile orta-

WIK ve Integrationshaus’dan Eğitim Fuarı

Şirinlere Özel Sınıf

Yenilikleriyle dikkatleri üstüne çeken Abiz bu yaz bir ilke daha imza attı ve okula henüz başlamamış olan çocuklara özel sınıf açtı. Eğitim kurumlarında genellikle 7 yaşından itibaren verilen din eğitiminin daha küçük yaşlarda başlaması gerektiğine inanan Abiz Müdürü Yakup Gül, yaz okulunda Şirinler Sınıfı adı altında 4-6 yaş gurubu çocuklara yönelik eğitimi WIK-Vernetzungsbüro ile Integrationshaus, 25 Eylülde eğitim fuarı düzenliyor. Eğitim hizmeti veren kuruluşların kendilerini tanıtacakları ve özellikle göçmenlere yönelik programlarını yakından görme imkânı olacak fuarda iki podyum tartışması da olacak. “Göçmenler ve Yüksek Eğitim” ve “Göçmenlerin vasıflı mesleklerde çalışma imkânları” konularına cevap aranacak. Ayrıca kültürlerarası çalışmalarda farklılığın değerli kaynak olduğu anlayışını taşıyan örnek eğitimler tanıtılacak. Fuara Eğitim Bakanlığı, Viyana Üniversitesi, AK Wien, AMS, bfi, MA17, waff gibi kurumlarda destek veriyor.

9

başlattıklarını belirtti ve sözlerine şöyle devam etti. “ Türkiye’den Marmara Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünden mezun olan öğretmenimiz Cahide TAŞÇI Hanım bu özel sınıf için davetimiz üzere Viyana’ya geldi. Cahide Hanım alanında çok başarılı birisi ve bizi kırmayıp buralara geldiği için kendisine çok teşekkür ediyorum. Velilerimizden gelen

olumlu görüşler doğrultusunda bu sınıfı Ekim ayında tekrar başlatacağız. Kursumuz okullara paralel şekilde Cumartesi-Pazar yapılacaktır. İhtiyaç halinde ikinci bir sınıfı da açacağımızın müjdesini de verebiliriz. Bizim için pilot sınıf olduğu gibi diğer eğitim kurumları içinde örnek bir çalışma olduğunu düşünüyorum.“

Anadolu Eğitim Merkezi (abiz) Nedir? 10. Viyana’da Anadolu Camii bünyesinde hizmet veren Abiz, 5-6 yaş Okul Öncesi ,7-8-9 yaş Çocuk Kulübü, 10-16 yaş gruplarına yönelik

İslami İlimler derslerini ve bunun yanında okul derslerine yardımcı (Nachhilfe) derslerini organize eden bir kurumdur. www.abiz.at


10

Eylül 08 September 08

RÖPORTAJ

Viyana İslam Federasyonu İrşad Başkanı Mustafa Türkmen ile yaptığı faaliyetler ve Ramazan ayı hakkında konuştuk.

Ramazan’a Girerken... zin beğendiklerini ve beğenmediklerini, ilgi alanlarını genişçe müzakere ettik. Yine geçtiğimiz Haziran ayında yaptığımız toplantıda Ramazan ayına hazırlık ana gündem maddelerinden bir tanesiydi. İnşallah bunların ışığında bu Ramazanda, Avusturya’mızda bulunan değerli ilim adamlarından oluşan bir İrşad kadrosu ile tüm cemiyetlerimizde irşad programları organize edilecek. Yine bütün cemiyetlerimizde itikâf programları gerçekleştireceğiz. Misafir hatiplerimiz olacak. Viyana İslam Federasyonu olarak bütün cemiyetlerimizde olmasa da bazılarında Karilerimizle programlar yapılacak. Viyana İslam Federasyonumuzun her yıl gerçekleştirdiği önemli iki çalışması olan Kuran Ziyafeti ve Hadis çalışmasında yapılması gereken sorumluluklarımız yerine getirilecek

Röportaj: Serdar KACIR Dewa

Hocam, öncelikle size VİF İrşad Başkanlığı’nın hizmet alanını sormak istiyorum?

Ramazan ayında Kuranı Kerimi çokça okumak, anlamaya çalışmak ve onu hayatımıza uygulamak... Orucun en ihlâslı olanını, namazın en makbulünü, zekât ve sadakanın en yürekten olanını, çevremizle olan münasebetin en candan olanını; yani şunu demek istiyorum, son Ramazanımızı yaşıyormuşçasına ibadetlerimizin ve diğer bütün davranışlarımızın en güzelini yaşamak.

İrşad Başkanlığı olarak bizim temel görevlerimizin başında hocalarımızın tayinleri, cemiyetlerde ki görev alanları ve sorumluluklarını takip geliyor. Yine cemiyetlerde yaptığımız irşad programları var. Mesela Ramazan ayında, Kutlu Doğum Haftası’nda ve benzeri önemli gün ve gecelerde bütün cemiyetlerde cemaatimizin en güzel şekilde istifade edebilmesi için gerekli altyapı çalışmalarını hazırlar ve cemaatimize takdim ederiz. Bunların dışında VİF’de çalışan diğer birimlerimizle ortak çalışmalar yürütüyoruz. Sosyal Hizmetler birimimizle birlikte yürüttüğümüz Kurban, Fitre ve Zekât çalışmalarımız var. Hac birimiyle birlikte, hacı adaylarımızın buradan başlamak suretiyle dönünceye kadar dini vecibelerini en iyi biçimde ifa edebilmeleri için onlara da bir irşad programı takdim ediyoruz. Her yıl Kuran-ı Kerim yarışmaları düzenliyoruz. Bunun dışında Viyana İslam Federasyonu çalışmalarında görev ve sorumluluklarımız bulunmaktadır.

Mustafa Türkmen KİMDİR?

Mübarek Ramazan ayı için İrşad Başkanlığı olarak yaptığınız hazırlıklar ve Ramazan içinde gerçekleştirmeyi düşündüğünüz programlardan bahseder misiniz?

1972 Bayburt doğumlu olan Mustafa Türkmen Bey, 20 yıldan beri Gebze’de ikamet ediyor. Gebze’deki İHL eğitiminin ardından Mısır El-Ezher Üniversitesi’nde yüksek öğrenim gören Türkmen, 5 yıldan beri Avusturya’da yaşıyor. Avusturya’ya geldiğinde ilk olarak Sollenau Cemiyeti’nde 2,5 yıl İmam Hatip’lik yapan Türkmen, yaklaşık 2,5 yıldan bu yana Viyana İslam Federasyonu İrşad Başkanlığı görevini yürütüyor.

Tabii öncelikle, içinde bulunduğumuz Ramazan ayının camiamız, Ümmeti Muhammed ve tüm insanlık hakkında hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum. İrşad Başkanlığı olarak öncelikle geçen yıl Ramazan ayının ardından hocalarımızla her yönüyle Ramazan Programımız hakkında değerlendirmeler yaptık. Eksilerimizi, artılarımızı, cemaatimi-

Peki, hocam, Avrupa’da yaşayan Müslümanlar Ramazan ayını en iyi şekilde nasıl değerlendirebilirler? İlk önce Ramazan denilince ne anlamamız gerektiğini sorgulamak lazım. Bu husus çok önemli. Ramazan ayının her bir günü ve gecesi, bin aydan daha hayırlıdır, diye tabir edilen Kadir Gecesi ve daha nicesi... En önemlisi bu vakitlerin kıymetini idrak ederek değerlendiren kulların affedilmesi. Ramazan ayına bu açılardan bakıldığında yüce rabbimizin bizleri affetmek ve cennetliklerden olabilmemiz için harikulade fırsatlar sunduğunu göreceğiz. Öyle ise yapmamız gereken şey Ramazan ayında Kuranı Kerimi çokça okumak, anlamaya çalışmak ve onu hayatımıza uygulamak... Orucun en ihlâslı olanını, namazın en makbulünü, zekât ve sadakanın en yürekten olanını, çevremizle olan münasebetin en candan olanını; yani şunu demek istiyorum, son Ramazanımızı yaşıyormuşçasına ibadetlerimizin ve diğer bütün davranışlarımızın en güzelini yaşamak. Tabi bunun için ön hazırlıklarını iyi yapabilmek gerekir. Mesela geçtiğimiz Haziran ayında Avrupa Şampiyonası’nı Avusturya’da hep beraber yaşadık. Bu süreçte ben gençlerimizin maça giderken çok iyi hazırlandıklarını gördüm. Yüzlerini ve saçlarını boyadılar, arabalarını süslediler, formalarını giydiler vs. Bunlar bir maç için mükemmel hazırlıklardı. Bir işe gerçekten altyapısını iyi hazırlayarak girersek o oranda müstefid çıkabiliriz. Nasıl ki bir maç için bu kadar iyi hazırlanabiliyorsak, Ramazan için gerekli hazırlıkları da en iyi şekilde yapmalıyız. Her yönüyle, aklımıza hangi ibadet gelirse gelsin, normal zamanda yapmadığımız ibadetleri bir ganimet bilerek, mesela gece kalkılan sahuru çok iyi değerlendirmek lazım. Akşam kılınan teravih

namazlarını çok iyi değerlendirmek lazım... Belki, günlerce, aylarca göremeyeceğiniz arkadaşları teravih atmosferinde hep beraber gerçekleştirilen sohbetlerde görebiliyorsunuz. Ramazan, her açıdan insan için bir ganimet ve fırsat... İftar sofraları, aç kalarak yeryüzündeki aç insanları düşünmek vs. bunlar ayrı güzellikler. İnsanlar normal zamanda belki biraz daha cimri davranırken, ibadetlerini eksik yaparken, camiye biraz daha soğuk iken, Kur’an ile mesaisi azken, Ramazanda bu kutsal görevlerimizi en üst seviyede yerine getirmemiz gerekir. Hocam, yanlış bir algıyı tespit etmek adına şunu sormak istiyorum. Günümüzde ‘Ramazan Müslümanlığı’ şeklinde ifade edilen bir kavramdan bahsediliyor. Günlük hayatında dini vecibelerini yeterince yerine getirmeyen insanların Ramazanda ibadetlerine biraz daha önem vermeleri neticesinde oluşan bir yaklaşım. Bu yaklaşımı nasıl değerlendirmek lazım? Bu yaklaşım eğer; ‘Ben Ramazanda kulluk vazifemi yerine getiriyorum, bu da bana yeter.’ şeklindeyse yanlış bir algı... Yalnız, normal süreçte ibadetlerinize devam ediyorsunuz ya da tembellik ve ihmalkârlıklardan dolayı edemiyorsunuz fakat ‘Tembelliğimden dolayı ibadetlerimi yapamadım ama en azından Ramazanımı çok iyi değerlendireyim.’ niyeti varsa kişinin, bu onun için bir kazanımdır. ‘Normal süreçte çok ilgi gösteremedim ama Ramazanda bu işin zirvesini yaşamak istiyorum.‘ diyorsanız bu da güzel bir kazanım. Ama ‘Sadece Ramazanda namaz kılayım, oruç tutayım, bu yeter.’ derse kişi, bu da yanlış bir yaklaşım olur, altını özellikle çizmek istiyorum. Ramazanda Müslümanların yerine getirmeleri gereken zekat, fitre gibi bazı mali yükümlülükleri var. İrşad Başkanlığı olarak siz bu anlamda ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Bu noktada, Allah’a hamdolsun, özellikle Milli Görüş teşkilatımızın 30-40 yıla yakın bir birikimi ve tecrübesi var. Ramazan ayında bütün Avrupa’nın dört bir yanında, özellikle Sosyal Hizmetler Başkanlığı ile birlikte organizeli, insanımızın zekât, fitre gibi dini vecibelerini en iyi bir şekilde yerine getirebilmeleri için çalışmalar yürütüyoruz. İrşad kadrosu olarak Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ortaya koymuş olduğu prensipleri en güzel şekilde insanımıza takdim ederek insanımızın dini vecibelerini yapmalarında yardımcı oluyoruz. Tabii Sosyal Hizmetler Başkanlığı da bu


RÖPORTAJ çalışmaları pratik olarak takip ediyorlar. Alınması gereken emanetler, en hassas biçimde alınıyor ve ihtiyaç sahiplerine takdim ediliyor. Özellikle şunu ifade etmek istiyorum. Şöyle bir yanlış algı var: Zaman zaman bize soruluyor. ‘Zekâtı en ucuza nasıl kapatabilirim?’ Tam tersine, zekât fakirin bizim malımız içindeki öz hakkıdır. Peygamber efendimiz (s.a.v.) bu kuralı koymuştur. Bizler bu sorumluluğumuzu en iyi şekilde ifa etmek için, malımızı temizlemek adına, bu meseleyi ehline sormalıyız ve onun verdiği kararı da uygulamalıyız. Allah’ın insanlara bir ikramı olarak nitelediğiniz Ramazan ayının hemen ardından Kurban Bayramı gelecek. Bizlere İrşad Başkanlığı’nın Kurban çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz hocam? Kurban Bayramı aynı zamanda Hac ibadetinin ifa edildiği dönem olduğundan yüzlerce hacı adayımızın manevi olarak bu ibadete hazırlanması, bir İrşad ekibiyle hacılarımız kutsal ibadetlerini yapıp dönünceye kadar onlara dini ve manevi yönden bir hizmet sunmaktayız. Diğer taraftan sosyal hizmetler birimiyle yeryüzündeki bir lokma ekmeğe muhtaç mazlum ve mağdur insanlara yönelik teşkilatımızın hayırlı çalışmalarından biri olan kurban organizesinde cemaatimizi bu güzel hizmete davet ederek onların katılımlarını sağlamaktayız. Avrupa’da Müslüman olmak ve dini yaşamak hususunda bazı zorluklarla karşılaşıyor insanlar. Bu anlamda dini vecibelerini yerine getirebilmesi için nelere dikkat etmeli insan? Şimdi şunun altını çizerek ifade edeyim. Ben kendi memleketimde ilkokulu bitirdim. Köyümde beni kontrol eden örf ve adetlerim vardı. Benim kötülük yapma alternatiflerim yoktu ya da çok azdı, çünkü imkânlar kısıtlıydı. Ancak Avrupa’da bir genç olmak ve Müslüman olmak çok farklı... Ben burada gerçekten dinini koruyan, İslam’ın kuralları içerisinde yaşayabilen bir genci yürekten kutluyorum. Bunu tüm samimiyetimle ifade ediyorum. Dolayısıyla böyle bir ortamda kişinin bütün ibadetlerine özen göstermesi gerekiyor. Peygamber efendimiz (a.s)’ın bir kutsi hadisinde Yüce Allah’ın ‘Kulum bana bir adım gelirse ben ona on adım giderim.’ buyurduğunu ifade ediyor. Hakikaten insanın biraz gayret içerisinde olması lazım. Bir Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Hakk ‘Kullarım Allah’tan hakkıyla sakınırlarsa, ben onlara iyiyi ve kötüyü ayırt edebilecek bir feraset veririm.’ buyuruyor. Öncelikli şartı ise kişinin sakınması... Yani bir gencin, ağabeyimizin ve ablamızın, eğer bir camiye gelme gayreti olursa, Allah o caminin nimetlerinden ona lütfeder. Camiye gelmek ilk başta zor olabilir, fakat sonunda muhakkak bir zevk haline gelir. Siz Allah için bir adım attığınız zaman, Allah size geniş geniş lütuflar bahşeder. Bu manada insanımız biraz daha camilere çok koşmalı... Mesela Allah-u Teâlâ bir Ayet-i Kerime’de ‘Allah’tan korkunuz ve sadıklarla beraber olunuz.’ Yeryüzünde doğru insanlar kimdir, özellikle Müslümanların bu noktada seçici

olmaları, yaşadığımız şu Avrupa ortamında kimler bu insanlığın hizmeti için gayret ediyorsa onlarla birlikte olmaları gerekir. Onlarla beraber olduğunuz zaman bir cemaat oluyorsunuz ve cemaat olduğunuzda da hata yapma oranınız azalıyor. Ben bir arkadaşımın anısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir kardeşimiz Paris’e gider, tarihi bir mekânı gezerken, affınıza sığınarak ifade ediyorum, hanımların çalıştırıldığı bir işyerinin önünden geçer. Bu arada bir kadın arkadaşın gömleğinden hafifçe tutar ve onu içeri davet eder. Arkadaş, o an o caddede bulunan bütün insanları kendi çevresinden, kendi tanıdıklarından zanneder. Bir an herkesin kendisine baktığını ‘Yahu sen cami cemaatisin, senin orada ne işin var?’ dediklerini düşünür ve çok utandığını hisseder.

Normal süreçte ibadetlerinize devam ediyorsunuz ya da tembellik ve ihmalkârlıklardan dolayı edemiyorsunuz fakat ‘Tembelliğimden dolayı ibadetlerimi yapamadım ama en azından Ramazanımı çok iyi değerlendireyim.’ niyeti varsa kişinin, bu onun için bir kazanımdır. ‘Normal süreçte çok ilgi gösteremedim ama Ramazanda bu işin zirvesini yaşamak istiyorum.‘ diyorsanız bu da güzel bir kazanım. Ama ‘Sadece Ramazanda namaz kılayım, oruç tutayım, bu yeter.’ derse kişi, bu da yanlış bir yaklaşım olur.

Şunu vurgulamak istiyorum, bir camia içerisindeyseniz, otomatikman kendinizi sorumlu hissediyorsunuz ve o camia sizi kendiliğinden koruyor. Aslında orada o arkadaşı tanıyan hiçbir kimse yoktu, fakat zannetti ki o caddede bulunan bütün insanlar kendisini tanıyor ve ona bakıyorlar. Bu bütün kardeşlerimiz için böyle... Bir camianın, Müslüman topluluğun içerisinde olmak elbette insan için sosyal bir koruma sağlar. İslam’ı daha güzel yaşamak hususunda katkıda bulunur. İnsanımızın camilerle olan ilişkisini pekiştirmesi lazım ki bu sosyal koruma gerçekleşsin diyebilir miyiz? Kesinlikle ya da şöyle ifade edelim. Tufanda Nuh (as)’ın gemisine binenler nasıl korundularsa, Avrupa’daki camilere gidenlerde birçok musibet-

ten kutuluyorlar diyebiliriz. Bu teşkilatları, camileri düşünüp kuranlardan yüce rabbim sonsuza dek razı olsun. Ben buradan özellikle bu hizmetleri vererek, ruhunu Allah’a teslim etmiş olan kardeşlerimiz için Allah’tan rahmet diliyorum, ayrıca bu satırları okuyan kardeşlerimizden de bu güzel insanlar için bir Fatiha okumalarını istirham ediyorum. Çünkü buna hakları var diye düşünüyorum ve yaşayanlara sıhhat ve afiyet dolu bir hayat diliyorum. Bir diğer sormak istediğim soru ise şu: Özellikle şu an içinde yaşadığımız kültürün bazı yönleri kendi kültürümüzle çelişiyor, çatışıyor ve bir takım sıkıntılar ortaya çıkıyor. Kültürel uyuşmazlıkları tespit etmek ve çözüm önerileri sunmak adına bizler cemaat olarak imamlarımızdan neler bekleyebiliriz? Hocalarımız, Kuran’ın ve Hz. Muhammed (a.s)’ın çizgisini çok iyi biliyorlar. Hocalarımızın yapması gereken en temel işlerden bir tanesi, bu toplumun yapısını çok iyi kavramak. Burada bir genç okula giderken hangi alternatiflerle karşı karşıya kalıyor? Hayatın bütün safhalarında o gencin ruh halini, davranışlarını ve yaşantısını iyi tespit ettiğimiz zaman mutlaka kendi kültürümüzden üretebileceğimiz bir yol bulabiliriz. Ama bizler şayet bu toplumun hayat atmosferini iyi öğrenemezsek ve kendi kültür atmosferimizdeymişiz gibi topluma bir şeyler vermeye çalıştığımızda sıkıntı çekebiliriz. Zaman zaman bu tür durumlarla karşılaşıyoruz. Bu manada hocalarımızın buradaki toplumun yapısını çok yakından görmeleri ve tanımaları gerekiyor. Buradaki çalışma sistemini, çalışanın çalıştığı işyerindeki atmosferini bilmesi gerekiyor ki sorunların çözümünde katkıda bulunsun. Hocalarımız şayet Avrupa’daki yaşamı iyi analiz ederlerse Kuran’ın ve Hz. Muhammed (a.s)’ın bakış açısına göre Avrupa’daki insanımızın sorunlarına da çözüm üretebilirler. Benim sormak istediklerim bu kadar hocam, sizin eklemek istediğiniz hususlar varsa dinlemek isteriz? Öncelikle İrşad Başkanlığı adına bizimle gerçekleştirdiğiniz bu söyleşi için Dewa Gazetesi’ne teşekkür ediyorum. Dewa’nın teşkilatımızın sesini, soluğunu en güzel şekilde duyuracağına inanıyorum. Her geçen gün bir önceki sayıdan daha iyi ve kapsamlı olmasını, toplumumuzun doğru sesi, varsa sıkıntı ve dertlerinin giderilmesinde deva olmasını temenni ederim. Buna ilaveten cemiyetleriyle, okullarıyla, eğitim merkezleriyle, gazetesiyle bu büyük camianın inşasında emekleri olup da merhum olanlarımızı rahmetle yâd ederken, henüz imtihanları devam edenlerimize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Hastalarımız varsa onlara şifa diliyorum. Kardeşliğimizi, birliğimizi ve dirliğimizi muhafaza etmesini yüce Rabbim’den niyaz ediyorum. Allah razı olsun hocam. Biz de Dewa Gazetesi olarak bu güzel dileklerinize ve dualarınıza iştirak ediyoruz. Bize vakit ayırıp değerli fikirlerinizi paylaştığınız için size çok teşekkür ediyoruz.

Eylül 08 September 08

Tufanda Nuh (as)’ın gemisine binenler nasıl korundularsa, Avrupa’daki camilere gidenlerde birçok musibetten kurtuluyorlar.

11


12

Eylül 08

DİN ve HAYAT

September 08

Ramazan’da Peygamberimiz Hazırlayan: Sefer Güzeldal (Vorchdorf Cami İmam Hatibi)

Bütün ibadetlerin bir amacı ve hikmeti vardır. Amaç, manevi kir ve paslardan temizlenip Allah’ın huzuruna tertemiz çıkabilmek… Allah’tan emanet aldığımız ruhumuzun tertemiz iadesini sağlamak… Namaz, insanın günlük şuurunu, düşüncesini, Allah‘la olan sözleşmesini yenileyen çok önemli bir ibadettir. Hac, bütün Müslümanların günahlarını temizleyen, ortak İslami hassasiyet kazandıran bir ibadettir. Zekât, insanın malını temizler, fakirlerin kem gözlerini uzaklaştırır, zenginle fakir arasında köprü vazifesi görür.

Gündemimizin ana maddesi ister istemez sabah ve akşam ezan vakti olur, dolayısıyla insan maneviyat frekanslarına açık bir vaziyette bulunur. Hayat insanın manevi duygularını ve heyecanını yıpratır. Ramazan bu duyguları tamir için önemli bir fırsattır. Çünkü Ramazan bereketiyle, samimiyetiyle, neşe ve bütün güzelliğiyle gelir. Yani Ramazan insanın maneviyatının boşalmasına karşı alınmış ilahi tedbirlerden sadece biridir. İnsanlara dış dünyalarını bir süreliğine de olsa iç dünyalarının arkasına atmalarını telkin eder.

sız hale getirilir.“

Oruç ibadetinin amacını ise Allah Kuran’da şöyle beyan ediyor: „Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sorumluluk şuuruna (takvaya) ulaşırsınız.“ (Bakara Suresi: 185)

Milyonlarca Müslüman yakın saatlerde sahura kalkar, oruç tutar, iftar eder, teravih kılar, bir ay boyu yürekler hep aynı duygular için atar. Yani Ramazan ümmetin yüreğinin toplu atması için akort fırsatı verir.

Hz. Selma’nın anlattığına göre Efendimiz (sav) Şaban ayının son günü bir hutbe okumuş ve bu hutbesinde ashabına şöyle seslenmişti:

Evet; orucun amacı insanda “sorumluluk bilincini” uyandırmak, canlı tutmaktır.

Rahmetin sağnak sağnak yağdığı bu mübarek aydan en iyi şekilde istifade etmek için hayatımızın tek örnek kaynağı Peygamberimizin (sav) bu ayı nasıl değerlendirdiğine bakmamız gerekir.

İnsanın önce kendi yaratılış amacına karşı sorumluluk şuuru taşıması gerekir. Sonra Allah´a karşı… Çünkü kişi kendine karşı sorumlu olduğunu bilirse Allah´a karşı da sorumlu olduğunun bilincine varır. İşte bu Kuran’ın ifadesiyle „takva“dır. Bu düşünce kendisinde yer ettikten sonra insan, diğer insanlara, tabiata ve eşyaya karşı sorumluluklarının da farkına varacaktır. Oruç, merhamet ve kardeşlik bağlarını geliştiren büyük bir ahlak okuludur. Müslüman bu okulda sosyal dayanışma bağını kuvvetlendirmeyi, nefsin şeytani arzularına karşı koymayı, karşılaşacağı sıkıntılara sabretmeyi, fakirlere karşı şefkatli ve merhametli olmayı, bütün bedenine hâkim olmayı öğretir. Ramazan ayı insanı lı programlı olmaya iten bir aydır.

plan-

Peygamberimiz (sav) Ramazan ayını hasretle beklerdi. Bu aya kavuşunca sevinir, kavuşmanın verdiği sevinçle bu mübarek ayın verdiği coşkuyla anlatırdı. Şöyle buyurdu: „Ramazan gelince, cennet kapıları ardına kadar açılır, cehennem kapıları kapatılır, şeytanlar zarar-

„Cennetin sekiz kapısı vardır. Bunlardan birinin adı Reyyan’dır. O kapıdan sadece oruçlular girecektir. Oruçluların sonuncusu da içeri girince reyyan kapısı kapanacak. Bu kapıdan girenlere bir içecek ikram edilecek, onu içen bir daha susuzluk çekmeyecek.“ Peygamber Efendimiz bu cihana bedel müjdeleri, orucu ihlâs ve samimiyetle tutulması için söylerdi.

„Ey insanlar! İçinde bin aydan daha hayırlı bir gece, Kadir Gecesi bulunan büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu öyle bir aydır ki, Allah onun gündüzlerinde oruç tutmayı farz, gecelerinde de namaz kılmayı nafile kılmıştır. Kim bu ay içersinde bir ibadet veya iyilik yaparsa diğer aylarda bir farz işlemiş sevabı alır. Kim farz bir ibadet yaparsa, diğer aylarda yetmiş farz islemiş sevabı alır. O, sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise cennet olarak verilir. O, yardımlaşma ve dayanışma ayıdır. Bu ay mü’minin rızkı artırılır. Her kim bu Ramazan ayında bir oruçluyu iftar ettirirse, bu günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden azat olup kurtulmasına vesile olur. İftar ettirdiği kişinin sevabından hiç eksiltilme-

den onun sevabı kadar da iftar yemeği verene yazılır.“ Allah Resulü orucun ve oruçluyu iftara davet etmenin önemini bu şekilde anlatmaya devam ederken sahabiler, „Ey Allah’ın Resulü, hepimiz iftar yemeği verecek güç ve zenginlikte değiliz“ dediler. Bunun üzerine Efendimiz (sav) sadece mükellef sofraların değil, fakir sofra sahiplerinin de karşılığını alacaklarını söyleyerek şöyle buyurdu: „Allah bu sevabı, bir hurma, bir yudum su ve bir miktar süt ile iftar yaptıranlara da verecektir.“ Bu soruya cevap verdikten sonra Peygamberimiz (sav) anlatmaya devam etti.“ Ramazan ayının başlangıcı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluştur. Bu ayda her kim elinin altındakilere kolaylık gösterirse Allah da onu bağışlar ve cehennemden azat eder. Öyleyse bu ayda dört şeyi bolca yapın. İkisi ile Rabbinizi memnun edersiniz, ikisine ise sizin ihtiyacınız vardır. Rabbinizi razı edeceğiniz iki şey şunlardır: Kelime-i şehadeti çokça söyleyin. Allah’a karşı istiğfarda bulunun. İhtiyacınız olan iki şey de şunlardır. Allahtan cenneti ister, cehennemden ona sığınırsınız. “Kim oruçlu bir insana su verirse Allah onu benim havzımdan öyle bir su içirecektir ki o, cennete gidinceye kadar asla bir daha susuzluk duymayacaktır.”( Münziri, 2/94)


Eylül 08 September 08

13

uran Ayı Ramazan Ramazan geldiği zaman Cebrail (as) gelir ve Peygamberimizle beraber, gelen bütün ayetleri karşılıklı (mukabele) okurlardı. Peygamberimizin vefat ettiği senenin Ramazanında iki sefer karşılıklı Kuranı hatmettiler. Müslümanlar da bunun hatırasına her Ramazan‘da Kur’an‘ı karşılıklı okuyarak hatmederler. Ramazanı değerli kılan en önemli olay Kuran’ın bu ayda inmeye başlamasıdır. İndiği ayı böylesine mübarek kılan Kur‘an, indiği geceyi ise Kuran’ın tabiriyle bin aydan daha hayırlı kılıyor. Ya Kuran bizim kalbimize, hayatımıza, evlerimize, şehrimize ve ülkemize inerse bizim değerimiz kaça katlanır acaba?… Peygamberimizi de değerli kılan Kuran’ın kendisine verilmesi değil midir? O da kırk yaşına kadar sıradan bir insan olarak yaşadı. Ama Kuran sayesinde ölümsüzleşti. İbn Abbas (ra) Peygamberimizin (sav) Ramazan hayatını şöyle anlatıyor: „Peygamberimiz insanların en cömerdiydi. Kendisi Cebrail (as) ile Ramazan ayında karşılaş-

tığında cömertliği doruk noktasına ulaşırdı. Cebrail Ramazan’ın her gecesinde Peygamberimiz (sav) ile buluşup Kuran okurlardı. İşte böylece Peygamberimiz (sav) Cebrail (as) ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert, daha yararlı olurdu.“ (Buhari, Savm,7) Ramazan Peygamberimiz (sav)’in yaptığı gibi Kuran’la tamamen bütünleşme ayı olmalı. Kuran sadece elimizde ve dilimizde değil kalbimizde, aklımızda ve hayatımızda olmalı. Hiç olmazsa bu Ramazan’da „Ey Rabbimiz! Ben bana gönderdiğin mesajı şimdiye kadar okuyup anlamadığım için senden af diliyorum.“ diyerek Kuran’ın savunduğu hayat tarzına sarılmalıyız. Bunu sadece kendimiz için değil, Kuran’a muhtaç diğer insanların imanının geleceği için de yapmalıyız. Kuran’da şöyle buyruluyor: „Ramazan ayı öyle bir ay ki, onda Kuran, insanlara sırf bir hidayet ve dosdoğru yola ileten, hak ile batılı birbirinden ayırsın diye indirilmiştir.“ (Bakara 185)

Teravih Namazı: Sekiz mi, Yirmi mi Ramazanla beraber Peygamberimiz (sav)‘in nafile namazlarında da bir artış görülürdü. Bunun en belirgin olanı teravih namazıdır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Allah size Ramazan orucunu farz kılmıştır. Ben de size gece namazını (teravih) sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek, Ramazanı oruçla, gecelerini de namazla ihya ederse, anasından doğduğu gibi günahlardan temizlenmiş olur.” (İbn Mace, İkametu´s Sala, 173) Peygamberimiz mescitte üç gece cemaate teravih namazı kıldırdı. Dördüncü gece mescide gitmedi. Daha sonra ashabına şöyle buyurdu: “Sizin cemaatle teravih kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Ancak teravih namazının size farz olmasından korktuğum için mescide gelmedim.” (Buhari, teheccüd,57) Teravih namazının rekât sayısı Hz. Ömer’in uygulamasına dayanır. Halifeliği döneminde teravih namazının 20 rekât kılınmasını istemiştir. Bu isteği biraz da şundan kaynaklanıyordu. Kuran’ı Kerim Hz. Ebu Bekir döneminde kitap haline getirildi. Bu yeni

Kur’an düzenini Cebrail (as) Peygamberimiz (sav)’in vefatından önce tamamlanan vahyi Ramazan ayında Peygamberimiz (sav)’e iki sefer okuyarak öğretti. Birçok sahabe tamamlanan ve kitap haline getirilen Kuran’ın bu düzenini iyice öğrensinler diye Hz. Ömer teravihlerin 20 rekât kılınmasını arzu etti. Her akşam bir cüz okunarak Kuran’ın tertibi Müslümanların kafasına tam yerleştirildi. Daha sonra bu uygulamaya karşı çıkan olmadı. Nakledilen bütün hadis rivayetlerinde teravih namazının sekiz rekâtının müekked sünnet olduğunda şüphe yoktur. Çünkü Peygamberimizin uygulaması vardır. İbnu´l Humam gibi bazı büyük âlimler sekiz rekâttan fazlasının müstehap olduğunu söylemişlerdir. (İbnu´l Humam, Fethu´l Kadir,1315. 1) Teravih vaktinde zamanı dar olanlar veya çalışanlar sekiz rekâtla yetinebilirler. Yirmi rekatın tamamını cemaatle camide kılmak isteyen de kılabilir. Sekiz rekâtını cemaatle kılıp geri kalanını istediği kadar evinde kılmak isteyen de kılabilir. Bu sünnete daha uygundur.


14

Eylül 08

DİN ve HAYAT

September 08

Murat Solmazgül msolmazgul@hotmail.com

İlmin ve Ulemânın Önemi “Allah (cc) bir kimse hakkında hayır murad ederse, onu dinde fakîh yapar.” Bu mübarek söz Efendimiz SAV’e ait. Bir toplumun ayakta kalabilmesini sağlayan en önemli dinamik o toplumun ahlâk ve mâneviyatıdır. Mânevî duyguları yok olmuş bir toplumun fertleri kısa zamanda şahsiyetlerini kaybeder, sadece nefislerinin arzu ettiği şeylerin peşinden koşan zavallılara dönüşürler. Toplumun ahlâk ve mâneviyatını zinde tutan yegâne unsur ise dindir. Kendilerine hedef seçtikleri milletleri yok etmek isteyen güçler, o milletlerin önce ahlâk ve maneviyâtına saldırırlar. O toplumun mâneviyatını yok etmek için de ilk olarak o toplumun din ile olan bağlantılarını koparmaya çalışırlar. Bunun için de dine ve insanlara dini anlatan âlimlere saldırarak dini ve âlimleri insanların gözünde küçük düşürürler. Maalesef bu dînî erozyonu sadece Müslümanlar değil Ehl-i Kitap da yaşıyor.

İtikâf İbadeti Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki: ”Kim benim sünnetlerimden birisini diriltirse, ona yüz şehit sevabı vardır.” İtikâf ibadeti Peygamberimiz (sav)’in Ramazanın son on gününde hiç terk etmediği bir ibadettir. İtikaf, kulluk ve Allah’a yaklaşmak niyetiyle Ramazanın son on gününde mescide çekilip çok zaruri işler dışında dışarı çıkmaksızın ibadet etmek demektir. İçinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini yakalamaya imkân verecek önemli bir ibadettir. Bu ibadeti kadınlar evle-

rindeki bir odaya çekilmek suretiyle yaparlar. Ebu Hureyre anlatıyor: “Rasulullah her Ramazan on gün itikâfa girerdi. Vefat ettiği senenin Ramazanında yirmi gün itikâfa girdi.” (Buhari, İtikaf,17) Bakara Suresinin 125,187 ve Hac Suresinin 25. ayetlerinde itikâfa girenler övülmüştür. İtikâf ibadeti Peygamberimiz (sav)‘in kaybolan çok önem verdiği sünnetlerinden birisidir. Kim bu sünneti diriltmek için gayret eder ve yaymaya çalışırsa Allah ona yüz şehit sevabı verecektir.

Fitre ve Zekât

Peki, bunun çaresi ne? Bunun çaresi daha çocukluk döneminden itibaren neslimize dini ve din âlimini sevdirmek. Müslümanlar olarak öyle bir duruma geldik ki dini hassasiyet, âlime olan sevgi ve saygı tamamen bizden uzaklaştı. Çocuklarımızı okutuyoruz, çocuğumuz Müslüman bir mühendis olsun, iyi para kazansın diyoruz ama bizden sonraki neslin, bizden sonraki kuşağın maneviyatını zinde tutacak âlimler yetiştiremiyoruz. Osmanlının son dönemi ile yaşadığımız dönem arasındaki, “yüksek vasıfları kendisinde barındıran âlim” boşluğu gittikçe büyürken, aradaki kopukluk mesafesi de gittikçe artıyor. Bu ciddi problemi ortadan kaldırmanın tek yolu çocuklarımızı ilme, din âlimi olmaya teşvik etmek ve bu telkini başta ailenin (anne, baba, dede, nine) sonra da toplumun yapması. Asırlarca dünyaya adaletle hükmetmiş olan Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi, ilmi ve âlimleri baş tacı ederek sonradan gelen nesli, ilme ve âlimlere özendirmek, bu açığın kapanması yolunda bize önemli mesafe aldıracaktır. Meseleleri sadece bize kazandıracağı dünyevî menfaatlere göre değerlendiriyoruz. Oysa ilmi ve âlimi metheden, ilme teşvik eden yüzlerce müjdeci hadis varken, neden sadece dünyada bize menfaat sağlayacak işlerin peşinden koşup ebedi hayatımıza şekil verecek şeyleri yapmaya yanaşmıyoruz? Peygamber efendimiz SAV’in şu Hadis-i Şerifi ile yazımızı noktalayalım: “Kim dünyasını severse, (ona çok önem verirse) ahretine zarar verir. Kim ahiretini severse, (ona çok önem verirse) dünyasına zarar verir. Siz ebedî olanı (âhireti) fânî olana (dünyaya) tercih edin.” Allah Teâlâ yaklaşmakta olan Ramazan-ı şerifi ilme ve Kuran’a sarılmamıza vesile kılsın… (Amin)

Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslam Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslam, İsmail Kara, Dergah Yayınları, 386 Sayfa Prof. Dr. İsmail Kara’nın “Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslam” isimli kitabı, Türkiye’nin din tarihine ve bugün hala tartışılan bir çok konuya açıklık getirecek, derinlikli analizler barındırıyor. İlk cildinde, Diyanet, tarikatlar ve İslami hareketi ele alan Kara, 1977 yılından itibaren arşivlediği görsel malzemeyi de okuru düşünmeye zorlayan alt yazılarıyla birlikte veriyor. Kara aynı zamanda, Türkiye’de ilk defa Diyanet’i bütün yönleriyle, kuvvet ve zaaflarıyla ele alıyor ve ciddi tenkitler getiriyor.

Sosyal olarak Ramazan, insanın sahip olduklarının Allah (cc) tarafından kendisine bir imtihan için emanet edilmiş olduğunu hatırlatır. Paylaşabilenler bu imtihanı verecek olanlardır. Gönlünü Ramazana açanlar, elini ve kapısını yoksula açar. Fitre; temel ihtiyaçların dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların Ramazan bayramına ulaşmalarının bir şükrü olarak yerine getirmeleri gereken bir ibadettir. Fitre, zekât gibi malın değil, varoluşun zekâtıdır. Bunun için malın üzerinden bir yıl geçmesi veya ticari mal olması gerekmez. Asıl ihtiyaçların

Kitabiyat

dışında bir miktar mala sahip olan her Müslüman’ın kendisi için, ailesi ve çocukları için belirtilen miktarda fitre vermesi vaciptir. Fitrenin bayram namazından önce verilmesi gerekir. Zekât; Kur‘an ve Sünnetle sabit olan İslamın en önemli farzlarındandır. Kur‘an zekâtı hep namazla yan yana zikreder. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: „ Allah zekâtı ödemeyen kişinin namazını kabul etmez, ikisini birlikte yapıncaya kadar. Zira Allah namazla zekâtı birleştirmiştir. Siz aralarını açmayın.“ Zekât, mutlaka Ramazanda verilecek diye bir kaide yoktur. Ama bu ayda

Peygamberimiz (sav)‘in ifadesiyle „Bir nafile eda eden bir farz, bir farz eda eden ise diğer aylarda yetmiş farz eda etmiş gibidir.“ Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: „Malının zekâtını vermeyen kimsenin malı, kıyamet günü kendisine, gözlerinin üzerleri siyah noktalı, dazlak bir yılan şeklinde gösterilecek ve ona yapışacak. Yani boynuna dolanacak ve şöyle diyecek: „Ben senin servetinim, ben senin servetinim.“ Sonra Peygamberimiz (sav) delilini Kur’an‘dan şöyle okudu: „Allah‘n fazlından kendilerine verdiği şeye cimrilik edenler, hiçbir zaman onu kendilerine hayır sanmasınlar. Aksine bu kendileri için şerdir. Onların cimrilik ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah (cc) bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.“ (Ali İmran,180) (Nesai 5/10) Ramazan orucu insanın hem kendisine, hem Allah’a, hem mazlum ve mağdurlara, hem de bütün insanlığa karşı sorumluluklarını hatırlatır. Peygamberimizin ve ashabının idrak ettiği Ramazan kendilerini bu yönde terbiye etmiştir. Geçtiğimiz Ramazan ayında beraber oruç tuttuğumuz ve namaz kıldığımız pek çok kardeşimiz ömürleri vefa etmediği için bu Ramazana yetişemediler. Bizim bundan sonraki Ramazana erişip erişemeyeceğimizi bilmiyoruz. Bunun için arınma ve rahmet ayı olan bu mübarek ayı iyi değerlendirelim. Allah’ın rızasını kazanmaya çalışalım.

Avrupa ve Biz

Avrupa ve Biz, Seçme Eserler 1, İlber Ortaylı, İş Bankası Kültür Yayınları, 256 Sayfa Türkiye Avrupa’ya ilk defa yanaşmıyor. Türkiye Avrupa ile ilk defa bir macera yaşamıyor. Türkiye’nin dokuz yüz yıllık tarihi Avrupa ile beraberdir; bunu kimse unutmasın. Bugün, Türkiye’de Avrupa Birliği denen iktisadî ve siyasî oluşumun kültürel boyutu çok az tartışılmaktadır. Kültür bir hayat tarzını ve geçmiş kuşakların mirasını ifade ettiğine göre, Avrupa ve Türkiye bir uyum içinde midir? Tarihsel geçmiş, hal ve gelecek açısından bu uyum sorununun tartışılması şarttır. Oysa toplumumuzda hem idare edenler, hem de idare edilenler, Avrupa Birliği’ni sadece iktisadî refah, serbest işgücü dolaşımı konuları etrafında ve bir kısım çevreler de insan hakları gibi kurumlar açısından düşünmekte olup; asıl önemli sorunun tartışılmasından herkes kaçınmakta, belki de hoşlanmamaktadır. Alman ülkesinden Kohl diye bir başbakan, “Biz bunları ne biliriz?” diyor. 18. yüzyılın sonunda, bunu hiç çekinmeden söylerim, bizimkinden edebî bakımdan daha kaliteli bir Kur’an çevirisi yapılmış bir ülkede bunu söylüyor! Haberi yok o mirastan, o büyük oryantalist mirastan; yani biz de onları tanımıyoruz, onlar da bizi tanımıyorlar, tanımamakta ısrar ediyorlar. Prof. Dr. İlber Ortaylı okuyucuyu karşılaştırmalı bir siyasal, toplumsal ve kültürel tarih gezisine çıkardığı bu eserinde, her zamanki akıcı üslubuyla ezberleri bozuyor, “tartışılmaz doğrular” olarak görülen pek çok konuda tabuları yıkıyor, hepimizi, yani Avrupa ve Biz’i abartmadan, çarpıtmadan, gizlenmeden gerçeklerle yüzleşmeye çağırıyor. (Arka Kapak)


Eylül 08

RAMAZAN

September 08

smanlı Döneminde İstanbul Ramazanları Ramazan’ın gelişiyle ortalığa bereket saçılır, evlere şenlik doğardı. Ailenin tüm fertlerinin hazır bulunduğu ve dahi konu komşu sayısız insanın iştirak ettiği iftar sofraları birbirinden lezzetli özel Ramazan tatlılarıyla süslenirdi. İftar sofrasının sembolü ise envayi çeşit iftariyeliklerdi. Bu iftariyelikler gündüzleyin hiç üşenilmeden İstanbul’un farklı farklı semtlerinden satın alınırdı. Bir yerin peyniri meşhur ve de güzelse peynir çeşitleri oradan alındıktan sonra tamamen ters istikamette dahi olsa zeytin çeşitleri temini için başka bir semte gidilirdi. Ama bu işler görülürken kesinlikle iftar vaktinden belirli bir süre önce eve dönülmüş olunurdu. Mükellef iftar sofraları kurulduktan, renk renk reçellerle, yemişlerle, peynir ve zeytin çeşit-

leriyle, hurmalarla donaltıldıktan sonra sofra başında hazır bir vaziyette ezanın okunması ve topun atılması beklenirdi. Her daim oruç, mübarek topraklardan getirilen zemzem suyuyla açılırdı. İftar sofrasının başlangıç yemeği illa ki çorbaydı. Ardından gelecek yemekler ise ailenin maddi durumuna göre değişiklik arzederdi. İftarlar kimi zaman camilerde yapılırdı. İstanbul’da Ayasofya Camii’ne gidilir, Eyüp Sultan Türbesi’ne toplanılır ve teravihten sonra eve dönülürdü. Ramazan topluma huzur, heyecan ve hareketlilik getirirdi. Bir ay boyunca akşamları bayram havasında geçerdi. Ramazan davulcuları haber verirlerdi bu kutlu ayın gelişini. Sahura mahelle sakinlerini davulcular kaldırırlardı. Davulcular hem

davul çalar, hem de duruma uygun maniler söylerlerdi. O zamanın davulcuları zarif insanlardı. Ramazan’ın ilk sahuru çok önemliydi. Özellikle çocuklar Ramazanın ilk gecesi heyecandan uykuya dalamaz, sahura şenlikli davul sesiyle neşe içersinde uyanırlardı. Sahurda iftarlara nazaran daha hafif yemekler yenirdi. Anadolu ve Rumeli’nde sahurlarda genellikle gözleme ve börek yenirdi. Kadınlar hamuru geceden yoğurur ve börekler sofraya taze olarak gelirdi. İstanbul’da sahurda pek börek yenmezdi. Sahur sofralarına kazandibi çöreklerle, kaşar peyniri, gerdan ve dil söğüşü konurdu. Herkes birer kase yoğurt, birer tas hoşaf veya şerbet içer, pilavı ve makarnayı yedikten sonra oruca niyet ederdi.

Ateş Rengi İstanbul Her daim mağrur ve gururlu, Napolyon’un deyimiyle dahi dünyanın başkenti olan güzel İstanbul Ramazan geldiğinde daha bir şenlikli, daha bir mukaddes olurdu. Ramazan ayı adı altında sayısız minarenin şerefesine dizilmiþ ışık halkalarıyla bezeli karanlık bir kenti görmek dünyanın en güzel manzaralarından biriydi. Yükselen çatıların üzerinden olağanüstü bir siluet olarak gö-

rülen camilerin iki, dört veya altı minaresi birden ışıklandırılırdı. Mahyalar kıvılcımlar saçıyormuşçasına gökyüzünü renklendirirlerdi. Ramazanın onbeşinden sonra “Hoşgeldin Ramazan”, “Ya Allah”, “Ya Muhammed” yazılarının yerini Ayet-i Kerimeler, çiçek, manzara resimleri alırdı. Sanatkarlar adeta zerafette birbirlerini geçmek için yarışırlardı. Hatta kimi camilerin minarelerine

baştan aşağı ışık kılıfları geçirilirdi. Başka zamanlarda İstanbul’un sokakları geceleyin terkedilmiş, kapkaranlıkken, Ramazan gecelerinde şehir asla uykuya dalmaz, şenlik, bayram bitmezdi.

15


16

Eylül 08

RAMAZAN

September 08

smanlı Döneminde İstanbul Ramazanları

Pidesiz Ramazan Olmaz İftar yaklaşırken fırınların önündeki Ramazan pidesi kuyruğu uzadıkça uzardı. Makbul olan sıcacık pideyi iftara beş dakika kala fırından alıp parmakları yana yana eve yetiştirmekti. Bazı meraklılar yumurtalı pide için günlük yumurta tedarik ederek fırıncıya verir ve bunu fırına atılacak şekilde pideye gözlerinin önünde sürülmesini isterdi. İftar davetleri genellikle Ramazanın onbeşinden sonra başlardı. Ramazanın ilk yarısına çıkış, diğer yarısına iniş denirdi. Mübarek ay iftar davetleriyle uğurlanırdı. Bu vesile ile zengin ve “kübera” konaklarında rekabet halinde muhteşem iftar ziyafetleri düzenlenirdi. Tüm evler en nefis yemeklerin, her selamünaleyküm diyene sunulduğu bir ziyafethâneye dönüşürdü.

Ramazan Manileri Sahur’un habercisi Ramazan davulcularının nesilden nesile söyleyerek taşıdığı “Ramazan Manileri” Eski Ramazanlar’ın önemli özelliklerindendir. Besmeleyle çıktım yola Selam verdim sağa sola A benim ağalarım Namazınız mübarek ola. Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Ben çok mani bilecektim ama Defteri yolda düşürdüm Davulumun üstü kırmızı Dün akşam gördüm yıldızı Arkadaşımı sorar isen Camilerde kilim hırsızı Omuzumda davulum gümlersin Hasta mısın inlersin Hatip’in Fatma’yı mı? Yoksa Çerkezin Hacce’yi mi istersin? Eski cami direk ister Söylemeye yürek ister Benim karnım tok ama Arkadaşımın canı börek ister Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Arnavut musun, Tatar mısın? Ekşili çorba yapar mısın? Ben sana davul çalıyorum amma Acaba sen oruç tutar mısın?

Kadınlar tarafında izzet ve ikram faslından sonra kahveler, şerbetler içilir, sıra eğlenmeye gelirdi. Ama önce masallar anlatılır, yaşlı başlı olanlar bilmece faslında ortaya çıkarlardı. Bilmeceyi bilmek ve diğer hünerlerini -adabına göre oturup kalkmak ve büyüklere hürmette kusur etmemek dahil- gösteren dest-i izdivaç çağındaki kızlara çaktırmadan not verilirdi. İftarların en görkemlerinin yaşandığı sarayda büyük siniler salonlara dizilir, saraylılar sofranın çevresine sıralanıp iftar açarlardı. Büyük konakların iftar sofrasında yer almak için tanıdık olmaya lüzum yoktu. İsteyen gözüne kestirdiği yere girer, oturur, kimse de kim olduğunu, ne münasebetle tanışıldığını, ismini ve işini sormazdı. Konağa davetlilerin dışında gelen misafirler de derece ve itibarlarına göre kâhya ve divan efendisi, mühürdar gibi zatların

odalarına alınır, iftar ettirilir, onlara da mükellef iftarlıklar, tatlılar, börekler ve her türlü yemekler verilirdi. Gedikli ağalarla diğer ağalara kavas ve aşçılara ve evdeki diğer hizmetlilere ayrı ayrı sofralar kurulur, her birine börek, tatlı konurdu. Konağın alt katına da iftara gelen mahalle bekçisi, sakası, amele ve diğer fakirler için onar kişilik en az üç dört sofra hazırlanır, bunlara da birkaç çeşit reçel, simit, büyük bir kap ile çorba, mutlaka bir tatlı ve sebzenin yanı sıra büyük bir leğenle bolca pilav verilirdi. Beraberlerinde getirdikleri tütünlerini ve evden verilen kahvelerini içerler, sonra hazinedar ağa tarafından diş kirası namıyla bir miktar atiye verildikten sonra herkes yoluna giderdi. Evdeki diğer misafirler kahve ve çubuklarını içer, bir kısmı yatsı namazı vakti yaklaşınca konaktan ayrılırdı.

Diş Kirası İftarların verildiği köşk ve konakların misafirleri iftarlarını edip teraviye gitmek üzereyken, hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler diş kirası olarak hediye edilirdi. Fakir fukaraya ise, hane sahibinin zenginliği ve cömertliğine bağlı olarak, gümüş akçe veya altın paralar bir kadife kese içerisinde diş kirası olarak verilirdi.

Ve işte Teravih Namazı Mükellef sofralarda gün içersinde iyice boşalan mideler bir güzel doldurulur, ardından kahve fasıllarına dalınırdı, ta ki yatsı vaktine kadar... Yatsı ezanları okuduğunda kadın, erkek tüm Müslümanlar camilerde teravih namazı için yerlerini alırlardı. Özellikle Ayasofya Camii’nde sıra sıra namaz kılanlar görmeye değer bir manzara verirdi. 20 rekatlık teravih namazı her selamdan sonra farklı makamlarda okunan Sure-i Şerifelerle kılınırdı. (Ramazan Geldi Hoş Geldi, İst. 1962 s. 3-7; İstanbul Sohbetleri, İst. 1992, s. 16-19.)

Osmanlı Asırlarından Tarihe Geçen Bir Ramazan Şakası Sultan II. Mahmut’un Kızlar Ağası Tahsin Ağa, çok cahil ve de çok kibirli, kendini beğenmiş biriydi. Her şeyi bildiğini sanırdı. Sultan Mahmut’un bir de Sait Efendi adında çok zeki, hazırcevap bir sohbetçisi vardı. Sait Efendi, oldum olası bu cahil Kızlar Ağası’na kızardı. Bir Ramazan günü ona oyun oynayıp padişahın

gözünden düşürmek istedi ve Tahsin Ağa’nın odasına girdi. Ama ne giriş! Başı önünde ,elleri göbeğine bağlı, sesi de çok sayılı: “Efendi hazretleri! Size bütün Müslümanlar namına bir ricaya geldim. Çok iyi bildiğiniz gibi eskiden Ramazan orucu 6 aydı. Müslümanlar, padişahın Kızlar Ağası’na rica ettiler. O da padişaha söy-

leyerek, orucu 3 aya indirtti. IV. Murat’ın Kızlar Ağası da 1 aya indirtti. Şimdi de siz himmet etseniz de 1 haftaya indirtseniz.” Sonrası malum... Kendisine pek güvenen Tahsin Ağa bu ricayı padişahın huzurunda dile getirince sürülmüş, İstanbul ahalisi de derin bir oh çekmişti.


Eylül 08

AİLE

Ramazan Reçeteniz • Orucun performansınızı etkilememesi için tüm besin gruplarından düzenli olarak almaya dikkat edin. • Sahurda ve iftarda bol sıvı tüketmeye çalışın. • Bünyenize göre sahip olduğunuz kilo başına 30 mililitre su tükettiğiniz takdirde güç kaybınızı önleyebilirsiniz. • Çalışan kişiler dikkat isteyen işlerini kan şekerinin yüksek olduğu sabah vakitlerinde yatıkları takdirde daha yüksek verim alabilirler. • Baş ağrısını önlemek için nikotin, kafein gibi alışkanlıklarınızı Ramazan gelmeden günbegün azaltın ve iftardan sonra meyve çayları tüketmeye çalışın. • İftar sonrası ağır hamur tatlıları yerine enerji veren hafif sütlü tatlıları tercih edin. • İftar ve sahur arasında az ve sık yemeye özen gösterin. • Orucunuzu açtıktan sonra bir kase çorba içip yemeğinize on dakika ara verdiğiniz takdirde midenizin rahatladığını hissedeceksiniz. • Yemeği yavaş yemek için her lokmadan sonra kaşığı çatalı elinizden bırakın. • Sahuru kesinlikle ihmal etmeyin. Ramazanı kilo almadan uğurlamak istiyorsanız sahura kalkın ve sahurda bol protein ve sıvı tüketin. • Sağlık açısından en zengin sofraların maliyet açısından en mütevazi olan bol sebzeli, sütlü, bakliyatlı sofralar olduğunu unutmayın. • Sebze, salata, kepek ekmeği gibi posalı yiyecekler tercih ederek sindirim sisteminizi rahatlatın. • Kızartmalardan uzak durun. • Abartılı olmamak kaydıyla kuruyemiş yeyin. Özellikle fındık, ceviz ve bademi tercih edin.

Ramazan ve Çocuk

Araştırmalar çocukluk yıllarında alınan terbiyenin ve kazanılan alışkanlıkların ömür boyu kişi üzerinde etkili olduğunu gösteriyor. Çocuk büyüdüğü zaman farklı ortamlarda bulunsa, değişik kültürlerle karşılaşsa dahi çocukluk yıllarında karakterine işlemiş olan özellikler belli bir süre sonra gün yüzüne çıkıyor. Eğer çocuğunuzun zihninde yerleşmiş bir Ramazan algısının olmasını istiyorsanız küçük yaştan itibaren ona Ramazanın coşkusunu hissettirin. Oruç tutamayacak yaşta olsa dahi bir Ramazan ayı boyunca en az bir iki kez çocuğunuzu sahura kaldırın. Küçük yaştayken “tekne orucu” tabir edilen, öğleye kadar çocuklara tutturulan orucu ona tutturun. Karnı tok olsa dahi iftar sofrasına oturmasını ve o sofranın bereketini hissetmesini sağlayın. Çocuğunuz Ramazanı sıcacık Ramazan pidesi ve mükellef iftar sofralarıyla, camilerde kılınan Teravih namazlarıyla hatırlasın.

September 08

17

İbadet Depresyonu Önler Mevsimlerin ve hava şartlarının insanın üstündeki etkileri oldukça fazladır. Mevsimler insanı hem fiziki, hem de ruhi anlamda büyük ölçüde etkilemektedir. Doğanın döküm zamanı olan sonbahar ruhi bunalımlar için elverişli bir mevsim. Kronik hastalıkların çokça nüksettiği güz aylarında depresyon vakalarının da bir hayli arttığı gözlemlenmektedir. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz Eylül ayı beraberin-

de pek çok psikolojik sorun getirme potansiyeline sahip. Lakin biz Müslümanlar, bu sene Eylül’ü hem zahire hem batına karşı bir kalkan olan oruçla karşılamak şerefine nail oluyoruz. İnsanı sadece bedeni anlamda değil, ruhi anlamda da dinlendiren oruç mevsiminin sonbaharın başlangıcına geliyor olması bu anlamda büyük bir lütuf. Kişinin ibadet ediyor olma hissini en canlı tutan oruç ibadeti insanda Allah’a

yakınlık duygusunu arttırması hasebiyle çok önemli. Oruç manevi bir pratik olarak insanın hayatına büyük bir anlam katar ve kişinin kendisini daha iyi ve pozitif hissetmesini sağlar. İnsanın üzerinde taşıdığı bu olumlu etki temas halinde olduğu kişilere de nüksedeceğinden toplumda müsbet bir hava oluşur. İbadet ediyor olmak ve bilhassa oruç, ruh sağlığı üzerinde olumlu etkiler gösterir.

Geçinemiyorum Diyenler İçin... Dünyanın eşit olmayan koşulları insanlara farklı yaşam alanları sunsa da genel ihtiyaçlar her insan için eşittir. Bir gün boyunca ne yediğiniz pek önemli değildir ama ne kadar yediğiniz önemlidir. İşte bu noktada yapılan bir araştırma ilginç

bir dünya portresi çiziyor. Dünyanın farklı coğrafyalarından ailelerin haftalık gıda ihtiyacını araştıran bir firma korkunç gerçekleri de ortaya seriyor. Alman bir aile haftada 375 Euro mutfak masrafı yaparken Çadlı bir aile haftayı sadece 2 Euro

harcayarak geçiriyor. Araştırmada önemli bir nokta ise ailelerin harcamalarının yanında kişi sayısının ülkeye göre değişiyor olması. 4 kişilik Amerikan ailesi 230 Euro harcarken, 12 kişilik Mısırlı aile 47 Euro harcıyor.

Alman Aile: Haftalık 375 Euro

Amerikalı Aile: Haftalık 230 Euro

İtalyan Aile: Haftalık 180 Euro

Meksikalı Aile: Haftalık 130 Euro

Mısırlı Aile: Haftalık 47 Euro

Ekvatorlu Aile: Haftalık 22 Euro

Buhutanlı Aile: Haftalık 3,5 Euro

Çadlı Aile: Haftalık 2 Euro


18

Eylül 08

KÜLTÜR ve SANAT

September 08

İstanbul Modern’den Viyana Çıkartması Othmar Pferschy’nin yapıtları Viyana Şehir Müzesi’nde 19 Eylül- 9 Kasım 2008 tarihleri arasında sergilenecek. ve çok sayıda belge yer alacak. 1898 – 1984 yılları arasında yaşayan Othmar Pferschy, genç Türkiye’yi dolaşarak binlerce resim çekmiş, kızı Astrid von Schell, babasının 1714 adet negatif ve 1293 adet basılmış fotoğrafından oluşan, Türkiye’nin görsel tarihi olarak da nitelendirilebilecek eşsiz arşivini İstanbul Modern Sanat Müzesi’ne bağışlamıştı. Hayatının kırküç yılını Türkiye’de geçiren sanatçının modern manzara fotoğrafçılığını başlatan ve insandoğa ilişkisini ön plana çıkaran fotoğrafları, Eylül ayında Viyana’da Türkiye meraklılarını ve sanatseverleri bekliyor.

İstanbul Modern Sanatlar Müzesi’nin ilk yurtdışı sergisi Eylül ayında Londra ve Viyana’da gerçekleşecek. 19 Eylül’de Viyana Şehir Müzesi’nde “Modern Türkiye: Othmar Pferschy Fotoğrafları 1935-1955” (Türkei Modern: Fotografien von Othmar Pferschy 1935-1955) sergisi sanatseverlerle buluşacak. Türkiye’nin modern ve çağdaş sanat birikimini değerlendirerek dünya sanatından örneklere yer vermeyi ve farklı ülkelerin sanatçılarının bir araya gelmeleri için imkanlar sağlamayı öncelikli hedeflerinden biri olarak gören müze, bu projeyle hedefine giden yolda bir adım atmış oluyor. Sergide, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarının yüzünün günümüze yansımasında büyük rolü olan Graz doğumlu Othmar Pferschy’nin fotoğraflarından seçilmiş 80 fotoğraf

Wien Museum Karlsplatz, Atrium, A-1040 Wien 19. Eylül 2008 - 9. Kasım 2008 Salı-Pazar ve Cuma 9.00 - 18.00

Geçmiş çağlara ait bir intikam hikâyesi: ULAK

Sarajevo Filmfestival Bu yıl ondördüncüsü düzenlenen Saraybosna Film Festivali’nde en iyi film ödülünü Hırvat Yönetmen Goran Rusinovic’in “Buic Riviera” adlı filmi kazandı. Savaş esnasında Bosna-Hersek’i terk ederek ABD’ye giden bir Müslüman ve bir Sırp’ın hikayesini anlatan Miljenko Jergovic’in romanından uyarlanan film, Nuri Bilge Ceylan’ın başkanlığını yaptığı jüri tarafından ödüle layık görüldü. Festivalde en iyi kadın oyuncu ödülünü “Gitmek – My Marlon and Brando” filmindeki oyunuyla Türk oyuncu Ayça Damgacı aldı. 1992-95 yılları arasında gerçekleşen savaşa tepki olarak bir grup sinemasever tarafından düzenlenmeye başlayan festival, bu yıl 15-23 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşti. 16 ülkeden filmin katıldığı festivalde üç Türk filmi yarıştı, lakin bu yıl Türkler büyük ödülle dönemedi.

Anadolu Medeniyetleri de Artık İnternette Microsoft Türkiye ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın uluslarası portalı goturkey.com eski Anadolu medeniyetlerini 3 boyutlu olarak internet ortamına aktardı. Hasankeyf, Efes Antik Kenti, Rumeli Hisarı, Sultanahmet Camii, Bursa Ulu Camii gibi çok farklı dönemlerden kalan önemli 41 eser artık internette ziyaretçilerini bekliyor. İki ve üç boyutlu olarak sanal aleme aktarılan bu tarihi mekanlar, dünyanın her yerinden ziyaretçilerini www.goturkey.com adresinde bekliyorlar.

Can Atilla’dan Mevlana Yorumu Elektronik New Age müziğinin başarılı temsilcisi Can Atilla, Osmanlı Üçlemesi’nin ardından Mevlana’nın hikayesini “Mevlana’dan Çağrı” isimli albümüyle müziğine taşıyor. Babam ve Oğlum’a imza atan başarılı yönetmen Çağan Irmak, yeni filmi Ulak ile Türkiye’de ulaştığı iyi sonuçtan sonra şimdide Avrupa sinemalarında. Ekim ayının ortalarında Avrupa sinemalarında gösterime girecek olan Ulak’ın film müzikleri Babam ve Oğlum ile Bir Tutam Baharat filmleriyle yakından tanınan Evanthia Reboutsika tarafından hazırlandı. Filmde Çetin Tekindor, Hümeyra, Şerif Sezer, Yetkin Dikinciler, Şener Kökkaya, Mahir İpek, Selda Özer, Zuhal Gencer Erkaya, Mahmut Gökgöz ve Melis Birkan gibi oyuncular var.

Filmden... Bütün güzel masallar gibi Yaradan’ ın adıyla başlar hikâyemiz. Heybetli, dağ gibi bir adam Zekeriya bir civanın hikâyesini anlatmaktadır etrafındaki çocuklara. Bu hikâye, başına ne hal geldiyse, aklı başından alınmış, ağzı dili lal olmuş, baktığını başka gören, duyduğunu başka duyan Ulak İbrahim’in hikâyesidir. Zekeriya köy köy dolaşıp Ulak İbrahim’in hikâyesini anlatan bir gezgindir. Anlatmalıdır ki başka çocuklar da bilsin bellesin Ulak İbrahim’in hikâyesini. Masalla gerçeğin buluştuğu noktada cesaretin

dilidir Ulak İbrahim. Ulak İbrahim anlatılmalıdır ki yaşasın… Yaşasın ki Zekeriya’nın yüreğindeki acı soğusun. Zekeriya sadece çocuklara anlatır bu hikâyeyi, saflığı bozulmasın diye, kendi de bir zamanlar masallara inanan bir çocuktu diye. Zekeriya, yeni geldiği, dünyanın tüm günahlarını kendine yük etmiş bu köyde hikâyeyi anlatmasıyla birlikte engellenemez bir devrime neden olur. Sessizlik dile gelir, karanlık aydınlığa bürünür, özü sözü birlik, Ulak İbrahim diye gözükür ve Ulak İbrahim’in onları gelip bir gün kurtaracağına inanlar beklemeye başlar.

Gerek yurtiçinde gerek yurtdışında mistik müziği ve farklı tınısıyla başarısına başarı katan Can Atilla, büyük ilgi gören Osmanlı Üçlemesi “Cariyeler ve Geceler”, “1453 – Sultanlar Aşkına” ve “Aşk-ı Hürrem” albümlerinin ardından yeni albümü “Mevlana’dan Çağrı” ile müzikseverlerin karşısında. Ünlü müzisyen tarihin sırlarını, tasavvufun gizemini notaların renkli dünyasında harmanlayarak müziğine yansıtıyor. Yeni albümünü şu sözlerle anlatıyor Atilla: “Mevlana söz konusu olunca müziğin derinliği ve insan ruhundaki çağrışımları bambaşka olur. Ama nedense beni en çok etkileyen konu Şems-i Tebrizi olmuştu. Belki de tetikleyici ve yakıcı olmuş olması sebebiyledir. Bu tanrısal dostluk sanki bir şeylerin kırılma noktası gibi geldi bana. Sanki bardak zaten hep taşmayı beklemiş gibi... Müziği bestelerken aklımda hep aynı soru vardı: Ya Şems gelmeseydi?” Can Atilla’nın 15 parçadan oluşan Mevlana’nın 1207 yılında Afganistan’da başlayan arayışının ilahi aşka dönüşmesinin öyküsünü anlatan albümü müzik marketlerde dinleyicilerini bekliyor.


Eylül 08

TEKNOLOJİ

Mini PC’ler Dönemi Başladı Bu yaza damgasını vuran mini laptoplar teknolojinin gelişim hızını gözle görülür hale getirdi. Asus marka mini laptop’dan sonra diğer üretici firmalar da piyasada kendilerine yer bulmaya çalışıyorlar. Yeni bir kategori olarak karşımıza çıkan bu ürünler, cazip fiyatlarıyla yer tasarrufuna önem veren bilgisayar kul-

lanıcılarına ve özellikle çocuklarına teknolojik imkânlar sağlamak isteyen ailelere hitap ediyor. Büyük bir firma olmasına rağmen halk bazında pek bilinmeyen Asus, mini PC piyasasına ilk giren ve en çok göze çarpan marka oldu. Fiyatları ve kullandıkları sistemler ile mini laptoplar: Acer Aspire One Fiyatı 300 ile 400 Euro arasında Ekran: 8,9” İşletim sistemi Linux veya Windows XP Home

ASUS Eee PC 900 Fiyatı 370 Euro Ekran: 8,9” İşletim Sistemi Windows XP Home

MSI Wind U100 Fiyatı 400 Euro Ekran: 10,2” İşletim Sistemi Windows XP Home

19

Google Türkiye’den Nasrettin Hoca ve Kırkpınar Logosu

Önemli günlere özel logo tasarlamaya ağırlık veren Google Türkiye, bu sene Kırkpınar Güreşleri ve Nasrettin Hoca ile ilgili logoları sundu. Google, dünya genelinde her dilde yayın yapıyor ve o

dillerin konuşulduğu ülkeler için özel günlerine uygun logosunu değiştiriyor. Son iki yıldır Türkiye’de de uyguladığı bu logo çalışmasını ilk önceleri 23 Nisan için yapmıştı. Daha sonra uygula-

Minik Canavarlar: HTC Touch Diamond ve Touch pro

ASUS Eee PC 701 Fiyatı 220 Euro. Ekran: 7” İşletim sistemi Linux

September 08

HTC firmasının en son ürünleri olan Touch Diamond ve Touch pro, zarif tasarımlarının yanında kullanıcıya sunduğu son teknoloji özellikleriyle de göz kamaştırıcılar. Windows Mobile® 6.1 Professional işletim sistemi bulunan telefonlar bu özellikleri sayesinde bir çok programı destekliyorlar. İçerisinde bulunan Office yazılımı sayesinde bilgisayarınızdan aktardığınız Word, Excel, Powerpoint dosyalarını çok rahat bir şekilde okuyabiliyor ve değişiklik yapabiliyorsunuz. Touch Diamond’ın teknik özellikleri arasında, GPS, kablosuz internet, HSDPA, Bluetooth, 3,2-Megapixel otofokuslu kamera,

mayı genişletip Kırkpınar güreşleri ve Nasrettin Hocayı anma gününü ekledi. Türkiye’de de ofisi bulunan Google’ın bu tür logolarının devamının gelmesi bekleniyor.

Online Tastatur Programı

görüntülü görüşme için ikinci kamera, FM-Radyo ve yüksek çözünürlüklü dokunmatik ekranı var. Ağırlığı ise 110 gr. Telefonun hafifliği ve barındırdığı özellikleri sayesinde sadece telefon olarak değil aynı zamanda GPS özelliği ile bir navigasyon, kablosuz internet sayesinde mini bilgisayar ve kaliteli fotoğraf çekme özelliği ile fotoğraf makinesi olarak kullanabilirsiniz. Touch pro’da ise ekstra kızaklı yerleşik klavye ve MicroSD hafıza kartı desteği var. Diamond ile pro arasında en önemli fark ise pil ömrü. HTC firması Diamond’ın daha küçük olası için pilini küçültmüş ve sabit hafıza koymuş. Apple firmasının ürettiği iPhone 3G’ye göre daha küçük ve çok özelliği olması aynı zamanda geniş software desteği ile tavsiye edilecek bir alet. T-Mobile firması Diamond’ı MDA Compact IV adıyla satışa çıkarttı ve telefonu 200 €’dan (anmeldung fiyatı) satışa sundu. Normal satış fiyatı yaklaşık olarak 500 €. http://geizhals. at/a336594.html adresinden Touch Diamond, http://geizhals.at/a349490.html adresinden de Touch Pro’yu satan firmalara ulaşabilirsiniz.

Birçok kişi tastatur kullanırken yavaş yazdığı için veya harflerin yerine alışık olmadığı için bilgisayar başında çok vakit kaybeder. Bu durum için şimdiye kadar nerede ise her dilde program geliştirildi. Ama bahsettiğimiz bir program değil. İstediğiniz ortamda, internete girdiğiniz her yerde rahatlıkla yazma hızınızı geliştirebileceğiniz bir site var. “keybr. com” sitesine girdiğinizde karşınıza direk sanal bir tastatur çıkıyor ve üst kısmında belirlediğiniz dil ve seviyeyle yazmaya başlıyorsunuz. Sitenin özellikleri arasında 3 farklı seviye sunması, İngilizce, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce, Fransızca ve Rusça dillerinde yazma imkânı ve istediğiniz yazıyı yazabilme durumu var. Yazarken hatalarınızı da kaydediyor. Türkçe destekli olmaması kötü ama Almanca kısmı oldukça iyi. Genel olarak Almanca yazanlar için güzel bir imkân.

kullanılamayacağı düşünülürse, hidrojen ve elektrikle çalışan araçların yakın zamanda Avrupa’da da yaygınlaşması mümkün. Şu anda bu tür teknolojiler genellikle altyapı problemlerinden do-

layı sadece belli şehirlerde kullanılmakta. Gerekli dönüşümün masraflarının çok olmasından dolayı firmalar petrol ürünlerini kullanan araçlarını küçültüp daha ucuza satma yarışındalar.

Su Üreten Araç Honda hidrojenle çalışan modeli Fcx Clarity’i Güney California’da satmaya başladı. Fcx Clarity’nin en büyük özelliği atmosfere saldığı tek şeyin “su” olması. Küresel ısınmanın olduğu bu günlerde, geleceğe biraz daha iyimser bakabilmeyi dilerken bu haberler bize az da olsa umut veriyor gibi. Fcx Clarity hibrid otomobillerden iki, normal yakıtla çalışan otomobillerden üç kat daha verimli. 134 ps gücündeki araç hidrojen yaktığından oldukça sessiz. FCX Clarity dolu depoyla 450 km yol alabiliyor. Petrol ürünleri ile çalışan araçların petrolün azalmasından dolayı gelecekte


SUDOKU 2 8

1

8

9

7

7

9

7

2

8

4

3

6

8 6

4

7

1

7

1

4 5

4

9

2

3 6

4

6

5

KOLAY

KARİKATÜR

EĞLENCE

7

3

9

4

3

2

1 5

1 7

4

3

5 7

5 8

4

6

1

3

3

1

2 7

6

ORTA

September 08

7

5

4

2

3

6 9

2 8

3

7

1 8 9

2

6

1

4 3

5

5

8

2 9

1

5

8 8

9

ZOR

20

Eylül 08

2 6

4

2

9 6


38

Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir

Dört hak mezhepten biri Hanefi mezhebinin ‹mam›

bulmaca21 Eylül 08

hayat

BULMACAOcak-Januar 2008 / Muharrem 1429

Allah’›n (cc) Evi

Örne¤in

Ömür, süre

Allah’›n (cc) Evi

Ba¤lanma

Mera’n›n ünsüzleri

September 08

Hile, düzen

1

2

Bir nota

Belirsiz tarih Peygambere (sav) övgü fliiri

42 Bir Körfez ad›

Ma¤ara Birfleyler yemek

Bir tür s›çan

Bir renk ‹flleyen

45 Yön

Alfabemizin 16. harfi

Yurdumuz Bir nota

Tüküren hayvan

Tersi, Kur’an-› Kerim’de bir sure

Mümkün olmayan Kral›n efli

Arapça’da bir harf

‹yot’un simgesi

Kamer

64 Tabii olmayan yumru

Gökyüzü

De¤ersiz

Bununla birlikte

61

15 Bir flart yap›m eki

Güzel koku

Bir hayret nidas›

Arapça’da bir harf Zile’nin ünsüzleri S›cakl›k

Yararl›

Emir’in ünsüzleri Alemlere rahmet Cesur olarak gönderilen Sevgili Peygamber Tersi, büyük erkek Efendimiz(sav) kardefl

Baston

Uymak

Tersi, befleri ideoloji tak›s›

Osmanl›da esnaf

Belirsiz tarih

‹talyan para birimi

Çocuklu kad›n

Sözleflme Zorla al›nan para Sinirli

57 Ma¤ara

54

Dahi anlam› veren bir ek

Tersi, bal yapan hayvan

Bir hat›rlama nidas›

Tesi, Birleflik Arap Emirlikleri

Bir kad›n ad›

Denizin yükselmesi

Tersi, nahiye Tarihte bir Türk devleti

Nezir

Su içindeki kara

Oksijenin simgesi Tersi, er kifli Söz verme

Arapça’da bir harf

Rüzgar ‹ri cüsseli yarat›k Tersi, büyük tepe Kusur Kad›nlar elifli yapmada kullan›r Bir ba¤laç

60

Pozitif film Bir haber ajans›m›z Tungsten’in simgesi

19 Ac›, ekfli, tatl› gibi kavramlar

Metre Azerbaycan’›n baflflehri

Dolayl› anlat›m

Bir iflaret zamiri Meydan

Tersi, vaktinden önce sebze yetifltirilen yer

18

Paylama

Ayn› günde do¤an kardefller

Ayr›l›k, niza

K›fl›n ya¤ar

12

Gurup

47 Kiloamper Son zaman

13

Umumi banyo

Masa’n›n ünsüzleri Bir erkek ad› Tabiat olaylar› bilimi

49 Em

‹stanbul Elektrik Tünel ve Tramvay iflletmecili¤i Orta resimdeki muhteflem Camiimiz Felç olma hali

51

Bir kad›n ad›

Tersi, utanma duygusu

Kürkü de¤erli bir vahfli hayvan Hane

41

55

9

Bir renk

Bir say›

35

Anahtar

Geri verme Mükemmel

65

10

44

Meydana gelen olay ‹lgi

Alfabemizin ilk harfi

53 Hindistan’da insanlar›n sosyal olarak s›n›fland›r›lmas›

Tersi, flehir

11

Mevlam›z›n kesin olarak yasaklad›¤› fleyler

Dünyan›n en kalabal›k ülkesi

Bir gezegen ‹lgili

Bir gezegen

27

26

Tersi, ö¤ütülmüfl bu¤day

38

S›k›nt› belirtme

Bir büyükbafl hayvan

At›n aya¤›na çak›l›r

Taburlardan oluLahza flan askeri birlik

Sülale büyü¤ü

Döteryum’un simgesi

48

Çat›

DonduruEdevat cu so¤uk

Köpek

46

63

7

Tuzak

52

28

33

Flamadaki simge

Deprem çizgisi

34

4

‹talya’n›n baflflehri

Bir tür pamuk

29

Cinsi latif

Auç içi

Avrupa Ekonomik Toplulu¤u

Bir erkek ad›

50

40

39

Rehber, örnek

59

17

Heybetli Bal yapan hayvan

Namzet Baston

5

14

Su içindeki kara

Lüks bir deniz tafl›t›

Lahza

58

23

Ac›km›fl olan

62

Bir flafl›rma ünlemi

20

Ses Tersi, ‹talya’n›n baflflehri

Bir hayret nidas› Onay verme

8 56

ANAHTAR SÖZCÜK

30 Alt resimdeki hayvan

6

1

2

29

30

3

31 32 33

24

3

4

5

34

6

35 36

7

37

8

38

9

39

32 43

10

40

11

41 42

12

13

14

43 44 45 46

15

16

16

47

21

17

48 49 50

18

36

19

51 52

20

53

21

54 55 56

31

22

37

23

57

58

24

25

25

59 60 61 62

26

22

27

28

63 64 65


22

Eylül 08

SPOR

September 08

Madalyaları Yeni Avusturya Sporcular Kazanandı Olimpiyattan Neredeyse Eli Boş Döndü

Pekin-2008’de Türkiye’nin kazandığı toplam 8 madalyada da yeni isimlerin imzası bulunuyor. Atina-2004’te kürsüye çıkan hiçbir Türk sporcu Pekin’de madalyaya ulaşamazken, Türkiye adına serbest güreşte Ramazan Şahin altın, halterde Sibel Özkan, atletizmde Elvan Abeylegesse (2) ve tekvandoda Azize Tanrıkulu gümüş, grekoromen güreşte Nazmi Avluca, tekvandoda Servet Tazegül, boksta da Yakup Kılıç bronz madalya kazandı.

72 sporcuyla olimpiyatlara katılan Avusturya 3 madalya alabildi. Ludwig PAISCHER Judo’da gümüş, Mirna JUKIC yüzmede ve Violetta OBLINGER PETERS kano yarışlarında bronz madalyaya sahip oldular. Atina’da yapılan olimpiyatta Avusturya 7 madalya kazanmıştı.

Sibel Özkan Ramazan Şahin

Ludwig PAISCHER

Azize Tanrıkulu

Elvan Abeylegesse

Yakup Kılıç

Servet Tazegül

Olimpiyatlar Tarihi Dünyanın en büyük spor olaylarından biri olan olimpiyatlar tarihin eski devirlerine dayanıyor. Gerçeklerle, efsanelerin, insanlarla mitolojik kahramanların arasından çıkarak bu güne değin varlığını sürdürmeyi başaran olimpiyatların M.Ö. XIV. yüzyıla kadar uzandığı tahmin ediliyor. Oyunlara dair en eski kayıtlar M.Ö. 776’dan daha öncesine gitmiyor olsa da, Homeros’un ünlü İlyada destanında anlatılanlar, antik Yunan’da olimpiyat oyunları benzeri yarışmaların tarihinin daha da öncelere dayandığını gösteriyor. Oyunların tarihi ise M.Ö. 776 yılından itibaren kesin olarak tutulmaya başlandı. Olimpiyatlar 12 yüzyıl hiç ara verilmeksizin her dört yılda bir yapılarak Yunan Yarımadası’nın sembolü haline geldi. Bugün sadece spor organizasyonu olarak gerçekleştirilen olimpiyatların o zamanlar dini bir temeli bulunmaktaydı. İlk olimpiyat yarışlarında sadece 192 metrelik koşu yarışı vardı ve bu ilk olimpiyatın galibi Coroebus’tu. Adet olduğu üzere M.Ö. 776 yılı yarışları kazanan atletin adıyla anıldı. Zamanla yarışma sayısı art-

tırıldı ve ilk zamanlar bir günde bitirilen program beş güne uzatıldı. Klasik Olimpiyatlar’da kadınlara yer yoktu. Kadınlar, sahada seyirci olarak dahi giremiyorlardı. Ama zamanla Olimpiyatlar sırasında, ancak olimpiyat alanı dışında olmak üzere Tanrıça Hera adına bayanlar için yarışmalar düzenlendi. Olimpiyat oyunlarının gerçekleştiği ilk 600 yıl içinde kölelerin yarışmalara katılmasına izin verilmedi ve yarışmacıların tamamı Yunan kanından gelenler arasından seçildi. Romalılar Yunan Yarımadası’nı ele geçirince durum değişti ve İmparatorluk sınırları içinde yaşayan herkese olimpiyatlara katılma hakkı verildi. Her dört yılda bir tanrı Zeus onuruna düzenlen oyunların adı oyunların kalbi olan Olimpiya’dan ve olimpiyatların zaman ölçüsü olarak kullanılmasından ileri geliyor. M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda zirve noktasına ulaşan antik olimpiyatlar M.S. 4. yüzyılda bir Hıristiyan olan Roma İmparatoru Theodosius tarafından olimpiyatlardaki pagan öğeler nedeniyle oyunlara son verilene kadar sürdü. Bir çok devlet için oyunlarda üstünlük kazanmak, savaşta galip gelmek kadar değerli olabiliyordu. Yarışmacılar oyunlardan on ay kadar önce hazırlanmaya başlarlardı.

İlk Modern Olimpiyatlar “İşte burada, Atina’da, ilk Olimpiyat Oyunları’nın açıldığını ilan ediyorum.” Yunan Kralı I. George, 6 Nisan 1896’da, Panathenean Stadyumu’na toplanmış coşkulu kalabalığı bu sözlerle karşılıyor ve ilk modern olimpiyat oyunlarının açılışını yapıyordu. İlk modern olimpiyat oyunlarının düzenlenmesi Baron Pierre de Coubertin’in fikriydi. 1894’te Paris’te Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin kuruluşunun ardından, ilk hedef olarak bir olimpiyatın organize edilmesi benimsenmişti. Oyunlara 14 ülkeden 245 sporcu katılıyordu. 1912’deki Stokholm Olimpiyatları’ysa, beş kıtayı kapsayacak, olimpiyatların evrenselliği böylece hayata geçmiş olacaktı. İlk kez 1920 yılında kullanılan Olimpiyat Bayrağında mavi daire Avrupa’yı, sarı Asya’yı, siyah Afrika’yı, kırmızı Amerika’yı, yeşil de Avustralya’yı temsil edecekti. Bu beş kıtanın üzerinde tek bir güneş parlar. Güneş ışınlarından yararlanılarak bir büyüteçle yakılan olimpiyat meşalesi de oyunlar devem ettiği sürece söndürülmez.

Atina’nın yıldızları Pekin’den boş döndü ATİNA-2004 Atina-2004’te Türkiye adına halterde Nurcan Taylan, Halil Mutlu ve Taner Sağır altın, boksta Atagün Yalçınkaya, grekoromen güreşte Şeref Eroğlu, tekvandodo da Bahri Tanrıkulu gümüş, atletizmde Eşref Apak, serbest güreşte Mehmet Aydın Polatçı, grekoromen güreşte Mehmet Özal ile halterde Sedat Artuç da bronz madalya kazanmıştı. Bu sporculardan hiçbirisi bir sonraki olimpiyat olan Pekin-2008’de madalyaya ulaşamadı.

PEKİN-2008 Pekin-2008’de halterde Türkiye’nin madalya umutları Nurcan Taylan, Taner Sağır ve Sedat Artuç ‘’sıfır’’ çekerken, grekoromen güreşte Şeref Eroğlu ve Mehmet Özal, serbest güreşte de Mehmet Aydın Polatçı, bronz madalya müsabakasına dahi çıkamadan elendi. Atletizmde Eşref Apak, çekiç atma elemelerini geçemezken, tekvandoda Bahri Tanrıkulu ise ilk turda oyunlara veda etti.

Atina, 1896


“Mü’minlerin mallarından zekat al ki, onunla kendilerini arındırmış ve mallarını bereketlendirmiş olursun.” Tevbe: 103

IGMG Zekat ve Fitre Komisyonu, İslam’ın bu temel ibadetini yerine getirmenize yardımcı oluyor. Siz de Zekat ve Fitre’lerinizi, IGMG Zekat ve Fitre Komisyonu aracılığı ile değerlendirin Hesap Numaras›: IGMG • SEB Bank AG Köln • Kontonr.: 162 888 56 01 • BLZ: 370 101 11 • Verwendungszweck: Zekat/Fitre ‹slam Toplumu Millî Görüfl • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 291 • Fax: +49 (0)2237-656 222 • sosyalhizmetler@igmg.de · www.igmg.de


eety_49_q.pdf

28.08.2008

0:52:18 Uhr

Şimdi daha da ucuz ! Türkiye‘yi aramanın dakikası artık sadece eety world

C

M

Y

CM

İnanılmaz fiyatlarla yurtdışı tarifeleri Tüm dünyaya sms 9 cent Kendi dilinizde Müşterihizmetleri Aylık sabit ücret ve zorunlu kullanım limiti yok Fatura bilgilerini kontrol etme imkanı Kolayca kontör yükleme ve kalan kontör öğrenme eety World kartınıza 10€ yada 20€'luk eety türk kontörünüzü yükleyin, çok uygun fiyatlarla konuşmaya başlayın. eety‘nin avantajlar dünyasında yerinizi alın.

MY

CY

CMY

K

Cent Sorularınız ve ayrıntılı bilgi için: +43 (0) 681 83 0 83 info@eety.at www.dieweltkarte.at ve www.eety.at eety-Telecommunications GmbH Alser Straße 24/8, 1091 Wien eety logosunu gördüğünüz her yerde !

Avusturya içi tüm görüşmeler ve Tüm dünyaya SMS

Die ganze Welt um wenig Geld! dieweltkarte.at

9

Cent


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.