Dewa Gazetesi

Page 1

Her derde deva olacağız

Türkiye Yol Haritası Ekiyle!

Soldan Sağa Yayın Kurulu: Mahmut Bülbül, Mustafa Uçar, Yakup Geçgel, Mehmet Akkaya, Serdar Kacır, Tuğba Kacır, İlknur Özyürek

Her Derde Deva sloganıyla yayın hayatına başlayan gazeteniz DEWA yeni ekibi ve tasarımıyla sizlerle. Güçlü, kararlı ve azimli bir kadroyla sizlere her ayın başı merhaba diyeceğiz. Profesyonel tasarımı ve iç açıcı görselliğiyle haberleri size en doğru şekilde ulaştırmaya çalışacağız.

Yayın ekibimizin Yayın Kurulu Başkanı Yakup Geçgel, Yazı İşleri Müdürü Mustafa Uçar, Editörleri Tuğba Kacır ve İlknur Özyürek, Reklam Müdürü Mehmet Akkaya, Haber Müdürü Mahmut Bülbül ve Murat Solmazgül, Serdar Kacır’la sizlere merhaba diyoruz…

Aylık Gazete Monatliche Zeitung Haziran / Juni 2008 Sayı / Ausgabe: 1 Tanıtım Sayısı Gratisexemplar

İSTANBUL’DA EŞSİZ BİR TATİL GÜNÜ Yaz mevsiminin geldiği ve tatil hazırlıklarının hız kazandığı bir dönemde İstanbul’da geçirilebilecek güzel bir gün tavsiyesi de Pusula’dan. Devamı sayfa 10’de

KABİR ZİYARETİ, BOŞ İNANÇLAR (HURAFELER) VE ZARARLARI Kabir ziyaretleri yapılırken yapılan hatalar ve uydurma hadisler ve bununla beraber hurafeler… Devamı sayfa 13’de

RAKAMLARLA EURO 2008 Milyon Euroların döndüğü Avrupa Kupasında ne kadar harcanıyor, UEFA ne kadar kazanacak, o kadar çöpü kim tüketiyor diyorsanız. Devamı sayfa 15’de

Daha İyi Eğitim Yaz mevsiminin de yaklaşmasıyla birlikte vatandaşlarımızı tatil heyecanı sardı. Tatil hazırlıkları büyük bir hızla sürerken gözden kaçmaması gereken önemli bir husus çocuklarımızın yaz tatilini iyi değerlendirmeleri... Ebeveynlere düşen yaz tatilinde çocukların bir taraftan yıl içinde biriken yorgunluklarını atmalarını, diğer bir taraftan da dini ve ahlaki eğitimlerine vakit ayırmalarını sağlamak. Dewa ekibi olarak bizler de bu ihtiyacı göz önünde bulundurduk ve

Viyana İslam Federasyonu Eğitim Başkanı Mesut Koca Bey ile çocuk eğitimi ve VIF Eğitim Başkanlığı’nın devam etmekte olan çalışmaları ve yeni dönem projeleri üzerine doyurucu bir söyleşi yaptık. 2008’in Mart ayından beri Eğitim Başkanlığı görevini yürüten Mesut Koca Viyana İslam Federasyonu’na bağlı cami ve eğitim kurumlarında uygulanan mevcut eğitim sisteminde bir takım yeniliklere gidilmesi gerektiğini söyledi. Özellikle Kinder-

Müsiad’dan Büyükelçi Selim Yenel’e Ziyaret

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD-Avusturya Yönetim Kurulu, Viyana Büyükelçisi Selim Yenel’e nezaket ziyaretinde bulundu. Başkan Mustafa Çatalbaş ve bir grup Yönetim Kurulu üyesinin hazır bulunduğu ziyarette Avusturya’daki Türk iş adamlarının karşılaştıkları sorunlar ve muhtemel çözümleri üzerinde konuşuldu. Devamı sayfa 3’de

KÖŞEM

2

Muhammed Hal-i Pür Mealimiz Turhan

garten ve Hort gibi ailelerin ihtiyaçlarına yönelik kurumların oluşturulma çalışmasına hız verildiğine değinen Koca, Nachhilfe kurslarının da okullardaki başarıyı sağlamak için önemli olduğunu vurguladı. Eylül ayıyla birlikte şu anda 10. Viyana’da hizmet vermekte olan Juwa BBZ Kindergarten’ın 15. ve 20. Viyanalarda şubelerinin açılacağı müjdesini veren Koca, velilerimizin bu fırsatları iyi değerlendirmeleri gerektiğine dikkat çekti. Devamı sayfa 8 ve 9’da

Mesut Koca

Viyana İslam Federasyonu Eğitim Başkanı

Hükümet sallanıyor

SPÖ ve ÖVP koalisyon hükümetinin akıbeti sonbaharda yapılacak olan SPÖ genel kongresine bağlı. SPÖ’nün oylarının NÖ Eyalet Seçimleri’nde % 7.91 ve Tirol Eyalet Seçimleri’nde % 10.31 oranında azalması ve Başbakan Dr. Alfred Gussenbauer`in kamuoyundaki sempatisinin % 17.35’lere inmesi Avusturya gündemine damgasını vurdu. Başta Viyana Büyük Şehir Eski Başkan‘ı Helmut Zilk ve Sendika başkanlarının yanı sıra Parti içindeki baskılardan dolayı SPÖ yönetim kurulu, kulislerde ismi geçen 48 yaşındaki Ulaştırma Bakanı Werner Faymann’ı sonbahardaki yapılacak olan genel kongreye kadar parti başkanlığına getirdi. ÖVP yetkilileri, kongrede Gussenbauer’in yerine başka birisinin gelmesi durumunda, koalisyonun devamı hususunda parti mercilerinde görüştükten sonra karar vereceklerini açıkladılar.

7

Serdar Avusturya’da KACIR Türklerin Geleceği

JUWA EĞİTİM & REHBERLİK MERKEZİ Pernerstorfergasse 57/27, 1100 Wien +431 607 03 10 +43650 706 03 10 Çalışma Saatleri: Pazartesi-Pazar 09:00-18:00 www.juwabbz.at

14

Yeni iPhone geliyor

Apple firması ipod müzik çalarından sonra dünyada en çok konuşulan diğer aleti iphone‘un ikinci versiyonunu Avusturya’da 11 Temmuzda satışa çıkarıyor. Sayfa 5’de

Müslümanlar iyi Murat Solmazgül niyetlidir ama …


2

Haziran 08 Juni 08

21. asÄąrda teknolojinin ve globalleĹ&#x;menin zirvede olduÄ&#x;u, ancak insanlÄąÄ&#x;Äąn, vicdanÄąn ve ulusal ahlakÄąn dibe vurduÄ&#x;u bir dĂśnemde yaĹ&#x;Äąyoruz. Bir tarafta Ăźlke ve topluluklarÄąn kanÄąnÄą emen bir avuç azÄąnlÄąk, imtiyazlÄą zĂźmreler, ĂśbĂźr tarafta Ăśz vatanÄąnda parya kalmÄąĹ&#x; hayatla pençeleĹ&#x;en milyonlar. Ekonomik ve iktisadi aÄ&#x;ÄąrlÄąklarÄąnÄą kitlesel imha silahlarÄąnÄą Ăźreterek elde edenlerin, bu Ăźretimin pazar bulabilmesi için hususi tezgahlarla nasÄąl coÄ&#x;rafyalarÄą ateĹ&#x;e tutuĹ&#x;turduklarÄąnÄą esefle gĂśrmekteyiz. Ulusal medya gĂźcĂźnĂź elinde bulunduran bu mihraklar, ateĹ&#x; çemberi içerisinde kalÄąp, ‘Bir kurtarÄącÄą bulabilir miyim?’ diye nida eden mazlumlarÄą gĂśstererek; ‘Bak bunlar, bozguncular, yaygara yapÄąyorlar.’ demek suretiyle, iĹ&#x;in içinden kendilerince sÄąyrÄąlÄąp kurtuluyorlar. Allah aĹ&#x;kÄąna Ĺ&#x;u Irak’ta olup bitenlere bir bakÄąn. Evini, barkÄąnÄą, çoluk çocuÄ&#x;unu, tarlasÄąnÄą baÄ&#x;ÄąnÄą, dinini mukaddesatÄąnÄą muhafaza için hareket edenler ‘yerli terĂśrist’ ilan ediliyorlar da kÄątalar Ăśtesinden gelip iĹ&#x;ini, eĹ&#x;ini, hatta diĹ&#x;ini aÄ&#x;zÄąndan alanlar masum gĂśsteriliyor. Biz nasÄąl bir dĂźnyada yaĹ&#x;Äąyoruz Allah aĹ&#x;kÄąna. Nerede bu kadar uluslararasÄą yandaĹ&#x; kuruluĹ&#x;lar! Hangi insanÄąn haklarÄąnÄą savunuyor bunlar? Mazlumun olmadÄąÄ&#x;Äą kesin de! Gazze ve Filistin’e gelince, hem Ä°slam alemi, hem de dĂźnya kĂśr, saÄ&#x;Äąr ve dilsiz duXX

HABER rumda adeta. AsrÄąmÄązÄąn en bĂźyĂźk ayÄąbÄąnÄą ve dramÄąnÄą gĂśrĂźyoruz Gazze’de. SaÄ&#x;lÄąk BakanÄą: ‘8 ay boyunca hastalarÄąmÄąza verecek tek bir antibiyotik bulamadÄąk.’ diyor. Benzin yok, gaz yok, elektrik yok, ekmek yok... FÄąrÄąnlarÄąn ĂśnĂźnde yazÄąlar: â€˜ĂœzgĂźnĂźz, ekmek yok.’ Yok. Yok. Yok! Sizlerde ekmek, su, elektrik; bizlerde de, dĂźnya insanlÄąÄ&#x;Äąnda da insaf, vicdan ve duyarlÄąlÄąk kalmadÄą. Hastanelerde cihazlar elektrikle çalÄąĹ&#x;Äąyor; acil bĂślĂźmĂźnde, kalp hastalarÄąnda ve bĂśbrek diyalizlerinde bu durum biraz daha hassas. Doktorlar ‘Bazen elektrik sÄąkÄąntÄąsÄą nedeniyle, biz hastalarÄąmÄąza, hastalarÄąmÄąz da bize baka baka, imkânsÄązlÄąklardan dolayÄą, kardeĹ&#x;lerimizi ellerimizle topraÄ&#x;a gĂśmĂźyoruz.’ diyorlar. Allah onlarÄąn yardÄąmcÄąlarÄą olsun ve onlara el uzatanlardan razÄą olsun. Afganistan, Çeçenistan, tabii afetlerle sarsÄąlan Endonezya, BangladeĹ&#x;, Pakistan... Evet, iĹ&#x;te fotoÄ&#x;rafÄąmÄąz. ***** Ä°slam CoÄ&#x;rafyasĹ’nÄąn kahir ekseriyetinin acÄą ve ÄąstÄąrap içerisinde kÄąvrandÄąÄ&#x;Äą, O’nun yĂźce ResulĂźne dil uzatÄąldÄąÄ&#x;Äą, Kur’an’a iftira atan film ve senaryolarÄąn yer aldÄąÄ&#x;Äą yeryĂźzĂźnde ve hassaten Gazze MĂźslĂźmanlarÄąnÄąn ‚Nerede bu MĂźslĂźmanlar? NidamÄązÄą, çĹÄ&#x;lÄąmÄązÄą, duyan yok mu?‘ dediÄ&#x;i bir dĂśnemde; Mekke-i MĂźkerreme’de UluslararasÄą

Muhammed Turhan

Hal-i PĂźr Mealimiz RabÄąta kurumunun dĂźzenlediÄ&#x;i ‚Diyalog‘ toplantÄąsÄąna katÄąldÄąk. Ä°slam âleminin ulemasÄąnÄąn içtima olduÄ&#x;u 04.06.0807.06.08 tarihleri arasÄąnda, Suud KralÄą Abdullah’Ĺn sarayÄąnda gerçekleĹ&#x;tirilen ve Kral’Ĺn açĹlÄąĹ&#x; konuĹ&#x;masÄąyla baĹ&#x;layan ‚Diyalog‘ toplantÄąsÄąndan kÄąsaca Ĺ&#x;u notlarÄą aktaralÄąm: KitabÄąmÄąz Kur’an bĂźtĂźn insanlÄąkla, MĂźslĂźman olsun olmasÄąn, Gayr-i MĂźslim olsun, herkesle diyalogu bize emretmiĹ&#x;tir. ‚Biz seni bĂźtĂźn insanlÄąÄ&#x;a mĂźjdeleyici ve uyarÄącÄą olarak gĂśnderdik.‘ (Sebe 28) ‚De ki; Ey insanlar, muhakkak ki ben hepinize gĂśnderilmiĹ&#x; Allah’Ĺn elçisiyimâ€Śâ€˜ (Araf 158) Putperestiyle, Budist’iyle, HÄąristiyan ve Yahudi’siyle, herkesle diyalog kurulabilir, ancak bugĂźn MĂźslĂźmanlara kan kusturan, insanlÄąk dÄąĹ&#x;Äą muamele eden zalimler, Siyonistlerle asla. ÇßnkĂź Kur’an bĂśyle diyor: ‚Ehl-i Kitapla ancak en gĂźzel NR. 05 - JUNI 2008

WERBUNG

yoldan mĂźcadele edin. İçlerinden zulmedenler hariçâ€Śâ€˜ (Ankebut 46) Evet, MĂźslĂźman Musa’ya da inanÄąr, ona inen kitaba da (aslÄąna). Evet, MĂźslĂźman Ä°sa’ya da inanÄąr, ona inan kitaba da (aslÄąna). EÄ&#x;er bunlara inanmazsa bir insan MĂźslĂźman olamaz. Kur’an bir sureye Meryem adÄąnÄą vermiĹ&#x; ve onu MĂźslĂźman kadÄąnlara Ăśrnek kÄąlmÄąĹ&#x;. En nezih kadÄąnlardan olarak tanÄątmÄąĹ&#x;. Ä°Ĺ&#x;te Ä°slam bu‌ Ancak sen diyalog için gĂśnlĂźnĂź açarken, Ĺ&#x;ayet karĹ&#x;Äądan yaylarÄąn gerildiÄ&#x;ini gĂśrĂźrsen kiminle diyalog yapacaksÄąn? Peygamberine, kitabÄąna, dinine hakaret edenlerle mi??? Evlere Ĺženlik Demokrasimiz Cahiliye putlarÄąna ibadet edilir, acÄąkÄąnca afiyetle yenilirdi. Ĺžimdi cennet vatanda gĂśrdĂźklerimiz bundan pek farklÄą deÄ&#x;il. Hipokrat yemini eden doktorlar, muhalifleri için bu yeminlerini bozarlarsa bunu hoĹ&#x; karĹ&#x;Äąlar mÄąyÄąz? WERBUNG

Meclisin gĂśbeÄ&#x;indeki ‚Egemenlik kayÄątsÄąz, Ĺ&#x;artsÄąz milletindir‘ yazÄąsÄąnÄą nasÄąl tefsir edeceÄ&#x;iz. Milletin temsilcileri milleti temsil etmiyorsa, o zaman milleti kim temsil ediyor. YeryĂźzĂźnde kendi halkÄąnÄąn inançlarÄąyla bu kadar mĂźcadele eden baĹ&#x;ka bir Ăźlke yok. Ăœniversitelerimiz, hangi buluĹ&#x;a, hangi teknolojik geliĹ&#x;meye imza attÄąlar? ÇaÄ&#x;dÄąĹ&#x;Äą tutum ve davranÄąĹ&#x;lardan vazgeçin. DĂźnyayÄą kendinize gĂźldĂźrmeyin. Avusturya eski Parlamento BaĹ&#x;kanÄą Andreas Kohl’a parlamentoda 4 yÄąl Ăśnce verdiÄ&#x;i Ramazan iftar yemeÄ&#x;inde TĂźrk yetkililer ‚Yahu yoksa MĂźslĂźman olduÄ&#x;umuz için mi Avrupa BirliÄ&#x;i’ne girmemize karĹ&#x;ÄąsÄąnÄąz?‘ diye sordular. Kohl’un cevabÄąysa: ‚BakÄąn bugĂźn Avusturya Parlamentosu’nda iftar davetindesiniz. Davetlilerin yarÄąsÄą baĹ&#x;ĂśrtĂźlĂź bayanlardan oluĹ&#x;uyor ve ben bundan gurur duyuyorum. Ama ben biliyorum ki, sizin Meclis BaĹ&#x;kanÄąnÄąz bile kendi hanÄąmÄąnÄą baĹ&#x;ĂśrtĂźsĂźyle Meclis’e sokamÄąyor.‚ Ĺ&#x;eklindeydi. Onun için diyorum: DĂźnyayÄą kendimize gĂźldĂźrmeyelim. KßçßldĂźkçe BĂźyĂźyoruz Ä°slamcÄą kebapçĹ, Ä°slamcÄą terzi, Ä°slamcÄą simitçi, Ä°slamcÄą pazarcĹ‌ HalkÄąnÄąn kahir ekseriyetinin MĂźslĂźman olduÄ&#x;u dedem Akif’in ‚Şßheda fÄąĹ&#x;kÄąracak topraÄ&#x;Äą sÄąksan Ĺ&#x;Ăźheda‘ dediÄ&#x;i bir Ăźlkede, Ĺ&#x;imdilerde

NR. 05 - JUNI 2008

de Ä°slamcÄą sporculara fena Ĺ&#x;ekilde kafayÄą taktÄąlar. Ben GalatasaraylÄą filan deÄ&#x;ilim ancak Hakan ŞßkĂźr’ß ahlaklÄą, kiĹ&#x;ilikli bir sporcu olmasÄąndan dolayÄą seviyorum. Sizi gidi AtatĂźrkçßler‌ Hani Mustafa Kemal demiyor muydu ‘Ben sporcunun, zeki, çevik ve aynÄą zamanda ahlaklÄąsÄąnÄą severim.‘? Ä°Ĺ&#x;te Avrupa KupalarÄąndaki ilk sÄąnavlarÄąmÄąz. Hakan’sÄąz bir Milli TakÄąm’Ĺn nasÄąl zorlanÄąp, son dakikalara umut bÄąraktÄąklarÄąnÄą gĂśrdĂźk. YazÄąk, çok yazÄąk! Avusturya Milli TakÄąmÄą kupa maçlarÄą baĹ&#x;lamadan istisnasÄąz Vatikan’a gidip Papa’dan dua istediler. HÄąrvatistan Milli TakÄąmĹ’nÄąn çamaĹ&#x;ÄąrcÄąsÄą, temizlikçisi de dahil istisnasÄąz kiliseye gidip maneviyat depoladÄąlar kendilerince. Ey kendilerini mĂźnevver zannedenler, bu kadar baĹ&#x;arÄąlara imza atmÄąĹ&#x; sporculara hiç olmazsa bir vefa yok mu? SaÄ&#x;lÄąk olsun‌ Ă–nemli olan sahalardan dindarlarÄą arÄąndÄąrmamÄązdÄą, yoksa bizim kupalarda baĹ&#x;arÄą elde edip etmememiz deÄ&#x;ildi. YaĹ&#x;asÄąn Demokrasi‌ YaĹ&#x;asÄąn Laiklik‌ YaĹ&#x;asÄąn Acaibizm‌ SÄąla yolculuÄ&#x;unda herbirinize kazasÄąz, belasÄąz, saÄ&#x;lÄąk-sÄąhhat içerisinde bir tatil geçirmenizi diliyorum. Not: Avrupa kupalarÄąnda Milli TakÄąm’ĹmÄąza baĹ&#x;arÄąlar diliyorum. XX

Gebrauchtwagen & Service im Autocenter Sollenau Vor eineinhalb Jahren erÜffneten die Brßder Erdal und Ertan Yalcin das Autocenter Sollenau mit dem Ziel, Qualität zu einem vernßnftigen Preis anzubieten.

0 Liesel 0 3 n/D * nzi TIS Be A GR

B

Die beiden Chefs im Autocenter Sollenau: Erdal Yalcin (Gebrauchtwagenverkauf) und Ertan Yalcin (Werkstatt)

ereits 2002 grßndeten der gelernte Spengler und Lackierer Erdal Yalcin gemeinsam mit dem Mechanikermeister Ertan Yalcin eine Firma zum An- und Verkauf von Gebrauchtwagen. Durch die hohe Kundenzufriedenheit und die stetig steigende Kundenzahl bestätigt entschieden sich die Brßder kstatt, um zum Bau einer Werkstatt, den Kunden auch Serviceleistungen anbieten zu kÜnnen. Begonnen wurde vor zwei Jahren und er bereits im November 2006 konnte dass Autocenter Sollenau an der B 17 seine ErÜffnung feiern.

GebrauchtwagenAngebot*

Moderne Werkstatt Im modernst eingerichteten Betrieb fĂźhrt Me-

Finanzierungg auch bei Reparatur und ZubehĂśrkauf Ab einer ein HĂśhe von ďż˝ 350,- bei Reparaturkoo sten oder auch beim Reifen Reifenkauf bietet das Auto Autocenter Sollenau Fin FinanzierungsmĂśglic lichkeiten auch mit kl kleineren Monatsbe beträgen an. „Dies ese MĂśglichkeit w wird vor allem von ju jungen Leuten, di die durch hĂśhere Repa rat u rkosten oft finanziell Ăźberforde sind, gerne in fordert Anspr Anspruch genommen“, erklärt Erdal Yalcin das vor einem halben Jahr neu geschaffene Serviceangebot. Es genĂźgen lediglich 20 % Anzahlung, der d Rest kann bequem in 6 bis 60 Monatsraten abgezahlt werden. *GĂźltig bei Gebrauchtwagenkauf ab ďż˝ 5.000,- bis Ende Juni 2008. Werbung

TOP Gebrauchtwagen auf 2000m2

Der Gebrauchtwagen-Handel mit Fahrzeugen aller n Marken liegt in den dal Händen von Erdal twa Yalcin. Auf dem etwa 2000 m 2 groĂ&#x;en Areal stehen ständig 20 bis 30 arken und Fahrzeuge aller Marken nteressenPreisklassen fĂźr Interessenten bereit. Bis Ende Juni 2008 gibt es beim Kauf eines Gebrauchten ab einem Preis von ďż˝ 5.000,ein unschlagbares Angebot:

Yalcin, Sami, Erdal, Ertan, Zafer und Tomas sind stets um die Zufriedenheit ihrer Kunden bemĂźht.

Der Käufer erhält 300 Liter Diesel oder Benzin in Form von Tankgutscheinen gratis dazu. Bei den derzeitigen Spritpreisen lohnt sich daher bis Ende Juni ein Besuch doppelt!

Marken VW, Audi, Seat und Skoda durch. Zum weiteren Service zählen auch die Direktverrechnung mit Versicherungsanstalten und das Bereitstellen eines Leihwagens. Dass auch die Kunden die optimale Betreuung zu schätzen wissen, beweist die Tatsache, dass die drei vorhandenen Werkstättenplätze ständig ausgelastet sind. Deshalb soll bereits 2009 die Werkstatt um nochmals drei Werkstättenplätze erweitert werden.

chanikermeister Ertan Yalcin mit drei Mechanikern und einem Lehrling sämtliche Service- und Wartungsarbeiten sowie Spezialreparaturen der

www.autocentersollenau.at )NDUSTRIESTRASSE .ORD s 3OLLENAU -OBIL s &AX E-Mail: erdal@autocentersollenau.at


Haziran 08 Juni 08

HABER

SPÖ Parti Başkanı beklenmedik bir şekilde değişti! Avusturya Başbakanı Alfred Gusenbauer, partisinin yeni başkanını ilan etti. Kendisinin teklif olarak sunduğu isim Werner Faymann, SPÖ´nün genel oylamasında kabul edildi. Werner Faymann, 2008 Ekim’inde resmi olarak “Parti Başkanı” sıfatına erişecek. Alfred Gusenbauer 8 yıl SPÖ’de Genelbaşkanlık yapmış ve son zamanlarda istikrarsızlıkları nedeniyle parti içerisinde çokça eleştiri almış ve tepki görmüştü. Bu kararı ile Gusenbauer, tekrardan parti üyelerinin güvencesini kazanmış oldu. Başbakanlık seçiminde ise Gusenbauer tekrardan kendisinin aday olacağına ve Faymann’ın bu konuda kendisine destek vereceğine dair vaatlerde bulundu. Kaynak (APA)

İslami bankacılıkta ilk adım

Müsiad’dan Büyükelçi Selim Yenel’e Ziyaret

MÜSİAD-Avusturya Yönetim Kurulu, Viyana Büyükelçisi Selim Yenel ile birlikte

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİADAvusturya Yönetim Kurulu, Viyana Büyükelçisi Selim Yenel’e nezaket ziyaretinde bulundu. Başkan Mustafa Çatalbaş ve bir grup Yönetim Kurulu üyesinin hazır bulunduğu zi-

yarette Avusturya’daki Türk iş adamlarının karşılaştıkları sorunlar ve muhtemel çözümleri üzerinde konuşuldu. Görüşmede Büyükelçi Selim Yenel de Müsiad-Avusturya’nın varlığından ve faaliyetlerinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Viyana’da ilk olarak 1994 yılında kurulan MusiadAvusturya geçtiğimiz aylarda yeniden yapılanarak faaliyetlerine hız verdi. Şubat ayında yapılan seçimle belirlenen Yönetim Kurulu şu isimlerden oluşuyor: Mustafa Çatalbaş (bşk.), Hasan Vural (bşk. yrd.), İhsanı Kent (bşk. yrd.), Faruk Can, Enes Bakan, Yaşar Ünal, Vedat Yazgı, Halit Geç, Yusuf Dağdelen, Mehmet Akkaya, Hasan Kocabıyık

(genel sekreter). Ayrıca Hüseyin Ünal, Ayhan Bakan, Talat Avcı gibi tanıdık işadamları da Müsiad-Avusturya’nın etkin isimleri. Vizyonu genelde “Sivil Toplum Kuruluşu”, özelde “Sanayici ve İşadamları Derneği” olarak; hakkın ve hukukun, barışın ve güvenin, adaletin ve fırsat eşitliğinin, refahın ve mutluluğun, serbest rekabete dayalı ekonomik sistemin sağlandığı; tarihe ve topluma mal olmuş yerel ve evrensel değerlerin korunup gözetildiği; kendi içinde bütün, bölgesinde etkin, dünyada saygın bir Türkiye oluşturma mücadelesine katkıda bulunmak olarak tanımlanan MÜSİAD, Avusturya gibi pek çok Avrupa ülkesinde teşkilatlanmıştır.

Mehmet Emin Ay’dan Viyana Ziyareti Prof. Dr. Mehmet Emin Ay Rıdvan Cemiyeti Hafızlık Kursunu ziyaret etti. Hafızlık yapan öğrencilerin okuduğu Kur’an’ı dinleyen Mehmet Emin Ay da Kur’an tilavet etti.

İslam hukuku çerçevesinde geliştirilen yeni banka sistemi Viyana’ya ilk adımını attı. Merkezi Linz’de bulunan Oberbank, “İslamic Window” sloganıyla Müslümanlar için özel bir uygulama başlattı. Faizsiz işlemler ve yatırımlar sunan Oberbank, İslami bankacılık sektörlerinden bilgi edinerek bu sistemi yürürlüğe soktuğunu bildirdi. 1869 yılında kurulan Oberbank’ın Avusturya, Almanya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde toplam 126 şubesi bulunuyor. Detaylı bilgi için Viyana ve çevresinde bulunan Oberbank şubelerine başvurabilirsiniz. Dewa

Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, 15.06.2008 tarihinde Rıdvan Cemiyeti Hafızlık Kursu’nu ziyaret etti. Sabah yapılan kahvaltıdan sonra cami içinde hafızların okuduğu Kur’an tilaveti dinlendi. Mehmet Emin Ay Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulunduktan sonra öğrencilere kısa bir konuşma yaptı. Ay’ın ziyareti esnasında İSV Başkanı Ümit Vural, VİF Eğitim Başkanı Mesut Koca, ABİZ Müdürü Yakup Gül hazır bulundu. Ev sahibi REM Müdürü Adem Uysal böyle bir buluşmaya vesile oldukları için mutlu olduklarını söyledi.

AİLENİZİN TELEVİZYONU AVRUPA YAYINI BAŞLADI

Frekans: TürkSat 11.996 MHZ FEC 5/6 Polarisation V Symbolrate 26000 BiLGi VE iRTiBAT: LOKMAN GECGEL (AVUSTURYA TEMSiLCiSi) e-mail: magazin5@tv5int.com Tel: +43 660 46 32 151

IMPRESSUM

3

Herausgeber: Tulpe, Verein für Interkulturelle Orientierung; Rauchfangkehrergasse 36, A-1150 Wien - Kontakt: office@dewa.at Chefredakteur: Yakup Geçgel - Redaktion: Mustafa Uçar, Tuğba Kacır, İlknur Özyürek, Mahmut Bülbül, Murat Solmazgül, Serdar Kacır - Anzeigen: Mehmet Akkaya Layout und Art Director: Musdi - Druck: Sun Print & Vertriebs GmbH Deutschland - Der Herausgeber übernimmt keine Haftung für den inhalt der Anzeigen und Kolumnen


4

Haziran 08 Juni 08

HABER

Viyana Belediyesi’nden yeni uygulama:

Mobilpass Mobilpass, Viyana Belediyesinin vatandaşların sosyal imkanlarını artırma amaçlı olarak yürürlüğe soktuğu yeni indirim sistemi. 40. Belediye Dairesi (MA 40) tarafından hazırlanan Mobilpass, ulaşım araçlarında, belediye havuzlarında ve kütüphanelerinde ayrıca köpekler için alınan vergilerde indirimler sağlıyor. Belediye’den kira yardımı alan kişilerin hemen sahip olabilecekleri karta, diğer vatandaşlar gerekli formları

Kosova barış gücü komutası Avusturya’ya geçti

doldurduktan sonra ulaşabilecekler. Emekliler için 5 yıllığına verilen Mobilpass, sosyal yardım alan diğer kişiler için sadece 6 aylık olarak verilecek. Ayrıntılı bilgiyi http://www. wien.gv.at/ma40/sozial/mobilpass.htm adresinden alabilirsiniz. Dewa

Yeni Pasaportlar Daha Güvenli

Foto: Bundesministerium für Landesverteidigung

Güvenliği artıran çip aynı zamanda pasaportun daha kontrollü kullanılmasına sebep oluyor. Pasaportlar manyetik ortamlardan zarar görmezken, kullananların pasaportu ezilmelere karşı ve darbelerden uzak tutması gerekiyor. Daha geniş bilgi için şu adresteki dosyaya bakabilirsiniz. http:// www.bmi.gv.at/downloadarea/reisepass/FlyerZickZack. pdf Dewa

2009 yılı ile birlikte Avusturya genelinde pasaportlara kimlik belirlemek için fotoğrafın yanında çip yerleştirilecek. Bu çip içinde dijital olarak taranan parmak izini barındıracak. Avusturya İçişleri Bakanı Günther Platter, bu değişimin daha çok güvence vereceğini, istismar, kopyalama ve tahriften de koruyacağını belirtti. Bu uygulamayla beraber pasaport fiyatlarında değişim olmadı.

Tirol Seçimi Hükümeti Sarstı

Türkiye’nin geçen yıl 29 Mayıs’ta devraldığı Kosova Barış Gücü (KFOR) bünyesindeki Çokuluslu Güney Tugay Komutanlığı (ÇUGTK) Avusturya’ya geçti. Tuğgeneral Uğur Tarçın, görevi Avusturyalı Tuğgeneral Robert Prader’e devretti. Törende konuşan Tuğgeneral Tarçın, 12 ay yürüttükleri görevi sorunsuz tamamlamaktan son derece mutlu olduğunu belirterek, komutasındaki birliklere teşekkür etti. Tarçın’a NATO Hizmet Madalyası’nı takdim eden

KFOR Komutanı Fransız General Xavier Bout de Marnhac, Tuğgeneral Uğur Tarçın’ın görev süresi içinde Kosova’nın güneyindeki sorumluluk bölgesinde verilen çeşitli görevleri başarıyla gerçekleştirdiğini vurguladı. Tuğgeneral Prader, yerel makam ve organizasyonlarla önceki yıllarda olduğu gibi işbirliğini devam ettireceğini belirtti. Avusturya Savunma Bakanı Norbert Darabos’un da hazır bulunduğu devir teslim törenine uluslararası ve yerel üst düzey konuklar katıldı. Dewa

Sosyal yardıma muhtaç olanların sayısı artışta Avusturya’da 2003 ile 2006 yılı içerisinde sosyal yardıma muhtaç olanların sayısı % 27,6 oranında arttı. Hükümetin Viyana eyaleti için belirlemiş olduğu asgari yardım

meblağsı 747 € iken diğer eyaletler için rakamlar değişiyor. Sosyal yardım konusunda, 2009’a kadar hükümetin genel bir bütçe ayırması temenni ediliyor. Dewa

‘Statistik Austria’nın istatistiklerine göre yardım alanların sayısı:

8 Haziran günü yapılan Tirol Eyalet Seçimi, hükümet partilerinin büyük oy kaybıyla sonuçlandı. Tirol Arbeiterkammer Başkanı Fritz Dinkhauser‘in listesinin başarısı Tirol’de yönetimin koalisyonla kurulmasına sebep ola-

cak. ÖVP, SPÖ ve Yeşiller’in oy kaybının yanında FPÖ’nün yükselişi dikkat çekti. Fritz grubu, seçimdeki %18,3’lük büyük oy oranıyla meclisten 7 koltuk kazanmış oldu. Seçim galibi Fritz Dinkhauser, 1940 Innsbruck doğumlu ve 5

YIL

Sosyal yardım alanlar

2003

102.920

2004

114.216

2005

125.670

2006

131.318

çocuk babası. 79 yılından beri Arbeiterkammer’da çeşitli görevlerde bulunan Fritz, 91 yılından beri Tirol Arbeiterkammer Başkanlığı’nı yürütüyor. Ayrıca 1984-93 yılları arasında Tirol Gebietskrankenkasse’nin Başkanlığı da yaptı. Dewa

Gazetemize reklam vermek için Tel: 0699 10 52 95 29


Haziran 08 Juni 08

DÜNYA

Çin Müslümanları Çaresiz

Geçen ay Çin’i vuran 7.9 büyüklüğündeki depremde Beşhan’daki 600 Müslüman’ın 400’ü öldü, kalanlar stadyumda yaşam savaşı veriyor. Geçen ay Çin’i vuran 7.9 büyüklüğündeki deprem Çinli Müslümanlar için de büyük bir yıkıma yol açtı. Depremde en çok kaybın verildiği Beşhan’da sağ kalan Çinli Müslümanlar, Mianyang şehrindeki bir stadyumda diğer Çinlilerle birlikte zor günler yaşıyor. Cihan Haber Ajansı muhabi-

rinin girdiği kampta bulunan 200 kadar Çinli Müslüman’ın da sığınabileceği emniyetli tek yer burası. 4 aylık bebeğiyle burada bulunan Yü Ying (29), kocasının ağır yaralı olarak hastanede bulunduğunu, kendisinin de bebeğiyle burada çaresizce beklediğini ifade etti. Yü, deprem anında çöken binanın üçüncü katında bulunduğunu ve ilk iki kattakilerin öldüğünü söyledi. ‘’Rabbim bizi korusun ve yeniden bir ev kurmamızı nasip etsin’’ diyen Yü, devletin ve Müs-

lümanların kendisine yardım yapmalarını istedi. Depremzedelerin kaldığı stadyumda yemek vakti geldiğinde büyük bir hareketlenme göze çarpıyor. Helal olmayan yemeklerden yiyemeyen Müslüman depremzedelerin sorununu Mianyang’daki dindaşları çözmüş. Stadyumda dağıtılan yemekleri yiyemeyen 200 Müslüman din kardeşlerinin getirdiği yemeklerle karınlarını doyurmaya çalışıyor. www.islamdunyasi.com

TEKNOLOJİ

Çocuklarınıza uygun laptop

Dünyada laptop satışları sürekli artarken, laptopların boyutları da küçülüyor. Asus firmasının üretmiş olduğu laptop (eee pc) diğerlerine göre oldukça küçük. Yaklaşık olarak 1 kilo ağırlığında olan laptop 0,9 Ghz İntel marka Prozessor, 512 MB speicher, 4 GB Katı harddisk (Solid State), Kablosuz internet ve web kameraya sahip. 7 zoll monitörü bulunan laptopun tek eksiği DVD sürücüsünün olmayışı. İçerisinde Asus’un kendi düzenlediği Linux temelli işletim sistemi bulunan laptop, Office ve çeşitli programlarıyla beraber satılıyor. Normal bir kullanıcının isteklerini yerine getirebilecek şekilde tasarlanan işletim sistemi daha çok çocuklar düşünülerek programlanmış. Skype ve Messenger

gibi yaygın olan iletişim programları içinde hazır bulunuyor. Fiyatıyla da ilgi çeken laptop piyasada 300 Euro’ya satılmakta. Bu ürün çocuklarına uygun bir laptop almayı düşünen aileler için ilgi çekici olduğu kadar, bir kitap gibi rahat taşınabilen bilgisayara ihtiyaç duyanların da tercihi olabilir. Dewa

Yeni iPhone geliyor Apple firması ipod müzik çalarından sonra dünyada en çok konuşulan diğer aleti iphone‘un ikinci versiyonunu Avusturya’da 11 Temmuzda satışa çıkarıyor. Yeni model son teknoloji olan bu son sürüm 3G (yüksek hızlı internet bağlantısı) ile donatılmış. GPS özelliği eklenen telefon hala

mevcut teknolojinin gerisinde. Artırılmış saklama kapasitesinin yanında düşük görüntü kalitesi olan kamerası (2 MP) pek cazip değil. Yeni model siyah ve beyaz olarak iki farklı renk seçeneği ile piyasaya sürülecek. Görselliği ve dokunmatik ekranıyla kullanım kolaylığı telefonu alma isteğini artırsa da rakiplerine göre çok yüksek fiyatla satılması tercih şansını düşürüyor. Apple firması iPhone’u her ülkede anlaştığı operatörlerle satışa çıkarıyor ve sim kilidi olmadan satışına izin vermiyor. Amerika’da satış fiyatı 200 dolar ve sabit ücretler olarak belirlenen telefonun Avusturya da 150 Euro (8GB) - 230 Euro (16GB) ve 24 aylık sözleşmesiyle beraber satılacağı açıklandı (One firmasının satış fiyatlarıdır). Dewa

5

‘Millet Vicdanı’nı Yaralayan Karar Anayasa Mahkemesi ‘Meclis iradesi’ni hiçe sayan bir karara imza atarak ‘millet vicdanı’nı yaraladı. 411 milletvekilinin kabulü ile Millet Meclisi’nden geçen ve adı medyada ‘başörtü yasası’na çıkan Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişiklik, Anayasa Mahkemesi’nin 9’ a karşı 2 oy kararıyla iptal edildi. İptal edilen sadece bir yasa değil meclisin yasama yetkisidir. Anayasa Mahkemesi, kendisinin görev alanını tanımlayan 148. maddeyi açıkça ihlal ederek Anayasa’yı delmiştir. Sadece şekil bakımından değerlendirilmesi gereken bir yasa değişikliğini, esasa girerek yorumlayan yüksek Mahkeme’nin kararı ise herhangi bir kurum tarafından denetlenemiyor. Anayasa’nın teminatı olan Anayasa

Mahkemesi’nin bu kararı, Meclisi vesayet altına alarak ‘Millet Meclisi’nin en önemli görevi olan yasama faaliyetini fiilen işlemez hale getirmiş bulunuyor. Bundan sonra Millet Meclisi’nin tasarrufuyla yapılan yasa ya da yasa değişiklikleri, herhangi bir gerekçe ile çok rahat iptal edilebilecek. ‘411 el kaosa kalktı’ diyerek

Meclis’in 4/3 den fazla bir çoğunluğuna hakaret eden malum medya, iptal kararını deyim yerindeyse ayakta alkışladı. ‘9 el zafere kalktı’ yorumlarının yer aldığı basın organları, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını millete karşı kazanılmış bir zafer olarak niteledi. Tarihte halkına karşı zafer kazanan hiç bir devlet yoktur. Bu karar milletin ne aklına yatmıştır ne de gönlünde karşılık bulmuştur. Zihinleri kaosa kilitlenmiş çevreler bu karardan duydukları memnuniyetle özgürlüklerin sadece kendi sınıf ve zümreleri için olduğunu ima ediyorlar. Lakin hatırlatıyor ve diyoruz ki; tarih milletinin karşısında, millete rağmen hareket edenleri affetmedi ve affetmeyecek! Dewa

Mekke Ladin İnşaat’ın Müslümanların kutsal mekanı Mekke’de Kâbe çevresi 6 projeyle yeni bir çehreye kavuşacak. Ladin İnşaatın yürüteceği projenin maliyeti 14 milyar dolar. Toplam 6 proje kapsamında 7 bine yakın binanın yıkılması planlanıyor. Müslümanların kutsal mekanı Mekke’de Kâbe çevresi 6 projeyle yeni bir çehreye kavuşacak. 14 milyar dolarlık 6 proje için 7 bine yakın binanın yıkılması planlanırken, projeler kapsamında Ömer Tepesi düzleştirilerek buraya 30’ar katlı 60 gökdelen inşa edilecek. Proje tamamlandığında 100 bin kişi aynı anda havalandırmalı özel alanlarda namaz kılabilecek. Suudi Öger grubu ve Bin Ladin inşaat tarafından yürütülen projenin en geç 5 yıl içinde tamamlanması öngörülüyor. Cidde havaalanı ile Mekke arasında hızlı tren hattı ve aynı bölgeye 12 şeritlik Kral Abdülaziz Yolu da inşa edilecek. Ömer Tepesi’nin önünde bulunan Intercontinental ve Hilton otellerinin yıkılarak, Kabe’nin rahatlıkla görülmesi sağlanacak. Kabe alanının genişletilmesi çalışmaları da hızla sürüyor. Yenişafak

Uluslararası Sempozyum: “İslam’ın Manevi Mirası” Frankfurt Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi İslam Dini Vakıf Profesörlüğü ve İslam Araştırmalarını Destekleme Derneği 2007 yılında başlattıkları “İslam’ın Manevi Mirası” sempozyum serisi

5-7 Haziran tarihleri arasında Frankfurt’ta gerçekleşti. Sempozyumda otuz akademisyen Kuran’ın indirilmesi, Kuran ilimleri ile klasik ve modern tefsirler üzerine tebliğler sunuldu. “İslam’ın Manevi Mi-

rası II: Kuran bilimleri – Teşekkülü, Tefsiri, Yorumu ve Estetiği” adını taşıyan sempozyumda, alanında önde gelen yaklaşık otuz Müslüman ve Hıristiyan teolog ile din bilimcisi Kuran’ı Kerim’e yönelik farklı perspektif ve metotlarını sundu, ayrıca Kuran’ın nasıl anlaşılması ve tefsir edilmesi gerektiği hususunda tebliğler sunuldu. IGMG.de


6

Haziran 08 Juni 08

İSLAM DÜNYASI

14 İslam Ülkesi Krizde

Barış İşgale Son Vermekle Olur İslami Direniş Hareketi Sözcüsü İbrahim Soli: Barış işgale son vermekle olur

İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, “Yoksulluk İslam dünyasında, cehalet, yanlış beslenme, hastalık ve suç işleme gibi sorunları artırıyor. İKÖ’ye üye ülkeler nüfusunun yüzde 26’sı yani yaklaşık 285 milyon insan yoksulluk sınırının altında. 14 İKÖ üyesi ülke, dünyanın kriz içindeki 37 ülkesi içindedir” dedi.

İKÖ’nin Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK)’nin 24. Toplantısı Antalya’da başladı. Türkiye’nin başkanlığı ve ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Suudi Arabistan, Filistin, Senegal, Malezya, Kuveyt, İran, Kamerun, Pakistan, Katar, Endonezya ve Sierra Leone’den heyetler katılıyor. İKÖ üyesi ülkeler arasındaki ticaretin geliştirilmesi ve serbestleştirilmesi ile ilgili konuların ele alındığı toplantının açılışında konuşan İhsanoğlu, İslam ülkeleri ile ilgili oldukça ciddi bir açlık

tehlikesi tablosu çizdi: “ Yoksulluğun azaltılması için İslam Kalkınma Bankası içinde bir fon oluşturuldu. Bugüne kadar 10 milyar dolar olan toplam miktardan yalnızca yüzde 26’sı üye ülkeler tarafından verildi. Tüm üyeleri daha fazla katkı yapmaya çağırıyorum. Dikkatinizi artık dehşet vereci boyutlara ulaşmış olan yeni bir krize de çekmek istiyorum. Küresel gıda açığı. Hızla artan küresel gıda krizi, İKÖ üye ülkelerinin özellikle yoksullukla ettiği mücadeleyi ve ekonomik kalkınmaya yö-

nelik çabalarını tehdit ediyor. 14 İKÖ üyesi ülke, dünyanın kriz içindeki 37 ülkesi içindedir ve gıda tedariği için dış yardım almaktadır. Oysaki İslam ülkelerinde gıda krizini çözecek büyük potansiyel var. Bazı ülkelerde toprak, su ve nüfus varken sermaye yok. Bazı ülkelerde ise sermaye varken, bunun karşılığında tarıma elverişli toprak ve su yok. Bizim teklifimiz, bu iki, üç imkana sahip ülkeler arasında işbirliği yapmak suretiyle bir sinerji yaratmaktır.” DHA

Şener: İslam Ülkeleri Fakir 57 İslam ülkesinin toplam milli geliri Almanya kadar İhracatları Türkiye ile Malezya hariç 200 milyar dolar. Dünya ihracatının 40’ta biri yapmıyor, yani zekat oranı etmiyor. Eski Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, “57 İslam Konferansı’na üye ülkenin toplam milli geliri Almanya kadar. İhracatları Türkiye ile Malezya hariç 200 milyar dolar. Dünya ihracatının 40’ta biri yapmıyor, yani zekat oranı etmiyor” dedi. TOSYÖV, Ankara Ticaret Odası ve OSİAD işbirliğiyle düzenlenen toplantıda konuşan Şener, dünyanın toplam gelirinin, bugün itibariyle 50 trilyon doları aştığını söyledi. Şener, “En büyük 12.5 trilyon dolar ile ABD, ikinci Japonya 4.5 trilyon dolar, üçüncü Almanya 2.8 trilyon dolar, 57 İslam Konferansı’na üye ül-

kenin toplam milli geliri 2.7 trilyon dolar, sadece Almanya kadar” diye konuştu. Şener, 2005 rakamlarına göre toplam dünya ihracatının 10 trilyon dolar civarında olduğunu, 57 ülkenin toplam ihracatın 770 milyar dolarını yaptığını belirterek, şöyle devam etti: “Bunun yarısı petrol ve doğalgaz. Kalan 400 milyar dolarlık ihracatın da 200 milyar dolarını Türkiye ile Malezya yapıyor. İkisini çıktığınızda İKV üyesi 55 ülkenin toplam ihracatı 200 milyar dolar. Dünya ihracatının 40’ta biri yapmıyor yani zekat oranı etmiyor.

Bu 57 ülke arasındaki toplam ihracat rakamı da 103 milyar dolar. O da fitre miktarı.” Şu ana kadar ortaya çıkan makro ekonomik göstergelere bakarak, ‘her şey mükemmel gidiyor’ denilemeyeceğini ifade eden Şener, “3. çeyrek büyüme oranı kapasitesinin çok altında çıktı. Bu önemli bir sinyal” diye konuştu. Türkiye’nin dünyada paraya en fazla para kazandıran ülke olduğunu kaydeden Şener, “Türkiye küresel rekabet gücünün artırarak değil adeta kırılarak yoluna devam ediyor” dedi. Nethaber.com

“Bu savaş Somali’nin ilk kez yaşadığı bir savaş değil. Yüzde yüzü Müslüman olan Somali halkı bundan önce nasıl sorunlarının üstesinden geldiyse, bugün yaşadığı sorunların da üstesinden gelecektir. Somali’de gerçek anlamda barış ve istikrar ancak dış müdahalelerin bitmesiyle ve işgalin son bulmasıyla sağlanabilir.” Somali İslami Direniş Hareketi Sözcüsü İbrahim Soli, el- Müctema’ya yaptığı açıklamada, Somali’de direnişin büyük bir hız kazanırken kukla yönetim ve Etiyopya işgalinin her geçen gün zaafa uğradığını söylüyor. Muhalif ve hakim güçlerin Somali’nin büyük bir bölümünü kontrolleri altına aldığını, ancak buna rağmen Etiyopya işgalcilerinin bölge halkından intikam alma girişimlerinin önüne geçemediklerini belirten Soli, bölgede istikrar ve barışın tek şartının Etiyopya işgaline son verilmesiyle mümkün olduğunun da altını çiziyor. Soli ile yapılan söyleşiyi aşağıda sunuyoruz. - Somali’nin bağımsızlığı için geçici yönetim ile Cibuti’de Somali İslami Direniş Hareketi Başkanı Şeyh Ahmet Şerif ile bir görüşme gerçekleşti. Bu görüşme eski tutumunuzdan vazgeçtiğiniz anlamına mı geliyor? - Hayır. Uzlaşma siyaseti izlemek, eski tutumumuzdan vazgeçtiğimiz anlamına gelmemeli. Biz başından beri Etiyopya işgali son bulsun diye ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaya azmettik. Uzlaşı siyaseti de bunun içinde. Ancak şu gerçek de var ki yönetimin bizimle olsun, başkalarıyla olsun izlediği uzlaşı siyasetini bina ettiği esaslar sebebiyle ülkede işgal daha da katmerleşmiştir. Bu gerçeği bizim denemekte olduğumuz görüşmeler örtemez. Amerika destekli işgalin altında geçici yönetimin izlediği siyaset

vardır. Ama bunlara rağmen biz Somali yararına olan her türlü görüşmelere açığız. Somali yönetimi gelişmeleri kontrolde tutamıyor - Ancak yönetim işgalci Etiyopya askerlerini davet etti. Onlarla diyalog daha avantajlı değil midir? - Bu, yönetimin gidişatın yularını ellerinde tutamadıklarının bir göstergesi olan bağnazca bir tutumudur. Aksi bir durum olsaydı bu sözleri sarf etmezdim. Mesele savaş ve barış meselesidir. Ülkede mevcut gidişatın dizginleri elleri kanlı işgalcilerin elindedir ve istedikleri yönde gidişatı yönlendirmektedirler. Somali eski Başbakanını istedikleri gibi tutuklamaları ve işgallerini örtmek için 2006 yılında Hurtum yönetimi ile girişilen görüşmelerden geri adım atılması için Somali yönetimine baskılar yapmaları iplerin kimin elinde olduğunu açıkça göstermektedir. Halkımız rahat bırakılsa bu sorunlar yaşanmaz - Yakın geçmişe kadar Somali sorununa bigane kalan uluslararası camianın bugün Somali sorununa bu kadar önem vermesinin arkasında yatan gerçek ne? - Bugüne kadar uluslararası camianın taraflı olduğunu ve ABD’nin bizlere karşı düşmanca bir siyaset takip ettiği kimsenin inkâr edemeyeceği kadar açık bir hakikattir. Somali sorununda ne yazık ki dünya üzerindeki siyasette etkin olabilecek birçok ülke ABD politikasını destekler bir tutum takındı. Bunlardan bazıları Somali yanında yer alırken bazıları da gelişmelere kayıtsız kalan bir tavır içerisine girdiler. Bu gün uluslararası camia Somali sorununda, işgalci ABD’nin dümeninde ve tarafındaki Somali’nin hayrını istemeyen tutumunu de-

vam ettiriyor. Onlar Seyyad Berri yönetimine karşı olan cepheleri desteklediler. Halbuki Somali halkı o dönem hür iradesini kullanarak bir birlik sağlamış ve milli ve İslami çizgiyi birleştirerek kendi sorunlarını kendileri çözme mecrasına girmişlerdi. Somali halkının bu hayırlı girişimlerini uluslararası camianın şerri ile kapatması beklenen bir şeydi. Ne yazık ki Somali halkı kalkıştığı hayırlı girişiminin bedelini ödüyor. Bu bedel ödetme işine Etiyopya güçlerini destekleyenler ve eylem örgütleri de katılarak her şeyi bozarak uluslararası camianın Somali için hareket etmesini kısıtladılar. Direniş grupları arasında keskin ve derin ayrılıklar yok - Direnişin son günlerde Somali’nin ortasında ve güneyinde bazı başarılı askeri gelişmeler kaydettiğine şahit oluyoruz. Geçen senelerde zayıf kalan direniş artık afiyete gerçek manada kavuştuğunu söyleyebilir miyiz? - Somali İslami Mahkeme Direnişi’nin arkasında Somali halkı var. Hiçbir zaman sıhhat ve afiyetini kaybetmedi. Sadece strateji değiştirdi. Görünen farklılık ondandır. Bu stratejinin en öncelikli maddesi halkın en az zarar göreceği bir yolu tercihtir. Dünya ABD’nin bölge stratejisini iflasla yüz yüze getiren ve Etiyopya işgalcilerinin, bölge üzerindeki heveslerini kursaklarında bırakan son operasyonlar karşısında hayranlıklarını gizleyemiyorlar. Şimdi ABD Somali bataklığından kendini ve Etiyopya başta, yandaşlarını kurtarmanın telaşı içerisine girdi. Gün be gün de gidişat aleyhlerine işleyecektir. Allah’a hamdolsun direniş, Somali topraklarının genelini işgale ve işgalcilere karşı dört koldan kuşatmış durumdadır. Mücahit Gençler Hareketi gibi bizden farklı ve kendilerine özgü mücadele üslubu benimseyen direnişçi gruplarla aramızda çok büyük ayrılık ve farklılıklar yok. Hepimiz Somali’nin özgürlüğü için mücadelede biriz ve gerektiğinde de birlikte harekete ediyoruz. Aynı zamanda onlar da bizler gibi Somali’de İslam kanunlarının uygulanmasını istiyor ve bu uğurda mücadele veriyor. Çev: Mustafa Sabri Demir Milli Gazete


EÐİTİM ve REHBERLİK

Serdar KACIR serdarkacir@hotmail.com

Avusturya’da Türklerin Geleceği Avusturya’da yaşayan Müslüman toplum geleceğini ilgilendiren konular üzerinde daha ihtiyatla durmalı. Buradaki Müslüman toplumun büyük bir bölümünü Türk kimliğine sahip olan vatandaşlarımız oluşturduğu için, bizler üzerine daha fazla sorumluluk yüklendiğini de peşinen kabul etmeliyiz. Peki, Avusturya’da yaşayan Türk toplumu olarak bizlerin geleceğini ilgilendiren ve üzerinde önemle durulması gereken konular neler? Bu soruya cevaben bir çok konu sıralanabilir, lakin ben eğitim konusunun üzerinde durmak istiyorum. Eğitimin insanın yetişmesinde ve şekillenmesinde en önemli faktör olduğu göz önünde tutulursa, diğer konular eğitimden sonra gelecektir. Yeni yetişen nesillere bugün sunduğumuz eğitim imkanları, yarın oluşacak toplumda bizlerin yerini belirleyecektir. Çocuklarımızın Avusturya’nın en iyi okullarında eğitim almaları ne kadar öncelikli bir görevimiz ise, onların İslam’ın değerleriyle yetişmesi de o kadar öncelikli bir konudur. Müslüman ahlakına sahip, kendi kültür ve geleneklerimizle yoğrulmuş kaliteli bir Türk toplumu, temsil ettiği değerlerle Avrupa’nın içine düştüğü ahlaki ve manevi bunalımlara da çare olabilir. Ancak eğer Türk toplumu İslam’ın manevi ikliminin teneffüs edildiği eğitim ortamları oluşturamaz ve dolayısıyla çocuklarını bu imkanlardan mahrum bırakırsa, kendi elleriyle çocuklarını ateşin içine terketmiş olur. Çocuklarımız hem şahsiyetli, nitelikli ve kendinden emin olmak, hem de yaşadığı ülkenin dilini, dinini ve kültürünü de iyi bilmek mebcuriyetinde. Ancak böyle bir nesil azınlık psikolojisinden kurtulup yaşadığı ülkenin insanıyla iletişim kurabilir, sahip olduğu kültür ve medeniyetinin güzelliklerini o insanlara aktarabilir. Aksi taktirde, kendini ifade etmekten aciz, iletişim kurmaktan kaçan ve sürekli problemlerle boğuşan bir toplumun oluşması kaçınılmazdır. Bulunduğumuz ülke Avusturya’nın her türlü olumlu imkanından en iyi şekilde istifade etmeyi başarmalıyız. Ancak, bunun yanında ise kültürünün ve yaşam tarzının olumsuz etkilerinden de kendimizi korumalıyız. Çocuklarımız okulda, sokakta, metroda vb. yerlerde sürekli bir kültür şokuna maruz kalıyorlar. Evlerinde ve camilerde öğrendikleri bilgilere muhalif bir sürü hal ve şartla karşılaşıyorlar. Onları ancak manevi bir çember ve sağlam bir ahlak bu tarz olumsuz etkilerden koruyabilir. Bunu ise ancak bilinçli, eğitime önem veren ve kendi değerleriyle barışık bir toplumla başarabiliriz. İyi eğitilmemiş bir nesil ne sosyal hayatta ne de toplum hayatında önemli roller üstlenebilir. Dolayısıyla, Türkler olarak Avusturya’daki toplumsal ve sosyal hayatta var olmamız, çocuklarımızı ne derecede iyi yetiştirdiğimiz sorusunun cevabına bağlıdır. Allah’ın emirlerini ve yasaklarını bilen, her alanda temsil kabiliyetine haiz, iyi donanımlı gençler, bugün ihtiyaç duyduğumuz ve özlediğimiz dünyayı, yarın oluşturabilirler. Ancak, bizler üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirir, o nesillerin yetişmesi için tüm imkanlarımızı seferber edersek er ya da geç Allah’ın yardımı gelecektir.

7

Haziran 08 Juni 08

VİF Yaz Kursları Başlıyor Viyana İslam Federasyonu Eğitim Başkanlığı eğitim kurumları ve camilerde yapılacak olan yaz kursları ile ilgili bilgilendirme toplantısı tertip etti. 30 Haziran 2008 Pazartesi günü başlayacak olan Yaz Kursu’nun 25 Temmuz 2008 Cuma gününe kadar devam edeceği ifade edildi. Her yıl

yaklaşık 1600 öğrencinin hizmet gördüğü yaz kurslarında bütün camilerde ortak müfredat uygulanacağı ve yaz kursuna katılan öğrencilere katılım sertifikası verileceği bildirildi. Yandaki tabloda Viyana İslam Federasyonu’na bağlı cemiyet ve kurumlardaki yaz kurslarının bilgileri verilmiştir. Dewa

VİF Eğitim Başkanlığı Eğitmenler Toplantısı

Viyana İslam Federasyonu Eğitim Başkanlığı’nca düzenlenen Eğitmenler toplantısına Viyana İslam Federasyonu’na bağlı eğitim kurumları ve camilerde görev yapan eğitmenler katıldı. Katılımın oldukça yoğun olduğu gözlenen toplantıda, Viyana İslam Federasyonu Eğitim Başkanı Mesut Koca, göreve başladığı tarihten bugüne kadar yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Gelecek dönem birçok önemli değişikliğin hayata geçirileceğini bildiren Koca, toplantıda yaptığı konuşmada özetle şunları kaydetti. ‘Federasyon olarak eğitime çok önem veriyoruz. Son dönemde yaptığımız çalışmalar bu öneme işaret etmektedir. Yaklaşık 2 yıldır hizmet veren Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi model alınarak yeni eğitim merkez-

lerinin kurulma çalışmasına hız verilmiştir. 15., 16. ve 20. Viyana’da 2008’in Eylül ayından itibaren Kindergarten ve Hort şubelerimiz hizmete başlayacak. Biz, kurumlarımızda görev yapan eğitmenlerimizin hak takipçisi olmaya devam edeceğiz, eğitmenlerimizin ise bizim iş takipçimiz olmasını istiyoruz.’ Eğitim Başkanlığı bünyesinde oluşturulan Müfredat, Araştırma-Geliştirme ve Sosyal Aktivite Komisyonları hakkında bilgi veren Koca, eğitmenlerden bu komisyonlara katkı yapmalarını beklediklerini ifade etti. Viyana İslam Federasyonu’na bağlı eğitim kurumlarında görev almak isteyen eğitmenler için Hizmet İçi Eğitim kursları tertip edileceğini dile getiren Koca, bu programlara katılanlara sertifika verileceğini de sözlerine ekledi.

SiZE EN YAKIN YAZ KURSU NEREDE? ŞUBE ANADOLU (ABIZ) ATN PUCHEIM AZİZİYE (AZIM) BAD -ISCHL BAD- VÖSLAU EYÜPSULTAN FREISTADT GÄNZENDORF HALLEIN HAMİDİYE HERZOGENBURG HİCRET KREMS KUBA LEOBERSDORF LINZ MESCİDİ AKSA NEUNKIRCHEN POTTENDORF RIDVAN (REM) SALZBURG SOLLENAU ST. PÖLTEN STEYR S.AHMET (SABI) TAKVA TRAISKIRCHEN TRAUN TUNA VORCHDORF WELS BÖLGE KADIN KOLL. JUWA BBZ (İstanbul) ISV (14 - 15 yaş)

ŞUBE EĞİTİM BAŞKANLARI Yakup Gül Fevzi Ceylan Cihan Ersoy Davud Cengiz Mustafa Sağlam Hasan Özsarı Metin Eroğlu Ali Arslan Bayer Aydoğdu Mustafa Beyhan Nuri Irmak Himmed Dedebaş Ali Kemal Keskin Halil Yilmaz Nazim Yavuz Adnan Yaman Adem Kanyurt Ertugrul Yavuz Ertugrul Öktem Adem Uysal İsmail Agış Ergün Bilgiç Mehmet Işık Ömer Yıldırım M. Şenol Bülbül Şenol Aras Mehmet Kaymaz Hasan Kırkan Şahin Karakuş Muhammet Karataş Halil Varışlı Sevgi Kaya Serdar Kacır Sinan Yüksel

İRTİBAT TEL 0660 55 70 854 0660 65 34 212 0699 19 66 34 34 0660 659 34 38 0660 686 61 65 0660 81 71 049 0664 21 39 031 0699 12 64 03 64 0664 54 43 271 0699 10 34 14 35 0676 533 71 26 0680 216 46 90 0699 81 68 19 49 0699 1922 18 26 0676 64 60 61 10 0676 957 55 94 0650 400 26 05 0660 763 65 39 0660 656 14 12 0699 10 44 36 05 0660 812 31 19 0699 1500 27 00 0676 73 38 536 0650 56 30 287 0660 40 55 267 0699 197 36 666 0650 88 15 855 0676 964 71 95 0699 100 94 403 0660 46 30 471 0676 620 50 91 06607621023 06508779581 0650 817 4709

Juwa BBZ ve AİE Kardeşlik Gününde

Kindergarten ve Hort Kayıtları Başladı Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi (Juwa BBZ) 20082009 yılı için Kindergarten ve Hort kayıtlarının şimdiden başladığını bildirdi. 10. Viyana Pernerstorfergasse 57/27 numarada hizmet veren Juwa BBZ’den yapılan açıklamada 2008 yılı Kindergarten ve Hort kayıtlarının başladığı ifade edildi. Çocuklarına Kindergarten ya da Hort hizmeti aldırmayı düşünen ailelerin ellerini çabuk tutmalarını öneren yetkililer, kurumda verilen eğitimin Müslüman pedagoglar eşliğinde gerçekleştirildiğine

dikkat çektiler. 10. Viyana’ya uzak bölgelerde ikamet eden vatandaşlarımız için ise güzel bir haberi okuyucularımıza iletmemizi isteyen yetkililer, 15. ve 20. Viyana’da Juwa BBZ’nin Kindergarten ve Hort şubelerinin 2008 Eylül ayından itibaren hizmete gireceğini aktardılar. Juwa BBZ Pernerstorfergasse 57/27 1100 Wien, Österreich +4316070310 +436507060310 Çalışma Saatleri: PazartesiPazar 09:00-18:00

IGMG tarafından Belçikanın Hasselt kentinde düzenlenen ‚Kardeşlik ve Dayanışma Günü‘nde IGMG Eğitim Başkanlığı’nca Eğitim Fuarı düzenlendi. Viyana İslam Federasyonu’ndan (VİF) Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi (Juwa BBZ) ile Avusturya İslam Enstitüsü (AİE) katıldı. Avusturya’dan Juwa BBZ ve AİE’nin iştirak ettiği Eğitim Fuarına, Avrupa’nın birçok ülkesin-

den eğitim kurumlarının katıldığı gözlendi. Juwa BBZ ve AİE oluşturdukları stantlarda ziyaretçilere yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdiler. Juwa BBZ’nin resmi Kindergarten ve Hort olarak hizmet verdiğini öğrenen diğer eğitim kurumları ve ziyaretçilerin, özellikle Kindergarten ve Hort çalışmalarıyla ilgili bilgi almaya özen gösterdikleri dikkatlerden kaçmadı. Dewa


8

Haziran 08 Juni 08

30 Yıl Önceki Sistemle Devam Edemeyiz

RÖPORTAJ

Kendisini bir eğitim gönüllüsü olarak tanımlayabileceğimiz Mesut Bey ile Avusturya’daki Türk toplumunu yakından ilgilendiren eğitimle ilgili konuları konuştuk. Eğitim Başkanlığı’nın yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? Viyana İslam Federasyonu yaklaşık 30 yıldırAvusturya’da hizmet eden bir kuruluş. Tabii federasyonun içerisinde çeşitli birimler var. Eğitim Birimi de bunlardan bir tanesi ve tabi en önemlilerinden bir tanesi. Eğitim Birimi’nin birçok görevi ve hizmet alanı var, ancak en çok öne çıkan çocukların eğitimi. Aslında büyüklerin eğitimi ve Türkiye’de üniversite eğitimi alamadığı için Avusturya’ya gelen başörtülü

Röportaj: Serdar KACIR Dewa

En çok üzerinde durmak istediğimiz nokta, eğitim sistemimizin 30 yıl önce başladığı gibi gitmemesi gerektiğini, şimdiye kadar yapılageldiği gibi devam etmemesi gerektiğini toplumumuza, idarecilerimize ve cemiyetlerimize anlatmaya gayret etmek.

MESUT KOCA KİMDİR? Mesut Koca, 1 Mart 2008 tarihinden bu yana Viyana İslam Federasyonu Eğitim Başkanlığı görevini yürütüyor. 1992 yılında Ankara Merkez İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra Mısır Ezher Üniversitesi’nde 2 yıl Arapça eğitimi aldı ve Mısır’daki siyasi karışıklıklardan dolayı Türkiye’ye döndü. 2000 yılında Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun olduktan sonra, yüksek lisans imkanlarını araştırmak için onbeş günlüğüne geldiği Avusturya’da, ısrarlara dayanamayarak kalıp 2,5 yıl imamlık yaptı. Bir dönem Viyana İslam Federasyonu’na bağlı Gençlik Teşkilatı’nda Eğitim Başkanlığı görevinde bulunan Mesut Bey Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi’nin projelendirilmesi ve hayata geçirilmesinde büyük çaba sarf etti. Kuruluşundan itibaren müdürlüğünü yürüttüğü Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi görevinden Viyana İslam Federasyonu Eğitim Başkanlığı görevine getirildi. 1976 Nevşehir doğumlu olan Mesut Bey, evli ve iki çocuk babası.

öğrencilerimizin eğitimi de yine Eğitim Birimimize bağlı. Bunun yanında resmi statüsü olan İslamische Gymnasium (İslam Lisesi) ve İslam Enstitüsü de Eğitim Birimimize bağlı olan kurumlar. Şu anda Eğitim Başkanlığı olarak üzerinde durduğumuz husus; Viyana İslam Federasyonu’na bağlı mevcut 31 camimizdeki eğitimi, sistemli bir şekilde, aynen Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi’nde olduğu gibi kaliteli bir hale getirmeye çalışmak. Onun için kendi potansiyelimizin taramasını yapıyoruz, velileri bu noktada duyarlı hale getirmeye çalışıyoruz. Eğitim Başkanlığı görevine getirildiğim tarihten bu güne kadar genelde altyapı çalışmalarını yapmaya gayret ettik. Tabi bu arada Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi’nin şubelerinin açılması, Kindergarten ve Hort çalışmaları devam ediyor. Bu bağlamda en çok üzerinde durmak istediğimiz nokta ise, eğitim sistemimizin 30 yıl önce başladığı gibi gitmemesi gerektiğini, şimdiye kadar yapılageldiği gibi devam etmemesi gerektiğini toplumumuza, idarecilerimize ve cemiyetlerimize anlatmaya gayret etmek. Bunun öncülüğünü de, kurumsal yapıya bürünerek Eğitim Başkanlığı olarak yapmaya çalışıyoruz. Tabi burada düzenli bir eğitim, Türkiye’deki İmam Hatip Lisesi sisteminde bir eğitimi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Amacımız, çocuklarımızın sadece bilgi edinmesi değil, bilgi yüklü bir insan olarak kalmaması, bu bilgiyi hayatına aktarması. Bu çalışmaları yürütürken, aynı zamanda kendi kadromuzu da oluşturmaya gayret ediyoruz. Hakikaten yetenekli, bu işi dert edinmiş arkadaşlarla bu çabayı sürdürmek hedefindeyiz. Bu arada Türkiye ile ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde bu alanda hizmet veren mevcut kurumlarla irtibatlarımız, fikir alışverişlerimiz, ‘Daha iyi nasıl yaparız?’ sorusuna cevap arayışlarımız da devam

ediyor. Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi bildiğimiz kadarı ile Avusturya’da alanında hizmet vermeye başlayan ilk kuruluş. Juwa BBZ’nin hemen ardından Kindergarten ve Hort çalışmalarına yoğunluk verdiğinizi söylediniz. Bu çalışmalardan biraz daha detaylı bahseder misiniz? Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi fikri ortaya çıkınca, öncelikle eğitimin yapılacağı mekan belirlendi ve hazırlıklara başlandı. Ardından oluşturmak istediğimiz kurumun içeriği nasıl olmalı sorusuna cevap bulmak için araştırmalara başladık. Tabi bu doğrultuda çalışan Avrupa’da birçok kurum var. Bu kurumlardan bazılarına gittik ve yerinde gördük. Gittiğimiz kurumlarda öğrenciler ve yöneticilerle görüştük. Hatta evinde ziyaret ettiğimiz öğrenciler oldu, eğitim merkezinin o öğrenciler üzerindeki yansımasını görmek için. Ardından Türkiye’ye gittik ve projemiz için oradan da bilgiler toplamaya gayret ettik. Nihayetinde Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi olarak faaliyet gösteren kurum ortaya çıktı. Bu kurumumuz içerisinde; hafta sonu İslami İlimler dersleri yapılıyor, önümüzdeki yıldan itibaren Cumartesi-Pazar din eğitimi alan öğrenciler hafta içinde de din eğitimine tabi tutulacaklar. Bunun yanında çocuklarımızın okul derslerinde de başarılı olabilmeleri için yardımcı kurslar dediğimiz Nachhilfe yapılıyor. Bizim ilk sloganımız: Okulda Başarı, Hayatta Başarı... Çünkü çocuklar eğer okulda başarılı iseler, kendine güvenleri tam oluyor ve ebeveynleri ile çevresi ile sağlam ilişkiler kuruyorlar, dolayısıyla hayatta da başarılı oluyorlar. Peki, bu kurumumuzun kapasitesi nedir hocam? Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi 400 m² alana sahip, aynı anda 100 öğrencinin eğitim alabileceği bir mekanda

faaliyet gösteriyor. Farklı saatlerde farklı gruplara eğitim vererek bu sayı 300’e kadar çıkıyor. Ancak yaş seviyelerinin de mümkün olduğu kadar aşağı ve yukarı çekilmesi gerektiğine karar verdik. Daha küçük yaş gruplarına eğitim imkanı sunmak ise bizim öncelik verdiğimiz bir nokta. Genel Merkezi’mizin bize tavsiye ettiği hafta sonu Anaokulu projesini, Avusturya’daki imkanlar doğrultusunda resmi Kindergarten olarak faaliyete geçirdik. Buradaki eğitim sisteminin yetiştirmek istediği gençlik nasıl bir gençlik? Biz gençlerimizin salonda ‘Tekbir’ diye bağırırken, namazını terk etmesini istemiyoruz. Bizim istediğimiz nedir? Gencimiz, namaz vakti geldiği zaman, namazını vaktini geçirmeden hakkıyla kılacak, ibadetin önüne hiçbir faaliyeti geçirmeden ibadetini, Rabbine kulluğunu yapacak. Ondan sonra bu kulluğun içerisindeki diğer faaliyetleri de yerine getirecek. Gençlerimizin, hamasi değil, bilinçli bir biçimde yetişmesini arzuluyoruz. Gencimiz doktor olsun, avukat olsun veya mühendis olsun, ama yeri geldiği zaman, camimizde öne geçip namaz kıldıracak ve kürsüye çıkıp insanımıza bir doktor vasfıyla topluma faydalı olacak bir birey de olsun. Hem dini boyutta, hem de kültürel ve sosyal boyutta da faydalı olacak. Bizim özlediğimiz ve tasarladığımız gençliğin ancak bu yoldan yetiştirilebileceğine inandık ve Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi’ni oluşturduk. 2006 yılının Kasım ayında yarısı inşaat halindeyken bu kurum faaliyetlerine başladı. Allah’a hamd olsun, çok kısa sürede çok büyük yol kat edildi. En son katıldığımız İGMG (İslam Toplumu Milli Görüş) Eğitim Fuarında ve daha önce bütün Avrupa ülkelerinin katıldığı İGMG Eğitim Başkanları toplantısında da gördük ki, Avrupa’da bizim içeriğimizde, Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi’ne denk bir kurum yok. Yine Avusturya’da bulunan diğer kurumlara baktığımız zamanda da Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi’nin alanında faaliyet gösteren tek kuruluş olduğunu görüyoruz. Tabi ki kendi alanında uzmanlaşmış kurumlar var. Sadece Nachhilfe alanında hizmet veren ya da sadece İslami İlimler alanında hizmet veren uzman kurumlar var. Ancak bütün hepsini, yani hem İslami İlimler ve Nachhilfe, hem de Kindergarten ve Hort faaliyetini, kendi bünyesinde toplayan ikinci bir kuruluş yok. Bu tabi bir örnektir, benzer kurumların sayılarının artması temennimiz. Ancak biz önümüzdeki dönemde 15., 16. ve 20. Viyana’da benzer kurumların kurulma çalışmalarına


Haziran 08 Juni 08

RÖPORTAJ

9

Bir çocuk, bizim tasvip etmediğimiz yanlış bir sistemin içinde ne kadar kalıyorsa, alternatifi olan eğitim kurumunda da o kadar kalmalı ki, öncelikle nötrlensin. şimdiden start verdik. Ve inşallah 2008’in Eylül ayında da bu kurumlarımız Juwa Eğitim ve Rehberlik Merkezi’nin şubeleri olarak faaliyete geçmiş olacak. Daha sonraki süreçte ise, Traiskirchen ve Freistadt, bir tane Niederösterreich ve bir tane de Oberösterreich bölgesinde benzer kurumların kurulması planlanıyor. O bölgelerde yaşayıp Viyana’daki kurumlara maddi anlamda katkı sağlayan insanımızın ayağına bu hizmeti götürmek de yine bizim bir görevimiz. Biraz da yakın dönem projelerinden bahsedecek olursak... 15. ve 20. Viyana önümüzdeki döneme yeni ve modern Kindergarten ve Hort ile başlayacak. 2009 ve 2010 yılında Kindergarten ve Hort projesinde şubeleşme ve sistemleşme anlamında çalışmaların gerçekleştirilip, bitirilmesi gerekiyor. Çünkü 2010 yılından sonra gündemimizde İlkokul Projesi olacak inşallah. Şu anda teşkilat olarak, Kindergarten alanında ve aynı zamanda ortaokul ve lise alanında İslamische Gymnasium (İslam Lisesi) okulumuz ile hizmet veriyoruz. Bakıldığı zaman ortada bir boşluk olarak ilkokul gözüküyor. Ve ilkokulun da hakikaten ciddi anlamda ihtiyaç olduğunun farkındayız. Ancak Kindergarten ve Hort’ta kaliteyi yakaladığımız zaman, hem resmi açıdan, hem de halkımızın güvenini kazanmak açısından, İlkokul Projesini hayata geçirmenin daha kolay olacağına inanıyoruz. Bir diğer önemsediğimiz proje ise Yatılı Eğitim Yurdu oluşturmak. Okula giden çocuklarımızın yıl içerisinde kalabileceği ve mevcut eğitim kurumlarımızda yürüttüğümüz faaliyetlerin yapılabileceği mekanlar oluşturmak da şu an için hedeflerimizin arasında. Avusturya’da yaşayan toplumumuzun eğitimle ilgili temel sorunları sizce neler? Önceden insanlarımız çocuklarını okutamadıklarından şikayet ediyorlardı. Aslında insanların gündeminde böyle bir şey yoktu. Avusturya’daki toplumumuzun yapısı çocuklarını okutan ya da eğitmek için gayret eden bir yapı olmadığı için babam beni buradan uzak tuttu. Bunun tek sebebi insanın insandan etkilenmesiydi. Komşunuzun oğlu pahalı bir araba alıp yanınıza geldiği zaman, sizin oğlunuz da hala okul gibi o an için getirisi olmayan bir işle meşgul oluyorsa, bu belki sizi, oğlunuzu ya da kızınızı etkileyecek

ve siz topluma ayak uydurup okuldan vazgeçebileceksiniz. Bu yüzden babam beni buraya yaklaştırmak istemedi. Mesela benim Türkiye’de olduğum vakitlerde, babamın çevresi benim için ‘Okuyup ne olacak? Getir, burada çalışsın şu kadar şilin getirisi olur.’ şeklinde babama baskı yapıyordu. O günden bugüne tabi değişimler oldu. Özellikle Türkiye’deki mağduriyetler sebebiyle üniversiteli arkadaşların Avusturya’ya gelmesi, cemiyetlerimizde imamlık yapan hocalarımızın, yeşil pasaportlu hocalar değil de, Ezher Üniversitesi ve Türkiye’deki İlahiyat Fakültelerinden mezun olmuş hocalar olması, tabi bir de Avrupa’daki ekonomik dengenin değişmesi de toplumun eğitime yönelmesinde önemli etkenler. Bugün işçilerin aldığı ücretler insanımızı memnun etmeyince, haliyle toplumda eli kalem tutan, giyimi kuşamı daha düzgün olan insanlara rağbet biraz daha arttı. Bunun yolunun da okumaktan geçtiğini zaten herkes biliyordu.

ve bu anlamda ciddi bir heves taşıması, bilmediği hususlarda müdahaleye kalkışmasını gerektirmez. Nihayetinde yürüttüğümüz çalışmalar ciddi tetkiklerden sonra kararlaştırılmış ve uygulamaya konulmuştur. Biz bu noktada velilerimizin bizlere yardımcı olmasını bekliyoruz. İnsanın eğitim düzeyinin artması, kötü yollardan da uzak duracağı anlamına gelmiyor. Elbette mühendislerimizin, avukatlarımızın, doktorlarımızın çoğalmasını arzuluyoruz, fakat ahlaklı, anne babasına saygılı, dinine ve kültürüne bağlı, kötü yollardan uzakta bireyler olarak yetişmeleri bizim asıl gayemiz ve hedefimiz. Dünyada milyonlarca profesör var, doçent var, üniversite mezunu insan var, fakat topluma baktığımız zaman da bir uçurumun olduğunu, kötüye gidişin olduğunu görüyoruz. Ben diyorum ki ismimizin ön tarafına unvan gelmesindense arka tarafına gelsin. Yani ‘radıyallahu anh’ (Allah ondan razı olsun). Ama en önemlisi ikisinin bir arada olması.

Bu değişimler sonucu ortaya çıkan tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Şimdi fikri olarak eğitime bir yönelme var insanımızda. Ancak bazı eksiklikler de bu yönelme ile birlikte açığa çıkıyor ve biz bunun önüne geçmeye çalışıyoruz. Çocuğumuzu okutmak istiyoruz, ama nerede okutacağız? Hedefi ne olmalı? Hedefte para kazanmak olduğu zaman, ister bu çalışarak olsun, isterse okuyarak olsun, sonuçta değişen bir şey yok. Hedefte para veya kariyer olduğu zaman ya da daha net bir ifadeyle manevi değerler olmadığı zaman, bana göre değişen bir şey yok. Bir kişinin mühendis olmasıyla, işçi olması arasında eğer temel amaç para kazanmaksa pek bir fark yok. Birisi fazla yorulur, diğeri biraz daha az yorulur. Bizim isteğimiz hedefte Allah rızası olsun, bunun yanında tabi ki iyi para kazanan, kaliteli giyinen, yiyen ve gezen bir toplumumuz olsun. Eğitimdeki amacımız; insanı yaratılışına uygun bir şekilde eğitmek ve insanın yaratılışına uygun bir şekilde faaliyet göstermesini temin etmek. Başka bir sorun ise, insanımız kendisi kitap, gazete okumadığı halde çocuklarının okumasını istiyor ve böylelikle bir tezat oluşuyor. Bunun yanında veliler çocuklarının eğitim sürecini iyi bilmedikleri halde, eğitmenlere ve kurumlara gereksiz müdahaleler yapabiliyorlar. Velinin çocuğunu iyi yetiştirmek istemesi

Eğitimle alakalı sorunlardan bahsettiniz hocam. Peki bu anlamda topluma tavsiyeleriniz neler? Bize şimdiye kadar hep ışık hızını örnek olarak verirlerdi; ‘Işık hızı saniyede şu ... kadardır’ diye, ama karanlığın hızı da o. Benim her zaman yaptığım tavsiyelerden bir tanesi şu: Bir çocuk, bizim tasvip etmediğimiz yanlış bir sistemin içinde ne kadar kalıyorsa, alternatifi olan eğitim kurumunda da o kadar kalmalı ki, öncelikle nötrlensin. Çocuğumuz nötrlendikten sonra, iş anne ve babaya düşüyor. Velilerin görevi, çocuklarını camiye ya da eğitim kurumlarına gönderip 3-5 saat Kur’an eğitimi almasını sağlamakla maalesef bitmiyor. Uzmanlar çocuğun zekasını tanıtırken, zekanın % 20’sinin kalıtım yoluyla anne ve babadan geldiğini söylüyorlar. % 35’i ise annenin hamilelik döneminde oluşuyor. Tabi uzmanlar buna zeka diyorlar ama biz buna çocuğun kişiliğini oluşturan ahlak ve maneviyat da diyebiliriz. Geriye kalan pay ise, çocuğa sunulan imkanlarla oluşuyor. Hamilelik döneminin ve 0-6 yaş devresinin bir hayli önemli evreler olduğunu görüyoruz. Tabi bu noktada aile, uzmanlardan bilgi alarak, yine kitaplardan bu konuları öğrenerek çocuklarıyla en doğru iletişimi kurmayı başarabilir. Çocuğa söylenen en ufak bir sözün bile, ileriye yönelik onun dünyasında ne kadar etki yapabileceğini düşünerek

15. ve 20. Viyana önümüzdeki döneme yeni ve modern Kindergarten ve Hort ile başlayacak. hareket etmek zorunda aile. Aile okulun evde başladığını unutmamalı. Yediklerimiz, içtiklerimiz, seyrettiklerimiz hepsi önem arz ediyor. Anne ve babalar, çocuklarının ilk öğretmenleri olduklarının her an farkında olmalılar. Tabi çok da sabırlı olmalılar. Çocuklarımıza camilerde tıpkı okullarındaki gibi iyi imkanlar sunulmalı. Örneğin camiye ait imkanları en kaliteli şekilde bulmalı. Mesela rahlesi rahle olsun ama güzel olsun, kırmızı, yeşil, mavi boyalı olsun, çizik olmasın vs. Yaz tatili yaklaşıyor. Çocuklar yakında karnelerini alacaklar. Her yıl olduğu gibi birçok çocuğumuz Yaz Kurslarına katılacaklar. Eğitim Başkanlığı çerçevesinde yapılan Yaz Kurslarından bahseder misiniz? Viyana İslam Federasyonu olarak Yaz Kurslarında gündüzlü ve yatılı olmak üzere hem erkek hem kız ortalama 1500-1600 talebeye hizmet veriyoruz. 30 Haziran 2008 tarihinde Yaz Kursları başlayacak inşallah. Oberösterreich ve Niederösterreich’da, okulların tatil olma zamanları farklı olduğu için Yaz Kursu başlangıç ve bitiş tarihleri de değişiyor. Bütün şubelerimiz aynı tarihlerde Yaz Kursunu yapacaklar. Eğitim Başkanlığı olarak hazırladığımız Yaz Kursu müfredatını bütün şubelerimize gönderdik. Biz bütün şubelerimizi teftiş ettiğimiz zaman aynı müfredatı ve aynı dersleri görmek istiyoruz. Müfredat planında hangi gün hangi saatte hangi dersin

ve hangi konunun işleneceği belli. Yaz Kursu süresinde havanın sıcak olduğunu düşünerek, eğitimcilere tavsiyemiz çocuklarımızı sıkmadan, eğlendirerek eğitmeleri ancak bu arada müfredattan da ödün vermemeleri. Haftada iki defa mutlaka sosyal aktivite yapılması gerektiğini söylüyoruz. Yaz Kursunda sadece hafta içi eğitim yapılacak, hafta sonları ise tatil olacak. Yaz Kursunda öncelikli hedefimiz müfredatta birliğin sağlanması... Kurs bitiminde katılımcılara sertifika verilecek. Ancak bu sene Yaz Kursunda özellikle ahlak eğitimine önem vermek istiyoruz. Çocuğumuz kurs süresince, Kuran-ı Kerim’e geçememiş olabilir, ezberlerini tamamlayamamış olabilir, bilgiye dayalı birçok hususu öğrenmemiş olabilir. Ancak bütün çocuklarımızın en azından bizim kültürümüze uygun şekilde oturmasını kalkmasını ve yemesini içmesini öğrenmesini istiyoruz. Eğitimcilerimizle toplantılarımızı ve eğitimlerimizi tamamladıktan sonra eğitmenlerimizden talep edeceğimiz ana nokta, çocuklarımızın mutlaka ahlaki yönlerinin geliştirilmesinin sağlanması. Peki, yaz kursundaki bu değişiklikler yıl içindeki düzenli kurslara da yansıyacak mı? Elbette, Yaz Kursu ile beraber, dönem içerisinde devam eden kurslarımızın da sistemlerinde bazı değişiklikler yapılacak. Bunları sıralayacak olursak; düzenli kurslarımızda mutlaka öğrencilerin kayıtları tutulacak, maksimum 18 kişilik

sınıflarda dersler yapılacak, ücretler konusunda bir birlik olacak. Hem veliden alınacak ücret, hem de öğretmenlerimize ödenecek ücret Eğitim Başkanlığı tarafından belirlenecek ve bütün camilerimizde ve şubelerimizde bir birlik olacak. Düzenli kursların haricinde, Ostern ve Weihnacht gibi tatillerde kurs yapılmayacak. Bizler eğitimciler olarak velilerin çocuklarla yeteri kadar ilgilenmediğinden sürekli şikayet ediyoruz. Diğer bir taraftan ise çocuklar aileleri ile yeteri kadar zaman geçirmiyor. Düzenli kurslara katılmayan talebeler için ise Ostern ve Weihnacht tatillerinde yoğun kurs programları uygulanmaya devam edilecek. Ve çocuklarımızın camiden kopmamaları için sosyal aktivite programlarına oldukça önem vermeye gayret edeceğiz. Sosyal aktivitelerle ilgilenecek bir ekip oluşturulacak, bu ekip birbirine yakın şubelerimizde ortak programlar tertip edecek. Mesela 10. Viyana’da Anadolu, Hamidiye ve Eyüp Sultan cemiyetleri birbirine yakın şubeler olduğu için ortak programlar rahatlıkla düzenlenebilir. Yine düşündüğümüz aktivitelere Viyana İslam Federasyonu dışındaki kurum ve camileri de davet edip birlikte ortak programlar düzenlemeyi hedefliyoruz. Bunların dışında en önemli nokta, düzenli kurslarımızda müfredat sistemiyle derslerin işlenmesi. Çocuklarımızı her yıl aynı konuları tekrar tekrar öğrenmek zorunda kalmadan eğitmek istiyorsak, müfredat sistemini uygulamak için elimizden gelenin en iyisini yapmak zorundayız. Eğer bugüne kadar camilerimizde müfredat sistemine dayalı eğitim yapılabilseydi, bugün o kurslardan mezun olmuş çocuklarımız yine o kurslarda görev yapıyor olacaklardı. Maalesef bunu bugüne kadar başaramadık, fakat hedefimiz öğrencilerin eğitim gördüğü kurumlarda eğitmenlik yapmasını temin etmek. Bütün şubelerimizde resmi eğitim kurumları oluşturmak da yine hedeflerimizin arasında. Yaklaşık 5 yıl içinde camilerimizin adedine ulaşamasak da 4/3’nde mutlaka bir eğitim merkezimizin olacağına inanıyorum ben. 31 camimizin olduğunu düşünürsek, en azından 20 camimizde eğitim kurumu oluşturacağımıza inanıyorum Allah’ın izniyle. İnşallah hocam. Ben bu güzel söyleşi için size çok teşekkür ediyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Ben teşekkür ederim.


10

KÜLTÜR-SANAT

Haziran 08 Juni 08

Yaz mevsiminin geldiği ve tatil hazırlıklarının hız kazandığı bir dönemde İstanbul’da geçirilebilecek güzel bir gün tavsiyesi de Dewa’dan.

zarlıklar cami çevresini uhrevi bir mekan yapar. Örneğin Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Fevzi Çakmak, Ferhat Paşa, Mehmet Paşa, Siyabuş Paşa, Beşir Fuad, Ahmet Haşim, Ziya Osman Saba, Sokullu Mehmet Paşa Eyüp mezarlığında metfundurlar. Eyüp Camii bugün İstanbul’dan ve Türkiye’nin her yanından gelen ziyaretçilerle dolup taşmaktadır. Bu yüce sahabe Evliyalar şehri İstanbul’un maneviyatına maneviyat katmaktadır.

ahvaltımızı Pierre Loti tepesinde ağır ağır yaptıktan ve keyif çaylarımızı da içtikten sonra yakında yeniden görüşmek dileğiyle Eyüp’ten ayrılıp Anadolu yakasına hareket ediyoruz. Bir sonraki durağımız İstanbul’un bir diğer tarihi semti, şairlerin düşü Üsküdar... Ve ziyaretgâhımız Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri. “Kim umar senden vefâyı, Yalan dünyâ değil misin? Muhammedü’l-Mustafâ’yı Alan dünyâ değil misin?” Osmanlı devri İstanbul velilerinin büyüklerinden olan Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri 1541-1628 yılları arasında yaşamış ve sekiz padişah devrini görmüş ve onlara manevi rehberlik etmiştir. Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri’nin neslinden olup “seyyid”dir. Hüdayi Hazretleri’nin ömrü İmparatorluğun sıkıntılı dönemlerine rast geldiğinden bir manevi önder olarak üstlendiği görevler çok büyüktür. Padişahların gönül doyurucusu ve yol göstericisi olmuştur. Hüdayi Hazretleri talebelik yıllarında çalışkanlığı ve başarısıyla hocalarının dikkatini çekmiş ve donandığı yüksek ilimle genç yaşta kadılığa kadar yükselmiştir. Bursa’da kadılık yaparken bir gün gözyaşları içinde bir kadın çıka-

gelir ve kocasının yıllardır hacca gitmek istediğini ancak fakirlikten dolayı bir türlü gidemediğini ve bu yıl da gidemezse kendisini boşayacağını söylediğini daha sonra kurban bayramına birkaç gün kala ortalardan kaybolduğunu anlatır. İşin ilginç tarafı adam beş altı gün sonra çıkar gelir ve hacca gidip geldim der. Kadıncağız da böyle bir şey olamayacağından bu yalancı adamdan artık boşanmak istediğini mahkemeye iletir. Bunun üstüne kadının kocası çağırılır ve durum bir de adamdan dinlenir. Adam da hem hanımının söylediklerinin, hem de kendi söylediklerinin doğru olduğunu, gerçekten hacca gittiğini ve hatta yolda karşılaştığı Bursalı hacılara getirmeleri için birtakım hediyeler emanet ettiğini anlatır. Kadı Mahmud Efendi şaşırır ve “Bu nasıl olur efendi?” diye sorar. Adam da her seneki gibi bu sene de hacca gidemeyince Eskici Mehmed Dede adında bir zata gittiğini ve onun da kendisinin elinden tutarak gözünü kapamasını istediğini söyler. Gözünü açtığındaysa Kâbe’dedir. Böyle bir hadiseyle ilk kez karşı-

laşan Kadı Mahmud Efendi bunun mümkün olamayacağını söyler. Adamın cevabıysa şöyledir: “Allah Teâlâ’nın düşmanı olan şeytan bir anda bütün dünyayı dolaşıyor da, Allah dostu olan has bir kul niçin bir anda Kâbe’ye gidemesin?” Bu söz karşısında söyleyecek bir şey bulamayan Kadı Efendi, Bursa hacılarının dönmesinin beklenmesine karar verir. Hacılar geldiğinde adamın söylediklerinin doğruluğu anlaşılır ve dava iptal olur. Bu olayın ardından Kadı Efendi’nin zihni karmakarışık olur ve derdine deva arayışıyla Eskici Dede’ye gider. O da kendisini zamanın mürşid-i kâmili Muhammed Üftâde Hazretleri’ne gönderir. Böylece başlar Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin tasavvuf yolundaki yürüyüşü. Üftâde Hazretleri’nin ilk şartı Kadı Mahmud Efendi’nin kadılık makamından vazgeçmesi ve bütün malını mülkünü dağıtmasıdır. Ardından uzun bir manevi eğitim dönemi başlar. Hüdayi Hazretleri sırtındaki süslü kaftanıyla sokak aralarında ciğer satar, dergâhın helâ temizleyiciliğini yapar. Nefsaniyetini besleyen bütün dünyevi alakalardan el

çeker. Mürşidinin talimatlarını takip ederek kısa sürede büyük mesafeler alır. Üftâde Hazretleri’nin müridi ve halifesi olur. Üstadı Üftâde Hazretleri’nin vefatından sonra Hüdayi Hazretleri Şeyhülislam Hoca Sadeddin Efendi’nin delaletiyle İstanbul’a yerleşir ve Üsküdar’da bir dergâh kurar. Burası kısa zamanda maneviyat mektebi haline gelir ve sultanlara dahi buradan ışık saçılır. Özellikle III. Murad, I. Ahmed, II. Genç Osman ve IV. Murad, Hüdayi Hazretleri’nin yakın irşadına mazhar olurlar. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri, bizzat IV. Murat’ın Eyüp Camii’ndeki kılıç kuşanma merasiminde bulunmuş ve Hazreti Ömer kılıcını padişaha kendisi kuşandırmıştır. Bu büyük zatın türbesi bugün halen Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayi Camii’nde bulunmakta ve ruhaniyetiyle semti şereflendirmektedir. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin şu duası meşhurdur: “Sağlığımızda bizi, vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boğulmasın, ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin.”

Aziz Mahmud Hüdayi Cami ve Türbesi

K

İstanbul’da Eşsiz Bir Tatil Günü

yüp Camii’nde sabah namazını kıldıktan ve Hz. Eyüp’ü ziyaret ettikten sonra semtin sırtlarına doğru başınızı kaldırdığınızda bol yeşillikli, eski ve şirin evlerin süslediği tepeyi görürsünüz. Mezarların arasından geçen patika yolu takip ederek bu tepeye çıkabileceğiniz gibi arabanızla da oraya ulaşabilirsiniz. Lakin patika yolu kullanmazsanız mezarlıkta metfun önemli şahsiyetlerin ruhuna Fatiha okumak ve arada bir başınızı geriye çevirip henüz aydınlanmakta olan boğaza kaçamak bakışlar atmak fırsatını kaçırmış olursunuz. Siz yukarılara çıktıkça güneş de size eşlik eder ve artık tamamen boş bir mideyle Pierre Loti kahvesine kahvaltınızı etmek için varmış olursunuz. Adını ünlü Fransız romancı,

E

deniz subayı ve Osmanlı aşığı Pierre Loti’den alan kahvehanede İstanbul’da eşine az rastlanır tazelik ve lezzetteki çaylarınızı yudumlarken yanınızda getirdiğiniz yiyeceklerle kahvaltınızı da edebilirsiniz. Elbette Altın boynuz’daysak, Eyüp’ten Eminönü’ne kadar boğaz ayaklarımızın altındaysa ve sabah namazını Eyüp’te kılmışsak bir de Pierre Loti’nin leziz sabah çayını içiyorsak bu kahvaltının en yakışık alan konuğu sıcacık çıtır çıtır İstanbul simididir. Fakat siz daha mükellef bir sofrada bol çeşitli bir kahvaltı tercih ediyorsanız yine Pierre Loti tepesinde bulunan ve açık büfe kahvaltı ikram eden diğer lokantaları da tercih edebilirsiniz.

Pierre Loti

Paşa Köşkü’nden kayıkla Bostan İskelesi’ne gelir, camide iki rekat namaz kılar, şeyhülislam tarafından kılıç kuşatılırdı. Yaptırılan bu ilk camii 1766 yılındaki depremde çok büyük zarar görmüş ve tamir edilemeyeceği anlaşılınca, 1798’de Sultan III. Selim tarafından tamamen yıktırılarak yerine yeni bir cami inşa ettirilmiştir. Burada olduğu kadar çok kabir, türbe, lahit başka bir camide iç içe geçmemiştir. Serviler ve me-

Eyüp Sultan Cami ve Türbesi

Peygamberin sahabesinden hadis rivayet edenlerdendir. Kendisi ensardandır. Hazreti Peygamber Mekke’den Medine’ye hicret ettikleri zaman Cibrili Emin Peygamberin devesinin yularından tutup çeke çeke cömert Eba Eyüb’ün evinin önünde çöktürmüştür.” “Alemdarı Nebi, Mihmandarı Resulullah” diye anılan bu aziz şahsiyetin türbesinin bulunduğu yeri İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin rüyasında görmüş ve buraya türbesi yaptırılmıştır. 1459 yılında ise yine Fatih Sultan Mehmed tarafından türbenin yanına camii, medrese, imaret ve hamam yaptırılmış böylece külliye oluşmuştur. Fatih Sultan Mehmed’ten sonra asırlarca padişahlar Eyüp Sultan Camii’nde kılıç kuşanmışlardır. Bu adeti Fatih başlatmış, ilk kılıcı Fatih’e Akşemseddin kuşatmıştır. Padişahlar Sinan

ziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’ni makamında ziyaret ettikten sonra sahil yolundan İstanbul’un bir diğer güzel semtinin yolunu tutuyoruz. Rotamız İstanbul haritasını yeşile boyayan Beykoz, hedefimiz yeşilden maviye bakan Yuşa tepesi. İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden biri olan Yuşa (as)’ın kabri İstanbul Beykoz’da Yuşa tepesinde bulunmaktadır. Eskiden Dev Dağı olarak bilinen bu tepe Boğaziçi’nde sahile en yakın ve en yüksek tepedir. İstanbul ve boğaz manzarasıyla ormanlar arasındaki bu tepe hem güzelliğiyle, hem de maneviyatıyla adeta insanı büyülemektedir. Osmanlı döneminde Sadrazam Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Said Paşa tarafından 1755 tarihinde buraya bir mescit yaptırılır. Tepeye adını veren Hz. Yuşa, Hz. Musa’nın yeğeni ve çağdaşıdır. Hz. Musa’nın Hızır (as) ile karşılaşmasını anlatan Kehf Suresi 60-65. ayetlerde Hz. Musa’nın yanındaki genç adamın Hz. Yuşa olduğu rivayet edilir. Yuşa (as)’ın bu tepede met-

A

fun olduğuna dair inanç Beşiktaş’da türbesi bulunan Kanuni Sultan Süleyman’ın sütkardeşi olan Yahya Efendi’nin (1474-1570) manevi keşfi ile irtibatlandırılarak yaygınlaşmış ve şöhret bulmuştur. Yuşa peygambere izafe edilen kabrin uzunluğunun 17 metre olması hususunda çeşitli yorumlar bulunmaktadır. Bunlardan birisi bir peygamber olması hasebiyle kendisine duyulan saygıdan dolayı büyük bir türbe yapıldığı, bir diğeri ise yer manevi keşifle bulunduğundan geniş ve uzun tutulmuş olabileceğidir. Yoksa Yuşa peygamberin boyunun 17 metre olması gibi bir ihtimal söz konusu değildir. Beykoz’un bu güzel tepesinde Yuşa (as)’mı da ziyaret ettikten ve caminin önünde bulunan geniş avludan boğazın güzelliklerini temaşa ettikten sonra Beykoz ormanlarında yapılan güzel bir piknikle bu huzur ve maneviyat dolu günü sonlandırmanın huzuru eşsiz olsa gerek.

Yuşa Tepesi ve Türbesi

abah namazını Eyüp semtinin merkezinde bulunan Eyüp Sultan Camii’nde kılmak kimi İstanbulluların değişmez alışkanlıklarındandır. İstanbul’un pek çok semtinden İslam aleminin bu önemli ziyaretgahında sabah namazını kılabilmek için insanlar Eyüp’e akın ederler. Dolayısıyla bizim günümüz de Eyüp Camii’nde başlıyor. Eyüp Camii’nin ilk inşa edilen kısmı, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’i Medine’ye ilk geldiğinde evinde misafir eden Ebu Eyüb el-Ensari Hazretleri’nin türbesidir. Mekke’ye giderek Akabe’de Müslümanlığı ilk kabul eden sahabelerden olan, Bedir, Uhud ve Hendek Savaşlarına katılmış Eyüp Sultan Hazretleri, Emevilerin 668-669’daki İstanbul Kuşatması’na katılarak bu savaşta şehit düşmüştür. Evliya Çelebi’ye göre: “İlahi arif, Hazreti Eba Eyüb Ensari,

S

Dewa - Viyana


KÜLTÜR-SANAT

3 Haziran’da Schönbrunn Şenlendi

Avrupa İçin Konser sloganıyla düzenlenen Schönbrunn Sarayı Konserlerinin beşincisi yapıldı. Yağmurlu hava nedeniyle bu yıl 60.000 kişi konseri izleyebildi.

2004 yılından beri Schönbrunn Sarayı’nın bahçesinde düzenlenen Viyana Senfoni Orkestrası’nın klasik müzik konseri bu yıl 3 Haziran’da gerçekleşti. Avrupa’nın en büyük konseri olarak nam salan açık hava konserine bu yıl havanın yağışlı olması nedeniyle katılım 60.000 kişi civarındaydı. Geçen yılki konsere katılımın 140.000 kişi olduğu düşünülürse bu yılki seyirci sayısının bir hayli düşük olduğu anlaşılıyor. Saat 21.00 sularında başlayan ve her zamanki gibi ücretsiz olan

konser ORF’den canlı olarak yayınlandı. Seyirciler meşhur Viyana Senfoni Orkestrasını Şef Georges Prêtre yönetiminde açık havada dinlediler ve yıldızların altında eşsiz bir müzik ziyafetine konuk oldular. Habsburg Hanedanı’nın, Maria Theresia’nın ve Sisi’nin izlerini hala sıcak bir şekilde taşıyan Schönbrunn Sarayı”nın Fransız stili barok bahçesinde düzenlenen bu şaşalı konserin CD ve DVD’leri Haziran ayının 20’sinde müzik marketlerdeki yerlerini alacak. Dewa

Cannes’da En İyi Yönetmen Ceylan Bu yıl 61.si düzenlenen Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü Nuri Bilge Ceylan aldı. Ceylan ödülünü alırken “Tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum!” dedi.

Nuri Bilge Ceylan

Festivalin Kısa Tarihçesi

Sinema dünyasında Oscar’ın ardından en önemli organizasyon olarak kabul edilen Cannes Film Festivali’ne üçüncü kez katılan Nuri Bilge Ceylan bu sefer de eli boş dönmedi. “3 Maymun” filmiyle Ceylan en iyi yönetmen ödülünü alırken, büyük ödül Altın Palmiye’ye Fransız yönetmen Laurent Cantet “Entre les murs” isimli filmiyle sahip oldu. Ceylan’ın rakipleri arasında Changeling (Clint Eastwood), The Palermo Shooting (Wim Wenders), Che (Steven Steven Soderbergh), Adoration (Atom Egoyan) gibi güçlü isimler olmasına rağmen jüri Ceylan’ı ödüle layık gördü. “Üç Maymun”, Sean Penn’in başkanlığını yaptığı ve Sergio Castellitto, Natalie Portman, Alfonso Cuaron, Apichatpong Weerasethakul, Alexandra Maria Lara, Marjane Satrapi, Rachid Bouchareb’den oluşan jüri tarafından değerlendirildi. Ödülünü kucaklarken Nuri Bilge Ceylan’ın ülkesini unutmaması ve “Bu ödülü

birisine adamak istiyorum: Tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme!” demesi Türk halkının gönlünü fethetti. Ceylan’ın Cannes film Festivali’ne ilk konuk oluşu değildi bu. 1995 yapımı “Koza” adlı ilk kısa filmiyle Cannes’da yarışmaya seçilen Ceylan, 2003 yılında “Uzak” filmiyle Jüri Büyük Ödülü ile erkek oyuncu ve 2006’da ise “İklimler” ile Cannes Film Festivali Büyük Yarışma bölümüne katılıp Fipresci Ödülü’nü kazandı. Dolayısıyla ünlü yönetmen aldığı ödüllerle bir rekora da imza atmış oldu.Nuri Bilge Ceylan’a ödülünü kazandıran “3 Maymun” filminin başrollerinde Yavuz Bingöl, Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Sungar ve Ercan Kesal oynuyor. Film, kendi içinde büyük yalanlarda boğuşan bir ailenin gerçeği örtbas ederek bir arada kalma çabasını anlatıyor. Taşıyamayacağı acılarla yüzleşmemek adına gerçeğin hasıraltı edilmesiyle, Ceylan’ın tabiriyle üç maymun oyunuyla karşı karşıya geliyoruz filmi izlerken. Dewa

1938 yılında Almanya ve İtalya faşist hükümetlerinin Mostra de Venise’deki film seçimine müdahale etmesi üzerine Cannes’de tarafsız bir festival başlatma kararı alındı. 1939’da yapılması planlanan ilk festival Fransa ve İngiltere’nin Almanya’ya savaş ilan etmesi sonucu yapılamadı. Ancak savaşın bitiminde 20 Eylül – 5 Ekim 1946 tarihleri arasında düzenlendi. Altın Palmiye ödülü de ilk kez 1955’de verildi. Altmışlı yıllarda kimliğini kazanan festival, o zamandan beri dünyanın en itibarlı film festivali olarak görülüyor. Festival yedi ana bölümden oluşuyor: Yarışma, Yarışma dışı, Un Certain Regard- Etkinlikler, Cinefondation- Dünya sinemasından kısa film örnekleri, Eleştirmenlerin Seçimi, Yönetmenlerin Seçimi ve Marche du Film - Film Pazarı. Dewa

Haziran 08 Juni 08

11

Seslerin Birleşmesi

Filistinli ve İsrailli Sanatçılar Sergisi

Klosterneuburg’daki Essl Müzesi şu günlerde ilginç bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Filistinli ve İsrailli sanatçıların eserlerinin bir arada sergilendiği müzede enteresan bir sentez dikkat çekiyor. Bu organizasyon, dünyanın en yoğun, en çelişkili, en karmaşık ve en önemli topraklarının acılarını, yaşanmışlıklarını sanatçıların gözünden iki yönlü görme imkanı sunuyor. Pek çok kültürel farklılığın tarihin imbiğinden süzülerek sanata yansıyışına tanık olmak isteyenler için sergi bulunmaz bir fırsat. Eserlerde ön plana çıkan konularsa sivil toplum, sosyal ve kültürel hayat. Mayıs’ın 16’sında başlayan sergi Ekim ayının 10’una kadar devam edecek. Ayrıca Salı gününden Pazar gününe kadar 1. Viyana, Albertinaplatz 2 numaradan, Mozart Kafe’nin önünden müzeye ücretsiz Shuttle bus kalkıyor. Müze biletleri otobüsten alınabiliyor. Bu ilginç sergi 25 dakikalık bir uzaklıkta bizleri bekliyor. Sanatçılar: Tal Adler, Shalom Amira, Anisa Ashkar, Asad Azi, Raed Bawayah, Eyal Ben-Dov, Zoya Cherkassky und Avdey Ter-Oganian, Ronen Eidelman, Shula Keshet, Jumana Manna, Parrhesia, rites-institute, Yoav Weiss, Osama Zatar, Manar Zuabi, Masha Zusman ayrıntılı bilgi için: www.sammlung-essl.at Dewa

Viyana Belediye Binası Parkında Müzik Film Festivali Avrupa Şampiyonası etkinlikleri dolayısıyla şu günlerde Fan-Zone’ye çevrilmiş olan Viyana Belediyesi parkında her yıl olduğu gibi bu yıl da yazlık açık hava sineması kurulacak. 12 Temmuz – 14 Eylül 2008 tarihleri arasında her akşam güneşin batımının ardından dev ekranda gösterimler olacak. Programda klasik müzikseverlere hitap eden gösterimlerin yanında çeşitli dünya müziklerinin renkli konserlerine de yer verilmiş. Bu yıl 18.si düzenlenecek olan film festivaline ilgi her geçen artıyor. 2006 yılındaki organizasyonda 560.000 kişinin misafir edildiği tahmin ediliyor. Dewa

Mısır’ın Gizemi Tutankamun Viyana’da Eski Mısır’ın en dikkat çeken Firavun’u Tutankamun’un lahiti Viyana Etnoloji Müzesi’nde sergileniyor. Eski Mısır’ın tüm gizemini beraberinde taşıyan Tutankamun 9 Mart - 28 Eylül 2008 tarihleri arasında misafirlerini bekliyor. Firavun 1970’li yıllardan beri İngiltere Müzesinde (British Museum, Londra) milyonlarca kişi tarafından ziyaret edildi. İlk kez Viyana’ya Sanat Tarihi Müzesi’nin bir organizasyonu dahilinde getirilen Tutankamun’un lahiti Etnoloji Müzesi’nde (Museum für Völkerkunde, Viyana) sergileniyor. 1922 yılında mezarı keşfedilen Tutankamun’un bedeni iç içe geçmiş üç tabutun içinde bulundu. Tabutlardan ikisi altın kaplama, üçüncüsü ise som altındandı ve mumyanın yüzünde 8 kilo ağırlığında altından bir maske bulunuyordu. Mısır’ın en genç firavunu olarak nam salan Tutankamun’un 9 yaşında tahta geçtiği ve 18 yaşında başına aldığı bir darbe sonucu öldüğü sanılıyor. ayrıntılı bilgi için: http://www.tut.khm.at Dewa


12

Haziran 08 Juni 08

AİLE

Çocuklarda Kendine Güven Çocuğumuzu yetiştirirken nelere dikkat etmeli, nasıl davranmalıyız? Çocuğumuzun kendine güveni ve teşebbüs gücü olmalıdır. Bunun için ona yardımcı olmalıyız. - Sevgimizi her fırsatta dile getirmeli, sevgimizi söylemekten kaçınmamalıyız. - Çocuğumuzu olduğu gibi sevmeli yapıp ettiklerine göre değerlendirmemeliyiz. Elbette bunu hissetmesini sağlamalıyız. - Çocuğumuza sevgimizi verirken disiplinimizden taviz vermemeli, olması gerekenlerin her koşulda yapılması gerektiğini öğrenmesini sağlamalıyız. - Onu övmekten kaçınmamalıyız. - Çocuğumuzun anlamayacağını düşünerek onunla konuşmamazlık etmemeliyiz. Henüz o bir bebekken biz bu alışkanlığı kazanmalı ve zamanla ona da kazandırmalıyız. Onun düşüncelerini dinlemeli, ona ne düşündüğünü sormalı, dolayısıyla onu önemsediğimizi hissettirmeliyiz. - Onunla eğlenmeli, uzun vakitler geçirmeli, birlikte oyunlar oynamalıyız. Zorluklarla

Çocuğumuz bugün bizim kanatlarımızın altında güvende olabilir, lakin onun büyüyeceğini ve dolayısıyla hayatla tek başına baş etmesi gerekeceğini unutmamalıyız. O halde çocuğumuza kazandırmamız gereken en önemli özelliklerden biri kendine güven. karşılaşıldığında somurtmak yerine güler yüzle ve sabırla işlerin çözülebileceğini ona halimizle anlatmalıyız. - Hatalarında kendisini affettirmesini beklemeli, lakin onu sürekli suçlayarak terbiye etmemeye de dikkat etmeliyiz. Kesinlikle onu yaşıtı arkadaşlarıyla kıyaslamamalı, rencide etmemeliyiz. - İlgi alanlarını, becerilerini küçük yaşta gözlemlerimizle saptamaya çalışıp onu yönlendirmeliyiz. Böylelikle yeteneklerini geliştirmesinde yardımcı olmuş oluruz.

- Arkadaş edinmeye ve ilişkilerini uyum içersinde yürütmesine teşvik etmeliyiz. Arkadaşlarıyla olan problemlerini kendisinin çözmesini beklemeli, her an arkasında olsak da bu anlamda bize güvenmemesini sağlamalıyız. - Ona kültürümüzden örnek alabileceği önemli şahsiyetlerin hikayelerini anlatmalı, öyküneceği kahramanlar oluşturmalıyız. - Bizim aşamadığımız ciddi sorunları varsa bir uzmandan yardım almaktan çekinmemeliyiz.

Eviniz İçin Küçük Dekorasyon Önerileri Kokulu ampullerle eviniz şenlensin Bir toz bezi kullanarak ampullerin altına kokulu esanslardan sürün. Işıkları açtığınızda kokular etrafa yayılsın. Lavanta esansı son derece iyi sonuç verecektir. Duvar kağıtlarını çıkarmak çok kolay Bulaşık bezini leğende hafifçe ıslatın, daha sonra, duvara koyduğunuz bezin üzerinden birkaç saniye ütüyle geçin. Ütüyü çektikten sonra duvar kağıdını sıyırmaya başlayın. Kolayca çıkacaktır. Şamdanlarınız ışıldasın

Şamdanlarınızın ışık saçmasını istiyorsanız, eski bir naylon çorapla silmeniz yeterli. Duvarlarınızda lekeye yer yok Duvarların üzerindeki, yıkamakla geçmeyen parmak izleri bir parça ekmekle silindiği takdirde anında ortadan kalkar.

SUDOKU 1 1

8

6 6

2 4 9

6

3

2 5

5

8 2

9

3 7

5 4

2

http://www.bizimaile.com/

KARİKATÜR

7 4

Papatyalarınıza renk gelsin Vazonuzda saplarından kesilmiş bir demet papatya varsa suyun içine birkaç damla gıda boyası katın. Papatyalarınız boyayı emecek, beyaz taçyapraklar çeşitli renklerle boyanacak.

4 3

1

8

Bal ve Tarçın Mucizesi Bal ile tarçın birleştiğinde, Allah c.c harika şifalar yaratır! Artritten yaşlılığa, sivilceden saç dökülmesine, Bal ve Tarçın şifası... Ağrı Kesici: Bir ölçü balı 2 ölçü ılık su içerisine koyup üzerine bir çay kaşığı toz Tarçın ilave ederek bir krem elde edilir. Bununla vücudun ağrıyan yerlerine masaj yapılır. 1-2 dakika içerisinde ağrının azaldığını gözlemleyebilirsiniz. Kopenhag Üniversitesinde yapılan bir araştırmada kahvaltıdan önce bir yemek kaşığı bal ve ½ çay kaşığı toz tarçını alan 200 hastadan 73 ü bir hafta içerisinde şifa bulmuşlar, geri kalan yürüyemeyen ve hareket edemeyen hastalar da bir ay içerisinde şifa bulmuşlardır. Diş ağrısı: Bir kaşık toz tarçın ve 5 tatlı kaşığı bal karışımı ağrıyan dişe tatbik edilir. Ağrı kesilene kadar günde üç defa tatbik edilir. Hazımsızlık ve grip: Toz tarçın 2 kaşık bal üzerine serpilip yemekten önce alındığında asit oluşumunu ve hazımsızlığı önler. İspanya da yapılan bir araştırmada bal içerisindeki bir maddenin grip mikroplarını öldürdüğü ve hastaları gripten koruduğu saptanmıştır. Kanser: Japonya ve Avustralya da yapılan bir araştırmada, mide ve kemik kanserleri üzerinde başarılı

olunmuştur. Bu tür kanserlere yakalanan hastalar günde bir kaşık bal ve bir kaşık tarçını bir ay süreyle günde üç defa almalıdırlar. Kalp hastalıkları: Bal ve tarçınla yapılan bir karışım her sabah kahvaltıda reçel veya marmelat yerine ekmek üzerine sürülür. Bu uygulama arterlerdeki kolesterolleri eriterek hastaları kalp krizinden korur. Bu uygulama ile daha önce kalp krizi geçirmiş kişiler, ikinci krizden kilometrelerce uzakta olacaklardır. Bu uygulamayı düzenli olarak yapan kişilerde solunum güçlüğü ortadan kalkacak ve kalp atışları kuvvetlenecektir. Evlat sahibi olamama: Eğer bir erkek düzenli olarak uyumadan önce 2 kaşık bal yerse problemleri çözülecektir. Gebe kalamayan kadınlar bir tutam toz Tarçın ve yarım tatlı kaşığı balı gün boyunca bir sakız üzerine koyup çiğnediklerinde tükürükle karışarak yavaş yavaş emilerek etkili olmaktadır. Kolesterol: İki kaşık bal, üç tatlı kaşığı toz tarçın, 450 gr. demlenmiş çay içerisinde eritilerek içildiğinde kan kolesterol seviyesi 2 saat içerisinde % 10 düşecektir. Artrit hastalarına tavsiye edilen kür

de günde 3 defa kolesterol hastaları için uygulanabilir. Günlük gıda ile alınan bal bile kolesterolün düşmesine yardımcı olabilir. Mide ağrıları: Bal ve tarçın kürlerinin, mide ağrıları için olduğu kadar mide ülserleri için de yararlı olduğu saptanmıştır. Saç dökülmesi: Saçı dökülenlerle tepesi açılanlar sıcak zeytinyağı içerisine bir kaşık bal, bir tatlı kaşığı toz Tarçın ilavesiyle elde edilen krem banyodan önce başa sürülür ve yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra yıkanır. Sivilceler ve deri: 3 ölçü bal, 1 ölçü tarçın ile bir krem yapılır. Bu krem uykudan önce sivilceler üzerine sürülür. Sabahleyin ılık su ile yıkanır. Eğer 2 hafta süreyle her gün uygulanırsa sivilceleri kökünden çıkarır. Zayıflama: Bir bardak su içerisine eşit miktarda bal ve tarçın konup kaynatılır. Her gün kahvaltıdan yarım saat önce aç karnına ve yatmadan önce içilir. Düzenli uygulanırsa kilo verilir. Ayrıca bu karışım düzenli olarak içildiğinde, yüksek kalorili diyet alınsa bile, vücutta yağın birikmesine engel olur. Kaynak: Mete Özer, balikesir. saglik.gov.tr


Haziran 08 Juni 08

DİN ve HAYAT

13

http://blacksilence17.deviantart.com/

Kabir Ziyareti, Boş İnançlar (Hurafeler) Ve Zararları Bizleri akıl sahibi insan olarak yaratan ve inanan insanlar olarak yaşatan, sonsuz kudret sahibi Allâh’a hamd-ü senâ, insanlığı karanlıklardan aydınlığa kavuşturan sevgili Peygamberimiz Muhammed Aleyhi’s-selâm’a ve izinden gidenlere salât ve selâm olsun. Değerli Okurlarım, Bu yazımda sizlere, toplumumuza bulaşan sosyal hastalıktan söz etmek istiyorum. Bu hastalık, boş inançlar (hurafeler)dır. Okuyup anladıkça hak vereceğiniz gibi bu hastalık, bedenimize gelen hastalıklardan daha zararlı, daha bozucu ve üzücü oluyor. Çünkü günden güne gelişen ve uygarlaşan dünyada, bizim gibi akıl ve mantığa dayanan, son ve mükemmel bir dîne gönül vermiş topluma bu tutum hiç de yakıştırılamıyor. İslâm Dîni son ve mükemmel din olduğu bir gerçek iken ona gönül verenlerin doğrudan doğruya mutluluğa giden yolda olmaları, yaşayışlarında, görüş ve anlayışlarında aklın ve mantığın hoş görmediği şeylere gönül vermemeleri gerekmez mi? Oysa çoğu kimselerin inanış ve anlayışları, gerçeklerden uzak bir görünümdedir. Çünkü İslâm Dîni’nin nurlu yolunu benimseyenlerin öteki insanlardan üstün bir yaşayışta olmaları gerekirken durum böyle olmuyor. Öyle ise Müslüman toplumun geri kalmasının nedenleri ne olabilir? Durum eleştirilecek olursa şu gerçekler kendini gösterir: Bir taraftan „bilgin“ kılığına bürünmüş, derviş görünmeye özenmiş, fakat gerçekte bu niteliklerden hiç de payı olmayan kimseler, ehil olmadığı halde, her nasılsa gerçek bilginlerin yerlerini haksızlıkla ele geçirmiş, bu alanda önemli

roller oynamışlar, Müslümanları şaşırtmışlardır. Öte yandan nûru sönmeyen ve sönmeyecek olan İslâm Güneşi’nin dünyâyı aydınlatmaya başladığı günden bu yana, Peygamberimiz (sav)’in çağında olsun, O’ndan sonraki çağlarda olsun, özellikle haçlı savaşlarında, Osmanlı Devleti’nin ilerleme ve yükselme çağlarının sonlarına kadar, Müslümanların îmanlı göğsü her saldırıya siper olmuş, bir türlü bileği bükülememiş, hemen her savaştan şanlı zaferlerle çıkmıştır. Nitekim Çanakkale’de top, tüfek, bomba ve zırhlılarla Müslüman siperlerini aşamayan düşmanlar, kültür emperyalizmi ile türlü çarelere başvurup can damarlarımızı kesmeye, ahlâk ve fazîlet kalelerimizi zapt etmeye çalışmışlardır. Amaçları, Müslümanları sağlam inançtan uzaklaştırıp, boş ve bâtıl inançları benimseyen, hurafeler peşinden giden bir toplum haline getirmekti. Demek oluyor ki bugünün Müslüman toplumunu Dünyâ medeniyet düzeyinden geri bırakan, bağlı bulunduğu dîni değil, dînin öğreniminde ve uygulamasındaki yanlış tutum ve Yüce Dînimiz’e sokulan boş inançlar (hurafeler)dır ki bunların en önemsiz gibi görünenlerinden başlayarak bâzılarını gözden geçirelim:

KABİR ZİYARETİ Muhterem okurlarım, Kabirler; ölümü düşünmek, ahireti hatırlamak ve insanın hangi mevkide olursa olsun bir gün gelip mezarda yatan gibi toprak olacağını görmek ve ibret almak için ziyaret edilir. Nitekim Allah Elçisi sevgili Peygamberimiz Hz.

Muhammed (S.A.S) bir hadislerinde: “Kabirleri ziyaret edin çünkü ziyaret sizi dünyada zahidâne yaşatır, size ahireti hatırlatır, sizi gafletten uyandırır.” buyurmuşlardır. Kabir başına varınca, ölenlerin ruhuna Kur’ân okumak, okunan Kur’ân’ın sevabını mevtaların ruhuna “Allah rızası için” armağan etmek caizdir ve sevaptır. Ancak, “Duam oraya gitmekle kabul olacak.” inancı yanlıştır. Gezdiğimiz ve gördüğümüz bazı yerlerde tespit ettik ki türbelere, kabirlere gidenler, orayı adeta bir piknik yerine çeviriyorlar. Yeme ve içmeler yapılıyor, adaklar dağıtılıyor. Kur’ân ve mevlitler de okunuyor. Fakat dua bittikten sonra, bazı türbelerin bahçelerinde salıncaklar kurulup şarkılar söyleniyor. Zevk-ü sefa yapılıyor. Bu yanlıştır ve İslâm adabına uygun değildir. Türbe ve kabristanlıklarda bu adetlere son vermek gerekir.

Kabirlerde dua:

İslâm’da dilek ve istekler sadece Allah’a arz edilir. Allah’tan başkasına sığınmak ve O’ndan gayrısından mağfiret dilemek doğru değildir. Gerçek böyle olmasına rağmen, halkımızdan bazıları dua şeklini ve adabını adeta değiştirmişlerdir. Duaya bir sürü bâtıl hareketleri sokmuşlardır. Bazıları dua ederken sanki kavga ediyor gibi bağırıp çağırıyor. Kimisi dua yapmak için türbelere, yatırlara koşuşturuyor. Kimisi de mezarlara elini yüzünü sürmekte, türbelerin eşik ve pencerelerini öpmektedir. Bir çeşit tapınma hareketleri yapmaktadırlar. Bu hareketlerin cümlesi yanlıştır ve batıldır. Şu bir gerçektir ki, dua etmek için kabir başına, yatır taşına

gitmeye gerek yoktur. Zira kabirde yatan mevtalar insanların dileklerini yerine getiremezler. Dua eden kişi ile Allah arasında vasıta olamazlar. Çünkü İslâm’da Allah’a sığınmak, O’na dua etmek için bir aracıya ihtiyaç yoktur. Kul, vasıtasız Allah’a iltica eder. Bu itibarla bir kimse, “Falan yatıra gittim ona dua ettim o mübarek zatın himmetiyle duam kabul oldu.” derse bu caiz değildir.

BOŞ İNANÇLAR (HURAFELER)

Sayın okurlarım, Birçok hurafe, dinimizin esas talimatı arasına zararlı bir “parazit” gibi karışmıştır. Mâlesef okumuş-cahil, pek çok insan bu hurafelere inanmaktadır. Özellikle hanım Müslümanlarımızdan inananlar daha da çoktur. O kadar ki bazıları, bu hurafeleri adeta dinî bir hüküm zannediyorlar... Oysa bu bâtıl inançlar içinde akla, mantığa uymayan, İslâm Dini‘nin emirleriyle hiç bağdaşmayan öyle saçmalıklar var ki, insan bunlara inananlara hem hayret ediyor, hem de üzülüyor. Zira kimi, dişi ağrıyanın mezar taşını ısırıp arkasına bakmadan evine dönerse ağrısının kesileceğine, kimisi bazı mahallerdeki ağaç, türbe ve mescit pencerelerine bez bağlamakla, taş yapıştırmakla dileğinin yerine geleceğine, kimisi de Cuma günü ezan okuyan müezzine minareden başörtüsü sallattırırsa, kısmetinin açılacağına inanmaktadır. Bu arada baykuşun ötmesinden, köpeğin ulumasından, kurbağanın sesini yükseltmesinden, yıldız kaymasından, göz seğirmesinden, burun kaşınmasından nice mana ve

hükümler çıkarılmaktadır. Cuma gecesi ev temizlemenin, Cumartesi günü de çamaşır yıkamanın uğursuzluk getireceğine inananların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Daha neler neler!.. İnsan, yaratılışı itibariyle inanmaya ve telkine müsait bir varlıktır. Başına bir dert, bir bela geldi mi, deva ve şifa umuduyla her çareye başvurmakta, her duyduğunu yapmaya kalkışmaktadır. İşte insanın bu zaafını iyi bilen bazı kimseler, (üfürükçüler, muskacılar, cinciler, falcılar) bundan istifade etmesini bilmektedirler. İnsanın duygu, düşünce ve inancını istismar ederek onu, yanlış yollara sevk etmekte ve menfaat sağlamakta, hatta çevresinde manevî otorite kurabilmektedirler. Ancak biz inanıyoruz ki iyi niyetli, temiz düşünceli Müslüman kardeşlerimizi bu mütegallibe güruhunun istismarından kurtarmak için onları uyarmak ve eğitmek gerekmektedir. Zira halkımızın sağduyusu sağlamdır. Hurafe inancının azalması için yılmadan, usanmadan doğru olanı söylemek ve öğretmek gerekmektedir. Bu mümkündür ve örnekleri de pek çoktur.

Uydurma Hadisler:

Kıymetli okurlarım, İslâm’a sokulan efsane cinsinden birtakım hurafelerin, akla, mantığa uymayan saçmaların kaynaklarından biri de uydurma hadislerdir. İnsanlar arasında her çağda, türlü nedenlerle fitne ve fesada hizmet edenler, çıkarcılar bulunduğu bir gerçektir. İslâm Dîni yalancılığı, iftirayı kesinlikle yasaklar. Peygamberimiz, yalan söyleyenlerin, iftira edenlerin îman nimetinden yoksun olduklarını ve ağır cezaya çar-

pılacaklarını bildiriyor. Şüpheli görülen hadîslerin bile söylenmemesini öğütlüyor. Çünkü bunlar Müslümanlara yarar sağlamaz, aksine bağışlanacağı ümidiyle birçok fenalıkları irtikâba cesaret verir. Peygamberimiz (sav) mübarek konuşmalarının birinde: „Benden sonra birtakım hadisler rivâyet edilecektir; onları Kur’ân-ı Kerîm ile karşılaştırın, eğer Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerine uygun düşüyorsa benim sözümdür.“ buyurmuşlardır. Bizim için ölçü, bu olmalıdır. Her duyduğumuzu incelemeden almak sakıncalıdır. Özellikle belirtmek isterim ki târihin her çağında insanlık, cehâletin kurbanı olmuş, bilgisizliğin her çeşit ızdırabını çekmiştir. Çok iyi bilinmeli ve unutulmamalıdır ki dinsizliği açıkça bilinen ya da dinsiz görünen kimselere nazaran, gerçekten dinsiz olduğu halde, koyu Müslüman görünmeye çalışan fitneciler, münâfıklar daha tehlikelidir. Okuyalım, öğrenelim, düşünelim, gerçek Müslüman, olgun ve işe yarar insan olmaya çalışalım. Kendilerinden feyiz aldığım, duâlarına mazhar olduğum çok muhterem ve fazîletli bütün hocalarımı, bu vesile ile Anne ve Babamı saygı, rahmet ve minnetle anar, keremi ve bağışlanması bol Yüce Allah’tan hepimizi rahmet ve mağfiretine erdirmesini hassaten temennî ve niyaz eylerim. Bu çalışmamda yapmış olabileceğim hataların hoşgörü ile karşılanmasını umar, Yüce Allah’ın af ve inayetine sığınırım. Abdullah AKIN WELS FATİH CAMİİ İMAM – HATİBİ


14

Haziran 08 Juni 08

DİN ve HAYAT Murat Solmazgül msolmazgul@hotmail.com

Müslümanlar iyi niyetlidir ama … Bir milletin en büyük zenginliği tarihidir. Tarih bir milletin hafızasıdır. Hafızası olmayan bir millet güdülmeye mahkûmdur. Tarihine sahip çıkmayan milletler ise emperyalist devletlerin uydusu olmaktan öte gidemezler. Bir milleti millet yapan değerler vardır. Bu değerlere sahip çıkmayan insanlar tarihin akışında emperyalist rüzgârlarla savrulup giderler. Biz altı asır dünyanın süper gücü olarak dünyaya adalet, kültür, sanat, medeniyet dağıtmış bir milletiz. Ama maalesef kültür emperyalizminin amansız saldırılarına karşı gereken mücadeleyi veremiyoruz. Bize dinletilen veya izletilen birçok şeyi iyi niyetimiz sebebi ile gerçeklik ve doğruluk süzgecinden geçirmeden kabul edip inanıyoruz. İnsanlarımızın dışarıya olan hayranlığı onları kendi geçmişlerine düşman ediyor. Eski milli eğitim bakanlarından Hamdullah Suphi Tanrıöver, bakan iken Yugoslavya’nın büyük şairlerinden Tatelesko’yu İstanbul’a davet eder. Tatelesko Kanuni Sultan Süleyman’ın kabrini ziyaret etmek ister. Türbenin kapalı olduğunu görünce bizimkilere der ki; “Tarihi olmayan devletlerin bile milli birlik ve beraberliklerini sağlayabilmek için, genç nesle bir ideal bir gaye verebilmek için, efsaneler uydurdukları bir dönemde sizin buraları kapalı tutmanız ne kadar abes.” Gerçekten bugün dünyada uydurdukları, efsaneleştirdikleri kahramanları dünyaya kabul ettirmeye çalışan (bu konuda başarılı olan) devletler görüyoruz. Efsaneleştirmek istedikleri bir grup kahramanı kamuoyuna kabul ettirmek için evvela bunları çizgi roman kahramanları olarak sunuyor daha sonra da beyaz perdeye aktarıyorlar ve başlıyor insanlar tartışmaya acaba gerçekten 300 Spartan var mıydı? Gerçekte bunlar kimlerdi? Ne zaman yaşadılar? Bizim ise destan gibi bir tarihimiz var. Ona sahip çıkmak yerine onu insanların zihninden silmeye çalışıyoruz. Mesela içinde bulunduğumuz sene İstanbul’un fethinin 555. yıldönümü. Biz ecdadımızın İstanbul’u nasıl fethettiğini inceleyip ondan dersler çıkarmıyoruz. İşgal ve fetih arasındaki farkı insanlara anlatmıyoruz. Fethedilen beldelere adaletin, saadetin, kültür ve sanatın nasıl geldiğini araştırmıyoruz. Bu insanların hangi azimle hangi mücâhede ruhu ile geçilmez sanılan bu surları aştıklarını incelemiyoruz. Ve bunun gibi çok önemli meseleler önümüzde dururken, biz gidiyoruz “Fatih Sultan Mehmet han gemileri karadan yürüttü mü yürütmedi mi?”, “Bu konu hangi tarihî kaynaklarda var?” onu tartış(tırıl)ıyoruz. İstanbul’un fethini müjdeleyen hadisin sıhhat derecesi gibi çok önemli (!) konular hakkında konuş(turul)uyoruz. Tüm bunlar insanların zihnini kirletmek, dikkatlerini başka yöne çekmek için yapılan enformasyon kirliliğinden başka bir şey değil. Halimize bakınca aklıma şu geliyor: Acaba yeryüzünde bizim kadar tarihine küs, bizim gibi tarihi ile savaşan bir millet var mı? Dünya şunu kesin olarak bilmeli ki; müminler iyi niyetlidir, temiz kalplidir, ama asla aptal değildir. Aynı yılan deliğinden iki defa ısırılmazlar. Ve kendileri üzerinde oynanan bu derin emperyalist oyunun farkındalar. Buna karşı en güzel mücadele ve mücâhedeyi ortaya koyacaklar.

Hz. Muhammed (s.a.v.) ve İslamiyet Merhum Mustafa Asım Köksal’ın hayatının en güzel meyvesi olarak kabul edilen “Peygamberler Peygamberi Hz. Muhammed Aleyhisselam ve İslamiyet” adlı eser, her bir cildi orijinal iki cildini ihtiva edecek şekilde 4 cilt halinde yayına hazırlandı. Bu müstesna eser Pakistan hükümetinin Sîret Kitapları Milletlerarası Yarışması’nda 1984 yılında birinciliğe layık görülmüş ve Türkçe Siyer kitapları arasında en muteber ve en detaylı eser olarak kabul görmüştür. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hayatını en ince detaylarına kadar bilmek ve İslam tarihinin en önemli zaman dilimi olan Asr-ı Saadet’i daha yakından tanımak isteyenler Işık Yayınları tarafından neşredilen bu kaynak kitaba müracaat etmeliler.

Tevhid’in manası ve şartları: ‘La ilahe illallah’ bir kelime-i Tayyibe-i Münciye’dir ki bunu söyleyen kimse Müslüman sayılır. Fakat Muhammed Resülullah’ı da birlikte söylemesi şarttır. İşte bu kelimeyi söyleyen kimse dünyayı ahiret üzerine tercih etmedikçe, o kelime onu Allah Teala’nın gazabından men eder, yani korur. Her ne zaman dünyayı ahirete tercih ettikleri halde, ‘La ilahe illallah’ derlerse, bu kelime üzerlerine reddolunur, Allah onlara, ‘Siz yalan söylüyorsunuz!’ der. Tevhid’in birinci şartı; manasını iyi bilmektir. Bunu söyleyen, manasını bilirse, o zaman ona iyi sarılır. Ve ondan katiyen ayrılmaz. Gözü de dünyada hiç olmaz. Veysel Karani Hazretleri ve benzerleri gibi. Bütün dünyadaki hayat, O’nun verdiği ile kaimdir. İlim de yine O’nun kullarına verdiği ilimden bir nebzedir. Ve kullardaki bütün ilimler O’nun verdiği ilmin neticesidir. Mana itibariyle bütün akaid kitaplarımızda bildirilen Sıfat-ı Zatiye ve Subutiye’sine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, kadare, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna, sıfatları olan hayat-ı ebediyesine, ilmine, ne kadar gizli olursa olsun gönüllerimizden geçirdiklerimizi, yaptığımız ve yapamadığımız her şeyi bildiğine, yerden çıkan her nebatı, gökten inen yağmurları ve her şeyi pek güzel bildiğine ve O’nun ilminden hariç bir şey olmadığına, iyice inanıp, tasdik etmektir. ‘Semi’ ki, Allah Teala’nın işitmesidir. Her şeyi, her fısıltıyı işiticidir. ‘Basir’ ki, yine Allah tela her şeyi pek iyi görür. Kullarının aynı zamanda her hareketini gözleyicidir. O’nun gözünden hiç bir şey kaçmaz. İşte bu bilgi insanda ne zaman tahakkuk ederse, o zaman imanı da kemal bulur. Ve bütün fenalıklardan el çeker. ‘Rabbim, benim yaramaz ve günahkâr bir halimi görmesin.’ diye kılı kırk yarar,

SOHBETLER

İtikad ve İbadette Gerçek Tevhid Mehmed Zahid KOTKU

hem korkar hem de kaçar. Arslanın yırtıcı olduğunu bilenin ondan kaçması gibi. O da Allah’ın rızasına muhalif her şeyden öyle kaçar. Kadere iman eden dünyada rahat ve huzur içinde yaşar. Ve her işini O‘na teslim edip selamet bulur. İrade, kudret, kelam, tekvin de O’nun sıfatlarıdır. Sonra şunu da iyi bil ki, Allah Teala’nın kıdem, beka, vahdaniyet, muhalefetünlilhavadis, kıyambinefsihi sıfatları vardır ki, O’nun evveli olmadığı gibi ahiri de yoktur. Her şey fani olur, Allah bakidir. Sonra Allah Teala mahlukat ve mevcudatından hiç bir şeye benzemez. Allah Teala’nın hiçbir benzeri bulunmaz. O işitir ve görür. Akıla ve hatıra gelen her şeyden münezzehtir. Dünyadaki her şey O’na muhtaçtır. O hiç bir şeye muhtaç değildir. Doğmamış, yani; anası, babası yoktur ve kendisinin de evladı yoktur. Bütün insanlar O’nun kuludur. Peygamber O’nun rasülü ve elçisidir. Ve O’na hiç bir şey eş olamaz. O’nun dengi bulunmaz. Yerlerin Allah’ı, göklerin Allah’ı, hayırların ve şerlerin Allah’ı hep O, bir Allah’tır. Gördüğümüz ve aklımıza gelen her şey hadistir. Cenab-ı Hakk hadis değil, muhdistir. Hadis sonradan yaratılan her şeyin adıdır. Yani; Cenab-ı Hakk varken hiç bir şey yok-

Kitabiyat

tu, yalnız O vardı. Bu gördüklerimizin hepsini, Allah Teala sonradan hikmeti icabı yaratmıştır. Yer, gök ve içindeki her şey sonradan yaratılmıştır. Bunlara ‘muhdes’ denir, icat edene de ‘muhdis’ denir. Hiç bir eşya yoktur ki, kendi kendine olsun. Mutlaka onu bir yapan vardır. İşte bu varlıkları, mevcudatı ve bizleri yaratan sonsuz kuvvet ve kudret sahibi olan bir Allah’tır. Sonra bizlerde bulunan hayat, semi, ilim, basar, kuvvet, kudret ve zeka hep O’nun inam ve ihsanıdır. Bu kadar nimete mukabil ona hamd ve şükür etmemek mümkün müdür? Bizlere ufak tefek ikramda bulunanlara nasıl teşekkür edeceğimizi bilemeyiz, şaşarız da, bizleri hadsiz, hesapsız nimetlere gark eden Allah Azze ve Celle’nin emirlerini tutmaktan kaçar, üstelik yapmayın diye yasak ettiği şeyleri de yapmaktan geri kalmayız. Allahım bu nasıl kulluk? Allah Teala’yı böylece bil ve inan, O’na hürmet ve saygını artır. Emrinden de dışarı çıkma, yasaklarından son derece kork ve kaç, nefsinin arzularına uyma. Televizyon başında ömrünü zayi etme, o çirkin haller baka baka içine işler. Sonra sen de, çocukların da onlara benzer. Şöyle faydası var, böyle faydası var diyerek

kendini aldatma. Bak sana bir misal vereyim, ama iyi dinle, haksızsam söyle; bal ne kadar tatlı ve faydalı bir gıdadır. Bir kilo balın içine bir gram zehir katsak bu balı yer misin? Yoksa ‘Onun şifası şöyle dursun, ölmeye niyetim yok! ’ deyip o balı atar mısınız? Doğru söyleyin. Hayatınızı ifna etmeyin. Kendine ve çocuklarına acı da, bu zehiri onlara yutturma. Zevk ve sefanın sonu mahrumiyettir. Biz elhamdülillah, Müslüman’ız. Bizim için ahirette cennet vardır. Allah bizleri cehennemi isteyenlerden etmesin. İkinci şartı; şeksiz ve şüphesiz bir iman ve inançtır. Zira şek ve şüphe edenlerin imanları, iman sayılmaz. Üçüncü şartı; ihlastır. İhlassız iman, iman değildir. İhlas her şeyin özüdür, halisidir, katıksız olanıdır. Halis süt demek içine su katılmamış süt demektir. Binaenaleyh; tevhid kelimesi ‘La ilahe illallah’ da böyle olmalıdır. Dördüncü şartı; bu kelimeyi sıdk ile söylemektir. Münafıklar gibi dilleri ile söyleyip, içleri inanmazsa, buna da iman denmez. Sadakatin icabı, Müslüman’ın dininde şeksiz ve şüphesiz sebatıdır. Beşinci şartı; imana münafi ve muhalif hareketlerden son derece sakınmaktır. Müminlere düşman kesilip, ehl-i küfrü ve ehl-i şirki sevenlerden sakın. Mümin, müminleri sever. Kafiri ve müşriki sevmez ve onların ardından katiyen gitmez. Altıncı şartı; inkiyad, itaat ve tebaiyyettir. Hakiki Müslüman, İslam’ın emirlerine ve nehiylerine itaat eder. ‘Ve men yuti-illahe ve Rasuleh’ sırrına erişir. Namaz, oruç, zekat ve hac emirlerini yerine getirir. Yedinci şartı; Muhabbet-i ilahiyyeye münafi her hal ve hareketten son derece sakınmaktır. Ki bu da, Hakk’ın rızasına muhalif her şeyden son derece uzak kalmakla olur. Cenab-ı Hakk cümlemizi Hakk’ı seven ve emirlerine itaat edip, uyan kullarından eylesin. Amin.

Osmanlılar ve Bilim, Kaynaklar Işığında Bir Keşif Osmanlı tarihinin en az araştırılmış konularından birini, Osmanlı bilim tarihini inceleyen bu kitap, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yıllardan beri süren araştırmalarının sonuçlarını bir araya topluyor. Kitap, özellikle klasik dönem – devletin kuruluşundan Tanzimat öncesine – Osmanlı bilim ve eğitimini yeni bir bakış açısıyla ele alıyor ve konuya yeni değerlendirmeler getiriyor. Bu kitap, bilim ve teknoloji karşısındaki bugünkü tavrımızı, 600 yıllık bilim tarihimizi göz önüne alarak yeniden belirlememiz için bizi düşünmeye sevk ediyor. Hem tarihimizi, hem de bilim – teknolojiye meraklı okuyuculara, Osmanlı tarihinin yeni bir yönünü, Osmanlı bilim anlayışını, keşfetme ve değerlendirme fırsatı veriyor. Konunun meraklıları bu değerli esere Etkileşim Yayınları’ndan ulaşabilirler.


Haziran 08 Juni 08

SPOR

15

Avrupa Kupası tarihçesi Avrupa kıtasının ülkeler bazında en önemli organizasyonu, kimi otoriterlerce ise dünyanın en zorlu turnuvası olarak nitelendirilen Avrupa Futbol Şampiyonası’nın temelleri 1950’li yılların ortalarında atıldı. 1927 yılından beri bu konuda çalışmalar yapan Fransa Futbol Federasyonu üyesi Henri Delaunay’in anısına düzenlenen ilk organizasyon 1958’de gerçekleştirildi. İlk formatıyla daha çok bir deneme havası taşıyan turnuvayı, iki final maçı sonunda Macaristan’ı 1-0 ve 3-1’lik skorlarla yenen Sovyetler Birliği kazandı. Tarihin ilk resmi şampiyonası ise bundan 2 yıl sonra Fransa’da düzenlendi. Paris’teki finalde Yugoslavya’yı uzatmalar sonunda 2-1 yenen Sovyetler Birliği, 1960’ta tarihin ilk Avrupa Şampiyonu oldu. 1968’de ise şampiyonanın adı ve formatında değişikliğe gidildi. Daha önce ‘Avrupa Uluslar Kupası’ olarak anılan organizasyonun adı ‘UEFA Avrupa Futbol Şampiyonası’

Michel Platini

olarak değiştirildi. Turnuvanın içeriğinde 8’li gruplar oluşturuldu. 22 yıl süreyle devam eden bu format, 1980’de yerini yeni değişikliklere bıraktı. İtalya’da düzenlenen finallere sekiz takımın katılmasına ve dörderli iki grup oluşturulmasına karar verildi. İki grubu li-

Avrupa kıtasının ülkeler bazında en önemli organizasyonu, kimi otoriterlerce ise dünyanın en zorlu turnuvası olarak nitelendirilen şampiyonasıdır.

der tamamlayan takımların finale yükseldiği yeni formatın ilk şampiyonu ise Belçika’yı 2-1 yenen Batı Almanya oldu. 1984 yılında turnuvanın formatı bir kez daha değişti. Gruplarını ilk iki sırada bitiren takımların direkt olarak yarı finale yükseldiği turnuvaya

ev sahipliği yapan Fransa, final maçında İspanya’yı 2-0 yenip şampiyon oldu. Efsane Fransız takımının kaptanı Michel Platini o turnuvada iki kez ‘hat-trick’ yaparak attığı 9 golle Avrupa Şampiyonaları tarihine geçmişti. Şu an UEFA Başkanı olan Platini’nin rekorunu aradan geçen 24 yılda kıran olmadı. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasıyla ortaya çıkan yeni devletler, 1996 Avrupa Şampiyonası’nda yeni bir değişikliği daha zorunlu kıldı. Ayrılan ülkelerin hepsinin kendi adına elemelere katılması nedeniyle elemeler 48 takımla oynandı. 16 takımın katılmaya hak kazandığı ve İngiltere’de düzenlenen şampiyonayı finalde Çek Cumhuriyeti’ni altın golle geçen Almanya kazandı. Adı değişen, formatında 4 kez düzenlemeye gidilen ‘Avrupa’nın kupası’, son olarak 2004’te Portekiz’de sahibini buldu. Diğer değişikliklere göre küçük gibi görünen ‘gümüş gol’ uygulaması ise belki de sürpriz bir şampiyon çıkardı. Finalde ev sahibi Portekiz’i 1-0 yenen Yunanistan 2004 şampiyonu oldu. Onüçüncüsü düzenlenen şampiyonaya Avusturya ve Polonya ilk kez katılırken Türkiye üçüncü kez katılıyor. Turnuvaya 10 kere katılan Almanya ise 3 kere şampiyon oldu.

Şampiyonanın ilk logosu

Rakamlarla Euro 2008 UEFA’nın Euro 2008 bütçesi: 234 milyon Euro. Beklenen gelir: Yaklaşık 900 milyon Euro. Biletler: 1 milyonun üzerinde bilet satılması bekleniyor. Bilet fiyatları: en düşük 45 Euro, en yüksek bilet fiyatı 550 Euro. Final maçı biletleri 160 ile 550 Euro arasında değişmektedir. Para ödülleri: Takımlara dağıtılması düşünülen bedel toplam 184 milyon Euro. Katılan her takıma 7,5 milyon Euro, gruplarda galibiyete 1 milyon, beraberliğe ise 500 bin Euro, Çeyrek finaliste 2, yarı finaliste 3, turnuva ikincisine 5, birincisine ise 7,5 milyon Euro ödül verilecek. Eğer şampiyon olan takım grubunda her maçı kazanırsa toplam 23 milyon Euro’yu kasasına koyacak. Fanzone: Toplam 22 adet büyük ekran kuruldu. Viyana:10 , Klagenfurt:2 , Salzburg:3 , Innsbruck:1 , Basel:5 , Bern:2 , Genf(Cenevre):2 , Zürich:3 Günde ortalama 30 bin insanın kaltıldığı Viyana’daki Fanzone’da yakaşık olarak günlük 15 ton çöp toplanıyor. Sponsorlar: Turnuvaya 17 firma sponsor oldu. Bunların 6 tanesi UEFA’nın organizasyon ortağı, 4 tanesi sadece bu organizasyonun sponsoru ve diğer 7 tanesi yerel sponsorlardır. UEFA Sponsorlardan 370 milyon Euro gelir elde etti.

Türkiye 2. Kez Çeyrek Finalde

Avrupa Şampiyonası’na Portekiz yenilgisiyle başlayan Millilerimiz, rakipleri İsviçre ve Çek Cumhuriyeti’ni mağlup ederek A Grubu’ndan çeyrek finale yükselen ikinci takım oldu. Avusturya ve İsviçre’nin ev sahipliği yaptığı 2008 Avrupa Şampiyonası A Grubu’nda mücadele eden Milli Takımımız, çeyrek final vizesi almayı başardı. Gruptaki İlk maçında Portekiz’e karşı 2-0 kaybeden Milliler, şampiyonaya kötü bir başlangıç yapmıştı. İsviçre ve Çek maçlarının ilk yarılarında oldukça tutuk bir futbol sergileyen takımımız, ikinci yarı-

larda sergilediği atak futbol ile skoru lehine çevirmesini bildi. Millilerimizin bu başarısı Avrupa basınında geniş yankı uyandırdı. A Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim, Çek maçının ardından düzenlediği basın toplantısında medya mensuplarına, “70. dakikanın ardından yazdıklarınızı çöpe attığınız için kusuruma bakmayın.

Benim odamda bir yazı var, Mucizeler zaman alır.” dedi. Terim oyuncularını soyunma odasına “Allah utandırmasın” diye gönderdiğini belirtti. Milli Takımımızın A Grubu’nda oynadığı maçlar ve sonuçları şöyle: Portekiz:2 Türkiye:0 Türkiye:2 İsviçre:1 Çek Cumhuriyeti:2 Türkiye:3



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.