License Time Sonbahar 2012

Page 1

LICENSETIME YIL: 1 SAYI: 3 SONBAHAR 2012 KDV Dahil: 7.50 TL

MARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

100 TÜRK MARKASI 1 WALMART ETMEDİ SNOOPY VE DOSTLARI MODA VE TASARIM DÜNYASINDA SEZON DİZİLERİ MARKALARA YÖN VERİYOR

SOSYAL MEDYADA MARKA İLETİŞİMİ VE

MARKA ELÇİLİĞİ ISSN 2146-8028



www.dormengiyim.com.tr


SONBAHAR ’12

EDİTÖRDEN

Marka Savaşları Arenası = Sosyal Medya Geçtiğimiz sayıda da ağırlıklı olarak sosyal medyaya değinmiştik. Markaların geçmişini ve gelişimini biraz daha irdeledik ve sorguladık. Markalar ve marka olmak için üretilen çözümler, mecra seçimleri ve en önemlisi reklam projeleri. Ülkemizde reklamcılığın geçmişi, şimdiki konumu, klasik ve konvansiyonel reklamcılık hakkında tüm bilmediklerinizi sektörün duayenleri yanıtladı. Ha! Bir de Sosyal Medya tarihi var. Birileri –ne tarihi? –sosyal medyanın ne kadar geçmişi olabilir ki? diyebilir. Pek Saygıdeğer Öğretim Görevlisi ve Medya/Reklam sektöründe gerçekten başarılı bir isim olan Okan Sönmez’in Sosyal Medya ile ilgili çarpıcı gerçeklerini okuyunca öyle olmadığını anlayacaksınız. “Her reklamın bir süresi ve bütçesi vardır. Oysa markanızı sizin kadar sahiplenecek marka elçilerinden oluşan bir topluluğa değer biçemezsiniz. Çünkü gerçek deneyim içerir, ikna edicidir ve marka memnuniyeti ile duygusal bağ devam ettiği müddetçe süreklidir.” diyen Hayal Akademisi kurucu ortağı ve aynı zamanda İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü ve Yüksek Lisans Programına bağlı bir şekilde “Sosyal Medya ve Dijital İletişim” derslerini “Öğretim Görevlisi” ünvanıyla veren Marka, Dijital İletişim ve Sosyal Medya uzmanı

LisansMedya marka, medya ve lisans ajansı

İzzettinbey Cad. Atalar Sok. No: 15/1 34696 Üsküdar - İstanbul - Türkiye +90 (216) 532 78 11 www.licensetime.com YIL: 1 SAYI: 3 SONBAHAR 2012 ISSN: 2146-8028 YAYIN TÜRÜ: SÜRELİ YAYIN

Ercüment Büyükşener (çok mu uzun oldu? =) sosyal medya iletişimini ve sosyal medyada marka elçisi olmak ve oldurmak için yazmış olduğu makaleyi siz okuyucularımıza sunuyoruz. Geçtiğimiz haftalarda Marka değerlendirme araştırmaları yapan “Brand Finance” Türkiye’nin En Değerli Markaları 2012” sonuçları açıklanmıştı. Sonuca göre son 5 yılda ilk 100 Türk markasının toplam değerinin, beş yıllık ortalamada 28 milyar dolar olduğu ve bu 100 Türk markasının, Brand Finance’ın Mart ayında açıkladığı “Dünyanın En Değerli 500 Markası” listesinde 38.3 milyar dolarlık pay ile 5. Sırada yer alan WalMart’ın marka değerine bile erişememiş olması dikkatleri çekti. Türkiye’nin Markalarının geleceğine yönelik rota bir kez daha çizilmiş oldu ve marka sahiplerinin karşılaştığı ortak sektörel sorunlar ve eksikler masaya yatırıldı. Lisans konusunda dünyaca ünlü ve güçlü karakterler sahip olan Hasbro Türkiye Lisans Müdürü Deniz Apaydın ile ülkemizdeki Lisans sektörünü ve Hasbro’nun lisans geçmişi ve başarılarını konuştuk. Korsanla mücadele, tüketicilerin lisanslı ürün tercihlerini, sektörle ilgili yorumları kısacası lisansla ilgili tüm yenilikleri söyleşimizde bulabilirsiniz. Her dönemde olduğu gibi yeni sezonda da fuarlar bizleri bekliyor.

Sonrasında 16-18 Ekim tarihlerinde Londra’da gerçekleşecek olan BLE (Brand Licensing Europe), lisans fuarında da yerimizi alacağız. Birçok lisansör, acente ve lisansiye firmalar, lisans sektöründe büyük bir öneme sahip bu etkinlikte lisanslı marka, karakter ve ürünlerini tanıtacaklar. Her sayımızda ve her fırsatta dediğimiz gibi ülkemizde Markaların yanı sıra Lisans sektörünün gelişimi gittikçe artış göstermekte. Marka imajının gelişimi adına lisans sektörünün büyüklüğü ve getirdiği fırsatları göz ardı etmemek gerekiyor. Marka savaşlarının tam ortasında olduğumuz tartışılamaz bir gerçek. Ancak şu soruyu kendimize bir soralım: “Biz bu savaşın neresindeyiz? “

LICENSETIME

İMTİYAZ SAHİBİ

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

REKLAM VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ

M.Esat YALVAK

Sezai ÜNYAL

MARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

eyalvak@licensetime.com

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Baskı Esen Ofset Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Tel: +90 (212) 549 25 68

İhsan YALVAK

DAĞITIM Dünya Süper Dağıtım A.Ş. www.dunya.com

ARAŞTIRMA

4

Türkiye’de 5.cisi gerçekleştirilecek olan “TOYZERİA, Oyuncak, Lisans Oyun ve Oyun Ekipmanları Fuarı” İstanbul Fuar Merkezi’nde 04-07 Ekim tarihleri arasında ziyaretçilerine açık olacak. Lisans Medya olarak bizim de katılım gösterecek olduğumuz fuarda “Güvenli Oyuncak” anlayışını ve kuralını benimsemiş olan sektörün üreticilerinin yanı sıra ithalatçılar, kırtasiye, büyük mağazalar, alışveriş merkezleri, hipermarketler, süpermarketler, ana okulları, oteller, promosyon ve reklam firmaları, rehabilitasyon merkezleri, tatil köyleri, sosyal tesisler ve eğlence merkezleri yetkilileri buluşacak.

Ö. Özlem GÜLMEZ

/ OWNER

Lisans Medya Yayıncılık Reklam Pazarlama Dağıtım ve Dış Tic. Ltd. Şti. adına

M.Esat YALVAK

sunyal@licensetime.com

PR KOORDİNATÖRÜ iyalvak@licensetime.com

Cemal KUĞU

ckugu@licensetime.com

REDAKSİYON ogulmez@licensetime.com

Kübra UÇAR

kucar@licensetime.com

İŞ ORTAKLARI


Y›llar önce “Herkesin mutlu bir çocukluk yaflamaya hakk› vard›r.” diyerek ç›km›flt›k yola... ‹flte o günden beri bakt›€›m›z her yerde gülen yüzler görmek ad›na, de€iflmeyen heyecan›m›zla ülkemiz için çal›flmaya devam ediyoruz. Bugün Türkiye’nin yan› s›ra Ukrayna’dan Pakistan’a, Cezayir’den Endonezya’ya, Almanya’dan M›s›r’a, Avustralya’dan ABD’ye kadar 85’ten fazla ülkeye ihracat yapıyoruz, milyonlarca insanla hep ayn› gülümsemede bulufluyoruz. 80’den fazla flirketimiz ve 9 ülkeye yay›lm›fl 54 fabrikam›zda eme€i mutlulu€a dönüfltürüp her yafltan insana her gün ayn› sevinci tatt›rman›n gururunu yafl›yoruz.

www.ulker.com.tr


SONBAHAR ’12

İÇİNDEKİLER

8

DÜNYANIN EN PAHALI ŞİRKETİ “APPLE”

10

100 TÜRK MARKASI 1 WALLMART ETMEDİ

Apple Microsoft’un 1999 yılında ortaya koyduğu rekor piyasa değerini kırdı.

100 Türk markası, Brand Finance’in Mart ayında açıkladığı “Dünyanın En Değerli 500 Markası” listesinde 38.3 milyar dolarlık pay ile 5. sırada yer alan WalMart’ın marka değerine bile erişemedi.

14

SOSYAL MEDYA İLETİŞİMİ NE DEĞİLDİR?

Herkesin sosyal medyayı tartıştığı, konuştuğu ve tanımlamaya çalıştığı bir dönemde, aslında sosyal medyanın ne olduğundan çok ne olmadığının da konuşulması daha fayfalı...

30 GELECEĞİN LİDER ÜLKESİ TÜRKİYE

MARKA DEMEK KALİTE DEMEK

16 DÜNYANIN EN BÜYÜK

Ekonomisiyle dünyada söz sahibi olmaya başlayan Türkiye, SHL’nin ‘Küresel Liderlik’ araştırmasında ikinci sıraya çıktı.

44 ANGRY BIRDS’E KARDEŞ OYUN 600 milyon ile 2011 yılının en çok indirilen fenomen oyun Angry Birds’ün yaratıcısı Rovio’nun yeni oyunu “Bad Piggies” 27 Eylül’de piyasaya çıkıyor.

18

52

125 LİSANSÖRÜ

DİZİLERİ 72 SEZON MARKALARA YÖN VERİYOR Pazarda rakipleri karşısında öne geçmek isteyen firmalar, markalarının reklamını kolay yoldan yapmak için dizileri kullanıyor.

SOSYAL MEDYA! 78 HEY, QUO VADİS?

82

Eğer 90’lı yıllarda doğduysanız, Sosyal Medya üzerine olan bu yazı size biraz tuhaf gelebilir. Fakat 40 ve üzeri yaşlarınızı sürüyorsanız, belki yazılanlara kendinizi daha yakın hissedeceksiniz.

BİR YÖNETMENİN GÖZÜNDEN REKLAMCILIK 6



SONBAHAR ’12

DÜNYADANHABER

DÜNYANIN EN PAHALI ŞİRKETİ

APPLE MARKA

Apple Microsoft’un 1999 yılında ortaya koyduğu rekor piyasa değerini kırdı. Toplamda 621 milyar dolar borsa değerine sahip olan şirket, Microsoft’un 1999 yılında ortaya koyduğu rekor piyasa değerini kırmış oldu.

En Pahalı Marka Teknoloji şirketi Apple, piyasa değeriyle dünyanın gelmiş geçmiş en pahalı firması ünvanını elde etti. İçlerinde Exxon Mobile, Shell, BP, Microsoft, Google, Siemens, Daimler, BMW olan ve birçok dev şirketi geride bırakarak, toplamda 621 milyar dolarla, en değerli şirket statüsünde olan Apple, bununla da kalmayıp, dünyanın en pahalı markasına da sahip. Elma logolu Apple 2011’de 116 milyar dolar cirosuyla, o zamana kadar en değerli marka statüsünde olan Google’ı tahtından edip, en pahalı marka olmuştu.

Yeni Ürünler Yolda Piyasa uzmanlarına göre Apple’ın bu ünvanı kazanmasında 2012 yarı yıl bilançosunun yanı sıra, 12 Eylül’de açıklanacak yeni ürünlerle ilgili beklenti oldu. Apple’ın bu yıl beşinci nesil iphone’ların yanı sıra yeni nesil ipad’lerle de ses getireceği tahmin ediliyor. Uzmanlar, Apple’in artan rekabet ortamında Google ve Samsung’un piyasalara sürdüğü orta seviyeli aletlere benzer ürünler çıkaracağını düşünüyor. Apple’ın yıllık ciro artışında kaybetmekte olduğu ivmeyi yeni çıkaracağı Apple-TV ile yeniden kazanmayı hedeflediği belirtiliyor.

8



SONBAHAR ’12

HABER

100 TÜRK MARKASI 1 WALMART ETMEDİ

MARKA

Brand Finance’in açıkladığı yeni araştırma sonuçlarına göre, son 5 yılda ilk 100 Türk markasının toplam değeri, beş yıllık ortalamada 28 milyar dolar çıktı. Burada en dikkat çekici nokta ise 100 Türk markasının, Brand Finance’in Mart ayında açıkladığı “Dünyanın En Değerli 500 Markası” listesinde 38.3 milyar dolarlık pay ile 5. sırada yer alan WalMart’ın marka değerine bile erişememiş olması. Marka değerlendirme araştırmalarıyla ön plana çıkan Brand Finance, bu kez 2012 yılındaki tüm araştırma verilerinden derlediği “Türkiye’nin En Değerli Markaları 2012” sonuçlarını İstanbul’daki Feriye Lokantası’nda yapılan basın toplantısıyla kamuoyuna ve marka sahiplerine duyurdu. Araştırma, Türkiye’nin marka stratejisiyle ilgili sorunlarını ortaya koyarken, farklı sektörlere yeniden devinim kazandırarak Türkiye’nin geleceğine yönelik rotasını bir kez daha çizdi. 100 Türk markası 1 Walmart etmiyor Brand Finance’in bugün açıkladığı yeni araştırma sonuçlarına göre, son 5 yılda ilk 100 Türk markasının toplam değeri beş yıllık ortalamada 28 milyar dolar çıktı. Burada en dikkat çekici nokta ise 100 Türk markasının, Brand Finance’in Mart ayında açıkladığı “Dünyanın En Değerli 500 Markası” listesinde 38.3 milyar dolarlık pay ile 5. sırada yer alan WalMart’ın marka değerine bile erişememiş olması. Aynı araştırmada geçen yıla oranla bazı düşüşlere de dikkat çekiliyor: Geçen yıl 100 Türk markasının toplam

10

değeri 33 milyar dolar iken, bu yıl kur farkı nedeniyle bu rakam 27 milyar dolara düştü. Değeri 1 milyar doların üzerinde olan marka sayısı geçen yıl 12 iken bu sene 10’a geriledi. İlk Üçte Kanatlanan Bir Marka 150’yi aşkın firma üzerinde yapılan araştırmada veriler ilk 100’e giren firma üzerinden değerlendirildi. Araştırma sonuçları, 2012 yılında

Türkiye’nin en değerli markasını Türk Telekom olarak belirledi. Böylece Türk Telekom, dördüncü kez Türkiye’nin en değerli markası seçildi. Bu yıl büyük bir başarıyla ikinci sıraya yerleşen marka ise Türk Hava Yolları (THY) oldu. Üçüncü sırada Akbank yer aldı. İlk üçü takip eden markaların ise sırasıyla; Türkiye İş Bankası, Turkcell, Anadolu Efes, Garanti, Arçelik, Yapı Kredi Bankası ve OMV Petrol Ofisi olduğu belirtildi.

Çözüm: Turquality marka yönetim üssüne dönüşmeli Basın toplantısında olumlu gelişmelerin yanı sıra marka sahiplerinin karşılaştığı ortak sektörel sorunlar ve eksikler de masaya yatırıldı. Toplantıda konuşan Brand Finance Türkiye Direktörü Muhterem İlgüner, araştırma verilerini dikkate alarak sektörlerin geleceğine yönelik çizdikleri yol haritasında marka değerinin yükseltilmesi konusuna en büyük vurguyu yaptıklarını ifade ederek bu yönde devlet politikalarının da geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Toplantıda, “10 yılda 10 dünya markası” sloganıyla yola çıkan Turquality’nin küresel bir marka yaratması yönünde beklentiler de dile getirildi. İlgüner, “Karar vericilerin politika üreticilerin üzerinde düşünmesi gereken bir tablo bu. Çünkü temel bir ikilemle karşı karşıyayız. Hizmet sektöründe çok değerli markalarımız var ama bir türlü kendi coğrafyamız dışına çıkamıyor,


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi marka değeri oluşturamıyoruz. Bu değeri neler oluşturur, bu değeri nasıl yüceltiriz? Bunları hesap etmeliyiz. Türkiye’nin kendi markalarını değerli kılabilecek ülke stratejilerini geliştirmesi ve o yolda hangi iş kollarının ülke için cazibe ve rekabet anlayışı vadettiğini hesap ederek bu kolları destek ve teşvik Sıra 2011

Sıra 2012

Marka

programına dâhil etmesi gerekir. Turquality’den beklentimiz budur. Ülke bazında bu sorunu nasıl çözeceğimizin kararını verip bu yolda ilerlemeli ve sloganımızı belirlemeliyiz: Ölçebilirsem kontrol ederim. Kontrol edebilirsem yüceltirim.” Diğer yandan Türkiye’nin ithalat ve ihracat dengesizliğini Marka Marka Değeri Derecesi

1 1 TÜRKTELEKOM 2,019 AA+ 6 2 TÜRK HAVA YOLLARI 1,681 AA 4 3 AKBANK 1,582 AAA- 2 4 İŞ BANKASI 1,569 AA 3 5 TURKCELL 1,539 AA+ 7 6 ANADOLU EFES 1,509 AA- 5 7 GARANTİ BANKASI 1,434 AAA- 9 8 ARÇELİK 1,286 AA- 8 9 YAPI KREDİ BANKASI 1,138 AA- 17 10 OMV PETROL OFİSİ 1,062 AA+ 10 11 BİM 965 A- 11 12 FORD OTOMOTİV 909 AA- 15 13 HALK BANKASI 859 AA 13 14 ENKA 766 AA 12 15 VAKIFLAR BANKASI 737 AA- 16 16 MİGROS 653 A- 23 17 ÜLKER BİSKÜVİ 452 A 18 18 ŞİŞE CAM 387 A+ 26 19 AYGAZ 384 AA- 22 20 FİNANSBANK 372 A+ 21 21 BSH 343 A+ 19 22 VESTEL ELEKTRONİK 323 A+ 25 23 DENİZBANK 274 A+ -- 24 ARKAS 238 A 28 25 DOĞUŞ OTOMOTİV 200 AA 42 26 SÜTAŞ 183 A+ 27 27 HÜRRİYET 158 AA- 33 28 TAV 138 A+ 39 29 BANVİT 136 A 36 30 PINAR SÜT 129 AA- -- 31 TEKNOSA 125 A+ 99 32 ALTINYILDIZ 123 A+ 29 33 BANK ASYA 113 A 24 34 TEB 109 A 38 35 ASELSAN 107 A 54 36 KENT GIDA 103 AA- 43 37 BRİSA 102 AA- -- 38 ODEON TURİZM 97 A 41 39 TESCO-KİPA 95 A+ 35 40 VESTEL BEYAZ EŞYA 94 A -- 41 KİLER 91 A 69 42 GOODYEAR 87 A- -- 43 AL BARAKA TÜRK 84 A 30 44 ŞEKERBANK 84 A 48 45 TÜRK TRAKTÖR 84 A+ 66 46 YAPI KREDİ SİGORTA 82 A 53 47 ANADOLU SİGORTA 82 A+ 44 48 TOFAŞ 79 A+ 81 49 ECZACIBAŞ YAPI 71 A+ 51 50 KESKİNOĞLU 71 A

Sıra 2011

Sıra 2012

ortadan kaldırmak gerektiğini belirten İlgüner, pazarlama ve tüketiciyle doğrudan ilintili ve marka gibi fiziki olmayan varlıkların payı arttıkça, bu dengesizliğin de Türkiye’nin lehine giderileceğini söyledi.

Marka

73 51 OTOKAR 58 52 ACIBADEM 47 53 TAT 65 54 AKSİGORTA 75 55 PINAR ET 78 56 ANADOLU HAYAT 63 57 TÜRK TUBORG 72 58 BOYNER 61 59 BOSSA 45 60 SINAİ KALKINMA B. 55 61 ÇELEBİ HAVA S. 102 62 MUTLU AKÜ 104 63 GÜNEŞ SİGORTA 96 64 İNDEX 82 65 REYSAŞ 32 66 CARREFOURSA -- 67 ALTERNATİFBANK 105 68 VAKKO 95 69 KEREVİTAŞ 84 70 NORTEL -- 71 BETEK -- 72 BİMEKS 97 73 ARENA -- 74 ADESE 80 75 DEMİRDÖKÜM -- 76 YÜNSA 90 77 GOLDAŞ -- 78 SÖKTAŞ -- 79 ATLASJET -- 80 DYO -- 81 KAREL -- 82 ANEL ELEKTRİK 94 83 ŞEKER PİLİÇ -- 84 TEKSTİLBANK -- 85 ANEL TELEKOMÜNİKAS. 101 86 YATAŞ 93 87 İZOCAM -- 88 ADEL -- 89 ALARKO CARRIER -- 90 MARSHALL -- 91 ECZACIBAŞ İLAÇ -- 92 ARZUM -- 93 AVİVA SİGORTA -- 94 YKB FİNANSAL KİRALA. 96 95 EGE PROFİL 116 96 KÜTAHYA PORSELEN -- 97 PENGUEN GIDA 114 98 ADOPEN -- 99 RAY SİGORTA -- 100 NET TURİZM

Marka Marka Değeri Derecesi 71 AA- 70 A 64 A 55 A+ 53 AA- 51 AA- 48 A+ 45 AA 44 A 44 A 42 A 41 A+ 41 A 35 A 34 A+ 33 A- 32 A 31 A+ 30 A- 30 A- 27 A 26 A 26 A 24 A- 24 A- 23 A- 23 A- 22 A- 22 A- 20 A- 19 A 19 A 18 A- 17 A- 17 A- 16 A+ 16 A 16 A 15 A 15 A- 14 A- 13 A 13 A- 13 A- 13 A- 13 A 13 A- 10 A 9 A- 9 A

11


SONBAHAR ’12

HABER

TÜRKİYE MOBİL TELEFON KULLANIMINDA

AVRUPA LİDERİ OLDU

MEDYA

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye’nin mobil telefon kullanımında, abone başı 299 dakika ortalama aylık mobil telefonla konuşma süresiyle Avrupa’da ilk sıraya yükseldiğini bildirdi.

Bilgi teknolojileri ve iletişim alanında uyguladıkları stratejiler neticesinde, 2015 yılında gerçekleşmesi öngörülen hedeflerin, 2012 yılında gerçekleştiğini ifade eden Bakan Yıldırım, Türkiye’yi bilişim alanında Afrika seviyesinden alıp Avrupa seviyesinin bile ilerisine taşıdıklarını söyledi. Türkiye’de bilişim alanındaki büyüme ve gelişmelerin 2012 yılında da hızla devam ettiğini belirten Yıldırım, bilgi teknolojileri ve iletişim sektöründe, 2012 yılının ilk altı ayında özellikle geniş bant erişim hizmetleri başta olmak üzere, birçok alanda önemli artışlar gerçekleştiğini vurguladı.

Mobil internet abonesi son 1 yılda yüzde 80 arttı Geniş bant erişim hizmetlerinin, artık bilgi toplumuna dönüşüm sürecindeki dünyada, gelişmişliği gösteren önemli göstergelerden biri olduğunun altını çizen Yıldırım, ’Türkiye’de bundan 10 yıl önce geniş bant erişim abone sayısı yalnızca 100 binin altındayken, bugün bu rakam 19 milyon kişiyi geçti. Bunun yaklaşık 11 milyonu mobil internet kullanan abonelerdir. Bu da toplamda Türkiye’de 50 milyon internet kullanıcısı olduğuna işaret ediyor. Mobil internet abone sayısı son bir yılda yüzde 80’in üzerinde arttı.’’ Türkiye 3G aboneliğinde Avrupa’nın çok üzerinde Türkiye’de, mobil bilgisayardan ya da cep telefonundan internet kullananların sayısında da çok hızlı bir artış olduğuna dikkati çeken Yıldırım, ‘’Türkiye’de cep telefonu abone sayısı da yaklaşık 67 milyona ulaştı ve 39 milyon 3G abonesi bulunuyor. Cep telefonu kullananların içinde yüzde 58 olan bu oran, yüzde 30 olan Avrupa ortalamasının çok üzerinde’’ diye konuştu.

12

Bakan Yıldırım, Türkiye’de mobil trafik hacminin sürekli artma eğiliminde olduğunu, 2012 yılı ikinci çeyrekte de toplam mobil trafik hacminin 43,5 milyar dakika seviyelerine çıktığını ve 2012 yılı sonunda toplam görüşme süresi ve kısa mesajla haberleşmede yüzde 20 civarında bir artış gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü ifade etti. Türkiye’de yakın geçmişte sabit telefonların bile çok yaygın olmadığını, yıllarca çevirmeli telefonlarla iletişim ihtiyacının giderilmeye çalışıldığını anlatan Yıldırım, ‘’Özellikle son 10 yılda mobil telefonlarda öylesine hızlı gelişmeler yaşandı ki, bugün, abone başına ortalama aylık mobil telefonla konuşma süresi 299 dakika ile Türkiye, Avrupa’da ilk sıraya yükseldi. 2004 yılından bu yana toplam ses trafiğinde yüzde 116, SMS hacminde yüzde 2.732, geniş bant internet kullanıcı sayısında yüzde 3.700 artış gerçekleşti’’ dedi.



SONBAHAR ’12

MAKALE

SOSYAL MEDYA İLETİŞİMİ

NE DEĞİLDİR? Herkesin sosyal medyayı tartıştığı, konuştuğu ve tanımlamaya çalıştığı bir dönemde, aslında sosyal medyanın ne olduğundan çok ne olmadığının da konuşulmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Yapılan hataların doğru gösterilmeye çalışıldığı bir ortamda hatalara dikkat çekmenin şahsen büyük önemi olduğu kanaatindeyim.

Ercüment Büyükşener

MEDYA

Hayal Akademisi - Sosyal Medya Danışmanı Yazdığım tüm maddeler kişisel görüşüm olmakla birlikte; isteyenler tarafından doğru olarak kabul edilerek değerlendirilebilir. Bu yazı markaların sosyal medyada yaptığı hatalara dikkat çekmeyi hedef almaktadır. Şimdi sıralayalım, “sosyal medya iletişimi ne değildir?”

1-

Sosyal medya iletişimi, sadece Facebook ve Twitter değildir.

2- Sosyal medya iletişimi, Facebook marka sayfanızı herhangi birilerinin sadece beğeniyor olması değildir. 3- Sosyal medya iletişimi, sizi bilerek ya da bilmeyerek “beğen” butona basarak beğenen ve takipçiniz sandığınız binlerce sanal kişilikten oluşan sözde sayfa takipçilerinizle övünmek değildir. 4- Sosyal medya iletişimi, rakip markanın “facebook like” ve “twitter takipçi” sayısıyla kendi markanızın “facebook like” ve “twitter takipçi” sayılarını yarıştırmak / karşılaştırmak değildir. 5-

Sosyal medya iletişimi, bu dünyanın yeni nesil yazarları olan bloggerlara hiçbir kurgu ile desteklemeden ku-

14

tularla ürünler hediye ederek markanız hakkında yazılar yazılmasını ummak, yazılan yazılara başarı gözüyle bakmak değildir.

6-

Sosyal medya iletişimi, parayı bastırıp içi boş sözde takipçiler yaratmak değildir.

7-

Sosyal medya iletişimi, “bizim zaten sosyal medya ajansımız var. Onlar halleder” demek değildir.

8-

Sosyal medya iletişimi, her gün facebook’ta markanızla ilgili / ilgisiz saçma sapan cümleler paylaşmak değildir.

9-

Sosyal medya iletişimi, facebook ve twitter hesabınızdan yüz binlerce sözde takipçinize bugün hava yağmurlu, güneşli, rüzgârlı deyip hava durumu raporu sunmak değildir.

10-

Sosyal medya iletişimi, konvansiyonel medyanın metotları ile bu dünyayı sarıp sarmalamak değildir.

11- Sosyal medya iletişimi, bizim zaten dijital ajansımız var” demek değildir.

12- Sosyal medya iletişimi, sadece dijital değildir. 13- Sosyal medya iletişimi, sadece internet üzerinde yapılabilecek bir şey hiç değildir. 14- Sosyal medya iletişimi, sırf “sosyal medya” lafını her yerde duyuyorsunuz diye; hadi biz de yapalım denilerek ani kararlarla ve plansızca müdahil olunacak bir şey değildir. 15- Sosyal medya iletişimi, her yeni çıkan sosyal medya platformunun peşinden daha ne olduğunu anlamadan “kesinlikle bu platformda da olmalıyız” demek değildir. 16- Sosyal medya iletişimi, “markamızın bir blog sayfası olsun, havalı olur” diyerek blog açmak değildir. 17- Sosyal medya iletişimi, bloggerlara özel toplantı düzenleyip, buna özel bülten yazıp gazeteciye göndermek değildir. 18- Sosyal medya iletişimi, facebook sayfanızdaki “like” sayısı bilmem kaç yüz bine ulaştı diye gazeteye ilan vererek kutlamak değildir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19- Sosyal medya iletişimi, web sayfanızın bir köşesine facebook, twitter butonu koyarak sayfanızı paylaştırmak değildir. 20-

Sosyal medya iletişimi, “hadi komik bir film çekelim adınada “viral” diyelim, önüne gelen herkes izlesin” demek değildir.

21- Sosyal medya iletişimi, sadece dijital ile ilgili ajanslara brif vererek proje beklemek ve konvansiyonel ajansları bu işten uzak tutmak demek değildir. 22- Sosyal medya iletişimi, Twitter’da sadece “trend topic” olmak değildir. 23- Sosyal medya iletişimi, geleneksel ortamlarda önem verilmeyen şikâyet yönetimine, twitter ve facebook’ta anında yanıt verip çözmeye çalışmak değildir. 24- Sosyal medya iletişimi, sadece markanızın konuştuğu ve tüketicinin dinlemesini istediğiniz pasif bir mecra hiç ama hiç değildir.

25- Sosyal medya iletişimi, ucundaki ödüller ile kurgulanan kampanyaların sonucunda, kampanyayı istila eden, kullanan ve bir daha markanızı bu sebeple hatırlamayacak binlerce “sözde hedef kitleye” ulaşmak değildir. 26- Sosyal medya iletişimi, online monitoring (tarama – takip) yapıp, negatif sonuçları gördüğünüz halde “iletişime geçersek polemik yaratırız, sadece izleyelim” demek değildir. 27- Sosyal medya iletişimi, online monitoring (tarama – takip) yapıp pozitif sonuçları gördüğünüz halde “iletişime geçersek tüketici daha fazlasını ister, şımarır, sonra durduramayız” demek değildir. 28- Sosyal medya iletişimi, “blog yazarına” “gazeteci” gibi davranmak değildir.

30- Sosyal medya iletişimi, televizyondaki reklamın sonunda markanın “Facebook” ve “Twitter” adresini yazmak değildir. 31-

Sosyal medya iletişimi, “nasıl olsa az bütçeyle hallederiz” denilecek bir durum, ucuz bir iletişim yöntemi ve hizmet değildir.

32- Sosyal medya iletişimi, sadece konuşmak değildir! Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Maddeleri çoğaltmak, alt maddeler eklemek haliyle mümkün… Bu yazının en önemli özelliği sizlerin yorumlarıyla büyüyeceğini ve şekilleneceğini düşünüyor olmam. Okuyanlardan ricam; sizler de sosyal medya sizin için neyse / ne değilse lütfen paylaşın.

29- Sosyal medya iletişimi, müşterilerinizin datalarını sosyal medya platformlarından toplayıp, mahzende saklamak için bu işe girmek değildir.

15


SONBAHAR ’12

RÖPORTAJ

MARKA DEMEK KALİTE DEMEK 100 yıllık bir geçmişi olan ve kaliteli trikoda öncü markalardan olan Çift Geyik Karaca’nın Kurumsal İletişim Direktörü “Talip Bayram” ile başarılı marka öyküsünü, markalaşmayı ve tüketicilerin marka tercihlerini konuştuk.

MARKA

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Marmara Üniversitesi’nden 1991 yılında mezun oldum. Profesyonel iş hayatıma 1992 yılında Feza Gazetecilik A.Ş. ‘de İstanbul Bürolar Koordinatörü olarak başladım. Gazete Aboneliği konusunda önemli çalışmalar yaptım. Daha sonra 4 Yıl Asya Pazarlama Genel müdürlüğü yaptım. Asya Pazarlamada Farklı pazarlama stratejileri geliştirerek “Vade farksız sabit taksitli” yenilikçi kampanyalar oluşturdum. Kariyerime Işık Sigorta Akdeniz Bölge Müdürü ve Hyundai Asgüngüzler Genel Müdürü olarak devam ettim. Son olarak Hürriyet Gazetesi Pazarlama Grup Müdürlüğü yaptım. Hürriyet Gazetesinde Gazete satışları konusunda “Bireysel Abonelik” ile ilgili proje geliştirdim. Şu anda da 4 aydır Çift Geyik Karaca Giyimde Kurumsal İletişim Direktörlüğü yapmaktayım.

Çift Geyik Karaca ne zaman kuruldu? Kuruluşundan bu yana nasıl bir büyüme gerçekleşti? Çift Geyik Karaca 1917 yılında Bandırma’da kurulduktan sonra 1949 yılında “Karaca Örme Sanayi” olarak İstanbul’da üretime başlar ve 1961 yı-

16

lında yurt dışına ihraç edilen ilk Türk tekstil markası olarak adını tarihe yazdırır. 1965’li yıllara gelindiğinde, Karaca artık 5 kıtada 36 ülkeye ihracat yapan, marka bilinirliği en yüksek kuruluşlardan biri olmuştur. Bu yılsonuna kadar mağaza sayısın 90’a çıkarmayı hedefleyen, kuruluşunun 100. Yıl dönümünde (2017) Karaca’nın mağaza sayısını 150’e ulaştırmaktır. Karaca, kendine duyduğu saygının temeli olan insanı ön planda tutarak en yüksek kaliteyi en güvenilir şekilde müşterisine sunmak için çalışıyor. Karaca için kaliteli ürünü, kusursuz hizmetle sunuyor olmak, bir imza ve bir marka kimliği. Klasikten uzaklaşmadan, yenilikleri takip eden ama bunu yaparken de insanların kendi tarzını oluşturmasına izin veren, özgürlükçü ve köklü yapısıyla Karaca, dünya standartlarında bir marka olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bugün Çift Geyik Karaca, ürünlerinde kullandığı %100 yün İtalyan ipliğiyle moda tutkunlarının ihtiyaçlarına en yüksek kalitede cevap veriyor olmanın gururunu taşıyor...

Türkiye’nin Avrupa ülkelerine yaptığı ihracat ve uyguladığı pazarlama stratejisini nasıl buluyorsunuz? Yeterli mi sizce? Bence yeterli. 2012 ilk 5 ay verilerine göre Türkiye’nin Ticaret hacminin %38’ini AB ülkeleri oluşturuyor. Özellikle Ekonomi Bakanlığının 2023 yılı 500 Milyar ihracat için geliştirdiği “Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi Desteği“ UR-GE kapsamında %75lere varan destekler veriliyor. Ancak bu desteklerin bilgilendirilmesi konusunda eksikler yaşanıyor. Bu destekler veya KOSGEB destekleri, iyi bir danışmanlıklarla yönlendirilmesi gerekir. Tüm bu desteklere rağmen Avrupa da etkili bir markamız yok. Veya ne yazık ki hala bir Dünya Markamız yok. Bunun nedenleri öncelikle kendimizde aramamız lazım. Dış Ticaret elemanı eksikliği, Dış Ticaret yapılan ülkelerin mevzuatına hâkim olamama, içteki rekabet. Bazen aynı dış pazarlara iş yapan markalar kendi içteki rekabetlerinden dolayı zararına satışlar yapabiliyorlar. Bakanlığın bu tür durumlara da el atması gerekmektedir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Marka dendiğinde aklınıza ilk olarak ne geliyor? Marka deyince aklıma ilk kalite algısı geliyor. Bir firma kendini kaliteli bir marka olarak algılatabilmişse bence bu işi başarmış demektir. Örneğin Çift Geyik Karaca deyince insanın aklına Kaliteli Triko algısı geliyor. Veya triko deyince akla hemen Çift Geyik Karaca geliyorsa bu marka demektir. Bizde bu algıyı kırmamaya özen gösteriyoruz. Ancak sadece triko değil de hayatın tüm alanına hitap eden ürünlerin algısını da yanına eklemek istiyoruz. Tabi marka kolay olunmuyor. Zaman önemli bir unsur. Yaklaşık 1 asır zaman içinde kaliteyi muhafaza edeceksiniz ve taviz vermeyeceksiniz bu kolay bir iş değil. Çift Geyik Karaca için belirli yaşın üzerindekiler çocukluğumun hayalini süsleyen bir markaydı diyecek ve derin bir iç geçirecek veya eskilere gidecek, belki düğün hazırlıklarına gidecek, belki de babasına aldığı trikoyu hatırlayacak, belki de anneler gününde annesine aldığı hırkayı anımsayacak… İşte marka budur. Marka; Kaliteden taviz vermeden ve bu kalitede standardı ve sürekliliği muhafaza ederek ilerlemek ve büyümektir.

Sizce tüketicilerin “Marka” ürünleri tercih etmelerindeki etken sebepler nelerdir? Tüketicilerin birçok marka arasından birini tercih etmesi işletmenin hedef

kitlesinin özelliklerini belirlemesi ve buna uygun olarak stratejiler geliştirmesine bağlıdır. Hedef kitlesine mesajını doğru bir şekilde iletmesi yoluyla marka imajı geliştirmek ve markaya bağlılık yaratmak işletmelerin temel amacı haline gelmiştir. Tüketiciler birçok zaman bir ürünü kendisine sağlayacağı imajı ve kimliği dikkate alarak tercih etmektedirler. Özellikle giysi satın alma davranışı kişilerin ihtiyaçlarını karşılamanın yanında çoğunlukla toplumda statü kazanmak, farklı olmak, bir kimlik sahibi olmak, modayı takip etmek vb. faktörler tarafından yönlendirilmektedir. Tüketiciler tercih ettikleri giysi markası ile markanın sahip olduğu imajla kendilerini özdeşleştirmekte ve buna bağlı olarak kendilerini ifade ettiklerini düşünmektedirler. Dolayısıyla yaptığımız araştırmalar ışığında Türkiye’nin nüfusunun yarıdan fazlası genç, tüketici alışkanlıkları ise önceki yıllara göre farklılık göstermeye başladı. Yeni nesil; dinamik, rahat, kendine değer katacak markalar arayışına girmeye başladı. Yerli markaların birçoğunda klasik algısı ağır basıyor. Gençlerdeki bu klasik giyimden kaçış bizi TOSS markasını oluşturmaya itti. Bu markamızı 16 yaş üzeri genç ve kendini genç hissedenlere ayırdık. Güçlü koleksiyonlar hazırladık. Her ay mağazalara koleksiyonun yeni parça-

larını ekledik. Tasarım ekibimizle ülkemizin nabzını tutarak ihtiyaçlarımızı iyi belirledik. Ve TOSS’u 2013 yılından itibaren bir dünya markası yapmaya karar verdik.

Size göre Markalaşan ya da Markalaşmaya giden firmalar ne ölçüde büyüme göstermektedir? Siz bu ölçünün hangi kısmındasınız ve Markalaşma adına neler yapılmalı? Markalaşmak uzun soluklu bir maratondur. Sonunda kazancı iyidir ancak yavaş ilerler. Zamana ihtiyacı vardır. Markalaşmada kısa vadeli karlardan ziyade uzun ve sürekli karlılık söz konusudur. Yatırım ister, detay kalite ister ve çabuk büyüme olmaz. Müşteri memnuniyeti had safhadadır. İşte bundan dolayıdır ki 100 yıllık bir geçmişi olan bir marka tüm bu süreçleri aşarak marka olmuş ve büyümeye devam etmektedir. Ancak şunu da eklemek lazım, yenileşme, inovasyon ve gençleşme zamanı geldiğinde yapılamıyorsa marka klasik algısıyla devam eder ama zayıflar. Bu dönüşümü iyi yöneten her dönemin markası olur.

Röportaj için çok teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istedikleriniz… License Time Dergisi’nin sektördeki başarılarının devamını diler, teşekkür ederim.

17


SONBAHAR ’12

MAKALE

İYİ BİR GERİLLA PAZARLAMA ÖRNEĞİ:

BEETHOVEN HAKKINDA BİLİNÇLENME AYI Bir gerilla pazarlama kampanyası başlatmayı mı düşünüyorsunuz? O zaman New York’taki klasik müzik radyosu WQXR tarafından yürütülen Beethoven Awareness Month (Beethoven Hakkında Bilinçlenme Ayı) gerilla pazarlama programından öğreneceğiniz çok şey var. Birinci gününden sonuna kadar, kampanya çok iyi tasarlanmış ve uygulamaya konmuştu. İşte başarısının arkasındaki bazı nedenler... Diana Pohly

MARKA

www.pohlyco.com Kampanyanın çok net olarak ifade edilen üç amacı vardı. WQXR bu kampanya ile daha çok dinleyici çekmeyi, web sitesindeki “audio stream” özelliğinin daha çok kullanılmasını ve iPhone için yeni klasik müzik uygulamasını tanıtmayı amaçlıyordu. Bunun gibi net amaçlar gerilla olsun ya da olmasın genel olarak pazarlamanın temelini oluşturur. WQXR uzmanlarla çalıştı. Radyo kanalı, bu pazarlama kampanyası için marka geliştirme konusunda uzman olan Eyeball pazarlama şirketi ile çalıştı. Eyeball daha önce Amazon ve Target’ın markalaşma kampanyalarını yönetmişti. Çok iyi bir lansman gerçekleştirdi. Pazartesi günü New York Merkez İstasyonu’nun en yoğun olduğu saatlerde, yaylı sazlar dörtlüsü canlı olarak Beethoven çaldı ve WQXR yolculara ücretsiz olarak geçici Beethoven dövmesi yaptığını duyurdu. (Yolculardan biri, dövme yaptırana kadar Beethoven’ın köpekle ilgili bir film olduğunu düşünüyordu.)

18

WQXR yeni etkinliklerle programını zenginleştirdi. İşte bu etkinliklerden bazıları: • WQXR, her pazartesi Beethoven ve Şnitzel yazılı bir kamyonu, radyo kanalının önüne koydu. Yayalar bedava şnitzel için sıra olurken, kamyonun hoparlörlerinden Beethoven parçaları sokağa yayılıyordu. • “Beethoven nerede” yarışması. Radyo kanalı, her gün web sitesinde New York’un farklı köşelerinde çekilmiş Beethoven büstlerinin fotoğraflarını yayınladı. Fotoğrafın nerede çekildiğini anlayabilen dinleyiciler yarışmaya katıldı. Yarışma yapılırken WQXR’ın Facebook sayfasında ipuçları da verildi. • Radyo kanalının canlı performans salonunda Beethoven konserleri düzenlendi. Biletler için dinleyicilerin WQXR’ın web sitesindeki formu doldurarak iletişim bilgilerini bırakmaları gerekiyordu.

• Ay boyunca yeni yarışmalar düzenlendi. Hatta bir tanesinin ödülü Beethoven’ın tüm çalışmalarının bulunduğu 86 CD’lik bir kayıttı. • Bütün bir ay boyunca Beethoven ses akışı (audio stream) radyo kanalının sitesinde yer aldı. Bunun arkasındaki fikir, istasyonun düzenli online ses akışına dikkat çekmekti. • Radyo Şükran Günü’nü Beethoven günü ilan etti ve gün boyunca ağırlıklı olarak Beethoven çaldı. Beethoven Hakkında Bilinçlenme Ayı’ndan çıkarılacak en önemli ders şu: Gerilla kampanyaları her ne kadar kendiliğinden gelişiyor gibi görünse de aslında kesin amaçlara, dikkatli planlama ve titiz uygulamaya dayanırlar. Marjinal Porter Novelli, e-bülten, sayı: 14 Ağustos 2012



SONBAHAR ’12

DÜNYADANHABER

BILL GATES MİLYON DOLARLIK ZARARDA Microsoft Corp., internet reklamları şirketi birimi AQuantive Inc.’ten kaynaklanan kayıpları için 6.2 milyar dolar zarar yazmaya hazırlanıyor. Dünyanın en büyük yazılım şirketi Microsoft, AQuantive Inc.’i satın almak için ödediği miktar kadar zarar yazmaya hazırlanarak, internet biriminin tahminlerden daha kötü performans kaydedeceğinin de sinyalini verdi. Microsoft bu zararla, şirketin büyük ihtimalle Haziran’da sonlanan çeyrekte zarar açıklayacağı tahmin ediliyor. Analistler, şirketin geçtiğimiz çeyrekte 5.3 milyar dolar kâr elde edeceğini öngörüyorlardı. Microsoft, Google Inc.’le rekabeti yakalayabilmek için 2007’de AQuantive’i 6.3 milyar dolara satın almıştı.

20

Yazılım devi, AQuantive’in tahmin edildiği ölçüde büyümeyi hızlandıramadığını söyledi. Microsoft, AQuantive’ın hedeflerini tutturamamasına rağmen şirketin araştırma başına sağladığı kazanç ve Bing arama motoru için piyasa hisse kazançları gibi alanlarda ilerleme kaydettiğini belirtti. Microsoft Nisan’da internet hizmetlerinin kayıplarının son 9 ayda 1.45 milyar dolara gerilediğini, satışların da yüzde 11 artarak 2.13 milyar dolara çıktığını açıklamıştı.



SONBAHAR ’12

MAKALE

BAŞARIYA GİDEN YOLDA

3 BASİT SORU & 3 BASİT CEVAP Mike Maddock

MARKA

blogs.forbes.com/mikemaddock En parlak iş fikirlerinin en basit düşüncelerden çıktığını duymuştum. Tecrübelerime dayanarak, bunu doğrulayabilirim. Her yeni ve başarılı iş fikrini duyduğumda kendi kendime hep sormuşumdur, “Neden ben de bunu düşünmedim ki? Veya “Nasıl oldu da ben bunu düşünemedim?”. İşte şimdi liderlerin her kullandığında başarı üzerine başarı elde ettikleri ve dünyanızı değiştirecek bu sihirli formülü sizlerle paylaşmak istiyorum. İşinizde veya kişisel hayatınızda herhangi bir çıkmaza girdiğinizde bu formülü mutlaka deneyin. Size başarı sözü ve garantisi veriyorum. Formül şu 3 basit soruda ve bunların cevaplarında yatıyor. Birinci Soru: Neyi elde etmek istiyorum? Amacım Ne? Çoğu kişi birçok durumda çıkmaza girer, çaresiz hisseder ve istenmeyen bir durumda kalır. Farkında olmadan kendini çaresizliğe kaptırır. Çaresizliğin kurbanı olur. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi kurbanlar yenilik getiremezler ve fikir üretemezler, çünkü onlar çözüme değil probleme odaklanmıştır. Daima

22

adaletsizlikten bahsederler, haksızlığa uğradıklarını iddia ederler ve içinde bulundukları umutsuz duruma özür ve bahane arayışına girerler. Özürler ve bahanelerle kendilerini iyi hissetseler de, bu durum onları durgunluğa ve tembelliğe itmekten başka bir işe yaramaz. “Neyi elde etmek istiyorum veya istediğim sonuç nedir?” sorusu, yoldaki engellere takılmadan, aklınızı sonuca odaklandıran bir sorudur. Bu sorunun asıl güzelliği, sizi daha üretici ve yenilikçi düşünmeye sevk etmesidir. İşte başarılı bir insan sonuca odaklandığında hızla ikinci mükemmel soruya geçebilir. İkinci Soru: Yolumdaki engeller nelerdir? (Çok basit sorular olduğunu söylemiştim, değil mi?) En iyi liderler, elde etmek istedikleri sonuç ile aralarındaki engelleri tanımlayabilen ve bunları öncelik sırasına koyabilen profesyonellerdir. Sonuca odaklanıp engelleri görebildikleri vakit, beyin fırtınası ile bunları elemeye, bunlardan

kaçınmaya veya bunları etkisiz hale getirmeye çalışırlar. Bir gece yarısı talk showunda George Clooney’i izledim. Son zamanlarda bir film rolü için aldığı 10 kiloyu çabucak geri vermişti ve program sunucusu şaşkınlıkla bu kiloyu nasıl bu kadar hızlı verebildiğini sormuştu. Cevabı çok basitti. “Az yedim ve spor yaptım.” İş dünyasında sıklıkla patates kızartması karşısında kilo vermenin “ne kadar zor” olduğunu konuşuruz. Ancak liderler, sonuçtan başlayıp gerekli planı uyguluyorlar ve istediklerini elde etmek için aynen bu formülü kullanıyorlar. Örneğin, “10 kilo verip zayıflamak istiyorum” dediğinizde yolunuzdaki engellerin neler olduğunu görebiliyor musunuz? Eğer spor yapmak için vaktim yoksa o halde güne spor yapmakla başlayacağım ve bunun için kararlı bir program yapacağım. Her hafta sonu spor çantamı hazırlayacağım ve hafta içi her gün çalışmak üzere çantamı arabamda taşıyacağım.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi Daha sağlıklı beslenmeliyim çünkü kötü bir diyet her şeyi mahvedebilir. Şimdi ödevimi yapacağım, sağlıklı atıştırmalıklar ve küçük porsiyonlarla günü geçireceğim. Az az ve sık sık yiyeceğim, fastfood yemeyi bırakacağım. Hesaplamalar olmadan kendinizi takip edemezsiniz. O halde dostlarıma, aileme ve iş arkadaşlarıma amacımı ve ne zaman gerçekleşebileceğini anlatacağım. Dijital bir tartı alacağım ve her gün kilomu kontrol edeceğim. Üçüncü Soru: Bunu daha önce yapan biri var mı? Şimdi amacınızı tam olarak tanımlayabiliyorsunuz. Bir dizi engel listesi yapıp önceliklerinizi de listelediniz. Her bir engeli aşmak için yolları belirlediniz.

İşte bu kısımda, bazı liderler fikir çalarken diğerleri harekete ve direkt uygulamaya geçti. Fikir çalmak diyorum. Ancak çalmak sözcüğü biraz kaba bir tabir, bu yüzden daha nazikçesi olan katılımcı mühendislik (paralel mühendislik) tabirini kullanacağım. 90’ların ortalarında firmadaki çalışan sayımız 25’e yükselmişti. Aynı anda düzinelerce proje üzerinde çalışıyorduk ve giderek artıp karmaşıklaşan işleri daha etkili ve kolay şekilde yönetmek istiyorduk. Parlak ve toy girişimciler olarak, her bir projeyi ayrı ayrı takip edip yönetebilecek ve projeleri optimize edecek bir yazılım kurmaya karar verdik.

Yaklaşık 185.000 dolar ve yüzlerce saat harcadıktan sonra, projeyi çöpe attık. Telefonla gelen birkaç tavsiyeden sonra, yapmaya çalıştığımız programın işlevinin %90’ını zaten halletmiş olan hazır bir yazılım aldık. Keşke, biz de o zamanlar katılımcı mühendislik yapmış olsaydık. Akıllılık, hatalarınızdan öğrendiklerinizle, bilgelik ise başkalarının hatalarından öğrendiklerinizle kazanılır. Bilge ve hikmet sahibi olmak, akıllı olmaktan daha az zarar vericidir. Hem de daha ucuza mal olur. İşte bu yüzden üçüncü soru bu kadar önemlidir.

Asya Füzyon Mutfağının Eşsiz Lezzetleri Barceló’da! İspanyol otel zinciri Barceló Hotels & Resorts’un bir halkası olan Barceló Eresin Topkapı Otel Picasso Restaurant’ta, 19 Eylül’den 31 Ekim’e kadar mistik ve zengin Asya Mutfağından, birbirinden leziz ve geleneksel yemekler beğenilerinize sunuluyor. Thai usulü acılı balık çorbası, karides tempura, teriyaki soslu somon; tatlılardan hindistan cevizi sos ile liçi meyvesi, susamlı kızarmış dondurma ve daha birçok seçenek lezzet tutkunlarını bekliyor!

Barceló Eresin Topkapı Hotel Millet Cad.186 | 34104 | İstanbul | Türkiye Tel. (212) 631 12 12 | Faks. (212) 631 37 02 E-mail. eresintopkapi.bo@barcelo.com

23


SONBAHAR ’12

HABER

DOĞRUDAN PAZARLAMA SEKTÖRÜNÜN

BÜYÜK MÜCADELESİ BAŞLADI

MARKA

Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği (DPİD), sektöre vizyon kazandırmak ve sektörün hizmet kalitesini yükseltmek adına düzenlediği ödül töreniyle bu yıl beşinci kez doğrudan pazarlama sektörünün “en”lerini seçiyor. Geçtiğimiz yıl 21 kategoride 76 ajansın yarıştığı Doğrudan Pazarlama Ödülleri, bu yıl dijital dünyanın yaşadığı gelişimi göz önünde bulundurarak mevcut yarışma kategorilerine eklediği En İyi Mobil/Akıllı Cihaz Uygulaması, Entegre Online Medya Kampanyası, Entegre İnteraktif Pazarlama Kampanyası ve farklı bir uzmanlık olan Spor Pazarlaması Aktiviteleri kategorisiyle dikkat çekiyor.

Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği (DPİD), sektörüne vizyon kazandıran farklı ve başarılı çalışmaları belirlemek adına düzenlediği ödül törenine yapılan başvuruları kabul etmeye başladı. Sektörün itibarını ve hizmet kalitesini yükseltmek için yapılan en geniş kapsamlı çalışmalardan biri olan ödül törenine, 1 Ocak 2011-31 Ağustos 2012 tarihleri arasında uygulanmış işler kabul edilecek.

Geçtiğimiz yıl 21 kategoride 76 ajansın yarıştığı, düzenlendiği ilk yıldan itibaren katılımın iki kat arttığı Doğrudan Pazarlama Ödülleri, bu yıl beşinci kez düzenleniyor. Doğrudan Pazarlama Ödülleri, İnteraktif Pazarlama, Veritabanına Dayalı Pazarlama, Satış Noktasında ve Sahada Pazarlama ile Etkinlik Pazarlaması ana kategorilerinde 4 disiplin altında toplam 20 başlıkta dağıtılacak olan birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödüllerini kapsıyor.

Ödül verilecek alt kategoriler arasında bu yıl, geçen yıllarda yer alan kategorilere ek olarak En İyi Mobil/Akıllı Cihaz Uygulaması, Entegre Online Medya Kampanyası, Entegre İnteraktif Pazarlama Kampanyası, Spor Pazarlaması Aktiviteleri kategorileri yer alıyor. Törende bu ödüllerin yanı sıra, EP-En Yaratıcı Doğrudan Pazarlama Uygulaması ve CM-En Cesur Müşteri özel ödül kategorisinde de birincilik ödülleri verilecek. Doğrudan pazarlama sektörünün heyecanla takip ettiği süreç, 7 Kasım’da düzenlenecek final jüri toplantısının ardından 13 Kasım 2012 tarihinde Ülker Sports Arena’da gerçekleşecek ödül töreniyle son bulacak.

24



SONBAHAR ’12

MAKALE

MARKA DEĞERİ BELİRLEME SÜRECİNDE

ARAŞTIRMANIN KULLANIMI Son yüzyılda gelişen, ürünler arasındaki farkın somut farklılıklardan algısal farklılıklara kayması sürecinin sonucu olarak, bugün firmaların somut varlıkları finansal değerlerinin yalnızca bir kısmını oluştururken, soyut varlıkları firmaların finansal değerini oluşturan temel unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ufuk Aydın

MARKA

AVD Araştırma Yönetici Ortağı Ürüne eklenen algısal değeri ifade eden soyut varlıklar, tüketiciler için bir taraftan ürüne para öderken hayal kırıklığına uğrama riskini ortadan kaldırarak güven duygusu yaratmakta, diğer taraftan da kullandığı markalar aracılığıyla imaj transfer ederek kendini ifade etme kazancı sunmaktadır. Firmalar için ise, bir ürün gamında tüketicilerin çok fazla sayıda alternatifinin olduğu ve iletişim kirliliğinin yoğun olarak yaşandığı günümüz pazar özellikleri

düşünüldüğünde, bir taraftan müşteri – ürün arasında bir bağ yaratıp uzun dönemli ilişki yaratarak firmalara ürünlerini rekabetten koruma faydası, diğer taraftan da ürünle birlikte sunduğu duygusal kazançlar aracılığıyla ürününü daha yüksek fiyat ile satma avantajı sağlamaktadır. Ürüne eklenen soyut değerin bir sonucu olan; müşteri – ürün arasındaki uzun dönemli ilişki ve tüketicilerin algısındaki fiyatfayda ilişkisi (ürüne ödediği paraya karşı hissettiği tatmin duygusu) markanın uzun vadede karlılığını belirlemektedir. Peter Doyle da marka değerini bir markanın gelecekte yaratacağı nakit akışlarının net şimdiki değeri olarak tanımlamaktadır. O halde marka değerinin ölçümlenmesinde, markanın uzun vadeli karlılığının ne olduğu sorusunun cevaplanması çok önemlidir. Bu açıdan bakınca günümüz satın almaları ya da birleşmelerinde, satın almaya konu olan şirketin finansal sonuçları (sözleşme değeri, aylık/yıllık cirosu,

26

karı, müşteri portföyünün niteliği ve niceliği v.s.) marka değerinin belirlenmesinde tek ölçüt olamaz. Marka değerinin bir markanın uzun vadeli karlılığına dayalı olması, bir markanın uzun vadeli karlılığının da müşteri – ürün arasındaki uzun süreli ilişkiye bağlı olması, değeri belirlenmeye çalışılan markanın finansal sonuçlarının, marka sadakati piramidinin basamaklarındaki konumuna yönelik araştırma sorgulamaları ile desteklenmesini elzem hale getirmektedir. Marka sadakati piramidi 4 basamaklıdır; ilk basamağını ‘markayı tanıma’, ikinci basamağını ‘markayı deneme’, üçüncü basamağını ‘markayı düzenli kullanma’, dördüncü basamağını da ‘marka elçiliği’ oluşturmaktadır. Marka elçisi üründen memnuniyetini tavsiye yoluyla yakın çevresine anlatma eğilimindedir (word of mouth). Dolayısıyla da tavsiyeyi ölçmek çok önemlidir. Bain&Company danışmanlarından Fred Reichheld 2004 yılında müşteri bağlılığının


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

ve buna bağlı olarak şirketin büyümesinin en iyi göstergesinin tavsiye olduğu hipotezini geliştirmiştir. Tavsiye sorgulaması, 10’un ‘kesinlikle tavsiye ederim’, 1’in ‘kesinlikle tavsiye etmem’ anlamına geldiği 10’lu skalada ölçümlenen bir araştırma ölçeğidir. Tavsiye düzeyinin ölçümlenmesi, değeri belirlenmeye çalışılan markanın, sadakat piramidinin en üst basamağındaki (elçilik basamağındaki) konumunun görülmesi açısından çok önemlidir ancak markanın uzun vadeli karlılığının ortaya koyulması için 2 sorgulama ile desteklenmesi gerekir. İlki mevcut ürün/hizmette fiyat artışları yapılması durumunda mevcut müşterilerin ne kadarlık bir kısmının satın almaya devam edeceğinin sorgulanmasıdır.

İkincisi de önümüzdeki dönemlerde de ürün/hizmeti kullanmaya devam etmeyi planlayan müşteri yüzdesidir. Her iki sorgulama da satın alımı düşünülen markaya duyulan sadakat konusunda net sonuç verir nitelikte olacaktır.

Markanın finansal sonuçlarının tüm bu araştırma verileri ile desteklenmesi yatırım kararındaki riski minimize eder niteliktedir.

Mevcut müşterilerin markaya duyduğu sadakat ölçümünün yanında, marka sadakati piramidinin ilk basamaklarına yönelik ‘hedef kitlenin ne kadarı markayı tanıyor?’, ‘tanıyanların ne kadarı markayı denedi?’, ‘deneyenlerin ne kadarı markayı düzenli kullanmaya başladı?’ sorgulamaları markanın yaygınlaşma potansiyeline yönelik fikir vermesi açısından ayrıca önem taşımaktadır.

DOUBLETREE BY HILTON ISTANBUL OLD TOWN DoubleTree by Hilton İstanbul Old Town’da misafirlerin seyahatleri esnasında da formda kalabilmeleri için ücretsiz olarak yararlanabilecekleri Precor® marka aletlerle donatılmış bir fitness merkezi yer alıyor. Fitness merkezinde en modern kardiyo ve dayanıklılık egzersiz cihazları bulunuyor. Cardio-fitness stüdyonun yanı sıra, Spa Merkezi’nde, Jakuzi, Sauna, Turk Hamamı, Buhar Odası ve Masaj hizmetleri sunulmaktadır. Spa Merkezi saat 08:00’dan 22:00’a kadar hizmet vermektedir.

27


Boğaziçi sahilinin en güzel mücevherlerinden eşsiz bir Osmanlı Yalısı. Modern iç mimarisi, yüzyıllık tarihi mimari yapısı ile A’jia, etrafına trend ve heyecan yayıyor. Detaylara gösterilen olagandışı ihitimam, özel servis ve HIP yönüyle A’jia Hotel otelcilik anlayışına yeni bir bakış açısı getiriyor.

Ahmet Rasim Paşa Yalısı Çubuklu Cad. No 27 34812 Kanlıca / İstanbul / Türkiye Tel: +90 (216) 413 93 00

www.ajiahotel.com


Şehrin tarihi ve kültürel merkezlerine kolay erişimi olmasına rağmen, A’jia nefes kesen Boğaz manzaralı 16 odasıyla misafirlerine gündelik hayatın stres ve koşuşturmasından uzak, çok özel bir kaçış olanağı sunmaktadır.

Birbirinden bağımsız olarak dizayn edilmiş her odasının en modern techizat ve konfor anlayışıyla 1800lerin sonsuz zerafetini harmanlayacak şekilde döşenmiş olması da değerli misafirlerine ayrı bir keyif verir.

A’jia restaurant İstanbul’un gurme damak tadına hitap eden en güzide mekanlarından biridir. Benzersiz yaklaşımı, yaratıcı fikirleri ve mükemmel mönüleriyle A’jia Otel’de özel davetler ziyafete dönüşür.

A’jia, kendi teknesi ile misafirlerine Avrupa yakasından ücretsiz transfer servisi verirken, muhteşem manzara eşliğinde göz ziyafeti de sunmaktadır.


SONBAHAR ’12

HABER

GELECEĞİN LİDER ÜLKESİ

TÜRKİYE MEDYA

Ekonomisiyle dünyada söz sahibi olmaya başlayan Türkiye, SHL’nin ‘Küresel Liderlik’ araştırmasında ikinci sıraya çıktı. Ülkelerin lider yetiştirme potansiyellerini değerlendiren SHL , Küresel Liderlik (Global Leadership) araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

Yetenek Analitiği adıyla yapılan araştırmada Hong Kong, Almanya ve İngiltere en fazla lider yetiştiren ülkeler oldu. Listenin en son sıralarını ise en az lider yetiştiren ülkeler olarak Brezilya, Danimarka ve Norveç aldı. Araştırmada Türkiye potansiyel lider sıralamasında ikinci oldu. Önümüzdeki yıllarda Meksika, Mısır ve Türkiye ‘nin en etkili liderleri yetiştirme potansiyeline sahip ülkeler olduğu belirlendi. İngiltere’nin geçmişte en fazla lider yetiştirme potansiyeline sahip ülkeler

30

arasında olmasına rağmen bugün elinde bir dinamit taşıdığı, öğrenme ve kendini geliştirme konularına ağırlık vermemesi halinde bunun elinde patlayacağı, rekabette geride kalacağı vurgulandı. SHL yöneticisi Paul Levett, “Eğitim standartlarının arttığı, girişimcilik kültürünün yükseliş trendinde olduğu Türkiye, Brezilya, Meksika ve Hindistan liderlik potansiyelinin de en fazla olduğu ülkeler arasında. Bu ülkeler ellerinde bulunan potansiyelin farkında olup, bunu geliştirirse ciddi bir büyüme potansiyelini yakalayabilir” diye konuştu. Levett, “Ülkelerin de küresel ekonomide daha fazla rekabetçi olmalarının yolu bu liderlerden geçiyor” dedi.



SONBAHAR ’12

MAKALE

SOSYAL MEDYADA MARKA ELÇİLİĞİ

İletişimin dijital alanda hızla geliştiği ve sosyalleştiği günümüzde, markalar da artık tüketicilerini dijital ve sosyal dünyada dinlemeye, değerlendirmeye çalışıyorlar. Bu iletişim sürecinde birçok farklı dijital stratejiyi uygulayan markaların, ürünlerini pazarlama ve kurumsal iletişimin yanı sıra kendini markaya ait hisseden ve savunan tüketiciler yaratma isteği de üstü çizilemez bir gerçek.

Ercüment Büyükşener

MEDYA

Hayal Akademisi - Sosyal Medya Danışmanı Bu sınırları çizilemeyen dijital dünya içerisinde markalar her an her platformda varlığını sürdüremeyebiliyor. Ancak tüketicilerin her an vakit geçirdiği sosyal medyada, markayı savunmaya hazır, marka elçileri yaratmak büyük önem taşıyor. Geçmişten bugüne marka elçileri, gönüllü ve anlaşmalı (ücretli) olarak ikiye ayrılmaktaydı. Markayı savunan, anlatan ve peşinden kitleleri sürükleyen kişilere marka elçileri diyebiliriz. Günümüz dijital iletişim çağında eski yöntemler ile parayla satın alınan ünlü yüzler, eskisi kadar kuvvetli olmasa da işe yarıyor. Ancak, markanın geleneksel kavramlar olan kalite ve etik davranışlarından taviz vermeden yarattığı memnuniyetin doğal bir süreçle sosyal medyaya yansımasının, en doğru ve kuvvetli tüketici bazlı marka elçiliğini yarattığını söyleyebiliriz. Peki Markalar Ne Yapıyor / Ne Yapmalı? Markaların tüketicisine yakınlaşmak için bu dönemde elinde çok büyük bir fırsat ve ortam var. Bu fırsatın adı “Sosyal Medya”. Son birkaç senedir marka yöneticilerinin karşısına bu dünya her çıktığında, “acaba burada nasıl var

32

oluruz?” gibi sorular gündeme geldi. Sonrasında kararlar alındı ve sosyal medyaya kontrollü veya kontrolsüz bir şekilde girmeye, ilgili platformlarda var olmaya çalıştılar. Kimileri tüketicisiyle sürdürülebilir bir iletişim yakalarken; kimi markalar ise sosyal medya girdabının içinde kaybolup marka güvenini diplere çekerek tüketicisinden geçer not alamadı ve sınıfta kaldı. Oysaki sosyal medyada tüketicilerinizden sadık bir ordu yaratmanın yolu, sadece Facebook ve Twitter’da bir sayfa açıp reklam vermek kadar basit değil. Her adım, üzerinde çalışılmış bir strateji ve plan dâhilinde olmalı. Bir ucunun da geleneksel hizmet/ürün kalitesine bağlı olduğu unutulmamalı. Zira iletişim, sosyal medya kavramı ile var olmadığı gibi; evvelindeki tecrübeyi de yeni mecranın gereklilikleri ile birleştirdiğinde bütünleşik bir başarı sağlayacaktır. Sosyal Medyada markanın var olması ve yüz binlerce tüketicinin markayı beğenip takibe alması, markanızın binlerce marka elçisi ya da hayranı olduğu anlamına gelmiyor. Şu an yaşanan en büyük yanılgının bu olduğunun altını çizmek gerekiyor.

Bu durum sadece beğen/takip et butonuna basmış bir daha sayfanıza ne zaman uğrayacağı ya da ürettiğiniz içerikle iletişime geçeceği bilinmeyen, iletişimi sorgulanan ama takipçi sayısı yüksek sayfalardan ibaret olacaktır. Bu noktada markaların atması gereken kritik bir adım ise sosyal medyayı amaç değil araç haline getirerek tüketicilerine üstün hizmet kalitesini sunacak ve bağlılık geliştirecek uygulamalar ve şirket politikaları sunmaktır. Bunun da tek yolu dijital işlemlere değil; ilişkilere ve iletişime yatırım yapmaktan geçmektedir. Yani tüketicinizi tanımak ve ona özel, kendini ait hissedebileceği bir dünya yaratmak. Tüketiciler Ne İstiyor, Nasıl Marka Elçisi Oluyor? Bir tüketicinin sosyal medya platformlarında kullandığı markayı savunur ve anlatır hale gelebilmesi için birkaç farklı pozitif deneyimi sürdürülebilir bir şekilde yaşaması gerekmektedir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Tutkulu bir kullanıcının markanın pazarlamasındaki rolü geçmişe göre çok daha büyüktür. Eskiden sadece pozitif deneyimler 5-10 kişi ile paylaşılabilirken; şu an binlerce, hatta yüz binlerce kişiyle saniyeler içerisinde deneyimin paylaşılması mümkün. Tabii bu durum aynı şekilde negatif bir deneyim için de geçerli… Gönüllü marka elçileri, yani sadece markayı kendi tercihleriyle beğenip hiçbir maddi beklenti içinde olmadan elçilik yapanlar, markaya en büyük desteği sağlayanlardır. Ancak gönüllü marka elçisi olan tüketicilerin dezavantajı, aşırı sevgi ve destek durumunda ortaya çıkmaktadır. Örnek olarak; aşırı derecede bir markanın savunuculuğunu ve tanıtımını yapan birisine dış çevrelerde çoğunlukla itibar edilmez. Ortalama bir sosyal medya kullanıcısının marka hakkındaki pozitif deneyimleri, yorumları ve paylaşımları, aşırı pozitif tepki gösterenlere göre daha etkili olmaktadır. Peki, Ya Sonuç? Markaların sundukları ile tüketicilerin beklentilerini ve yaklaşımlarını bir sonuca bağlamamız gerekirse; aşağıdaki maddeleri Sosyal Medyada Marka Elçisi Olmak ve Oldurmak için sıralayabiliriz; Tüketicileriniz ile aranızda sağlam bir köprü kurun ama bu köprüyü daima kontrol altında tutun. Tüketiciler ile aranızdaki köprüyü Facebook ve Twitter gibi tek bir kanaldan ve platformdan değil; geleneksel ve dijital kanalları harman-

layarak profesyonel bir iletişim stratejisi ile oluşturun. Müşterilerinizin söylemlerine kulak verin, onları dinleyin, söylemlerini değerlendirin ve markaya değer katabilecek önerileri zaman kaybetmeden hayata geçirin. Tüketicilerin bir araya gelebileceği ve kendini ait hissedebileceği dijital ve gerçek ortamlar yaratın. Yaratılan topluluğun oluşturacağı iletişim, marka etrafında bir süreklilik kazanacak ve markaya bağlılığı arttıracaktır. Çünkü bu tarz deneyimler, tüketiciler için unutulmaz olup markaya aidiyet ve marka için değerlilik duygusunu güçlü kılar. Sosyal medyayı sadece bir dijital iletişim aracı olarak değil “müşteri memnuniyeti ve ilişkilerini yönetebileceğiniz” bir platform olarak konumlandırın. Tüm bu maddelerin gerçek ve dijital hayata yansıması ile sosyal medyada hem tüketicilerin memnuniyetini kazanacağınızı hem de deneyimleriyle sizi koruyacak yüzlerce tüketici oluşacağını unutmayın.

Markaların ürün ve hizmetlerinde bazı hataları olabilir. Ancak asıl önemli olan; öncesinde samimiyetle sunulan pozitif iletişim ve yaklaşımların, tüketiciler üzerinde yarattığı etkinin marka savunuculuğuna dönüşmesidir. Her reklamın bir süresi ve bütçesi vardır. Oysa markanızı sizin kadar sahiplenecek marka elçilerinden oluşan bir topluluğa değer biçemezsiniz. Çünkü gerçek deneyim içerir, ikna edicidir ve marka memnuniyeti ile duygusal bağ devam ettiği müddetçe süreklidir.

33


SONBAHAR ’12

MAKALE

TRENDLER VE STATÜ SEMBOLLERİNİN MARKALAŞMA SÜRECİNDE KULLANIMI Basitçe eğilim olarak tanımlayabileceğimiz trend kavramı son yıllarda üretim sektörünün önemli kavramlarından birisi halini aldı. Bireyin veya toplumun ticari açıdan tüketime olan arz ve taleplerini incelemek amacıyla oluşan eğilim bilimi, Trend olarak adlandırılıyor.

Ö. Özlem Gülmez

MEDYA

Marka Yönetmeni

Trendler ve inovasyonda temel olan müşterinin neyi seveceğini tahmin etmek, tüketici davranışlarının hangi inovasyonlar düzeyinde ilerlediğini bilmek, bir küratör gibi düşünmektir. Üreticiler daha iyi ürün ve hizmet sunarak daha fazla tüketici mutluluğu sağlamayı hedefliyor. Trendlerle sağlanan, yeni bir şekilde ortaya çıkmış veya mevcut bir tüketici değerini ortaya koymaktır. Ekonomik durum sürekli hareket halinde olduğundan tüketici ihtiyaçları ve dolayısıyla da trendler hızlı bir değişim içinde. Burada “Makro Trendler” büyük değişimleri içeriyor. Makro trendlerin en önemli izleri ise gıda ve tasarım sektöründen takip edilebiliyor. Yani gıda ve tasarımda öne çıkan değerler birkaç yıl içinde tüm piyasanın trendi halini alıyor. İnovasyon dünyanın dört bir yanında bilinen ve sürekli takip edilen bir kavram. Fark oluşturmak isteyen firmalara düşense, trendlerin bir adım önünde olmak ve çapraz endüstrilere bakarak çıkarımlarda bulunmak. Günümüz insanı, özellikle de büyük şehirlerde yaşayan nüfus büyük bir bolluk içerisinde sürekli tüketim önerileri alıyor.

34

Çokluk içinde seçim yapan tüketiciler ise gerçek, faydalı, sürdürülebilir fikirlerden etkileniyor. Yeterli düzeyde etkili fikir üreten firmalar sektörde öne çıkıyor. Tüketicinin karar vermesinde etkili olan motivasyonlardan birisi statü sembolleri. Geleneksel statü sembolleri olan arabalar, giyim, para vs. hala çekiciliğini koruyor. Bunlara ek olarak “Akıcı Statü” ve “Statü Hikâyeleri” inovasyon teknikleri arasında dikkat çekiyor. Akıcı Statü, önceliklere bağlı olarak ortaya çıkıp bireyin düşünce yapısına göre şekillenen statü sembolleri anlamına geliyor. Örneğin daha az tüketmek, geri dönüştürülebilir ürünler kullanmak bir grup içinde veya kişinin bireysel dünyasında statü sembolü olabilir. Statü Hikâyeleri ise bugünlerde sıkça duymaya başladığımız, pek çok markanın tercih ettiği bir yöntem. Bu konseptte, ürün ile beraber ürünün arkasındaki hikâye tüketiciyle paylaşılıyor. Örneğin, Güney Afrika’da hizmet veren “Babylonstoran Otel” konseptinde müşterilerine Afrika safarisi veya akşam yemeği için istediği sebze veya meyveyi çiftçilerle birlikte tarladan toplanan deneyimi sunarak sektörde farklaşmanın kapılarını aralıyor.

Kimi zaman “Statü Beceri” deneyimiyle bütünleşiyor. Ritz Carlton oteller zinciri Pekin şubesinde öğle veya akşam yemeği menüsünü odanıza kadar gelen aşçı ile yemek pişirme deneyimi şeklinde sunuyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Akıllı Statüler, bilgiyi tüketicilerin elde etmesini sağlayarak farklılaşıyor. Örneğin “Codecademy” birey veya grup olarak başvuran kişilere kod yazmayı öğretiyorlar. Böylece birkaç hafta içinde kendi özgün internet sayfasını hazırlamak için kod yazmayı öğretiyor. İngiltere’de profesör, haber spikeri gibi meslek profesyonelleriyle düzenlediği turlarda mekânları sıradan bir rehberin sunabileceğinden çok daha üst düzey bilgilerle yaşama deneyimi sunuyor. Genç kuşağın önem verdiği statü sembollerinden birisi de cömertlik. Verme ve Statü arasındaki gizli ilişkilendirilmiş cömertlik kavramı bireylerin ve kurumların dikkat çekmesini sağlayan önemli bir anahtar.

Eko-statü ise bilinçli ve sorumlu tüketicinin tercihi. Elektrikle çalışan arabalar, bisiklet çevirerek elde edilen enerjiyle çalışan sinema ekranı bu trendin sonuçları. Tüketicilerin ihtiyaç duyduğu yenilik ihtiyacı itici gücü sanal ortamdan geliyor. Online dünya, gerçek (offline) dünyaya girmeye çalışıyor. Sanal ortam Online Statü geliştirmek isteyenler için de pek çok fırsatı var. 800 milyon kişinin oynadığı “We-Topia”, insanların veya kurumların

Riva

Sizi İstanbul’un sessizliğinin sesini dinlemeye Riva’ya davet ediyoruz. Yemyeşil doğanın içinde, masmavi denizin kıyısında dinlendirici ve keyifli bir molaya hayatınızda yer vermeye hazırsanız Legend Hotel Riva sizin yeriniz. Legend Hotel Riva’nın özel plajında masmavi deniz önünüzde serilirken arkanızdaki yemyeşil doğa sizi renkleriyle büyülemeye yetiyor. Doğal ortamlarda yetiştirilen tamamen organik yiyeceklerin hazırlandığı mutfaklarındaki leziz yemeklerle tadına doyamayacağınız anlar yaşayabilirsiniz. Fitness, sauna, hamam, masaj, bilardo gibi aktivitelerle de stresten uzak bir atmosferde kendinizi bulabilir, rahatlamanın ve huzurun kollarına kendinizi bırakabilirsiniz.

Trendler ve statü sembolleri müşterilerin keşfetme ve karar verme özellikleri hakkında bilgiler sunuyor. Online devrim ‘gerçeklik’ algımızda devrim yapıyor. Online alışveriş yapanların %74’ü başkalarının ürünle ilgili yorumlarına önem veriyor. Tüketicinin ürüne güven kazanmasında ağızdan ağza yayılma (ki facebook bununun online örneğini oluşturuyor) %70, TV-radyo-gazete gibi geleneksel medya ortamları %30 oranında etkili. Bu rakamlar geleneksel medyanın %20 güven kaybı ile ürünleri tüketiciyle buluşturduğunun ve yakın geleceğe ilişkin pazarlama politikalarının değişeceğinin önemli bir göstergesi oluyor.

Steve Jobs’un ölümünün ardından yaptığı yardımların konuşulması, Thomas marka bir ayakkabı alanların gelişmekte olan ülkelere bir ayakkabı hediye etmeleri markanın ‘cömert’ olarak adlanmasına ve sadık müşteriler kazanmasına yardım etmesi önemli göstergeler olarak dikkat çekiyor.

Legend Hotel

oluşturdukları karbon ayak izini ne kadar azalttığını belirleyerek yarışıyorlar. Nike Brezilya’da ayakkabılara yerleştirdiği bir sensör ile koşucuların yarış boyunca fotoğraflarını çekiyor. P1CN, Çin’de sadece davet edilenlerin katılabildiği bir sosyal ağ oyunu. Oyuna katılabilmek statü sembolü oluyor.

Legend Hotel Riva, işlerini yaparken keyfi de yaşamak isteyenlerin ilk tercihlerinden. Farklı gruplar için özel tasarlanmış farklı büyüklükteki toplantı salonları, işi dinlenceyle birleştirmek isteyenler için ideal çözümler sunuyor. Özel toplantılar ve organizasyonlar içinde kullanılan bu salonlar, Legend Hotel Riva’nın güleryüzlü çalışanlarının tecrübeleriyle hayatınızı kolaylaştırıyor. Hayatınızda bazı anlar daha özel olsun istiyorsanız Legend Hotel Kardak sizin için size özel diyoruz.

1855 yılında İngilizler tarafından kayıkhane olarak yapılan bu tarihi yapı kendine has dokusu kaybedilmeden tasarlanarak Kardak Exclusive olarak sizi sessiz bir limana davet ediyor. Size özel konsept toplantı organizasyonları, lansmalar ve eventler için de aranılan tek mekan Legend Hotel Kardak kendini özel hisseden ve çevresine de hissettirenlerin buluşma noktası. Hayatınızda özel bir molaya ihtiyaç duyduğunuzda Legend Hotel Kardak’a bekliyoruz.

35


SONBAHAR ’12

HABER

YERLİ TABLET

MOBEE MARKA

Yerli tablet bilgisayar markası Mobee, 2012 yılı itibariyle, markasını taşıyan tabletlerin %30’unun üretiminin Türkiye’de gerçekleştirileceğini duyurdu. 2010 yılının son çeyreğinde tablet bilgisayar piyasasına adım atan yerli tablet bilgisayar markası Mobee, 2012 son çeyreğinden itibaren, kendi markasını taşıyan tabletlerin %30’unu Türk malı haline getireceğini duyurdu.

Mobee Yönetim Kurulu Başkanı Serra Güney, konu ile ilgili yaptığı açıklamada: “Mobee ürünlerini mümkün olduğu kadar Türk üretimine geçirmeyi hedefliyoruz. Mevcut sistemimizde çoğu ürünümüzün, elektronik aksamlarını Uzak Doğu’dan ithal ederek, montaj ve paketlemeyi İstanbul Kağıthane’deki üretim yerimizde gerçekleştiriyoruz. Yeni yapılanmamızda; ARGE Departmanımız tarafından geliştirilen yeni ürün tasarımının montajı tümüyle Türkiye’de gerçekleştirilecektir. ARGE ekibimizin tasarladığı, plastik kapakları Türkiye’de üretilecek olan ürünlerin montajı, paketlemesi ve kullanım kılavuzları yine ülkemizde hazırlanacaktır. Genç, dinamik ekibimiz yenilikçi teknolojilerin yanı sıra özellikle tasarım üzerine yoğunlaştı. Üretimin bir kısmının Türkiye’de gerçekleştirilmesiyle birlikte önümüzdeki dönemde özellikle tasarım ve ürün geliştirme aşamasında ARGE ekibimizin büyümesini hedefliyoruz. Yeni yapılanmamızın istihdamda %30 artış sağlayacağını öngörüyoruz.” dedi.

36

Mobee’nin üretimi Türkiye’de gerçekleştirilecek ilk ürünü: Mobee Nett 7” S900. Bu modelin eski sürümü S800 geçtiğimiz yıl 21.000 adet satış rakamı yakalamıştı. Genç, profesyonel ve öğrenci kullanıcı profilini hedefleyen ürünün teknik özellikleri ise şu şekilde: VIA 1.5 GHz Dual Core Cortex A9 işlemci 7” çoklu dokunmatik kapasitif ekran 1 GB RAM, 8 GB Nand disk Google Ice Cream Sandwich Android 4.0 işletim sistemi



SONBAHAR ’12

HABER

okul alışverişlerinde adres:

toyzz shop

Okulların açılmasına az bir süre kala, çocukları okul heyecanı sardı. Bu yıl da her yıl olduğu gibi Toyzz Shop’un birbirinden güzel kırtasiye ürünleri ile çocuklar, okul heyecanının eğlencesini Toyzz Shop’ta yaşayacaklar.

LİSANS

çekerken, çocukları ile keyifli vakit geçirmek isteyen anneler kutu oyunlarını tercih edecek. Monopoly, Tabu, Jenga ve Scrabble annelerin yine vazgeçilmezi olacak. Bu kırtasiye döneminde Toyzz Shop’un oyuncakları sağlık hediyeli!

Okul öncesi eğitimden ilköğretim sonuna kadar çocuğunuzun ihtiyacı olan tüm kırtasiye ürünlerini Toyzz Shop’un renkli raflarında bulmak mümkün. Sevilen karakterlerin defterlerinden çantalarına, mataralarından kalemlerine zengin ürün yelpazesi ile Toyzz Shop bu sene de Barbie, Spiderman, Sponge Bob gibi klasikleşmiş karakterlerin yeni ürün çeşitlerinin yanında Pepee ve Monster High gibi yeni fenomen olan lisansların da kırtasiye ürünleri ile çocukları çok sevindirecek. Sadece çocuklar değil, onlarla birlikte alışverişe giden anne babaların da bu renkli dünyada kendileri için bir şeyler bulmaları mümkün. Yeni model uzaktan kumandalı araçlar ve helikopterler babaların ilgisini

38

Çocuklarımızın Sağlığı Bizim Önceliğimizdir sloganı ile Toyzz Shop bu kırtasiye döneminde Toyzz Club Kart ile tek seferde yapılacak her 75 TL.’lik alışverişe 1 yıllık Medline Acil Sağlık Paketi hediye edecek. Sektörlerinin lider markaları Medline ile Toyzz Shop’un ortak yaptıkları hediye paketinde çocuklarınızın her sağlık problemini danışabileceğiniz Acil Sağlık Hattı’nda Medline’ın güvenilir ve uzman ekibi sorularınızı yanıtlarken acil bir durumda Acil Kara Ambulansı hizmeti ile Medline ekibi yanınızda olacaktır. Alışverişe ayıracak vaktiniz yoksa, evden çıkmak istemiyorsanız ya da şehrinizde henüz bir Toyzz Shop açılmamışsa toyzzshop.com’dan istediğiniz hediyeyi birkaç dakikada online olarak satın alabilir, istediğiniz notu yazdırarak sevdiklerinize sürpriz yapabilirsiniz.



SONBAHAR ’12

HABER

SNOOPY VE DOSTLARI MODA VE TASARIM DÜNYASININ

İLHAM KAYNAĞI OLDU

LİSANS

Bu yıl 60 yaşını geride bırakan ünlü çizgi karakter Snoopy ve yakın dostu Charlie Brown, dünyaca ünlü markaların tasarımlarına ilham veriyor. Yıllardır yediden yetmişe birçok farklı nesilden insanın en sevdiği çizgi karakter olan Snoopy, özellikle moda dünyasında sofistike ve şık tasarımlarda boy gösteriyor. Bugün facebook’taki sayfasında neredeyse 1 milyon hayrana yaklaşmakta olan Snoopy, Türk moda markalarının da koleksiyonlarında yer almaya başladı.

Bundan tam 61 yıl önce tanıştık Snoopy ve onun en yakın dostu Charlie Brown ile… Sarı üzerine siyah çizgili kazağı, bir tutam saçlı kafası ve kendisinden beklenmeyen özlü sözleri ve tabii ki en yakın dostu Snoopy ile bir anda tüm diğer çizgi kahramanların arasından sıyrıldı…

Brown. Brown kadar hayalperest köpeği Snoopy de çizgi dünyasında yeni bir dönemin başlangıcını yaratmış oldu. Kendine has vurdum duymazlığı ve yakın arkadaşı Charlie Brown’a verdiği akıllarla Snoopy, aslında bir çizgi karakterden çok daha fazlasıydı.

Tam 61 yıl boyunca sadece çocukların değil yetişkinlerin de en çok sevdiği çizgi karakterlerden birisi oldu Charlie

Brown ve Snoopy’nin çizeri , yani Peanuts isimli bu çizgi serinin yaratıcısı Charles Schulz, Snoopy ve dostlarının kendilerine has bir felsefesi olması gerektiğini düşünüyordu ve yola bu bakış açısıyla başladı. Bugün 60’ıncı yaşını geride bırakan Snoopy ve Charlie Brown, Schulz’un bu yolda ne kadar başarılı olduğunu kanıtladı. Yıllar içinde Snoopy ile kaç nesil büyüdü ama Snoopy ve Charlie Brown hep aynı kaldı. Masum ve munis Charlie Brown ile köpek kulübesinin tepesinde uyuyan Snoopy’i, yediden yetmişe her yaştan izleyici çok sevdi. Charlie Brown ve Snoopy’nin yanı sıra,

40

serideki tüm karakterler özellikle çocuklar tarafından çok sevildi. Battaniyesinden asla ayrılmayan küçük Linus, Linus’ın ablası her şeyi bilen ve dünyanın en kötü psikoloğu Lucy van Pelt, Linusa âşık Charlie Brown’ın akıllı kız kardeşi Sally, fazla entelektüel Marcie, Beethoven hayranı Schroeder. Hatta Snoopy tarafından asla anlaşılmayan, uçamayan kuş Woodstock gibi… Snoopy Sevgisi Pazarlama Stratejisi Geçtiğimiz yıl 60 yaşına giren Snoopy’nin yaş günü tüm dünyada kutlandı. Tüm dünyada tanınan bir marka olan Snoopy için, Charles Schulz’un kızı Jill Schulz, “Coca Cola nasıl tanınıyorsa, Snoopy de öyle tanınıyor. Lisanslı ürünlerimizi en çok sattığımız yer ise Asya ülkeleri” şeklinde konuşuyor. Markalar bu sevilen karakterle işbirliğine girerek, daha çok sevilmeyi ve tercih edilmeyi hedeflediler. Bir Japon havayolu şirketi bir uçağını


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Snoopy ve dostlarının resimleriyle süsledi. Ünlü Japon araba markası Mitsubishi ‘Snoopy Edition’ adı altında bir seri ile piyasaya çıktı. Ayakkabıdan Otomobile Her Yerde Özellikle moda dünyası Snoopy’nin yaş gününü tasarımlarına taşıyarak kutladı. Örneğin geçen yıl, Japon Moda Haftası Snoopy’e adanmıştı. Hèrmes, Chanel, Balenciaga, Karl Lagerfeld, Givenchy, Jean Paul Gaultier ve Chloè Snoopy ve kız arkadaşı Belle için kıyafetler tasarladı.

Lacoste meşhur timsahını Charlie Brown’a ve arkadaşlarına teslim ederek özel bir tişört koleksiyonu hazırladı. Bu arada Peanuts’ın 60 yılı albüm haline getirildi. Onar yıllık bölümlere ayrılmış albümde 2000 Şubatı’nda vefat eden Charles M. Schulz’un anıları da var. Son olarak Moleskine bir Peanuts 60. yaş serisi çıkardı. Sınırlı sayıda üretilen defterlerde çıkartmalar, Charlie Brown’dan özlü sözler ve çizimler yer aldı. Diesel de tasarımlarında Snoopy’e yer verdi. Spor ayakkabı denilince akla gelen ilk markalardan birisi olan Converse, bazı ürünlerini Snoopy ile süsledi.

Tüm moda dünyasını etkisi altına alan Snoopy rüzgarı Türk modacılarını da etkiledi. Tekstil dünyasının birçok ünlü markası Snoopy’e koleksiyonlarında yer verdi. Türkiye’nin önde gelen moda markalarından Tiffany, Snoopy’nin resimlerinin yer aldığı özel bir koleksiyon hazırladı. Ayakkabı ve terlik markası Muya, Snoopy’li ürünler hazırlamaya başladı. SMS çanta da yeni koleksiyonunda Snoopy ve dostlarını çantalarına taşıdı.

BEN 10 “ULTIMATE ALIEN” Ben, artık Omnitrix’ten daha donanımlı olan Ultimatrix’i kullanmaya başlamıştır. Ultimatrix sayesinde eski formların yanısıra daha yeni daha güçlü uzaylı formlarına da dönüşebilmektedir. Ultimatrix’in sırlarını çözmeye ve onları onu ustalıkla kullanmaya çalışan Ben’in gerçek

kimliği internette yayılan görüntüler nedeniyle ortaya çıkar ve bir gecede inanılmaz bir şöhrete kavuşur. O artık uluslararası bir yıldız, bir süper kahramandır. Tüm çocuklar ona hayrandır ancak büyükler onun tehlikeli olduğunu düşünmektedir.

REDAKAI Burası Redakai dünyası… Bu dünyada iyi ve kötünün, gizemli enerji kaynağı Kairu için savaşı bitmek bilmez.

Kairu, iyilerin elinde dünyayı yönlendiren bir hayat kaynağı iken, kötülerin elinde yıkıcı bir güce dönüşmektedir. Bu enerjiyi kullanmayı öğrenen kişiler birer Kairu Savaşçısı olur ve nihai hedefleri en güçlü Kairu Ustalarından oluşan Redakai’a katılmaktır.

Uzaylı saldırıları, şöhretinden faydalanmak isteyen çıkarcı insanlar ve onu öldürmeye çalışan katillerin yanısıra bir de peşine düşen Aggregor adlı kötü Osmosian ile baş etmek zorunda kalan Ben, Gwen, Kevin ve Büyükbaba Max’ın yardımıyla galaksiyi tehdit eden güçlere karşı savaşmaya devam eder.

15 yaşındaki Ky da dövüş sanatlarıyla uğraşan ve Kairu’yu bulmaya çalışan bir öğrenci ve günün birinde en güçlü Kairu savaşçılarından biri olup Redakai’a katılmayı hayal ediyor. Arkadaşları Maya ve Boomer ile dünyanın dört bir yanında Kairu’yu ararken, farklı dünyalardan gelen diğer akranlarıyla da bu gizemli güç için mücadele ediyor.

41


SONBAHAR ’12

RÖPORTAJ

TÜRKİYE’NİN PARTİ MARKETİ

“PARTİ DÜNYASI”

“Hayatınıza parti, partinize hayat katmak istediğinizde” ulaşmak isteyeceğiniz tek adres olan Parti Dünyası çok geniş bir koleksiyona sahip. Kurucusu “Gaye Özbal” Parti Dünyası markasının kuruluş hikâyesini anlatıyor.

MEDYA

Şu an markanızın kaç şubesi var? Şu an markamızın en son aramıza katılan ADANA mağazamız ile birlikte toplam 9 mağazası var. Tüm Türkiye’nin geneline de www.partidunyasi.com isimli sanal mağazamızdan ulaşıyoruz. 2012 itibariyle 4000 çeşit ürünümüz ve 200’e yakın temamız mevcut. En fazla ürün çeşidimizle parti sektöründe Türkiye’nin en büyük online satış mağazasıyız.

Parti Dünyası’nın ürün koleksiyonunda neler var? Parti Dünyasının ürün koleksiyonunu tabak, bardak, peçete, masa örtüsü gibi kullan at ürünlerden oluşan parti malzemeleri, şapka, düdük, afiş, kostüm, balon, folyo balon, pinyata, parti oyunları, bekârlığa veda ürünleri, pasta, kurabiye ve şeker çeşitleri, kişiye ve isme özel ürünler, kostüm aksesuarları ve yılbaşı, sevgililer günü, cadılar bayramı gibi özel günlere ait parti ürünleri ve aksesuarlar oluşturmaktadır.

Her sezon yeni ürünler ekleniyor mu? Parti Dünyası olarak sezondaki ve dünyadaki parti sektöründeki gelişmeleri ve tüm yenilikleri yakından takip etmekte olup yurt dışındaki tüm trend temaları müşterilerimizle anında ulaştırıyoruz. Aynı zamanda 2012 yılının başından beri kişiye özel, isme özel ürünlerde hazırlamaktayız.

42

Parti sahibi olan kişinin üzerinde resmi olan ve özel mesajı olan afişler, davetiyeler, masa üzeri dekor konfetiler, peçetelikler, şekerlikler, maskeler gibi pek çok özel süsleme ve dekor ürünün yanı sıra hediyelikler de hazırlamaktayız. Dilerlerse tüm mekânın süslenme hizmetini ve mekânın anahtar teslim olarak parti sahibine sunulmasını da yine Parti Dünyası’nın profesyonel ekibi gerçekleştirmekte. Yani talepler doğrultusunda partinin organizasyonu da A’ dan Z’ye üstlenmekteyiz.

Ürünleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz? Her şeyden önce ürünleri kullanacak olan kişilerin ortak zevkine hitap edecek temaları seçiyoruz. Temsilciliğini yapmakta olduğumuz Amerikan firması Creative Converting’in sadece parti katalogunda 1000 in üzerinde tema mevcut. Bu temaların 200 e yakınını müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz. Ayrıca folyo balon, kostüm ve aksesuarları da yine tüm Türkiye’nin genel beğenisine hitap edecek şekilde seçiyoruz. Hepsinden önemlisi Parti Dünyası’nda satılmakta olan tüm parti gurubu ürünlerimiz sağlık bakanlığı tarafından onaylı olup gıda ile temasa uygun ürünlerdir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Parti Dünyası’nda online alışveriş tercih ediliyor mu? Elbette, kullanımı çok kolay olan ve güvenli bir alt yapısı olan sanal mağazamızdan alış verişi tercih eden birçok müşterimiz var. Gün içerisinde gelen siparişlerin tamamı aynı gün kargoya teslim ediliyor. İstanbul ili için de motor kurye ile kapıda teslim seçeneğimiz mevcut.Günün her saati www. partidunyasi.com’dan veya merkez telefonlarımızdan sipariş vermek mümkün.

Parti malzemesi seçerken müşteriler nelere dikkat etmeli? Her şeyden önce gıda ile temasa uygun, güvenilir ürünleri tercih etmelerini ucuz Çin menşeli ürünleri tercih etmemelerini öneriyorum. Aynı zamanda en çok seçeneği bulunduran, müşteriye en kaliteli ve en çabuk hizmeti veren firmayı da seçmek oldukça önemlidir. Bebeklerinin baby shower partilerinden mezuniyet partilerine kadar yanımızda olan sadık müşterilerimiz var.

Parti Dünyası’nın hedefleri nelerdir? Parti Dünyası olarak bilinirliliğimiz ve marka değerimiz oldukça yüksek. Satış noktalarımızı arttırmak Türkiye’nin hemen hemen bütün illerinde Parti Dünyası mağazalarımızla parti sever müşterilerimize ulaşmak bizim en büyük hedefimiz. Elbette bayilikler verirken oldukça seçici davranıyor markamızı en iyi şekilde temsil edebilecek, güvenerek çalışabileceğimiz kişiler ile işbirliği yapıyoruz. Koskocaman bir aile olmayı başarmış olan Parti Dünyası’nın aile bi-

reylerini bayilerimiz ve çalışanlarımız oluşturuyor. Yeni bayiliklerde hedef bölgelerimiz İstanbul için de Erenköy, Bostancı ve çevresi, İstinye, Nişantaşı, İstanbul dışında da Bursa, İzmir, Antalya, Konya, Trabzon, Kayseri gibi... Aramıza katılan en son mağazamız Adana ilinde parti severlerle buluşmakta...

Parti Dünyası Franchising metoduyla büyümeyi hedefliyor, biraz da bayilik şartlarınızdan bahseder misiniz? Parti Dünyası olarak bayi seçimlerimizde çok titiz davranırız. Bayiiye şubeyi işletebilmesi için lisans hakkı veririz. Verdiğimiz lisans, bayiimizin bizim adımız ve markamız adı altında ticari faaliyette bulunmasına hak tanır. Parti Dünyası mağaza veya stant yatırım maliyeti 20.000-50.000 TL+ KDV arasındadır. Bayilerimiz aylık net satışları üzerinden belli bir geliştirme ücreti, reklam katkı payı ve isim hakkı ücreti ödemezler.

Bayilerinize ürünlerin tanıtılması ve satış eğitimi konusunda destek oluyor musunuz? Özel ve kullanışlı ürünlerimizin satışına odaklanmış ekiplerimiz; müşteri tercihlerinin yönlendirilmesinden, rekabet psikolojisine, sıcak satıştan satış kapatmaya, kaliteye kadar, uzmanlık seviyesine ulaşana dek sürekli eğitime tabi tutulurlar. Aynı zamanda işin organizasyon ayağında da eğitim verileceği gibi organizasyon yapılacak mekânlara hizmet ve tam destek de verilir. Mağaza açılmadan önce bir satış ve ürün eğitimi programına katılmanız gerekir. Mağaza açıldıktan sonra da ürün bilgisi, satış servisi ve bilgi için sürekli destek devam eder. Kont-

rol ve rutin eğitimler dükkânın çalışma sürecinde de sürmektedir.

Franchising için tahmini yatırım bedeli nedir? Parti Dünyası’nda her şey dâhil kurulum maliyeti ortalama 20.000 - 50.000 TL + KDV’dir. Toplam yatırım değeri kiralanan mağazanın metrekare alanı, cephesi, kiralandığı andaki fiziksel durumu ve açılışta beklenen iş kapasitesiyle orantılı olarak farklılık gösterebilir. Yatırım bedeline isim hakkı, dekorasyon projesi, dekorasyon ve rafta duracak tüm ürünlere kadar her şey dâhildir. İdeal metrekare değerleri 2080 arasıdır. Stantlar için 9-15’dir.

Bayilik Anlaşması kaç yıl için imzalanır ve Ana Franchise’a aylık ödenen bir ücret var mıdır? Bayilik Anlaşma süresi şubenin açıldığı günden itibaren stantlar için 1 yıl, mağazalar için 5 yıldır. İşletme esnasında tüm Franchise alanlar, royalty ve reklam fonu katılım payı adı altında bir bedel ödemezler.

Son olarak bu söylemek istedikleriniz nelerdir? Parti Dünyası olarak bizim genel prensibimiz her bütçeye uygun parti malzemesi ve parti organizasyonu. Yaşlısından gencine, çocuklardan bebeklere pek çok özel günde onların yanında olmayı hedefliyoruz. Ve Parti Dünyası olarak hedeflerimize ulaşırken ve kazanırken bizimle aynı aile içinde olmayı düşünerek bayiimiz olan ve olmak isteyen tüm bayii adaylarına şimdiden teşekkür etmek isterim. Ayrıca License Time ekibine teşekkür ederim.

43


SONBAHAR ’12

HABER

ANGRY BIRDS’E KARDEŞ OYUN GELİYOR

“BAD PIGGIES” 600 milyon ile 2011 yılının en çok indirilen fenomen oyun Angry Birds’ün yaratıcısı Rovio’nun yeni oyunu “Bad Piggies” 27 Eylül’de piyasaya çıkıyor.

LİSANS

Yumurtaları çalan domuzlardan intikam almaya çalışan kuşlar yerine bu kez de domuzların tarafını tutacağımız oyunda esas dikkat çeken ise sadece bu rol değişimi değil. “Bad Piggies” 27 Eylül’de piyasaya çıkacak fakat sadece Android, iOS ve Mac’te yani Google ve Apple platformlarında. Oyunun Microsoft’un platformlarında daha sonra sunulacağı söyleniyor fakat net bir tarih verilmiyor. Geçmişte PC ürünlerinin Mac’e uyarlanmasını bekleyen oyunsever Apple kullanıcıları için artık devir değişti. Yazılım dünyasında Mac ve PC anlamına gelen “çok

platformluluk” bugün Apple’ın iOS’u ve Google’ın Android’i anlamına geliyor. Bu durum yazılım geliştirmeye mobilin yön verdiğinin açık bir göstergesi. Mac, iPhone ve iPad için tek bir araçla kod yazma imkanı sunan ve geliştiricilerin işini kolaylaştıran Apple bu sayede yarışta öne geçti. Google’ın ise tek yapması gereken hızla büyüyen Android evrenini hedeflemeleri için geliştiricileri desteklemek. Yeterli sayıda Windows işletim sistemli akıllı telefon ve tableti olmayan Microsoft ise açığı önümüzdeki aylarda piyasaya sunacağı yeni ürünlerle kapatmayı umuyor.

COOKIE JAR SATILIYOR DHX Media, Kanada’nın en büyük bağımsız animasyon, çocuk eğlence programları yapımcısı ve lisans devi Cookie Jar’ı Satın Alıyor. Anlaşmanın Ekim 2012 ortasında imzalanması planlanıyor. CookieJar’ın satın alınmasıyla

44

birlikte DHX Media, 8.550 adet yarım saatlik bir program ve yapım arşivine sahip olacak. Cookie Jar’ın ürettiği çizgi film programlarından bazıları ise şunlar: Yo GabbaGabba!, Rastamouse, Franny’nin Ayakları, Animal Mechanicals (Mekanik Hayvanlar), Kid vs. Kat (Kid Kat’a Karşı), Angela Anaconda, Martha Konuşuyor,

Caillou, Müfettiş Gadget, Strawberry Shortcake (Çilek Kız), CareBears (Sevimli Ayıcıklar), The Doodlebops ve Johnny Test. Satın alma işleminde Cookie Jar’ın yaklaşık değeri 111 Milyon Amerikan doları olarak belirlendi.



SONBAHAR ’12

RÖPORTAJ

MARKALARDAN BEKLENTİLERİNİZİ

DOĞRU BELİRLEYİN Hasbro Türkiye ve Orta Doğu Kıdemli Lisans Müdürü ‘Deniz Apaydın’ ile Türkiye’deki lisans sektörünün dünü, bugünü, yarını ve Hasbro’nun lisans sektöründeki büyük başarısının sırları hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

Öncelikle Hasbro Türkiye ne zaman kuruldu?

LİSANS

Hasbro 1999 yılında Intertoy isimli bir Türk şirketini satın alarak Hasbro Türkiye adıyla faaliyetine başladı. Şu an bünyenizde kaç adet karakter bulunduruyorsunuz? Hasbro olarak bünyemizde farklı hedef kitlelere seslenen birçok marka bulunmaktadır. Transformers, Nerf, Kreo, Gijoe, My Little Pony, Littlest Pet Shop, Furby, Playdoh, Playskool, Tonka, Monopoly, Tabu, Trivial Pursuit, Pictureka, Twister, Cranium, Boggle bunlardan bazılarıdır. Size göre tüketicilerin lisanslı ürün tercih etmelerindeki etken sebepler nelerdir? Günümüzde artık her şey çok hızlı hayatımıza girmekte ve tüketiciler sürekli gündemde olan markaları tercih etmekteler. Markalarda gündemi yakalamak için 360 derece pazarlama stratejisiyle dijital ortamda, yaşam stili olarak, sosyal medyada veya eğlence dünyasında ve de lisanslı ürünlerle tüketicilerin her an karşılarına çıkmaktalar. Tüketicilerde kendilerine yakin buldukları markaların ürünlerini tercih etmekteler.

46

Türkiye’deki korsanla mücadele sizce yeterli mi? Siz korsanla ilgili neler yapıyorsunuz? Türkiye’de korsan üretim ciddi bir sorun. En çok korsana maruz kalan sektörler sanırım film-DVD, tekstil, oyuncak. Biz Hasbro olarak çalıştığımız hukuk bürosu aracılığıyla ürün toplatma ve davalar ile mahkemede takip yapıyoruz. Ayrıca tescil büroları ile de çalışıyor ve her markamız için lisans verdiğimiz kategorilerde tescil işlemlerini yapıyoruz.

Yakın zamanda yeni karakter getirmeyi düşünüyor musunuz? Yakın zamanda yepyeni bir marka lanse ettik, Kreo. Kreo bir inşa oyuncağı ancak farklı lisanslari var. İlk lansmanı Kreo Transformers ve Battleship markaları ile yaptık. Daha sonra Kreo’nun farklı lisanslı ürünleri de olacak. Kreo’nun ayrı bir lisans programı ve zengin bir styleguide’ı var. Yepyeni bir markayı da 2013 ilkbahar - yaz döneminde lanse ediyor olacağız. Aslında çoğumuzun bildiği bir fenomen yenilenerek tekrar geliyor, bu fenomenin adı Furby. Furby lansmanı çok kuvvetli yapılacak. TV, pr, sosyal medya, basın, mağaza aktiviteleri, internet ve lisans programı ile Furby aramıza geri dönecek. 2013’ün en çok konuşulacak lisansı kesinlikle Furby olacak diyebiliriz.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Pazarın en büyük kısmını hangi ürünler kapsıyor? Bildiğim kadarıyla çanta-kırtasiye, dergi ve kitap ürünleri pazarda en fazla lisansa sahip ürünler. Hem ürün çeşidi olarak hem de farklı lisanslar olarak piyasada çok fazla ürün var. Bizim de en fazla lisanslı ürünümüz bu kategorilerde diyebiliriz. Hemen her markamızın bu kategorilerde ürünü mevcut.

de o kadar fazla kişiye ulaşabilir ve lisansiyeler ürünlerini tanıtmak için yapacakları reklam çalışmaları markaya fayda sağlayacak ve sinerjiyi artıracaktır.

Lisans sektörüne girecek yeni firmalara tavsiyeleriniz nelerdir? Lisans almayı ve yatırım yapmayı düşünen firmalar alacakları markayı iyi tahlil etmeliler. Hedef kitleyi doğru konumlandırmalı ve markadan beklentilerini doğru belirlemeliler. Eğer beklentiler doğru belirlenmez ve istenen başarı beklenen seviyede olmazsa hayal kırıklıkları yaşanabilir ve marka için güven ortamı kaybedilir.

Bir karakterin lisansını verirken nelere dikkat ediyorsunuz? Bizim Hasbro olarak lisans verdiğimiz firmalardan beklediğimiz bazı kriterler var. Bu firmaların çalışma standartlarının Hasbro’nun etik standartları ile uyumlu olması gerekiyor ve bunu kanıtlamak için de bize bir denetim raporu vermeleri gerekiyor. Ayrıca ürün kalite standartları da ülke standartları ile uyumlu olmalı. Bir de dağıtım ve markaya yapılacak reklam yatırımı da önemli tabii. Dağıtım kanalları ne kadar geniş ve çeşitli olursa ürünler

lisans çalışmaları yeterince yaygın yürütülemiyor. Türkiye oldukça genç nüfuslu ve kalabalık bir ülke olduğu için lisans sektörü de geleceği parlak bir sektör olacaktır.

Türkiye’de lisans sektörünün geleceğine ilişkin beklentileriniz veya görüşleriniz nelerdir? Lisans sektörü Türkiye de halen gelişmekte olan sektörler arasında diyebiliriz. Son 4-5 yılda oldukça önemli bir yol kat edilmiş olsa dahi henüz Avrupa standartlarında

Son olarak eklemek istedikleriniz veya düşünceleriniz nelerdir? Sektörün böyle bir dergisi olması çok güzel. Hem lisansörler hem de lisansiyeler için oldukça aydınlatıcı ve güncel bilgilerin dergide yer alması, sektörün gelişmesi açısından önemli. Emeğiniz için sizlere teşekkür ederiz.

KRE-O TÜRKİYE’DE Amerika ve Avrupa’da büyük ilgi gören KRE-O şimdi Türkiye’de! Ülkemizde özellikle Transformers hayranlarının heyecanla beklediği KRE-O’nun birbirinden popüler temaları ile çocuklar, en sevdikleri karakterleri oluştururken hayal güçleri, yaratıcılıkları ve el becerileri gelişecek. Yıllardır çocukların eğitiminde önemli bir yer tutan PlayDoh’nun yaratıcısı Hasbro’nun yepyeni markası KRE-O ile inşa oyuncaklarına yeni bir soluk geliyor. Çocuklar, KRE-O’nun Transformers ve Battleship temalarındaki karakterleri kaliteli yapım parçalarıyla kendileri oluştururken özgün aksesuarlar ve KREON adı verilen mini figürlerle hayalleri de sınır tanımayacak. KRE-O’nun parça sayıları 60 ile 550 arasında değişen 20 farklı seti bulunuyor. KRE-O’dan iki seri: Transformers ve Battleship Transformers KRE-O setlerinde çocuklar için 2 eğlence saklı. Çocuklar KRE-O yapım parçalarıyla en sevdikleri kahramanları robot modunda oluşturabilecek; isterlerse

aynı parçalarla robotun dönüştüğü aracı yapabilecek. KRE-O Transformers setleriyle Bumblebee ve Optimus Prime’ın yanı sıra Decepticon’ların acımasız lideri Megatron’u ve Transformers dünyasının heyecan verici diğer karakterlerini oluşturabilecekler. KRE-O Battleship serisiyle de çocuklar insanların uzaylılarla olan heyecan dolu mücadelesini canlandırabilecek. KRE-O Battleship setleriyle helikopter, uzaylı saldırı aracı, Battleship filminin efsanevi savaş gemisi Missouri’yi oluşturabilecek, birliklerini hazırlayıp çarpışmayı başlatabilecekler!

47


SONBAHAR ’12

RÖPORTAJ

SAHNE ETKİNLİKLERİNDE LİSANS PERDESİNİ ARALIYORUZ Keşif Yapım & Organizasyon kurucu ortaklarından ve aynı zamanda bir yazar olan Ceyhun Emre Teoman ile sahne etkinliklerinde lisanslı karakterlerin önemi, etkisi ve Türkiye’deki lisans sektörü hakkında bir söyleşi yaptık.

MEDYA

Keşif Yapım & Organizasyon ne zaman kuruldu? Ve lisanslı karakterlerin sahne gösterilerine ne zaman başladı? 2003 yılında Ankara’da mütevazı şartlarda kurduğumuz firmamız, birçok organizasyonda belirleyici oldu. Fakat bununla yetinmeyerek daima yeni, farklı ve piyasanın talep ettiği organizasyon tarzlarının arayışında oldu. Bu yolda, alanında profesyonel birçok insanın da katılımıyla 2009 yılında ekip ve yatırımcı sayısını daha da geliştirerek ilerlemeyi tercih etti. Belli bir hayran kitlesine sahip olan çizgi karakterlerin sahne gösterilerinin sunumu ve pazarlanması ise yaklaşık dört yıllık bir maziye sahip… Bu yolu ilk denemeyi düşündüğümüzde, aklımızda sorular elbette ki mevcuttu ama bilinçli bir çalışma, azimle çalışan bir ekiple buluşunca ciddi sayılabilecek bir eğlence endüstrisinin pazarına doğru yelken açmış olduk. Şu an bünyenizde kaç karakter mevcut? Lisanslı olarak Caillou, Keloğlan Masalları, Tarçın ve Arkadaşları… Bu markaların birçok tarzda sahne gösterilerini hazırlayıp sunmaktayız. Fakat ceplerimiz dolu… Tahminimiz o ki yaklaşık bir yıl içinde 10 yeni karakterin gösterilerini çocuklarla buluşturacağız.

48

“Sahne etkinliklerinde lisans perdesini aralıyoruz” sloganı ile hedefledikleriniz nelerdir? Evet… Maalesef çocuk etkinlikleri ülkemizde çok da önemsenmiyor. “Ya çocuk değil mi işte, gülsün, zıplasın,

eğlensin… Yeter” diye yaklaşılan bir sektörde iş yapıyoruz. Çocuklar bu konuda suiistimale oldukça açık bir durumda kalabiliyor. Ama inanıyoruz ki çocuk eğlence endüstrisi dünyada olduğu gibi ülkemizde de hak ettiği önem ve ilgiyi bulacaktır. Zaten


Keşif Yapım & Organizasyon olarak sahnelediğimiz ve organize ettiğimiz gösterilere olan ilgi ve alaka da bu gerçeği ortaya koymakta… Size göre tüketicilerin, gösteri dünyasında da lisanslı gösterileri tercih sebebi ne olabilir? Bir animatör düşünün ki, eğlendirdiği masum çocukların kolyelerini, küpelerini, bilekliklerini çalıyor… Aileler günlerce sonra ancak farkına varabiliyor… Bu denli çirkinliklerin yaşanabildiği bir dünyada aileler doğal olarak eğlence dünyasında bile doğru adresleri arıyorlar… Tabii sadece aileler değil, mesela belli periyotlarla yapılan okul etkinlikleri de bu kapsamda… Zira bizim müşteri kitlemizin önemli bir oranını özel veya devlet okulları

oluşturmakta. İlgi o kadar büyük ki birçok okula etkinlik için sıra numarası vermek durumunda bile kalabiliyoruz. Lisans sektörüne girmeniz iş hacminizi hangi oranda artırdı? Organizasyon dünyasında belli oranda iş hacmi her daim mevcuttur. Biz kurduğumuz yapı itibarıyla bir iş hacmine zaten haizdik. Lakin iş hacmimizdeki en büyük değişiklik, sergilediğimiz işin popülaritesi ile beraber yeni kazandığımız popüler kurum ve kuruluşlardan oluşan müşteri portföyü oldu. Artık ne istediğini daha iyi bilen kurumlara daha profesyonel bir hizmet sunuyoruz. Bir karakterin lisansını alırken nelere dikkat ediyorsunuz? Şu kadarıyla ifade etmek gerekirse, lisanslı karakterin bilinirliği, kalitesi, yayın istikrarı elbette ki çok önemli… Lakin biz en ölü karakterlerden bile doğru proje ve doğru lansman ile muhteşem sonuçların çıkabileceğine inanan bir ekibiz. Yıllar bize gösterdi ki nice muhteşem karakter ve markalar yanlış stratejilerle yatırımcılarını zor durumlara sürükledi. Türkiye’de lisans sektörünün geleceğine ilişkin beklentileriniz veya görüşleriniz nelerdir? Açık kapıları ve hukuki boşlukları oldukça fazla bir dünyadan bahsediyoruz. Aslında bu sadece ülkemiz için geçerli değil… Birbirine yakın, benzer veya anımsatan birçok uluslar arası marka var.

Artık dünyada her şey çok hızlı gelişmekte ve yayılmakta… Bu hızlı akışta insanlar, ürettikleri değer ve fikirleri her zaman koruyamayabiliyor. Bu sebeple kendi sektörüm için ifade edecek olursam bir anda birçok yere ulaşabilmek, kısa sürelerde çoklu noktada seyirciyle buluşabilmek, korsan sektöründeki art niyetli insanların işini güçleştiriyor. Kendi müşterinize korsandan önce ulaşabiliyorsanız başarabilme ihtimaliniz her zaman yüksektir. Yeni projelerden biraz bahsedebilir misiniz? Şu an Trt Çocuk ekranlarında yayımlanan “Keloğlan Masalları”nın çizgi platosunu kuruyoruz. Bu çalışma daha önce ülkemizde benzeri yapılmamış bir tarzda sunulmakta. Sunum alanı ise oldukça geniş… Özellikle Avm pazarı için biçilmiş kaftan… Ayrıca proje, çocuklar kadar ebeveynlerinde de oldukça ilgi görmekte. Ayrıca yeni sezonda Keloğlan Masalları’nın Tiyatrosu da çocuklar ve büyüklerle buluşacak… Caillou ve Tarçın’ın ise yeni sezonda okul etkinlikleri yoluna devam edecek.


SONBAHAR ’12

RÖPORTAJ

İYİ LİSANS İYİ MARKA İLE BÜTÜNLEŞMELİ “Bir lisans kullanıldığı marka ile bir nevi birliktelik yani evlilik yapar.” diyen ABKA Kırtasiye’nin Genel Müdürü, Ohannes Işıkbay ile lisans geçmişini ve sektörün şu anki durumunu inceledik.

LİSANS

ABKA Kırtasiye ne zaman kuruldu ve lisans işine başlama kararını nasıl aldınız? 1997 senesinde kuruldu ve işe lisanslı ürün üretimiyle başladı. İş hayatında ve sektörde yeni olan firmamız için lisanslar, iyi birer silah olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Bu süreklilik işbirliği yaptığımız lisansların kimliği ile de ilgilidir. Şu an bünyenizde kaç adet karakter bulunduruyorsunuz? Şu an 14 farklı lisansı kullanıyoruz. Ürünlerimizde kullandığımız lisansların çoğu uzun süreden beri bünyemizdedir. Size göre tüketicilerin lisanslı ürün tercih etmelerindeki etken sebepler nelerdir? Tüketici için alımda kararı belirlemede en önemli nokta olan güveni, biliyorsunuz ki marka sağlar. Bir lisans kullanıldığı marka ile bir nevi birliktelik yani evlilik yapar. Bana dostunu söyle kim olduğunu söyleyeyim lafından yola çıkarak, tüketiciye iyi lisansı, iyi marka ile bütünleştirerek sunmak, tüketiciyi aldatmama konusunda en önemli konulardan bir tanesidir. Çünkü tüketici çok meşhur olan lisansı görünce, kararında markadan daha etkili olacağı bellidir. O yüzden iyi lisansı iyi firmaların piyasaya sunduğu

50

ürünlerde görmek, hem lisansı uzun ömürlü kılar, hem firmalar sürekliliklerini sağlar hem de tüketici iki taraflı güvenle ürün tercihini yapmış olur. Lisans sektörüne girmeniz iş hacminizi hangi oranda arttırdı? Biz iş hayatımıza lisanslı ürün üreterek başladık, dolayısıyla öyle bir artışımız yok. Ancak lisans olmadan bu işe başlasaydık diye düşünüp yola çıkarsak, lisansın bize olan katkısı çok yüksektir. Bizim için lisansın iyi olmasıyla beraber o lisans anlaşmalarını yaptığımız iş ortaklarımızın da değerlerinin iyi

olması bir o kadar önemli olmuştur. Her zaman iyi karakterler kullanma hakkına sahip olmaya önem verdik. İyi lisansları kullanırken onlara layık ürünler yapmaya özen gösterdik ve bu durum bizim gelişmemizde önemli rol oynadı. Az önce söylediğim gibi, birliktelikler birbirine yakışmalıdır, iyi lisans, iyi ajans, iyi kullanan firma ve devamında iyi tüketici. Geçmiş zamanda gördük ki dönemin çok iyi lisansları olmalarına rağmen kısa dönem maddi çıkarlar yüzünden modası geçen lisanslar olmuştur.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Daha çok hangi ülkelerle çalışıyorsunuz?

Bir karakterin lisansını alırken nelere dikkat ediyorsunuz?

Biz ağırlıklı olarak Türkiye pazarında var olduk. Bunun birinci sebebi bu ülke için lisans haklarına sahip olmamızdı. Ancak üretici kimliğimizle yurt dışında Avrupa, Rusya ve Orta Doğu ülkelerinde güzel birlikteliklerimiz var.

Karakteri önce bizim beğenmemiz, hangi ajansın bünyesinde olduğu, bizimle beraber hangi firmaların kullanacağı ve başka ülkelerdeki durumu en çok dikkat ettiğimiz etkenler arasındadır.

Pazarın en büyük kısmını hangi ürünler kapsıyor?

Türkiye’de lisans sektörünün geleceğine ilişkin beklentileriniz veya görüşleriniz nelerdir?

Bizde her ürün değerlidir, bir tek şu ürün mükemmeldir diyemem. Ama kırtasiye piyasasına ilk sunduğumuz ve en çok bilindiğimiz ürün hazır defter kaplarıdır. Şu anda oldukça zengin çeşidimiz var ve hemen hepsi ana malzemesinden son noktasına kadar kendi tasarımlarımız ve %100 kendi üretimimizdir.

Yaklaşık 10-12 sene önce, lisanslı ürün işinin yeni olduğu zamanlarda satışların çok iyi olduğu dönemleri gördük. O zaman lisans işi yeniydi ve az sayıda karakter vardı. Ancak şu anda lisans sayısını ben bile bilmiyorum ki sayısı son derece fazla, dolayısıyla, bir lisanstan çok büyük bir netice beklemek yanlış olur.

Ancak beraber çalışıyor olduğumuz ajanslar ve kullanıyor olduğumuz lisanslardaki istikrarlı ve devamlılık gösteren gidişat bizim için en önemli göstergedir. Lisans sektörüne girecek yeni firmalara tavsiyeleriniz nelerdir? Herkes iyi olduğu konuda, tecrübeli olduğu konularda lisans kullanmalı, sadece eline iyi bir karakter kullanma fırsatı geçmesi, o kişi veya firmaya yabancı olduğu dalda lisanslı ürün üretme hakkı vermemeli bence. Röportaj için teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? License Time Dergisi ekibine teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.

HELLO KITTY YENİ DEFTER TASARIMLARIYLA GELİYOR Birbirinden güzel sert kapaklı spiralli ve ciltli defterler, seperatörlü defterler gibi ürünlerinin yanında resim defteri, okul defteri, güzel yazı defteri, dosyalı el işi kağıdı ve fon kartonu gibi oldukça zengin bir ürün çeşidi bulunan Umur Collection markasının sevimli “Hello Kitty” defterleri sadece okul çağındaki kız çocuklarının değil, “Hello Kitty” karakterini seven herkesin tercihi. Dünyanın en sevilen çizgi karakterlerinden “Hello Kitty” lisanslı defterler ile yeni okul döneminde ders çalışmak çok daha eğlenceli olacak. Umur Collection markasının 2009 yılından bu yana tüketici ile buluşturduğu Hello Kitty lisanslı defter ve kağıt ürünleri, yepyeni tasarımları ve ürün çeşitleri ile Hello Kitty severlerin beğenisine sunuluyor.

Umur Collection markası, bu yıl tüm tasarımlarını yenilediği Hello Kitty defter koleksiyonuna saplı kutu klasör, A6 defter ve A7 bloknot gibi yeni Hello Kitty ürünlerini de ekledi. Umur Collection Hello Kitty ürünleri hem çeşidi, hem tasarımları hem de yeni sezon stantları ile 2012 okul sezonunda Hello Kitty sevenlerin ilgi odağı olacak.

51


SONBAHAR ’12

ARAŞTIRMA

DÜNYANIN EN BÜYÜK

LİSANS

125 LİSANSÖRÜ

1 37.5 milyar $

DISNEY CONSUMER PRODUCTS

www.disneyconsumerproducts.com

52

2

12 milyar $

ICONIX BRAND GROUP

www.iconixbrand.com



SONBAHAR ’12

ARAŞTIRMA

3

4

10 milyar $

LİSANS

PHILLIPS - VAN HEUSEN www.pvh.com

5 6 milyar $

WARNER BROS. CONSUMER PROD. www.warnerbros.com

54

7 milyar $

MATTEL

www.iconixbrand.com

6 5.5 milyar $

NICKELODEON CONSUMER PROD. www.nick.com


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

7 5.2 milyar $

HASBRO

8 5 milyar $

SANRIO

www.hasbro.com

www.sanrio.com

10

11

9 5 milyar $

MAJOR LEAGUE BASEBALL www.mlb.com

12

4.6 milyar $

THE COLLEGIATE LICENSING COMP. www.clc.com

13 3.25 milyar $

NATIONAL FOOTBALL LEAGUE www.nfl.com

3.8 milyar $

RAINBOW

www.rbw.it

14

3.5 milyar $

GENERAL MOTORS www.gm.com

15

3 milyar $

DREAMWORKS ANIMATION

www.dreamworksanimation.com

3 milyar $

LUCASFILM

www.lucasfilm.com

55


SONBAHAR ’12

ARAŞTIRMA

16

17

3 milyar $

NATIONAL BASKETBALL ASS. www.nba.com

3 milyar $

3 milyar $

PENTLAND BRANDS www.iconixbrand.com

20

PROCTER & GAMBLE

www.pg.com

21

LİSANS

19

18

2.99 milyar $

CARTOON NETWORK ENT. ( TURNER CN ENT. ) www.cartoonnetwork.com

22

2.99 milyar $

ELECTROLUX

www.electrolux.com/licensing

23

2.7 milyar $

WEIGHT WATCHERS INTERNATIONAL www.weightwatchers.com

56

2.95 milyar $

WESTINGHOUSE

www.westinghouse.com

24 2.2 milyar $

2.6 milyar $

FERRARI

www.ferraristore.com

TWENTIETH CENTURY FOX CONSUMER PRO. www.fox.com


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

25 2 milyar $

KATHY IRELAND WORLDWIDE

www.kathyireland.com

28 1.7 milyar $

SESAME WORKSHOP

www.sesameworkshop.org

31

26 2 milyar $

THE CHEROKEE GROUP

www.cherokeeusa.com

29 3.8 milyar $

MGA ENTERTAINMENT www.mgae.com

32

www.giochipreziosi.com

1.7 milyar $

BBC WORLDWIDE AMERICAS www.bbcamerica.com

30 1.5 milyar $

THE POKEMON COMPANY INT.

www.pokemon.com

33 1.3 milyar $

1.5 milyar $

GIOCHI PREZIOSI GROUP

27

1.4 milyar $

PERRY ELLIS

www.perryellis.com

THE COCA-COLA COMPANY

www.coca-cola.com

57


SONBAHAR ’12

ARAŞTIRMA

34 1.3 milyar $

NBCUNIVERSAL www.nbcuni.com

1.3 milyar $

NHL

www.nhl.com

38

36 1.3 milyar $

SUNKIST GROWERS www.sunkist.com

39

LİSANS

37

35

1.21 milyar $

CHRYSLER GROUP BRANDS

www.chryslergroupllc.com

40

1.2 milyar $

STANLEY BLACK & DECKER

www.stanleyblackanddecker.com

41 1.1 milyar $

1.1 milyar $

CATERPILLAR

www.caterpillar.com

58

HILCO CONSUMER CAPITAL www.hilcocc.com

1.1 milyar $

FREMENTLEMEDIA ENTERPRISES www.frementlemedia.com

42 1 milyar $

CARTE BLANCHE GREETINGS

www.carteblanchegreetings.com


26 x 11‘ episodes High Definition 5.1 Dolby Surround


SONBAHAR ’12

ARAŞTIRMA

43 1 milyar $

JARDEN CORPORATION

www.jarden.com

44

45

1 milyar $

MARTHA STEWART LIVING OMNIMEDIA www.marthastewart.com

46

NASCAR

www.nascar.com

48

LİSANS

47

1 milyar $

1 milyar $

PLAYBOY ENTERPRISES

www.playboyenterptises.com

1 milyar $

SONY PICTURES CONSUMER PROD. www.sonypictures.com

49

50

1 milyar $

NELVANA ENTERPRISES

www.nelvana.com

51 950 milyon $

1 milyar $

U.S. POLO ASSN.

www.uspoloassn.com

60

1 milyar $

WWE

www.wwe.com

BEVERLY HILLS POLO CLUB www.bhpc.com


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

52

53

54 900 milyon $

950 milyon $

GENERAL MILLS

www.generalmills.com

55

900 milyon $

FRIGIDAIRE

www.frigidaire.com

56

HARLEY-DAVIDSON MOTOR COMPANY www.harley-davidson.com

57 600 milyon $

710 milyon $

MARATHON MEDIA www.marathon-media.fr

58

704 milyon $

PGA TOUR

www.pgatour.com

59

AMERICAN GREETINGS PROP. www.agpbrands.com

60

600 milyon $

HEWLETT PACKARD

www.hp.com

585 milyon $

THE LEGO GROUP www.lego.com

550 milyon $

POLAROID

www.polaroid.com

61


SONBAHAR ’12

ARAŞTIRMA

61

62

530 milyon $

MAJOR LEAGUE SOCCER/SOCCER UNITED MARKETING www.mlssoccer.com

64

500 milyon $

500 milyon $

AT&T

www.att.com

65

LİSANS

425 milyon $

THE THOMAS KINKADE COMPANY

63 HEARST BRAND DEVELOPMENT www.hearst.com

66 410 milyon $

420 milyon $

ASPCA

www.thomaskinkade.com

www.aspca.org

67

68

ITV STUDIOS GLOBAL ENTERTAINMENT www.itvstudios.com

69

400 milyon $

DISNEY ABC TELEVISION GROUP

384 milyon $

TOEI ANIMATION

376 milyon $

CLASSIC MEDIA

www.abc.com

www.toei-animation.com

www.classicmedia.tv

70

71

72

385 milyon $ 375 milyon $

SABAN BRANDS www.sabanbrands.com

62

DR PEPPER SNAPLE GROUP www.drpeppersnaplegroup.com

346 milyon $ O

SHINE 360

www.shinegroup.tv



SONBAHAR ’12

ARAŞTIRMA

73

74

343 milyon $

MICHELIN LIFESTYLE LIMITED

320 milyon $ 334 milyon $

STUDIO 100

www.michelinv.com

www.studio100.tv

76

77 300 milyon $

LİSANS

300 milyon $

AGFAPHOTO www.agfa.com

79

75

CBS CONSUMER PRODUCTS

www.cbsconsumerproducts.com

80

MARS RETAIL GROUP

www.mms.com

78 275 milyon $

THE GOODYEAR TIRE & RUBBER COMPANY www.goodyear.com

81 250 milyon $

275 milyon $

WELCH’S

www.welchs.com

82

250 milyon $

CHURCH & DWIGHT www.churchdwight.com

83

250 milyon $

NATIONAL GEOGRAPHIC

www.nationalgeographic.com

64

ENDEMOL WORLDWIDE BRANDS www.endemol.com

84 215 milyon $

247 milyon $

JOHN DEERE www.johndeere.com

THE TRUMP ORGANIZATION www.trump.com


9. ve 10. Salonlar


SONBAHAR ’12

ARAŞTIRMA

85

86

87

215 milyon $

SOURCE INTERLINK MEDIA

FOOD NETWORK

www.sourceinterlinkmedia.com

www.foodnetwork.com

88

89

200 milyon $

LİSANS

212 milyon $

ENTERTAINMENT ONE www.eonefamily.com

91

200 milyon $

C3 ENTERTAINMENT www.c3entertainment.com

90

200 milyon $

THE FOOTBALL ASSOCIATION

www.thefa.com

92

200 milyon $

KRAFT FOODS

www.kraftfoods.com

93

200 milyon $

SEAWORLD PARKS & ENTERTAINMENT

200 milyon $

VIZ MEDIA

SMILEY WORLD

www.myseaworld.com

www.viz.com

www.smileycompany.com

94

95

96

182 milyon $

BIG TENT ENTERTAINMENT www.bigtent.tv

66

183.7 milyon $

170 milyon $ 180 milyon $

THE WIGGLES

www.wiggletime.com

NISSAN MOTOR COMPANY

www.nissanusa.com


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

97 157 milyon $

LODORUM

98 155 milyon $

EASTMAN KODAK

www.lodorum.com

www.kodak.com

100

101

150 milyon $

INVISTA

www.invista.com

150 milyon $

MELITTA

www.melitta.com

104

103 150 milyon $

WEIL LIFESTYLE www.drweil.com

150 milyon $

WINCHESTER

www.winchester.com

106 135 milyon $

LAMBORGHINI

www.lamborghini.com

107 125 milyon $

ESPN

www.espn.com

99 151 milyon $

KAWASAKI

www.kawasaki.com

102 150 milyon $

ROTO - ROOTER

www.roto-rooter.com

105 148 milyon $

JIM SHORE DESIGNS www.jimshore.com

108 125 milyon $

MIND CANDY

www.mindcandy.com

67


SONBAHAR ’12

ARAŞTIRMA

109 105 milyon $

HAMILTON BEACH www.hamiltonbeach.com

112 100 milyon $

PEPSICO N.AMERICA

LİSANS

BEAM BRANDS

www.beamglobal.com

113 98 milyon $

ARMORED AUTOGROUP www.armoredautogroup.com

115

116 90 milyon $

AARDMAN ANIMATIONS www.jcb.com

www.kawasaki.com

118

119

75 milyon $

WPT ENTERPRISES

73 milyon $

ANHEUSER-BUSCH INBEV

www.worldpokertour.com

www.ab-inbev.com

121

122

72.3 milyon $

V&A ENTERPRISES www.vandalicensing.com

124 65 milyon $

ART IMPRESSIONS www.artimpressionsinc.com

68

102 milyon $

www.pepsi.com

95 milyon $

JCB

110

70 milyon $

LAZYTOWN ENT. www.lazytown.com

111 100 milyon $

BLACK FLAG

www.blackflag.com

114 96 milyon $

MHS LICENSING

www.mhslicensing.com

117 90 milyon $

REYNOLD CONS. PRO. www.hefty.com

120 72.5 milyon $

LA-Z-BOY

www.la-z-boy.com

123 66.8 milyon $

PEFRETTI VAN MELLE www.chupachupsuniverse.com

125 60.4 milyon $

SUZY’S ZOO

www.suzyszoo.com

Kaynak: License! Global



SONBAHAR ’12

HABER

MOBİL CİHAZLARINIZ TEHLİKE ALTINDA

MEDYA

Antivirüs yazılım kuruluşu ESET’in yaptırdığı araştırmaya göre masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda güvenlik yazılımı kullanma oranı, hem dünyada hem de Türkiye’de yüzde 90’ları aşmış durumda. Ancak araştırma, tablet ve akıllı cep telefonlarında güvenlik yazılımlarının henüz yaygın kullanılmadığını ortaya koydu. Türkiye’de tablet kullanıcılarının yüzde 43.5‘i, akıllı cep telefonu kullanıcılarının ise yüzde 56.2’si online tehditlerden korunmak için herhangi bir yazılım kullanmıyor. ESET Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Alev Akkoyunlu, “Veriler, tablet ve akıllı telefonların ciddi tehdit altında olduğunu ortaya koyuyor. Bu tür ürünlerin kullanıcılarında tıpkı PC kullanımında olduğu gibi bir güvenlik refleksi oluşmalı“ dedi.

En az akıllı telefonlarda kullanılıyor Araştırma verilerine göre;

Dünyanın en çok tercih edilen antivirüs markalarından biri olan ESET, bağımsız uluslararası danışmanlık şirketi United Consultants’a yaptırdığı araştırmada, değişik ürün gruplarındaki antivirüs yazılım kullanma alışkanlığını mercek altına aldı.

•Netbooklarda antivirüs yazılımı kullanmayanların oranı dünyada %6, Türkiye’de %7.9 düzeyinde,

2012 yılının ikinci çeyreğinde, 49 üllkede 50 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırma, tablet ve akıllı telefonlarda antivirüs yazılımı kullanma alışkanlığının henüz masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda olduğu kadar gelişmediğini ortaya koydu. Bu konuda dünyada ortalama oran daha düşük iken, Türkiye’de kullanılmama oranının daha yüksek olması dikkat çekti.

70

•Masaüstü bilgisayarlarda antivirüs yazılımı kullanmayanların oranı dünyada %2.9, Türkiye’de %5.4 düzeyinde, •Dizüstü (Notebook) bilgisayarlarda antivirüs yazılımı kullanmayanların oranı dünyada %4.2, Türkiye’de %8.0 düzeyinde,

•Tablet kullanıcıları arasında antivirüs yazılımı olmayanların oranı dünyada %27.3, Türkiye’de ise %43.5 düzeyinde, •Akıllı telefonlarda (Smartphone) antivirüs yazılımı bulundurmayanların oranı dünyada %35.9, Türkiye’de %56.2 düzeyinde. Mobil ürünler, siber suçluların hedefi Araştırma sonuçlarını değerlendiren ESET Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Alev Akkoyunlu, “Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada internet

konusundaki en önemli gündem konularının başında güvenlik ve online tehditler geliyor. Biz ESET olarak her gün 200 bin yeni zararlı yazılım tespit ediyoruz. Herhangi bir korunma yazılımı olmaksızın internette yol almak günümüzde neredeyse imkansız. Dizüstü ve masaüstü bilgisayarların büyük çoğunluğunda güvenlik yazılımları kullanılıyor. Son iki yıldır hızla kullanımı artan tablet ve akıllı telefonlarda ise bu tür yazılımları kullanma alışkanlığı henüz gelişmedi. Oysa siber suçlular çoktan bu ürünleri ve bu ürünlerin ağırlıklı olarak kullandığı Android platformunu hedef almaya başladılar. Bu durum da, tablet ve akıllı telefon kullanıcılarını tehditlere karşı açık hale getiriyor“ açıklamasını yaptı. Mobile Security çözümleri var “Tablet ve akıllı telefonlar gibi mobil ürünleri kullananlar, konfor yaşarken, güvenlik konusunu gözden kaçırmamalı“ diyen Alev Akkoyunlu, “Tıpkı bilgisayarlarda olduğu gibi bu ürünler de de proaktif “Mobile Security“ çözümleriyle, tehditlere karşı önlem alınmalı ve bu konuda bir güvenlik refleksi oluşturulmalı“ dedi.



SONBAHAR ’12

RÖPORTAJ

SEZON DİZİLERİ

MARKALARA YÖN VERİYOR Pazarda rakipleri karşısında öne geçmek isteyen firmalar, markalarının reklamını kolay yoldan yapmak için dizileri kullanıyor. Bu konu hakkındaki sorularımızı yanıtlayan Adres Patent Marka ve Patent Danışmanı Seval Yılmaz, bu durumun başlıca nedeninin rekabet olduğunu söyledi.

MEDYA

Milyonları ekrana kilitleyen diziler, son zamanlarda ticaret hayatının da yakın markajı altında. Öyle ki yakın zamanda yapılan marka başvurularının birçoğu oynadığı sezonda reyting rekoru kıran dizilerin ucundan kıyısında mutlaka geçiyor. Bunun başlıca nedeninin pazardaki kıyasıya rekabet olduğunu vurgulayan Adres Patent Marka ve Patent Danışmanı Seval Yılmaz; “Markalarını seçerken popüler dizi veya dizi karakterlerinden yararlanan firmaların rekabet ortamında işi kolaylaşıyor. Bu yöntem markanın reklam faaliyetleri açısından daha az zamanda daha geniş kitleye ulaşmasını sağlıyor.

Çünkü önceden adı defalarca kez duyulan dizilerin ya da karakterlerin isimleriyle markalaşan ürünler çok hızlı benimseniyor. Bu duruma en yeni örnek, ünlü dizi Muhteşem Yüzyıl’dan verilebilir. Dizinin dikkat çeken karakteri Hürrem Sultan’ın ‘Hürrem Yüzüğü’nü ele alalım.

Dolaylı Yoldan Reklam

Dizinin ilk sezonunda konusu geçen ve hemen akabinde piyasaya sürülen ürün, pırlantasından imitasyonuna kadar her alanda satış patlaması yaşadı. Hal böyle olunca dizilerin tanınmışlığından yararlanıp kolay yoldan reklam yapmak isteyen üreticiler ünlü dizilerdeki birçok isim için Türk Patent Enstitüsü’nün kapısını aşındırdı.” şeklinde konuştu.

Daha önce yüzük örneğinde olduğu gibi ürünler satışa sunulduğu an tüketicinin yanı sıra medyanın ve sosyal medyanın ilgisini de büyük oranda çekebiliyor. Neredeyse haftalarca gündemden düşmeyen ürün, dolaylı yoldan dizinin de konuşulmasını, gündemde kalmasını sağlıyor. Aslına bakılırsa Muhteşem Yüzyıl dizisi de,Hürrem Yüzüğü ile dolaylı yoldan, yapılan bu reklamlardan yararlandı.

Satış rekoru kıran ürünlerden bazılarının çok ilginç olduğunu söyleyen Seval Yılmaz: “Birçoğu hala beklemede olan başvuruların yanında markalaşan ürünlerin bazıları da gündemi oldukça meşgul ediyor.

Sonucu her ne kadar tüketicinin avantajına diye düşünülse de yapımcılarda bu durumdan en büyük faydayı sağlıyor.” dedi. Markalaşan Ürünler Ek Gelir Kapısı Dizi yapımcılarının markalarını tescil ettirmek konusunda çok daha titiz davranmaları gerektiğinin altını çizen Seval Yılmaz; “Bazı durumlarda üretici de, yapımcı da haklarını dikkatle incelememiş olabiliyor. Son yıllarda marka konusunda daha bilinçli davranan yapımcılar, dizi ve karakter isimlerini sadece

72


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

ilgili olduğu sektörde değil, geniş sektörlerde tescil ettiriyorlar. Böylelikle kendilerine ciddi bir gelir kapısı açıyorlar. Çünkü tescillenen sektörlerde o isimle markalaşmak isteyen üreticiler yapımcıdan ‘Lisans Hakkı’ talep etmek zorunda kalıyor. Oldukça önemli olan bu konuyu biraz daha açacak olursak, üretici firma ürünü için yapımcıdan lisans hakkı talep ediyor. Lisans hakkı, belirlenen süreyle markanın üreticiye geçmesi anlamına geliyor. Yapımcı ile şartlarda uzlaşıldığı takdirde, ilgili sektörde -bir ücret karşılığında- üretici, markayı kullanabiliyor. Böylece iki tarafında hakları yasalar tarafından korunuyor. Üretici firma istediği ismi kullanırken hiçbir yasal engelle karşılaşmıyor. Ürününü piyasaya sürüyor. Yapımcı ise markanın lisansını, şartlarına uygun şekilde vererek ek gelir elde etmiş oluyor ve markanın hangi sektörde kim tarafından kullanıldığını bilerek marka üzerindeki kontrolünü sağlamış oluyor. ’ dedi. Öncelikle Özgün Marka Vekil oldukları firmalara öncelikli olarak kendilerine özgü markalar yaratmaları konusunda destek verdiklerini söyleyen Seval Yılmaz; “Biz şirket olarak danışanlarımıza her zaman taklitten uzak, yeni markalar yaratılması konusunda destek veriyoruz. Çünkü bu durum vekillerimizi karşılaşabilecekleri yasal sorunların dışında tutuyor.

Ancak bazı durumlarda ise vekillik hizmeti sunduğumuz müşterilerimize dizilerin ya da karakterlerin isimlerini kullanmaları halinde lisans hakkı talep etmelerini öneriyoruz. Markalaşmak istedikleri isimleri lisans hakkını ödeyerek kullanmaları halinde hiçbir engelle karşılaşmıyorlar. Böylelikle çift taraflı anlaşma sağlandığı için tarafların hakları korunmuş oluyor.” dedi.

Başka bir dezavantajı ise, dizilerin yarattığı imajın, tescil ettirilmek istenen ürünle hiçbir bağının bulunmaması. Örneğin; kafamızda sevgi ile bütünleşmiş bir ismin ateşli silahlarda marka haline gelmesi oluşabilecek en ciddi sıkıntılardan biri. Bu tezatlıktan kolay reklam konusunda yarar görebilecek üretici, dizinin imajına da bir o kadar zarar verebilir.

Geniş Sektörlerde Tescil Çok Önemli

Bu nedenlerden dolayı yapımcılar karşılaşmak istemedikleri durumlar için marka tesciline önem vermeliler. Sonuçları ciddi sıkıntılar doğurabileceği gibi yapımcıları kişisel olarak da rahatsızlık duyabilecekleri, kendi yarattıkları markaları zedeleyecek ürünleri piyasada görmek istemeyeceklerdir.

İletişimin bu kadar kolay hale geldiği, herkesin her şeye istediği zaman ulaşabildiği bir dünyada yaşıyoruz. Çıkan yeni ürünleri takip etmek onlar hakkında bilgi edinmek dolayısıyla daha kolay hale geldi. Piyasaya hatalı sürülen ürünlerden kısa sürede haberi olan tüketicinin kafasında olumsuz etki yaratabilen markalar, yapımcılara önemli ölçüde zarar verebilir. Kötü reklam konusunda yapımcıları uyaran Adres Patent Marka ve Patent Danışmanı Seval Yılmaz; “Geniş sektörlerde tescil almamaları halinde olabilecek her kötü ürün dizinin aleyhine olacaktır. Şöyle ki, marka ismini diziden seçen üretici kadar, yapılan kötü eleştiriler yapımcıyı da olumsuz etkiliyor. Sonuç itibariyle ürünün kimin tarafından nasıl yapıldığı bilmeyen yapımcı, markayı tescil ettirmediği için marka üstünde hak talep edemiyor. Bu durumlarda ister istemez dizinin markaları da risk altında oluyor. Hiçbir yapımcı bunu göze almak istemez.

Kısaca toparlamak gerekirse, kısa zamanda reklam yapıp sektörde rakiplerinin önüne geçmek isteyen üreticiler, dizilerle daha çok uğrayacağa benziyor. Bu konuda öncelik yapımcılara düşüyor. Haklarının farkında olan yapımcılar karşılaşacakları sorunlardan, markalarını geniş sektörlerde tescil ettirerek sıkıntısız kurtulabilirler. Aynı durum üretici için de geçerli. Lisans bedeli ödenen marka piyasaya sürüldüğünde hem taklit edilebilirliği ortadan kalkıyor hem de yasal sorunlarla uğraşmıyorlar. Bu durum iki taraf içinde önerebileceğimiz en sağlıklı yöntem.’ açıklamasında bulundu.

73


SONBAHAR ’12

MAKALE

SOSYAL MEDYADA

KURUMSAL İLETİŞİMİN ÖNEMİ

MEDYA

Sosyal medyanın gün geçtikçe, internet kullanıcılarının ve tüketicilerin yaşamında daha fazla rol alması, kurumları bu platformlara doğru hızla yönlendirdi. Hatta birçok firmanın kimi projelerinde tamamen online mecraya yönelik iletişim planı hazırladıkları ve yine bu mecralara ciddi yatırımlar yaptıklarını görüyoruz.

İnternet kullanıcılarının sosyal medyaya hızlı adapte olması, firmaların iletişim departmanlarını da güçlü bir şekilde etkiledi. Öyle ki; kurumlar, hedef kitleleriyle artık bu mecralarda temas etmeye çalışıyorlar.

iletişim faaliyetleri açısından çok büyük avantajlara sahip olduğu bir gerçek. Ancak; gerçekleştirmiş olduğum sosyal medya ve kurumsal iletişim ilişkisini irdeleyen araştırma sonuçları ilginç bir bulguyu ortaya koyuyor.

Kurumlar, artık hedef kitlelerinin deneyimlerini, memnuniyetlerini ve şikâyetlerini bu online mecralardan takip ediyor hatta sadece takip etmekle kalmayıp bu platformlarda hedef kitleleri ile iletişim kurma yolunu benimsiyorlar.

Kurumlar, hedef kitleleriyle bu kadar samimi biriletişim kurma fırsatı yakaladıkları sosyal medyayı, daha çok pazarlama iletişimi amaçlı kullanıyorlar.

Peki, bloglardan sanal dünyalara, sosyal ağlardan podcastlere kadar geniş bir uygulama alanını kapsayan bu ağda kurumlar, kurumsal iletişim odaklı mesajlarını hedef kitlelerine ulaştırmak için ne kadar çaba sarfediyor? Ya da soruyu şöyle soralım: Kurumlar hedef kitlelerine “dokunmak” için sosyal medyayı ne kadar kullanıyor? Aslında, kurumlar hedef kitleleriyle bu kadar samimi ve formellikten uzak bir platformda iletişim kurma ve bu iletişimi sağlıklı bir şekilde sürdürme şansını belki de ilk kez yakaladı. Geleneksel kurumsal iletişim çabaları hedef kitle ile bu kadar yakın ve etkili iletişim içinde olabilme imkânı sunmuyordu. Sosyal medyanın, interaktif iletişim olanağı, samimi diyalog ortamı ve daha birçok artısıyla kurumsal

74

Yani kurumlar, sosyal medyayıdaha çok ürünlerini, markalarını, kampanyalarını, projelerini ön plana çıkarmayı amaçlayan pazarlama iletişimi çalışmalarında kullanma eğilimindeler. Bu tutum biraz da, sosyal medyayla tanışıklığı çok da eski olmayan ülkemizde, kurumların sosyal medya mantalitesini tam olarak oturtamamış olmasından kaynaklanıyor. Sosyal medyayı, ağırlıklı olarak pazarlama iletişimi çalışmalarının yer alacağı bir mecra olarak görme davranışı, kurumsal iletişime biraz haksızlık yapıldığını gösteriyor. Başarılı bir sosyal medya yönetimi yapmak isteyen kurumların, doğru iletişim stratejisi ile pazarlama iletişimine verdiği önemi aynı şekilde kurumsal iletişime de göstermeleri gerekiyor. Sosyal medya yönetiminde, sosyal medyanın, kurumun iletişim hedeflerini gerçekleştirmesinde kullanı-

Yrd. Doç.Dr. Korhan Mavnacıoğlu İstanbul Arel Üni. İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü

lan araçlar, platformlar, uygulamalar bütünü olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle diğer iletişim araçları gibi ele alınmalı ve sosyal medya araçlarına çok büyük beklentiler yüklenmemelidir. Sosyal medyada başarı; doğru strateji ile hedef kitleye doğru içeriğin sunulması ile mümkün olacağını unutmamak gerekir. Sosyal medya iletişiminin öneminin ve kurumsal iletişimde de kullanılabilecek yeni ve güçlü bir iletişim mecrası olduğu mantalitesinin oluşturulmasıyla, kurumların sadece; ürünlerini, markalarını ve pazarlama iletişimi çalışmalarını duyurabilecekleri bir mecra olarak görmesinin de önüne geçilecektir. Bu sayede, sosyal medya sadece pazarlama iletişimi çalışmalarının duyurulacağı bir mecra olmaktan ziyade, kurumların kendilerini en samimi bir şekilde anlatabilecekleri güçlü bir mecra olarak da tanımlanabilecektir.



SONBAHAR ’12

HABER

TÜRKİYE’NİN İLK BİYOMETRİ ZİRVESİ

İSTANBUL’DA

MEDYA

Birçok sektörü ve kullanıcıyı yakından ilgilendiren “Biyometrik Çözümler” alanında kapsamlı bilgi paylaşımına olanak sağlayan İstanbul Biyometri Zirvesi, Türkiye’de ilk kez Proline Bilişim tarafından 19 Kasım 2012 Pazartesi İstanbul Marriott Asia Otel’de gerçekleştirilecek. Türkiye ve dünyadan üst düzey katılım ile en yeni biyometri teknolojilerinin tanıtılacağı organizasyon, aynı zamanda bir fuar niteliğinde olacak. Ülkemizin bilişim sektöründeki lider firmalarından Proline Bilişim tarafından düzenlenen Türkiye’nin ilk biyometri odaklı organizasyonu İstanbul Biyometri Zirvesi, biyometri sektöründeki en son gelişmeleri, trendleri, biyometri çözümlerini ve bunların avantajlarını katılımcıları ile paylaşarak ülkemizdeki biyometri teknolojilerinin kullanımına katkı sağlamayı amaçlıyor.

Kişinin sadece kendisinin sahip olduğu ve diğer bireylerden ayırt edilmesini sağlayan özellikler, biyometrik özellikler olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde, kimlik doğrulamadan bankacılık işlemlerine kadar geniş bir yelpazede biyometrik teknolojiler kullanılmaktadır. Bu teknolojiler arasında; parmak izi, damar izi, avuç damar izi, el geometrisi, yüz tanıma, ses ve konuşma analizi, iris, retina tanıma gibi alternatifler yer almaktadır. İçeriği itibariyle kamu, güvenlik, emniyet, sağlık, bankacılık, finans, ulaşım, perakende ve sınır kontrolü dâhil birçok sektörü ilgilendiren Biyometri Zirvesi’nde; parmak izi, avuç damar, parmak izi damar, iris, yüz ve ses tanıma gibi çok kullanılan biyometri teknolojilerine yer verilecektir. Biyometrinin kilit teknolojileri, kimlik yönetimi alanındaki trendler ve güncel ilerlemeler, biyometrinin maliyet avantajları, sistem seçimi, veri güvenliği, sistem entegrasyonundaki en başarılı uygulamalar ve yeni standartlar sektörde söz sahibi yerli ve yabancı konuşmacılar tarafından tartışılacaktır.

76

Etkinlik bünyesinde ayrıca yer alacak Biyometri Fuarı sayesinde sektörel paylaşım ağının güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Özellikle Yönetim Kurulu Üyeleri, CEO’lar, CIO’lar, Genel Müdürler, Genel Müdür Yardımcıları, BT Güvenliği Yöneticileri, Güvenlik Mimarları, Yöneticiler, Ürün Müdürleri, Sistem Entegratörleri ve Akademisyenler için birçok stratejik uygulayıcı ve uzman ile bilgi paylaşımına olanak sağlayan organizasyon, 19 Kasım 2012’de İstanbul Marriott Asia Otel’de gerçekleşecektir. Özellikle Türkiye’nin de üyesi olduğu ICAO’nun (Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı) tüm dünyada 2015 yılına kadar e-Pasaport ve e-Gate sistemlerine geçiş zorunluluğu getirmesi, biyometrinin gelişimi için büyük önem taşımaktadır. E-Kimliklerdeki güvenlik açısından da gündemde olan biyometri uygulamaları, özel sektörde de pek çok uygulama alanı bulmaktadır. Biyometri teknolojilerine yapılan yatırımlar sayesinde orta ve uzun dönemde maliyet ve kontrol avantajı sağlanabilmektedir.



SONBAHAR ’12

MAKALE

HEY, SOSYAL MEDYA!

QUO VADİS? Eğer 90’lı yıllarda doğduysanız, Sosyal Medya (SM) üzerine olan bu yazı size biraz tuhaf gelebilir. Fakat 40 ve üzeri yaşlarınızı sürüyorsanız, belki söylediklerime kendinizi daha yakın hissedeceksiniz. Veya belki de “Dinozorun güncesi” tadında bir yakıştırma sonrası sayfayı çevirmeyi tercih edeceksiniz. Okan Sönmez

MEDYA

Kadir Has Üni. Öğr. Görevlisi Kim bilir? Eh, ne yapalım? Bazı şeyleri göze almadan olmuyor. Yola çıktık bir kez… Bilirsiniz, çoğu zaman yapılır; ele alınan konu önce etraflıca tanımlanır ve dil birliği kurulmaya çalışılır. Kanımca bu defa böyle bir çaba gereksiz; zira SM kavramı günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Ama yine de kimi ön kabulleri en başta açıkça ortaya koymakta fayda var. Bugün gelinen noktada SM âleminin nimetlerine sırt çevirmek, görmezden gelmek, sunduğu avantajlardan pay almamak ve devrimsel nitelikteki dönüştürücü gücünü kabul etmemek gerçekten mümkün değil. Çünkü kavram çok kapsamlı ve derin; dolayısıyla bir sınır çizmeyen ve “SM şurada başlar ve burada biter” gibi kısıtlamaları reddeden bir “organizma” var ortada. Elbette “insandan soyutlanamazlık” olgusu medyanın bütünü için geçerli; ne var ki monologdan diyaloğa geçişin yani interaktif boyutun devrede olmasıyla, her kademesinde insanın varlığını zorunlu kılan ve doğrudan onunla beslenen bir organizma bu. Nefes alıyor, düşünce – bilgi üretiyor, düşünce – bilgi çarpıyor, ne bulursa çılgınca tüketiyor, durmaksızın tartışıyor, ilahi bir görev gibi eğlenceyi baş

78

tacı yapıyor, akla gelebilecek her şeyi paylaşıyor, dedikodu kazanı kaynatıyor ve her an biraz daha büyüyor… Büyüdükçe açlığı da büyüyor ve açlığını tatmin etmek için kendisine besin sağlayacak insan kitlelerini her geçen gün daha da artırıyor. Evet, her yaş ve sosyoekonomik kesimi kuşatıyor ama en çok gençleri seviyor; körpe beyinleri. Hele de ergenleri! Yaşları henüz çift haneye bile ulaşmamış tazecik filizleri… Günümüz miniklerinin böyle olması normal aslında, ne de olsa dünyaya gözlerini açtıklarında internet ve cep telefonuyla kundaklanıyorlar. Anne, baba, çocuk/lar ve SM; adeta aileden biri... Klasik medyanın amiral gemisi TV bile demode artık. Kimin kime ebeveynlik yaptığı neredeyse tartışmalı bir durum. Peki değişen aile ilişkileri sarmalında SMda ağlarını örmüyor mu? Örmez mi? Hem de en çetrefilli, en afili şekilde… Her yaşam tarzı, her ilişki modeli kendi kanunlarını yaratır. Bu daima böyle olmuştur; antik dönemlerde, orta çağda, Rönesans’ta, Osmanlı’da, Doğu’da, Batı’da… Bugün niye farklı olsun ki? O halde tarihin bu anlamda tekerrür ettiği söylenebilir: Her çağ her dönem, kendi

kültürünü kanunlarını kurallarını yaratır ve yürürlüğe girmesini pervasızca dayatır. Teknolojik gelişmeler, bilimsel ilerlemeler de buna dâhildir felsefe, inanç, beslenme ve ahlak da. Hiçbirini diğerinden ayıramazsınız; o bir bütündür, tek teklerin birbirini etkilediği ve doğurduğu dinamik bir mekanizmadır. Ama bazen içlerinden biri lider edasıyla öne çıkmak ister, fakat yanılır. Çünkü bu katmerli dönüşüm tek başına hiçbirinin harcı değildir; ancak birlikte çalışırlarsa dengeyi – uyumu sağlayabilirler. Fakat yine de dönem dönem bazıları ağır basar, bir kıvılcım gibi çakar ve dönen çarkın yönünü değiştiriverir. Belki bilerek belki kendiliğinden...

Katmerli Eidola Muhakkak ki tarihte pek çok örneği var bu kıvılcımların, fakat birçoğunun art arda çakması sonucu bin yıllar sonrasında bile ateşini hissettiren çok güçlü dönemler de var. Bunlardan biri Antik Yunan’dır; hani MÖ 500’ler, 400’ler, 300’lerde yaşayan filozoflar çağı. İşte bu büyük filozoflardan Platon’un kurguladığı müthiş bir sistem vardır: İdealar Kuramı… Buna göre yaşadığımız dünyadaki hiçbir şey gerçek değildir, sanaldır.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

yan” içsel çatışmalar sadece bunalım getirir ve kişiyi tüketir. Çünkü kendi doğasından, kültüründen, inançlarından, duygularından soyutlanan insanın paradigmaları da alt üst olur. Eğer bir insanı “o insan”, bir toplumu “o toplum” yapan paradigmalarınızı yitirmişseniz, aslında geriye pek de bir şey kalmamış demektir. İşte o zaman kesinlikle size ait olmayan ve siz farkına dahi varmadan kimliğinize sinsice damgalanan “ithal değerlerin” ürünü olur çıkarsınız. Meçhule dönüşürsünüz; tıpkı görsel albenisiyle cazibe yaratan GDO’ları tüketen masum insanların yavaşça zehirlenip gen yapılarının çorak bir toprağa dönüşmesi gibi... Malum, her olgu karşıtını da içinde taşır.

Gerçek bilginin, her türden nesnenin, hatta maddesel karşılığı bulunmayan “adalet, eşitlik, güzellik” gibi soyut kavramların dahi özü idealar dünyasındadır. Dolayısıyla bu görülür/ duyulur dünya sadece yansımadan/ gölgeden ibarettir. “Cumhuriyet” isimli eserinde yer alan ünlü “mağara duvarına yansıyan gölgeler” benzetmesiyle bu düşüncesini pek güzel anlatır. Yani Platon’a göre iki ayrı dünya vardır; adeta günümüzün bilimkurgu filmlerde sıkça anılan “paralel evrenler” gibi, ama ona göre elbette sadece biri gerçektir: İdealar dünyası… Peki, bu dünyadaki her şey bir gölge/ yansıma ise; ressamın, şairin, bestecinin, marangozun, tasarımcının… sanatı ya da üretimi ne oluyor? Onu da “eidola” olarak tanımlıyor Platon; yani “yansımanın yansıması” ya da “gölgenin gölgesi”. Hatta aynadaki görüntümüz bile eidola’dır. Çünkü zaten bu dünyadaki bir yansıma olan insanın, sadece ikinci kez yansımasıdır. Tıpkı sanatçının eseri ya da zanaatçının üretimi gibi… İyi de SM ne oluyor o zaman? Sanırım “katmerli eidola” oluyor. Hani bir halk değişi vardır ya “tavşanın suyunun suyu” diye, biraz o misal. Yani “sanal âlemin sanal hali”… Biraz komik mi oldu? Bence hiç de değil. Belki daha

da doğru ifadeyle trajikomik! Yine bir halk değişiyle “gülerim ağlanacak halimize”… Niye mi?

Dekans Çağı Çünkü orijinal olmayan hiçbir şey değerli değildir. Tamam, imitasyon ürünler de iş yapar elbette, kimi ihtiyaçları karşılar. Ama duyguların “çakma”sı… İşte bu hazmedilir bir şey değildir. Sevginin, aşkın, dostluğun, arkadaşlığın, mutluluğun, samimiyetin, seksin… “mış gibi” hali hem kişinin kendi ruhunda hem de sosyal yaşantıda sadece yabancılaşmayı getirir.

Günlük hayatımıza dinamizm katan, övgüyle kutsayıp yere göğe sığdırılamayan SM için de geçerli elbette bu kural. Elimizin altındaki bu sanal dünyanın sadece amaçlarımıza hizmet eden bir araç olduğu gerçeğine ulaştığımızda, ondan nasıl yararlanacağımızı belirleyip kölesi olmaktan kurtulduğumuzda güç dengesi de bizim lehimize dönecektir. Aynı şey SM’nın altyapısı olan internet âlemi için de pekâlâ geçerlidir; nasıl yararlanacağınızı bilirseniz deryadır, orada amaçsızca var olduğunuzda çöplüğün âlâsıdır. O halde her zaman her şeyde geçerli olduğu üzere, işin özü niyettedir.

Bir insanın kendine, duygularına yabancılaşması kadar ürkütücü bir şey düşünemiyorum. Zira bu hafife alınamaz; çünkü yozlaşmanın katalizörüdür yabancılaşma. Ve birbirini deviren domino taşları gibi önce hayatı anlamlandıran kavramları yerle bir etmeye başlar, ardından da her şeye dair algılarımızı çürütmeye… Sonra çatışmalar gelir; önce bireyler arasında, sonra gruplar ve toplumsal katmanlar boyutunda. Fakat çatışmanın en çetini kişinin kendi içinde yaşanır. Oysa iyi bir şeydir çatışma; farkındalıkla yaşanırsa insanı ileriye taşır, olgunlaştırır. Ne var ki “adı konulamayan, tanımlanama-

79


MEDYA

SONBAHAR ’12

MAKALE

Ne yazık ki “niyet bilincinin” yeterince olgunlaşmadığı toplumlarda tanık olunan çöküş süreci, “dekadans” çağının da habercisidir. Siyasette, bilimde, eğitimde, ahlaki değerlerde, kültürel edimlerde, adalet düzeninde, yönetim biçimlerinde, iş yapma süreçlerinde… tanık olunan çöküşün / yozlaşmanın en katmerli yansımasını SM’da gözlemlemek pek çok kişi için artık şaşırtıcı olmasa gerek. Bu durum SM’nın tek başına mahareti değil elbette; ondan önce zaten başlamıştı bu süreç, ama devraldığı bayrağı hakkıyla taşıdığı ve “suyunun suyuna” çekici tatlar kattığı da bir gerçek. Tehlikenin odak noktası da tam burası işte, hani şu ergenler ve genç filizler için. Kopuş tam burada başlıyor, dönüşüm tam bu noktada yaşanıyor…

Bu Gidişat Nereye? Bu ara başlığın tam yanıtını mutlak bir kesinlikle ortaya koyduğunu sanmak, olsa olsa şaşkalozluktur. O nedenle daha temkinli bir yol izlemeli insan ve mütevazı tavrını koruyup sadece “deneme” kıvamında bir çabayla yetinmeli. Kendi adıma öyle yapmayı seçiyorum ve sözlerimi “kesin yargılar” kategorisinde görmemenizi rica ediyorum… Bu gidişatın tam adresi nedir, onu bilmiyorum; fakat beni kaygılandırdığı kesin. Kısa süreli mutluluklar sağlayan ama uzun vadede insanı bağımlısı haline getirip insafsızca çökerten / ar-

80

sızca sömüren uyuşturucuların genel prensibini görüyorum SM’da. Aynı zamanda ışıltılı bir görkem de var ortada, her derde deva gibi sunulan ve özellikle firmaların tanıtımında / çağdaşlığında elzem olarak konumlandırılan –adeta- bir tür ibadethane var.

uyanışıyla başa çıkmaya çalışan ruhsal varlıklarız.”… Kendi payıma hemen söylemeliyim ki, ben pek dindar bir insan sayılmam; dolayısıyla son kertede öne sürdüğüm çözüm önerisi elbette herhangi bir dinin yolunu izlemek şeklinde olmayacaktır.

İnsanlar paraya tapıyorlar artık ne de olsa, o nedenle belki de ruhlarını arındıracakları en önemli ortam SM’dır. Ağır oldu bunlar, biliyorum. Fakat düşündüğümü dile getirmezsem o zaman da ben ben olmam, onu da biliyorum…

İnsanların kişisel seçimlerine (başkalarına zarar vermedikçe), hele de dini inançlarına (kimseyi zorlamadıkça) kimse karışmamalı. Ayrıca bir de şöyle bir şey var ki, her din aynı zamanda birer ahlak dizgesidir; fakat ilginçtir ki her ahlak dizgesi de aynı zamanda despot bir sistemdir. Kendi içinde çelişkili gibi dursa da bu normaldir, çünkü bütün ahlak felsefeleri ve onların pratiğe geçiş yapan kuralları daima kendisinin en doğru olduğu iddiasını dile getirir. Ve dinler belki de özellikle bu iddiaları için bilinmeli, araştırılmalı ve öğrenilmelidir. Sonuçta kişi herhangi bir din üzerinden de sözünü ettiğim maneviyata ulaşabilir.

Var sayalım ki durum böyle; bu katmerli eidola’ya bir panzehir var mı acaba? Hmm, bence maneviyat! Bireylere ve bilhassa genç beyinlere kendi muhakeme güçlerini kullanabilecekleri, yaratıcı düşüncelerini geliştirebilecekleri ve onlara farkındalık sağlayacak paradigmaları kurgulayabilecekleri içerikte bir maneviyat. İnsanın kendine dönüşüne imkân sağlayan, onu olgunlaştıran ve “Kendini bil!” derinliğinde bir maneviyat. Zira şu anki iç dünyamız dış dünyayı kaldıramıyor, ikisinin birliği sağlanamadığı için sadece eziliyor. Peki, var mı böyle bir şey? Elbette var; ama taklide düşmeyip kendi özgünlüğünü koruduğu sürece. Paradoks gibi gözüken şöyle bir ifade, SM’ye panzehir olabilecek kudrette bir maneviyata ışık tutabilir belki: “Biz kendimizi ruhsal bir uyanışı arayan insanlar olarak görürüz, oysa aslında bizler bir insan

Son söz olarak şimdi hiçbir yönlendirme olmaksızın, sadece bu yazının ana başlığına farklı bakışlar sağladığına inandığım için minik bir alıntıyla bitirmek istiyorum: “Şimdiyse beni gönderenin yanına gidiyorum. Ne var ki, içinizden hiçbiri bana, ‘Nereye gidiyorsun?’ diye sormuyor” (İncil / Yuhanna 16:5)…


Sizi bekliyorlar. Dilediğiniz zaman izleyin diye.

©Warner Bros. Entertainment Inc.

Hayatınız sevdiğiniz dizilerin, filmlerin, programların yayın saatini beklemekle geçti. Ama artık onlar sizi bekleyecek. Dilediğinizi dilediğiniz zaman izleyin diye, hepsi Digiturk IQ’da bekleyecek.


SONBAHAR ’12

RÖPORTAJ

BİR YÖNETMENİN GÖZÜNDEN

REKLAMCILIK

“Reklam verenini iyi günde, kötü günde yalnız bırakmayan reklam “iyi” reklamdır.” diyen reklamcılık sektörünün duayenlerinden ve başarılı belgeselci “Vedat Samur” ile Türkiye’de reklamcılık ve markaların sosyal medyadaki iletişimini konuştuk.

MEDYA

Bize kendinizden ve reklamcılık kariyerinizden biraz bahseder misiniz? Reklam sektörü çok geniş bir alan, nerdeyse herkes reklamcı etiketine sahiptir. Tabelacısından dijital baskıcısına, grafikerinden metin yazarına memleketim reklamcı kaynıyor. Ben reklamcı değilim, yönetmenim ama ağırlıklı olarak reklam sektörüne iş yapıyorum. Reklam filmleri ve tanıtım filmleri çekiyorum. Reklam filmi büyük reklam pastasının kreması, belki pastanın üzerindeki çilek... Hem pahalı hem zor hem de pek çok duyu organına hitap ettiği için ilgi çekiyor. Bu nedenle kendime reklamcı denmesini doğru bulmuyorum. Her ne kadar Sinema/TV eğitimim yanı sıra işletme, yönetim ve organizasyon, stratejik planlama, metin yazarlığı eğitimi almış olsam da tüm bunlar sadece işimi daha iyi yapabilmek için, müşteriyi ve hedef kitleyi daha iyi analiz edebilmek için kendime yaptığım yatırımlar ve ben sadece yönetmenim.

Projelerinizi oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz? Her işe birçok pencereden bakabilirsiniz. İşveren en ucuz ve en faydalı olmasını ister, yapımcı en kolayını ve hızlısını bekler, yönetmen en güzelini sever... Bu nedenle herkesin kendine göre iyi bir film tarifi vardır.

82

Ben çektiğim her filmde hedef kitle, yani izleyici bunu nasıl algılar, işveren müşterilerinin kendisini nasıl görmesini ister, bunu yaparken de estetik ve anlatım dili olarak en ideal nasıl anlatılır, tüm bu soruların optimum cevabını oluşturup ona göre üretmeye çalışıyorum. Bazen müşterinin görmek istediği film aslında onun için hiç faydası olmayan, hatta zarar veren bir film olabilir. Müşteriyi karşına almak pahasına doğru olanı yapmaya çalıştığımız oluyor. Bir manada müşteriye rağmen müşteri için iş üretebiliyoruz. Belki o işten sonra bir müddet bizden hoşlanmıyorlar ama sonra geri dönüşümleri gördükçe bizim neden öyle yaptığımızı algılayıp tamamen itimat ediyor reklam verenlerimiz. Yani en temel nirengi noktam mümkün oldukça çok iş yapmak değil, doğru iş yapmaktır. Her beğeniyle izlenen, görsel olarak güzel reklamlar iyi reklam olmayabiliyor, izlendikçe firma imajına zarar veren işler de var. Çünkü reklam pastanın kreması ama onun altında stratejik planlamadan doğru konumlandırmaya, doğru medyumda ve frekansta yayımdan doğru zamanlamaya pek çok etken var.

Ülkemizdeki reklamcılık sektörünü dünya ile kıyaslarsak şu anki durumu ve nasıl bir süreçte olduğu ile ilgili neler söylemek istersiniz? Doğal olarak ekonomimiz geliştikçe ve dünyayla daha çok entegre oldukça reklam pastası da büyüyor. Bizim insanımız çok kabiliyetli ve pratik olduğu için reklam alanında dünya ile yarışan, hatta daha ilerde çok güzel işler üretebiliyoruz. Bu sektöre büyük ilgi var. Her gün onlarca ajans açılıyor veya mitoz bölünmeyle çoğalıyor. Tabii bu nicel büyüme nitelik olarak at başı gitmiyor ama zamanla taşlar yerine oturacaktır. Bu noktada bizim en büyük eksiğimiz ölçümleyememek. Yani bir reklamın iyi mi kötü mü, faydalı mı zararlı mı olduğunu objektif kriterlerle ortaya koyamıyoruz. Hesap verebilen reklam kavramı ülkemiz için çok yeni. Bu da işini doğru yapanla çalakalem yapan arasındaki farkın anlaşılmasını engelliyor. Bir başka eksik de elini sallayan mesela bir berber dükkânı açamazken, federasyondan kalfalık belgesi isterler, belediyeden belge isterler vs. ama her elini sallayan bir ajans açabilir veya her önüne gelen yönetmen olabilir. Burada bir standardizasyon veya düzenleme olmalı bence.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Çalışmalarınızı oluştururken geçmişte yaşadığınız deneyim ya da durumlardan ilham alıyor musunuz? Tabii ki... Her sektördeki insan sadece kendi sektöründe veya en fazla yakın sektörlerde tecrübe sahibi olur ama biz hemen her sektörde iş yaptığımız için nerdeyse tüm sektörlerle ilgili derinlemesine bilgi ve tecrübe sahibi olabiliyoruz. Hizmet sektöründen ağır sanayiye, üretimden pazarlamaya, eğitimden sağlığa her alanda çekimler yapıyoruz. Kuyumculuk, otel, anaokulu, üniversite, lise, spor salonu, restoran, makine imalat, döküm, montaj, elektronik, gıda, un, ulaşım... Aklınıza gelebilecek her konuda çekimlerimiz, bilgimiz oluşuyor. Bu da görsel ve mental olarak çok derin bir bakış açısı getiriyor.

Ülkemizde reklam dünyasının içinde bulunduğu durumu nasıl açıklarsınız? Özellikle reklam verenler ve reklam ajansları ilişkileri ne durumda? Her iki taraf da birbirine saygılı olmalı. Yani yaptığı işe saygı göstermeli. Firmalar güvenecekleri ajanslarla çalışmalılar...

Merak edenler bakabilirler. http://videograph.com.tr/?p=149 Ama kısaca söylemek gerekirse “iyi” reklam düzgün bir alt yapı üzerine adım adım inşa edilir. Her aşamada algı sorunu düşünülerek çalışılır. Yaratıcı-tasarlayıcı-uygulayıcı-yayınlayıcı ekipler bireyselde ve toplamda belirli standartların üstündeki kişilerden oluşur. Kötü reklam kötü günde reklam verenini yalnız ve çaresiz bırakan reklamdır. Reklam verenini iyi gündekötü günde yalnız bırakmayan reklam “iyi” reklamdır.

Son zamanlarda özellikle sadece sosyal medya’da faaliyet gösteren reklamcılar bulunmakta. Reklam verenlerin tercih sebebi ve ihtiyaçlarını irdeleyecek olursak sosyal medya mecrasının geleceğini nasıl yorumlarsınız? Sosyal medya en hızlı yükselen mecra. Özellikle gençlere buradan ulaşmak mümkündür. Ben firmalara ve ajanslara sosyal medyayı göz ardı etmeyin derim. Ama bence yeni mecralar eskilerinin pastasından bir miktar çalacak olsa da, kendisine bir yer aça-

cak çünkü klasik mecraların öleceğini de düşünmüyorum. Yani bir reklam fikri üretirken mutlaka onun sosyal medya ayağı da oluşturulmalı. Sosyal medyadan kimse korkmasın, hatta ondaki imkânları değerlendirerek klasik mecraları daha etkin kullanabilirler.

Sizce sosyal medya markalar için ne kadar önemli? Göz ardı edilemeyecek bir noktaya geldi sosyal medya. İletişim pazarlamasında önemli bir başlık da ona ait. Eldeki verilere göre 2011 sonunda %37 büyüme ile en hızlı büyüyen mecra dijital medya. Dediğim gibi sosyal medyanın gücünden yararlanmamak aptallık olur bence.

Son olarak bize geçmişte yaptığınız ve gelecekte yapmayı planladığınız projelerden bahseder misiniz? Fırsat buldukça belgesel yapmaya çalışıyorum. Şu anda çok niş ve henüz hiç eğilinmemiş bir konu üzerinde çalışıyorum. Bir de dizi teklifi var. Şimdiye kadar dramadan hep uzak durdum. Ama çok ısrarcı, kıramayacağım arkadaşlar var arada. Bakalım, neler olacağını hep birlikte bekleyip göreceğiz.

Benim firmalardan tek isteğim, bu tür alımlarını satın almacıları üzerinden takip etmesinler. Çünkü mesela bir tablonun değeri üzerindeki boyanın bedeli ve miktarı değildir. Satın almacılar bazen olayı çok mekanik değerlendirebiliyorlar. Bu da işinin ehli sanatçılarla fırsatçıları aynı kefeye koymalarına sebep oluyor. Burada kaybeden firma oluyor. Belki çok kısa vadede az para harcıyorlar ama bazen o az masraf çok büyük maliyetlere sebep verebiliyor. Ama satın almacı için o an önemli, işe firma sahibi gibi bakamıyor.

Size göre iyi bir reklam nedir? Reklamın iyisi kötüsü olur mu? Bu konuda uzunca bir değerlendirme yazmıştım Videograph dergisinde.

www.vedatsamur.com

83


MEDYA

SONBAHAR ’12

HABER

ÇOŞKUN ARAL’LA AVRUPA NOTLARI

Belgesel tutkunlarının vazgeçilmez kanalı İz, yepyeni bir belgesel serisini hayata geçiriyor. “Coşkun Aral’la Avrupa Notları” yedi ülkede çekimleri gerçekleşecek yedi farklı belgeselden oluşuyor. Avrupa Birliği’nin sağladığı 300.00 Euro’luk fonla gerçekleştirilen belgesel projesi, her bölümde konuyla ilgili iki gazeteciyi de davet ederek işlediği konuların haber olarak okuyuculara ulaşmasını da sağlıyor.

Avrupa Birliği’ne üye yedi farklı ülkede Avrupa Birliği Politikaları’nın değerlendirileceği “Coşkun Aral’la Avrupa Notları”, uyum sürecinde Türkiye’yi en çok zorlayacak konulara dikkati çekmeyi planlıyor. Her bölümünde farklı bir ülkenin, çevre politikalarından ekonomisine, turizminden kadın haklarına geniş bir yelpazede ele alınacağı belgesel serisinde Coşkun Aral 17 yıl yaşadığı Avrupa’yı ilk kez anlatıyor.

84

Coşkun Aral bir dünya gezgini. Dünyanın %99’unu gezdi. Gabon, Kamerun ve Kuzey Kore’ye hala gidemedi. Milyonlarca fotoğraf karesi çekti. Yetmedi görüntüye geçti. 20. yüzyılın son çeyreğindeki birçok savaşa gitti. Bindiği uçak kaçırıldı, bindiği bir başka uçak düştü, yağmur ormanlarında kayboldu, taş devrini yaşayanlarla uzay çağını yaşayanlar arasında gidip geldi... Nerede durması gerektiğine hala karar veremedi. Herkes onun neler yediğini merak etti.

Evet, pirananın yanında mantı da yedi ama büryan kebabından asla vazgeçemedi. Başlangıçta sadece bir düş gezginiyken yaptığı seyahatler sayesinde anı zengini oldu, yetmedi hala anı topluyor! Coşkun Aral bu defa sizleri Avrupa’ya götürüyor. Avrupa Birliği desteğiyle ekranlara gelen “Coşkun Aral’la Avrupa Notları” Avrupa Birliği’nin en güncel konularını ekranlara getiriyor. Avrupa’da yükselen sağ ve göçmenlerin sorunlarıyla Almanya, kadın haklarının kalesi İsveç, kültür ve


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Coşkun Aral’la Avrupa Notları 3 / Güneş Başkenti Freiburg Coşkun Aral, Avrupa Notları’nın 3. bölümünde Avrupa’nın Güneş Başkenti Freiburg’da. Almanya’nın 200 bin nüfuslu bu şehir, enerjisini güneş, rüzgar ve biyogazla sağlarken, trafiğin olmadığı, çocukların caddelerde oynadığı ve bisikletin hüküm sürdüğü ekolojik bir kent haline gelmiş.

sanatın beşiği İtalya, İspanya, Polonya ve Fransa... Coşkun Aral’la Avrupa Notları izleyicilerine Avrupa’nın en gözde şehirlerinde bir gezi vaat ederken, Avrupa Birliği ülkelerini de daha yakından tanıma fırsatı sunuyor. Coşkun Aral’la Avrupa Notları 1 / Kreuzberg Küçük İstanbul Berlin’de çekimleri tamamlanan ilk bölümde, Almanya’da “Göçmenlik ve Göçmenlerin Sosyal Entegrasyonu” kapsamında, 2005 yılında kabul edilen göçmenlik yasası ile geçmişten günümüze değişim ele alınıyor. Almanya’da yaşayan ve işlerinde çok başarılı olan Türklerle yapılan röportajların yer aldığı bölümde Coşkun Aral, Göçmenlik Yasası sonrasında açılan uyum okulunu da ziyaret ederek yetkililerden değişim süreci hakkında bilgi alıyor. Gazeteci Metin Yılmaz, Rapçi Killa Hakan, Berlin Opera Sanatçısı Şebnem Gülşeker, Yeşiller Partisi Milletvekili Özcan Mutlu, Dil Bilimci Prof. Dr. Christopher Schröder ile röportajların yer aldığı Coşkun Aral’la Avrupa Notları İz’de. Coşkun Aral’la Avrupa Notları 2 / İtalya’da Tarihe Yolculuk Coşkun Aral’la Avrupa Notları’nın ikinci durağı İtalya’da, Coşkun Aral Roma’dan başlayıp Floransa’ya uzanan bir kültür yolculuğuna çıkıyor. UNESCO’nun 44 Dünya Kültür Mirası alanına ev sahipliği yaparak birinciliği elinde bulunduran İtalya’da, Coşkun

Aral, sadece tarihi eser restorasyonları değil sokak çalışmalarını da izliyor. Binlerce yıllık kültürel mirasların yanı sıra, hiçbir kahve ve pizza zincirinin girmeye cesaret edemediği ülkede, “Sakin Yemek” akımına dair her şeyi izleyiciyle paylaşıyor. Roma’da ICCROM(Kültürel Varlıkların Korunması ve Onarımı Araştırma Merkezi) müdürü Stefano de Caro ile görüşüp kültürel miraslar listesinden çıkarılma tehlikesi yaşayan İstanbul için neler yapılması gerektiği hakkında bilgi alıyor, İtalya’da yaşayan Türk ressam İrem İncedayı ile İtalya’da kültür eğitiminin küçük yaşlarda nasıl aşılanmaya başlandığı hakkında sohbet ediyor. Daha sonra senede sadece beş öğrencinin eğitim alabildiği, Floransa’da bulunan ve restorasyon konusunda dünya çapında bir lider olan Opificio Delle Pietre Dure’de, Vasari’nin “İsa’nın Son Akşam Yemeği” gibi eserlerin restorasyon çalışmalarını izliyor. “Sakin Şehir” akımının başladığı şehir olan Greve in Chianti’ye de ziyaret eden Aral, mükemmel yemekler eşliğinde Greve Belediye Başkanı Alberto Bencista ile bir şehrin kültürünü korumak üzerine keyifli bir sohbet ediyor. Roma’dan başlayıp Floransa’ya kadar devam eden bu kültür yolculuğunda, Coşkun Aral’la birlikte İtalya’nın dar sokaklarında unutulmaz bir keşfe çıkıyoruz.

Dünyanın temiz enerji üreten ve bütün elektriğini güneş enerjisinden sağlayan ilk stadyumuna giden Coşkun Aral, ayrıca çevre dostu mimar Rolf Disch tarafından tasarlanan ve tükettiklerinden daha fazla enerji üreten evlerin bulunduğu güneş yerleşkesini ziyaret ediyor. Freiburg’un ilk güneş paneli fabrikası Solar Fabrik’te güneş paneli üretimlerini izleyen Aral, Avrupa’nın en büyük güneş enstitüsü olan Fraunhofer Enstitüsü’nde Dr. Hans - Martin Henning’den güneş enerjisinin kullanıldığı alanlar ile ilgili bilgi alıyor. Eskiden bir çöplük alanıyken şimdi yenilenebilir enerji sistemleriyle adını duyuran Freiamt Kasabası ise temiz enerjinin her yerde mümkün olduğunu adeta bir kanıtı olarak gösteriliyor. 1975 yılında bölgeye açılmak istenen nükleer santrale karşı direnerek Avrupa’nın ilk başarılı çevre hareketini gerçekleştiren Freiburglular, güneş enerjisini merkeze alarak Dünya’ya nükleere karşı alternatifler sunuyorlar. Coşkun Aral’la Avrupa Notları 4 / Tarımda Markalaşma: Fransa Fransa’nın Provence bölgesinde tarlalar her yıl Haziran- Ağustos aylarında mora bürünür. Lavanta üretimi bölgenin hem tarım hem de turizm gelirine katıkıda bulunur. Lavanta’dan damıtılan yağ, lavanta balı, lavanta demetleri, tatlılar bu ürünlerin başlıcalarıdır.

85


MEDYA

SONBAHAR ’12

HABER Çekimleri Polonya’da gerçekleşecek bu bölümde, AB standartlarına göre değişen iş güvenliği düzenlemelerinin, kazaların en çok yaşandığı iki sektörde, inşaat ve tersanelerde nasıl uygulandığını gözlemlendi.

Avrupa Birliği bütçesinin yaklaşık %50’sini tarıma ayırmaktadır. Fransa, Dünya’da en büyük tarım ihracatına sahip ilk üç ülke arasındadır. Bunda sistematik uygulamaların, kooperatifleşmenin ve çiftçiye her alanda verilen desteklerin katkısı kadar tarımda markalaşmanın da önemi büyüktür. Fransa’da doğan ve bugün AB ülkelerinde kullanılan köken adlandırma (Apellation D’origine Protege) sistemi ise bu markalaşmanın en önemli etiketidir. AOC etiketiyle satılan ürünler kalitenin ve denetimin garantisidir. Şarap, peynir, lavanta, bal, ekmek gibi onlarca ürün yetiştikleri toprakların adıyla adlandırılmaktadır. Fransa’da Fransız tarım sistemini ve tarım ürünlerinin markalaşmasını, denetim sistemlerini, pazarlama olanaklarını çiftçilerin kendi ağzından dinleyeceksiniz. Coşkun Aral’la Avrupa Notları 5 / İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Polonya Dünyada ve Türkiye’de meydana gelen hızlı sanayileşme ve teknolojik gelişmeler ile doğru orantılı olarak özellikle iş yerlerinde çalışan kişilerin güvenliği ile ilgili bazı sorunları da beraberinde getiriyor. Türkiye ölümlü iş kazalarında dünya üçüncüsü. Avrupa Birliği istatistiklerine göre Avrupa Birliği’nin genelinde iş kazalarında yaşamını yitiren işçi oranı yüz binde 2,5, Türkiye’de ise bu oran yüz binde 18. Diğer bir deyişle 27 AB üyesi ülkesindeki ortalamanın yedi katı.

86

Varşova’daki metro inşaatını yapan Gülermak Şirketi’nin çalışmaları izlendi. Avrupa’nın en büyük ve önemli tersanelerinden biri olan Gdansk tersanesinde iş güvenliğinin nasıl sağlanıldığına dair görüşmeler yapıldı. Ayrıca Polonya’da işçi hareketini başlatan ve daha sonra Polonya’da cumhurbaşkanı olarak bir süre görev yapan Lech Walesa ile görüşüldü. Coşkun Aral’la Avrupa Notları 6 / İspanya’da Gençlik ve İşsizlik Bu bölümde Barcelona şehrinde genç neslin işsizlikle nasıl başettiğiyle ilgili görüşmeler yapılacak. Ayrıca 11 Eylül Katalan Bağımsızlık Günü ile ilgili çekimler yapılacak. 11 Eylül Katalan Bağımsızlık Günü Katalunya’nın tarihi hem siyasi hem kültürel anlamda bağımsızlık mücadeleleriyle dolu. Şehir, 1640-1652 arasındaki Katalonya Cumhuriyeti sırasında ve 1714’deki İspanya İktidar Savaşı sırasında yıkıma uğradı. Katalan dilinin resmi olarak kullanımı yasaklandı, geleneksel Katalan kurumları yıkıldı ve üniversite geriledi. 11 Eylül 1714 günü 14 aylık kuşatmanın ardından Katalan askeri birliğinin mağlup edildiği bu günü anmak, yaşadıkları baskı ve zulmü unutmamak ve tam bağımsızlıklarını kazanma umudunu kaybetmemek amacıyla 1980 yılından bu yana bugünü kutluyorlar. Şimdi Katalunya kısmen özerk bir hükümet tarafından yönetilse de özerkliği İspanya hükümeti tarafından yasal olarak tanınmış değil. 11 Eylül’de bu bölgedeki her yer kapalı oluyor ve halk bugünü çeşitli

gösteri, kültürel faaliyetler ve zaman zaman protestolarla geçirmek amacıyla sokaklara dökülüyor. Tarihi açıdan önem taşıyan Katalan kahramanlarının heykellerine çelenkler bırakılıyor, İspanya Kuşatması sırasında hayatını kaybeden askerler anılıyor, siyasi gösteriler düzenleniyor, geleneksel ve modern müzik konserleri yapılıyor, yöresel yemekler satılıyor ve Katalan kurum ve şirketler kurumsal bayraklarıyla sokaklarda yürüyüş yapıyorlar. Ekonomik Kriz: Gençlik ve İşsizlik İspanya’da işsizlik oranı 2012’nin ikinci çeyreğinde yüzde 24.6 ile rekor düzeye ulaştı. İspanya ulusal istatistik enstitüsünün açıkladığı oran, ülkenin demokratik yönetime döndüğü 1970’lerin ortalarından beri görülen en yüksek işsizlik. Ülkedeki işsizlerin sayısı da 5.7 milyona yükseldi. İspanyol hükümeti işsizlik oranının 2015’e kadar yüzde 22’nin altına düşmesini beklemiyor. İş sahibi olan kesimin ise aldığı ortalama ücret 1000 Euro. Bu sebeple ülkede birçok grup oluşmuş. Protestolar düzenleniyor. Fakat İspanya’daki gençler aralarında kurdukları oluşumlarla bir şekilde bu ekonomik kriz sırasında ayakta durmaya çalışıyorlar. Bunlardan biri, Mescladis. Yeni iş alanları yaratmak ve sosyal dayanışma amacıyla bir araya gelmiş gençlere yemek kursları veriliyor. Bu sayede birçoğu iş sahibi olmuş. Kurum’da 2007 yılında işsizliğe karşı en iyi yaratıcılık ödülünü almış. Diogenes adlı bir başka kurumda ise gençler yemek, müzik, el sanatları, geri dönüşüm gibi konularda çalışarak işsizliğe karşı mücadele ediyorlar. Katalunya’nın Rasquera adlı kasabasında ise belediye başkanı, kasabanın borçlarını ödemek için marijuana ödeme tasarısını sunmuş. Halkın çoğunluğu kabul etse de fikir şu an için yasal olarak kabul edilmemiş.



SONBAHAR ’12

MAKALE

Rakibinize Göre Daha Fazla Haberinizin Çıkması Daha İyi Bir İletişim Yaptığınız Anlamına Gelir Mi? Bu sorunun cevabını verirken, firmanın marka sadakati piramidinin hangi basamağında olduğu her zaman bizim için en geçerli ölçü olmuştur. Bu arada, ilk basamağı ‘marka farkındalığı’, ikinci basamağı ‘deneme’, üçüncü basamağı ‘düzenli kullanım’ ve son basamağı ‘elçilik’ olan marka sadakati piramidini de kısaca hatırlatmış olayım. Ufuk Aydın

MEDYA

AVD Araştırma Yönetici Ortağı Olumsuz nitelikteki haberleri bir kenara koymak şartı ile, şayet piramidin birinci basamağında isek, içeriği ne olursa olsun tüm haberlerimizin bize geri dönüşü, marka bilinirliğimizi arttırması açısından olumlu nitelikte olacaktır. Hatta, yalnızca firma bahsi geçen haberlerin nötr yerine olumlu şekilde sınıflandırılması konusunda tavsiyelerde bulunmamın nedeni de budur. Çünkü haberde yalnızca firma ismi geçse bile marka farkındalığı yaratması açısından bu haberlerin markaya geri dönüşü olumlu niteliktedir. Ne var ki tanınma basamağını çoktan geride bırakmış markalar için durum değişmektedir. Tüketicilerin aynı ürün gamında birden fazla ürünü satın alma seçeneğine sahip olduğu, üstelik ürünler arasında da içerik farkının azaldığı günümüz dünyasında, haberlerin aktardığı mesajlar, piramidin üst basamaklarına tırmanıp hedef kitleyle aranızda duygusal bağ oluşmasını sağlayan en önemli araçlardan biri haline gelmektedir. Konuya bu açıdan baktığımızda, haberlerimizle ‘ne aktardığımız’ sorusu, ‘ne kadar çok’ aktardığımız sorusu kadar önem kazanmaktadır. Buna karşın, iletişim performansının ölçümlenmesi konusunda sektörce yıllardır kullandığımız; haber sayısı , sütun santim (haberlerle kaplanan yer) ve erişim (yayınların

88

tirajından hareketle haberlerin içinde bulunduğu yayınların kaç kişiye ulaştığı) analizleri, bize sadece iletişimin süreklilik boyutu ile ilgili çıkarımda bulunmamızı sağlar. ‘Niceliksel analizler’ diye tabir ettiğimiz bu analizlerin ortak özelliği, haberin içeriğini, bir diğer ifadeyle haberde aktarılan mesajın okuyucularda yaratacağı algısal etkiyi gözardı etmesidir. Örneğin kurum sözcüsünün sosyal hayatında verdiği bir daveti konu alan haber de 1 haber, kurum sözcüsünün sektörü temsil eden herhangi bir derneğe başkan ya da üye seçilmesini konu alan haber de 1 haber olarak sayılmaktadır. Firma çalışanlarının herhangi bir spor branşında takım kurarak kurumlararası organizasyonlara katılmasını konu alan haber de 1 haber, firma çalışanlarının başarısıyla STK’lar ya da sektörel bir dernek tarafından ödüllendirilmesini konu alan haber de 1 haber olarak sayılmaktadır. Firmanın hizmet aldığı kurumlar tarafından referans gösterilmesini konu alan haber de 1 haber, firmanın bir önceki çeyreğe ya da yıla göre büyüme/karlılık rakamlarını konu alan haber de 1 haber olarak sayılmaktadır. Konuya erişim analizi çerçevesinde bakmak ise hiç istemiyorum, çünkü tirajı daha yüksek bir yayında yansıyan referans haberi, karlılık ve büyüme rakamlarını içeren diğer bir

habere göre raporda daha iyi bir skor yaratılmasına neden olabilmektedir. Oysa, örneklerini arttırabileceğim tüm bu haberlerin okuyucularda yaratacağı algısal etki birbirinden farklıdır. Farklı itibar kriterlerinde ve farklı derecelerle itibar algınızı etkilemektedir. Bir diğer ifadeyle ‘ne ile/hangi içerikle’ ulaştığımız sorusunun cevabı, en az ‘ne kadar kişiye ulaştığımız’ sorusu kadar önemlidir. AVD Araştırma olarak, haberin içeriğini ve ne kadar kişiye ulaştığını kombine eden modelimizle, eylül ayında ilaç sektörü için bir araştırma raporu hazırlamıştık. Orada 57 olumlu haberi yansıyan bir firmanın, 142 olumlu haberi yansıyan rakibine kıyasla daha iyi bir iletişim yaptığını saptadık. Dolayısıyla rakibe göre daha fazla haberinizin çıkması, haberlerinizle daha fazla yer kaplamanız (sütun santim) ya da haberleriniz aracılığıyla daha fazla kişiye ulaşmanız (erişim), her zaman için rakibinize göre okuyucularda daha iyi bir algısal etki yarattığınız anlamına gelmemektedir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Webrazzi Summit 2012 Türkiye’nin en etkili internet konferansı Webrazzi Summit 2012, 4 Ekim tarihinde Point Hotel Barbaros’ta gerçekleştirilecek. Facebook, Gilt, Socialbakers ve daha birçok yatırımcı, şirket yöneticisi ve kurucusunun katılacağı konferansı izleyebilmek ve sınırlı kontenjandan faydalanabilmek için hemen kayıt yaptırın! Türkiye ve dünyadaki internet gelişmelerini inceleyerek analiz eden, alanının önemli adreslerinden olan Webrazzi’nin düzenlediği “Webrazzi Summit” için gerisayım tüm hızıyla sürüyor. E-ticaret, online oyun, mobil dünya, risk sermayesi, dijital pazarlama ve sosyal medya konularının, dünyanın ve Türkiye’nin en önemli şirketlerinin yöneticileriyle tartışılacağı Webrazzi Summit’e katılım kontenjanı hızla tükeniyor.

Bu yıl düzenlenecek olan Webrazzi Summit’te Facebook, 3 saate yakın bir özel workshop düzenleyecek. Dünyanın en büyük özel alışveriş şirketi Gilt’in kurucusu Alexis Maybank’in ve Socialbakers’ın kurucusu ve CEO’su Jan Rezab’ın konuşma yapacağı etkinliğe, ayrıca dünyanın en büyük yatırım şirketlerinden ortaklar ile Silikon Vadisi’nin çok değerli girişimlerinin kurucuları da katılacak.

Açıklanan bu konuşmacıların yanı sıra yeni konuşmacıların da katılacağı Webrazzi Summit’le ilgili güncellemeleri, summit.webrazzi.com adresinden takip edebilirsiniz.

WHATSAPP

GÜNDE 10 MİLYAR MESAJA ULAŞTI Popüler mobil mesajlaşma uygulaması olan Whatsapp Messenger, yapılan açıklamaya göre günlük 10 milyar mesaja ulaştı. Ücretsiz mesajlaşma servisleri arasında başı çeken WhatsApp için yeni bir rekoru oluşturan 10 milyar mesajın 4 milyarı gönderilen, 6 milyarının ise alınan mesajlar olduğu, şirketin resmi Twitter adresi aracılığıyla bildirildi. WhatsApp’ın kullanıcı sayısı bakımından hızla yükseldiği aşikar. Zira kullanıcılarının başka yerel ya da diğer uygulamaları tercih etmek yerine Whatsapp’i tercih etmesi, uygulamadan memnun olduklarını gösteriyor. Gönderilen mesajlar arasında fotoğraf ve video gibi büyük boyutlu öğelerin de bulunması son günlerde özellikle mesaj ve internet tarifelerine odaklanan mobil operatörleri ise bir hayli kaygılandırıyor.

Her ne kadar WhatsApp, sms’leri öldürdüğü gerekçesiyle eleştirilse de kullanıcıları mobil internet paketleri satın almaya zorlaması bakımından bir bakıma bu şirketlere fayda sağlamaya devam ediyor. Ancak daha önce de belirttiğimiz üzere, ücretsiz mesajlaşma uygulamalarının mobil operatörleri, zarar ettirdiği de bir gerçek. Nitekim 2010 yılında 8,6 milyar dolar zarar eden operatörler, 2011 yılında bu zararı 13,9 milyar dolara çıkarmışlardı. Bu durum, bir yılda 5 milyar zarar artışı yaşayan operatörlerin sms paketleri için geliştirdikleri tarifelerin de işe yaramadığını gösteriyor. İlk olarak iPhone ile birlikte kullanıcıya sunulan WhatsApp, uzun süredir App Store’un en çok satın alınan uygulamalar arasında yer alıyor. Sadece akıllı telefonlarla sınırlı olmayan WhatsApp Messenger, iPod Touch’lardan da kullanılabiliyor.

89


SONBAHAR ’12

MAKALE

ÇİZGİ FİLM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Sadece çocuklar değil yetişkinlerin de vazgeçemediği bir medya ürünü olan çizgi filmleri bu güne kadar hep eğlenmek veya eğlendirmek amacıyla izlenen hareketli resimler olarak anlamlandırdık. Takvimler 2000’li yılları gösterdiğinde fark ettik ki çizgi film sadece bir eğlence unsuru değil, farklı amaçlar için kullanılabilen bir ürün ve yüksek kazanç sağlayabilecek bir sektör haline gelmiş. İzleyici kitlesi de eskisi gibi her çizgi filmi değil, seçtiği çizgi filmi izliyor. Yani bilinçli bir şekilde izliyor ve izletiyor.

Hülya Gören Lisans Uzmanı

MEDYA

Peki, nedir izleyici kitlesinin seçme sebebi ve kriteri? Kim çizdiyse, kimin hayal gücü daha güçlü ise veya kim daha çok kazandırdıysa (maddi açıdan) medyada veya diğer tüm dijital ortamlarda en çok tıklanan mı? Yoksa acaba bize ne kazandırır, ne kaybettirir? Şeklindeki düşünce tarzıyla izlediklerimiz mi? Tabi bunu yapabilmek için de alternatiflerimizin olması gerekiyor. Ciddi bir sektör haline gelen çizgi filmlerin türleri ve türlerinin altında da çok fazla seçim şansı verecek alternatifler oluştuğu görülüyor. Çizgi filmlerin piyasada bu denli çok olması, sadece belirli bir saatte izlenmesinden ziyade özel ve kamu sektörünün oluşturduğu çocuk kanallarının oluşmasına sebep oldu.

90

Bu da herkesin her an çizgi filme ulaşmasına yol açtı. Tabi bu durum insanların seçme şansını da ortaya çıkardı. Gelelim seçme kriterlerimize. Bir aile elbette ki çocuğunun en iyi şekilde yetişmesini ister. (yani bize ne kazandırır- ne kaybettirir düşüncesi) Okul öncesi çocuklar için bence de en büyük kriter ailelerin nasıl bir çocuk yetiştirmek istemeleridir. Bu durumda, seçilen çizgi filmlerde daha çok çocuğun iç dünyasına yönelik, kendi hayatında yaşadığı konuları ele alan çizgi film tarzı olmuştur. Çocuklarda yaş ilerledikçe birçok çocuğun aileden önce kendi çizgi filmini kendi seçtiği görülüyor. Bazı durumlarda çocuğun evde rahat durmasına veya yemek yemeye zorlamak yerine, kendi beğendiği çizgi filmi açarak annelerin işlerini kolaylaştırdığı veya çocuğun gelişiminde önem arz edecek durumları çocuğunun beğendiği çizgi film karakterinin yapması adeta çocuklara eğitim verir şekilde çalıştığı gözleniyor. Eğer aksi yapılırsa yani çocuğa eğitim yerine daha çok kendine zarar verici şeyler öğretirse bu karakter, bir çocuğun uçmaya çalışması duvarda yürümeye çalışması

veya çevresine zarar verici şekilde davranmasına sebep olabilir. Tabi genelde çocuğun seçtiği çizgi filmlerde ailelerin yönlendirmesine bağlı olarak hayatında yaşadığı konuları temel alan ve hayal gücünü geliştiren, doğruyu nasıl bulacağını anlatan çizgi filmler oluyor. Bu durumda çocuklara seçtikleri çizgi filmler konusunda daha çok güvenmek gerekiyor. Son birkaç yıldır bu sektördeki işletmeciler, çizgi film karakterleri ve onların ürünlerini geç de olsa ticarete döküp atağa geçmişlerdir. Hangi karakter ve ürünü piyasada çok gider? Bu konu firmaları o kadar çok ilgilendiriyor ki artık pazarlama departmanları bunları hesaplamak için zaman ayırıp, piyasayı dolaşıyorlar ve ona göre kararlar veriliyor. Anneler babalar da çocuklarının sevdikleri karakterlerin ürününü almaktan hoşlanıyor. Tabi çocuğun kendi dünyasının kahramanını vitrinde görmesi de aileleri ayrıca yönlendiriyor. Aile bu ürünü çocuğunun istediği günde almasa da daha sonra mutlaka alıyor…


Dael O Ring ile stres atmak art覺k 癟ok daha kolay!


SONBAHAR ’12

RÖPORTAJ

ÇİZGİ FİLM MUTFAĞI

VMD and MORE VMDandMore Kurucu Ortağı Volkan Şensoy ile çizgi film yapım süreci ve Türk yapımı çizgi filmler üzerine kısa bir söyleşi yaptık....

Ülkemizde TV’lerde yayınlanan Türk çizgi filmleri ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

MEDYA

VMDandMore ne zaman kuruldu? Firmanız ile ilgili bize bilgi verir misiniz? VMD and More ne zaman kuruldu değil de ne zaman dönüştü demek daha doğru. Çünkü 2003 yılında kurduğum reklam şirketinin devamıdır VMD and More. Daha önce butik ajans olarak kurduğum şirket büyümemizin hızına yetmediği için 2 yıl önce VMD and More’a dönüşmeye karar verdik. VMD and More özellikle kurumsal iç iletişim ve marka iletişimi üzerine odaklanarak bulunduğu pazarda tecrübe kazandı. Türkiye’nin en büyük firmalarına kurumsal iç iletişim konularında yıllardır hizmet vermekteyiz. Şirketler çalışanlarına vermek istedikleri mesajları bizim oluşturduğumuz iletişim kampanyaları ve tasarımları vasıtası ile veriyorlar. Sonuçta ölçülebilir performans ve motivasyon artışı sağlıyoruz. Son bir yıldır Gürcistan’ın Acara Özerk Cumhuriyeti hükümetinin Türkiye reklam kampanyası ajansıyız. Gerçekleştirdiğimiz reklam kampanyası Türkiye’den Acara’ya giden turist sayısını 3.5 kat artırdı. Sosyal medya hizmetine kadar bizimle çalışıyorlar. Kampanyanın başarılı olması bizi çok mutlu etti. Sonuçta bir ülkenin reklam kampanyasını yürütmenin kazandırdığı tecrübe bizim için çok değerliydi.

92

Yukarıda da bahsettiğim üzere çoğu yurt dışı yapımlardan ya kopya ya da esinlenme. Orijinal fikirler bu ülkede pek destek bulamıyor, sonuçta çizgi film prodüksiyonu pahalı bir iş ve Türkiye’de Türk yapımlarını alan tek müşteri sadece TRT Çocuk. TRT Çocuk gibi bir çocuk kanalına baktığınızda çocukları güldürmeyen, eğlendirmeyen sadece eğitmeye bilgi vermeye odaklı yapımları görmek beni üzüyor. Çizgi film çocukları önce eğlendirmeyi amaçlandırmalıdır. Sektörle ilgili gelecekten beklentim, umarım TRT Çocuk dışında da Türk yapımı alan müşteriler ortaya çıkar ve sektöre destek olurlar. Çünkü projesini satamayan stüdyolar sadece reklam animasyonları yapan firmalara dönüşüyorlar. Kim bilir raflarda nice güzel projeler bekliyor.

Bizlere Çizgi Film yapımının proje ve karar aşamalarını anlatır mısınız? Çizgi film konusu tamamen farklı bir girişim. Kafamızdaki hayallerimiz artık yerinde durmamaya dışarı çıkmaya çalışıyordu. Bizde CartoonPierre isimli stüdyomuzu VMD and More’a bağlı olarak bundan 2 yıl önce kurduk. Konsept ve fikir geliştirmek en zor ve en önemli aşama. Sanırım Türkiye’nin en

büyük sorunu çocuklara yönelik çizgi kahraman yaratılmıyor. Yarattığı kahramanlar ise yurt dışından ya esinlenme ya da kopya oluyor ki buna piyasadan dolu örnek verebiliriz. Çizgi film yapabilmek için önce kafanızda karakterlerinizin ve hikayenin canlanması, bu karakterlerin daha vücut bulmadan konuşmaya başlaması lazım. En azından bizde öyle oluyor. Bilahare eskiz çizimler başlıyor. Yavaş yavaş fikir vücut buluyor. Ardından eğer çizgi film örneğin 3D bir animasyon olacaksa karakterlerin modellemesine geçiliyor. Son olarak modeller rigleniyor yani içlerine iskelet konuyor. Bu sürecin sonunda aniden kafanızda beliren bir karakterin ekranda koşup zıplamaya başladığını görmek inanılmaz bir mutluluk.

Son olarak yapmayı planladığınız projeleriniz ve eklemek istedikleriniz? Şu an da üzerinde çalıştığımız 2 proje mevcut. Projelerimizden birisi resimli hikaye kitabı olacak. Reklamcılıktan öğrendiğimiz markalaşmayı hikaye kitabımızın kahramanı için de uygulayacağız. Oldukça ilgi çekeceğini düşünüyoruz. Diğer projemiz ise bir çizgi film projesi. Günümüz İstanbul’un da geçen uzaylılar ile gizlice yaşanan bir savaşın hikayesi. Bu biraz daha uzun soluklu. Geleceğini zaman ve alacağımız destekler belirleyecek.



SONBAHAR ’12

MAKALE

REKLAMCILIK EĞİTİMİ, YARATICILIK VE STANDARDİZASYON Günümüz dünyasında “reklam” her alanda, sektörde ve aktivitede artık “olmazsa olmaz” konumda. Sanatsal, bilimsel, sosyal, kültürel, ahlaki ve insana özgü her tür yapıp etmeden beslenen reklamcılık, dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli meslekler arasında yerini almış bulunuyor.

Okan Sönmez

MEDYA

Kadir Has Üni. Öğr. Görevlisi Son yıllarda üniversite düzeyinden çeşitli kurs aşamalarına kadar yaygın şekilde reklam eğitimine ağırlık veriliyor ve günümüzün / geleceğin gelişen sektörü olarak gençler tarafından da yoğun ilgi görüyor. Elbette kendine has sorunları, açmazları, etik kuralları, yapılanma zorlukları, iş üretme tarzları, reklamveren - ajans diyalogları ve paydaşlarıyla paylaşımları çerçevesinde pek çok sancı ve dönüşümü farklı dozlarda ve boyutlarda da olsa diğer sektörler gibi “Reklam Sektörü” de yaşıyor… Peki, iletişim denen olgu reklamın neresinde?

94

vazgeçilemez ise, yaşı 40’lara 50’lere ulaşmış nesiller için ise o kadar “ortama uyum sağlamak adına mutlaka yakalanması gereken” zorunluluklar. Neden böyle? Çünkü algı ve kavrayışlar farklı; elbette zamanın ağırlığı ve “değişimin” doğası gereği... Genç nesiller bu “paradigmalarla” var olurlarken, orta yaş ve üzerindekiler parçalanan paradigmalarını yani “değerler dizisini” onarmak ve yeniden kurmak telaşındalar…

Eğitimde Standartlaştırma Mümkün Mü?

Doğal olarak her dokusunda, zerresinde ve eyleminde… Çünkü her şeyin en ince detayına kadar hesaplandığı, ölçülüp biçildiği, sorgulandığı, parlatılıp cilalandığı ve “kavramlar arası cambazlıkların” büyük bir ustalıkla yapıldığı böylesi bir ortamda “iletişimin” de bundan nasibini alması ve amaçlar doğrultusunda yeni anlamlar kazanması kaçınılmaz gibi gözüküyor. Ne de olsa 20. Yüzyılın son çeyreğinde şahlanan ve her geçen gün de baş döndürücü bir hızla ivmesini artıran “iletişim çağında” yaşıyoruz.

Peki, bir şeyin standartlaştırılması mutlaka gerekli midir? Eğer belli bir hedef doğrultusunda üretim yapıyor ya da hizmet veriyorsanız ve bu faaliyetiniz sonucunda “ihtiyaç sahibi” konumundaki insanların gereksinimlerini karşılamak gibi de bir amaç güdüyorsanız; evet, “o şeyin” standartlara kavuşması doğru olur. Söz konusu “o şey” eğitim olursa ne yapacağız? Eğitim “standartlaşmayı” hazmedebilir mi acaba? Eğer bir “sistemden” söz ediyorsak; “Türk Eğitim Sistemi” gibi bir cümle kuruyor ve bundan “bir sonuç elde etmeye yarayan yöntemler düzeni” gibi bir anlama ulaşıyorsak, evet hazmedebilir…

Bugün internet âleminin ve cep telefonu lüksünün dışında bir dünya hayal etmek ne kadar gerçekçi? 90’lı yıllarda dünyaya gelen nesiller için bu teknolojik ilerlemeler ne kadar doğal ve

Acaba bu arzu edilen bir şey midir? Yani “iyi bir şey” midir bu? Bakış açısına ve içinde bulunulan koşullara göre hem “evet” hem “hayır”… Örneğin medrese ve okul ikiliğine son vererek öğretim

v

e

eğitim birliğini sağlayan 1924 tarihli “Tevhidi Tedrisat Kanunu”, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temellere oturması bağlamında şüphesiz ki çok önemli bir kazanımdır. Peki, bu “birliği” hiç değişmeyen, dönüşmeyen, kalıplaşmış bir yapının uzantısı şeklinde algılar ve her koşulda bunu “ilk günkü ruhuyla” korumak için çaba harcarsak iyi bir şey yapmış olur muyuz? Tartışmalı bir durum… Ama belki de şöyle bir yorum yapmak, pek yadırgatıcı olmayacaktır: Her hamle, kendinden sonraki ortamı yeniden ve yeniden biçimlendirmeyi gerektirir. Yani söz konusu olan “eğitim” ise, genel geçer standart bir yapının / kalıplaşmış bir bünyenin hegemonyasını kabul edemeyiz. Çünkü böyle bir şey insanın doğasına ve eğitimin ruhuna aykırı olur. Değişen ihtiyaçlar ve gelişen ortamla birlikte, eğitimin genel tavrı, amaçları ve uygulamaları da dönüşmek zorundadır. Elbette evrensel nitelikteki adalet, sevgi, ahlak, doğruluk, iyilik, güzellik, nesnellik gibi “amaç değerlerin” korunup gözetilmesi koşuluyla…



SONBAHAR ’12

MAKALE “İletişim Filozofu” Bill Bernbach Der Ki! Dünya reklamcılığına büyük katkılarda bulunmuş olan “iletişim filozofu” Bill Bernbach bakın değişim / dönüşüm konusuna nasıl yaklaşıyor: “Bugün en etkili kabul edilen reklam stili, yarın yararsız ve boş bir hale gelebilir.” Yani?.. İster eğitimle ister tecrübeyle ya da kendinize özgü bir takım yöntemlerle edindiğiniz kimi bilgiler, her koşul ve ortamda geçerliliğini koruyamıyor demek ki…

MEDYA

Zaten biz reklamcıların, bu işten en çok haz aldığımız / tatmin olduğumuz cephe de “her işin kendine özgü bir çözüm yolu olduğu” gerçeğidir. Hatta aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların benzer ürün / hizmetleri bile, kalıplaşmış bir “çözümü” kaldırmaz. Çünkü bir kurum ya da marka için ürettiğiniz çözüm ve iletişim tarzı, sadece o kurum ya da markaya özeldir. Dolayısıyla siz ne kadar ısrarcı da davransanız, elinizin altındaki o “çözümü” bir başka bünye reddedecektir. Hem “kan uyuşmazlığı” hem de “ruh bağdaşmazlığı” nedeniyle, bir an gelecek ve “masum” bir manevra duygusuyla “kotarıverdiğiniz” o iş size pek çok olumsuzlukla geri dönecektir. O zaman “reklam / iletişim dünyasında” kalıplaşmış düşüncelere bel bağlamak doğru gözükmüyor. Ne yapacağız peki? 100 yılı aşkın bir süredir biriktirdiğimiz bilgileri, yöntemleri vb çöpe mi atacağız? Elbette ki hayır! Doğal olarak tüm o tecrübe ve donanımdan “feyiz” alacağız. Düşünme tarzımızı, bilgilerimizi kullanma tavrımızı hep diri tutacağız ve geçmişten yararlanıp bugüne / yarına ışık tutacağız. Bunu başaramazsak ne olur? Yine Bill Bernbach’tan yardım alırsak; “Fark edilmeyen bir reklam ve iletişim çabası, akademik aktiviteden başka bir şey değildir.” Yerine göre bu da iyi bir şeydir, ama bizim amacımız ne yazık ki bu değil. Bizim amacımız “teorinin pratiğe dönüşmüş” şeklidir; yani mesajlarımızla ulaşmaya çalıştığımız kitleler üzerinde, etkili bir “sonuç” elde edebilmektir…

96

Gençler Ne İster? Bu durumda bizler uğraş alanımız olan reklam / halkla ilişkiler / iletişim alanında “pratiğe dönüşmüş” bilgi ve becerileri amaçlıyoruz, diyebiliriz. Evet, öyle gözüküyor… Peki, nihai olarak hangi araçları kullanarak başarabiliriz bu amacımızı? Bu noktada olay “medya”ya bağlanıyor. Klasik ya da konvansiyonel reklamcılık bağlamında elimizin altında bulunan tek tek mecraların oluşturduğu devasa bütünlük anlamında medya…

Değil tabii ki! Bu, ancak bilinçli ve seçici çaba sonucu gerçekleşen bir şey... İşte tam da bu noktada “eğitim” her yönüyle devreye giriyor, elbette “öğrenim” ile birlikte. Her ne kadar birbirini tamamlayan özelliklere sahip olsalar da, özleri itibariyle yine de ikisi farklı şeyler. İlki “terbiye” etmeyi, ikincisi “tahsil” vermeyi amaçlıyor. Demek ki ilkinde dönüştürmek ve bütüne ulaştırmak gibi bir “kendine ait kılma / içselleştirme” durumu var; ikincisinde ise biriktirilmiş bilgiyi paylaşmak ve bir anlamda öneri sunmak…

TV filmleri, radyo spotları, gazete – dergi ilanları, açık hava uygulamaları, basılı malzemeler vb, hep medya aracılığıyla hedef kitlesine ulaştırılıyor. Ne var ki, bu mecralar artık can çekişiyor... Önümüzdeki dönemlerde belki tamamen ortadan kalkmayacaklar, ama eski ağırlıklarını da koruyamayacaklar. Neden? Çünkü hızla gelişen teknolojinin getirdiği nimetlerin sonucunda, özellikle genç kesim başta olmak üzere “yaşam tarzlarımız” değişiyor.

Gerçekçi ve dürüst davranmak gerekirse, ülkemizdeki “eğitim – öğretim sistemi”, ikincisini adeta ilki gibi algılayıp genelleştirmeye dayanıyor. Yani “yoruma” değil “ezbere” dayalı bir sistem. “Öğretici” konumundaki insanın anlattığı – aktardığı her şeyi “genel geçer doğru” kabul edip, sınava dayalı ölçme – değerlendirme uygulamasında “satır satır” talep etme yöntemi…

Yaratıcılık İçin Terbiye Mi Tahsil Mi?

Yani çözüm arayışında “Iraksak / dışa doğru” değil, hep “Yakınsak / içe doğru” bir yöntemin kullanımı. Örneğin “Fransız Devrimi hangi yıl gerçekleştirildi?” sorusunun yanıtı tek (1789) ve yöntem de yakınsaktır. Fakat “Fransız Devriminin sosyoekonomik etkileri nelerdir?” sorusunun yanıtı ise sonsuzdur. Çünkü o noktada yorum devreye girer; kendi içinde tutarlı, birbirini destekleyen açılımlara sahip akıl yürütmelerinin sonucu oluşan bir “yorum”… O halde sadece “sol beynimizin” kılavuzluğuyla yetinmeyip, “sağ beynimizi” de yardıma çağırmalıyız. Zira “akılcı düşünme” kadar “yaratıcı düşünmeye” de ihtiyacımız var. Hatta her şeyin hızla değiştiği günümüz dünyasında ve mesleki sorgulamalarımıza gereksinim duyan iletişim alanında yaratıcı çözümler arayışında olmamız daha önemli.

Ne yaparsak varlığımızı sürdürebiliriz? Değişimi durduramadığımıza, genel gidişat ve eğilimleri yönlendiremediğimize göre acaba ne yapmalıyız ki ayakta kalabilelim? Yanıt kolay: Biz de değişeceğiz, yenileneceğiz, dönüşeceğiz. Yoksa yokuz… İyi de, dile getirivermek kadar kolay mı bu gerçekten?

Belki de verimli edebiyat insanı ve düşünür Goethe’nin şu sözünü kendimize şiar edinmek, bu konuda yönümüzü bulmamızda bize yardımcı olabilir: “Etkinliğimi artırmadan ya da doğrudan doğruya hayatımı canlandırıp bir şey katmadan bana yalnızca bilgi veren her şeyden nefret ediyorum.”

Alışkanlıklarımız dönüşüyor, düşüncelerimiz farklılaşıyor ve bilgi akış hızı inanılmaz boyutlara erişiyor. Yukarıda değindiğimiz gibi; bunun en büyük iki nedeni / aracı, internet ve cep telefonu… Ve elbette henüz tanışmadığımız, fakat yakın bir gelecekte kullanıma girecek olan daha nice teknoloji ürünleri… Yoksa sonumuz geldi mi? Elbette ki hayır. Ya da şöyle söylemek daha doğru bir ifade olabilir: Aslında bu tamamen bize bağlı! Yani iletişim sektörünün bireyleri ve kurumları olarak, değişen ve dönüşen ortama uyum sağlayanlar varlıklarını sürdürecek, sağlayamayanlar ise elenecek. Bir çeşit “yapay seleksiyon”…


ULAQ Dağıtım ve Lojistik Hizmetleri Hürriyet Mah. Eski Beşiktaş Cad. Elyaf Sok. No: 3/1 Kağıthane, İstanbul - TÜRKİYE T: +90 (212) 210 30 00 F: +90 (212) 210 30 19 www.ulaq.com.tr


FUARTAKVİMİ YURTİÇİ FUARLAR PROMO TÜRK

27. Uluslararası Promosyon Ürünleri Fuarı 20 - 23.09.2012 İFM - İSTANBUL

TOYZERİA

5. Oyuncak, Lisans, Oyun ve Oyun Ekipmanları Fuarı 04 - 07.10.2012 İFM - İSTANBUL

12 PERAKENDE GÜNLERİ

Uluslararası İstanbul Perakende Fuarı 28 - 29.11.2012 LÜTFİ KIRDAR-İSTANBUL

İSTANBUL KİTAP FUARI 31. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 17 - 25.11.2012 TUYAP - İSTANBUL

CeBIT BİLİŞİM EURASIA 13. Bilgi ve İletişim Teknolojileri Fuarı 29.11 - 02.12.2012 TUYAP - İSTANBUL

İSTANBUL JEWELRY SHOW

35. İstanbul Uluslararası Mücevherat, Saat ve Malzemeleri Fuarı 04- 07.10.2012 İFM - İSTANBUL

98

YURTDIŞI FUARLAR mipJunior

Uluslararası Çocuk ve Gençlik TV Programı ve İçerik Fuarı 06 - 07.10.2012 CANNES FRANSA

mipCom

Uluslararası TV Eğlence Program ve İçerik Fuarı 08 - 11.10.2012 CANNES FRANSA

BRAND LICENSING EUROPE

Avrupa Marka ve Lisans Fuarı 16- 18.10.2012 LONDRA İNGİLTERE

AIRTEC 2012

Uluslararası Havacılık Fuarı 06- 08.11.2012 FRANKFURT ALMANYA

ELECTRONICA 2012

25. Uluslararası Elektronik Üretim Teknolojileri Fuarı 13- 16.11.2012 MÜNİH ALMANYA

TOYS & GAMES

Hong Kong Oyuncak ve Oyun Fuarı 07- 10.01.2013 HONG KONG




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.