License Time Kış 2013

Page 1

LICENSETIME MARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

ISSN 2146-8028

YIL: 1 SAYI: 4 KIŞ 2013 KDV Dahil: 7.50 TL

Domo © NHK-TYO 1998 - 2010. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. www.domonation.com


www.domoturkiye.com

Amerika ve Avrupa’da hızla yayılan ve gençler arasında en çok sevilen ikonik karakter Domo şimdi Türkiye’de! Domo © NHK-TYO 1998 - 2010. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. www.domonation.com


Bir yumurtadan çıktığına inanılan Domo’nun Japonya’da 400’den fazla TV reklamı çekildi.

Japonya’dan çıkan ve internette hızla artan hayran kitlesi Domo’yu kucaklıyor ve onu istediği gibi kişiselleştiriyor.

Domo, 6 milyondan fazla takipçisi ile “Global Sanal Süperstar” oldu.

Türkiye lisans hakları

LiSANS MEDYA

tarafından verilmektedir. 5 West 19th Street (2nd Floor North) New York, N.Y. 10011 T: 212.604.0064 | F: 212.604.0044 www.bigtent.tv

LisansMedya brand, media and licensing agency

Izzettinbey Cad. Atalar Sok. No:15/1 34696 - Uskudar, Istanbul - TURKEY T: +90 (216) 532 78 11 www.lisansmedya.com

Domo © NHK-TYO 1998 - 2010. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. www.domonation.com


KIŞ ’13

EDİTÖRDEN

Değerli License Time okuyucuları, Günümüz teknolojisinin sunduğu imkânlar ve özellikle de mobil iletişimin ilerleyişi sayesinde çok hızlı değişimler yaşanıyor. Bu değişimlere karşı markalar, artık eskisi gibi ayakta kalmakta zorluk çekiyor. Dijital iletişim ve sosyal medyaya tüketiciler tarafından yoğun ilgi duyulması da, markaları daha fazla yenilik ve fark oluşturmaya zorluyor. Ancak ya inovasyon kültürü olmayan markalar… Artık bu devirde böyle markalara yer verilmiyor tüketici nezdinde. Ya yenilikçiliği ve farklılığı yakalayacak ya da eski dünyanın eski markası olarak kalacak, hatta marka özelliğini de yitirerek kısa sürede yok olmanın eşiğine gelecekler. Yeniliğe, farklılığa ve her şeyden öte değişime açık olmak en önemli ihtiyaçlar haline geldi. Bu değişim ise, öncelikle pazarlama iletişimi ve stratejilerinden başlıyor. Günümüz medyasında reklamları ele alacak olursak, kaç yenilikçi projede nasıl reklam kampanyaları yürütülmüş, buna bakmalıyız. Örneğin, bir gıda firması, belki de akıllarda yıllarca yer edinecek, markayı daha da başarılı kılacak bir reklam kampanyası yapıyor.

LisansMedya marka, medya ve lisans ajansı

İzzettinbey Cad. Atalar Sok. No: 15/1 34696 Üsküdar - İstanbul - Türkiye +90 (216) 532 78 11 www.licensetime.com YIL: 1 SAYI: 4 KIŞ 2013 ISSN: 2146-8028 YAYIN TÜRÜ: SÜRELİ YAYIN Baskı Esen Ofset Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Tel: +90 (212) 549 25 68 DAĞITIM Dünya Süper Dağıtım A.Ş. www.dunya.com

4

Medya satın almayı gerçekleştiriyor ve konvansiyonel bir şekilde reklamlarını çıkarıyor. Peki, reklamın son saniyesinde verilen Facebook veya Twitter bağlantısı nedir? Hadi bu bağlantıyı geçelim. Dijitale baktığımızda ise reklam kampanyası ile ilgili hiçbir içerik ve üretim yapılmamış. Entegre iletişim olmazsa etkileşim de beklenmemeli. Yeni tüketici sadakatini yüksek tutmak adına iyi etkileşimi sağlamakta ve yeniliği her an yakalamış olmakta fayda var. Yeniyi, farklıyı ve hep en iyiyi sunmak adına öncelikli olarak markaların kurumsal iletişim ve pazarlama iletişimi kısmında iyileştirmeye gitmek çok doğru bir seçim olacaktır. Bu sayede tüketici sadakatini yakalamakta zorluk çekmeyeceklerdir. Kimimiz için başarılı, ama çoğumuz için zorlu geçen 2012 yılını geride bırakırken, biz License Time Dergisi ekibi olarak yeni yılınızda ve sonrasında yeniyi, başarıyı ve mutluluğu yakalamanız adına “Nice Mutlu Yıllar” diliyoruz… İŞ ORTAKLARI

Saygılarımızla,

LICENSETIME MARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

İMTİYAZ SAHİBİ

/ OWNER

Lisans Medya Yayıncılık Reklam Pazarlama Dağıtım ve Dış Tic. Ltd. Şti. adına

M.Esat YALVAK

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

REKLAM VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ

M.Esat YALVAK

Sezai ÜNYAL

eyalvak@licensetime.com

sunyal@licensetime.com

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

İÇERİK EDİTÖRÜ

İhsan YALVAK

Enes AYDEMİR

iyalvak@licensetime.com

MARKA YÖNETMENİ

REDAKSİYON

Ö. Özlem GÜLMEZ

Kübra UÇAR

ogulmez@licensetime.com

eaydemir@licensetime.com

kucar@licensetime.com


MARKANIZ

KARANLIKTA

KALMASIN Sosyal CRM

Mobil Çözümler

Dijital İletişim Danışmanlığı Sosyal Medya Yönetimi İzleme Raporlama ve Analiz Arama Motoru Optimizasyonu

BİZ RENKLENDİRELİM LisansMedya

facebook.com/lisansmedya

marka, medya ve lisansdanışmanlığı ajansı dijital iletişim

twitter.com/lisansmedya

marka, medya ve lisans ajansı LisansMedya İzzettinbey Cad. Atalar Sok. No:15/1 34696 - Üsküdar, İstanbul - Türkiye Tel: +90 (216) 532 78 11 www.lisansmedya.com

lisansmedya.blogspot.com


KIŞ ’13

İÇİNDEKİLER

8

DÜNYANIN EN DEĞERLİ 6 TEKNOLOJİ ŞİRKETİ

Dünyanın 100 en değerli şirketi sıralamasında, teknoloji şirketlerinin baskınlığı sadece bizden önceki jenerasyonları değil, teknoloji ile doğup büyüyen bizleri bile şaşırtabiliyor.

2013 YILINDA HANGİ MESLEKLER 14 POPÜLER OLACAK? Gelişen teknoloji ve değişen ihtiyaçlar dünya genelindeki birçok şirketi ekonominin sınırlarını genişletmek ve gelir akışları yaratmak için yeni fikirler üretmeye zorluyor.

26

10

32

TÜRKİYE’NİN MARKALAŞMA KARNESİ

Marka Tescilinde ve Korunmasında Uluslararası Uygulamalar Sempozyumu ülkemizin önemli sorunlarından birisi olan ‘Markalaşma Süreci’ konusunda değerli açılımlara ev sahipliği yaptı.

VE PERAKENDEDE 56 LİSANSTA BAŞARININ SIRLARI Temel prensipleri uygulayarak, markanızı perakendede ve lisansta daha cazip hale getirebilirsiniz. Bunlardan her biri kendi içinde geliştirilebilir, uygulanabilir metotlardan oluşuyor.

66

62

64

6 ADIMDA MARKA LİSANSLAMA

Marka lisanslama ile fazla enerji ve yatırım yapmadan pazar çeşitliliği ve ürün çeşitliliğini elde edebilirsiniz. Nasıl mı?

2012 YILININ EN İYİ 70 SOSYAL MEDYA KAMPANYALARI 2012 yılı dijital pazarlama şirketlerinin ve markaların takipçi sayısından çok yarattıkları komünite ile anlamlı bir iletişim kurma çabalarına sahne oldu.

GÜNÜMÜZE 80 GEÇMİŞTEN SOSYAL MEDYA Sosyal Medya’nın amacı hep insanlar arasındaki iletişimi kolaylaştırmak yönünde oldu. Bu alandaki ilk adım ise 1971 yılında İsviçre’de bulunan araştırmacıların kendi aralarında iletişimi sağlamak için gönderdikleri e-posta ile gerçekleşti.

6

74

92



KIŞ ’13

DÜNYADANHABER

6

DÜNYANIN EN DEĞERLİ

TEKNOLOJİ ŞİRKETİ

Dünyanın en değerli şirketleri sıralamasında her geçen gün daha fazla teknoloji üreten firma ile karşılaşıyoruz. Ürettiği yazılım ile dünyanın en zengin insanı ünvanını kazanan ve bu ünvanı uzun süre koruyan Bill Gates’in hikayesi artık hiç birimizi şaşırtmıyor.

MARKA

Dünyanın 100 en değerli şirketi sıralamasında, teknoloji şirketlerinin baskınlığı sadece bizden önceki jenerasyonları değil, teknoloji ile doğup büyüyen bizleri bile şaşırtabiliyor. Marka değeri en yüksek beş şirketin dördü teknoloji üretiyor.

Yüzyılın üzerinde geçmişe sahip köklü şirketler kurulduğu zamanları hatırlayabileceğimiz teknoloji şirketleri tarafından geçilirken bu baskıya dayanabilen tek şirket 168 milyar dolarlık değeri ile The Coca-Cola Company adlı içecek firmasıdır.

1 – Apple 603.6 Milyar $ - Dünyanın en değerli ikinci şirketi olan Apple, geçtiğimiz yıla oranla %129 değer kazandı. Asıl yükselişini piyasaya sürdüğü mobil cihazlar ile gerçekleştiren Apple, piyasaya sürdüğü her yeni ürün ile satış rekorları kırmayı başarıyor.

Bunun yanında en değerli 20 şirketten 11’i teknoloji şirketi. Geçtiğimiz günlerde Interbrand, 2012 yılı için en değerli yüz şirket listesini yayınladı. Aşağıdaki galeride bu sıralamada en üst sırada yer alan 10 teknoloji şirketi ve değerleri yer alıyor.

4 – IBM

222.5 Milyar $ - Dünyanın en değerli üçüncü şirketi olan IBM, sıralamadaki en eski teknoloji şirketlerinden birisi. Geçen yıla oranla değerini %8 artıran şirket yüz yılı aşkın süredir teknoloji üretiyor. Son yıllarda Lenovo markasıyla kullanıcıya ulaşmaya çalışan IBM, yazılım tarafında da dünyanın en güçlü isimleri arasında yer alıyor.

2 – Microsoft

258.4 Milyar $ - Dünyanın en değerli beşinci şirketi olan Microsoft, geçtiğimiz yıla oranla %2 değer kaybetti. Son yıllarda Google, Apple gibi isimlerle baş etmekte zorlansa da Windows 8’in merkezinde bulunduğu yeni stratejisi ile 2013 yılında yükselişe geçmesi bekleniyor.

3 – Google

224 Milyar $ - Dünyanın en değerli dördüncü şirketi olan Google, dünya üzerinde internet reklamlarından en çok para kazanan şirket. Geçtiğimiz yıla oranla %26 değer kazanan şirket arama motoru pazarlamasının yanı sıra Android markası ile de mobil pazarında varlığını devam ettiriyor.

5 – Oracle

154.5 Milyar $ - Dünyanın en değerli 188. şirketi olan Oracle dünyanın üçüncü en büyük yazılım firması. Adını en çok Java ürünü ve Google ile giriştiği patent davasıyla duyduğumuz şirket geçen yıla oranla %28 değer kazandı.

6 – Intel

124.2 Milyar $ - Dünyanın en değerli sekizinci şirketi olan Intel 1968 yılından beri ürettiği çipler ile pazarın en güçlü ismi konumuna ulaştı. Geçtiğimiz yıla oranla %12 değer kazanan şirket tıpkı Microsoft ve Apple gibi, kişisel bilgisayarların yaygınlaşması sonrasında dünyanın en değerli şirketleri arasında kendisine yer buldu.

*Bilgiler Interbrand’in En Çok Kazanan 100 Marka araştırmasından alınmıştır. Şirket kazançları Google Finans Eylül 2012 verileridir.

8



KIŞ ’13

KİTAPTANITIM

MARKA DEĞERİ

ÖLÇEBİLİRSEN KONTROL EDEBİLİRSİN, KONTROL EDEBİLİRSEN YÜCELTEBİLİRSİN

MARKA

İki deneyimli marka otoritesinin kaleminden okurlara ulaşan “Marka Değeri” adlı kitap, değer tabanlı yaklaşımın rekabet üstünlüğüne tahvil edilmesini pek çok örnek ve değerlendirmelerle anlatıyor.

Türkiye’nin önde gelen marka danışmanlarından Muhterem İlgüner ve dünyanın önder marka değerlendirme şirketi Brand Finance kurucu ve yöneticisi David Haigh’in birlikte kaleme

aldığı “Marka Değeri” adlı kitap, Türkiye gündemini sık sık meşgul eden bir konuya ışık tutuyor. Marka değerini birçok açıdan inceleyen kitap iş âlemi, akademisyenler ve bu konuda eğitim görenler için bir başucu kitabı niteliği taşıyor. Marka değerinin önemi, stratejik pazarlama karar süreçlerine katkısı ve değer tabanlı marka yönetimi konularının işlendiği 325 sayfalık “Marka Değeri” kitabı, ayrıca bu konuda geliştirilmiş uluslar arası ve ulusal standartlara da yer veriyor. Böylece okuyucunun, bu önemli konuyu geniş bir perspektif içerisinde anlamasına katkıda bulunuyor. Hem şirketler, hem ülkeler, küresel rekabet üstünlüklerini sağlama konusunda büyük bir uğraş içerisinde. Marka değeri bu alanda, başarılarının ölçümü için en gelişmiş kavram olarak kabul ediliyor. Markanın değer oluşturacak şekilde yönetimi, her kurum ve kuruluş için öncelikli konu haline geldikçe marka değeri ve onu ölçecek yöntemler konusunda da bilgi arayışı artıyor. Markanın tanımından değerlendirme yöntemlerine, muhasebeleştirme ve

10

bilançoya kaydından marka ağırlığına, başarı ölçümlerinden marka lisanslamaya kadar pek çok konudaki arayışa cevap verecek şekilde hazırlanmış olan kitap, her iki yazarın da uzun yıllara varan deneyimlerinin ürünüdür.



KIŞ ’13

MAKALE

MARKA VE TÜKETİCİ

ETKİLEŞİMİ

Ürün ortaya koymak, isim bulmak ve tescilini yaptırmak, marka olmak anlamına gelmemektedir. Bu çalışmalar günümüzde küçük işletmeler hatta şahıslar tarafından bile yapılmaktadır. Marka bilinirliğinin ve marka değerinin artırılması çalışmaları zorunlu olmuş ayrıca dijital medya araçları kullanılarak daha kolay hale gelmiştir.

Seval Yılmaz

MARKA

Marka ve Patent Danışmanı

Kullanıcıları tarafından revaçta olan Facebook, Twitter gibi sosyal medya iletişim araçlarına reklam verilmesi, kampanyaların oluşturulması ve yönetimi, marka bilinirliği açısından büyük firmalar tarafından da en çok tercih edilebilir reklam metodu haline gelmiştir. Bu bağlamda “Sosyal İş”, “Sosyal Ticaret” ve “Sosyal CRM” kavramlarının önem kazanması ile kullanıcılar bilmek istediklerine kısa zamanda ulaşabilmektedirler. Milyonlarca görüntülemede markanızın / ürününüzün yer alması cüzi miktarlarla mümkün olabilmektedir. Etkili ve etkin kampanya yönetiminin kullanıcı eğilimlerini takip etmekle doğru orantılı olduğu bilinmektedir, sosyal medya araçlarının reklam / kampanya yönetiminde bu imkânları doğasında barındırması ise büyük fayda sağlamaktadır. Bir parfümün bilinirliğinin arttırılması çalışması ile bir üniversitenin bilinirliğinin arttırılması temelde aynı yaklaşımla yapılabilir. Ayırt edici nokta ise sosyal medya araçlarının doğru hedef kitleye ulaşabiliyor olmasıdır.

12

Günümüzde teknolojik altyapının ve GSM operatörlerinin de bu tip çalışmalara imkân vermesi, doğru hedef kitleye güncel hayat içerisinde de ulaşabilme imkânı vermektedir. Çifte kodlama tekniği gibi tek bir reklam üzerinden farklı katmanlardaki kitlelere ulaşım yolu efektiftir. Tüketici psikolojisine hâkim olma, yerel ve etik değerlere aykırılık taşımama gibi niteliklere sahip; hedef pazarlara uygun isim / tasarım taşıması, telaffuzu kolay ve akılda kalıcı bir isim temel niceliklerinden olmalıdır. Ürünün özelliklerine uyumlu reklam ve tüketiciye uygun kampanyalarla desteklenen markalar daha başarılı olmaktadır.

Önemli Olan Söz Ettirmesi Mi, Satması Mı? Geri dönüşlerin doğru biçimde değerlendirilmesi noktasında ölçümleme tekniklerinin de seçimi önemlidir. Bir markadan çok bahsedilmesi mi gerçek ölçüt yoksa çok satıyor olması mı gibi ayrımların belirlenip elde edilen verilerin değerlemesi ve ona göre yapılması elzemdir. Bu noktada tüketici seçimlerinin günlük tavan veya taban yapabildiği bir ortamın bulunduğunu göz önünde bulundurarak; markazaman değeri vurgusunun varlığını unutmamak gerekmektedir. Belirlenen ürün / marka yönetim süreçlerinden sapmalar ise tutarsızlık-


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

lara sebebiyet verebileceği gibi algı yönetimi açısından da yanlıştır. Çok küçük firmaların reklamlara yatırımları, bu konuda ısrarları sayesinde ihracat yapar hale geldiği birçoğumuz tarafından bilinmektedir. Sadık kullanıcı oluşturma ise hedef kitle algısının doğru oluşturulması ve yönetilmesiyle mümkündür.

Markayı Doğru Konumlandırmak Değerini Arttıracaktır! Markalaşmada reklamın ne işe yaradığını hedef kitlenin zihnine yerleştirme ve orada büyütme olarak konumlandırabiliriz. Algı yönetimi ise reklam kavramının şeklini ve içeriğini belirlemede önemli bir noktadır.“Reklamın iyisi kötüsü ol-

maz” anlayışı bu noktada nasıl bilindiği kısmının atlanmasına sebebiyet vermektedir. Niceliksel ve niteliksel durumların doğru konumlandırılması ise bu süreçte es geçilmemelidir. Bu noktada ilham alınacak gerçek kaynaklardan biri de “Anonim Markalar” dır. Bunların nasıl algılandığının ve kabul edildiğinin iyi teşhis edilmesi ve incelenmesi hedef kitle analizinde iyi bir kaynak olarak kabul edilebilir. Doğru marka ismi, doğru reklam içerikleri ve doğru hedef kitleye ulaşabilmek markayı yukarıya doğru taşıyacak ve değerini artıracaktır. Artan marka bilinirliği ve marka isminin hazmedilmesiyle ürün kalitesi birleşirse satışları yükselecektir. Yatırımdan Önce Tescil Marka oluşturmadan önce tüm bu detaylar düşünülmeli ve öncelik mutlaka marka tescili için bir marka danışmanı ile görüşmek olmalıdır. Planlanan ismin önceden tescilli olup olmadığı kontrol edilmeli, ismin müsait olduğu tespit edildikten sonra bu çalışmalar başlatılmalıdır. Aksi halde ismin tüm tanıtım faaliyetlerinden sonra hala tescillenmemiş olması üçüncü kişilerin sizden önce davranarak isim üzerinde hak sahibi olmaları-

nı sağlayabilir. Ya da başka biri adına tescilli olan bir marka için yaptığınız bir çalışma olacaktır. Bu durumda size fayda sağlamak yerine hukuki olarak zor durumda bırakabilir. Bunun gibi tatsız maceralar yaşamamak için her şeyden önce, ürüne / hizmete uygun isim belirlenince tescil işlemleri başlatılmalıdır. Sonrasında tüm reklam, tanıtım ve diğer çalışmalar yapılmalıdır. Markanızın tescil müracaatından sonra domain adreslerinin de tarafınızdan alınmış olması önemlidir. Özellikle markanın “com ve com.tr” uzantılı domain adresleri büyük önem taşır. Tüm bu kısımlarda markalaşmanın planlandığı ismin müsait olması gerekir, dolayısı ile öncelikle ismin araştırılması ve bu tescil işlemlerinin yapılması ve sonra reklam – tanıtım çalışmalarına ve markaya yatırım yapılmasına başlanılması gerekmektedir.

.com .com.tr 13


KIŞ ’13

ARAŞTIRMA

2013 YILINDA HANGİ MESLEKLER

POPÜLER OLACAK?

Gelişen teknoloji ve değişen ihtiyaçlar dünya genelindeki birçok şirketi ekonominin sınırlarını genişletmek ve gelir akışları yaratmak için yeni fikirler üretmeye zorluyor. Dolayısıyla iş dünyasının istihdam gereksinimleri de yıldan yıla değişim gösteriyor. Araştırmadan çıkan sonuçlar, istihdama ilişkin küresel eğilimlerin gözlemlenebilmesi ve iş arayanlara değerlendirilebilir fırsatları göstermesi açısından önemli. Nitekim raporda yer alan öngörülere göre son yıllarda ama üretim ile ilgili alanlarda, pazarlama, sağlık ve finansal hizmetlerde daha fazla iş fırsatı oluşurken, imalat ve hizmet sektörlerinde uzman işgücü için rekabet giderek yoğunlaşıyor.

Salih Kural

MARKA

www.sosyalmedya.co

Career Builder ve EMSI tarafından hazırlanan listenin tamamını aşağıda görebilirsiniz.

Career Builder ve Economic Modeling Specialists Intl. (EMSI) tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre 2013 yılının gözde meslekleri ağırlıklı olarak teknoloji ve mühendislik alanlarından çıkacak. 90’dan fazla ulusal ve devlet istihdam kaynağından alınan çalışan bilgileri üzerinde yapılan araştırma, sistem analisti, muhasebeci, denetçi ve pazarlama stratejisti gibi mesleklerde yeterliliği bulunan kişilerin 2013 yılında şanslı olacağına işaret ediyor. 2010 yılından bu yana eklenen yeni iş ilanlarından yola çıkılarak hazırlanan listede önümüzdeki yıl ihtiyacın artması öngörülen 18 meslek yer alıyor. Listeye göre 2013 yılının en popüler mesleği 70,872 yeni iş fırsatıyla uygu-

14

lama ve yazılım geliştiriciliği olacak. 2010 yılından bu yana %7 oranında büyüyen bu meslek, 2013 yılında da en çok aranan meslekler arasında başı çekecek. Listenin ikinci sırasında eklenen 37,100 iş ile muhasebecilik ve denetçilik bulunuyor. Şirketlerin mali kayıtlarının incelenmesi ve vergilerin doğru zamanda ödenmesi konusunda ihtiyaç duydukları bu profesyonellere olan ilgi %3 oranında artmış durumda. İlk üçü tamamlayan diğer meslekler ise pazar araştırması analistliği ve pazarlama uzmanları olarak dikkat çekiyor. Araştırmaya göre geçtiğimiz iki yıllık süreçte bu iki mesleğe yönelik ilanların sayısı %10 oranında artarak 31,335’e yükseldi.

1. Yazılım Geliştirici 2. Muhasebeci ve Denetçi 3. Pazar Araştırması Analisti ve Pazarlama Uzmanı 4. Bilgisayar Sistemleri Analisti 5. İnsan Kaynakları, Eğitim ve İş İlişkileri Uzmanı 6. Ağ ve Bilgisayar Sistemleri Yöneticisi 7. Satış Temsilcileri 8. Bilgi Güvenliği Analisti, Web Geliştiricileri ve Bilgisayar Ağı Mimarları 9. Makina Mühendisi 10. Endüstri Mühendisi 11. Bilgisayar Programcısı 12. Finansal Analist 13. Halkla İlişkiler Uzmanı 14. Lojistikçiler 15. Veritabanı Yöneticileri 16. Toplantı ve Etkinlik Planlama 17. Maliyet Tahmin Uzmanı 18. Kişisel Mali Müşavir


online alışveriş

nezih.com.tr

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN

Kırtasiyeden Oyuncağa Müzikten Kitaba Aradığınız Tüm Ürünler İçin Mağazalarımıza Bekliyoruz.

Nezih İstanbul

Bağdat Caddesi/Şaşkınbakkal | Kadıköy/Mühürdar Cad. | Marmara Eğitim Köyü/Maltepe Üniv. Kampüsü Buyaka AVM/Ümraniye | Varyap Meridian/Batı Ataşehir | City’s Nişantaşı | Beşiktaş | Akmerkez Beylikdüzü Migros AVM | Nişantaşı Valikonağı | Göktürk/İstanbul Caddesi

Nezih Ankara

Ankara Cepa AVM | Ümitköy Aralık 2012’de Akbatı AVM-Bahçeşehir-İstanbul mağazamız AÇILIYOR.

NezihKitapKirtasiye

NezihKirtasiye


MARKALAŞMAK YA DA

MARKALAŞMAMAK

Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi benzerinden nasıl ayırırsınız? Elbette ‘marka’sı ile…

M A R K A

KIŞ ’13

MAKALE

Ö. Özlem Gülmez

MARKA

Marka Yönetmeni

Post modern toplum ekonomisinin önemli kodlarından birisi de marka. ‘Bir işletmenin yaptığı malları ya da ürettiği ürünleri, başkalarının mallarından ayırmak amacıyla malın ya da ambalajın üzerine konulan özel işareti’ marka diye tanımlayabiliyoruz. İngilizce karşılığı ‘brand’ olan marka, Oxford American Sözlüğü tarafından ‘kimlik belirlemesi amacıyla sıcak bir demir ile yapılan işaret ve bu amaçla kullanılan demir’ diye tanımlanıyor. Dünyanın en çok satış yapan sitesi amazon.com kurucusu Jeff Bezos ise ‘İnsanların siz odada yokken sizin hakkınızda söylediği şeyler.’ diye özetliyor. Marka, yüzlerce yıl çiftçilerin sahip oldukları sığırların kimin olduğunu belirtmeye yarayan bir aidiyet sembolü olarak kullanıldı. Ustalar yaptıkları çömleklerin altına isimlerini yazarak kendilerinden izler bıraktılar. Kuyumcular altın ve gümüşün ayarını ürünün bir kenarına yazdılar. Ardından marka, bir ürünün diğerinden daha iyi olduğunu anlatmaya başladı. 20. yüzyıl seri üretim markalara altın çağını yaşatırken, 21. yüzyıl insanları markalaşarak farklılaşmaya davet ediyor. Bir logo veya amblem beraberinde yaşam tarzı mesajı iletiyor. Maddi ve maddi olmayan özelliklerin derlendiği bir kültür doğuruyor. Peki, bir firmayı karmaşık ilişkiler bütünü olan ‘markalaşma’ya yönlendiren sebepler neler? Marka = Kaliteyi Pazarlama Stratejisi Markalaşmanın temelinde alıcıda oluşan güven duygusu yatıyor. Markayı oluşturan fikir ve uygulamalar, firmanın tüzel kişiliğiyle alıcı arasında em-

16

pati kuruyor. Yaşanmış uygulamalar gösteriyor ki kalite ve güven konusunda kendisini ispatlayan markalar tüm dünyada sadık müşteriler kazanıyor. Ürünü tanınmış ve güvenilir marka imajı oluşturmuş küçük firmalar, kendilerinden kat kat büyük ama markalaşmamış firmalardan daha yüksek kâr marjlarına ulaşabiliyor. Kalite, yönetim, pazarlama, finans, müşteri ilişkileri gibi kurum stratejileri doğru şekilde bir araya geldiğinde Marka doğuyor. Markalaşma için stratejik ilk adımlar nelerdir? Hedef Kitle Analizi Ürünü satın alacak kitleyi doğru analiz etmeden ticari bir başarı beklenemeyecektir. Markanın sunduğu ürünün hedef kitleye yönelik cazip bir farklılığının olması gerekmektedir. Tüketiciyi ve ihtiyaçlarını iyi anlayan markalar, bu ihtiyaçları karşılayan doğru ürünü de kolayca bulacaklardır.

Marka Yönetimi Bir markanın temsil ettiği ürün kadar iyi olabildiği hatırda tutulmalıdır. Markanın cazibesini arttırmak için sürekli yeni yöntemler araştırılarak ilerleme yoluna gidilmelidir. Marka portföyü gözden geçirilerek atalet veren ürünler gruptan çıkartılmalıdır. Doğru pazarlama yönetimi Doğru marka ismi seçmekle başlayacak bu süreç doğru zamanlama, doğru reklam, doğru ambalaj vs. pazarlama stratejileri ile zirveye ulaşabiliyor. Başarılı Markaların Karakteristik Özellikleri *Güvenilirlik *Müşteriye Ugunluk *Farklılaşma *Esneklik

Marka Oluşturma Her marka bir değer ifade eder. Öncelikle markayı oluşturan zihinlerde bu değer netleşmeli, ardından markaya hizmet edecek tüm çalışanların aynı bilinçle hareket etmesi sağlanmalıdır. Markanın net belirlenmiş tüketici vaadi, konumlandırma ve değeri olmalıdır.

IBM, Coca Cola, Microsoft, Nike gibi dünyaca başarısını kanıtlamış markaların sırrını birkaç kelime ile özetlemek mümkünse de uygulamak büyük çaba gerektirmektedir. Yaşanan hızlı teknolojik değişimler ürünleri gitgide birbirine benzetmekte, farlılaşmayı ayrıntılara taşımaktadır. Ürünün fiziksel özelliklerini kullanarak farklılaşma zorlaşması markaları tüketici ile duygusal bağlar kurmaya yöneltti. İnsan psikolojisini yakından tanımayı gerektiren bu süreç markalaşmanın en önemli sırrı haline geldi.

Ürünün tescili Markalar tescillenerek korunmaya alınmalıdır. Tescillenmemiş bir ürün kopyalanmaya hazırdır. Özellikle tescillenmeden önce reklam sürecini başlatmak korsan sektörünü hızla devreye sokacaktır.

Kaynaklar: markalarbirligi.org kobitek.com vizyoner.com.tr mustafagulsen.com platinyaka.com



KIŞ ’13

ARAŞTIRMA

ÇALIŞANLARINIZ MESAİ SAATLERİNDE NASIL ve NİÇİN ZAMAN HARCIYORLAR? Günümüzde ve çağımızda bilgisayarla o kadar iç içeyiz ki, birçok iş ve meslekte bilgisayar kullanımı gerekiyor, hatta birçoğunda internet bağlantısı var ve çalışanların dikkatini dağıtacak birçok site ve kaynak yer alıyor. Peki, sizce çalışanlar gün içinde işleriyle alakalı olmayan ve tamamen kişisel olarak ziyaret ettikleri sitelerde ne kadar zaman harcıyorlar? Daha mantıklı düşündüğünüzde, sizce bunlar gerçekten birer zaman kaybı mıdır?

www.salary.com

Facebook ve aşırı derecede fazla yapılan toplantılar zaman israfı listesinin başında!

MARKA

Facebook’ta profil güncellemek, bir habere tweet atmak veya Pinterest’ten süper bir yemek tarifi bulmak... İşte 2012 yılı Şubat ve Mart aylarında 3.200 kişi üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçları: Sürekli bağlı olduğumuz internet alanı, bir laptop, bilgisayar, akıllı telefon veya bir tablet sayesinde her an elimizin altında. Aslında bu, işverenler için de bulunmaz bir nimet. Çünkü çalışanlar her nereye giderlerse gitsinler işlerini de taşıyabiliyorlar ve bu sayede işlerini kesintisiz takip edebiliyorlar. Ancak diğer taraftan, her an dikkati dağıtacak diğer platformlara da kolay ulaşabilmeleri ve işlerini aksatacak içeriklerle oyalanmaları söz konusu. www.salary.com adlı internet sitesinin yaptığı ankette çalışanlarının yüzde 64’ü, mesai saatleri içerisinde işle alakalı olmayan siteleri dolaştıklarını söyledi. Ancak bu oran, daha önce aynı araştırmayı yaptığı 2008 yılına göre yüzde 10 daha az. Yani bu oranda bir düşüş meydana gelmiş. Görünüşe bakılırsa son 4 yılda işsizliğin artmasıyla, kaybedilen işler neticesinde, halen çalışanların işlerinde ve sorumluluklarında artışlar olmuş ve bu sayede kişisel internet kullanımı yüzde 10 azalmış diyebiliriz.

18

Ankete katılanların neredeyse üçte ikisi, hergün mesai saatinde bilgisayarda boşa zaman harcadıklarını söylüyor. Ancak bir işveren açısından sorulacak asıl soru, “ne kadar zaman?” harcandığıdır. Ankete katılanların yüzde 39’u, haftada sadece 1 saat veya daha az iş harici sitelere girdiklerini ifade ediyor. Öte yandan, yüzde 29’luk bir grup da haftada 2 saat bu şekilde zaman harcıyor ve yüzde 21’lik bir grup ise haftada 5 saat harcadığını söylüyor. Sadece yüzde 3 oranında katılımcı haftada 10 saat veya daha fazla bilgisayarda kişisel olarak zaman harcadığını belirtiyor. 3.200 anket katılımcısına, işten koptukları vakit hangi sitelere daha çok girdikleri sorulduğunda birçoğu, kişisel maillerine baktığını, haber sitelerine baktığını, Google’da arama yaptığını,

sosyal medya sayfalarına girdiğini ve internetten alışveriş yaptığını ifade ediyor. Tabii ki Facebook’un en başta yer alması bir sürpriz değil. Facebook anket katılımcılarının yüzde 41’i tarafından ziyaret edilen ve artık dünya çapında yaklaşık 1 milyar kullanıcısı olan bir sosyal medya devi. Facebook’u yüzde 37 ile LinkdIn, daha sonra yüzde 31 ile Yahoo, yüzde 28 ile Google+ ve yüzde 25 ile de Amazon. com takip ediyor. Twitter ise sadece yüzde 8 ile en alt sırada yerini alıyor. Son günlerde medyanın dikkatini çeken bir başka site olan Pinterest ise yüzde 4 oranında kullanıcı tarafından takip ediliyor. Salary.com gibi bir sitenin kuruluş amacı ve çıkış noktası çalışanların ücretlerini daima önemsemesinden kaynaklanıyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Eğer çalışanlar işyerlerinde, mesai saatleri içerisinde iş harici sitelerde dolaşıp zaman kaybına yol açıyorlarsa ve daha az iş yapıyorlarsa, bunun altında yatan neden, hak ettiklerinden daha az maaş aldıklarını düşünmeleri olabilir mi? Hayır. Çalışma saatlerindeki zaman kaybına ve bunun başlıca 6 nedenine baktığımızda, düşük maaş yüzde 18 ile en son sırada yer alıyor. Çalışanların birçoğu, yaklaşık yüzde 35’i işyerinde yeterince yoğun olmadıkları veya zorlanmadıkları için zaman harcadığını söylüyor. Yüzde 34’ü, çalışma saatlerinin uzunluğundan, yüzde 32’si yoğun çalışma karşılığında teşvik veya prim verilmediğinden, yüzde 30’u tatminsizlikten ve yüzde 23’ü de sadece o an sıkıldığı için internette zaman harcadığını ifade ediyor. Çıkan sonuca göre, iş ortamında erkekler bayanlardan daha çok zaman harcıyor. Katılanlardan, yüzde 62’sini oluşturan bayanlara oranla, üçte birinden fazlasını oluşturan erkeklerin yüzde 69’u mesai saatinde interneti kendi özel işleri için kullanıyor. Her ne kadar gençlerin daha çok interneti kullandığı düşünülse de, aslında 1825 yaş arası grubun yüzde 72’si interneti

sık kullanırken, 26-35 yaş arası çalışan grubun yüzde 75’i interneti özel amaçla kullanıyor. Günlük internet kullanımı ise ileriki yaşlarda biraz daha düşüyor. Örneğin, 36-45 yaş grubunda kullanım oranı yüzde 65, 46-55 yaş gurubunda yüzde 58, 56 ve üzeri yaş grubunda ise yüzde 55 civarında seyrediyor. İşyerinde haftalık 10 saatten fazla kişisel olarak zaman harcayanlar arasında ise, 18-25 yaş grubu sadece yüzde 15’ini, 26-35 yaş grubu yüzde 35’ini, 36-45 yaş grubu ise yüzde 29’unu oluşturuyor. Eğitim için harcanan zaman her ne kadar bir zaman kaybı olmasa da, iş yerlerinde zamanı boşa harcayanların çoğunun eğitimli olduğu çıkan sonuçlar arasında. Katılımcılar içinde doktora mezunlarının yüzde 67’sine oranla, lise mezunlarının sadece yüzde 59’u mesai saatinde boşa zaman harcıyor. Doktora mezunlarını ise yüzde 66 ile üniversite mezunları, bunları ise yüzde 65 ile yüksek lisans mezunları takip ediyor. Bu eşitsizliğin bir nedeni de aslında kolej ve üzerinde lisansüstü eğitim görenlerin yönetimsel ve denetimsel mevkilere yükselebilmeleri olabilir. Her gün bu kadar çalışan iş dışında birçok şeyle meşgul olurken acaba işve-

renler ne yapıyor dersiniz? Yöneticilerin yüzde 30’u Facebook ve Twitter gibi bireysel sitelerin işyerinde bloke edildiğini söylüyor. Kişisel siteleri engelleyen firmaların bu çabaları boşa gidiyor olabilir çünkü bu durumda çalışanların yüzde 60’ı mesai saatlerinde akıllı telefonlarından, tabletlerinden ve dizüstü bilgisayarlarından bu sitelere kolaylıkla girebildiklerini itiraf ediyorlar. KPMG International denetleme firması, kişisel siteleri engelleyen işverenlerin artışına dikkat çekiyor. KPMG’nin Avrupa Teknoloji Sorumlusu Tudor Aw, “Kişisel sitelerin yasaklanmasının işçi kullanımını azalttığına inanmayabilir.” diyor ve ekliyor “Ancak sonuçlar gösteriyor ki çalışanlar, engellenen veya yasaklanan bu sitelere girmek için tamamıyla güvensiz ve takibi imkânsız olan kişisel cihazlarını kullanmaya meyillidirler.” Sosyal medyanın birçok çalışanın hayatında önemli yer etmesi sonucu, kişisel sitelerin engellenmesi çalışanları ne şekilde etkiler? Aslında bu onlar için çok büyük bir problem teşkil etmiyor. Zira katılımcıların yüzde 79’u kişisel sitelerin engellenmesine pek aldırmıyor ve bu, çalıştıkları işyerine devam edip etmemeleri konusunda kararlarını etkilemiyor.

19


KIŞ ’13

MARKA

Yüzde 18’lik bir grup, şirketin bu engellemesini kalitesizliğin göstergesi olan bir uygulama olarak görürken, yüzde 4’lük bir kesim ise şirketin bu yaklaşımının şirketi daha cazip bir işyeri haline getirdiğini iddia ediyor. Katılımcıların yüzde 70’i işverenin bu tür bir kısıtlama koymadığını söylüyor. Burada firmalar için geçerli bazı korkuların olma ihtimali söz konusu. Ciro maliyetlerini azaltmak ve çalışanları işte tutabilmek için şirketler her yıl milyonlarca dolar harcıyor. Bu yüzden bu firmalar çalışanlarının işyerinde mesai saatinde başka iş kovalamaları veya başka iş bakmaları ihtimallerini de göz önünde tutuyorlar. Anketlerin birinde çıkan neticede şirkete ait bilgisayarlardan mesai saatinde başka işe bakma veya iş kovalama oranı ise yüzde 46, bu da neredeyse çalışanların yarısı demek. Ancak interneti en büyük mesai harcatan araç olarak suçlamaları, şirketlerin büyük resmi görmelerini engelliyor. Belki de aynadaki asıl görüntüyü kaçırıyorlar. Sadece yüzde 18’lik bir grup interneti boşa zaman harcatan bir araç olarak görüyor. Yüzde 47’lik gruba göre aslında en büyük zaman kaybı sık yapılan toplantılardan kaynaklanıyor. Yüzde 43’ü

20

ise ofis politikalarının ve uygulamalarının zaman kaybına neden olduğunu düşünüyor. Bunu yüzde 37 ile diğer çalışanların hatalarının düzeltilmesi, yüzde 36 ile çalışma arkadaşlarının problemleriyle uğraşmak, yüzde 22 ile yoğun çalışmak ve yüzde 20 ile işten kaynaklanan e-posta trafiğini takip etmek geliyor. Son sırada ise sadece yüzde 14 ile patronlarla uğraşmak geliyor. Fakat şu soruyu sormakta fayda var: “Facebook’ta gezinme ve iş arkadaşlarıyla sohbet etme” gibi “zamanı boşa harcayan araçlar” olarak nitelenen aktiviteler gerçekten zaman kaybının sebepleri midir? Araştırma anketimize katılanlara göre durum böyle değil. Katılanların yüzde 71’i, yani yaklaşık dörtte üçü, gün içinde kısa dinlenme aralarının faydalı olacağına inanıyor. Aynı grup, bu aralarda Facebook ve Twitter gibi sitelere girip bu şekilde dinlenmelerinin, engellenmiş olmalarına kıyasla çalışanları daha verimli hale getireceğini savunuyor. Salary.com’un kardeş firması olan Kenexa İnsan Kaynakları şirketinin CEO’su Rudy Karsan, geçen yıl Salary Talk programında konuk olduğunda bu konuyla alakalı şunları söylüyordu: “Esasında, genç çalışanlar bize geliyorlar ve di-

yorlar ki, “masamda hazır olacağım, çalışmaya devam edeceğim, sonra biraz internetten alışveriş yaparak veya Youtube’da video izleyerek zihnimi dağıtacağım, daha sonra işimi yapmaya devam edeceğim”. Hep bu şekilde devam eden bir çalışma rutini. Bu şekilde yapmaya başladığımızda iş hayatımız ve sosyal hayatımızı birlikte yaşamış oluyoruz. İkisi de birbirinden kopmamış oluyor. Bu anlayışı ve çalışma modelini alkışlıyorum, çünkü insanın doğasında var bunu yapmak”. Başka birçok işveren gibi, bir ölçüsü olması kaydıyla kültürel değişimi bilen ve anlayan bir yönetici olan Karsan, bunun “İş ve Hayat”karışımı bir değer olduğunu ve hayatımızda yer edindiğini vurguluyor. Eğer mesai saatinden sonra çalışanlarınız akıllı telefonlarından e-maillere cevap verip işlerini takip edebiliyorlarsa, gün içinde de biraz nefes almaları ve zihinlerini kişisel etkinliklere ayırmaları büyük bir sorun olmayacaktır. İşyerinizde sosyal medya veya internet politikanız ne olursa olsun, önemli olan işveren olarak bunu net olarak ortaya koymanız ve uyumlu bir şekilde yürütmenizdir. Eğer çalışanlarınız neye ne kadar izin verildiğini veya verilmediğini iyi anlayabilirlerse, birçok problem azalacak veya ortadan kalkacaktır.



KIŞ ’13

RÖPORTAJ

SUALTI DÜNYASI

TURKUAZOO MARKA

Dünya denizlerinde yaşayan balık türlerinin içinde bulunduğu, kendi türündeki akvaryumlarla kıyaslandığında; gezi güzergâhı, temalandırma, interaktiflik, yağmur ormanı ve yeni nesil teknolojisiyle dünyanın en yenisi, en büyük tematik akvaryumu olan İstanbul Akvaryum’u Turkuazoo yetkilileri ile konuştuk...

Öncelikle Turkuazoo ne zaman açıldı? Türkiye’nin ilk dev akvaryumu Turkuazoo, Ekim 2009’da Bayrampaşa’daki Avrupa’nın en büyük alışveriş ve yaşam merkezi olan Forum İstanbul’da kapılarını açtı. Faaliyetleriniz nelerdir? Turkuazoo 7’den 70’e bir ailenin tüm fertlerinin güzel vakit geçirmesi için tasarlanmış bir mekan, İstanbul’a gelen yerli ve yabancı turistler için ise tarihi ve doğal güzelliklerin yanı sıra ziyaret edilmesi gereken önemli bir cazibe merkezi, kurumsal firmalar için ürün lansmanları, şirket içi toplantıları, bayii toplantıları, eğitim toplantıları, şirket yemeklerinin yapılabileceği alternatif bir mekan. Turkuazoo ayrıca prodüksiyon firmaları tarafından da sıklıkla tercih ediliyor. Dizi, klip, reklam, film çekimleri için doğal bir su altı platosu diyebiliriz. Yapımcıların çekimler için tercih ettiği Turkuazoo’da, sualtı çekimleri başta olmak üzere gezi alanlarında da çekimler yapılıyor. Sevilen ve her hafta merakla izlenen diziler Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Adını Feriha Koydum, Leyla İle Mecnun, Bir Kadın Bir Erkek, geçmiş sezonda yayınlanan Ezel, Bir Çocuk Sevdim, Canım Ailem, Ömre Bedel dizileri, Deniz Seki’nin son albümünün çıkış parçası “Suya Hapsettim”, Cem Yılmaz’ın oynadığı Türk Telekom reklam filmi, Halkbankası’nın “Kobiler Hobimiz Değil

22

Turkuazoo’da çocuklar için gün içinde yüz boyama aktiviteleri, dalgıç şovları ve balık besleme aktiviteleri gerçekleştiriliyor. Bunun yanı sıra Turkuazoo maskotu da akvaryumu ziyarete gelen çocukların eğlenceli vakit geçirmelerini sağlıyor.

İşimiz” sloganı ile ekranlarda dönen reklam filminin yanı sıra birçok TV programı çekimleri için TurkuazooAkvaryum’u tercih etti. Turkuazoo’da ziyaretçiler; 270 derecelik su altı görüş açısına sahip panoramik gözlem salonu ile deniz canlılarını daha yakından izleme fırsatı da yakalıyorlar. Ayrıca 80 metrelik akrilik su altı tünelimizde, okyanus tabanında yürüyormuşçasına veya balıklarla yüzüyormuş gibi bir gezintiye çıkabiliyorlar.

Turkuazoo’ya okul gezileri düzenleniyor, bunun yanı sıra, su ürünleri mühendisleri eşliğinde yürütülen, müfredatla uyumlu sunumlar ve eğlenceli olduğu kadar eğitici aktivitelerden oluşan “Sınıf Programları”, öğrencilere okyanuslar, denizler ve tatlı suların renkli, gizemli ve şaşırtıcı dünyalarını derinlemesine keşfetme, öğrenme ve anlama imkânı sunuyor. İlköğretim ve Liselere yönelik düzenlenen sınıf programları ile öğrenciler özel rehberli akvaryum turunu tamamladıktan sonra sınıf eğitimine katılıyorlar. Sınıf eğitiminde öğrenciler ilk önce suyun hayatımızdaki yeri ve su altı canlılarına ilişkin bir belgesel izliyorlar. Ardından su ürünleri mühendisleri eşliğinde balık röntgenleri inceliyor mikroskop ile balık hücrelerine bakıyor ve hatta balık pullarından yaş tahmini yapıyorlar. Okul grupları için sunduğumuz “köpekbalıklarıyla gece yatısı” programında öğrenciler uyku tulumları içinde bir geceyi köpekbalıkları, dev vatozlar ve binlerce balık dolu dev akvaryum etrafında geçirebiliyorlar.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Turkuazoo Akvaryum bünyesinde faaliyet gösteren bir de dalış merkezimiz bulunuyor. Turkuazoo Dalış Merkezi’nde 6 dalış eğitmeni görev alıyor.

TurkuazooAkvaryum’un ziyaretçiler için sunduğu bir diğer aktivite ise köpekbalıklarıyla dalış. Yurtdışındaki akvaryumlarda kafes dalışı yapılırken Turkuazoo’da köpekbalıklarının bulunduğu ana tank diye adlandırdığımız akvaryumda belirli bir rotayı takip etmek suretiyle geziyorsunuz. TurkuazooAkvaryum’da dalış yapmanın bir diğer avantajı ise, birbirinden farklı türdeki canlıları bir arada görebilmek için uzak dalış noktalarına gitmenize gerek kalmaması. TurkuazooAkvaryum’da bulunan su altı canlıları dünyanın dört bir yanından getiriliyor. Bir dalıcının bu kadar su altı canlısını bir arada görebilmesi için yurt dışına gitmesi, bunun için vakit ayırması ve de yüksek miktarda para harcaması gerekir. Üstelik yurt dışına gidip daldığınızda bile köpekbalığı göreceğinizi kimse garanti edemiyor. Oysa TurkuazooAkvaryum’da 2,5 metre boyunda kum kaplanı köpekbalıklarıyla, dev vatozlarla ve farklı türlerde canlılarla burun buruna gelerek onlarla fotoğraf bile çektirebilirsiniz.

Kısaca bahsedecek olursak Turkuazoo nasıl bir yerdir? Turkuazoo, Global Aquarium firmasının Türkiye temsilcisi İstanbul Sualtı Dünyası A.Ş. tarafından işletiliyor. Turkuazoo, Türkiye’de yeni bir sektör oluşturduğu gibi aynı zamanda da aile eğlencesi anlayışına yeni bir boyut kattı diyebiliriz. Artık aileler boş zamanlarını eğlenceli geçirmek için yalnızca sinemayla yetinmek veya AVM’lere kapanmak zorunda kalmıyor. Turkuazoo’da hem eğlenip hem de öğrenirken kaliteli vakit geçiriyorlar.

Turkuazoo, Dünya Akvaryumlar ve Hayvanat Bahçeleri Birliği (WAZA) üyesi olup, dünyadaki ilk ve tek PADI (Professional Association of Diving Instructors) sertifikalı akvaryum dalış merkezi ve özel sektörde Türkiye’nin ilk ve tek Caretta Caretta rehabilitasyon merkezi olma özelliğini taşıyor. Yapmış olduğumuz özel çalışmalar, uluslararası kuruluşlarla işbirlikleri, STK’lar ve belediyelerle ortak çalışmalarımız ve çevre duyarlı aktivitelerimiz neticesinde Turkuazoo, marka yönetimi ve pazarlaması konusunda dünyanın en büyük uluslararası bağımsız kuruluşu olan Superbrands tarafından Türkiye’nin 2012 yılının en başarılı markalarından biri –SUPERBRANDS- seçildi. Turkuazoo’yu canlı tutmak için ne gibi aktiviteler yapıyorsunuz? TurkuazooAkvaryum’daki aktiviteleri günlük ve özel günlerde gerçekleştirdiğimiz etkinlikler olarak değerlendirebiliriz. Günlük etkinliklerimiz arasında daha önce belirttiğim üzere; balık besleme seansları, dalgıç şovlar, yüz boyama aktivitelerini sayabiliriz.

Yani diyebiliriz ki sualtı sevdalısı dalıcılar Turkuazoo Akvaryum sayesinde artık dalış yapmak için uzaklara gitmeye gerek duymadan, dalış destinasyonuna gitmek için günler harcamadan ve yüksek maliyetleri düşünmek zorunda olmadan dalış aktivitesini gerçekleştirebiliyorlar.

23


KIŞ ’13

TURKUAZOO MASKOTLARI ÇOCUKLARIN HOŞÇA VAKİT GEÇİRMESİNİ SAĞLIYOR Ziyaretçiler ayrıca haftanın üç günü vatozların, iki günü ise kum kaplanı köpekbalıklarımızın tek tek elle beslenmesini izleyebiliyorlar.

MARKA

14 yaş ve üzeri ziyaretçilerimiz köpekbalıklarıyla dalış yapabiliyor. Turkuazoo bir müze olmanın ötesinde dinamik, interaktif ve yaşayan bir mekân olarak dikkat çekiyor. Belirli zamanlarda düzenlenen gösteriler ve çeşitli sergiler ziyaretçilere her seferinde farklı bir deneyim yaşatıyor. Akvaryum içindeki bölümlerde bulunan rehberlerimiz, bulundukları bölgedeki canlılar hakkında ziyaretçilere bilgi veriyorlar. Bayramlar, yılbaşı, sömestr, yaz tatili, sevgililer günü gibi özel günlerde ise ziyaretçilerimiz için özel aktiviteler, yarışmalar, sergiler yapmaya özen gösteriyoruz. 2011 ve 2012 sömestr ve sevgililer gününde sualtında “Denizkızının Aşk Hikâyesi” adlı bir şov gerçekleştirdik. Bu şov, İngiltere Kraliyet düğününde performans sergileyen ve 3 sene üst üste Londra etkinlik Ödülleri’ni kazanan, İngiltere’nin senkronize yüzme milli takımı sporcularından oluşan Aquabatix grubu tarafından gerçekleştirildi. Denizkızının Aşk Hikâyesi yerli ve Çin, İspanyol, Bulgar ve Kanada gibi yabancı basın tarafından oldukça yoğun bir ilgiyle takip edildi. Ayrıca 2011 ve 2012 Ramazan Bayramlarında, geleneksel Ramazan etkinliklerimizin gölge oyunu olan Karagöz Hacivat gösterisini ilk defa su altında izleyiciyle buluşturduk. Dalgıçlarımız tarafından sahnelenen su altı karagöz Hacivat şovu ziyaretçiler tarafından ilgiyle izlendi. Ramazan sokaklarının gezici esnafları olan pamuk şekerci, Osmanlı macuncusu ve şerbetçiler Turkuazoo ziyaretçilerine nostaljik bir Ramazan yaşattılar. Yılbaşında ise Noel Baba ve Noel Anne kostümlü dalgıçlarımız su altında ağaç süsleyerek sırtlarındaki çuvallarla balıklara yılbaşı hediyesi

24

olarak yem dağıtıyorlar. 23 Nisan bayramında yine su altında palyaço kostümlü dalgıçlarımız şov gerçekleştirdiler. Bunun gibi çeşitli şovlar yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. En son, 2012 Kurban Bayramı’nda Winx Club Türkiye temsilcisi Filma ile çok keyifli bir çalışma yaptık. Winx’in yeni sezon filmindeki denizkızı güçleri kazanan Winx Perileri ile köpekbalıkları ile dolu akvaryumumuzda su altında çok güzel bir şov sergiledik. Dört gün boyunca yaptığımız bu şovu 18.000’in üzerinde ziyaretçimiz izleme şansı yakaladı, Türk ve yabancı basının ilgisi de çok yoğundu. Bu şov ile Hollywood’daki sektörel mecralarda bile yer aldık. 2013 pazarlama plan ve etkinlikleriniz nelerdir? Ziyaretçilerimiz önceki yıllarda olduğu gibi 2013 yılında da Turkuazoo’da eğlenceli gösteriler izleme, aktivitelere ve yarışmalara katılma imkânı bulacaklar. Özellikle sömestr döneminde oldukça ses getirecek bir etkinliğin çalışmasını yürütüyoruz. Bunun dışında dünyaca bilinen markalarla işbirliklerimiz, dünyada ilk defa yapılacak, hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden sürpriz etkinliklerimiz olacak. Yani kısaca diyebiliriz ki Turkuazoo’ya gelmek için her zaman bir nedeniniz olacak.

Sanırım Sosyal Sorumluluk projelerinde de yer aldınız. Bunlar nelerdir ve 2013 yılında nasıl devam edecek? Turkuazoo olarak, doğanın ve denizel canlıların korunması konusunda toplumsal bilinç oluşturmak amacıyla sivil toplum kuruluşları ile yoğun işbirliği içindeyiz, sosyal etkinliklerin çocuklarımızın ve büyüklerimizin duygusal motivasyonlarını olumlu etkilediğine inanıyoruz. Bu bilinçle engelli ve kimsesiz çocuklarımızın eğitim gördükleri kurum ve kuruluşlarla yakın işbirliği içinde bulunuyoruz. Açıldığımızdan bu yana, belediyeler, dernekler, vakıflar, çocuk esirgeme kuruluşları ve Halk Eğitim Merkezleri gibi çeşitli kuruluşlarla birlikte çalışarak, kimsesiz çocuklarımızın ve engelli vatandaşlarımızın sosyal yaşama tam ve etkin katılımını sağlamak adına birçok sosyal sorumluluk projesine imza attık. Turkuazoo ziyaretinde edinilen bilgi bu türlerin korunması konusundaki bilinci artırmaktadır. Gerçekleştirdiğimiz bu sosyal sorumluluk projeleri kapsamında bu güne kadar 10.000’in üzerinde engelli, kimsesiz, maddi durumu yetersiz, savaş mağduru veya çeşitli nedenlerle rehabilitasyon merkezlerinde tedavi gören vatandaşımız akvaryumu ücretsiz olarak ziyaret etme imkânı buldu.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Turkuazoo Dalış Merkezi olarak, Omurilik Felçlileri Derneği Üyeleri ve DESSAT (Değirmendere Sualtı Sporları Kulübü) bünyesindeki engelli vatandaşlarımıza da köpekbalıklarıyla dalış yaptırdık. Günlük hayatlarında karşılaştıkları engellerin olmadığı bir dünyanın kapılarını açmak için onları sualtının büyülü dünyası ile bir araya getirdik. Suyun altında tekerlekli sandalyeleri olmadan özgürce dalış yaptılar. 2012 Dünya Engelliler Günü kapsamında ise engelli sporcularımızla oldukça anlamlı bir etkinliğe imza attık. Engelli milli sporcularımız ve Dünya serbest dalış rekortmeni Şahika Ercümen köpekbalıkları arasında dalış yaptı ve kamuoyuna; “tıpkı suyun altında olduğu gibi günlük yaşamda da engelsiz bir dünya olmalı” mesajını vererek farkındalık oluşturduk. Turkuazoo olarak her zaman sürdürülebilir çalışmalara önem veriyoruz, sosyal sorumluluk çalışmalarımızı 2013’te de sürdüreceğiz. Sosyal sorumluluk çalışmalarımızda bu çalışmalara dahil olan çocuklara doğayı koruma bilinci aşılarken aynı zamanda eğlendirmeye de devam edeceğiz. Turkuazoo’da kaç tür canlı bulunmaktadır? TurkuazooAkvaryum’da birbirinden farklı temalar işlenmiş 50 adet canlı sergi akvaryumunda 10.000’in üzerinde canlı bulunuyor. Bu akvaryumlarda, çeşitli türlerde 30’a yakın köpekbalığı, leopar desenli dev vatozlar, mavi yengeçler, ağzına su alarak 120 cm uzaklıktaki böcekleri bile %100 avlama yeteneğine sahip okçu balıkları, mavi kanlı at nalı yengeçleri, Kayıp Balık Nemo’daki palyaço balıkları, yaptıkları gövde gösterisi öpüşen iki balığı andıran “öpüşen gouramiler”, tehlikeli türlerden dikenlerindeki zehir ile köpekbalığını bile öldürebilen aslan balıkları, zehirli inek balıkları ve Köpekbalığı Hikâyesi filminden ve Sünger Bob çizgi filminden hatırlayacağınız, kendisini tehlikede hissedince düşmanını ürkütmek için balon gibi şişen balon balıkları, mürenler, boyu 3 metre ve dili 1 metre uzunluğa ulaşan, dili yerliler tarafından zımpara olarak kullanılan arapayma balığı, deniz

atı, deniz yıldızı, ahtapot ve hatta Amazonlardan gelen dev tatlı su balıkları gibi dünyanın dört bir yanındaki deniz ve okyanuslardan getirilen en özel ve en egzotik deniz canlısı türlerini bir arada da görme fırsatı sunuyoruz. Tam bir sayı söylemek çok kolay değil, sürekli yeni canlılarımız geliyor. Özellikle 3 ayda bir büyük ve dikkat çekici bir türü ailemize dâhil etmeye çalışıyoruz.

Sizi diğer rakiplerinizden ayıran özellikler nelerdir ? Öncelikle Turkuazoo, barındırdığı canlı tür ve adedinin fazlalığı ile Türkiye’deki benzerlerinden öne çıkıyor. Dünyadaki benzerleri ile kıyasladığımızda ise, köpekbalıkları ve büyük canlıların bulunduğu akvaryum olan ana tank içindeki su hacmi dolayısıyla dünyanın 5. Büyük akvaryumu olma özelliğine sahip. Bunun dışında Turkuazoo, özel günler ve bayramlarda gerçekleştirdiği su altı gösterileri ve su altı ile ilgili eğlenceli aktiviteleriyle diğer akvaryumlardan farklılık gösteriyor. Ayrıca Turkuazoo’ya geldiğinizde müze gezer gibi dolaşmaktan ziyade, belirli bölümlerde bulunan rehberlerimiz sayesinde akvaryumumuzdaki canlılar hakkında detaylı bilgiye de sahip olabiliyorsunuz. Turkuazoo’nun bir diğer özelliği de uluslararası kurumlarla ve sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı işbirlikleri. Önce de belirttiğim gibi WAZA üyeliği, dünyadaki ilk ve tek PADI sertifikalı akvaryum dalış merkezi olması, Türkiye’nin ilk ve tek üniversite kuruluşu olmayan Caretta

Caretta rehabilitasyon merkezi olması gibi önemli özellikleri sayesinde ve başarılı marka konumlandırması neticesinde dünyaca tanınan marka otoritesi Superbrands tarafından, Turkcell, TAV, Türk Telekom, THY gibi büyük markalarla birlikte Türkiye’nin en iyi 159 markaları arasına girmeyi başardı. Müşteri portföyünüz nasıl ve ziyaretçi adetleriniz nedir? Turkuazoo ziyaretçilerini okul grupları, İstanbul’da yerleşik olan ziyaretçiler, yerli ve yabancı turistler olarak söyleyebiliriz. Hafta içi günlerde okul grupları ağırlıktayken, hafta sonu İstanbul’da yerleşik aileler veya arkadaş grupları, uzun dönem tatillerde yerli turistler ve yaz döneminde ise yabancı turistler Turkuazoo’yu ziyaret ediyor. Turkuazoo, ziyaretçi sayısı bakımından oldukça istikrarlı gidiyor diyebiliriz. Turkuazoo, ilk 5.ayının 500.000, 1.senesinin sonunda 1 milyon, 3. senesinin sonunda ise 3milyona yakın kişi tarafından ziyaret edildi. Turkuazoo aynı zamanda dalış merkezine de sahip olduğu için dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen dalıcılar ve dalış merkezleri tarafından da tercih edilen bir mekân. Turkuazoo Dalış Merkezi’nde 2 yıl içinde 4000 kişi köpekbalıklarıyla dalış deneyimi yaşadı. Bu tür bir yer İstanbul’da 2 tane oldu. İstanbul dışındaki insanlara nasıl ulaşıyorsunuz? Turkuazoo olarak basında çokça takip edilen başarılı etkinlikler düzenlediğimiz için, basın sayesinde zaten hem şehir hem de yurt dışına kolaylıkla ulaşıyoruz. Ayrıca acentelerle, otellerle ve okullarla irtibat halindeyiz. İnsanlarda, 3 sene gibi kısa bir sürede marka bilinirliğini oluşturmayı başardık, dolayısıyla artık Turkuazoo denildiği zaman, Türkiye’nin dört bir yanından tüm insanların aklına geliyoruz. Ziyaretçilerimizden aldığımız feedbacklere göre Mersin’den, Samsun’dan, Antalya’dan Turkuazoo’nun düzenlediği bir şovu izlemeye gelen veya başka bir ülkeden yalnızca Turkuazoo’yu gezmek için gelen ziyaretçilerimiz olduğunuz görebiliyoruz.

25


KIŞ ’13

MAKALE

TÜRKİYE’NİN MARKALAŞMA KARNESİ 7 - 8 Aralık 2012 tarihleri arasında, İstanbul Ticaret Üniversitesi tarafından düzenlenen Marka Tescilinde ve Korunmasında Uluslararası Uygulamalar Sempozyumu ülkemizin önemli sorunlarından birisi olan ‘Markalaşma Süreci’ konusunda değerli açılımlara ev sahipliği yaptı. Seminerde Türkiye’nin markalaşmayarak kaybettiği özelliklere değinen Av. Dr. Cahit Suluk, rakamlarla ülkemizin markalaşma profilini sundu.

Ö.Özlem Gülmez

MARKA

Marka Yönetmeni

21. yüzyıl katma değerin ‘marka’ ekseninde gerçekleştiği bir çağ. Ülkelerin bile marka değerleri var. Ülkemiz ise marka değerinde önemli başarılara imza atıyor. 2012 yılı itibariyle; 1. Ülke ABD: 15 trilyon $ 2. Ülke Çin: 5 trilyon $ 3. Ülke Almanya: 3.9 trilyon $ Türkiye ise geçtiğimiz yıla oranla marka değerini 114 milyar $ arttırarak, 487 milyar $ değere sahip 19. ülke oldu. Ama aynı başarıyı ürünleri markalaştırma noktasında koruyamadı. Dünyanın 17. Büyük ekonomisine sahip ülkemizin GSMH’sı 750 milyar $ civarında. Yıllık ihracatı 151 Milyar $ olan böyle büyük bir ekonominin küresel marka sayısı ise 0. Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan’ın ifadeleri ile; dünyanın en kıymetli 500 markası arasında İspanya’nın 10 adet markası var. Türkiye’nin ise 0. Türkiye’deki en değerli 100 markanın toplam değeri 27 milyar $. Değeri 1 milyar $’ın üstünde olan sadece 10 tane markamız var. İşte en değerli markalarımız;

26

1-Türk Telekom: 2.019 milyon $ 2-Türk Hava Yolları: 1.680 milyon $ 3-Akbank: 1582 milyon $ 4-İş Bankası: 1569 milyon $ 5-Turkcell: 1.539 milyon $ 6-Efes: 1.509 milyon $ 7-Garanti Bankası: 1.434 milyon $ 8-Arçelik: 1.286 milyon $ 9-Yapı Kredi Bankası: 1.138 milyon $ 10-Petrol Ofisi: 1.062 milyon $

Peki, dünyadaki rakamlara bakacak olursak sıralamadaki rakamlar dikkati çekecektir. 1-Apple: 70 milyar $ 2-Google: 47 milyar $ 3-Microsoft: 45 milyar $ 4-IBM: 39 milyar $ Türkiye’nin ilk 100 markasının toplam değeri yarım elma etmiyor. Peki, neden marka değeri bu kadar önemli? Markalaşma olmadan da çok çalışıp kazanamaz mıyız? Rakamlar gösteriyor ki maalesef bu mümkün değil. Yıllık ihracatımızın 151 milyar $’ı aştığı bu günlerde 1 kg ihracatı ortalama 1 $ 59 cent karşılığında gerçekleştiriyoruz. Almanya ise 1 kg ihracatı 4 dolara yapıyor. Yani az çalışarak çok kazanıyor. Türkiye 1$’lık ihracat için 82 cent ithalat yapıyor. 2023 hedeflerine ulaşabilmek için, Türkiye’deki alışılagelmiş dengelerin markalaşmadan yana bozulması gerekiyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

TÜRKİYE’NİN FİKRİ MÜLKİYET KARNESİ Dünya Ekonomik Forumu’nun 20122013 Küresel Rekabet Gücü Endeksinde Türkiye, Fikir Mülkiyet Hakları alanında 144 ülke arasında 86. Sırada. Rekabet indeksinde ise 43. Sırada. Mülkiyet Hakları Birliği 2012 Raporunda ise, Fikir Mülkiyet Hakları alanında Türkiye, 130 ülke arasında 59. Sırada. TÜRKİYE’NİN PATENT KARNESİ Ülkemizde 2005-2011 yılları arasında 559 adet incelemeli yerli patent verilmiş. Patentlerin çoğu Arçelik, Bosch ve Vestel firmalarına ait. Arçelik 2010 yılında 55 adet incelemeli patent almış. 2010 yılında ABD firmaları, ABD’de 107 bin patent almış. Sadece IBM şirketi 2010 yılında ve Amerika’da 5.896 adet patent almış. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) verilerine göre Türkiye’de yaşayan patent sayısı 7400. Yunanistan’da yaşayan patent sayısı ise 32.000.

1-Ermenistan 2-Azarbeycan 3-Romanya 4-Türkiye. TÜRKİYE’NİN MARKA TARİHİ 1871-1896: Bu yıllarda yapılan çalışmaları kayıp olarak değerlendirebiliriz. Günümüze ulaşan bilgi yoktur.

Bu sayının 104 bini yerli, 14 bini yabancı markalardan oluşmakta. İş gücü ve üretim maliyetleri dolayısıyla fason üretim yaparak büyümek için gereken rekabet gücünü Çin ve Hindistan gibi ülkeler karşısında kaybeden Türkiye’nin markalaşmaya ve patentlemeye gereken önemi vererek istikrarlı büyümesini sürdürmesi gerekiyor.

1896-1931: 2.143 adet marka tescili yapılmış. Ortalama yıllık 146 adet marka tescili yapılmış. Ortalama yıllık 146 adet marka tescil ediliyor. 1995-2011 arasındaki 17 yıl boyunca toplam 320 bin yerli, 123 bin yabancı marka tescili başvurusu yapılmış. Yabancı tescillerin oranı %36. 2011 yılında ülkemizde 117.723 adet marka başvurusunda bulunulmuş. Bu sayı ile Avrupa’da 1. sırada yer alıyoruz.

Türkiye’de patent yoğunluğu %2.5 iken, Güney Kore’de %102.6. Yerli patent başvuru ve onay sayılarının, yabancıya oranla en az olduğu (%8’in altında) ilk 4 ülke arasında Türkiye de var.

27


KIŞ ’13

MAKALE

HAFTADA 40 SAATTEN FAZLA ÇALIŞMAYIN, ÇALIŞTIRMAYIN! MARKA

Daha fazla çalışarak daha verimli ve çalışkan olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ancak yanlış düşünüyor olabilirsiniz.

İhsan Topçu

Medya ve İletişim Uzmanı

Google’ın eski yöneticisi ve Facebook’ un şimdiki operasyon direktörü Sheryl Sandberg’in başarı hikayesini anlatan son zamanlarda çıkan bir yazıda, Sandberg, hergün çocukları ile vakit geçirmek için saat 5:30’da ofisten ayrılıyor. Anlaşılan, Sanderg bunu yıllardır uyguluyor fakat bu gerçeği ancak son zamanlarda itiraf edebiliyor. Garip olan, Sandberg’in yıllarca gizlediği bu su götürmez gerçek, yüzyılın araştırması olarak ortaya çıkıyor. Yani haftada 40 saatten fazla çalışmak verimliliği ve üretkenliği azaltıyor. 1900’lü yılların başında, Ford Motor firması, çalışanlar üzerinde verimliliği artırmak amacıyla en uygun çalışma saatlerini bulmak için düzinelerce test yapıyor ve çalışmalar sonucunda en uygun çalışma saatinin haftada 40 saat olduğu keşfediliyor. 20 saat fazladan çalışıldığında ise çok az oranda bir verimlilik elde ediliyor ancak bu da sadece 3-4 hafta sürüyor. Daha sonrasında ise verimlilik oranı eksilere düşüyor.

28

Kurumsal bir ortamda çalışan biri, yüzyıllar önce fabrikada çalışanlar için doğru olan ne ise, günümüzde de ofiste çalışanlar için doğru olanın aynı şeyler olduğunu bilir. Haftalık net 40 saat çalışan kişilerin, 60 saat veya daha fazla çalışanlardan daha verimli ve kârlı getirisi olur.

İş kolikler (ve onların yanlış yönlendirilmiş yöneticileri), kendilerinden daha az süre ve daha az hırslı çalışan işçilerden daha çok iş yaptıklarını düşünebilirler. Ancak, kişisel olarak gözlemlediğim her durumda, uzun süreli çalışmalar daima boşa gidiyor veya yeniden başlama ile sonuçlanıyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Tükenmişliğin Siparişi Dahası, haftalarca uzun süreli çalışan kişiler, tükenip kendilerini yıpratıyorlar ve işlerinin sorunsuz olarak devam etmesi gereken süreçte kaçınılmaz surette kişisel problemlerle karşı karşıya kalıyorlar. Başka bir deyişle tükenmişliğin siparişi veriliyor. Çalıştığım bir firmada bir kişi, içinde bulunduğu grubun başarı ve verimliliğini o gruptaki kişilerin boşanma sayısı ile ifade ediyordu. Yani ona göre, grupta çok boşanma olması, o grubun üretken ve verimli olduğunu gösteriyordu. İster inanın ister inanmayın, grubun yönetimi de bunun geçerli bir ölçüm yöntemi olduğunu doğruluyordu. Asıl ironik olan (ancak sürpriz olmayan) şey ise, sonuçta bu grubun neredeyse hiçbir şey ortaya çıkarmadığıydı. Aslında şimdi anlayabiliyorum ki, bu tür absürt ve şeytani bir ölçümleme ancak böyle bir sonucu örtbas etmek için kullanılabilirdi.

Haftalık uzun süre çalışanlar ortalama haftalık çalışma süresinde de daha uzun çalışıyorlar. Tayland, Kore ve Pakistan gibi ülkelerde olduğu gibi, daha uzun süreli çalışma haftaları ile rekabet avantajının daha yüksek olduğu algısı hüküm sürüyor. Haftalık 50 Saat Mesaiye Avrupa Yasağı Gerçekte tüm dünyada uygulamaya geçemese de, dünyanın en büyük 6 ülkesinde (İsveç, Finlandiya, Almanya, Hollanda, Danimarka ve İngiltere) işçileri haftada 48 saatten fazla çalıştırmak yasak. Amerikan iş hayatında bazı bölgelerde 50, 60 ve hatta 70 saatlik mesai haftaları zorunlu hale gelmiş olsa da, bu gibi gelişmiş Avrupa ülkelerinde buna rastlamak imkânsızdır. Amerikalı yöneticiler aklı başında olsalardı, çalışanlarına “Cumartesi çalışmak size zor geliyorsa, Pazar günü de çalışmak zorunuza gitmesin” demezlerdi. Eğer çalışanlarınızın kısa sürede çok iş yapmasını istiyorsanız, istikrarlı ve kontrollü şekilde onları haftada 40 saat çalıştırmak yeterli olacaktır.

Diğer bir deyişle, hiç kimse akşam saat 5:30’da işten çıktığında halinden şikayetçi olmayacaktır. Ancak, eğer insanlar her hafta çok uzun süre çalışırsa doğal olarak şikayetçi olacaktır çünkü bu, muhtemelen içinde bulundukları grubu da daha az verimli hale getirecektir. Özetle, hem çok uzun süre çalışıp hem de gönül huzuru ve akıl sağlığı ile işinde başarılı ve sosyal yaşamında mutlu olmak uzmanlarca imkânsız olarak görülmüş ve birçok ülkede bu gerçek defalarca ispatlanmıştır. Elbette ki “önce iş, sonra aş” sözü, iş hayatımızdaki öncülüğümüzü ve ölçümüzü temsil eden güzel bir söylem. Ancak mesai saatlerinizi uzun tutarak, eşinizi ve çocuklarınızı her akşam ihmal ederek o aştan bir tat almanız da imkânsız hale gelecektir. Uzun mesai sisteminizi bırakıp hem çalıştığınız şirket için dişe dokunur işler yapıp daha faydalı olacak, hem de eşiniz ve çocuklarınızla daha fazla vakit geçirip sosyal motivasyonunuzu daima korumuş olacaksınız. Kaynak: Geoffrey James Sales Source / www.inc.com

29


KIŞ ’13

HABER

KORUPARK FARKI BURSA’DA

Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan KORUPARK, farkını her yönü ile Bursalılarla paylaşıyor.

MARKA

Korupark ile alışveriş alışkanlıkları değişti.

Bursa’da alışveriş alışkanlıklarını değiştiren Korupark, mimarisi, lokasyonu, büyüklüğü ve mağaza karması ile farkını Bursalılarla paylaşıyor. 165.286 m2 toplam inşaat alanı ve 71.267 m2 kiralanabilir alanı ile hizmet veren Korupark Alışveriş Merkezi, tekstil, ayakkabı, elektronik, kozmetik ve dekorasyon başta olmak üzere farklı ihtiyaçlara yanıt veren Türkiye ve Dünya’nın seçkin 196 markasını Bursa’da aynı çatı altında buluşturuyor. 50’ye yakın marka Bursalılarla ilk defa Korupark’ta buluştu.

196 seçkin mağazasında binlerce markanın ürününe ulaşılabilen Korupark Alışveriş Merkezi’ni farklı kılan özelliklerden birisi de açıldığı dönemde 50’ye yakın markanın ilk defa Bursa’da Korupark’ta açılmış olmasıdır. Dünyaca ünlü giyim markası Zara’nın ve Inditex Grubu’nun tüm alt markaları Bursa’da ilk defa tüketicilerle buluşmuştur. Türkiye’de ilk mağazasını Bursa Korupark’ta açan İngiliz elektronik devi Electro World de 3500 metrekarelik alanı ile alışveriş merkezinin önemli anchorlarındandır. Alışveriş merkezi içerisinde 12 bin metrekarelik alanı ile hizmet veren Kipa Hipermarket ve binlerce ürün çeşidi ile Koçtaş Yapı Market de bulunmaktadır.

30

Beymen, Boyner, C&A, Marks&Spencer, Vakko, Ayakkabı Dünyası, Deco Center, Mudo, Park Pravo, Douglas, Vero Moda, Jack Jones, Colins, Koton, Mavi Jeans, DKNY Jeans, Sarar, Roman, Polo Garage, US Polo, Esse, Watsons, Gilan, Swarovski, Pull&Bear, Stradivarius, Bershka, Hotiç, İpekyol, Vakkorama, Damat, Ramsey, B&G Store, Forever New, Home Store gibi mağazaları da alışveriş merkezinin önemli markaları arasındadır. Türk ve Dünya mutfağından farklı alternatif tatların yer aldığı food court alanında özel oturma alanlarına sahip restoranlar ve kafeler de yer almaktadır. Restoranları ve kafeleriyle Bursalıların yeni buluşma noktası olan Korupark eğlencenin de merkezi olmaya devam etmektedir.

En fazla alışveriş kampanyası yapan ve en çok kazandıran alışveriş merkezi…

Açıldığı günden bugüne düzenlediği kampanyalar ile ziyaretçilerine kazandıran alışveriş merkezi olarak dikkatleri çeken Korupark, ev, araba ve tatil çekilişleri, sinema kampanyalarının yanı sıra 50 TL alışverişe 40 TL kazanma fırsatı veren “PUANLI” kampanyası ile de ilklere imza atmayı başarmıştır. Korupark, 2009 yılında gerçekleştirdiği ve her gün 5 kişinin mağazalardan 1000 TL değerinde hediye çeki kazandığı 1000 Basar kampanyası ile de başarısını taçlandırmayı başarmıştır. Bu kampanya ile AMPD 2010-2011 Ödüllerinde Yılın Pazarlama Kampanyası dalında düzenlemiş olduğu kampanya ile de mansiyon ödüle layık görülen


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Korupark, sektörde önemli bir alışveriş merkezi olduğunu bu ödül ile de kanıtlamıştır. Eğlence Korupark’ta limitsiz yaşanıyor.

Korupark’ta eğlence de sınırsız yaşanıyor. Bursa’nın en büyük ve en teknolojik sinema kompleksine sahip Cinetech Korupark Sinemaları, 9 salonu 1321 kişilik koltuk kapasitesi ile vizyon filmleri Bursalılarla buluşturuyor.

Çocuk oyun ve eğlence merkezi Smart Play; 2000 m2’lik kapalı alanda Star Park lunapark ve 650 m2 alana sahip buz üzerinde karting keyfi sunan ICE KARTING hem gençlere hem de çocuklara hitap etme özelliği ile büyük ilgi görmektedir.

Engelsiz Alan Bayrağı’na sahip ilk ve tek alışveriş merkezi

Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği’nin (AMPD) “14. AMPD Perakende Zirvesi” kapsamında yılın en iyi alışveriş merkezlerini ve perakendecilerini belirlemek için düzenlediği AMPD 2011–2012 Ödülleri sahiplerini buldu. Bursa Korupark Alışveriş Merkezi, “Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi” dalında engelsiz alan bayrağı kazandığı “Engelsiz Alan” projesi ile jüri özel ödülüne layık görüldü. Türkiye’de ilk kez kamu binaları ve halka açık yerlerin denetimi Bursa Kent Konseyi tarafından yapılırken, ‘engelsiz alan’ kavramı da kurumları teşvik etmek amacıyla bu proje ile birlikte ilk kez kullanılmaya başlandı. Bu proje kapsamında Korupark Alışveriş Merkezi de denetlenen kurumlar arasında yer alarak, mevcut fiziksel koşulları ile engellilere uygun bir alan olarak “Engelsiz Alan” bayrağını almaya hak kazanan ilk ve tek alışveriş merkezi olmuştu.

lenceli ve farklı alışveriş deneyimleri yaşatmayı da başarıyor. Bünyesinde bulundurduğu sergi salonlarıyla da kültürel ve sanatsal etkinlikleri desteklemeye devam ediyor. Alışveriş merkezi içerisinde her gün farklı noktalarda gerçekleştirilen müzik dinletileri de Korupark ziyaretçilerinin büyük beğenisini kazanıyor. Bünyesinde bulundurduğu Uludağ Kültür Merkezi cep tiyatrosu ve drama kursu, Kids Studio Eğitim Atölyesi, piyano kursu da faaliyetlerine devam etmektedir. Kolay ulaşım…

Korupark alışveriş merkezi, mimarisi, büyüklüğü, mağaza karması, etkinlikleri, eğlenceleri ve yenilikleri ile fark yaratmanın yanı sıra lokasyonu ve ulaşımı ile de öne çıkıyor.

Sosyal yaşamın da merkezi…

Şehrin gelişen batı yakasında konumlandırılan Korupark, Bursa kent merkezine 9 km, Bursa-İzmir-İstanbul-Ankara otoyolu çıkış kavşağına 250 metre yakınlıkta olup, deniz ulaşımına, Mudanya-Yenikapı feribot iskelesine 16 km mesafede, Bursa’nın İstanbul’a en yakın projesi olarak dikkat çekiyor.

Gerçekleştirdiği etkinlikler, yarışmalar, sergiler ve organizasyonlarla Bursa’da sosyal yaşamı sürekli aktif tutmaya çalışan Korupark ziyaretçilerine eğ-

Hemen önünde hafif raylı sistemin durağı bulunan Korupark, ziyaretçilerini daha kolay ve rahat ulaşılabilir bir alışveriş merkezi olarak ağırlıyor.

31


KIŞ ’13

RÖPORTAJ

MUTLU MİSAFİRİ

ORTAYA ÇIKARIYORUZ Türkiye’de birçok sektörle birlikte otelciliğin de hızla gelişmekte olduğu bu günlerde License Time ekibi olarak İstanbul’un en lüks otellerinden “Renaissance Polat İstanbul Hotel” Genel Müdür Yardımcısı Yakup Sertbaş ile otelcilik sektörünün bugünkü durumu ve geleceği hakkında hoş bir söyleşi yaptık…

MARKA

Önce bize Renaissance Polat İstanbul Hotel’i hakkında bilgi verir misiniz? 414 odası olan Renaissance Polat İstanbul Hotel, 15 kişiden 1,500 kişiye kadar düğün, davet, toplantı ve organizasyonlara ev sahipliği yapabiliyor. Renaissance Polat; konumu, restoranları, barları, pastanesi, 2600 metrekarelik alanda hizmet veren tam donanımlı spor ve sağlık kulübü ve sektörünün lider markalarını kapsayan alışveriş alanları ile konaklayan misafirlerinin yanı sıra tüm İstanbullular tarafından da tercih ediliyor.

Müşterileriniz neden Renaissance Polat İstanbul Hotel’i tercih etmeli? Otelimiz dünyaca ünlü ve güçlü Marriott markasının üst segment bir üyesi. Uluslararası standartlarda ürün ve hizmet, havaalanı ve şehir merkezine yakın deniz kenarında konumu restoranları ve spor kulübü ile tercih sebebi oluyor... Müşteri memnuniyetini nasıl sağlıyorsunuz? Misafir memnuniyeti konusunda gösterdiğimiz başarılar sebebi ile Marriott tarafından uzun yıllardır birçok ödülün sahibi olduk.

Sanırım bu konuda ki en büyük farkımız misafirler otelden ayrılmadan yaşadıkları sorunu çözmemiz ve onları otelden mutlu bir şekilde uğurlamamız. ‘Misafir İlişkileri’ departmanımız tüm misafirlerimiz ile birebir ilgileniyorlar. ‘Navigator’ bölümümüzde misafirlerimiz için İstanbul ile ilgili tüm bilgi ve gezi planı hazırlanıyor. Misafirlerimizi sadece turistik bölgelere değil keşfedilmemiş ilgili çekici yerleri de tavsiye ediyoruz. Tüm bu hizmetlerin sonucunda mutlu misafirleri ortaya çıkarıyoruz. Renaissance Polat İstanbul Hotel’inde nelere önem verirsiniz, olmazsa olmazlarınız nelerdir? Daha öncede bahsettiğim gibi misafir memnuniyeti ve çalışan memnuniyeti bizim olmazsa olmaz değerlerimiz. Renaissance markasının standartlarını uygulamak diğer bir önemli konumuz. Ama en başta eğitimli ve güler yüzlü hizmet veren bir ekip yaratmak vazgeçilmez bir kurum kültürümüz. Siz bir otele gittiğinizde ne ararsınız, nelere önem verirsiniz? Hijyen ve temiz bir tesis, çeşitlilik, güler yüzlü ve yardımsever bir ekip ve güvenilir marka standartları.

32


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Türkiye genelindeki otelleriniz hangileridir? Renaissance Polat İstanbul, Renaissance Polat Erzurum ve Renaissance İstanbul Bosphorus Hotellerimiz var. Türkiye de otelciliğin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuyu birkaç açıdan bakıp değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. İlk önce deniz kum güneş otelciliği dediğimiz Akdeniz ve Ege otelciliği var. Geçmişten yabancı misafirlerin aksine yerli misafirler yemek ve temiz yatak ararken artık günümüzün bilinçli tüketicisi yerli veya yabancı markalı tesislerde daha kompleks beklentiler içersinde. Sorgulayıcı ve ölçümleyen bir misafir bilinci oluşmuş durumda. Bu da bizleri geliştirmekte ve kalite çıtasını daha da yükseltmektedir. İstanbul otelciliği ise çok büyük bir gelişim ve büyüme içer-

sinde. Birçok yeni otel açılıyor ve dünyaca ünlü otel markaları şehre yatırım yapıyor. Otelcilikte yönetici adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir? Dünya hızla değişiyor, ülkemiz hızla gelişiyor ve değişiyor bu durumda hızlı gelişime ayak uydurmaları ve sürekli olarak kendilerini yenilemeleri gerekmekte. Ama olmazsa olmazlar arasında sabırlı, yüksek motivasyonlu moralli ve en önemlisi işini severek kariyer planı yapmalarını tavsiye ederim. Sunulan Spor Kulübü hizmetleri nelerdir? Spor kulübümüz yaklaşık 2600 metrekare bir alanda; step-aerobik stüdyoları, aletli salon, açık-kapalı yüzme havuzu, sauna, Türk hamamı, masaj bölümü, squash kortları, spinning ve pilates stüdyolarıyla misafirlerimize spordan çok daha fazlasını vaat ediyor.

Ücret politikanız nasıl? Bu sektörde hizmet veren kurumlar ile aynı paraleldeyiz. Birçok farklı üyelik gruplarımız var ve günlük giriş olanaklarımız ile spor kulübümüz kullanılabiliyor. Renaissance Polat İstanbul Hotel’de konaklayan misafirlerin kullanım şekli nasıldır? Otelimizde konaklayan misafirlerimiz sabah 06:00 akşam 23:00 arası ücretsiz olarak kulübümüzden istifade edebiliyor. Yoğun talep olması nedeniyle Masaj ve Kese hizmetlerimizden ise ücret karşılığı randevu almak şartıyla istifade edebilmektedirler. Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz... Ben teşekkür ederim. Ayrıca License Time dergisi ekibine başarılarının devamını diliyorum.

33


Boğaziçi sahilinin en güzel mücevherlerinden eşsiz bir Osmanlı Yalısı. Modern iç mimarisi, yüzyıllık tarihi mimari yapısı ile A’jia, etrafına trend ve heyecan yayıyor. Detaylara gösterilen olagandışı ihitimam, özel servis ve HIP yönüyle A’jia Hotel otelcilik anlayışına yeni bir bakış açısı getiriyor.

Ahmet Rasim Paşa Yalısı Çubuklu Cad. No 27 34812 Kanlıca / İstanbul / Türkiye Tel: +90 (216) 413 93 00

www.ajiahotel.com


Şehrin tarihi ve kültürel merkezlerine kolay erişimi olmasına rağmen, A’jia nefes kesen Boğaz manzaralı 16 odasıyla misafirlerine gündelik hayatın stres ve koşuşturmasından uzak, çok özel bir kaçış olanağı sunmaktadır.

Birbirinden bağımsız olarak dizayn edilmiş her odasının en modern techizat ve konfor anlayışıyla 1800lerin sonsuz zerafetini harmanlayacak şekilde döşenmiş olması da değerli misafirlerine ayrı bir keyif verir.

A’jia restaurant İstanbul’un gurme damak tadına hitap eden en güzide mekanlarından biridir. Benzersiz yaklaşımı, yaratıcı fikirleri ve mükemmel mönüleriyle A’jia Otel’de özel davetler ziyafete dönüşür.

A’jia, kendi teknesi ile misafirlerine Avrupa yakasından ücretsiz transfer servisi verirken, muhteşem manzara eşliğinde göz ziyafeti de sunmaktadır.


KIŞ ’13

HABER

DREAMWORKS GAMMA LTD.’DE

Her birisi dünya çapında tanınmış çizgi karakterleriyle, film endüstrisinde yenilikçi bir akım halini alan DreamWorks’ün lisans hakları Gamma Ltd. tarafından temsil edilmeye başlandı. Türkiye pazar payında açık ara önde olan DreamWorks’ün Shrek, Madagaskar Penguenleri ve sinema filmi ülkemizde 2013’te gösterime girecek Turbo karakterlerinin lisans programı, Gamma Ltd’nin yeni yıldaki pazarlama faaliyetlerinden bir yenisi olarak karşımıza çıkacak.

LİSANS

dizisi olarak lansmanını yaptığı Kung Fu Panda Efsanesi, 2011’de pek çok ülkede televizyon dizisi olarak yayına başladı. Ejderhanı Nasıl Eğitirsin filmi de çizgi dizi haline getirilerek Cartoon Network’de yayına başladı.

En son teknolojileri kullanarak hazırladığı filmlerle aile dostu içeriği sayesinde liderliği elinde bulunduran DreamWorks, sinema filmlerinin bu uluslar arası başarısını, her dönemde yenilenen film kahraman ve karakterleri ile yeni hikâyelere dayandırıyor. Dünya çapında ses getiren filmlere imza atan DreamWorks, “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”, “Kung Fu Panda”, “Shrek” ve “Madagaskar” gibi filmler ile büyük gişe hâsılatlarına ulaşmanın ötesinde, bu karakterleri günlük hayatın parçaları biçiminde yaşamın içine katarak, güçlü bir pazarlama yöntemiyle milyonlarca kitleye ulaştırıyor. 2007 – 2012 Türkiye reyting oranlarına bakıldığında, CG teknolojisi ile hazırlanmış sinema filmleri arasında, DreamWorks filmlerinin %37’lik pazar yapısı ile diğer film şirketlerinden açık ara önde olduğunu görüyoruz. 2009 yılında TV yayını başlayan ödüllü dizi Madagaskar Penguenleri, dünya çapında bir hit olmayı sürdürüyor. DreamWorks’ün filmin başarısının ardından, 2011 senesinde TV animasyon

36

“Madagaskar Penguenleri” 12 ülkede 115 milyon seyirciye ulaşıyor. Ülkemizde ise hem CNBC-e’de hem Nickelodeon kanalında yayınlanan ve her yaş grubundan seyircinin severek takip ettiği bir çizgi animasyon. DreamWorks’ün 2013 için en büyük yatırımlarından biri yaptığı Turbo ise hem sinema filmi, hem de beraberindeki lisanslama ticari başarısıyla yeni dönemin en çok ses getirecek metası olarak görünüyor.

İmkânsız hayallerin ve beklenmedik bir kahramanlık öyküsünün filme adını da veren baş aktörü “Turbo”... Otomobil yarışları fanatiği, başarmak için hiçbir engel ve korku tanımayan birinciliğe hedefli salyangozun temel öğretisinden çocuklar için alınabilecek dersler var. Turbo’nun DNA’sında aynı zamanda DreamWorks’ün ticari dehası ve arkasında yaptığı milyonlarca dolarlık müthiş bir yatırım var. Gamma Ltd. 2012’nin son günlerine sığdırdığı DreamWorks Lisans Lansman toplantısıyla çalıştığı lisansiyeleri ile davetli potansiyel firmaları bir araya getirdi. Gamma, DreamWorks lisansına Turbo ile Turbo hızında bir start verdi.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

15


KIŞ ’13

HABER

DISNEY TÜRKİYE’NİN

YILLIK TOPLANTISI BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ

LİSANS

Disney Türkiye’nin 1996’daki kuruluşundan bu yana her yıl düzenlenen yıllık değerlendirme toplantısı bu yıl da zengin içeriğiyle lisanslı firma ve perakendecilerin ilgi odağı oldu. Disney’in Türkiye pazarındaki faaliyetlerini birlikte yürüttüğü 58 firma ve 14 perakende zincirinden 150’ye yakın temsilcinin katıldığı toplantıda Disney Türkiye ofisinin gerek iş hacmi gerekse ekip olarak kaydettiği hızlı büyümenin detaylarının yanı sıra geçen sene içerisindeki faaliyetler değerlendirilerek bir sonraki yılın plan ve öncelikleri paylaşıldı.

2012 yılının en önemli gelişmesi 12 Ocak itibarıyla Disney Channel’ı Türksat 2A uydusu aracılığı ile tüm Türkiye’ye açmak oldu! Bu sayede Disney Channel 12 milyon hanede, yani Türkiye nüfusunun yaklaşık %65’i tarafından, izlenebilir hale geldi. Disney meraklısı çocuk ve gençlerin aileleriyle birlikte ilgiyle izlediği Disney Channel, reklam verenler için de çok özel bir reklam mecrası olarak dikkatleri üzerine çekmeye başladı ve yapılan araştırmalar gösterdi ki Disney Channel uyduya geçişinin 11. ayında en çok reklam alan ikinci büyük kanal oldu.

İstanbul Çocuk Tiyatrosu (ICT) işbirliği ile yerelleştirilen ‘Disney Live! Mickey’nin Müzik Festivali, Türk kadrosuyla Türkiye çapında sahnelenmeye başladı. İlk olarak 23 Nisan’da İstanbul Trump Towers Tiyatrosu’nda perdelerini açan gösteri 05 Aralık’ta başladığı Türkiye turnesi kapsamında 10 Şubat’a kadar sırasıyla Bursa, Ankara, Samsun, Trabzon, Konya, Adana, Mersin, İzmir ve Gaziantep’te çocuk ve ailelerle buluşuyor olacak.

Toplantıda Disney’in lokal prodüksiyon’a verdiği öneme de dikkat çekildi ve buradan hareketle Disney’in bu alanda gerçekleştirdiği ikinci Disney Channel projesi olan Art Attack’ın tanıtımı yapıldı. Can Sipahi sunuculuğunda yayınlanan programın 2. Sezonu 15 Aralık’ta Disney Channel’da başladı. Stüdyo tarafında Disney Pixar’ın 7 Eylül’de gösterime giren 3 boyutlu yeni animasyon macerası ‘Cesur’ (Brave) filminin ana karakteri Prenses Merida’ya Beren Saat’in sesiyle hayat verdiği ve filmin galasının LG sponsorluğunda gerçekleştirildiği bilgisi paylaşıldı.

38

Geçen yılın Disney stüdyoları için harika bir yıl olmasında Marvel’ın büyük payı olduğuna dikkat çekildi. Marvel’in Iron Man, Kaptan Amerika, Hulk ve Thor gibi en çok ilgi gören süper kahramanlarının bir araya toplandığı ‘Yenilmezler’ (Marvel’s Avengers) filminin 4 Mayıs’ta Amerika ile aynı anda vizyona girmesinin ardından 1.54 milyar dolar hâsılata ulaşarak dünya genelinde tüm zamanların 3. En yüksek hâsılatına sahip filmi; Türkiye’de hem tüm zamanların en büyük Marvel filmi hem de tüm zamanların ikinci büyük Süper kahraman filmi olma mertebesine ulaştığı açıklandı. Stüdyo alanında geçen yılın en önemli gelişmesinin hiç şüphesiz Ekim sonu itibarıyla Walt Disney Company’nin dünya genelindeki izleyicilere olağanüstü içerik sunma stratejisi çerçevesinde dünyaca ünlü Lucasfilm Ltd.’i efsanevi STAR WARS franchise’ıyla birlikte 4.05 milyar $’a satın alması olduğu vurgulandı.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Yapılan anlaşma kapsamında Disney; eğlence, yenilikçilik ve teknoloji alanlarında lider Lucasfilm’i müthiş sevilen ve “her daim güncel” Star Wars franchise’ının yanı sıra canlı film yapımcılığı, tüketici ürünleri, animasyon, görsel efektler ve audio post-prodüksiyon alanlarındaki operasyonlarıyla birlikte devralmış oldu. Bunun yanı sıra Disney uzun yıllardır izleyicileri büyüleyen, gelişmiş bir eğlence teknolojileri portföyünün de sahibi oldu. Toplantıda ayrıca Disney’in sosyal medyadaki başarılarına örnek olarak www. disneyturkiye.com.tr adresindeki web sitesi üzerinden hedef izleyici kitlesine en güncel bilgilerin sunulduğu hatırlatıldı. Disney Channel Türkiye Facebook sayfasının Ocak ayından bu yana geçen süreç içerisinde 450.000’e yaklaşan takipçisiyle Avrupa-Ortadoğu-Afrika bölgesi genelinde gerek diğer tüm Disney Channel sayfalarından gerekse yerli rakiplerin sayfalarından daha fazla takipçi kazandığı açıklandı. Disney Türkiye Facebook sayfasının da 350.000 civarındaki takipçi sayısıyla markanın sosyal medyadaki güçlü varlığına katkı sağladığına dikkat çekildi. Disney YouTube kanalında yer alan videoların ise son 18 ayda 6 milyon’dan fazla kez görüntülendiği belirtildi.

Toplantıda ayrıca Eylül ayından bu yana Marvel’ın yalnızca mobil cihazlar için hazırladığı ve Marvel karakterlerinin rol aldığı bölümlerden oluşan ilk oyunu ‘Avengers Initiative’ı iOS ve Android platformları üzerinden Türk oyun severlere ‘Türkçe olarak’ oynama imkanı ile sunulmaya başlandığı duyurusu yapıldı. Marvel’ın diğer bir lokalleştirme yatırımı ise “Avengers Alliance” isimli Facebook

oyunu için oldu. Kasım ayından itibaren Facebook üzerinden Türk oyun severler, bu oyunu da kendi dillerinde de oynama fırsatı bulabiliyorlar.

Toplantıda öne çıkan yeniliklerden bir diğeri de kuşkusuz Örümcek-Adam’ın uzun bir aradan sonra yepyeni çizgi film serisi Muhteşem Örümcek-Adam ile televizyona geri dönmesi haberiydi. Muhteşem Örümcek-Adam’ın eğlence, aksiyon ve serüven dolu içeriğiyle 4 Kasım’dan itibaren Disney Channel’da yayınlanmaya başladığı katılımcılara hatırlatılırken Disney Channel’ın tüm Türkiye genelinde 12 milyon haneye ulaşan yayın gücüne de dikkat çekildi.

Disney, toplantısında klasikleşen karakterlerine de yaptığı yenilikleri katılımcılarla paylaştı. Bunlardan bir tanesi de “Disney Prenses” markasıydı. 2012 yılında Cinderella ile başlayan yenilenme sürecinin 2013 başından itibaren prenseslerin tamamını kapsayacağı anlatılırken Disney Prensesleri’nin yeni imajları da tüm detaylarıyla tanıtıldı. Firma 2013 yılında özellikle Küçük Deniz Kızı hikayesinin prensesi Ariel’i ön plana çıkaracağının da altını çizdi. Önümüzdeki yılın özellikle altı çizilerek vurgulanan önceliklerinden birinin de Minnie Mouse olduğu açıklandı. Geçen yılın en önemli projelerinden ‘Inspired by Minnie Mouse’ kapsamında projenin Türkiye’de dünyaca ünlü tasarımcı Dilek Hanif işbirliğiyle hayata geçirilmesi çerçevesinde yapılanlar da katılımcılar-

la paylaşılırken bu stratejinin devamı niteliğinde markanın çocuk, genç ve yetişkin konumlandırması anlatılırken Disney Channel’da sunulacak sürpriz içeriklere de yer verildi. Disney Channel’in en popüler animasyonu Fineas ve Förb ise 2013 yılında şirketten en çok yatırımı alacak karakter gruplarından biri olarak lanse edildi. Haziran ayında Disney Channel’da 4. sezonu çok kuvvetli bir pazarlama desteğiyle gelecek olan dizi için şirketin birçok farklı projesi de bulunuyor. Bunlarla Fineas ve Förb markasını popüler kültüre de sokarak ebeveynlerin de diziyi en az çocukları kadar keyif alarak takip etmeleri amaçlanıyor.

Toplantının açılış konuşmasını yapan The Walt Disney Company Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Ülke Müdürü Sinan Ceylan tüm katılımcı firma ve perakende zinciri temsilcilerine teşekkür ederek: “Bu yılki toplantının zengin içeriğinde aktarılanların 2012 yılının Disney’in faaliyet alanlarının tümü açısından oldukça verimli ve renkli bir yıl olduğunun önemli bir göstergesidir. Lucasfilm’in bünyemize katılışı ve güçlü ekip yapılanmamızın da etkisiyle 2013 yılı için planladığımız projelerde hep birlikte büyük başarılara imza atmaya devam edeceğimize inanıyorum.” dedi.

39


KIŞ ’13

RÖPORTAJ

NICKELODEON’DA GAMMA RÜZGARI Türkiye’nin en önemli lisans acentelerinden olan GAMMA LTD.’nin Genel Müdürü “Zeynep Ataman” ile lisans faaliyetleri, lisanslı karakterler ve lisanslamada dikkat edilmesi gereken önemli husular hakkında bir söyleşi yaptık.

LİSANS

kanalında hafta içi ve sonunda gösterilen Nickelodeon kuşağında izleyici en sevdikleri çizgi karakterlerle eğlenceli saatler geçiriyor. Nickelodeon ile anlaşmanız ne zaman yapıldı? 1990 yılında basın, yayın, telif ve lisans hakları alanında faaliyete geçen GAMMA Ltd. 1996 yılından bu yana çizgi film karakterlerinin ve markaların lisans haklarını pazarlamakta. Nickelodeon karakterlerini temsil eden ABD’li Viacom International Inc. ile ilk lisans anlaşmamızı 2004 yılında yaptık ve dünyaca tanınıp, sevilen Sünger Bob ile başlayıp, başarılarla devam eden lisans programlarında bugünlere geldik. Nickelodeon’u temsil eden karakterler nelerdir? Nickelodeon, dünyanın en hızlı gelişen bir numaralı çocuk kanalı olma özelliğini halen sürdürüyor. 24 saat devamlı yayınlarıyla ABD’de 100 milyondan fazla hane halkına ulaşıp, 17 yıldır ABD’nin en iyi temel kablo ağı seçiliyor. Kendi iç yapılanmasında Nick TV, Nick JR. Nick@nite, TeenNick, NickToons, NickMom kanallarından oluşuyor. Ülkemizde Digiturk platformunda yayınlanan Nickelodeon TV, Nick Jr ve Nickelodeon HD kanalları yanında, CNBC-E

40

Nickelodeon kanallarında en çok izlenen animasyon çizgi karakterler arasında Sünger Bob, Kâşif Dora, Umi Zoomi Takımı, Bupple Guppies ( Kabarcık Çocuklar) Go Diego Go, Fun Boy Chum Chum, Madagaskar Penguenleri geliyor. Çocuk ve yetişkinlerin çok sevdikleri Ninja Kaplumbağaları yeni serüvenleriyle 25 Kasım’dan itibaren Digiturk Nickelodeon kanalında izleyicileriyle yeniden buluştu.

Yeni eklenecek karakterleri kısaca tanıtır mısınız? Sünger Bob, Kâşif Dora ile devam etmekte olan Nickelodeon lisans programımıza 2013 yılıyla birlikte UmiZoomi Takımı, Fan Boy Chum Chum, Bupple Guppies (Kabarcık Çocuklar) ve Ninja Kaplumbağaları’nı da katmış bulunuyoruz. Çocuk izleyicilerin yanında yetişkinlerinde bir hayli sevecekleri bu sevimli çizgi karakterlerle lisansiyelerimizi daha da arttırmayı hedefliyoruz. TV ve sinemanın lisanlı ürün satışındaki etkileri nelerdir? Lisans programının çok iyi işlemesi için çizgi karakterin TV, sinema ve dergi unsurları ile desteklenmesi planlamanın olmazsa olmazıdır. Yaratılan bir çizgi karakteri milyonlara ulaştırıp, tanıtmak, sevdirmek için öncelikle TV’lerde çizgi film yayını, sinema filmi, dergi ya da kitap gibi yayınların olması lisanslı ürün satışlarıyla direkt ilişkilidir. Çocuk beğenir, severek izler; ebeveynler onaylar. Tüm bu ortak beğeniler, saydığımız unsurların da yarattığı etkileşimlerle talepleri doğurur. Lisanslı ürünlerde yurtdışı ile paralel mi gidiyor, ürün farklılıkları var mı? Lisanslı ürün almak bir tüketici bilincidir. Bu kavram ülkemizde giderek gelişip,


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

yerleşiyor. Lisanslı ürünlerin yurt dışındaki gelişimi, yaygınlığı, ürün çeşitliliği, satış hacmi ülkemizden çok daha ileri boyuttadır. Çizgi karakterler farklı tasarımlar ile artık yetişkinlerin de günlük hayatlarında. Pek çok temel ya da özel tüketim ürününde tanınmış bir çizgi karaktere rastlamak mümkün. Kırtasiye, ev tekstili, iç ve dış giyim, kişiye özel temel ihtiyaç ürünlerinde hızlı yol alıyoruz. Tasarımlama, yaratıcılıkta farklılık olsa da; ürün kalite mukayesesi bakımından dışarısıyla yarışan, övgüyü hak edecek işlerimiz var. Nickelodeon Dünya pazarında Türkiye’nin konumu nedir? Türkiye, Nickelodeon için Avrupa bölgesinin çok önemli bir pazarı. Ülkemizin çocuk ve genç nüfusunun çokluğu hemen her büyük global şirketin dikkat

ve ilgisini çektiği gibi, gelişip, büyüyen ekonomisiyle de Türkiye, Nickelodeon için gelişmek ve kalıcı olmak adına stratejik bir değere sahip. Pazarlama ve tanıtım etkinlikleri için neler planladınız ve bunun satışlardaki etkileri nelerdir? Lisansiyelerimizin tanıtım etkinliklerinde müştereken yer aldığımız gibi, sene içerisinde büyük alışveriş merkezlerine düzenlediğimiz perakende aktiviteleri, ürün odaklı hediye promosyonları, dergi ilanları, mağaza içlerinde kullanılabilir görsel materyaller, basın bültenleri, duyurularla desteğimizi sürdürüyoruz. Saydığımız etkinliklerle kaydedilen satış artışlarının geri dönüşü lisansiyemiz ile aramızdaki iletişimi daha da kuvvetlendiriyor, daha farklı projeler için sinerji yaratıyor.

En iyi satışta TOP 5 hangi kategorilerdir? Okul kırtasiyesi ve okula dönüş programı ürünleri, anaokul ürünleri, ev tekstili, iç ve dış giyim, basılı ve görsel yayın ve medya ürünleri. Kaçak ve sahte ürünler konusunda söylemek istedikleriniz nelerdir? Kaçak ve sahte ürünle mücadelede yürürlükteki ilgili kanunların uygulamacı ve takipçisiyiz. Bu alanda ülkemizin önde gelen hukuk ofisleri ile süre giden müşterek çalışmamız bulunuyor. Kaçak ürüne karşı gelen ihbar ve şikâyetler değerlendirilerek, periyodik piyasa denetimleri sürdürülmekte, tespit edilen kaçak ürünlerle ilgili toplatma, yargıya sevk işlemleri medya kanalıyla da üretici ve tüketiciye duyurulmaktadır.

Bir firmaya lisanslı ürün verirken nelere dikkat ediyorsunuz, kriterleri nelerdir? Pazarlanan lisansın tanınırlığı, küresel satış gücü kadar, lisansiye firmanın ülkemizdeki bilinirliği, üretim tesisi, ürünlerinin kalitesi, pazara hâkimiyeti, geçmiş iş tecrübesi, dağıtım kanalları, tasarım departmanı, üretim kapasitesi, kurumsallığı, firmanın tanıtıma verdiği önem gibi her detay titizlikle incelenip, araştırılır. Tasarım bu işin ilk önemli ayağıdır. İlk ürün numuneleri, üretim süreci, sezon planlaması, satış hedefleri, pazarlama yetisi, raporlama, projeye uyarlılık, yeniliklere açıklık ve daha ötesi marka ve lisansa verilen önem dikkat ettiğimiz hususlardır.

41


KIŞ ’13

HİTHABER

DOMO

TÜRKİYE’DE LİSANS

Lisans Medya, Japonya’nın en çok izlenen kanallarından NHK TV’nin resmi maskotu DOMO’nun Türkiye Marka ve Lisans Hakları temsilcisi oldu .

Japon NHK televizyonunun 10. Yıldönümü için hazırlanan DOMO, ilk defa 1998’de stop-motion animasyon teknolojisiyle seyircileriyle buluştu. 30 saniye ve 1 dakikalık gösterimleri yapıldıktan sonra kısa bir süre içerisinde Japonya’da bir fenomen haline geldi. Özellikle sosyal ağlarda oldukça yoğun hayran kitlesine sahip olan DOMO’nun şu ana kadar 6 Milyonun üzerinde Facebook, 20.000’in üzerinde Twitter takipçileri ve hayranları var. Youtube’da 10 Milyon’un üzerinde izlenme oranına sahip kısa süreli animasyon ve hayran videoları bulunmakta. Özellikle 15-24 Yaş arası hedef kitleye hitap eden DOMO’yu, diğer karakterlerden ayıran özelliği ise kişiselleştirilebilir olması. Yani herkes DOMO’yu istediği şekle sokabiliyor. Birisi gözlük takarken diğeri bıyık yapıyor, başka biri tek gözünü kapatırken diğeri uzun bir saç ekliyor yani kişiye özel…

42

Ancak tüm bu özgün tasarımları yaparken karakterin genel yapısı ve orijinalliğini bozmamak da çok önemli. Japonlar DOMO’yu, “sushiden sonraki en büyük Japon icadı” olarak tanımlıyorlar DOMO tüm dünyada moda canavarı olarak tanınıyor. Amerika, Avrupa ve Uzak Doğu’da onlarca lisansiyesi bulunan DOMO’nun Türkiye’deki lisans dağıtım haklarını temsil edecek olan Lisans Medya, 2013 yılı ve ilerleyen dönemler için yoğun bir lisans programına başladı. Yakın zamanda basın bültenleri, sosyal etkinlikler ve birçok mecrada görmeye başlayacağımız ve bağlanacağımız DOMO, özellikle genç ve yetişkinlerin hayatlarına farklı bir renk katacak.



KIŞ ’13

RÖPORTAJ

LİSANSLI ÜRÜN KALİTELİ ÜRÜNDÜR

LİSANS

Üretim konusunda kaliteye oldukça önem veren ve Türkiye’nin önde gelen oyuncak üreticisi ve ithalatçısı olan Furkan Group Genel Müdür’ü Ali Yüksel ile Oyuncak ve Lisans Sektöründeki deneyimlerini konuştuk...

Furkan Group ne zaman kuruldu ve lisans işine başlama kararını nasıl aldınız?

Şu an bünyenizde kaç adet karakter bulunduruyorsunuz?

Furkan Group Ticaret hayatına 1994 yılında Gamestar markası ile başlamıştır. 2000 yılında oyuncak sektörüne girip, ülkenin bu sektörde en büyük ithalatçılarından olmayı başardık.

Mattel, Hasbro, Marvel, Nickelodeon, Warner Bros. ve Beyblade lisanslarında üretim gerçekleştirmekteyiz.

2003 yılında da kendi fabrikamızı kurup %100 yerli üretim olan ürünlerin imalatına girip, sektörde söz sahibi imalatçı haline geldik. 2005’Ii yıllarda isimsiz ürünler üretmektense lisanslı ürün satışı hedefleyen Furkan Group; Marvel, Disney, Warner Bros, Mattel, Hasbro, Nickeledion ve benzeri şirketlerin lisanslarını alarak bu ürünlerin üretimine başlamıştır.

Size göre tüketicilerin lisanslı ürün tercih etmelerindeki etken sebepler nedir? Lisanslı ürün demek kaliteli ürün demektir. Ebeveynlerin tercihleri çocuklar doğrultusunda şekil alır. Günümüzde medyada yer alan karakterler ve çocukların bu karakterlerle hayal güçlerinin ötesinde bir dünya kurmalarıyla birlikte oyuncaklar, burada eğlenceli ve eğitici bir köprü görevi görmektedir. Furkan Group olarak tüm ürünlerimizde özgün endüstriyel tasarımları, estetik ve kaliteyi İSO ve CE standartlarında tüketicilerin hizmetine sunmaktayız. Ürettiğimiz ve ithal ettiğimiz tüm ürünlerde anti kanserojen olma özelliğinin yanında gıda sertifikası dâhil tüm kalite kontrol aşamalarını ürünlerimize uygulayıp, çocuk sağlığı ile güvenliğine son derece önem vermekteyiz.

44 10

Lisans sektörüne girmeniz iş hacminizi hangi oranda arttırdı? Lisans sektörüne girmemiz, oyuncak sektöründe bir adım daha öne çıkmamıza ve biraz daha ilgi çekmemize neden oldu. Hal böyleyken beklentiler daha çok arttı ve bizler de beklentilere yönelik çalışmalar yaptık. Buna karşılık biz de ürünlerimizin farklılığı ve kalitesiyle lisansların birleşmesinden memnun kalan bir tüketiciyle karşılaştık. Ürünlerimizi geliştirdikçe ve lisanslarımızı arttırdıkça oyuncak sektörünün öncü kuruluşlarından olduk. Pazarın en büyük kısmını hangi ürünler kapsıyor? Sektörümüzü tabii ki de lisanslı ürünler kapsıyor. Bunu da hem ürettiğimiz hem


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Bunların yanı sıra firmanın ürünlerinin yaş kitlesi ile karakterin yaş kitlesinin uyması gerekiyor. Kaçak ve sahte ürünler konusunda söylemek istedikleriniz nelerdir?

za uyumlu karakter, öğretici görseller ve renkler olmasına da çok dikkat ediyor, önemsiyoruz. Türkiye’de lisans sektörünün geleceğine ilişkin beklentileriniz veya görüşleriniz nelerdir? de ithal ettiğimiz ürünlerden; eğitici laptoplar, masa sandalye setleri, yazı tahtaları, oyun çadırları, scooterlar, bisikletler, çay-mutfak setleri satışlarından, müşterilerimizin ve tüketicilerimizin teşekkür maillerinden anlıyoruz. Bir karakterin lisansını alırken nelere dikkat ediyorsunuz? Oyuncaklarımızın yaş kitlesi 3 ile 9 yaş aralığında olmasından dolayı o yaşlara hitap edecek lisans karakterlerini tercih ediyoruz. Her ne kadar lisansın çok sevilmesi ve ilgi çekmesi bizim için önemli etkenlerden biri olsa da, oyuncaklarımı-

Teknoloji ilerledikçe görsel efekt programları da gelişiyor, dolayısıyla çizgi film karakterleri de çoğalıyor. Bunlardan sadece bir kaçı diğer karakterlerden sıyrılıp sevilip beğeniliyor.

Gelişen Türkiye’mizde ailelerin daha bilinçli, orijinalliğe ve kaliteye daha çok önem verdiğini görüyoruz. Söz konusu çocuklar olduğunda ise bu önem daha çok artıyor. Artık ebeveynler çocuklarına oyuncak alırken özellik ve işlevlerinin yanı sıra oyuncağın kalitesine, nerede üretildiğine ve orijinalliğine daha çok dikkat ediyor. Dolayısıyla sahte ürün üretimi yapan firmalar da gün geçtikçe kayboluyor, kaliteli ürün üreten firmalar ise daha çok öne çıkıyor.

Bu karakterler ise yurtdışında can buluyor ve ilgi dalgasının ülkemize kadar yayılmasından dolayı bu karakterler, biz üretici firmaların da ilgisini çekiyor ve lisanslarını almamızı sağlıyor. Hal böyleyken bizlerin de lisanslara karşı beklentileri daha çok artıyor. Ülkemizde birçok alanda gelişme olduğu gibi umarım kısa zamanda lisans alanında gelişmeler olur.

Bu sebepten dolayı Furkan Group olarak kalitemizden ödün vermeden çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Lisans sektörüne girecek yeni firmalara tavsiyeleriniz nelerdir?

Son olarak eklemek istedikleriniz veya düşünceleriniz nelerdir?

Lisans sektörüne girmeyi düşünen firmalar öncelikle lisansını almayı düşündüğü karakteri tanımalıdır. Karakter hangi yaşa hitap ediyor, ne kadar seviliyor, ürünleri ne kadar ilgi çekiyor vs. gibi...

License Time dergisinin her sayısını takip ediyor ve beğeniyle okuyoruz. Başarılarınızın devamını diler, teşekkür ederiz...

45 15


KIŞ ’13

HABER

TÜRK MARKALARINA

DÜNYA MARKASI OLMA YOLU AÇILIYOR

LİSANS

Kaynak Holding bünyesinde yer alan Kaynak Telif Hakları ve Lisans A.Ş, dünya genelinde uluslararası marka, lisans ve sertifika programlarının çatı kuruluşu olan Uluslararası Lisans Ticaret Birliği “LIMA” arasında anlaşma imzalandı.

Eğitim, kültür, kitap, perakende de sektörün lider markalarını bünyesinde bulunduran Kaynak Holding çatısı altında yer alan Kaynak Telif Hakları ve Lisans A.Ş., dünya genelinde uluslararası marka, lisans ve sertifika programlarının çatı kuruluşu olan ve merkezi ABD’de bulunan Uluslararası Lisans Ticaret Birliği “LIMA”nın (International Licensing Industry Merchandisers’ Association), Türkiye Temsilcisi oldu. Temsilcilik anlaşması LIMA Yönetim Kurulu Başkanı Charles M. Riotto ile Kaynak Telif Hakları ve Lisans Ajansı Şirket Yöneticisi Hakan Tungaç’ın katılımıyla Londra’da imzalandı. Anlaşmanın imzalanmasının ardından bir açıklama yapan Kaynak Telif Hakları ve Lisans Ajansı Şirket Yöneticisi Hakan Tungaç, dünya genelinde 200 milyar doların üzerinde bir ticaret hacmi bulunan lisans sektörünün çatı kuruluşu olan LIMA ile işbirliğinin önemini vurguladı. Türkiye Lisans Sektörünün Ticaret Hacmi 250 Milyon Lira LIMA gibi uluslararası bir kuruluşun kendilerini tercih etmesinin önemine dikkat çeken Tungaç, Türkiye’de halen 250 milyon liranın üzerinde bulunan Türkiye Lisans sektörünün ticari hacminin de artacağını söyledi. Tungaç, anlaşma ile yabancı dizilerin Türkiye’deki haklarının yanı sıra son dönemde yurtdışında bir-

46

çok ülkede ilgi gören Türk yapımlarının da haklarını savunacaklarını, Türkiye’nin markalarını LIMA kanalı ile dünya markası haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Lisans sektörü konusunda üniversiteler ve ilgili kuruluşlarla iş birliği yapacaklarını, fuarlar ve sektör buluşmaları organize edeceklerini anlatan Tungaç, korsana karşı kültür oluşturmak, lisanslı ürün kullanımını yaygınlaştırmak ve bu konuda kalifiye insanlar yetiştirilmesini sağlamak için eğitim programları da düzenleyeceklerini bildirdi. LIMA modeli Türkiye’de Uygulanacak LIMA Yönetim Kurulu Başkanı Charles M. Riotto da, Kaynak ile yapılan işbirliği sayesinde Türkiye’de önemli işler yapacaklarını belirtti. 1985 yılında kurulan LIMA’nın dünya genelinde 1100 şirketi temsil ettiğini belirten Riotto, her biri saygın ve seçkin bu firmalar arasında bundan sonra Türkiye’nin önemli markalarını da göreceklerine inandığını söyledi. Dünyada Lisans Sektörü Lisans veya lisanslama, hukuki anlamda ve ticari terminolojide, sahip olunan veya hukuki olarak korunan bir ürünün ve markanın (isim, isim dizgisi, logo, karakter, görsel veya tasarım olarak) ticari kullanım (telif) hakkının kiralanması veya kiraya verilmesi anlamına geliyor. Bu kiralamaya konu olan marka; bir ürün, hizmet veya promosyon şeklinde piyasada yer alıyor. Ürünleri ön plana çıkarma, geniş alıcı kitlelerine ulaştırma ve iş hacimlerini arttırma potansiyelinden dolayı firmalar lisanslı markaları tercih ediyor.

Lisanslı marka kullanımı ile firmalar markalarının ‘‘bilinirlik’’ fonksiyonlarından istifade ediyor. Piyasada aynı özellikte ve hacimdeki ürünler lisanslı bir marka ile birlikte sunulduğunda pazara avantajlı giriş gerçekleştirmiş oluyor. Markaların kalite standartları ve güven verici özellikleri tüketicilerin markalaşmış ürünlere yönelme eğilimini artırıyor. Lisans sektörünün dünya pazarındaki hacmi 200 milyar doların üzerinde. Uluslararası piyasada lisanslı ürünler, “Karakter ve Film”, “Ticari Markalar”, “Moda”, “Spor”, “Sanat, Müzik ve Yayıncılık” şeklinde sıralanıyor. Türkiye’de Durum Türkiye’de lisans sektörü son yıllarda artan korsanla mücadele çalışmalarıyla birlikte gittikçe önem arz ediyor. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (FSEK) ve ilgili tüm kanunlarda yapılacak düzenlemeler önümüzdeki yıllarda Türkiye’de korsan ürünlerin çok ciddi oranda azalmasına yol açacak ve lisanslı ürünlerin kullanılmasının önünü açacak. Türkiye’deki genç nüfus, artan eğitim oranı ve civar ülkelerin Türk kültürüne olan ilgisi gibi durumlar göz önünde bulundurulduğunda Lisans Sektörü, Türkiye’de çok ciddi hacimli bir sektör olacak ve Türkiye Lisans Sektörü açısından bölgede lider konuma ulaşacak. Şu anda Türkiye’de lisans sektörü hacmi 250 milyon TL’nin üzerinde. Türkiye pazarında lisanslı ürünlerin sektörlere göre, “Oyuncak”, “Kırtasiye”, “Tekstil”, “Basılı Yayın”, “Video”, “Hediyelik Eşya& Aksesuar ve Asortik Ürünler” şeklinde sıralanıyor.



KIŞ ’13

RÖPORTAJ

DOĞRU KARAKTER İÇİN DOĞRU ARAŞTIRMA ŞART

LİSANS

Winx Club, Poppixie gibi dünyaca ünlü Lisanslı Karakterlerin Türkiye Temsilcisi Filma Ltd.’nin Genel Müdürü Karaca Sarıoğlu ile Lisans Sektörünü ele aldık... Filma Ltd. ne zaman kuruldu ve lisans işine başlama kararını nasıl aldınız? Filma Ltd. 1982 yılında yurtdışından program tedarik etmek üzere kuruldu. Zamanın tek kanalı olan TRT ile belgesel, çizgi film ve pembe dizi çalışmaları devam ederken sonradan gelen kanallar için de program kaynağı olarak çalışmalarına devam etti. Şeker Kız Candy’den Köle Izaura’ya kadar zamanına damga vurmuş birçok programın ithalatçısıydı.

Lisans sektörüne girmeniz iş hacminizi hangi oranda arttırdı? Biz zaten uzun yıllardır film ve program işi ile çalışan bir firma olarak, çizgi filmini pazarladığımız bir markanın lisans işini de yapmamız kaçınılmaz olmuştu.

2000’li yıllarda Digimon karakteri ile lisans işine başlayan Filma, daha sonra çizgi filmlerini kanallara dağıttığı Rainbow S.p.A firmasının da lisans acentesi oldu ve 2004 yılından beri Winx Club, PopPixie, Huntik gibi karakterlerini temsil ediyor. Yıllar içerisinde Küçük Prens gibi yeni lisansları da bünyesine eklemiştir.

Tabi biz de elimizdeki karakterleri desteklemek adına elimizden gelen her türlü pazarlama desteğini veriyoruz; haliyle bunun geri dönüşü de hem lisansiyelerimizi hem lisansörlerimizi hem de bizi hayli memnun ediyor.

Şu an bünyenizde kaç adet karakter bulunduruyorsunuz? Şu an bünyemizde Rainbow S.p.A’den Winx Club, Poppixie, Huntik ve Küçük Prens bulunmaktadır. Size göre tüketicilerin lisanslı ürün tercih etmelerindeki etken sebepler nedir? Türkiye aile yapısı olarak çocuk merkezli işleyen bir sistem içerisindeyiz. Ebeveynler çocuklarını mutlu görebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar ve çocuklar da çizgi filmini seyredip oyuncakları ile oynadıkları karakterlerle kurdukları bağ neticesinde lisanslı ürünleri kullanmak istiyorlar. Daha önce de söylediğim gibi çocuklarını mutlu etmek adına da ebeveynler bu ürünleri alıyor.

48

Türkiye gibi lisanslı ürünler açısından son derece gelecek vaat eden bir ülkede aslında lisans gelirlerimiz bu işe başlarkenki tahminlerimizin çok üzerindeydi.

Pazarın en büyük kısmını hangi ürünler kapsıyor? Pazarın en büyük kısmını tabii ki okul gereçleri kapsıyor. Lisans işinin aslında birçok bacağı var ama çocuk işini kapsayan ‘Eğlence Lisansı’ dediğimiz segmentte okul gereçleri açık ara pazar lideri konumunda. Bundaki asıl neden ise; çocuklarının sevdikleri ürünleri kullanarak okulları ile daha derinden bağ kurmalarını isteyen ebeveynler. Bir karakterin lisansını alırken nelere dikkat ediyorsunuz? Aslında bu sorunuz hem bizim gibi acenteler hem de lisans alan üreticiler için çok önemli. Daha önceki birçok röportajımda üzerine basarak söylediğim üzere doğru lisans yatırımı insanlara çok para kazandırabileceği gibi araştırılmadan alınan karakterler ise kişileri hayli zarara sokuyor.

Bir lisansın ne kadar farklı mecrada desteklendiği çok önemlidir. Örneğin çizgi filmi televizyonda oynamayan ya da oyuncağı bulunmayan hiçbir çocuk lisansına kimsenin yatırım yapmaması gerekmektedir. Biz gerçekten aldığımız lisansları titizlikle seçip tüm gücümüzle karakterlerimizi destekliyoruz. Aldığımız lisanslarda bunlara öncelikle dikkat ediyoruz. Bunun dışında tabii ki kendi hayat anlayışımıza ve dünya görüşümüze de uygun olması gerekiyor temsil ettiğimiz karakterlerin. Bu yıl gerçekleştirdiğiniz Winx Club Aktivitelerinden bahseder misiniz? Biz Winx Club ile her zaman ülkemizde yapılmamışları yapmaya çalışıyoruz. Bu sebeple 2012 yılında ülkemizde ilk defa %100 yerli ekiple hazırlanan bir müzikal gerçekleştirdik. Senaryosu, dekoru, kostümleri ve oyuncuları tamamıyla Türk olan bu oyunumuz ile çok gururlandık ve muhteşem bir gişe başarısı yakaladık. Bunun dışında yine 2011 ve 2012 yıllarını kapsayan ve Türkiye’nin 9 ilini gezen bir ‘Çizgilerle Winx Club’ sergisi organize ettik. Çocuklara çizgi film tekniklerini tanıttığımız ve sergi gezme alışkanlığı kazanmalarını hedeflediğimiz sergimiz de çok başarılı oldu. Her ilde binlerce çocuk sergiyi gezdi ve toplamda 50.000’in üzerinde çocuğa ulaştık. Onların ileride yetişkin olduklarında sanata farklı bir gözle bakabilmelerini sağladıysak ne mutlu bize. Ayrıca yine bu sene Winx Club karakterinin ‘su altında’ geçecek 5. Sezon bölümlerinin lansmanı için ‘Senkronize Su


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Altı Balerinleri’ ile bir gösteri düzenledik. Türkiye’nin ilk kapalı akvaryumunda gerçekleştirdiğimiz bu gösteri de 4 gün sürdü ve hem akvaryum hem de bizler ziyaretçi akını karşısında çok memnun olduk. Çocuklarımızda doğa bilinci ve denizlerimizi koruma bilinci geliştirmek amaçlı yaptığımız bu etkinlik de hayli ilgilerini çekti. Yeni bölümler çıkacak mı? Winx Club’ın biraz önce bahsettiğim gibi şu anda Nickelodeon ve Show TV kanallarında yayınlanan 5. Sezon bölümleri bulunuyor. Bunların dışında 2013 yılı sonbaharında yayınına başlanacak 6. Sezon çizgi dizilerinin de hazırlığı devam ediyor. Pazarlama stratejileriniz nelerdir? Pazarlama stratejilerimiz her zaman temsil ettiğimiz karaktere maksimum destek şeklinde özetlenebilir. Öncelikle asla TV satışı gerçekleşmeden karakterin lansmanını yapmayız. Akabinde ana kategori satışları olmadan da tüm kategorilerde lansman yapmayız. Her zaman ürünlerin beraber yarattığı sinerjiden yanayızdır ama bunlarda ürün sıralaması çok önemlidir. Ayrıca biz farklı mecraların bir arada çalışmasının da çok iyi sonuçlar verdiğine birçok kez tanık olduk. Örneğin mutlaka bir takım yarışmalarla TV dizilerini, yerel internet sitesini de çok önemli mecralardan biri olan dergiyle birleştiririz. Çocuklar için sevdikleri karakterle dört bir yandan sarıldıkları dünyalar meydana getirip, onların aldıkları keyfi artırmaya çalışırız. Her zaman bir mesaj vermek isteriz; doğayı korumak olabilir, kendine

güven olabilir, farklılıklarını sev olabilir... Sonuçta biz de çocuğu olan ebeveynleriz ve kendi çocuklarımız için nasıl en iyiyi istiyorsak ülkemizdeki çocuklar için de aynısını isteriz. Türkiye’de lisans sektörünün geleceğine ilişkin beklentileriniz veya görüşleriniz nelerdir? Türkiye’yi sadece lisans sektörü açısından değil, gelişen ve notu yükselen ekonomisi ile de gelecekte çok güzel günlere gebe diye düşünüyoruz. Krizdeki Avrupa ve Amerika’dan sonra böyle gelişen pazarlar her türlü yatırımcı için gelecek vaat ediyor. Bizim de özellikle içerisinde bulunduğumuz sektör özelinde konuşmamız gerekirse; lisans sektöründe önümüzde daha gidilecek birçok yol olduğunu düşünüyoruz.

Yeni sezonda çıkarmayı planladığınız karakter veya ürünleriniz nelerdir? Winx Club olarak konuşursak; bu sene daha çok gıda anlaşmaları göreceksiniz. Market raflarında birçok Winx Club ürünleri olacak. Ayrıca henüz hangi lisans olduğunu söylemeyeyim ama bir de Türk gençlerinin severek takip ettikleri bir karakter de yine uygun ürünlerle raflarda yerini alacak.

Kendimizden ve lisansiyelerimizden örnek verirsek artık çalıştığımız birçok firma ellerindeki karakterlerimiz ile uluslararası işler yapıyorlar. Birçok sektörde ithalatçı olarak hizmet veren lisansiyelerimiz artık ihracat oranlarını da artırarak ülke ekonomimize daha da katkı sağlıyorlar. Daha önce de söylediğimiz gibi üreticiler doğru lisansa yatırım yaptıkları sürece ülkemizde lisans sektörü daha hayli büyüyecek.

Kaçak ve sahte ürünler konusunda söylemek istedikleriniz nelerdir? Bu uzun zamandır üzerine basa basa ve çok çaba sarf ederek uğraştığımız bir konudur. Maalesef ülkemiz yasalarında bu konuda o kadar çok açık var ki mücadelelerimizde iyi sonuçlar alsak bile sahte ürün işinin önünü %100 kesemiyoruz. Ama özellikle okul gereçleri ve tekstil sektörlerinde olan sahte ürünleri hem pazardan gelen hem de lisansiyelerimizden gelen ihbarlarla yerinde baskınlar ve mahkemeler ile bir hayli engelledik. Örnek vermem gerekirse 2011 yılında okul sezonundaki 1 ay içerisinde bitmiş ve yarı mamul olarak 80.000 çanta yakaladık. Ve bu bahsettiğim rakam sadece İstanbul için geçerlidir. Hapis veya para cezası ile neticelenen birçok davamız mevcut. Bu konudaki çalışmalarımız da her zaman devam ediyor.

Lisans sektörüne girecek yeni firmalara tavsiyeleriniz nelerdir? Lisans sektörüne girecek firmalara tavsiyemiz yatırım yapacakları karakteri iyice araştırmalarıdır. Hangi mecralarda görünür olduğunu takip etmeleri, acentenin veya lisans firmasının karakteri ne gibi pazarlama aktiviteleri ile destekleyeceğinden haberdar olmaları ve hedef kitlelerini doğru belirleyip ona göre üretim ve dağıtım yapmaları dikkat edecekleri en önemli hususlardır.

Son olarak eklemek istedikleriniz veya düşünceleriniz nelerdir? Daha önce söyledim aslında tamamını ama özetlemem gerekirse; biz Filma olarak temsil ettiğimiz lisansları zaten titizlikle seçiyoruz sonrasında her türlü pazarlama desteği ile karakterlerin uzun ömürlü olmaları için elimizden geleni yapıyoruz. Raf alanları kısıtlı olan satış kanallarına ürünler çıkmadan önce de üreticilerden araştırarak ve düşünerek lisans almalarını istiyoruz.

49


KIŞ ’13

RÖPORTAJ

MARKA DEĞERİ VE

LİSANSLAMA LİSANS

Dünyanın en önemli marka değerlendirme kuruluşlarından Brand Finance’ın Türkiye Direktörü ve Brand Assist Marka Danışmanlık şirketinin kurucusu olan Muhterem İlgünler ile Türkiye’de markalaşma, marka değeri artırımı ve lisanslama konuları ile ilgili bir söyleşi yaptık.

Sizi tanıyabilir miyiz? Ekim 2006 tarihinde halen yöneticiliğini üstlendiğim Brand Assist Marka Danışmanlık şirketini kurdum (www. brandassist.com.tr). Türkiye’ye ve Türk markalarına küresel rekabet avantajı kazandırmaya katkıda bulunması amacıyla kurduğum bu şirket, kısa sürede markalara derinlik kazandıran birçok hizmeti ülkemize getirerek markalara öncülük eden bir kuruluş haline geldi.

olarak markaların etkin kararlar alabilmelerini sağlamak amacıyla pazarlama ekiplerine yol haritası çıkarırız. Değer tabanlı pazarlama hizmetimizle de, şirketlerin en iyi fırsatlar için bütçe tahsis etmeleri konusunda markalara rehberlik ederiz. Tabii en önemlisi, bu süreç sonunda uygulamanın sonuçlar üzerindeki etkisini ölçebiliyor ve marka yatırımının geri dönüşünü açıklayabiliyoruz.

Aynı zamanda 2006 yılından bu yana, dünyanın önder marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance’in Türkiye Direktörlüğü’nü yürütüyorum (www. brandfinance.com).

Bu süre içinde marka değeri kavramı üzerine yaptığım çalışmalar arasında, “Türkiye’de Marka Yaratma ve Yaşatmanın Altın Kuralları” (Rota Yayınları, 2006), “Marka Şehir” (Markating Yayınları, 2011) ve “Marka Değeri” (Markating Yayınları, 2012) adlı kitaplar da mevcut.

50

Dünya’nın önder marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance’ın faaliyet konuları nelerdir? Ne tür araştırmalar yapar? Merkezi Londra’da olan ve 20 ülkede faaliyet gösteren Brand Finance, temelde gayri maddi varlıkların sayısallaştırılması ve yüceltilmesi konularına odaklanırken, müşterilerinin faaliyetlerine ve markalarına yön veren unsurları anlamalarına yardımcı olur. Değerin nerede ve nasıl oluştuğunu anlamak, sürdürülen faaliyet ile ilişkilendirmek, stratejik kararlar için hayati önem taşır. Bu nedenle Brand Finance

Tüm bunların yanı sıra, sürdürülen faaliyetler kapsamında markanın öneminin anlaşılması için çeşitli araştırmalar yürütüyor, forumlar düzenliyoruz. Dünyanın en değerleri 500 markasını “Global 500”, dünyanın en değerli 500 banka markasını “Banking 500”, dünyanın en değerli 500 telekom markasını “Telecom 500” ve dünyanın en değerli ülke markalarını “Nation Brand Index” ile belirliyoruz. Şirketler tarafından yatırımcı ilişkilerinde referans olarak kullanılan bir diğer önemli araştırmamız ise “Türkiye’nin En Değerli 100 Markası”dır. Avrupa ve dünya ile Türkiye marka atmosferini karşılaştırdığımızda ülkemiz nasıl bir konumdadır? Türkiye’nin çağdaş pazarlama kavramı ile tanışması henüz çok yeni olmasına rağmen 2005 yılından sonra “ne üretir-


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi sem satarım” anlayışı artık yavaş yavaş terk edilmektedir. Yine de onca üretim tesisine ve yetişmiş insan gücüne rağmen ülkemiz, henüz marka açısından çok zayıf durumdadır. Pazarlama süreçlerini yıllar önce tamamlayan ülkelerde ise markanın önemi “sözde” değil özde kabul görmekte, şirket stratejileri ona göre biçimlendirilmektedir. Size göre tüketicilerin markalı-lisanslı ürün tercih etmelerindeki etken ve sebepler nedir? Marka güven tesis ettiği için markalılisanslı ürünler birçok kişi için tercih nedenidir. Hiç kimse yaptığı seçimin, verdiği satın alma kararının yanlış olmasını istemez. Bu nedenle, arada fiyat farkı olmasına rağmen genellikle markalı ürünler tercih edilir. Bununla birlikte zaman zaman statü sahibi olmak veya farklı kişiliklere bürünmek gibi insani duygularımız da marka tercihlerimize yön verir.

Ülkemizde Marka Değeri’nin artırılmasında gösterilmesi veya uygulanması gereken strateji nedir? Başarı ölçümlemesi nasıl yapılmalıdır? Değerlendirmeler yapılırken nelere dikkat edilmelidir? Markaya değer veren unsurların saptanması ve bu unsurların yönetilmesini sağlayan bir strateji mutlaka gerekecektir. Bu bağlamda, pazarlama ve marka yönetiminin başarısını ölçmede gelinen son ve en gelişmiş nokta, marka değeri ölçümüdür. Değerlendirme yapılırken dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlar; markanın yasal olarak korunması, değerlendirmecinin tarafsız olması ve değerlendirme için yeterli ve güncel verinin temin edilmesidir.

2011’in marka değeri en yüksek şirketler Apple, Google, IBM ve McDonalds. Hızlı tüketim ürünleri yanında artık hayatımızın vazgeçilmezleri arasında en tepede teknoloji markaları yer alıyor. 10 yıl öncesinde en değerli markaların başında Coca-Cola başı çekiyordu. Değişen nedir? Marka değeri, markanın gelecekte elde edeceği kazançlara göre hesaplanır. Bazı iş kolları zaman içerisinde olgunlaşmakta, kazançları belli bir oranın üzerine çıkamamaktadır. Ancak teknoloji markaları kısa bir süre içinde yüksek kazançlar sağlama kabiliyetinde olduğu için marka değerleri de hızla yükselmektedir. Ülkemizde Marka ve Lisans sektörünün geçmişi, şimdiki durumu ve geleceği ile ilgili yorumlarınız ve beklentileriniz nelerdir? Markanın sadece tescil edilmiş bir isim olarak görülmesi büyük bir yanılgıdır. Marka, ancak akılcı stratejiler doğrultusunda yüceltilebilir ve değer kazanır; markanın biliniyor olması yeterli olmayacaktır. Marka sahibinin markasını iyi yöneterek kazanç elde etmesi ve bu kazancın ilerisi için sürdürülebilir olması gerekir. Fiziki (maddi) varlıkların gittikçe değer yitirdiği bir dünyada, fiziki olmayan değerli bir varlığa sahip olmak bir tutku haline gelmedikçe, ülkemizin marka geleceği hakkında umut taşımak zor olacaktır. Kısa dönem kazançları tercih eden

bir topluluk ne yazık ki uzun dönem kazançları heba etmektedir. 2011 yılında Türkiye’de en değerli markalara bakıldığında Türk Telekom, İş Bankası ve Turkcell listenin başındaki isimler. Peki bu şirketlerin ortak özellikleri nedir? Marka değeri yüksek şirketler, markalarını başarılı şekilde yönetebilen ve yüksek kazançlar vaat eden şirketlerdir. Bu anlamda liste başı şirketlerinin en temel ortak özellikleri budur. Özellikle Lisans sektöründe dünyaca bilinen yabancı marka ve çeşitli çizgi karakterlerin lisanslaması yapılmakta, ülkemizde de yabancı karakterleri ve markaları görmekteyiz. Neden bir Türk Markası ve karakteri henüz dünyaya lisans vermemiş? Niçin bir Türk Markasının lisans hakları yurtdışında başka bir ülkede sergilenmemiş? Bu konudaki eksikler ve hataları irdeleyecek olursak neler söylemek istersiniz? Ne yazık ki henüz bir dünya markasına sahip değiliz. Sahip olmadıkça da lisans ihraç etmemiz mümkün olmayacaktır. Dünya çapında lisanslı ürünleri incelediğimizde, özellikle fast-food, moda, film-müzik gibi iş kollarının daha yaygın olduğunu görürüz. Bu alanlarda dünyanın kabul edeceği marka ya da markalarımız olduğu gün biz de lisans ihraç eder hale geleceğiz.

51


KIŞ ’13

HABER

YAYGAN

BAYİİ VE DİSTRİBÜTÖRLERİYLE BULUŞTU

LİSANS

Lisanslı çanta ve kırtasiye sektöründe Türkiye’nin önde gelen üreticilerinden olan Yaygan, bayii ve distribütörleriyle bir araya geldi.

yeni lisanslar ve markalar hakkında bilgiler verdi. 2013 yılı okul koleksiyonları ile ilgili detaylı bilgi veren Tasarım Grup başkanı Aziz Yaygan; Türkiye’de 17 markanın çanta ve kırtasiye lisansiyesi olduklarını ve her marka için titizlikle birçok farklı koleksiyon tasarladıklarını dile getirdi.

Double Tree by Hilton otelinde düzenlenen toplantı ve gala yemeğinde, Yaygan’ın Türkiye’nin dört bir yanındaki bayileri ve distribütörleri bir araya geldi. Yaygan Çanta ve Kırtasiye Yönetim Kurulu Başkanı İ.Recep Yaygan’ın açılış konuşmasını yaptığı etkinlikte Yaygan Çanta ve Kırtasiye Tasarım Grup Başkanı Aziz Yaygan ile firmanın Türkiye çanta ve kırtasiye lisansiyesi olduğu markaların lisansörleri; Disney, Hasbro, Cordoba, Lisans A.Ş. ve Filma Ltd. yetkilileri Yaygan bayilerine 2013 koleksiyonları,

52

Daha sağlıklı bir gelecek için zararlı kimyasallardan arındırılmış ürünler ürettiklerini belirten Aziz Yaygan, üretilen ürünlerin uluslararası standartlara uyan, pazardaki en güvenilir ürünler olduğu açıklamasını yaptı. Aziz Yaygan, “7’den 70’e herkesin severek kullanacağı ürünlerden oluşan 2013 koleksiyonlarında; Sırt Çantasından ayakkabı çantasına, cüzdandan iPad kılıfına, spor çantalarından şemsiyeye, kırtasiyeden tıraş çantasına kadar onlarca farklı ürün yer alıyor” dedi. 1934 yılında faaliyetlerine başlayan sektörün lider firması Yaygan, ağırlıklı olarak çocuklara yönelik tasarladığı lisanslı ürünlerinin yanı sıra diğer ürünleriyle de gençlere ve yetişkinlere hitap ediyor.

Lisanslı markaları arasında Barcelona ve Juventus Futbol kulüpleri, Winx Club, Cille, Redakai, Snoopy, Minnie ve Mickey Mouse, başta olmak üzere pek çok çocuk kahramanının bulunduğu tasarımlarla çanta üretimi yapan şirket 17 markanın lisansına sahip. Aynı zamanda gençlere ve yetişkinlere hitap eden, aralarında Paul Frank, Replay, Esprit, O’Neill ve MTV gibi dünya çapında beğeni gören 12 markanın da Türkiye distribütörlüğünü yapıyor. YAYGAN, sektörde 80 yıla yaklaşan geçmişiyle, çanta ve kırtasiye alanında, lisanslı markaları ve kendi markasıyla, Türkiye’ye en son moda trendlerini yansıtan binlerce kaliteli ve sağlıklı ürün çeşidi sunarken, 40’a yakın ülkeye de ihracat gerçekleştiriyor. Tasarımlarında dünya modasını ve trendlerini takip eden YAYGAN Çanta’nın, hem yetişkinlere hem çocuklara hitap eden; Bulgaristan’da 1, İstanbul’da 5, Bursa ve Trabzon’da birer tane olmak üzere toplam 8 konsept mağazası bulunuyor.



KIŞ ’13

RÖPORTAJ

LİSANSLI KARAKTERİN

POPÜLER OLMASI ŞART

LİSANS

Ev tekstilinin önde gelen kuruluşlarından olan ve özellikle de ihracata verdiği önemle bilinen Ozanteks/Hobby Home Collection Genel Koordinatörü Mehmet Durmaz ile Lisanslı karakterlerin önemini ve Lisans sektörünü ele aldık... Ozanteks / Hobby Home Collection ne zaman kuruldu ve lisans işine başlama kararını nasıl aldınız? Ozanteks 1973 yılında kuruldu. 1995 yılından beri Türkiye’deki ilk 500 sanayi devi firmaları arasında yer almaktadır. 200.000 m2 bir alan üzerinde 3.000 çalışanı ile havlu, bornoz, nevresim, pike ve yatak örtüsü üretimi yapmaktadır. İpliğin girdiği tesislerimizden entegre bir şekilde bitmiş mamul ürün çıkmaktadır. Üretimimizin %80’lik bölümünü ihracatlar oluşturmaktadır. Yıllık yaklaşık 100.000.000 USD’lik bir ciro yapılmaktadır. Lisans işine 2006 yılında başlama kararı aldık. Her geçen zaman biraz daha büyüyen ve gelişen Hobby Home Collection markamızın, alacağımız güçlü lisans karakterleri ile daha da hızlı büyüyüp gelişeceğini düşündük ve öyle de oldu. Lisanslı ürünler, markamızın gücüne güç, hızına hız kattı. Şu an bünyenizde kaç adet lisanslı karakter bulunduruyorsunuz? Ben10, Caillou, Batman, Max, Puppy in my pocket, Chuck and Friends, LPS Minişler ve Redakai olmak üzere sekiz adet lisanslı karakterimiz bulunmaktadır.

54

Size göre tüketicilerin lisanslı ürün tercih etmelerindeki etken sebepler nedir? İnsanlar, özellikle çocuklar; sevdikleri karakterlerin üzerinde bulunduğu ürünleri almayı seviyorlar. Marka lisanslarında ise güçlü ve yaygın olan markaları kullanmak, sahip olmak onlara ayrı bir zevk ve üstünlük hissi tattırıyor. Lisans sektörüne girmeniz iş hacminizi hangi oranda arttırdı? Daha çok hangi ülkelerle çalışıyorsunuz? Biz, ağırlıklı olarak Avrupa ile çalışıyoruz. Ama Hobby Home Collection markamız ve lisanslı ürünlerimiz ile Türkiye’nin dışında Doğu Avrupa ülkeleri (Romanya, Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan, Le-

tonya, Estonya, Polonya), Rusya ve CIS ülkeleri (Ukrayna, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Ermenistan), Irak, İran, Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Kuveyt, Umman, Lübnan), Kuzey Afrika Ülkeleri (Cezayir, Tunus, Fas, Libya, Mısır, Sudan) ile çalışmaktayız. Bütün bu ülkelerde distribütörler aracılığı ile oldukça iyi satışlar gerçekleştirmekteyiz. Bir karakterin lisansını alırken nelere dikkat ediyorsunuz? Bir karakterin lisansını alırken, öncelikle popüler olmasına dikkat ederiz. Bu karakterin daha önce çıkmış oldukları ülkelerdeki performanslarını inceleriz.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Almaya karar verdikten sonra ise o karakter için lisansı dağıtan firmanın ne yatırımlar yapacağını, TV kanallarında oynayıp oynamayacağını ve ev tekstilinin dışında hangi sektörlere lisans verildiğini mutlaka göz önünde bulundururuz. Çünkü ürünlerin eş zamanlı ve birlik içinde piyasaya girmesi güçlü bir sinerji oluşturur. Türkiye’de lisans sektörünün geleceğine ilişkin beklentileriniz veya görüşleriniz nelerdir? Türkiye, lisans konusunda son yıllarda çok hızlı ilerledi, lisansın gücünü herkes anlamaya başladı. Gelecek yıllarda bu hızın daha da güçlenerek devam edeceği görüşündeyiz. Yeni sezonda çıkarmayı planladığınız karakter veya ürünleriniz nelerdir? Yeni sezonda çıkarmayı planladığımız güçlü lisans karakterlerimiz olacak. Cartoon Network’ten Ben 10’in yerini dolduracağını düşündüğümüz Redakai, futbol kulüplerinden Barcelona ve Real Madrid ve bütün dünyayı peşinden sürükleyen çılgın oyunun lisansı Angry Birds. Kaçak ve sahte ürünler konusunda söylemek istedikleriniz nelerdir? Bir lisanslı ürün ne kadar popülerse o kadar çok sahte ve kaçak ürün yapılıyor. Her ne kadar taklitler her zaman aslını yüceltse de, lisans sahiplerine bu haksız kazancı yapan insanların çok büyük zararları oluyor. Öncelikle bunu yapan insanlara şu mesaj verilmeli: “Siz piyasa fırsatlarını değerlendirmiyorsunuz, başkasına ait olan değerleri gasp ediyorsunuz, çalıyorsunuz.” Sonrasında bu insanlara verilebilecek en ağır cezalar verilmeli ki, bu hırsızlığı yapmanın bedelini ağır ödemiş olsun, hem kendisi bir daha yapmamalı, hem de başkalarına örnek olmalı. Sahte ürünlerle ilgili kanunlar her geçen gün düzeltilse de cezaları henüz caydırıcı değil. Ayrıca lisans dağıtım firmaları, yurt dışı anlaşmaları yaparken, kaçak ürün müdahaleleri ile ilgili tam yetkiyi de almalı. Çünkü müdahalenin yurt dışından gelmesi, hem gecikmelere yol açıyor hem de yaptırımları zorlaştırıyor.

55


KIŞ ’13

MAKALE

LİSANSTA VE PERAKENDEDE

BAŞARININ SIRLARI Evet yapabilirsiniz! Bu temel prensipleri uygulayarak, markanızı perakendede ve lisansta daha cazip hale getirebilirsiniz. Bunlardan her biri kendi içinde geliştirilebilir uygulanabilir metotlardan oluşuyor.

Allan Feldman

Total Licensing 2010

LİSANS

Üçüncüsü ise lisansör faktörü. Lisansiye (lisans alan) olan herhangi bir firma mutlaka daha verimli, daha kolay anlaşılabilir ve daha pozitif ilişki kurabileceği bir lisansörle (marka sahibi) çalışmayı tercih eder. Hiçbir firma, tam tersi yapıya sahip olan bir lisansör firma ile uzun süreli iş ilişkisi içerisinde olmak istemez.

Birincisi marka bilinirliği ve marka değeri. Müşteriler markayı tanıyorlar mı, onların gözünde markanın bir değeri var mı? Marka ile kendi hayatları arasında bir bağlantı kurabiliyorlar mı veya markanız onların hayatlarına değer katabiliyor mu? Bu değer hedef üründe kendini gösteriyor mu? İkincisi ise bir lisansiye ailesine katılımın getirdiği avantajlar. Ortak reklam ve tanıtım havuzunda yer alma, ticari bağlantıların ve iyi fikirlerin paylaşımı, ortak satış katılımı, markalı ürününüzün değerleneceği perakende kullanım alanını genişletme gibi fırsatlar ve avantajlar. Bunların her biri markanın kendisi kadar önemli ve değerli faaliyetlerdir.

56

Zaten mevcut pazarda rakiplerle mücadele etmekle uğraşırken öte yandan bir de lisansörle uğraşmak katmerli bir çileye dönüşür. Bu durumda fırsatçı bir zihniyetle lisansörün, firmadan royalty (telif) bedeli koparmaya çalışması yaraya tuz biber eker. Buna göre, marka sahibi bir lisansör olarak, markanızın veya markalı ürününüzün lisanslanabilirliğini arttırmanız için şu 4 önemli konuya önemle eğilmeniz gerekir. Tüm bunları uygulamanız, daha verimli, daha çalışılabilir, daha kârlı lisansiyeler ve bu suretle daha güçlü bir pazar başarısı olarak size geri dönecektir: 1- Ödevinizi yapın. Kendinizi daima lisansiyelerinizin veya lisanslı ürünlerinizi satan perakende müşterilerinizin yerine koyun ve onların

perspektifinden bakmaya çalışın. Onlara markanızın, diğer markalar arasındaki farkını ve değerini anlatmaya çalışın, ne şekilde daha kazançlı bir yol izleyebileceklerine dair yol gösterin, iş yaptıkları ürün grubunda daha fazla kazanmaları için yöntemlerinizi ve tecrübelerinizi paylaşın. Üçüncü şahıslar tarafından yürütülen pazar araştırma sonuçları genelde markanızın değerini ön plana çıkarmada daha yararlı olur ve bu sayede lisansiyelerinizin satışları ciddi anlamda artış gösterir. 2- Marka lisanslamanın her iki gücünü de kullanmaya çalışın, sadece tek yönlü kullanmayın. Marka bilinirliğinin yanında, lisansın daha etkin tanıtımı için ilişki kurma veya bağlantı gücünüzü kullanın. Teknoloji transferi, çeşitli ticari fuar katılımları, ortak perakende tanıtımları, ortak satış etkinlikleri, ortak reklam girişimleri gibi birçok alternatif yolu lisansiye firmalara ve perakende yöneticilerine sunmaya ve organize etmeye çalışın. Bu tür etkin faaliyetler, markanızın bilinirliği ve değeri kadar satışları da güçlendirecektir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Karşılıklı bir şekilde marka bilinirliği satışı, etkin ve artan satışlar da bilinirliği destekleyecek, bunların hepsi lisansta devamlılığı garantileyecektir.

yapan ve onu etkin kullanabilen, markayı kendi markasıymış gibi benimseyen katılımcı lisansiyeler sayesinde günümüzde de devam etmektedir.

3- Daha uzun vadeli lisanslar sunmaya çalışın.

Siz de markanız için yeni lisansiyeler ararken markanızı daima ileriye taşıyacak, yeni ürünler sunabilecek ve sürekliliği sağlayacak bu tür firmaları bulmaya çalışın. Bunun yanında lisansör ve lisansiye arasındaki finansal beklentileri karşılama gücü ve kültürel uyum markayı daha canlı ve güçlü kılacaktır.

İkonik, yani sadece bir görseli temsil eden markalar zirvede uzun süre kalmazlar. Bunlar daha çok sabit ancak uzun vadeli markalardır. Eğer yeni lisansiyelerinize güven ve cesaret vermek isterseniz onlara markanızın uzun soluklu devamlı gelir kapısı olabileceğini gösterin ve onları bu yönde motive edin. Uzun süreli ve performansa dayalı markalar, doğru lisansiyeleri bulmak adına çok önemlidir. Şu an dünya çapında bazı lisansörlerin neredeyse 20 yıl önce imzaladığı ve halen devam eden lisans anlaşmaları mevcut. Bu anlaşmalar yıllar boyunca markaya inanmış ve güvenmiş, güçlü ve kendini daima yenileyebilen, teknolojiye yatırım

4- Lisansiyelerinize karşı duyarlı ve saygılı olun. Siz kendi işinizde iyi olduğunuz kadar, lisansiyeleriniz de kendi işlerinde iyi olmalıdırlar. Ürettikleri ve sattıkları ürünlerde birer uzman olmalıdırlar. Birçok ortaklıkta taraflar her ne kadar eşit olmasa da, uzun vadeli ve gerçek bir iş ilişkisi sağlayacak karşılıklı saygı ve iletişim düzeyi bağlamında lisansörler ve lisansiyeler birbirleriyle ortak paydalara sahip olmalıdırlar.

Eğer markanız ve markanızın lisans gücü yetersizse burada işin büyük bir kısmı lisansiyelere düşer. Bu durumda karşılıklı anlayış ve empati çerçevesinde piyasadaki zorlukları ortakça göğüslemeli ve başarıyı elde etmelisiniz. Çünkü lisansiyelere ailenin önemli bir bireyi gibi davranılması, iş kalitesinin ve performansının devamını sağlayacaktır. Şüphe yok ki, bu kriterlerin iyi okunması ve uygulanması neticesinde, hem lisansör, hem lisansiye, hem perakendeci hem de lisans yöneticisi olarak herkes kazanacaktır. Bu tür lisansiye ve müşteri katılım programlarının uygulandığı ve büyük başarı sonuçları elde edildiği defalarca kanıtlanmıştır. Temsil ettikleri markalarla 15-20 yıl veya daha uzun süreli çalışan firmalar, bu prensipleri uygulayarak aynı istikrarla başarılı satışlar elde etmeye devam ediyorlar. Siz de yapabilirsiniz...

57


KIŞ ’13

RÖPORTAJ

HAYATA DAİR TERTEMİZ FİKİRLER Türkiye’nin ilk milli markalarından biri olan ve özellikle de Ağız Bakımı ve Kişisel Bakım ürünlerinde köklü kuruluşlardan olan Banat ile Marka ve Lisans konusundaki tecrübelerini dinledik...

LİSANS

Banat firması ile ilgili öncelikle kısaca bir bilgi verebilirmisiniz? Banat, 1947 yılında Türkiye’nin ilk diş fırçası üreticisi olarak %100 Türk sermayesi ile kurulmuştur. 65 yıl önce kurulan Banat’ın Türkiye’nin ilk milli markalarından biri olması bizler için büyük bir gurur. Ancak asıl gurur kaynağımız, markamızı yarım asrı aşkın sürede yenilikçi yaklaşımlarla daha da büyümüş ve uluslararası rekabette önemli bir konuma taşımış olmak. Bugün; en ileri teknolojilerle donatılmış tesislerimizde ‘Ağız Bakımı’, ‘Kişisel Bakım’, ‘Ev Bakımı’ ve ‘Endüstriyel Ürünler’ olmak üzere 4 farklı kategoride üretim yapıyoruz. En üst düzey kalite anlayışıyla da dünya standartlarında 400’ü aşkın ürünümüz var. Avrupa Fırça Üreticileri Birliği (FEIBP) Yönetim Kurulu üyesi olan firmamız 1998’den bu yana ISO 9001 Kalite Yönetim Sistem sertifikası ile belgelidir. Banat olarak, her dönemde tüketicilerin değişen ihtiyaçlarına, dönemin getirdiği yeni trendlere ve dinamiklere uyum sağlayarak ve “Tertemiz bir dünya, sağlıklı bir hayat çalışarak” teknolojilerimizi ve iş yapış biçimlerimizi bu doğrultuda geliştirip; “Hayata dair tertemiz fikirler” üretiyoruz. Bunu yaparken de ürünlerimizin tasarımlarına da büyük önem veriyoruz. Özellikle tasarımlarımızın sadece estetik değil aynı zamanda sloganımızda da belirttiğimiz şekilde ürünlere fonksiyonellik katmak

58

konusunda titizlik gösteriyoruz. Bugün ürün tasarımlarımızın uluslararası bir çok tasarım ödülüne layık görülmesi bu konuda başarı sağladığımızın en önemli göstergesi. Banat olarak her zaman hedeflerimiz doğrultusunda sürekli kendimizi geliştirerek aynı titizlikle çalışmaya devam ediyoruz. Bizi bu sektörde başarılı kılan en büyük özelliğimizin de bu olduğuna inanıyoruz. 2009 yılında Turquality marka destek programına seçilen firmamız bu misyon doğrultusun-

da yurtdışında da marka tanıtım faaliyetleri yürüterek; ekonomiye de katkıda bulunmaktadır. Kısacası; üretim ve depo dahil 20.000 metrekarelik bir alanda, en ileri teknolojilerle donatılmış tesislerimizde ‘Ağız Bakımı’, ‘Kişisel Bakım’, ‘Ev Bakımı’ ve ‘Endüstriyel Ürünler’ olmak üzere 4 farklı kategoride üretim yapıyoruz ve en üst düzey kalite anlayışıyla da dünya standartlarında 400’ü aşkın geniş bir ürün yelpazesine sahibiz. Kalitemiz ve gücümüz ile 40 ülkeye ihracat ile dünya çapında markamızın yaygınlığını sağlıyoruz.



KIŞ ’13

Banat lisans sektörüne girme kararını nasıl ve ne zaman aldı? Lisans sektörüne ilk adımı hangi ürünle attı? Biz, markaların lisanslı ürünlerle işbirliğinin güzel sonuçlar elde ettiğini ön görerek; uzun yıllar önce bu çalışmalara ülkemizin önemli kulüpleri ile başladık. Yaklaşık 12 yıl önce Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonsporile anlaşma yaparak; lisanslı diş fırçaları üretmeye başladık. Halen, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş ile çocuk ve yetişkin diş fırçaları anlaşmamız devam etmektedir.

LİSANS

Lisanslı ürünlerinizin piyasadaki durumuyla beklentileriniz doğru orantılı ilerliyormu? Elbette... Zaten, kulüplerle anlaşmalarımız 12 yıl gibi uzun bir süredir devam ediyor. Tüketiciler sevdiği kulüplerin ve karakterlerin bulunduğu ürünlere ilgisi sayesinde bu işbirlikleri güzel sonuçlar vermeye devam edecektir. Yapmış olduğunuz lisanslı ürünler konusunda şuanda sizin için artı ve eksilerini söyleyebilirmisiniz? Lisanslı ürünler özellikle doğru şekilde eşleştiğinden hem üretici marka hem de lisans sahibi anlamında algıyı yükseltici bir etken oluyor. Bizim, ürünlerimiz ağız sağlığına yönelik olduğundan; her iki taraf içinde artı değer katan bir çalışma oluyor.

Yeni lisanslarınızla ve ürünlerle ilgili bilgi verebilirmisiniz? Şimdiye kadar 4 lisanslı ürünümüz oldu ama bu lisanslı ürünler hem çocuk hem de yetişkinler için ayrı ürünleri olduğundan; çeşit anlamında çok daha fazla görünürlükte ürüne sahibiz. Son olarak, henüz çok yeni ama çocukların en çok sevdiği karakterlerden biri olan ilk Türk çizgi film kahramanımız Pepee’nin eğlenceli dünyasını diş fırçalarımıza taşıdık. 6 farklı tasarımlı Pepee serisi diş fırçaları; 5 yaş ve üstü çocukların hassas diş ve diş etlerine uygun bir fırça yapısına sahip. Yumuşak fırça yüzeyi, ağız yapısına uygun ölçüleri ve koruma başlığı ile 15 Kasım’dan itibaren raflarda yerini aldı. Lisans alırken nelere dikkat ediyorsunuz? Ürünlerimiz sağlık ve temizlik ile ilgili olduğundan; lisans iş birliğinde ürünlisans eşleşmesinin birbirini tamamlamasına dikkat ediyoruz. Aynı zamanda, 65 yıllık bir Türk markası olarak bize güvenen tüketicilerimizi mutlu edecek bir işbirliği olmasına dikkat ediyoruz. Türkiye’deki lisans sektörünün geleceğine ilişkin beklentileriniz veya görüşleriniz nelerdir? Doğru ürün-lisans eşleşmesi ile tüketicilerin sevdiği takım veya karakterlere ulaşması olumlu neticeler verecektir.

60

Röportaj için çok teşekkür ederiz son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Biz de teşekkür ederiz. Röportajımızın sonunda ağız sağlığının önemi konusunda yaptığımız sosyal sorumluluk çalışmalarından da bahsetmek istiyoruz. Banat olarak, misyonumuz doğrultusunda, 1947’den beri ağız bakımı bilincine sahip sağlıklı nesiller oluşturmak amacıyla sosyal sorumluluk projeleri geliştirmekte ve uygulamaktayız. Bugün hala yeterli düzeye ulaşmamış olan ağız bakımı alışkanlığını yerleştirmek amacıyla, “ağaç yaşken eğilir” düşüncesiyle, diş hekimleri, üniversiteler, MEB, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerle birlikte çeşitli çalışmalar yapmakta, okullarda eğitimler vererek küçük yaşlardan itibaren bu bilincin oturması için çaba göstermekteyiz. Banat olarak ağız ve diş sağlığı bilincinin kazandırılmasına dair çalışmalarımızın yanı sıra, gelecek nesillerin çağdaş bir eğitimle büyümesine de çok önem veriyoruz ve bu doğrultuda Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile 3 yıldır ürün işbirliği çalışmasını devam ettiriyoruz. Bu proje kapsamında da satın alınan her Banat ürününden elde ettiğimiz gelirin bir kısmını TEGV’e bağışlıyoruz. Eğitimin önemine inanan bir marka olarak; Tertemiz bir dünya ve sağlıklı bir hayat için çalışmayı sürdürmeyi ve insanların “Hayata dair tertemiz fikirler” katmayı amaçlıyoruz.


26 x 11‘ episodes High Definition 5.1 Dolby Surround

VIPO Türkiye Lisans Hakları Temsilciliğini Miya Lisans yapmaktadır. www.vipoland.com

info@miya-lisans.com


KIŞ ’13

RÖPORTAJ

ŞİMDİ YERLİ KAHRAMANLAR

ZAMANI LİSANS

TRT Çocuk’ta yayınlanan “Cille” adlı çizgi filmin yapımcısı olan Cordoba Animasyon Stüdyosu Genel Müdürü “M. Musab Gündüz” ile ülkemizdeki çizgi film ve animasyon sektörünü irdeledik... Bize kendinizden bahseder misiniz? Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunuyum ve şu anda Cordoba Animasyon Stüdyosu’nun Yapımcılığını ve Genel Müdürlüğünü yapmaktayım.

eserlerinden oluşmuş, bu noktada çok hassas davranan bir metin hazırlama süreci ile başladı. Sadece metin ve efsane hazırlama çalışması yaklaşık 8 aylık bir süreyi bulan Cille’nin ilk bölümünün yapımı 4 aylık bir periyodu kapsamaktadır.

Cordoba ne zaman kuruldu? Firmanız ile ilgili bize bilgi verir misiniz? Cordoba Animasyon Stüdyosu 2007 yılı sonlarında kurulmuş olup, yaklaşık 4 yıllık bir süreçte de özellikle TRT Çocuk ile Çizgi Film ve Çocuk dergisi kapsamında çalışmış ve birçok başarılı projeye imza atmış bir stüdyodur. Genel anlamda görsel efekt, çizgi film, TV, belgesel yapımları ve yayıncılık ile uğraşmakta olan genç dinamik bir ekibe sahiptir.

Yönetmenlerimiz Gökhan Aşık, Çağrı Bayraklı ve Özgün Zümrüt’ün derin ve geniş içerikli animasyon bilgileri sayesinde, teknik anlamda Türkiye şartlarında hazırlanması zor bir proje olan Cille’nin, zengin metni ve senaryosu liderliğini Arif Sağlam’ın yaptığı, Mecit Güven, Murat Özyer ve Ali Hakan Kaya tarafından hazırlanmıştır.

TRT Çocuk’ta yayınlanan “Cille” TV-Dizisinin serüveninden bahseder misiniz? Nasıl bir karar aşamasından geçti? Neleri hedeflemeyi düşündünüz? İlk izlenimleriniz ne oldu? Cille yaklaşık 3 yıllık bir projedir. Projenin serüveni TRT Çocuk ile belirlemiş olduğumuz, piyasadaki 9-12 yaş grubuna hitap eden çizgi filmler arasındaki boşluğu görmemiz ve bu noktada beraber çok uyumlu bir çalışma sürdürdüğümüz, sevgili TRT Çocuk yönetimi ile ön hazırlıklarını yaptığımız bir proje olarak başladı. Proje genel anlamda ayağı bu coğrafyaya basan bütün değerleri, yargılarını ve alt metinlerini bu coğrafyadan yani İslam öncesi ve sonrası TürkArap-Farisi mitolojilerinden ve edebi

62

Proje hazırlanma aşamasında TRT Çocuk ile birebir görüşmeler ile geçti. Bu kapsamda TRT Çocuk yönetiminin vizyonu projenin kabul ve hayata geçmesinde çok önemli bir yer kaplamıştır. Projenin

ilk harfi yazılıp, hazır hale geldiği bütün bir çalışma aşamasında hep aynı hedef ve ilke ile hareket edildi. Yüzü bize dönük, kökleri bu coğrafyadan beslenen ve temellenen projenin küresel bir anlatım dili ile tüm dünyaya pazarlanabilecek bir yapıt olması hedeflendi. Bu ilke ve çalışma ile aslında projenin gelecek vizyonu da hazırlanmış oldu. Bize ait değerleri küresel bir anlatım dili ile tüm dünyaya sunabilmek... Hazırlandığı ve sunuma başladığı ilk andan itibaren projeye gelen tepkiler genelde “Japonlar yapmış!” veya “Biz neden böyle bir iş yapamıyoruz?” yönündeydi. Yaptığımızı anlatana kadar hakikaten ilk sene çok uğraştık.


Ülkemizde TV’lerde yayınlanan Türk çizgi filmleri ile ilgili düşünceleriniz ve beklentileriniz nelerdir? Küresel anlamda başarılı işler haline gelebilmeleri en büyük hayalimiz. Bu başarıya ulaşabilmenin bir kaç aşaması var. Öncelikle yapılması gereken televizyon kanalları bağlamında çizgi dizilerimizin yayınlanacağı platformların çoğalmasını sağlamaktır. Ve en önemlisi yurtdışındaki rakiplerimiz ile mücadele edebilmeleri için başarılı lisans programlarına ihtiyaçları var. Bu kapsamda biz Cordoba ailesi olarak “Cille ve Nane ile Limon” projelerimizin lisans alışmalarını devam ettirmekteyiz. Çünkü bir çizgi dizi projesinin en önemli ayaklarından biri ve açıkçası o projenin mevcudiyetini devam ettirebilmesi lisans başarısına bağlıdır. Bu aşamalarda başarılı olan yerli yapımlar ne kadar çoğalırsa, biz de o kadar sınır tanımayan projelere imza atmaya başlayacağız. Medeniyet tasavvurlarımızı küresel aktörler ile yarışarak sunabileceğiz. Cille ile ilgili nasıl bir lisans programınız var? Lisanslamaya başlamadan önce nasıl bir hazırlık süreci oldu? Cille ile ilgili lisans programımızı 3 aşamaya bölmüş vaziyetteyiz ve ilk aşamayı tamamladık. Bu aşamalardan ilki oyuncak, kırtasiye, aksesuardan ve yayıncılıktan oluşuyor. Bu noktada bizler Cille’nin lisans aşamalarından ilkini tamamlamış vaziyetteyiz. Aslında Cille’nin özellikle ilk 52 bölümünü hazırlamak bizler için en önemli hazırlık aşamasıydı. Fakat lisans alışmalarının asıl hazırlık çalışması bünyemiz dâhilinde lisans programımızı hazırlayan ve hayata geçiren Lisans müdürümüz Şule Şişman hanımefendi tarafından hazırlandı. Ülkemizdeki Lisans sektörünün geçmişi, şimdiki durumu ve geleceğini nasıl yorumluyorsunuz? Sizce karakter lisanslamasında özellikle çocuk çizgi filminin önemi nedir? Şu, çok açık bir gerçektir ki önümüzdeki yıllarda Türkiye’de yerli yapım çizgi film kahramanları ile ilgili bir araştırma yapıldığında sormuş olduğunuz bu sorunun

aynısı sorulacaktır. Biz bu soruya daha çok TRT Çocuk kanalının varlığından öncesi ve sonrası diye cevaplıyoruz. Yani yerli yapımlardan önce ve sonra demek doğru olur. Geçmişinde tamamen yabancı karakterlerden oluşan bir lisans dünyası artık yerli aktörlerin ve kahramanların var olduğu bir lisans dünyası haline gelmektedir. Düşünsenize, artık Cille yabancı lisanslarla aynı raflarda ve onlarla yarışmakta, Transformers’lar ile veya Ben10 ile yarışmakta... Çocuk çizgi filmleri karakter lisanslamanın en önemli parçalarından birisini oluşturmaktadır. Elbette sadece çizgi filmlerden oluşmamakta ama pastanın

çoğunluğu çizgi filmlerdir diyebiliriz. Ve çizgi filmler aslında lisans ile çocukların hayal dünyalarından çıkıp gerçek hayatları ile buluşuyor ve bu çocukların gelecekteki tüm dünya tasavvurlarını inşa ederken en önemli unsurlarından biri haline geliyor. Bu noktada çok dikkatli ve planlı hareket edilmeli. Son olarak yapmayı planladığınız projeleriniz ve eklemek istedikleriniz? Tabi biz de her yapım evi gibi uzun metrajlı çizgi filmler yapmayı hayal etmekteyiz ve bu noktada çalışmalarımız devam etmekte. Aslında bizlere, sizler gibi ekiplerin vermiş olduğu desteklerin devamını dilemekteyiz. Bizlere bu fırsatları sunduğunuz için teşekkürler. Nice yeni kahramanlar ile görüşmek dileği ile...

63


KIŞ ’13

FUARREHBERİ

DISCOP WEST ASIA

KAPILARINI AÇIYOR

“İŞİ MEDYA VE TELEVİZYON OLAN HERKES BU FUARA AKIN ETMELİ”

LİSANS

DISCOP West Asia Dijital İçerik Fuarı ve Ortak Prodüksiyon Forumu bu yıl üçüncü kez 5-7 Mart 2013 tarihleri arasında Türkiye’nin ilk ve tek Marka, Lisans ve Medya dergisi olan LICENSE TIME’ın yayıncısı ve lisans acentesi olan LISANS MEDYA’nın medya sponsorluğunda İstanbul Intercontinental Ceylan Hotel’de düzenlenecek.

Düzenlendiği ilk yıla oranla, geçen sene %25 oranında katılım artışı olduğu görülmüştür ve 2013 yılında da en az bu oranda artış beklenmektedir. DISCOP WEST ASIA’nın bu başarısı, dijital içerik prodüksiyon ve dağıtımı alanında düzenlenen bu forumu, tüm Akdeniz, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya bölgelerindeki ülkeleri kapsayan en büyükmerkezi etkinlik ve ilgi odağı haline getirmiştir. 600 Milyon nüfusluk bir hacmi kapsayan ve birbirine yakın kültür geçmişlerine sahip bu bölgeler, televizyon-eğlence sektörüne oldukça açık ve her geçen gün dizi film yapımlarına ilgi göstermektedir. Ortak bölgesel yapımlar da giderek artış göstermektedir. Bu bağlamda, 60 ülkeden gelecek 750‘nin üzerinde sektör temsilcisini 3 gün boyunca ağırlayacak olan DISCOP WEST ASIA 2013, katılımcı ve profesyonel ziyaretçilerine aşağıdaki program ve etkinlikleri sunacaktır: • Uluslar arası programlar, TV formatları, TV kanalları ile Batı Asya ülkelerinde üretilen program ve içerikler, bağımsız üreticiler ve dağıtıcıların yer alacağı bir dijital içerik pazarı. • 3 gün boyunca sürecek olan farklı ve özel konferans programları ise şunlar:

64

1. Latin Amerika’da popülerliği artan drama-dizi yapımlarında Ortak Girişim Fırsatları 2. Orta Doğu’da üretilen sınır ötesi başarılı TV Format Konseptleri 3. Televizyon dünyasında yeni gelir kapıları oluşturacak iş modelleri: Lisanslama, Ürün Yerleştirme ve Markalı İçerik Üretimi • DISCOPRO™ Vitrininde, Batı Asya’da üretilen orijinal, bütçelenmiş, yatırım yapılmış ve yatırım ortaklığına açık Formatlar ve hazır TV projeleri yer alacak. • Birçok sosyal etkinlik, kokteyller ve kutlamalar! Katılımcı olmayan profesyonel temsilciler aşağıdaki opsiyonlarla kayıt yaptırabilirler: İçerik Satınalmacısı olarak kayıt ücreti 400 USD’dir. Toplantı organizasyon hizmetleri kapsamında sadece “satıcı” konumundaki firmalarla bağlantı kurabilirler.

İçerik üreticisi - yapımcı olarak kayıt ücreti 650 USD’dir. Toplantı organizasyon hizmetleri kapsamında tüm “katılımcı ve ziyaretçi” firmalarla bağlantı kurabilirler. Ziyaretçi olarak kayıt ücreti 400 USD’dir. Bu fiyata herhangi bir toplantı veya ikili görüşme kaydı dâhil değildir. Aynı firmadan 2 kişi katılım olması halinde, avantajlı başvuru formunu kullanarak 1 adet fiyatına, 2 adet katılımcı olmayan temsilci / ziyatetçi kaydı yaptırabilecekler. Daha fazla bilgi almak, reklam vermek, sponsorluk imkânları ve programa ilişkin tüm sorularınız için lütfen LISANS MEDYA’nın yönetimi ile info@lisansmedya.com e-mail adresinden irtibata geçiniz.



KIŞ ’13

MAKALE

6 ADIMDA MARKA LİSANSLAMA

Marka lisanslama, bir markanın büyümesi ve yayılması için gerekli en önemli adımdır. Marka lisanslama ile fazla enerji ve yatırım yapmadan pazar çeşitliliği ve ürün çeşitliliğini elde edebilirsiniz. Nasıl mı? Hülya Gören

Lisans Uzmanı

Aynı marka ile birçok ürünün üretimine ve dağıtımına yatırım yapmaktansa, marka değerine ve bilinirliğine yatırım yapıp, ürün çeşitlendirme ve pazar büyütme aşamasında lisanslama faktörünü kullanabilirsiniz.

Firmanız ve markanız için marka lisanslaması yapmak üzere aşağıdaki adımları takip etmelisiniz: Kaynak: Branding for Dummies

LİSANS

Diyelim ki bir markanız var ve herhangi bir ürünle bu markayı ön plana çıkardınız, ancak diğer birçok alanda lisans çalışmanız yok, yani piyasada aynı marka ile başka bir ürün yer almıyor.

1. Öncelikle güçlü bir marka ortaya çıkarın, onu koruyun ve etkin şekilde tanıtın. Dışarıdan bakıldığında bir anlamı, değeri ve cazibesi olmayan, gelecek vaat etmeyen bir markaya hiçbir üretici yatırım yapıp onun için ürün üretmek istemez ve peşin lisans bedelleri ödemek istemez.

66

4. Lisans ortaklarınızı sınırlayın. Lisans hakları verdiğiniz firmaların ürün kategorilerini alt kategorilerle ve coğrafi dağıtım alanlarını dağıtım kanalları ve bütçeleri oranında sınırlayınız.

2. Lisans rotanızı ve programınızı belirleyin. Markanızla hangi sektörlere girmek istediğinizi, yani markanız altında üretilecek ürün kategorilerinizi, önceliklerinizi, fiyat aralıkları ve fiyatlandırma stratejilerinizi ve dağıtım kanallarınızı belirleyip planlamanızı yapınız.

5. Kapsamlı ve etkin bir “lisansiye eğitim programı” gerçekleştirin. Lisans verdiğiniz firmalara yönelik yürüteceğiniz bu program, lisansını verdiğiniz tüm ürünlerin marka standartlarınıza uygun şekilde üretilip dağıtılmasını sağlayacak. Aksi halde bir yandan çalışırken aynı anda onları eğitmek zorunda kalacaksınız ve bu durum lisanslama sürecini çok yavaşlatacaktır.

3. Markanızın lisans haklarını sadece iyi yönetilen, saygın ve sağlam finansal gücü olan firmalara veriniz. Bu sayede markanız, lisansı verdiğiniz firmanın toplam gücü ile birleşip piyasadaki marka gücünü ve cazibesini oluşturacak.

6. Lisanslı markanızın, üretilen ürünler üzerinde doğru ve eksiksiz şekilde temsil edilip edilmediğini mutlaka kontrol ediniz. Marka kimliğine zarar verecek, uygunsuz ve onaysız kullanıma dikkat ediniz, bunların olmaması için her türlü önlemi alınız.



KIŞ ’13

MAKALE

MARKALAR İÇİN TWITTER GERÇEKLERİ Blog dünyasını mikro-blog dünyasına dönüştüren ve herkesi birer blogger yapan Twittter oldu! 2006 yılında San Francisco’da doğan Twitter, o günden beri de yükselen trend olmaya devam ediyor. Özellikle mobil refleksi ile kullanıcıları yakalayan Twitter, birçok sosyal mecradan sıyrıldı ve kendine has bir dünya yaratmayı başardı.

Korhan Kurt

MEDYA

Promoqube

2010 yılından itibaren birçok blogger, blogları yerine Twitter’ı kullanmaya başladı, birçok Twitter ünlüsü ortaya çıktı! Klavye kahramanı Türk kullanıcı yapısı buna gayet uygun olduğundan, herkes içinde bulunduğu duyguyu çekinmeden paylaştı. Türkiye’de de Blog dünyasını mikro-blog dünyasına dönüştüren ve herkesi birer blogger yapan Twitter oldu. Türkiye’de Facebook gibi tabandan tavana değil, tavandan tabana yayıldı! 2004’te kurulan ve özellikle 2007 yılından itibaren Türkiye’de de hızla kullanılmaya başlayan Facebook’u, önce halk kullanmış, markalar ve ünlüler sonrasında Facebook’a gelerek halkla Facebook üzerinden buluşmaya çalışmışlardı. Twitter’da ise tam tersi oldu, önce sanatçılar, gazeteciler gibi daha entelektüel bir kesim ve ünlülerden oluşan bir topluluk arasında kullanılan Twitter, sonrasında halka yayıldı.

Twitter markaları nasıl etkiledi? Sense Social Media Monitoring Tool’unun 2.000.000 içeriği analiz ederek çıkardığı sonuçlara göre; Twitter, “markalar hakkında en fazla içerik oluşturulan mecra” ünvanını koruyor. Ancak bu konuşmaların sadece %30’u olumlu!

68

Twitter içerik sayısında da en yakın rakibi Facebook’u solluyor. Twitter’da oluşturulan içerik sayısı, Facebook içeriklerinin tam 3 katı! Twitter’da dakikada markalarla ilgili 2 tweet atılıyor. Türk Twitter kullanıcıları, özellikle şikâyet ve yorumlarını içtenlikle paylaşıyor. O nedenle fikir liderlerinin Twitter’da bu kadar aktif olması ve markaların/kişilerin geri dönüşlerini Twitter aracılığı ile yapması bu mecrayı hayatımızda çok önemli bir yere getirdi. Ayrıca en önemli özellik olarak, kitleleri çok kısa sürede örgütleme özelliği sayesinde birçok marka-topluluk için başarılı vaka örnekleri oluşturmak çok kolay bir hal aldı. Bunun iyi yanları olduğu gibi, zaman ilerledikçe ve kalabalık arttıkça süreci zorlaştıran yanları da oluştu. O nedenle olaya iki taraftan da bakmak daha uygun olacaktır. “Arap baharı” ya da geçtiğimiz sene Van depreminde yaşadığımız felaket örneğinde olduğu gibi, istediğiniz kitleyi çok kısa sürede bir araya getirip projelerinizi duyurma şansınız var. Şirketler için Twitter fırsatları! Sense Social Media Monitoring Tool’unun 2.000.000 içeriği analiz ederek çıkardığı sonuçlara göre; Twitter, “markalar hakkında en fazla içerik oluşturulan mecra” ancak bu konuşmaların sadece %30’u olumlu!

Müşterileri markaları için Twitter’da fikir ve önerilerini paylaşıyor. O zaman en önemli konu gerçek bir müşteri memnuniyeti hizmet merkezi olarak Twitter’ı kullanabilmek ve daha da önemlisi ise bunu Twitter’ın yapısına uygun olan minimum zamanlarda yapabilmek. Promoqube olarak iki sene önce Türkiye’deki Twitter üzerinde ilk destek hattını kurduğumuzda, uzun süre müşterilere bu servisin gerçek olduğuna ikna etmeye çalıştık. Şu anda neredeyse sosyal medyayı aktif kullanan tüm markalarımıza bu hizmetin alt yapısını oluşturuyoruz. Birçok marka ve ajans da bu #destek konseptini başarı ile uyguluyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Twitter’da başarılı olanlar her zaman ilkleri denemekten korkmayanlar oluyor. Artık kullanıcılar günler veya saatler içerisinde değil, dakikalar içinde geri dönüş yapılmasını ve markanın kendisini dinlediğini görmek istiyor. Markalar bu konuşulmaları dinlemeli ve doğru kişiye doğru zamanda ulaşmayı atlamamalı. Twitter’da Trending Topic yalanı! Bizim ajans olarak en çok inandığımız şey verimli, efektif ve hesap verebilir olmak. Takipçi/Hayran sayıları üzerine savaşmak çoktan 2010’larda kaldı. Artık günümüzde, “Takipçi/Hayranlarımız ile neler yapabiliriz?” “Markaları doğru kişilerle nasıl buluşturmalı, hem markanın hem de tüketicinin kazanmasını nasıl sağlayabiliriz?” sorularına cevapların arandığı kampanyalar kurgulayan ve hesap verebilir şirketlerin kazanacağı günlerdeyiz. Özellikle Promoqube olarak yaptığımız Twitter/Facebook kurguları/kampanya-

ları ile markalara sadece “trending topic” olduklarını söylemek yerine atılan hangi tweet’ten sonra ne olduğunu, kliklenen hangi linkten sonra satışın/ engagement’in gerçekleştiğini söyleyebiliyor ve müşterilerimize hesap verebiliyoruz. Twitter’da Fenomen diye adlandırılan takipçisi fazla kişilerin içinde olduğu “Celebrity Seeding Paketi” fiyat listelerinin havalarda uçuştuğu, 50.000 TL’ye Trending Topic garantisi verildiği hatta bu şekilde TT olmuş projelerin ödül aldığı dönemlerden geçtik. Yapanın da yaptıranın da bir fayda görmediğini öğrendik.

yönelik bir mesaj almıyorlar. Yapılan işlem, tamamen, markaya faydadan uzak şekilde insanları eğlendirmekten öteye gidemiyor. Sosyal medya en zor sınavlarından birisini ölçülebilir olmak/verimlilik cephesinde veriyor. Markalar Twitter’daki hedef kitleleri arasından fikir liderlerini bulup doğru iletişimi kurduğu ve müşteri memnuniyeti sağladığında bu işi başarmış olacaklar.

Trending topic olmak için markalar genelde konuşulması muhtemel, jenerik etiketler seçiyorlar. Ancak, jenerik etiketler, Twitter’da insanlar tarafından konuşulsa da, insanlar bunu çok az oranda markaya bağlıyorlar. İnsanlar, bu etiketleri görseler bile, marka amacına

69


KIŞ ’13

ARAŞTIRMA

2012 YILININ EN İYİ SOSYAL MEDYA KAMPANYALARI 2012 yılı dijital pazarlama şirketlerinin ve markaların takipçi sayısından çok yarattıkları komünite ile anlamlı bir iletişim kurma çabalarına sahne oldu. Bu süreçte sosyal ağlar birçok yeni özelliği kullanıcılara sunarken, birçok marka kampanyalarında inovasyon yakalama çabası içindeydi.

Salih Kural

MEDYA

www.sosyalmedya.co

2012 yılında sosyal medyada temsil edilmeye başlanan marka ve bu alanda faaliyet gösteren dijital ajansların sayısında ciddi bir artış yaşandı. Sosyal medya ve internet kullanıcıları 2011 yılından bu yana video, oyun, afiş veya uygulama gibi pazarlama öğelerinden

oluşan sayısız kampanya ile buluşturuldu. Ancak bu kampanyalardan bazıları tüm dünyada markaya sağladıkları fayda ve insanları etkileme gücü bakımından öne çıktı. Yatırım getirisi (ROI), yeni hayran kazandırma, paylaşılma, izlenme sayısı, yeni marka avu-

Dollar Shave Club

Erkek bakımı alanında yıl içinde çok sayıda kampanya görmek mümkün oluyor. Bu alanda 2012’nin farklılaşan işleri arasında Dollar Shave Club girişimi oldu. Erkeklere aylık üyelik mantığıyla çalışan ve 1 dolar karşılığında tıraş bıçağı tedariki sağlayan Dollar Shave Club’ın video çalışması büyük ilgi gördü. Zekice hazırlanan video, esprili içeriğiyle 7 milyondan fazla izlenirken, çok sayıda kişiyi siteye üye yapmayı başardı.

70

katları oluşturma ve çok sayıda kişiye ulaşma gibi kriterler göz önünde bulundurularak Econsultancy.com editörleri tarafından hazırlanan 2012’nin en iyi sosyal medya kampanyaları listesini aşağıda sizlerle paylaşıyoruz.

Nike at the Olympics

Bu yıl uyguladığı gerilla pazarlama taktikleriyle adından söz ettiren Nike, Londra Olimpiyatları’nda uyguladığı billboard çalışmasıyla organizasyonun resmi sponsoru Adidas’ı gölgede bırakmayı başardı. Ünlü atletler yerine sıradan sporcuları ön plana çıkaran Nike, bu duruşunu şehrin dört bir yanına yerleştirdiği #findgreatness hashtagi yer alan görsellerle destekledi. Sonuç ise oldukça etkileyici. Socialbakers CheerMeter verilerine göre 27 Temmuz ila 2 Ağustos tarihleri arasında Olimpiyat ile Nike’ı ilişkilendiren 16 binden fazla tweet gönderilirken, Adidas 9,295 tweette kaldı. Kampanya sonrası yeni takipçi sonuçları: Nike 166,718. Adidas 80,761.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Dumb Ways To Die

Listeye son anda giren kampanyalardan biri olan Dumb Ways To Die, Melbourne’ün demiryolu servisi Metro tarafından hayata geçirilmiş bir proje. 14 Kasım’da Youtube’a yüklenen kampanya videosu kısa bir süre içinde milyonlarca kişi tarafından izlenerek başarılı bir virale dönüştü. Bir haftada 26 milyon izlenme sayısına ulaşan video şu an 30 milyon rakamını geçmiş durumda. Demiryolu emniyeti konusunda insanları bilinçlendirme amacıyla hazırlanan Dumb Ways To Die, ilgi çekici olmayan konularda dahi başarılı olma yollarını göstermesi bakımından takdire şayan bir kampanya.

Old Spice

Başarılı reklam filmlerinden tanıdığımız Old Spice, bu yıl da en iyi kampanyalar arasına girebilecek bir çalışmaya imza attı. Old Spice Guy karakteri olarak bu kez NFL oyuncusu Terry Crews’e yer veren deodorant markası akıllardan silinmeyecek bir video sundu. Old Spice Muscle Music adlı video farklı platformlarda milyonlarca kez izlenirken, “önce izle sonra sen de müzik yap” konseptli interaktif yaklaşım kampanyanın en beğenilen yanlarından biri oldu.

Cadbury

En ilginç sosyal kampanyalardan bir diğeri ise yine enteresan reklam filmleriyle ünlenen Cadbury tarafından Facebook’ta 1 milyon hayrana ulaşması şerefine gerçekleştirildi. Bir stüdyoda yapılan çalışmada canlı olarak bir Cadbury ekibi çikolatalardan üç boyutlu “like” heykeli oluşturdu. Ekip aynı zamanda gelen yorum ve mesajları da cevapladı. Cadbury bu kampanya neticesinde 40 bin yeni hayran daha kazandı ve 350 binden fazla kişi sürece katıldı.

Prometheus

Ridley Scott’ın son filmi Prometheus, bu yılın merakla beklenen filmlerinden biriydi. 20th Century Fox, Mayıs ayında bilimkurgu filmin tanıtımını teşvik etmek için Twitter kaynaklı bir viral çalışma düzenledi. Film için yeni bir üç dakikalık fragman aynı anda hem online hem de offline platformda gösterildi. Beraberinde sunulan #areyouseeingthis ile birlikte kullanıcıların düşünceleri bir sonraki reklam arasında Kanal 4’ten yayınlandı. İnovatif bir proje olmasa da kampanyanın gerçekleştirildiği sırada 4.000 tweet gönderimine ulaşıldı ve Prometheus filmi bu sayede yaklaşık olarak 15 milyon kişiye ismini duyurdu.

71


KIŞ ’13

MEDYA

Heinz

Ketçap ve mayonez gibi hızlı tüketim ürünleri markası Heinz, lansmanlardaki başarısıyla biliniyor. Yeni ürünü Five Beanz’in tanıtımı için Facebook’ta bir kişilik sınav uygulaması hazırlayan Heinz, kullanıcıların kendi karakterlerine uygun fasulyeleri belirlemesini sağladı.

Pazarlama kampanyalarında havuç kullanmak tüketiciyi ikna edebilmek için uygulanan temel yöntemlerden. Ancak Heineken’in bu yıl uyguladığı balon kampanyası, sıradan “Bizi Facebook’ta beğen, indirimi kap” fikrinin ötesine geçen bir proje.

Heinz aynı zamanda insanların kampanyaya katılmasını ve uygulamayı paylaşmalarını sağlamak için her saat başı beş kişi seçerek kişiselleştirilmiş fasulye maskotlarını hediye olarak gönderdi. Ayrıca hayranların yeni ürünü deneyebilmeleri için Facebook aracılığıyla kuponlar sunuldu. İki hafta süren kampanyadan çıkan sonuçlar dikkate değer. 22 binden fazla kullanıcı kampanyaya katılırken, 10 binden fazla kişi uygulamayı paylaştı. Kampanya 10.8 milyon kişiye ulaşırken, Heinz 30 bin yeni hayran kazandı.

Brezilya hayran sayfasında gerçekleştirilen kampanyada şirket, hayranlarından her “like” için ofislerinde bir balon şişirmeyi vaat etti. Bu sayede en güzel interaktif kampanya örneklerinden birini gerçekleştiren Heineken, kullanıcı isimlerini de çektiği videolarda dile getirerek markayı da ön plana çıkarmış oldu.

TNT

TNT Belçika’nın Flemish kentinde yaptığı mükemmel reklam çalışmasını yansıtan reklam filmi, bu yılın en çok paylaşılan ve beğenilen viral projelerinden biriydi. “Heyecan bizim işimiz” tarzı sloganıyla sonlanan video 40 milyon izlenme sayısına ulaştı.

72

Heineken

Heineken kampanya sonunda binlerce yeni hayran kazanırken, marka bilinirliğine önemli bir katkı sağladı.

Mini USA

Mini USA’in yüksek bütçeli otomobil tanıtımı, yüksek izlenme rakamlarına ulaşamasa da fikrin ilginçliği bakımından anılmaya değer bir projeydi. İnsanlardan en iyi test sürüşü için 6 farklı kelime söylemelerini isteyen Mini, kampanya sonucunda çıkan kelimelerle bir test sürüşü gerçekleştiriyor. Ancak ilginç kısım bununla sınırlı değil. Zira 6 kelimelik test sürüşü için bir talihli seçiliyor ve çekimler onun seçimleriyle yapılıyor.



KIŞ ’13

RÖPORTAJ

ARANINCA BULUNURSUN,

BULUNUNCA ARANIRSIN! Marka sahiplerine olduğu kadar küçük ve orta ölçekli iş yerleri için yerel arama, lokasyon bazlı pazarlama, içerik paylaşımı ve yönetimi ile lokasyon bazlı etkileşim konularında çözümler sunan Türkiye’nin lider markası Yellow Medya’nın Genel Müdürü Trevor Nadeau ile Sosyal Medya ve bulunabilirlik üzerine konuştuk...

MEDYA

Trevor Nadeau Yellow Medya ne zaman kuruldu? Hangi alanlarda faaliyet göstermektedir? Bize bahseder misiniz? Yellow Medya, Kasım 2007’den beri Türkiye’de. Amacımız Türkiye’nin ve dünyanın her yerindeki tüketicilerin mümkün olan en fazla sayıdaki Türk işyerine sorunsuz ulaşabilmesi. Şimdiye kadar oluşturmuş olduğumuz veri bankasında 800 binin üzerinde işyeri kaydı mevcut. İşimiz, bu iş yerlerinin olabildiği kadar çok internet, mobil ve haritalama platformunda bulunabilmelerini sağlamak.

Tüketici grubu artık ürün ve hizmet alımında dijital ve mobil platformlara öncelik veriyorlar. Peki, bu önceliğin sebebini irdeleyecek olursak son zamanlarda dijital ve mobil platformlarda ne gibi gelişmeler oldu? Tüketicinin ürün ve hizmet bulmada ilk önce cep telefonunu kullanmaya başlamış olması, marka ve küçük ölçekli iş yeri sahiplerini satış noktalarının mobil aramalarda bulunabilir olmasının önemi konusunda ikna etmiş bulunuyor. Bu Yellow Medya için çok büyük bir fırsat. Son zamanlarda Markaların dijital ve sosyal medyadaki görünürlüğü ve bilinirliği çok önemsenmeye başladı. Markaların dijital pazarlama konusundaki yeterliliği hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bence markalar ürünleri için arzu uyandırma konusunda müthiş işler çıkarıyorlar ama satış noktalarının bulunabilirliği konusunda hala çalışmaları gerekiyor. Marka müdürlerinin, ürünleri için arzu yarattıktan sonra ürünü satan mağazanın da dijital platformlarda bulunabilir olmasını sağlamaları gerekir. Sosyal medyayı daha çok bir reklam aracı olarak mı görüyorsunuz yoksa bir müşteri ilişkileri platformu mu? Şimdilerde sosyal medya her tür ve şekilde çıkıyor karşımıza. İnanıyorum ki pazarlama ve yorumlar açısında en doğru mecra ancak tüketicinin ürünü satın almak için başka yere gideceğini düşünüyorum. En azından öngörebildiğimiz kadarıyla.

74


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Dijitalde ve mobilde bilinirliğin yanında bir de bulunabilirlik var. Peki, nedir bu “aranınca bulunursun, bulununca aranırsın!” ? Kısaca şu demek oluyor: Eğer işiniz internette, mobil platformlarda ve harita platformlarında yoksa gerçekte de yoktur… SoLoMo nedir? Markalar ve firmalar için ne tür çözümler üretiyor?

Gelecekte planladığınız farklı bir platform, ürün veya hizmetleriniz nelerdir? Gelecek için planlarımız Yellow Medya Türkiye’deki işyeri listeleme veri bankasını geliştirmeye devam etmek ve içerik paylaşabileceğimiz yeni firmalarla anlaşmak. Bunları yaparak ülkedeki her türlü şirkete bulunabilmek ve dolayısıyla daha başarılı olmak konusunda destek olabileceğiz.

SoLoMo çok yakından tanıdığımız üç kelimenin bir araya gelen ilk hecelerinden oluşuyor: Sosyal, Lokal ve Mobil.

SoLoMo konsepti en basit tanımıyla öngörülü bir iş sahibi veya marka pazarlama profesyonelinin, satış noktalarının hem fiziksel ve sanal satış noktalarının geniş bir sosyal paylaşım ağları bütününde, lokal ve mobil arama platformlarında ve internet ve mobil haritalama uygulamalarında, bağlı veya bağlantısız araç-içi navigasyon sistemleri, kişisel navigasyon cihazları ve navigasyon uygulamalarında kolayca bulunabilir olması için kullanacağı bir detaylı bir check-list gibi düşünülebilir.

75


KIŞ ’13

MAKALE

DİJİTAL TÜRKİYE

Hızla büyüyen ve yakın gelecekte de dikkatleri üzerine toplayan bilişim sektörünün masaya yatırıldığı 5. Bilişim Teknolojileri Zirvesi’nde önemli sayısal verilere dikkat çekildi. Ö. Özlem Gülmez

MEDYA

Marka Yönetmeni

Bilişim sektörünün ülkemizdeki büyüklüğü 66,7 milyar TL. Bunun 62 milyar TL gibi önemli bir kısmını mobil teknoloji (telekomünikasyon) sektörü oluşturuyor ve 125.847 kişiye istihdam olanağı sunuyor. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre ülkemizde 19,3 milyon internet kullanıcısı var. Mobil internet kullanımı 9 milyon 685 bin. Türkiye’deki her 100 evin 48,7’sinde bilgisayar var. Türkiye’de internet kullanım rakamı 35 Milyon. İş kullanımının yanı sıra her 100 evin 47,2’si evlerinde internet erişimine sahip. İnternet kullanım oranımız geçtiğimiz 8 yılda %860 arttı. 2011 yılı verilerine göre internete girenlerin %96’sı bir

sosyal medya platformuna üye. Türk halkı günde ortalama 10,2 saatini sosyal medyada geçiriyor. Türkiye bu sayı ile sosyal ağlarda en çok zaman geçiren ülkeler sıralamasına 4. sıraya yerleşti. Birinci sırada 11,1 ile İsrail, ikinci sırada 10,7 ile Arjantin, üçüncü sırada 10,4 ile Rusya var. Artık hayatımızın ortasında internet ve onun mobilleşmesi var. Bugün dünya nüfusunun %77’si mobil cihazlar kullanıyor. Bu cihazlar arasında çok eski modeller de var, Android’ler de. Önemli bir araştırma kuruluşu olan Morgan Stanley’in tahminlerine göre 2014 yılında 15 yıllık geçmişe sahip olan mobil telefon sayısı, 50 yıllık geçmişe sahip PC sayısını geçecek.

JuniperResarch tarafından yapılan araştırmaya göre ise 2014 yılında insanların %50’si mobil ticarette bulunacak. Ürün alıp satmak, ürün ile ilgili araştırma veya yorum yapmak da mobil ticaret aktivitesi olarak adlandırılıyor. Gartner tarafından yapılan bir başka araştırmada ise 2015 yılında medyadaki reklam payının %24’ünün mobil yapılara kayacağını işaret ediyor. Reklam verenlerin, 2015 yılında mobil reklam bütçelerini %5 oranında arttırmaları bekleniyor. Mobil sektörde yapılanma tamamlanmış değil. Bu durum içerik sağlayıcılar ve yatırımlar için yeni fırsatlar sunuyor.

Avrupa’da internette en çok zaman geçiren 3. ülke Türkiye. 2012 Şubat ayı verilerine göre: * Toplam mobil kullanıcı - 63,8 Milyon * Facebook kullanıcısı - 31 Milyon * Google+ - 1 Milyon * Twitter - 6 Milyon * Foursquare - dünyadaki kullanıcıların %2,1’si

76

* Akıllı telefon sayısı - 4,8 Milyon * İstanbul 9,6 Milyon Facebook kullanıcısı ile sitenin en kalabalık 2.şehri. * Mobil kullanıcılar günde 45 dakika, ayda 43 kez Facebook’a göz atıyor.


ULAQ Dağıtım ve Lojistik Hizmetleri Hürriyet Mah. Eski Beşiktaş Cad. Elyaf Sok. No: 3/1 Kağıthane, İstanbul - TÜRKİYE T: +90 (212) 210 30 00 F: +90 (212) 210 30 19 www.ulaq.com.tr


KIŞ ’13

RÖPORTAJ

AYAKLARI YERE BASAN PROJELER GELİŞTİRİLMELİ Sosyal medya ve dijital platform gündemini ve nabzını tutan içerik ve haber portalı SosyalmedyaPort.com’un kurucularından “Bahadır Çakar” ile sosyal medya ve markaların dijital iletişimi üzerine konuştuk...

MEDYA

Özellikle de sosyal medya’da güncel kalmak çok önemli. Peki, bu güncelliği nasıl sağlıyorsunuz? Bilgi akışı ve gündemi nasıl takip ediyorsunuz?

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 2002 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesini kazandım ve o yılın yaz tatilinde, Kanal D Haber servisinde staja başlayarak profesyonel iletişim sektörüne adım attım. Okul boyunca ve sonrasında 2 yıl kadar televizyon sektöründe çalışmaya devam ettim. Daha sonra stratejik iletişim ve reklam alanında, iletişim ajanslarında görev aldım. Son 1 yıldır kurucularından olduğum SosyalmedyaPort ve dijitalde iletişim hizmetleri veren bir sosyal medya ajansı olan “Prbucks” oluşumunda yer almaktayım. Sosyalmedyaport ne yapar ne eder? Faaliyet alanları ve kuruluş amacı nedir? SosyalmedyaPort dijital pazarlama dünyasında olanının bitenin, yeniliklerin ve özgün fikirlerin yazılıp, çizildiği özgür bir platform. Ağırlıklı olarak sosyal medya hakkında haberlerin ve yorum içeren makalelerin paylaşıldığı bir portal diyebiliriz. Amacı iletişim sektöründeki profesyonelleri bir araya getirerek fikir alışverişi sağlamak, sektör içinde bir sinerji yaratmak.

78

İçerikle ilgili; “kraldır” benzetmesine sık sık rastlarız. Aslında bu ironik yaklaşım içeriğin ne kadar önemli olduğunu bize göstermekte. Sosyal medya çok hızlı dönen bir dünya! İnternet araçlarından yayılan ve sürekli değişen bu alanda güncel kalmak gerçekten zor diyebilirim. Ancak SosyalmedyaPort yazarları, bu hıza oldukça etkileyici bir şekilde ayak uydurmaktalar. Her biri kendi alanında uzman ve en önemlisi bildiklerini paylaşabilecek kadar bilgi konusunda cömert ve vizyonerler. Yazmak, paylaşmak ve en önemlisi bunu istikrarlı bir şekilde yapmak gerçekten kolay bir mevzu değil! Herkesin profesyonel olarak yaptığı işin yanı sıra bu şekilde bir tempoya ayak uydurmak, güncel olmak ve bilgi akışına katkı sağlamak SosyalmedyaPort yazarlarının en büyük farklı diyebilirim. Gündemi dünya genelinde takip ediyoruz ve hemen her konuda bir bilgimiz, bunun neticesinde fikrimiz ve söyleyecek sözümüz oluyor. Bu kadar hızlı büyüyen rekabetçi bir pazarda sosyal medyanın önemini nasıl tanımlarsınız? Fark yaratmanın değil, artık iletişimde olmazsa, olmazın bir mecrası sosyal medya... Önemli olduğunu hepimiz biliyoruz, az çok bizi ön plana çıkaracak fikirleri de! Ancak bu bir maraton, kendini yenileyebilen, hakkını vererek iletişim sürdüren, insanların kalbine dokunabilen ve itibarını yöneten her marka bilinirliğini sürdürecek.

Sosyal medyayı daha çok bir reklam aracı olarak mı görüyorsunuz yoksa bir müşteri ilişkileri platformu mu? Aslında ikisi de değil, ben sosyal medyayı adından da anladığım kadarıyla, salt bir kitle iletişim aracı olarak görüyorum. Nasıl kullanacağımız biraz markaya bağlı, marka ister reklam yapar, isterse sadece müşteri ilişkilerini yönetir. Neticede bu bir iletişim kanalı, bu iletişimi nasıl ve ne şekilde sürdüreceğimize biz karar veririz. Facebook, Twitter, Instagram, Foursquare, forum, blog… Bu platformların her birinin marka iletişimi için olan önemi nedir? Her birinin ayrı kullanıcısı, kullanım refleksleri ve alışkanlıkları olduğunu biliyoruz. Hepsi her marka ve iletişim şekli için ayrı ayrı önem arz eden araçlarıdır. Bu araçları kullanma ihtiyacı, her markanın ürün, hizmet türüne ve hedef kitlesine göre farklılık gösterir. Her markanın en temel işi insana ulaşmak! Çünkü her markanın iddiası, ürettiği ürün ya da hizmeti insanlara ulaştırmak ve ticari bir kazanç elde etmektir. Önemli olan markanın sosyal ağ kullanımını, doğru ve hedefe yönelik iletişim stratejisi olarak görmesi. Bu vizyona sahip her markanın, her tür sosyal ağı çok güzel ve verimli bir şekilde kullandığını biliyoruz.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

İletişim açısından sosyal medya bulunmaz Hint kumaşı, evet. Peki, sosyal medyanın satın alma sürecinde nasıl bir rolü var sizce? En temel rolü markaya bilinirlik sağlaması... Ancak nasıl bilindiğiniz çok önemli! Ürettiğiniz ürün ya da hizmet kalitesizse, müşteri ilişkilerini iyi yönetemiyorsanız bu vitrine çıkmak pek mantıklı değil. Burada olabilmek demek, özgüvene ve belirli bir kaliteye inanmak anlamına gelmektedir. Reel hayatta neyseniz, buraya yansıyacak resimde budur! Satın alma süreci başlı başına iş ve farklı olasılıklara sahip bir denklem. Sosyal medyadan doğrudan satış bekleyeceğimiz koşullar da var muhakkak ama her markanın sattığı ürün ya da hizmete göre farklılık gösterir. Örneğin fiyat rekabetine göre ürün satıyorsak, sosyal medya üzerinden bunun satışa dönüşmesi çok daha hızlı olur. Çünkü bir marka indirimli ürün satıyorsa ve sosyal medyada doğru bir kitle üzerinde yapıyorsa, satmaması imkânsız gibi bir şey... Sosyal medya içerisinde yer alan markaların karşı karşıya kaldığı zorluklar nelerdir? Marka değerini yükseltmek adına yapılan yatırımlar sonrasında karşılaşılan olumsuz geri dönüşler veya karalamalar nasıl bertaraf edilmelidir? Zaman zaman amatör ellerde yönetilen, markalara ait sosyal ağ hesaplarının linç edilmesiyle başlayan krizlere şahit olmaktayız. Birde tahammülsüz ve eleştiri kabul etmeyen markaların, içine düştüğü zor durumları görmekteyiz...

Burası insanları susturmak için değil, onlara kendimizi anlatmak için, profesyonel iletişim yapmak için var olan kanallardır. İnsanların en samimi ve rahat olduğu bir alanda, markamızın insanlar tarafından kayıtsız şartsız övülmesini beklemek en büyük hata. Kitlenin dilinden konuşmayarak insanların bizi desteklemesini ve hakkımızda olumlu konuşmasını beklemek de, en sık yapılan hatalardan biri... Sosyal medyada şirketler marka değerlerini korumak için neler yapmalı? Tutarlı, istikrarlı ve samimi olmalı... Markalar sürdürülebilir bir ekonomi

vizyonuyla müşterilerine bakarlarsa, karşılarındaki insanlara değer katmaya çalışırlarsa, sosyal medyadan da o denli güzel faydalanırlar. Marka değerlerini korumaları için, insanlara değer verip, insanlara değer katmalılar... Son olarak Türkiye’de sosyal medya araçlarını kullanarak marka yaratmak yurtdışı ile kıyaslandığında sizce ne düzeyde? Neler yapılabilir, yapılmalı? Medyanın her alanında olduğu gibi, önce gözlemleyip başkaları ne yapıyor izliyoruz. Daha sonra en pratik, bize para kazandıracak yöntem neyse, yarım yamalak onu alıyoruz ve uygulamaya çalışıyoruz. Günü kurtarmak için yapılan sosyal medya yönetim şekilleriyle bu işler zor ve tehlikeli. Bu işin vatanı Amerika’dır. Türkiye, Avrupa ülkeleriyle kıyaslanırsa daha iyi bir noktada diyebiliriz ancak Türkiye’deki en büyük problem altyapısız ve hızlıca başlayıp çok çabuk tüketmek. Ne yapmalı diye düşünecek olursak; her marka ve kurumun sosyal medyayı çok iyi içselleştirmesini sağlamak gerekir. Bu bir iletişim kültürü olmalı, yapılan işlerin, bir tweet ve ileti yazmaktan ibaret olmadığını kurum çalışanları bilmeli. Daha uzun vadede, ayakları yere basan projeler geliştirmeli! Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz... Ben de teşekkür ederim. License Time dergisinin de başarılarının devamını dilerim.

79


KIŞ ’13

MAKALE

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE

SOSYAL MEDYA’NIN DEĞİŞİMİ

Sosyal Medya’nın amacı hep insanlar arasındaki iletişimi kolaylaştırmak yönünde oldu. Bu alandaki ilk adım ise 1971 yılında İsviçre’de bulunan araştırmacıların kendi aralarında iletişimi sağlamak için gönderdikleri e-posta ile gerçekleşti. Fuat Türker

ft.fuatturker.blogspot.com

Dolayısı ile Facebook, Twitter, Linkedin ve benzeri diğer sosyal medya mecralarının arkasındaki konsepte bakıldığında çok yeni bir şey olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Ancak, günümüzün teknolojisi sayesinde tüm bu uygulamalar daha çekici, daha seksi ve çok daha kolay kullanılabilir hale geliyor.

Peki, internet nereye gidiyor? Aslında bu sorunun cevabını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Son hızla büyüyor ve yeni teknolojiler sayesinde daha kolay yaygınlaşıyor. Ancak, internetin nereye gittiğini daha rahat algılayabilmek için CopyBlogger’ın son derece güzel hazırlamış olduğu tarihsel infografiği incelemenizde büyük fayda var.

MEDYA

Sosyal Medya, dünyasına sürekli katılmakta olan yeni uygulamalar sayesinde, insanların birbirleri ile sürekli iletişim ve etkileşim içinde kalmalarını sağlıyor. Artık fiziksel sınırların bir önemi kalmadı. Dünya’nın her yerinden ve hatta uzaydan bile insanlar birbirleri ile kolaylıkla konuşup, iletişime geçebiliyorlar.

1971

İsviçre’de bulunan araştırmacıların kendi aralarında iletişimi sağlamak için gönderdikleri e-posta ile gerçekleşti.

1994

1980 Usenet’in ortaya çıkışı; tasarlanan ortak bir pano ile kişiler kendi aralarında her türlü bilgiyi (bilim, 1995 müzik, spor ve daha pek çok şey) paylaşabilir hale geldi. 1991

80

Bu yıl, CERN çalışanları tarafından (Tim Berners) WWW-world Wide Web keşfedildi. Amaç, basit bir şekilde iletişimi kolay hale getirmekti.

Swarthmore Koleji öğrencisi olan Justin Hall ilk kişisel blog sayfasını yayımladı, dolayısı ile BLOG konseptininde başlangıcı oldu. Bu konsept, Sosyal Medya’nın da öncüsü oldu diyebiliriz. Classmates.com ortaya çıktı. Amaç, eski sınıf arkadaşlarının bulunması, grupların kurulması ve iletişim halinde kalmaktı.

1996 ASK.com ortaya çıktı. Bu uygulama ile insanlar bilmedikleri sorular sorabiliyor ve cevaplarına ulaşabiliyorlardı.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

1997

Bu yıl ise AIM sayesinde insanlar birbirleri ile gerçek zamanlı ve online olarak sohbet etme imkanına kavuştu.

1997

Aynı yıl, ortaya WEBLOG konsepti ortaya atıldı. (Jorn Barger)

1998

Bu yılda ise internet üzerinden paylaşılabilen OpenDiary (açık günlük) uygulaması oluştu. Bu sayede, kişiler özel ya da gizli bilgilerini birbirleri ile paylaşabilir hale geldi. Kullanıcıların bunu yapabilmesi ise HTML bilgisinede ihtiyacı yoktu. Kullanıcılar yine bu sayede ilk defa birbirlerinin yazdıklarına notlar/Yorumlar ilave edebilir hale geldi.

1999

97-98’den sonraki bu gelişmelerin hemen ardından LiveJournal ve Blogger’ın ortaya çıkması ise daha büyük gelişmelerin ve BLOG’ların yaygınlaşmasına sebep oldu.

2000

Geniş bant internet kullanıma hazır hale geldi. Hemen ardından ise Jimmy Wales ve Lary Sanger dünya’nın ilk açık kaynak kodlu ve online kullanılabilir sözlüğünü geliştirdi. Bu küresel bir sözlüktü. İlk yıl 20,000’den fazla bilgi içeriyordu.

2001

Önce MEETUP ortaya çıktı, bu uygulama ile insanlar aralarındaki paylaşımları ve buluşmaları internet üzerinden yapabiliyorlardı. Hemen arkasından StumbleUpons (Üye oylama sistemi) geldi. Bu yıl dünya için ayrı ama çok acı bir önemi vardı; 11 Eylül’de NewYork ikiz kulelere saldırı olmuştu.

2002

Bu yıl Friendster aktif oldu, kullanıcı sayısı 1 milyon olmuştur. Kullanıcılar kişisel profillerini oluşturabiliyor ve gerçek zamanlı bağlantılar kurabiliyordu.

2003 MySpace ortaya çıktı ve genç jenerasyon içinde daha ilk ayında 1 milyondan fazla kullanıcıya ulaştı. Yine bu tarihte WORDPRESS hayatımıza girdi. 2004

Diğer bir dönüm noktası olan Facebook ortaya çıktı ve şu an neredeyse 1 milyar kullanıcıya ulaştı.

2004 Flickr hemen ardı sıra geldi, kullanıcılar artık istedikleri imajları birbirleri ile rahatlıkla paylaşabiliyordu.

2005

Ortalığı kasıp kavuran YOUTUBE hayatımıza girdi ve kullanıcılar yüksek hacimlerde kişisel videolarını paylaşmaya başladı.

2006

140 karakterlik kısıtlı mesaj hakkı ile TWITTER vazgeçilmemiz oldu. Kısa mesajlar yazılabiliyordu ancak çok hızlı ve etkindi. Halen saniyede 4000’den fazla tweet atılıyor.

2006

Spotify geldi, şimdi de kullanıcılar kişisel müzik listelerini oluşturabiliyor ve paylaşabiliyorlardı.

2007 Groupon, gerçek zamanlı alışveriş imkânını farklı pazarlama tekniği ile kullanıcıların hizmetine sundu. 2008

Tumblr, blog konseptine yeni bir hava getirdi. Ana White bir yazı yayımladı ve 1 ay içinde sayfası 3 milyon görüntülemeye ulaştı.

2009

Lokasyon bazlı servislerin şu an ki en önemli oyuncusu Foursquare kuruldu.

2010

Google, BUZZ ile sosyal Medya alanına giriş yaptı ama yeterli ilgiyi ve başarıyı yakalayamadı.

2011

PINTEREST’in hızlı girişi ve yükselişi.

2012

Google’ın 2010’daki BUZZ ile başarısızlığın ardından piyasa yeni konsepti olan Google+ ile muhteşem bir geri dönüş yaptı.

81


KIŞ ’13

MAKALE

MARKALARIN YENİ HEDEF KİTLESİ:

“Z KUŞAĞI” ve “MOM Z” X, Y derken ne zaman çıktı bu Z Jenerasyonu demek hiç de tuhaf olmaz herhalde... Karmaşık cep telefonlarımızı bizden daha çabuk kavrayabiliyor, okuma yazma bilmeseler bile internette istedikleri oyun sitelerini rahatlıkla açabiliyor, özetle teknolojiyi bizden daha iyi kullanabiliyorlar. Markalar açısından onları bu denli önemli kılan şey ne diye düşünmüyor değil insan.

Zeynep Alpdoğan

MEDYA

Medya İlişkileri Uzmanı

Geçtiğimiz aylarda İstanbul, teknoloji ve iletişim açısından oldukça önem taşıyan İstanbul Bilişim Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı. Birbirinden ilgi çekici konu ve konuşmacılar, bilişimin bugününü ve geleceğini masaya yatırdılar. Dinleyicileri arasında yer aldığım MOM Z paneli, iletişim dünyasının son dönemlerde gündeme getirdiği “Z Jenerasyonunu” konu alıyordu. Panelde, Z Jenerasyonu ve onların annelerinin (MOM Z) markalar açısından önemi tartışılıyor, konuşmacılar bu jenerasyona ulaşabilmenin markalar açısından neden bu denli öneme sahip olduğunu açıklıyorlardı. Z Jenerasyonu, diğer adıyla minik tüketiciler… İçinde bulunduğumuz dijital çağın tam da içine doğmuş bu yeni nesle Z jenerasyonu deniliyor. 2000 yılı sonrası dünyaya gelen bu kuşak internetsiz zamanları bilmiyor bile. Karmaşık cep telefonlarımızı bizden daha çabuk kavrayabiliyor, okuma yazma bilmeseler bile internette istedikleri oyun sitelerini rahatlıkla açabiliyor, özetle teknolojiyi ebeveynlerinden bile daha iyi kullanabiliyorlar…

82

Z jenerasyonunun markalar için anlamıysa, teknolojiyi ve interneti çok iyi kullanabilen genç hatta minik tüketiciler olmaları. Evet, markalar bu küçük insanlara tüketici olarak bakıyor. Onlara yönelik iletişim-pazarlama stratejileri oluşturuyorlar. Kısacası markalarını geleceğe taşımak isteyen kurumlar, onları kazanmak için büyük bir çaba sarf ediyorlar. Aslında markalar bu konuda çok da haksız sayılmazlar. Z kuşağına giden yol annelerinden geçiyor Teknolojiyi çok iyi kullanabilen Z çağı çocuklarının, satın alma kararlarında ebeveynlerini önemli ölçüde yönlendirebildikleri artık kocaman bir gerçek. Aileler; tatil planlarını, teknolojik ürün alımlarını ve daha birçok satın

alma kararını bu akıllı kuşakla birlikte veriyor. Hatta bu minik tüketiciler ailelerini doğrudan yönlendirebiliyorlar. Hal böyle olunca markalar, geleceğin de tüketicisi olan bu gizli karar vericileri gözden kaçırmak istemiyor. MOM Z panelistlerinin hemen hepsi bu konuda hemfikirdi. Bu minik tüketiciler ailelerinin satın alma kararlarını hiç de küçümsenmeyecek ölçüde etkileyebiliyorlar. O halde markalar haksız mı? Onların sadece birer çocuk olduğu duygusallığını bir yana bırakırsak aslında markalar doğru yolda ilerliyorlar. İşte markalar bu noktada, hem bu minik tüketicileri yakalamak hem de son kararı veren ebeveyne ulaşmak için büyük bir çaba içindeler. Markalar biliyorlar ki bu akıllı nesli yakalamak onların annelerinden geçiyor. Panele adını veren “MOM Z” bundan dolayı oldukça önemli. Z kuşağı anneleri daha seçici ve araştırmacı Eskiden, yani çocukların tüketici olarak bu denli önemli olmadığı zamanlarda anneleri yakalamak çok daha kolaydı. Belki bir TV reklamı, tüm tüketim kararlarını yönlen-


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

dirirdi. Peki ya şimdi? İnterneti bu kadar iyi kullanabilen Z kuşağı anneleri, artık daha araştırmacı daha seçici, daha dikkatli. Onları yakalayabilmek eskisinden çok daha farklı yollardan geçiyor. Panelin onur konuğu olan, “ABD Mom Central Consulting” firmasının kurucusu ve başkanı Stacy DeBroff’un vurguladığı gibi Z kuşağı annelerini geleneksel iletişim yolları artık etkilemiyor. Z kuşağı anneleri bir ürün satın alırken interneti çok daha aktif bir şekilde kullanıyor. Bu kuşağın anneleri sosyal medyayı dikkatle takip ediyor, ellerindeki akıllı telefonlar ya da minik

tabletlerle zaman mekân ayırt etmeksizin bilgiye istedikleri zamanda kolayca ulaşabiliyorlar. Geleneksel tanıtım mecraları bu kuşağın annelerini çok da etkilemiyor. Z kuşağı anneleri bir ürün satın alırken, o ürünü deneyimlemiş insanların düşüncelerine oldukça önem veriyor. Bu sebeple, forumlara danışıyor, sosyal ağları ve blogları takip ediyor, kullanıcı yorumlarını ve tecrübelerini büyük bir dikkatle inceliyor. Ve belki de, en önemlisi Z kuşağı anneleri internetin sağladığı imkânlarla hızlı ve inanılmaz bir karşılaştırma olanağına sahip. “Mom Z” sosyal medyada! İnterneti bu kadar iyi kullanabilen Z jenerasyonu anneleri elbette ki sosyal medyayı da es geçmiyor. Markaların da Z jenerasyonu ve onların anneleriyle buluşabildikleri en samimi en şeffaf platform sosyal medya... MOM Z Panelistleri arasında bulunan TEKNOSA COO’ su Bülent Gürcan; Z jenerasyonu annelerine ve bu jenerasyona daha yakın olabilmek için sosyal medyada Facebook ve Twitter’a yüklendiklerini söylerken aslında bu gerçeğin altını koyu koyu çiziyor.

Z kuşağı anneleriyle samimi ve şeffaf iletişim şart! Z kuşağı annesinin sosyal medyada bulunması bir tesadüf değil. Çünkü “Mom Z” şeffaf, samimi ve interaktif bir iletişim istiyor. Geleneksel iletişim metotları, Z kuşağı annesini doyurmuyor. Sosyal medya bu noktada tam da istenileni sağlıyor aslında. Tek taraflı ve formel iletişim anlayışlarını çok çok geride bırakan soysal medya, adlarını gelecek kuşaklara iletmek isteyen markalar açısından da oldukça değerli. Bu değerin farkına varan markalar, Z çağı çocuklarına ve onların annelerine bu platformdan ulaşmak istiyorlar. Bu noktada elbette ki sosyal medyayı “doğru şekilde” kullanmak kilit noktadır. Sadece bir Facebook ya da Twitter hesabı açmakla mucizenin gerçekleşmediğini bilen markalar, sosyal medyaya özgü iletişim stratejileri ve doğru içerikle hedef kitlelerine doğrudan dokunabilme avantajına sahipler. Bu gücü etkili bir şekilde kullanabilen markalar, hem Z kuşağı annelerini hem de bu jenerasyonu yakalayarak kendilerini geleceğe taşıma yolunda belki de en doğru adımı atmış olacaklar…

83


KIŞ ’13

MAKALE

GİRİŞİMCİLERİN TWEET’LEMESİ GEREKEN

10 ŞEY

Girişimciler markaları için yarattıkları Twitter hesabına ek olarak, kişisel Twitter hesabı da açmalı. Çünkü çoğu tüketici, bir markanın arkasındaki ismi daha yakından tanımak istiyor ve sosyal medya onlara bu istediklerini vermek için girişimcilere eşsiz bir fırsat sunuyor.

Marjinal Porter Novelli

MEDYA

marjinal.com.tr

Sosyal medya aracılığıyla girişimciler, kendi hayatlarından bir kesit sunarak ya da bakış açılarını göstererek müşterileriyle markalarından bağımsız bir şekilde yakın ilişki kurma şansı yakalayabilirler. Bunu yaparken tabii ki amaçlarının müşterinin markaya bağlılığını artırmak olduğunu unutmamalılar. Müşterilerinizin sizin farklı yönlerinizi görüp sizi gerçek bir insan olarak görebilmesi için hakkında tweet atmanız gereken 10 şey: 1. Kişisel haberler: Kişisel hayatınızın büyük olaylarını paylaşın. Tatiller, düğünler ve doğumlar gibi yakın arkadaşlarınızla paylaşabileceğiniz konulardan bahsediyoruz. Bu takipçilerinizi size yakın hissettirecektir. Ayrıca bu sayede benzer deneyimler yaşamış takipçilerinizle yakın iletişim kurma şansı da yakalayabilirsiniz. 2. Hatalar ve dersler: Hatalarınızı ve onlardan çıkardığınız dersleri paylaşmak gelişme göstergesidir, zayıflık değil. “Bu hafta ne öğrendim” gibi bir tweet postu paylaşın ve takipçilerinizin nasıl cevap verdiğine bakın. 3. Soruları cevaplayın: Eğer birisi size Twitter’da bir şey soruyorsa ve siz de cevabı biliyorsanız, paylaşmaktan

84

çekinmeyin. Bu sonra sizi sektörünüze ilişkin “Çok sorulan sorular” gibi bir yazı derlemeye itebilir ve daha sonraki takipçilerinizle bunu da paylaşabilirsiniz. 4. Makale linki paylaşma: Makale paylaşırken, kendi görüşünüzü belirtmeyi de unutmayın. Diğerlerini neden bu makaleyi beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz konusunda bilgilendirin. Ancak paylaşacağınız makaleyi seçip düşüncelerini paylaşırken düşüncelerinizin sizin toplumsal imajınıza katkı sağladığını da göz önünde bulundurun. 5. Gördüğünüz sıradışı şeylerin fotoğrafları: Eğer bir şey dikkatinizi çekiyorsa, bu diğerlerinin de dikkatini çekebilir. Peki, öyleyse neden onu Twitter’da paylaşmayasınız? Gördüğünüz etkileyici bir ürünü, yemeği ve mimari yapıyı Twitter hesabınızda paylaşabilirsiniz. 6. Okuduğunuz kitaptan bir alıntı: Okuduğunuz kitapta altın değerinde bir sözle karşılaştığınız zaman, bunu takipçilerinizle paylaşın. Bu sadece sizin iyi bir okuyucu olduğunuzu göstermek-

le kalmaz, aynı zaman bilgeliğe önem veren biri olduğunuza da işaret eder. 7. İlginç reklam: İlginç bir reklam panosu veya farklı bir reklam içeriği dikkatinizi çektiğinde, onun fotoğrafını çekip paylaşın. Herkes zeki bir pazarlama örneğinden bir şeyler öğrenebilir. 8. Küçük eğlence alışverişleri: Yeni aldığınız müzik CD’si, video oyunları veya spor malzemelerini paylaşmak, benzer bir ilgi alanına sahip olan takipçilerinizle aranızda sıcak bir iletişim oluşmasını sağlayabilir. 9. İş dünyasının dışından içgörüler paylaşın: Başarılı sporcuların, askeri liderlerin ve sanatçıların değerli sözleri, bize iş dünyasında başarı için gerekli olan liderlik ve yenilik konularında eşsiz ipuçları verebilir. 10. Ortaya koyduğunuz ürünler: Yaptıklarınızla ilgili de linkler paylaşabilirsiniz ancak bunu sadece profesyonel ürünlerinizle sınırlamayın. Eğer bir hobiniz ya da yaratıcı bir şey için tutkunuz varsa paylaşın.



KIŞ ’13

MAKALE

KÜÇÜK İŞLETMELER SOSYAL MEDYADA

ÇOK ÖZEL FIRSATLAR YAKALIYOR Tammy Kahn Fennell marjinal.com.tr

MEDYA

Küçük bir işletme olarak büyük şirketlerin asla sahip olamayacağı bir şeye sahipsiniz: Samimiyet. Markanızı, sektörünüzü ve müşterilerinizi iyi biliyorsunuz. Kendi ürününüzü veya servisinizi satmanız, bu konuda diğer herkesten daha çok fikriniz olduğunuz anlamına geliyor. Ve ilgi alanınız üzerindeki bu uzmanlığınız, sosyal medyada kendini inanılmaz bir şekilde belli eder. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre küçük işletmelerin yüzde 50’si sosyal medyadan yeni iş fırsatları ve müşteriler getiren fırsatlar elde ediyor. Anlaşılan iş demek küçük işletmeler için sosyal olmak anlamına da geliyor. Peki, sosyal medyayı küçük işletmelerle bu kadar uyumlu kılan, büyük işletmelerin bile özendiği bir başarı elde etmelerini sağlayan şey ne? Güven etkileşim ile kurulur Küçük bir işletme olarak menü seçeneklerinden oluşan otomatik bir telefon sisteminiz yoktur ya da pazarlamanızı başkalarına yaptırmıyorsunuzdur. İşte bu sizin hâkimiyet alanınızdır: Anlamlı, kişisel ve gerçek etkileşim. Müşterileriniz size kolayca ulaşabilir; siz de onlara büyük markaların yapamayacağı şekilde hizmet verebilirsiniz. Bu anlamda sosyal medyadaki etkileşiminiz, sizin hâlihazırda yaptıklarınızın bir devamıdır. Gerçek hayattan bir örnek: Dave’le tanışın Şef Joe, panini ızgarasını neden büyük bir zincirden değil de küçük bir işletme olan Bakertowne Supply’daki Dave’den alır? Çünkü Dave’e ızgaralarıyla ilgili her şeyi sorabilirsiniz. O, harika bir Küba usulü panininin kaç derecede pişmesi gerektiğinden hangi markanın bir diğe-

86

rinden daha iyi olduğuna kadar her şeyi bilir. Hatta yakınlarda bir yerdeyseniz, ürünleri doğrudan ev ya da restoranınıza getirir. Peki, Bakertowne bu avantajları sosyal medyada nasıl kullanabilir? Bakertowne Suppy yaptığı her satışta, kolaylıkla kişisel ilişkiler geliştirme fırsatına sahip. Dave ona verilen siparişlerin çoğunun sevkiyatını kendisi yapıyor. Bu da demek oluyor ki her sevkiyata eklediği küçük bir notla müşterilerine ulaşabilir. Bu notta müşteriden Dave’in Facebook ve Twitter sayfalarını takip etmeleri istenirken, onu takip etmenin avantajları anlatılır. Facebook kullanıcılarının yüzde 51’i ve Twitter kullanıcılarının yüzde 64’ü takip ettikleri markalardan alışveriş yapma eğiliminde olduğuna göre, Dave’in sürekli müşterilerinin de artış göstereceğini varsaymak yanlış olmaz. Bunun yanı sıra Dave’in “tweet”lerini “retweet”leyen ya da sayfasını arkadaşlarıyla paylaşan biri ücretsiz kargo, indirim kuponu ya da bu paylaşımının takdir edildiğini gösteren herhangi başka bir ödül almalı. Gerçek hayattan bir diğer örnek: Meesch ile tanışın MeeschNY gelecek vaat eden, kartpostal tasarımı şirketlerinden biri. Meesch müşterilerini daha çok nereden buluyor? El sanatları fuarlarından. Peki, insanlar bu fuarlardan nasıl haberdar oluyor? Meesch’den Michelle, sayıları her geçen gün artan takipçilerine nereye ve ne zaman gittiğini duyurma konusunda iyi iş çıkarıyor. Her fuardan sonra da takipçileriyle etkileşime geçiyor ve fuardan fotoğraflar paylaşıyor.

Meesch’in iyi yaptığı şey: Yerele ulaşmak Meesch en iyi müşterilerinin düzenli olarak el sanatları fuarlarını takip ettiğini biliyor. Michelle aktif olarak yerel etkinliklere sayfasında yer veriyor ve takipçilerini de kişisel profillerini paylaşmak konusunda yüreklendiriyor. Meesch ve Bakertowne Supply gibi küçük işletmeler, her satışta müşterileriyle kişisel düzeyde etkileşim kurmak gibi eşsiz bir imkâna sahip. Çünkü yereller ve içinde bulundukları topluluğa katılım gösteriyorlar. Hallmark gibi büyük bir kartpostal firmasının, el işleri fuarında nasıl yağmur yağdığı, herkesin tentelerin altına sığındığı ve bir müşteriyle birlikte buna nasıl güldüğüyle ilgili bir hikâye paylaştığını göremezsiniz. Zaten müşterilerin büyük markalara kişisel cevaplar verdiğine nadiren şahit olursunuz. Daha küçük işletmeler daha kişisel bir deneyim yaratabilirler Küçük işletmeler kişisel bağlantılara ve ağızdan ağza yayılmaya dayanır ve sosyal medya da bunun doğal bir uzantısıdır. Ning adlı sosyal site, bir online topluluğun belli düzeyde etkinlik gösterebilmesi için gereken anlamlı etkileşimi 20 kişinin sağlayabildiğini ortaya koydu. Hemen her işletme bu sayıyı yakalayabilir! Küçük işletme sahibi olarak böyle bir avantajınız var. Daha kişisel bir deneyim yaratabilirsiniz ve kullanıcıların çoğu zaman istediği ancak bir büyük markalarla bir türlü yakalayamadığı sıcak iletişimi onlarla kurabilirsiniz. Sonuç olarak sosyal medyada daha aktif olun ve müşterilerinizle yakın ilişkiler kurmanın avantajlarından yararlanmaya başlayın!


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

‘Kim Arıyor?’ uygulaması kullanıcılarının sayısı

400 bine yaklaştı Yellow Medya tarafından sunulan ve akıllı telefon kullanıcılarının hayatını kolaylaştıran ücretsiz mobil uygulama ‘Kim Arıyor?’, 365 bini aşan kullanıcı sayısı ile en çok indirilen mobil uygulamalardan biri oldu. Yellow Medya tarafından sunulan ve sahip olduğu benzersiz özelliklerle akıllı telefon kullanıcılarının hayatını kolaylaştıran ‘Kim Arıyor?’, 365 bini aşan kullanıcı sayısı ile en çok indirilen mobil uygulamalardan biri oldu. Telefonun rehberinde kayıtlı olmasa da, arayan firmaların kimliklerinin otomatik olarak telefonun ekranında görüntülenmesini sağlayan ‘Kim Arıyor?’ uygulamasını kullananlar, kim olduğunu öğrendikleri firmayı dilerlerse tek bir tuşa dokunarak geri arayabiliyorlar.

Türkiye’nin en büyük firma rehberi Yellow.com.tr’nin veritabanını kullanan Kim Arıyor Uygulaması üzerinden Ağustos ayında firmalara yönelik 6 bin 500’den fazla telefon araması gerçekleşirken, toplamda yapılan arama sayısı ise 44 bine yaklaştı. Sadece Ağustos ayında 31 binden fazla Android, BlackBerry ve Nokia kullanıcısı tarafından indirilen ‘Kim Arıyor?’, aranan firmanın telefonu yanıt vermediğinde veya meşgul sinyali verdiğinde kullanıcılara aynı bölgedeki benzer firmaları otomatik olarak da öneriyor. Uygulama, kullanıma sunulduğu günden bu yana geçen 14 ay içinde, ulaşamadıkları firmalara alternatif olarak, kullanıcılarına 250 binden fazla otomatik öneride bulundu.

Ağustos ayında, telefonlarının meşgul ya da yanıtsız olması nedeniyle ulaşılamayan firmalara alternatif olarak sunulan öneriler arasında ilk sırada bankalar yer aldı. ‘Kim Arıyor?’un en çok öneri sunduğu diğer kategoriler ise pizzacılar, otobüs firmaları, kargo ve kurye hizmetleri ile restoranlar olarak sıralandı. Facebook entegrasyonu bulunan ‘Kim Arıyor?’, kullanıcıyı arayan arkadaşının o anki Facebook profil fotoğrafını ve en son paylaştığı durum mesajını da görüntülüyor. ‘Kim Arıyor?’, Samsung ve HTC gibi Android işletim sistemi kullanan cihazlar için Google Play Store’dan, Nokia cihazlar için Ovi Store’dan, BlackBerry cihazlar için ise BlackBerry App World’den ücretsiz indirilebiliyor.

BRAVE “CESUR” ŞİMDİ DVD ve VCD’de Oyuncak Hikayesi 3’ün yaratıcısı, Pixar Animasyon Stüdyoları sizi, gizemli ve geleneklerine bağlı tarihi topraklarda, sürpriz dolu bir maceraya davet ediyor. Unutulmaz karakterler ve Pixar’ın ünlü mizahıyla süslenmiş Brave, Rolling Stone dergisinden Peter Travers’a göre, “heyecan verici ve harika bir şekilde hayata geçirilmiş bir film.” Kral Fergus ve Kraliçe Elinor’un inatçı kızı, yetenekli okçu Merida’ya, bu kahramanca yolculuğunda siz de katılın! Diller: Türkçe 5.1, English 5.1 Altyazılar: Türkçe, English, English For The Hearing Impiared

Hayatta kendi yolunu çizmeye kararlı Merida, asırlık bir kutsal geleneği kullanarak, toprağın asi ve şamatacı sahiplerine meydan okur ve onun bu davranışı krallıkta yanlışlıkla kaosa neden olur. Merida, bütün yeteneğini, kaynaklarını ve son derece akıllı, yaramaz üçüz erkek kardeşlerini de kullanarak, çok geç olmadan şeytani laneti geri almaya çalışırken, gerçekten cesur olmanın ne demek olduğunu öğrenecektir.

Özel Seçenekler: •Kısa Film: La Luna •Mor’Du Efsanesi •Yönetmen, Yardımcı Yönetmen, Hikaye Süpervizörü ve Editör’den Sesli Yorumlar

Süre: 100 dk Yapım Yılı: 2012 Görüntü Formatı: 2.35:1

25 87


KIŞ ’13

HABER

ESKİMOLAR

TÜRK OLSAYDI

Kültür sanat alanındaki çalışmalarına toplumu bilinçlendirmek için bir yenisini daha ekleyen Ferroli’nin Eskimolar Türk Olsaydı isimli karikatür kitabı, Sanatçı Serkan Altuniğne tarafından hazırlandı.

Isıtma-soğutma sistemleri alanında 57 yıldır pek çok ülkede yenilikçi çözümler sunan, Türkiye’de ise 23’üncü yılını dolduran ve 5 yıldır üretim yapan Ferroli, Eskimolar Türk Olsaydı projesiyle, doğru ısınma ve enerji verimliliği konularında tüketiciyi bilgilendirme misyonunu bu sene mizah ve karikatürle birleştirdi. Proje kapsamında Penguen Dergisi Çizeri Serkan Altuniğne’nin usta çizgileriyle hayat bulan Eskimolar Türk Olsaydı Karikatür Kitabı, Alaska soğuğunda, kendine özgü komik yaratıcılıklarıyla ısınmaya çalışan bir Türk Eskimo Dünyası’nı anlatıyor. Kitapta, bu dünyanın temsilcisi iki Türk ailesi Kombililer ve Donbililer’in komik maceralarının yanı sıra, doğru ve tasarruflu ısınmanın yolları ve ne gibi önlemler alınması gerektiği yine mizah yüklü manilerle veriliyor.

88

Eskimolar Türk Olsaydı tasarruflu ürün satışlarını yüzde 35 artırdı Eskimolar Türk Olsaydı karikatür kitabı ile enerji verimliliği gibi teknik bir konuyu tüketiciye mizahla daha rahat anlatabildiklerini belirten Ferroli Türkiye Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Çetin Çakmakçı “Ferroli Türkiye olarak son 10 yıldır, tüketicimizi tasarruflu ısınma ve enerjiyi doğru kullanma gibi konularda sürekli bilinçlendirmeye çalıştık. Bu amaçla daha önce “Kombi Hakkında 50 Soru – Cevap” ve “Enerji Verimliliği Hakkında 20 Soru – Cevap” kitapçıklarımızı yayınlamıştık. Son projemiz Eskimolar Türk Olsaydı ile bilgilendirmenin yanı sıra sanata ve kültüre yaptığımız desteğe bir halka daha eklemiş olduk. Bu projeyle enerji verimliliği gibi teknik bir konuyu mizahın gücüyle tüketicilerimize daha rahat iletebildik. Projeyi hayata geçirdiğimiz 2012 yılında yüksek tasarruflu ürün satışlarımızda yüzde 35 civarında bir artış oldu. Bu ürünlerin sektördeki genel satışlarındaki payımız ise yüzde 25 yükseldi. Bu da tüketicilerimize enerji tasarrufunu doğru anlatabildiğimizin bir göstergesi. Türkiye nüfusunun büyük bölümünü oluşturan gençler artık ekonomik özgürlüklerini kazanınca kendi evlerinde yaşamaya başlıyorlar. Onlara ulaşmak için onların diliyle konuşmanız gereki-

yor, bu yüzden karikatür ve mizah gençlere de doğru ürün kullanımını ve enerji tasarrufunun püf noktalarını anlatmakta büyük fayda sağladı. Projemizin yine gençlere yönelik bir diğer sosyal ayağı ise üniversitelerde düzenlediğimiz seminerler. Kitabımızın çizeri Serkan Altuniğne ve mizah dergisi yazarı Kaan Sezyum önderliğinde öğrencilere karikatür mesleği ile ilgili yol göstermeye çalışıyoruz. Önümüzdeki yıllarda benzer çalışmaları sürdürmeye devam edeceğiz” dedi. Projeyi sosyal medya üzerinden başlatan Ferroli, Eskimolar Türk Olsaydı ile yaklaşık 20.000’e yakın tüketiciye ulaştı. Facebook’ta yapılan ve yaratıcı mizah çalışmalarını ortaya çıkarmayı hedefleyen Eskimolar Türk Olsaydı konulu yarışmanın galipleri arasında, iglosunu kırıp rakısına buz yapandan, Ferroli’sini Satan Bilge’ye ve iglosuna kat çıkan müteahhide kadar Türk insanının çeşitli halleri yer aldı. Serkan Altuniğe’nin çizdiği 50 karikatürün bulunduğu kitapta, dereceye giren 11 karikatür, fıkra ve görsel çalışma da sahiplerinin isimleriyle yer aldı. Eskimolar Türk Olsaydı karikatür kitabı, Türkiye’deki 500’ü aşkın Ferroli yetkili satıcı ve servislerinde tüketicilere ücretsiz olarak dağıtılacak. Türkiye’deki tüm Ferroli noktaları için www.ferroli.com. tr’den detaylı bilgi alınabilir.



KIŞ ’13

ARAŞTIRMA

GLOBAL DÜŞÜN GLOBAL DAVRAN

Fotoğraf paylaşma programı Instagram ve 140 kelimelik mikroblog Twitter arasındaki rekabet görüntünün zaferine doğru ilerliyor. Ekim 2010’da kurulan ve hızla büyüyen ücretsiz fotoğraf paylaşma programı Instagram, çekilen fotoğraflar üzerinde dijital filtre kullanma ve bu fotoğrafı sosyal medyada paylaşma alanında hizmet veriyor. Paylaşımcılarına bir fotoğraf sanatçısı deneyimi yaşama imkânı sunuyor. Nisan 2012’de 13 çalışanı ile birlikte Facebook tarafından 1 milyar dolara satın alındıktan sonra popülaritesini arttırdı. Önceleri sadece iPhone, iPad ve iPod Touch uygulaması olan Instagram, Android sürümünün yayınlanmasıyla birlikte kullanımı hızla yayılarak, günlük yarım milyon mobil ziyaretçi ile Twitter’ın önüne geçti.

MEDYA

157 milyon üye =%17 901milyon üye

En Global Markalar

Bağımsız araştırma şirketi ComScore’un verilerine göre Instagram, Ağustos ayında ABD’de günlük 7.3 milyon mobil ziyaretçiye ayda ortalama 257 dakika ev sahipliği yaptı. Aynı dönemde Twitter’ı 6.8 milyon ziyaretçi tarafından 169 dakika kullanıldı.

ÜYE ÜYE SAYISINA SAYISINA GÖRE GÖRE SIRALAMA SIRALAMA

42 milyon milyon üye üye 30 30 28 26

En İyi 10 Ülke A.B.D A.B.D

Birleşik Birleşik Krallık Krallık

157 157milyon milyonüye üye

31 31milyon milyonüye üye

Türkiye Türkiye

31 31milyon milyonüye üye

Hindistan Hindistan

46 46milyon milyonüye üye

Brezilya Brezilya

47 47milyon milyonüye üye

Meksika Meksika

33 33milyon milyonüye üye

Fransa Fransa

24 24milyon milyonüye üye

Endonezya Endonezya Almanya Almanya

24 24milyon milyonüye üye

90

42 42milyon milyonüye üye

Ülkemizde Twitter’ın 29 milyon, Instagram’ın da 22 milyonun altında mobil ziyaretçisi var. İlerleyen günlerde Instagram’ın büyümesinin devam ettirmesi bekleniyor. Büyük Markalar, Pazarlamada Facebook Baskısını Arttırıyor İstatistiklere göre dünyada toplam 901 milyondan fazla Facebook kullanıcısı var. Global marka müşterilerinin sadece %17’si Amerika’da yaşıyor. Bu markalar dünya çapındaki %83’lük müşteri portföyüne ulaşmak için sosyal medyadan yararlanma çalışmalarını arttırıyor. Türkiye en çok kullanımı olan 5 ülke arasında yer alıyor. Facebook ile edinilen bilgilere güveni yüksek olan Türk halkı ise potansiyel müşteriler arasında önemli bir yer tutuyor.

Filipinler Filipinler

27 27milyon milyonüye üye

Marka gönüllülerinin, ürünlerin reklamını yaparak sadık alıcılar olmalarını hedefleyen bu çalışmalarda en önemli hedef ‘fan’ sayısını arttırmak. Her ülkenin favori markası değişse de dünya çapında en yüksek fan’a sahip marka CocaCola. Ardından Starbucks ve Converse geliyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

FLEETCORP’TAN

YOL YARDIM UYGULAMASI:

“iFleet”

Ülkemizin önde gelen filo kiralama şirketlerinden Fleetcorp Türkiye, müşterilerine akıllı telefonlara uyumlu, sektörde ilk olacak bir Yol Yardım Uygulaması sunuyor. Filo kiralamada dünya standartlarını Türkiye pazarına taşıyan ve bilgi teknolojilerine yaptığı yatırımlarla ön plana çıkan öncü filo kiralama şirketi Fleetcorp, InterPartner Assistance ile yaptığı stratejik iş birliği çerçevesinde Mobil Acil Yol Yardım Uygulamasını hizmete sunuyor. iPhone ve Android işletim sistemli cep telefonlarına Appstore ve Google Play Store’dan ücretsiz olarak indirilebilen “iFleet” uygulaması ile Fleetcorp müş-

terileri, yolda ihtiyaç duydukları arıza, kaza, hırsızlık bildirimi, çekici, yedek araç talebi gibi acil müdahale gerektiren yol yardım hizmetlerine artık tek bir tuşla, çok daha kısa sürede ulaşabiliyorlar. İhtiyaç durumunda cep telefonlarından yol yardım uygulamasını başlatan Fleetcorp müşterileri, bir kaç saniye içinde durum bildirimini seçerek InterPartner Assistance servisine ulaşabiliyorlar. Sürücü, bulunduğu mevkiyi tam olarak bilmese dahi, uygulama üzerinden uydu aracılığıyle aracın konumu belirlenerek gerekli yardım en kısa sürede ulaştırılabiliyor. Uygulama üzerinden yetkili servis noktalarının irtibat bilgilerine, hasar tespit tutanağı, kullanıcı el kitapçığı gibi dökümanlara da erişim mümkün. Kullanıcıların yolda karşılaşabilecekleri tüm sorunları minimum sürede çözme ve anında müdahale etme amacıyla hazırlanan bu uygulama, ülkemizdeki teknolojik yatırımların da güzel bir örneği. “Filonuz teknolojiyle buluşsun!” Uygulamanın işleyişi ve müşterilerine sağladığı katma değerlerle ilgili olarak Fleetcorp Operasyon Direktörü İbrahim Tan şunları söylüyor: “Fleetcorp olarak, müşterilerimizin beklentilerini en üst düzeyde karşılamak ve hizmet kalitemizi artırmak için teknolojinin her alanında faaliyet göstermeye gayret ediyoruz. Sektörde ilk olan mobil uygulamamız ile filomuzu teknolojiyle buluşturuyoruz.

Uygulamayı telefonlarına yükleyerek araç ve profil bilgilerini tanımlayan müşterilerimiz, arıza, kaza, hırsızlık bildirimlerini, lastik, yedek araç, anahtar, çekici taleplerini tek bir tuşla ulaştırabiliyorlar. Ayrıca, akıllı telefonlardaki GPS sistemiyle araçların bulunduğu mevkiiyi tespit edebiliyoruz, böylece özellikle şehir dışında seyir halinde bulunan araçlarımıza çok daha hızlı müdahale edebiliyoruz.” “Filo kiralamada ilk mobil uygulama” 950’den fazla iş ortağı ile 9 bin 500’ü aşkın araçlık bir filoyu yöneten, Türkiye’nin en büyük filo kiralama şirketlerinden biri olan Fleetcorp’un sunduğu “iFleet” uygulaması, filo kiralama sektöründeki ilk mobil uygulama olmasıyla da dikkat çekiyor. Çağımızın en popüler gereklerinden biri haline gelen mobil cihazlar ve uygulamalar ile tüm sektörlerde bu alanda hareketlilikler başladı. Fleetcorp’un öncü girişimleri ile birlikte filo kiralama sektörü de ilk mobil uygulama ile tanışarak, yenilikçi sektörler arasında yerini almaya başlamış durumda.

91


KIŞ ’13

HABER

UNICEF’İN YENİ

İYİ NİYET ELÇİLERİ UNICEF Türkiye Milli Komitesi, yeni İyi Niyet Elçileri olarak katılacak, Türk ve dünya çocuklarının korunması ve gelişimi için projelerde destek olacak değerli isimleri kamuoyu ile paylaşmak üzere Kasım ayında Hilton İstanbul Otel’inde basın toplantısı düzenledi.

MEDYA

Dünyada “İyi Niyet Elçiliği” misyonunu başlatan ilk kuruluş olan UNICEF, bu görevi ilk olarak 1954 yılında Danny Kaye ile başlattı. Sir Peter Ustinov, Audrey Hepburn gibi her biri kendi alanında üstün başarısı bulunan “İyi Niyet Elçileri”ne ülkemizden de bir çok ünlü sanatçı destek vermektedir. UNICEF’in Türkiye İyi Niyet Elçileri arasında Türk sinemasının Sultanı Türkan Şoray, değerli yazarımız Ayşe Kulin, Devlet Sanatçısı Yıldız Kenter, usta tiyatrocu Müjdat Gezen, son yıllarda herkesin gönlünde taht kuran ünlü oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ, Devlet Sanatçısı Gülsin Onay, gazeteci Tayfun Talipoğlu, eski milli basketbol oyuncumuz İbrahim Kutluay ve Bilkent Senfoni Orkestrası bulunmaktaydı.

İstanbul Hilton Otel’de düzenlenen ve “Yeni İyi Niyet Elçileri”nin açıklanacağı basın toplantısında ‘İyi Niyet Elçiliği’ misyonunu Ferhat Göçer’in yanısıra usta tiyatrocu Ali Poyrazoğlu, Kültür Bakanlığı tarafından Türkiye’nin tanıtım yüzü ilan edilen Tülin Şahin ve Flüt Solisti Şefika Kutluer gibi büyük isimler aldı. Bir hayli keyifli geçen basın toplantısında, iyi niyet elçileri, Türk ve dünya çocuklarının korunması ve gelişimi için UNICEF’in projelerine destek olacaklarına dair ant içip, amaçladıkları projeleri anlattılar. Ferhat Göçer “ Elimden geleni yapacağıma, çocuklar yararına çalışırken her türlü istismara ve tepe tepe kullanılmaya razı olduğuma basın mensubu

92

arkadaşlarım ve diğer iyi niyet elçisi arkadaşlarımın önünde ant içiyorum.” cümleleriyle çocuklara bağlılık sözü verdi. Göçer’in 3 yıl önce Darüşşafakalı öğrenciler ile kurmuş olduğu koronun çok özel görüntüleri basın toplantısı sırasında misafirlere izletildi. Usta youmcu bu görüntülerin üzerine “Hayalim: Unicef çocuk korosu kurmak ve okullarda müzik odaları oluşturmak. Çocukları müziğin koruyucu kanatları altına almak istiyorum” dedi. UNICEF Türkiye Milli Komitesi Başkanı Talat Halman da “UNICEF’de emekli olmak yok emek vermek var. Amacımız fon oluşturmak, kaynak bulmak, bağış sağlamak”dedi.



KIŞ ’13

MAKALE

‘NEGATİF’ NİTELENDİRİLEN HABERİNİZ

GERÇEKTE TÜM PAYDAŞLARINIZ İÇİN

NEGATİF MİDİR? Ufuk Aydın

MEDYA

AVD Araştırma Yönetici Ortağı

Ekonomi ile ilgili gelişmeleri takip etmek için girdiğim itibarlı bir haber sitesinde, ABD finansal piyasalarında günlük yaşanan gelişmelerin aktarıldığı 24 Ekim tarihli bir haberde yalın anlatımıyla şöyle bir bilgilendirmeye yer verilmişti: ABD’nin en büyük kimyasal şirketi 20 imalat fabrikasını kapatmak ve 2.400 çalışanını işten çıkartmak suretiyle yıllık 500 milyon dolarlık kazanç sağlayacağını açıklamasının akabinde aynı gün hisselerinde %5 düzeyinde değer artışı yaşıyordu.

Dow Chemical Co.’nun işten çıkarma ve bazı imalat fabrikalarını kapatma haberi yatırımcılar tarafından pozitif algılanmış ve yatırımcılar bu pozitif haberi fiyatlamıştı. Üstelik bu fiyatlama günlük bazda en büyük hisse değer artışlarından biri olmalıydı ki, ABD’de borsaya kote 5.000’in üzerinde şirket arasından bu artış günlük piyasa yorumu içerisinde kendine yer bulabiliyordu. Dolayısıyla söz konusu işten çıkarma haberi yatırımcılar nezdinde pozitif yönde çok güçlü bir algısal değişime neden olmuş olmalıydı. Öte yandan sektörümüze dönersek halkla ilişkiler performansının ölçümü için alınan medya analiz raporlarında işten çıkarma haberleri ‘negatif algıya sebep olacak haber’ olarak sınıflandırır. Haberin bizim servis ettiğimiz basın bülteni eşliğinde bizim cümlelerimizle basında yer alması bile haberin negatif olarak sınıflandırılmasının önüne geçemez. Peki, medya analiz raporunu hazırlayanlar hata mı yapmaktadır? Bir işletme ile ilgili yansıyan her haberi gerçek gazete okuyucularına göstererek algısal değişimini ölçmek çok maliyetli olduğundan, günümüz medya analiz sektöründe haberlerin analizini okuyucu grupları gerçekleştirir.

94

Haberi analiz eden okuyucu kendisine ‘bu haber sıradan bir gazete okuyucusunda kurum ile ilgili pozitif yönde mi yoksa negatif yönde mi bir algı oluşturur?’ sorusunu sorarak, haberin niteliğinin pozitif mi yoksa negatif mi olacağı kararını vermektedir. Yani paydaş olarak halk nazarında yaratacağı etki çerçevesinde haberler sınıflandırılmaktadır. Yapılan birçok araştırma, toplumun kazandığının bir bölümünü halka geri veren şirketlerle arasında duygusal bağ kurduğunu ortaya koymaktadır. Ülke içinde üretilen ürünleri satın almaya yönelik halkın gösterdiği bilinç, kriz yönetimindeki başarının “tek bir kişiyi bile işten çıkarmadık” anlatımıyla ifade edilmesi gibi istihdam sağlamanın halk nazarındaki değerine yönelik örnekler arttırılabilir. O yüzden işten çıkarma haberinin medya analiz raporuna ‘negatif haber’ sınıflandırması ile yansıması doğaldır.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Dolayısıyla sorunun kaynağı farklıdır. Bir işletmenin faaliyet gösterdiği, işletmenin başarısını etkileyen bir çevre vardır: Çalışanlar, rakipler, müşteriler, resmi kurum ve kuruluşlar, kredi verenler, tedarikçiler, yatırımcılar, hisse sahipleri işletmenin iş yaptığı bu çevreyi oluştururken, bu çıkar sahiplerinin hepsinin birbirinden çok farklı hatta çelişen beklentileri vardır. Örneğin; müşteriler en az ödeyerek maksimum tatmin olmayı isterken, yatırımcılar ve hisse sahipleri işletme geli-

rinin yükselmesini istemektedir. İşletme bir yandan tüketici tatminini sağlarken diğer yandan yatırımcılar ve hissedarlar için en kazançlı yatırım fırsatını sunmak zorundadır. İşletme ile bağı olmayan bir gazete okuyucusunun haberi, Dow Chemical Co.’nun yıllık kârını arttırmak uğruna 2.500 kişiyi işten çıkarması olarak yorumlayıp negatif bir tutum takınması bu sebeptendir. Yine aynı sebepledir ki, hisse sahipleri 2.500 kişinin işten çıkarılmasını verimlilik bağlamında

olumlu bir yönetim hamlesi olarak addedip yıllık 500 milyon dolarlık kazanca odaklanarak haberle ilgili olumlu bir tutum takınmaktadır. Sonuç olarak, haberin niteliği (negatif mi pozitif mi olduğu) her zaman işletmenin tüm paydaşlarınca aynı yönde algılanmamaktadır. Dolayısıyla yansıyan haberlerin niteliğini paydaş bazlı analiz etmeden toplam bazda sunan medya analiz raporları, 360° iletişim çalışmalarının doğru şekilde ölçümlenmesi ve planlanması aşamalarına ışık tutamamaktadır. İşletmenin nasıl algılandığını paydaşları nazarında ortaya koyan itibar araştırmaları ürünleriyle pazar araştırma sektörünün ihtiyaçları karşılar seviyede olduğunu söylemek mümkündür. Ancak haberlerin her bir paydaşta farklı algı yaratacağını göz ardı eden günümüz medya analiz sektörünün ihtiyaçları karşılamaktan çok uzak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. O yüzden yansıyan haberlerinizin ne kadarının negatif, ne kadarının pozitif olduğunu gösteren medya analiz sonuçları elinize ulaştığında siz en iyisi bir kez daha düşünün...

95


Lüks, hiç bu kadar ulaşılabilir olmamıştı... Lux is Love; lükse tutkun, lüksten vazgeçemeyen, lüksü bir yaşam tarzı haline getirmiş kişilerin keyifle okuyacağı bir e-dergi. Kendini özel hissetmeyi seven herkes, bu lüks yaşam rehberinin her sayfasında lüksün büyüsünü hissedecek. Lux is Love; lüks dünyadan haberlere, etkinlik ve yenliklere ilişkin tüm detaylara herkesten önce ulaşmanızı sağlıyor. Lüksle yaşamlarını özdeşleştirmiş profesyonellerin deneyim ve görüşlerinin de okuyucuyla buluştuğu, lüks ve aşkı birleştiren bu özel rehber yeni yaşam rehberiniz olacak. Lux is Love’a ulaşmak için tek yapmanız gereken...

facebook.com/luxislove

twitter.com/luxislove

www.luxislove.com

pinterest.com/luxislove


www.luxislove.com

Viale Umbria, 20135 Milano İTALYA +39 388 564 29 86 info@luxislove.com www.luxislove.com

facebook.com/ luxislove twitter.com/ luxislove pinterest.com/ luxislove gplus.to/ luxislove


KIŞ ’13

FUARTAKVİMİ YURTİÇİ FUARLAR ANNE, BEBEK, ÇOCUK

24. Uluslararası Anne, Bebek ve Çocuk Ürünleri Fuarı 17 - 20.01.2013 CNR EXPO - İSTANBUL

ZOW 2013

Mobilya Endüstrisi, İç Tasarım, Aksesuar ve Ekipmanları Fuarı 17 - 20.01.2013 CNR EXPO - İSTANBUL

TOYS & GAMES

Hong Kong Oyuncak ve Oyun Fuarı 07- 10.01.2013 HONG KONG

LONDON TOY FAIR

2013

Londra Oyuncak Fuarı 22 - 24.01.2013 LONDON OLYMPIA İNGİLTERE

IMOB 2013

SPIELWARENMESSE’13

TEXBRIDGE

NEW YORK TOY FAIR

9. İstanbul Mobilya Fuarı 29.01 - 02.02.2013 CNR EXPO - İSTANBUL

İstanbul Tekstil ve Aksesuarları Fuarı 06 - 09.03.2013 CNR EXPO - İSTANBUL

İSTANBUL JEWELRY SHOW

Nürnberg Uluslararası Oyuncak Fuarı 30.01 - 04.02.2013 NURNBERG ALMANYA

2013

New York Oyuncak Fuarı 10- 13.02.2013 JACOB K. J. CON. CENTER NEW YORK

TOKYO ANIME FAIR

36. İstanbul Uluslararası Mücevherat Fuarı 21 - 24.03.2013 CNR EXPO - İSTANBUL

Tokyo Uluslararası Animasyon Fuarı 21- 24.03.2013 TOKYO BIG SIGHT JAPONYA

İSTANBUL KIRTASİYE OFİS 2013

BOLOGNA CHILDREN’S BOOK FAIR 2013

19. Uluslararası İstanbul Kırtasiye, Kağıt, Okul ve Ofis Ürünleri Fuarı 03 - 07.04.2013 İFM - İSTANBUL

98

YURTDIŞI FUARLAR

Bologna Çocuk Kitapları Fuarı 25- 28.03.2013 İTALYA



Türkiye Lisans Hakları LİSANS MEDYA Tarafından Verilmektedir.

İzzettinbey Cad. Atalar Sok. No:15/1 34696 - Üsküdar, istanbul - TÜRKİYE Tel: +90 (216) 532 78 11 www.lisansmedya.com

3F Meiwa Bld. 4-1-3 Hongo, Bunkyo-ku, Tokyo 113-0033, Japan Tel: +813 3815-7901 Fax: 3815-8395 www.tact.com.jp


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.