License Time İlkbahar 2013

Page 1

LICENSETIME MARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

YIL: 2 SAYI: 5 İLKBAHAR 2013 KDV Dahil: 7.50 TL

ŞEHRİN YENİ KEDİSİ...

ISSN 2146-8028

©2013 YUKO SHIMIZU / TACT. C. INC.


Domo © NHK-TYO 1998–2013. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. Licensed by Big Tent Entertainment.

©2013 YUKO SHIMIZU / TACT. C. INC.

Türkiye Lisans Hakları ‘Lisans Medya’ Tarafından Verilmektedir.

LisansMedya brand, media and licensing agency

© 2013 Bean World e.K. All Rights Reserved.

© Copyright Withit Licensing 2013. All Rights Reserved.



İLKBAHAR’13

EDİTÖRDEN

LICENSETIME MARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

Sosyal Medyadaki KAOS… Her ne kadar stratejik iletişim alanında kolaylıklar ve düşük maliyetli çözümler sunsa da, işleri karıştıran birçok farklı platformlar gün yüzüne çıkmakta. En önemlisi de Marka ve Reklam verenlerin düştüğü hataların ortak bir paydada buluşması. “günlük ne kadar tweet atmalıyız?”, “ne kadar post yayınlamalıyız?”, “hangi bloglara neler yazmamız gerekiyor?” gibi sorular, sosyal medya yönetenlerin cevabını bulmaya çalıştığı ve bu doğrultuda yaptığı yanlışların birer etkisidir. Esasında hedef belli; ürünü veya hizmeti ön plana çıkarmak. Deyim yerindeyse “Markayı Tüketiciyle Konuşturmak”. Yani tüketiciye sunulan ürünün yenilik taşıdığını, farklı olduğunu ve kolaylık sağladığını ya da hizmette en iyi müşteri deneyimini yaşatmak adına beklenenin üstünde bir değer oluşturmak. Sosyal medyadaki düzensizliğin bir diğer nedeni de karar mekanizmalarının zayıflığı. Süreci yöneten ekibin veya kişinin, karar doğrultusunda yapması gereken, ulaşılmak istenen nokta ve bu doğrultuda izlenecek taktikler. En önemlisi de bu

LisansMedya marka, medya ve lisans ajansı

İzzettinbey Cad. Atalar Sok. No: 15/1 34696 Üsküdar - İstanbul - Türkiye +90 (216) 532 78 11 www.licensetime.com YIL: 2 SAYI: 5 İLKBAHAR 2013 ISSN: 2146-8028 YAYIN TÜRÜ: SÜRELİ YAYIN Baskı Esen Ofset Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Tel: +90 (212) 549 25 68 DAĞITIM Dünya Süper Dağıtım A.Ş. www.dunya.com

4

süreci sosyal medya değil, dijital iletişim adı altında başlatmak ve buna göre planlama oluşturmaktır. Kısacası sosyal medya; SEO, SEM, landing web siteleri, online monitoring, mobil tüketiciler için mobil içerikler entegrasyonu yapılmadan tek başına hiçbir şey ifade etmez ve işe yaramaz. Aksine markayı bir yıkıma sürükleyebilir. Son olarak bu mecrada da rekabetin olduğu unutulmakta ve en düşük bütçeyle yüksek gelirler elde etme beklentisi de yapılan yanlışlardan biri. Birçok mecrada olduğu gibi sosyal medyada da bu sürecin doğru ve iyi yönetilmesi ile birlikte maliyetinin ve bütçelerinin de iyi belirlenmesi gerekir. Dijital İletişim kanalları ile entegre yürütülen bu süreçte başarılı olmamak için hiçbir neden olamaz. Doğru analizlerin yapılması, iyi bir etkileşimin sağlanması ve strateji belirlerken yapılan yatırımın kâra dönüşeceği zamanın iyi hesaplanması gerekir. 1. yılını kutladığımız License Time Dergisi ekibi olarak başarılı ve bol kazançlı günler diliyoruz.

LICENSETIME MARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

İMTİYAZ SAHİBİ

/ OWNER

Lisans Medya Yayıncılık Reklam Pazarlama Dağıtım ve Dış Tic. Ltd. Şti. adına

M.Esat YALVAK

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

REKLAM VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ

M.Esat YALVAK

Sezai ÜNYAL

eyalvak@licensetime.com

sunyal@licensetime.com

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

İÇERİK EDİTÖRÜ

İhsan YALVAK

Enes AYDEMİR

iyalvak@licensetime.com

MARKA YÖNETMENİ

REDAKSİYON

Ö. Özlem GÜLMEZ

Kübra UÇAR

ogulmez@licensetime.com

eaydemir@licensetime.com

kucar@licensetime.com

İŞ ORTAKLARI



İLKBAHAR’13

İÇİNDEKİLER

8

56

TÜKETİCİLER HANGİ MARKALARI BAŞARILI BULUYOR?

Türkiye’nin en büyük online araştırma şirketi DORinsight tarafından “2012 yılı Tüketici Değerlendirmeleri Araştırması” gerçekleştirildi.

YILINDA KOBİ’LERİ 14 2013 HANGİ TEHDİTLER BEKLİYOR? Symantec teknolojik gelişmelerle birlikte giderek artan tehditlerin 2013 yılındaki durumunu inceledi ve gelecek yıla dair tahminlerini paylaştı.

28

SOSYAL MEDYA 24 KURUMLARIN ALGISI PAZARLAMA ODAKLI

Kurumların sosyal medya kullanımlarını irdeleyen araştırma raporu; Türkiye’de sosyal medya algısının “pazarlama iletişimi odaklı ” olduğunu ortaya koyuyor.

PAZARLAMA İLETİŞİMİ 32 DİJİTAL SEKTÖRÜ BÜYÜYOR IAB Türkiye 2012 Dijital reklam yatırımları raporuna göre, sektör %30 büyüyerek 1 milyar TL sınırına dayandı. 943 milyon TL’yle toplamda aldığı pay %18 oldu.

50 BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE ‘SEO’ Search Engine Optimization; “ İnternet ortamında var olabilme ”, yani arama motorlarında üst sıralarda yer alma da diyebiliriz.

° MARKA PAZARLAMA VE 86 360 LİSANSLAMA STRATEJİLERİ Markanızı daha üst seviyelere taşımak için lisanslama yöntemi ile markanızı büyütecek metotları sizler için sıraladık.

46 DEĞİŞİMİN ADI:

DİJİTAL MÜŞTERİ 52 70

YENİ BİR KAVRAM: 90 TV’DE OTT TV Son dönemlerde oldukça sık duymaya başladığımız yeni bir kavram var: OTT (Over-the-top) TV. Kısaca, video içeriklerin, internet üzerinden son kullanıcıların çevrimiçi cihazlarına taşınmasına deniyor.

6

66


10. YILINI KUTLAYAN ANGEL CAT SUGAR

ŞİMDİ TÜRKİYE’DE!

facebook.com/heartacs

LisansMedya brand, media and licensing agency

©2013 YUKO SHIMIZU / TACT. C. INC.

twitter.com/angelcatsugarTR

Türkiye Lisans Hakları ‘Lisans Medya’ Tarafından Verilmektedir.


İLKBAHAR’13

ARAŞTIRMA

TÜKETİCİLER HANGİ MARKALARI

BAŞARILI BULUYOR?

Türkiye’nin en büyük online araştırma şirketi DORinsight tarafından “2012 yılı Tüketici Değerlendirmeleri Araştırması” gerçekleştirildi.

Geçtiğimiz yıl Aralık ayında yapılan araştırma 75 ilden yüzde 50’si kadın, yüzde 50’si erkek 1639 tüketicinin katılımı ile gerçekleştirildi. Araştırmaya katılan tüketicilere göre; bu yıl TV reklamlarıyla en çok akıllarda kalan marka yüzde 15 ile Turkcell. Turkcell’i, yüzde 5 ile Vodafone ve Avea takip ediyor. Ardından yüzde 4 ile Coca-Cola ve Ülker, yüzde 3 ile Pınar, Arçelik ve İş Bankası sıralanıyor. Yüzde 25 ile Hepsiburada.com 2012 yılının en başarılı bulunan online alışveriş sitesi. Hepsiburada.com’u, yüzde 18 ile Markafoni, yüzde 14 ile Gittigidiyor.com takip ediyor. Trendyol yüzde 9, Morhipo yüzde 7, Yemeksepeti ise yüzde 5’lik beğeni oranlarına sahip. Giyim alanında en başarılı bulunan reklamlar Bu yıl giyim alanında yüzde 22 ile en çok Mavi’nin reklamları beğeniliyor. Bunu, yüzde 18 ile DeFacto takip ederken, LC Waikiki ve RodiMood yüzde 10’luk bir kesim tarafından başarılı bulunuyor. Kiğılı’nın reklamları ise yüzde 5’le ilk dört markayı takip ediyor. Dayanıklı tüketim malları kategorisinde tüketicilere göre en başarılı reklamlar yüzde 28 ile Arçelik’e ait. Arçelik’i, yüzde 15 ile Samsung, yüzde 14 ile Vestel ve yüzde 13 ile Bosch izliyor. Küçük ev aletleri kategorisinde Tefal yüzde 17 ile birinci sırada.

8

Bunu, yüzde 16 ile Arçelik, yüzde 15 ile Arzum izliyor. Vestel ve Arnica reklamları ise yüzde 10’arlık bir beğeni oranıyla dördüncü ve beşinci sıradalar. Atıştırmalık/Çerez grubunda ise Doritos yüzde 27 ile birinci, Lay’s yüzde 24 ile ikinci sırada. Ruffles yüzde 7 ile Cheetos yüzde 6 ile Tadım ise yüzde 5’le takip ediyor. Çikolata kategorisinde Ülker reklamları yüzde 40 ile birinci. Ülker’i, yüzde 21 ile Eti ve yüzde 18 ile Nestle, takip ediyor. Makarnada ise Nuh’un Ankara Makarnası yüzde 28 ile birinci, Filiz yüzde 20 ile ikinci. Bunları yüzde 8’erlik başarılı bulma oranlarıyla Barilla ve Pastavilla takip ediyor. Bisküvi kategorisinde ise Eti yüzde 45 ile birinci, Ülker yüzde 43 ile ikinci sırada, yüzde 4 ile de Biscolata üçüncü sırada. Süt ve süt ürünlerinde ise Pınar reklamları yüzde 39 ile zirvede. Bunu yüzde 23 ile Sütaş takip ediyor. Ülker İçim yüzde 10, SEK ise yüzde 7’lik bir kesimce reklamları en başarılı bulunan firma. Hazır çorba reklamlarında ise Knorr yüzde 66 ile ilk sırada. Ülker Bizim Mutfak ise Knorr’u yüzde 13 ile takip ediyor. Beyaz et ürünlerinde reklamları en çok beğenilen marka yüzde 28 ile Banvit. Yüzde 13 ile Şen Piliç ikinci sırada. Bunları yüzde 7 ile Bey Piliç, yüzde 6 ile CP Piliç ve yüzde 5 ile Keskinoğlu takip ediyor.

Kırmızı et kategorisinde Pınar yüzde 15 ile ilk sırada. Bunu yüzde 13 ile Banvit takip ediyor. Yüzde 8’erlik başarılı bulunma oranlarıyla Maret ve Şahin Sucukları üçüncü ve dördüncü sıradalar. Bunları yüzde 6 ile Aytaç takip ediyor. Kırmızı et kategorisinde de, tıpkı beyaz ette olduğu gibi, Banvit’i başarılı bulanlar genellikle 35-44 yaş arası grup. Şahin Sucukları ise Pınar’ın aksine, gençlere doğru gidildikçe başarı oranı yükseliyor. Reklamlarıyla başarılı bulunan içecek markası yüzde 33 ile Coca-Cola. Bunu yüzde 9 ile Uludağ takip ediyor. Pepsi’nin oranı yüzde 8. Cappy yüzde 6, Dimes ve Fanta ise yüzde 5’erlik başarılı bulunma oranına sahip. Tüketicilere göre bu yılın en başarılı kampanyası Tüketicilere göre bu yılın başarılı kampanyasını yüzde 8 ile Turkcell gerçekleştirdi. Bunu yüzde 5 ile Avea ve yüzde 3’erlik oranlarla Coca-Cola ve Vodafone takip ediyor. Tüketiciler bu yıl yüzde 10 ile billboardlarda en çok Turkcell markasını gördüklerini belirtiyorlar. Turkcell’i yüzde 4 ile Vodafone ve yüzde 3 ile Avea ve DeFacto takip ediyor. Ülker, Mango, Samsung ve Coca-Cola ise yüzde 2’lik oranlarla bu markaların ardından geliyorlar.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19


İLKBAHAR’13

ARAŞTIRMA

YENİ TREND

“BAKİRE TÜKETİCİ” Günümüzde tüketicilerin hayatında her gün sayısız ilk deneyim yaşanıyor. Asıl soru şu, sizinle mi? Tüketim ürünleri alanında pazara sunulan yeniliklerin baş döndürücü hızı, yeni çıkan bu ürün, hizmet, uygulama, deneyim ya da markaların birçoğuna aşina olmayan tüketicileri VIRGIN CONSUMER (Bakire Tüketici) haline dönüştürüyor. Ancak Bakire Tüketiciler bu yeniliklerden ürkmek bir yana, bütün bu yeni markaları ürün, hizmet ve deneyimleri denemek için her zamankinden de istekliler. Özellikle kendilerine sunulan ürün ve hizmetler zahmetsiz, basit, kolay, anlaşılabilir ve elbette eğlenceli olduğu sürece…

NEWISM “Bakire Tüketici” trendini tetikleyen tüketici trendi. VIRGIN CONSUMER trendinin arkasında yatan temel etken ne mi? NEWISM. Bugün, Dubai’den Kanada’ya kadar, tüketiciler buzdolabı mıknatısından pizza siparişi verebiliyor, 3D baskı teknolojisi sayesinde ev aletlerini kendileri üretebiliyor ve tren istasyonundaki sanal marketten alışveriş yapabiliyorlar. Tüketiciler bugün Çinli lüks moda markaları, sosyal kredi kartları ve ultra-şeffaf suşi mutfakları dünyasında yaşıyor. Günümüz tüketicileri, her ay Apple uygulama mağazasına eklenen 19,000 yeni uygulama, 2012’de Kickstarter üzerinden crowdfund edilen 18,000 proje, yalnızca Çin’deki inovasyonlara verilmiş olan yeni 1.2 milyon patent ve İngiltere’de 2012’de açılmış 480,000

10

şirketin meydana getirdiği çılgın seçenekler arasında gezinip seçim yapmak durumunda... Örnekleri daha da arttırmak mümkün. Kısaca NEWISM’i özetlemek gerekirse: genel olarak artan bağlantısallık, küreselleşme, pazara giriş engellerinin yıkılması ve tasarım ve üretimin demokratikleşmesi gibi olağan şüpheliler sayesinde, tüketiciyle buluşan inovasyon sayısı ve buluşma hızı benzersiz şekilde arttı. Bu da bizim Bakire Tüketici olarak adlandırdığımız yeni bir tüketici tipinde bir patlamaya neden olmuş durumda: ne kadar deneyimli olurlarsa olsunlar, her an tonlarca yeni ürün ve markayla ilk kez karşılaşmak durumunda kalan tüketiciler. Şimdi de, Bakire Tüketiciler üzerine düşünürken (nihai tüketiciye yönelik ürün veya hizmetler üreten bir marka ya da bu markaya hizmet veren bir ajans iseniz) aklınızda tutmanızı önerdiğimiz bir iki noktaya geçelim:

#1

HEVESLİ BAKİRELER:

Yeni olana duyulan arzu daha önce hiç bu kadar güçlü olmamıştı... NEWISM yalnızca inovasyonun hızlanmasıyla değil, tüketicinin yeniye karşı olan iştahının benzersiz şekilde artmasıyla da ilgili. Basitçe, olan şu: Piyasada hüküm süren hiper-rekabet ‘yeni’ iddiasını bir takım demode markaların tekelindeki eski bir pazarlama taktiği olmaktan çıkardı. Yeni ürün ve hizmetler artık gerçekten de - eğer varsa – oturmuş alternatiflerden çoğu zaman daha şaşırtıcı ve daha kullanışlı ve bu yüzden de daha iyi olarak kabul görmekte. Diğer yandan, tüketicilerin markalardan dürüstlük beklemesi yönündeki mega trend (ki kötü bir mirasın etkisini taşımayan yeni markalar bu trende herkesten çabuk uyum sağlayabilir) gösteriyor ki yeni markalar çoğu zaman tarihe geçmiş muadillerinden daha güvenilir veya itibarlı.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Son olarak, tüketicilerin sayısız öneri ve değerlendirmeye kolayca ulaşmasını sağlayan F-Factor ve Transparency Triumph (Şeffaflığın Zaferi) trendleri sayesinde yeni olanı denemek artık onlar için neredeyse sıfıra yakın bir risk taşıyor. İşte tüm bu gelişmeler sayesinde tüketicilerin büyük bir bölümü ‘yeni’ olanın hayatlarını her yönden iyileştireceğine tamamen ikna olmuş durumda. Bu duruma paralel, nerdeyse saat başı çıkan yeni ürün ve hizmetlerin içine dalmak, bunları denemek, deneyimlemek ve tecrübe etmek isteyen hevesli VIRGIN CONSUMERS sayısı da elbette her geçen gün artmakta.

#2

DENEYİMLİ BAKİRELER:

İlk deneyim için bile standartlar yüksek... VIRGIN CONSUMER’lar belli bir ürüne alışık olmayabilir ancak bu onların cahil ya da saf olduğu anlamına gelmiyor. Tersine: tüketim toplumunda geçirdikleri yıllar sayesinde VIRGIN CONSUMER’ların her biri tüketicilik konusunda uzman. Bu da demek oluyor ki daha önceki Trend Briefingler’de değişen tüketici beklenti ve tutumlarına ilişkin söylediklerimiz geçerliliğini koruyor. VIRGINS iyi hizmeti – hatta daha da iyisini, Servile Brands (Hizmetkâr Markalar)’ı gözünden tanıyor. Ve söylemeye gerek yok markalardan -ahlak kuralları, iş süreci, hatta mali konularda- Full Frontal şeffaflık ve topluma geri verme konusunda Generation G (Generosity) yaklaşımı bekliyorlar. EMERGING VIRGINS: “Gelişmekte Olan Bakireler” Gelişmekte olan pazarlardaki, tüketimin bazı yönlerine gerçekten (veya neredeyse) yabancı bazı VIRGIN CONSUMER’lar bu duruma istisna teşkil etmekte.

Sadece teknoloji sektörüne bakın (NEWISM’in etkisini en çok gösterdiği alan): 2012 ortalarında Ouya games console Kickstarter’da tanıtımının ardından 24 saatten az bir zamanda 1,2 milyon USD yatırım toplamayı başardı. Bu sırada, Kasım’da, yeni iPad 4 ve iPad Mini üç günde 3 milyon adet sattı. Elbette bunlar tam dört ay önceydi: şu anda teknoloji blogları Ocak 2013’de CES’de duyurulan Panasonic’in UltraHD 4K tablet haberiyle çalkalanıyor. Veya Samsung’un esnek ekranlı prototip akılı telefonu haberleriyle. Ya da Huawei Ascend Mate 6.1-inch phablet ile. Ve bu böyle sürüp gidiyor.

Tüketicilerin tümü her zaman VIRGIN mi? Tabi ki değil. Markaların sürekli bir bakire zihniyeti mi benimsemesi gerek? Hayır. Kaçınılmaz karşı trend aynı ürünün gelenekselini sunan oturmuş markaların geçerliliğini sonsuza dek koruyacağını gösteriyor. VIRGIN zihniyetini benimsemenin yolu: 1-Kolay Olun Sektör kurallarından ve (tanınmış bir markaysanız) ürün tekrarlarından vazgeçerek ürününüzü sıfırdan yeniden hayal edin ve kurgulayın. Ürününüz tüketicinin şu anki yaşamı için anlam ifade etmeli ve kutudan çıktığı gibi kullanıma hazır ve nazır olduğu anlaşılmalı. VIRGIN BRANDS Lytro’nun, fotoğrafı çektikten sonra odaklanabilen bir kamera çıkararak fotoğraf çekimini VIRGIN’ler için nasıl kolaylıklaştırdığına bakın. Veya ısı ayarlayıcılarını anlaşılabilir, seksi ve sürdürülebilir hale getiren Nest’i örnek alın.

Ernst & Young’a göre, 2025 itibariyle, ekonomisi gelişmekte olan şehirlerdeki 1 milyar insan, harcanabilir yıllık geliri 3,600 USD olarak tanımlanan küresel tüketici sınıfına katılacak. Sırada Ne Var? Bir VIRGIN’i baştan çıkarmak için VIRGIN zihniyetini benimsemenizi gerektirir (bu kadar ima yeterli mi?). Bu kural herkes için geçerli olmakla beraber, VIRGIN BRANDS (Bakire Markalar) için bunu başarmanın çok daha kolay olduğu açık: yani eski yöntemlerin ağırlığı altında ezilmeyen start-up’lar için. Ama tabi ki oturmuş markalar da her zaman VIRGIN gibi düşünmeyi deneyebilir. Tüm diğer trendlerde de olduğu gibi, ‘ya hep ya hiç’ yerine ‘bir de böyle bir şey varmış’ bakış açısından düşünün.

2012’de büyük markalar da VIRGIN gibi düşündü: Nike+ Fuelband’e bakın, gün boyu aktivite takibini kolaylaştıran - giyilebilir cihaz ve online platformdan oluşan- bir servis tasarladı. Microsoft ise yirmi yıllık kullanıcı deneyimini hiçe sayarak, Windows 8 ile dokunmatik karo ara yüzüne dönerek VIRGIN CONSUMERS’ın hizmetine sundu.

11


İLKBAHAR’13

ARAŞTIRMA

2-Markanızı Anlatın Temel sorulara cevap veren kampanyalar düşünün: Siz kimsiniz? Sizi farklı kılan ne? Markanız onu tercih eden tüketicilerle ilgili ne söylüyor? Tüketicilerin tamamı için yeni olan VIRGIN BRANDS için bu bir zorunluluk: Mart 2012’de yeni kurulan Galli kot markası Hiut Denim’in, kendini Galler’in Cardigan şehrindeki kot üretimi tarihi ve geleneğiyle ilişkilendirmek için ‘Şehrimiz yeniden kot pantolon üretiyor.’ mesajını nasıl kullandığına bakın.

12

EMERGING VIRGINS’den medet uman tanınmış markalar için de marka anlatımı tabi ki çok önemli: Volkswagen’in, geçmişte VW markasıyla hiç tecrübesi olmayan Çinli VIRGINS ile Phaeton luxury vehicle’ın VW’in üretim geleneğini ve Almanya’nın Saxony bölgesiyle olan bağlarını anlatan web sayfası için yaptığı kooperasyona göz atın. 3-Sadakat İstemeyin Bir zamanlar uzun süreli ilişki peşinde olan çoğu VIRGINS, artık tek gecelik ilişkiyi tercih ediyor. VIRGIN’lere ürünlerinizi satmak yerine, onlara kişiselleştirme ve kiralama şansı vererek onları şımartmaya bakın. Tasarım moda kiralama platformu thesixosix veya BMW’nin kısa süreli araba kiralama girişimi DriveNow gibi oturmuş marka örneklerinden feyiz alın ve sadece satış yapmak yerine VIRGIN’lerin ürününüze erişimini nasıl sağlayacağınızı düşünün.

Kısacası, ister yeni kurulmuş bir startup, ister geleneksel bir marka olun, NEWISM’in tüketimciliği ışık hızına yaklaştırdığı günümüzde, şunu aklınızdan çıkarmayın: ürün veya hizmetlerinizin geniş kitleler tarafından sevilip kullanılmasını istiyorsanız, bunlar VIRGIN zihniyetini yansıtmak durumunda. VIRGIN CONSUMERS’a nasıl hizmet ederseniz edin, unutmayın: özel olsun. Ne de olsa ilk seferleri…

Kaynak: trendwatching.com/tr


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19


İLKBAHAR’13

ARAŞTIRMA

2013’TE KOBİ’LERİ

HANGİ TEHDİTLER BEKLİYOR?

Symantec, teknolojik gelişmelerle birlikte giderek artan tehditlerin 2013 yılındaki durumunu inceledi ve gelecek yıla dair tahminlerini paylaştı. Hayatımızda giderek daha çok yer kaplayan mobil cihazlar ve bulut teknolojileri yıkıcı tehditleri de beraberinde getiriyor. 2012 yılı, bilgisayar korsanlarının KOBİ’leri, daha büyük ve daha kazançlı hedeflere giderken bir basamak taşı olarak gördükleri bir yıl olarak anılacak. 2012 yılının ilk ayında 250 kişinin altında çalışana sahip kurumlara yapılan saldırılar, tüm yıl boyunca yapılan saldırıların yüzde 36’sına denk geliyor. Symantec ayrıca, KOBİ’ler arasında “tesadüfî girişimci” olarak anılabilecek bazı KOBİ’ler arasında yeni bir eğilim yaşandığını da gözlemledi.

kadar bu model gerçek hayattaki kaçırılma olaylarındaki kısıtlamalarla karşılaşsa da kurbanlardan para sızdırmak için geliştirilen başarılı bir yöntem. Üstelik siber suçlular şimdi fidyeler için online ödeme yöntemlerini de kullanıyorlar. Symantec’in yakın zamanda gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre fidye ücretleri 460 dolara kadar çıkabiliyor. Yakın gelecekte kurbanlardan sızdırılan paraların daha yıkıcı boyutlara ulaştığına şahit olacağız.

Başarısını hızlandırmak için her an muazzam bir büyüme için bekleyen KOBİ’ler bulut teknolojisi gibi yöntemlerle teknolojisini ilerletiyor. Ancak Symantec uzmanları ekonominin itici gücü olan KOBİ’lere yapılan saldırıların önümüzdeki yıl da azalmayacağını öngörüyor. KOBİ’ler için bu saldırılara karşı hazırlıklı olmak büyük önem taşıyacak. Symantec önümüzdeki kritik süreçte KOBİ’lere yardım etmek için yedi maddelik bir tehdit listesi hazırladı.

2013 yılında saldırganlar daha profesyonel fidye uygulamaları kullanarak, kurbanların virüsten kurtulmalarını daha da zor bir hale getirecekler. Saldırganlar ayrıca ransomware virüsünü küçük ölçekli işletmelerin veri ve sistemlerine ulaşmak için de kullanacaklar.

Ransomware yeni tehdit Önümüzdeki yıl ransomware yazılımları sahte anti virüsleri gölgede bırakarak siber suç stratejilerinde daha kritik bir unsur olacak. Bu virüs saldırganların kurbanlarını kandırmasının yanı sıra onları tehdit etmelerini de sağlıyor. Her ne

14

Siber çatışmalar yaygınlaşacak 2013 yılında uluslar, kurumlar ve bireyler arasındaki anlaşmazlıklar siber dünyada kritik bir rol oynayacak. Özellikle casusluk olayları online dünyada yapıldığı takdirde hem başarılı hem de ispatlanması oldukça zor bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Gelecek yıl farklı ülkelerin ve grupların istedikleri bilgilere ulaşmak için siber taktikleri kullanması bekleniyor. Bu yıl savaş tehditlerinin benzerlerinin dijital dünyada yayıldığını göreceğiz.

Hatta ülkeler arasında politik “mesajlar” da dijital dünya üzerinden gönderilecek. Bireyler ve sivil örgütler arasındaki çatışmalardan ötürü kaynaklanan pek çok saldırının bu yıl artış göstermesi bekleniyor. Bu tip saldırıların en çok karşılaşılan örneği hacker gruplarının belirli kişiler ve kurumlar tarafından desteklenmesi oluyor. Yüzde yüz sanallaşan KOBİ’lerin sayısı artıyor 2013’te her ölçekten kurum çoklu hipervizörleri sanallaştırma ve bilgisayar ortamlarına dâhil edecek. Hipervizör çeşitliliği sayesinde belirli hipervizör araçları kaldırılarak, yerlerine yedekleme, kurtarma ve yönetim için çoklu hipervizörleri, fiziksel, sanal, anında görüntülü ve bulut bazlı hipervizörleri destekleyen platformlar gelecek. Bu da KOBİ’lerin yüzde yüz olarak sanal olacağı ve test ile üretim ortamında çoklu hipervizörleri kullanacakları anlamına geliyor. KOBİ’ler ayrıca test ve üretim uygulamalarında çoklu hipervizör desteği alacaklar. “Madware” virüsü her yere sızacak Kötü amaçlı reklam destekli yazılımlar (madware) kullanıcıların yerlerini ve iletişim bilgilerinin saldırganlar tarafından tespit edilmesini sağlıyor. Madware, genellikle kullanıcıların mobil araçlara yük-


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

ledikleri uygulamalarla birlikte cihazlara sızıyor ve tarayıcı ayarlarını değiştirdiği gibi kişisel bilgileri de ulaşıyor. Geçtiğimiz dokuz ay içerisinde madware tehdidini taşıyan uygulamaların oranı yüzde 210 artış gösterdi. Yer ve cihaz bilgileri reklam ağları tarafından belirlenebildiğinden dolayı mobil reklam alanına olan ilgi giderek yükseliyor. Bu doğrultuda ücretsiz uygulamalarla gelebilecek tehditlerin önümüzdeki yıl yaygınlaşması bekleniyor. Sosyal ağlarda parasallaşma yeni tehlikeleri beraberinde getiriyor KOBİ’ler tıpkı tüketiciler gibi sosyal medyaya oldukça güveniyor ve ürün ile servislerini pazarlamak, müşterileriyle iletişime geçmek için sosyal ağları kullanıyorlar. KOBİ’lerin yüzde 63’ü bu ağları kullanıyor. Sosyal ağlar üyelerin birbirlerine gerçek hediyeler göndermesini sağlayarak yeni bir para kazanma yöntemi uyguluyor. Bu sosyal harcama trendi de siber suçluların saldırıları için de yeni bir alan yaratıyor. Symantec, 2013’te sosyal ağlar üzerindeki kullanıcıların ödeme bilgilerini çalmak için yapılacak malware saldırılarında artış bekliyor. Saldırganlar, kişilerin hesap bilgileri dışındaki bilgileri başka ağlardaki hesaplarına ulaşmak için kullanabiliyor. KOBİ’lerin yüzde 70’inin çalışanlarına yönelik olarak uyguladıkları bir sosyal medya politikaları bulunmuyor. 2013 yılında bu eksikliklerin KOBİ’leri zarara uğratacağı düşünülüyor. Saldırganlar bulut ve mobil teknolojilerine geçiş yaptılar Kullanıcıların mobil ve bulut platformlarına transfer olmasıyla birlikte saldırganlar da bu alana doğru yöneldiler. Bu nedenle 2013 yılında bu hizmet alanlarındaki saldırıların artması bekleniyor. Özellikle 2012 yılında Android plat-

formlarına yönelik olarak artan malware saldırıları da bu öngörünün en belirgin örneği oluyor. Kullanıcılar telefonlarına yeni uygulamalar indirdikçe kötü amaçlı yazılımlarla karşılaşma riskleri yükselecek. Bugün mobil tehditler cep telefonlarına gelen mesajlarla da gerçekleşiyor. Önümüzdeki yıl mobil teknolojinin siber suçlular için yeni alanlar yaratacağı düşünülüyor. Örneğin, e-cüzdan gibi uygulamaların yaygınlaşmasıyla saldırganların yöneleceği yeni bir alan oldu. Yeni bazı ödeme sistemleriyle birlikte saldırganların bilgi sızdırabilecekleri açıkların oluşabileceği de düşünülüyor.

Felaket hazırlıklarınızı bugünden yapın: Çok geç olana kadar beklemeyin. Kritik olan kaynaklarınızı belirleyin; önemli dosyalarınızı arşivlemek için uygun güvenlik ve yedekleme sistemlerini kullanın ve belirli aralıklarla güvenlik testleri yapın.

Bulut hizmetlerinde kesintiler yaşanacak Bulut hizmetlerinde yaşanan kesintilerde 2013 yılında beklenen artışla birlikte firmaların milyonlarca dolar kaybı olacak. KOBİ’lerin buluttaki verilerini koruma ve yönetme ihtiyaçları, yedekleme ve kurtarma uygulamalarını sistemlerine entegre etmelerini sağlayacak. Kısaca, her ölçekten kurumun gelecek yıl bulut yönetim araçlarını sistemlerine iyi bir şekilde entegre etmesi gerekiyor çünkü hizmet kesintilerinin giderek artması bekleniyor.

Doğru güvenlik çözümünü tercih edin: Güvenlik çözümleri artık sadece virüsleri engellemekle kalmıyor. Dosyaların büyüklüğündeki olağandışı değişiklikleri, malware tehditleri ve şüpheli mail eklerini göz önünde bulundurarak sürekli olarak tarama yapıyorlar. Doğru güvenlik çözümünü tercih etmek bilgilerinizi korumadaki en önemli adım.

Symantec’e göre 2013 yılında yeni teknolojilerden faydalananların iş alanında büyük avantajlar yakalayacak. Bu doğrultuda Symantec uzmanları KOBİ’lerin dikkate alması gereken önemli ipuçlarını şu şekilde sıralıyor: Neyi koruyacağınızı bilin: Herhangi bir veri sızıntısı KOBİ’ler için tamamen finansal yıkım anlamına gelebiliyor. Bilgilerinizin nerede saklanıp kullandığına dikkat edip, bu alanlardaki korumanızı artırın. Parola ayarlarınızı güçlendirin: İçinde harf, sayı ve sembol olan sekiz karakterli parolaların kullanımı verilerinizi güvenlik altına almanıza yardımcı olacaktır.

Gizli bilgiler için şifreleme çözümleri kullanın: Masaüstü, dizüstü ve çıkarılabilir medya cihazlarındaki bilgilerinize izinsiz erişimi engellemek için şifreleme çözümlerini kullanın. Bu sayede müşteri ve iş ortaklarınızın verilerini yüksek güvenlikle korumuş olursunuz.

Verilerinizi kapsamlı bir koruma altına alın: İşiniz için en önemlisi iş bilgilerinizi koruma altına almak. Herhangi bir veri kaybı tehlikesiyle karşılaşmamak için verilerinizi yedekleyerek güvenliğinizi garanti altına alın. Gelişmelerden haberdar olun: Herhangi bir güvenlik programının verimliliği güncelleştirme yapılıp yapılmadığına bağlıdır. Yeni virüs, truva atları ve malware yazılımlarına her gün yeni bir çeşit eklendiğini unutmamak gerekiyor. Çalışanlarınızı eğitin: İnternet güvenlik ayarlarına ilişkin bilgiler vererek çalışanlarınızı internet güvenliği ve en son tehditler hakkında bilgilendirin. Ayrıca herhangi bir malware yazılımıyla karşılaştıklarında ne yapacaklarına dair çalışanlarınızı bilgilendirme büyük avantaj sağlar.

15


Boğaziçi sahilinin en güzel mücevherlerinden eşsiz bir Osmanlı Yalısı. Modern iç mimarisi, yüzyıllık tarihi mimari yapısı ile A’jia, etrafına trend ve heyecan yayıyor. Detaylara gösterilen olagandışı ihitimam, özel servis ve HIP yönüyle A’jia Hotel otelcilik anlayışına yeni bir bakış açısı getiriyor.

Ahmet Rasim Paşa Yalısı Çubuklu Cad. No 27 34812 Kanlıca / İstanbul / Türkiye Tel: +90 (216) 413 93 00

www.ajiahotel.com


Şehrin tarihi ve kültürel merkezlerine kolay erişimi olmasına rağmen, A’jia nefes kesen Boğaz manzaralı 16 odasıyla misafirlerine gündelik hayatın stres ve koşuşturmasından uzak, çok özel bir kaçış olanağı sunmaktadır.

Birbirinden bağımsız olarak dizayn edilmiş her odasının en modern techizat ve konfor anlayışıyla 1800lerin sonsuz zerafetini harmanlayacak şekilde döşenmiş olması da değerli misafirlerine ayrı bir keyif verir.

A’jia restaurant İstanbul’un gurme damak tadına hitap eden en güzide mekanlarından biridir. Benzersiz yaklaşımı, yaratıcı fikirleri ve mükemmel mönüleriyle A’jia Otel’de özel davetler ziyafete dönüşür.

A’jia, kendi teknesi ile misafirlerine Avrupa yakasından ücretsiz transfer servisi verirken, muhteşem manzara eşliğinde göz ziyafeti de sunmaktadır.


İLKBAHAR’13

MAKALE

MARKALAR DİJİTAL REKLAMLARI

TERCİH EDİYOR

Dijital devrim ile birlikte bireylerin medya tüketim alışkanlıkları da değişiyor. Televizyon, radyo, yazılı basın halen geçerliliğini korurken, dijital medyanın günlük yaşamdaki payı da hızla artıyor.

Ö. Özlem Gülmez Marka Yönetmeni

21. yüzyıl insanı, televizyon karşısında geçirdiği zaman kadar internete de vakit ayırıyor. Dijital medya sadece internetle sınırlı değil. Mobil telefonlar, oyun platformları, tablet teknolojileri gibi geniş tüketim ürünleri zinciri de sürece dâhil olunca geleneksel medyanın en önemli argümanı olan televizyonun reklam dünyasındaki tahtı sarsılıyor.

Geçtiğimiz 5 yıl içerisinde hızlı bir büyüme ivmesi yakalayan dijital reklamcılık, geleneksel medyaya oranla düşük bütçeli olmasıyla reklam verenlerin de tercihi oldu. DG Mediamind tarafından hazırlanan 2012 Global Benchmark raporu, dünya çapında 47 ülke ve 600 milyar görüntülü reklamın analizi ile sektörü ve trendleri konusunda önemli veriler sundu.

Uzun yıllar 4. güç olarak akıllara yerleşen geleneksel medyanın reklam payı azalırken, sosyal medya reklamları öne çıkıyor. Dijital reklamlar online pazarlamada yetkin role sahip alan. Dolayısıyla dijital reklama yapılan yatırımlar sektörün gelişme hızı ve büyüklüğü yönünde fikir vermekte. Bazı firmalar reklam harcamalarını dijital reklama kaydırırken, bazı firmalarsa çok alanlı kampanyalarla hızlı sonuçları hedeflemekte. İnternet ile televizyon veya ulusal basın arasında bağlantı kuran bir çapraz medya kampanyası tüm dikkatleri bir anda toplayabiliyorlar.

18

Ülkelere özel analizlerin yer aldığı rapora göre dijital reklamcılığın en eski şekli olan Banner’lar reklam modelleri arasında önceliğini koruyor. Rapora göre dijital video reklamları 2012’nin gözdesi. Raporda Türkiye’nin dijital reklamcılık performansı da yer alıyor.

Rapora göre Türkiye’deki standart bannerlar %0. 09, zengin medya reklamları (rich media) %0.33 oranında tıklanıyor. Sektörler bazında ise spor %0.83 ile ilk sırada yer alıyor. Oyunlar %17 ile ikinci, Eğlence %12 ile üçüncü sırada yer alıyor. IAB AdEx2012 raporuna göre Türkiye’nin dijital reklam yatırımları geçen yılık ilk yarısına göre %34.4 oranında artış gösterdi. BTK’nın 2012 II. Dönem raporuna göre, Türkiye’deki geniş bant abone sayısı 18 milyon. Bu rakam video tüketiminin artışı anlamına geliyor. Mobil dünya rakamları da yükselişi ifade ediyor. Haziran 2012’de Türkiye’de 38 milyona yakın 3G abonesi var. Hem 3G hem de mobil bilgisayardan ve cepten internet kullananların rakamı ise 11 milyona yaklaştı. Tablet kullanımında özellikle Fatih projesiyle birlikte büyük artış bekleniyor. Rakamlar sektörün gün geçtikçe büyüyeceğini ve özellikle genç tüketicileri hedefleyen markaların reklam tercihlerinin de dijitalleşeceğini gösteriyor. 2013’ün dijital reklamcılık yılı olması bekleniyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

15


İLKBAHAR’13

MAKALE

ŞİRKET VE KURUM VERİMLİLİĞİNİN ARTIRILMASINDA UYGULANAN EN ETKİLİ YÖNTEM:

YALIN 6 SİGMA METODOLOJİSİ

Her geçen gün daha da globalleşen dünya ekonomisinde verimlilik, ülkelerin ekonomik kalkınmalarını sürdürebilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır.

Ahmet Sünetçi

Kurumsal Satış Uzmanı

Son 10 yıldır dünyadaki birçok lider kuruluşun uygulamakta olduğu Altı Sigma; üretimden personel yönetimine, finanstan pazarlamaya, şirketlerin her türlü sürecini daha verimli hale getirerek kârlılıklarını arttırmalarına ve büyümelerine yardımcı olmuştur. Ancak Altı Sigma, hızdan çok kaliteye odaklanmaktadır. Sürece hız kazandırmadaki bu eksiklik, Yalın Yönetim yöntemi ile gidermektedir. Yalın Yönetim kaliteyi iyileştirmekten çok, süreç akışını ve hızını iyileştirme alanında daha etkilidir. Bu nedenle, Yalın Yönetim ve Altı Sigma teknikleri birlikte ve birbirlerini destekleyecek şekilde kullanıldıklarında en iyi sonuca ulaşılır. Bu sistem farklı coğrafyadaki birçok şirket ve çalışanlarında uygulandı ve onların üzerinde kültür değişimi yarattığı gözlendi, sonrasında yüksek enflasyon ile geçirilmiş son yirmi yıl ve sık sık yaşanan krizlerin ardından şirketler köklü bir değişime ihtiyaç duydu. Bu köklü değişime duyulan ihtiyaç Türkiye’de de Altı Sigma’ya olan ihtiyacı ortaya çıkardı. 6 Sigma’nın Tarihi İkinci Dünya Savaşı sonrasında Japon endüstrisindeki mucizevî gelişim,1980’li yıllarda Amerika’da da birçok kalite yönteminin ortaya çıkmasına Zemin hazırlamıştır. Bu yaklaşımlar, içerik ve teknik açıdan oldukça

20

başarılı olmasına karşın, sonuçları açısından ise tam anlamıyla başarılı olamamıştır. İstatistiksel Süreç Kontrol, Tam Zamanında Üretim, Kaizen bu yaklaşımlardan bazılarıdır. Hepsi de ses getirmiş ve prensipleri olan üretim iyileştirme yöntemleriydi. Bunları öğretenler, yöntemlerin çok basit olduğunu ve çok kısa sürede sorunların yok olacağını söylemekteydiler. Ancak böyle olmadı. Bu yaklaşımların zaafı; müşteriler, süreçler ve çalışanlar arasındaki bağın sağlam kurulmamasıydı ve hiçbir zaman bu yöntemler topyekûn kabul görmemişti. Yine bu yıllarda, Amerikan Motorola firmasında çalışan Mikel Harry adındaki bir mühendis, Deming’in felsefesini çalışanlara öğütlüyordu. Mikel Harry, ortaya koyduğu yaklaşımın adına değişkenlik teriminin istatistikte standart sapma ile ölçülmesi ve Yunan alfabesindeki “sigma (σ)” harfi ile simgelenmesinden yola çıkarak “altı sigma” demiştir. Bunun asıl sebebi ise Motorola firmasında yapılan her iyileştirme çalışmasında “altı sigma” seviyesini hedeflemiş olmasıdır. Motorola’da uygulanmaya başlayan Altı Sigma çalışmaları, istatistik ağırlığı çok daha fazla

olan bir program niteliği taşıyordu. Altı Sigma’nın dünya çapında tanınmasını ise 1990’ların ikinci yarısında General Electric’deki uygulamalar sağladı. O zamanki tepe yöneticisi olan Jack Welch’in, eski bir General Electric yöneticisi olan Allied Signal CEO’su Larry Bossidy’i bir sunum yapmak için çağırması ve daha sonra General Electric’in bu metodolojiyi benimsemesiyle General Electric’de Altı Sigma başladı. Altı Sigma’ya geçişle şirketin hisse senetlerinin yukarıya doğru hareketlenmesi de gerçekten sonuç yaratan bir teknik olarak algılandığını göstermektedir.1985 yılında Motorola tarafından uygulanmaya başlayan Altı Sigma, bugün ABB, Texas Instruments, General Electric, Whirlpool, Boeing, Sony, AlliedSignal gibi uluslararası kuruluşlar tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Altı Sigma yaklaşımı, yönetim kalitesi açısından belli seviyelere ulaşan şirketlerde tepe yönetim tarafından başlatılmalıdır. Örneğin, General Electric’de Altı Sigma uygulaması Jack Welch tarafından başlatılmış, bizzat kendisi tarafından şirketin strateji ve hedeflerine entegre edilmiştir. 1997 yılında Altı Sigma konusundaki eğitimlere


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

400 milyon dolar harcanmış, Altı Sigma projeleri sonucunda 600 milyon dolar getiri elde edilmiştir. General Electric’in bu işe başladığı 1995 yılında 3 sigma olan kalite düzeyi, 22 ayda 3,5 sigma seviyesine çıkmıştır, bugünkü düzeyi 5,6 sigmadır.

dünya çapında verimliliğini 3 katına çıkarmıştır. Altı Sigma’ya 1991 yılında başlayan 14 milyar dolar ciroya sahip Allied Signal Inc.’nın 8 yılda elde ettiği getiri 800 milyon doları aşmıştır. Bu miktar toplam cironun %6’sı civarındadır.

General Electric’de 1998 yılından itibaren çalışanların performans değerlendirmesi de Altı Sigma uygulamalarına bağlanmıştır. Altı Sigma eğitimi almamış bir çalışan, kıdemi veya yeterlilikleri ne olursa olsun kıdem artısı veya yönetim kademesine yükseltilme gibi değerlendirmelere tabi tutulmamaktadır. Bunun yanında yöneticilere verilen yıllık primlerin %40’ı Altı Sigma konusundaki başarılarına bağlanmıştır.

6 Sigma’nın Faydaları Altı Sigma’nın faydaları aşağıdaki gibi özetlenebilir: • Hislerle değil, verilerle karar vermeyi öngörür. • Çıktıları izlemek yerine girdilere odaklanır. Girdileri kontrol altına alarak çıktılara hükmetmeyi amaçlar. • Sistematiktir, her adım bir sonrakine ışık tutar. • Problemleri istatistiksel problemlere çevirir ve çözer. Girdi ve çıktılar, veri tabanlı olarak incelenir ve değerlendirilir. • İyileştirmeler, sürecin başlangıç yeteneğiyle karşılaştırılarak projenin başarısı net bir şekilde ortaya koyulur.

Altı Sigma ile elde edilen başarılar General Electric ile sınırlı değildir. Altı Sigma’yı 1980 yılından beri uygulayan Motorola’nın 19 yılda elde ettiği getiri 11 milyar dolar civarındadır. Motorola,

• Net bir kontrol planı ile süreçlerdeki iyileşmelerin sürekliliği sağlanır. • Sonuçları finansal göstergelerle birleştirir ve finansal etkisi hesaplanarak parasal olarak ifade edilir.

Yalın 6 Sigma’nın Gelişimi 1960’ların başındaki Henry Ford’un Yalın Akış imalat süreci ile 1980’lerde Motorola tarafından yaratılan Altı Sigma’nın birleştirilmesiyle ortaya çıkan Yalın Altı Sigma, imalat tarihindeki son evrim basamağıdır. Her iki uygulamada operasyonel etkinliğe ulaşmayı sağlamaktadır. İlk seferde doğru yapmak, hızlı ve etkili hareket ederken değer yaratan değişiklikleri uygulamak demektir. Yalın yönetim, süreçteki israfları ortadan kaldırmaya ve karmaşıklığı azaltmaya odaklanmaktadır. Minimum miktarda kaynak (insan, malzeme ve sermaye) kullanarak çözüm üretmeyi ve onu zamanında müşteriye ulaştırmayı amaçlamaktadır. Tüm alanlarda uygulanabilmekte ve performansı arttırmak için fırsatları ortaya çıkarmaktadır. Altı Sigma ise, kalite felsefesi sağlamaktadır ve süreç performansını gözlemek için istatistiksel bir araçtır. Süreçteki değişkenliği azaltmayı ve hataları yok etmeyi amaçlar. Yalın Yönetim ve Altı Sigma el ele başarılı bir şekilde çalışmaktadır. Oluşan sinerjiyle yavaş süreçler değişmekte, yerini kesintisiz akan iş akışlarına bırakmaktadır. Kaynak: Sabriye Şule Girenes, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniv.2006

21


İLKBAHAR’13

HABER

TURKUAZOO

SADECE BİR AKVARYUM DEĞİL,

KOCAMAN BİR DÜNYA... Sualtı dünyasının gizemini keşfetmeye hazır mısınız? Avrupa’nın en büyük alışveriş ve yaşam merkezi olan Forum İstanbul Bayrampaşa’da 22 Ekim 2009’da ziyaretçilerine kapılarını açan Turkuazoo, bir akvaryum olmanın çok ötesinde her yaştan insanın eğlenip yeni keşifler yapabileceği bir dünya.

50 adet canlı sergi akvaryumunda, dünyanın dört bir yanındaki deniz ve okyanuslardan getirilen 10 bini aşkın deniz canlısına ev sahipliği yapan Turkuazoo, 80 metrelik akrilik sualtı tüneliyle ziyaretçilerinin ilgi odağı olmaya devam ediyor. 8 bin metre karelik bir alana kurulu akvaryumun içinde birbirinden farklı deniz canlısını barındıran Turkuazoo’da, özellikle sualtı tünelini gezerken kendinizi okyanusun derin sularında bir maceranın içindeymiş gibi hissedeceksiniz.

Köpekbalıklarına ne kadar yakın olabilirsiniz? Köpekbalıkları, dev vatozlar ve birbirinden farklı balık türleriyle burun buruna gelip, yan yana resim çektirmek artık imkânsız değil. 80 metrelik sualtı tünelinde gezerken yanınızdan geçen köpekbalıklarıyla fotoğraflar çektirip, vatozların nasıl beslendiğini izleyebilirsiniz. Bu görsel şölen sırasında hayretler içerisinde kalacak ve dalgıçların yanında olmak isteyeceksiniz.

Korkusuz dalgıçları köpekbalıklarını ve vatozları beslerken izlemek istiyorsanız Turkuazoo’ya uğramanız gerekecek. Köpekbalıkları her Salı ve Cumartesi günü saat 15:30’da vatozlar ise Salı, Perşembe ve Cumartesi günleri 14:00’da dalgıçlar tarafında besleniyor. Köpekbalıklarıyla Dalış Programları ile adrenalin dolu bir deneyim yaşayın Türkiye’de bröveli-brövesiz herkes için köpekbalıklarıyla dalış yapılabilen tek adres olan dev akvaryum Turkuazoo, dalış tutkunları için vazgeçilmez bir dalış noktası. Sualtı sevdalısı dalıcılar Turkuazoo sayesinde artık dalış yapmak için uzaklara gitmeye gerek duymadan, dalış destinasyonuna gitmek için günler harcamadan ve yüksek maliyetleri düşünmek zorunda olmadan dalış aktivitesini gerçekleştirebiliyorlar. Turkuazoo bünyesinde Temmuz 2010’da kurulan Turkuazoo Dalış Merkezi tarafından yürütülen köpekbalıkları ile dalış programlarına 14 yaş ve üzeri, dalışa engel herhangi bir rahatsızlığı olmayan herkes katılabiliyor.

22


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi Ailenizle kaliteli zaman geçirmek için en doğru adres Türkiye’nin dev akvaryumu Turkuazoo, sadece çocukların değil, bir ailenin tüm fertlerinin ilgisini çekebilecek nadir yerlerden biri. Çocuklarınızla kaliteli zaman geçirmek ve ailenizle her an yeni deneyimler tadabilmek için Turkuazoo’ya gidip denizlerin derinliklerinde bir yolculuğa çıkmanız yeterli. Çocuklarınız sürpriz aktivitelere katılırken siz de eşinizle el ele sualtı tünelinde eğlenceli bir gezintiye çıkabilirsiniz.

niz kaplumbağaları için bir rehabilitasyon merkezi kurulmuştur. Şubat ayında Mersin Üniversitesi’nden getirilen iki adet yaralı deniz kaplumbağasının rehabilitasyon süreçleri Turkuazoo’da devam ettiriliyor. Turkuazoo’da eğlence hız kesmeden sürüyor

Turkuazoo aynı zamanda da bir Caretta Caretta Rehabilitasyon Merkezi

Büyük küçük her insanın eğlenip yeni deneyimler yaşayabileceği Türkiye’nin ilk dev akvaryumu olan Turkuazoo, her gün keyifle zaman geçirilecek bir mekân olmanın yanı sıra bitmeyen aktivitelerle misafirlerine unutulmayacak zamanlar yaşatan bir yer olarak biliniyor.

Turkuazoo sömestr tatili, bayramlar ve özel günlerde birbirinden eğlenceli ve renkli su altı şovları ve özel kampanyaları ile ziyaretçilere keyifli anlar yaşatıyor. Turkuazoo yaptığı farklı gösteriler, etkinlikler ve su altı şovları ile Amerika’dan Çin’e, Kanada’dan İspanya’ya kadar dünyanın dört bir yanından basın kuruluşlarının ve markaların da dikkatini çekiyor. Açıldığı günden bu yana 3 sene içinde 3 milyona yakın kişi tarafından ziyaret edilen Türkiye’nin ilk dev akvaryumu Turkuazoo, tüm ziyaretçilerine unutulmaz anlar yaşatarak onları uğurluyor. Siz hala bu deneyimi yaşamadıysanız emin olun geç kalmış sayılmazsınız…

Türkiye’nin ilk dev akvaryumu olan Turkuazoo’nun, üniversite kuruluşu olmayan, özel sektörde faaliyet gösteren Türkiye’nin ilk ve tek Deniz Kaplumbağaları Tanıtım ve Rehabilitasyon Merkezi olma özelliğini de taşıdığını biliyor muydunuz? Turkuazoo Akvaryum, nesli tükenme tehlikesi altında olması nedeniyle koruma altında bulunan Caretta Carettaların ve diğer deniz kaplumbağası türlerinin rehabilitasyonu için 2010 yılından bu yana Çevre ve Orman Bakanlığı ile işbirliği yapıyor. Bu kapsamda Çevre ve Orman bakanlığı ile imzalanan protokol çerçevesinde Turkuazoo Akvaryum bünyesinde de-

23


İLKBAHAR’13

HABER

KURUMLARIN SOSYAL MEDYA ALGISI

PAZARLAMA ODAKLI Kurumların sosyal medya kullanımlarını irdeleyen araştırma raporu; Türkiye’de sosyal medya algısının “pazarlama iletişimi odaklı ” olduğunu ortaya koyuyor.

İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Korhan Mavnacıoğlu tarafından yapılan sosyal medya araştırması, Türkiye’deki kurumların sosyal medya kullanımlarına ışık tutan bir rapor sunuyor.

medyanın amiral gemisi olarak tanımlanıyor. Facebook’u yine geniş kullanıcı sayısı ile Twitter’ın takip ettiği belirtiliyor. Kurumsal blogların ise azalan bir trendle sosyal medyada destekleyici unsur olarak tanımlandığı belirtiliyor.

Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’deki firmalar sosyal medyayı pazarlama iletişimi amacıyla kullanabilecekleri yeni bir mecra olarak görüyorlar. Sosyal medyayı kurumsal iletişim amacıyla kullanan firmaların sayısı bir hayli düşük.

Kurumlar en çok kontrolsüz yorumlardan çekiniyor…

Raporda, kurumların sosyal medyayı; ürünlerini, markalarını, kampanyalarını, ön plana çıkaracak yeni bir pazarlama iletişim mecrası olarak gördükleri vurgusu yapılıyor. Kurumsal iletişim çalışmalarının ise ikinci planda kaldığının altı çiziliyor. Sosyal medyanın amiral gemisi: Facebook Rapora göre; Facebook, geniş kullanıcı sayısının yanı sıra, kurumlara fonksiyonel avantajlar sağlaması ve renkli unsurlar barındırması sayesinde sosyal

24

Kurum yöneticileri, sosyal medya/dijital ve halkla ilişkiler ajans uzmanları ile yapılan derinlemesine görüşmelerde; sosyal medyanın avantaj ve dezavantajları da soruluyor. Katılımcıların büyük bir bölümü sosyal medyanın interaktif yapısını avantaj olarak görürken, kontrol dışı oluşabilecek yorumları ise dezavantaj olarak görüyor. Raporda, herkese açık özgür bir platform olan sosyal medyadaki takipçi yorumlarının zaman zaman krize yol açmasından kaynaklanan tedirginlikler yaşandığının altı çiziliyor. Halkla İlişkiler / Dijital Ajanslar: Kurumlar sosyal medyayı içselleştiremedi Araştırma raporunda, Halkla ilişkiler ve dijital ajansların sosyal medyada yaşadıkları sıkıntılara verdikleri cevaplar dikkatlerden kaçmıyor. Ajans katılımcılarının büyük bir çoğunluğu Türkiye’de sosyal medya algısının henüz oturmamış olmasından şikayetçiler. Raporda, kurumların sosyal medyayı içselleştirememesinden kaynaklanan zorluklar öne çıkıyor.

Sosyal medyada farklı ve zengin içerik şart! Araştırma raporunda son olarak, sosyal medyada başarıyı getirecek unsurun içerik olduğu sonucuna yer veriliyor. Niteliksel görüşme metoduyla elde edilen verilere göre; Kurumlar, sosyal medya iletişiminde farklılaşmayı ve başarıyı getirecek unsurların ne olduğu sorusuna, öncelikli olarak “farklı ve zengin içerik” yanıtını veriyorlar. Farklılaşma, yapılmayanı yapmak anlamını taşıdığı için, hedef kitlede ilgi uyandıracak, hedef kitleyi meraklandıracak farklı ve zengin bir içeriğin farklılaşmayı ve başarıyı getireceği vurgusu yapılıyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19


İLKBAHAR’13

MAKALE

YANSIYAN HABERLERİNİZİN İTİBAR ALGINIZA ETKİSİNİ

NASIL ÖLÇÜMLERSİNİZ? Kurumsal iletişim çalışanlarıyla yaptığım toplantılarda, çoğu kurumda çıkan haberlerin itibar kriterlerinde tasnif edildiğini gördüm. Cümleyi biraz açmak gerekirse, belli bir dönemin sonunda ben ‘ürün/hizmetlerimle ilgili ne kadar iletişimde bulundum?’, ‘finansal algımı olumlu yönde etkileyecek ne kadar haberim çıktı’, ‘sosyal sorumluluk ve sponsorluk projelerimi ne kadar tanıttım?’ gibi soruların cevabını verebilmek adına kurumsal iletişim çalışanlarının çıkan haberlerini itibar kriterleri bazında kategorilere ayırdığına şahit oldum.

Ufuk Aydın

AVD Araştırma Kurucu Ortak

Maksimum kar elde etmenin yolunun, itibar kriterlerinde hedef kitle algısında rakiplere göre daha iyi bir konuma sahip olmaktan geçtiği gerçeğini göz önüne alırsak, kurumların itibar kriterlerinde iletişim yapıp yansıyan haberlerini yine itibar kriterlerinde ayrıştırmaya ihtiyaç duymaları da çok doğal bir durum. Peki, yansıyan haberlerimizi, haber sayısı bazında itibar kriterlerinde kategorilere ayırmak ne kadar doğru sonuç verir? Bu noktada asıl cevaplandırılması gereken soru ise bu. Çünkü haber sayısı bazında sınıflandırma üç önemli gerekçe nedeniyle yanlış sonuca ulaşmanıza neden olmaktadır. İlki, haberler her zaman içerisinde tek bir mesaj taşımazlar. Özellikle haber, kurumun kendi çabası sonucunda yansıdıysa, hele ki kurum sözcüsünün açıklamaları sonucu oluştuysa, çoğu zaman içerisinde okuyucuyu farklı itibar kriterlerinde etkileyen birbirinden farklı mesajlar barındırır. Hepimizin aşina olduğu bir örnek üzerinden anlatmak gerekirse, Renault geçe sene bahar aylarında elektrikli aracı Fluence ZE’nin lansmanını yaptı. Basında da konuyla ilgili epey haber

26

yansıdı. Lansmanda aktarılan bilgilere paralel olarak haberlerde; Renault’un elektrikli araç üretiminde öncü olduğu ve Fluence’ın Türkiye’de pazara sunulacak ilk elektrikli otomobil olacağı, Fluence’ın yerli üretim olduğu için istihdama katkı sağlayacağı, 1,5 TL’lik şarj bedeliyle 100 km yol alabildiği, 26.000 Euro bedelle fiyatlandırıldığı ve elektrikli olduğu için çevreyi kirletmediği mesajları yer alıyordu. Tek bir haberde yer alan tüm bu mesajlar okuyucuların Renault algısını farklı kriterlerde etkilemektedir: ‘Renault’un elektrikli araç üretiminde öncü olması ve Fluence’ın Türkiye’de pazara sunulacak ilk elektrikli otomobil olması’ Renault’un ‘yenilikçilik’ ve ‘sektörel liderlik’ algısını, ‘aracın 1,5 TL’lik şarj

bedeliyle 100 km yol alabilmesi ve 26.000 Euro bedelle fiyatlandırılması’ Renault’un fiyat-fayda algısını (ödediğim bedele karşılık aldığım değer algısını), ‘Fluence’ın çevreyi kirletmemesi’ Renault’un ‘sosyal sorumluluk’ algısını, Fluence’ın Türkiye’de üretilip istihdama katkı sağlayacak olması ise Renault’un ‘duygusal yakınlık’ algısını olumlu yönde etkileyecek niteliktedir. Yani elimizde kurumsal itibarın birden fazla kriterini etkileyen tek bir haber var demektir. O zaman bu haberi hangi kriterin altına sınıflandıracağız? Şayet etkilediği her itibar kriterinin altına bu haberi ayrı ayrı sayar isek, bu sefer tek bir haberi çoklamış oluruz. Bu yöntem de, içerisinde birden fazla mesaj içeren bir haberin, içerisinde tek bir mesaj


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

de geçtiği (fotoğrafta mı, başlıkta mı, yoksa metinde mi geçtiği), kupürde firmadan bahsedilme oranı (kupürde tamamıyla firmanızdan mı bahsedildiği, yoksa firmanızın yalnızca isminin mi geçtiği), haberinizin ana yayında mı yoksa ekte mi yer aldığı, haberinizin okunma olasılığını etkileyen belli başlı kriterler konumundadır. Dolayısıyla bu okunma olasılığı kriterlerinin yayının tirajıyla harmanlanması çok önemlidir. Bu bilgilerden hareketle, yukarıda yer verilen okunma olasılığı kriterleri ile yayın tirajının ağırlıklandırılarak haberi olasılıkla okuyan kişi sayısının hesaplanmasının, haberin içerdiği tüm mesajların analiz edilmesinin, haberin içerdiği mesajların itibar kriterlerinde okuyucu algısına yaptığı etkiyi bir kullanım ve tutum araştırması ile desteklemenin ve tüm bunları harmanlamanın yansıyan haberlerin gerçek etkisini ortaya koymak için elzem olduğu görülmektedir.

içeren bir habere göre daha fazla skor yaratılmasına neden olarak yanıltıcı bir sonuç elde edilmesine neden olacaktır. Yansıyan haberlerin iletişim alanları bazında etkisinin haber sayısı bazında sınıflandırılmasının ikinci sakıncası, bu yöntemin haber içeriklerinin okuyucularda yaratacağı etki derecesini eşit kabul etmesidir. Oysaki haberlerin içerisinde aktarılan mesajların okuyucularda bıraktığı etki düzeyi birbirinden farklıdır. Bir haber tek bir mesaj içerebilir ve de okuyucu algısını tek bir itibar kriterinde de etkileyebilir. Ancak bu özellikleri barındırması, her haberin okuyucu üzerindeki etki derecesinin aynı olduğu anlamına gelmez. Yine örneklerle desteklemek gerekirse, ‘ürünlerinin kalitesinden dolayı firmanın ödüllendirilmesini konu alan’ bir haber de, ‘salt ürünlerinin teknik özelliklerini anlatan tanıtıcı’ bir haber de okuyucu algısını ‘ürün/hizmet kalitesi’ kriteri özelinde etkilemektedir. Ancak yaptığım araştır-

malarda ürün kalitesinin ödüllendirilmesini konu alan bir haberin, ürünün teknik özelliklerini anlatan tanıtıcı bir habere göre okuyucularda çok daha fazla etki yarattığını gördüm. Üçüncü olarak da haber sayısı kadar haberlerle ulaştığımız kişi sayısını işin içerisine katmak olmazsa olmazdır. Aksi takdirde tirajı 140 bin dolayında olan bir gazete ile, tirajı 14 bin dolayında olan bir gazeteyi aynı kefeye koymuş oluruz. Ancak salt bir tiraj ağırlıklandırması da yeterli değildir. Çünkü iletişim kanalı sayısının ve rekabetin fazlalığı sebebiyle günümüzde hiç olmadığı kadar çok mesaja maruz kalan tüketicilerin, bir gazete ya da dergideki her haberi okuduğunu düşünemeyiz. Dolayısıyla haberinizin yayın içindeki konumu (sayfada sağda mı yoksa solda mı olduğu, sayfada tepede mi yoksa etekte mi olduğu), haber kupürünüzün etrafını çevreleyen kupürlere göre boyutu, firma bahsinin kupürde nere-

27


İLKBAHAR’13

MAKALE

YENİ

MEDYA DÜZENİ Yeni Medya düzeni nedir, ne değildir, bizlerin hayatında neleri değiştiriyor? Bu yazıda bu konulardan bahsetmek istiyorum.

Güneş Er

sosyalmedyaport.com

Yeni medya düzenini anlatmak için öncelikle geleneksel medya düzenini, bir anlamda eskiyi anlatmak gerekiyor. Geleneksel medya, yazılı ve görsel basında yani gazete, dergi, radyo ve televizyonda iletim tek yönlüdür. Hatta iletim tek bir yönden belli zamanlarda belli konuları verirken yeni medyada durum böyle değil, yeni medya düzeninde çok yönlü bir etkileşim ve iletişim var. Örnekle açıklayacak olursak geleneksel medyada haber saati bellidir, o saatlerin dışında -haber kanalları dışında- hiçbiri iletimde bulunmaz. Ancak yeni medya düzeninde milyonlarca insan klasik medyanın göz ardı ettiği haberlere ulaşma, yorum yapma, haberi yayma, sorgulama gibi imkânlara sahiptir. Yeni medya düzeni hayatımızı değiştiriyor İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla internetin içinde barındırdığı sosyal medya, e-ticaret, bilgi deposu v.b özellikler artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Hayatımızın bir parçası haline gelince hayatımızı değiştirmemesi söz konusu olamazdı. Artık toplumun bütün alışkanlıkları, davranışları, yaşayış biçimleri hatta değerleri değişiyor.

28

Yeni Medya düzeni ile insan ilişkileri de değişiyor Toplumun bütün değerleri, bugüne kadar farklı tanımladığımız her şey değişiyor. Örneğin sosyal medya ile arkadaşlık kavramı da değişiyor. Facebook ve Twitter’da aslında yüz yüze görüşmediğimiz birçok insanla arkadaş olabiliyoruz. Bu durum yakın geçmişimizdeki arkadaşlık tanımıyla da ters düşüyor. Sosyal medyada arkadaşımız olan bir kişiyi markette veya mağazada fark etmeyebiliriz. Bu örnek bile tek başına hayatımızda ne kadar önemli değişiklikler olduğunu gösteriyor.

Yeni Medya düzeni ile iş modelleri de değişiyor Yeni medya ile müşteriye ulaşma yöntemleri de değişiyor. İşletmeler geleneksel medyanın sağladığı tek iletim noktasından yüksek reklam bütçeleri ödeyerek ulaşırken yeni medya milyonlarca kişiye uygun bütçelerle ulaşabiliyor. Bir anlamda geleneksel medya büyük işletmeleri daha da büyütürken yeni medya küçük işletmelerin de büyümesine yol açıyor diyebilirim. Özetle yeni medya ile toplumun hayatında farklı tanımladığımız her şey ciddi bir şekilde değişiyor ve değişmeye de devam edecektir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

40 ülkede 5400’ü aşkın mağaza ve 30.000’den fazla ürün çeşidi... Intersport dünyanın en iyi spor markalarını sizlerle buluşturuyor.

İSTANBUL AKBATI AVM (0212) 397 72 22 - BAYRAMPAŞA FORUM AVM (0212) 437 06 14 - KANYON AVM (0212) 353 06 96 - KOZZY AVM (0216) 658 02 69 MA R MARA PARK AV M (0212) 8 53 4 1 1 4 - MEYDAN AVM (0216) 526 29 99 - NOVADA AVM (0216) 576 83 39 - OP TİMU M AVM ( 0 2 1 6 ) 6 6 4 1 3 1 5 A NKA R A A NT A RE S A VM (0312) 321 00 60 FORUM AVM (0312) 578 03 60 - GORDİON AVM (0312) 236 74 78 - KENTPARK AVM (0312) 219 92 14 - NATA VEGA OUTLET (0312) 554 35 25/26 İZMİR E G EPARK AV M (0 232) 278 97 47 ANT ALYA TERRACITY AVM (0242) 323 46 01 BURSA ANATOLİU M AVM (0224) 261 23 7 3 ER Z UR UM E RZ U RU M A VM ( 0 4 4 2 ) 3 1 7 0 4 0 3

15


İLKBAHAR’13

MAKALE

SOSYAL

PAZARLAMA EYLEMİ Kullanıcıların ve markaların, internet ve sosyal medya ile tanışmasıyla sosyal pazarlama kavramı da dillerde dolaşmaya başladı. Markalar bugüne kadar “sıcak satış” adı verilen birkaç yöntemle (mağazada, kapıda, sokakta, televizyonda) pazarlama planlamalarını uyguladılar.

Güneş Er

sosyalmedyaport.com

Sözlük anlamından yola çıkarak toplumun da içinde bulunduğu ve bizzat katkı sağladığı bu yeni iletişim türü sayesinde pazarlamanın da seyri değişti. Burnundan kıl aldırmayan markalar, sizin için çok üzgünüm! Neden mi? Sosyal medya ile birlikte markaların gizemli, ihtişamlı ve mükemmel o eski hallerinden eser yok şimdi. Daha fazla arabeske bağlamadan ifade etmek gerekirse, sosyal medyada kullanıcılar kendi deneyimlerini ya da takip ettikleri çevrelerinin deneyimlerini paylaşabiliyorlar. Bu durum markalara ve onların ürünlerine duyulan sadakati bulanıklaştırıyor gibi görünse de aslında daha berrak, daha gerçekçi bir hale getiriyor.

30

yönde bile değiştirebiliyor. Bu etkileşimle ilgili kendimden bir örnek vermek istiyorum. Barbaros Şansal’ ı çoğunuz tanıyordur. Ben de sözde kitle iletişim aracı olan televizyonlardan, magazin programlarından gördüğüm kadarıyla tanıyordum, tanıdığımı sanıyordum!

Artık televizyonlara ve milyon tirajlı gazetelere tam sayfa reklam verip Türk Kadınlarının En Sevdiği markayız sonucuna ulaşmak mümkün olmadığı gibi, saçma bir düşünce olarak gerilerde kalıyor. Umarız yıllarca markaları ve kendilerini kandıran sözde kitle iletişim araçlarının sahipleri ve reklamcılar bu yaptıklarından pişmanlık duyarlar. Sosyal medya markaların kitlelerle iletişim aracı değil kitlelerle etkileşim aracıdır!

Açık konuşmak gerekirse televizyonların ürettiği eğlence amaçlı var olan süslü elitlerden zannederdim. Ta ki Twitter’da takip ettiğim bir arkadaşımın onun yazdığı bir yazıyı paylaştığı ana kadar! Okuduğumda şaşırmıştım, çok düşünmeden Retweet yaptım ve ardından Barbaros Şansal’ı Twitter’dan takip etmeye başladım. O’nun yazdığı tweeti okumam kendisi ile ilgili düşüncelerimi tam tersine çevirmişti ve bu sosyal medya sayesinde olmuştu! İşte bu mükemmel bir etkileşimdi!

Sosyal medyanın getirdiği bu çok yönlü etkileşim o kadar etkilidir ki, takip ettiğimiz bir kişinin yaşadığı deneyim o marka / ürünle ilgili düşünlerimizi olumlu yönde olduğu gibi olumsuz

Sosyal medya kişileri, düşünceleri ve markaları gerçek bir iletişim içine alıyor. Bu nedenle hala insanların markanızla ilgili neler konuştuğunu dinlemiyorsanız bir an önce başlasanız iyi

olur! Çünkü zaman sokaklarda, posta kutularında el ilanı – katalog dağıtma zamanı değil, zaman “sosyalleşmeden insan içine çıkılmadan nasıl sosyal olunur ki “ diyenlerin de zamanı değildir. Sosyal medyada olmak yetmez eyleme geçin, insanları konuşturun. Onlarla konuşun! Kullanıcıların markanızla ilgili deneyimlerini dinleyin, onlarla konuşun. Ne kadar büyük olursa olsun, sadece işe aldığınız satış ve pazarlama ekibiyle pazarlama yapamazsınız. Ürün ve hizmetlerinizi kullanan insanların deneyimlerini sosyal medyada paylaşması markanızı daha geniş kitlelerle buluşturacaktır. Kötü deneyimlerden de korkmayın, yayılan kötü deneyimleri markanızın gelişimi için fırsat olarak değerlendirmelisiniz. Size bağıran, küfreden insanlardan bile marka savunucusu yaratabilirsiniz. Sosyal Medyadan kaçıp, kapalı bir kutu olarak varlığınızı sürdürmeye çalışırsanız çürür ve yok olursunuz.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

eri HEDiYE

epsil Baklava T

!

15


İLKBAHAR’13

ARAŞTIRMA

DİJİTAL PAZARLAMA İLETİŞİMİ SEKTÖRÜ

BÜYÜMEYİ SÜRDÜRÜYOR IAB Türkiye 2012 Dijital reklam yatırımları raporuna göre, sektör %30 büyüyerek 1 milyar TL sınırına dayandı. 943 milyon TL’yle toplamda aldığı pay %18 oldu. 33 ülkede dijital pazarlama iletişimi endüstrisinin gelişmesi için faaliyet gösteren IAB’nin (Interactive Advertising Bureau) Türkiye merkezi IAB Türkiye’nin, açıklamasına göre dijital reklam yatırımları 2012’de geçen yıla göre %30 artışla 943 milyon TL oldu. IAB Türkiye Dijital Reklam Harcamaları/ AdEx-2012 Raporu’na göre; * Display, arama raporu, mobil reklam, ilan sayfaları, e-posta, oyun içi reklam gibi uygulamalardan oluşan internet reklam yatırımları; 943 milyon TL,

tünde, bir büyüme öngördüklerini ve bunun gerçekleştiğini, dijitalin geçen yıla oranla %30 büyüyerek 943 milyon TL’na ulaştığını vurguladı. “Reklamcılar Derneği’nin geçtiğimiz hafta açıkladığı verilere ilaveten IAB Türkiye’nin kapsamlı analizine (arama motorları, ilan sayfaları, e-mail marketing, oyun içi reklam yatırımları dahil) göre, toplam reklam yatırımları %10

oranında artmış ve dijitalin aldığı pay %18’e yükselmiştir. Dijitalin, en geç 2016’da ikinci büyük mecra olacağı tahmin edilmektedir. Tüm sektör oyuncularının, hem toplam yatırımların yükselmesine hem mecralar bazında taşların yerinden oynamasına hazırlıklı olması gerekli.” diyerek, dijitalin yükselişini bir kez daha gözler önüne serdi. Kaynak: maxusglobal.com.tr

* Gösterim / tıklanma bazlı reklam, video, sponsorluk ve gelir paylaşımlı reklam yatırımlarından oluşan “Display Reklam Yatırımları”; 374 milyon TL, * Ücretli sıralama, arama motoru görüntülü reklam ağından oluşan “Arama Motoru Reklam Yatırımları”; 448 milyon TL, * Mobil gösterim ve mobil opt-in SMS/ MMS’den oluşan “Mobil Reklam Yatırımları” 36 milyon TL, * İlan sayfaları reklam yatırımları 76 milyon TL olurken, e-posta ve oyun içi reklam yatırımları toplamı 9 milyon TL olarak gerçekleşti. Konuyla ilgili olarak IAB Türkiye Başkanı Ahmet Pura, e-Marketer verilerine göre 2012’de dünyada toplam reklam yatırımlarının yaklaşık 500 milyar $’ı olduğuna ve bu rakamın 100 milyar $’ının dijitalden geldiğine dikkat çekerek, “Artık her 5 dolardan 1’i dijital ortamda kullanılıyor.” dedi. Pura, Türkiye’de 2012 yılı için dünya ortalamasının (%16 – ZenithOptimedia) üs-

32

*Tüm rakamlar IAB Türkiye tahminidir. Yaratıcı işler, CRM çalışmaları, SEO yatırımları hariçtir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19


İLKBAHAR’13

ARAŞTIRMA

FACEBOOK ŞUBAT 2013

TÜRKİYE RAPORU

Socialbakers, Şubat 2013 Türkiye raporunu yayınladı. Rapora göre, Türkiye’de 32 milyon Facebook kullanıcısı bulunuyor. Raporda marka sayfaları, hayran sayılarının yanı sıra etkileşim ve cevap oranlarına göre de incelendi. Raporda ayrıca Şubat ayında en yüksek etkileşim yaratan Facebook marka iletileri de bulunuyor. En fazla beğenilen marka sayfaları arasında iletişim, finans ve e-ticaret sektörleri dikkat çekiyor. Hayran sayısına göre ilk sırada bulunan Turkcell’in 2 milyon 478 bin, ikinci sırada bulunan Avea’nın 2 milyon 37 bin ve üçüncü sıradaki Volkswagen Türkiye’nin 1 milyon 985 bin hayranı bulunuyor. Ortalama etkileşim oranlarına (engagement rate*) göre ise marka sayfalarının başında, Sinpaş GYO, Land Rover Türkiye, Letoonia Life ve Yeni Rakı sayfaları bulunuyor. Socially Devoted Brands adı altında sunulan bölümde de marka sayfalarının, kullanıcılardan gelen sorulara verdikleri cevapları kapsıyor. Cevap verme oranına (response rate) göre, Trendyol, Turkish Airlines ve Samsung Türkiye öne çıkan marka sayfaları. Aralık ayında en yüksek etkileşimi yaratan iletilere sahip sayfalar ise, Nike Football / Türkiye, Greenpeace Akdeniz – Türkiye ve Ülker Çikolatalı Gofret olarak sıralanıyor. Kaynak: smgconnected.com

34


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19


İLKBAHAR’13

MAKALE

SOSYAL MEDYADA

HALKLA İLİŞKİLER

Halka ilişkiler, bazıları gibi havalı bir şekilde ifade edecek olursak PR (Public Relations), bilinen anlamıyla kurumun amaçları doğrultusunda kendisi için geliştirdiği tanımın kamuoyu tarafından aynı biçimde algılanmasını sağlayacak faaliyetler bütünüdür. Güneş Er

sosyalmedyaport.com

Ancak günümüzde internet ve sosyal medya kullanımının gittikçe çoğalarak artmasıyla yukarıdaki anlamını yitirmiştir. Bunu söylediğim için dersini kitaptan çalışan inaksal (dogmatik) düşünen eğitimci ve öğrencilerden özür dilerim. İnaksal anlamda PR, haber yaymak ve istenilen biçimde algılatmak demekken, sosyal medyanın varlığı ile haber yaymak ve çevrimiçi yayılma anlamını taşımaya başlamıştır. Sosyal Medya ile Halkla çevrimiçi ilişki kurmak sadece istediğini yaymak için değil markanız ile ilgili oluşan hata,

36

kriz v.b durumları çevrimiçi çözmenizi ve olumlu etkilerden faydalanmanızı da sağlamaktadır. Yani çevrimiçi iletişimle krizi fırsata çevirebilirsiniz. Tabi sosyal medya sürecini doğru yönetecek yetenekleriniz varsa. Tepki Verin, Cevap Verin, İlişkiyi Kaybetmeyin Markanızla ilgili bir olaya tepki vermek için günlerce beklemeyin. Tepki vermek için 1-2 saat yeterlidir. Karşınızdaki insanla tartışmayın! Markaların kriz anında yaptıkları en büyük hatadır. Konuşan kişiyi dinleyin! Ama gerçekten samimi dinleyin, burnundan kıl aldırmaz kurumsal bir tavırla değil.

Sorunu sahiplenin ve yalan söylemek, gerçeğin sağından solundan dolaşmak yerine doğruyu söyleyin, içtenlik affettirir. O kadar ki krizi markanız için bir fırsata dönüştürebilirsiniz. Markanız için sadece müşterilerinizden çevrimiçi aldığınız övgüler markanıza değer katmaz. Çevrimiçi şikâyetler de aynı özende ve sosyal medya PR zekâsı ile değerlendirilmelidir. Sosyal Medyanızı yönetenler markanız için bugüne kadar çevrimdışı olarak (yaptıklarınızın makyajlı halleri dâhil) yaptıklarınızın ötesinde bir şey sunmuyorsa, derhal onlardan uzaklaşın ve süregelen kurumsal yapınıza, yaptıklarınıza çevrimiçi tepkiler vermiyorsa onu seksi İngiliz aksanıyla baş başa bırakın.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

15


İLKBAHAR’13

HABER

BİLGİ GENÇ SOSYAL GİRİŞİMCİ ÖDÜLLERİ

SAHİPLERİNİ BULDU

BİLGİ Genç Sosyal Girişimci Ödülleri’nde projeleri başarılı bulunan 10 finalist 14 Mart 2013 tarihinde gerçekleştirilen törenle ödüllerini aldı. İstanbul Bilgi Üniversitesi bu yıl üçüncüsü düzenlenen yarışma ile daha iyi bir toplum için proje üreten gençleri bir kez daha ödüllendirdi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin öncülüğünü üstlendiği ve International Youth Foundation (Uluslararası Gençlik Vakfı), Sylvan/Laureate Foundation (Sylvan/Laureate Vakfı) ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV)’nın iş birliği ile gerçeğe dönüştürülen BİLGİ Genç Sosyal Girişimci Ödülleri’nde en başarılı projeler belli oldu. Toplamda 69 başvuru arasından seçilen 10 genç sosyal girişimci iki farklı seçici kurulun kararıyla belirlendi. Finalistler, 14 Mart 2013 tarihinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü’nde düzenlenen törenle ödüllerini aldılar. Zumbara Kurucusu Ayşegül Güzel, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ayşen Bulut, Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü Batuhan Aydagül, TEGV Genel

38

Müdürü Berna Çağatay, Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burcu Güler, KA-DER Başkanı Çiğdem Aydın, Bilim Kahramanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hakan Habip, Gençtur Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hülya Denizalp, Marjinal Porter Novelli Koordinatörü Leylan Yener, TUSEV Program Direktörü Liana Varol, Gazeteci Meral Tamer, Sosyal İnovasyon Merkezi Kurucu Ortağı Suat Özçağdaş, Bilgi Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Ural Aküzüm, Change.org Türkiye Direktörü Dr. Uygar Özesmi seçici kurulda yer aldı. Törende açılış konuşmasını Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan yaptı. TEGV Genel Müdürü Berna Çağatay’ın konuşmasının ardından proje sahiplerine ödülleri takdim edildi.

BİLGİ Genç Sosyal Girişimci Ödülleri projesinin başlıca hedefi, yaşadıkları topluma değer katabilen genç sosyal girişimcileri bularak onlara destek olmaktır. Aynı zamanda verilen ödüllerle sosyal girişimciler ağı oluşturmak ve gençlerin her yıl daha da büyüyen bu ağ aracılığıyla bilgi ve tecrübelerini birbirleriyle paylaşmasını sağlamaktır. Her sene seçilecek olan on genç sosyal girişimci, liderlik vasıflarının geliştirilmesi ve topluma sağladıkları faydanın sürdürülebilmesi için mentor desteği alıyor, özenle hazırlanmış eğitim programlarına katılacak ve eğitim sürecinin sonunda bir ödül töreni ile onurlandırılıyor. Genç Sosyal Girişimci Ödülleri ile finalistlerin her birine projelerini geliştirebilmeleri için nakit para ödülü de veriliyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

LEZZETİ SEVGİ İLE BİRLEŞTİRİN

0216 451 42 87

19


İLKBAHAR’13

HABER

REKLAMCILAR DERNEĞİ 2012 YILI REKLAM YATIRIMLARINI AÇIKLADI Reklamcılar Derneği üyesi medya ajanslarının verileriyle hazırlanan 2012 yılı reklam yatırımları açıklandı. Toplam 4 milyar 652 milyon TL olarak gerçekleşen reklam yatırımlarında, 2011 yılına göre %8’lik bir büyüme gerçekleşti. 2011 yılında toplam reklam yatırımı 4 milyar 320 milyon TL idi.

%3’ünü radyo, %1’ini sinema reklamları oluşturdu. Reklamcılar Derneği tarafından yapılan açıklamaya göre büyümede öne çıkan sektörler finans, yayıncılık, perakende, içecek, ev temizlik ve gıda sektörleri oldu. 2013’teki büyüme beklentisi ise %12 olarak açıklandı.

2012 yılında gerçekleşen yatırımlarının %56’sını televizyon, %24’ünü basın, %9’unu dijital, %7’sini açıkhava,

2011 yılına göre ise en fazla büyüme gösteren mecra, bir önceki yılda olduğu gibi yine dijital oldu. 2012 yılında

‘O SES TÜRKİYE’

TV %6, gazete %6, açıkhava %7, radyo %7, dergi %7, sinema %2, dijital ise %22 büyüdü. Son 10 yıldır medya reklam yatırımlarının ekonomik gelişmeler paralelinde seyrettiği belirtilerek, 2013 yılında da benzer ekonomik trendin süreceği varsayımıyla, reklam yatırımlarının % 12 bandında büyümesinin beklendiği açıklandı. Kaynak: smgconnected.com

ŞUBAT AYINDA SOSYAL MEDYAYI SALLADI VivaKi Business Intelligence tarafından yapılan bir araştırmada 2013 yılının Şubat ayında TV’de yayınlanan programları ECHO modeli kapsamında analiz edildi. Buna göre, Şubat ayında hakkında en çok konuşulan program, Ocak ayında olduğu gibi açık ara farkla O Ses Türkiye oldu. Bölüm başına ortalama yaklaşık 190 bin defa konuşulan O Ses Türkiye, aynı zamanda aktif kullanıcı oranına göre sosyal medyada yayılma gücü en yüksek program olma başarısı gösterdi. Şubat ayında sosyal medyada en çok konuşulan programlar ise Beyaz Show, Leyla ile Mecnun, Yetenek Sizsiniz Türkiye ve İşler Güçler oldu. Yayınlandıkları bölüm başına Beyaz Show 60 bin, Leyla ile Mecnun ise 40 bin defa konuşuldu.

40


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19


İLKBAHAR’13

MAKALE

E-TİCARET’İN

SOSYAL HALİ

İlk yıllara oranla günümüzde tüketici davranışları açısından bambaşka bir hal alıp gelişim gösteren elektronik ticaretin sosyal medya kavramı eşliğinde farklı bir noktaya gittiği görülüyor.

Emre Güldaş

sosyalmedyaport.com

E-ticaret’in sosyal hali olarak tanımlayabileceğimiz sosyal ticaret kavramı sosyal medya ve e-ticaretin birleştiği bir noktada konumlanıyor. İnsanların satın alma kararları verirken tanıdık tavsiyeleri, yakın çevresinden aldığı deneyim bilgileri, sosyal ağlar aracılığıyla gördüğü satın alma davranışlarını takip etmesi gibi etmenlerin çok büyük önem taşıdığı düşünülürse zaten doğrudan sosyal ticaret kavramı akıllarda bir yere oturmuş olacaktır. Öyle ki insanlar bir e-ticaret sitesinde kendilerine böyle bir imkân yaratma olanağı bulamazken sosyal ticaret tabanlı sitelerde ise kendilerinin belirleyici oldukları kısacası ‘odağında müşteri olan bir faaliyet’ ile karşı karşıya kalıyorlar. Bu durum oyunun kuralını müşterinin belirleyeceğini gösteriyor. İnternette ticaret yapacak olan girişimcilerin müşteri bazlı bir e-ticaret sitesi yaratmaları, ürün bazlı bir site yaratmaları kavramının önüne geçmiş oluyor. İnsanların sosyal ağlarda geçirdikleri vakit ve birbirlerinin tavsiyesini, görüşlerini, isteklerini ne kadar önemsedikleri göz önüne alındığında bunu satın alma davranışı haline getirebilmek bir e-ticaret sitesinin ana hedefi olmalıdır. Böylece ürün odaklı bir pazarlama stratejisi, müşteri odaklı bir pazarla-

42

ma stratejisine dönüşmüş oluyor. Bu benim daha önceki yazılarımda bahsettiğim context kavramının uygulanması aşamasının sosyal ağlara entegre edilmiş hali olarak karşımıza çıkıyor ve tamamen kişisel bir deneyim yaşatmak e-ticaret yapan site sahipleri için ana amaç haline geliyor. Bu filtreleme ile Sosyal Ticaret’te bir kişi sosyal ağ hesabını kullanarak sisteme giriş yaptığı zaman, site ona kişiselleştirilmiş bir deneyim sunarak bir filtreleme özelliği ile sosyal ağlardaki çevresinin satın alma davranışlarını, hangi ürünleri dikkate aldıklarını ve incelediklerini gösteren bir sunum yapmış oluyor. Bu diğer kişiyle uyumlu context etmenlerle de entegre edilip e-ticaretin yeni boyutu olan Social Commerce (Sosyal Ticaret) ortaya çıkıyor.

Üstüne kafa yorulan, çalışıp, çalışamayacağı test edilen, girişimleri artan bir olgu; Sosyal Ticaret Bu bağlamda, Facebook’un F-Ticaret (F-Commerce) felsefesi denen kavramı nedir? Bir sosyal ağ içerisinde yer alan hedef kitlenin kendi tanıdık çevresi, sosyal ağ arkadaşlarının tepkilerini ölçümleyip satın almaya iten, sonucunda bir satış faaliyeti gerçekleşmesini sağlayan bir ticaret yapısıdır. Markaların çeşitli pazarlama yöntemlerini kullanarak bir sosyal ağda marka bilinirliğini arttırmak esas amacı oldu hep bugüne kadar. Facebook olayı ticaret boyutuna ve sonuç olarak satış amaçlı boyuta taşıdı. Mark Zuckerberg yaptığı bir konuşma sırasında “Eğer tahmin yürütmem gerekirse, bir sonraki büyük patlama sosyal ticaret alanında olacak”


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Son günlerin en popüler sosyal ağlarından biri haline gelen Pinterest‘in aslında yapılan araştırmalarda bu konuya Facebook’tan daha yatkın olduğu ve insanların Pinterest’i daha çok bu amaçla kullanabileceği öngörülüyor. Özellikle 2012’nin ikinci yarısında hızlı bir büyüme gerçekleştiren Pinterest, markaların ürünlerini sergiledikleri ve kullanıcıları satışa yönlendirebilme etkisi yüksek olan bir site olarak sosyal ticaret için uygun bir platform gibi görünüyor.

diye konuya ilişkin bir gelecek gördüğünü belirtmişti. F-Ticaret ülkemizde zaten yeni uyanılmaya başlanması yanında dünyada da hala balon mu değil mi tartışmalarını devam ettiriyor. Yani burada aslında kavramı bir anlamda tanımlamış oluyoruz. F-ticaret, sosyal ticaret kavramının Facebook içinde satışa dönüşülme amaçlı pazarlama faaliyeti ile firmaların bir sosyal e-ticaret şeklini almasıdır. Bu amaca yönelik olarak uzun süredir üzerinde çalışılan “Want“ butonu bu anlamda da bir öncülük etmek isteyen Facebook’un yaptığı çarpıcı bir hamle olarak görülüyor. Bu buton Facebook’ta kullanıcıların hangi ürünü istediklerini belirten bir buton. Bunun firmalar açısından müthiş bir önemi olduğu yadsınamaz. Bir e-ticaret sitesinin karşısındaki potansiyel hedef kitlesinin hangi ürünü istediğini bilmesi, olayı buna göre kurgulaması demektir. Bu da satışa dönüşmesi muhtemel olan bir olgudur.

Bir de Twitter açısından olaya bakmaya çalışalım. Twitter’ın marka pazarlaması anlamındaki hareketlenmeleri genel olarak #hashtag vasıtasıyla oluyor. Böylece trafik çekebilen markalar, pazarlama anlamında adım atmış oluyor.

İş Sosyal Ticaret boyutuna gelince yeni geliştirilen stratejiler ve uygulamalar var; ancak tam olarak başarısı kanıtlanmamış. Örneğin firmanın bir ürünü konusunda indirimini RT ederek, satışa yönlendirmesi gibi. Bütün bunlar sosyal medya içerisinde bir konum almaya çalışan sosyal ticaret kavramının sosyal ağlar içerisinde oluşturulmaya çalışılan durumunun bir özeti. Konunun F-Ticaret felsefesinden yani bir sosyal ağ dışına çıkarılarak mı (herhangi bir E-Ticaret sitesinin sosyalleştirilmesi ile)daha iyi yapılabileceği, yoksa bir sosyal ağın E-Ticaret odaklı çalışması sağlanarak mı başarı sağlanacağı ya da sağlanamayacağı zaman ilerledikçe sektör içinde görülecek bir olgu.

Ancak bu konuda hala somut olarak daha önce de belirttiğim gibi olumludur, çalışabilir veya çalışamaz gibi bir yaklaşım bulunmuyor. Burada akıllara takılan sorular şöyle; Facebook’u insanlar genelde farklı bir amaç için kullanıyorlar ve burada bir alışveriş mantığıyla hareket ederler mi? Facebook reklamlarından bile sıkıntı duyan, kitle burada bir ticari faaliyet içinde yer alır mı? Bunun ileride çalışabilir mi çalışamaz mı olduğunu göreceğiz.

43


İLKBAHAR’13

HABER

TÜRK LEZZETLERİYLE SİLİVRİ’DEN GEBZE’YE AYNI GÜN İÇİNDE KAPIYA TESLİM Kurulduğu günden bu yana 360 ton baklava ve börek üreten Aydınlar Gıda kuruluşu Ballı Baklava ve Börek rekora koşarken, geleneksel Türk damak tadıyla fast food pizzaya rakip oldu.

44


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

45


İLKBAHAR’13

MAKALE

80/20 KURALI - PARETO PRENSİBİ

VE UZUN KUYRUK İLİŞKİSİ

Hayatınızın her alanında uygulayabileceğiniz ve bu sayede boşa giden vakit ve paranızı minimize edebileceğiniz değişmez bir kural olan 80/20 Pareto Kuralı ve bununla bağlantılı olan Uzun Kuyruk kavramının tanımlarını yapmaya çalışacağız. İhsan Topçu

Medya ve İletişim Uzmanı

Pareto ilkesi (80-20 kuralı, önemli azın yasası ve etken seyrekliliği ilkesi olarak da bilinir) der ki, çoğu olay için, etkilerin kabaca % 80’i etkenlerin %20’sinden kaynaklanır. İş yönetimi düşünürü Joseph Juran bu ilkeyi önermiş ve bu olguyu İtalya’nın % 80 arazisinin sahibinin nüfusun %20’si olduğunu gözleyen İtalyan ekonomist Vilfredo Pareto’nun adıyla isimlendirmiştir. İş dünyasında yaygın bir kuraldır; örneğin “satışların % 80’i müşterilerin % 20’sinden gelir.” Matematiksel olarak, yeterince büyük bir sayıda katılımcının paylaştığı bir şey olması durumunda, her zaman 50 ile 100 arasında öyle bir k sayısı olacaktır ki % k, % (100 - k) katılımcı tarafından paylaşılmış olsun. Fakat k, eşit dağılım olan 50’den, küçük sayıda katılımcının kaynakların neredeyse tamamına sahip olduğu 100’e kadar değişebilir. 80 sayısı ile ilgili özel bir durum yoktur,

46

fakat çoğu sistemde dağılımda dengesizliğin orta noktası olan bu civarda bir k değeri görülür. Pareto ilkesi, aynı ekonomist, Vilfredo Pareto tarafından ortaya konulan Pareto verimliliği ile sadece yüzeysel olarak ilgilidir. Pareto her iki kavramı da nüfustaki gelir ve zenginlik dağılımı bağlamında geliştirmiştir. Dünya GSMH’sinin dağılımı (Genel) Nüfus yüzdesi Gelir En zengin % 20 % 82.7 İkinci % 20 % 11.7 Üçüncü % 20 % 2.3 Dördüncü % 20 % 1.4 En fakir % 20 % 1.2 Yukarıdaki örnekte çok net olmamakla ve değişken olmakla birlikte, zengin nüfusun yaklaşık % 20’lik bir kısmı toplam gelirin yine yaklaşık % 80’ine sahipken, kalan diğer %80’lik gelir grubu toplam gelirin sadece % 20’sine sahip. Bu durum, gelir-giderin olduğu her alanda neredeyse aynıdır.

Tam Olarak 80/20 Kuralı Nedir? Aslında pareto prensibi, 80/20 kuralı, bayağı iyimser bir tahmin. Çünkü çoğu zaman bu oran 90/10, hatta 95/5 gibi bir şey. Burada dikkat etmeniz gereken nokta rakamlar değil, şu: hayatınız boyunca yaptığınız işlerin aslında küçük bir kısmı (% 20) sizin şu andaki başarı, mutluluk, gelir vs.nizin % 80’ini belirliyor. 80/20 Kuralı Sizin Ne İşinize Yarar? 80/20 kuralını iyi öğrenirseniz, hayatınızda çok önemli faydası dokunur. Eğer herhangi bir alanda sonuçların %80’ini, girdilerin sadece %20’sini belirliyorsa, yapmanız gereken şey çok basit. 1. Önemli olan %20’lik girdileri bulmak. 2. Zamanınızın büyük kısmını bu % 20 üzerinde harcayarak, daha kaliteli sonuçlar almak.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Bir örnekle açıklayalım: Elinizdeki web sitelerinin son bir aydaki gelirlerini bir kâğıda yazın ve bunları yukarıdan aşağıya gelir miktarına göre sıralayın. Bir aylık toplam gelirinizi bulun. Her web sitenizin gelirinin toplam gelire oranını bulun. SİTE GELİR A 100 B 60 C 30 D ....... E .......

Uzun Kuyruk, bir perakendecilik kavramı olmakla beraber çok miktarda satılan az ürün yerine az miktarda satılan çok ürünün satılmasını ifade eder. Kavram Chris Anderson tarafından 2004’de Wired’da yayınlanan makalesi ile ortaya çıkmıştır. Bu yazıda Chris Anderson, Amazon.com ve Netflix’i bu tip bir strateji uygulayan kuruluşlar olarak tanımlamıştır. Bu konu hakkında Anderson yine Uzun Kuyruk adında bir kitap yayınlamıştır

ORAN % 40 % 24 % 12

Toplam gelirinizin 80%’ine karşılık gelen en üstteki siteleri işaretleyin. Mutlaka 80’e denk gelmesine gerek yok. 70-90 arasında olmalı. Peki şu ana kadar ne yaptık? Yazdığım 1 numaralı maddeyi, yani önemli olan %20’lik girdileri bulduk. Benim yukarıdaki örneğimde bunlar A, B ve C siteleri. Benim için en iyi olan şey bundan sonra sadece A, B, ve C siteleri için uğraşmak, bu da 2 numaralı madde. D, E, F… gibi siteler yeteri kadar gelir üretmiyor. Bu siteler için zaman harcayacağıma A, B ve C siteleri için uğraşırım, daha çok para kazanırım.

Bu stratejiyi uygulayan kuruluşların dağıtım ve stok masrafları onların küçük ölçeklerde satılan bulunması zor ürünleri çok miktarda müşteriye satarak hatırı sayılır miktarlarda kar elde etmelerine olanak tanır. İşte bu her bir ürün için az miktarda fakat çok fazla miktarda ürün için geçerli olan satış şekline Uzun Kuyruk denir. Aynı analizi kendi işletmeleriniz içindeki farklı miktarlarda gelir getiren ürünleriniz için yapın. 80/20 kuralı hayatın her alanına uyar. Yapmanız gereken 80%’lik sonuçları üreten % 20’lik girdileri bulmak ve onların üzerinde odaklanmak. Çünkü zamanınızı yiyen % 80 aslında size pek fazla getiri sağlamıyor.

“10 liraya 1 ürün satacağına, bir liraya 10 ürün sat” fikri ile benzerlikler gösteren Uzun Kuyruk kavramını aslında benzer şekilde “10 liraya 1 ürün ya da 1 liraya aynı üründen 10 tane satacağına; 1 liraya 10 farklı üründen 1’er tane sat” diye tanımlanabilir. Kaynak: siyahsapkali.com, wikipedia.com

47


İLKBAHAR’13

RÖPORTAJ

TÜRK USULÜ

MAKARON

Son dönemlerde her yerde rengarenk çekim gücüyle iştahları kabartan ve tüm dünyada yeni bir pastane trendi olarak bilinen Makaron’u farklı tatlarla zenginleştirip bir Türk markası haline getirmeye çalışan Makçis firması yetkilisi Selami İşlek ile geleceğe yönelik projelerine dair yaptığımız ropörtajımız hiç şüphesiz sizin de iştahınızı kabartacak. Makçis nasıl kuruldu? Üretimlerinizdeki ürünler nelerdir? 2011 yılında böyle bir üretimhane açmaya ortağım Erdoğan Sünetçi ile karar verdik ve 2 yıl oluşumu nasıl yaparız, neler yapabiliriz, nasıl farklı olabiliriz? diye birçok kez toplantılar yaptık ve 2012 10. ayının 12’sinde firmamızı kurduk. 200 metre kare alan üzerinde üretim hanemizi pastacılık adına her türlü iznimizi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından firmamıza aldık.

Ekibimiz pasta ve kurabiye üretimi konusunda uzman kişilerden oluşmaktadır. Ürünlerimiz çok farklı olmakla birlikte çok lezzetli tasarım çalışmaları, kişiye özel kurabiyeler ve makaronlar üretmekteyiz.

48

Bize makarondan yani bizim tabirimizle acıbadem kurabiyesinin popülerliğinden bahseder misiniz? Bu popülarite nasıl oluştu ve gelişti? Fransızların dünyaca ünlü tatlısı olarak bilinen makaron; dövülmüş badem, şeker ve yumurta akının bir araya gelmesi ile oluşuyor. İlk kez 1700’lü yıllarda İtalya’da Medici Ailesi’nin aşçıları tarafından yapıldığı, ardından da rahibeler aracılığıyla Fransa’ya getirildiği söylenen makaron dünyadan sonra Türkiye’de de müdavimi bol tatlılar arasında yerini almış durumda. Gastronomi sektörünün yurtdışındaki trendler ile hızla geliştiği bugünlerde makaron da vitrinlerdeki hacmini arttırıyor. Portakallı, çikolatalı, frambuazlı, karamelli, limonlu, naneli, muzlu, kavunlu, ananaslı, fındıklı, Hindistan cevizli ve tarçınlı lezzetleri, rengârenk dış görünümleri ile hem göze hem damak tadına tam anlamıyla hitap eden; içi ağızda eriyen, dışı kıtır kıtır bu küçük ve yuvarlak kremalı kurabiyelerin Avrupada gördüğü ilgiden sonra son yıllarda ülkemizde de çok popüler fakat biz makarona rakip olarak kendi özümüzden renkli, aynı şekilde portakallı, çikolatalı, frambuazlı, karamelli, limonlu, naneli, muzlu, kavunlu, ananaslı, fındıklı, hindistan cevizli acıbademler üretiyoruz.

Bugün her sektörde marka olmaya aday birçok firma var. Siz de ürünlerinizle birlikte Marka olma yolunda ilerliyorsunuz. Peki size göre Marka olmak için neler yapmak gerekir? Marka olmak çok önemli ve ayrıcalıklı. Bence insanların bizi araması tercih etmesi çok önemli tabii ki. Bu da ürettiğimiz ürünlerle oluyor. Marka olmak için kesinlikle farklılık sunmak gerekir ve süreklilik olması gerekir. Bizler yaptığımız ürünlerde önce göze sonra da damak tadına önem veriyoruz. Bu da bizi farklı kılıyor ve marka olma yolunda ileride tutuyor.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Makçis lokal bir marka mı yoksa yerel hatta ulusal bir marka olmayı mı hedefliyor? Buna örnek olarak gıda sektöründe hangi firmaları örnek gösterebilirsiniz?

Peki sizce pastacılık sektöründe uzun yıllardır hizmet veren ve güçlü olan, ancak marka olmamış veya kurumsallıktan uzak firmaları nasıl yorumluyorsunuz?

Biz Makçis ailesi olarak ulusal bir marka olma yolunda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çeşitli kurabiyeler, makaronlar, bezeler, kokolar, acıbademler üretiyor ve özellikle kendi acıbademimizi yurt dışına taşımak ve tanıtmak istiyoruz.

Biz Kastamonu Araç ilçesindeniz ve babalarımız, dedelerimiz de pastacı. Maalesef geçmişten gelen bir eğitim boşluğu bulunmakta. Bu bütün sektorler için geçerli. Çocukları okullardan alıp çırak olarak başlattığımız mesleklerde kara düzen işlemekte. Maalesef bu bizim sektörümüzde de çok fazla.

duğumuz bu yolda bize destek veren herkese ve ülkemizin yetiştirdiği ender şeflerden Sayın Tuna Hızarcı şefime teşekkürü bir borç bilirim.

Avrupa ülkelerinde eğitimini almadan bir mutfakta çalışamazsınız. İnsanlar bu şekilde başladıkları mesleklerde maalesef bu tür kurumsallık, gelişme veya kurumsal büyüme gibi düşüncelerden uzak oluyor. Son yıllarda ülkemizde aşçılık ve pastacılık çok popüler oldu. Okullar bu konuda oldukça iyi. Biz diğer popüler sektörlerde olduğu gibi pastacılık sektöründe de başarılı markalar görmeyi umut ediyoruz. Son olarak eklemek istedikleriniz? En önemlisi insanın yaptıgı işi sevmesidir. Biz her yaptığımız üründe ayrı bir heyecan yaşıyoruz. Bu da farklı ve başarılı olmamızı sağlıyor. Henüz yeni ol-

49


İLKBAHAR’13

ARAŞTIRMA

BİLİNMEYEN YÖNLERİ İLE

SEO; “ İnternet ortamında var olabilme ”, yani arama motorlarında üst sıralarda yer alma da diyebiliriz. SEO nedir?

SEO nasıl yapılır?

SEO için neler yapılabilir?

Sözlük anlamı “Arama Motoru Optimizasyonu ”, halk dilinde site için yapılan optimizasyon çalışmasıyla Web sitenin arama motorlarında (özellikle Google) yükselmesidir. Yükselen siteler trafik yapar, trafik yapan sitelerde ziyaretçi ile buluşur ve kazandırır. SEO açılımı ise Search Engine Optimization ‘dır ..

SEO aslında İnternet üzerinde Web sitenizin davranış biçimini belirler. Sitenize yapılan alt yapı çalışması ile nerelere gideceğinizi aslında en başlardan size göstermeye başlar. Gerek hizmet, gerek pazarlama, gerek eğitim vb. SEO doğru tekniklerle yapılmalı.

Öncelikle Web sitenize popülerlik kazandırmakla işe başlayabilirsiniz. Birçok yayın organı alternatif olabilir. Ancak baktığımızda İnternet ziyaretçisi yine İnternetten gelmekte ve bir sitenin en iyi ziyaretçi kaynağı ilk olarak yine İnternet olmalı.

Öncelikle aceleci olmadan zamana yayarak gerçek yöntemler ve site için sağlıklı olan yollar seçilerek yapılmalıdır. Ayrıca algoritmaların değişmesi ile artık eski yöntemler çöp olmuş, hatta sitelere kalıcı geri dönüşü olmayan zararlar vermektedir. Yeni yapı Penguen sitemi ile adil bir SEO yapısı sergilenmekte ve artık gerçekçi emekler ile siteler olması gereken yerlere gelmeye başlamıştır.

Yani kısacası sitenize ilk adım olarak ziyaretçi trafiği sağlanmalı. Ardından standart SEO standartları ile yola çıkılmalı. Bir sitenin meta ayarları, içerik metin Optimizasyonu, siteye yerleştirilmiş görsellerin Optimizasyonu, hazırlanmış sayfaların birbirine uyumluluğu ve bir o kadar da önemli olan hitap ettiği hedef kitleye olan uyumluluk yani kullanıcı tarafından hazırlanan kullanıcı Optimizasyonu gibi.

Yaşamımızda artık önemli bir bölümünü kaplayan İnternet, gerek sosyal anlamda gerekse ticari anlamda hayatımızın bir parçası haline gelmiş bulunmakta. Hazırladığımız web siteleri kullanıcıya ulaşması ve amacını yerine getirmesini isteriz. SEO çalışması yapılmış projeler, diğer tüm Web sitelerinden çok daha etkili ve arama sonuçlarında ziyaretçiye ulaşan sitelerdir.

50


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Google yıldızları ile ziyaretçilerinizin sitenizin kalitesini belirlemesini sağlayın. WordPress sitelerde bu eklenti olarak da kullanılabilmektedir. Sosyal hesaplarınızda genellikle öğlen 14:00 ve akşam 20:00 ideal paylaşım zamanlarıdır. Bağlantı alacağınız sitelerin siteniz ile aynı lokasyona sahip olması sizi 1 adım öne geçirecektir.

SEO’da Pazar araştırmasının gerekliliğini ortaya koyan 7 önemli sebep:

#1

Hedef Müşteri İhtiyaçlarını Belirleyin

SEO Stratejinizi yürümenizde en önemli itici güç, hedef Pazar veya müşterileriniz hakkındaki analizler ve reel verilerdir.

#2

Ürününüzü Tanıyın

Karlılık için potansiyelin olup olmadığını, ancak ürününüzün hedef pazara uyumlu olup olmadığına bakarak anlayabilirsiniz. Bu da çok sağlam bir Pazar Araştırmasını gerektirir.

#3

Rakiplerinizi Tanıyım

Pazar Araştırması, size rakipleriniz ve onların gücü konusunda da önemli bilgiler verir. Unutmayın, rakiplerinizin ürünü ve gücü sizin ürünlerinizin ve gücünüzün rakipleridirler. Fiyatlama ve tanıtım stratejilerinizi ancak bu şekilde belirleyerek daha doğru kararlar alırsınız.

Makalelerinizi oluştururken ziyaretçi gibi düşünün. Kelime kalabalığı değil bilgi kalabalığı sağlayın.

#5

Demografik Verileri Dikkate Alın

Pazar Araştırması, ürün veya mesajınızı hedef kitlenin yaşına, cinsiyetine, konumuna veya gelir seviyesine göre ayarlamanıza yardımcı olur. Bu sayede daha bilgi yüklü kararlar verebilirsiniz.

#6

Risklerinizi Azaltın

Pazar Araştırması ile tüketici yapısı karmaşıklıklarını daha iyi anlayarak ürün başarı oranı farkını artırabilirsiniz.

#7

Yeni Teknolojiyi Takip Edin

Düzenli şekilde yürütülecek Pazar Araştırması faaliyetleri ile, yeni teknolojinin piyasa parametrelerine etki eden fonksiyonunu anlayabilir, son gelişmelerin güncel etkilerini görebilir ve buna göre kendi sektörünüzde gerekli atılımları yapabilirsiniz. SEO’da son dakika gelişmeleri…

#4

SEO için sağlanan son gelişme 2013 yılında yazar kalite puanlarının sıralamalarda daha önemli rol oynayacağıdır.

Pazar araştırmasıyla pazarınızı anlamaya ilişkin doğru sorular sorabilirsiniz. Böylece yeni / farklı ürün veya hizmet sunup sunamayacağınızı kestirebilirsiniz.

Trustrank değerlerini yüksek tutmak için sitenizi güncel tutun ve içeriklerinizi özgün resimler ile süslemeye çalışın.

Pazarı Tanıyın

Siteniz ile Google+ hesabınızı ilişkilendirerek yazar profilinizi sıralamalara yansıtın. Tıklanma oranını %30 şeklinde yükseltecektir. Sitelerinizi sürekli güncel tutmaya çalışın çalışmalarınızı uzun vadeye yayın. Hedeflerinizi basamaklandırın ve her başarınızı ödüllendirin. Siteniz için özgün videolar çekerek ziyaretçilerinize özel bilgiler paylaşarak onların siteniz üzerinden etkileşim gerçekleştirmesini sağlayabilirsiniz. Domain bilgilerinizi eksiksiz ve net şekilde girin. Zira Google kendisine açık davranan site sahiplerinin şeffaflığını takdir etmektedir. Hizmet verdiğiniz alanda insanların işini kolaylaştıracak araçlar yaparak ziyaretçilerinizi sürekli olarak sitenize girmesini sağlayabilirsiniz. Son güncellemenin ardından sitelerinizi güncel tutmak için gün aşırı makale girmeniz SEO puanınızı yükseltecektir. Öncelikle siteniz için marka çalışmaları mı SEO çalışmaları mı yapacağınıza karar vermeniz gerekmektedir. Kaynak: seocu.com, marketresearch.com

51


İLKBAHAR’13

MAKALE

DEĞİŞİMİN ADI:

DİJİTAL MÜŞTERİ Teknolojideki gelişmeler, ekonomideki değişmeler derken yepyeni bir dünyaya merhaba diyoruz. Yeni dünya beraberinde daha önce pek aşina olmadığımız bir çok kavramı bizlere sunuyor…

Zeynep Alpdoğan

Medya İlişkileri Uzmanı

“Yeni ekonomi, ağ ekonomisi ya da bilgi ekonomisi” adı ne olursa olsun bambaşka bir ekonomi anlayışla karşı karşıyayız. Son dönemlerde ortaya çıkan “Yeni Ekonomi” kavramı hızlı bir ivme kazanıyor. İnternetin yaygınlaşmasıyla beraber, her alanda olduğu gibi ekonomik anlamda da sınırlar ortadan kalkıyor. “E-küreselleşme” sayesinde pazarlar genişliyor, rekabet artıyor, rakipler farklılaşıyor. Tüm bu gelişme ve değişmeler yeni pazarlar ve yeni pazarlama modellerini de beraberinde getiriyor. Dünyada son yıllarda ortaya çıkan tüm bu gelişmeler, elbette ki kurumları ve iş yapış biçimlerini çok büyük ölçüler-

52

de etkiledi. Kurumlar kendilerini bir e-dönüşümün içinde buldular. Yeniliğe ayak uyduramayan firmalar yarışta geride kalırken, hızlı davranarak değişime adapte olanlar kendi sektörlerinde liderliğe oynadılar.. Firmaların bir anda kendilerini içinde buldukları bu e-dönüşüm süreci, beraberinde dijital pazarlama ve e- ticaret kavramlarını da getirdi. Firmalar artık tüm pazarlama süreçlerini müşteriyle beraber yürütme yolundalar. Tabii ki bu noktada mihenk taşı internet. Dijital pazarlama, firmaların sadece ürünü internetten satması anlamına gelmiyor, satış öncesi ve satış sonrası tüm adımları da kapsayacak şekilde müşteriyle beraber hareket edebilme imkanı sağlıyor. Hem de hiçbir coğrafi sınır tanımadan…

Dijital Müşteri geliyor… Kısaca değindiğimiz yeni ekonomi ve iş yapış şekilleri, bilinenden çok daha farklı, yeni bir müşteri modelinin ortaya çıkmasına ön ayak oldu. Sayıları Türkiye’de de her geçen gün artan dijital müşteriler, firmalar için oldukça önem taşır hale gelmeye başlıyor.. İşte tam bu noktada firmalar çok dikkatli olmak zorundalar. Yeni dünyanın yarattığı yeni müşteriden kopan, onların istek ve ihtiyaçlarını anlamayan ve onları tanımayan firmaların bu oyunda hiç şansları yok. Eski müşteri kadar sadık olmayan dijital müşteri, internetin sağladığı hız sayesinde bilgiye çok kolay erişebiliyor.


Beğendiği bir ürünü, dakikalar içinde onlarca rakip ürünle karşılaştırabiliyor. Olumsuz deneyime sahip olduğu bir ürün hakkında sosyal paylaşım sitelerinde acımasız eleştiriler yaparak, binlerce insana bu bilgiyi anında aktarabiliyor. Eskiden sadece call center müşteri temsilcisi ile paylaşılan şikayetler, sosyal medya sayesinde Twitter ve Facebook sayfalarından da paylaşılarak diğer müşterilere iletilebiliyor. Hal böyle olunca, bilgiye çok kısa sürede erişebilen müşteriler artık çok daha güçlü. Müşteriler belki de bugüne kadarki en güçlü çağlarını yaşıyor. Prof. Dr. Şule Özmen’in bu alanda yazılmış önemli bir kitap olan “e- ticaret” kitabında da belirttiği gibi; dijital ekonomide tüketicilerin artık “kolay” kişiler olmadığı kesin. Bilgi çağının müşterileri artık kendilerini bilgiyle donatabiliyor..

gelenekselden farklı yeni bir anlayışla, yeni bir hedef kitle stratejisi oluşturan markalar büyük bir avantaj sağlayacaklar. Özellikle sosyal medyadan yapılan müşteri şikayetlerine hızlı çözümler üretebilen firmalar krizi fırsata çevirmiş olacaklar. Geleneksel metotta, ürün ya da markayla ilgi şikayeti olan müşteri, ağızdan ağıza yaparak çevresindeki kişilerle olumsuz deneyimini paylaşıyordu. Çoğu zaman markanın bundan haberi olmuyor, bu konudaki eksiğini belki de gideremiyordu. Ta ki durum satışlarına yansıyana dek..

Sunulan her ürünü eskisi gibi hemen satın alma eğiliminde olmayan Bilgiye daha kolay ve hızlı ulaşan, istek ve beklentilerinin hızlı karşılanmasını bekleyen, Ürün ve hizmetleri araştıran, fiyat ve diğer özellikleri kıyaslayan, Marka sadakat kavramı değişen, Alternatifleri çoğalan, Soysal ağlarda beğendikleri marka ya da ürünleri like eden , Beğenmediği durumlarda hakkında olumsuz görüşler yazan.. (Prof. Dr. Şule Özmen Ağ Ekonomisinde Yeni Ticaret Yolu E- Ticaret )

Şimdiyse, hem dezavantaj hem de avantajı içinde barındıran bir durum mevcut. Müşteri olumsuz deneyimini, bu kez sosyal mecralarda daha çok kişiyle paylaşıyor. Bu durum firma için dezavantaj gibi gözükse de, hızlı çözüm üretip müşteriyi yeniden kazanabilme fırsatını da beraberinde getiriyor. Çünkü sorunu çözülen müşteri memnuniyetsizliğini paylaştığı gibi memnuniyetini de yine yüzlerce kişiyle paylaşıyor. Dolaysıyla firma, bir sosyal medya gerçeği olan, “hakkında konuşulma oranlarını” lehine çevirerek avantaj sağlayabilir. Tabii ki burada en önemli nokta, müşteriye hızlı şekilde, gerçek bir çözümle dönebilmek..

Dijital müşterilerinin özelliklerini göz önünde bulundurup, bu doğrultuda

Facebook ve Twitter dışında, müşterilerin güçlü bir şekilde organize olabil-

Dijital müşterinin özelliklerini toparlamak gerekirse;

dikleri platformlardan olan forumların da firmalar tarafından takip edilmesi oldukça önemli. Kendileri hakkında yayılmaya başlayan olumsuz söylentileri kontrol altına alabilen firmalar hem olumsuz duyguları olumluya dönüştürebilir, hem de geleneksel mecralara da yayılmasını engelleyerek olası krizlerin önüne geçmiş olurlar.. Tüm bu gelişme ve değişmeler, oyun dışı kalmak istemeyen firmaların, müşteri kavramını yeniden ele almaları, “dijital müşteri”yi tanımak ve anlamak için hızla hamle yapmaları gerekliliğini ortaya koyuyor.




İLKBAHAR’13

RÖPORTAJ

TÜRK YAPIMI DİZİ VE FİLMLERİN

DÜNYADAKİ BAŞARISI Günümüzde Türk yapımı dizi ve filmlere dünya çapında büyük bir ilgi gösterilmektedir. Türk televizyonculuğundaki bu başarının mimarlarından Global Agency CEO’su İzzet Pinto ile Türk yapımlarının yakaladığı ve hızla artan bu büyük başarının sırlarını konuştuk...

Global Agency ne zaman ve hangi amaçla kuruldu? Firmanızın faaliyetleri nelerdir? Global Agency 2006 yılı sonunda kuruldu. 2004 yılında Telif Hakları ile ilgili yazarlarımızı yurt dışına açtık ve bu şekilde sektöre girdik. 2 yıl boyunca bu faaliyeti sürdürdükten sonra TV sektöründe yakından tanıdığım birkaç kişi yurt dışında TV formatı satma fikrini sundu. Ben de olaya sıcak baktım ve akabinde “Gelinim Olur Musun?” yarışma programını önerdiler. Bu fikir beni oldukça heyecanlandırdı çünkü bu yarışma formatı bildiğim bir formattı ve yurtdışına rahatlıkla girebileceğini düşündüm. Yurt dışına TV formatı satma önermelerinin sebebi ise telif haklarını yurt dışına başarılı bir şekilde götürebiliyorsak TV formatı ihracatı da yapılabilir düşüncesiydi. Nitekim öyle de oldu. Global Agency çok düşük bütçeyle kuruldu. Yurt dışına format satmaya başladığımızda ilk fuarımız olan MIPCOM ’da ufak bir stantta çok iyi bir etkileşim sağladık. Fuar sonrasında bu yarışma formatını Ortadoğu’ya lisansladık. Aynı zamanda İtalya’daki RAI TV kanalına sattık. Her 2 ülkede de yakın tarihlerde yayına başladı ve çok başarılı oldu. Bu başarının bize vermiş olduğu haz ve güç ile şirketimizi daha da büyüttük. Sonrasında farklı formatlar temsil etmeye başladık. Şu anda yılda 12 tane fuara katılım gösteriyoruz. Şirketimizin en önemli özelliği global bir şirket olmamızdır. Zira 4

56

ülkede ofisimiz bulunmakta ve 14 ayrı ülkeden birçok projeyi tüm dünyada temsil ediyoruz. Yaklaşık 70 ülkeye yarışma formatı, 50’ye yakın ülkeye de dizi ihracatı yapmaktayız. 2008 yılının başında Türk yapımı dizileri yurt dışına açmaya karar verdik. Bizden önce de Ortadoğu’ya satışı gerçekleşmişti ancak önemli olan Balkan Ülkeleri’ne girmekti. Balkan ülkelerine baktığınızda 25-30 tane önemli ülke bulunmakta. Ortadoğu, sadece 1 bölge ve bu bölgeden dağıtımı yapılıyor. Diğer bölgeler bizim için daha çok önemliydi. Bu bölgelere “1001 Gece” dizisi ile başladık. 1001 Gece bu iş için çok doğru bir projeydi çünkü yayınlandığı her ülkede bir numara oldu.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Bu sayede de Türk dizilerine karşı çok büyük bir ilgi odağı oluştu. Bu sektör, yanlış bir diziyle girmiş olsaydık şimdiye kadar bu noktaya gelemezdi. O yüzden bu sektör için 1001 Gece çok önemli bir projedir. Sonrasında ise Tims Prodüksiyon’un sinema filmlerini satmaya başladık. Özetlemek gerekirse ilk çıkışımız Gelin-Kaynana formatıydı. Sonrasında 1001 Gece bizi çok iyi yerlere getirdi ve şimdiye kadar 40’a yakın ülkede yayınlandı. Ancak son olarak “Muhteşem Yüzyıl” sektörün ve şirketimizin büyümesine oldukça katkı sağladı. Muhteşem Yüzyıl sayesinde Türk dizilerinin değerinde; akabinde fiyatında artış gerçekleşti. Bu dizi şimdiye kadar görülmemiş bir başarı elde ederek 46 ülkeye satıldı. 2 aya kadar 50 ülkeye ve yılsonuna kadar ise 60 ülkeye satmayı öngörüyoruz. Ayrıca bu rakamları her yıl artırarak 80 ülkeye satmayı hedefliyoruz. Şu anda Dünya üzerinde 204 Milyon Türk dizisi seyircisi bulunmaktadır.

Bir formatın yurt dışına satılmasındaki ana etkenler nelerdir? Konusu, oyuncuları, teknik ekibi veya ismi mi değerlendirilmektedir? Başlıca etken konusudur. Konudan hemen sonra oyuncular çok önemli etkenlerden biri diyebiliriz. Yurt dışında popüler olan 30’a yakın oyuncumuz var. Onların da oynadıkları dizilere oldukça fazla ilgi gösteriliyor. Fakat konusu önemli olmadığı sürece oyuncuların pek bir önemi yok. Ayrıca kültürel benzerliklerimiz olduğu için dizilerimiz bu bölgelere çok iyi uyum sağlıyor.

yurt dışına veriyoruz. Ayrıca Bugün Ne Giysem, Bana Her Şey Yakışır ve Kanal Türk’te başlayacak olan Elimin Lezzeti gibi formatlarda elimizde bulunan diğer yapımlardır.

Şu an hangi yapımları yurt dışına pazarlıyorsunuz? En çok hangi ülkelere yapım satıyorsunuz? Yapımları verdiğiniz bu ülkelerin ortak özellikleri var mıdır? Aşk ve Ceza, Koyu Kırmızı, Bir Çocuk Sevdim, Bıçak Sırtı gibi TMC’nin oldukça başarılı dizileri bulunmakta. Muhteşem Yüzyıl, Evlerden Biri, Dila Hanım, İffet, Suskunlar, Ağır Roman Yeni Dünya, Behzat Ç. gibi yapımların çoğunu

57


İLKBAHAR’13

Türkiye’de bu yıl 3.sü düzenlenen “DISCOP TV İçerikleri Fuarı” ile ilgili notlarınız nelerdir? Bu forumun Türkiye’ye ve Türk Yapımları’na sağladığı faydalar nelerdir?

Aslında bu ülkelerin ortak özelliklerinin olup olmaması önemli değil. Dağıtımı yapılan içeriğin kendi ülkesinde başarısı varsa ve dağıtımı yapan firma oldukça iyi bir tecrübeye ve portföye sahipse o iş başarılı olur. Bizim başarımızın altında 5 yıllık bir altyapı çalışması yer almaktadır. Türk yapımlarını başka ülkelere satmanın, dışarıya açılmanın ülkemize başlıca katkıları neler oldu? Siz bu anlamda neler düşünüyorsunuz? En önemlisi turizme sağlamış olduğu katkıdır. İstatistiklere baktığımız zaman son birkaç yılda %350 artış görünmekte. Bu artışta en önemli rolü de diziler üstleniyor. Bu diziler Türkiye’yi çok iyi bir şekilde göstererek aynı zamanda ülkenin de tanıtımı yapılıyor. Özellikle şehirlerde en etkili kültürel mekânlar ve manzaralar seçiliyor. Az önce de söylediğim gibi 204 Milyon kişi Türk dizisi izliyor ve bu izleyicileri bir nevi reklam yapıyorsunuz. Türk yapımı dizi ve filmler ile birlikte gelen “Made in Turkey” ibaresi bir marka haline gelmeye başladı? Nasıl yorumluyorsunuz? Bundan 10 yıl öncesine gidersek, Türkiye “Made in Turkey” ibaresi ile Çin alternatifi olarak görünen bir ülkeydi. Şu anda dizilerin sağlamış olduğu ülke tanıtımı ile “Made in Turkey” çok güçlü bir marka haline geldi ve ülkemizi global pazarda iyi bir şekilde tanıtmış oldu. Hatta Kültür Bakanlığı bu sebepten dolayı Türk yapımcılarına özel bir ödül gecesi düzenliyor.

58

Genelde dışarıya satılan yapımların içeriği nelerdir? Diğer ülkeler hangi tür yapımlara öncelik veriyor ve siz kolaylıkla satabiliyorsunuz? Başarı elde etmiş diziler satılıyor. Esasında formatlar da kolaylıkla satılabilir ancak ülkemizde maalesef yılda bir veya iki tane başarılı yerli format çıkıyor. Ülkemizdeki kanallar genellikle yabancı formatlar tercih ettiğinden dolayı format üretimi iyi düzeyde gerçekleşmiyor. Biz de mecburen dünyadan fikir bulup dünyaya satıyoruz. Türk çizgi yapımları ile ilgili başarılar henüz yeni yakalanıyor ve yurt dışına satılmaya başlandı. Türkiye’den bir Disney veya Warner Bros. başarısı çıkar mı? Tabii ki. Uluslar arası marketlere uyabilen, yerel esprilerin olmadığı çizgi yapımlar dünyaya açılabilir. Bu arada devletin de bu konuda Türk çizgi yapımcılarına vereceği destek de çok önemli. Türkiye de birçok çizgi yapımcı şirket bu konuda eksiklik yaşıyor. Ancak zamanla bu problem çözülecektir.

Biz DISCOP’un 3 yıldır ana sponsorluğunu üstleniyor ve bu fuarı oldukça önemsiyoruz. Çünkü alternatifi olmayan bir organizasyon ve müşterilerimizi en iyi şekilde burada ağırlamamızı sağlıyor. DISCOP’un diğer fuarlarına da katılıyoruz ve elimizden geldiğince bu fuarlara özel organizasyonlar yapıyoruz. Çünkü bu fuara katılan müşterilerimizi fazlasıyla önemsiyoruz. Haziran ayında buna benzer Türkiye’de organize edilecek olan “İTVF İstanbul TV Forum ve Fuarı” ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Ülkemizde büyüyen TV pazarının çeşitliliğine ne gibi faydalar sağlayacaktır sizce? Biz bu fuara da katılım göstereceğiz. İlk yılı olması sebebiyle belki beklenen oranda katılım gerçekleşmeyebilir ancak DISCOP’ta olduğu kadar bu fuarı da önemsiyoruz. İyi bir organizasyon yapılırsa ikinci yıl daha başarılı bir fuar yapılabilir. Çünkü bu tip fuarlarda ilk yıl çok zorlu geçer. Bence İTVF ve DISCOP her iki fuarda da işbirliği içerisine girerse iki organizasyon da oldukça büyür ve gelişim sağlanır. Son olarak planladığınız veya süreci devam eden projeleriniz nelerdir? Her yıl çok agresif bir şekilde büyüme gerçekleştiriyoruz ve bu büyümeyi uzun yıllar devam ettirmek istiyoruz. Yapı, çalışan sayısı ve cirosal anlamda büyümek bizim en büyük hayalimiz ve hedefimizdir. 2014 yılında da lisans sektörüne girmeyi planlıyoruz. Bununla ilgili de proje süreçlerimiz hali hazırda devam etmektedir. License Time dergisi ekibine çok teşekkür eder, başarılarınızın devamını diliyoruz.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19


İLKBAHAR’13

RÖPORTAJ

ÇİZGİ FİLM AŞKINDAN

ANİMASYON STÜDYOSUNA Köstebekgiller, Kelile ve Dimne, Biz İkimiz, Kimin Tarlası gibi projelerin karakter ve konsept tasarımcısı ve Animapati’nin kurucusu Mustafa Murat Boyacı ile Türkiye’de animasyon sektörü ve buna bağlı olarak lisans sektörünün de gelişimini değerlendiren hoş bir söyleşi yaptık. Ayrıca çizgi film mutfağına ve animasyon teknolojisinin aşamalarına dair çok önemli bilgiler aldık.

Var olanlar reklam alanındaydı ve çok az çizgi film işi vardı. Yaklaşık 10 yıl web ve grafik tasarım alanında çalışmalar yaptım. Ama çizgi film sektöründen hiç kopmamaya çalıştım. Reklamlara ve kendi web işlerime animasyonlar yaptım. Türkiye’nin en önemli müzik sanatçılarından Nilüfer’in “Aşkım” adlı parçasına bir çizgi klip yapma şansım oldu. Tom ve Jerry, Bugs Bunny, Tweety, Tazmanya canavarı gibi karakterlere reklam filmlerinde ve web sayfalarında animasyon çalışmaları yaptım.

Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz? Çizgi film izlemeyi birçok insan gibi bende severdim küçükken, ama ben biraz daha farklı bir gözle bakardım. Nasıl yapıldıklarını çok merak ederdim. Hiç unutmuyorum 6 ya da 7 yaşlarımda babama çizgi filmlerin nasıl yapıldığını sormuştum o da bana arka arkaya çizilen resimler olduğunu söylemişti, koşa koşa odama gidip denedim ama yapamadım ve inanılmaz zor bir iş olduğunu düşünmeye başladım. Lise son sınıfta henüz üniversite sınavlarına hazırlanırken TV de Aslan Kral filminin reklamını gördüm. Hayatımda

60

ilk defa çizgi film izlemek için sinemaya gittim. İzlediğim film bugüne kadar izlediklerime hiç benzemiyordu. Teknik açıdan çok ileride olduğunu görmüştüm bu bambaşka bir şeydi. O an karar verdim bu işi öğrenmeye. Ülkemizde bunu öğrenebileceğim bir yer var mı diye düşünürken, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Animasyon Bölümünün varlığından haberdar oldum. Bu bölümü kazanarak nihayet çizgi film eğitimi almaya başlamış oldum. Aslan Kral benim çizgi filmci olmama vesile oldu. 2000 yılında mezun olduğumda maalesef yeterli animasyon sektörü yoktu.

TRT Çocuk kanalının kurulmasıyla beraber hızla olmak istediğim alana geri döndüm. Son 3 sene içerisinde TRT Çocuk kanalında yayınlanan Köstebekgiller, Kelile ve Dimne, Biz İkimiz, Kimin Tarlası gibi projelerin karakter ve konsept tasarımlarını yaptım. Çizgi filmci olarak çalışmaya ve yeni projeler üretmeye devam ediyorum. Animapati nedir? Faaliyet konusu ile ilgili bize bilgi verir misiniz? Animapati benim kişisel portfolyo sitemdir. Aslında artık yayınına “mustafamuratboyaci.com” olarak devam ediyor ve ticari bir amacı olmayan bir sergi sitesi. Buradan diğer çizerler ve internet kullanıcıları benim işlerimi takip edebilir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Bizlere Çizgi Film yapımının proje ve karar aşamaları, maliyetleri, Çizgi Filmin mutfağı; Üretim aşaması, çizimden kalıplama ve modellemeye, renklendirmeden seslendirme ve oynatmaya kadar olan süreci açıklar mısınız? Aslında bu oldukça kapsamlı bir soru olmuş cevabı da uzun olacaktır ama kısaca özetlemeye çalışayım. Şu anda çizgi film (animasyon) yaygın olarak 2D ve 3D olarak ikiye ayrılıyor. Ülkemizde ağırlıklı olarak projeler 3D şeklinde üretiliyor. Öncelikle elinizde bir senaryo olması gerekiyor. Senaryo onaylandıktan sonra konsept tasarım aşamasına geçilir. Burada filmdeki karakterler, mekânlar ve kullanılacak objeler tasarlanır, bu aşama devam ederken filmin tamamını bir çizgi roman okur gibi görebileceğimiz storyboard aşamasına geçeriz.

Storyboard üzerinde tüm zamanlamalar, ara espriler ve kamera açıları belirlenir. Seslendirme eklenerek bir nevi film kurgusu yapılır. Aslında biz klasik sinema filmlerine göre biraz daha tersten işe başlarız. Önce sesli kurgumuzu yapar sonra oyuncularımıza yani çizgi karakterlerimize bu sahneleri oynatırız. Filmlerde ise önce oyuncular oynar ve görüntüler sonra kurguya gider. Storybard bittikten sonra sahne tasarımı aşaması var. Bir sinema ya da tiyatro dekoru hazırlar gibi çizgi film karakteri nerede duracak, nereden gelip nereden çıkacak, ne tarz temel hareketler yapacak gibi durumlar işte bu sahne tasarımı (layout) aşamasında yapılır. Layoutlar bittiğinde sahneler animatörlere dağıtılır ve onlarda canlandırma aşamasına geçerler. Proje eğer 3D ise modellenen karakterlerin içine rig dediğimiz bir iskelet sistemi döşenir ve bu 2D animasyonlara göre daha hızlı animasyon yapabilmemizi sağlar. Çünkü elinizde artık bir kukla vardır ve her kamera açısında bu karakteri kullanabilirsiniz. 2D de olduğu gibi karakteri her açıya uygun bir şekilde defalarca çizmek zorunda kalmazsınız. 3D projelerde bir animasyon planı bittiğinde render değimiz bilgisayarın hesapladığı bir renklendirme ve ışıklandırma aşamasına geçilir ve sahne sonlandırılır. 2D projelerde ise yine yazılım üzerinde sahne ve karakterler renklendirilir.

Son olarak tüm biten sahneler post production aşamasına geçer ve önceden kaydedilmiş seslerle birlikte müzikte bu aşamada eklenir ve film sonlandırılır.

Ülkemizde TV’lerde yayınlanan Türk çizgi filmleri ile ilgili düşünceleriniz ve beklentileriniz nelerdir? Türk çizgi filmi ile ilgili tavır ve tarzın oluşması için önümüzde birkaç yıl sürecek bir süreç bizi bekliyor. Şu anda kanalların belirlediği ücretler ve işin üretim aşamasındaki prodüksiyon maliyetleri henüz tam olarak oturmuş değil. Bu da işlerin kalitesini etkileyecektir. Fakat zamanla bu süreç dengesini bulacak ve eminim çok iyi işler çıkacaktır. Çizgi film sektörü içinde kaliteli yetişmiş kişi sayısı Türkiye’de gerçekten az. Ama bu işi severek yapmak isteyen bir sürü kişi olduğuna inancım tam. İnsanlar istedikten sonra deneyimli insanlarında yol göstermesi ile güzel projeler üretebileceğimize inanıyorum.

61


İLKBAHAR’13

Türk çizgi filmleri öncelikle dünyadaki işleri taklit edecek, her proje için olmasa da böyle işler çıkacak bu kaçınılmaz bir durum fakat bu o kadar da kötü bir durum değil tüm sanat alanlarındaki genel bir gelişme sürecidir. Daha sonra zaman içerisinde kendi tarzını bulmuş olacak. En büyük beklentim bizim de artık çizgi sinema filmlerimizi üretebilmektir. Bunu yapabileceğimize yürekten inanıyorum.

bizim yaptığımız çizgi filmlerin hepsi potansiyel bir marka olarak kendilerine dönüyor. Çocuk izlediği çizgi film karakterinin çantasına, oyuncağına, kırtasiye malzemelerine, nevresim takımına, giysilerine sahip olmak istiyor. Bunu şu anda uygulamaya başlayan Türk yapımları da var. Bu sürecin başlamış olması doğal olarak çizgi film sektörümüzün de büyümesine vesile olacak.

Ülkemizdeki Lisans sektörünün geçmişi, şimdiki durumu ve geleceğini nasıl yorumluyorsunuz? Sizce karakter lisanslamasında özellikle çocuk çizgi filminin önemi nedir?

Son olarak yapmayı planladığınız projelerinizi ve eklemek istediklerinizi öğrenebilir miyiz?

Kendi alanım üzerinden konuşmam gerekirse, dünya da olduğu gibi ülkemizde de bu konuda söz sahibi oldukça büyük markalar var. Kendi ürünlerinin lisanslarını ülkemizde de gayet iyi takip ediyorlar. Yabancı çizgi kahramanlarla dolu etrafımız ve bu çok büyük bir pazar. Kendimde bir çocuk sahibiyim ve özellikle çocuk sahibi olduktan sonra çocuklar üzerine kurulu bu dünyanın ne kadar detaylı bir pazar olduğunu daha iyi görüyorsunuz. Türkiye’de ki yapımcıların şunu anlamasını özellikle istiyorum ki aslında

62

Şu anda İstanbul’da yeni kurulan bir stüdyoda, animasyon yönetmenliğini yaptığım projelerde ekibimle birlikte çalışıyoruz. İspanya’daki çeşitli stüdyolarla beraber geliştirdiğimiz ortak projelerde var. En yakın örneği Nisan ortalarında görebileceğiniz “Sheldon Run” isimli IOS oyununun trailer videosu olacak. Çok daha büyük ve güzel yapımlar da hazırlıyoruz hem yurt içine

hem de yurt dışına. Amacım Türk çizgi film sektörüne katkıda bulunmak, başarılı animatörler yetiştirmek ve bir yandan da devamlı öğrenmek. Çok sayıda ki yetenekli insanla beraber çıtayı devamlı yükselttiğimiz projelere imza atmak. Son olarak eğer tüm bunlardan fırsat bulabilirsem kendi kısa filmlerimi yapmak. İlginiz için teşekkür eder yayın hayatınızda başarılar dilerim.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19


İLKBAHAR’13

MAKALE

ÇİZGİ FİLM

YASALARI

Birçoğumuzun çocukken izlediğinde fark etmediği, bize çok komik gelen ve sorgulamaya ihtiyaç duymadığımız birçok mantık dışı, fantastik olay ve durum yer alıyor meşhur çizgi filmlerde. Bunları açıkça gözler önüne seren Çizgi Film Yasaları’nı sizler için araştırdık. Hamdi Arslan

Sanat Yönetmeni

Yasa #1: Havada askıda kalan bir kimse bu durumun farkına varıncaya kadar asılı kalmaya devam eder.

Wile E. Coyote ilerdeki çayıra koşarken uçurumun kenarından geçerek boşluğa gelir. Bir süre havada kalır, derken ansızın aşağıya bakıverir. İşte o an olanlar olur ve bildiğimiz yer çekimi prensibi işe karışır. Yasa #2: Hareket halindeki bir kimse yoluna birdenbire katı bir madde çıkıncaya kadar hareketine devam eder. İster bir toptan atılsınlar ister koşarak sıcak takipte olsunlar, çizgi film karakterlerinin momentumları o kadar mutlaktır ki onları ancak yollarına çıkan bir telefon direği ya da iri bir kaya yavaşlatabilir. Sir Isaac Newton hareketin bu ani sona ermesini komedyen yardımcısının durması olarak adlandırmıştı.

64

Yasa #3: Katı bir maddenin içinden geçen bir kimse arkasında vücudunun kesit ölçülerine uygun bir gedik bırakır.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Geçiş silueti de denen bu olgu yönlendirilmiş basınç patlamalarına kurban gidenlerin ve doğruca evin duvarından çıkacak kadar kaçmaya çok hevesli korkudan ödü patlamış dikkatsizlerin özelliğidir. Arkalarında pastadan kesilip alınmış gibi mükemmel bir delik bırakırlar. Kokarca veya evlenme tehdidi bu reaksiyonu hızlandırır.

Neticede bu bir sanat sorunudur, bilim sorunu değil. Yasa #8: Kedisel maddenin hiç bir şiddetli biçim değişikliği sürekli değildir.

Yasa #4: Bir cismin 20. kattan düşmesi için gereken zaman, onu iten veya düşüren kimsenin onu kırılmadan yakalamak için 20 katı koşarak inmesi için geçen zamandan büyük ya da ona eşittir. Tabii ki böyle bir cisim hem değersiz hem de onu yakalama girişimi başarısızdır. Yasa #5: Korku anında bütün çekim kanunları etkisiz hale gelir.

Bu, bir karakterin başının, özellikle yumruk yumruğa dövüşme sırasındaki kavga bulutunun çeşitli yerlerinden aynı anda görünmesidir. Bu etki dönmekte veya fırlatılmış olan cisimler arasında da yaygındır. Eksantrik karakterlerin sadece manyakça yüksek hızlarda birden fazla kopyaya sahip olma hakları vardır ve bunlar gerekli hıza ulaşabilmek için duvarlardan sıçrayabilirler.

Çizgi kedilerin başına, geleneksel 9 canlı kedilerin dayanabileceğinden çok daha fazla sayıda ölüm çeşidi gelebilir. Bir çizgi kedinin başı kesilebilir, o dilim dilim doğranabilir, oklavadan geçirilmiş gibi yayılabilir, akordeon şekli alabilir, örgü gibi örülebilir, donmuş haldeyken yere düşerek tuz-buz olabilir, demonte olabilir, ama asla yok edilemez. Gözlerini kırpıp kendisine acıyarak geçirdiği bir kaç saniyeden sonra yeniden balon gibi şişer, uzar, silkinir ve eski biçimini alır.

Yasa #7: Tünel girişine benzeyecek şekilde boyanmış katı duvarlardan bazı kahramanlar geçebilirken diğerleri geçemez.

Mantıksal sonuç: Bir kedi içinde bulunduğu kabın şeklini alır. Yasa #9:

Birçok kimsenin bulunduğu yerden doğruca yeryüzünden yukarı doğru fırlaması için ruhsal kuvvetlerin verdiği şok yeterlidir. Bir hayaletin veya düşmanın karakteristik sesi dimdik havaya sıçrama hareketini başlatır ve bu hareket genellikle bir avizenin kordonunda, bir ağacın tepesinde ya da bayrak direğinin ucunda son bulur. Koşmakta olan bir karakterin ayakları veya hızla giden bir aracın tekerlekleri, özellikle de uçarken, yere asla değmez. Yasa #6: Hız arttıkça nesneler aynı anda birden fazla yerde bulunabilir.

Her şey bir örsten daha hızlı düşer. Yasa #10: Ispanak sadece bedensel kuvveti değil, zekâyı da artırır. Ayrıca etkisini göstermesi için hazmedilmesi gerekmez, derhal gösterir. Bu göz yanılgısı çelişkisi kuşakların kafasını karıştıra geldi, ancak en azından bir duvar yüzeyinde düşmanını aldatmak için giriş resmi çizen karakterin düşmanını o teorik uzayda izleyemeyeceğini biliyoruz. Resmi çizen, düşmanını resmin içinde izlemek istediğinde duvara dümdüz yapışıp kalır.

65


İLKBAHAR’13

RÖPORTAJ

İSTANBUL’DA

DISCOP RÜZGARI

Dünyanın önde gelen TV Format ve Dijital İçerik Fuarlarının organizatörü, Amerika’da yerleşik Basic Lead firmasının Genel Müdürü PATRICK ZUCHOWICKI ile 5-7 Mart 2013 tarihlerinde İstanbul Ceylan Intercontinental Hotel’de düzenlenen “DISCOP WEST ASIA 2013 TV Format Dijital İçerik Fuarı” ve gelecek fuar projeleri hakkında çok keyifli bir söyleşi yaptık.

Bu kadar kısa sürede orijinal içeriklerde de artışlar olduğunu gördük ki bu da bizi ziyadesiyle şaşırttı. Medya üretiminin merkezi olarak görebileceğimiz başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’da ve çevre bölgelerde yıl içinde 120’nin üzerinde kaliteli drama dizisi çekildi. Biz bunu bölgede hem ekonomik hem de film endüstrisi gücünün giderek arttığının bir göstergesi olarak görüyoruz. Size göre 2012 yılında düzenlenen fuara kıyasla, katılımcı ve ziyaretçi profili açısından coğrafi bölgede bir gelişme söz konusu mudur? Basic Lead her yıl 2 büyük DISCOP Fuarı düzenliyor. Bunlardan birincisi Ortadoğu, Avrupa, Balkanlar, Uzak Doğu ve Orta Asya bölgelerindeki pazara hitap eden ve her yıl Mart ayında İstanbul’da düzenlenen “DISCOP WEST ASIA”, ikincisi ise Tüm Güney ve Kuzey Afrika ile çevre bölgelere hitap eden “DISCOP AFRICA” fuarlarıdır. 2012 yılındaki fuara göre bu yıl düzenlenen DISCOP WEST ASIA Fuarı sizce nasıl geçti? Her şeyden önce, bu yılki fuarımıza toplam 61 ülkeden 382 firmayı temsil eden 789 temsilci katılımı gerçekleşti. Bu sayı, geçen sene gerçekleşen katılımı yaklaşık %27 oranında artırdı.

66

Kesinlikle. Geçen yıl katılımcı ülke sayısı 49 iken bu yıl 61 ülkeye ulaştık. Yeni katılımcı ülkeler arasında Pakistan, Moğolistan, Belarus, Hırvatistan, Libya, Kıbrıs, İsrail ve birkaç ülke daha yer aldı. Bu yeni stratejik bölgeleri DISCOP’a kazandırmış olmamız bizim için büyük başarı. Bunda İstanbul’un son yıllarda uluslar arası ve bölgesel televizyon sektöründe ve neredeyse diğer tüm iş alanlarında bir cazibe merkezi olmasının büyük etkisinin olduğu aşikârdır. Peki ya firmalar arası işbirlikleri sizce ne ölçüde gerçekleşti? Bildiğiniz gibi, DISCOP WEST ASIA fuarının öncelikli olarak çok yönlü içerik üreticileri, distribütörler ve satın almacı firmalar arasındaki işbirliğine dayalı

iş modelini teşvik edici ve iş hacmini artırıcı bir misyonu var. İçerik derken, kapsamı o kadar geniş ki, her türden çok yönlü TV platformunda yayını mümkün olan filmler, belgeseller, animasyonlar, formatlar, canlı gösteriler, oyun ve yarışma programları, tematik kanallar gibi birçok yapımı barındırıyor. Fuarın ikinci gününden itibaren birçok Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesi de dâhil olmak üzere, Pakistan, Afganistan, Kazakistan, Ukrayna, Rusya ve Belarus gibi ekonomi ve TV endüstrisinde gelişen başlıca ülkelerden satın almacılar ile kontratlar imzalandı.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

DISCOP WEST ASIA fuarı için Mart ayının önemi nedir, niçin Mart ayında düzenleniyor?

ek olarak, bir de Marka-Lisanslama Acenteleri ve Lisansiyelerinin yer alacağı bir “Lisans Pavyonumuz” olacak.

Uluslararası televizyon içerik endüstrisi son beş yıldır çok hızlı adımlarla gelişmekte olduğunu görüyoruz. TV piyasasını yıllardır takip ettiğimiz ve çok iyi bildiğimiz için, birçok firma stratejik olarak satın alma kararlarını yılın ilk çeyreğinde belirliyor.

Bu kararı almamızın en önemli sebebi, son yıllarda Türkiye’de ve yakın bölgelerde sürekli gelişen, güçlü potansiyele sahip çizgi animasyon ve lisans sektörünün hatırı sayılı varlığıdır. Bu sinerjiyi geçen fuarda katılımcı ve ziyaretçilerde gördük ve firmaların neredeyse tamamı, televizyon ve marka-lisanslama sektörlerinin ayrılmaz bir ikili oluşturacağını ve fuarı bir kat daha yukarı taşıyacağını ifade ettiler.

Planlama ve yıllık yayın programlarını yılın bu döneminde bitirmiş oluyorlar. Bu yüzden yılın bu döneminde uluslararası 3 önemli televizyon içerik fuarı düzenleniyor. Bunlar: Miami’de NATPE (Güney ve Kuzey Amerika), İstanbul’da DISCOP WEST ASIA (Avraysa, Batı ve Orta Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika), kalan tüm diğer bölgeler için ise en büyük etkinlik Cannes’da düzenlenen MIPTV. Gelecek yıl düzenlenecek fuar için planlarınız nelerdir? Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak, daha geniş bir fuar alanına ihtiyacımız olduğundan, önümüzdeki yıl, 4-6 Mart tarihleri arasında İstanbul Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenecek olan DISCOP WEST ASIA 2014 Fuarı’nda, tüm televizyon içeriklerine

Ortak prodüksiyon buluşmalarımızı ise yine DISCOPRO markalı hizmetimizle 3 gün boyunca sürecek fuarımızda devam ettireceğiz. Burada ortak içerik üretimi ve yeni televizyon projeleri için firmalar bir araya gelirler, bilgi paylaşımında bulunurlar, ortaklık bütçelerini belirlerler ve ortak yapım kararlarını alıp kontratları imzalarlar. Kısaca, burası ortak yapımların oluştuğu ana mutfaktır. Bu yıl fuarımıza katılan İngiltere, Fransa ve Malezya gibi ülkelerin temsil edileceği ulusal pavyonların da DISCOP WEST ASIA 2014’e büyük çapta katılımını bekliyoruz.

67


İLKBAHAR’13

DÜNYADANHABER

ULUSLARARASI

SEÇKİN LİSANS TRENDLERİ Geçtiğimiz Şubat ayında düzenlenen dünyanın en büyük oyuncak ve oyun ürünleri etkinliği olan Spielwarenmesse Uluslararası Oyuncak ve Oyun Fuarı 2013’ te medya ve lisans pavyonunda yayınlanan Uluslararsı Seçkin Lisans Trendleri, Avrupa basınında büyük ilgi gördü. Yayınlanan seçkin Lisans Trendleri arasında özellikle Türkiye ve Rusya’nın ön plana çıktığı bu rapor, Avrupa’nın önde gelen Marka ve Lisans dergisi Total Licensing New Europe ‘ta da geçenlerde yayınlandı. Spielwarenmesse ile medya ve lisans sponsorluğu yapan Lisans Medya firması ve License Time Dergisi işbirliği ile Türkiye’deki seçkin trendler belirlenip Spielwarenmesse Fuarı basın merkezine iletildi.

Ön plana çıkanlar ise Türkiye’den Sizinkiler, Cille ve Nane&Limon adlı yapımlardı. Son dönemde ülkemizde büyük izleyici kitlesinin takip ettiği bu programlar uluslararası arenada da iddialı görünüyor, zira şimdiden bu yapımlara ve lisans anlamında yapımlarda yer alan karakterlere yurt dışından gelen ilgi ve talepler hem sektörün yükselişi hem de ülkemizin tanıtımı yönünden çok sevindirici gelişmeler.”

Türkiye

Sizinkiler Cille Nane & Limon

Almanya Maya the Bee Disney Planes Mike the Knight

ABD Teenage Mutant Ninja Turtles Skylanders Man of Steel

Avustralya Skylanders Peppa Pig Teenage Mutant Ninja Turtles

Birleşik Krallık Teenage Mutant Ninja Turtles Superman Monsters Inc.

Çin Rabbit Gang Bonnie Bears MegaMinimals

Fransa Teenage Mutant Ninja Turtles Rabbids The Ranch

İspanya Monster High Peppa Pig Skylanders

İtalya Barbie Minnie Mouse Cars

Rusya Masha and the Bear Hello Kitty Teenage Mutant Ninja Turtles

68


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

15


İLKBAHAR’13

RÖPORTAJ

EĞLENCENİN GÜCÜ ADINA,

Çocuklar ve yetişkinler tarafından beğeniyle izlenen çocuk kanalı minika’nın Genel Yayın Yönetmeni Elçin Koyuncu ile çizgi film ve lisans sektörü üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.

alım öncesi ve sonrasında konusunda uzman pedagog ve editör ekibimiz tarafından saniye saniye izlenip titiz denetimlerden geçtiler. Tüm bunların yanında çocuklardan oluşan fokus grubumuzun da beğenileri doğrultusunda, içerikleri inceleyip arşivimizi oluşturduk. Şu anda da çocuk yayıncılığında Türkiye’nin en zengin arşivine sahibiz.

minika’nın ortaya çıkışı, başlangıcından bu yana yaşadığı serüvenden bahseder misiniz? Bugüne kadar yaşadığınız süreçte hangi yolları izlediniz? minika tv Turkuvaz Medya Grubu’nun tematik kanallarının ilkidir. TV yayıncılığının yanı sıra 360 derece düşünülmüş bir çocuk projesidir. Bir yıla yakın geçen hazırlık sürecinin ardından Nisan 2011’de “minika” adıyla yayın hayatına ‘Merhaba’ dedi. Tüm dünyadaki en büyük yapım şirketleriyle gerçekleştirilen görüşmeler sonucu seçilen içerikler

70

minika’yı konumlandırırken amacımız çocukların eğlenirken öğrenebileceği, nitelikli ve temiz bir ekran olmasıydı. Bu fikirle yola çıkarak, içerik havuzumuzu oluşturduk. Çizgi dizilerden eğlenceli aile filmlerine, belgesellerden programlara farklı türde içerikleri bir araya getirdik. minika yayına başladıktan yaklaşık 1 yıl sonra farklı yaş gruplarının farklı beklentileri ve öğrenme biçimleri sebebiyle kanallarımızı ikiye ayırdık.

Ocak 2012 itibariyle, hali hazırda yayını devam eden minika, 7-14 yaş grubu çocuklar için hazırlanmış içerikleri yayınlamaya başlarken, yeni kanalımız minikaÇOCUK da 3-8 yaş grubu çocuklar için özel olarak hazırlanmış içerikleri izleyiciyle buluşturuyor.

minika nasıl bir hedef belirledi? Bu hedef doğrultusundaki vizyonu nelerdir? minika yalnızca bir çocuk kanalı değil. İnternet, Lisans ve Etkinlik birimleri ile çocuklara özel ve özgün bir marka. Türkiye’nin en iyi çocuk kanalı olmak vizyonumuzun bir parçası ama asıl hedefimiz minika’yı dünyada adı sayılır bir marka haline getirmek. Hedeflerimiz doğrultusunda şuan global ortak yapımcı olarak yer aldığımız projeler mevcut. Örneğin 2013 yılı içerisinde yayına başlayacak dünyanın ilk 3D stereoskopik çizgi dizi animasyon serisi “The New Adventures of Peter Pan”ın tüm dünyadaki ortak yapımcılarından biriyiz. Aynı şekilde önümüzdeki dönemde benzer başka projelerimiz de olmaya devam edecek.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Diğer çocuk kanalları ile arasında ne gibi farklılıklar var? Bir karşılaştırma yapacak olursak minika’nın konumu nerededir?

Şu anda minikaÇOCUK’ta yayını devam eden Damla’nın Dolabı isimli içeriğimizin yeni sezonu, Robin Hood ve Franco gibi içeriklerle ilgili de benzer çalışmalar devam ediyor. Ayrıca bizim en çok dikkat ettiğimiz hususlardan biri de ebeveynlerin çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri temiz bir ekran olmak.

minika kadrosu içerisinde daimi pedagog ile çalışan tek çocuk kanalı. Alım öncesi seçim aşamasında da, yayın öncesi de daha önce de belirttiğimiz gibi uzman pedagoglarımız hem görüntü hem de metin olarak kontrol ediyorlar. Yaş gruplarına göre farklı kanallardan çocuklarımıza sesleniyoruz, çünkü hedef kitle olarak 3-14 dediğiniz zaman aslında çok geniş bir aralıktan söz etmiş oluyorsunuz. Yaş farklıları arasında ciddi dönemeçler var. Bu anlamda minikaÇOCUK ve minikaGO doğru yaş grubu ile doğru içeriği buluşturmuş oluyor. Bildiğiniz gibi yurtdışında çocuk kanallarının neredeyse tamamının ölçümlemesi yapılmaktadır. minika, Türkiye’de ölçümleme yaptırıyor mu?

Marka konumlandırmalarının payı büyük, bu gelişim süreci içerisinde. Hızlı büyüyen ve genişleyen sektörü çok iyi takip etmek gerekiyor. Sadece yayıncı olmak ya da lisans haklarına sahip olmak yetmiyor tabii ki. Özellikle çocuk yayıncılığında reklam verenlerin, başta oyuncak- kırtasiye müşterileri olduğu düşünülürse, tv yayınlarının marka bilinirliliğine ve büyümesine katkısı daha net anlaşılabiliyor. Sektörün gelişmesi için yayıncı, dağıtımcı, lisansör ve lisansiyelerin iş birliklerini arttırmaları gerekiyor. Lisans sektöründe dünya çapında tanınmış olan, birçok ülkede lisansiyelerine ciddi paralar kazandıran karakterlerimizin olmamasının nedeni sizce nedir? Bu durumu değiştirmek adında sizce neler yapılabilir? Aslında vizyon sahibi, kalifiye genç yeteneklerimiz var ve tek eksikleri maddi anlamda destek. Alt yapı desteği sağlanırsa, global düşünen yatırımcılarla bizim de bir karakterlerimiz olabilir. Belki biraz bakış açılarımızı değiştirmek, büyük düşünmek gerekiyor.

Türkiye’de çocuk TV kanalları maalesef ölçümlenmiyor. Bizim buradaki duruşumuz ve telkinimiz çocuk temalı yayıncılık yapan kanalların hepsinin ölçümlenmiyor olmasından yana. Marka ve Lisans sektörünü nasıl tanımlıyorsunuz? Ülkemizde özellikle Lisans sektörü sizce yeterince gelişmiş mi? Gelişmesine katkıda bulunacağını düşündüğünüz fikirleriniz var mı? A’dan Z’ye her yaş grubu tüketiciyi hedef alan ciddi bir ekonomi ile devir daim eden bir sektör marka ve lisans sektörü. Şuanda gelişmekle birlikte ülkemizde de istenildiği noktalara gelmesi için biraz zamana ihtiyacı var.

71


İLKBAHAR’13

Minika olarak Lisans sektörüne girmeyi planlıyor musunuz? Düşünce ve planlarınız nelerdir? Lisans konusu “minika” projesinin hazırlık aşamasından bu yana gündemimizdeydi. Alımını yaptığımız pek çok içeriğin aynı zamanda lisans haklarının da sahibiyiz. Şu vakte kadar ağırlığımızı tv yayıncılığına verdik ama bu yıl itibariyle de lisans sektöründe olmayı planlıyoruz. Yeni sezonda izleyicilerle buluşturmayı hedeflediğiniz program veya farklı türler olacak mı? Her iki kanalımızın yayın prototiplerinde çizgi dizilerin yanında çeşitli program ve belgeselleri de izleyiciyle buluşturuyoruz. 2013 yılı içerisinde de söz konusu türlerin yayını devam edecektir. Arşivimize yeni katılan çizgi dizilerle birlikte kanallarımızın en sevilen, popüler serilerinin yeni bölümleri ekrana geliyor olacak. Beyblade, Transformers, My Little Pony ilk akla gelenlerden… Sadece Türkiye ile kendimizi sınırlandırmamak, ortaya çıkacak işi Türkî Cumhuriyetlerin, Balkanların ötesinde görebileceğimize inanmak gerekiyor. Global ortak yapımcısı olacağımız projeleri seçerken, dünyanın her yerinde ses getirecek potansiyeli olması bizim için öncelikli unsur. Böylelikle sesimizi ve kültürümüzü dünyanın dört bir köşesine taşıyabiliyoruz. Çizgi film ve animasyon sektöründe ülkemiz nasıl bir gelişme göstermektedir? Bununla ilgili verebileceğiniz örnekler var mıdır? Çizgi film ve animasyon sektörü yerli çocuk kanallarındaki artışla birlikte ivme kazandı. Henüz istenilen ya da tatmin edici noktaya ulaşmadı çünkü bu pazar gerçekten oldukça zahmetli, pahalı ve uzunca bir süreç gerektiriyor.

72

Ayrıca bizi yeni sezonda en çok heyecanlandıran içeriklerden biri az önce de bahsettiğim, ortak yapımcılarından biri olduğumuz ve minikaGO’da yayınlanacak olan THE NEW ADVENTURES OF PETER PAN. Bunun yanında dünyaca ünlü MARTINE yani Türkiye’de bilinen adıyla Ayşegül serisi, sevilen içeriklerimizden Aslan Dan’in Masal Treni ve Damla’nın Dolabı’nın yeni sezonları da 2013 yılı içerisinde izleyiciyle buluşacak. Son olarak eklemek istedikleriniz? 2012 yılını çok güzel geçirdiğimizi düşünüyoruz, 2013 yılında da en yeniler ve en iyilerle minika yoluna devam edecek. Son olarak “Eğlencenin gücü adına, minika! “ diyerek teşekkürlerimizi iletiyoruz.



İLKBAHAR’13

FUARREHBERİ

KAZACHOK

LİSANS FORUMU

17-18 Nisan 2013 tarihleri arasında Paris’te düzenlenecek olan Avrupa’dan birçok katılımcının yer alacağı Kazachok Lisans Forumu bu yıl 10. yılını kutluyor! FORUM KİMLİĞİ Tarih: 17.04.2013 Çarş. – 18.04.2013 Perş. Tüm dünyadan, özellikle Avrupa ülkelerinden 10 yıldır artan ivmesiyle lisans profesyonellerini, lisansörleri, marka temsilcilerini, acenteleri ve lisanslı yayıncıları bir araya getiren Kazachok Lisans Forumu 17-18 Nisan 2013 tarihlerinde Halle Feryssinet Paris’te düzenlenecek. 5.000 m2 alanda firmaların lisanslarını ve ürünlerini çok geniş stantlarda sergileyebileceği ve 2014-2015 planlarını yapmak isteyen markalı üreticiler ve lisansiye firmalar için uğrak noktası olacak olan Kazachok Lisans Forumu, aynı zamanda gelecek yıllara dair lisans iş planlarının yapılıp işbirliği kararlarının alınacağı lisans tanıtım programları, konferanslar ve lisans koordinasyon ağına ev sahipliği yapacak. 10. yılında tüm lisans ve tanıtım organizasyonlarına ek olarak, bu yıl ilk defa “Les Toiles Enchantées!” adlı bir yardım kuruluşu adına açık artırma ile kaliteli lisanslı ürünlerin açık arıtma ile satışı da yapılacak. 2012 yılında düzenlenen başarılı bir forumdan sonra, Kazachok bu yıl da Kazachok Licensing Gallery etkinliğini düzenleyecek. Bu konseptte birçok kategoride ürünün sergilendiği lisanslı ürün stantları yer alıyor. Konseptin en önemli özelliği ise, sergide beğendiğiniz ürünlerin her birini kolaylıkla okuyucu cihaz ile taratıp teknik bilgi ve fiyatlarını hemen e-mail adresinize göndertebiliyorsunuz.

74

Kazachok Lisans Forumu ayrıca yıl boyunca çok geniş bir portföyü ve veri tabanını barındıran online sisteme sahip. Online olarak Avrupa çapında tüm lisansörler, markalar, lisanslar ve lisanslı üreticilerin kontakt bilgileri ile boşta olan lisansları görülebiliyor. Bunun yanı sıra, Kazachok Lisans Rehberi size üyeliğiniz boyunca marka lisans danışmanlığı, teknik hizmetler, güncel sektörel haberler, istatistikler ve online veri tabanı gibi hizmetleri sunuyor.

Forum Saatleri: 17.04.2013 Çarş. / 8:30 - 19:00 (Kokteyl) 18.04.2013 Perş. / 8:30 - 17:00 Forum Alanı: Halle Freyssinet 55 Boulevard Vincent Auriol Paris 13 Web Sitesi: forumlicence.kazachok.com Katılımcı Profilleri: 80 Uluslararası lisansör firma 2.500’den fazla lisanslı marka Giriş Ücreti Bilgileri: 04.04.2013 tarihine kadar 45€ + KDV 04.04.2013 sonrası 90€ + KDV Giriş Ücretine Dâhil Olanlar: - 1 Kişilik Forum Giriş Kartı - Forum İçi Ekstra Tanıtım ve Etkinliklere ücretsiz giriş (Ön Kayıt Gereklidir) - 4 Konferansa Ücretsiz Katılım

Kazachok Web Rehberinde ise şu verilere ulaşabilirsiniz: 8.108 1.575 3.617 4.841

- Marka ve Lisans - Acente ve Lisansör Tanıtımı ve İletişim Bilgileri - Lisansiye Bilgisi - Önemli Konvtakt

Organizatör: Kazachok Genel Merkez 141, Avenue de Verdun 92130 - ISSY LES MOULINEAUX Tel: 01 55 95 00 20 Ziyaretçi Kayıt: forumregistrations@kazachok.com Katılım Rez. : nc@kazachok.com -Basın mensupları Kazachok internet sitesinden ücretsiz kayıt yaptırabilirler.


A Powerful Licensing Connection.

LIMA MEMBERSHIP BENEFITS Power By Association Knowledge and networking, exposure and education will help you capture licensing’s limitless potential. Capitalize on emerging, global markets and achieve new levels of financial growth.

COMMERCE . NETWORKING . KNOWLEDGE “Where the worldwide Licensing Industry does business.”

Join LIMA from the link https://www.licensing.org/join/online-form/

Information LIMA members have access to a wide variety of print and electronic resources, filled with the information that licensing professionals need to succeed. To gather this caliber and scope of critical data on your own would be nearly impossible-too costly and too time-consuming. Join LIMA, and you will be up to date and well informed with communication tools that include: • The LIMA Licensing Industry Database • LIMA Membership Directory • Annual Statistical Study of the U.S. Licensing Industry • LIMA’s BottomLine newsletter • Comprehensive global industry calendar, and more Education LIMA’s educational efforts ensure that you will have the brainpower to make the smartest business choices. As a LIMA member, you will be offered the opportunities to participate. Networking LIMA also meets the networking needs of its support service members, including consultants, publishers, lawyers, designers, accountants and retailers. No matter where in the world you work-or want to work- LIMA membership will help you build the right relationships and make the best connections. Savings LIMA provides our members with three key components for success in the licensing industry: Commerce, Networking and Knowledge. Our list of member benefits is extensive – and growing! – with a menu of programs designed to meet the specific needs of the industry. For more information on our featured benefit or any of the member benefits listed below, please contact Regional Representatives Hakan Tungaç (htungac@licensing.org)

Cumhuriyet Mah. Libadiye Cad. Haminne Çeşme Sok. No:13 PK:34696 Üsküdar - İstanbul / Turkey T: (+90) 216 524 21 21 F: (+90) 216 520 24 90 WWW.LICENSING.ORG/TURKEY


İLKBAHAR’13

DÜNYADANHABER

İNGİLİZ ANİMASYON ENDÜSTRİSİ

İFLASIN EŞİĞİNDE! MARKA

İngiltere’nin önde gelen çizgi animasyon stüdyolarının oluşturduğu bir lobi olan Animation UK, animasyon yapımlarında ve satışlarında vergi muafiyeti uygulamasını kabul ettirmek ve gelecek ay bütçelerine eklemek üzere İngiliz maliye bakanı George Osborne ile bir toplantıda bir araya geldi.

Animation UK Lobisi, maliye bakanına sektörün ve firmaların “kritik yıkım noktasında” olduğunu ve bu şekilde giderse birkaç yıl içinde İngiltere’de çizgi film sektörünün yok olacağını ifade etti. Buna ek olarak lobi temsilcileri, diğer ülkelerdeki vergi muafiyetlerinin ve daha başka düzenlemelerin, kendilerini ülke dışında çalışmaya zorlayacağını belirttiler. Animation UK Lobisi, Osborne ile yaptıkları görüşmenin olumlu ve verimli geçtiğini düşünüyor. Wallace and Gromit’in yapımcısı olan Aardman firması bir uyarıda bulunuyor. Hâlihazırda İngiltere’de animasyon üretim maliyetlerinin ve yüksek vergilerin aşırı derecede yüksek olmasından dolayı, yapım işlerine başka ülkelerde devam etmeyi planladıklarını açıkladı.

76

En çok seyredilen İngiliz animasyon yapımlarından: Peppa Pig, Wallace & Gromit ve Bob the Builder

Dünyaca ünlü birçok çizgi yapımını barındıran İngiliz animasyon endüstrisinden temsilciler konuyla ilgili düşüncelerini ve sektörün geleceğine dair endişelerini şu şekilde ifade ettiler:

‘En önemli etken’

Eğer şimdilerde kendisine bir animasyon şirketi kurup kuramayacağı sorulsa, kesinlikle hayır cevabını vereceğini söylüyor. Çünkü bunun mantıklı bir iş olmayacağını ve günümüz şartlarında uygulanabilir olmayacağını açıkça dile getiriyor.

Film yapımlarında ve satışlarında 2009-2010 devlet bütçelerine göre, Fransa’da %20, İrlanda’da %28 ve Kanada’da ise %47’ye varan vergi indirimleri ile ciddi teşvikler uygulanıyor. Bir hazine sözcüsü, animasyon sektörü de dâhil olmak üzere tüm sektörlerde sürdürülebilir, güçlü ve dengeli bir ekonominin önemine işaret etti. Ayrıca, İngiliz hükümetinin tüm iş alanlarına daha düşük kurumlar vergisi ve daha fazla destekleme fonlarıyla yatırımları artırmak üzere adımlar atmaya başladıklarını da ekledi.

Anne Wood konuyla ilgili “Bu işe bağımsız bir şirket olarak ilk başladığımızda, Channel 4 ile çalışıyorduk ve tüm yapım maliyetleri ile birlikte yapım ücretinin de tamamını alıyorduk. Şimdi ise maliyetlerin %15-20’sini aldığımızda kendimizi şanslı buluyoruz. Kalan %80’lik kısmını da ortak yapımcılardan bulmaya çalışıyoruz” diyor. BBC, şu an İngiltere’de yeni yapımlara ciddi yatırım yapan tek Televizyon kanalı. Başka birçok yerli yapım alan kanal mevcut, ancak artık bunlar çok ciddi şekilde azalıyor.

Anne Wood, Ragdoll Productions

Teletubbies, Rosie ve Jim programlarının ortak yapımcısı Anne Wood, aynı zamanda geçen sene Cbeebies kanalında yayınlanan Abney, Teal ve Dipdap’ın Maceraları programının da yapımcısı.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Diğer ülkelerdeki vergi muafiyetleri oralarda daha ucuza üretime yönlendiriyor, televizyon kanalları gelirden daha fazla pay isterken yapımlara daha az para ödüyor, genel piyasaların ekonomik durumu Oyuncak, DVD ve Kitap satışlarını da tam anlamıyla aşağı düşürüyor. “Bunların üçünü bir araya getirdiğinizde, yeni programlar için yeni yatırımlar artık tamamen bir hayale dönüşüyor” diyor.

Fifi and the Flowertots İngiltere’de Kanal 5’te ve Amerika’da Nick Jr’da yayınlanıyor.

Televizyon kanalları için, vergi muafiyeti olan ülkelerden veya Amerikan firmalardan program alımları daha fazla çünkü daha ucuza mal oluyor.

animasyon firmalarının çöküşüne zemin hazırlayan başlıca 3 sebebin bulunduğunu söylüyor.

“Bu yüzden hemen kendimizi Kuzey Amerika kültüründe buluyoruz, çünkü Amerika pazarı çok büyük bir alan ve oradaki herkes yatırımın geri dönüşünü hemen alabiliyor. Bun nedenle dışarıya da daha ucuza program satabiliyorlar.”

Animasyon fikirlerinin artık çok zor filme dönüştüğünü kaydeden Jobling, artık son yıllarda animasyon üretmek yerine kitap yazmaya yöneldiğini söylüyor. “Stüdyolarda yaptırdığım ve firmaların almasını beklediğim programlardan geri dönüşler alamıyorum. Yapımcılar benimle çalışmayı çok istediklerini ancak artık bütçelerinin çok kısıtlı olduğunu ve çalışmaya devam edemeyeceklerini söylüyorlar.” diye ekliyor Jobling.

Ragdoll olarak daha önce maliyetlerimizi düşürme amacıyla Hindistan’da bir üretim projesi yürüttük, ancak sonuç tam bir felaketti. Çünkü kontrolü elimize alamadık ve proje büyük sekteye uğradı.

“Başka ülkelerde üretime yönelmek yerine artık daha çok yayıncılık işine odaklanmaya çalışıyoruz. Son birkaç yıldır roman yazıyorum ve doğrusu bu animasyon üretmek kadar yıpratıcı olmuyor.” diyor.

“Güveninizi ve yeteneğinizi kaybediyorsunuz. Ancak İngiltere’de her ikisini de koruyabiliyorsunuz” diyor ve ekliyor: “Yetenek ve tecrübenin oluşturduğu büyük bir mirasın tükendiği ve neredeyse elimizden kayıp gittiği endişesini taşıyorum”. Fifi and the Flowertots, Roary the Racing Car animasyonlarının yapımcısı Chapman Entertainment ve firma kurucularından Andrew Haydon: İngiliz

Bob the Builder (Tamirci Bob) ve Frankenstein’in Kedisi programlarının çizeri ve tasarımcısı olan Curtis Jobling, kendini “serbest tasarımcı” olarak tanımlıyor.

Jobling, son olarak durumun ciddiyetini şu örnekle anlatıyor: “Benim gibi animasyonla uğraşan birkaç kişi daha tanıyorum ve onlar artık Los Angeles’ta çalışıyorlar. Hepsi oraya gittiler ve artık fikirlerini ve eserlerini satmak için İngiltere’de kapı kapı dolaşmak zorunda kalmıyorlar.” Bob the Builder çizgi serisi dünyada 250’den fazla ülkede ve 45 dilde yayınlanıyor.

Kaynak: Ian Youngs, BBC News

77


İLKBAHAR’13

RÖPORTAJ

HIZLI TÜKETİM

LİSANSIN ÖMRÜNÜ KISALTIYOR Kidson Kırtasiye Oyuncak Sanayi ve Ticaret A.Ş. ortaklarından Yavuz Pancaroğlu ile Türkiye’deki lisans sektörünün gelişim süreci, geleceği ve Kidson A.Ş.’nin pazardaki konumu hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz? Ben Yavuz Pancaroğlu, 1977 İstanbul doğumluyum, yaklaşık 20 yıldır Tahtakale’de ticaretle uğraşıyorum ve bunun son 12 yılında kırtasiye sektöründe hizmet vermekteyim. Kidson A.Ş.’nin kurucu ortaklarından biriyim. Halen hem ortak olarak hem de aktif Genel Müdürlük görevini yürütmekteyim. Kidson A.Ş. ne zaman kuruldu ve faaliyetleri nelerdir? Kidson Kırtasiye Oyuncak Sanayi ve Ticaret A.Ş. kırtasiye pazarına alışıla gelmişin dışında bir soluk getirme amacıyla Eylül 2011’de faaliyete geçmiştir. Kırtasiye, çanta ve lisanslı ürünler alanındaki 35 yıllık deneyim ve bilgi birikimini, genç ve dinamik bir ekiple bir araya getiren Kidson A.Ş. ilkeleri, hedefleri ve yenilikçi yapısıyla sektörün önemli oyuncularından birisi olacağını şimdiden ortaya koymaktadır. Kuruluşunuzdan bu güne kadar hedef ve amaçlarınızın ne kadarını hayata geçirdiniz, bunlar nelerdir? Biz Kidson A.Ş. olarak hizmete başladığımız 1 yılı aşkın sürede birçok yenilikçi ürün ve faydalı modeli tüketicilerin beğenisine sunmanın mutluluğunu yaşamaktayız. İlk senemizde Disney ve Marvel gibi dünyanın en büyük ve saygın çizgi film şirketlerinin Lisans programları Chocsh, Grasp ve Hector gibi uluslararası kırtasiye markalarının dağıtıcılığı ile

78

piyasada pazar payı kazanmaya çalıştık. Tabi ki bizim gibi arz fazlası olan bir sektörde bunu ilk yılda başarmak oldukça zor bir iş. Hiç yılmadan ürün geliştirme ve penetrasyon çalışmalarımız devam etmektedir. Kidson A.Ş. 2013 yılı sezonunda çok daha başarılı ve geniş bir yelpazeye yayılarak ürün penetrasyonlarını maksimum seviyeye çıkaracaktır. 2013 yılındaki iş planlarınızdan kısaca bahseder misiniz? Bu yıl bünyemizde Disney Princess, Avengers, Avengers Assemble, Iron Man 3, Mickey Mouse Clubhouse, Monster University, Violetta, Shake it Up, Super Hero Squad olmak üzere 9 lisans bulunmaktadır. . Bu lisanslarda çanta, matara, kalem kutu ağırlıkta olmak üzere okul

ürünlerine yer vereceğiz. Aynı zamanda tescilli markalarımız olan Chosch, Grasp ve Hector ürünlerimizle ofis ve kırtasiye malzemeleriyle de fuarlarda bulunacağız. Yeni tescilli markamız olan TPPS ve KEJEA markaları, sarf ürün grubunda piyasaya yeni sunmayı düşündüğümüz ürün gamlarında büyük ses getirecektir.Yenilikçi ürün gamlarımız arasında sahte parayı tespit etmeye yarayan dokunmatik ekran kalemleri, kristal uçlu 0,38 mm jel kalemler, uzun süre kurumaya dayanıklı tahta kalemleri, kırılmaya dayanıklı cam mataralar gibi birçok yenilikçi daha önce piyasaya sunulmamış ürünler vardır. Bu sene 40’tan fazla yerel satış organizasyonuna katılmakla beraber, CNR, Promosyon ve benzeri fuarlara katılma projemiz bulunmaktadır.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Lisans işine başlama kararını nasıl aldınız?

Ürünleriniz sağlık standartları konusunda ne gibi testlerden geçiyor?

Lisans işine başlama kararım, zaten hali hazırda 12 yıl profesyonel yöneticilik yaptığım, sektörün önde gelen firmalarından birinde 10 yıllık tecrübeye sahip olmam ve şirketimizin şu an en yüksek pazar payına ulaşmış olmasından dolayıdır. Ayrıca bu tecrübelerimi, kendi ortağı olduğum firmada yeni programlar ile başarmak istemem, lisans işine başlamamda en önemli etkenlerden birisidir.

Ürünlerimizin tümü Avrupa Sağlık Standartları Tebliği’ne uygun ve bu ürünler için EN 71 1-2-3 test raporları alınmaktadır. Bu konuda dünyaca akredite olan SGS ve Intertek firmaları ile çalışmaktayız. Bu raporları internet sitemiz üzerinden veya direk firmamızla temasa geçen her tüzel veya gerçek kişiye vermekteyiz. Bir karakterin lisansını alırken nelere dikkat ediyorsunuz? Türkiye’de ve dünyada lisanslar üç ana başlık ve 20’ye yakın kategoriye ayrılmaktadır. Temel olarak “unisex, kız ve erkek” denebilir. Kategori bazında ise “Sanat Lisansları, Spor Lisansları, Marka Lisansları, Canlı Film Lisansları, Dizi Film Lisansları, Anime Sinema Lisansları, Çizgi TV Dizisi Lisansları, Tasarım Lisansları, Belgesel Lisansları, Kurum Lisansları, Oyuncak Lisansları, Oyun Lisansları” gibi daha birçok kategori bulunmaktadır. Dünyada iki tane önemli lisans fuarı bulunmaktadır. Bunlardan birisi Vegas diğeri ise Londra. Bu fuarlara yaklaşık 7 yıldır katılmaktayım. Çeşitli lisans ajansları ile olan dostluğumuz ve işbirliğimiz sayesinde birçok dünya firması ile yüz yüze değerlendirme yapmak ve gelişmeleri ilk ağızdan öğrenmek suretiyle seçmekteyim. Benim için öncelikli olan lisansın ahlâki değerlere ters düşmemesi, eğitici ve öğretici olması ve herhangi bir şiddet unsuru içermemesidir. Tabi potansiyeli olan çizgi dizi lisansları önceliğimizdir.

Pazarın en büyük kısmını hangi ürünler kapsıyor? Lisanslı kırtasiye pazarının en büyük kısmını sırasıyla okul çantaları, kalem kutu, matara ve defter grupları kapsamaktadır. Ciro olarak veya değer olarak bu kısımda ciddi büyüklük vardır.

İkincisi ise; süreklilik arz eden ürünlerdir. Bu da Chosch, Grasp gibi marklarımızın ürünleridir. Her iki alanda tüm Türkiye’de, 36 il ve 180 ilçede farklı ekipler ile tanıtım çalışmaları yapılmaktadır. Bu yıl ilk defa çok amaçlı e-katalog ve basılı kataloglar, tüm Türkiye’de 5000 perakende noktaya dağıtılacaktır. Kuruluşumuzdaki en önemli unsur ilk üç yıl kâr etmekten çok, girdiğimiz ürün gamlarında pazar payı sahibi olmak ve her noktaya nüfuz etmektir. Bunun dışında geliştirdiğimiz satış politikaları, tanıtım stratejileri ve bir takım çalışmalarımız vardır. Ama gizlilik ve rekabet unsurlarından dolayı sizinle paylaşamayacağımız için üzgünüm. Türkiye’de lisans sektörünün geleceğine ilişkin beklentileriniz veya görüşleriniz nelerdir? Lisanslı okul kırtasiyesi ürünlerini Türkiye’de ilk geliştiren kişilerden biri olarak, 2000 yılından bu yana birçok lisans programını ya oluşturdum ya da geliştirdim. Daha önceki röportajlarımda da belirttiğim gibi lisans programlarının Türkiye’de yaklaşık 25 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Fakat gelişimi son 10 yılda hızlanmış ve 2007–2010 periyodunda zirve yapmıştır. Lisans programları birçok kategoriye ayrıldığı gibi birçok farklı yaş grubuna ve kitleye de hitap etmektedir. Bunların içinde en çok ilgi gören lisans türü çizgi dizi ve animasyon film lisansları olmuştur.

Pazarlama stratejileriniz nelerdir? Pazarlama stratejimiz iki ana bölüme ayrılmaktadır. Birincisi; sezonluk ürünler ki buna tüm okul ve lisanslı grubu dâhil edebiliriz.

79


İLKBAHAR’13

Kız ve erkek diye temelde ayrılan lisanslar ikinci bir alt grup olarak yaş gruplarına göre sınıflandırılabilir. Gelinen noktada lisans programlarının pazarda pay kaybettiği, yerini marka ve fantezi ürün çalışmalarının aldığını söylemek çokta yanlış olmaz. Bunun başlıca sebebi lisans programlarının yaşının düşmesi ve lisans veren firmaların, tutması muhtemel bir lisansın 2000’e yakın ürün gamı geliştirilmesi için aynı anda 7 farklı sektörde 45 üretici veya ithalatçı firmaya lisanslaması gösterilebilir. Şu anda bir çocuk, ilgisini çeken bir karakterin ihtiyaç duyduğu her ürününü bulabilir. Örneğin; bir çocuk odası perdeler, yatak örtüsü, oyuncaklar, mobilyası, çantası, giydiği elbiseler, ayakkabısı, kullandığı kırtasiye, televizyonda seyrettiği çizgi filminden okuduğu kitaba kadar daha sayısız ürüne sahiptir. Bu da adı geçen lisansın hızlı tüketilmesine, çocuğun ilgisinin çabuk dağılmasına, bıkkınlığa ve boğulmaya sebebiyet vermektedir. 2000’li yılların başında bu programlar daha az ürün gamına sahip olduğu için lisansın ömrü ortalama 3 yıldı ama şimdi yaklaşık 1 yılda çocuk hemen her ürüne sahip oluyor ve doyasıya yaşıyor.

80

da ilerleyecektir. Mesela Amerika’da yaklaşık 50 yıldır bu pazar mevcuttur. Burada yapılması gereken kaliteli, yenilikçi, çocuğun öğrenme ve eğitimine katkı sağlayacak ve şiddetten uzak, aile bağlarını, ahlâkını, bir takım olumlu duygu ve düşünceleri geliştirecek ürünler geliştirmektir. Eğer bu şekilde hareket edilirse ben hangi lisans programı olursa olsun başarılı olacağı kanaatindeyim. Lisans sektörüne girecek yeni firmalara tavsiyeleriniz nelerdir?

Bir başka önemli konu da, artık yeni bir çizgi lisansın patlaması olasılığının ciddi şekilde zor olmasıdır. Sonuç itibariyle ister kız olsun ister erkek, ister çizgi ister animasyon, hangi tür olursa olsun biz bu işlere başladığımızda Türkiye’de, TV’de yayınlanan 3 çocuk kanalı vardı. O dönemde haftada yaklaşık 50-70 arası çocuk çizgi filmi yayınlanıyordu. Bu da içinde bir çizgi filme odaklanmayı onu daha popüler yapmayı son derece kolaylaştırıyordu. Fakat günümüzde yaklaşık 25 çocuk kanalı var. Haftalık yayınlanan çizgi film sayısı 700’e ulaşmış durumda ve yenilerinin eklenmesi de söz konusu. Dolayısıyla şimdi çocukların bu kadar çizgi film içinden birine odaklanmaları ve bir çizgi filmin öne çıkması çok daha zor hale gelmiştir.

Tek ve en önemli tavsiyem; bu iş dışarıdan görüldüğü gibi bir iş değildir, tecrübe ister ve görünmeyen birçok gizli masrafı vardır. O yüzden muhakkak işi bilen biriyle ilerlemeliler.

Şüphe yok ki lisans programları dünyanın diğer gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de belli bir pazar payına her zaman sahip olacak ve bu doğrultu-

Bu konuda Türkiye’de en çok darbe alan insanlardan biri olarak, hükümetimizin ve bürokrasimizin en kısa zamanda

Yeni sezonda çıkarmayı planladığınız lisanslı ürün veya ürünleriniz nelerdir? Yukarıda da bahsettiğim gibi Iron Man 3 filmi, Monster University, Disney Princess, Minnie ve Mickey Mouse ve Avengers Assemble yeni lisanslarımızdır. Kaçak ve sahte ürünler konusunda söylemek istedikleriniz nelerdir?

bu konuda caydırıcı unsur olabilecek önlemler almasını istiyorum. Aksi halde firmaların aylarca süren ve milyonlarca dolarlık yatırım yaptıkları bir işe, haksız kazanç elde etmek suretiyle darbe vurulmasının, hem iş etiği hem de insanlık değerlerine yakışmadığını ve çok büyük bir suç işlendiğini düşünüyorum. Umarım en kısa zamanda düzelir. Son olarak eklemek istedikleriniz veya düşünceleriniz nelerdir? Ben öncelikle, 2013–2014 okul sezonunun tüm sektör firmalarımıza ve halkımıza hayırlı olmasını, başarılı ve kazançlı olmasını temenni eder, bu söyleşiyi yapma imkânı tanıdığınız için de sizlere ve ekibinize çok teşekkür ederim.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

81


www.domoturkiye.com

Amerika ve Avrupa’da hızla yayılan ve gençler arasında en çok sevilen ikonik karakter Domo şimdi Türkiye’de! Domo © NHK-TYO 1998–2013. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. Licensed by Big Tent Entertainment.


Bir yumurtadan çıktığına inanılan Domo’nun Japonya’da 400’den fazla TV reklamı çekildi.

Japonya’dan çıkan ve internette hızla artan hayran kitlesi Domo’yu kucaklıyor ve onu istediği gibi kişiselleştiriyor.

Domo, 6 milyondan fazla takipçisi ile “Global Sanal Süperstar” oldu.

Türkiye lisans hakları

LiSANS MEDYA

tarafından verilmektedir. 15 West 36th Street (15th Floor) New York, N.Y. 10018 T: 212.604.0064 | F: 212.604.0044 www.bigtent.tv

LisansMedya brand, media and licensing agency

Izzettinbey Cad. Atalar Sok. No:15/1 34696 - Uskudar, Istanbul - TURKEY T: +90 (216) 532 78 11 www.lisansmedya.com

Domo © NHK-TYO 1998–2013. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. Licensed by Big Tent Entertainment.


İLKBAHAR’13

HABER

SWISSÔTEL’DEN

GELENEKSEL ÇOCUK KARNAVALI Swissôtel The Bosphorus Istanbul’un, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları kapsamında geleneksel olarak düzenlediği “Çocuk Karnavalı” bu yıl 28 Nisan Pazar günü gerçekleşecek. Swissôtel The Bosphorus Istanbul ev sahipliğinde düzenlenecek eğlenceli etkinliğin geliri AÇEV’in eğitim konusundaki çalışmalarına aktarılacak. Swissôtel The Bosphorus İstanbul, AÇEV yararına, büyük ilgi gören Çocuk Karnavalı’na bu yıl 28 Nisan’da ev sahipliği yapıyor. 12:00 – 17:00 saatleri arasında düzenlenecek karnaval hem çocuklara hem de ailelerine renkli aktiviteler ve sürprizler sunacak. Her “Çocuk Karnavalı”nda olduğu gibi bu yıl da Swissôtel The Bosphorus İstanbul, birbirinden lezzetli brunch ikramları, çocuk büfeleri, farklı yaşlara uygun oyun alanları, sevilen sanatçıların sürprizleri ile eğlenceli bir gün planlıyor. Sponsorlar ve tüm destek verenler de çocukların unutulmayacak bir gün geçirmesi için renkli aktiviteler hazırlıyorlar.

84

AÇEV yararına düzenlenen bu özel “Çocuk Karnavalı”na katılım hem eğlenceli olacak hem de bir fayda yaratmanın verdiği mutluluğu yaşatacak.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19


İLKBAHAR’13

MAKALE

360° MARKA PAZARLAMA VE

LİSANSLAMA STRATEJİLERİ

Bir markanız varsa veya yeni bir markayı temsil ediyorsanız, bu markayı daha üst seviyelere taşımak ve bölgesellikten kurtarıp uluslar arası arenada da bir marka olması için güçlü stratejiler geliştirmede hayati rol oynayacak ve yıllar boyu tüm dünyada başarı ile denenmiş en gerekli pazarlama ve lisanslama adımlarını atmanız gerekiyor. İşte bu amaçla markanızı lisanslama yöntemi ile büyütecek metotları sizler için şu şekilde sıraladık: Hamdullah Yalvak

Marka ve Lisans Uzmanı

Markanıza Değer Katın Markanıza değer katmanız demek, onun marka algısını da yükseltmeniz demektir. Yani, markanıza ekstra bir özellik, anlam veya fayda eklediğinizde, bir fark unsuru olarak, o ana kadar aynı değerlere sahip rakip markalar karşısında sizin markanız daha belirgin

hale gelecektir. En ufak bir dokunuş veya biraz anlam yükleme dahi markanızı canlandıracaktır ve birçok insan bu yüzden sizin markanızı tercih edecektir.

Farklılastırın, Tazeleyin ve , Parlatın Markanızı veya markalı ürününüzü aynı şekilde sunmaktan, monoton pazarlama tekniklerinden kaçının. Daima dış görüntüsünü değiştirin, içeriğini yenileyin ve yanına bir şeyler ekleyin. Son olarak sunumunuzu güzelleştirin ki, gerçek değeri ile birlikte toplam değeri oluşturup otomatik olarak insanları cezbetsin.

Akılda Kalıcı Bir Slogan Bulun Markanızın felsefesini veya ürününü-

86

zün kalite ve dayanıklılığını destekleyici, hatırlatıcı ve akılda kalıcı kulağa hoş gelen bir slogan, kesinlikle markanızın kapılarını açacak ve mesajı karşı tarafa anında iletecek en önemli anahtardır.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Markanızın adı ile sloganınızın taşıdığı anlamın uyumlu olmasına dikkat edin. Markanıza bakıldığında slogan, slogan duyulduğunda ise markanız akla gelmeli.

İhtiyaç ve Talepleri Kesfedin , ve Ortaya Çıkarın Şu sözü mutlaka çoğu kez duymuşsunuzdur: “İhtiyaç icatların anasıdır”. Evet, gerçekten ihtiyaçlar olmasaydı, birçok icat olmayacaktı. İhtiyaçlar icatları ve icatlar da talepleri meydana getirir. Bu yüzden, öncelikle ihtiyaçların tespit edilmesi ortaya çıkarılması çok önemlidir.

mada en etkin araçtır. Bu açıdan uzun vadeli bir tanıtım planlaması için belirli bir bütçe ayırmalısınız ve bu bütçeyi optimum şekilde kullanmalısınız. Bütçenizin büyüklük ya da küçüklüğünden ziyade etkili ve sürekli olması büyük önem taşır.

Uzun Ömürlü ve Sürekli Planlamaya Odaklanın

Markanızı ve ürününüzü doğru yerde, doğru zamanda ve doğru hedefe odaklanarak piyasaya sürün ki, ihtiyaçlarla ürününüzü kolayca buluşturmuş olun.

Başarılı markalar bir gecede ortaya çıkmazlar. Bugünün öncü markalarını bir düşünün. En azından 10 yıl, kimisi 25 yıl kimisi de 50 yıldır varlıklarını sürdürüyorlar. Hatta asırlık markalardan dahi söz edebiliriz. Bu başarının en büyük iki sırrı, kararlılık ve sabırdır. Sürekliliği inşa edebilmeniz, ancak markanıza olan inancınız ve ona yaptığınız uzun süreli yatırımlarla mümkün olacaktır. Unutmayın, ucuz etin yahnisi yavan olur, başka bir deyişle önemli olan

merdiveni hızlı çıkmak değil, onu doğru yere dayamaktır.

Daima Karsılastırma , , Değerlendirmesi Yapın (Benchmarking) Etrafınızda neler olup bittiğini görmek için, planlarınızda mutlaka bir karşılaştırma stratejisi kullanmayı deneyin. Bugünün büyük markaları daha dün neredeydi, şimdi neredeler? Mevcut değer ve itibarlarını korumayı nasıl başarıyorlar? Markalarını nasıl ayakta tutuyorlar? Sizin eksik kaldığınız taraflar nelerdir? Neyi fazla ya da eksik yapıyorsunuz? Planlamanızın ve uygulamalarınızın her adımında bu soruları sorarak ilerleyebilirseniz mutlaka hangi şartlar altında devam etmeniz gerektiğini ve hangi kararları alabileceğinizi daha net görürsünüz.

Bilinirliği Sağlayana Kadar Tanıtım Yapın ve Tanıtmaya Devam Edin Reklam ve tanıtımına zaman ve para harcamadan markanızı bilinir ve tanınır yapamazsınız. Tanıtım, markanıza ilgi toplama ve ismini zihinlere kazı-

87


İLKBAHAR’13

MAKALE

HİKAYE ANLATIMINDA

PIXAR’IN 22 TEMEL KURALI

Bu kurallar son zamanlarda Pixar’ın Hikâye yazarı Emma Coats tarafından tweetlendi. Tüm hikâyeciler ve çizgi yapımcılar için bu kurallardan en önemlisi 9 numaralı kural olsa gerek: “Hayalleriniz tıkandığı anda, bir sonraki sahnede olmaması gerekenlerin bir listesini yapın.” Ö.Özlem Gülmez Marka Yönetmeni

* Tüm karakterlerin başarılı olmasından ziyade, tek bir karakteri merkeze koymaya çalışın. * Bir yazar olarak neyi eğlenceli yazdığınızı değil, bir izleyici olarak size nelerin ilginç geldiğini düşünün ve bunu hep aklınızda tutun. Bunların her ikisi birbirinden çok farklıdır. * Hikâyenin temasını belirleyebilmek çok önemlidir. Hikâye bitene kadar teması netleşmez ve olayların nasıl gelişeceğini kestiremezsiniz. Bu yüzden temayı belirleyene kadar tekrar tekrar yazmaya devam edin. * Günün birinde…, Her gün…, Bir gün…, Bu yüzden…, Bu sebeple…, Sonunda…, gibi kalıpları kullanınız. * Karakterleri basitleştirin, onlara odaklanın ve birleştirin. Dolambaçlı yolları atlayın. Belki bazı önemli şeyleri atladığınızı düşünebilirsiniz ama bu sizi anlatımda daha özgür kılacaktır.

88

* Karakteriniz nerede, hangi şekilde rahat ediyor ve şık duruyor? Konumunu ve en iyi durduğu pozisyonu bulmaya çalışın. Bununla uğraşın. Doğru yeri bulana kadar karakterinizi dolaştırın. * Orta kısmı tamamlamadan önce son kısmı belirlemeye ve bitirmeye çalışın. Sonu getirmek gerçekten daha zor bir iştir. Ancak sonu bitirebilirseniz orta kısmı daha kolay kurgulayabilirsiniz. * Mükemmel bulmasanız da hikâyenizi bitirin. Düşünce dünyanızda her ikisi de olabilir, ancak ne olursa olsun devam edin. Gelecek sefer daha iyisini yapmaya çalışın. * Hayalleriniz tıkandığı anda, bir sonraki sahnede olmaması gerekenlerin bir listesini yapın. Bu şekilde sizi durduran etken mutlaka birçok yerde kendini gösterecektir. * Beğendiğiniz hikâyeleri seçin. Onlarda beğendiğiniz şeyler sizin birer

parçanızdır. Onları kullanmadan önce tanımanız gerekiyor.. * Onları yazıya dökmek size iyileştirme imkânı verir. Eğer hafızanızda tutabilirseniz, çok iyi bir fikir, başkasıyla asla paylaşmazsınız. * Aklınıza ilk gelen fikri dikkate almayın. İkincisini, üçüncüsünü, dördüncüsünü hatta beşincisini de dikkate almayın. Ama hepsinden en iyisini ve belirgin olanını ortaya çıkarmaya ve seçmeye çalışın. Kendinizi şaşırtın. * Karakterlerinize kesin bir duruş ve fikir verin. Edilgen veya şekillenebilir olması size sevecen gelebilir ancak okuyucu veya izleyiciyi irrite edebilir. * Bu hikâyeyi niçin anlatıyorsunuz? Hikâyenin çıkış sebebi ve hikâyede vermek istediğiniz resim nedir? Bunu biliyorsanız işin büyük kısmını halletmiş sayılırsınız. İşte olayın kalbi budur.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

* Eğer karakteriniz siz olsaydınız, bu durumda nasıl hissederdiniz? Dürüst olmanız inanılması güç durumların inandırıcılığını destekler.

* Karakterleri problemlerin içine yerleştirmek iyi bir tesadüftür. Ancak onları daima problemlerden uzak tutmak kendi kendini kandırmaktır.

* Hikâyenizin özü nedir? En kısa yoldan nasıl anlatırsınız? Eğer bunu biliyorsanız, zaten tüm hikayeyi inşa etmeniz çok kolay olacaktır.

* Hiçbir uğraş boşa gitmez. Eğer öncekiler işe yaramazsa, orada bırakın ve devam edin. Faydalı ise mutlaka tekrar karşınıza çıkacaktır.

* Alıştırma Sorusu: Beğenmediğiniz bir filmin yapı taşlarını alın, bunları yeniden düzenlemek isteseydiniz nasıl yapardınız?

* En iyisini yapmaya çalışmak ile panikle bitirmeye çalışmayı birbirine karıştırmayın hikâye bir testtir, kusursuzlaştırma değildir.

* Olay ve karakterlerle özdeşleşmelisiniz. Sadece “süper olmuş” diyemezsiniz. Size bunu dedirten nedir? Bunu bulmaya çalışın.

* Sacayağınızı mutlaka gözetin. Karakterinize destek olmak için nedenlerinizi sıralayın. Ya başarılı olamazlarsa? Bunu önlemek için neler yaptınız, düşünün.

Kaynak: aerogrammestudio.com

89


İLKBAHAR’13

MAKALE

TV’DE YENİ BİR KAVRAM

OTT TV

Son dönemlerde oldukça sık duymaya başladığımız yeni bir kavram var: OTT (Over-the-top) TV. Kısaca, video içeriklerin, internet üzerinden son kullanıcıların çevrimiçi cihazlarına taşınmasına deniyor. IPTV’den farkı açık interneti kullanıyor olması, Web TV’den farkı ise TV ekranından izleniyor oluşudur.

Uygar Boynudelik

uygarboynudelik.com

Bu ismin kökeninin nereden geldiği tam olarak bilinemese de şöyle bir tahmin var; Pay-TV operatörleri (Digiturk vs.) internetteki video içeriklerini kendileri için tehdit olarak algılayıp bir duvar örmek istediler. Over-the-top, bu duvarın üzerinden atlamak anlamına geliyor olabilir. Artık operatörler, internet üzerinden sunulan Youtube’daki içeriği (user generated content-kullanıcı tarafından oluşturulan içerik) veya Netflix benzeri video içeriği son kullanıcının çevrimiçi cihazlarına akıtan ser-

vislerin varlığını benimsemeleri, hatta tekliflerinin bir tamamlayıcısı olarak sunmaları gerektiğini fark ettiler. Yakın zamana kadar Pay-TV sektöründe 3 büyük oyuncu vardı. * İçeriği üretenler (Warner Bros. gibi film stüdyoları) ve içeriği kümeleyenler Netflix, Hulu, BBC iPlayer vs. * Pay-TV operatörleri (Digitürk, TTNET, BSkyB vs.) * Donanım üreticileri (Motorola, Pace, Vestel vs.) OTT TV’den önceki iş modellerinde, operatörler içerik üreticileri ile anlaşıyor, işbirliği yaptıkları STB üreticilerinin özel olarak geliştirdiği alıcıları abonelerine kiralama veya satış yoluyla dağıtıyor, topladığı abonelik ücretleri ve reklam gelirleri ile çarkı döndürüyordu. OTT TV ile bu düzen artık değişti. Taşları yerinden oynatan bu değişime geçmeden önce, OTT TV’nin tarihsel gelişimine bakalım.

90

Web üzerinde sunulan zengin video içerikleri ilk olarak PC’lerde, internet tarayıcı vasıtasıyla izlenmeye başladı. Youtube’un liderliğini yaptığı yeni servisler, TV’lerin yayın akışından bağımsız olarak video izleme imkânı tanıdı. Ancak bu sefer de, TV’nin karşısında arkaya yaslanarak (lean-back) rahatça TV izlemenin yerini, bilgisayar başında öne eğilerek (lean-backward) izlemek aldı. Evdeki en büyük ekran TV yerine, küçük notebook ekranında TV izlemek çok da zevkli değildi. Birçok hanede PC’ler TV setine bağlandı ancak bu sefer de, ortalıkta dolanan kablolar, klavye, mouse vs. rahatsız edici bir görüntü oluşturdu. Takip eden dönemde, hızla yeni ürünler ve servisler piyasaya çıktı. Amerika’da çok popüler olan Netflix ve Hulu gibi servisler, (Türkiye’deki Tivibu Web benzeri) internet bağlantısı olan cihazlara video içeriklerini IP üzerinden akıtmaya başladılar. Böylece içerik üreticilerine, yeterli internet altyapısına sahip ve gerekli donanımı olan son kullanıcılara operatörleri atlayarak doğrudan erişme, gelirlerini arttırma imkânı sağlanmış oldu.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

15


İLKBAHAR’13

lerin, 3.partilere ait servisleri taşımakla sınırlı kaldığı, yeni yaptığı altyapı yatırımlarının geri dönüşünün giderek zorlaştığı son zamanların sıcak konularından. Bu tartışma İngilizce ifadesi ile operatörler ‘dump bit pipe’ olmaktan sıyrılıp ‘smart bit pipe’ olabilecek mi şeklinde ifade ediliyor. Özetle, Netflix/Hulu telcoların/mobil operatörlerin altyapısı üzerinden herhangi bir bedel ödemeden OTT TV servisi veriyor.

Bu pay-TV sektörü için büyük bir değişiklik demekti. Operatörler, abone kayıpları yaşamaya başladılar. Çünkü OTT TV ile son kullanıcılar, gerekli donanıma sahip olduktan sonra operatöre abonelik ücreti ödemeden internetteki neredeyse sınırsız içeriğe erişebilme imkânına sahip olmuş oldular. (Bu arada bu bahsettiklerim Türkiye pazarı için değil, Amerika için geçerli, şimdilik…)

OTT TV Servisleri Netflix, internet üzerinden on-demand (isteğe bağlı) olarak video akıtan (streaming -TDK’da karşılığı yok- ) Amerika merkezli bir servis. Nisan 2011 itibariyle 23,6 milyon abonesi var. Şimdilik Amerika, Kanada ve Latin Amerika’da faaliyet gösteriyor. 2012’de UK’de servis vermeye başlayacak. Netflix içerikleri 1,5 Mbps, 3 ve 5 Mbps olmak üzere üç versiyonda encode ediliyor. Stream edilen içerikleri izlemek için Microsoft Silverlight kurulu bir PC yeterli. Gelen içeriği geniş ekran TV’de izlemek isterseniz de seçenekler bol. Microsoft XBox 360, Nintendo Wii gibi oyun konsolları, Roku, Boxee, Apple TV, Google TV gibi STB (Set-Top-Box)‘lar, çeşitli Blu-ray oynatıcılardan, Samsung, LG vb. Smart TV’lere indirilen uygulamalar ile özetle

92

internet bağlantısı olan birçok cihaz (700’den fazla) ile Netflix’in sunduğu 100K’dan fazla film, dizi vs. erişmek mümkün. Netflix erişimi o kadar yaygın ve popüler ki, Kuzey Amerika internet trafiğinin %25’inin Netflix servisi oluşturuyor. Netflix’in 2010 cirosu 2,17 milyar $. Hulu da Netflix’e çok benzeyen bir streaming servisi. Hâlihazırda Amerika ve Japonya’da mevcut. NBCUniversal, News Corporation ve The Walt Disney Company iştiraki. Diğer bir ifade ile ağır içerik sağlayıcıları pay-TV operatörleri bypass edip tüketiciye doğrudan erişmek üzere bir girişim kurmuşlar. Digiturk’un de %49’una sahip olan fon şirketi ‘Providence Equity Partners’ 100 milyon $ yatırım yapmış. Netflix ve Hulu benzeri internet üzerinden online cihazlara video streaming modelinin (OTT TV) diğer yayıncılık sistemlerinden önemli bir farkı var. Uydu yayıncılığı, karasal yayıncılık vb. sistemlerde yayın maliyetleri yayıncı tarafından karşılanırken IP üzerinden yapılan bu yayında maliyet, altyapıyı kuran/işleten telcolara ve abonelere yansımaktadır. Böylece OPEX (operasyonel giderler) önemli ölçüde azalmış durumdadır. Mobil ve IP teknolojilerinde yakınsamalar neticesinde operatör-

BBC iPlayer ise teknoloji olarak Netflix ve Hulu’ya benzer. İncelemeye değer tarafı Birleşik Krallık’ta, yani Avrupa’da, bize yakın olması. Bir diğer ayırt edici özelliği Virgin Media (Kablo Tv), BT Vision (IPTV) gibi pay-TV servisleri tarafından benimsenmiş ve katma değerli bir ek servis olarak sunuluyor olması. Ek olarak ‘Tekrar izle’ (önceki haftaya ait programlara erişebilme) özelliği de sunuluyor. Aslında resmin bütününe bakınca ortada insanların ilgisini çeken, değerli bir içerik var. Bu içeriğin, derli toplu bir şekilde bir platform olarak, kullanım kolaylığı ile ve çok çeşitli cihazlar üzerinden tüketicilere sunulması, değerini bulan bir hizmet. Türkiye’deki duruma baktığımızda IP üzerinden video yayıncılığı alanının çok fragmante olduğunu görüyoruz. Büyük ulusal kanallar, kendi IP yayınlarını yapıyorlar. Doğuş Grubu kanallarını yayınlayan Sipru var. Geniş bir kanal buketini bir en başarılı şekilde bir araya getiren (aggregate) ise Tivibu platformu oldu.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Teknolojiyi ve karşılıklarını ifade etmek istersek; Tivibu Web, Web TV teknolojisine, Tivibu Ev, IPTV teknolojisine karşılık geliyor. TTNET, Tivibu’nun mobil cihazlar için sunulan servisini ise Tivibu Cep olarak adlandırdı. Bugün, iPhone, iPad ve Android tabanlı cihazlara Tivibu Cep uygulaması yüklenebiliyor. İşte bu servisi OTT TV kapsamında değerlendirebiliriz. Türkiye’de satışı gerçekleştiren LG, Samsung ve Vestel TV’lere de Tivibu client’in entegre edilmesi çalışmalarının da devam ettiği biliniyor. Netflix türevi yabancı içerik sunan servislerin Türkiye’de faaliyet gösterebilmesi için öncelikle büyük film stüdyolarının, içerik sağlayıcıların Türkiye’de dağıtım için yetki verdiği yerel ortakları ile anlaşmaları gerekiyor. Bu da uzun zaman alabilecek bir süreç.

OTT TV Bağlantı Cihazları Bu cihazların ortak özelliği perakende satışlarının olması. Diğer bir ifade ile Pay-TV operatörlerinden bağımsız olarak da temin edilebiliyor olması (Tabii ki operatörler de abonelerine sağlayabilir.). Bu cihazların diğer bir ortak özelliği, bu cihazları kullanarak ulaşabileceğiniz neredeyse sınırsız içeriği HDMI kablo ile evinizdeki en büyük ekranda, TV ekranında izlemenize olanak sağlamaları. OTT TV servisini almanızı sağlayacak donanımları 5 gruba ayırabiliriz: Oyun konsolu: İnternet bağlantısı olan Nintendo Wii, Playstation 3 ve Xbox 360 oyun konsolları ile Netflix, Hulu, youtube gibi servislere erişmek mümkün. Nielsen araştırmasına göre abonelerinin yarısı Netflix’e bağlanmak için oyun konsollarını kullanıyor. Hatta geçtiğimiz günlerde 2012 baharında Orange TV’nin XBox 360’larda sunulacağı açıklandı.

Smart TV: LG, Samsung ve Sony vb. Smart TV’lerin internet bağlantısı yapıldığında uygulama dükkanından indireceğiniz çeşitli uygulamalar ile online içeriklere ulaşmak, stream edilen içerikleri izlemek mümkün oluyor. Youtube, Dailymotion, Netflix, Hulu vs. uygulamaları ile leanback (geriye yaslanarak) bir deneyim yaşayabilirsiniz. Set-Top-Box: Parekende satışı yapılan Roku, Boxee Box, Apple TV, Google TV gibi cihazlar ile internet üzerinden sunulan çeşitli video servislerine ulaşmak mümkün. Bunlar arasında öne çıkan modeller, rekabetçi fiyatlara sunulan, çeşitli formatları ve çözünürlükteki içerikleri en başarılı decode edebilenler, yazılım özellikleri gelişmiş olanlar ve kullanıcı ara yüzü basit ve kolay kullanımlı olanlar. Ayrıca Google TV gibi ürünlerde internette gezinmek de mümkün. Blu-Ray Oynatıcı: İnternet erişimi olan Blu-Ray oynatıcılar ile de popüler OTT TV servislerinden faydalanmak mümkün. DLNA ve Wifi özellikleri artık standart olarak sunulmaya başlandı. Mobil cihazlar: Her geçen gün video servislerinin sunulduğu cihazların çeşitliliği artıyor. Bu cihazlar arasına iPhone, iPad ve Android tabanlı akıllı telefon ve tablet de katılıyor. Akıllı telefon ve tabletleri OTT TV donanımları olarak sınıflandırmak belki de çok doğru olmayabilir. Çünkü bu cihazlar

üzerinden yaşanan deneyim diğerlerinden farklı olarak TV ekranında gerçekleşmiyor. Belki de bu cihazları 2. ve 3. ekranlar (companion) olarak sınıflandırmak daha doğru olabilir. OTT TV’yi hangi cihazdan izlerseniz izleyin, sınırsız içerik arasında hangisini seçeceğinizin kararını vermek oldukça zor. Düşünün TV’nin karşısına geçtiniz, şöyle güzel bir film izleyeyim dediniz. O kadar çok seçeneğiniz arasında karar vermek için sosyal çevreniz tarafından süzülmüş bir alt kümeye ihtiyacınız var. Örneğin zevkine güvendiğiniz arkadaşlarınız veya Twitter’daki takip ettiğiniz kanaat önderleri tarafından tavsiye edilen filmler. Sosyal çevreniz tarafından filtrelenmiş içeriklere ulaşmanızı sağlayabilecek, gelişmiş bir arama algoritmasına sahip connected cihazlar diğerlerinden daha öne çıkacaktır. Çünkü zamanımız o kadar kısıtlı ve video içerikleri o kadar çok ki! Yakın gelecekte TV’nin internet üzerinden taşınacağı, uydu ve kablo üzerinden taşınan video’nun ömrünün çok da uzun olmadığı sektörün geneli tarafından kabul edilen bir tahmin. Ancak bugün, bu dönüşümün önünde, internet bağlantısı olmayan evler, zayıf internet altyapısı, henüz oturmamış iş modelleri ve uçsuz bucaksız online video arasında seçim yapmayı kolaylaştıracak tavsiye motorlarının eksikliği gibi engeller var.

93


İLKBAHAR’13

Informa tarafından yapılan güncel bir araştırmaya göre, 2013 yılında OTT TV izleyicilerinin sayısı IPTV izleyicilerinin sayısını geçecek. Araştırmaya göre 2015 yılında 380 milyon insanın online videoyu OTT cihazları üzerinden izleyeceği tahmin edilirken sadece 163 milyon kullanıcı BT, Orange gibi operatörlerin yönetilen şebekelerinden (managed-network) izleyecek. Bu tahmine pay-TV oyuncuları açısından bakarsak, pastadan operatörlerin aldığı dilimin küçülüp, donanım üreticilerinin aldığı dilimin büyüyeceği öngörülebilir. Bu dağılımın ne oranda değişeceğini, operatörlerin, OTT TV cihazlarının sağladığı servis çeşitliliğini (Sosyal TV, web surfing, Catch-up TV, Youtube vs.) platformlarına entegrasyon başarısı belirleyecek. İlk denemesinde başarısız olan ama 2012’de ikinci atağına hazırlanan Google TV’nin ilk denemesinde neden başarısız olduğuna göz atınca başka sebeplerin yanında Amerika’daki ABC, NBC gibi büyük TV network’lerinin, Hulu gibi OTT servislerinin, içeriklerine Google TV üzerinden erişimi blokladıklarını görüyoruz. Bunun sebebi Google TV’nin kendi gelir modellerini

baltalayacak, abonelik kaybına yola açacak olması idi. OTT TV cihazlarının çözmesi gereken düğümlerin başında değer zincirindeki diğer halkalarla kazan-kazan ilişkileri kurmanın yollarını bulmak var. Oyunun kuralları değişiyor. İçerik üreticiler (Film stüdyoları) ve içerik sağlayıcılar (ör.: filmbox.eu) yeni oyunda pozisyonlarını güçlendirme ve ayak izlerini büyütme, 4 ekranda da (TV, notebook, akıllı telefon ve tablet) yer alma çabasındalar. Birçok alanda olduğu gibi tüketici elektroniği alanında da Amerika başı çekiyor. Yeni çıkan donanımlar Avrupa’ya ve sonrasında ülkemize gecikmeli olarak geliyorlar. Örneğin CES’te görücüye çıkacak Android tabanlı LG Google TV Amerika lansmanının bu sene olması beklenirken Birleşik Krallık’a gelmesi 2013’e kalacak. Benzer şekilde Apple TV, Boxee gibi donanımlar, Netflix, Hulu gibi servislerin Avrupa bile gelmesi uzun yıllar alabiliyor. Bu gerçeklerin üzerine, Türkiye’deki IPTV ve Web TV pazarlarının henüz olgunlaşmanın çok uzandığında, emekleme döneminde olduğunu da not düşelim. Avrupa’da dijital TV konusunda en ileri ülke tartışmasız UK.

IPTV konusunda ise Fransa lider. Güncel bir habere göre 2012 ilkbaharın Xbox sahipleri, Orange TV’ye cihazlarından erişebilecekler. Orange, böylece OTT TV rekabetinde proaktif bir hamle yapmış ve operatör olarak konumunu güçlendirmiş oluyor. UK pazarında ise tüketicilerin %36’sının TV’yi, PC, notebook ve tablet üzerinden izlediğine dair bir araştırma sonucu var. Bunda BBC iPlayer gibi servislerin de etkisi büyük. Özetle, Avrupa büyük bir dönüşümden geçiyor. İnsanların TV izleme alışkanlıkları kökten değişiyor, pay-TV sektörünün kuralları yeniden yazılıyor. Türkiye pazarına baktığımızda ise, OTT TV teknolojisinin yaşam döngüsünün henüz giriş evresinde olduğunu düşünüyorum. Yoğun bir dizi tüketimi var ancak pazar oldukça fragmante. Dizilerin sonradan izlenebileceği (catch-up TV) onlarca web sitesi (dizi-izle.com vb.) var. Tivibu Web, Digiturk Web TV gibi Web TV servisleri var ama kullanım oranları düşük. OTT TV cihazlarının mevcudiyeti ve satış kanalları kısıtlı, Netflix benzeri IP streaming platformları sınırlı, korsan içerik paylaşımı ve satışı çok yaygın ve kontrol dışı. Yakın vadede bu durumun değişmesini çok olası görmüyorum. Lig TV her zamanki gibi çok değerli bir içerik. Bu içeriğin sahibi Digiturk’ün önümüzdeki yıllarda pazarı domine etmeye devam edeceğini, ancak Digiturk ile anlaşarak maçları yayınlama hakkına sahip olabilecek bir platformun (Teledünya, Tivibu gibi) rekabet avantajı sağlayabileceğini (öldürücü fiyatlarla) düşünüyorum. Taşları yerinden oynatacak diğer bir olanak da, D-Smart’ın deneyimli ve iddaali yabancı bir operatör (Orange, BSkyb vb.) tarafından veya söylentilere göre Türk Telekom tarafından satın alınması ile olabilir. Her ne olursa olsun, Türkiye için de, artık TV yayıncılığının 10 yıl öncesinin geleneksel uydu ve kablo yayıncılığının çok ötesine taşındığını ve rekabet için IP streaming, VOD, Sosyal TV, catch-up TV teknolojilerine geçiş yapmanın kaçınılmaz olduğu bir döneme girdik.

94


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

15


İLKBAHAR’13

MAKALE

BİR YENİ MEDYA ÜRÜNÜ OLAN ‘VOD’

VE HAKLARININ LİSANSLAMASI

Hülya Gören

VOD (Video On Demand) ‘un iki anlamı vardır;

şeklinde transfer yapılarak izleme yapılabilir.

1990 ‘lı yıllarda korsan içerikleriyle ilgili aşağıdaki üç önemli gelişme, büyük ölçüde korsan piyasasının büyümesine sebep oldu:

• On-demand Rental, yani Talep üzerine kiralama, tarihsel olarak ortaya çıkan ilk On-demand servisidir.

Yeni müşteri alışkanlıklarına uyumlu geliştirilen Yeni VOD hizmetleri:

Lisans Uzmanı

1 - Dijitalleşme: Beraberinde değiştirilemeyen içeriklerin yeniden izinsiz ve kontrolsüz üretimini getirmişti. 2 - Resmîleştirme (Resmî kayıt altına alma): Geleneksel fiziki materyallerin (Plaklar-Kasetler-CD’ler) piyasalardaki devri daimini yavaşlattı. 3 - Yüksek hızda internet: Bedava olarak her şeye ve herkese bir tıkla ulaşılan, özgürlüğün merkezi olarak kurulan bir ortam. Korsan, en büyük On-Demand hizmetidir. Yasal VOD hizmetleri korsan üretim ve dağıtıma en iyi cevap ve büyüyen talepler için en önemli ihtiyaçtır.

96

• Lineer (Doğrusal yani zamana ve TV kanalına bağlı olan), bütünün türü/talep üzerine video hizmetlerini ifade eder. Klasik VOD servisleri şunlardır: • VOD Kiralama: Bu hizmet kullanıcı tarafından seçilen bir yerde ve zamanda bir programı seçmek için kiralama hizmetidir. • EST – Electronic Sell - Through veya DTB / DTO – Download To Burn / Own: Bu hizmet kullanıcı tarafından seçilen bir yerde ve anında bir programı seçip satın alma teklifidir. Daimi olarak dijital medya üzerinde indirme ve yazma

• AVOD - (Advertised / Free VOD): Bu hizmet kullanıcı tarafından seçilen bir yerde ve aynı zamanda programın bedava görüntülenmesini öneren bir hizmettir. (Maliyeti, alınan reklamların gelirleri ile karşılanmaktadır.) • SVOD – (Subscription VOD): Bu hizmet, kullanıcı tarafından seçilen bir yerde ve zamanda video izlemeye imkân veren bir hizmettir. Sabit bir ücret karşılığı, belirlenen bir süre ile belirlenen programların izleme hizmetidir. • Catch-Up TV: Bu hizmet, kullanıcı tarafından kısa süre önce TV’de yayınlanan bir programın, daha sonra tekrar izlenmesine imkân verir. Bu servis ödemeli veya bedava olabilir.


MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

-Diğer VOD servisleri bloke olmamalıdır. -Catch-up TV hakları Pay TV kanallarını garanti edilebilir. -SVOD dondurulur. Fakat VOD kiralaması dondurulamaz.

(Örneğin: Bir pay TV kanalından yayınlanan bir programın seçilmesi) Farklı VOD Hizmetleri Hangileridir? VOD lisansı dağıtan firmalar, sadece VOD kiralamakla kalmamalı, aynı zamanda VOD’un en geniş çeşit ve hizmetlerini de sunmalıdır. Herhangi bir programın, bir veya tüm lineer olmayan platformlarda (Kablolu, DSL, Uydu, İnternet vb. platformlar) gösterimleri günümüzde tüm çeşitliliği ile mevcuttur. Bunlar üzerinde programlar, ayrı ayrı ve/veya paketler halinde ve/veya abonelik karışlığında satılmakta ve/ veya kiralanmaktadır. Bir VOD Platformunun Lisansını Verirken -Distribütörler TV Yayın haklarını verirken bu hakları dondurabilirler. -Catch-up TV özellikle münhasır olmalıdır. -SVOD Münhasır olabilir veya spesifik şartlarla organize edilebilir. (Örneğin; “Max’ın X filmlerinin her ay, minimum Y ücretle her bir görünümü Z tutarında olacaktır.” gibi…) VOD Hizmetleri Geleneksel Media Yerine Geçerse Bir kez ödeme doğal olarak daha avantajlıdır. Örneğin AVOD direkt olarak bedava TV kanallarında rekabetçidir, SVOD ise direkt olarak PAY TV kanallarında rekabetçidir.

VOD Platformları Arama Münhasırlığa sahip olma: Çoğunlukla VOD hakları pazarları temel olarak münhasır değildir. Münhasırlık ücretli, kısa süreli veya sadece altlisanslama ile verilebilir. Aracı ticarete engel olmak ve ekstra maliyeti önlemek için alt-lisanslama yasaklanmış olabilir. VOD Hakları Nasıl Satılır? TV Kanallarının Aranması: -Lisanslama yapmak için uygun zaman boyunca tüm hakların dondurulması. (EST hakkı dışında VOD ve AVOD hakları limitli olabilir.) -Catch-up TV/SVOD aracılığıyla VOD haklarının satışı. (TV/SVOD catch-up ödemesi limitli olabilir.) -Video Editörlerinin Tüm VOD Kiralaması Ve EST Haklarını Satması. -Münhasır SVOD Hakları olabilir. (Münhasır (Exclusive) EST hakkı veya münhasır olmayan VOD kiralama hakkı olabilir.) VOD Hizmetinin (Cath-Up TV / EST), Geleneksel Medyanın ( TV-DVD) Aksesuarı Olduğunu Düşünürsek -Seçim söz konusu değildir. Fakat hakları garanti eder ve bedava olmaması gereklidir.

Hangi VOD Haklarından Ne Zaman Fayda Sağlanır? Medya Kronolojisi - Satış Sıralaması Nasıl Olmalı? VOD hakları klasik prensipleri etkilememeli. Kronoloji önce en küçük bireysel alanlarda (sinemalar vs.) en yüksek fiyatlarla başlamalı ve en geniş gruplar için (Free TV’lerde) en düşük fiyatla sonlanmalı. Birçok Avrupa pazarında yaygın bir uygulama olarak, VOD kiralaması ve EST satışı, DVD’nin piyasaya girmesiyle aynı anda sürülüyor. Ancak VOD ve EST, DVD’den önce piyasada yer almamalı. Çünkü DVD, diğerlerine göre daha çok kâr marjı ve getirisi olan öncelikli bir üründür. SVOD, daha iyi ödeme yapılana kadar Pay TV kanallarından sonra kâr marjı olarak kendine daha iyi bir yer edinir. AVOD dikkate değer lisans ücreti haline gelene kadar kaçınılmalıdır. Böylesi bir servis potansiyeli lisans değerini ve dolayısı ile kâr marjını düşürür. Yani yapılması gereken, lisans hakkını aldıktan sonra, imzalanan sözleşme değerini karşılayıncaya kadar bu türü kullanmamak gerekir. Catch–Up TV servisi kronolojik sıralama gerektiren bir konu değildir. Fakat izleme sayısı veya transfere izin verilmesi, potansiyel olarak programın değerini düşürür.

Kaynak : Clearing and Licensing VOD Rights Philippe Leconte, 2008

97


İLKBAHAR’13

FUARTAKVİMİ YURTİÇİ FUARLAR KIRTASİYE 2013

19.Uluslararası İstanbul Kırtasiye, Kağıt, Okul ve Ofis Ürünleri Fuarı 03 - 07.04.2013 İFM - İSTANBUL

PHOTO DIGITAL

5.Uluslararası Fotoğraf ve Dijital Görüntüleme Teknolojileri Fuarı 11 - 14.04.2013 İFM - İSTANBUL

PRINTTEK 2013

12. Uluslararası Baskı Teknolojileri ve Kağıt Fuarı 17 - 22.05.2013 TUYAP - İSTANBUL

İPAF 2013

16.Uluslararası Plastik & Ambalaj Teknolojileri ve Ürünleri Fuarı 23 - 26.05.2013 İFM - İSTANBUL

E-TİCARET FUARI

2. E-Ticaret Konferansı ve Fuarı 31.05.2013 HALİÇ KONGRE MERKEZİ İSTANBUL

İTVF

İstanbul TV Forum ve Fuarı 20 - 22.06.2013 HALİÇ KONGRE MERKEZİ İSTANBUL

98

YURTDIŞI FUARLAR MIPTV

Uluslararası TV İçerikleri Fuarı 08 - 11.04.2013 CANNES FRANSA

CHINA IMPORT AND EXPORT FAIR

113. Çin İthal ve İhraç Malları Fuarı 15- 19.04.2013 ÇİN

KAZACHOK LICENSING FORUM

Uluslararası Lisans Fuarı 17 - 18.04.2013 PARİS FRANSA

EXPO FRANQUICIA 19.Franchising & Bayilik Fuarı 09 - 11.05.2013 MADRİD İSPANYA

THE OFFICE EXHIBITION Ofis Malzemeleri ve Donanımı Fuarı 20- 23.05.2013 DUBAI DMG DUBAI

EXPOBENTO 2013

Bento Gonçalves Endüstri ve Ticaret Fuarı 06- 16.06.2013 BREZİLYA




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.