kritize ocak 2013

Page 1

KRİTİZE TAKU-KAD (KRİTİK ANALİTİK DÜŞÜNCE TOPLULUĞUNUN )AYLIK BÜLTENİDİR

ORTADOĞU’YU ANLAMAK

A R A P B A H A R I

hakları talepleri meşru karşılanabilir. Çünkü bu coğrafyada büyük sıkıntıların yaşandığını, halkın baskıcı yönetimlerden dolayı mağdur olduğunu biliyoruz. Peki ama uzun yıllardır baskıyla yönetilen, susturulan ve mağdur olan bu halk kitlesi nasıl oldu da bir kıvılcımla bu kadar hızlı ve bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılabildi? Ya da bugüne kadar bu problemler yok muydu da hiç gündeme gelmedi? Mali olarak da pek bir güce sahip olmayan bu halklar nasıl oluyor da kendilerine kan kusturan diktatörleriyle mücadele edip onları devirebiliyor? Demokrasi adına uzun süredir hiçbir hareketliliğin yaşanmadığı bu bölgede bir anda böyle bir tepkinin oluşması uzun

Ortadoğu… Kaynayan bir kazan, her an patlamaya hazır bir bomba. Doğu ve Batı medeniyeti arasındaki ticari ve kültürel bağların kurulduğu, içerisinde pek çok farklı din, mezhep ve ırk barındıran ve eşsiz jeopolitik değerinden dolayı hep dünya egemenliği peşinde koşan güçlerin odak noktası haline gelmiş coğrafya. Medeniyetler beşiği olmasına rağmen sahip olduğu bütün bu kültürel, siyasi ve ekonomik zenginliği tarih boyunca kullanamamış, bünyesinde barındırdığı farklılıkları farkındalığa çevirememiş, karışık, sancılı ama bir o kadar da önemli ve hassas bir bölge. Aslında bütün bu karmaşanın altında yatan en önemli sebep 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren değer kazanan kara altının yani petrolün bu eşsiz toprakların her karışında çıkması. En güçlü olmak isteyenlerin en büyük güce ulaşmak için, bu hazineden aslan payının almak için bölgenin zaten hassas olan dengeleriyle oynaması. Farklılıkların ortak paydada buluşmayı zorlaştırdığı Ortadoğu’da küçük bir hareket bütün dengeleri alt üst etmeye yetebilir. Hele ki gözünü bu topraklara dikenler günüsüren sessizliğin ardından yükselen bu müzün en büyük silahı olan medyaya da özgürlük, eşitlik çığlıkları insanı hayrete düşürüyor.

Protestoların başladığı yer olan Tunus’ta Zeynel bin Abidin ülkesinden kaçtı, Mısır’da Hüsnü Mübarek devrildi, Libya’da Kaddafi devrilmekle kalmadı, öfkeli kalabalık tarafından linç edildi. Tabi bu arada medya da boş durmuyordu.

sahipse bu düşünüldüğünden daha kolay gerçekleşecektir. Ortadoğu yine dünya gündeminde. Ama bu defa terör saldırılarıyla, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı haberleriyle değil özgürlük için, demokrasi için yapılan kıyasıya bir mücadeleyle geldi. Olaylar Tunus’ta meyve sebze satıcısı olan işsiz bir üniversite mezununun satış arabasına polisin el koymasından sonra kendini ateşe vermesiyle başladı belki ama bir domino etkisiyle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın tamamına yayıldı. Ortadoğu halklarının demokrasi, özgürlük ve insan

Kaddafi’nin ölümüyle ilgili görüntüler inanılamayacak bir hızla medyaya yansıdı. Peki, Mısır’da Hüsnü Mübarek’ten sonra neler yaşandı? Şu anda Mısır’da gelinen nokta, 17 Haziran’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki iki adaya bakılarak da görülebilir. Bir yanda Mübarek’in adamı, diğer yanda Müslüman kardeşlerin adayı… Halk baskıcı iktidarı devirse bile dağınık ve plansız olduğu için devirdiklerinin yerine koyacak bir yönetici bulamıyor. Ortadoğu’da esen bu değişim rüzgârlarının ve yaşananların sonrasını Fransız İhtilaline benzetebiliriz. Fransız İhtilali bütün dünyayı derinden etkileyen, eşitlik, özgürlük gibi pek çok kavramın oluşmasına zemin hazırlayan bir olay.

YIL:1 SAYI:2 OCAK2013

Ama aslında bu dönem Fransa için çok sancılı geçti. Yıllarca korkan, ezilen, aç, mazlum insanlar, o öfkeyle kendilerine bütün bu zulmü reva gören soyluları en ağır şekilde cezalandırdılar. Ama öfkeleri geçip de geriye dönüp baktıkları zaman aradıklarını bulamadılar. Halk hareketi kitleseldir ancak örgütlülüğü aynı oranda güçlü değildir. Ortadoğu’da da sistem karşıtı bir iktidar alternatifi oluş-

turulamadığı için bu tepkileri sistem içine çekecek müdahaleler ABD/NATO eksenli olarak gelişmeye başlamıştır. Ortadoğu halklarını demokrasi arayışına sokan sebep aslında ABD başkanı Bush tarafından temelleri atılan Büyük Ortadoğu Projesi’ne dayanıyor. Soğuk Savaş döneminde Sovyetlerin etkisini kırmak isteyen Amerika olaya doğrudan müdahil olmamış, bölgeye silah satıp bazı grupları silahlandırarak bu mücadeleden en az zararla çıkmıştır. Asıl zararlı çıkan terör örgütlerinin oluştuğu, silah kaçakçılığının yaygınlaştığı, diktatörlerin başa geçtiği Ortadoğu olmuştur. ABD uzun yıllar istikrar ve demokrasi arasındaki dengeyi istikrardan yana kullanmayı tercih etmiştir. Bölgedeki rejimler bütün anti-demokratik ve anti-liberal özelliklerine rağmen Amerika’nın bölge politikalarına hizmet ettikleri müddetçe Amerikan yönetimleri tarafından çeşitli şekillerde desteklenmişlerdir. ABD’nin istikrarı önceleyen bölgesel yaklaşımı uzun vadede Amerikan karşıtlığını körüklemiştir. ABD bu durumu da kendi açısından bir avantaja dönüştürmeyi başarmış, bölgenin demokratikleşmesine daha fazla destek vermeye başlamıştır. Böylece Ortadoğu halklarının gözündeki Amerikan karşıtlığını kaldırmış olacaktır.

YAYIN KURULU FEYZA KOCAGÖZ, ZEYNEP CEMİLE ANKARALI, ŞAMİL SIRAKAYA, A.ZAHİD PAK SORUMLU ÖĞRETMEN BAYRAM KUM

ÖZEL ASFA AHMET MİTHAT ANADOLU LİSESİ & ÖZEL ASFA FEN LİSESİ


Arap Baharı’nı anlamak için biraz geriye medyanın etkisinin dönüp Ortadoğu tarihini iyice araştırmak olduğunu gösteriyor. gerekiyor. Tarih boyunca büyük güçlerin hâkimiyet sahası olan bu coğrafyayı tek bir pencereden bakarak anla-mak mümkün değil. Ama şu bir hakikat ki Arap Baharı sadece bir özgürlük, demokrasi mücadelesi değil ve dünya hâkimiyetini pekiştirmek isteyenler boş durmuyor, bu süreci en iyi şekilde değerlendiriyor.

ne

denli

büyük sını ilgilendiren kritik konuların tartışmaya açılmasında ve Arap Baharı coşkusunun zirvede tutulmasında önemli rol oynamıştır.

Feyza KOCAGÖZ KAYNAKLAR 1) “Arap Baharı ve Yansımaları” , Doç. Dr. Tarık OĞUZLU, Orsam Ortadoğu Danışmanı, Bilkent Üniversitesi Uluslararası ilişkiler bölümü 2) “Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye” Aras. Gör. Altuğ GÜNAL, Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 3) “Arap Baharı Nasıl Kışa Döndü” Ordu Üniversitesi Ünye İ.İ.B.F. Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi, Siyaset Bilimci Yrd. Doç. Dr. Deniz YILDIRIM 4) “Arap Baharının Başladığı Yerde Demokrasi” Sadık CAN

SOSYAL MEDYA VE ARAP BAHARI

Sosyal medyanın etkisini en çok Mısır’da görüyoruz. 2008’de Mısır’da, 300 bin blogdan 10 bini siyasi içerikliydi. Blog yazarları sosyal medya üzerinden sistemin altını oymaya başlamıştı. Mısır’daki “6 Nisan Hareketi” ve çağrılarında sosyal medyanın büyük etkisi bahsi geçen blog yazarlarını dahi şaşırtmış, “çağrılarından sonra olayların büyük neticelere varacağını kendilerinin bile düşünmediklerini” belirtmişlerdir. 25 Ocak 2011’de Tahrir Meydanı’nda büyük kitlelerin toplanmasında en önemli etken yine sosyal medyaydı.

Son yıllarda Arap dünyasında yaşanan olaylardan medyanın bize yansıttığı kadar hepimizin haberi vardır muhakkak. Bir önceki Kritize’de bahsettiğimiz sosyal medya, Arap Baharı’nda da tekrar karşımıza çıkmıştır. Sosyal medya Arap Baharı’nın Hüsnü Mübarek’in istifasının gerçekleşen önemli harekete geçiricisi, yardımcısı tiği hafta boyunca Mısır ve dünyadan çekive organizatörü olmuştur. 12 Eylül Yeşil Kuşak Projesi mimarı len toplam tweet oranı bir günde 2300’den CIA Türkiye İstasyon Şefi Graham Fuller, 230,000’lere yükselmiştir. Protesto ve sos90’lı yıllarda ülkesi ABD’ye gönderdiği yal tartışmaların bulunduğu videolar çok raporda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da sos- hızlı bir şekilde geniş kitlelere ulaşmış, en çok izlenen 23 video toplamda 5,5 milyon yal patlama ihtimaline değinmiştir. Arap Baharı’nın 20 yıl öncesinde tüm bu yaşanacak olayların sinyalini vermiştir. Uzun yıllar diktatörlükle yönetilen, baskıcı yönetimden, siyasi ve ekonomik problemlerden gün yüzü görmeyen Arap halklarının isyan potansiyelinin bu denli yüksek olması bölge üzerinde etkin emperyal güçleri strateji değişikliğine itmiştir. Emperyal güçler, stratejileri çürümüş diktatörleri gözden çıkarmış, devrimler sırasında kontrolü yitirmemiş, aynı zamanda halk demokratik dönüşüme inandırılmıştır. Potansiyeli bu denli yüksek ve bu denli yoğun nüfuslu bölgelerin kontrolünü yitirmemek için, emperyal güçler oldukça gelişmiş oldukları bir saha olan teknoloji ve sosyal medya hizmetlerini gerçekleşmesi kaçınılmaz olan olayları yönlendirmede kullandılar. New York City’de 2008 yılında Genç Hareketler İttifakı Zirvesi (Alliance of Youth Movement Summit) düzenlendi. Zirveye Mısır’da yaşanan sosyal medya devriminde aktif rol oynayan “6 Nisan Hareketi”, ABD dış işleri bakanlığı yetkilileri, Google, Facebook, MTV, Youtube, temsilcileri katıldı. Zirvenin amacı internet ve sosyal medyayı kullanarak etkili kampanyalar düzenlemekti. 2008’de başlayan bu hareket bize Arap Baharı’nda sosyal

kez görüntülenmiştir. 2011 yılında twitter’da en çok geçen kelime “Mısır”dır. Eylemler için Arap halkları daha çok twitterı kullanmışlardır. Sosyal medyanın bu denli rağbet görmesi ve etkili olmasında kullanımın ücretsiz ya da çok düşük maliyetli olması, büyük kitlelere ulaşabilmesi, kullanım kolaylığa, kitlelere hızlı ulaşabilmesi ve güncelleme yapılabilmesi önemli rol oynamıştır. İnternette yakalanma riskinin çok az olması halkı internet üzerinden yapılan protestolara itmiştir. Mısır’da Hüsnü Mübarek’in geç de olsa internetin fişini çekmesinden sonra halk sokaklara çıkmış, olaylar sonucu 300 kişi ölmüş, 1500 kişi yaralanmıştır. İnternetin kullanılmadığı dönemde ElCezire Televizyonu Arap toplumları arasında haberleşmeyi sağlamış, Arap dünya-

Olayların başladığı Tunus’ta sosyal medya Mısır’daki kadar etkili olmasa da özellikle başkaldırı başladıktan sonra tepkiyi arttırma ve halkı organize etmede kullanılmıştır. Tunus’un komşusu Libya’da ise sosyal medyanın potansiyel gücünü gören Kaddafi’nin internet kullanımını engellemek için çeşitli politikalar uyguladığı görülmüştür. Sosyal medyanın Libya’daki en aktif ve şaşırtıcı rolü Kaddafi’nin ölüm haberini anında dünyaya ulaştırmak olmuştur. Kaddafi’nin ölümü üzerine sosyal medya araçları Tunus’ta yoğun bir şekilde rağbet görmüştür. Sosyal medya kullanımı açısından en inatçı ülke Suriye olmuştur. Zaman zaman cep telefonlarıyla dünyaya ulaşan görüntüleri hesaba katmazsak sosyal medyanın Suriye’deki varlığından söz edemeyiz. Ayrıca Beşşar El-Esad’ın ülke-

sinde iphone teknolojilerinin kullanımına engel olmaya çalıştığı haberleri yayınlanmıştır. Sosyal medyanın potansiyel gücünü gören Rus Gizli Servisi(SVR) sosyal medya ve blog sitelerinde toplu içerik üretebilen bir yazılım için 30 milyon ruble (1,7 milyon TL) yatırım yapmıştır. Sosyal medyayı sadece Batılı Güçler kullanmamış, Rusya da bu büyük yatırımla sahaya adım atmıştır. Sosyal medya Arap Baharı’nın zeminini hazırlamış, devrim ateşini yakmış ve bu ateşin yayılmasını sağlamıştır. Olayların bu raddeye geleceğini yıllar öncesinden anlayan ve Arap halklarının potansiyel gücünü gören emperyal güçler olayları önceden yönlendirmiş ve sosyal medya ile kontrol altına almıştır. Sosyal medyanın bu büyük etkisini inkâr etmesek de Arap halklarının yönlendirilmiş ve kontrol altına alınmış devrim ve özgürlük aşkı hâlâ büyük bir potansiyel taşıyor. Yabancı kaynaklı sosyal medya hizmetlerinin etkisinden kurtulan bu potansiyel, bir gün muhakkak kendi özgürlüğüne kavuşacaktır. Zeynep Cemile ANKARALI KAYNAKLAR 1) www.arsam.org.tr/sosyal medya ve arap baharı 2) www.e-siber.com/sosyal medyanın arap baharındaki rolü bilimsel olarak kanıtlandı 3) www.onlineprestij.net/rus gizli servisinden sosyal medyaya psikolojik manipülasyon atağı 4) “Arap Baharı sürecinde internet ve sosyal medyanın önemi” adlı makale—Ali KORKMAZ


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.