Destan i kirkpinar 22

Page 1

* Nisan * 2015 * Sayı-22

TOPRAĞIN BOL OLSUN. ALLAHIN RAHMETİ ÜSTÜNDE OLSUN. TÜRK GÜREŞİNİN ALTIN KALEMİ, MEKANIN CENNET OLSUN.

ALİ GÜMÜŞ



Sizde “ünlü bir yazar” olmak ister misiniz? Kitabınızı yazın, baskısını bize bırakın. İster bir adet, ister bin adet, romanlarınızı, hikayelerinizi, şiirlerinizi, anılarınızı kitaba çeviriyoruz.

472 3 472

kitapbasimevi.com

“hepinizin yayınevi”


YAĞLI GÜREŞTE OYUNLAR (devam)

Künde : Sırtımız sırtına, göğsümüz bel veya ayak tarafına dönük olduğu halde ellerimizi rakibin biri önden, diğeri arkadan olmak üzere bacakları arasına sokup kilitlemektir. Bu hareketten sonra rakibi atarak yenmeye ( künde attı) denir. Yapılış şekline göre birkaç türlü künde vardır. a) Oturak kündesi : Sarmadan sonra yapılır. Sarma takılıp elin birini alttakinin belinden aşırarak kasığı önünde ve arka taraftan bacaklar arasından diğer eliyle kilitler, sonra sarmayı çözerek beline yüklenir ve kendi tarafına çevirir. b) Ayak kündesi : Önümüzde ve yerde duran rakibi, diz yere çökmeden , oturak kündesindeki gibi bacaklar arasından yakalayıp göbeğimize kadar kaldırdıktan sonra sırt üstü çevirmektir. c) Şak kündesi : Bir elimizi rakibin bacakları arasına arka taraftan sokarak , diğer elimizle de , ya ensesine basarak ya da dış kasnağından yakalayarak çevirmektir. d) : Bel kündesi : Yerde ve ayakta olur. 1- Oturmuş olduğumuz halde, rakibin belinin iki tarafından ellerin sokulup göbeğinde kilitledikten sonra üstüne yüklenip yere yaslarız, peşinden de belden aşağısını kaldırarak sır4

tını çeviririz. 2- Ayakta iken yerdeki rakibi belinden kaptıktan sonra göbeğimize kadar kaldırarak sırtını çeviririz. Boyunduruk : Paça kapmış rakipten kurtulmak amacıyla, bir kolun rakibin koltuk altından geçirilmesi ve kafasının koltuk altında kalarak iki elin gırtlak hizasında kenetlenmesi haline denir. Rakip sağ koltuk altına alınırsa buna sağ boyunduruk, sol koltuk altına alınırsa da sol boyunduruk denir. Kural gereği rakip paçaları bıraktıktan sonra boyunduruk çözülmelidir. Yerde sürüme : Altta toplu duran veya oturan rakibin bir ayağı ya da ayak bileği iki elle tutularak, veya bir elle ayak, diğer elle de dış kasnaktan tutularak yüz üstü sürülür. Buna saban sürmesi de derler. Köstek : Yerde iken iki kolla rakibin bir veya iki ayağını sımsıkı sarmaktır. Ayakla köstek : Rakibin bir ayağını iki bacak arasına alıp kilitlemektir. Köpek kuyruğu : Sarmadan dönene yapılır. Sarma taktığımız rakip altımızdan dönüyorken o taraftaki elimizle gırtlağından, çenesinden veya alnından karşılayarak sırt üstü bastırılır. Kurt kapanı : Hem ayakta hem de yerde yapılan bir oyundur. Rakibin arkasında iken kollar onun koltuk altından

geçirilir ve ensesinde düğümlenir. Tek ve çift kurt kapanı olmak üzere iki şekilde yapılır. Yanbaş : Çapraza girdiğinizde rakibiniz geri çekilerek, sağ veya sol kolunu çapraza almış olduğunuz kola takar veya kapar, içten ani bir dönüşle dengenizi bozar ve bir ayağı ilerde iç çengeli yapıştırarak sizi yenebilir. Buna yanbaş denir. Kombine oyunlar : Paça kasnak : Bir el rakibin kasnağında diğer el paçasında olmak üzere , onu yenmek amacıyla yerde veya ayakta yapılan bir oyundur. Paça kazık : Bir el rakibin paçasında diğer el iç kazık ya da dış kazık vurmuş vaziyette, ayakta ya da yerde yenmek amacıyla yapılan oyundur. Ellerin kenetlenmesi : Her iki elin parmaklarının içe dönük olarak birbirini sıkıca yakalaması halidir.Bu harekette baş parmaklar diğer elin parmakları ile sıkı sıkıya durur. Güreşte sakatlanmaya sebep olduğu için hiçbir şekilde parmaklar açılarak birbirinin arasından geçirilmemelidir. Sarma : Önce rakibi zaptetmek, daha sonra yenici bir oyuna geçmek amacıyla ayağımızı rakibin ayağının iç tarafına sokup dolamaktır. Sarmanın diğer şekli de ters sarmadır ve genelde yerde yapılır.


Cezayir sarması : Sarma kalçadan vurulursa buna Cezayir sarması denir. Ayrıca, sarma tek ayakla yapılırsa buna tek sarma, çift ayakla yapılırsa çift sarma adı verilir. Yağlı güreşte oyun taktikleri : Güreşe başlamak : Peşrev ve selamlama faslı bittikten sonra pehlivanlar güreşe başlar. Başlarken rakibin önemine göre güreşe girilir. Genel olarak güreşe rakibi bağlamakla, önemli güreşe dikkatlice girilmiş olunur. Ayakta güreşi bağlamak : Ayakta güreşi bağlamak düzgün bir duruşla başlar. Güreşin sol tarafı kuvvetli yani solak bir pehlivanla yapılacağını var sayalım. Sol elinizle rakibin sağ bileğini dıştan kavrarsınız, sağ dirseğinizi rakibin göğsüne dayayıp el içinizi de ense ve kafasında olacak şekilde ayarlayıp rakibin başını sağ pazunuza ve omuz başınıza dayalı olarak tutarsınız. İşte bu durumda rakibinize hakim olmuş olursunuz. Elense ve tırpan : Rakibe yukarıda anlatıldığı şekilde hakim olduktan sonra sol elinizle rakibin sağ bileğini içeri doğru çekerken sağ elinizle rakibi solunuza doğru dengesini bozacak şekilde itersiniz.Bu durumda rakibi çeyrek daire kadar dengesini bozmuş olarak çevirmiş olursunuz. Rakibe elense tatbik ettikten sonra sol ayağınızla sağ ayağına içten dışa doğru tırpan vurursunuz. Bu düşüş sırasında ya açık düşer ya da yüz üstü kapalı vaziyette düşmüş olur. İşte bu düşüş esnasında ani bir ayak kündesi alma fırsatını yakalamış olursunuz. Bu kündeyi atarken şak aranmaz, aranmasına zaman da yoktur. Kündeyi atamadığınız takdirde rakibe hakim olmak için hemen sarmayı vurmanız en garantili oyundur. Budama :

Yukarıda açıklanan yakalama kalça ile diz kapakları arasından yapılırsa buna budama denir.Budama da tek ve çift olmak üzere iki çeşittir ve çaprazla birlikte de kullanılabilir. Paça : Kasnakta olduğu gibi, rakibin paçalarına parmakların sokulup yakalanması haline denir.Tek veya çift paça olarak yapılabilir. İç ve dış paça , iç ve dış kazık veya kasnak gibidir. Rakiple yüz yüze bulunulduğu zaman veya iç paçada , rakibin sağ paçası sağ el ile, sol paçası sol el ile yakalanırsa buna ters paça denir. Paça kazık, kasnak ve diğer oyunlarla birlikte yapılır.

Rakibi çapraza almış sürerken , sol elinizi çaprazdan bırakıp iç kasnaktan tutarak dirseğinizle göğsüne dayanmak suretiyle kasnağı kendinize çekersiniz.Hemen sol ayağınızla dış çengeli vurarak açık düşürürsünüz. Bunu yapamadığınızda , kasnaktan çekip içe doğru yarım daire savurarak altınıza alırsınız.Kasnaktaki eliniz dış kola uygun duruma gelir ve dış kazığı vurursunuz. Rakibin toparlanmasına meydan vermeden kazıkla onu geriye doğru kanırtırken sol ayağınızı gerdanlamak suretiyle yenersiniz. Bu oyunda ayağınızı rakibin önüne atmazsanız gerdanlamakla yenseniz bile yeniş sayılmaz.

Topuk kesme : Ayakta künde, şak kündesi, ayakta ters kepçe gibi oyunlara alınan kimse tam atılacağı sırada, bir eliyle atanın bir ayağını topuğundan veya bileğinden yakalayarak şiddetle içeri çeker. Buna topuk kesme ya da topuk elleme denir. Ayakta göğüs çaprazı : Rakibi kısa ve yakın toparlama halinde, uzun sürmemek şartı ile dengesini yana doğru bozmak için önce sağa sonra sol ile içeri doğru itersiniz, bir elle de dizinden budarsınız ya da her iki kolla çift budama yaparsınız. Bunun çok kısa sürede yapılmasında şu faydalar vardır : Rakibin toparlanmasına meydan vermezsiniz, yorulmazsınız ve onu taşımazsınız. Uzun sürerse de şu sakıncaları vardır : Bu güreş yağlı olduğu için rakibiniz fırsat bulup sizi yanbaş oyununa düşürür yani geri giderken sağ veya sol kolunu sizin çapraz almış olduğunuz kolunuza takar veya kolu kapar ve içten ani bir dönüşle sizin dengenizi bozar, bir ayağı ile de iç çengeli takarak sizi yana , tabir caizse kabak gibi açık düşürerek yener. Göğüs çaprazında rakibi altına almak veya çengelleyip ayaktan açık düşürmek :

Elense ile birlikte rakibin arkasına geçerek uygulanacak oyun : Bedeni göbek altından sıkı kavramak suretiyle kaldırıp üç adım götürmekle rakibi yenmiş olursunuz. Yasak olarak bilinen boyunduruktan büyük sorunlar doğabilir. Boyunduruğa düşen geriye değil, ileriye rakibin göğsüne göğsünüzü dayayarak dikilirsiniz, onun kolları boyundurukta kalırken, boğulmak tehlikesi de ortadan kalkmış olur.Ve onun yarı gövdesinin omzunuzun üstünde kalmasından yararlanarak kaldırır üç adım götürür veya dıştan çengel atarak rakibe abanmak suretiyle sırt üstü düşürürsünüz. O yenik düşmese bile , yere açık ve dağınık bir halde tehlikeli oyunlara yakalanır ve asla yenilmekten kurtulamaz. Deve yuları : Bir elinizle rakibin başından, diğer elinizle çenesinden tutup kendinize çekerseniz bu deve yuları olur, sonra da boyunduruğu vurup kaz kanadını tatbik edersiniz. Katır yuları : Rakibin başını boyunduruk gibi alıp ellerin gırtlağına (boğmadan) kenetlenmesine de katır yuları denir…

5


KIRKPINAR KÜLTÜRÜNÜ TANITMA VE YAŞATMA DERNEĞİ Adına İmtiyaz Sahibi

ALPER YAZOĞLU

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

ÖZCAN BAŞGÜL Genel Sekreter

MÜBECCET GÜZEY

Genel Yayın Danışmanı

SİNAN BERATLIGİL Görsel Tasarım

BEDİA BARAK

Katkıda Bulunanlar

MEHMET İRİŞ SEYFETTİN SELİM SEMAHAT UZGÖR BEYAZIT SANSI MUHSİN DURUCAN PROF.DR. İBRAHİM ÖZTEK ÖMER ALTAY ŞEREF GÖKDEMİR Reklam Koordinatörü

GÜLŞAH AŞÇIOĞLU

NİSAN 2015- SAYI : 22 YIL:2 Yayın türü: YEREL SÜRELİ YAYIN BASKI: Ege Reklam ve Basım Sanatları San. Tic. Ltd. Şti. Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cd. No:4 Ataşehir- İSTANBUL Tel: 0216 470 44 70 FASK: 0216 472 84 05 www.egebasim.com.tr Sertifika No: 12468 ADRES: Türkocağı Cad. No: 19 Kaleiçi- EDİRNE Tel: 0284 212 63 82 e-posta:

kirkpinardestani@gmail.com www.kirkpinardernegi.org

Destan-ı Kırkpınar

Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. Tüm reklamların sorumluluğu firmalara, mekalede ki görüş ve düşünceler ise yazarlara aittir. Yazarlara ücret ödenmez.

6

EDİRNE’YE MEDYANIN ÖNLENEMEZ İLGİSİ...

E

dirne’mizin tanıtımı açısından dün, çok verimli geçen günlerden birisiydi. FOX TV’nin Çanakkale’den başlattığı sabah kuşağındaki canlı haber yayınlanması, dün Edirne’de gerçekleştirildi. Genişçe bir alana kurulan platformun çevresi demir parmaklıklarla çevrilmişti. Platformun etrafında toplanan Edirnelilerin çoğunluğu, bayanlardan oluşmuştu. FOX TV aracılığıyla Edirneliler daha çok neleri dile getirdiler? Benim tespitime göre; Edirneli Bayanlar en çok kadın cinayetlerinin durdurulmasını, engelli çocuklara yardım edilmesini ve ülkemizde iç barışın sağlanmasını istediler. Bu arada İsmail Küçükkaya’nın programına Edirne dışında yaşayan Edirnelilerden de çok sıcak mesajlar geldi. Bu mesajların içinde Edirneliler en çok son su taşkınlarından şikayet ettiler ve “Tarihi ve Doğal güzelliklerle dolu, turizm potansiyeli yüksek Edirne’mizin artık su taşkınları ile anılmasını istemiyoruz. Devlet büyüklerimiz bu konuya bir çözüm getirsinler.” dediler. *** İsmail Küçükkaya’nın sunduğu FOX TV canlı yayınında programa damgasını vuran iki dikkat çekici söylem oldu. Bunlardan ilki ekranlara konuşan bir Roman gencinin söylemiydi. Genç Roman kardeşimiz İsmail Küçükkaya’nın; “Sen Roman mısın?” sorusuna, şu yanıtı verdi; “Ben Roman değilim. Ben onurlu bir Çingene’yim. Bir Kürt nasıl göğsünü gererek ben Kürd’üm diye bağırıyorsa, bir Türk nasıl göğsünü gererek Ben Türk’üm diye bağırıyorsa, Ben de Çingeneyim diye onurla haykırıyorum.”

BEYAZIT SANSI

dedi. Bu Roman genç, İsmail Küçükkaya’nın “Roman açılımı için ne söyleyeceksin?”sorusuna da, şu yanıtı verdi; “Roman açılımı bugüne kadar bize hiçbir şey vermemiştir.” Dikkat çekici ikinci söylem de, İsmail Küçükkaya’nın; “Türkiye’de adalet var mı?”sorusuna platformu çevreleyen Edirnelilerin büyük çoğunlukla ve yüksek sesle;“Türkiye’de adalet yoktur” demeleri oldu. *** FOX TV’nin yakışıklı, sempatik ve başarılı haber sunucusu İsmail Küçükkaya, programının bir yerinde platformdan inerek, benim yanıma geldi; “Hocam sizi tanıyorum. Kırkpınar Marşı’nın şairi ve bestekârısınız. Programın konsepti gereği size bu programda yer veremeyeceğim. Ancak önümüzdeki Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde yapacağımız canlı yayın programlarında sizi konuk edeceğiz.” dedi. *** Program bitiminden sonra, sevgi gösterileri arasında platformdan ayrılan İsmail Küçükkaya’ya Edirne Belediye Başkanı Sn. Recep Gürkan tarafından bir armağan takdim edilmiş, ayrıca Sn. Başkan İsmail Küçükkaya’ya Tarihi Edirne Belediye Binasını gezdirmiş ve bina hakkında bilgiler vermiş. Belediye Başkanının Edirne için böylesine yararlı bir programı hazırlayıp sunan bir TV Habercisine ilgi ve sevgi göstermesini, çok yerinde buluyorum ve takdir ediyorum. Yaygın medyada Edirne’mizin giderek artan bir ilgi odağı olduğunu görmekten mutluluk duyuyoruz. Bu güzelliğin devam etmesini diliyorum.


Spor Ahlakı… Dr. Beşir DOSTER

A

hlak bir bakıma toplum değerlerinin bireyin davranışlarına yansımasıdır. Keza yaşlı- genç, kadın- erkek, okumuş- okumamış kişilerin herhangi bir olay karşısında buluşması, bir ortak tavır yaratmasıdır. Şeyh-ül muharririn BURHAN FELEK, “Toplumları ayıplar, günahlar, yasaklar yönetir” derdi. Yasakların ve günahların yazılı metne dayanan yaptırımları olduğu halde, ayıplar toplumsal kınamalarla karşılanır. Bir yerde bu tepki, ikisinden daha etkili, daha kalıcıdır. Geçiyorum. Eski bir futbolcu, yeni bir parlamenter büyük paralarla bir televizyon kanalında maç yorumları yapıyormuş. Spor dünyamızın şike olaylarıyla altüst olduğu, uluslararası sportif karşılaşmalarda hiçbir yerimizin olmadığı bir dönemde bu nevzuhur siyasi ne partisinin grup toplantılarına katılıyor, ne TBMM’nin genel oturumlarında müzakereleri izliyor, ne de ihtisas komisyonlarında görüş beyan ediyormuş. Bir milletvekili bu ünlü futbolcunun çetelesini tutmuş, meclis karnesini doldurmuş. Yine yazıldığına göre; yemin etmiş gitmiş. Şimdi soru şu: Milletvekilleri kamuda veya özel sektörde paralı ya da para almadan görev alabilirler mi? Bilinen o ki, şimdiye dek hiçbir milletvekili ücretli ya da ücret almadan kamuda veya özel sektörde görev yapmamış. Yani, ne avukat olarak mahkemelerde savunma üstlenmiş, ne hekim

olarak muayenehanesinde hasta bakmış. Ne de başka bir iş üstlenmiş, öğretmen olarak, mühendis olarak, muhasebeci olarak. Gazeteler yazıp duruyor boyuna. TBMM Başkanı, “Adı geçen milletvekilinin gördüğü işler hakkında başkanlığımıza ilettiği bir başvurusu yok” demiş. Uzmanlar, “vekillikle bağdaşmayan işler, milletvekilliğini düşürür” yorumu yapıyorlar. Bunun yanında, gerek eski ve gerekse yeni meclis başkanları, aynı yerde buluşuyorlar. Her ikisi de “Ben olsam yapmam, etik değil” diyorlar. Ama eski futbolcu, yeni mebus “Ben şefimden icazet aldım, onun dediği olur” diyormuş. Şimdi yazımın başına dönüyorum. Bir kişiyi yönlendirmek için ille de yazılı bir metin ve onun yaptırımı gerekmez. Kişi toplumsal değerlere saygılı olmak zorundadır. eski ve yeni meclis başkanlarından tutun da Tunceli ilinin Pülümür ilçesinin Kırkmeşe köyü muhtarına kadar Bay Hakan Şükür’ün futbol yorumculuğuna bir tepki geliyorsa, Bay Şükür’ün kamuoyuna, ahlak kurallarına ters düşen bir konumda olduğu açıktır. Kaldı ki, ilkokulda öğrendiğimiz bir bilgiye göre; milletvekilleri sadece seçim bölgelerinin değil, bütün ülkenin temsilcisidir. Yani, yasa yapan, savaş kararı veren bir büyük organın üyesidir. Bu bilinç bir sorumluluk yaratmamışsa, ne desek boş, ne yazsak nafiledir. Tarikat kontenjanından yüce meclise girdiği yazılıp söylenen nevzuhur siyasinin şimdi meclis kürsüsünden konuşacağı günleri bekliyoruz.

“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” diyen O BÜYÜK DEHAYA nasıl hak vermezsiniz?

7


Unutulmayan cihan pehlivanlar Ölmeden Kara Toprağa Gömülen Bir Cihan Pehlivanı Kara Ahmed

Rivayete göre, Kara Ahmed defnedildikten sonra o akşam mezarının yanından geçenler kabrin içinden derinden derine bir takım seslerin gelmekte olduğunu duyarak bunu hemen yetkililere bildirdiler. Ertesi gün pehlivanın kabri açıldığında, Kara Ahmed’in göğsünün, ellerinin ve yüzünün kanlar içinde olduğu, yani tırnaklarıyla göğsünü parçaladığının görüldüğü öne görüldü. Ata sporumuz olarak kabul edilen güreş, Osmanlı’dan günümüze kadar milletimiz tarafından oldukça sevilen ve itibarlı bir spor olarak kabul edilmiştir. Osmanlı padişahlarından birçoğunun bu kadim sporumuzu geliştirmek için kendi saraylarında “Hasan Pehlivan Bölüğü” kurdurduğu ve İstanbul`dan Edirne`ye, Mekke’den Belgrad’a kadar birçok yere güreş tekkeleri (bugünkü kulüpler) yaptırdığı, bunlara sponsor olarak destek olduğu ve bu sayede bu tekkelerde birbirinden değerli cihan çapında yüzlerce pehlivan yetiştirdiği bilinmektedir. Pehlivanlık, güç, yüreklilik, mertlik ve centilmenlik, güçlü bir yapı gibi nitelikler taşıdığından, Türk toplumu öteden beri bu kişilere çok değer vermiştir. Eski şark geleneklerinde de bu pehlivanlar ülkelerinin simgeleri olurlar, ülkeler bu sembol sporcularıyla devletlerinin gücünü, itibarını gösterirlerdi. DELİORMAN TOPRAĞINDAN BİR YİĞİT DELİKANLI İşte Deliorman’lı Kara Ahmed de Türk güreşinin bu sembol isimlerinden biridir. Zaten bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Deliorman da (Aşağı Tuna Ovası`nda, Rusçuk, Razgrad, Silistre, Şumnu ve Hacıoğlu Pazarcık şehirlerini de içine alan bölge) tarih boyunca pehlivanları ile ün yapmış 8

bir Osmanlı toprağıdır. Genelde Karaman civarından gelen köklü Türk ailelerinin yerleştirildiği bu bölge, dünyaca ünlü Kara Ahmed’den Koca Yusuf’a, Kurtdereli Mehmet Pehlivan’dan Kel Aliço’ya kadar birçok meşhur pehlivan yetiştirmiştir. Pehlivanımız Kara Ahmed de, 1870 yılında bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Deliorman’ın merkezi sayılan Razgrad’ın Umum köyünde doğdu. Meşhur Koca Yusuf’un doğduğu köy ile bu köy arasında 50 km kadar bir uzaklık vardır. Küçük yaştan itibaren güreşe başlayıp kendini yetiştirdi. Biraz palazlanmaya başlayınca kısmetini aramak için birçok pehlivanın yaptığı gibi payitahtın yolunu tuttu. İstanbul’da döneminin ünlü pehlivanlarından Hergeleci (at çobanı) İbrahim`in elini öpüp ona çırak oldu. Çok kuvvetli bir bünyeye sahip bulunan bu karayağız delikanlı, zaman içinde ustasından yağlı güreşin bütün inceliklerini öğrendi. Kuvveti ve güreş yeteneği sayesinde kısa zamanda adını duyurarak henüz pek genç bir yaşta iken başpehlivan olma saadetine erdi. Kara Ahmed, zamanının güreş devleri olan Adalı Halil, Koca Yusuf, Kurtdereli Mehmed pehlivanlar gibi iri yarı biri değildi. Sadece 105 kilo geliyordu. Buna rağmen kendisinden çok iri pehlivanlarla güreş tutmaktan çekinmi-

yor, güçlü kolları ve beli ile birçoğunu altetmesini biliyordu. MÜTHİŞ TÜRK PARİS’TE Cihan pehlivanı Koca Yusuf’un 21 Mayıs 1898`de Fransız bandıralı La Bourgogne transatlantiği ile birlikte okyanusun derin sularına gömülmesiyle Avrupalı organizatörler yeni bir “müthiş Türk” arayışına girdiler. 1.80 boyu ve 105 kilo ağırlığıya dışarıdan pek çalımlı görünmese de yaptığı güreşlerle herkesi kendine hayran bırakan bu çelikçavak delikanlı, güreş simsarlarının beğenisini kazandı ve kendisini 1899 dünya şampiyonasına davet ettiler. 20. yüzyıla giriş nedeniyle Paris`te düzenlenen büyük fuar dolayısıyla yapılan bu ilk dünya (grekoromen) güreş şampiyonluğu müsabakalarında dünyanın çeşitli milletlerinden gelen pekçok seçkin pehlivanla karşı karşıya geldi. Ve cüssesinden beklenmeyen acı kuvvet ve teknikle, hepsini tek tek yere sermesini bildi. Paris’te yüzlerce kimsenin önünde yapılan final müsabakasında da, kimse kendisine şans tanımamasına rağmen, Fransızların gururu 138 kiloluk Laurent Le Beaucairois’e minderi dar ederek birincilik kürsüsüne çıkıp resmen “Cihan Şampiyonu” unvanını kazandı (12 Aralık 1899). Bu suretle kendisi resmen dünya şampiyonu olmuş ilk Türk güreşçisidir.


Bu büyük başarıdan sonra Kara Ahmed’in karşısına, daha önce üç kez dünya şampiyonu olmuş Fransızların meşhur güreşçisi Poul Pons’u çıkardılar. Kara Ahmed, bu “Şampiyonlar Şampiyonu” müsabakasını da inanılmaz bir biçimde kazanarak Osmanlı’nın yurt dışındaki haklı gururu oldu. Bu güçlü ve sempatik genç, izleyicilerin alkış yağmuru altında altın kemeri ve büyük ödülü alarak yüzakıyla ülkesine döndü. Aslına bakılırsa Kara Ahmed bir yağlı güreşçi idi. Ama kısa sürede grekoromen stilin inceliklerini de öğrenmiş ve bu stildeki ustalığını da göstermiş, dünyanın en iyi güreşçisi seçilmişti. JULİETTE’TEN AYŞE ZARİFE’YE... O dönemin en önemli hadiselerinden olan Eyfel Kulesi’nin yapımından sonra Paris’te en çok konuşulan konuların başında gelen Fransızların “Karamel” adını taktıkları bu Osmanlı pehlivanını adım adım takip eden biri daha vardır; Fransız kızı Juliette... Fransa’da oldukça soylu ve zengin bir ailenin kızı olan Juliette, delikanlımıza aşık olmuştu. Gönül ferman dinlemeyip yüreğindeki ateşi söndüremeyince, Kara Ahmed’in ardından İstanbul’un yolunu tutmuş, bu karayığız Osmanlı delikanlısına evlenme teklif etmişti. Ama gelgelelim, Kara Ahmed bir müslümandı ve müslüman olmayan biri ile evlenemezdi. Bu durum kızcağıza anlatılınca, Juiette tereddütsüz durumu kabul etti ve “Ayşe Zarife” adını alarak

Müslümanlıkla şereflendi. Ardından da evlendiler. Bu arada pehlivanımız İstanbul`da padişah İkinci Abdülhamid tarafından liyakat madalyası alarak Osmanî Nişanı ile ödüllendirildi ve kendisine maaş bağlandı. BİRBİRİNE GEÇEN DEMİRLER Kara Ahmet henüz 31 yaşında iken bir gün (24 Mayıs 1902) Aksaray semtindeki bir kahvehanede ani olarak ölüverdi. Cihan pehlivanımız Kara Ahmed, İstanbul’da bulunduğu günlerin birinde Aksaray’da Yeşiltulumba’daki Sineklibakkal Sokağı’nda bulunan pehlivanlar kahvehanesinde oturuyordu. Henüz 31 yaşındaki bu bahadır delikanlı, tarihler 24 Mayıs 1902’yi gösterdiğinde, oturduğu yerde birden kalp krizi ile sarsıldı. Türk gücünü bütün cihana tanıtan bu ünlü pehlivan, sancının şiddetinden, can havliyle yanı başındaki demir parmaklıklara sarıldı. Kriz öylesine şiddetliydi ki bir anda Kara Ahmed’in bütün vücudu kasılmıştı. Bütün uğraşmalara rağmen onu kurtaramadılar. Ölürken acı kuvvetiyle sarıldığı demir parmaklığın dokuz adet çubuğu, eğrilmiş, birbirine geçmişti. Öyle ki, sonraları demir keski ile açmak istediler ise de, bir türlü düzeltemediler. Yalnız yakınları ve arkadaşları değil, bütün İstanbul halkı Osmanlı’nın gururu bu büyük pehlivanın bu hiç beklenmedik vefatından dolayı büyük bir üzüntüye kapıldılar. Ve sevenlerinin gözyaşları

içinde cenaze merasiminin ardından Eyüp Sultan Camii’nin arkasındaki kabristana defnedildi. Bugün, bu namlı pehlivanın Eyüp’deki kabrine uğrayanlar, mezartaşındaki mermere kazılı şiirinin başında “Hüvel Hallakul Bâki” (sonsuz olan Allah’tır) yazısını görürler. Evet, bâki olan Allah’tır ve her dünyalı fânidir. Fânidir fâni olmasına ama bize düşen de bu topraklarda kayda değer iz bırakan bu toprakların çocuklarına vefa göstermektir. ARAŞTIRMA: Sinan Beratlıgil KAYNAK: İbrahim Refik

9


‘’TÜRK GÜREŞİ HAFIZASINI YİTİRDİ’’

10


Dünya Spor Yazarları Birliği (AIPS) Güreş Komisyonu Başkanı, Gazeteci, Yazar, Milli Sporcu Ali GÜMÜŞ 03 Nisan 2015 Cuma günü Hayata gözlerini yumdu. 04 Nisan 2015 Cumartesi günü Türkiye Spor Yazarları Derneğinde düzenlenen törenin ardından İstanbul Levent Afet Yolal Camiinde kılınan ikindi namazına müteakip Zincirlikuyu’da bulunan aile kabristanlığına defnedildi. Destan-ı Kırkpınar Dergimizde yazıları yayınlanan değerli Spor yazarı Ali Gümüş’ün cenazesine Gazeteciler cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Beşiktaş Belediye Başkan Murat Hazinedar, TGF, Yöneticileri, Birçok Olimpiyat, Dünya, Avrupa Şampiyonu Milli güreşçi, Başpehlivanlar, Yanı sıra gazeteci arkadaşları yağlı güreş ağaları katıldı. Kırkpınar Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneğimiz olarak Başkanımız Alper Yazoğlu, Yönetim Kurulu Üyelerimiz Kırkpınar Ağası Seyfettin Selim, Rumeli TV. Spor Müd. Özcan Başgül, Üyelerimiz, Kırk-

pınar Başcazgırı Şükrü Kayabaş, Eski Başpehlivanlardan Süleyman Kaplan, Ahmet Yenici, Başpehlivan Nuri Zengin, Kâğıthane Güreş Ağası Yusuf Yoldaş, Sultan gazi Güreş Ağası Zeki Özünlü, Osman Şahin, Ali Sakınmaz, Çorlu Güreş Ağası Mehmet Diktaş, Şeref Gökdemir olmak üzere sevenlerinin omuzlarında son yolculuğuna uğurlandı. ALİ GÜMÜŞ’ÜN ÖZGEÇMİŞİ 1940 yılında Safranbolu Yörük Köyü’nde doğdu. Gazeteciliğe Günlük Spor Gazetesi’nde 1959 yılında başladı. Daha sonra Son Posta Gazetesi’nde çalışmalarını sürdürdü. 35 yıl süre ile görev yaptığı Tercüman Gazetesi’nde Spor, Magazin Müdürlüğü, Genel Yayın Koordinatörlüğü ve Genel Müdürlük yaptı. (1981-1982) yıllarında bu gazete Avusturalya’da basılırken Sydney’de bulundu. Uluslararası Amatör Güreş Federasyonu (FILA) tarafından 3 kez “Dünya Güreşine Hizmet Madalyası” ile ödüllendirildi. Mesleki yarışmalarda birçok birincilik

sahibi olan Ali Gümüş’ün 30’a yakın kitabı yayınlandı. “Mareşal Fevzi Çakmak” adlı eseri Çince’ ye çevrildi. 1990 yılında Roma’da FILA’nın Basın Komitesi’ne seçildi. 3 kez Dünya Güreşine Hizmet Madalyası ile (1975 Minsk – 1977 Bursa - 1988 Seul) FILA tarafından ödüllendirilen tek spor yazarı oldu. Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ve Gazeteciler Cemiyeti’nce (TGC) düzenlenen yarışmalarda birçok ödül kazandı. 1999 yılında Atina’da Dünya Spor Yazarları (AIPS) Güreş Kurulu Başkanlığı’na seçildi, uzun yıllar bu görevi sürdürdü. İngilizce, Almanca ve Rumence bilen Gümüş 2011 yılında TGC Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü’ne değer görüldü. Evli ve 2 çocuk Babası, Değerli Spor Yazarı, Usta Kalem, Türk ve Dünya güreşinin Hafızası Ali GÜMÜŞ Ağabeyimize Allahtan Rahmet Kederli Ailesine Başsağlığı ve sabır diliyoruz. Güle güle Ali Abi...

11


E

rcan Güven meslekdaşım haklı: Bu tür kavramları yerli-yersiz kullanarak anlamsızlaştırıyoruz. Gerçek bir ustayı, yaşarken efsaneleşmiş meslek büyüğümüzü yitirdiğimizde de ne söyleyeceğimizi şaşırıyoruz. Ali Gümüş’le ilgili böyle bir durum var. O kadar da değil, aynı güne Kayahan’ın vefatının rastlaması talihsizliğinin de etkisiyle neredeyse görmezden gelindi bu önemli bir spor adamının kaybı. Özgeçmişine şöylesine bir göz atma zahmetine katlanırsanız, başkalarının bunları rüyasında bile göremeyeceğini hemen anlarsınız. Elbette ki Kayahan çok önemli bir sanatçıydı ve hakettiği şekilde yolcu edildi. Daha fazlası da yapılmalı. Fakat biz Ali Gümüş için pek birşey yapma niyetinde görünmedik. İnşallah beklenmedik kaybının şokudur. İlerki günlerde değerini anlatabiliriz. Kendisinin de hiç yabana atılmayacak spor hayatı vardı ama meslekteki başarıları bunu katbekat aşmıştı. Üstelik bunlar yerel nitelikteki bir yarışmada öne çıkmak boyutundaki başarılar değil, uluslararası alanda da kabul görmüş, gurur ve onur verici yükselişlerdi. Güreş yazarlığının memleketteki 1 numarası, dünyadaki sayılı isimlerinden biriydi. Kendisi de güreş yapıp şampiyonluklar kazanmış, aynı başarıyı halter ve vücut geliştirme dallarındada da tekrarlamıştı. Bütün bunlarla övündüğü pek söylenemezdi ama zaman zaman hatırlatmak zorunda kalabilirdi. Rahmetli Özal’ın “Ben spor yazarı diye Ali Gümüş’e derim…” söylemini aktarmaya gerek görmesi de böyle bir durumdu. Haziran başından eylül sonuna TSYD’nin Levent Tesisinde hemen hergün karşılaşır, öteki aylarda daha seyrek biraraya gelirdik. Sportstv’deki Kitaplı Spor programında da iki kez konuk etmiştim. 12

O bir küçük dev adamdı Kendi kuşağının yabancı dil donanımına sahip sayılı gazetecilerindendi. Bunun da yardımıyla dünya çapında önemli işlerin içinde olmuş, adını cihana duyurmayı bilmişti. Aynı zamanda değişik konularda bir bilgi küpüydü. Anadilimizle ilgili kurallara pek kulak asmasa da sözcüklerin anlamı, kökeni, tarihsel yönleri gibi noktalara çok düşkündü. Her karşılaşmamızda bunlarla ilgili yeni birşeyler bulup anlatırdı. Bu kadarla kalmayıp yine çok değişik konularda kendince birtakım kuramlar geliştirir. Örneğin; “Biz Türkler çok koyun eti yiyoruz, onun için böyle tepkisiz bir toplumuz” sözünü çok tekrarlardı. Buna karşı kendince aldığı önlem, eve et yerine balığın daha çok girmesiydi. “Ağabey, keşke insanlarımız koyun eti de olsa et yiyip gerekli proteini alabilse…” diye itiraza kalktığımda, sözünü ettiği kuramı güçlendirecek başka bir boyuta geçerdi. Vücut sağlığını korumaya da özen gösterirdi. Geçen yaz havuzbaşı sohbetlerimizden birinde kaslarını şişirmekten kendini alamamış, “74 yaşında biri için hiç de fena değil, ne dersin?” diye küçük bir gösteri yapmıştı. Yemesine içmesine özen gösterdiğini vurgulardı. Kırgınlıkları küskünlükleri yok değildi. Özellikle bazı kitaplarının matbaada basım aşamasında çalınmış olduğu iddiasını sık sık tekrarlar, bununla ilgili olarak bazı meslekdaşları da suçlamaktan kaçınmazdı. Elinden tuttuğu, destek verdiği bazılarının nankörlükleri üzerinde durmak istemez, “o da böyle bir insan işte” deyip geçerdi. Her bakımdan son derece renkli, ilginç ve önemli bir kişilikti. Fiziksel görünümüyle ters orantılı bir büyük dünyası vardı ve bu anlamda kendi alanında ‘küçük dev adam’dı. Benzetme uygun düşerse ‘spor yazarlığının Naim Süleymanoğlusu’ idi. Onu çok arayacağız. Nurlar içinde yatsın.


Türkiye’ye güreşi sevdiren büyük ustayı ebedi aleme uğurladık...

ALİ GÜMÜŞ, KALEMİ ALTIN

ÖMER ALTAY

Güreş Dünyası’nın çınarı Ali Gümüş ustayı kaybettik... Gümüş’ün ebedi aleme göç ettiği gün adeta Dünya Güreşi tuş oldu, ermeydanlarında çayır çimenler boynunu büktü... 75 yaşında aramızdan ayrılan Ali Gümüş, tepeden tırnağa bir güreş adamı ve dünya çapında bir otoritemizdi. İstanbul Güreş İhtisas Kulübü’nde minder güreş yapan, ardından yöneldiği halterde 1959’da milli formayla podyuma çıkan Gümüş, aynı dönemde spor gazeteciliğine başladı. Günlük Spor ve Son Posta gazetelerinin ardından Tercüman’da 1960’lardan 2000’li yıllara kadar güreş yazarlığı yaptı. Tarihin en fazla Avrupa ve Dünya Güreş Şampiyonaları takip eden spor yazarı olan Ali Gümüş ustaya FILA, 1975 Minsk (Sovyetler Birliği) ve 1977 Bursa’da iki kez “Dünya Güreşi’ne üstün hizmet” madalyaları takdim etti. Dünya Güreşi’nin 1 numaralı güreş yazarı Ali Gümüş, Türkiye’ye güreşi öğreten, tanıtan, sevdiren isimdi. Dünyanın dört bir yanında yapılan şampiyonalardan geçtiği haber ve yorumlarıyla, 1960’lı yıllardan bu yana milyonlarca Türk insanı Ali Gümüş’le güreşi takip etti. 60’lardan bu yana birkaç kuşak, Ali Gümüş patentli güreş yazıları sayesinde bilgi birikimi ile donandı. Dünya Güreş Federasyonları Birliği’nce (FILA) resmen, “Dünyanın 1 numaralı güreş otoritesi” olarak ilan edilen Ali Gümüş ustamızın bizde de büyük emeği var.

Asrımızın Koca Yusufları tefrikası

Henüz ilk mektebe, devamında Konya Maarif Koleji’ne giderken okul harçlıklarımı mektebin kantinine değil, bir çift gazeteye sarfederdim. 1970’lerde sporu en iyi veren bir çift gazete Tercüman ve Milliyet vazgeçilmezimdi. Okulun İngilizce, Matematik, Fen vesaire ders kitaplarına şöyle bir bakar ama spor sayfalarını kelimesini atlamadan defalarca okur, adeta yalar yutardım. Hele güreş yazılarını baştan sona hatmederdim. İşte çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda benim Tolstoy’um da, Dickinson’um da Ali Gümüş ve dönemin diğer spor sayfası ustalarıydı. Tercüman’da yayınlanan “Asrımızın Koca Yusufları” tefrikası, modern minder güreşinin kahramanlarını tüm ayrıntıları ile ele alıyordu. Gümüş ustanın kaleminden çıkan bu tefrikayı günü gününe defalarca soluk soluğa okurdum.

Türkiye’de güreş nesli inşa eden büyük üstad

Ali Gümüş, Türkiye’de bir güreş neslini inşa eden emsalsiz bir güreş üstadı idi. O günlerin hemen hiçbiri mindere boca ettiği terlerini Avrupa, Dünya ve Olimpiyat altın madalyalarına tahvil edememişti. Bu cefa yüklü Ay-Yıldızlı mayolarımızın milli reglemanlarını Ali Gümüş yapardı.1960’larda Ahmet Ayık’lar, Mahmut Atalay’lar, İsmet Atlı’lar, Sırrı Acar’lar, Gümüş’ün kaleminden akan mürekkeple makaleye dönüşür, mürettiphanelerde dizilip, sayfalarda Türk okurlarıyla buluşurdu. Vehbi Akdağ’lar, Mehmet Uzun’lar, Mehmet Sarı’lar,

Mehmet Güçlü’ler, devamında 1980’ler kuşağından serbestte Oktay Aktaş’lar, Reşit Karabacak’lar, Fevzi Şeker’ler, Ahmet Ak’lar, Necmi Gençalp’ler, İsmail Temiz’ler, grekoda Erol Mutlu’lar Sümer Koçak’lar, Salih Bora’lar, Bilal Tabur’lar, Serhat Karadağ’lar, 1990’larda grekonun devleri Mehmet Akif Pirim’ler, Hamza Yerlikaya’lar, Şeref Eroğlu’lar, Hakkı Başar’lar, Ercan Yıldız’lar serbestin kralları Mahmut Demir’ler, Turan Ceylan’lar, Kenan Şimşek’ler, Zekeriya Güçlü’ler, 2000’lerde altın adam olmayı başaran serbest stilde Aydın Polatçı’lar, Rıza Kayaalp’ler, grekoda Mehmet Özal’lar, Taha Akgül’ler ve nice dev şampiyonlar ve minderin devlerini sayfalarda manşetlere taşıdığı yazılarıyla Ali Gümüş ustamız memlekete lanse edip tanıttı, parlattı, motive etti ve yüceltti. Konya Maarif Koleji’nden mezun olup İstanbul Üniversitesi’ne kayıt yaptırdıktan sonra, Necmi Tanyolaç, Ergun Hiçyılmaz, Atilla Gökçe, Eyüp Karadayı, Güven Taner, Ali Sami Alkış, Kemal Belgin, Naci Arkan, Oğuz Tongsir gibi spor medyasının dev ustalarıyla da tanışıp adına şimdilerde stajerlik dedikleri çömezlik aşamasına atlayıverdim. Bana güreşi sevdiren Ali Gümüş usta, sanki daha ulaşılmaz bir irtifadaydı. Yüksek mektebin diplomasını da alıp, mesleğin kalfalık merdivenlerine adım atarken güreş minderleri ve Kırkpınar çayırlarında tanışıklığımız, meslek gereği iletişimimiz ve ardından da son güne kadar sımsıkı bir abi-kardeş bağımız oldu. 13


kazandıktan sonra Kırkpınarları, Olimpi- Şampiyonluğu’nu Asrın Güreşçisi Hamza Yerlikaya’yı yatları minderden zaferle çıkışında ilk kutlayıllarca birlikte takip yanlar bizler olmuştuk. Esprileriyle her ortamı ettik... Ali Gümüş ustayla bir dolu Kırkpınar ısıtır, ateşlerdi...

14

Yağlı Güreşlerini birlikte yaşadık. Pehlivanları kendine has oyunları ile bilir, genç meslektaşlarına da usta-çırak gelenekselliğini benimseyerek belletirdi. İç hatlardan sonra dış hatlara da uzanan mesleki rekabeti, hep ustam olduğu bilinciyle yürütmeye özen gösterdim. 1992 Barselona, 1996 Atlanta, 2000 Sydney, 2004 Atina ve devamındaki Olimpiyatları, bir dolu Dünya ve Avrupa Güreş Şampiyonaları, uluslararası turnuvaları yan yana soluk soluğa takip ettik. 1992 İspanyası’nda Barselona Olimpiyatları’nda Mehmet Akif Pirim altın madalyayı boynuna geçirdiği Rus Martinov’la yaptığı dev finalden sonra minderden Ali Gümüş ustanın yanına koşmuş, şampiyonluk sevincini ilk onla paylaşmıştı. Avustralya Sydney’de Milenyum Olimpiyadı’nda Macar’ı finalde devirip peşpeşe ikinci Olimpiyat

Antalya’daki son Güreş ve Sapanca’daki Spor Müzesi Çalıştaylarında aynı odayı paylaşmış, birlikte mesai yürütmüştük. Nüktedan insandı, girdiği her meclisi neşeli esprileri ile sarar sarmalar, ortamı ısıtır, bazen de ateşlerdi. Güreşi bilmeyen de, Ali Gümüş’le güreşi kavrar, öğrenir, aklında birkaç bilgi kırıntısı, yüreğinde minder, çayır esintisi yer ederdi.

Kırkpınar ata güreşidir, salavatlıdır

Ali Ağabeyin Levent’teki evine de zaman zaman misafir olurduk. Kitap ve koleksiyonluk materyallerle donanmış evinde, en çok zamanımız kapıdan girişte soldaki mutfakta geçerdi. Kendi eliyle yaptığı hamur işi, salata tarzı menüyü ihtiva eden sofrasında ikramlarını pay-

laşırdık. Saatlerce konuşurduk, devrin eski devir olmadığı, milyonların takip ettiği güreşin eski tadının kalmadığından bahsederdi. Özellikle Kırkpınar’a toz kondurmazdı. Kırkpınar’ın asırlardır yerleşik kaideleriyle oynanmaması gerektiğini ısrarla belirtir, Kırkpınar ata güreşidir, salavatlıdır, pehlivanların, Kırkpınar’ın ayrı bir katmanda olması gerektiğini dillendirirdi.

Sözünü esirgemezdi, vefalıydı

Ali Gümüş usta, sözünü esirgemez ama vefa duygusunu da hiç ihmal etmezdi. Dünya Şampiyonu rahmetli Ali Yücel’in kabrini yaptırmak için çok emek vermiş,sıkıntıdaki ailesi ile de ilgilenmişti. Kırkpınar’da her boydan pehlivanlar ve minder güreşçileri her başı sıkışan Ali Gümüş ustaya koşardı. Hakkı yenilip milli takımdan kesilen güreşçileri, yazılarıyla oluşturduğu kamuoyuyla milli takımlara kazandırdı. Kırkpınarlarda Tekirdağlı’dan Ordulu Mustafa’ya, Aydın Demir’den Ahmet Taşçı’ya tüm büyük başpehlivanların medyada sözcü-


Ali Gümüş’ün kalbinde, Altın Kemerli Kırkpınar Ağası Alper Yazoğlu ile Ayhan Sezer Ağa’nın yeri ayrıydı... Kırkpınar Kütüphanesi’ne çok değerli eserler armağan eden Ali Gümüş usta, Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin atalarımızdan yadigar gelenekleriyle yaşatılmasına büyük önem verirdi. Pehlivanından ağasına, cazgırından hakemine, davul zurnacısından yağcısına, bezcisine Sarayiçi ermeydanının tüm aktörlerinin Kırkpınar’ın temel unsuru olduğuna vurgu yapardı. Edirne’de yerel yönetimlerin önemini belirtmekle birlikte, kortejin yürümesi Adalı Halil’in kabristanındaki duanın ardından güreşlerin resmen başlatılmasıyla birlikte Sarayiçi’nin patronunun Kırkpınar Ağası olduğunu belirtirdi. Tüm ağalarla yakın ilişkileri, istişareleri olmakla birlikte Altın Kemerli Kırkpınar Ağası Alper Yazoğlu ile Ayhan Sezer’in yeri ayrıydı.

Bu iki efsane ağayla gönül birliktelikleri vardı. 1990’lı yılların başında üç dönem üstüste Kırkpınar Ağalığı yaparak Altın Kemer kuşanan Alper Yazoğlu’nu gerek cemiyet hayatındaki konuşmaları, gerekse yazıları ile destekledi. Özellikle Kırkpınar dönemlerinde Sarayiçi Tavuk Ormanı ve Lalezar’da kurulan sofralarda, Ağa’ya sevgi, saygı ve adaba uygun davranışlar konusunda genç meslektaşlarının dikkati çekerdi. Hiç unutmuyorum, Sarayiçi Tavuk Ormanı’ndaki bir Kırkpınar gecesinde bir defasında usul dışı bir hareket karşısında ortamı hemen sakinleştirip, “Alper Ağa’nın sofrasındayız. Bize yakışanı yapmalıyız” tembihinde bulunmuştu. Ayhan Sezer’in 1999 yılında Kırkpınar ağası olmasında da kendisini yüreklen-

diren, motive eden kişilerin başında Ali Gümüş geliyordu. Kavasoğlu İbrahim soyundan gelen Ayhan Sezer’e, “Sana Ağalık yakışır. Ağalık, en az Kırkpınar pehlivanlığı gibi asildir, kutsaldır” sözleriyle Ayhan ağabeyimizin ağalık yörüngesine girmesinde etken olmuştu. Yine, 639. Kırkpınar Ağası Alper Yazoğlu’nun tüm yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerini ve dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakanı Bülent Ecevit’le görüşmelerini bizzat Ali Gümüş organize etmişti. Gerek Alper Yazoğlu, gerekse Ayhan Sezer’le ömür boyu bir dostluk tesis etmişti. Sevenleri son yolculuğunda da Ali Gümüş ustayı yalnız bırakmadı. Bizim ve güreş dünyasındaki onbinlerce kişinin üzerinde emeğin var. Nur içinde yat Ali Gümüş usta...

15


Güreşlerin Vazgeçilmez Kişileri : Ahmet ACAR Çardaklıyızbiz Derneği Kurucu Başkanı

CAZGIRLAR

Güreşlerin vazgeçilmez kişilerinden biri de CAZGIR adı verilen; asli görevi pehlivanları güreş alanına davet eden, onları halka tanıtan, dualarla meydana salarak güreşleri başlatan kişilerdir. Aynı zamanda Salavatçı da denilir. İstanbul da ki tekkelerde ve Enderun’da Cazgır yerine Duacı sözcüğü kullanılırmış. Cazgır güreşecek pehlivanları meydana sürer ve bu merasime yağlı güreşte “çıkış» adı verilir. Aynı zamanda güreş sahasına gelen önemli kişileri de halka tanıtırlar. Cazgırlar birer halk adamıdır. Muhteşem insanlardır. Yaratıcı insanlardır. Çoğunlukla camia içinden yetişmişlerdir. Yaptıkları görev hiç de kolay değildir. Mutlaka iyi bir hitabet kabiliyeti, düzgün konuşma ve belagat bilgisine sahip olmalıdır. Aksi halde seyirciye yeterli enerjiyi ve konsantrasyonu veremezler. Çünkü onlar aynı zamanda yeri geldiğinde seyirciyi coşturan yeri geldiğinde sakinleştiren bir anda bütün güreş

Allah, Allah İllallah Erler çıktı meydane Biri birinden merdane Biri ak, biri kara Mevla’m her birine kuvvet vere Bu meydan er meydanıdır Nice koç yiğitler Bu meydandan geçti Acı tatlı suyun içti, göçtü Atlar gibi tepişin Aslanlar gibi kapışın Ya Muhammet, ya Ali Pehlivanlar piri, Hz. Hamza Veli Dellal çıksın aradan Hepinize kuvvet versin Yaradan

16

sahasına hakim olabilme yeteneğine sahip kişilerdir. Pehlivanlar ve seyirci Cazgırın yeteneğince güreşle bütünleşir. Cazgır aynı zamanda şiir okumayı, mani düzmeyi de çok iyi bilmeli ve bu konularda pratik zeka sahibi olmalıdır. Bir pehlivanla ilgili o anda aklına gelen bir maniyi doğaçlama olarak yaratıp pehlivanı yüceltebilir ve seyirciye güzel bir şekilde tanıtabilir. Her boyun başlangıç duası farklıdır. Cazgır bunları da bilmelidir. Her isteyen Cazgır olamayacağı gibi, her isteyene de Cazgırlık yaptırılmaz. Kastamonu’lu Düşünür, yazar güreşçi ve duacı olan İhsan Ozanoğlu (1906-1983) bu konuda şöyle söylüyor : “Büyük Güreşlerde salavatlama benim görevimdir. Benim kadar irticalen pehlivanlara deyişler söyleyecek çevrede hatta bütün yurtta bir ikincinin varlığını düşünemiyorum. Çünkü yağlı güreşin bütün oyunlarını ve güreş geleneklerini çok iyi bildiğim gibi, saz şairi Cukurova’da Salavatçılık Geleneği adlı çalışmasında ,Prof. Dr. Erman Artun Çukurova, Gazintep, Kahramanmaraş gibi bölgelerdeki tanınmış Cazgırlar hakkında aşağıdaki bilgileri veriyor : “Bizim güreş tuttuğumuz yıllarda salavatçılık görevini siyahi Cazgır Şaban yapardı. Yakın zamana kadar da Yüreğir köylerinden Yörük asıllı Koca Ekrem cazgırlık yapmaktaydı. Cazgır Koca Ekrem “Orta Asya’dan kopup gelen aslına” diye başlar, ordumuza, devletimize övgülerle salavatlamalar söylerdi….. Kozan yöresi karakucak güreşlerinde eşraftan İsmail Kütük, Pehlivan Ali Atlı, Patlağınoğlu Celal Dişiçürük, Kemal Kara, Emişinoğlu Mehmet Danacı, Ali Pehlivan gibi merhumlar, Yüreğir Ovası çiftçilerinden pehlivan arkadaşımız Koca Ekrem ücret almadan salavatcılık yapmaktaydılar. Bizim karakucak meydanlarına da soyunduğumuz yıllarda ise siyahi Arap Hamit, Çolak Remzi, Saygeçitli Pehlivan Topal Mehmet vardı. Günümüzde

olduğumdan pehlivanlar hakkında hazırlanmadan o anda deyişleri söyleyecek kadar maharetli bir şahıs zannetmiyorum.” Demektedir ve kendini aynı zamanda Cazgırları yüceltmektedir. (İhsan Ozanoğlu, Salavatama, Kültür Bakanlığı, Milli Folklor Araştırma Dairesi). Demek ki cazgır aynı zamanda güreş gelenek ve oyunlarını da çok iyi bilmelidir. Evliya Çelebi yaşadığı dönemde, Enderun’da iken Sultan IV. Murat ile bazı paşaların ve pehlivanların birlikte yaptıkları güreşlerde Duacılık (Cazgırlık) yapmıştır. 24 Mayıs 1948 tarihli cumhuriyet gazetesi Başpehlivanların Cazgır Halil tarafından takdim edildiğini yazıyor. Bir başka bilinen önemli cazgır da Edirne Ayşekadın Camii İmamı Sadık Atılgan Hoca’dır. Bir diğeri de Koca Osman’dır. Sadık Atılgan Hoca’nın okuduğu bir salavat örneği aşağıdaki gibidir: ise Türkiye’nin en yetenekli cazgırlarından Âşık İmami Türkiye’nin her yerinde hem yağlıda, hem de karakucakta başarıyla cazgırlık yapmaktadır. “ Bizim çocukluğumuz ve gençliğimizde Kırkpınar Baş Cazgırı Şirin Mustafa Baba her yıl Çardak güreşlerine gelirdi. Ondan o kadar etkilenmişiz ki güreşlerden sonra birkaç ay biz de birbirimize maniler düzer, şakalar yapar ve belki de o güreş sahasında olmak isteğimizi, o muhteşem pehlivanlar gibi adımıza maniler düzülmesini bilinçaltımızda isterdik. Aklımda kalan bir Çardaklı arkadaşımıza düzdüğümüz tanıtım Manisi: “ İndim Tekke Çesmesine Su içtim Gana gana Sağdan ikinci pehlivan Çardaklı Yakup Dana” “Saatlerin içinde vazgeçilmez, birinci markadır Nacar Meydanlarında vazgeçilmezidir işte bu Ahmet Acar”


İşte böyle biz Çardaklılar Şirin Mustafa Baba’yı hiç unutmadık anısını yaşattık. Allah rahmet eylesin. Türk Yağlı güreş tarihinin bilinen ilk ve en önemli Cazgırlarından birisi de Çardaklı Çubukçuoğlu Mehmet Pehlivandır. Çubukçu Mehmet Pehlivan Çardak’ta yapılan Gelibolu Mevlevi Şeyhi Mustafa Daniş Efendi’nin düzenlediği Aliço’nun başhakem olduğu ünlü Allah Allah İllalah Salavat Alalım,salavat verelim, Allahümmesalliala seyyidina Muhammed Hoş geldin pehlivan Safa geldin pehlivan Er meydanına şerefler mi getirdin? Dün gece rüyanda karalar mı giydin? Rüzgar gibi yerlerden geçtin Hasmın karınca ise kendine merdane mi çektin? Bu dünyanın ötesi haraptır harap Üstümüzde dönen kanlı turab. Kaftan kafa hükmederdi parmaksız Arap O da gitti ona da kalmadı meydan Size de kalmaz pehlivanlar

1894 güreşinde de Cazgır olarak görev yapmıştır. Asıl ününü cazgırlık yaparak almıştır. Çanakkale yöresinde orta ve başaltı güreşlerinde güreşmiştir. Oğlu Süleyman’da güreş yapmıştır. Ailece Cazgırlık geleneğini sürdürmüşler, torunu Ali Riza Çubukcu da uzun yıllar Çardak Güreşlerinde ve Kırkpınar da cazgırlık yapmıştır. Ali Rıza Çubukçu’nun dedesi Mehmet Çubukçu’dan öğrendiği

dua aşağıdaki gibidir. Ailecek değil sülalece Türk Yağlı Güreşine hizmet etmişlerdir. Daha sonraki yıllarda akrabaları Ahmet Çubukçu ve Rıza Çubukçu kardeşler de Kırkpınar ve Tarihi Çardak Güreşlerinde meydancı, yağcı olarak çok emek vermişlerdir. Ne mutlu onlara. Çubukçu Mehmet Pehlivan’dan günümüze yadigar kalan dua aşağıdaki gibidir:

(Cumhuriyete kadar Türk Güreşi, Cilt1, Atıf Kahraman) Eski Cazgırlardan bilinen bir diğeri de Kolsuz Mustafa. Sabri Acar Pehlivan’a “Dedeni eve kapadım, Babanı eve kapadım şimdi de sıra sende seni de eve kaparım” diyecek kadar hayat dolu ve uzun süre Cazgırlık yapmış. Dile kolay, Kara Ali Acar’dan başlamış, Hasan Acar’la devam etmiş ve sonra da torun Sabri Acar demek ki neredeyse 40 yıl cazgırlık yapmış. Günümüzde de Cazgırlık geleneği devam ediyor. Bu iş de aynı pehli-

vanlık gibi bir usta çırak ilişkisi. El alıyorlar el veriyorlar. Günümüzde bu işe gönül verenler ise başta Kırkpınar Başcazgırı Sayın Şükrü Kayabaşı ve lakabıyla anılan sevgili Pele Mehmet onlar da gelecek yıllarda efsaneler arasına girecek, isimleri, unutulmayacaktır. Uzun yaşarlar inşallah. Ben güreş camiasının bir acemisiyim. Bu konuda tanıdığım oldukça azdır. Bu yazıyı da gelmiş geçmiş ve halen görev yapan tüm Cazgırlarımızın onurlarına adadım. Hepsinden Allah razı olsun. Sağ olsunlar, var olsunlar.

Hani Ali hani Veli? Hani Zaloğlu Rüstem Pehlivan Hani pirimiz Hazreti Hamza? Bu kahramanlara bile kalmadı bu meydan. Size de kalmaz pehlivan Ergürü de er yatar, Rum da Sarı Saltuk Dost bilir tuman çeker İki yiğit çıkmış meydane İkisi de mert oğlu merdane Aya bakma güne bak, Gönül uyandı Sultan Süleyman’a bak. Hasmın karınca olsa dahi Kendisine mert oğlu merdane bak Allah Allah illallah Diyelim bu gençlere cümleten maşallah

Yararlanılan Kaynaklar : 1. Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi, Atıf Kahraman 2. Cukurova’da Salavatçılık Geleneği ve Aşıkların Pehlivan Salavatlamaları ,Prof. Dr. Erman Artun, ÇÜ, Edebiyat Fakültesi 3. Salavatama, İhsan Ozanoğlu, Kültür Bakanlığı, Milli Folklor Araştırma Dairesi

17


18


KATRANCI MEHMET PEHLİVAN ( 1859-1928) Türk güreşinin unutulmaz isimlerinden biri olan Katrancı Mehmet pehlivan, Balıkesir’de yaşamış ve milletimizin adını cihana duyurmuş pehlivanlarımızdan birisidir. Tarihimizde “93 Muhaciri” adı ile bilinen Bulgaristan göçmenlerinden olan Katrancı Mehmet Pehlivan, Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinde bulunan Şumnu kentine bağlı “Kadı” köyünde doğmuş ve göç esnasında ilk olarak Karacabey’e, sonra da Susurluk İlçesine bağlı Göbel Kasabasına yerleşmiştir. Devrinin önemli pehlivanlarından olan Kel Aliço, Hergeleci İbrahim, Koca Yusuf, Adalı Halil ve Kurtdereli Mehmet gibi isimleri ile kıran kırana güreşler yapan Katrancı Mehmet, bu gün “Demir Kuşaklılar” olarak tabir ettiğimiz dönemin son temsilcilerindendir. Yaptığı başarılı güreşler neticesinde hem yurt içinde hem de yurtdışında adını duyurmuş ve 1898 yılında Paris’te düzenlenen “Birinci Cihan Pehlivanlığı” müsabakalarına davet edilmiştir. Katrancı Mehmet Pehlivan, hem başarıları hem de kişiliği itibarı ile genç sporcularımızın tanıması gereken bir değerimizdir. Cumhuriyet Öncesi Türk güreşine ait yazılmış olan eserlerin tamamında Katrancı Mehmet’in önemli bir yeri olduğunu görmekteyiz. Fakat Katrancı Mehmet Pehlivanın Cihana yayılan ününe rağmen hak ettiği kadar tanınmadığı bir gerçektir. Ancak son birkaç yıldır Katrancı için yapılan çalışmalar umut verici görünmektedir. Bu doğrultuda yaşadığı ve şu an kabrinin bulunduğu Göbel Kasabasının en Büyük caddesine “Katrancı Mehmet Pehlivan Caddesi” adı verilmiştir. Ayrıca 2014 Yılında yazar Bilal GÜRHAN tarafından kaleme alınan hayatı, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Susurluk Belediyesi tarafından bin adet basılmıştır. Yine 2015 Yılında Susurluk Belediyesi Tarafından Göbel Mahallesinin girişine Katrancı Mehmet Pehlivanın heykeli di-

kilmiştir. Adına 1993 ve 1994 yıllarında düzenlenen güreşlerin yeniden başlaması için ise çalışmalar sürmektedir. Katrancı Mehmet pehlivanı önemini güreş hayatına dair örneklerle anlatmaya çalışalım. Kel Aliço, Koca Yusuf Ve Katrancıya Hakem oluyor… Hiç şüphesiz Cumhuriyet öncesi yağlı güreşimizin efsane isimlerinin başında Kel Aliço gelmektedir. Uzun Yıllar Kırkpınar başpehlivanlığını kimseye kaptırmayan Aliço’nun yaşlanmaya başladığı yıllarda Koca Yusuf ve Katrancı O’ndan Başpehlivanlığı almak için kıyasıya bir mücadele içine girmişlerdi. Bu mücadelenin en güzel örneği ise Sultan Abdülhamit döneminde yaşanmıştır. Sarayda büyük bir güreş düzenlemek üzere pehlivanları davet eden Sultan, sebebini tam bilemediğimiz bir nedenle güreşi yapmaktan vazgeçmiş ve pehlivanları memleketlerine göndermiştir. Bunu kabul edemeyen Aliço çok hırslanmış ve Beşiktaş’ta bulunan Pehlivan kahvehanesine gelerek Katancı ve Koca Yusuf’a adeta meydan okumuştur. Bu durum karşısında İki pehlivan büyük bir hürmetle Aliço’nun elini öpmüşler ve ona; “Usta, sen bizim ustamızsın, artık sen rahat et, bırak biz kozlarımızı paylaşalım sen de hakem ol” diyerek Aliço’nun gönlünü almışlar ve Aliço, Koca Yusuf Ve Katrancının bu ilk güreşlerinde hakem olmayı kabul etmiştir. (1) KATRANCI İLE ADALI HALIL ÇARDAK’TA TARIH YAZDILAR. Cumhuriyet öncesi güreş tarihimizin hiç şüphesiz en unutulmaz güreşlerinden birisi 1894 yılı baharında Çardak’ta yapılan güreştir. Malum olduğu üzere Çardak güreşleri yaklaşık üç asırdır devam ede gelen büyük bir tarihi geçmişe sahiptir. 1894 yılı ise ayrıca bir tarih olmuştur; çünkü o yıllarda Koca Yusuf,

Katrancı, Adalı Halil ve Kurtdereli Mehmet gibi isimleri aynı güreşte bir araya getirmek çok ta mümkün değildir. Ayrıca bu yıl ki güreşleri unutulmaz kılan bir husus ta; Aliço’nun başhakem olarak orada bulunmasıdır. Bu unutulmaz güreş Koca Yusuf ile Kurtdereli’nin, Katrancı ile de Adalı Halil pehlivanın eşleşmesine sahne olmuştur. Herkesçe bilindiği üzere bu güreşte Koca Yusuf Kurtdereli Mehmet pehlivan’ın kıspetini yırtarak galip sayılmıştır. Asıl unutulmaz olan ise Katrancı ve Adalı Halil pehlivan’ın yaklaşık altı saat süren güreşleri olmuştur. (2) KURTDERELI ILE REKABETLE BAŞLAYAN BÜYÜK DOSTLUKLARI. Katrancı Mehmet pehlivan ve Kurtdereli Mehmet, Balıkesir’in yağlı güreşin önemli şehirlerden biri olmasının temellerini atmışlardır. Bugün Balıkesir ili Cumhuriyet tarihimizin en çok Başpehlivan çıkaran şehri olmuşsa ve bütün ilçelerine kadar en ilgi duyulan spor dalı olarak varlığını sürdürüyorsa; bunda Katrancı ve Kurtdereli’nin payı büyüktür. Katrancı ve Kurtdereli Mehmet bilebildiğimiz kadarı ile dört ya da beş kez sıkı sıkıya güreş yapmışlardır. Bunlardan en iyi bilineni ise Katrancı’nın Kurtdereli Mehmet pehlivanı ezerek yendiği ilk güreşleridir. Ancak Katrancı ve Kurtdereli’nin rekabetlerinden çok dostlukları üzerinde durmak daha akıllıca bir iş olacaktır. Unutulmamalıdır ki Kurtdereli ve Katrancı Mehmet Paris’te Düzenlenen “Birinci Cihan Pehlivanlığı” müsabakalarına beraber katılmışlardır. Yine unutulmamalıdır ki; Adalı Halil ve Kurtdereli’nin kardeşliğini ilan eden Katrancı Mehmet Pehlivan olmuştur. Bu sebeple Kurtdereli Mehmet Katrancı’ya sürekli olarak “Usta” diyerek hitap etmiştir. Bursa da kurulan “Göçmen yardım derneği” için düzenlenen güreşlere beraber katılmışlar ve yüklüce miktarda yardım toplanmasını sağlamışlardır.

19


KATRANCI MEHMET PARIS’TE FINALE KADAR GELMIŞTI.. Katrancı Mehmet pehlivanın ne kadar büyük bir pehlivan olduğunu ve “ Türk gibi güçlü” sözünü Cihana kabul ettiren isimlerden biri olduğunu gösteren ise, katıldığı Paris güreşleridir. 1898 yılında düzenlenen “Birinci Cihan pehlivanlığı” müsabakalarına diğer Türk güreşçiler gibi, Katrancı Mehmet pehlivan da katılmak üzere çağırılmış fakat güreşler başladığı gün Paris’e ulaştıkları için kabul edilmemişlerdi. Bunun üzerine bir hafta sonra düzenlenen ve aynı sporcuların tamamının katıldığı “Paris şehri ödülü” müsabakalarında

ise Katrancı Mehmet adeta devleşmiştir. İlk turda Fransız “ Honore Paul” isimli güreşçiyi, sonrasında ise ‘Mastoc’ isimli yine bir Fransız güreşçiyi yenmiştir. Bir gün sonra ise üçüncü tur güreşlerinde Fransızların minder güreşindeki en başarılı güreşçilerinden olan C. Poir, Katrancı’nın rakibi olmuştur. Katrancı bu rakibini de 3 dakika içinde yenmiş ve finale adını yazdırmıştı. Finalde ise Cihan pehlivanlığı yarışmalarında dördüncü olan “Calmette” ile karşılaşan Katrancı, minder güreşini iyi bilmemenin kurbanı olmuş ve rakibine yenilmiştir. (3) VEFATI… “Ey Mehmet mevt Ünün vardı Türkiye’de Yenilmedin Avrupa’da Ahir ecel geldi serre Sırtını getirdi yere Bu kabirde Yatan insan Katrancı Mehmet Pehlivan”

20

Katrancı Mehmet ömrünün son yıllarını Deliorman’a benzeterek çok sevdiği Göbel kasabasında geçirmiştir. Milli mücadele yıllarına denk gelen bu seneler, tüm Anadolu insanı gibi Katrancı Mehmet Pehlivan için de zorluklar içinde geçmiştir. Nihayet 1928 yılının başlarında sert geçen bir kış gecesi, yatsı namazından çıkıp evine dönen Katrancı Mehmet pehlivan, bunca mücadeleye daha fazla dayanamayan kalbinin durması ile 69 yaşında fani dünyadan ayrılarak ebedi âleme yürümüştür. Ve mezar taşına kendisine ait olan şu ifadeler yazılmıştır.


Manilerde Katrancı….. Kırımdan gelir Tatar. Tozu dumana katar. Hasmın karınca bile olsa, Kündeye aldı mı, manda olsa atar. Dağdan topladım çiçekler demet demet, Meydana çıktı Katrancı Mehmet. (4)

Gün oldu Aliço, gün oldu Mümin, Okyanusta Yusuf, karada Emin, Beklerken Katrancı’yı, Ahmed’im,

Kara

Pirler hanesinden çıka geldi Kurtdereli Mehmed’im, Adalı kardeşi, dereli Mehmet, Bekir’in kazığından koptu kıyamet! Koca Filiz, Kara İbo, Toros kartalı Cengiz, Kara Ahmet, Rabbim selamımı, fatihamı onlara ilet. (5) Kaynakça: 1- Karayel. Yusuf.s.6,26.

M.Sami,

Koca

2- Sevük.İ.Habib. Garp Aleminde Türk Kasırgası.1984 İST 3- Kahraman Atıf. Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi -1989,1.cilt. s.142,347,

Bilal GÜRHAN

4- SERTOĞLU Murat, Rumelili Türk pehlivanları. Kurtdereli, Ankara 1986

1979 Yılı Göbel doğumlu. Katrancı Mehmet pehlivanın 3. Kuşak torunlarından. Çocukluğunun en unutulmaz hatırası, Bayram arifelerinde dedesi Katrancı Mehmet Pehlivanı’nın kabrini ziyaret edip ona ait hikâyeleri dinlemek.

5- TURA Mehmet (Pele) Tarihi Kırkpınar Baş cazgırı. (2014)

Erciyes Üniversitesinde Lisans Ve Sakaya Üniversitesinde ise Yüksek Lisans eğitimi gördü.

bilalgurhan@hotmail.com

Halen Balıkesir’in Kepsut ilçesinde okul müdürü olarak görev yapmaya ve güreşle ilgili araştırmalarına devam ediyor.. 21


“hemen meslek, hemen iş” İstanbul YESEVİ KOLEJİ’nde öğrencilerin potansiyellerini ortaya çıkarmaları, geliştirmeleri ve hedefe yönlendirilmeleri amaçlanır.

“hayata doğru adımlarla başlamak”

ULAŞIMI EN KOLAY OKUL

KARTAL METROSU SON DURAĞI ÖNÜ

0216 452 6 452

HEMŞiRE YRD. BÖLÜMÜ

SAĞLIK KOLEJİ Cumhuriyet Mah. Yakacık E-5 Kuzey Yanyol No: 6 Kartal / İst. www.yeseviokullari.com.tr


1900 yılında Bandırma’nın Erikli köyünde doğan Karaali Acar güreş yaptığı yıllarda er meydanlarında çok güzel güreşler yapmış ve bunun neticesinde 1930-1931-1932-1933 yıllarında Ermeydanı Kırkpınar’da üst üste 4 yıl Başpehlivan olmuştur, ki bu Kel Aliço, Koca Yusuf, Adalı Halil ve Kurtdereli jenerasyonundan sonra bir ilktir. Koca Yusuf gibi Deliorman kökenli olan Tekirdağ’lı Hüseyin Alkaya pehlivanın er meydanlarında etkili olmaya başlaması ile Tekirdağ’lı Hüseyin pehlivan hakimiyeti ele almıştır. Aradan belirli bir zaman geçtikten sonra Karaali Acar pehlivanın oğlu Hasan Acar pehlivan yetişip baş güreşlere çıkmıştır. Hasan Acar, 1950’li yılların başpehlivanları Adapazarı’lı Atan kardeşler, Sındırgı’lı Yağcı kardeşler, Vize’li Şaban Filiz ve yine Adapazarı’lı Sezai Kanmaz, Samsun’lu İbrahim Karabacak ve diğer güçlü pehlivanlar arasında yer bulup, 1957 yılında tarihi Kırkpınar Başpehlivan’ı olmuştur. Kırkpınar’da başpehlivan olmak her yiğidin harcı değildir. Dede Karaali Acar 1945 yılında bir tosuncuk torun sahibi olur. Hasan Acar pehlivanın oğlu Sabri Acar dünyaya gözlerini açar. Ailenin 3.kuşak pehlivanı da er meydanlarında iz bırakacaktır. Sabri Acar küçük yaşlarda güreşe başlar. Güreş yaptığı boylarda birincilikler kazanarak aynı dedesi Karaali, babası Hasan Acar gibi er meydanının güçlü pehlivanları arasına girer. Başa güreş yaptığı yıllarda er meydanlarında her zamanki gibi kıyasıya rekabet vardır. Sabri Acar, başta merhum İzmir’li Karaali Çelik, Babaeski’li Nazmi Uzun, Akhisar’lı Arap Mustafa Yıldız, Karamürsel’li Aydın Demir (Altınkemerli), Muğla’lı Mehmet Güçlü, Babaeski’li Ahmet Yenici, Tekirdağ’lı Süleyman Kaplan ve Denizli’li Hüseyin Çokal( Altınkemerli) gibi er meydanının yiğitleri arasında kendine yer bulup, 1979 ve 1985 yıllarında Kırkpınar er meydanının başpehlivanı olmuştur. Acar ailesi yağlı güreş tarihinde dededen toruna Ermeydanı Kırkpınar’da 3 kuşak başpehlivanlık kazanan tek ailedir. Sabri Acar pehlivan da her pehlivan gibi zamanı geldiğinde kıspetini çıkartıp kenara koymuştur. Şimdilerde ise atasporu yağlı güreşe değişik kulvarlarda hizmet etmektedir. Bu kıymetli aileden hakkın rahmetine kavuşan fertlerine Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve mutluluklar dilerim. Siz kıymetli güreş severlerle yeni izbırakanlar’da buluşmak dileğiyle.

Bandırmalı Karaali Acar

Bandırmalı Hasan Acar

Bandırmalı Sabri Acar

ER MEYDANLARINDA iZ BIRAKANLAR

Selam kıymetli güreş severler, ER MEYDANLARINDA İZ BIRAKANLAR yazı dizimizin bu bölümünde gerçekten er meydanlarında iz bırakan bir aileden bahsedeceğiz. Büyük Atatürk’ün “spor yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz, ahlak da bu işe yardım eder.” ve “Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısını severim.” vecizelerine uygun hareket eden bir aile. Dede Karaali Acar, oğul Hasan Acar ve torun Sabri Acar Ermeydanı Kırkpınar’da başpehlivanlık kazanmışlardır.

23


İLK ALTIN KEMERLİ BAŞPEHLİVAN ORDULU MUSTAFA BÜK O

Adnan Yıldız

rdulu Mustafa 21 Kasım 1982 livanlığı alamamıştı. tarihinde Hacettepe Hasta“Benim gibi ünlü bir pehlivan Nihayet 19 Haziran 1966 tarihinde nesinin Cerrahi bölümünde başpehlivanlık için karşılaştığı Mehböyle inleye inleye ölürse, yoğun bakıma alınmıştı. 1971 yıgenç kuşak güreşi nasıl sever met Ali Yağcı karşısında hükmen lından itibaren yaşadığı tek böbreği galip gelerek ilk başpehlivanlığını nasıl yapar” iflas etmiş, akciğerlerinde de ödem almıştı. O yılki güreşlerde ilginç bir Ölmeden birkaç gün oluşmuştu. Çok acı çekiyordu Ancak olay da yaşanmıştı. Baş güreşlerinde önce, yattığı Hacettepe bütün uğraşlara rağmen, sırtı er meyrakibi Nazmi Uzun’un kıspeti Ordudanlarında kolay yere gelmeyen Orlunun ellerinde kalmıştı. Çırılçıplak hastanesinde kendisini dulu, 30 Kasım 1982 tarihinde, saat ziyaret edenlere böyle demişti kalan Nazmi Uzun, pes ederek güreşi 23.00’te, hayatla tutuştuğu son güreyarıda bırakmıştı. Ordulu Mustafa Bük. şinde tuş olmuştu. 1967 yılında ise başpehlivanlık için Mustafa Bük, 1936 yılında Fatsa’ya finale kalan üç pehlivandan Kara Ali, bağlı Göller köyünde doğmuştu. YeSezai Kanmaz’ı yenmiş fakat bu aradisi erkek, üçü kız, on kardeştiler. Anne babası istememe- da bileğini de sakatlamıştı. Bu durumda Kara Ali güreşlerden sine rağmen güreşe, kendisi de güreşçi olan dayısı Şükrü çekilmek zorunda kalmıştı. Rakipsiz kalan Ordulu Mustafa Büyükdağ’ın teşvikiyle 16 yaşında iken başlamıştı. Ona ise ikinci kez başpehlivan olmuştu. Ama sakatlığı nedeniyle “Ordulu” lakabını da bir güreş öncesinde yine dayısı Şükrü o yıl Orduluyla güreşemeyen Kara Ali, 1968 yılında başpehBüyükdağ vermişti. livanlık için yine Ordulunun rakibi olmuştu. Zaten aylardır Kendisi ise güreşe başladığı yılları, 19 Haziran 1968 tarihli birbirlerine bileniyorlardı. Milliyet Gazetesine verdiği bir mülakatta şöyle anlatmıştır: Güreş sabah 9.30’da başlamıştı. 50. dakikada altta güreşen “Güreşe 16 yaşında karakucak ile başlaOrdulu, bir kılçık atmış, Kara Ali mıştım. Ordu’da 10 yıl başpehlivanlığı açık düşmüştü. Hakem heyeti derelinden bırakmayan dayım (Şükrü Büyükhal kararını vermiş ve Orduluyu gadağ) beni teşvik etti. Bir köy düğününde lip ilan etmişti. Kara Ali ve taraftargüreşmem sonucunda sırtım ve dizlerim ları ise yenilgiyi kabul etmeyerek kan içinde kaldığından gömlek vücuduma protesto etmeleri üzerine, Ordulu yapışmıştı. Gömleği çıkarabilmek için ha“Bırakın tekrar tutacağım!” diye mamda saatlerce su dökmüşlerdi üstüme. bağırmıştı. Bunun üzerine güreş İşte her şey bundan sonra başlamıştı. tekrar başlamış ve ezici kuvvet ile Askere gittiğim zaman pırıpırtımı da beraOrdulu Kara Ali’yi kazığa almıştı. ber götürmüştüm. Fakat ilk yağlı güreşi asAltta bulunan Ali kolunun sakatlankerden dönüşümde Samsun’un Çarşamba dığını söylemiş, hakem heyeti de kazasında İbrahim Karabacak ile yaptım. kendisine ya pes ya güreşe devam 3 saat sürmüştü. Yenişemedik, berabere uyarısını yapmışlardı. İşte bu sırada ilan ettiler. Bundan sonra Adil Atan ile güOrdulu birden durmuş ve rakibine reştik. Beni boğmak istedi, sonra ayırdılar dinlenme payı vermişti. Halk Ordubizi. İlk Kırkpınar’a 1958 de katıldım. Çaluya bırakma bırakma diye bağırırlışmalarımı özel aletlerimle yaparım. Usken, O doktorun Kara Ali’yi tedavi tam Düzceli Rahmi Pehlivandır.” etmesini beklemişti. Tedavi bitince 1958 yılından itibaren Kırkpınar’da güreherkes Kara Ali’nin güreşe devam şen Ordulu Mustafa, 1966 yılına kadar hep edeceğini beklerken Kara Ali pes derece yapmasına rağmen bir türlü başpehettiğini ilan etmişti. 2 4


B

öylece Ordulu Mustafa, Kel Aliço ve Tekirdağlı Hüseyin’den 20 yıl sonra, hep hayalini kurduğu “Altın Kemer”e sahip olan üçüncü güreşçi unvanını alıyordu. 1969 yılında başpehlivanlığa aday yine Ordulu Mustafa idi. Ancak başpehlivanlık güreşlerinin yapılacağı günün bir önceki akşamında Göller köyünde annesi vurularak öldürülmüştü. Buna rağmen er meydanını terk etmemişti. Rakibi Nazmi Uzun’du. Güreş 4 saat 33 dakika sürmüştü. Uzun süren güreşin sonucunda pes eden Ordulu; “Güreşte elimden geldiğince soğukkanlı olmaya çalıştım. Fakat bana bir tutukluk geldi. Ne yaptımsa bundan kurtulamadım. Ana acısı bu, kolay mı?”demiş ve annesinin cenazesine katılmak üzere Fatsa’ya doğru yola çıkmıştı. Ordulu Mustafa bu yıllardan sonra Kırkpınar güreşlerine katılmamıştı. Bu arada güreşlerde gösterdiği başarıyı özel yaşantısında bir türlü gösteremiyordu. Eli açıktı, mertti, üstelik eğlenmeyi de seviyordu. Bu yüzden başına olmadık işler de geliyordu. Nitekim 1971 yılında bir güreş müsabakası için gittiği Tarsus’ta bir kavgada vurulmuş ve böbreğinin birini burada kaybetmişti. Ancak buna rağmen altı ay sonra, Türkiye Spor Yazarları Derneği ve Kulübü tarafından organize edilen yağlı güreşlerde başpehlivan olmuştu. Başarıları yurtdışında dahi anlatılmakta yabancı ülke televizyon ve gazeteleri onunla program yapabilmek için yarışmaktaydı. O ise bunca başarılarına rağmen geçim sıkıntısı çekmekteydi. Gerek maddi sıkıntılarını aşabilmek gerekse duygularını tatmin edebilmek için Milli Takım’a katılmak ve minder güreşleri yapmak istiyordu. Bu düşüncelerini Milliyet Gazetesinin 02 Temmuz 1968 tarihli spor ilavesinde yer alan bir mülakatında şöyle anlatıyordu: “Allah nasip ederse en büyük emelim, minderde bir defaya mahsus olmak üzere Ağır Sıklet Dünya Şampiyonluğunu kazanıp şeref direğine AyYıldızlı Bayrağı çektirmektir.” “Niçin bir defaya mahsus?” diye soranlara ise şöyle cevap veriyordu: “Minder güreşi bizim karnımızı doyurmaz, bakacak çoluk çocuğumuz vardır. Başpehlivanlığı üçüncü defa kazandıktan sonra, bir Amerikan televizyonu şirketi üç aylık bir turne için 15.000 dolar teklif etti. Fakat ileri sürdüğü şartı kabul etmeme milli gururum maniydi. Zira kendi pehlivanlarına yenilmemi istiyorlardı. Onlara cevabım şu oldu. Pehlivanlarınız beni kendi güçleriyle yenebilirlerse yenebilirler. Aksi halde arzu üzerine yenilmem dedim.’’ Ordulu bu mülakatta ayrıca, bir oturuşta bir kuzuyu yediğini,15 yumurta, bir kilo süt, yarım kilo ızgara et ile kahvaltı ettiğini, akşam yemeğinde ise bol sebze meyve ve yoğurtla günlük gıda programını tamamladığını da söylüyordu. Ordulu Mustafa, Milli Takım hayallerini gerçekleştirememiş ve 1980 yılına kadar değişik organizasyonlarda ara sıra güreşerek geçimini temin etmeye çalışmıştı. 1980 yılında ise Ümraniye Güreş Kulübü’nün başına getirilmiş, 16 Mayıs 1980 tarihinde de jübilesini yapmıştı. Jübileye Rusların ünlü güreşçisi Vladimir Gulutkin ve Bulgar Valantin Petkov da katılmıştı. Bu arada 1982 yılına gelindiğinde böbreklerindeki rahatsızlık da iyice artmıştı. Tedavisi için de paraya ihtiyacı vardı. Edirne Belediyesi 1982 Haziran ayında yapılan Kırkpınar güreşleri nedeniyle Ordulu Mustafa için bir yardım kampanyası düzenlemiş, kampanya sonucunda 78 bin lira para toplanmıştı. Ancak Edirne belediyesi bu parayı kendisine gönderememişti. Ne var ki, ölümünden bir süre önce Edirne Akbank şubesi tarafından kendisine verilmek üzere Ankara’ya gönderilen para, pehlivanın ölümü üzerine alıcı bulamamış ve yeniden Edirne Akbank şubesine geri gönderilmişti. Yani Ordulu Mustafa, sağlığına kavuşması için toplanan paranın tek kuruşunu bile görememişti. Daha sonra bu para Ordulunun dokuz kişilik ailesine vergisi düştükten sonra miras olarak verilmiştir. Öyle ya da böyle Ordulu, zorlu geçen son güreşini erken kaybetmişti. Ancak O, öldükten sonra da er meydanından uzak kalmamak için, cenazesinin Sakarya Akbalık güreşlerinin yapıldığı çayıra gömülmesini vasiyet etmişti.Nitekim vasiyeti üzere, 3 Aralık 1982 tarihinde Akbalık güreş çayırına defnedilmiştir. 2 5


BAŞPEHLİVANLAR KARESİ’DE

U

lu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün övgülerine mazhar olmuş ve ödüllendirilmiş, Cihan Pehlivanı Kurtdere’li Mehmet Pehlivan Yağlı güreşleri için Balıkesir’in Karesi ilçesinde 19-20 Mart 2015 Günleri, Karesi Belediye Başkanı Yücel Yılmaz önderliğinde yoğun katılımın gerçekleştiği bir çalıştay düzenlendi. 19 Mart 2015 Perşembe günü Balıkesir Pamukçu Asya Termal Otelde , aralarında Kırkpınar Altın Kemerli Başpehlivanı Hüseyin Çokal, Kırkpınar Başpehlivanlarından ( Magirus ) İbrahim Gümüş, Saffet Kayalı, Recep Kılıç, gibi 13 eski başpehlivan ve Hasan Tuna, Kenan Şimşek, Şaban Yılmaz, Osman Aynur, Recep Kara, Mehmet, Yeşil Yeşil, İsmail Balaban’ın da aralarında bulunduğu 35 Mevcut güreşen başpehlivan, Kırkpınar Cazgırlarından Bayram Ali Dede, Osman Çayır, TGF. Başkan vekili Oktay Aktaş, Yağlı güreş koordinatörü Mehmet Ayhan, MHK. Başkanı Başpehlivan Nizamettin Akbaş, Kırkpınar Davul Zurna ekibi, Karesi Belediyesi Güreş Takımı, Yerel ve ulusal basın temsilcileri onuruna Karesi Belediye Başkanı Yücel Yılmaz bir yemekli basın toplantısı düzenledi. Burada Kurtdere güreşleri Eski Ağası İzzet Güneş Günün Anısına Başkan Yücel Yılmaz’a bir mini kıspet armağan ederken Karesi Beldiye Başkanı Yücel Yılmaz yaptığı konuşmada; “Güreşin centilmenlik ve uzlaştırıcı tarafı olduğu gibi seyir tarafı da var. Güreş, hayata renk ve hareket katan, ekonomiye katkı sağlayan bir spor. Bayramda çocuklar elbise alıp mutlu oluyorlar. Esnaf mal satıyor, fabrikatör üretip mutlu oluyor. Bizim güreşimiz de herkesin sa26

bır ve heyecanla beklediği bir an olmalı. Yağlı güreş, başka hiçbir medeniyette yok. Yani insanların bize özenebileceği ve ’bunu uydurdunuz’ diyemeyecekleri kadar has malımız. Güreş, her şeyiyle Türk-İslam kültürüne uygun. Neden İslam coğrafyasından pehlivanlar çağırıp bunun olimpiyatlarını yapmıyoruz? Neden devletin sanatçısı varken devletin pehlivanı olmuyor?” açıklamasında bulundu. Yağlı güreş gelenek ve kültürünü yaşatmak isteyen Karesi Belediyesi’nce düzenlenen çalıştayın hedefleri; güreşçilerle fikir alışverişinde bulunularak yağlı güreşlerin aslına uygun yapılmasının sağlanması, 14-16 Ağustos tarihleri arasında yapılacak olan 35’nci Geleneksel Cihan Pehlivanı Kurtdereli Mehmet Pehlivan Güreşleri için ön görüşmelerin yapılması, 34’ncü Kurtdere Güreşleri’nin değerlendirilmesi, Karesi’nin “güreşin merkezi” olması konusunda yapılması gerekenlerin güreşçilerle birlikte tartışılması, yağlı güreş kültürünün yaşatılması için gerekenlerin belirlenmesi, Balıkesir ve Türkiye’deki yağlı güreşlerin sorunlarının tartışılması olarak ifade etti ve konuşmasının devamında: 2014 yılında yapılan 34. Kurtdere Güreşleri’nden çıkarılması gereken derslerin olduğunu dile getiren Başkan Yılmaz, “Hedefimiz belli olduğu zaman yapamayacağımız bir şey yok. Seçim esnasında dolaşırken vatandaşlarımız Kurtdere’nin bizim için ne kadar önemli bir değer olduğunu hatırlattılar. Cihan pehlivanı, güreştiği dönemde kendisini tüm dünyaya Türk gücü olarak tanıtmış. Biz de güreşlerimizi yeniden dünyaya tanıtmak için çalışıyoruz. Ulu önderi-

miz, Atatürk pehlivanımıza övgüde bulunmuş, köyü bu zamana kadar kendi finansıyla Kurtdereli Mehmet Pehlivan’a sahip çıkmış. Sonraki süreçte ise farklı nedenlerden dolayı güreşler yapılmamaya ya da ilgi odağı olmamaya başlamış” dedi. Özü bozulmamış, yaşam standardı yüksek, kaliteli ve karakterli köyler oluşturmak için gayret ettiklerini dile getiren Başkan Yılmaz, “Bunun için Kurtdere’yi hedef aldık. Güreşlerde ilk hedefimiz bir gündü. Bu sene 2 gün, 2019’da da 5 gün olacak. İnsanlar güreşleri izlemeye geldiğinde otel bulamayacak, köylerdeki evler artık konak olarak kullanılacak. Güreşi seyretmek ayrıcalık olacak. Ama bunun görsel bir yanı ve kendi içerisinde bir ekonomisinin olması gerekiyor. Biz bunları tartışmak için sizleri çağırdık. Bugün tartışmamız gereken en önemli konulardan biri bu işte ki hedefimiz ne? Biz bunu peygamber sporu olarak dünyaya nasıl tanıtırız” açıklamasında bulundu. Kurtdere’yi marka yapmak istediklerini, bunun Kırkpınar’ı devirmek olarak algılanmaması gerektiğini dile getiren Başkan Yılmaz, “Kurtdere güreşlerinin dünyaca tanınır olmasının yolu görsel olmaktan geçiyor. Has olan güreşmek, sizler de bunu kaliteli yapıyorsunuz ama detayları da ince ince ayrıntılara dikkat edeceğiz. Güreşlerde bir sıkıntımız yok ama satışında sıkıntımız var. Biz bu sıkıntıları gözden geçireceğiz. Bu işin sunumuna da değer vereceğiz, tüm ayrıntılara dikkat edeceğiz. Pehlivanda bu işe saygı duyulup ayrıntılara dikkat etmeli. Bunun için de büyük bir birliktelik yakalamamız lazım” dedi. Kürsüye Çıkan Başpehlivanlar başkana bir teşekkür konuşması yaptılar.


Basın toplantısının ardından Başkan Yücel Yılmaz konuklarıyla birebir sohbet ederek, gecenin ilerleyen saatlerine kadar yağlı güreş konuşuldu. 20 Mart Cuma günü saat 10.30’da Karesi Belediyesi tarafından tahsis edilen araçlarla Karesi Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ı Makamında ziyaret ederek yapılan konuşmaların ardından, Karesi Belediyesi Önünde topluca Hatıra fotoğrafı Çekildi ve daha sonra Kırkpınar davul zurna ekibi eşliğinde Balıkesir sokaklarında kortej Yürüyüşüne geçildi Kortej ilk önce Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur’u makamında ziyaret eden başpehlivanlar ve katılımcılar, topluca hatıra fotoğrafı çekildi. Antalya Büyükşehir Belediyesi güreş koordinatörü Başpehlivan Mustafa Kemal Karaboğa tarafından Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur’a bir hediye takdim edildi. Başpehlivanlar ve kortej Balıkesir sokaklarında Kırkpınar davul zurna ekibi öcülüğünde Kırkpınar nağmelerini seslendirirken İsmail Balaban’ın taşıdığı Türk Bayrağımız önderliğinde yürüyüşü gerçekleştiren yaklaşık yüz kişilik katılımcı gurup ( gönül isterdi ki son Başpehlivan Fatih Atlı’da bulunsaydı) alkışlarla Kurtdereli Mehmet Pehlivan Heykeline Çelenk bıraktı, Saygı duruşu, İstiklal Marşımız ardından, topluca burada da hatıra fotoğrafları çekildi ve kortej daha sonra Karesi Bey’in mezarı ziyareti ve Zağanos

Paşa Camiinde Cuma namazı kılınması ve sonrasında fotoğraf çekimleri gerçekleşti. Verilen yemek arasından sonra, Karesi AVM. de Balıkesir Kepsut 125. yıl yatılı bölge okulu öğrencileri darbuka , Tef, ve davul şovları ile Kırkpınar Kültürünü Tanıtma ve yaşatma derneği Yönetim Kurulu Üyemiz, Kırkpınar Marşı yazarı Beyazıt Sansı Hocamızın, Kırkpınar Marşını seslendirmeleri ve ardından yoğun istek üzerine ikinci defa Kırkpınar Marşını çalmaları salonda bulunan bütün katılımcıları yoğun duygu seline sevketti ve ayakta alkışlandılar. Yapılan slayt gösterilerinin ardından bir panel düzenlendi, Balıkesir ve Türkiye’deki yağlı güreşlerin sorunlarının da tartışıldığı çalıştay kapsamında düzenlenen ve moderatörlüğünü Başkan Yılmaz’ın yaptığı panele; TRT AVAZ Tv Spor Müdürü, Gökhan Günaydın, Türkiye Güreş Federasyonu Başkan Vekili Oktay Aktaş, Yağlı Güreş Koordinasyon Başkanı Mehmet Ayhan, Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Ramazan Savranbaşı, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi spor Bölümü Öğretim Görevlisi Recep Kılıç konuşmacı olarak katıldı. Yağlı güreşimizin sorunlarının ele alındığı panelde Başpehlivanlarda söz alarak görüş beyan ettiler, daha sonra panelistlere birer çiçek veren Karesi Belediye Başkanı Yücel Yılmaz ve Tüm Katılımcılar hep birlikte Hatıra Fotoğrafı çekildiler. Rumeli Tv Spor Müdürü olarak katıldı-

ğım ve yine geçen yıl Canlı olarak sunumunu yaptığım 34. Kurtdereli Mehmet Pehlivan Yağlı güreşlerindeki organizasyonun güzelliği hala konuşuluyor olması yağlı güreşimiz açısından güzel gelişmelerin olduğu, Başpehlivanlar Karesi’de Çalıştayında Destan-ı Kırkpınar Dergimizi son sayılarını Kırkpıanar Drneğimizin Başkanı Alper Yazoğlu adına başta Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur Olmak Üzere, Karesi Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’a, Kırkpınar Başpehlivanları ve katılımcılara takdim edip hepsinin ilgiyle okuması, Kırkpınar Derneğimiz Yönetim Kurulu Üyemiz Beyazıt Sansı Hocamızın Kırkpınar Marşının defalarca seslendirilmesi, Derneğimiz çalışmalarını önemsendiğini bir kez daha göstermiştir. Bütün katılımcılar gibi benim de çok memnun ayrıldığım ve TGF tarafından Antalya’da Ocak ayı başlarında yapılan yağlı güreş seminerinden daha fazla ilgi gören, başpehlivanlar Karesi Çalıştayında Emeği geçen başta Karesi Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, Karesi Belediyesi Spor Klb. Bşk. Yusuf Hocaoğlu, organizasyon komitesinde canla başla çalışan Başpehlivan Fevzi Çakır ve Bilal Gürhan Hocamıza, bizlere yakın ilgi gösteren , tüm belediye personeline yürekten teşekkür ediyorum. Bu tür çalışmaların, öz ve ata kültürümüz, geleneğimiz atasporumuz yağlı güreşlere katkısının büyük olduğunu ve diğer belediyelerede örnek olmasını diliyorum.

ÖZCAN BAŞGÜL atasporumuzgures@gmail.com

27


TÜRK GÜREŞ TARİHİNDE PEHLİVAN TEKKELERİ -2 Bundan önceki yazımızda Güreşçi/Pehlivan tekkeleri hakkında bir genel bilgi vermiştik. Bu yazımız ile kaynak bulabildiğimiz Pehlivan tekkelerini anlatacağız. Bu konuda elimizdeki en önemli kaynaklardan biri Evliya Çelebi Seyahatnamesidir. Evliya Çelebi Güreş tekkelerinden ““Tekke-i Kiştigran” dediği gibi, bazı yerlerde de güreş sözcüğü yerine “Güleş” sözcüğünü kullanmıştır. Ayrıca Güreş tekkeleri hakkında bazı bilgiler Topkapı Sarayı Kütüphanesinde bulunmaktadır. “Cebi Humayün” ve “İhsanı Sahâne” gibi defterlerde çeşitli güreş turnuvaları, tekkelerin yönetimi ünlü pehlivanların adları ve kimlere kaçar kuruş aylık ödendiği yazılıdır. Başbakanlık arşivi, Mühimme Defterleri de Güreşçi Tekkeleri hakkında bize kaynak teşkil edebilir. Ayrıca, Münih Üniversitesinden Hans Peter Laqueur “Zur Kulturgeschichtlichen

28

Stellung Des Türkischen Ringkampfs Einst End Jetzt : Türk Güreşinin Kültür Tarihinin Yerinin Dünü ve Bugünü” , adlı Doktora çalışmasında bize Güreşçi Tekkeleri hakkında geniş bilgiler sunmaktadır. Hans Peter Laquer’e göre güreş bir halk sporu, buna karşın Okçuluk ise daha ziyade bir yüksek tabaka sporu olarak sunulmaktadır. Güreşçilerin menşei hakkında diğer bir tespiti ise Rumeli pehlivanları 19. YY. ortalarından sonra İstanbul ve sarayda görülmeye başlanmış. Kanuni Sultan Süleyman’dan başlamak üzere, 18. YY ve öncesinde Güreşçilerin çoğu Anadolu kökenli olup genellikle Amasya, Sivas, Kastamonu, Samsun gibi yörelerdendir. 18.YY da saray güreşlerinde boy göteren 1000 pehlivanın içinde Rumeli pehlivanları sadece %10 luk bir bölüm ve bunların içinde de Deliorman-

AHMET ACAR lı yalnızca bir pehlivanın adının geçtiği belirtilmektedir. (Bedriye Atsız, İstanbul Univ., Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi). Bu kitabın Almanca bir kopyasını edindim ve tercüme sonrası sizlerle de paylaşacağım. Fransa’da Kralın Seyyahı adıyla anılan Nicolas De Nikolay Muhteşem Süleyman’ın İmparatorluğunda adlı seyahatnamesinde Muhteşem Süleyman devrinde Pehlivanları şöyle tanımlıyor: “Türkler onlara pehlivan adını verirler. Üstleri çıplak olur. Eski Romalılar gibi dizlerinin altına kadar uzanan manda derisinden poturlar giyerlerdi. Vücutlarının diğer kısımlarına da yağ sürmeyi ihmal etmezlerdi. Bu adamlar farklı milletlerden olurdu Büyük çoğunluğu Mağriplilerin, Hintlilerin ve Tatarların arasından seçilirdi.” (AGK. Sf.212-215,Stefenos Yerasimos, Kitap yayınevi,2014)


Kanuni zamanında Pehlivanların tasviri çizimleri (Nicolas de Nikolay) Osmanlı döneminde Orhan Bey ile başlayarak Güreşçi tekkelerine önem verilmiş ve birçok bölgede Güreşçi Tekkeleri açılmıştır. Bunlardan başlıcaları ve döneminde vakıf biçimine getirilen güreş tekkeleri Mekke, Cidde, İskenderiye, Lazkiye, Şam, Maraş, Amasya, Tokat, Edirne, Ankara, Kütahya, Tire, Bergama, Manisa, Akhisar, Yenice, Üsküp, Gelibolu, İpsala, Ustrumca, Abionya, Diyarbakır, Konya, Bursa, Balıkesir, Urfa, Halep, Belgrat, Bağdat’da bulunduğunu ve başka birçok yörelerde de açıldığı hakkında bir çok kaynakta bilgiler vardır. Şimdi önemli Pehlivan Tekkeleri hakkındaki elimize ulaşan bilgileri kısaca sıralayalım. BURSA GÜREŞÇİLER TEKKESİ : Bu konuda ilk bilgiler Evliya Çelebi Seyehatnamesinden tarafımıza ulaşmaktadır. İlk güreşçi tekkesinin Orhan Gazi tarafından Bursa’da Kaleiçi’nde Bey Sarayının yanında kurulduğu bilinmektedir. Evliya Çelebi’de 1640 lı yıllarda Bursa ziyaret esnasında bu tekkeyi görmüş ve seyahatnamesinde Bursa’nın Tekkeleri bölümünde Güleşçiler Tekkesi olarak 1 satır da sadece “Birdir” kelimesi ile bahis etmiştir.(3.cilt, sf.21 Zuhuri Danışman). Anlıyoruz ki tekke 1600 lü yıllarda faal vaziyetteydi. Ayrıca Bursa güreşçiler tekkesinin varlığı Bursa Şeriye Sicilleri ve Bursa Kütüğü tarafından da teyit edilmiştir. (Bursa Tekkelerinin Alfebetik İsimleri ve Belli Başlı Kaynaklar, Mustafa Kara, Uludağ Üniv. İlahiyat Fak., sayı2, cilt,2, 1987) Ayrıca Başbakanlık arşivinde de Sultan Yıldırım Beyazıt Han Vakfından, Bursa’da Ahmet Dayı mahallesinde bulunan ve gelip geçen pehlivanların ikameti için bina olunan Pehlivanlar Tekkesinin bakımsızlık yüzünden harap hale geldiği, bu durumdan istifade eden Kalaylıoğlu Emin ve Abdullah adlı şahısların tekkenin duvarını yıkıp kendi bahçelerine katmak suretiyle zapt ettikleri, Sultan Mahmut Han’ın pehlivanı Hamza Pehlivan’ın şikayeti, ve Bursa Harameyn Müfettişi Süleyman’ın arzıyla ve ahaliden bazı şahısların şehadeti ile durumun tespit edildiğinden, Tekkenin

eskiden olduğu gibi yine Yıldırım Beyazıt Vakfı tarafından zapt edilmesi hakkında bir buyruk da Er Meydanı (sf.342 THY yayını) adlı kaynak kitabımızda yayınlanmıştır. Bursa Pehlivanlar Tekkesi ile bu tekke aynı mıdır ? Bilemiyorum. Şayet aynı değilse o zaman Bursa’da 2. Bir Pehlivan Tekkesinin de varlığını öğrenmiş oluyoruz. AMASYA GÜREŞÇİLER TEKKESİ Sultan II. Beyazıt 25 yıla yakın bir zaman Amasya’da valilik yapmış ve burada bir güreşçiler tekkesi kurmuştur. Hatta zaman zaman yurdun çeşitli bölgelerinden de yabancı pehlivanlar getirerek Tekke pehlivanları ile onları güreştirmiştir. Padişah olduğunda da oradaki bazı önemli pehlivanları İstanbul’a getirmiştir. (İslam Ansik., Güreş). Ayrıca 1573 Eylül tarihli bir belgede Manisa, Tokat, Amasya yörelerinden Güreşçiler tekkelerine pehlivan isteminde bulunulmuştur. Bu çağrı ile gelen pehlivanlar önce elemeye tutulmuş ve uygun görülenlerin tekkelere kayıtları yapılmıştır. (Türk Spor Tarihi, Doğan Yıldız) MANİSA GÜREŞÇİLER TEKKESİ Kendisi de kuvvetli, bahadır, kemankeş ve sporu çok seven bir padişah olan Sultan II. Murad Manisa’da bulunduğu dönemde Güreşçiler ve Okçular için birer tekke yaptırmıştır. Bu tekkenin yeri “Yirmi iki Sultanlar Türbesi’nin güneyindeki Kurşunlu Türbe yakınında idi. Her ne kadar Evliya Çelebi bu tekke hakkında bir şey yazmasa da bu tekkenin 1551 yılında da faal olduğunu bir mahkeme sicil belgesinden anlıyoruz. “ Bu kararın yazılış nedeni şudur: Kurşunlu Türbe yakınındaki güreşçiler tekkesine ve afkafına bakmaya yetkili ve görevli olduğu taşıdığı sicil ile belli olan Pehlivan Taslık, mahkemeye Abdullah oğlu İskender’i getirip ………. Bilahare, başka tanıkların tespiti ile Pehlivan Tekkesinin Vakfına ait olan bahçenin içindeki evin yerinin de vakıf arazisine dahil olduğunun tesciline ait mahkeme kararı ile anlıyoruz. (9 Mart 1551) (Cumhuriyete kadar Türk Güreşi,cilt2,Atıf Kahraman). XVI. YY. Manisa Vakıf Defterlerinde ismine rastlanmayan birtakım zaviye

ve tekkelerin şehirde bulunduğuna dair bazı kayıtlara rastlandığı, bunlardan birinin de Yirmiiki Sultanlar Türbesi güneyinde bulunan Güreşçiler Tekkesi olduğu hakkında bir bilgi de “XVI. Asırda Manisa Kazası” adlı Feridun Emecen incelemesinde bulunmaktadır. Bu incelemede atıfta bulunulan Sicillere göre XVI ve XVII. Asırlarda Saruhan Zaviye ve Yatırları, İbrahim Gökçen,1946 adlı kitap tarafımızca incelenmiş ve gerekli kayıtlar alınmıştır. Bu kayıt aşağıdaki gibidir: Evliya Çelebi Manisa hakkında yazarken, Pehlivan tekkeleri hakkında bir şey yazmamasına rağmen, Kaleyi anlatırken “Şehre açılan iç yüzündeki kemere Pehlivan Suca’nı yayı asılıdır” demektedir. KONYA GÜREŞÇİLER TEKKESİ Konya Etnografya Müzesinde bulunan ve Hicri 970-971 (1562-1563) yıllarındaki olayları saptayan bir şer’i sicil defterinde, Ankara Kuyûd-i Hakkaniyye ve İstanbul başvekâlet arşivlerindeki belgelerde; Konya’da bir “Güreşçiler Mahallesi” ile “Güreşçiler Tekkesi” olduğu belirtilmektedir. Güreşçiler Mahallesinin yeri bulunamamıştır. Güreşçiler Tekkesi ise aşağıdaki gibi anlatılmaktadır. Gildani Baba Türbesi olarak da anılır. Aksine Mahallesinde, Aksine Mescidinin batısındaki mezarlığın içindedir. Ağaç örtülü, kerpiç bir yapıdır. Duvarları ve damı bakımsızlıktan çökmüştür. İçinde tuğladan yapılmış, üzerleri sıvanmış iki sanduka vardır. Bunların baş tarafına taştan küçük sarıklı birer serpuş konmuştur. Mezarlarda yatanların ismine ait hiçbir kitabe yoktur. Konya Kütüphane Müdürü Mesut Koman 1939 yılında Türk spor tarihini çok ilgilendiren önemli bir spor taşı bulmuş ve kütüphaneye nakletmiş. Bu taşın pehlivanlar tarafından idman aleti olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Taşın bir tarafı yarım daireye yakın bir şekilde yontulmuş, göbeğinden bir yırtmaç açılmış ve yırtmacın altına el ile tutmak için bir yer yapılmıştır. Her iki yüzünde de Selçuk sülüsüyle yazılmış yazılar var ve bunlardan pehlivan kelimesi okunmuştur. 29


Bu taş halen Ankara Etnografya Müzesindedir. (Konya Tarihi, Prof. Dr. İ. Hakkı Konyalı). Bu taşın pehlivanlar tarafından dambıl aleti gibi kullanıldığı düşünülmektedir. Bu bölgedeki Pehlivan Tekkeleri hakkında diğer bir belgede : 1585 Ekim ayında Anadolu, Karaman ve Sivas Beylerbeyi ile Kadılara gönderilen yazıda güreşçi tekkelerinde güreşçi kalmadığı, bu yörelerde güreşe elverişli ki-

30

şilerin kendi istekleri ile İstanbul’a gönderilmeleri istenmektedir. ( Türk Spor Tarihi, Doğan Yıldız.) Bu anlattığımız tekkelerin haricinde, Hans Peter Laquer dayandığı kaynaklara göre, 1608 yıllarında Üsküp/ Skopje’de bir tekke olduğunu, Konya ve Karaman’da ve Diyarbakır, Sivas, Cezayir’de tekkelerden bahsetmektedir. (AGE,sf 65,66)

THY tarafından hazırlanan Ermeydanı adlı kitapta da Mısır Kahire’de 1705 yılında bir pehlivan tekkesinin varlığını “ Mısır Kahire’de Mehmet Pehlivan Vakfı nezaret cihetinin tevcihi” adlı belge ile öğreniyoruz. (Cevdet Evkaf, Dosya 23276,tarih 1705) Yazımızın devamında Edirne ve İstanbul’da bulunan Pehlivan tekkeleri hakkında elimizde bulunan bilgileri aktarmaya başlayacağız.

Osmanlı devrinde bir güreş gravürü

Yararlanılan Kaynaklar: 1. Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Zuhuri Danışman 2. İslam Eserleri Ansiklopedisi, 3. Türk Spor Tarihi, Doğan Yıldız 4. Konya Tarihi, İbrahim Hakkı Konyalı 5. Er meydanı, THY Yayını 6. Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi, 2. Cilt, Atıf Kahraman 7. Bursa Tekkelerinin Alfabetik İsimleri, Mustafa Kara 8. Muhteşem Süleyman’ın İmparatorluğunda, Nicolas de Nicolay 9. Zur Kulturgeschichtlichen Stellung Des Türkischen Ringkampfs Einst End Jetz, Hans Peter Laquer, Münih Üniversitesi 10. Sicillere göre XVI ve XVII. Asırlarda Saruhan Zaviye ve Yatırları, İbrahim Gökçen,1946


31


Türk Dünyasında bir güreş çeşidi:

KUŞAK GÜREŞİ

32


Kuşak güreşi Türk coğrafyasının her bölgesinde asırlardan beri yapılmakta ve büyük ilgi ile yaşatılmaktadır. Kırım-Tatar lehçesinde “küreş” denilen bu güreşler daha ziyade hıdırellezde ve “tepreş” denilen eğlencelerde ve düğünlerde yapılır. Romanya ve Türkiye’deki Kırım Türkleri arasında yaygın bir eğlence töreninin adı olan “tepreş/tepreç”in, “depreşmek” veya Arapça ferahlama, eğlenmek için gezme anlamında “teferrüç” fiilinden geldiği belirtilmektedir. Kırım Türkleri baharın gelişini, ekinlerin toprakta baş göstermesini “ekinler tepreşti” şeklinde, halkın kış mevsiminin ataletini atmak ve silkinmek için düzenlediği eğlence törenleri ise “tepreş” ile ifade etmektedir. Tepreş törenlerinde Kırım Türk geleneklerine göre yapılan güreşler diğer geleneksel güreş çeşitleri gibi davul-zurna eşliğinde yumuşak toprak veya yeşil düz çim zeminde eğlence Ahmet TÜZÜN amaçlı yapılmaktadır. Avrasya Kültür ve Yaş ve ağırlıklarına göre üç boya ayrılan Spor İş Birliği Derneği güreşçiler, bele sarılan iki metre uzunBaşkanı luğundaki özel dokuma kuşaklardan tutarak rakibin iki omzunu yere getirmeayarhan@gmail.com si -şalka düşmesi- için mücadele ederler. Mahalli organizasyonlarda belli bir giyim şartı aranmasa da, pehlivanlar soyunmaz fakat ceket ve ayakkabılarını çıkarırlar. Türkiye’de gösteri amaçlı bazı organizasyonlarda sarı gömlek, beyaz kuşak, lacivert pantolon tercih edilmektedir. Güreşin kaidelerini bilen tecrübeli ve tanınmış pehlivanlardan bir baş hakem ile iki yardımcı hakem güreşleri yönetir. Baş hakem tarafından isimleriyle sahaya çağrılan güreşçiler birbirlerinin bellerini ellerindeki kuşaklarla -bel bağlaşmak- iyice bağlarlar. karşılıklı kuşak bağlaşırlar. Güreşler ayakta her iki güreşçinin belindeki kuşaktan tuta-

rak başlarken, “koşbel almak” -iki eli kavuşturarak rakibi sarmak, sımsıkı tutmak- ve ayaklardan tutmak yasaktır. Üçüncü boy genç güreşçilerin müsabakası ile başlayan güreşlerde, üçüncü boy için onbeş, ikinci boy için yirmi, birinci boy için ise yirmibeş dakikalık süreler uygulanır. Hakemlerin müsabaka esnasında güreşçilere durumlarına göre verdiği puanlarla belirtilen sürelerde yenme/yenilme sağlanamazsa süre on dakika uzatılır. Birinci boylarda başpehlivanlık güreşlerinde rakiplerini yenen güreşçi başpehlivan ilan edilirken, büyük ödüle de “koyun” veya “tokuz” -dokuz parçadan oluşmuş giyim kuşam hediyesi- lâyık görülmüş olur. Ödüller koç, koyun, kuzu, dana gibi hayvanlardan oluşurken, güreş alanının kenarına “cülde” denilen sırığa asılan mendil, peşkir, havlu, çevre ve gömleklerden de oluşmaktadır. Türkistan coğrafyasında hayli yaygın olan kuşak güreşi bugün Türkmenistan’da milli spor olarak yapılmaktadır. Anadolu’ya kuşak güreşinin, Türkmenistan’dan Kırım’a göç eden Kırım Türkleri tarafından getirildiği iddia edilmektedir. Günümüzde kuşak güreşinin Kore’de “şirim, ssileum, ssirı” adları ile yapıldığı belirtilmektedir. Dünyada kuşak güreşine benzer geleneksel güreşler pek çok ülkede farklı kurallarla da olsa yapılmaktadır. Kuşak güreşinde ödül olarak kazanana genellikle para, altın veya koç verilir. Tokmaklar davula vurdukça, zurnalar tarihin ötesinden güreş harmanına; sırtı yere gelmeyen pehlivanlar getirir. Güreşçiler davulun ritmine bırakırlar kendilerini…

33


GÜREŞ ALANI Güreşin yapıldığı alana (Azbar) adı verilir. Bu alan köy meydanı, harman yeri, çim alan, olabilir. Spor salonlarında ise judo veya güreş minderlerinde yapılabilir. Yapılan alanın güreşçilerin sakatlanmasını önleyecek ve hareketleri engellemeyecek şekilde çim alan olmalı sporcunun sakatlanmasını önlemek için sahanın temizlenmesi, tümsek ve çukurların olmamasına dikkat edilir. Alanın miktarı her çift güreşçi için en az 12 m çapında yuvarlak alan olması gerekmektedir. Kalabalık güreşlerde ise alan: aynı anda 45 çift güreşçinin güreşeceği büyüklükte olmalıdır. KUŞAK GÜREŞİNDE HAREKETLER Sporcuların kuşakları kuşak hakemi tarafından sıkı şekilde bağlandıktan sonra Güreşçiler Meydan Hakeminin emrine girer. Sporcuların birbirlerine başarı dilemesinden sonra Meydan Hakemi “Kuşak tutuşun” der. Güreşçilerin sağ elleri içten sol eli dıştan gelecek şekilde birbirlerinin kuşaklarından kavrarlar. Güreşçilerin iki elini birleştirmesi yasaktır. Eller kuşaklara bağlandıktan sonra Meydan Hakemi sözle “Kureş” derken iki sporcunun da omuzlarına hafifçe değer. Hakemin komutu olmadan güreşçiler ellerini çözemezler, çözdükleri zaman yenik sayılırlar. Güreş alanının dışına çıkma anında, meydan hakemi “Tokta” komutu vererek güreşi durdurur. Tekrar kuşaklardan tutuş pozisyonu aldıktan sonra güreş başlatılır. Tokta (Dur): Hakemin sporculara kural34

lar ile ilgili, yasak hareketlerin yapılması halinde ve tehlike alanına çıkıldığında “tokta” komutu verilir. Her iki sporcu da “tokta” komutundan sonra kesinlikle bir hareket yapamazlar. “Tokta” komutundan sonra yapılan teknik geçerli sayılmaz. YENME VE YENİLME BİÇİMLERİ a) Güreşçi kuşaktan elini bıraktığı an yenik sayılır. Yenen güreşçinin sağ eli meydan Hakemi tarafından yukarı kaldırılarak galip ilan edilir. b) “Şalka” düşen (sırtın, belin veya kalçalarının yere gelmesi) güreşçi yenik sayılır. c) Herhangi bir nedenle sakatlanarak güreşi bırakan güreşçi yenik sayılır. d) Baş güreşleri hariç diğer boylardaki güreşçiler birbirlerine üstünlük sağlayamazsa, hakem kararı ve ihtaren yeniş olur. e) Güreşçi kurallarda belirtildiği şekilde koyan koltuk oyununu ani olarak yapmayıp 15 saniyeden fazla bekleyip tekrar nizami tutuşa geçmezse yenik ilan edilir. f) 3 İhtar alan sporcu yenik sayılır. Yenilen güreşçi elenir. g) Güreşçi müsabaka esnasında sakatlanırsa en fazla 3 dakika bir süre ile oyun durdurulur, eğer bu süre 3 dakikayı aşarsa sakatlanan güreşçi yenik sayılır. h)Şalka düşmeyle rakibini yenen güreşçi 0 ceza puanı alır. Kaybeden 4 ceza puanı alır. İhtarla rakibini yenen güreşçi 1 ceza puanı, yenilen 3 ceza puanı alır. i) İhtarlar eşitse altın puan uygulanır. İlk ihtar veya şalka düşmede maç sonuçlanır.


KUŞAK GÜREŞİNİN MERKEZİ KIRIM 19 Aralık 2008’de, Kırım Mühendis ve Pedagoji Üniversitesinde Kırım Tatar Milli Kuşak Güreşi Federasyonu’nun kuruluşu konusunda yapılan konferansta Kırım Tatar Milli Kuşak Güreşi Federasyonu’nun tüzüğü kabul edildi ve federasyonun organları kuruldu. Konferansta, federasyon başkanı olarak 1972’de Münih’te yapılan 20. Yaz Olimpiyat Oyunları şampiyonu Rustem Kazakov, Federasyon Birinci Başkan Yardımcısı Kırım Özerk Cumhuriyeti Spor ve Beden Eğitimi Komitesi Başkan Yardımcısı Cafer Bekirov, Federasyon Başkan Yardımcısı ve Sekreteri olarak da judo ve sambo güreş ustası, antrenör Seydamet Yagyayev seçildi. Bütün Dünya Kırım Tatarları Kurultayı çerçevesinde 18 Mayıs 2009’da Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesi’nde yapılan

toplantıya Türkiye Geleneksel Sporlar Federasyonu Asbaşkanı Fahrettin Şolpan, Romanya Temsilcisi Negiat Sali, Avrasya Kültür ve Spor İş Birliği Derneği Başkanı Ahmet Tüzün, Kırım’dan Rüstem Kazakov, Cafer Bekirov ve Seydamet Yagyayev’in katılımıyla yapılan toplantıda kuşak güreşinin temel ilkeleri ve talimatları belirlendi. Düzenlenen bildiri metnine bütün

üye ülkeler imzalarını attı. Kuşak güreşinin merkezi Kırım’ın Kezlev bölgesinde ve ayrıca Akmescit’te her yıl geleneksel Türk Kültürü Festivali kapsamında uluslararası kuşak güreşi turnuvası yapılıyor. Ayrıca Romanya’nın Köstence, Mangalya gibi kuzey bölgelerinde her yıl ilkbahar, yaz ve sonbaharda yapılan kuşak güreşleri büyük ilgi görüyor. Tataristan’da, Ç u v a ş i s t a n ’ d a , Başkurtistan’da, Altay, Hakas ve Yakutistan’da ve diğer Türk bölgelerinde de kuşak güreşi yapılıyor. Kuşak güreşi Türkiye’de ağırlıklı olarak Eskişehir ve civarında yaşayan Kırım Türkleri tarafından yapılmaktadır. Ayrıca bu güreşler mahalli etkinliklerin yanında, Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu’na bağlı olarak resmi müsabaka yönetmeliği çerçevesinde muhtelif tarihlerde de yapılmaktadır.

35


ART

’IN FOTOĞRAF MAKİNESİNE TAKILANLAR

ART OF WRESTLING AXEL WURZ

36


37 2937


Yağlı güreş (2015) Sezon Açılıyor.... Altınova Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Yalova 25 Nisan 2015 Seferihisar Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları İzmir 26 Nisan 2015 Kumluca Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 02-03 Mayıs 2015 Köyceğiz Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Muğla 06 Mayıs 2015 Terme Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Samsun 09 Mayıs 2015 Mustafa Kemal Paşa Kabulbaba Köyü Yardımlaşma Derneği Yağlı Güreş Müsabakaları Bursa 09 Mayıs 2015 Burhaniye Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Balıkesir 09 Mayıs 2015 Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kocaeli 1 0 Mayıs 2015 Din Görevlileri Yağlı Güreş Müsabakaları Samsun 10 Mayıs 2015 Tavşanlı Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kütahya 16 Mayıs 2015 Finike Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 16 Mayıs 2015 Ergene Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Tekirdağ 16 Mayıs 2015 Nilüfer Belediye Başkanlığı (Çalı) Yağlı Güreş Müsabakaları Bursa 17 Mayıs 2015 Muratpaşa Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 17 Mayıs 2015 Kepez Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Çanakkale 1 9 Mayıs 2015 Buca Belediyesi Gençlik ve Spor Bayramı Yağlı Güreş Müsabakaları İzmir 1 9 Mayıs 2015 Silivri Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları İstanbul 23 Mayıs 2015 Fevziye Köy Muhtarlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Yalova 23 Mayıs 2015 Hendek Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Sakarya 23 Mayıs 2015 Nilüfer Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Bursa 24 Mayıs 2015 Gebze Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kocaeli 24 Mayıs 2015 Sultangazi Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları İstanbul 24 Mayıs 2015 İvrindi Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Balıkesir 29 Mayıs 2015 Demre Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 30 Mayıs 2015 Babaeski Büyük Mandıra Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kırklareli 30 Mayıs 2015 Akyazı Akbalık Yağlı Güreş Müsabakaları Sakarya 30 Mayıs 2015 Beyağaç Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Denizli 31 Mayıs 2015

38

2015 yılı içerisinde yapılması kesinleşen yağlı güreş müsabakaları aşağıda yer almaktadır. Bundan sonra tarihleri kesinleşen diğer faaliyetlerimizi de tablomuza ekleyeceğiz. Kemer Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 31 Mayıs 2015 Kağıthane Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları İstanbul 31 Mayıs 2015 Umurbey Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Çanakkale / Lapseki 13 Haziran 2015 Sancaktepe Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları İstanbul 14 Haziran 2015 Çan Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Çanakkale 14 Haziran 2015 Sancaktepe Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları İstanbul 14 Haziran 2015 Yapraklı Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Çankırı 18 Temmuz 2015 Aybastı Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Ordu 19 Temmuz 2015 Kartepe Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kocaeli 19 Temmuz 2015 654. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreş Müsabakaları Edirne/Sarayiçi 2 4 - 2 5 26 Temmuz 2015 Uluborlu Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Isparta 01 Ağustos 2015 Sincan Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Ankara 01 Ağustos 2015 Geyikli Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Çanakkale 0 1 Ağustos 2015 Dikmen Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Sinop 02 Ağustos 2015 Altınyayla (Dirmil) Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Burdur 0 2 Ağustos 2015 Alanya Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 02 Ağustos 2015 Söğütlü Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Sakarya 02 Ağustos 2015 Kandıra Belediye Başkanlığı Namazgah Yağlı Güreş Müsabakaları Kocaeli 0 5 Ağustos 2015 Ladik Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Samsun 08 Ağustos 2015 Kızılcahamam Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Ankara 08 Ağustos 2015 Konyaaltı Belediye Başkanlığı (Kontev) Feslikan Yaylası Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 09 Ağustos 2015 Kavaklıdere Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Muğla 09 Ağustos 2015 Domaniç Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kütahya 09 Ağustos 2015 Merzifon Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Amasya 15 Ağustos 2015 35. Geleneksel Kurtdereli Mehmet Pehlivan (Karesi Belediye Başkanlığı) Yağlı Güreş Müsabakaları Balıkesir 15-16 Ağustos 2015

Yenikent Belediye Spor Kulübü Yağlı Güreş Müsabakaları Kütahya 16 Ağustos 2015 Çorum Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Çorum 22 Ağustos 2015 Kapaklı Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Tekirdağ 22 Ağustos 2015 Tosya Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kastamonu 2 2 Ağustos 2015 Gölcük Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kocaeli 23 Ağustos 2015 Lalapaşa Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Edirne 23 Ağustos 2015 Gölcük Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kocaeli 23 Ağustos 2015 Seydikemer (Seki) Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Muğla 2 3 Ağustos 2015 Çardak Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Çanakkale/Lapseki 2 6 Ağustos 2015 Beykoz Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları İstanbul 29 Ağustos 2015 Erdek Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Balıkesir 29 Ağustos 2015 Korkuteli Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 30 Ağustos 2015 Çatalca Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları İstanbul 30 Ağustos 2015 Tekkeköy Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Samsun 30 Ağustos 2015 Sındırgı Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Balıkesir 03 Eylül 2015 663. Elmalı Yeşilyayla Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 4 - 5 - 6 Eylül 2015 Derince Taşköprülüler Dayanışma Derneği Yağlı Güreş Müsabakaları Kocaeli 1 1 - 1 2 Eylül 2015 Osmaneli Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Bilecik 12 Eylül 2015 Altındağ Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Ankara 13 Eylül 2015 Arnavutköy Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları İstanbul 13 Eylül 2015 İzmit Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Kocaeli 19 Eylül 2015 Manavgat Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 20 Eylül 2015 Yenikent Belediye Spor Kulübü Yağlı Güreş Müsabakaları Kütahya 26 Eylül 2015 Döşemealtı Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 27 Eylül 2015 Aksu Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 4 Ekim 2015 26. Hüseyin Şahin Yağlı Güreş Müsabakaları Tokat/Erbaa 04 Ekim 2015 Serik Belediye Başkanlığı Yağlı Güreş Müsabakaları Antalya 11 Ekim 2015


39


www.kececizade.com.tr Merkez : H端k端met Cad. No: 5 Edirne / Tel: 0284 225 24 81


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.