aşağı olanlar yedi, selıiz ağa vardık. Valide Sul tan bizimle danışmaya başlad'ı. Konuşmalarırv dan, damadı olan Davut Paşa'ya eğilimi bul'un auğunu anladık. Biz de ma'kuldur dediJı.. İçimiz de yazı bilen kimsenin olup olmadığını · sordu. Ağalar bu fakiri gösterdil'eır. Hemen divit ile ka lem getirdiler ve ilk önce sadrazamlık buyruğu nu ben kaleme aldım. Arkasından on sekiz önem li görev yeri için buyrukları böylece ben yazdım. Kendim için başçavuşluk hatt:.ı şerifi de kendi kal'emimden çıktı. Bu arada annesi Sultan M'ustafa'yı mihraba oturttu. Etekleri üzerine oturtulan dadısı da pa 1 dişahın ellerini tutuyo1rdu. Arasırar Sultan Mus tafa, dışardaki halkın şamatası fazla olunca da yeçinin elinden kurtulup canıiin,, penceresindeki demirlere. tut. unarak dışarıyı seyretmek istedi. Böy.le yaptıkça annesi yanına varıp, «arslanım, kaplanım» diyerek pencere demirinden büyük bir dikkatle ve dadısının yardımı ile parmakla rını ayırıp yine mihraba götü1rür ve oturturdu. Birçok kez b'u . olay tekrarl'andı. Bu hali gören rahmetli Sultmi Osman, «görün ey çaresizler! Kimi padişah ettiniz! Siz neslin kesilmesine se bep olursunuz ve kendi ocağınıza bir iş edersiz ki, kıyamete değin pişmanlıktan kurtulmazsız» diye daha nice sözler söyler · dururdu. Sonra ba şırıdak_i tülbendi çıka:rdı ve yere · bıraktı. Böylece başı açık olduğu halde kalkıp müba;rek gözlerin den . sel gibi yaşlar akıttı. Yine ha.Z ka dönerek, «be hey ağalar, ben bilmeyerek tazelik nedeniyle ve yaramaz eğitimcilerin etkisi altında bir hata ettimse siz etmeyin» diye tekrar tekrar yalvardı. «Görün dünyanın halini, sabahleyin padişah iken, giysi ve malımın hadai hesa,bı yokken, şim di on akçelik bir arakiyeye ( * J gücümüz yok» di-
( *)
Arakiye, sarığın altına giyilen baş örtüsü. 45