sfinancemayissayisi

Page 1

MAYIS 2012

TSPAKB Başkanı

Atilla KÖKSAL İş Yatırım Genel Müdürü

İlhami KOÇ

Fortune Türkiye Genel Yayın Yönetmeni

Ali AĞAOĞLU


EDiTÖR Değerli okurlarımız, “Sermaye Piyasaları” konulu Mayıs ayı özel sayımız özverili bir çalışmanın ardından siz okuyucularımızla buluşuyor; öncelikle bu sayıda emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ederek sözlerime başlamak isterim.

KONUK EDİTÖR

GENEL KOORDİNATÖR

EDİTÖR

RÖPORTAJ SORUMLUSU

YAZI İŞLERİ EDİTÖRÜ

ÜNİVERSİTELER SORUMLUSU

FOTOĞRAF EDİTÖRÜ

Halil KARLI

M. Melih AKYURT

Birce DOBRUCALI

Sermaye piyasalarının önemini bir kez daha vurgulamak ve yatırımcıları bu konuda doğru yönlendirebilmek bu sayıdaki başlıca hedeflerimiz arasındadır. Dergimizin bu ayki sayısında İstanbul’un finans merkezi olmasını, yapılandırılmış finansı, kredi derecelendirme kurumlarının işleyişini ve açığa satış işlemlerini konu alan öğrenci yazılarını bulabilirsiniz. Dergimizde bu ay sektörün içinden önemli kişilerle gerçekleştirilen röportajlar da sizleri bekliyor. TSPAKB başkanı Sn. Atilla Köksal’ın, kurumun kuruluşundan, gelecek projelerine ve sağladığı eğitimlere yönelik öğrencilerin hazırladığı sorulara cevap verdiği röportajı; İş Yatırım Genel Müdürü Sn. İlhami Koç’un yine öğrencilerin sorduğu sorular doğrultusunda İş Yatırım’ın sağladığı iş olanaklarını, sektördeki konumunu ve yeniliklerini anlattığı ayrıca Fortune Genel Yayın Yönetmeni Sn Ali Ağaoğlu’nun gündemi meşgul eden konulara ilişkin öğrencilerin sorularını titizlikle cevapladığı röportajlarını keyifle okuyacağınızı düşünüyorum. Bunlarla birlikte dergimizde sermaye piyasalarındaki gelişmeleri ve bu süreçte Türkiye’de olanları anlatan “Sermaye Piyasalarının Kısa Geçmişi ve Yakın Geleceği” başlıklı yazımı da bulabilirsiniz. Sermaye piyasaları özel sayısının hazırlanması fırsatını veren Prof. Dr. Cengiz Erol’a ve yayın sürecinde en önemli katkının sahibi olan M. Melih Akyurt’a da teşekkürlerimi sunmak isterim. ERES (European Real Estate Society) Başkanı Sn. Giacomo Morri ve RICS (Royal Institution of Chartered Surveyors) Başkanı Sn. Luciano Capaldo ile röportajların ve sektöre yönelik yazıların yer alacağı Haziran ayı özel sayımızın taşınmaz konusuna ayrıldığını da şimdiden duyurmak isterim. Saygılarımla, Yener COŞKUN 2

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

www.

Sabri Umut DİLEMRE TEKNİK SORUMLU

Tezer YELKENCİ HABER EKİBİ

Halime BAYER Melis Gizem KONUK Hazal ÖZGÜL

Yener COŞKUN Gözde ÖZER

Büçke Deniz MENTEŞE Melek GEÇER Semih PEK

GRAFİK TASARIM

Burcu TANRIÖVER ETKİNLİK SORUMLUSU

Celal BAŞOL

RÖPORTAJ EKİBİ

Tolga DENİZ

Reklam & İletişim ieusfinance@yahoo.com.tr 0554 886 50 55/ 0505 617 04 79 Yayın Türü: Yaygın, Süreli,Aylık Sorumlu Müdür: Mehmet Melih AKYURT Yayın Sahibi: Mehmet Melih AKYURT Yönetim Yeri: İzmir Ekonomi Üniversitesi Sakarya Caddesi No:156 Balçova İzmir tel: 05548865055 DANIŞMAN HOCALARIMIZ

Prof. Dr. Cengiz Erol cengiz.erol@ieu.edu.tr Doç. Dr. C. Coşkun Küçüközmen coskun.kucukozmen@ieu.edu.tr Doç. Dr. Hasan Fehmi Baklacı hasan.baklaci@ieu.edu.tr Yrd. Doç. Emin Akçaoğlu emin.akcaoglu@ieu.edu.tr .org



MAYIS 2012 SAYI 5

4

7 10 12 16 20 23 26 30 32

TSPAKB Başkanı Sn. Atilla Köksal ile gerçekleştirdiğimiz röportajda kendisi bizlerle kurumun işlevi, eğitim seminerleri ve sektöre yönelik bilgileri paylaştı. Sermaye Piyasası Kurulu Başuzmanı, MRICS ve dergimizin konuk editörü Sn. Yener COŞKUN “Sermaye Piyasalarının Kısa Geçmişi ve Yakın Geleceği” hakkında değerli bilgiler veriyor. İş Yatırım Genel Müdürü Sn. İlhami Koç ile gerçekleştirdiğimiz röportajda şirketin sunduğu iş imkanlarını, yatırım fırsatlarını ve sermaye piyasalarını masaya yatırıyoruz. M. Melih Akyurt is focusing on structured finance in his article and he gives us information regarding financial crisis. Fortune Türkiye dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sn. Ali Ağaoğlu ile gündemden derlediğimiz konular hakkındaki hoş sohbetimizde kendisi görüşlerini bizlerle paylaşıyor. Halil Karlı kredi derecelendirme kuruluşlarının işleyişi, hataları ve geleceği hakkındaki yazısı ile bu ay da bizlerle… Birce Dobrucalı bu ayki yazısında İstanbul’un finans merkezi olması konusunu ele alıyor. Gözde Özer bu ay Avrupa’nın önemli bir bölümünde yasaklanan açığa satış işlemlerinin kriz dönemleri ve İMKB’deki durumunu irdeliyor. İzmir Ekonomi Üniversitesi 11. kuruluş yıldönümünü adına yakışır bir törenle kutladı.

www.

.org


5


6 May覺s 2012


ATİLLA KÖKSAL TSPAKB Başkanı

TSPAKB’nin geçmişinden, görev ve yetkilerinden bahsedebilirmisiniz? Hangi amaçla kuruldu, hedeflerini ne ölçüde gerçekleştirebildi, gerçekleşen hedeflerin piyasaya etkisi nasıl oldu? Birliği, 2001 yılında Sermaye Piyasası Kanununa istinaden özdüzenleyici bir meslek örgütü olarak kuruldu. Türkiye’de sermaye piyasası faaliyeti yapmak isteyen bütün aracı kuruluşlar; diğer bir ifade ile banka, aracı kurum ve vadeli işlemler aracılık şirketleri Birliğimize üye olmak zorunda. Halihazırda 40 banka, 1 vadeli işlemler aracılık şirketi ve 101 aracı kurum üyemiz bulunmaktadır. Birliğin özdüzenleyici fonksiyonu; üyelerinin dayanışma, özen ve disiplin içinde çalışmalarını sağlamak, haksız rekabetiönlemekvemeslekikonulardaüyeleriniaydınlatmak amaçlarını içeriyor. Meslek örgütü fonksiyonuyla ise Birlik, sermaye piyasası ve aracılık faaliyetlerinin gelişmesine katkıda bulunmayı, mesleki faaliyetleri kolaylaştırmayı amaçlıyor. Sermaye piyasamızın büyütülüp geliştirilmesi konusunda birçok proje ve oluşumun içinde Birliğimiz de yer alıyor. Örneğin, Halka Arz Seferberliği, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Yatırımcı Seferberliği, İstanbul Finans Merkezi gibi diğer sermaye piyasası ve ilgili kurumlarla ortak yürütülen projelere katkıda www.

bulunuyoruz. Yanı sıra, piyasamızın gelişmesi amacına yönelik olarak pek çok uluslararası oluşuma üye olarak ülke piyasamızı bu platformlarda aktif bir şekilde temsil ediyoruz. Ayrıca, sektör çalışanlarının gerek mesleki, gerekse kişisel gelişimleri konusunda da çeşitli eğitimler düzenliyoruz. Yayınladığımız Türkçe ve İngilizce yayınlar hem yerel hem de yabancı taraflarca ilgiyle takip ediliyor. Diğer taraftan, piyasa çalışanlarının sicil bilgilerinin takibi ve mesleki yeterliliğinin ölçülmesi konusunda organize edilen lisanslama sınavları konusunda Birliğimizin önemli fonksiyonları bulunuyor. Başlangıçta lisanslama sınavı SPK tarafından organize edilirken, 2010 yılında sınavın düzenlemesinde biz de görev almaya başladık. Bununla birlikte sınavda başarılı olan kişilere lisanslarının dağıtımı da yine Birliğimizin görevleri arasındaydı. 2011 yılı itibariyle ise sınavın organizasyonu, lisans dağıtımı ve sicil bilgilerinin takibi, Birliğimizin ana ortağı olduğu Sermaye Piyasası Lisanslama, Sicil ve Eğitim Şirketine devredildi. Kuruluşumuzdan bu yana, 11 yıllık süreç içinde 7 .org


RÖPORTAJ TSPAKB’nin, Türkiye sermaye piyasasına eğitimden araştırmaya, uluslararası çalışmalardan piyasanın işleyiş mekanizmasına kadar geniş bir çerçevede katkıları olduğu kanaatindeyim. Ama yapılacak daha çok şey olduğuna inanıyoruz. Şu anda en öncelikli gündem maddemiz, piyasamızı halkımıza daha iyi tanıtarak, kendilerinin Türkiye’nin büyümesinden pay almalarını sağlamaktır. Finansal piyasalarda teknolojiyle birlikte hızlı bir değişim yaşanmakta, uluslararası ve yerel piyasalar arasındaki engel giderek azalmaktadır. Bu nedenle finansal kurumlar arasında rekabet gücü giderek artıyor, sizce küreselleşme bu kurumlar arasında haksız rekabet yaratır mı? Finans sektörü teknolojiyi en aktif kullanan sektörlerden biri. Teknoloji, mekândan bağımsız çalışabilme, düşük maliyet, hızlı işlem ve tüm hareketlerin kayıt altına alınabilmesi konularında finansal faaliyetlere avantaj sağlıyor. Bir finansal piyasa işleminde parayı yatırmaktan, işlemin sonuçlanmasına kadar bütün aşamalar teknolojiye dayalı sistemler üzerinden yapılıyor. Bu ortamda piyasadaki her aktör düzenli olarak teknoloji yatırımı yapmak durumunda kalıyor. Teknolojik gelişme sayesinde, günümüzde mikro saniyeler bazında işlemler söz konusu. Bu ortamda, gelişmiş piyasalarda son yıllarda devreye giren alternatif işlem sistemleri hızla yaygınlaşarak, yüksek işlem hacimlerine ulaşmış durumda. Diğer taraftan şirketler de, dünyadaki küresel likiditeden faydalanarak, düşük maliyetli kaynak yaratmaya çalışıyor. Sonuç olarak hem arz hem de talep tarafı piya-salarda yoğun bir rekabete sebep oluyor. Rekabet baskısı sonucunda borsaların ve aracı kuruluşların, satın alma ve birleşmeler yoluyla, mümkün olduğunca çok geniş bir coğrafyada yatırımcılara ulaşmaya çalıştıklarını görüyoruz. Haksız rekabet kavramı, iyi niyet kurallarının ihlal edildiği, aldatıcı davranışların söz konusu olduğu ticari faaliyetleri ifade ediyor. Uluslararası piyasalarda yaşanan küresel rekabeti, haksız rekabet olarak algılamak doğru olmaz diye düşünüyorum. Zaten, düzenleyici otoriteler gerek haksız rekabet ge-rekse tekelleşmeye engel olu-yor. Bunun en son örneğini mesela NYSE Euronext ile Deutsche Börse birleşme başvurusunda olayında gördük. Bildiğiniz gibi birleşme tekelleşmeye sebep olacağı gerekçesiyle ilgili Avrupa Birliği otoriteleri tarafından onaylanmadı. 8

www.

TSPAKB’nin verdiği eğitimler nelerdir? eğitimlerin bizlere katkısı ne olacaktır?

Bu

Birliğimiz tarafından bugüne dek 1.150 eğitim düzenlendi ve bu eğitimlere yaklaşık 32.000 kişi katıldı. Eğitimlerimizde, piyasa uzmanlarının yanı sıra alanında uzman akademisyenler de eğitmen olarak görev alıyor. Düzenlediğimiz eğitim programları üyelerimizin özel ihtiyaçlarına, sermaye piyasası çalışanlarının beklentilerine, mevzuattaki güncel gelişmelere ve lisanslama sınavlarına göre oluşturuluyor. Eğitim içeriklerinin oluşturulmasında finans sektörü çalışanlarının güncel gelişmeleri ve uzmanlık alanları ile ilgili literatürü takip etmelerine desteklemeyi hedefliyoruz. Bunun yanı sıra sektör çalışanlarının hem sosyal yaşamda, hem de çalıştığı kurumda daha verimli ve etkili olmasını hedefleyen eğitimler de düzenliyoruz. Eğitim faaliyetlerimizi dört ana başlık altında ele alabiliriz: - 2002 yılından itibaren lisanslama sınavlarına hazırlık eğitimleri düzenlemekteyiz. Sermaye piyasasında çalışmayı hedefleyen öğrencilerin bu eğitimlerimize katılması, düzenlenen lisanslama sınavlarında başarı şanslarını artıracaktır. - VOB Üye Temsilcisi eğitimlerimiz, aracı kurum çalışanları başta olmak üzere, bu alanda kariyer hedefleyen üniversite mezunu herkesin katılımına açıktır. - Birliğimizce, 2003 yılından bu yana mesleki gelişim eğitimleri de düzenlenmektedir. Genel katılıma açık bu eğitimlerde katılımcıların mesleki bilgi ve beceri düzeylerini artırmak, yeni ürünler ve yeni düzenlemeler konusunda bilgi vermek amaçlanmaktadır. - 2008 yılından itibaren, iletişim becerileri, liderlik, sunuş becerileri gibi iş verimliliği ve motivasyon düzeyini artıracak konularda öğrencilerin de katılımına açık olan kişisel gelişim eğitimleri düzenliyoruz. Bu kapsamda, profesyonel iletişim ve sunuş teknikleri, satış becerileri, İngilizce konuşma teknikleri gibi konularda eğitimler vermekteyiz. TSPAKB’de mezun öğrencilere yönelik iş olanakları nelerdir, staj imkânı var mı? Halihazırda, üniversitelerin sermaye piyasası ve ilgili bölümlerinden gelen yazılı talepleri üyelerimize ileterek, stajyer ihtiyaçlarının karşılanmasında koordinasyon görevi üstleniyoruz. Ayrıca, Birliğimiz “TSPAKB İstanbul Finans Merkezi .org


Özgeçmiş Bankası” adı verilen uygulama ile finans kurumlarının nitelikli çalışan taleplerinin karşılanabilmesi ve iş arayanları organize etme, yönlendirme gibi konularda hizmet verecek yetenek havuzunun kurulma çalışmalarını başlattı. Böylelikle oluşturulacak elektronik platformda öğrencilerimiz de özgeçmişlerini internet ortamında yayınlayabilecek ve daha mezun olmadan, finans sektöründeki kurumların insan kaynakları yöneticilerine ulaştırma imkânına sahip olacak.

%41 mevduat, %21 döviz, %20 gayrimenkul, %7 yatırım fonu, % 5 hisse senedi. İstatistiklere göre, dünyada ve ülkemizde yatırım tercihleri farklılık göstermektedir. Yabancılar hisse senedine eğilim gösterirken, Türk yatırımcılar klasikleşmiş yatırım araçlarını (altın, dolar gibi) tercih ediyor. Sizce Türk yatırımcıların alışkanlıklarını değiştirememesinin sebepleri nelerdir ve yatırımcıların farklı yatırım araçlarına yönelmesi için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

İMKB’de işlem gören şirket sayısının düşük Birliğimiz 2010 yılında ülke çapında 18 ilde 2010 kişiyle yüz yüze görüşerek yatırım araçları, borsa ve olmasının nedenleri nelerdir? aracı kurumlara yönelik algıyı ve yatırım potansiyeİMKB’de işlem gören şirket sayısının Türkiye’nin po- lini belirleme araştırması yaptırdı. Yaptırdığımız anket tansiyelini yansıtmadığı hepimizin kabul ettiği bir ger- bize yatırımcının alışkanlarının değiştirilebilmesinin çek. Türkiye’nin en büyük şirketleri diyebileceğimiz önündeki en büyük engellerden birinin düşük finansal İSO-500 şirketlerinin bile sadece %15’i İMKB’de okuryazarlık düzeyi olduğunu gösterdi. Bu noktadan hareketle, 2011 yılında Sermaye Piyasası Kurulu işlem görüyor. Biliyorsunuz, Türkiye’deki şirketlerin önemli bir kısmı önderliğinde, piyasamızın diğer kurumlarıyla beraber aile şirketi. Bu şirketler de yönetime ortak olunmasına “Yatırımcı Seferberliği” projesinde faaliyetlere başlamış sıcak bakmıyorlar. Ayrıca, kamuyu aydınlatma ve bulunmaktayız. Yatırımcı Seferberliği ile hedeflerimiz: raporlama yükümlülükleri konusunda da altyapılarının - Uzun yıllar süren enflasyon ortamının hala etkisi altında yeterli olup olmadığı konusunda tereddütleri olabili- olan ve sadece kısa vadeli mevduat, altın ve döviz türü yor. Bunların yanı sıra, şirketlerin çeşitli finansman yatırım araçlarına yatırım yapan “enflasyon nesli”nin kaynaklarına ulaşma kolaylığı da halka açılma kararını yatırım alışkanlıklarını yeniden şekillendirmek; - Nüfusumuzun büyük bir parçası olan genç kitleye etkileyen bir faktör. Ancak,şirketlerimiz artık daha fazla sermaye tasarruf alışkanlığı kazandırmak, onlara sermaye piyasasının avantajlarını görmeye başladı. Biliyor- piyasası araçlarını tanıtmak ve uzun vadeli yatırımın sunuz, halka açılarak sağlanan uzun vadeli özkaynak- faydaları konusunda eğitim vermek; lar, şirketlerin daha sağlıklı büyümesine imkan tanıyor. - Bireysel yatırımcıların yatırım fonları, borsa endeks Ayrıca, başlangıçta dezavantaj gibi görünen denetim- fonları, gayrimenkul yatırım ortaklıkları gibi kurumler de şirketleri bir anlamda doğal bir kurumsallaşma sal yatırım araçları vasıtası ile yatırım yapmalarını sürecine sokuyor ve yönetimsel olarak da olumlu etki özendirmek. yaratıyor. Biz, 2008’den bu yana TOBB, İMKB, SPK, Proje kapsamında, Birliğimiz SPK ve İMKB ile birlikte KOSGEB ve TİM gibi çeşitli kuruluşlarla şirketleri hal- Türkiye genelinde üniversiteleri ziyaret ederek “Kuka açılmaya özendirmek için çalışıyoruz. Amacımız, rumlar Türkiye Sermaye Piyasası anlatıyor!” konulu şirketlerin sermaye piyasasının, yukarıda birkaçını seminerlerde öğrencilere finansal piyasalarda çalışma sıralayabildiğim, olanaklarını göstermek. Nitekim, imkânları ve lisanslama sınavları hakkında bilgi verison iki yılda bu çabalarımızın karşılığını da gördük, yor. Yanı sıra, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin koordinasyonunda gerçekleştirilen etkinliklerde firmalara borsamıza toplamda 50’den fazla şirket kazandırdık. yönelik tanıtım çalışmalarına destek oluyoruz. Dünya yatırımcılarının yatırım tercihleri:%33 hisse senedi, %29 sabit getirili enstrümanlar, %19 gayri- TSPAKB hakkında: menkul, %14 mevduat ve nakit, %5 diğer yatırımlar. Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB), 101 aracı kurum, 1 vadeli işlemler aracılık şirketi ve 40 bankanın Eylül 2010 tarihli TSPAKB Algı ve Yatırım Potansi- üye olduğu özdüzenleyici bir meslek kuruluşudur. 11 Şubat 2001 yeli Belirleme Araştırması sonuçlarına göre; Türk tarihinde kurulan Birlik, meslek kurallarını oluşturmakta ve sekyatırımcılarının yatırım tercihleri: %47 altın, törü denetlemektedir. www.

.org

9


MAKALE Yener COŞKUN

Sermaye Piyasası Kurulu Başuzmanı, MRICS

SERMAYE PİYASALARININ KISA GEÇMİŞİ VE YAKIN GELECEĞİ

Borsaların 19 uncu yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkan sanayi devriminde ve ABD’deki sanayileşme sürecinde sağladığı itici güç sermaye piyasalarının büyüme ve kalkınma süreçlerine yönelik katkılarını tarihsel düzlemde görünür kılmıştır. Birincil sermaye piyasalarında sağlanan fonların kalıcı ve uzun dönemli fayda sağladığını düşünsek bile, özellikle ikincil piyasa işlemlerinin doğasının kısa vadeli ve spekülasyona açık olması dikkat çekicidir. Borsaların bu yönü kumarhane ekonomisinin parlak bulvarı gibi görünse de, sermaye piyasalarının geliştirilmesinin büyüme ve kalkınma süreçlerini olumlu yönde etkilemesi mümkündür. Ülkemizde borsanın mazisi 19. yüzyıla kadar gitmektedir. Ancak yakın dönemlerdeki gelişmelerin kaynağı 1980’lerde yaşanan Banker Krizi’dir. 1990’lı yıllarda özellikle Anadolu’da etkinlik kazanmaya başlayan (ve menkul kıymetlerini sermaye piyasası mevzuatına aykırı olarak halka arz etmek yoluyla kaynak sağlayan) holdinglerde ve 2000’li yılların başında İmar Bankası örneklerinde ortaya çıkan ponzi finansman olgusu 1980 sonrasında ilk kez 1982 Krizi sırasında gözlenmiştir. Ponzi finansmanın, borcu, sürdürülemez bir döngüde borçla finanse eden, öz kaynağı zayıf finansal kurumların finansman biçimi olarak ortaya çıktığı gözlenmektedir. Söz konusu sarmala neden olan olguların başında; 1980 sonrası bankerlerin ve bankaların faiz verme yarışı gelmektedir. Bankerlerin uzun vadeli yönetim stratejisinden uzak fırsatçı yaratıcılığı, yoğun rekabet güdüsü ve gevşek resmi disiplin yapısı ile şekillenen faiz yarışı, bankacılık sektörünün risklerinin önemli ölçüde artmasına neden olmuştur (Coşkun, 2012: 68). 10

www.

Bu dönemde 2 banker öldürülürken, 10’u kaçtı, 5’i gözaltına alındı, 5’i tutuklandı ve 12’sinin iflası istendi. Bu küçük bankerler 200.000 civarında tasarruf sahibine 75 milyar TL civarında borçluydular (Aso-medya, 2001). Finansal piyasalarda yaşanan söz konusu gelişmelere tepki olarak ise 14 Ocak 1982 tarih ve 35 sayılı Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında KHK (Bankerler Kararnamesi) çerçevesinde bankerlerin Sermaye Piyasası Kurulu’ndan borsa bankerliği belgesi alma yükümlülüğü getirilmiştir (Kurdoğlu, Tüzün ve Yüksel,2010: s. 19). Sermaye piyasaları bağlamında krize yönelik tedbirlerin başında gelen 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu 30.07.2001 tarih ve 17416 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ancak Ertuna (1986: s. 131) da belirtildiği üzere, bu tarihte bankerler tasfiye olmaya başlamıştır ve en büyük kurum olan Banker Kastelli de yasadan bir yıl sonra kapanacaktır. Bu dönemde henüz Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) etkin olarak örgütlenemediği görülmektedir. Düzenleyici ve denetleyici açıdan sorumlu olan ve fiilen etkinlik göstermesi beklenen Hazine Müsteşarlığı ise yeterli etkinlikle gelişmelere tepki verememiştir. Ayrıca banker faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesine yönelik çalışmaların 1960’lardan beri gündemde olmasına karşın (bkz. Çölaşan, 1984: s. 432), etkili bir düzenlemenin kriz sırasında bulunmadığı görülmektedir. Bununla birlikte Boratav (2006: s. 153), 1982 Banker Krizi’nin etkisiyle finansal serbestleşmenin ihtiyatla sürdürüldüğünü belirtmektedir. Sonuç olarak Banker Krizi, finansal serbestleşmenin düzenleme ve denetleme ile birlikte gitmesi gerektiğini açık biçimde ortaya koymuştur. Ülkemizde sermaye piyasasının sınırlı yatırım olanakları sunması, banka dışı kurumların gelişiminin yetersiz olması ve kamu borçlarından kaynaklanan dışlama etkisi nedenleriyle; formel tasarruflar bankalara ve döviz cinsinden menkul kıymetlere kaymakta ve yüksek enflasyondan korunma ve vergi avantajları nedeniyle döviz cinsinden varlıklar, altın ve gayrimenkule yönelik informel bir tasarruf ortaya çıkarmaktadır (Coşkun, 2011: 561). Nitekim gelişmiş ülkelerdeki sermaye piyasaları ile kıyaslandığında ülkemizdeki sermaye piyasası verilerinin oldukça mütevazı olduğu gözlenmektedir. Aşağıdaki tabloda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde halka açık şirket sayılarına ilişkin veriler yer almaktadır. .org


Yukarıdaki veriler ışığında halka açık şirket sayısı açısından ABD borsalarının önde geldiği görülmektedir. SEC (2006: 28,29), verilerine göre 2005 yılında ABD’nin New York, Boston, Cincinnati, Chicago, Pacific ve Philadelphia borsalarında işlem gören menkul kıymet sayısı 4.223 ve bunların piyasa değeri de, 13,4 trilyon doları New York borsasında olmak üzere, 13,6 trilyon dolardır. Bu menkul kıymetlerin 814 adedi bono, 439 adedi imtiyazlı hisse senedi ve 2.954 adedi de adi hisse senedinden oluşmaktadır. 2005 yılı itibarı ile ABD’deki adi hisse senetlerinin piyasa değeri yaklaşık olarak 13,6 trilyon dolardır. ABD sermaye piyasalarının bu denli büyük olmasının altında ekonomik gelişmişlik ve sermaye piyasalarının finansal sistemdeki önemli rolünün etkisi bulunmaktadır. Öte yandan, İMKB 2006 yılında 316 şirket sayısı ile gelişmekte olan ülke borsaları olan Tel Aviv ve Tahran borsalarının gerisinde kalmaktadır. Küresel finansal kriz sürecinde borsa şirketlerinin piyasa değerinde önemli bir çöküşle karşılaşılmış ve sermaye piyasalarının finansman sağlama fonksiyonunda aksamalar yaşanmıştır. Bununla birlikte gelişmiş sermaye piyasalarına sahip olan ülkelerin kendi dinamikleri içinde söz konusu zorlukların üstesinden gelebileceğini ve sermaye piyasalarının olağan işlevlerini yerine getirmeye devam edeceğini söylemek mümkündür. 2006 yılı verilerine göre borsaya kote şirket sayısı açısından İMKB’nin durumu potansiyelin gerisinde görünmektedir. Son yıllarda gözlenen gelişmeler ile birlikte sayıları 330’a ulaşsa da halka açık şirket sayısı açısından İMKB’nin yeterince gelişmemiş olduğunu söylemek mümkündür. Yer kısıtı nedeniyle yapılamamakla birlikte, bu analizi çeşitli ölçütler çerçevesinde daha kapsamlı biçimde yapılması da mümkündür. Ülkemiz sermaye piyasalarının 1990’lı yıllarda yakaladığı ivmeyi sürdüremediği görülmektedir. Bu çarpıcı olgunun birçok yapısal nedeni bulunmaktadır. Sermaye piyasalarının gelişmesi ve hak ettiği yere gelmesi temelde halkın finansal yatırım alışkanlıklarına uygun ve güvenilir yanıtlar üreten bir sistem tasarımı ile ilişkilidir. Bu kapsamda gidilecek çok uzun bir yol var gibi görünmektedir. KAYNAKÇA: -ASOMEDYA. (2001, Mart). Türkiye’de bankacılık ve finans krizleri (s. 39-57). www.aso.org.tr/html /TUR/asobulten/asobulten2001-0304.pdf (Erişim Tarihi: 18 Ağustos 2010). -Boratav, K. (2006), Türkiye iktisat tarihi (10. Baskı). Ankara: İmge Kitabevi. Coşkun, Yener. (2011). Ekonomi Politik ve Düzenlemenin Gücü İstanbul’u Finans Merkezi Yapabilir Mi?. (içinde, Bilsay Kuruç’a Armağan, Ed. Şahinkaya, Serdar ve Ertuğrul, N.İlter, Armağanlar Dizisi No:9, Yayın No: 2011/2, Kasım, Mülkiyeliler Birliği): 525576. -Coşkun, Y. (2011). Ekonomi Politik ve Düzenlemenin Gücü İstanbul’u Finans Merkezi Yapabilir Mi?. (içinde, Bilsay Kuruç’a Armağan, Ed. Şahinkaya, Serdar ve Ertuğrul, N.İlter, Armağanlar Dizisi No:9, Yayın No: 2011/2, Kasım, Mülkiyeliler Birliği): 525-576. -Coşkun, Y. (2012). Repo ve Ters Repo Düzenlemeleri: Banker Krizi Sonrası Ortaya Çıkışı ve Finansal Başarısızlık Dersleri Işığında Politika Önerileri.İşletme ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi 3 (1): 59-90. -Çölaşan, E. (1984). Banker skandalının perde arkası: bankerler batıyor, Kastelli kaçıyor. İstanbul: Milliyet Yayınları. -Ertuna, Ö. (1986). Finansal Kurumlar (2.Baskı). Ankara: Teori Yayınları. -Kurdoğlu, Ç., Tüzün, G. ve Yüksel, M. (2010, Kasım). Galata’dan İstimye’ye İstanbul Menkul Kıymetler Borsası. Birinci Baskı. Tarih Vakfı. -SEC. (2006). Certain Broker-Dealers Deemed Not To Be Investment Advisers. Release No. 34-50979; IA-2339; File No. S7-25-99]. Internet: http://www.sec.gov/rules/final/34-50979.htm (Erişim Tarihi: 05.12.2011). -World Federation of Exchange. (2007). Annual Report and Statistics 2006. Internet: http://www.world-exchanges.org www.

.org

11


RÖPORTAJ

İLHAMİ KOÇ

İş Yatırım Genel Müdürü 2012’de varant ihracatında hız kazanmış durumdasınız. Bu yılsonuna kadar aracı kuruluş varant ihracatında hedefleriniz nelerdir? Ayrıca varant ihracatı, kurumunuz için ne gibi riskler içermektedir?

Hisse senetlerinin büyük bir bölümünün yabancı yatırımcıların elinde olması ve sürekli yabancı yatırımcı türlerinin değişmesi ne gibi riskler içerir?

Hem ihraç sayısı hem de dayanak varlık çeşitliliği açısından yakaladığımız ivmeyi 2012 yılında da devam ettirmeyi hedefliyoruz. Varantları, opsiyonların öncüsü olarak görüyoruz. Bu açıdan değerlendirildiğinde, yatırımcı eğitimine eğilerek hem varantlar hem de varantlar aracılığı ile opsiyonlar hakkındaki farkındalığın arttırılması amacındayız. İhraççı açısından bakıldığında varantlar bir yükümlülüktür. İhraççıların varant satışından sonra ortaya çıkan bu yükümlülüğün risklerini yönetmeleri gerekiyor. İhraççılar bir varant sattıkları zaman alan yatırımcı karşısında açık risk taşımayı tercih etmez; aksine çoğu zaman anlık olarak satılan varantın riskini bertaraf edecek bir işlem gerçekleştirir. Varantlarda korunma işlemlerini gerçekleştirmekte yaşanacak aksaklıklar ihraççı kurum için risk doğurur. Risk açısından bir başka husus da piyasa yapıcılığı faaliyetinin getirdiği piyasa riskidir. Ayrıca, sürekli piyasa yapıcılığı faaliyeti, bir teknolojik alt yapının varlığını gerektirmektedir. Dolayısıyla, piyasa riskinin yanısıra operasyonel riskler de mevcuttur.

Hisse senetleri piyasasında yabancı yatırımcıların oranı halen %65 civarında. Bu oran geçmişte daha yüksek seviyelere de çıkmıştı. Bunun temel nedeni, ülkemizde genel olarak yurtiçi tasarruf oranının düşük olması ve bu tasarrufların da daha çok kısa vadeli yatırım ürünlerini tercih etmesidir. Böyle olunca, risk ve getiri beklentilerine göre farklı ürünlerin kullanıldığı profesyonel portföy yönetimi faaliyeti de büyümüyor. Bu eksiklik yurtdışındaki tasarruf fazlasından kapatılıyor. Yatırımcı tabanının daha dengeli olabilmesi için öncelikle, ülkemizde de başta hisse senedi olmak üzere uzun vadeli yatırım ürünlerine olan ilginin artmasını sağlamalıyız. Son yıllarda bireysel emeklilik fonları sayesinde bu alanda bazı olumlu gelişmeler oldu. Ayrıca, yabancı yatırımcı oranının yüksek

12

www.

.org


olmasını olumsuz bir durum olarak değerlendirmek de yanlış. Yabancı yatırmcı olarak tanımlanan kitle, her zaman aynı davranışı sergileyen gruplardan oluşmuyor. Oldukça dağınık. Bunların içinde, uzun vadeli fonlar olduğu gibi, bölge fonları, ülke fonları, hedge fonlar, arbitraj fonları, pasif yönetilen fonlar gibi farklı nitelikte fonlar var. Yatırımların bu fonlar arasında değişmesi uluslararası piyasalardaki gelişmelerden kaynaklanıyor. Hangi fon yatırımcısına daha fazla kazandırırsa ve hangi fon daha fazla kaynak temin ederse o fonun piyasadaki payı ve etkinliği artıyor. Bu durum özel bir risk teşkil etmiyor; aksine farklı nitelikteki fonlara dağılmış olması aşırı fiyat hareketlerini engelleyerek piyasanın istikrarına yardımcı oluyor. İş Yatırım’da Risk Yönetimi Departmanı bulunuyor, günümüzde finansta risk yönetiminin öneminin giderek artmasının nedenleri nelerdir? Finans piyasalarında işlem gören ürünler gittikçe karmaşık hale geldikçe “risk ve getiri” ikilisinin risk tarafını yönetmek gittikçe önemli hale geliyor. İş Yatırım, genişleyen müşteri profili, artan faaliyet alanları ve büyüyen iş hacmi nedeniyle “risk yönetimi” alanında da gerekli yatırımları yaparak, risk yönetimini iş süreçlerinin bir parçası haline getirdi. Genel kabul görmüş risk yönetimi tekniklerini, teknolojiyi de kullanarak ana sistemimize uyarladık. Risk Yönetimi Müdürlüğü, bünyemizde 5,5 yıldır faaliyetlerini sürdürüyor ve doğrudan Yönetim Kurulu’na raporlama ya-

pıyor. Bu birim, karar destek aracı olmasının yanısıra denetim faaliyetlerinde de rol üstleniyor. Risk yönetimini sadece kurumun rumun üstlendiği piyasa, kredi ve operasyonel riskler için kullnamıyoruz; bu hizmetleri müşterilerimize de sunuyoruz. Kurumsal finansman gelirlerinizi arttıracak projelerinizi nasıl belirliyorsunuz? Kurumsal finansman hizmetleri, aracı kurumların ekonomiye kaynak sağlama işlevini yerine getirir. Bu kapsamda geleneksel olarak yapılan işlemler, hisse halka arzları ve birleşme&satınalma işlemleridir. Son yıllarda bu geleneksel yapı değişmeye başladı. Halka arz tarafında, özel sektör borçlanma aracı ihraçları hisse arzlarını geçti. Fazilerin düşmesi ve vergisel eşitsizliklerin kaldırılmasıyla bu piyasa hızla büyüdü. İş Yatırım olarak bu piyasanın büyümesi için çok çaba harcadık. Önceleri, ihraç edecek şirket bulmakta zorlanıyorduk. Bir yanda. ihraççı şirket sayısını artırırken diğer yandan talep tarafını yaratmaya çalıştık. Son 5 yılda bu alanda yaptığımız çabaların sonuçlarını almaya başladık. Artık, neredeyse her ay bir özel sektör tahvil arzı yapıyoruz. Bundan sonra VTMK , VDMK , kira sertifikası gibi ürünleri de piyasaya getirmek istiyoruz. Hisse senedi arzlarında ise özellikle piyasaların gelişimine katkı sağlayabilecek, derinliği olabilecek ve belli büyüklüğün üzerindeki arzların gerçekleştirilmesi yönündeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şirket birleşme ve satınalmaları büyük ölçüde yabancıların ülkemizdeki şirketlere yatırım yapması şeklinde www.

.org

gelişti. Son 5 yıllık dönemde sermaye ve para piyasalarında yaşanan dalganmalara rağmen Türkiye yabancı yatırımcıların ilgi odağı olmaya devam etti. Bu kapsamda Şirket Birleşme&Devralma işlemleri hızla arttı; ülkemizin yabancılar açısından güvenli /getirili liman özelliği devam etti. İş Yatırım son 10 yılda B&D işlemlerinde 88 adet işlem tamamladı. Bu alandaki yeni gelişme, yabancı firamaların ülkemizde şirket satın almasının yanısıra, Türk şirketlerinin de yurtdışında şirketler satınalmaya başlaması oldu. Bu alanda da danışmanlık hizmetleri veriyoruz. İş Yatırım’da mezun öğrencilere yönelik iş olanakları nelerdir, staja alımlarda neye dikkat ediliyor? İş Yatırım ailesine katılacak yeni mezun arkadaşlardan hangi yetkinliklere ve donanımlara sahip olmasını bekliyorsunuz? Sınırlı sayıda öğrenciyi kabul ettiğimiz bir staj programımız var. Staj için seçim yaparken sermaye piyasalarında kariyer yapmak isteyen öğrencilere öncelik veriyoruz. İş alımlarda dikkat ettiğimiz hususların başında elbette eğitim ilk sırada geliyor. Özellikle finans konusunda yüksek lisans öğrencileri tercih ediyoruz. Bunun dışında kişilik özelliklerini dikkate alıyoruz. Araştırmaya meraklı, gelişime açık, dışa dönük, ikna kabiliyeti yüksek adayların şansı yüksek oluyor. Bu sektörde görev almak isteyen ögrencilerin öncelikle bu konuda lisanslama sınavlarına girmelerini tavsiye ediyorum. Bu sınavı almış olarak başvurmaları kabul edilme ihtimalini oldukça artıracaktır. 13


RÖPORTAJ Kısa bir süre önce SPK regülasyonuna girmiş olan foreks piyasası faaliyet iznini almış olan İş Yatırım, Ekim ayı itibariyle yatırımcılara foreks işlemleri yapma imkanı sunuyor. Foreks işlemlerinin SPK mevzuatına bağlanması yatırımcıları şüphesiz memnun etti. Peki, bu durum sermaye piyasalarını, aracı kuruluşları ve aracı kuruluşların işlem hacmini nasıl etkiledi? Uzunca bir süre kesin bir yasal mevzuat kapsamında bulunmayan foreks işlemleri, 27.08.2011 tarihindeki “Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” ile sermaye piyasası mevzuatı kapsamına alındı. Tebliğ ile bu işlemlere aracılık edebilecek kuruluş-

14

ların sahip olması gereken özellikler, hizmet çeşitleri, yapılacak işlemlerin özellikleri vb. konular belirlendi. Bu tarihe kadar foreks için ayrı bir mevzuat yoktu ve yatırımcılar bazı sıkıntılara maruz kalıyorlardı. Örneğin zarara uğrayan yatırımcılar şikayet edecekleri bir muhatap ya da makam bulamıyorlardı. Yasal mevzuatın netleşmesinin ardından yatırımcılar artık daha güvenli bir şekilde işlemlerini gerçekleştirebiliyorlar. Bunun sonucunda da bu piyasaların süratle geliştiğini ve ilerlediğini görüyoruz. Bu tür işlemler için daha önce yurtdışına giden paralar ülkemize geri dönmeye başladı. Kaldıraç sayesinde foreks işlemi yapan yatırımcılar küçük portföylerle büyük işlem hacimleri gerçekleştire biliyorlar. Dolayısıyla görece olarak küçük portföylü yatı-

www.

.org

rımcıların rağbet ettiği bir piyasa ; ancak tabi ki, içerdiği risk nedeniyle kaldıraç çok dikkatli kullanılmalı. Foreks işlemlerinin esasen bir yatırım olmadığı, fiyat hareketlerinden fayda sağlamaya yönelik alım-satım işlemleri olduğu unutulmamalı. Şu sıralar, Türk kurumlarından yapılan işlem hacmi günlük ortalama 3 milyar Doları aşıyor. Ancak dünyadaki işlem hacminin günlük 4 trilyon Doları aşkın olduğu düşünülürse ve Türkiye’deki foreks piyasasının hızla geliştiği göz önüne alınırsa, yıl sonunda günlük hacmin 10 milyar Doları aşacağını tahmin etmek zor değil. Varantlar: Elinde bulunduran kişiye, dayanak varlığı yada göstergeyi önceden belirlenen bir fiyattan belirli bir tarihte veya belirli bir tarihe kadar alma yada satma hakkı veren ve bu hakkın kaydi teslimat yada nakit uzlaşı ile kullanıldığı menkul kıymet niteliğindeki sermaye aracıdır. Hedge fon: Genellikle kısa vadeli hareket eden ve yüksek kar amacıyla piyasadan piyasaya dolaşan fonlardır Arbitraj fon: Fonun temel yatırım stratejisi, piyasalardaki kısmi ya da tam arbitrajlardan yararlanmaktır. VDMK: İhraççıların kendi ticari işlemlerinden doğmuş alacakları veya temellük edecekleri alacaklar karşılığında, ihraç edebilecekleri kıymetli evraktır. Kira Sertifikası: Özel sektör şirketlerinin, bir “Varlık Kiralama Şirketi” (VKŞ) aracılığı ve devret kirala devral yöntemiile, mülkiyetlerindeki veya kiralamak suretiyle devralacakları varlıkları kul-lanarak finansman sağlamalarına imkan veren bir enstrümandır. Kaldıraç: varlıklarımızın yüzde kaçını yabancı kaynaklarla karşılandığını gösteren oran. VTMK : İhraççıların, tüketici kredileri, ticari krediler, finansal ve operasyonel kiralama sözleşmelerinden doğan alacaklar, ihracat işlemlerinden doğan alacaklar ile T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın gayrimenkul satışından kaynaklanan alacaklar karşılığında ihraç edebilecekleri kıymetli evraktır.



MAKALE melihakyurt@hotmail.com

M. Melih AKYURT İzmir University of Economics, International Trade and Finance, Risk Management and Insurance Certificate Program, 3rd Class

STRUCTURED FINANCE

The structured finance concept is created by the smart financial engineers for banks and financial institutions who want to transfer risk of the assets in their balancesheet to other securities which are highly rated, and it is a quite new concept for all of us. The aim for the structured finance activities is about transforming illiquid assets that are hard to resell in to standardized financial assets that are liquid ( Knoop, 2008) , the process called securitization, and creating new securities which are seen as less risky to the customers who are insurance companies, small banks and rich investors. Increasing Liquidity First of all, the securitization process is an essential concept, thereby banks can transfer risks which occur in the balance sheet, since there is a default risk of the loans, to out of the its responsibility. Also, to understand the benefit of the securitization we should understand that in the balance sheet of the banks the asset side is called uses of funds and the liability part is called sources of found, that is to say banks use their liabilities which generally consist of deposits for generally giving a credit to gain from the interest. Moreover, long term-asset bear responsibility of liability part, and if long term assets are been 16

quoted in the secondary market, the profitability of the bank is increased. These long term assets are traded in the secondary market thus bankers always want to make higher profit. So, they wanted to make long-term asset a liquid. On the other hand, when these are sold in the secondary market after securitized, these securities are not recorded in the balance sheet and called off- balance sheet items and their ability to bear becomes an illusion. Additionally, as we mentioned before the banks need to hold an amount according to magnitude of loss of credits which are recorded under the asset part, thus these have ability not to www.

pay back. So it is required responsibility for the banks and restricts the profitability of the bank. In this context, structured finance may help banks to create more liquid assets. Securitization process overcomes for that problem and new securities which are ready to resell become a short-term liability of the banks, after their risk levels reduced (credit enhancement), with the help of SPVs (Special Purpose Vehicle). To sell the securitized assets there is need for an organization called SPV and the organizations which are established for this issue live until the securities are just paid pack. Nevertheless, in 2008 the mortgage crisis showed that there is a misperception for the role of SPV considering that these have the responsibility of default of the new securities. However, the truth is that SPVs work as a trustee who is not responsible for making significant decisions, does not have any employee, does not have a place for running the business, never faced with a bankruptcy are not responsible for the default risk of new securities means if something going wrong originators will faced with (Coşkun 2010: 75). .org

1 There had seen rapidly increase of SPV’s before 2008 crisis, thus increase on capital adequacy due to affiliates which are shown as off-balance sheet items wasn’t anticipated on Basel capital accord. (Coşkun 2010 : 75) 2 After 2008 crisis Basel 2 changed the situation even there is no change on the minimum capital requirement of 8 percent of risk-weighted assets (Caruana, and Narain, 2008: 45) 3 These are the mortgages that are provided with a high credit risk to pay back


There are three several stages which characterizes the structured finance process; pooling of the assets, splitting a loan in tranches, and credit enhancement.

Tranching and Process called Securitization As indicated, the essence of structured finance activities is pooling of economic assets which are loans, bonds, mortgages etc. Moreover structured finance has ability about the repackage of risks. By doing this “safe� assets are created. On the other hand, unfortunately risky collaterals may dramatically expand in this process. There are several tranches created after all assets gathered in the same place, process called polling. And, then they divided them (the new securities) in to different tranches considering by the different risk levels. The securities which are formed from the long-term assets are called asset backed securities (ABS). If it is necessary to explain what an ABS is in brief, we can describe an asset-backed security as a security which is the value and income payments of it are derived from specified pool of underlying assets and collateralized. These are also called pass thorough securities. And after these divided in to different tranches by considering different risk level, new securities are called CDOs (Collateral Debt Obligation). There is credit enhancement process which is an essential while creating a CDO.

Manufacturing Highly Rated Securities CDOs which are new instruments formed by the financial engineers (arrangers) should be sold otherwise structured finance does not mean anything. There should be something make them attractive to invest on. These instruments are extremely sophisticated and complex in nature. CDOs risk levels are essential for the both originators and investors. To overcome the problems of inherent risks, credit enhancement may create additional solutions to the system. To create a highly graded which means safe securities there is needed to be rearrangement for the cash-flow risk of these securities. At the same time probability of default and severity of loss incurred in the event of default should be measured to satisfy the guidelines set forth by the credit rating agencies. Coval et. Al. (2008) indicate that structured finance allows originators to accomplish this goal by means of a two-step procedure involving pooling and trenching. Here we can briefly consider credit enhancement through trenching procedure. The first step, which is about the pooling means large amount of collected credit sensitive securities gathering around, and then they are sold with the help of SPVs. Moreover, these new securities provide originators to sever credit risk of its liabilities which are requirement for default risk of the asset with the help of tranches. According to the situation if the claims that are issued by the SPV were not prioritized and were equally shared to pay off on the underlying portfolio, then the structure would be the pass through securitization. Coval et. al. (2008) also underline that at this stage, since the expected portfolio loss is equal to the mean expected loss on the underlying securities, the portfolio’s credit rating would be given by the average rating of the securities in the underlying pool. The pass-through securitization claims would inherit this rating, thus achieving no credit enhancement. 17 www. .org


MAKALE Graph: 2. Tranching Process

As seen in the below graph, tranches are established by their ability to absorb losses from the underlying securities in the pool (see Graph 2). We can describe the process of pooling and tranching, common to all structured securities, with the help of two asset example. (Joshua et. al, 2008) Assuming that in the example there are two identical securities – call them “bond”- and both of the securities have a probability of default Pd. Moreover, these pay $0 provisory on default, on the other hand, pay $1. Estimate that these securities are polled in a portfolio, and then the portfolio’s total national value of underlying securities becomes $2. After that two $1 tranches are issued against this fund. The first $1 loose of the portfolio is bear by the tranche named “Junior”, since; it promise to pay $1 and interest amount related to security whether if the both bonds haven’t faced with a debt. However “Senior” tranche face with a debt only if both bond default. It is clear that we need to know the probability of debt of both bonds simultaneously to compute the expected cash flow of the new security and either the joint probability of default or the default correlation give that structure ability of credit enhancement. Moreover with the help of credit enhancement process CDOs’ risk level is shown as less riskier then it is, thus there is imperfectly correlation between the securities which CDO consists of. So this situation makes CDOs rubbish and becomes one of the causes of crisis. 18

www.

.org

Crisis and Structured Finance In 2008, the structured finance concept were showed itself as nightmare of the financial system. The concept absorbed people’s assets, and savings. But there were not only CDOs, which are structured finance instruments, could be called as fall guy of the panic. Actually, the problem behind fields of the financial system was the banks’ (orginators) projections, concept, and approach to the structured finance. Moreover, complexity of the structured finance instruments didn’t led people understand it. The critical point in 2008 mortgage crisis was securitization and lax regulations, thus, securitization required banks credit departments ability to give subprime mortgages without any restriction and lax regulation made this possible.


Conclusion Consequently, as indicated by Vettor(2011) “Simpler systems cope better with extreme and sudden events than highly complex ones - they can adapt faster and are less fragile”. Simpler systems has an advantage to prevent chaos compared with the complex ones. However, in the USA the situation was vice versa. The complexity of the CDOs joined with the uncertainty of the market and the fragility occurred. During the global financial crisis, one may observe that fragility is one of the causes that almost bring on collapse of the financial systems. We saw that one more time in the 2008 mortgage crisis in the USA. On the other hand, Structured Finance also is an essential concept for the financial system, whether it is used and understood correctly. In my opinion ,in the near future we’re going to face with instruments which are created by the originators who may be accepted as new heros of the structured finance. Moreover, we will benefit from their advantages.

References: -Knoop, Todd A.; (2008), MODERN FINANCIAL MACROECONOMICS (Panics, Crashes, and Crises), pp 49-53. -COMMITTEE on the GLOBAL FINANCIAL SYSTEM; (CGFS), (2005), The Role of Ratings in Structured Finance: Issues and Implications, BIS CGFS Papers, No: 23, http://www. bis.org/publ/cgfs23.pdf?noframes=1, 10.01.2009 -Yener COŞKUN; (2010), “Structured Finance and Global Financial Crisis”, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, Volume: 47 Number: 545, pp 73-82 http://ankara.academia.edu/yenercoskun/Papers/320253/Structured_Finance_and_Global_Financial_Crisis -Jaime CARUANA and Aditya NARIAN, Banking on More Capital, The subprime crisis has made Basel II implementation more important—and challenging, (2008) June, Finance and Development, Volume 45, Number 2. (A quarterly magazine of the IMF) http://www.imf.org/external/pubs/ft/fandd/2008/06/caruana.htm -Joshua D. COVAL, Jakub JUREK , Erik STAFFORD; (2008), The Economics of Structured Finance, Working Paper 09-060 Harward Business School, pp 5-9. http://www.hbs.edu/research/pdf/09-060.pdf -Clodia VETTOR (2011), Traditional Ratings, Traditional Risk Management: Is it Over? http://www.linkedin.com/groups/Traditional-Ratings-Traditional-Risk-Management-65207.S.84116862

www.

.org

19


ALİ AĞAOĞLU

Fortune Türkiye Genel Yayın Yönetmeni BES ile ilgili açıklanan yeni düzenlemeler hakkında neler düşünüyorsunuz? Kapsama alanının artması hane halkını tasarrufa yöneltip cari açığın kapatılmasına bir katkı sağlayabilir mi? Hayır, BES ile ilgili açıklanan yeni düzenlemelerin cari açığı kapatmaya yardımcı olacak kadar büyük bir fayda sağlaması mümkün değildir. Yapılması gereken veya yapılmaya çalışılan düzenleme, bireysel emeklilikteki vergi avantajıyla ilgilidir. Normal şartlarda ben şuandaki sistemde ne yapıyorum? Bireysel emeklilik sistemine giriyorum, yapmış olduğum ödemelere ait makbuzları işverenime veriyorum, o da vergi matrahımdan düşüyor ve ben vergi avantajı elde etmiş oluyorum.Yani bunu götürüp bireysel emeklilik sistemine yatırmıyorum. Böylelikle kişisel olarak ödediğim primin net etkisi azalıyor. Şu andaki sistem bu şekilde çalışıyor. Ama yeni dönemde o katkıyı, devletin direk vergi iadesi olarak değil de, bireysel emeklilik sistemine ek para olarak koyması söz konusudur. Mesela böyle bir durumda tasarruf teşvik fonu vardı. Normalde 3 birim para biriktirecekken, 5 birim para biriktiriyordum. Getirisi de 3 birim üzerinden değil, 5 birim üzerinden oluyordu. O zaman anlamlı ve karlı bir şeydi benim için. Ben katılmıştım ve hiç de çıkmadım o sistemden. Kısacası bunun cari açığı kapatıcı bir etkisi olmaz. Ama tabii ki tasarrufların artması, bizim cari açığımızı kendi kendimize fonlamamız anlamına gelecek. O yüzden de fayda sağlayacaktır. Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahminlerinde pek başarılı değil. Bunun nedenleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Petrol fiyatındaki aşırı yükselişler tahminlerin güvenirliği azalttı mı? Bir program ortaya koymak için tahminde bulunmak gerekir, aksi takdirde programı ortaya koyamazsınız. Belli bir parametre setiniz olması gerekir ki, bu parametre setinden yola çıkarak, diğer parametre ve büyüklükleri 20

www.

.org


RÖPORTAJ ortaya koyun ve nereye gideceğinizi bilin. Yoksa tamamen “saldım çayıra mevlam kayıra” gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu durumun olmaması lazım. Diğer taraftan kontrol edemediğimiz parametrelerin de belirli bantlar içinde kalması koşuluyla, alt veya üst seviyelerde nereye gelebileceğini öngörüp, ona göre hangi bant aralarından yararlanacağınızı kestirme şansınız var.Yapmanız gereken de bu aslında. Gelelim petrol meselesine. Petrol bizim dışımızda mı? Tabii ki bizim dışımızda. Bunu kontrol etmek değil de, doğru tahmin etmekte bir takım yöntemler kullanabilirsiniz. ‘ Petrol fiyatları tahmin etmenin dışına çıktığı için, enflasyon rakamlarını tutturamadım. ’demek de çok geçerli bir mazeret değildir. Ben kendi adıma bile her sene başında bazı tahminler yaparım. Bunların nedenini objektif olarak analiz ederim. Merkez Bankası da mümkün olduğu kadar tahminlerini olması gereken yere yaklaştırmalıdır. Objektif olması gerekir. Bugün petrol 100 $ veya 110$ iken, ortada İran gerginliği ya da Suriye meselesi varken, siz bu sene için petrolün fiyatı 65$ olacak derseniz, tahmininiz tabii ki tutmaz. O yüzden Merkez Bankası’nın tahminlerini mümkün olduğu kadar objektif kriterlerle olabilecek rakama yaklaştırmasında fayda var. Böylece istediği kadar dışsal faktör olsun tahmin doğru çıkar. Ama Merkez Bankası’nın tahminini tutturamamasının tek sebebi dışsal faktörler değildir. Faiz politikalarında da Merkez Bankası dönem dönem hatalar yapabiliyor.

sayede cari açığın kademeli olarak düşürebileceğini söyledi. Sizce bu teşvik paketi Türkiye’ye yakın dönemde not artırımı olarak döner mi?

Teşvik politikasının detayları henüz daha açıklanmadı. Ancak bugün geçmişe baktığımızda üç teşvik paketi açıklanmış durumda. Bu teşvik paketlerinin performanslarıyla ilgili şimdiye kadar hiçbir çalışma yapıldığını görmedim. İlk üçünde neyi hatalı yaptık ki, dördüncüye ihtiyaç duyduk? Sorusunu düzgün bir şekilde tespit etmemiz gerekirdi ki; bundan sonraki açıklanmış teşvik paketi işe yarasın. Hala daha detaylarını bilmiyor olmakla beraber, çok net olarak söyleyeceğim bir şey de şudur; ben teşvik paketinin cari açığa katkısıyla ilgili çok umutlu değilim. Nedenine gelince; cari açığın içindeki en önemli unsur ve bizdeki cari açığın bu kadar yüksek olmasının arkasındaki en önemli sebep bizim enerji ithalatımız. Enerji ithalatımız da tamamen fosil yakıtlara bağlı. Ben bu paketin içinde bunu kendi iç kaynaklarımızdan üretebilecek hale getirecek bir ek teşvik göremedim. Bunun da cari açığı kapatıcı etkisi konusunda ne yazık ki çok umutlu değilim. İkincisi; not artışına cari açığı tek başına bağlamak da doğru değil. Çünkü bizim notlarımızın yükselmesi için sadece cari açığımızı kapatmamız yetmiyor. Not verilirken bunun içinde ekonomik parametreler belirli bir bölgeyi kapsıyor; ama bunun dışında altyapı, iş yapılabilirlik, hukukun üstünlüğü, politik istikrar, komşularımızla olan ilişkilerimiz gibi faktörlerde önemli ki; biz henüz orda bazı notları tam olarak alabilmiş değiliz. Merkez Bankası Başkanı Erdem Bizim tek sorunumuz cari açık değil Başçı para politikaları haricinde, yani. teşvik paketinin ekonominin arz yönünü de destekleyeceğini ve bu ABD’li finans spekülatörü Gewww.

.org

orge Soros Avrupa’da süren krizin Avrupa Birliği’ni dağıtacağı konusunda uzun zamandır dillendiriyor. Amerika’danhala karışık veriler geliyor ve Avrupa’da İspanya endişesi hala devam ediyor. Sizce dünya krizin hangi aşamasında ve bu krizin Avrupa’yı nasıl şekillendireceğini düşünüyorsunuz? Ben hep ikinci ayağı kısa, aksak bir W olacak derim. W’nun birinci V’si bitti.Şuanda eskisi kadar derin olmayan ikinci ayağındayız. Bir düşüş, genel bir gerileme olacak. Orda atılmamış bazı son adımlar atılacak ve W’nun son çıkışı yaşanacak. Onun içinde herhalde 1 veya 1,5 senelik bir süreçten sonra düzelmeler başlayacak. Ben George Soros’un sözüne katılmıyorum. Çünkü Avrupa Birliği çok kapsamlı ayrıca olmazsa olmaz bir proje. Yunanistan tek başına olduğu sürece Türkiye, Çin ve Hindistan ile rekabet edebilme şansı yok. Daha fakirleşmeyi kabul eder, daha düşük bir denge kurarlar, o zaman ayrı; ama Avrupa Birliği onları bir parça yukarıda tutuyor. O yüzden Avrupa Birliğinin ister istemez birliği korumak adına azami bir çaba göstereceğini ve Euro bölgesinden herhangi bir ülkenin çıkacağına veya çıkartılacağını düşünmüyorum. Ayrıca bu W’nun ikinci ayağının uzaması durumunda bile herhangi bir dağılmanın olmayacağını, olursa da kalanların ayrı, çıkanların ayrı bir bedel ödeyeceğini düşünüyorum. Emeği Geçenler; Halil Karlı Büçke Deniz Menteşe Semih Pek 21


MAKALE Halil KARLI

İzmir Ekonomi Üniversitesi, Uluslararası Ticaret ve Finansman, 3.sınıf

Derecelendirme Kuruluşlarının İşleyişi, Hataları

karli.halil@yahoo.com

Kredi

ve Geleceği Büyük ve beklenmedik ekonomik çöküşler karşısında yatırımcılara yol gösterici bir ihtiyaçtan dolayı doğan kredi derecelendirme kuruluşları günümüz ekonomisi için çok büyük önem teşkil etmektedirler. Kredi veren kurumların veya kişilerin tek başına tüm şirketleri, bankaları veya ülkeleri analiz etme gibi bir şansı ve bu araştırmanın maliyetini kaldıracak gücü bulunmamasına karşın kredi vereceği kurum,veya ülkeyi değerlendirmek için detaylı bilgiye ihtiyaç duymaktadırlar. Bu ihtiyaç duyulan detaylı bilgiyi yatırımcılara düzenli olarak sağlayan kuruluşlar ise “kredi derecelendirme kuruluşları” olarak adlandırılırlar. Kredi derecelendirme kuruluşları değerlemelerini yaparken kredi notu sistemini kullanırlar. Kredi notu, kredi talep eden kurumların temerrüt riskinin önemli göstergeleri arasında yer almaktadır. Kredi veren ve alan açısından çok büyük öneme sahiptir, çünkü iki taraf da bu notu referans olarak kabul etmektedir. Kredi alan şirket yada ülke durumunun iyi olduğunu gösteren not sayesinde daha ucuz kaynak bulabilirken, kredi veren kişi yatırımının ne kadar güvenli olduğunu bu not sayesinde bilebilmektedir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının üç tanesi dünya çapında söz sahibidir. Bu kuruluşlar: Moody’s, Standarts&Poors ve Fitch’dir. Bu üç kuruluşun birbirinden farklı kredi notu isimleri ve hesaplama metodları olsa da ana mantık olarak notun derecelendirmesini en güvenilirden en risklisine doğru sıralayıp yatırımcıya bilgi sağlamaktadırlar. Kredi derecelendirme kuruluşlarının sağladığı bilgi yatırımcı için çok önemli bir referanstır. Şirketler ve ülkelerin kaderleri bu notlar sayesinde değişebilmektedir. Örnek vermek gerekir ise, son olarak uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Fransa’nın AAA notu düşürdüğü duyurusunda bulunması sonrasında ülkenin borçlanma mali22 www.

yetleri yükselişe geçmiştir. (http://www.euractiv.com. tr/finansal-hizmetler/article/ab-kredi-derecelendirmekuruluslari-uzerindeki-denetimi-artiriyor-022341, Erişim tarihi: 14.11.2011) Ayrıca Moody’s’in 13 Türk bankasının notunu negatif izlemeye almış olması o günkü IMKB’de değer kayıplarının yaşanmasına neden olmuştur. Kredi derecelendirme kuruluşları taşıdıkları öneme rağmen bu günlerde en çok eleştirilen finansal kurumların başında gelmektedir. Son olarak Amerika’daki eşik altı ipotek kredileri sektöründe 2007 yılının ikinci yarısında ortaya çıkan finansal krizle birlikte bir kez daha finansal piyasalar açısından kredi derecelendirme kuruluşlarının rollerini tartışmaya açmıştır. Son 15 yıl içerisinde yaşanan krizlerde de görüldüğü üzere, söz konusu şirketlerin önemli ölçüde eleştirildiği gözlenmektedir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının en büyük hatasının derecelendirme notu konusunda gerekli kararı vermede geç kalması olduğu söylenebilir. Çünkü Asya krizinden tutun da, WorldCom balonu, Enron olayı, eşik altı ipotek kredileri sektöründe 2007 yılının ikinci yarısında ortaya çıkan finansal kriz ve en son olarak da Avrupa’daki borç krizinde de gördüğümüz üzere krizin ilerleyen aşamalarında not indirimleri ortaya çıkmıştır. Halbuki, bu ülkelerin ve şirketlerin ekonomik göstergeleri bir anda bozulmamış, zamanla kötüye gitmiştir. Kredi derecelendirme kuruluşları ise riske ve ekonomik göstergelere göre not vermek yerine krizin etkisine göre not verme yöntemini tercih etmişlerdir. İkinci olarak ise, güven sorunu büyük bir öneme sahiptir. Çünkü kredi derecelendirme kuruluşları kredi alan kurumun maliyeti açısından çok büyük bir önem teşkil etmektedir. Kredi derecelendirme kuruluşunun, kredi alan şirketin notunun görünümünü bile düşürdüğü takdirde borcun miktarına göre milyonlarca dolar ek maliyet oluşmasına neden olabilmektedir. Bu durum ise kredi derecelendirme kuruluşları açısından çıkar çatışmalarına sebep olabilmektedir. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in kıdemli eski başkanı William Harrington, kredi kuruluşlarında çıkar çatışması sorunu olduğunu iddia etmiştir. Harrington, kuruluşların kazançlarının, bankalar ve şirketlerden gelmesinden ötürü, kredi kuruluşlarının bu tip sorunların olduğunu belirtmektedir. ( http://www.bloomberght.com/kuresel-piyasalar/haber/951985-rating-kuruluslari-terskoseye-yatabilir,ErişimTarihi: 23.08.2011) Ayrıca The Economist(2007:26-34) derecelendirme kuruluşlarının ipotek kredilerinin menkulleştirilmesi süresince men.org


kul kıymet kalitesini yeterince iyi ölçememelerine karşın, kendi karlılıklarını arttırma çabasıyla iyi notlar vermesinin kriz nedenleri arasında olduğunun altını çizmiştir. Son olarak ise kredi derecelendirme kuruluşları arasındaki rekabetin göreli sınırlı olması, söz konusu 3 şirketin tüm piyasayı yargılayan çok büyük bir güce sahip olmasını sağlamıştır. Özellikle S&P, Moody’s ve Fitch ihraççıların borçlarını kredi notu verme hizmeti karşılığında kazandıkları kazançlar bakımından piyasanın %95’ine sahiptir. (http:// online.wsj.com/article/SB10001424 05311190448090457649849388449 4956.html, Erişim Tarihi:08.10.2011) Bu durumda şirketlerde ve kredi veren gözünde çok büyük bir etki yaratmaktadır. Rekabetin olmadığı bu durumda kredi derecelendirmelerinde yapılan hatalar, yatırımcı ve kredi veren açısından çok büyük bir riske sebep olmaktadır. Bu konuda kredi derecelendirme kuruluşlarının cevabı ise, “ Bizimki sadece fikir olup, yatırım tavsiyesi değildir.” olmuştur ve bu sayede hesap verme durumundan da kaçmışlardır. Kredi derecelendirme kuruluşlarının geleceğini göz önüne aldığımızda ise bu konuda güçlü bir tepki oluştuğunu görmekteyiz. Özellikle Avrupa birliği üyesi ülkeler ve Asya ülkeleri kredi derecelendirme kuruluşlarını yeterince adil olmadığını ve ülkele-

rin kaderlerini bu 3 firmanın eline bırakmamak gerektiği savunmaktadırlar. Avrupa birliğinin getirdiği öneriler arasında mevcut kredi derecelendirme kuruluşlarını bölmek ya da Avrupa ve Asya menşeili yeni derecelendirme kuruluşları oluşturmak bulunuyor. Avrupa Komisyon’un iç pazardan sorumlu üyesi Michel Barnier şeffaflığı artırmak için:“Düzgün iş yapan kredi derecelendirme kuruluşlarına ihtiyacımız var. Dünyada üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu bulunuyor bu yeterli değil. Derecelendirmeye bağlı kalmamalı, bankalar için çok fazla düzenlemeye gidiliyor, sürekli derecelendirmeye göre hareket ediliyor. Bu bağımlılık en aza düşürülmeli.” diyerek bu konuda kararlı oldukları belirtti. (http://tr.euronews.com/2011/11/15/ ab-den-kredi-derecelendirmekuruluslarina-denetim/,Erişim Tarihi: 15.11.2011)) Bu konuda Çin en büyük adımı atarak “Dagong” isminde kendi kredi derecelendirme kuruluşunu oluşturdu. Zaten yılladır Çin mevcut kredi derecelendirme kuruluşlarının taraflı olup, krizleri öngörememekle suçluyordu.“Kriz ile birlikte bakışımsız bilgi sorununu azaltması beklenen muhasebeleştirme, finansal raporlama ve kredi derecelendirme süreçlerinin sorunlu krediler ve menkul kıymetler hakkında yeterince

bilgi vermediği anlaşıldığından, söz konusu alanlara ilişkin standartların yakın gelecekte gözden geçirilmesinin beklendiği söylenebilir”. (Coşkun, 2010: 24) Mevcut düzen içinde faaliyetlerini devam ettiren bu firmaların ise, kurumsallık ilkesi içinde daha doğru kararlar verip, adil standartlara göre kredi notu vermeleri gerekmektedir. Dünya Bankası’nın 2009 yılının ekim ayında yayınladığı raporda da belirttiği gibi, kullanılan metotlar da yeniliklere gidilmeli ve bu kuruluşlar daha şeffaf hale getirilip, self regülasyon yerine hükümetler ya da uluslararası kurumlar çerçevesinde regülasyona gidilmelidir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinin anlaması gereken en önemli nokta ise, şirketlerinin gelir kaynağı kredi notu verdikleri şirketlerden aldıkları paralar olabilir, eğer yanlış bilgilerle yatırımcıların gözünde önemlerini yitirirler ise kredi notu verdikleri şirketler yatırımcının gözünde diğer değerli derecelendirme kuruluşlarına gideceklerdir. Bu yüzden gelecek dönem kredi derecelendirme kuruluşları açısından, oluşan haklı eleştirilere yönelik oluşacak çözüm önerileriyle daha şeffaf ve sorgulanabilir yapıya doğru gitmeli ve gelecek dönemde en başta üstlendikleri görevlerini yeniden yerine getirmeye doğru yönelmelidirler.

KAYNAKÇA - The World Bank(2009) Fınancial and private sector development vice precidency, 2009 october note:8, internet sitesi, www.worldbank.org - Lannoo, Rating Agents: Scapegoat or Free-Riders, Lessons from financial Crisis: New Rules for Central Banks and Credit Rating Agencies, İntereconomics september/october 2008, : 265-266 - A. Hill (2009) why did anyone listen to the rating agencies after enron, JOURNAL OF BUSINESS AND TECHNOLOGY LAW, 4/2: 283-294 - Tutar, Tutar,Eren(2011) “Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşlarının rolü, güvenilirlik açısından sorgulanması ve Türkiye”, Akademik Bakış, sayı:25 - http://tr.euronews.com/2011/11/15/ab-den-kredi-derecelendirme-kuruluslarina-denetim/, İnternet Sitesi, Erişim Tarihi: 15.11.2011- http://www.euractiv.com.tr/finansal-hizmetler/article/ab-kredi-derecelendirme-kuruluslari-uzerindeki-denetimi-artiriyor-022341, İnternet Sitesi, 14.11.2011 - Coşkun, Y (2010), Özel Sektör Borçlanma Piyasasının Gelişmesinde Düzenlemelerin Etkisi, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 65-4 http://www.bloomberght.com/kuresel-piyasalar/haber/951985-rating-kuruluslari-ters-koseye-yatabilir, İnternet Sitesi, 23.08.2011 www.

.org

23


MAKALE

dobrucali.birce@gmail.com

tercihi haline geleceğini söyleyebiliriz. Bu olumlu etkilere ek olarak finansal merkez haline gelen ülkelerde Birce DOBRUCALI finans sektöründe verimlilik artışı gözlenir. Yabancı fiİzmir Ekonomi Üniversitesi, nans kuruluşlarıyla rekabet haline giren yerli kuruluşlar Uluslararası Ticaret ve Finansman, 3.sınıf verimliliklerini arttırıp maliyetleri düşürerek rekabet güçlerini arttırmak isterler, bu da hem hizmet kaliteISTANBUL sinin hem de sektör verimliliğinin artmasına yol açar. ULUSLARASI Finansal merkez olmanın bir diğer olumlu getirisi de senyoraj gelirindeki artıştır. Bu görüşü destekleyen verFİNANS iler olmadığı için, finansal merkez haline gelerek senyoraj artışının sağlanıp sağlanamayacağı biraz tartışmalıdır. MERKEZİ Fakat bazı çevreler finansal merkez olan bir ülkenin kendi para cinsinden borçlanmasının kolaylaşacağını, OLABİLİR Mİ? böylece ülkenin para basmaktan kaynaklanan senyoraj Küreselleşme rüzgarı ile fonların serbest dolaşımının gelirlerinin artacağını iddia etmektedir. artması, yatırımcıların teknoloji sayesinde bilgiye daha kolay erişim sağlaması ve böylece yatırım mali- Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu’nun 2006 yetlerinin düşmesi “global finans merkezi” olgusunu yılında Başbakanlık’a yaptığı ziyaretin akabinde yaratmıştır. Fonlarını istedikleri piyasaya kolayca yön- şekillenen İstanbul’un uluslararası finans merkezi lendirebilen yatırımcılar, bulundukları ülkenin onlara olması düşüncesi, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi sunduğu yatırım seçenekleri ile sınırlı kalmaktan kur- (İFM) Projesi adı altında, 2007-2013 yıllarını kapsaytulup, uluslararası piyasalardaki seçeneklere de ulaşma an Dokuzuncu Kalkınma Planında yer almış, 2009imkanı elde ettiklerinden, global finans merkezi olmak, 2011 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program ve 2009 böylece farklı ülkelerden yatırımcıları cezbederek fon Yılı Programı çerçevesinde projeye ilişkin strateji akşını kendine yönlendirmek, hemen her ülkenin tec- oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. rübe etmek istediği bir olay halini almıştır. Son yıllarda İstanbul IFM projesi kapsamında, 2007 yılından beri gelişmekte olan ülkelerin revaçta olması, finansal içerisinde Tokyo, Chicago, New York, Singapur, Hong kuruluşların da yatırım yapmak için bu ülkeleri tercih Kong, Zürih ve Cenevre gibi oldukça güçlü rakiplerin etmeye başlaması sonucu Londra, New York, Singapur de yer aldığı 75 kent arasından sıyrılıp uluslararası figibi önemli finansal merkezler ile “uluslararası finansal nans merkezi, bir diğer deyişle uluslararası fon arz ve merkez” sıfatını almaya aday ülkeler arasında rekabet talebinin karşılaştığı kent, olabilmek için çalışmalarını sürdürmektedir. Bu konu üzerinde yapılan ve 75 yaşanmasına sebep olmuştur. kentin dahil edildiği çeşitli araştırmaların sonuçları Uluslararası fon akışının yanı sıra ekonomik büyüme, derlendiğinde ortaya Londra’nın en önemli finans merkezi olduğu, İstanbul’un ise ne yazık ki 60. sıralarda istihdam artışı, finans sektöründe verimlilik artışı ve senyoraj gelirindeki artış gibi olumlu etkilerden yer bulduğu gerçeği göze çarpıyor. Peki İstanbul bu dolayı bir çok şehir global finansal merkez olmak güçlü rakiplerini eleyip, uluslararası finans merkezi konusunda yarış halindedir. Bir şehir, “global fi- olma yarışında ipi göğüsleyebilir mi? nansal merkez” sıfatını elde ettiğinde, yoğun fon girişi ile karşılaşmaktadır. Bu yoğun fon girişinin “Uluslararası finans merkezi” sıfatının ülkemizin finans ise, şirketlerin finansman kaynaklarını çeşitlendirir sistemini, ekonomik büyüklüğünü, politik ve hukukve fon kaynaklarının ucuzlamasına sebep olur. Böy- sal yapısını, istihdam düzeyini ve daha bir çok sosyolece yapacakları yatırımları daha kolay finanse et- ekonomik/politik değişkeni olumlu yönde etkileyecek meye başlayan şirketler, ülke genelinde ekonomik olmasının yanı sıra ülkemize uluslararası platformda büyümeyi hızlandırır. Büyüyen ekonomide istihdam saygınlık artışı sağlayacağı reddedilemez bir gerçekartışı yaşanmasının yanı sıra, iş gücü niteliği de ar- tir. Son dönemlerde yaşanan küresel kriz İstanbul’un tar. Nitelikli iş gücünün finansal kurumların yatırım finansal merkez olmak için öne çıkmasında bir fırsat kararlarını olumlu yönde etkilediğini de göz önünde olarak görüldüyse de, ülkemizdeki hukuksal altyapı zayıflığının, finansal ürün ve çeşitliliğin yetersizliğinin bulundurduğumuzda, şehrin daha fazla yatırımcının 24 www. .org


basit ve etkin bir vergilendirme sisteminin bulunmamasının, fiziksel ve teknolojik altyapı zayıflığının, düzenleyici ve denetleyici çerçevenin yeterince geniş olmamasının “finansal merkez” olma ünvanını elde etmeye giden yolda engel teşkil edeceği unutulmamalıdır. Financial Times 2010 yılı mayıs ayında yayınladığı ve İstanbul’un finansal merkez olmasını konu alan özel raporunda düzenleyicilerin koordinasyon eksikliğinden söz etmiş, konuya örnek olarak ise Türkiye’de şirket tahvili çıkartmak isteyen ilk bankanın başvurusunun Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kabul edilip, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından reddedilişini örnek göstermiştir. Bu tür sorunları aşmak ve hukuksal altyapının güçlendirilmesi konusunda İFM Projesi içeriğinde de belirtilen üç öncelik bulunmaktadır. Bunlardan ilki uyuşmazlıkların hızlı ve etkin bir şekilde çözümlenmesine yönelik olarak yargı sisteminde iyileştirmelerin sağlanmasıdır.

Bu önceliği, İstanbul’da bağımsız ve özerk yapıya sahip uluslararası alanda rekabet edebilecek düzeyde kurumsal bir tahkim merkezinin oluşturulması ve arabuluculuk sisteminin etkin bir şekilde kullanılması sağlanması izlemektedir.Bir diğer öncelik ise; İFM Projesi’nde katkısı bulunacağı öngörülen tasarıların kanunlaşma süreçlerinin hızlandırılması yönünde çalışmalar yapılmasıdır. Bunların yanı sıra finansal merkez olmaya aday şehirlerde yerli ve yabancı şirketler hukuken eşit tutulmalı, hukuki düzenlemeler öngörülebilir ve tutarlı olmalı, vergi yapısı global bazda rekabetçi olmalı, vize ve çalışma izinleri esnek olmalıdır. Bir kenti finansal merkez olma mertebesine taşıyan en önemli etkenlerden biri, sunulan ürün ve hizmetlerin çeşitliliğinin yanı sıra sunulan koşulların cazipliğidir. Türkiye’de finansal sektör lokomotifinin bankalar olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, bankacılık sektörünün gelişmiş ülkelerdeki örneklerinden bazı açılar-

www.

.org

dan geri kalmış olması dikkat çekicidir. Özellikle gelişmekte olan ülke ekonomileri için büyük önem taşıyan yatırım ve kalkınma bankacılığının yeterince gelişmemiş olması dikkat çekicidir. Yatırım imkanlarının araştırılması ve projelendirilmesi, yatırımcılara gerek teknik, gerekse mali desteğin sağlanması ve menkul kıymet borsalarının gelişimini sağlamak açısından nem teşkil eden bu finansal kuruluşların düşük faiz, uzun vadeli yatırımlar ve rasyonel yapılanma gibi temel niteliklerinden elde edilecek fayda göz önünde bulundurarak bu konularda eğilin- melidir. Bankacılık sektörünün de gerisinde kalan sigortacılık sektörü ise gerek ürün gerekse hizmet açısından iyileştirilmeye tabi tutulmalıdır. Sektörde şeffaflığın arttırılması ve rekabet üstünlüğü yurtdışı piyasalara kaymış olan finansal ürün ve hizmetlere yönelik tedbirlerin alınması da unutulmaması gereken hususlardır.Bunların yanı sıra, piyasaya giriş-çıkışın kolaylaştırılması ve yeni finansal ürünlerin sunulması da önem teşkil etmektedir.

25


MAKALE Etkin ve basitleştirilmiş bir vergi sistemine sahip olmak finansal merkez olma yolunda ilerleyen kentlerin olmazsa olmazlarından biridir. Vergi öngörülebilirliği ve rekabet gücünün arttırılması, vergi oranlarının düşürülmesi, uzun vadeli ve geniş tabanlı vergi sisteminin oluşturulması ilkeleri baz alınarak finansal işlemlerin ülke içinde yapılması teşvik edilmeli, sürdürülebilir ve istikrarlı bir vergi politikası izlenmeli, hukuki güvenlik idareye yorum yetkisi bırakmayacak şekilde düzenlenmeli ve sektörde kayıtdışılığa dayalı haksız rekabetin önüne geçilmesi hedeflenmelidir. Finansal piyasaların ve kurumların hızla değiştiği göz önünde bulundurulduğunda, finansal sistemin düzenlenmesi ve denetlenmesine ilişkin kuralların da benzer bir gelişime tabi tutulması gerektiği söylenebilir. Bu başlık altında; mevcut Sistemik Risk Komitesi’nin görev ve fonksiyonları güçlendirilmeli, uluslararası standartların oluşum süreci yakından takip edilmeli, borsaların faaliyetlerini piyasa dinamiklerine cevap verebilecek esneklikte gerçekleştirebilmelerini sağlayacak hukuki statüye kavuşturulmaları ve genel kamu idaresini ilgilendiren mevzuat kapsamı dışına çıkarılmaları sağlanmalıdır. Fiziksel altyapının geliştirilmesi kapsamında İstanbul’da yaşam kalitesi, güvenlik ve ulaşım imkanları artırılmalı, finansal kuruluşların altyapı

ihtiyaçlarını karşılayacak fiziksel koşullar sağlanmalıdır. Teknolojik altyapının iyileştirilmesi için ise elektronik haberleşmenin hızlı, güvenilir, kesintisiz ve düşük maliyetli bir şekilde sunulması sağlanmalıdır. Global finansal merkez olan şehirlerin yabancı finans kurumlarına, dolayısıyla yabancı işgücüne de ev sahipliği yaptığı düşünüldüğünde, yabancılar için uluslararası standartlara uygun eğitim veren okulların bulunması, yaşam maliyetlerinin uygun olması, uygun maliyetli konutların olması ve çeşitli kültürel faaliyet ve eğlence alanlarının bulunması gereklidir. Mart 2012’de 11.si yayınlanan global finansal merkezler endeksine göre Ortadoğu ve Afrika merkezleri arasında ilk 3 sırayı Dubai, Katar ve Abu Dhabi alırken İstanbul kendine 6. sırada yer bulabilmiştir. Global bazda ise İstanbul ancak 61. sırayı alabilmiştir. Yine aynı raporda İstanbul’un henüz potansiyeline ulaşamadığı ve orta vadede gelişim göstermesinin beklendiği not edilmiştir. İyimser bir bakış açısıyla bölgesel sıralamada bile ilk 3’e giremeyen İstanbul için uluslararası finansal merkez haline gelme yolunun hala açık olduğu düşünülürse, önünde altyapı zayıflıklarının giderilmesi, düzenleyici ve denetleyici çerçevenin genişletilmesi ve vergi sisteminin basit ve etkin hale getirilmesi gibi uzun bir yapılacaklar listesi olduğu aşikardır.

KAYNAKÇA -Coşkun, Y., 2011, “Ekonomi Politik Ve Düzenlemenin Gücü Istanbul’u Finans Merkezi Yapabilir Mi?”, http://papers.ssrn.com/sol3/ papers.cfm?abstract_id=2008961 -Financial Times Special Report, 5 Mayıs 2010, “İstanbul as a Finance Centre”, http://www.ft.com/intl/reports/istanbul-2010 -İFM, Ekim 2009, “İstanbul Uluslar arası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı”, http://www.ifm.gov.tr/Shared%20Documents/ IFM%20Stratejisi%20ve%20Eylem%20Plani.pdf -Saraç, M., 2008, “Yatırım ve Kalkınma Bankacılığı”, http://web.sakarya.edu.tr/~msarac/tr/icerik/dersler/dn5/8Yatirim&KalkinmaBankalari.pdf -The Global Financial Centres Index 11, Mart 2012, http://www.longfinance.net/Publications/GFCI%2011.pdf -TSPAKB, Şubat 2007, “Global Finans Merkezleri ve İstanbul”, http://www.tspakb.org.tr/tr/Portals/0/57ad7180-c5e7-49f5-b282c6475cdb7ee7/AIM_Yayin_ve_Raporlar_Arastirma_Raporlari_Global_Fin_Mer.pdf -Yılmaz, H., 2010, “İstanbul’un Uluslararası Finans Merkezleri ile Rekabet Düzeyinin Saptanmasına Yönelik Bir Çalışma”, http:// www.iudergi.com/tr/index.php/iktisatmecmua/article/viewFile/9181/8529

26

www.

.org



MAKALE

ozer.gozde@hotmail.com

rinin; piyasa ve kredi risklerine neden olabildiği 20002001 Türkiye Krizi’nde açıkça görülmüştür. Özellikle Gözde ÖZER risklerin ve riskli satışların arttığı kriz zamanlarında İzmir Ekonomi Üniversitesi, açığa satış işlemlerinin yasaklandığı veya yeni düzenUluslararası Ticaret ve Finansman, lemeler getirilerek bazı kısıtlamalara gidildiği herkes Lojistik Yönetimi ÇAP 3.sınıf tarafından bilinen bir geçektir. 1929 krizinde, 1997 Asya Krizi’nde ve herkesin yakından bildiği 2001 KRİZ Türkiye Krizi’nde de açığa satışı kısıtlayan düzenleDÖNEMLERİNDE meler getirilmiş, sınırlamalara gidilmiş ve hatta gerekli görüldüğünde yine yasaklama yolu seçilmiştir. Öyle ki, VE İMKB’DE 1997’de yaşanan Asya Krizi’nde, açığa satış işlemleri yapanlar Asya mucizesinin yok edilmesine sebep olAÇIĞA SATIŞ makla bile suçlanmışlardır (Bris, Goetzmann ve Zhu, 2007). Yakın tarihteki 2008 krizini ele aldığımızda ise İŞLEMLERİ ileri gelen gelişmiş ülkelerden ABD ve İngiltere’nin yanı sıra birçok ülkede de spekülatif temellere dayandığı Herhangi bir ürünün fiyatının daha fazla düşünülen açığa satış işlemlerinde yasaklamaya yükselemeyeceği, yakın zamanda önemli gerilemelerin gidildiği yakından takip edilen gelişmelerden olmuştur. gerçekleşeceği beklentisinin hâkim olduğu piyasalarda Bu süreçte iflas eden bankaların ve Bear Stearns gibi yatırımcıların uzun yıllardan beri tercih ettiği yatırım finansal kuruluşların kısa sürede batmalarına da yine stratejilerinden biri olan açığa satış işlemi, sahip ol- sebep olarak açığa satış işlemleri gösteriliyor. unmayan sermaye piyasası araçlarının ödünç alınmak sureti ile satılmasını ya da satış emrinin verilmesini Daha da yakına geldiğimizde, geçtiğimiz ağustos ayında ifade eder. Temel olarak fiyatların aşağı yönlü hareket borç kriziyle mücadele etmekte olan Avrupa Birliği’nin edeceği beklentisi ile gerçekleştirilen açığa satış işlemi, Fransa, İtalya, İspanya ve Belçika’da piyasalardaki belbeklenti gerçekleştiği takdirde yatırımcısına aynı ürünü li hisselerde aşırı volatiliteyi önleyebilmek adına açığa daha ucuza satın alarak ödünç aldığı tarafa geri verme satışları yasakladığı görülmüştür. Bu süreçte, Financial ve aradaki fiyat farkından kazanç sağlama imkânı su- Times’ın Consob’tan gelen açıklamaya dayandırarak nar. yaptığı “İtalya’nın düzenlediği menkul kıymetlerde, Genellikle fiyat artışı beklentisi ile sermaye piyasası işlem gördüğü yere bakılmaksızın yerli ve yabancı araçlarına yatırım yapan klasik borsa yatırımcılarının bütün yabancı yatırımcılar için çıplak açığa satışın aksine açığa satan yatırımcı, borsadaki araçların değer yasaklandığı” haberi piyasalara bomba gibi düşmüştü. kaybetmesinden kazanç sağlar. Fiyatlardaki düşüş Alınan bu kararın spekülatif haberlerin yayılması ile beklentisi ile gerçekleştirilen açığa satış işlemleri elde edilebilecek yararları önlemek adına verildiği beek işlem hacmi yarattığından likiditenin artmasında lirtildiyse de yasağın ardından Avrupa borsalarında deönemli bir etkiye sahiptir. Bunun yanı sıra, açığa satış vam eden sert ve yüksek volatiliteli hareketler dikkat işleminin, dengeli piyasa fiyatının oluşmasında ve bu çekmiştir. Yaşanan bu durum Avrupa’daki açığa satış sürecin hızlandırılmasında da son derece önemli olduğu yasaklarının işe yaramadığı ve üstelik piyasanın kalitedüşünülmektedir. 1991 yılında Amerika’da “Selling sini düşürdüğü yorumlarını da beraberinde getirmiştir. Short” isimli kitabında açığa satış konusunu detaylı 2008 krizi sürecinde olduğu gibi Avrupa’daki borç krizi bir şekilde ele alan Joseph Walker’a göre ise açığa döneminde de uygulanan açığa satış yasağının piyasalsatışın olmaması durumunda, piyasa potansiyelinin ardaki volatiliteyi azaltmak, yaşanan düşüşleri önlemek sadece yarısından faydalanılabilmektedir. Bu analiz, için, ekonominin temel sorunlarını gidermek adına hızlı açığa satış işlemlerinin piyasalar için ne derece önemli ve etkin kararlar almaksızın, tek başına yeterli ve etolduğunu bir kez daha bütün çıplaklığıyla gözler önüne kin olamayacağı gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. sermiştir. Açığa satış işlemlerinin piyasaya olumlu etkilerinin IMKB’deki açığa satış işlemlerini ele aldığımızda ise yanı sıra zarar verdiği durumlarla da karşılaşılabileceği resmi verilere göre, açığa satışların İMKB’de önemli görüşü oldukça yaygındır. Nitekim açığa satış işlemle- bir hacim tutmadığı ve piyasa üzerindeki genel etkisi28

www.

.org


nin sınırlı kaldığı görülmektedir. Bilindiği üzere, açığa satışların fiyat üzerinde etkili olabilmesi işlem hacmindeki payının artması ile doğru orantılıdır. İMKB eski başkanı Hüseyin Erkan, geçtiğimiz ağustos ayında Bloomberg ekranlarında yaptığı konuşmasında, açığa satışların toplam işlem hacminin %15’i geçmediğine değinmiş ve bu sebeple de fiyatlar üzerinde önemli bir etkiye sahip olmadığını aktarmıştır. Aynı şekilde, açığa satış ile manipülasyon konusunu incelediklerini ve herhangi bir yasadışı işlemde aracı kurumları da sorumlu tutacaklarına değinerek açığa satış konusunda yerli ve yabancı sermayeye eşit davranılacağını sözlerine eklemiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, açığa satışı yasaklamaktan ziyade denetim ve düzenlemeleri artırma yoluna giderek ağır para cezaları ile caydırıcılığı ve piyasada koruyuculuğu sağlamak esas almak-

tadır. (A, B ve C sınıflandırması kapsamında B ve C listelerinde yer alan hisse senetleri açığa satış işlemine konu olamamaktadır.). Bununla birlikte, Türkiye’nin 11 Ağustos 2011 günü Yunanistan ve Güney Kore’ye katılarak açığa satış işlemlerine sınırlama getirmesi ve bu sınırlamanın ardından İMKB 100 endeksinde meydana gelen %3.4 oranındaki artış büyük dikkat çekmiştir. Açığa satışta %50 olan öz kaynak oranını %70’e yükselten bu sınırlama ile gelen %3.4 oranındaki artış, açığa satışın yasaklanması gerektiğini düşünen çevrelerin kendilerini daha da haklı bulmalarına neden olmuştur. Financial Times gazetesi ise SPK’nın bu kararının kısa vade etkili olabileceğini savunmuş ve “Kısa vadede oynaklığı azaltacak olsa da hisseler üzerindeki mevcut aşağı yönlü baskı sürmesi halinde muhtemelen daha kalıcı bir destek sağlanamaz.” yorumunu orta-

ya koymuştur. Son olarak, 2008 ve Avrupa borç krizinde olduğu gibi daha çok kriz dönemlerinde (riskli satışların yaşandığı dönemlerde) açığa satış işlemlerinde yasaklamalara gidildiği ve yasaklamaların aksine denetim ve düzenlemeleri artırma yolunun tercih edilmesinin daha etkili ve kalıcı olduğu genel yargısına varılmıştır. Piyasa için likidite sağlamak ve etkin fiyatın oluşmasında önemli rol oynamak gibi olumlu katkıları olan bu yatırım stratejisinin belli bir dönem için bile olsa yasaklanmasındansa gerekli dönemlerde denetimin ve kısıtlamaların arttırılması ve caydırıcı cezaların uygulanması, etkin piyasa koşullarının oluşması açısından göz önünde bulundurulması gereken son derece önemli bir noktadır.

KAYNAKÇA - Coşkun Y., 2010, “Kredili İşlemler ve Küresel Kriz Açısından İMKB’de Açığa Satış İşlemleri” http://papers.ssrn.com/sol3/papers. cfm?abstract_id=1731928 - *http://www.imkb.gov.tr/Markets/StockMarket/TransactionsOnCredit.aspx (Mart 2012) - http://www.borsavadisi.com/borsa/aciga-satis (Mart 2012) - Altaş G., Ocak 2011, Sayı 102, TSPAKB Sermaye Piyasasında Gündem, Açığa Satış, Araştırma, http://www.tspakb.org.tr/tr/Portals/0/57ad7180-c5e7-49f5-b282-c6475cdb7ee7/AIM_Yayin_ve_Raporlar_Aylik_Yayinlar_2011_ gundem_201101.pdf - http://www.bloomberght.com/ht-yazarlar/ibrahim-haselcin/946081-aciga-satis-ocu-mu (Nisan 2012) - http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2011/08/10/aciga-satislar-gozlem-altinda - http://www.haberler.com/ft-turkiye-de-aciga-satisa-kisitlama-ancak-kisa-2926225-haberi/ (Nisan 2012) - http://blogs.ft.com/beyond-brics/2011/08/11/turkey-stocks-bounce-on-short-selling-ban/#axzz1sD4j4swq (Nisan 2012) - WALKER, Joseph A; (1991), Selling Short, Wiley Finance Edition,USA. - BRIS, Arturo, William N. GOETZMANN and Ning ZHU; (2007),“Efficiency and the Bear: Short Sales and Markets Around the World”, Journal of Finance 62 (3) www.

.org

29


HABER

İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin 11. Kuruluş Yılı Töreni Ege Bölgesi’nin ilk vakıf üniversitesi olan, İzmir Ekonomi Üniversitesi, kuruluşunun 11. Yılını 16 Nisan’da görkemli bir törenle kutladı. Konferans Salonu’nda düzenlenen törene üniversite rektörleri, İzmir Ekonomi Üniversitesi geçmiş dönem rektörü ve Mütevelli Heyet Onursal Üyesi Prof. Dr. Attila Sezgin, protokol, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Törende söz alan İzmir Ekonomi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Ekrem Demirtaş, anaokul, ilköğretim ve lise kurumlarının açılacağı müjdesini vererek, 2023 yılında dünyanın en iyi eğitimi almış gençlerini yetiştireceklerini söyledi. Başkan Ekrem Demirtaş, 11 yılda çok yol alındığını belirterek, “Bizden sonra İstanbul, TOBB ve Konya Ticaret Odaları üniversitelerini kurdu. Şimdi hedefimizi daha da büyütüyoruz. İhtiyaca göre belirlediğimiz 13 yeni bölüm için YÖK’e başvurduk. Aldığımız bilgiye göre kabul görmüş. Hukuk Fakültemize bu yıl öğrenci alacağız.. Aynı şekilde Tarımsal Teknoloji ve Gıda Bilimleri Fakültesi’ne de start verdik. Ege için çok önemli olan Gıda İşleme Mühendisliğine öğrenci alacağız. En çok ihtiyaç olan ve yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre eleman yetiştirilecek olan İşletme Bölümü’nün yanı sıra Muhasebe ve Denetim Bölümü’ne öğrenci alacağız” dedi. Başkan Demirtaş, lisans programının yanısıra gençleri kısa sürede hayata hazırlayan, sonra eğitime devam imkânı veren mesleki eğitimin bu sene yeni hedef olduğunu belirtti. İzmir Ekonomi Üniversitesi ve İzmir Ticaret Odası önderliğinde İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı projesinin hazırlanarak başvurunun yapıldığını da söyleyen Demirtaş, İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı, üniversitemiz öncülüğünde İzmir Ticaret Odası, İTOB OSB, İzmir Ticaret Borsası ve özel şirketler ile birlikte kurulacağı haberini de verdi. Konuşmalar bittikten sonra ise 2011-2012 eğitim yılı içinde uluslararası ve ulusal yarışmalarda başarı elde eden öğrencilere plaket verildi.Daha sonra profesörlük, doçentlik ve yardımcı doçentliğe yükselen öğretim üyeleri de cübbe giydi.Son olaraksa, 63 öğrencinin 9 ay süren hazırlık sonrasında sahneye koyduğu “Son Kahvaltı” adlı gösteri, izleyicilerle buluştu. Halime BAYER

İzmir Ekonomi Üniversitesi, Uluslararası Ticaret ve Finansman, 1.sınıf

30

www.

org




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.