HaberPodium-Sayi 86- Mayis 2021

Page 1

www.haberpodium.ch / 15 Mayıs 2021 / Yıl 8 / Sayı 86
İsim: Soyisim: Firma: Faaliyet alanı: Dergi teslim Adresi: Posta Kodu/ Şehir: Telefon: E-Mail: Meslek: Doğum tarihi: İmza 75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın. BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO 60-648799-5 IBAN: CH59 0900 0000 6064 8799 5 ArgeMedia-HaberPodium Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur +41 (0) 52 514 11 00 +41 (0) 76 343 80 74 /haber.podium /haberpodium İsviçre gündemini bizimle takip edin !ABONE OL, DERGiN HER AY ADRESiNE GELSiN! 1 yıllık Abonelik ücreti sadece 75 Sfr. Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. www.haberpodium.ch

Künye / Impressium

HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt.

Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis.

ArgeMedia

HaberPodium

Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur

Tel +41 (0) 76 343 80 74

E-Mail info@haberpodium.ch Web www.haberpodium.ch

Inserate marketing@haberpodium.ch

Bankverbindung

KONTO 60-648799-5

IBAN CH59 0900 0000 6064 8799 5

İsviçre vatandaşları 13 Haziran’a kadar federal düzeyde 5 konu ile ilgili olarak oylama yapacaklar.

Temiz İçme Suyu ve Sağlıklı Gıda Girişimi, İsviçre İçin Sentetik İçermeyen Böcek İlacı Girişimi, Co vid-19 Yasası, CO2 Yasası ve Terörle Mücadele için Polis Önlemleri Hakkında Federal Yasa isimli oylama konularına dair detaylara içeriğimizde yer verdik.

Burada, bu oylama konularından biri olan Terörle Mücadele için Polis Önlemleri Hakkında Federal Yasa (Terörle Mücadele Yasası) üzerinde durmak istiyorum biraz.

Federal Hükümet ile Federal Parlamento tarafından 2020‘nin Eylül ayında kabul edilen bu yasaya göre güvenlik yetkilileri; “terörist faaliyette bulunacağı na” dair en ufak bir şüphe durumu bulunan kişileri hedef alabilecek. Uygulama dahilinde 12 yaşından itibaren, çocuklar bile şüpheli görülüp güvenlik önlemlerine tabi tutulabilecekler.

Oylamalarda, yasanın kabul edilmesine dair kulla nılan temel argümanlar El Kaide ve IŞİD gibi İslami terör gruplarına dayandırılırken, uygulanacak olan tedbirler şöyle sıralanıyor; Kişinin; belli bir makama düzenli olarak rapor vermesi, belli kişilerle irtibat kurmaktan men edil mesi, belirlenen bir alanda kalmasının zorunlu hale getirilmesi, İsviçre’den çıkmasının yasaklanması, ev hapsine tabi tutulması. Bunlara ek olarak polisin, elektronik kelepçe takma ve cep telefonuyla konum belirleme gibi yetkileri de olacak.

İnsan hakları örgütleri ile BM uzmanları hazırlan dığından bu yana yasayı sert bir dille eleştiriyorlar.

Polis devleti uygulamalarına neden olabilecek olan bu yasanın, güçler ayrılığını zayıflatan ve temel insan haklarını ihlal eden keyfi uygulamalara sebep olacağı vurgulanıyor.

Federal Hükümet, yasanın halk tarafından kabul edilmesi durumunda düzenlemeyi 1 Temmuz 2021 itibarı ile yürürlüğe koyacak.

İçeriğimizde yer verdiğimiz bir başka konu başlığı mülteciler ve iltica kamplarındaki yaşam koşulları oldu.

İsviçre'de bulunan sivil toplum ve insan hakları kurumları, iltica kamplarında barındırılan mülte cilerin sağlıklı ve güvenli koşullarda yaşamlarını sürdürebilmeleri için Federal Hükümet’e ve Federal Göçmenler Dairesi‘ne (SEM) sürekli olarak çağrıda bulunuyorlar. Bu çağrılar Koronavirüs salgını ile birlikte daha da arttı.

Göçmenler ve Mülteciler Organizasyonu ROTA çalı şanları ve mültecilerle yaptığımız söyleşiler, mülteci kamplarındaki insani olmayan yaşam koşullarının insanları intiharlara sürüklediğini ortaya koyuyor. Buralarda kalan insanlar “Entegrasyon“ adı altında, saat ücreti 1,5 frank gibi komik ücretler karşılığında zorla çalıştırılıyorlar.

Aslında uygulamalardaki temel hedef; salgın nede niyle ülkelerine gönderilemeyen mültecilerin gönül lü olarak İsviçre’yi terk etmelerini sağlamak. Peki İsviçre’de çok fazla mülteci mi var? Ya da İsviçre bu mültecileri barındıracak olanaklara mı sahip değil? Bu soruların yanıtı maalesef “Hayır“.

SEM‘in verilerine göre, 2020'de İsviçre'ye 11 bin 41 sığınma başvurusu yapıldı. Bu sayı bir önceki yıla göre %22,6 oranında daha az. Covid-19 ile mücadele tedbirleri nedeniyle, 2021 yılındaki iltica başvuruları 2020‘den daha da az olacak.

İsviçre’deki mülteciler, maruz kaldıkları uygulamalar nedeniyle geleceklerinden kaygılılar. Var olan so runlar karşısında yalnızlığa ve çaresizliğe mahkum edilen bu insanlar, buna rağmen insanca bir yaşam kurma mücadelesi veriyorlar.

Sıklıkla “Hümaniter“ bir iltica politikasına sahip olduğu söylenen İsviçre’nin mülteci kamplarındaki sorunlara eğilmesi ve buralarda insani koşullar yaratması şart.

Sahibi / Herausgeber ArgeMedia

Genel Yayın Yönetmeni / Chefredaktor

Aydın Yıldırım

Haber Müdürü / Nachrichtenchef Derya Özgül

Redaksiyon / Redaktion

Reyhan Alhas

Yazarlar / Autoren

Ayhan Demirden Bahar Yıldırım

Berna Çoban

Bülent Kaya Edibe Gölgeli Fikret Zengin

Fuat Köçer Gamze Hacipasaoglu Gülter Locher

Haşim Sancar

Mehmet Meral Meral Acar Mustafa AktaşÖzgür Tamcan

Sibel Arslan Savaş Şengül Yasemin Schreiber Pekin

Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen Kantone Savas Kulug

Hukuk Danışmanı / Rechtsberaterin Derya Özgül LL.M

Grafik Tasarım/Baskı / Grafische Design/ Druck

ArgeMedia

Türkiye Sorumlusu Kurtuluş Karaşın Online / Internet

Sadık Bagadur

Yayın Periyodu / Periode

Yılda 11 Adet, her ayın 15'i 11 Mal Jährlich, jeder 15. des Monats

Die Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe (www.haberpodium. com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir. HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder.

Redaksiyon kapanış:

Her ayın 3'ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3'üne kadar göndermeniz gerekmektedir. Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz.

www.haberpodium.ch facebook/haber.podium twitter/haberpodium instagram/haberpodium

Aydın YILDIRIM a.yildirim@haberpodium.ch
8 14 18 22 30 34 36 26
21 24 25 20 12 8 6 13 URİ LAUSSANNE WAADT 32
Federal Hükümet'in Üye Sayısı 7'den 9'a çıkarılmak isteniyor.
42 58Etkinlik Rehberi 61Bulmaca 60Masal: Yoksul Kunduracı 62Ayın Kitapları 56Yemek Tarifi 38 46 48 49 50 40 44 54 55

Girişim komitesi ne istiyor?

Çiftçilerin Federal Hükümet‘ten doğrudan ödenek alabilmeleri için, belirli çevresel gerekliliklere uyduklarına dair kanıt sunmaları gerekiyor. Bu koşullar inisiyatif komitesi için yetersizken, mevcut tarım politikasının “içme suyu temizleme temel hakkını“ ihlal ettiğine inanılıyor.

İçme suları, büyük miktarlarda böcek ilacı, çok fazla antibiyotik ve gübre kullanımı nedeniyle tehlike altında bulunuyor. Bu çevresel zarar ve sağlık riskleri vergi mükelleflerinin parasıyla finanse edildiği için, sübvansiyonların yeniden düzenlenmesi gerektiği dillendiriliyor.

Bu nedenle girişim, düzenli veya önleyici olarak antibiyotik kullanmayan, böcek ilacı kullanılmadan üretim yapan ve tüm hayvan ları çiftliklerinde ürettikleri yemlerle besleye bilen çiftçilere doğrudan ödeme yapılmasını istiyor.

Komite ayrıca tarımsal araştırma ve eğitimin bu tür tarımı desteklemesini de talep ediyor.

Federal Hükümet ile Parlamento ne diyor?

Federal Hükümet ile Parlamento’nun bu girişime tavsiyesi “Hayır“ yönünde.

Federal Hükümet ve Parlamento girişimin endişelerini paylaşırken, dile getirilen talepleri biraz fazla buluyorlar.

Hükümet bununla birlikte, böcek ilaçlarının oluşturduğu riskleri azaltmak için yasal deği şikliklerin çoktan yapıldığına da işaret ediyor.

Geçen Mart ayında Parlamento ve Federal Hükümet’in de desteklediği bazı değişiklikler onaylanmıştı.

Girişimin kabul edilmesi durumunda, İsviç re'deki tarımsal üretimin azalacağından en dişe ediliyor. Bu durumda yurt dışından daha fazla gıda ithalatı yapılması gerekecek.

1 Temiz içme suyu ve sağlıklı gıda girişimi 2 İsviçre için sentetik içermeyen böcek ilacı girişimi 3 Covid-19 yasası 4 CO2 Yasası 5 Terörle Mücadele için Polis Önlemleri Hakkında Federal Yasa İsviçreliler 13 Haziran’a kadar Federal düzeyde yapılacak olan 5 konu için, mektupla ya da sandık başına giderek oylama yapacaklar. Bu oylamalara dair detaylar şöyle; (Volksinitiative für sauberes Trinkwasser und gesunde Nahrung) Temiz içme suyu ve sağlıklı gıda girişimi
suyu ve
yiyecekler
ve
"Temiz içme
sağlıklı
için, böcek ilacı
profilaktik antibiyotik kullanımına sübvansiyon yok" isimli girişimi kabul ediyor musunuz?
8  Gündem
Oylama Sorusu

İsviçre'de şu anda böcek ilacı kullanımına izin veriliyor. Böcek ilacı tarımda, gıda üretiminde ve işlenmesinde, örneğin toprak bakımında zararlı organizmalar ve patojenlerle mücadele için kullanılıyor. Düzenleme kapsamında böcek ilacı sadece onaylanan bazı ürünler için kullanılabiliyor.

Böcek ilaçlarının piyasaya sürülmeden önce, sağlığı veya çevreyi tehlikeye atmamaları için sıkı kontrollerden geçmeleri gerekiyor.

Pestizide» "İsviçre için sentetik içermeyen böcek ilacı" girişimi

İnisiyatif ne istiyor?

İsviçre'deki içme sularının büyük bir çoğunluğunun kirlenmiş durumda ol duğunu ifade eden İnisiyatif, İsviçre'yi bu toksinlerden kurtarmayı amaçlıyor.

Komiteye göre sentetik böcek ilaçları; nehirleri, içme sularını ve yiyecekleri kirletirken, sağlığa zararlı olan zehirli kimyasal maddeler de içeriyor.

Şu an var olan önleyici tedbirlerin yetersiz olduğunu düşünen inisiyatif komitesi, İsviçre'de sentetik böcek ilacı kullanımının yasaklanmasını ve sentetik böcek ilacı içeren yiyeceklerin Volksinitiative

ithal edilmesine artık izin verilmemesi ni talep ediyor.

İnisiyatif sözcüleri, ithalat yasağının tam olarak uygulanması için 10 yıllık bir geçiş süresi olması gerekitiğini de vurguluyorlar. Bu on yıl boyunca; tarım ve gıda sistemi revize edilip, ilgili mevzuatı uyarlamak için, biyolojik çeşitliliği ve sağlığı daha fazla dikkate alan bir tarım politikası geliştirebilir. Bu dönemde biyolojik çeşitlilik de güçlendirilebilir.

Böcek ilaçlarının sağlık riski oluşturduğunu savunan girişimciler, bu ilaçların insan sağlığına zararlı olduğunun bilimsel olarak kanıtlandığını da dile getiriyorlar.

Federal Hükümet ile Parlamento’nun tavsiyesi

Federal Hükümet ile Parlamento, bu inisiyatifin reddedilmesi yönünde görüş bildiriyorlar.

Federal Hükümet’e göre, tarımsal ürünlerde böcek ilacı kullanımı için katı kurallar zaten mevcut. Aynı zamanda araştırma ve alternatiflerin geliştirilmesi için mali destek de sunuluyor.

Hükümet talep edilen yasağın; bitkilerin ve tarım ürünlerinin artık bakterilerden, virüslerden korunamaması riskini taşıdığını ve hem tüketiciler hem de üreticiler için olumsuz sonuçlar doğurarak gıda arzını ve çeşitliliğini sınırlayacağını vurguluyor. Buna ek olarak, inisiyatifin talep ettiği yasak, mevcut uluslararası ticaret anlaşmalarını da ihlal edebilir.

«Für eine Schweiz ohne synthetische
"İsviçre için sentetik içermeyen böcek ilacı" isimli girişimi kabul ediyor musunuz?
9
Oylama Sorusu

Yasası

Federal Hükümet Korona salgınının olumsuz etkilerini azaltmak için bir dizi önlem ve çeşitli yardım paketleri gündeme getirmişti. Bunlar arasında kısa süreli iş tazminatı, kazanç kaybı tazminatı, kültür ve spor gibi alanlara sunulan destek konuları yer alıyor.

Mevcut olan Salgın Hastalıklar Yasası tüm tedbirler için yasal dayanak sağlamadığından, Federal Hükümet bu tür kriz durumlarında öngörülen olağanüstü hal hukukunu gündeme getirdi. Olağanüstü hal hukuku 6 ay ile sınırlı iken, Korona salgını ile ilgili mevcut önlemlere devam edebilmek için bu kez de Covid-19 Yasası çıkarıldı. Federal Hükümet tarafından oluşturulan yasa, Parlamento tarafından da acil olarak kabul edildi ve derhal yürürlüğe konuldu. Daha sonra Covid 19 Yasası’na karşı imza toplanmaya başlanırken, referandum gündeme geldi.

Federal Hükümet’in Covid-19 salgınıyla baş etmesinin yasal dayanağı olan 25 Eylül 2020 tarihli Covid-19 Yasası’nı kabul ediyor musunuz?

Covid 19 Yasası reddedilirse ne olacak?

Çovid 19 Yasası’nın halk tarafın dan reddedilmesi durumunda, yasanın geçerliliği 25 Eylül 2021 tarihinde sona erecek. Ancak salgınla ilgili durum göz önünde bulundurulduğunda; vaka artışı ile birlikte yine işyerleri ve restoranlar kapatılıp, etkinlikler yasaklanabilecek.

Kim, ne diyor?

Referandum Komitesi

Gerekli imzaların toplanmasına öncü lük eden “Anayasa Dostları“ isimli ko miteye göre, yasa aceleye getirildi ve halk tarafından kabul edilmek zorunda bırakıldı.

Salgınla birlikte Federal Hükümet’in olağanüstü hal hukukundaki yetkileri nin meşrulaşmasını engellemek isteyen komite, bu yasa ile Federal Hükümet’e çok fazla yetki verildiğini savunuyor.

Oylamada “Hayır“ oyu kullanılması ge rektiğini belirten komiteye göre Covid 19 Yasası, içerik olarak olumlu unsurla rın yanı sıra medyaya yönelik destekler gibi zararlı unsurları da barındırıyor. Buna göre Federal Hükümet pandemi önlemlerinin kurbanlarına farklı şekil lerde destek sunabilir.

Federal Hükümet’in ve Parlamen to'nun tavsiyesi

Federal Hükümet ve Parlamento bu oylama için “Evet” yönünde görüş bildiriyorlar.

O tarihten itibaren krizle başa çı kabilmek için ekonomik desteğin yasal bir dayanağı kalmayacak. Bu durumda işlerin nasıl ilerleye ceğine dair büyük bir belirsizlik durumu ortaya çıkacak.

Federal Hükümet, Covid 19

Yasası’nın halk tarafından redde dilmesinin büyük bir belirsizliği tetikleyeceği, işlerini tehlikeye atacağı ve şirketleri iflasa sürük leyeceği konularında uyarıyor.

Federal Hükümet yasa karşıtlarının ifadelerini reddediyor. Yasanın de mokratik bir süreçle oluşturulduğunu söyleyen Hükümet, yasanın kantonla rın, sosyal tarafların ve Parlamento’nun katılımını garanti ettiğini vurguluyor.

Federal Hükümet ve Parlamento, “İkin ci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülen bu en kötü krizle başa çıkabilmek için bu yasa gerekli.“ diyorlar.

Yasa, ihtiyaç sahibi yüzbinlerce kişinin ve şirketin finansal olarak destek lenmesine olanak tanıyor. Bu destek mevcut sorunları hafifletirken, işleri ve ücretleri güvence altına alıyor.

Covid-19-GesetzCovid-19
10
Oylama Sorusu

Güncel Korona ile ilgili gelişmeleri sitemizden takip edebilirsiniz. www.haberpodium.ch

CO2 Yasası

Sera gazi emisyonu, özellikle de CO2, insanlara ve çevreye zarar veren iklim değişikliğinin ana nedeni olarak kabul ediliyor.

Sıcaklık, kuraklık, seller ve toprak kaymaları İsviçre'nin en çok etkilendiği olumsuz etkenlerden sadece birkaçı. Federal Hükümet ve Parlamento bunlara karşı önlem olarak; CO2 emisyonlarını daha da azaltmak için bir strateji geliştirdi ve bu stratejiyi de CO2 Yasası’na dahil etti.

Yeni CO2 Yasası ile hedef, Paris İklim Anlaşması çerçevesinde İsviçre'nin sera gazı emisyonlarını, 1990 seviyelerine kıyasla 2030 yılına kadar yarıya indirmek.

CO2-Gesetz

Referandum komitesinin talebi

Petrol şirketlerine ve otomotiv endüst risine olan bağımlılığı azaltacak olan CO2 Yasası revize edildikten sonra, ya saya karşı çıkanlar referandum amaçlı bir imza kampanyası başlatmışlardı.

“Sosyal ve Radikal İklim Politikası” isimli komite öncülüğündeki düzenle me karşıtları, bu yasanın ek vergiler ve düzenlemelerle orta ölçekli işletmeler ve KOBİ'ler için mali etkilerinin olacağı nı ifade ediyorlar.

Düzenleme karşıtları, söz konusu yasa nın pahalı ve işe yaramaz olduğunu da iddia ediyorlar.

Federal Hükümet’in ve Parlamen to'nun tavsiyesi

Federal Hükümet ve Parlamento, iklim değişikliğinin ve bundan kaynaklanan olumsuz etkilerin, nüfusu ve şirketleri cezalandırmadan seçilen strateji ile sı nırlanabileceğine inanıyor. Bu, bir yan dan daha az CO2'ye neden olan özel şahıslar ve şirketler için mali teşvikler

ve geri ödemeler yoluyla yapılırken, diğer yandan da iklimi korumaya ve teknik geliştirmeye yatırım yapılarak herkes için bir avantaja dönüştürüle bilir.

Yeni yasa sadece iklimi korumak la kalmayacak, aynı zamanda yeni istihdamlar da yaratıp, KOBİ'ler için ek üretim siparişlerin ortaya çıkmasını da sağlayacak.

Hükümet’in bir başka vurgusu ise, yasanın yabancılara olan bağımlılığı azaltacak olması.

CO2 Yasası‘na güçlü iş desteği Economiesuisse, İsviçre Ticaret Birliği ve yaklaşık 200 şirketten oluşan eko nomi çevreleri CO2 Yasası’nı destekli yorlar.

Savunuculara göre gözden geçirilmiş CO2 Yasası, iklim krizinin üstesin den gelmek için birçok akıllı ve etkili çözümle birlikte, mevcut olan İsviçre ekonomisi için büyük fırsatlar sunuyor. İş dünyası temsilcileri, teşvik vergileri nin çoğunun halka yeniden dağıtılma sını memnuniyetle karşılarken, İsviçre şirketleri iklim dostu teknolojileri pa zara daha hızlı sunabilmeleri için İklim Fonu'ndan teminat da aldılar.

Kim, ne diyor? Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına ilişkin 25 Eylül 2020 tarihli CO2 Yasası’nı kabul ediyor musunuz?
11
Oylama Sorusu

Terörle Mücadele için Polis Önlemleri Hakkında Federal Yasa

2015'te Paris'teki saldırılardan bu yana terör tehdidi arttı. Pek çok devlet, terörle daha iyi mücadele edebilmek adına yasalarını sıkılaştırdı.

İsviçre de son yıllarda bu kapsamda birçok yeni yasal düzenleme yaptı.

Bundesgesetz über polizeiliche Massnahmen zur Bekämpfung von Terrorismus (PMT)

Federal Hükümet’e göre yasal olarak hala boşluklar var. Bu durumdan yola çıkan Federal Hükümet ve Parlamento, olası bir terör saldırısına karşı önleyici tedbirler alması için, polise ve güvenlik güçlerine ek yetkiler sunan yeni bir yasal zemin oluşturdu.

Şu anki uygulamaya göre İsviçre polisi, ancak bir kişi daha önce bir suç işlemişse müdahale edebiliyor. Yeni düzenleme ile, şüpheli durumda olan herkese müdahale edilebilecek.

Yeni yasa, yargı onayı olmadan polisin bunları yapmasına izin vereceği için, ortaya çıkacak olan durum kuvvetler ayrılığı için risk de oluşturabilir.

Komite düzenlemeyi, Hükümet’in onaylamadığı herhangi bir siyasi faaliyeti "terör eylemi" olarak değer lendirebilecek keyfi bir yasa olarak değerlendiriyor.

Sol partiler, sivil kuruluş örgütleri, hukukçular, BM Çocuk Hakları Komi tesi ve Uluslararası Af Örgütü, çok sayıda belirsiz tanım nedeniyle Terörle Mücadele Yasası‘nı keyfi bir yasa olarak nitelendiriyorlar.

Uluslararası Af Örgütü, yasa ile ilgili istişareler sürecinde ve Parlamento görüşmeleri sırasında bu düzenlemeye karşı tepkisini dile getirmişti.

Yasada yer alan “potansiyel teröristler” ve “terörist faaliyetler” gibi tanımlar bu belirsizliğe örnek olarak gösterilirken, yasanın özgürlüğü kısıtlayan katı önlemleri dayattığına dikkat çekiliyor.

Düzenleme ile, sadece bir cezai suç tehdidi veya "korku yayma" nın, yetkililer tarafından somut delil sunmaya gerek kalmadan cezai bir suç olarak görülebilecek.

Yasadaki

belirsiz ve keyfi

Yasa karşıtları yeni önlemlerin daha fazla güvenlik sağlamayacağını düşü nüyorlar ve oylama için “Hayır“ oyu kullanılmasını tavsiye ediyorlar.

Uygulama ile insan ve çocuk haklarının ihlal edileceğini savunan referandum komitesi, 12 yaşındaki çocukların bile şüpheli görülüp, güvenlik önlemleri alınacağının altını çiziyorlar.

Referandum öncüleri düzenlemenin çocuklar için olan koruyucu önlemleri ortadan kaldırılacağını, polisin herhangi bir suç olmaksızın 12 yaşından itibaren çocuklara müdahale etmesine izin verilecek olmasının son derece endişe verici olduğunu söylüyorlar.

Federal Hükümet ile Parlamento’nun görüşü

Federal Hükümet ile Parlamento'nun görüşüne göre; yasa ile polise, yalnızca bir terör tehdidinin somut ve güncel verileri varsa, nüfusu korumak için müdahale etme izni verilecek. Ancak polisin her müdahalesi orantılı ve mün ferit vakaya uygun olmalıdır. Örneğin, ev hapsi önlemi yalnızca son çaredir ve her zaman bir mahkeme tarafından onaylanmalıdır.

Uygulamada hukukun üstünlüğüne, temel haklara ve insan haklarına saygı gösterilmelidir. Bu kapsamda her karar için Federal İdare Mahkemesi’ne itiraz edilebilir.

Referandum komitesi
tanımlar
12
Kim, ne diyor? 25 Eylül 2020 tarihli Terörle Mücadele için Polis Önlemlerine Dair Federal Yasayı kabul ediyor musunuz? Oylama Sorusu
䘀愀挀攀戀漀漀欀ᠠ愀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀 夀漀甀吀甀戀攀 瘀椀搀攀漀氀愀爀㄁渀愀 攀爀椀弁椀渀 윀攀弁椀琀氀椀 甀礀最甀氀愀洀愀氀愀爀 欀甀氀氀愀渀㄁渀 、渀琀攀爀渀攀琀攀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀 唀礀搀甀 愀渀琀攀渀猀椀稀 欀甀爀甀氀甀洀 윀愀渀愀欀猀㄁稀 吀嘀 椀氀攀 欀愀㄁爀搀㄁ἁ㄁渀㄁稀 瀀爀漀最爀愀洀氀愀爀㄁ 㜀 最ﰀ渀 戀漀礀甀渀挀愀 最攀爀椀 椀稀氀攀礀椀渀

Aklım özgür, ruhum özgür. Mümkün olan her yere resim çizmeye devam ediyorum.

14  Röportaj

Bazı insanlar vardır, azimleri ve karar lılıkları ile gittikleri yerleri, tüm olum suzluklara rağmen bahar bahçesine dönüştürürler. Yaratıcılık ve üretim her zaman eşlik eder onlara. İşte bu insanlardan biri de Özdal Kayaoğlu. Özdal Kayaoğlu 2019 yılından bu yana İsviçre’de yaşayan bir mülteci. Uzun ve badireli bir yolculuktan sonra İsviç re’ye ulaşan Kayaoğlu, kaldığı mülteci kampında çizdiği duvar resimleri ile dikkat çekiyor.

Kanton Bern’e bağlı Beatenberg bölgesinde bulunan kamp yerinin duvarlarını adeta bir sergi alanına dönüştüren Kayaoğlu, İsviçreli sanat çevrelerinin ilgisini de üzerine topla mayı başardı.

Kayaoğlu’nun sanatsal çalışmaları Türkiye’ye uzanıyor. Olumsuz koşulla ra rağmen yaratıcılığına ve üretimine İsviçre’de de devam eden Özdal Kayaoğlu ile, kaldığı yerin koşulları ve sanatsal çalışmaları üzerine konuştuk;

İlk olarak bizlere İsviçre’ye geliş nedenlerinden bahsedebilir misin?

İsviçre’ye gelme nedenim daha çok politik. 5 yıla yakın süre gazetecilik yaptım. Çalıştığım gazetenin bölge temsilciliğini yaptığım sıra hakkımda dava açıldı ve hapis cezası aldım. Hapis cezam onaylandıktan sonra Türkiye’de 12 yıl boyunca kaçak olarak yaşadım. Bir oğlum var. Henüz annesi ona hamileyken uzun bir süre düşündüm. Bir çocuk bir aile ortamında büyüme li, parçalanmış veya riskli bir yaşamı olmamalı düşüncesi ile Türkiye’den çıkma kararı aldım. İsviçre’ye gelme sebebim oğlum ve aile bütünlüğü de diyebilirim.

Bir kaçak olarak İsviçre’ye gelişin nasıl oldu peki?

İsviçre’ye gelişim biraz sıkıntılı oldu. Yasal yollarla ülke dışına çıkamadığım için, eşimle birlikte kaçak yollarla çıkmak zorunda kaldım. Bu geliş hem maddi hem de manevi boyutu ile büyük kayıplar yaşamamıza sebep oldu. 2017’de Türkiye’den Yunanistan’a geçtik. 1,5 sene kadar Yunanistan’da yaşamak zorunda kaldık. Yunanistan’da bir oğlum oldu. Olanaksızlıklardan ve yaşadığımız sorunlardan kaynaklı olarak eşim ve oğlum Türkiye’ye

dönmek zorunda kaldılar. 2019’da bir kaç denemeden sonra İsviçre’ye kara yoluyla gelebildim.

Neden İsviçre?

Uzun bir süre, yaşanabilecek ülkeler araştırması yaptım. Malumunuz, İsviçre yaşanabilir ülkeler sıralamasında refah düzeyi yüksek ülkeler arasında yer alıyor Birkaç ülke vardı aklımızda ama son kararımız İsviçre oldu. İsviçre’yi seçme sebeplerim tamamen yaşamsal.

Resim sanatı ile uğraşıyorsun. Re simle tanışman nasıl oldu?

Resme ilgim hep vardı. Ancak ne olanaklar ne de teknik bilgi ve maddiyatım buna uygun değildi. Herhangi bir eğitim alamadım, resim yapmak için ekipman da edinemedim. Zaman içerisinde çalışıp kaynak yaratabildikçe resim yeteneğim gelişti. Aslında hapis cezası almış olmam da etkili oldu.

Nasıl?

Kaçak ve aranır durumdayken resim sanatına daha çok yöneldim. Zama nın bolluğu ve stresin baskısı da etkili elbette. İyi de oldu sanırım. Bu sırada dövme sanatına da ilgi duymaya başladım.

Neden resim?

Resim hep anlamlı gelmiştir bana. Keli menin, tavrın ve jestin ifade edemediği her şeyi; yazılamayan, hatta yazılsa da ifade edilemeyen her şeyi bir karede anlatabilirsiniz. Resmin sınırsızlığı, özgünlüğü, halkçı ama elitist oluşu çe kiyor beni. Resim normal üstü bir ifade biçimi benim için. Aklım özgür, ruhum özgür. Sınırım yok. Mümkün olan her yere resim çizmeye devam ediyorum.

Çalışmalarının genel özelliklerini anlatabilir misin? Ne tür çalışmalar yapıyorsun genelde?

Resim çalışmalarım ilk zamanlarda karakalemdi. Epey bir süre karakalem

15

İsviçre’de yaptığın çalışmalarından bahsedebilir misin?

İsviçre’ye geldikten sonra bir süre resimle ilgilenemedim. Birkaç iltica kampı değiştirmek zorunda kaldım. Son kaldığım kampta ise nokta tekniği ve kara kalem çizimler yapıyordum. Yaşadığım yerde geceleri sokak du varlarına resimler yapmaya başladım. Ve sistematik bir hale geldi. Bazı yerler problem çıkarabiliyor resimlerle ilgili. Kaldığım kamptaki yetkililer resimleri mi görünce projelendirme önerileriyle geldiler bana. Şu anda kaldığım kamp ta resimler yapıyorum. Bir süre sonra, kamp yönetimin katkısı ile bir sergi de yapılacak. Hazırlıklar devam ediyor. Bu İsviçre’deki ilk sergim olacak.

Neden duvar resmi? Resmin bir kaç alanıyla ilgiliyim. Birçok teknikte çizimler de yapıyorum ama duvar resmi beni daha fazla tatmin ediyor. Tuale ya da bir kağıda çizilip duvarda asılı kalması hep eksik gelmiş

Çizdiğim bir eser birinin duvarında değil, herkesin duvarında olmalı. Sanat tekelleştirilmemeli ve halka açık, halkçı olmalı.

resimler çizdim. Sonra Dotwork, yani sadece noktalardan oluşan resim tekniğine yöneldim. Zor ve uğraşlı oluşu, bir eser yaratırken verdiği stres bende haz uyandırıyor diyebilirim. Bir eserde hiç bir çizgi kullanmadan nokta çalışması yapmak belli ölçülerde daha da gelişmeme sebep oldu. Karakalem, nokta tekniği resim (dotwork) aynı zamanda dövme sanatındaki tarzımdır. Dövme çalışmalarımı da aynı tarzda yapıyorum. Duvar resmi ise net ifade biçimi benim için. Daha çok evrensel olan, toplumsal farkındalık yaratabile cek, en azından amacı bu olan motifler çiziyorum.

tir bana. Çizdiğim bir eser birinin duva rında değil, herkesin duvarında olmalı. Sanat tekelleştirilmemeli ve halka açık, halkçı olmalı. Yaptığım resimlerin her kesin olması ilk hedefimdi. Ve bunun için en uygun yerler duvarlar.

Bu alanda kimleri örnek alıyorsun kendine?

O kadar çok yetenekli sanatçı, ressam, çizer var ki... Duvar resmi sokak sana tında takip ettiğim ve tarzıyla bana rehber olan sanatçı Banksy diyebilirim. Yönetmen ve aynı zamanda politik bir resim eylemcisidir Banksy.

Çalışmalarına ilgi nasıl? İsviçreliler den ya da sanat çevreleri ile iletişim kurabildin mi? Destek alıyor musun onlardan?

16

Çalışmalarımı gören ve benimle iletişi me geçen kişilerden hep olumlu yak laşımlar edindim. Şu an için İsviçre’de sanat çevreleriyle sağlıklı bir iletişim kuramadım. Kaldığım kamp epey uzak bir yerde. Kamplarda kalma koşulları biraz ağır. Dışarda kalamıyoruz. Ve gidiş dönüşlerde ulaşım pahalı olduğu için maalesef şimdilik tek başınayım. Merkezi bir yere taşınınca birçok şeyin düzene gireceğine inanıyorum.

Kaldığın yerin koşullarından bahse debilir misin biraz? Bir mülteci olarak ne tür sorunlar yaşıyorsun?

Kaldığım yer merkeze uzak olan, iki bin rakımlı bir yerde bulunuyor. İsviçre’nin dağlık bir köyünde, eskiden okul olarak kullanılmış bir bina burası. Bu kampta 55-60 kişi kalıyoruz. Koşullarımız sa nırım diğer kamplara göre biraz daha iyi. Ancak kamp koşullarımız yeni çıkan yasalarla biraz ağırlaştırılmış, 5 gün kampta kalmak zorunlu. Kalınmadığı taktirde para kesintisi gibi yaptırımlar uygulanabiliyor. Kamptaki meşguliyet programına katılmak, kamp içerisinde çalışmak ve günlük işlere dahil olmak zorunlu. Bunlar ihmal edildiği taktirde yine para kesintisi gibi yaptırımlar gün deme geliyor. İnsanlar zorla çalıştırılı yor yani. Koşullar ilticacıların aleyhine.

Entegrasyon kapsamında dil kursla rı alabiliyor musunuz?

Entegrasyon başlı başına sorun. Dil kursuna gidiyorsun ama dilini geliş tirebileceğin olanaklar sınırlı. İletişim sorunu da var. Bir ilticacının en büyük sorunu manevi destek ama maalesef bu da kamp hayatında yok. Sosyal yaşama katılamamak sorunların en büyüğü.

Korona süreci…Bu süreç nasıl etki liyor seni? Kampta sıkıntılar yaşıyor musun?

Korona herkesin hayatını olumsuz etkiliyor. Biz kampta kalanlar için daha da stresli bir durum. Sürekli bina içinde olduğumuzdan dolayı tedbirler biraz daha stres yaratabiliyor. Gün boyu maskeyle gezmek, sürekli dezenfekte ilacı kullanmak da başlıca sorunlarımız. Alkol bazlı dezenfektanlardan cildimiz de tahribatlar da oluştu. Tedbir almak önemli elbette ancak kamp koşulların da sürekli buna maruz kalmak stresli bir yaşama sebep oluyor. Öte yandan 60 kişilik kampta yan yana olmak da normal görülüyor. 5 kişinin yan yana gelmesi yasakken biz 60 kişi ile aynı yeri kullanıyoruz. Yemekhane, banyo, mutfak gibi yerler riskli olduğu halde buraları birlikte kullanmak zorunda kalıyoruz. Buna ek olarak aynı odada 4-6 kişi kalıyoruz.

Son olarak ileriye dönük hedeflerin den bahsedebilir misin bizlere?

Türkiye’de kaçak yaşadığım sürede sanata dair ertelediğim ve hayata geçiremediğim şeyleri burada yapma azmindeyim. İsviçre’deki yaşamın bana

kattığı yeni şeylerle gelişimim devam ediyor. Gerek İsviçre için gerekse de başka ülkeler için projelerim, hedef lerim var. Zaman içerisinde uygun koşullar ve yeterli kaynak sağlayabilir sem projelerimi hayata geçireceğim. Örneğin İsviçre’de “26 kanton 260 resim“ projem var. Tahmini olarak 2 yıl sürecek bu proje için şimdiden çalış malara başladım. Tek başına oluşum biraz zorluyor elbette ama başaraca ğım.

Özgürüm ve sanatım da özgür artık. İsviçre’deki duvarlarda beni görebilirsi niz. Duvarlarda görüşmek üzere.

17
Resmin sınırsızlığı, özgünlüğü, halkçı ama elitist oluşu çekiyor beni.

İsviçre’nin Türkiye ile banka hesap bilgilerini paylaşımı 2022 yılının Eylül ayı itibari ile başlıyor

İsviçre’de

yaşayan Türkiye vatandaşlarının Türkiye’deki tüm hesap bilgileri ile, Türkiye’de ikamet edip de İsviçre’de hesabı bulunanların bilgileri, 1 Eylül 2022 tarihi itibarı ile karşılıklı olarak paylaşılacak.

HaberPodium olarak Otomatik Bilgi Alışverişi Anlaşması’na dair merak ettiğimiz detayları, JAVE Treuhand AG’nin vergilendirme ve muhasebe uzmanlarından Veysel Doymuş’a sorduk. Veysel Doymuş, İsviçre Uluslararası Mali İşler Devlet Sekreterliği (SIF) ve Federal Maliye Bakanlığı (FDF) yetkililerinden edindiği bilgiler ışığında Otomatik Bilgi Alışveriş Anlaşması konusuna açıklık getirdi.

Otomatik Bilgi Alışverişi Anlaşması (AIA) nedir?

Otomatik Bilgi Alışverişi Anlaşması’nın temel amacı, uluslararası kara para ya da vergi kaçakçılığı ile mücadele etmek. Verginin başka ülkelere kaçırılmasını engelleme amacı taşıyan bu anlaşma; farklı ülkelerin vergi kurumlarından, vergi ödeyecek kişilerin banka hesapları ile ilgili bilgi alışverişlerini mümkün kılıyor.

AIA Anlaşması ile ilgili güncel durumdan bahsedebilir misiniz? İsviçre'nin Türkiye ile bilgi paylaşımı ne zaman başlayacak?

İsviçre vergi kurumları 2018’den bu yana; anlaşma yapılan ülkelerden, İsviçre’de yaşayan banka müşterilerinin kimlik, hesap numarası, hesap miktarı ve faizi hakkında bilgiler ediniyor.

Aralık 2020’de verilen en son karar ile, Ocak 2021 tarihinden itibaren tüm bankalar ve finans kurumları, İsviçre’de yaşayıp da Türkiye’de hesapları bulunan kişilerin hesap bilgilerini toplamaya başladı. Bu bilgiler aralıklı

olarak yetkili devlet kurumlarına bildirilecek. Eldeki bilgiler; Eylül 2022 tarihi itibarı ile, Otomatik Bilgi Alışverişi Anlaşması çerçevesinde İsviçre ve Türkiye’nin ilgili devlet kurumları arasında paylaşılacak.

Nasıl işleyecek bu bilgi alışverişi? Bu sıralar bu konuyla ilgili gelenler oldu mu size?

Federal Vergi Dairesi, vergi bildirim formlarında yer alan hesap bilgilerini kıyaslayabilecek. İsviçre’ye bildirilmemiş bir hesap numarasına rastlanması halinde, söz konusu olan hesabın 10 yıllık geçmişi istenebilir.

Bu sıra İsviçre’de yaşayıp da Türkiye’de malvarlığı olan veya Türkiye’de bireysel emekliliği olanlar geliyor bize. İsviçre’de gelir düzeyi iyi olanlar veya Türkiye’deki mal varlığı miras olarak kalanlar konuya daha rahat bakıyorlar. Bu kesimler İsviçre devleti ile sorun yaşamamak için kendiliğinden başvuru yapıyorlar.

İsviçre’de sosyal yardım ya da tamamlayıcı ödenek alanlar daha

18  Gündem

İsviçre’de yaşayan her insanın bir kez gönüllü bildirim yapma hakkı bulunuyor.

çok tedirgin oluyorlar. Çünkü verilen sosyal yardımlarla kişilere özel bütçeler yapıldığı için; ekstra gelir ya da mal varlıkları ile verilen yardımların geri ödenmesi gündeme gelebilir. Burada, doğru bilgiler verilmediği için cezai yaptırımlar da söz konusu olabilir.

Size gelenlere nasıl yardımcı olu yorsunuz?

Bize gelenlerle ilk görüşmede genel likle mal varlığının nerede olduğunu ve kaynağını soruyoruz. Tüm bilgileri edinmek için son 10 yılın vergi beyan namelerini de istiyoruz onlardan. Bu işlemlerle, konuyu ve mal varlığının kaynağını anlamaya çalışıyoruz. Gerekli bilgileri edindikten sonra da, 10 yıl geriye dönük yazılı bir analiz raporu hazırlıyoruz.

Bu analizimizde güncel olarak Türk lirası ile Frank arasındaki kuru da göz önünde bulunduruyoruz. Hazırlığımızı yaptıktan sonra da kişiye, yaptığımız analizi ve yetkili kurumlara gönderilecek olan belgeleri sunuyoruz. Mal varlığı veya hesap bilgiler üzerinden, gelecek olan vergi miktarı ve geri ödenmesi gereken sosyal yardım hakkında da bilgilendirmeler yapıyoruz. Kişiden onay aldıktan sonra da gerekli bilgi ve belgeleri kişinin bulunduğu kantonun vergi kurumlarına iletiyoruz.

Bilgi alışverişi ile ilgili prosedür nasıl işliyor peki?

Uygulama kantondan kantona değişiyor. İşleyiş genede yavaş oluyor. Şu an başladığımız bir işlemin sonuçlanması 1 ya da 2 yıl sürebilir. İlerleyen dönemlerde, işlemlerin oto matikleşmesi ile bu zamanın daha da azalacağını umuyoruz.

İsviçre'de yaşayan ve Türkiye'de mali hesabı olan kişilere ne önerir siniz?

Danışma ve görüşmelerde sürekli ola rak “Bu işin başka yolu var mı?“ şeklin de bir soru ile karşılaşıyoruz. Önerimiz, kişilerin geliri olan mal varlıklarını ya da hesap bilgilerini yetkililere bildirmeleri. İşlemlerden sorumlu olan uzmanlar çoğunlukta hukukçulardan oluşuyor.

Globalleşen dünya artık küçük bir köye dönüştü. Ülkeler arası ilişkilerin düze yinde ve bilgi alışverişlerinde artışlar var. Bu durum artarak devam edecek. Bu nedenle bildirimde bulunmak ve şeffaf olmak çok önemli.

Şurası da çok önemli; eğer vergi dairesi siz daha gönüllü bildirimde bulunma dan önce durumdan haberdar olursa ya da şüphelenirse durum daha sıkıntılı olabilir. O zaman gönüllü bildirim kabul edilmiyor ve araştırmalar derinleşiyor.

Gönüllü bildirim durumu güncel mi hala? Ne tür avantajları olabilir bunun?

Evet güncel. Gönüllü bildirimin yapıl ması çok önemli. İsviçre’de yaşayan her insanın bir kez gönüllü bildirim yapma hakkı bulunuyor. Burada mikta

rın önemi yok. Bin frank da bildirseniz, 1 milyon frank da bildirseniz yapıla cak olan işlem aynı. Gönüllü bildirim durumunda vergi cezası ödemiyorsu nuz. Sadece borçlu olunan son 10 yılın vergisini ödüyorsunuz.

Yalnız, sosyal yardımlarda gönüllü bildirim işlemi bulunmuyor. Burada gö nüllü bildirimin kopyasını gönderiliyor ve geriye dönük olarak, haksız alınan miktar geriye talep ediliyor. Duruma göre geriye dönük olarak, son 20 yılın parası talep edilebilir. Bu süre kanton dan kantona değişebiliyor.

IV emeklisi olanlar, tamamlayıcı ödenek veya sosyal yardım alanlar nasıl etkilenebilirler bu anlaşmadan?

IV’dan emekli olan insanlar bu durum dan zarar görmeyecekler. Çünkü IV emekliliği bir haktır, yardım değildir. Bu uygulamadan çoğunlukla tamamlayıcı ödenek alanlarla sosyal yardım alanlar etkilenecek.

İşleyişe göre, tamamlayıcı ödenek (Ergänzungsleistung) alanlara yapılan bütçelerde kişinin tüm gelirleri göz önünde bulunduruluyor. Buna kişinin Türkiye’de edindiği gelirler de dahil. Araştırmalarda ek gelirler olduğu tespit edildiğinde verilen yardımlar kısmen kesilebilir ya da verilen para ların tamamının geri ödenmesi talep edilebilir.

Bu konuda tecrübelerimiz oldukça fazla; Burada dikkate alınması gereken husus; kişi Türkiye’de bir eve sahipse ve bu evde kendisi oturuyorsa ev mal varlığı olarak belirli bir miktara kadar

19

Bildirimin ihmal edilmesi ya da unutulması durumunda; özellikle de vatandaş olmayan, C/B/F oturum haklarına sahip olan kişiler, 1 Ekim 2016’da yürürlüğe giren Sınırdışı Yasası kapsamında oturum haklarını kaybedip sınırdışı edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler.

tamamlayıcı ödeneklere eklenmiyor. Ancak bu evden kira geliri varsa gelen para hesaplamalara dahil edilir. Tamamlayıcı ödenek ya da sosyal yardım alanların özellikle dikkat etme lerinde fayda var. İsviçre’de yaşayan ve Türkiye’de finans hesapları olan bu durumdaki kişilere tavsiyemiz; kanton ların yetkili kurumlarına gerekli bildi rimlerde bulunmaları. Bildirimin ihmal edilmesi ya da unutulması durumunda; özellikle de vatandaş olmayan, C/B/F oturum haklarına sahip olan kişiler, 1 Ekim 2016’da yürürlüğe giren Sınırdışı Yasası kapsamında oturum haklarını kaybedip sınırdışı edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler.

Emlak ya da gayri menkullerle ilgili bilgi alışverişleri de olacak mı? Hayır. Yurt dışında bulunan gayrimen kullerle ilgili hiçbir veri alışverişi yapıl mayacak. Ancak vergi dairesi yetkilileri, finans hesapları dahilinde araştırmalar yapıp, farklı gelirler olduğunu keşfe debilirler. Örneğin yurt dışında banka hesabı bulunan ve kiracıdan düzenli olarak hesaba yatırılan paralar göre bilirler.

Yurt dışında bulunan gayrimenkul ler İsviçre’de de vergilendiriliyor mu? Yurt dışında bulunan gayrimenkuller ile bu gayrimenkullerin gelirleri İsviçre’de

vergilendirilmiyor. Çünkü bunlar zaten gayrimenkulün bulunduğu ülkede yerel olarak vergilendiriyor. Ancak bu gayrimenkullerin İsviçre vergi beyan namesinde beyan edilme zorunluluğu mevcut. Çünkü yurt dışı varlığı ve emlak geliri buradaki vergi oranı tespiti için dikkate alınmalıdır.

İsviçre’de bulunan banka hesapları na ne olacak peki?

AIA anlaşması iki taraflı işliyor; her iki ülke de birbirlerine bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Yani İsviçre bankacılık sektöründeki gizlilik kısmi olarak or tadan kalkıyor. Ancak bu durum İsviç re’de yaşayan kişiler için geçerli değil. Burada banka gizliliği geçerli hala. Kısaca, UBS buradaki bir müşterisinin hesap bilgilerini İsviçre vergi dairesine gönderemez.

İsviçre’deki bir bankanın mevduat he sabında parası bulunan ve Türkiye’de yaşayan bir kişinin banka hesaplarına ilişkin bilgiler, İsviçreli banka tarafından ilk olarak İsviçre Federal Vergi Daire si’ne bildirilecek. Ardından İsviçre Vergi Dairesi, Türkiye vatandaşına ait olan bu banka bilgilerini Türkiye Vergi Dairesi ile paylaşacak.

Eğer bu kişi söz konusu bankadaki mevduat hesaplarından elde ettiği kazançları geçmişte beyan edip Türki ye’de vergisini ödemiş ise, bu durumda

Yurt dışında bulunan gayrimenkuller ile bu gayrimenkullerin gelirleri İsviçre’de vergilendirilmiyor.

vergisel açıdan herhangi bir sorun yaşanmayacak.

Son olarak ne söylemek istersiniz? İsviçre ile Türkiye arasında yıllardır iki taraflı vergi anlaşması (Doppelsteu erabkommen) bulunuyor. Buna göre Türkiye’deki tüm vergilendirmeler İsviçre’de de değerlendiriliyor. Bu işlemler karışık olduğu için uzmanlara danışmakta fayda var.

Burada bir konuya daha değinelim; “Hangi bilgiler paylaşılıyor?” sorusuyla çok karşılaşıyoruz. Uygulama kapsa mında ilk olarak sadece banka hesap bilgileri paylaşılıyor. Bu nedenle son 10 yılın banka hesap bilgileri kontrol edilebilir. Şüpheli durumlarla karşı laşıldığında emlak, emeklilik vs. gibi şeyler de araştırılabilir. Hesap bilgilerini İsviçre vergi kurumlarına bildirmeyen kişiler; söz konusu bilgilerin vergi kurumları tarafından açığa çıkarılması durumunda, hem ekstra vergi ödemek hem de bildirimde bulunmadıkları için ceza ödemek zorunda kalabilirler.

Konu ile ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler şu iletişim bilgilerinden faydalanabilirler.

Tel. 062 825 12 12www.jave-treuhand.ch info@jave-treuhand.ch

20

Federal Hükümet'in Üye Sayısı

Komisyon bu nedenle, Hükümet’in ça lışmalarının daha da genişletilmesi için yeni bir şablon hazırlamak istiyor. Bu sayede görev dağılımı artarken, farklı dilleri konuşan bölgeler daha dengeli bir şekilde temsil edilebilecek.

Yapılmak istenen yeni düzenleme İs viçre siyasi sisteminin önemli unsurla rından biri olarak nitelendiriliyor.

Uzun yıllardır tartışılıyor İsviçre’nin mevcut 7 bakanlı sistemi, 1848’den bu yana Federal Anayasa’nın 175. maddesinin 1. fıkrasında belirti lirken, bugüne dek hiçbir değişiklik yapılmadı.

Federal Hükümet’in üye sayısının dokuza çıkarılması düşüncesi 1900'den bu yana tartışılıyor.

Aradan geçen zamanda ise çok şeyler değişti.

Federal Meclis bünyesinde çalışma yürüten Devlet Siyasi Komisyonu'nun (SPK-N) gün deme getirdiği konu dahilinde, dokuz üyeli bir Federal Hükümet‘in parti ve siyasi güç dengesini daha iyi temsil edebileceği ifade ediliyor.

Siyasi Komisyon üyelerinden bazıları Hükümet üye sayısının arttırılmak istenmesini eleştiriyor. Muhalifler, Hükümet‘in daha fazla üyeden ve dolayısıyla daha fazla departmandan oluşması durumunda koordinasyon ihtiyacının ve maliyetlerin artacağını savunuyorlar.

1850’de yapılan ilk sayımda, İsviçre nüfusu 2 milyon 900 bin idi. Ülke nüfusunun yarısını teşkil eden kadınlar o dönem seçme ve seçilme hakkından yoksundular. Şu an 26 olan kanton sayısı ise o zamanlar 22’ydi.

Daha önce birkaç kez Parlamento gündemine gelen konu her defasında reddedildi. Konu son olarak beş yıl önce gündeme gelmişti.

7'den
21
9'a çıkarılmak isteniyor.

2001 yılından bu yana İsviçre’de yaşayan Şenay Gülten -Aslan müzikal çalışmalar yürüten bir isim. Türkiye’de başladığı müzikal faaliyetlerine burada da devam eden Şenay Gülten -Aslan ile müzikal çalışmaları üzerine konuştuk;

İlk olarak Türkiye’den geldiğiniz or tamı soralım size? Nasıl bir ortamdan geldiniz İsviçre’ye?

İstanbul da doğup büyüdüm ben. Müzik ve kültür alanındaki çalışmalarım ortaokul dönemlerime uzanıyor. Kuruluşundan itibaren, alternatif kültürel faaliyetler yürüten Tohum Kültür Merkezi’nin organizasyon ve etkinliklerinde yer aldım. Daha sonra uzun bir süre Ekonomi ve politika üzerine yayın yapan Dünya Gazetesi’nde çalıştım. 2001 yılından bu yana da politik bir mülteci olarak İsviçre’de yaşamaktayım.

Müzikle ilk tanışmanız ne zaman oldu?

Çocukluğumdan beri müzik dinlemeyi ve şarkı söylemeyi seviyorum. Bu özel liğim arkadaş çevremde de biliniyordu. Muhabirlik yaptığım dönemde bir arka daşım yeni kurulan bir müzik grubuna benden bahsetmiş. Onlar da benimle tanışmak istediler. Bir- iki provadan sonra grupla beraber çalışmaya başla dım. Çalışmalar ilerleyip grubun müzikal yapısı oturmaya başladıkça, solist olarak yorum ve tarzımı geliştirmeye başladım. Müzik topluluğumuz daha sonraları “Güneş’e Türkü“ ismini aldı. Uzun yıllar

22  Söyleşi

Türkiye’nin birçok şehrinde ve yurt dışında konserler verdik. Güneş’e Türkü topluluğu olarak 1996 yılında “Yalın Bir Destan“ isimli bir albümümüz de yayınlandı. Albümdeki eserlerin birçoğu grubumuzun kendi çalışmalarından oluşuyordu. Daha sonra da yollarımız ayrıldı. Müzik topluluğu ile yollarımız ayrıldıktan sonra solist olarak önemli müzisyen arkadaşlar ile çalışmalarımız ve konserlerimiz oldu. Birçok müzisyen arkadaşımızın albümünde vokal olarak yer aldım.

Müziğe olan ilginizin kaynağı nedir? Müzikle ilgili herhangi bir eğitim aldınız mı?

Sanırım bu yalnızca benim özel ilgimle alakalı değil, insan yaşamının en ince ayrıntısına kadar giren ve yön veren bir sanat türünden bahsediyoruz. Nasıl ki sevinç, hüzün, coşku, aşk ve insan yaşantısındaki her türlü duygu müzikte karşılık bulabiliyorsa, benim de müziğe olan ilgimi bu duygularla açıklayabi lirim. Akademik olarak müzik eğitimi almadım. Fakat yer aldığım topluluk ve özel çalışmalarda beraber çalıştığımız birçok arkadaş Türkiye’de üst düzey çalışmalar yapan önemli müzik insanları idi. Gelişimimde onların çok önemli katkıları oldu

İsviçre’deki müzikal faaliyetleriniz den bahsedebilir misiniz biraz? Neler yapıyorsunuz burada?

İsviçre’ye geldiğim ilk günden itibaren eşim Savaş Aslan ile beraber birçok etkinlik ve konserde sahne aldık. Müzik severlerden çok güzel geri dönüşler oldu. İsviçre göçmen örgütlerinin organizasyonlarında, İsviçreli alternatif

politik çevrelerin etkinliklerinde ve bazı İsviçreli müzik toplulukları ile özel projelerde yer aldık. Şu an aklıma gelenler bunlar. Bunların yanı sıra, gönül birliği yaptığımız arkadaşlar ile beraber oluşturduğumuz projeler de oldu burada. Bunlardan bazıları ‘’Aynı göğün ezgisi’’ ve ‘’Colours of Anatolia’’ isimli konserlerdi. Bu konserleri İsviçre’nin değişik şehir ve salonlarında canlı performans olarak sergiledik.

Burada müzikal çalışma yapmanın zorlukları neler? Sıkıntılar yaşıyor musunuz?

Göçmen kökenli biri olarak, yaptığımız müziğin türü itibari ile İsviçre’de profesyonel olarak hem müzikle uğraşıp hem de geçim sağlamak çok zor. Tabi böyle olunca çalışma hayatının yanında müziği de düşünmek zorunda kalıyorsunuz. İster istemez bunun getirdiği zorluklar oluyor tabi. Sanatsal çalışmaların hepsinde olduğu gibi müzikal çalışmaları yaparken de ona gereken özeni gösterip, yoğunlaştığınızda, duygusal bir bağ kurup karşılık bulabiliyorsunuz. Yaşadığımız en büyük sıkıntıyı bu şekilde tanımlayabilirim.

Korona süreci…Bu süreç çalışmala rınızı nasıl etkiliyor?

Bu süreç, özellikle müzik ya da sanatın diğer dalları ile uğraşıp geçimini bu yoldan elde eden sanatçı arkadaş ları çok etkiledi. Bütün kültür-sanat faaliyetleri ve eğlence sektörü durmuş durumda. Sosyal devlet yapısı oturmuş olan İsviçre, sektörel olarak etkilenen bütün kurum ve kuruluşlara bazı yardım paketleri açıkladı. Bu yardım paketleri,

Bu süreçte Türkiye’den de çok kötü haberler almaktayız. Hiçbir sosyal güvenceleri olmayan müzisyenler, konser salonlarının ve eğlence sektö rünün kapalı olması sebebi ile geçim sıkıntısı yaşamaktalar. Kendileri için çok değerli olan enstrümanlarını satıp bir ay daha dayanmaya çalışanlar var. Ve tabi en kötüsü de hayatına son verenler... Türkiye’de hayatına son veren müzisyen sayısı tahmini olarak iki yüzün üzerinde. Sanatçıların örgütlenmeleri ve dayanış ma ağları kurmaları çok önemli.

Herkes açısından sıkıntılı ve dura ğan geçen bu süreçte yeni müzikal üretimleriniz oldu mu?

Bu sürecin ilk başladığı dönemde virüsün sebep olduğu sıkıntıları yoğun yaşayıp atlattıktan ve toparlanma sürecinden sonra genel olarak çalışma hayatından pek kopmadım. Müzik yalnızca evde devam etmek zorunda kaldı. Eşimle kayıtlar yapıyoruz. Bazen sosyal medya hesapları üzerinden canlı yayınlara da katılıyoruz.

Son olarak, yeni çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Öncelikle bu sürecin herkes açısından sağlıklı ve hızlı bir şekilde geçmesini diliyorum. Etkinliklerde ve konserlerde dostlarımızla yeniden buluşmak en büyük isteğimiz. Önümüzdeki süreçte birkaç eserden oluşan bir stüdyo çalışması projemiz var. Bu çalışmayı dijital müzik platformlarında da yayınlamak ve sizlerin beğenisine sunmak istiyoruz.

23

Herkese her ay ek 2500 frank

İsviçre pasaportuna veya sürekli oturuma sahip olan ve 18 yaşın üzerinde olan herkese, temel gelir olarak her ay ek olarak 2500 frank verilmesi talep ediliyor.

“Uygun bir temel gelir için” isimli inisiyatif, bu düzenleme için gerekli olan imzaları Haziran ayından itibaren toplama ya başlayacak.

Girişim Oswald Sigg öncülüğünde başlatılıyor. Siyaset bilimci olan 77 yaşındaki Oswald Sigg aynı zamanda Federal Hükümet’in eski sözcüle rinden biri.

2016 yılında da gündeme gelmişti “Koşulsuz Temel Gelir İnisiyatifi“ isimli temel gelir konusu 2016 yılının Haziran ayında da gündeme gelmiş, İsviçre halkı konu ile ilgili yapılan oylamada öneriyi %76,9 ile reddetmişti. İnisiyatifin dillendirdiği 2500 franklık miktar, 2016'da reddedilen girişim tarafından da önerilmişti. Öncülüğünü yaptığı inisiyatifin 2016'dan daha başarılı olacağından emin olan Oswald Sigg; 2016'da yapı lan temel gelir oylamasında erkeklerin belirleyici olduğunu, bu kez hedefleri nin kadınlar olduğunu belirtiyor.

Konuyla ilgili görüş bildirenler, 2016 yılında reddedilen inisiyatifin öncüle rinin halkın bazı korkularını gidereme diklerini ifade ediyorlar. Örneğin; temel gelirin finanse edilemeyeceği, kabul edilmesi durumunda yabancıların İsviçre'ye akın edecekleri, temel gelirin sosyal kesintilere yol açacağı, çünkü AHV veya IV gibi yerleşik kurumların kaldırılacağı gibi konular gündeme gelmişti.

"Kaynak yaratılabilir"

İnisiyatif sözcüleri; “Temel gelir, finansal işlemlerin daha yüksek vergilendirilmesiyle ödenebilir. Finansal işlemlerde KDV yok ve sermaye kazançları çoğunlukla vergiden muaf. Mevcut vergi sisteminin bazı kusurları var. Kusurlar giderildiğinde temel gelir için kaynak yaratılabilir.” diyorlar.

Korona süreci inisiyatifi nasil etkileyebilir?

Korona süreci, ikinci temel gelir girişimini zorlayan bir etken olarak görülürken, pandemi sürecinde imza toplamak oldukça zor olabilir.

Sözcüler, pandeminin bir avantaj sağlayabileceğini de düşünüyorlar. Korona krizinin şu anda İsviçre'de birçok insan için varoluşsal sorunlara neden olduğunu belirten inisiyatfçiler, bu durumun temel değişikliklere neden olabileceğini var sayıp; temel bir gelirin, var olan birçok sorunu hafifleteceğini vurguluyorlar.

24  Gündem

Federal Hükümet, 2008 yılından bu yana faaliyette olan Merkezi Göç Bilgi Sistemi‘ni (ZEMİS) yenilenmek istiyor. Hükümet bunun için Federal Parlamento’dan, 20222027 yılları için toplamda 54,3 milyon franklık bir bütçe talep ediyor.

Merkezi Göç Bilgi Sistemi (ZEMİS), İsviçre'de yaşayan veya kalan yaban cı uyruklular için kişisel kayıt işlevi görüyor.

Belediye, kanton ve federal düzeyde çalışan yaklaşık 30 bin güvenlik ve göçmenlik yetkilisi, mesleki görevlerini yerine getirmek için her gün ZEMİS'i kullanıyorlar.

Vatandaş olmayan göçmenlerin kimlikleri üzerinde bir ZEMİS numarası bulunuyor ve işlemler bu numaraya göre yapılıyor.

İltica prosedüründe de kullanılan ZEMİS, sığınmacıları kantonlar arasında adil bir şekilde dağıtmaya hizmet ediyor.

Göçmenler alanında, AB ve EFTA vatandaşları ve bunların aile üyeleri ile üçüncü ülke vatandaşları için tüm giriş kararları ZEMİS üzerinden veriliyor. Kantonların göçmenlik makamları, İsviçre’ye gelenlerin oturma ve çalışma izinlerini ZEMİS'e kaydediyorlar.

Merkezi Göç Bilgi Sistemi ZEMİS, aynı zamanda polis, sınır kontrol yetkilileri ve diğer güvenlik kurumları için de önemli olan merkezi bir bilgi kaynağı. Buna göre giriş yasakları, tahliyeler veya ülke referansları gibi tüm yaptırımlar merkezi olarak ZEMİS'te saklanıyor. Kişiler kontrol edildiğinde veya sınır geçişlerinde sorumlu kurumlar tarafından bu sistemde yer alan bilgilere göre sorgulanıyorlar.

►Kademeli olarak

yenilenecek

Mevcut teknoloji ile uyumlu olmayan ZEMİS‘in önümüzdeki yıllarda, federal bilgi ve iletişim teknolojileri strate jisi doğrultusunda kademeli olarak yenilenmesi hedefleniyor. Böylelikle bilgi sistemi, sorunsuz ve verimli bir şe kilde dijital hizmetler sunmaya devam edecek.

2008 yılında faaliyete geçen bu bilgi sistemi o zamandan bu yana sürekli olarak geliştirildi ve genişletildi. Şu an kullanılan ZEMİS sistemi yenilenmesi gereken eski yazılım bileşenlerine dayanıyor.

Sistemin yenilenmesi toplamda 65,9 milyon franka mal olacak. Bu meblağın 11,2 milyon frankı Federal Adalet ve Polis Bakanlığı tarafından sağlanacak. Geriye kalan 54,3 milyon frankı ise Federal Hükümet finanse edecek.

25
►ZEMİS nedir?

İsviçre’deki birçok mülteci kamplarda, sokakta, iş yerlerinde, eğitim-sağlık-politika alanında kimliğinden kaynaklı baskıya, ırkçılığa, sömürüye ve cinsiyet eşitsizliğine maruz kalıyor. Bütün bu sorunlar karşısında yalnızlığa ve çaresizliğe mahkum edilen mülteciler, insanca bir yaşam kurma mücadelesi veriyorlar. Bu mücadeleye son dönemlerde adını duyuran ROTA isimli kurum da destek sunuyor.

Kamp koşullarındaki olumsuzluklara vurgu yapan ve gerektiğinde kampların olduğu alanlarda eylemler yaparak dikkatleri buralara çeken ROTA’nın çalışmalarını, aktivistlerden Sevtap Akbuga ve Emrah Bal ile konuştuk;

Sevtap Akbuga 26 
Emrah Bal Mülteci Hayatlar

ROTA nedir? Ne amaçla kuruldu ve kimler yer alıyor bu çalışmada?

[Sevtap Akbuga] Rota göçmenlerin öz örgütlenmesidir. Farklı gerekçelerle ülkelerini terk etmek zorunda kalmış mültecilerin/sığınmacıların, iş-evli lik-eğitim yoluyla İsviçre’ye göç etmiş göçmenlerin ve İsviçre’de doğmuş, büyümüş, göçmenlikle bağlantılı kişile rin yer aldığı bir çalışmadır. Daha genel bir ifadeyle Rota; göçmen merkezli bir mücadeleyi ya da çalışmaları önüne koymuş ve bu temelde politik duruş sergileyen, dayanışmayı büyüten ya da bir şekilde göç hareketinin bir parçası olan birçok göçmen ve mültecinin yan yana geldiği bir öz örgütlenme alanıdır.

Son dönemlerde mülteci kamp larındaki olumsuzları gündeme getirdiniz. Mülteci kamplarındaki du rum nedir? Ne gibi sorunlar yaşıyor kamplarda kalanlar?

İsviçre dünyada “güzellikleri ve demok rasisi“ ile ün yapmış bir ülke. Ancak kampta yaşayan ve iltica etmiş bireyler için ise bambaşka bir anlam taşıyor burası. Elbette kamplarda birçok sorun yaşanıyor. Özellikle de son dönemde kamp ortamı birçok göçmenin hem psikolojisini hem de insani değerlerini ayaklar altına alan ortamlara dönüş

Kampta entegrasyon politikası adı altında uygulanan günlük “yaşam” programı insanları intihara sürüklüyor.

müş durumda. Mülteciler ve sığınma cılar sistematik olarak toplumdan ve şehir merkezlerinden uzak dağlık böl gelerde tutulup toplumdan fiilen izole ediliyorlar. Bu durum intihara varan durumlar da oluşturuyor. Öyle ki St. Gallen’de Sonneblick kampında 3 farklı mülteci intihar girişiminde bulundu.

Bu intihar durumunu biraz daha açabilir misiniz?

[Emrah Bal] Daha önce başka kan tonlarda ve kamplarda yaşanan bu intihar olayları, eski adı Landegg olan St.Gallen Appenzell kantonları ortak mülteci kampı Sonneblick’de son altı yedi ay içerisinde 3 kere tekrarlandı. İlk duyduğumuzdan beri o kampı takip ediyorduk ve bir kaç arkadaşımız ora da kaldığı için içerideki durumlardan haberdardık. O kampta entegrasyon politikası adı altında uygulanan günlük “yaşam” programı insanları intihara sürüklüyor.

Nedir onlar?

Öncelikle kampın yaşam merkezinden çok uzakta köy yerinin bile dışında inşa edilmiş olması ve bunun kampta yaşayan insanları vatandaşlardan uzak tutmak için bilinçli yapılıyor oluşu. Bu, İsviçre’deki neredeyse birçok kamp için aynı durumu ifade ediyor. Haliyle kamplarda yaşayan insanlar hem kendi arkadaşlarından hem de toplumdan izole edilmiş bir yalnızlığın pençesine bırakılıyorlar.

Korona ile birlikte dışarı çıkma ve içeriye misafir grime yasağı da gelince durum giderek kötüleşiyor. Dışarı çık ma yasağı resmi olarak yok ama filen var. Mesela dışarıda kaldığın bir gün için geri döndüğünde 10 gün karan tinaya girmek zorundasın. Ve maddi yardımların kesiliyor.

Kamptan ayrılmak bir yana şehir merkezlerine inmek de çok güç. Çünkü kampta yoğun bir çalışma progra mı var ve bu programa uymayanlar maddi yardımların kesilmesi ile veya daha kötü deport kamplarına sürgün edilmekle cezalandırılıyor.

Bu koşullar hali hazırda kendi ülkesin den siyasi nedenlerle, zorunluluklarla veya savaştan, baskıdan kaçıp gelmiş, geride bütün ailesini ve yaşamını bırakmış, yollarda bir çok tehlike ve haksızlıkla karşı karşıya kalmış, burada yıllarca oturum için bekletilmiş insanla rı intiharın eşiğine getiriyor.

Bu intihar girişimleri sonrasında ne tür çalışmalarınız oldu?

Kamp ortamı birçok göçmenin hem psikolojisini hem de insani değerlerini ayaklar altına alan ortamlara dönüşmüş durumda.

[Sevtap Akbuga] Bize ulaşan arkadaş larla birlikte hızlıca bir duyuru çalışma sı başlattık. Sosyal media üzerinden intihar haberini duyurduk ve hızlıca bir bilgilendirme söyleşisi/etkinliği orga nize ettik. Ardından intihar eden arka daşla iletişime geçmeye çalıştık fakat hem Korona önlemleri hem de sağlık sebeplerinden kaynaklı görüşeme dik. Kamp ile ilgili ayrıntılı bir çalışma başlattık. Ve kampın önünde gereken yerlerden hesap sormak için bir eylem örgütlemeye karar verdik. Hemen ardından bunu elimizden geldiğince kamuoyuna duyurmaya çalıştık. Bir bildiri yazdık ve bu kampın bir intihar kampına dönüştüğünü dile getirdik. Bu

27

sırada belirli haber ağlarından ve İsviç reli dayanışma örgütlerinden bize geri dönüşler oldu. Buralarda da yayılınca St.Gallen ve Appenzell kantonundaki yetkililerin de dikkatini çekti. O kampın önüne gittiğimizde polis eşliğinde bizi bekliyorlardı. Ve bizden yarım saat önce kanton Migrationsamt’tan gelen bir yetkili kampta yaşayan mültecilerle bir toplantı yapmak istemiş, "nelerden rahatsız olduklarını" sormak için. Bu bile ne kadar haklı ve yerinde bir şey yaptığımızı gösterdi. Bizimle de görüş tüler. Kamp önünde onlara bir takım sorular yönelttik ve bunun takipçisi olacağımızı ilettik. Şimdi Mayıs sonun da da Bern’de, Sonneblick ve diğer kamplardaki sorunlar üzerine büyük bir miting örgütlenecek.

Çalışmalarınızda engellerle karşıla şıyor musunuz?

[Emrah Bal] İsviçre pahalı bir ülke ve biz de çok yeni bir örgütlenmeyiz. Bir çok arkadaşımız da İsviçre'de çok yeni. Buna rağmen çok başarılı çalışmalar gerçekleştirdik. Kampanyalar, eylemler, atölyeler ve bilgi materyalleri üretme gibi birçok ihtiyacımızı bir şekilde dayanışma ile çözdük. Ancak kendi mize ait bir mekan olmaması, finans sorunumuzun olması çalışmalarımızı ciddi anlamda kısıtlıyor.

İsviçre’nin mültecilerle ilgili politi kalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

[Emrah Bal] Devletlerin genel olarak mülteci ve göçmenlere dönük politika ları güvenlik ve terör başlıkları altında gündemleştiriliyor. Alınan kararlar ve

yeni yasalarla, göçmen ve mülteci kar şıtı bir tablo ortaya çıkarmış durumda. Göçmenlerin ve mültecilerin temel insan haklarını merkeze alan politikalar yerine bu toplulukları kriminalize eden, dışlayan ve ötekileştiren politikalar hayata geçiriliyor. Yakın zaman da yürürlüğe giren yeni iltica yasası, burka yasağı, terör yasası gibi yasalar göç men karşıtı içerikler taşıyor.

Sizce mültecilerin yaşadıkları sorunların temel kaynağı nedir? [Sevtap Akbuga] Mültecilerin ve genel olarak göçmenlerin yaşadıkları sorun ların kaynağı çok yönlü. Bu sorunların ekonomik, siyasal ve toplumsal ne denleri var. Ancak kapitalizmin varlığı ana sorun denilebilir. İnsanlar ülkelerini savaşlar, siyasal krizler, yoksulluk-iş sizlik, ekolojik felaketlerden kaynaklı olarak terk ediyorlar. Bu sonuçların or taya çıkmasında devletlerin ve küresel güçlerin etkileri büyük.

Yaşanan sıkıntıların muhatabı kim sizce?

[Sevtap Akbuga] Sıkıntılar temel ola rak devletlerin göçmen politikalarından kaynaklanıyor. Her geçen gün, çıkan yasalarla mülteciler ve göçmenler için yaşam daha da zorlaştırılıyor. Elbette kamplarda veya belediyelerde yetkili olan kişilerin tutumları da önemli bir rol oynuyor.

Size başvuran mültecilere ne tür destekler sunuyorsunuz?

[Emrah Bal] ROTA, göçmen ve mül tecilerin öz örgütlülüğünü yaratmaya

çalışıyor. Buradan hareketle; bize ulaşan arkadaşlarımızla, imkanlarımı zın el verdiği her türlü dayanışmayı gösteriyoruz. İltica sürecine dair bilgi ihtiyacı, haksızlıklar karşısında hukuk desteği, dil eğitimi ve ev-iş arayı şında yönlendirmeler yapıyoruz. Ve en önemlisi sosyalleşme ihtiyacı. Bu nedenlerle çoğunlukla sosyal etkinlikler ve buluşmalar gerçekleştiriyoruz.

Sadece kamplarda kalan mülteci lere mi destek sunuyorsunuz?

[Emrah Bal] Hayır. Rota sadece kamp merkezli bir çalışma değil. Aynı zaman da kamp dışında göçmenlerin olduğu her alanda, mülteci ve göçmenlerle dayanışma içindeyiz. Göçmenlik gerçe ği kamp sonrası bitmiyor sonuçta. Göç olgusu ile bağlantısı olan her toplulukla çalışmalar yapmayı hedefliyoruz.

Mültecilere destek sunan başka kurumlarla da çalışmalar yürütüyor musunuz?

[Emrah Bal] Evet birçok kurumla ile tişim halindeyiz. Özellikle de göçmen ve mültecilerle çalışmalar yürüten kurumlarla.

ROTA olarak bundan sonraki he defleriniz nelerdir?

[Sevtap Akbuga] Farklı kültürlerden, farklı ülkelerden gelen mülteci ve göç menlerin de kendilerini örgütleyebil dikleri daha geniş bir platform kurmayı ve sesimizin daha da güçlü çıkmasını hedefliyoruz.

Sıkıntılar temel olarak devlet lerin göçmen politikalarından kaynaklanıyor. Her geçen gün, çıkan yasalarla mülteciler ve göçmenler için yaşam daha da zorlaştırılıyor. Elbette kamplar da veya belediyelerde yetkili olan kişilerin tutumları da önemli bir rol oynuyor.

28

İsviçre'de Mülteci Olmak!

Sonneblick kampında kalan bir mültecinin anlattıkları

Sonneblick kampında kalan mültecilerden biri olan Baran Şerin* kamp koşullarından şöyle bahsediyor;

Ne tür işler yaptınız? Masa, sandalye, ağır demirler, koca koca tahtalar taşıdık 2 ay boyunca. İş kıyafetlerimiz ve can güvenliğimiz olmadan zorla yaptırdılar bu işleri.

Artık beklentilerim kalmadı. Sürekli intihar vakalarına şahit olmaktan dolayı gelecek kaygım da kalmadı. İstediğim tek şey insanca bir yaşam.

Sonneblick’e taşınalı 2 ay oldu. Burada çalışma zorunluğu var. Bu durum kampta kalan insanlara çok kötü yansıyor. Yarı açık bir ceza evi sistemi gibi her gün tuvaletleri temizliyoruz, yerdeki sigara izmaritlerini topluyoruz. Bize ait olmayan caddeye bile gidip sigara izmaritlerini topluyoruz. Bu Sonneblick kampı önceden Landegg kampıydı. Yeri ve ismi değişti sadece. Landegg kampındaki bütün işleri biz yaptık.

Bize bu şekilde “Hauswirtschaft“ mesleğini öğrettiklerini söylüyorlardı hep. Belirtilen işleri yapmamamız durumunda bizi sürgüne göndereceklerini söylüyorlar her gün. “Zorunlu entegrasyon“ diyerek bazen bir yeri temiz olduğu halde 5 defa temizletiyorlar. Haftanın 5 günü, zorla bu tarz işlerde çalıştırıyorlar bizi. Saat ücretimiz ise 1.50 frank!

Kamptaki intihar girişimlerine dair ne söylemek istersin? İnsanlar çok uzun zamandan beri bu kamplarda bekliyorlar ve gerçek anlamda ruhsal durumları çok kötü. Sadece 6 ya da 7 ay içerisinde 3 kişi intihar girişiminde bulundu.

Kampta her gün kavgalar yaşanıyor. Psikolojisi çok kötü durumda olan ve bıçaklarla birbirine saldıran insanları düşünün bir.

Kamp koşullarından dolayı ne tür sıkıntılar yaşıyorsun?

sağa ve sola baktığımızda ise ormanı görüyoruz sadece. Bu koşullar altında insan kendini nasıl var edebilir ya da nasıl bu ülkeye entegre olabilir? Entegrasyon deyip duruyorlar ama onların entegrasyon söylemleri insanları intiharlara sürüklüyor.

8 ya da 9 aydan beri hiç kimse Korona’dan dolayı sevdiklerinin yanına gidemiyor. Kamp çevresindeki İsviçreli komşuların bize olan bakışlarından ötürü orda ne yaşmak ne de kalmak istiyoruz. Bize baktıklarında “biz sizi burada istemiyoruz.“ ifadesini net bir şekilde görebiliyoruz.

Beklentin nedir peki?

*İsim redaksiyonel nedenlerle değiştirilmiştir.

Toplumdan izole edilmiş, dağın tepesindeki bir kampta yaşıyoruz. Yukarıya baktığımızda gökyüzü,

Bir buçuk seneden beri İsviçre’deyim. Şu an kaldığım kamp yedinci kampım olacak. Beni sürekli başka kamplara götürmeleri psikolojik olarak rahatsız ediyor ve bu alışma sürecimi neredeyse imkânsız kılıyor. Kararımı beklemekten ve sürekli yer değiştirmekten sıkıldım. Artık beklentilerim kalmadı. Sürekli intihar vakalarına şahit olmaktan dolayı gelecek kaygım da kalmadı. İstediğim tek şey insanca bir yaşam.

29

Irkçılık Mağdurları İçin Danışma Ağı,( Beratungsnetz für Rassismusopfer) tarafından hazırlanan bir rapora göre; İsviçre‘de 2020 yılında 572 ırkçı vaka görüldü.

Vakaların çoğunun işyerlerinde ve mahallelerde yaşandığı vurgulanan rapor içeriğinde en çok bahsedilen konu yabancı düşmanlığı oldu.

Siyahlara karşı ırkçılık ilk sıralarda yer alırken, bunu Müslümanlara düşmanlık tutumu takip etti.

Kamusal alanlarda görülen ırkçılık genellikle, idari yerlerde ve polisle temaslarda yaşandı. İnternette yaşanan ırkçılık içerikli mesajlar da raporda ön planda yer alan konulardan biri oldu.

Raporda, çoğunlukla kadınların ayrım cılığa maruz kaldıklarına yer verilirken, 26-65 yaş aralığındakilerin ayrımcılık tan en çok etkilenen kesimler olmaları dikkat çekti.

İşyerleri, bildirilen 95 vaka ile ırkçılığın en çok görüldüğü yerler oldu. Durum dan etkilenenler; iş arkadaşları tarafın dan hakaretlere, aşağılayıcı ve saygısız davranışlara veya şefleri tarafından eşit olmayan muamelelere maruz bırakıldık larını ifade ettiler.

572 1 2 3 10 20 19 8 9 6 13 7 18 4 5 URİ LAUSSANNE WAADT 30  Gündem

Irkçılıkla karşılaşanlar ya da ayrımcılığa maruz kaldığını düşünenler, bulundukları kantonlara göre şu kurumlara başvurabilirler;

1. Kanton Aargau AIA: integration@integrationaargau.ch

2. Kantone BL, BS Stopp Rassismus:info@stopprassismus.ch

3. Kanton Bern gggfon: melde@gggfon.ch RBS: info@rechtsberatungsstelle.ch 4. Kanton Fribourg Respekt für alle serespecter@caritas.ch 5. Kanton Genf C-ECR: contact@c-ecr.ch 6. Kanton Jura BI: secr.bi@jura.ch 7. Stadt Lausanne BLI: bli@lausanne.ch 8. Kanton Luzern FABIA: info@fabialuzern.ch 9. Kanton Neuenburg COSM: cosm@ne.ch

10. Kanton Nidwalden GFI: Tel. 041 618 75 83

11. Kanton Schaffhausen Integres: info@integres.ch

12. Kanton Schwyz KOMIN: Tel. 041 859 07 70 13. Kanton Solothurn frabina: info@frabina.ch 14. Kanton St. Gallen / Kanton Appenzell-Ausserr horden HEKS: beratungsstellediskriminierung@ heks.ch

15. Kanton Uri AOZ – Beratungsstelle Diskriminierung Tel. 044 415 66 70 16. Kanton Tessin CARDIS: cardis@discriminazione.ch 17. Kanton Thurgau Fachstelle Integration TG Tel. 058 345 67 32 18. Kanton Waadt BCI: info.integration@vd.ch 19. Kanton Wallis B-ECR: ecoute-racisme@croix-rouge-valais.ch 20. Kanton Zug Kantonale Anlaufstelle: integration@zg.ch 21. Kanton und Stadt Zürich ZüRAS: info@zueras.ch

31 20 17 14 15 11 21 15 16 12 URİ

Geçmişten

beri hep İsviçre’nin insancıl bir iltica politikasının olduğu vurgulanır ve bunun ülke geçmişine dayandığı ifade edilir.

80’li yıllarda baskıcı ve faşist darbelerin yaşandığı Şili, Sri Lanka ve Türkiye gibi ülkelerden insanların sığınma amacı ile İsviçre’ye gelmelerinden sonra; İsviçre’nin ilticacılar politikası üzerine günümüze varan yoğun tartışmalar yürütüldü.

Bu tartışmaların ve İsviçre’nin ilticacılar politikasına dair yapılan eleştirilerin temelinde; İsviçre’nin geçmişine uygun olarak yeterince insancıl olmayıp, ilticacılara sıcak bakmadığı ve onları ilticacı statüsünde kabul etmediğine dair eleştiriler yer alıyor.

Bu yazıda İsviçre’nin güncel ilticacılar politikası yerine, bundan 150 yıl önce yaşanan ve İsviçre’nin insancıl iltica politikasına ve dayanışmaya, günümüz için iyi bir örnek olarak gösterilen bir sığınma hikâyesini aktarmak istiyorum.

32  Güncel

İsviçre, tarihinin en büyük ilticacı gurubunu alırken, ülke nüfusu bir gecede %3 arttı.

Bourbaki Ordusu’nun İsviçre’ye ilticası

Paris’i Alman işgalinden kurtarmak amacı ile kısa sürede kurulan ve General Bourbaki’nin komutasındaki Fransız subay ve askerleri, bazı başarılı saldırılara karşın geri çekilmek zorunda kalarak İsviçre sınırına yakın olan Jura bölgelerine doğru çekilmek zorunda kalırlar.

Savaşın tüm gaddarlığı yetmezmiş gibi, kış da bütün gücüyle şartları zor lamıştır. “Bourbaki Ordusu” sıkıştırılmış, yardım ve yiyecek yolları kapatılmış, bitkin ve çaresiz bir şekilde İsviçre’ye sığınırlar.

İsviçre bir sınavdan geçmekte, ülke yetkililerinin ise hızlı bir karar alması gerekmektedir. Burada bir dizi soruya cevap arayan yetkililerin tehlikeyi de görmeleri zorunluluğu da vardır;

Fransız askerlerine sığınma hakkı verilmesi, savaşın İsviçre topraklarında devam etmesine yol açabilir mi?

Sığınma hakkı verdikten sonra, Almanlar savaşı İsviçre’de sürdürmek isterlerse, İsviçre ordusu ülke sınırlarını savunmak zorunda kalabilir mi?

87 bin Fransız askeri, bazı Alman esir lerle birlikte 1-3 Şubat 1871 tarihleri ara sında Jura’nın Vallée de Joux, Vallorbe, Sainte Croix ve Les Verrières bölgeleri üzerinden İsviçre’ye geçerler.

Fransız askerleri ile İsviçre arasında ya pılan “Les Verrières antlaşması” gereği, İsviçre’ye geçişte tüm Fransız askerleri silahsızlandırılır.

İsviçre, bu gelişme sonrasında tarihinin en büyük ilticacı gurubunu alırken, ülke nüfusu bir gecede %3 arttı.

Bu iltica grubu yaralılardan, yaygın bir seklide tifüs ve verem gibi hastalıkları olanlarda, beslenme eksikliğinden ve soğuktan zayıf düşmüş erkekler topluluğundan oluşuyordu.

yerleştirilir ve askerlerin bakımları yapılır.

6 hafta sonra, 13-22 Mart 1871 tarihleri arasında Fransa’ya geri dönüşler başlar. Fransa daha sonra minnettarlığının yanı sıra, bazı masraflar için İsviçre’ye ödemelerde bulunur.

Bu örnekle, İsviçre hem savaşta tarafsızlığını korumuş hem de yaptığı dayanışma ile tarihe iyi bir örnek olmuştur.

geçmişine layık bir ilticacılar politikası

Bahsi gecen iltica olayından dört yıl önce kurulan İsviçre Kızılhaç kurumu ilk ciddi sınavını verecektir.

Acil bir şekilde yiyecek, elbise, battaniye, ayakkabı ve odun toplanır. Kurum bu sınavını büyük bir gayret ve başarı ile verir.

Bourbaki Ordusu daha sonra hızlı bir şekilde 24 kantonda bulunan 190 belediyeye dağıtılır. Tüm çabalara karşın 1.700 civarında kişi yaşamını yitirmiştir. Halk da büyük bir dayanışma gösterip yardıma koşar. Halk, sivil toplum kuruluşları ve yardım kuruluşlarını arasında müthiş bir yardımlaşma ağı kurulur ve birlikte çalışma örneği sergilenir.

Fransız askerleri yer sıkıntısından dolayı kiliselere, galerilere, okullara, postane ve benzeri binalara

80’li yılların başlarında İsviçre’nin iltica politikalarını eleştirirken, ülke tarihindeki bu güzel örneği gösterir, istendiğinde daha fazla ilticacının alınabileceğini ve barındırılabileceğini savunurduk.

Bourbaki Ordusu ve Les Verrières ilticacıları süreç içerisinde unutuldu. Aktardığım bu olayın yaşanmasının 150’nci yıl dönümünde, iltica politikaları konusu tekrar gündeme geldi. Ancak Bourbaki Ordusu örneği İsviçre’nin bugünkü ilticacılar politikasına pek bir etki yapmayacağa benziyor.

Oysa, dünyanın en zengin ülkeleri arasında olan İsviçre hem tecrübeleri ile hem de kapasitesi ile geçmişine layık bir ilticacılar politikası yürütebilir.

Ülke
İsviçre Kızılhaçı’nın ve halkın desteği
33

Bölüm 1

Kişisel bilgiler hayattan daha fazla zevk almanıza yardımcı olur. Sorunumuzu ve birbirimizi daha iyi tanıdıkça, yaşamları mızı kişiliğimize ve ihtiyaçlarımıza daha iyi uyarlayabiliriz.

Kim olduğumuzu bildiğimizde de kendimizi geliştirebiliriz. Geriye dönüp baktığımızda, eylemlerimizi anlayacak ve geleceğimiz için hatalarımızdan ders alacağız. Eğer hayatımızı kendimize uyar layabilirsek, o zaman yaşamdan daha çok zevk alabiliriz.

Delphi'deki Apollon Tapınağı'na kaydedi len yedi bilge adamın sözlerinden biridir "Kendini tanı". Daha sonra, özellikle de dini ve ezoterik gruplar kendilerini daha iyi tanımak ve sorgulamak için farklı yöntemler geliştirdiler. Günümüzde modern psikanaliz yöntem leri, klasik psikoloji ve kendini tanıma yöntemlerini kullanıyorlar. Kendimizi iyi tanımak, meraklı veya kendini eleştiren insanlar için gerçek bir ihtiyaç.

Dr. med. Fikret Zengin Psikiyatri ve Psikoterapie Uzmanı info@praxiszengin.ch

34  Psikoloji

Kişinin kendisini tanımasının birçok nedeni bulunuyor. Bunlardan bazıları şöyle;

Mutlu olmak için aktif olmayı sağlar Mutluluk araştırmacıları sadece bir noktada hemfikirdir; sizi uzun vadede mutlu eden şey isteklerin yerine getiril mesi veya maddiyat değildir. Mutluluk, temel becerilere sahip oldukları şeyler le uğraşan insanlar tarafından bulunur. Bu nedenle kendini tanıma, kişinin kişisel çevrede, işte ve dünyada kendi yerini aramasına yardımcı olur. Kendini iyi tanıyanlar aktif olarak mutluluk için çabalayabilirler. Ortaya çıkan memnu niyet, kişinin sağlığı, çalışma şekli ve dolayısıyla başarısı üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.

Özgüveni artırır

Günümüzün günlük işlerinde artık çaba yeterli değil. Önemli olan sadece başarıdır. Bu da kişinin kendine olan güvenini güçlendirir.

Bize yabancı kültürlerde gruplar halin de, birlikte çalışmak özgüvene neden olabilirken; modern batı dünyasında köken, kültür, kişinin kendi cinsiyeti, dini veya mesleği giderek daha az kimlik oluşturan etkilere sahiptir.

Batı kültürünün üyeleri, özgüvenle rini öncelikle bireysel benliklerinden alırlar. Kişinin kendisiyle meşgul olması yaygın ve gereklidir. Çünkü kendini bilmek, kişinin insanlarla ve görevlerle uğraşırken kendi güvenliğini arttırır. Kendini bilenler başkalarını da tanır.

Yüksek özgüven ruh sağlığının bir gös tergesi iken, aynı zamanda performan sı da güçlendirir.

Kişi, kendisinin algısı gerçeklikten daha olumsuz olduğunda güvensizlik hissine kapılır.

Öte yandan, kişi kendini abartırsa, er ya da geç başkaları tarafından redde dilecek ve hayal kırıklığına uğrayacak tır. Öyleyse özgüven, sadece benliğin olumlu değerlendirilmesine dayanmaz. Aksine, özgüven kendini tanımayı gerektirir.

Kendi özelliklerini bilmeyi ve canlandırmağı sağlar

Özellikle modern yaşam ve çalışma dünyasında, insanların kendileriyle uğraşmaları için daha az zamanları bulunuyor. Burada ayırt edici olma ih

tiyacı da artıyor. Her insan kendine ait yetenekleri ile ayrı bir bireydir. Kimse kimsenin yerini dolduramaz. Farklı olu şumuz zenginliğimizdir. Birbirimizden çok şeyler öğrenebiliriz.

Bağımsız ve tarafsız eylem yapmasını sağlar

İş dünyasındaki ve siyasetteki yöne ticiler, kendilerini tamamen tarafsız, nesnel ve mantıklı buldukları için ge nellikle kendileriyle uğraşmayı gereksiz görürler. Bununla birlikte, iş liderlerinin davranış kalıplarına yönelik araştırma lar; bu insanların tipik kişilik yapıları ve konumları nedeniyle irrasyonel davranışlara ve işlevsiz ilişkilere daha fazla duyarlı oldukları sonucunu ortaya koyuyor.

Öz farkındalığı yüksek olan kişilerin, diğer insanlardan olumsuz etkilenme olasılığı daha düşük. Bu nedenle kişisel bilgi; mesleki ve özel hayatta bağımsız ve tarafsız eylemler için büyük önem taşıyor.

Zorlukları yenmeye yardımcı olur Günümüzde, özellikle de bir yöneti cinin sürekli değişen gereksinimlere uyum sağlaması beklenmektedir. Bu, liderin kendisini ve eylemlerini tekrar tekrar düşünmesiyle başlar. Kendini bilme düzeyi yüksek olan insanlar; duygularını, davranış kalıplarını, önyar gılarını, güçlü ve zayıf yanlarını bilirler. Bu, kendilerini ve çalışanlarını yeni zorluklara en iyi şekilde hazırlamak için yeni stratejiler geliştirmelerini sağlar.

Kendini tanıma gelişim için ön koşuldur

Son olarak, kendini tanıma, herhangi bir kişisel gelişim için ön koşuldur. Eski bir söz; "Kendini tanıma, gelişme yolundaki ilk adımdır" der. Peki ken dimi nasıl tanıyabilirim? Kendimi nasıl keşfedebilirim?

Bu soruları cevaplarken temel kaygılar ifade edilmeli, algısal hatalar tartışıl malı ve başkalarının algısı ile öz imaj farklılaştırılmalı veya karşılaştırılmalıdır.

Bir sonraki yazımda, kendini keşfetme yolunda kişinin kendi hakkında nasıl bilgi sahibi olabileceğini aktaracağım.

35

Enerji, genel anlamda iş yapabilme kapasitesi olarak tanımlanabilir. İnsanlar, kendileri için gerekli olan enerjiyi besinlerden elde ettiği protein, karbonhidrat ve yağlardan sağlar. Besinlerden elde edilen bu enerji metabolizmadaki kimyasal süreçler yoluyla ortaya çıkar. Vücudun ihtiyacı olan enerji düzenli olarak sağlanmalıdır. İnsan bedeni yalnızca aktifken değil dinlenme halinde de yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirmek için enerji harcar.

36  Beslenme

Bazal metabolizma hızı, pek çok değiş kenden etkilenir. Bunlar;

• Yaş: Çocukluk ve ergenlik dönemin de metabolik en yüksek seviyededir. Yaşlandıkça kas kaybı yaşanır ve enerji harcaması azalır.

• Cinsiyet: Erkeklerin yağsız kitleleri daha fazla olduğu için kadınlara göre metabolik hızları daha yüksektir.

• Boy -Kilo: Vücudun yüzey alanı arttıkça enerji harcaması değişkenlik gösterir.

• Yağsız Vücut Kitlesi: Özellikle kas dokusunun enerji harcaması yağ do kusunun yaklaşık 3 katıdır. Bu nedenle kas dokusu arttıkça bazal metabolik hız artar.

• Egzersiz: Aktivite sonrası kaslar enerji harcamaya devam eder. Güçlenen ve artan kas dokusu bazal metabolizmayı hızlandırır.

• Hormonal Durumlar: Özellikle tiroid hormonunun az salgılanması durumun da bazal metabolizma yavaşlar. Benzer bir şekilde menopoz döneminde de metabolik hız azalır.

• Genetik Yapı: Aile öyküsünde obezite söz konusu ise bazal metabolizma hızı düşük olabilir.

• Gebelik ve Emzirme Dönemleri: Anne ve bebeğin dokularının hızla büyümesi nedeniyle bazal metabolizma hız artış gösterir.

• Beslenme Alışkanlıkları: Protein ağır lıklı beslenme metabolik hızı arttırır.

• Ateşli Hastalıklar: Vücut ısısının artma sı nedeniyle metabolik hız artar.

• Yanlış Diyetler: Düşük kalorili bes lenme planları metabolik hızı azaltır. Vücut, düşük kaloriye kendini adapte eder. Uzun süreli açlıklar, düşük kalorili diyetler metabolizmayı yavaşlatır. Sık kilo alıp vermek Yo-yo etkisi yapar.

• Uyku: Yetersiz uyku metabolik hızı azaltır. Hormon salınımında bozulmalar meydana gelir. Gece 23.00-06.00 ara sında derin uykuda olmak, besin alımını uykudan 2 -3 saat önce durdurmak önemlidir.

• Stres: Kortizol hormonunun seviyesi stresle artar ve yağlanmayı kolaylaştırır. Metabolik hızı etkiler.

Günlük alınması gereken enerji miktarı hesaplanırken bazal metabolizma hızı çok önemli bir yer tutar. Kişinin alacağı kalori ihtiyacının yaklaşık %60‘ını bazal metabo lizma oluşturur. Fiziksel aktivite faktörü, yiyeceklerin termik etkisi ve NEAT faktörü de eklenerek günlük alınması gereken total enerji hesaplanır.

Kilo yönetimi sağlamak adına, egzersiz programına uygun enerji hesaplamalarında, büyüme gelişme dönemlerinde, hastalıklara uygun tıbbi beslenme tedavisi planlarken bazal metabolizma hızı çok önemlidir. Farklı hesaplama yöntemleri vardır. Bazı formüller ve birbirinden farklı ölçüm cihazları ile bazal metabolizma hızı belirlenir.

En sık kullanılan formül Harris-Benedict formülüdür.

BMH(Erkek)= 66+(13.70x Kilo) + (5 x Boy) –(6.80xYaş)

BMH (Kadın)= 655+ (9.56 x Kilo) + (1.8 x Boy) – (4.68 x Yaş)

Bazal Metabolik Hız / Bazal Metabolik Enerji (BMH), formülleri kullanılarak hesaplanır. Bazal metabolizma hızı her on yılda %1-2 oranında azalır. Değişen metabolizmayı dengede tutmak ve hızlandırmak için sağlıklı beslenme alışkanlıklarını sürdürmek, kas kitlesini arttıracak ve koruyacak egzersizler yapmak, düzenli uyumak, hormonal bozuk

37

2020 yılının başlarında Çin’in Wuhan eyaletinden Covid 19 epidemisi ile gelen resimlere bir çoğumuz bunun pandemiye dönüşeceğini tahmin edememiştik. Her şey medya üzerinden sunulan Wuhan’a dair ilk resimler ve haberlerle başladı. 11 milyonluk Wuhan kenti dış dünya ile bağları koparılmış hayalet bir şehre dönüşünce son yıllarda ekosistemi bozulmuş dünyada kaçınılmaz bir son gibi algılandı. Kentin giriş ve çıkışlarına döşenen beton duvarlar ordunun devreye sokulması, kıpırdayan her şeyi sanki “vur emri” verilmiş şekilde sunulmasını hem abartılı hem de gerçek dışı gibi algılamıştım. Komplo teorilerine de fazla itibar edemeyeceğimiz bir süreçten geçiyoruz. Aynı komplo teorileri aşılar üzerinde de sosyal medya üzerinden zihinlerin karmaşık hale gelmesine hizmet etmekten öteye gitmemektedir.

Mehmet Meral lic. phil. Psychologe FSP Systemischer Therapeut
38  Psikoloji

Rakamlar somut olarak bir şey ifade etmese de bazıları için ölümün bu kadar yakınımızda olması duygusu bu alemde yerimizin önemini ve anlamını daha çok hatırlattı.

Covid 19 bizlere ne getirdi bizlerden ne götürdü?

Geride kalanlara düşünme, hissetme ve öldükten sonra hiçbir şeyin anlamı olmadığını hatırlatması, yaşamın aslında ne kadar kısa olduğunu ve her an bitebilecek bir gerçeklik olarak geldi.

Dışarı çıkma yasağı ile beraber insanların evlerinde kalmaları birbirlerine daha fazla zaman ayırmaları ve birbirileriyle yakınlaşmalarına sebep oldu diyebiliriz. İnsanlar nasıl bir hayat istediklerini daha çok bilince çıkarma çabasına girerek kendileri için daha değerli olan her şeyle temas kurmaya başladılar. Gelişmiş teknoloji ile görüntülü görüşmeler birbiriyle daha yakından ilgilenmeler, eksilmiş ilişkileri tamamladı sanki ve insanlarda bir sosyal ilişkilerde yeni bir durum yarattı. Her gün gelen rakamlar somut olarak bir şey ifade etmese de bazıları için ölümün bu kadar yakınımızda olması duygusu bu alemde yerimizin önemini ve anlamını daha çok hatırlattı. Özellikle yakınlarını kaybedenler açısından bu farkındalık daha da yüksektir. Geride kalanlara düşünme, hissetme ve öldükten sonra hiçbir şeyin anlamı olmadığını hatırlatması, yaşamın aslında ne kadar kısa olduğunu ve her an bitebilecek bir gerçeklik olarak geldi. Bastırılan ölüm korkusu her geçen gün rakamlarla sunulan bilgilerle ve doğrudan tanıdığı insanların aramızdan ayrılıp gitmesiyle beraber görünür ve dokunulur hale geldi.

Geride kalanlar bu zor durumla yüzleş tiklerinde kendi yaptıkları ve yaşadık larıyla yüzleşme imkânı buluyorlar. Covid19 yaşam tarzımızı kökten etkile di. Eski alışkanlıklarımızı, eski tüketim anlayışımızı yeniden gözden geçirme mizi temelden değiştirdi diyebiliriz.

Covid19 ekosistemi bozan her şeyin temeline insanın tüketimine sunulan fütursuz üretimi koyarak kendi otur duğu gezegeni yok etmek pahasına üstünlük taslamasıyla bizlere gelen bir uyarıdır. Bencil insan evladının kibirli tavrına bir cevaptır.

Pandeminin bireysel ve toplumsal boyutları

Her şeyden önce virüsle yaşamayı öğ renmemiz gerekiyor. En temel anlamda Covid19 virüsü bizleri nasıl yaşamamız gerektiğini konusunda bir sorgulama sürecine soktu. SALGIN tek başına TIBBİ bir mesele değil, aynı zamanda

hem SOSYAL bir problemdir. İnsanda ki ruhi boyutuyla en çok bir ankisiyete olarak karşımıza çıkıyor: kaygı ve ölüm korkusu olarak kendini hissettiriyor. Bir taraftan YASAKLAR ve KISIT LAMALAR gelirken, diğer taraftan insanlar ekmeğini kazanmak için işlerine gitmek zorundalar ve çalışmak durumundalar. Bundan dolayı insanlar bir noktasından öteki noktaya ulaşabil mek için metrolara, otobüslere ve kitle ulaşım araçlarına binmek zorunda lar. Virüs bir başka boyutuyla ‘ayna’ görevini üstlenmiştir: bizlere nasıl bir toplumda yaşadığımızı gösterdi. Öyle bir kaos yarattı ki, en temel anlamında ‘hayatta kalabilme’ çabasına dönüştü insanların hayatlarında.

Virüsten kaynaklanan kaygı ve stres

Her şeyden evvel yaşanılan kaygı ve stres abartılı olursa bunun en olumsuz etkileri insanın kendi bağışıklık sistemi üzerine olmaktadır. En temel kırılma insanlara verilen bilgilerin eksik ve yanlış olmasıdır. Her hafta yeni bir bilgi veya bulgu virüs üzerine aslında hala ne kadar çok şeyler bilmediğimize delalet olduğundan, insan evladı ken dini güvende hissedemiyor. En temel duygu olan korku tamda buralardan besleniyor.

Pandeminin getirdiği kısıtlamaları nasıl lehimize çevirebiliriz?

İnsanlar verilere güvenmiyorlar. Verilerin kaynaklarında güvenmiyorlar. Gerçek dışı bilgiler kaygı düzeyimizi arttırır. Kaygımızın en çok artmasına sebep olan sosyal medya da doğruluğu pek irdelenmeden paylaşılan bilgilerin yanlış olması ve yanıltıcı olmasındandır. Bu nedenle güvenilir kaynaktan bilgiler edinmek önem arz etmektedir. Hastalığı küçümseyerek bana bulaşmaz ya da bana bulaşmaz düşüncesiyle kişisel tedbirleri almamakla ‘kesin beni bulur’ düşüncesi ile hayatı sadece bu hastalık tan ibaretmiş gibi algılamak da işlevsel olmayan kaygı düzeyleridir. Bu durum da şunlara dikkat etmekte fayda var; ♦ Sağlıklı olan kaygı düzeyi ise, ge reken önlemleri almamız için gerekli motivasyonu sağlamalı, aynı zamanda günlük işlevleri bozmayacak düzeyde olmalıdır.

39

♦ Bu salgına karşı göstermemiz gereken mücade lede beden ve ruh sağlığının bir bütün olduğu unu tulmamalıdır. Bedenimizi tehditlerden korumaya yönelik alınacak tedbirlerin yanında, ruh sağlığımızı korumaya yönelik öneriler de oldukça önemlidir.

♦ Sadece güvenilir kaynaklardan gündemi takip edin; doruluğu kesin olmayan bilgilerin paylaşımı na katkıda bulunmayın.

♦ Hobilerinize vakit ayırın. Kitap okuyun, film izle yin, müzik dinleyin, stresten uzak durun, kalabalık ortamlara girmeyin.

Öncesinde yeterince vakit bulamadığınız işleriniz ve ilgi alanlarınıza yönelmenin tam zamanı! Evde kalmayı kendinize zaman ayırmak için fırsata dönüştürün.

♦ Yeni normal yaşantımızı derinden etkileyen bu serece kendimizi alıştırarak gidişatın kendisine bırakmamız gerekir. Sağlığınıza vakit ayırın. Stres azaltıcı özelliği olan nefes ve gevşeme egzersizleri yapın. Spor yapın, uyku düzeninize dikkat edin, sağlıklı beslenin, bol sıvı tüketin ve kişisel hijyeninize her zamankinden daha fazla dikkat edin.

♦ Hareket alanımızın kısıtlandığı bu süreçte evde yapabileceğimiz egzersizleri arttırabiliriz.

♦ Yoga ve meditasyon, beden ve zihin sağlığımızı olumlu etkiler. Uygulamalar veya videolardan des40

Derya Özgül, LL.M.

Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur T: 076 328 74 80 F: 044 660 80 86 d.ozgul@adconsultancy.ch www.adconsultancy.ch

İsviçre

güvenlik güçleri 2020 yılında yaklaşık 20 bin aile içi şiddet vakasını kayıt altına aldı. Aile içi şiddetten kaynaklı olarak 28 kişi de öldürüldü. Yetkililer, bildirilmeyen ve kayıtlara geçmeyen vaka sayılarının çok daha büyük oranlarda olduğunu düşünüyorlar.

Bu durumdan yola çıkan Federal Hükümet ve kantonlar ilk kez, aile içi şiddetle mücadele etmek ve aile içi şiddeti önlemek için ortak bir strateji gündeme getirdiler.

Strateji ile, İsviçre genelinde geçerli olacak olan, 24 saatlik acil durum numarası ve yeni teknik olanaklar ile şiddet mağdurlarının daha fazla korunması hedefleniyor.

Federal Adalet Bakanı Karin KellerSutter tarafından yapılan açıklamaya göre, “Aile İçi Şiddet" konulu stratejiye ilişkin görüşmeler Federal Adalet ve Polis Bakanlığı'nın (FDJP) inisiyatifi dahilinde, Federal İçişleri Bakanlığı (FDHA) ile koordineli olarak gerçekleşti.

Görüşmelere, Kanton Adalet ve Polis Direktörleri Konferansı (KKJPD), Kanton Sosyal Direktörleri Konferansı (SODK), Kadın Erkek Eşitliği Federal Dairesi (EBG) ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı. Yeni strateji kapsamında kantonlar, aile içi şiddetin önlenmesinden ve korunmasından birincil derecede sorumlu olacaklar. Federal Hükümet ise, ceza hukuku, medeni hukuk ve mağdurlara yardım hukuku gibi alanların yasama çalışmalarından sorumlu olacak.

Söz konusu strateji İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasında bir kilometre taşı olarak kabul ediliyor. İsviçre, Kadınlara Yönelik Şiddet, Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi‘ni 2018 yılında onaylamıştı.

İsviçre'de ev içi şiddet 2004 yılından bu yana suç olarak kabul ediliyor. Düzenlemeye göre, şiddet mağdurunun suç duyurusunda bulunmasına gerek kalmadan şiddeti uygulayan kişi hakkında işlem başlatılabiliyor.

Teknik destek

Stratejinin özünü acil durum butonu gibi yeni teknik yardımlar oluşturuyor. Kantonlar, acil durum butonu fikrinden hareketle bir pilot proje oluşturacaklar. Bu kapsamda mağdurlar birer acil durum butonu ile donatılacaklar.

Benimsenen bu strateji, günün her saati yardımı garanti eden, İsviçre çapında merkezi bir danışma telefon numarasının tanıtılması gibi önlemleri de içeriyor. Korona krizinde daha belir gin bir şekilde ortaya çıkan bu ihtiyaç dahilinde, sığınma evlerinin sayısı da arttırılacak.

Uygulama dahilinde GPS sisteminin kullanılması da düşünülüyor. GPS ile, şiddete maruz bırakılan kişinin yakınına yaklaşması yasaklanan kişi aktif olarak izlenebilecek. Bu sayede mağdurla anında iletişim kurulup doğrudan yardım sunulabilecek.

Şiddet mağdurlarına bakım, çocukların korunması, şiddet uygulayan kişilerle çalışma, ileri eğitim gibi konular da stratejinin temel hedefleri arasında yer alıyor.

Proje ile ilgili tartışmalar hala devam ediyor. St. Gallen ve Jura kantonları pilot bir projeyi yürütmek için destek sunarlarken, Federal Hükümet ise işin maddi boyutunu inceliyor.

Strateji kapsamında oluşturulan raporun bu yılın yaz aylarında kabul edilmesi bekleniyor.

41
42  Cilt Bakımı

Sivilceler, gençlik yıllarından itibaren dış görünüşümüzü bozan ve psikolojik olarak da bizleri doğru dan etkileyen, istenmeyen şeylerdir. Vücudumuzun, farklı zamanlarda yapısına göre ürettiği ve çoğu zaman rahatsız edici olan sivilcilerin yok edilmesine dair de çok fazla yöntem bulunmaktadır. Birden ortaya çıkan ve bazen iz bırakan sivilceler, zaman zaman ciddi bir cilt sağlığı problemine de işaret ediyor olabilir. Sizler için sivilceleri yok etmenin yöntemlerini derledik;

✓ Günde iki defa yüzünüzü yıkayın

Yüzünüzle ilgilenirken hassas olmaya dikkat etmeniz gerekmektedir. Güzel ve sağlıklı bir yüz için günde en az 2 kere yıkamalısınız. Kurutma esnasında ise kendinize ait havluları tercih etmelisiniz. Yüzünüzü kurularken kirli havlu ya da kirli herhangi farklı bir nesne kullanmamalısınız. Akneye neden olan bakte riler, kirli havlularda çok fazla ve rahatça bulunmak tadır. Aynı zamanda her yıkamadan sonra yüzünüzü nemlendirmenizde de fayda var.

✓ Yüzünüzü ellemeyin

Yüzünüzde sivilce varken elinizi yüzünüze çok sürmemeye özen göstermelisiniz. Kirli olan eller, bakteriler için adeta bir yuvadır. Sadece dokunmak da değil, sivilcelerinizi sıkmamalısınız. Sıkılan ve iltihabı akan sivilceler yüzünüzde izlerin kalmasına sebebiyet verebilir ve farklı noktalara da kolaylıkla yayılabilir.

✓ Tatlıdan uzak durun

Cildinizin sağlıklı, canlı ve iyi bir şekilde gözükme sini istiyorsanız şeker tüketimini en aza indirmeniz gerekmektedir. Şeker, iltihabı arttırır ve yeni sivilce oluşumuna ya da olanların kötü bir hal almasına sebebiyet verebilir. Şeker, çikolata, yağlı yiyecekler sivilcelerin çoğalmasına neden olabilir.

✓ Bol bol sıvı tüketin

Günde en az 2 litre su içmek en basit ve en klasik sağlık rutinlerinden bir tanesidir. Vücudunuz ve cildi niz için en etkili ilaç, su ve su içeren besinleri bol bol tüketmektir. Su, vücuttaki toksinleri temizler ve cildi nizin nemli olmasına yardımcı olur. Suyunuzun içine birkaç dilim limon atarak bu etkisini artırabilirsiniz. Bu yolla sivilce oluşumunun da önüne geçebilirsiniz.

✓ Stresten uzak durun

Stres, sivilceleri tetikleyecek en büyük etkenlerden bir tanesi. İçinize attığınız sıkıntılarınız, sivilce ve si yah noktaların dışa vurmasına sebep olabilir. Günlük hayatınızdaki sıkıntılarınızı içinizde tutup sivilceleri gün yüzüne çıkartmak yerine, sıkıntınızı dışarı vur malısınız. Stresten uzak durup kendinizi sakinleştire cek terapiler uygulayabilirisiniz.

BURUN YAĞLANMASI

Gündelik yaşamda karşılaşılan bir başka sorun ise burun yağlanmasıdır. Mevsim fark etmeksizin yoğun makyaj, güneş, rüzgâr gibi etkenlerle burun en çok yağlanan bölgedir. Burun yağlanması aynı zaman da ciltte sivilce ve akne problemine sebep olabilir. Burunda bulunan bezlerin fazla sebum üretmesi sonucu oluşan yağlanmanın önüne şu yöntemlerle geçmek mümkün;

✓ Alkolsüz tonik kullanın

Alkol bazlı tonikler ilk aşamada cildi yağdan arındırsa da bir süre sonra daha fazla yağ üretilme sine sebep olur. Gözeneklerin küçülmesi ve burun bölgesini yağdan arındırmak için alkolsüz tonikler kullanmalısınız.

✓ Kil maskesi

Kil maskesini haftada iki ya da 3 gün düzenli olarak yaptığınızda, gözenekler gözle görülür şekilde küçülür ve sebum üretimi azalır. Kil cildi fazla yağ dan arındırmakla beraber daha sonra oluşabilecek yağlanmayı da engeller.

✓ Yumurta akı

Her an ulaşabileceğiniz yumurta her türlü fayda sağlar. İçinde bulunan 4 vitamin yağlanmayı azalttığı gibi lekelere de iyi gelir. 1 yumurta akını çatalla köpürtün ve burun bölgene sürün. Kuruyana kadar bekleyin. Katılaşınca çıkarabilirsiniz. Bunu haftada iki defa yapmanız yeterli olur.

✓ Buharın inanılmaz etkisi

Buhar gözenekleri açar ve yağlanmayı azaltır. Başını zı bir havlu ile kapatıp, yüzünüzü yaklaşık 10 dakika kadar buhara tutun. Suya papatya yağı damlatmanız daha etkili olmasına yardımcı olur. Bunu yaparken yüzünüzün temiz olmasına dikkat etmelisiniz.

✓ Sirke

1 tatlı kaşığı sirkeyi 1 su bardağına karıştırın. Bir parça pamuk yardımıyla karışımı burun bölgene sürün. Yaklaşık 5 dakika sürmelisin. 15 dakika bekledikten sonra da yıkayın. Burun bölgesindeki yağlanma ciddi oranda azalacaktır.

43

Futbol yıllardır her yaştan çok sayıda oyun cu ve seyircinin keyif aldığı bir oyun olmuş tur. Bu spor adım adım gerçekleşen gelişmelerle birlikte topla oynanan ilk oyunlardan doğmuş ve doğal bir evrim geçirmiştir. Bu sporun ilk bi çimlerinde az sayıda kural bulunu yorken, bu da oyunda doğaçlama ve kaba kuvvetin hüküm sürmesi ne neden oluyordu.

Örgütlenmenin ilk işaretleri 19. yüzyılın başlarında İngiltere’de oynanan futbol maçlarında görülmeye başlamıştır. Oyun aşama aşama okul çevresinin dışında da yayılmaya başlamış ve kulüpler kurulmuştur. Bugün bildiğimiz kadarıyla futbolun temel taşı; 26 Ekim 1863’de İngiltere’de “Football Associ ation” (Futbol Cemiyeti) adı altında kurulan ilk futbol federasyonudur.

Bunun ardından futbolun gelişimi hız kazanmış, kurallar kaleme alınmış ve aşama aşama geliştirilmiştir. 8 Aralık 1863 tarihinde, oyuncuların topu ellemesini yasaklayan kurallar getiril miştir. Kaleciler ise bu kuralın dışında bırakılmışlardır. Bu tarih “kalecinin do ğum tarihi” olarak da nitelendirilebilir. İlk başlarda kalecinin pozisyonu gelişi güzel olarak takımdakilerden birine verilebiliyordu. Tek kriter ise oyuncu nun boyuydu.

Kalecinin rolüne ilişkin ilk fikirler 1871 yılında ortaya çıkmıştır. Ancak 20. yüzyılın başlarına kadar, kaleciler halen görünüş ve oyunu oynama biçimleri bakımından diğer oyunculardan ay

rılmış değillerdi. Seyirciler de kaleciye farklı bir gözle bakmıyorlardı.

Yenilikler aşama aşama ortaya çıkmaya devam etti; 1878’de kale üst direğinin atası olarak direkler arasına bir ip ge rilmiştir. Ancak ağlar 1893 yılına kadar kullanılmamıştır. İşte bu dönemde bir kalecinin takımın bir adım önüne çıktığı tarih olmuştur.

Bu kalecinin yenilikçi tarzı seyirciler için onu unutulmaz bir görünüşe dönüş türmüş ve kalecilerin davranışlarında belirgin bir değişime yol açmıştır. Bu adam topu kurtarmak için atlama kavramın ortaya çıkaran John Robin son’dur. Artık kaleci yalnız ve kaleyi koruyan adamdır.

Kalecinin rolündeki gelişme kuralların gelişiminden etkilenmiştir: ofsaytın yanı sıra duran top pozisyonlarının (köşe vuruşları, penaltı atışları, vs.) takdimi, taç atışları ve kalecilerin kendi ceza sahasında topu tutmalarının yasaklanması.

Kaleci yalnızca temel defansif bir rol taşımaz aynı zaman da uzun, hatasız

atışlar veya vuruşlarla topu hızlı bir biçimde geri getirerek takımın ofansif ataklarında yer alır. Futbol geliştikçe kalecinin hareket sahası da genişle miştir.

Yüksek toplarla yapılan müdahaleler kalecilerin oyunun doğal bir parçası haline gelmiştir. Aynı zamanda hücum ları engellemek için ceza sahalarının dışına hızla koşma olasılıkları çok daha yüksektir.

Günümüzde penaltıları atan kaleciler bile bulunmaktadır. Bir takım oyunun sonuna doğru kaybediyorsa, sıklıkla kaleci rakibin ceza sahasında tehlike yaratacaklardır. Bazı kalecilerin, maçın berabere bitmesini sağlayan golleri bile olmuştur.

Kalecilerin temel rollerinden biri, oyu nun defansif anlarında takıma seslene rek takım arkadaşlarını örgütlemektir.

Kurallarda yapılan en yeni ve önemli değişiklik “geri pas” kuralının koyulma sı olmuştur. Bu değişiklik kaleciler için bir gerekliliği ortaya çıkarmıştır; bu ku ral kalecilerin topu ayaklarıyla kontrol

Mustafa Aktaş
44  Spor
Eski Futbolcu

etmelerini zorunlu kılmıştır. Günümüz de çok sayıda kaleci bu bağlamda iç sahanın dışında yer alan oyunculara benzer becerilere sahiptir.

Futbolun gelisiminde kalecilerin önemi geçmis zamanlardan daha yakın bir geçişe kadar açık bir biçimde görülmektedir. Bazı kaleciler, insanı hayrete düşüren başarılarıyla oyunun gelişmesine katkıda bulunmuşla dır. Yashin, Banks, Maier, Fillol, Zoff, dassaev N’Kono, Schmeichel, Bartnez, Kahn, Buffon ve Casillas isimleri futbol taraftarlarının anılarında derin izler bırakmışlardır.

Herkesin hayatında koruması kol laması gereken insanlar vardır. En geriden onları gözetmek gerekir. İhtiyaç olan her anda sahneye çıkıp onlara yete neklerinizin, imkanlarınızın en üst seviyesinde destek olmak mecburiyeti hissedersiniz.

Birlikte yola çıktığınız insanlar tam da golü yediklerini, yaşadıkları hayattan zarar göreceklerini düşün dükleri anda sizden müthiş bir kurtarış gelir ve hayata tutunmalarını sağlarsı nız. Bu büyük bir irade ve güç olarak dışarıya yansır.

Aslında sizin de korkularınız, zayıflık larınız vardır. Herkes gibi siz de insani duyguların bin bir türlüsünü yaşarsınız. Fakat tüm olumsuzluklara rağmen o kaleyi korumaktan asla vazgeçmezsi niz. Zira vazgeçtiğiniz anda o kalede olamazsınız. Siz de yaptığınız güzel şeylerden sonra alkışlanmak, takdir edilmek, sevilmek ve değer görmek istersiniz. Bu haz dolu duyguları yaşar ken oralarda da takılıp kalmazsınız.

Bazen tamamen sizden kaynaklanan sebeple bir gol yediğinizde o çevre nizde olan herkes bundan etkilenir. Bunu taşıyabilmek ağır bir yüktür. Bir yandan da bilirsiniz ki bir an önce aya ğa kalkmanız ve elinizden gelenin en iyisini yapmanız gerekmektedir. Çünkü sorumluluklarınız devam etmektedir.

Hayattan gol yediğinizde de durum aynıdır. Kendinizden kaynaklı o kadar olumsuzluklar yaşarsınız ki bilen bilmeyen herkes sizi yerden yere vurur. Tam da ‘”yer yarılsa da içine girsem”

diyecek kadar tükendiğiniz sırada içinizden, yüreğinizin derinliklerinden bir ses yükselir. Ayağa kalkmanızı ve kaldığınız yerden hayata daha da güçlü iradeyle ve inançla devam etmenizi söyler. Çünkü maç devam etmektedir. Nereden biliyorsunuz ki biraz sonra ilerleyen bölümde yapacağınız bir kaç önemli kurtarış hem birlikte yola çık tıklarınız hem de sizin için bir kurtuluş olmayacaktır?

Maçın bir bölümünde saç baş yoldu ran fena bir gol yiyen kaleci sonraki dakikalarda öyle etkili kurtarışlar yapar ki yüreklendirdiği futbolcuların attığı gollerle galibiyet gelir.

Kaledeyken önünüzde oynayan tüm oyuncuları iyi tanırsınız. Onların fiziksel, zihinsel özelliklerini bilirsiniz. Bazıları çok çalışkandır. Koşarlar mücadele ederler, top kazanırlar, hücuma destek verirler. Bazıları sadece görev alanları içerisinde kendinden isteneni yapmaya çalışırlar. Bazı oyuncular çok teknik ve oyun zekası yüksektir, onlar maçın gidişatına yön verirler. Bir de gol bölgesinde son vuruş becerileri yüksek oyuncular vardır ki skoru belirlemede onlar ön plandadır. Maça kendini yete rince hazırlayamamış olanlarda vardır. Onların bir kısmı yedek kulübesinde

kalanı da tribünden maçı takip ederler. Siz kaleci olarak onların da tüm özellik lerini bilirsiniz.

Top size geldiğinde hangi oyuncuy la oynarsanız top takımda kalmaya devam edecektir, hangi oyuncunun süratli olduğunu ve önündeki boşluğa doğru atacağınız topu ileriye taşıyabi leceğini bilirsiniz. Savunma yaparken görev bilinci yüksek olanları hiç ikaz etmediğiniz halde hep en doğru yere gelirler ve gereken hamleyi yaparlar.

Bazıları vardır ki sürekli uyarıda bulun mazsanız doğru pozisyon alamazlar. Hayatımızdaki durum da aynı değil midir? Etkileşim içerisinde olduğumuz herkesin yapısını, özelliklerini biliriz.

Kendisine olduğu kadar çevresine de yararlı çok çalışkan kişiler olduğu gibi sadece kendisi için çalışanlar da vardır. Bunların yanında harekete geçmekte zorlanan birilerinin dürtmesi gereken insanlar da vardır.

Çekirdek ailemizden dış dünyaya kadar her alanda farklı özellikteki insanlar hepimizin hayatında yer almaya devam ederler.

45

Yaz aylarına gireceğimiz bu dönemde yılın yaz trendleri modumuzu yükseltiyor. Ertelenen defileler, defalarca güncellenen takvimler derken oldukça farklı geçirdiğimiz moda haftaları, hızını biraz düşürse de emin adımlarla yoluna devam ediyor.

2021 yaz trendleri arasında gözümüze çarpan gösterişli siluetler ilk etapta ne zaman giyebileceğimizi sorgulatsa da bu sürecin geçeceğine dair inancımız en iddialı kıyafetlerin bile zamanının yeniden geleceğine bizi inandırıyor. Bu yüzden şimdiden zihinsel olarak hazırlık yapmanın ve markaların gelecek hikayelerinin içinde kaybolmanın hiçbir sakıncası yok.

 Moda 46

Siyah ve beyaz birlikteliğinin ağırlıkta olduğu, keskin ayrımları ya da satranç tahtasını anımsatan monokrom gö rünümler pek çok defilelede yeni bir oyun alanı yarattı.

Geçmiş zamanların gizlilik sem bollerinden pelerin, akıcı duruşuna rağmen hissettirdiği korunma hissiyle trend dünyasına farklı bir açıdan giriş yapıyor. Daima uzun ve formsuz yapısıyla hatırladığımız bu özel parça modern yorumların vizyonuyla günümüze de adapte olmayı başardı.

Sütyenin gün yüzüne çıkan modern hali bralette'ler femineninliğe güçlü bir vurgu yaparak yeni sezonu da ısıtıyor. Uzun etekler veya yüksel bel şortlarla kombinlendiğinde bizi sahil kenarına ışınlayan duruşu blazer ceketler ve takımların arasına sızdığında ise mesa feli bir iddia ortaya koyuyor.

Çizgiler Yaz sezonunun ayrılmaz parçası olarak yerini korumaya devam ediyor. Canlı renklerin birbirine karıştığı ya da marine havasını yansıtan tasarımlar sıcak mevsimin en keyifli habercisi olma özelliğini de taşıyor.

2021 Yaz trendleri arasında biraz cesareti beraberinde getiren ağ lar vücudumuzu olduğu kadar kıyafetlerin üstünü de sarıyor. Oldukça deği şik yorumlarla defilelerde yer edinen bu çarpıcı detay stilimize de yeni bir yorum getiriyor.

Geçirdiğimiz dönem ne olursa olsun moda dünyasının biraz peri tozuna her zaman ayıra cak yeri vardır.

Biraz karışık biraz retro duruşuyla ip detayları yeniden hayatımıza gi riyor. Bu trendin birbirinden farklı yorumları da zarif olduğu kadar iddialı bir yaklaşım da sergiliyor. Elbiselerin açık alanlarından deği şik formlarla geçen ipler önümüz deki sezon ön plana çıkacak gibi duruyor.

Konu sıcak mevsimler olduğu zaman uçuşan elbiselerin aklı mıza gelmemesi imkansız. Hafif hissetiren duruşuyla modern bir masalın kapılarını aralayan elbi seler yere temastan kaçınmayan uzunluklarıyla bizi tek parçanın rahatlığıyla buluşturuyor.

Geçmişin geri gelen trendlerinden bir olan ve bedenin belirli kısım larını açıkta bırakan tasarımlar yeniden gündemimizde. Bütüne baktığınız zaman mutlaka bir yer den açık veren elbiseler ölçülü bir iddia ile yeni sezonu belirliyor.

Pantolonların bizi saran du ruşu 2021 Yaz sezonunda kendini serbest bırakıyor. Genişliğin akıcı formula buluşan tasarımlar for mal stillere aykırı bir bakış açısıyla yak laşırken, bedenler rahat kesimlerin içinde dengeli bir kayboluşa giriyor.

Peki yeni sezonda bizi nasıl bir yolculuk bekliyor? İşte 2021 yaz defilelerinde öne çıkan trendler; 1 Monokrom Geçişler 5 Sonsuz Disko Ateşi 2 Modern Pelerinler 6 İpler Labirenti 3 Yeni Nesil Bralette 9 Geniş Açı 8 Serbest Bölge 10 Sosyal Ağ 4 Vazgeçilmez Çizgiler 7 Zemin Dokunuşu 1 5 6 7 8 3 4 9 10 2 47

Audi’den yeni elektrikli modeller

Q4 e-tron'un 4.59 muzunluk, 1.87 m genişlik ve 2.76 m aks mesafesi sunarken 520 litrelik bir bagaj hacmi olduğu açıklandı. Araçların motor seçeneklerine bakıldığında baz versiyon olan Q4 35 e-tron üzerinde yer alan 1 adet elektrik motoruyla 170 beygir güç ve 310 Nm tork üretiyor. 55 kWh'lik bir bataryayla gelen model 340 kilometrelik bir menzil vadediyor.

Q4 40 e-tron versiyonuda da 1 elektrik motoru yer alıyor. Model, 204 beygir güç ve 310 Nm tork değerlerine sahip. 77 kWh batarya yer alan araç 520 kilometre menzil vadediyor. En üst donanım olan Q4 50 e-tron'da 2 adet elektrik motoru yer alıyor. Araç 300 beygir güç ve 460 Nm tork değerine sahip. 77 kWh batarya ile 520 km menzil sunan model 0'dan 100 kilometre hıza 6.2 saniyede ulaşıyor. Bu versiyon Quattro 4 tekerden çekiş sistemine de sahip.

Araçta dokunmatik yüzeylere sahip yeni direksiyon tasarımına yer veriliyor.

Araçta artırılmış gerçeklikle donatılmış bir head-up display opsiyonel olarak satın alınabiliyor.

Bu ekran yardımcı sistemler tarafından sağlanan bilgileri veya navigasyonu gerçek hayattaki objelerin üstüne en uygun şekidle gösterir.

Q4 e-tron ve Q4 e-tron Sportback'in boyutları sadece yükselikte değişiyor. 1.63 metre olan yükselik değeri Sportback modelinde 1.61 metreye inmiş. Bunun en büyük etkisi de hava sürtünme kaysayısına olmuş. Bu değer 0.28'den 0.26'ya düşürülmüş.

Q4 e-tron modelinin Haziran ayında Avrupa pazarına çıkacağı açıklanırken Sportback'in yaz sonunda gelmesi bekleniyor.

 Otomobil 48

Toyota, GR ürün gamının en yeni üyesi spor otomobil GR 86’nın dünya lansmanını

Yeni GR 86, ilk kez 2012’de tanıtılan ve 200 bin ade din üzerinde satış performansı yakalayan GT86’nın eğlenceli sürüş karakteristiğini yansıtmaya devam ediyor. Önden motorlu ve arkadan itişli GR 86’nın global bir model olarak Avrupa’da da satışa sunul ması planlanıyor.

Toyota GR 86’nın alüminyum tavanı ve gövde panel leri gibi bir dizi ağırlık azaltma çalışmaları sayesinde 1.270 kg olmasıyla segmentinin en hafif dört koltuklu coupe aracı olarak dikkat çekiyor.

GR 86’da yer alan yeni hafif dört silindirli motorun hacmi 2,4 litreye yükseltildi ve böylece performansı da selefine göre arttı.

Yeni GR 86, 4.265 mm uzunluk, 1.775 mm genişlik, 1.310 mm yükseklik ve 2.575 mm dingil mesafesine sahip.

Bu ölçüler hemen hemen GT86 ile aynı kalırken, çe vikliği artıracak şekilde ağırlık merkezi alçakta tutul du. GT86’ya göre gövde sertliği yüzde 50 civarında artırılan yeni araç daha keskin yol tutuşa ve daha iyi yönlendirme kabiliyetine sahip olacak.

TOYOTA GAZOO Racing’in motorsporları deneyi minden faydalanarak geliştirilen araçtaki ön hava kanalları ve yan paneller gibi fonksiyonel aerodina mik parçalar ile birlikte, GR 86’nın sınıfının en iyi yol tutuşa ve dengeye sahip olması hedefleniyor.

4.265 mm uzunluk 1.775 mm genişlik 1.310 mm yükseklik 2.575 mm dingil mesafesi

49

Güzel havalar herkesi cezbediyor ve dışarıya davet ediyor. Yaz mevsiminin yaklaştığı bu dönemde İsviçre‘nin bazı bölgelerindeki doğa güzelliklerini, yapacağınız bisiklet turu eşliğinde görmeye ne dersiniz? İşte sizlere önerebileceğimiz bazı bisiklet turu rotaları;

50
 Gezi Rehberi

Winterthur – Eglisau

Bu bisiklet turu, kısa bir aramadan sonra Rota 86 için bir bisiklet tabelasını bulacağınız Velostadt Winterthur'dan başlıyor. Andelfingen'deki Rota 95'e girene kadar 18 kilometre boyunca sürmeye devam edin.

İki rota da Thur'dan geçiyor. Kısa bir süre sonra da, Alten'deki Klösterli'de

Burada 95 oto yolundan Ellikon am Rhein istikametinde kalın. Oraya vardığınızda, Ren'e kısa bir yoldan gidebilirsiniz. Mola vermeniz gerekmiyorsa, Eurovelo 6'dan batıya doğru devam edip, Thur'u tekrar geçin ve ardından da burada bulunan kuşkonmaz çiftliğinin işaretlerini arayın. Çiftlikte durabilir, kısa bir mola verebilirsiniz. Burada bir çiftlik dükkânı da bulunuyor. Alışverişten sonra, Eurovelo 6'yı Eglisau tren istasyonuna kadar takip edin.

Mesafe: 37 kilometre

Rakım: 340 metre

Sürüş süresi: 2 ile 3 saat arası

Güzergâh boyunca görülmeye değer yerler: Andelfingen Kalesi Parkı, Thurauen.

Rheinfelden etrafında tur
51

Zürich'ten Zug'a

Göl kenarlarından yapacağınız bu bisiklet turu, Züri ch'teki Enge limanından başlıyor. Triemli'ye kadar şehir içinde biraz zorluk yaşayacaksınız. Oraya vardığınızda Birmensdorferstrasse'yi takip ederek Uetikon-Waldegg'e gidebilirsiniz. Burada kırmızı ışıktan hemen sonra devam edin ve Stallikerstrasse'ye dönün.

Rota 51 bir sonraki köye gidiyor. Bu rotayı takip edince, Rep pisch vadisinden düzenli bir şekilde tırmanacaksınız. Camping Türlersee'de bulunan kiosk da mola verip kahvenizin tadını çıkarabilirsiniz.

Yol daha sonra kısa bir süre yokuş aşağı iniyor. Bahçe severlerin Kap pel'deki manastır bahçesinde yavaş sürmelerinde fayda var.

Rota 51’i Zug Gölü'ne kadar takip edebilirsiniz. Turun sonunda, göl man zaralı Landsgemeindeplatz'da kendinizi bir dondurma ile ödüllendirebilir siniz.

• Mesafe: 38 kilometre

• Rakım: 390 metre

• Sürüş süresi: 2 ile 3 saat

• Rota boyunca takip edilen göller: Zürich Gölü, Türlersee Gölü ve Zug Gölü.

• Güzergâh boyunca görülmeye değer yerler: Hausen am Albis yakınla rındaki Zwingli anıtı, Kappel manastırının bahçesi.

Bern'den Murten'e

Bu bisiklet turu, Bern tren istasyonundan başlıyor. Oradan Länggas sstrasse üzerinden Bremgartenwald'a doğru, Rota 94'ü takip edin. Bir süre sonra Wohlensee kıyılarından devam edeceksiniz.

Bogen 17 Kiosque veya Hofen çiftlik dükkanında kısa bir piknik yapabilirsiniz.

Barajdan sonra Mühleberg nükleer santralini geçeceksiniz. Aare boyunca çok sayıda doğa güzelliğine denk geleceksiniz. Daha sonra Kerzers'de, tren istasyonundaki tarihi sinyal kutusuna bir göz atmanız gereken Rota 44'e gireceksiniz.

Murten'de seçim yapmakta zorlanacaksınız; eski şehirde daha uzun süre kalmayı mı yoksa suya yakın olmayı mı tercih edersiniz?

• Mesafe: 34 kilometre

• Rakım: 250 metre

• Sürüş süresi: 2 ile 3 saat arası

• Güzergâh boyunca görülmeye değer yerler: Murten'in eski şehri, Kerzers'deki tarihi sinyal kutusu.

52

Sempach'tan çember tur

Turun başlangıç noktası, 99 numaralı rotayı takip ettiğiniz Sempach‘tır. Kapelle Flüss'tan beş kilometre sonra, Buttisholz'u Aziz Ottilien

St. Ottilien kilisesi, İsviçre'deki en sıra dışı barok kilise binalarından biridir. Bu küçük kilise, dört çapraz kollu, alışılmadık sekizgen bir kat planına sahiptir.

Şapel, görme engelli olan Aziz Odilia'ya adanmış. Bu nedenle, yapı içinde dövme demirden yapılmış gözler gibi ilginç şeyler görebilirsiniz.

Willisau'da biraz dinlendikten sonra, Rota 38'den devam edin ve Rota 94 güzergâhı olan Sursee üzerinden tekrar Sempach'a dönün.

• Mesafe: 56 kilometre

• Rakım: 570 metre

• Sürüş süresi: 3-4 saat

• Güzergâh boyunca görülmeye değer yerler: Willisau eski şehri, Sursee ve Sempach.

53

Promising Young Girl

Cassandra, yani Cassie 30 yaşında, hala anne ve babasının yanında yaşayan, küçük bir kahvecide çalışan, bir zamanlar geleceğin yetenekli genç kızı olarak tıp okurken, en yakın arkadaşı Nina’nın bir partide tecavü ze uğraması ve sonrasındaki intiharı sonucunda bütün kariyer planlarından vazge çerek kendini arkadaşının intikamını almaya adıyor. İnşaat işçileri arkasından ıslık çalarken onlara öyle dik bakıyor ki, sonunda yaptık larından pişman olan işçiler küfrederek ve utanarak yolundan çekiliyorlar. Aslın da Cassie böyle erkeklerle uğraşmayı sevmiyor. Onun hedefindeki erkekler iyi görünümlü, kibar, eğitimli hatta kendilerini “feminist erkek“ diye tanıtabilecek olanlardan oluşuyor.

Dudaklarına parlak rujunu sürdükten, gözlerine maskarasını çektikten sonra yumruk haline getirdiği elleri ile hepsini bir güzel dağıtıyor. Sonra da sallanarak bir bardan içeri dalıyor ve bir köşeye oturup eteğini biraz yukarı sıyırıyor. Bir eliyle de çantasında telefonunu ararken iyi adamlar evine bırakmak için ona yanaşıyorlar. Yolda giderlerken “Acaba bir içki daha alsak mı?“ soruları başlıyor. Külodunu sıyırmaya çalışan adama ayık bir kafayla ne yaptığını sorunca, tuzağa düştüğünü anlayan adam önce küfredip sonra sessizliğe gömülüyor.

Yönetmen Emerald Fennell’i oyuncu olarak The Crown dizisindeki Camilla Parker

Bowles rolüyle tanıyoruz. Bu, rejisör olarak ilk filmi.

Film, şeker pembesi gö rüntüleri, 2000’lerin pop müzikleri ile karanlık ve ağır temasını dengelemeye çalı şıyor. Filmin içindeki önemli iki dönemeç bizi beklenti lerimizin dışındaki yollara sokuyor.

Cassie rolünü oynayan Carey Mulligan aslında role göre biraz yaşlı olmasına karşın, gösterdiği olağanüs tü performansla bu deza vantajı avantaja dönüştü rüyor.

Filmin bir bölümünde okuldan tanıdığı Ryan’a (Bo Burnham) aşık olan Cassie’nin intikamı bırakıp aşklara akacağını düşünür ken “acaba film romantik komedi formunda mı devam edecek“ diye kaygılanıyoruz. Ancak Fennell bize bir güzel çalım atarak temasına sadık kalırken, kader de ağlarını örmeye devam ediyor.

Yönetmen Fennell, intikam ve tecavüz filmlerinin klasik yapıları dışındaki yaklaşımı ile ne Femme Fatal’e ne de eski ahlakçı yapılara yüz veriyor.

Filmde, daha öncesinde tecavüze uğrayan zavallı bir kadını kurtaran, ona yardım eden erkekler ön plana çıkarken, Fennell gözünü hiç Cassie’den ayırmıyor. İntikamı da hiç beklendiği gibi değil. Böylece kadınca yaklaşımın farkına bir kez daha tanık oluyoruz.

Bu filmi tüm okuyucularıma hararetle tavsiye ederim.

Yönetmen : Emerald Fennell Yapım Yılı : 2020 Ülke : ABD

Türü : Gerilim/Komedi Süre : 1 saat 54 dk.

Oyuncular : Carey Mulligan, Emerald Fennell, Bo Burnham, Alison Brie Fragman

54  Sinema

Astroloji

11 Mayıs 2021 Yeni Ay Boğa Burcunda

Yeni Ay‘ın konuları her zaman 1 ay sürer.

Mayıs ayı değişim ve dönüşümün başladığı bir aydır. Özelikle de Boğa, Akrep, Aslan ve Kova burçları bu değişim ve dönüşümden daha çok etkilenecekler.

Bu Yeni Ay’da, hayatınız için yeni adımlar, yeni tohumlar atmaya hazır olacaksınız. Bu dönemde hayatınızı dönüştürecek olan çok büyük kararlar alacaksınız. Attığınız adımların etkisi sizi 2024 yılına kadar etkileyecek.

Son aylarda hayatınızda yeni bir düzen olması gerektiğini biliyordunuz ama bu değişime hazır değildiniz ve hep karşı durdunuz. Artık kalben ve ruhen bu değişime hazırsınız.

Şunu da itiraf edeyim; bazılarınız zorunlu olarak bu değişimi yaşayacak. Çünkü başka yol olmadığını anlaya caksınız. Size tavsiyem bu enerjinin karşısında durmayın ve değişime izin verin.

Bu aşamada bazılarınız sinirli ve gergin olup patlamalar da yaşayacak. Duy gularınızın esiri olursanız, verdiğiniz kararlar sizi biraz daha uğraştıracaktır.

Çoğunuz kendisini güvence altına al mak isteyecek. Bu duygu o kadar yük sek olacak ki, o duyguların peşinden koşacaksınız. Bu duygular dahilinde, maddiyat, kariyer, evlilik ya da malmülk gibi konular özelikle olacaktır.

26 Mayıs 2021 Ay tutulması Yay burcunda

Bu ay tutulmasının etkisi en az 6 ay sürer ve bir yıla kadar devam eder. Bu döndemin ilk 3 ayı çok etkilidir.

Bu heycanlı ayda, son iki haftada görü len bu ay tutulmasının etkisini muhak kak hissedecek ve tam 26 Mayıs 2021 tarihinde yay burcunda ay tutulmasını yaşayacaksınız.

Bu ay tutulmasından özelikle etkilenen yaylar, ikizler, balıklar ve başaklar hayli duygusal bir dönemden geçecekler.

Emin olduğunuz ve “ben biliyorum“ dediğiniz konularda derinden bir sar sılma yaşayabilirsiniz. Emin olduğunuz şeylerin tam da öyle olmadıklarını hissediceksiniz. Bu dönemde özelikle de ikili ilişkileriniz sarsılabilir.

Satürn gezegeni 23 Mayıs 2021’de Retro yapacak. Bu Retro düzeninizi gözden geçirmenize neden olacak. Satürn’deki bu Ay tutulması sizi hayli bir etkileyecektir.

Ayrıca 30 Mayıs 2021’de de Merkür Retro yapacak. Bu sıra çoğunuzun aklı ya da düşüncesi doğru çalışmayacak. Duygularınızın ve inançlarınızın etkisi altında kalacaksınız daha çok.

Size tavsiyem bu duygularla önemli karar almayın ve sakin olmaya çalışın. Çünkü hepimiz Ay tutulması altındayız. Duygularınızın esiri olmayın.

NOT:

Yıldız haritasında 12 ev vardır. Sizin yıldız haritanızda eviniz hangi gezegende yer alıyorsa konular da ona göre değişir. Yukarıda yazdıklarım geneldir ve herke sin yıldız haritasına uymayabilir.

Bu konularda duygusallaşıp, “asla yapmam“ dediğiniz şeyleri yapacak sınız. Elde etiğiniz koşullar elinizden kaymasın diye hayatınızı değiştirmek isteyeceksiniz.

13 Mayıs‘da Jüpiter Balık burcuna da geçeceği için, kapılar bir çoğunuza açılacak ve önünüze kısmetler çıkacak.

Bu arada Yeni Ay’da aldığınız karar ları Haziran ayı sonuna kadar tekrar gözden geçireceksiniz. Çünkü Merkür Retro olduğu için, o sıra verdiğiniz kararların iyi olup olmadığını değer lendirme ve verdiğiniz yanlış kararları düzeltme şansı geçecek elinize.

Tabi tüm dünya bu ayda çok etkilene cek. Birçok yerde yangınlar çıkacaktır. Bazı ülkelerde silah sesleri gelirken, kadın ve insan hakları gibi konularda olumsuz haberler edineceksiniz.

Nurten Avcı (Maharaa) info@maharaa.ch
55
56  Yemek Tarifi

Peskütan Çorbası

Malzemeler: 1 yemek kaşığı un, yarım kilo peskütan, 1 yumurta sarısı, 1 su bardağı yarma, 1.5 litre su, 1 su bardağı yeşil mercimek

Sosu için: 2 yemek kaşığı tereyağı, 1 adet kuru soğan, 1 yemek kaşığı kuru nane

Hazırlanışı: Öncelikle yarma ve yeşil mercimeği bir gece önceden ıslatın. Yumuşayan mercimek ve yarmaları tencerede haşlayın. Başka bir tencereye un, yumurta sarısı ve az miktarda su koyarak çırpın. Ardından peskütanı ve bir buçuk litre suyu ilave edin. Çırpma işlemine devam edin. Daha sonra tencereyi ocağa alın. Sürekli karıştırarak çorbanın ısınmasını bekleyin. Çorba ısınmaya başladığında haşlanmış mercimek ve yarmayı içerisine ilave edin ve karıştırın. Naneli sos için; Kuru soğanı yemeklik doğrayın. Sos tavasına tereyağını alın ve eritin. Yağ eridiğinde soğanı ekleyerek kavurun. Soğanlar yumuşadığında kuru naneyi ilave edin ve yanmaması için sürekli karıştırın. Hazırladığınız sosu, çorbanın üzerine yavaş yavaş ilave edin. Çorba piştiğinde birkaç kez karıştırın ve servis tabaklarına koyun.

Kuzu Külbastı

Malzemeler: 500 gr kuzu, 2 patlıcan, 1 kırmızı dolmalık biber, 1 sarı dolmalık biber, 1 çay bardağı zeytinyağı, 6 diş sarımsak, 1 domates, 2 sivri biber, tuz, kırmızı pul biber, kekik, toz beyaz biber, 10 gr tereyağı

Hazırlanışı: Kuzu butlarını ince dilimler halinde kesin. Bir kapta zeytinyağı, 2 diş kıyılmış sarımsak, kekik ve tuzu karıştırıp etleri bu karışımda 1 saat marine edin. Garnitürü için, sarı ve kırmızı biberlerle, kabukları soyulmuş patlıcanları kuşbaşı doğrayın. Bir tavada tereyağını ısıtın. Kalan sarımsakları iri dövüp, biberlerle patlıcanları da ilave ederek soteleyin. Baharatlarla tatlandırın. Servis tabağına alın. Etleri ızgarada pişirin. Patlıcanların üzerine yerleştirin. Domates ve sivri biberleri közleyerek servis tabağına alın. Birlikte servis yapın. Afiyet olsun.

Püf nokta: Tarife başlamadan önce etleri marine sosunda 2 saat bekletmek, lokum gibi olmalarını sağlayacaktır.

Portakallı Revani

Malzemeler: 3 adet yumurta, 1 su bardağı yoğurt, 1 kahve fincanı sıvıyağ, 3 kahve fincanı şeker, 3 kahve fincanı irmik, 3 kahve fincanı un, 1/2 çay kaşığı karbonat, 1/2 su bardağı fındık/ceviz, 1 adet portakal kabuğu rendesi Şerbeti için: 3 su bardağı su, 1 su bardağı portakal suyu, 3 su bardağı şeker (çok tatlı sevmeyen bir bardak azaltabilir)

Hazırlanışı: Şekeri, suyu ve portakal suyunu tencereye alıp kaynatın. Hazırlanan şerbeti soğumaya bırakın. Yumurtayı, şekeri, sıvıyağını ve yoğurdu karıştırın. Daha sonra da un, irmik, ve karbonat ekleyin. Buna portakal kabuğu rendesi ve fındık da ekleyerek iyice karıştırın. Kıvamı kare ya da yuvarlak bir borcama aktarıp, daha önce 180 derece ısıtılmış fırında, üzeri kızarana kadar pişirin. Fırından alınan tepsiye soğuk şerbet aktarın. Şerbetini çeken tatlınızı süsleyip servis edebilirsiniz.

57

Etkinlik Rehberi

Sevgili okurlarımız, alınan önlemlerdeki gevşemelere rağmen etkinlikler kısa süre öncesinde iptal edilebilir. Bununla birlikte birçok etkinlikte katılımcı sayısı sınırlı tutulmakta ve isimler kayıt altına alınmakta. Herhangi bir etkinliğe gitmeden önce etkinlik hakkında bilgi almanızda fayda var. Kişilerle aranıza 1,5 metre mesafeyi koymayı, ellerinizi düzenli olarak yıkamayı ve toplu taşıma araçlarında maskenizi takmayı unutmayın.

Mayıs

Pazartesi "PEBS" derneği hamilelik süreci ve doğum sonrası için fitnes kursu hizmeti vermektedir. Bununla birlikte önleyici beslenme danışmanlığı da mevcuttur. Örneğin hamileler icin fitnes kursu her Pazartesi ve her Cuma saat 17:30 ile 18:15'tedir. Başvuru internet sitesi üzerinden online yapılabilir. Simdilik kurslar Zoom üzerinden gerçekleştirilmektedir. KulturLegi kartıyla katılım ücretsizdir (Aksi takdirde 5 derslik ücret 125.- CHF). http://www.buggyfit.ch/standort/zuerich/

22 Mayıs

Cumartesi

"Kanzleiareal"'deki Bit Pazarı her Cumartesi her türlü hava koşullarında yapılmaktadır. Standlarda ikinci el her türlü eşya sergilenmektedir. 07:2016:00.

Yer: Kanzleiareal. Kanzleistrasse 56, Zürich http://www.flohmarktkanzlei.ch

20 Mayıs

Perşembe

Elişi Fikirleri

Çocuklarınızla evde el işleri veya boyama yapmak istiyor ama fikriniz mi yok? Bugün "Zentrum ELCH Friede"'de edineceğiniz bilgiyle, evde yaratıcı el işleri ve şekiller yapabilirsiniz. 19:0021:00. Katılım ücretsizdir.

Yer: Zentrum ELCH Frieden. Wehntalerstr. 440, Zürich http://www.zentrumelch.ch/familienzentrenzuerich-elch/frieden/angebote/detail/events/ selbstvertrauen-durch-kreativitaet/

16 Mayıs

Doğa Yürüyüşü

"Üetliberg"'teki "Planetenweg" "Felsenegg"'e kadar uzanmaktadır. Bu yol Güneş Sistemi'nin uzaklığını göstermektedir, çünkü her 1 metrelik mesafe 1 milyon kilometreye eşit şekilde tasarlanmıstır. "Felsenegg"denilen geçitte Zürih gölünü ve dağları görebileceğiniz harika bir manzara ile karşılacaksınız.

Yer: Sihltal Zürich Uetliberg Bahn SZU. Wolframplatz 21, Zürich http://www.zuerich.com/de/besuchen/sport/ planetenweg

21 Mayıs

"Planet5" internet sayfası üzerinden geçen yıla ait birçok konseri izleyebilirsiniz. Örneğin "Lembas & Dusel" in konserini izleyebilir, İsviçre Hip Hop'unun keyfine varabilirsiniz. "Planet5" bunun dışında da canlı yayınlar sunmaktadir.

http://www.planet5.ch/jugendkultur-events/planet5digital-archiv/

23 Mayıs

Zürich şehrinde birçok orman yolları var. Orada birçok farklı bitki türlerini öğrenebilirsiniz. Örneğin "Hönggerberg" yolunda ladin, köknar ve karaçam türlerini görebilirsiniz. Cep telefonunuzda plan ve bitki çeşitlerini indirebilir ve kendinizi ormanda bu yürüyüş yoluna bırakabilirsiniz. Başlangiç yeri: "Heizenholz". Ücretsizdir.

Yer: Hönggerberg

http://www.stadt-zuerich.ch/content/ted/de/index/ gsz/natur-erleben/stadtwald/lehrpfade.html

Konser Salı

25 Mayıs

Boyama Atölyesi

ATÖLYE

Herkese açık olan boyama atölyesine gelebilir ve çeşitli iş aletleri ve boyaların yardımıyla sanatınızı yapabilirsiniz. Sanatsal önbilgi gerekmemektedir. Yetişkinler için: Pz 18:00-21:00, Sl ve Cu 14:00-18:00, Perş 14:00-21:00. 7.- CHF N/F kimlikli kişiler için Malzeme dahil. Çocuklar icin (6-12 yaş): her ikinci Carş 14:00-16:00, 7.- CHF N/F kimlikli çocuklar için malzeme dahil. Başvuru: 076 450 79 83, info@ kunstasyl.ch.

Yer: Malatelier Kunstasyl, Container 08. Aargauerstr. 60, Zürich http://www.kunstasyl.ch

27 Mayıs SERGİ

Perşembe

Sergi (25 Temmuz’a kadar)

"Kunsthaus Zürich" (Zürih Sanat Evi) Alman

Ressam Gerhard Richter'in yaklaşık 130 çalışmasını sergilemektedir. Sergi aynı zamanda birçok resim, çizim, fotokollaj, basım grafiklerinin yanısıra manzara resimlerini de sunmaktadir. Sl/Cu/Pz 10:00-18:00. Carş/Perş 10:00-20:00. Giriş KulturLegi kartı ile ücretsizdir (aksi takdirde 16.- CHF).

Yer: Kunsthaus Zürich. Rämistr. 45. http://www.kunsthaus.ch http://www.kunsthaus.ch/besuch-planen/ ausstellungen/gerhard-richter/

BİLGİLENDİRME
Pazar Pazar Zürich Orman Yolları HOBİ Cuma Canlı Konser Hamileler İçin Fitnes Kanzlei Bitpazarı
YÜRÜYÜŞ
17
SPOR KONSER

AVANTAJLARINIZ

• Hedef kitleye doğrudan erişim

• Firma imajı yaratma

• Marka değerini yükseltme özelliği

• Düşük maliyet

• Farklı formatlarda sabit tanıtım

İlanlar için Tel: 076 343 80 74

Firmanıza, HaberPodium sayfalarında yer vermek icin hemen arayın! www.haberpodium.ch info@haberpodium.ch

/haber.podium

YOKSUL KUNDURACI

zamanların birinde yaşlı bir adam ve karısı eski bir ku lübede yaşarlarmış. Yaşlı adam kulübesinin bir odasında ayakkabı yaparak geçimini sağlarmış. Bir gün ayakkabıcı, yaptığı ayakkabıları satarak kazandığı paraya deri almış. Aldığı deri ancak bir ayakkabı yapılacak büyük lükteymiş. Deriyi masasının üzerine bı rakmış. Sonra kapısını kapatıp odasına çekilmiş.

Geçmiş

Sabah olduğunda ayakkabıcı gözlerini açmış. Yatağında oturup gerinmiş. Yapacağı ayakkabıyı aklında şekillendir miş. Sonra yataktan kalkıp kahvaltısını etmiş. “Artık işe koyulma vakti geldi” diyerek dükkanının kapısını açmış. Bir de ne görsün! Akşamdan ayakkabı yapmak için masanın üzerine bıraktığı derinin yerinde çok güzel bir çift ayak kabı durmaktaymış.

Ayakkabıcının şaşkınlıktan gözleri faltaşı gibi açılmış. Ayakkabılar o kadar güzelmiş ki ayakkabıcı hemen onları camın kenarına koyup müşteri bekle meye başlamış. Az sonra giyiminden kuşamından zengin olduğu belli olan bir müşteri kapıdan içeriye girmiş. - İyi günler, ben şu camın önünde du ran ayakkabıları almak istiyorum. Fiyatı önemli değil. Hayatımda gördüğüm en güzel ayakkabılar bunlar, diyerek ayakkabıları iyi bir fiyattan almış.

Ayakkabıcı yaptığı satıştan mutlu hemen gidip iki çift ayakkabı yapmaya yetecek kadar deri almış. Deriyi getirip masasının üzerine bırakmış. Daha sonra gidip yatmış.

Sabah kalkar kalkmaz hemen dükka nına koşmuş. Kapıyı açtığında ma sanın üzerinde bu sefer iki çift harika ayakkabı durmaktaymış. Ayakkabıcı çok sevinmiş. Ayakkabıları alıp camın kenarına yerleştirmiş. Ayakkabıları çok geçmeden iyi bir fiyattan satmış.

Hemen gidip daha çok deri almış. Tabi bu arada ayakkabıları kimin yaptığını da çok merak ediyormuş. Aldığı derileri masasının üzerine bırakıp yatağına çekilmiş.

Sabah masasının üzerinde bir yığın ayakkabı durmaktaymış. Ayakkabıcı bu ayakkabıları da hemencecik satıvermiş.

Artık kazandığı para ile uzunca bir süre geçimlerini sağlayabilecekmiş.

Kazandığı paraların bir kısmına yine deri almış. Masasının üzerine bırakmış. Fakat ayakkabıcı bu birbirinden güzel ayakkabıları kimlerin yaptığını öğren mek için de can atıyormuş.

Gece dükkanda saklanıp ayakkabıları yapanları öğrenmeyi kafasına koymuş.

İşi bitince dükkandan çıkmayıp bir dolabın içerisine saklanmış. Vakit gece yarısı olduğunda dükkanın kapısı açılmış. İçeriye minik cinler girmeye başlamış.

Cinler, dans ederek derilerin yanına gi dip başlamışlar kesip biçmeye. Kesilen deri parçaları yapıştırılmış, boyanmış, bağcıkları takılmış. Cinler işlerini öyle çabuk bitirmişler ki az sonra dükkan da, sayısız ayakkabı durmaktaymış. İşlerini bitiren cinler, yine geldikleri gibi dans ederek çıkıp gitmişler.

Ayakkabıcı saklan dığı yerden çıkmış. Hemen karısının yanına koşup gör düklerini anlatmış. Karısı da duyduk larına inanamamış, kendilerine ayakka bıları yapan cinlere

teşekkür etmeyi kararlaştırmışlar. “Nasıl yapsak nasıl etsek de cinlerin yaptığı iyiliğe karşılık versek” diye düşünmüş ler.

En sonunda hazırladıkları yiyecekleri masanın üzerine bırakmışlar.

Ertesi sabah dükkanda yiyeceklerden eser yokmuş. Yiyeceklerin yerinde ise daha önce kimsenin görmediği güzel likte ayakkabılar duruyormuş.

Cinler o günden sonra bir daha gelme mişler. Yaşlı ayakkabıcı ise kazandığı paralarla ömrünü yoksulluk çekmeden geçirmiş. Ayakkabıcı minik ayakkabı cinlerini her hatırladığında minnet duyuyormuş.

Kim bilir? Belki onlar şu anda başka bir yerlerde, geceleri dans edip ayakkabı yapıyorlardır.

60  Masal
1 32 4ANAHTAR SÖZCÜK 5 76 10 139 128 11 14 Resimdeki şarkıcı Kapı Soyluluk
Ahali Özerk Haber
Hastalıktan
Finalandiya
Kulakları
yırtıcı hayvan İsim Üstünlük Sevap Serbest
den yana
Evin bir bölümü Ün,
Japonya’da liman kenti Coşmuş
Bir
Gayrı Zorlama Mekke’de kutsal dağ Kurallı yumruk dövüşü Birleşmiş milletler Sütün yağlı katmanı İçinde bir şeyler yıkanan yayvan kap Bağırsaklar Bıyığı, sakalı çıkmayan Lübnan plakası Nasihat Mızrap Bitkisel yağ Grup Dinlenme duraklaması Seryum simgesi Sıkıntı verme Bağış Bin kilogram Yazıt Alışılmış olandan eksik Çok hızlı, tepkili uçak Mavi renkli değerli taş Eşi ölmüş Gayrimenkul Ama, fakat Emare Patlayıcı Ülkü Hafif, belirsiz Çemberin çevresi nin çapına oranı Celse Ut çalan İstihbarat Göçmen bir kuş Kalsiyum İnce kumaştan giysi türü Bayağı Bir ilimiz Çok kesici, iyi kesen 1 2 3 4 5 6 8 9 10 11 12 13 14
Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: KORONA AŞILARI
ünvanı
toplayan kuruluş
kurtulma
halkı
sivri
ekonomi
olan
şöhret
olan
ilimiz

Müzisyen, romancı, senarist, yönetmen, siyasetçi, fikir adamı… Kendi şahsında pek çok sanat dalını birleştiren Zülfü Livaneli, bu kez edebiyata açılan mutluluk penceresini aralıyor. Edebiyat Mutluluktur, ömrünü sanatsal üretime adayan ve çok sayıda dilde kendi okur kitlesini oluşturan Zülfü Livaneli’nin edebiyat dünyasına dair düşüncelerini paylaştığı denemelerden oluşuyor. Türkiye’den ve dünyadan farklı örnekleri odağına alarak sanat-toplum ilişkisini irdeliyor.

Çok yönlü bir sanatçının anılarından mülhem bir çalışma olan Edebiyat Mutluluktur, bir taraftan edebiyat-moda-tüketim ilişkisi gibi güncel sorunlara ışık tutarken, diğer taraftan edebiyatın temaları, burjuvaziyle kurduğu ilişki ve savaş dönemlerinin edebiyat üzerindeki etkileri gibi geleneksel sorunları tartışıyor. Yayıncılık konusundaki deneyimlerinden çeviri edebiyatın çetrefil yollarına, Güneş-Dil Teorisi’nden güncel edebiyata uzanan çeşitli başlıkların yanı sıra; Karacaoğlan’dan Knut Hamsun’a, Nâzım Hikmet’ten Paul Auster’e dek çok sayıda edebi simayı yazılarına konuk eden usta yazar, hem edebiyatseverler hem yazar adayları için keyifli bir okuma kılavuzu sunuyor.

Zaman, Sonsuzluk’un bir kırıntısından başka bir şey değil ve biz bakışlarımızı bu kırıntıdan kaldırmazsak ölümden korkmayan bir hayatın yoğunluğunu asla yaşayamayız. Denizlerin, rüzgârların ve yağmurların bir araya getirdiği; zamanın savurduğu ve birleştirdiği iki insan: Edith ve Andrea. Biri denizlere âşık, düzenli bir hayata sahip, sakin Andrea. Ötekisi dağlara tutkun, hayata ve dünyaya karşı merakını hiç kaybetmemiş, yüksek idealler ve mükemmeliyet arayışındaki Edith. Andrea mükemmel hayat bozyapındaki eksik parçacığın huzursuzluğuyla kavrulur, Edith ise fırtınalı bir denizle cebelleşirken güvenli bir limana sığınma fikrini ısrarla reddeder. Gelgelelim hayatın her zamanki şaşırtıcılığıyla bir araya getirdiği bu iki insan için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Zira hayat zaten bazen sakin okyanuslara açılmak, rüzgâra direnmek ya da kimi zaman onunla beraber esmeye karar vermek, bir kasırgada çalkalanmak, bazen sisi bir örtü gibi üzerine örtmek, suya tutsak kalmak veya yollarda ruhundaki düğümleri çözmek değil midir? Susanna Tamaro bu romanında okuru hayat, aşk, sevgi, keder, kader, yas ve kayıp gibi insanlığın en temel meseleleri ve kaygıları hakkında birlikte düşünmeye davet ederken kadın erkek ilişkisinin, ebeveyn çocuk ilişkisinin, ışık ile karanlığın, gerçek ve belirsizliğin sınırlarında geziniyor.

GÖÇER DÜNYA - YAVANA

"Adalar Denizi'ni Birleşik Kıta'nın tamamına yaymak, belki başlangıçta küçük adacıklar halinde Birlik'i ve Yüksek Güvenlikli Bölge'yi içeriden ve dışarıdan kuşatmak ve nihayetinde mevcut Birlik'i parçalayıp onun yerine Arşipel halklarının aşkın, Transhuman Birliği'ni yaratmak mümkün olabilirdi. Harraga Hareketi işte o zaman kafalardaki sınırları da yıkarak nihai amacına ve anlamına kavuşabilirdi. Gerçekçi miydi bu düşünce, imkânsız mıydı? Gerçekçi olup imkânsızı mı istemek gerekiyordu? Bu kadim soru kafaları meşgul etmeye devam ediyordu." Engin Günay, Göçer Dünya – Yavana adlı üçüncü romanında kapitalizmle birlikte insanlığın gündemine giren ve gelecekte de giderek artacak olan yeni göç dalgaları üzerinden distopik bir dünyayı kurguluyor. Çağın en büyük trajedilerinden biri olan göç sorununa ekolojik boyutunu da katarak, Avrupa'nın hümanizma iddiasından vazgeçen yaklaşımını da mercek altına alıyor.

Göçer Dünya, yaşadığımız distopyanın adeta uydu görüntülerini çekiyor atmosferden ancak içinde güçlü bir ütopyayı da barındırıyor. İnsanlık, Afrika'dan, Akdeniz ve Ege üzerinden Avrupa'ya ulaşan göç rotalarıyla medeniyet yerine ölümün kıyılarına sürüklenirken, bu "göçer dünya" Engin Günay'ın güçlü karakterleri ve kurgusuyla son yılların en etkileyici romanlarından birine dönüşüyor." Nota Bene Yayınları.

 Ayın Kitapları 62
Flyer Katalog Broşür Dergi Baskı ViziteKartı PlakatLogo GrafikDizaynReklamTasarım Fotoğraflama ReklamFilmleri Vedaha birçokhizmet... İnternetSayfaları Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur Tel: +41 (0) 76 343 80 74 info@argemedia.ch www.argemedia.ch
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.