Haberpodium sayı 48 haziran 2017

Page 1

www.haberpodium.com / 15 Haziran 2017 / Yıl 5 / Sayı 48

1




ABONE OL,

İsviçre gündemini bizimle takip edin!

DERGiN HER AY ADRESiNE GELSiN! 1 yıllık Abonelik ücreti sadece 75 Sfr.

İsim: Soyisim: Firma: Faaliyet alanı: Dergi teslim Adresi: Posta Kodu/ Şehir: Telefon: E-Mail: Meslek: Doğum tarihi:

İmza

75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın. BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO 60-648799-5 IBAN: CH59 0900 0000 6064 8799 5

ArgeMedia-HaberPodium Bollstrasse 15 Postfach 458 8405 Winterthur-CH +41 (0) 52 514 11 00 +41 (0) 76 343 80 74 Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. www.haberpodium.com

4

/haber.podium /haberpodium


Yaz tatili heyecanı başladı. İsviçre’nin gündelik koşuşturmacasından ve iş stresinden kaçmanın zamanı geliyor. İsviçre'nin birçok kantonunda okullar için yaz tatili Temmuz'un ilk haftasında başlarken, birkaç kantonda bir hafta erken ya da daha geç başlıyor.

Aydın YILDIRIM a.yildirim@haberpodium.com

Bu ay ki sayımızda, özel olarak tatil konusuna eğildik ve güzel bir tatil geçirmeniz adına bazı önerilerde bulunmanın yanısıra, İsviçre’de faaliyet yürüten tatil acenteleri ve bazı vatandaşlarla da görüşüp, tatil rezervasyonlarına ve tatil planlarına dair nabız yokladık. Sonuçta, insanların tatil yapma konusunda pek de rahat olmadıklarını fark ettik. Bu yıl, özellikle Türkiye’ye gidecek olanlar, Türkiye’deki ortamın güvensizliğinden kaynaklı olarak İspanya, İtalya, Yunanistan, Dominik Cumhuriyeti, Küba ve Tayland gibi ülkelere gideceklerini ifade ettiler. Son dönemlerde yoğun bir şekilde gündeme gelen, sosyal medya ihbarları da tatilcilerin canını sıkan bir başka etken. Özellikle, Türkiye’de OHAL uygulaması sürerken tatil için Türkiye’ye pek de sıcak bakılmıyor. Çoğu kişi, “çok mecbur kalmadığı sürece“ gitmek istemediğini ifade ediyor. ............................

Bu konudaki ilk somut adımı, İsviçre’nin en büyük konser organizatörlerinden biri olan abc Production AG attı. Adı geçen firma, konser ve etkinliklere çanta yasağı getirirken bu yasak kapsamında, sadece A5 formatında, 14,8 x 21 cm ölçüleri altında olan çantaların konser alanlarına girebileceği açıklamasını yaptı. Cam ve pet şişelerde bulunan sıvılar, teneke ve karton paketlerdeki içecekler, video kamera, tablet ve maytaplar da bu yasaklar sıralamasındaki yerlerini aldılar. Bahsi geçen bu yasaklar hemen yürürlüğe konuldu. Yasakların ya da korkunun konser türü etkinlikleri ne derece etkileyeceği bilinmez ama, güvenlik uzmanlarının, kalabalık yerlere gidilmemesi konusundaki uyarılarını sürekli olarak duymaya devam edeceğiz. Önlemlere rağmen hiç kimse, hiçbir yerde kendini güvende hissetmiyor artık. Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda, bu güvensizliğin ve korkunun her yerde olduğunu görebiliriz aslında; Ortadoğu’da, Asya’da, Afrika’da, Okyanus ötesinde, Avrupa’da… Tatil heyecanın başladığı bu dönemde içinizi kararttımsa affola. HaberPodium ekibi adına tüm okuyucularımıza güzel bir tatil geçirmelerini diliyorum.

Manchester ve Londra’daki terör saldırılarının ardından İsviçre’de yeniden güvenlik konusu gündeme geldi.

Künye / Impressium HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt. Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis. ArgeMedia HaberPodium Bollstrasse 15 Postfach 458 8405 Winterthur-CH Tel +41 (0) 52 514 11 00 Tel +41 (0) 76 343 80 74 E-Mail info@haberpodium.com Web www.haberpodium.com Inserate marketing@haberpodium.com Bankverbindung KONTO 60-648799-5 IBAN CH59 0900 0000 6064 8799 5

Sahibi / Herausgeber ArgeMedia Genel Yayın Yönetmeni / Chefredaktor Aydın Yıldırım Haber Müdürü / Nachrichtenchef Derya Özgül LL.M Redaksiyon / Redaktion Reyhan Alhas Yazarlar / Autoren Ayhan Demirden Berna Çoban B. Nazan Walpoth Bülent Kaya Cavit Akbuğa Derya Özgül Edibe Gölgeli Fikret Zengin Gamze Hacipasaoglu Gülter Locher Haşim Sancar Mehmet Meral Meral Acar Özde Süslü Savaş Şengül Şener Arslan Yasemin Schreiber Pekin

Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen Kantone Savas Kulug Hukuk Danışmanı / Rechtsberaterin Derya Özgül LL.M Grafik Tasarım/Baskı / Grafische Design/ Druck ArgeMedia Türkiye Sorumlusu Kurtuluş Karaşın Online / Internet Sadık Bagadur Yayın Periyodu / Periode Yılda 12 Adet, her ayın 15'i 12 Mal Jährlich, jeder 15. des Monats Die Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe (www.haberpodium. com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir. HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Redaksiyon kapanış: Her ayın 3`ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3`üne kadar göndermeniz gerekmektedir. Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz. www.haberpodium.com facebook/haber.podium twitter/haberpodium instagram/haberpodium


8 23

10

18

24

20

25

12

26


27

42

34

Berna Çoban: Kanlı Canlı Anneler, Kanlı Canlı Bebekler

Die Post Şubeleri Kapanıyor Yardıma Muhtaç Emeklilere Kira İçin Ek Ücret

52

36

38 38

39

Omar Kadir: Çocuklarda Sık Görülen Yaz Hastalıkları

28

44

45 54

Nazan Walpoth: Düzenli Kahvaltı ile Kilo Sorunlarına Engel Olun Ev Kiraları Düşmeye Devam Ediyor

40 Haydar Mevlüt Bitnel: İsviçre Raiffeisen Süper Ligi

41

Okul Tatilini Uzatmak Ceza Nedeni Olabilir

46 47

48

30

56 56

32

Yemek Tarifleri

49

58 60

İki İnatçı Keçi Masalı

49 Ayın Kitapları

61 62

Bulmaca


Derya Özgül LL.M Hukukçu d.ozgul@haberpodium.com

İsviçre’de 1 Ocak 2018 tarihi itibariyle yeni vatandaşlık yasası yürürlüğe giriyor.

B

u konuyu dergimizde birçok kez ele aldık. Tekrar etmekte fayda olduğunu düşünerek yeniden bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum. İsviçre Sosyal Demokrat Partisi SP yetkilileri, vatandaşlık başvuruları sürecinde göçmenlere yardımcı olacaklarını duyurup, başvuru sırasında ihtiyaç duyanlara yol göstereceklerini açıklamışlardı. Bu yardım, başvuru forumlarının nereden alınabileceğinden, dil sınavı veya komisyon karşısında görüşmeye

Ausweise C, B und F gültig

kadar çeşitli bilgiler içeriyor. Zürich ve Basel şehirlerinin belediye başkanları bu desteği bir adım öteye taşıyarak, vatandaşlık hakkı doğan göçmenlere birer mektup gönderdiler ve vatandaşlığa başvurmaları yönünde çağrılarda bulundular. Zürich Belediyesi’nde, mektubun yollanmasından sonra, üç hafta içerisinde 1000’den fazla ek vatandaşlık başvuru bilgisi alındı. Cenevre ve Waad kantonları daha önce buna benzer bir çalışma başlatıp göçmenleri

12 Jahre in der Schweiz

vatandaş olmaları için teşvik etmişlerdi. Sonrasında, bu iki kantondaki vatandaşlık başvurularında yüksek düzeyde artışlar oluğu görüldü. Kanton Zürich Adalet ve Güvenlik Direktörlüğü Başkanı olan SP’li Jacqueline Fehr de kantondaki tüm belediyelere, vatandaşlık hakkı doğanlara bu tarz mektupları desteklediğini belirtti. Zürich şehrinde başvuru artışı beklenirken, genel olarak Kanton’da pek bir artış beklenmiyor. Bunun nedeni ise, Fehr’in

Keine aktuelle Sozialhilfe

Privatauszug des Strafregisters leer

CHF

Jetzt

Einbürgerung bis 31.12.2017

Ausländerausweis

C B

Sozialhilfe

F Es gibt auch Wohnsitzfristen in der Gemeinde.

Bei einigen Gemeinden auch keine Sozialhilfe in den letzten Jahren.

Neu 10 Jahre in der Schweiz

Neu auch keine Sozialhilfe in den letzten

Kaynak: files.newsnetz.ch/upload//1/2/124707.pdf

8

Neu nur noch Ausweis C gültig

Neu Behördenauszug des Strafregisters


mektubunun, özellikle de sağ partilerin güçlü olduğu belediyelerde çok da olumlu karşılanmaması. Winterthur ve Uster şehirleri Fehr’in talebine henüz bir cevap vermiş değiller. Dietikon, Volketswil ve Oberstammheim belediyeleri ise, vatandaşlık hakkı doğanlara uyarı yapmayacaklarını belirtiyorlar. Volketswil Belediye Başkanı Jean-Phillipe Pinto (CVP); “Vatandaşlık sürecinin zorlaştırılmasının arkasından duruyorum. Vatandaşlık başvurusu ile ilgili herhangi bir zorlamaya gerek duymuyorum“ diyor. Diğer belediyeler ise, “Entegre olanlar zaten kendiliğinden gelip başvururlar. Bu konuda herhangi bir reklam kampanyası başlatmayacağız.“ açıklamasında bulunuyorlar.

vatandaş olabilecekler. Şu an B yada F oturum sahipleri de vatandaş olabiliyorlar. F kimlikli oturum sahipleri için burada kaldıkları sürenin yarısı hesaplanacak. 3 yıl sosyal yardım almama şartı: Şu an sosyal yardım alanlar için en fazla bir yıl sosyal yardım almama şartı bulunurken, yeni yasa ile birlikte, kişi son üç yılda sosyal yardım almışsa vatandaşlık başvurusu yapamayacak. 

Sicil kaydı

Şu an başvuru yapanlara bireysel adli sicil kaydı bulunmaması şartı mevcut. Yeni düzenleme ile birlikte, bireysel adli sicil yerine, sadece yetkililer tarafından görülen sicil kaydının da bulunmaması gerekiyor.

Vatandaş olun

Einbürgerung bis 31.12.2017

"İyi entegre olmanın" diğer kriterleri şöyle sıralanıyor;

Yeni vatandaşlık yasası ile amaç • Bulunulan bölgede konuşulan sadece iyi entegre olmuş göçülke diline hakim olmak menlerin vatandaş olabilmeleri. • Kamu güveni, kamu düzeni Bu vesile ile vatandaşlık şartları Ausweise C, B 12 Jahre inve anayasa değerlerine Keine aktuelle saygı daha da sıkılaştırılacak. Bu uyguund F gültig der Schweiz Sozialhilfe duymak lamalardan bazıları şöyle; • Çalışıyor olmak CHF  10 yıl şartı • Ailenin entegre olmasına Jetzt Yeni vatandaşlık yardımcı olmak Ausländerausweis yasası ile, 12 yıl olan • İsviçre’ye dair sosyal yaşam ikamet süresi şartı 10 C koşullarını bilmek yıla düşüyor.

B C oturumu şartı

• İsviçre’nin iç ve dış güvenliğini tehlikeye atmamak Bu anlamda, burada tekrar uyaralım; Vatandaşlık başvuru hakkınız bulunuyorsa, yeni yıla kadar başvurunuzu mutlaka yapın. Daha sonra yapılan başvurularda yeni yasa uygulanacak. Son dönemlerde vatandaşlık başvurularında artışlar olduğu görülüyor. Başvuru süreleri 1 ile 2 yıl arasında sürebiliyor. Bu süre zarfındaki başvuruların artışlarında bekleme süresi daha da uzayabilir. Her kantonun ve belediyenin şartları farklılıklar gösterdiği için, vatandaşlıkla ilgili en güncel bilgileri belediyelerin vatandaşlık bürolarından almanızı öneririm. Konuyla ilgili daha geniş bilgi almak isteyen okuyucularımız e-mail üzerinden bana ulaşabilirler.

Privatauszug des Not: İsviçre'de, hukuki Strafregisters leer konularda danışmanlık hizmetinden faydalanmak isteyenler yukardaki mail adresimden bana ulaşabilirler. Ayrıca Türkiye ile, tanıma/tenfiz davaları, tapu dava işlemleri, tebligat, vekâlet işlemi vs. türünden herhangi bir hukuki süreç içerisine giren ya da Türkiye’de hukuki takip yaptırmak isteyen okuyucularımız da iletişime geçebilirler.

Sozialhilfe • Herhangi bir ceza almamış olmak F 01.01.2018 tarihinBeibulunmaeinigen Gemeinden • İcra ve vergi borcu den itibaren sadece C Es gibt auch Wohnsitzfristen auch keine Sozialhilfe in mak Oturum hakkına sahip olanlar, in der Gemeinde. den letzten Jahren.

Neu 10 Jahre in der Schweiz

Neu nur noch Ausweis C gültig

N EU

Neu auch keine Sozialhilfe in den letzten 3 Jahren

Neu Behördenauszug des Strafregisters

CHF

Einbürgerung ab 1.1.2018

Ausländerausweis

letzte 3 Jahre und jetzt

C C BB FF

Sozialhilfe

> Wird strenger

Der Aufenthalt mit F-Ausweis zählt nur halb.

Auf der Rückseite finden Sie ausführlichere Informationen zu den zu den aktuellen Voraussetzungen. >

9


Güncel

İ

sviçre, enerji politikasında yeniliklere gidiyor. Yenilenebilir kaynaklar öncelikli olan ve nükleer enerjiden vazgeçilen yeni satretejiler için halkın onayı da alındı. Federal düzeyde yapılan Enerji Yasası’na dair bir halk oylamasında yüzde 58.2 oranında Evet çıktı. Yapılacak olan yeni düzenleme, enerji tüketimini azaltıp enerji verimliliğini arttırırken, yenilenebilir enerjinin teşvik edilmesi görevini üstleniyor. Oylama ile birlikte, bundan sonraki süreçte yeni nükleer enerji istasyonlarının inşa edilmesi yasaklanmış oldu.

Enerji stratejisi değişikliğinin nedeni

Federal Parlamento, 2016 yılı sonbaharında enerji stratejisi değişikliği kapsamında enerji yasasını revize edip, alınması gereken önlemlerin birinci paketini kabul etmişti.

Bu yasaya göre, İsviçre’de bulunan santrallerden Beznau I 2019, Beznau II ve Mühleberg 2022, Gösgen 2029, Leibstadt 2034 yılında kapatılacak. Ülkenin yeni enerji stratejisi ise su, güneş, rüzgar ve biokütleye dayalı olacak.

21 Mayıs’ta, enerji stratejisi ile ilgili bu yasa paketi halkın oyuna sunuldu. Federal Hükümet ve Parlamento bu halk oylamasının kabul edilmesi yönünde görüş belirtiyorlardı.

Yenilenebilir Enerji

Fosil Santralleri

10

2011 yılında Japonya’da yaşanan Fukushima faciasından sonra, İsviçre’nin enerji politikası değişmeye başladı. Nükleer enerjiden vazgeçmek isteyen İsviçre, yeni santrallerin inşa edildiği bu dönemde nükleere dayalı enerji stratejisini askıya aldı. Bu kapsamda 2013 yılında “Enerji stratejisi 2050“ isimli bir Nükleer Santral Yasası oluşturuldu.

Hidroelektrik Santralleri

Nükleer Santraller


Mozaik GmbH / Schlossacker 1 4853 Murgenthal

Tel Faks

: +41 (0) 62 926 50 40 : +41 (0) 62 926 50 47

info@ mozaikgmbh.com www.mozaikgmbh.com


Bülent Kaya Siyaset Bilimci ve Araştırmacı bkaya@sunrise.ch

Bitmeyen Yolculuk... Türkiye Avrupa İlişkileri

N

azım Hikmet’in “Dörtnala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket...” dizelerine yansıyan Türkiye’nin Batı'ya yolculuğu sadece coğrafi bir konum meselesi değil. Avrupalılaşmakla eşanlamlı algılanan Batılılaşmak, Türkiye Cumhuriyeti’ne Osmanlı döneminden miras kalan bir olgu. 1839 “Tanzimat” dönemi ile İmparatorluk devlet, ordu ve hazine işlerini modernleştirmek için yüzünü Avrupa’ya çevirip Avrupa modellerinden esinlendi. Cumhuriyet’in kurucuları ise en önemli kanunları- medeni, ticari ve ceza- Avrupa ülkelerinden ithal ettiler. Üstelik bu mirası, “çağdaşlaşmak ve münhasır medeniyetler düzeyine erişmek” seklinde yeniden formüle ederek Türkiye’nin en temel hedeflerinden biri yaptılar. Bu hedefe ulaşabilmek için Cumhuriyet’in gelecek siyasi aktörlerine, zaman kayıp etmeden, “medeniyet dünyasının” kapsını çalma misyonu böylece biçilmiş oldu.

12

Avrupa’ya kurumsal yolculuk 1949 Avrupa Konseyi ve 1952 NATO üyeliği “medeni dünyayla” kurulan ilk kurumsal bağlarıydı Türkiye’nin. Avrupa Birliği'nin geçmişinin mihenk taşını oluşturan, dönemin Avrupa Ekonomik Topluluğuna (AET) 1959’da yapılan başvuru “1963 Ankara Antlaşması” diye de adlandırılan ortaklık antlaşmasıyla sonuçlandı. Bu ortaklık tam üyeliğe açık bir ortaklıktı. Türkiye-Avrupa ilişkilerinin 54 yıllık inişli-çıkışlı ama, bir o kadar da heyecanlı ve bir türlü evlilikle sonuçlanmayan “sözde” aşk hikâyesi böyle başlamış oldu.

O günden bugüne köprülerin altından çok sular aktı; Avrupa Birliği genişledikçe genişledi. Portekiz, İspanya ve Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinin üyeliğini, Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri, daha sonra da Slovenya ve Hırvatistan gibi birkaç Balkan ülkesi takip etti. 27 ülkenin oluşturduğu bir birlik oldu AB. 1993 yılından itibaren birliğe adaylık için başvuruda bulunan ülkelerden “Kopenhag Kriterleri” diye adlandırılan ve tam üyelik için olmazsa olmaz şartları yerine getirmeleri istendi. Türkiye cephesinde ise 1971 ve 1980 askeri darbeleri ile demok-


Ne AB’nin Türkiye’yi tam üye olarak kabul etme ne de Türkiye’nin Avrupa değerlerini benimseyerek Avrupalı olma gibi gerçek bir niyeti var. rasi ve insan hakları notu Avrupa normlarının çok gerisine düştü. Türk ordusunun 1974 Kıbrıs çıkarmasının doğurduğu gelişmeler sonucu dönemin Başbakanı Ecevit Avrupa'yla ilişkileri resmen dondurmuştu. Özal Türkiye’sinin 1987’de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET- şimdiki AB) tam üyelik için yaptığı resmi başvurundan bugüne önümüzde duran tablo özetle şu; 1995 yılında yürürlüğe giren, iyi kötü çalışan bir gümrük birliği ve Ekim 2005‘te başlayıp bir türlü ilerlemeyen tam üyelik müzakereleri. 12 yıllık bir sürede 35 başlıktan yarısı açılabildi ve sadece bir tanesi başarılı şekilde kapandı (bilim ve araştırma baslığı 2006 yılında). Açılan başlıklarda Türkiye'nin performansı yeterli bulunmadığı için bir türlü kapanmıyor. Yeni başlıklar konusunda ise Yunanistan ve Kıbrıs 8 yeni başlığın, Fransa ise geri kalan bütün başlıkların açılmasını engelliyor. Bundan da öteye bugün gelinen noktada ve diplomatik ilişkilerde yaşanan ciddi kriz ortamında ilişkilerin dondurulması dillendiriliyor.

Yalancıların dansı “Yalan”, Türkiye-AB ilişkilerinde madalyanın görünmeyen yüzünü en iyi ifade eden kavram. Bu ko-

13

nuda ne AB ne de Türkiye samimi bir tavır gösteriyor. Her iki taraf da yalan söylüyor! Ne AB’nin Türkiye’yi tam üye olarak kabul etme ne de Türkiye’nin Avrupa değerlerini benimseyerek Avrupalı olma gibi gerçek bir niyeti var. Tam üyeliği ön gören 54 yıllık ilişkilerin geldiği bu noktada bu tespiti ileri sürmek, maalesef acı bir gerçek.

Çifte standartlı Avrupa Avrupa cephesi Türkiye’ye karşı hep çifte standartlı davrandı. Yunanistan, Portekiz ve İspanya’nın demokrasi ve insan hakları alanındaki açıkları AET üyelikleri için bir engel olarak görülmedi. Tam tersi, bu ülkelerin topluluğa kabul edilmelerinde üyeliğin onların demokrasilerine istikrar katacağı görüşü önemli bir rol oynadı. Oysa ki Türkiye'nin 1987 yılında yaptığı üyelik başvurusuna topluluk iki yol sonra verdiği cevapta “demokrasi ve insan hakları karneniz kötü, sizi kabul edemeyiz” dedi. Aynı şekilde vatandaşları İstanbul'da iş arayan Bulgar ve Romanya ekonomisi AB üyeliğine engel oluşturmazken dinamik, büyüme hızı bazen baş döndüren Türkiye ekonomisine bir türlü olumlu yaklaşılmadı. AB’ye 2005 ve 2007 yıllarında 12 yeni üyenin katılması Türki-

ye'nin AB’deki yeri konusunda kuşku cephesini daha da genişletti. İnsan hakları ve demokrasi alanındaki gerçek nedenlere eski fanteziler ve tarihsel korkular eklendi. AB’nin bir “Hristiyan kulübü” olduğu birçok yeni üye tarafından daha açıktan dillendirilmeye başlandı. Ama asıl korku ve endişelere Almanya, Fransa ve Avusturya gibi önemli sayıda Türkiyeli göçmenleri barındıran ve göç, entegrasyon ve İslam sorunlarıyla meşgul ülkeler sahipler. Bunların başında Almanya gelmektedir. Eski Dışişleri Bakanı Joshka Fisher gibi Türkiye’nin mutlak yerinin Avrupa olduğunu düşünen birkaç politikacının dışında, büyük bir çoğunluk Türkiye’ye tam üyelik yerine “İmtiyazlı Ortaklık” statüsü verilmesini dillendirmektedir. Fransa’nın tavrı da farklı değil. Ülkenin eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy gibi birçok sağ politikacı, Türkiye’nin yerinin “Asya” olduğunu dillendirerek tam üyeliğe karşı olduklarını açıkça belirtmektedirler. Türkiye’nin AB’ye tam üyelik statüsüne karşı bu sağ cephe, zaman zaman aşırı sağ çevrelerin ırkçı “Türk karşıtlığı” duygularını iç politik çıkarlar uğruna okşayarak “Avrupa’da Müslüman Türkiye’ye yer yok” gibi kültürel bir argümanın güçlenmesine katkıda bulunuyor.

13


İsteksiz ve karnesi zayıf Türkiye Türkiye cephesinden bakıldığında, birçok insan kendine “Avrupalı olmak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir rüya mı acaba?” sorusunu soruyor. Bir diğerleri bu hayalin zaten çoktan suya düştüğüne inanarak, hayal kırıklığını hazmetmeğe çalışıyor. Siyasi çevreler açısından durum daha farklı. Çünkü sağıyla-soluyla Avrupa projesine zaten gönülden inanmamışlardı. Birileri için Avrupa Topluluğu, “Hristiyanlar kulübü biz Müslümanların ne işi var orda”, diğerleri için “emperyalistler bloğu”, bir diğerleri için “onlar Birlik biz pazar” sloganında ifade edilmek istenen “Türkiye'nin pazarına göz dikmiş kapitalistlerin projesiydi ve milli çıkarlarımıza aykırıydı”.

Türkiye, AB'ye katılım için gerekli reformları 1963 Ankara antlaşmasından bu yana bir türlü yapamadı.

14

AKP’nin ilk döneminde Avrupa’ya her zamankinden daha çok yaklaşan Türkiye, bugün Avrupa’ya her zamankinden daha da uzak. Örneğin Avrupa normlarıyla uyuşmadığı için kaldırılan idamın geri getirilmesinin son zamanlarda sık sık dillendirilmesi Türk siyasi ve devlet elitlerinin Avrupa konusundaki irade eksikliğini ifade etmekle kalmıyor, aynı zamanda onların Avrupa ruhundan ne kadar uzak olduklarını da gösteriyor.

Sinir bozucu konular

Ankara Antlaşmasının imzalanmasından sonra devleti yöneten siyasi elitlerin Avrupa politikası ise inişli-çıkışlı, tutarsız ve kararsız bir tablo sergiledi. İyi niyet açıklamalarının ötesinde Türkiye, AB’ye katılım için gerekli reformları ya “dostlar pazarda görsün” ya “göz boyama”, ya da bir şeyleri elde etmek için bir “araç” mantığıyla yaptığı için, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti ve azınlık hakları alanındaki sicilini,1963 Ankara antlaşmasından bu yana bir türlü düzeltemedi.

Türkiye’nin devlet anlayışı ve demokrasi kültürünün Batı Avrupa ülkelerininki ile karşılaştırılamayacak düzeyde Avrupa normlarından uzak oluşu vb. gibi konuları bir kenara bırakalım. Avrupalılar için, ilişkileri bir şekilde olumsuz etkileyen “sinir bozucu” ve çözülmesi gereken birçok kronik sorun hala ortada. Birincisi, Kürt sorunu. Avrupalılar için bu sorun “baskıcı ve inkârcı” politikalarla değil ancak “uzlaşmacı demokratik” politikalarla çözülmeli. İkincisi, Kıbrıs sorunu. Türk ordusunun adadan çekilmesi, Güney Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınması, adanın birleşmesine katkıda bulunulması – ki bu noktada Türkiye'nin çabasını göz ardı etmemek gerek, vb., Avrupalıların dillendirdiği başlıklardan en önemlileri. Üçüncüsü, Ermeni meselesi. Türkiye'nin Ermeni soykırımını tanımaması, her ne kadar Türkiye-AB ilişkilerinin “resmi prosedürlerinde” bir sorun olarak pek dillendirilmese de Avrupa Parlamentosu gibi siyasi platformlarda Türkiye’nin sinirini bozan konulardan biri olmaya devam edecek.

Garip bir paradoks; Türkiye ne zaman AB’ye yakınlaşmak için bir çaba içerisine girse bir türlü bu çabasını devam ettiremiyor, AB ile olan ilişkilerini bulunduğu yerden daha da gerilere götürüyor ve ondan sanki biraz daha uzaklaşıyor. Avrupa’ya hem yakın hem uzak, Avrupa’yı hem düşman hem uygarlık modeli olarak gören iki uçlu bir yaklaşım Türkiye’nin sergilediği tavır.

Türkiye’de genel temel hak ve özgürlükler düzeyinin OHAL ile birlikte daha da aşağılara çekilmesi, referandumla kabul edilen yönetim sisteminin değiştirilmesine yönelik Anayasa değişikliklerinin kuvvetler ayrılığı ilkesini zedeleyen maddeleri içermesi, Avrupalılar için “eski tas eski hamam” misali bir durum olarak görülecek ve ilişkilerde yeniden “Kopenhag Kriterleri “ne gön-

dermelerin yapılacağı bir durum oluşacak.

Uzun yürüyüşün yorgun geleceği Referandum öncesi başta Almanya ve Hollanda olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri ile başlayan kriz ve Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi yeniden denetim altına alma kararından sonra Türkiye-AB ilişkilerinin ne zaman kopacağı/ dondurulacağı sorusundan çok bunu yapan tarafın kim olacağı sorusu sorulmaya başlandı. AB’nin siyasi aktörleri, Türkiye’nin göç anlaşmasını iptal etmesinden korktukları için “ne şiş yansın ne kebap “misali gibi hareket edecekler. Oyalayabildikleri kadar oyalamaya çalışacaklar Türkiye’yi. Zaten gelişmesinin önünde o kadar çok engelin olduğu bir ilişkiyi dondurmanın ne alemi var diye de düşünecekler. Birliğin kimliği ve geleceği zaten sorunlu. AB kendisiyle meşgul. Brexit’in açtığı gediğin büyüme riski büyük. Polonya ve Macaristan’daki antidemokratik gelişmeler AB için ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Böyle bir ortamda, AB’nin Türkiye’nin tam üyeliğini öncelikler arasına alacağını beklemek biraz hayal olur. Türkiye için ise “bunlar bizi AB’ye zaten almayacaklar, o halde kopardığımızı koparalım (vize serbesti vb. gibi), işimize ne gelirse onu yapalım” gibi ilkesiz bir tavır takınacağa benziyor. Türkiye’nin Avrupa’ya entegrasyon yönünde ciddi reformlar başlatması büyük bir mucize olur. Engellenen bazı müzakere baslıklarını açtırtmaya çalışacak. Belki de açtırtacak ve bunu iç politikada bir başarı olarak kullanacak. Ama müzakereyi yapanlar biliyorlar ki “yeni başlıklar açılsa ne olur, zaten olumlu sonuçlanmıyor ki”. 54 yıl önce başlayan, AB’ye tam üyelikle sonuçlanması gereken Türkiye-Avrupa yakınlaşma sürecinin özeti şu: “Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, bir de döndük baktık ki bir arpa boyu yol gittik''.


Türkiye - Avrupa İlişkilerinde Önemli Tarihler

Avrupa Konseyi üyeliği

1949 NATO üyeliği

1952 AET katılım başvurusu

1959 AET ile Ortaklık – Ankara Antlaşması imzalandı

1963

Türkiye AET ile ilişkilerini dondurdu

1978 Avrupa Topluluğu’na (AT) tam üyelik başvurusu AT’nin Türkiye tam üyelik başvurusuna olumsuz cevabı

1987 1989

AB ile Gümrük Birliği yürürlüğe girdi

1995 AB ile tam üyelik müzakereleri başladı Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi yeniden denetim altına alma kararı aldı

15

2005 2017 15


GĂźlter Locher

16


"Politikayı ciddiye almayacak kadar kendi hayatımı ciddiye alıyorum" diyen aydın bir yazar, belki politikayı değil ama onu yapanları çok ciddi şekilde izliyordur bence.

M

ax Frisch'in yaşamı çok fırtınalı, çok yoğun bir maceradır. Bu yaşam öyküsü ancak tuğla gibi birkaç kitapla anlatılabilir. Bu nedenle sadece birkaç satırla geçmek istiyorum. 1911 yılında Zürich'de doğmuş ve 1991 yılında kansere yenilerek edebiyat dünyasının unutulmazları arasına karışmış İsviçreli bir yazardır. Yaşamı boyunca kendisini aradığını iddia edenler de vardır. Dürrenmat, O'nun iflah olmaz bir romantik olduğunu söyler. Gerçekten de her romanının kahramanında kendisine ve yaşamına ait azımsanmayacak kadar çok benzerlik vardır. Max Frisch her ne kadar politikayı ciddiye almadığını söylese de cok ciddi bir sosyalisttir. Kapitalizm'den nefret eder; kapitalizmin hayvani olduğunu ifade eder:

"Kapitalizmin içinde güç vardır, çünkü hayvani içgüdülerle hareket eder; hükmetmek, en

güçlü, en iyi olmak tutkuları vardır. Daha iyi yapmak çabaları bir parça gerçekleşmiştir de, tıpkı Hristiyanlık gibi. Bu nedenle burada optimist kavramı yerine ütopya kavramını kullanmayi tercih ediyorum. Bizim uzak hedefimizin ütopik olması gerekiyor. Sadece hayvanlar ütopyasız yaşarlar. Bizim insanlararası eşitlik ütopyamız olmasaydı, hukuk ilmimiz dahi olamazdı." Max Frisch kısa bir süre Reagan Amerika'sında da yaşamıştır... Daha doğrusu kısa bir süre yaşayabilmiştir, evet, kısa bir süre. Bakın o yıllar için neler hissetmiş yazar; (...)" Reagan - Amerikan Politikas beni öylesine öfkelendiriyordu ki! American Dream zamanından çok farklı artık; milliyetçilik çok, çok, çok yükseldi. Bu Reagan Hareketi, bu büyük şovenizm tiksindirici. Bu, " biz, biz, biz! Herşeyi yapabiliriz, biz!" bana Almanya yıllarını hatırlatıyor."

Nefret Ahmaklaştırıyor Ben bir filozof değilim, sistematiker de değilim; tanımlayamam. Lakin çok nadiren nefret eden bir kişiyim; en azından bir kişiye yönelikse, kısa soluklu nefretlerdir bunlar. Eğer nefret edilen bensem en önemli işim acilen barışı sağlamaktır. Nefret alev gibi bir anda parlar. Nefret eden bensem, uzun sürmesi halinde beni ahmaklaştırır.

17

17


Yazımın başındaki sözler rejimlere bir göndermedir aslında. "Biz işgücü ısmarladık, insanlar geldi." 60'lı yıllar Avrupa ülkelerine işgücü göçünün başladığı yıllardı. Savaştan çıkmış Avrupa harabeye dönmüştü ve yeniden inşa edilmesi gerekiyordu. Genç insanlar savaşlarda ölmüşler ya da sakat kalmışlardı. Harabeye dönmüş ülkelerin tekrar inşa edilmesi için genç ve sağlıklı iş gücüne ihtiyaç vardı. Avrupa ülkeleri işgücü olarak çağırdıkları insanların geri döneceklerini hesaplıyorlardı. Ama bu insanların da hayalleri, sevgileri, aileleri olduğu hiç hesaba katılmamıştı Yaşadıkları ülkede kök salabilecekleri düşünülemedi. İlk göç anlaşmaları iki yıllık süreyi içeriyordu. Ne var ki fabrikalar, iki yıl içinde işinin yanısıra Almanca da öğrenen işçilerini göndermeye yanaşmadılar. İşçiler ailelerini de getirmeye başladılar. Çocuk yardımı aldılar. Aldıkları çocuk yardımları daha çok çocuk yapmalarını da özendirdi. Başlangıçta fabrikaların yanına inşa edilen barakalarda yaşayan yabancı işçiler, bu barakalara sığmamaya başladılar. Şehir dışındaki metruk, yıkılmaya yüz tutmuş binalara taşındılar. Yönetimler fazla para ödememek için buna da göz yumdular. Böylece gettolaşmalar başladı. Daha sonraları örgütlenmeye başlayarak, sosyal haklar istediler. Fabrika ve inşaatlardaki kötü çalışma şartlarının düzeltilmesi için eylemlere başladılar. Başlangicta yerli halka sempatik gelen bu ucuz işçiler, onları ürkütmeye başladı. Bu durumu gözlemleyen Max Frisch sorunu bir cümlede toparladi: "Biz iş gücü istedik, insanlar geldi." Max Frisch sayısız eser vermiştir. Eserlerinde ana tema olarak insanın kimlik sorununu işlemiştir. En büyük sorusu ise bireyin toplum içinde kendisine yüklenen kimlikle, olmak istediği kimlik arasındaki uyuşmazlıktır. İnsanın kendi kimliğine nasıl ulaşabileceğine, nasıl kendisi olabileceğine çok kafa yormuştur. Tüm eserlerinde kimlik sorunuyla boğuşan kahramanlarına rastlıyoruz.

18

Önemli Eserleri

İşgücü İstedik İnsanlar Geldi...

Tagebuch (Günce) 1946-1949

1950

Stiller

1954

Homo faber

1957

Biedermann Ve Kundakçılar Andorra Mein Name sei Gantenbei Tagebuch (Günce) 1966-1971 Montauk

1958 1961 1964 1972 1975

Bu önemli eserlerin hepsi de güncelliklerini yitirmemişlerdir. Günümüz için hiçbiri öyle anlaşılmaz değildir. Bunlardan Homo Faber zor bir roman değildir, fakat öyle kolayca okuyup kenara koyabileceğimiz bir roman da değildir. Yunan mitolojisinin ünlü Ödipus efsanesi ile paralellikler taşımaktadır. Ama eğer bir tatile giderken kolayca okuyabileceğiniz bir kitap ariyorsaniz Montauk’u tavsiye edebilirim. Roman, genç bir kadınla bir erkeğin Long Island'daki bir aşk macerasını anlatıyor. Baş aktörünün kendisi olduğu açıkça belli olan romanın okuyucu ile buluşmasından sonra karısı yazarı boşamıştır.

Max Frisch'in Kundakçıları Bence en önemli eseri 1958'de yazmış olduğu Biederman und die Brandstifter'dir. Brechtiyen bir tiyatro eseridir. Bu eseri ile zirveye çıkmıştır. Bu nedenle bu eser üzerinde biraz daha detaylı durulmayı hakediyor. 1958 yazımı bu yapıt günümüze tıpatıp uymaktadır. Frisch'in Hitler Almanya'sına eleştiri getiren bu eseri günümüzde tekrar aktüeldir. Hitler Almanya'sında faşizmin önüne geçilemez tırmanışının günahını vicdansızlığı, pısırıklığı, riyakarlığı, bana dokunmayan yılan bin yaşasın vurdumduymazlığıyla, Biedermann adlı sıradan vatandaşta sembolleştirdiği yığınların sırtına yüklemiştir yazar. Biedermann yanında çalışanlara çok acımasız davranırken, kundakçılara kucak açmakta, onlara çok hoşgörülü davranmaktadır. Eserde sıradan vatandaş Biedermann'ın bir gece kapısı çalınır ve içeriye kundakçılar girer. Biedermann, kendisi ve karısı için göz göre göre tehdit oluşturan kundakçıların şakacı insanlar olduklarını söyler, "...hem sonra neden kundakçı olsunlar canım, kundakçı kılığına girmiş şakacı insanlardır", diyerek evine buyur eder. Onlara yatak verir, ziyafet sofrası kurar, hiçbir ikramda kusur etmez. Evini yakmaları için kibriti bile kendisi verir. Küçük burjuva Biedermann kendi çalışanlarına eziyet eden, kötü davranan kötü kalpli bir adamdır aslında. Peki neden sonunda kendisini de yakacak olan bu kundakçılara böyle kör gibi davranmaktadır? Aptal mıdır? Yoksa korkmakta mıdır? Onlara iyi davranarak kendisini mi kurtarmaya çalışmaktadır? Pekala bilmektedir bu kundakçıların her tarafı cehenneme çevirdiklerini. Kendisine dokunmasınlar da kime ne yaparlarsa yapsınlar mı demektedir? Bu kadar vurdumduymaz mıdır? Max Frisch'e göre faşizmin yükselişi sıradan vatandaşın korkaklığında, vicdansızlığında, ikiyüzlülüğünde ve başkalarını umursamamazlığındadır. İşte bu eserinde Bidermann tek başına toplumun bu çürümüşlüğünü sembolize etmektedir.


Restoranlar ve İmbisler İçin A’dan Z’ye Her Türlü Ürün Temini ve Anahtar Teslimi Kurulum Her türlü elektrikli ürün kurulumu ve tamiri Her türlü yedek parça temini Her türlü elektrik iși

Pizza fırınları Pizza masaları Gril Fritöz

7/24 Servis

Garantili yeni ürünler Ücretsiz tamir garantili ikinci el ürünler

Hamur karma makinaları Hamur açma makinaları Robot döner makinaları Elektrikli ve doğal gazlı döner makinaları

Döner bıçakları Soğuk – sıcak dolaplar Isıtıcılar Yedek parçalar

İsviçre satıș bayii. Uzaktan kumanda fonksiyonlu robot döner makinaları. Her türlü tamir ve servisi garantisi ile 50’lik, 80’lik, 120’lik ve 250’lik ölçülerinde döner robotları.

İsviçre satıș bayii. Potis’in her türlü yedek parçası bulunur.

Wülflingerstrasse 163 8408 Winterthur

Tel: 076 325 73 94 gastrobedarfkarasu@gmail.com


Tatil zamanı geldi. İyi bir tatille, yorucu geçen bir yılın stresini ve yorgunluğunu atmak herkesin isteği. Çoğu gurbetçi tatil planlarını tamamlayıp bilet ve otel rezervasyonlarını yaptırdı bile.

20


B

u yıl, özellikle de Türkiye’ye yönelik rezervasyonlarda önemli düşüşler oldu. Görüştüğümüz birçok tatilci, bu yılki tatillerini Türkiye yerine başka bir ülkede geçirmek istediklerini ifade ettiler. Bunda Türkiye’deki siyasi atmosferin ve buna bağlı kaygıların etkileri büyük. Sosyal medya üzerinden yapılan ihbarlar, buradan Türkiye’ye gidenlerin havaalanlarında gözaltına alınmaları ya da uzun süre tutulmaları da bu olumsuzluklara tuz biber ekiyor. Bütün bunlarda yola çıkarak, bu yılki tatil ve rezervasyon durumlarını İsviçre’nin önde gelen seyahat acentelerinin yetkililerine sorduk. Acente temsilcilerinin söylemlerinde, rezervasyonlara yönelik düşüşler olduğu ön plana çıkarken buna sebep olarak da; Türk Hava Yolları’nın fiyat politikaları, yeni bagaj uygulaması, Türkiye’deki siyasal atmosfer ve bunun getirdiği kaygılar gibi konular sıralandı. Konu ile ilgili ilk olarak Vatan Reisen yetkilisi Aydın Canbek ile görüştük. Aydın Canbek’in değerlendirmeleri şu şekilde; “2 yıl öncesi ile karşılaştırdığımızda, Türkiye turizminin müthiş bir düşüş yaşadığını görüyoruz. Bu yıl, geçen yıla göre daha da kötü olacak gibi. Beklediğimiz yükselişi maalesef yakalayamadık. Son dakika satışlarımız biraz umutlandırıyor ama erken rezervasyonları istediğimiz seviyede alamadık“

21

Gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz? 35 yıldan fazladır turizm sektörünün içindeyiz. Ağırlıklı olarak da Türkiye’ye yönelik çalışıyoruz. Bu 35 yıl içinde birçok kriz dönemi yaşadık. Bunu da atlatacağız. Türkiye, yakın destinasyon olarak Avrupalı turistlerin favori ülkesi. Her şeyiyle; doğası, iklimi, denizi, tarihi, insanı ve ekonomik özellikleri ile önemli avantajlara sahip Türkiye. Bu konuda bizden çok siyasilere iş düşüyor tabii. Bir süre önce THY yetkilileri ile görüştünüz. Bu görüşmede hangi konuları gündeme getirdiniz? Türkiye İsviçre Seyahat Acenteleri Birliği (TİSAB) olarak bir süre önce THY Genel Merkezi’ne bazı sorunlarımızı iletmek için bir ziyarette bulunduk. THY Genel Müdürü Bilal Ekşi’nin de içinde bulunduğu bir heyetle üst düzey bir toplantı yaptık. Orada sorunlarımızı ilettik ve çare üretmeye çalıştık. Bu toplantıda ilk talebimiz olan kilo hakkının tekrar 30 kiloya döndürülmesi konusu gündeme geldi ve talebimiz olumlu karşılandı. Bir de yüksek sezon dönemindeki fiyatlar... Okul tatili dönemindeki fiyatlarının biraz daha makul seviyelere çekilmesini gündeme getirdik orada. Bu konuda da düzeltmeler olacağını ümit ediyorum. Vatandaşlarımız okul tatili döneminde

mümkün olduğunca hafta aralarını tercih edebilirlerse, nispeten daha uygun fiyatlara uçacaklardır. Bu dönemler için erken rezervasyon yapanlar genelde daha kazançlı oluyorlar. İlkhan Reisen yetkilisi Veysel Doymuş’un konuya ilişkin görüşleri şöyle oldu; “Seçimlerden önce rezervasyonlarımızda önemli bir düşüş oldu. Özellikle de İsviçreli müşterilerimizde. İsviçreli turistler güvenceye çok önem veriyorlar.“ Bu düşüşü neye bağlıyorsunuz? Türkiye gündeminin hareketliliğine bağlıyorum. Ne yazık ki aralıklı zamanlarla çok fazla olumsuzluk yaşandı ve her an yeni bir şeyler olabileceği korkusu hakim insanlarda. Türkiye’ye giden turistin tedirgin gittiğini görüyorum. Daha da önemlisi, Türk Hava Yolları’nın uyguladığı yüksek fiyatlar... Bu yıl fiyatlarda hiçbir düşüş olmadı. Bu herkesi zor durumda bırakıyor. Yolcular fiyatların düşmesini bekliyor. Maddi gücü olmayan müşteri, yüksek fiyatlardan dolayı ya tatilinden vaz geçiyor ya da araba ile gidiyor memleketine. Bir de THY’nin yeni bagaj uygulaması… Her ne kadar yeniden 30 kiloya dönüldüğü söylense de de kısa sürede çok kötü etkiledi bizi. Rekabetin yüksek olduğu bir dönemdeyiz ve bu dönemde iyi hizmet veren kazanır. THY’ye bu uygulamayı doğru bulmadığımızı bildirdik. Normalde talebin çok olduğu zamanlarda fiyatlar uygun, kişi başına kilo hakkı 40 kg bile olabiliyordu. Şimdi talebin az olduğu dönemdeyiz ve fiyatların arttırılıp bagaj kilosunun düşürülmesi uygulamalarına anlam veremedik. Yıllardır THY ile uçan sadık müşterilere haksızlık yapıldığını düşünüyorum.

21


YAKO Reisen yetkilisi Aylin Karasu ise, bu yıl çok farklı tatil yerlerinin tercih edildiğini ifade ediyor. “Geçen yıl ile kıyasladığımızda, otel rezervasyonlarında azalma var bu yıl. Türkiye trendi sürekli düşüyor. Seneye ne olur bilemem. Siyasi kaygılar var, herkes ne olacak diye bekliyor. Seneye kadar neler değişir bekleyip göreceğiz. Son dönemlerde bir de THY’nin yeni bagaj uygulaması çıktı. Yine eskiye dönüldüğü söyleniyor ama elimizde hala yazılı bir onay yok. O da rezervasyonları etkiledi. Kilo yüzünden, başka şirketleri tercih eden müşterilerimiz oldu.“ Siyasi kaygılar var dediniz. Siyasi kaygılar nasıl etkiliyor tatilcileri? Müşterilerimiz kaygılarını bizimle de paylaşıyorlar. Bir korku durumu hakim ve bu korkuyu biz de seziyoruz. Aile durumu için giden kitle belli. Ailesi orada olup da gitmek zorunda kalanlar Türkiye’yi tercih ediyorlar.

Alternatifi olan ise İtalya’yı, İspanya’yı Yunanistan’ı, Kanarya Adaları’nı soruyor. Ancak fiyatları Türkiye ile kıyaslayınca bir kısmı Türkiye’yi tercih etmek zorunda kalıyor. Kanarya Adaları’nda iki katını ödemek yerine Antalya’ya gider gelirim, riskleri de göze alırım diyenler de var. Ama kesinlikle gitmek istemeyen tedirgin bir müşteri kesimimiz de var. Her yere giderim ama bu dönemde Türkiye’ye gitmem diyorlar. Bunun nedeni ise belirsizlik ve korku.

• Bilet satın alındığında ilk olarak uçuş saatini ve tarihini kontrol edin. • Uçuştan birkaç gün önce seyahat acentesi ya da hava yollarının aranarak uçuş saatlerinde bir değişiklik olup olmadığının kontrol edin. • Pasaportunuzun süresini önceden kontrol edin. • Çocuklar için de pasaport temin edin. • Oturum belgenizi yanınızda bulundurun. • El bagajlarına sıvı maddeler koymayın.

Sıkıntıları gidermek için alternatif bir arayışınız var mı?

• El bagajı ağırlığının en fazla 8 kilo olmasına dikkat edin.

Evet var. Türkiye’deki kriz sürecinden sonra daha da global çalışmaya başladık. Kriz bu yönü ile bizi daha farklı arayışlara itti ve alternatifler bulmamıza vesile oldu. İspanya, Kanarya Adaları, Dominik Cumhuriyeti Adaları, Küba, Tayland gibi yerlere yöneldik, Mısır’da birkaç otel ile anlaştık mesela. Bu durum insanlar için yeni yerleri keşfetmenin sebebi olurken, biz de bu sektör içinde kendimizi geliştirip ufkumuzu biraz daha genişlettik. Bizim için de önemli bir tecrübe oluyor.

• Bagaj ağırlığının 30 kilodan fazla olmamasına dikkat edin. Diğer türlü kilo başına 8 ile 15 frank arasında değişen ücret talebi olabilir.

Aylin Karasu son olarak tatilcileri seyahat sigortalarını yaptırmaları konusunda uyarıyor ve uçuş öncesi yapılması gereken hazırlıkları şöyle sıralıyor;

• El bagajınızdaki sıvıların, güneş kreminin, tıraş losyonunun, parfüm ve benzeri maddelerin 100 milimetreyi geçmemesine özen gösterin • Bagajın ya da bavulun üzerine mutlaka isminizi ve adresinizi yazın. • Başkasının bagaj sorumluluğunun üstlenmeyin • Herhangi bir hastalığınız varsa yanınıza yeterli derecede ilaç alın.

Uçuş Fiyatları Cep Yakıyor Uçak bilet fiyatları Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında aniden fırlıyor. İzin sezonunda uçak bilet fiyatlarının aniden fırlaması kalabalık ailelerin belini bükerken, aileler uçağa binmek için adeta bir servet ödüyorlar. Normal bir işçinin yıl boyunca biriktirdiği para 5-6 bilet ile yok oluyor. Bu nedenle birçok gurbetçi hava yolu şirketlerine isyan ediyor. Bir kısım gurbetçi ise fiyatların yük-

22

sekliğinden dolayı memleketine araba ile gitmeyi tercih ediyor.

Fiyat artışlarının sebebi Kış aylarında, yani sezon dışında uçak bileti alanların sayısı hızla düşüyor. Hava yolu şirketleri uçakların boş kalmaması için fiyatları düşürmek zorunda kalıyorlar. Yazın 500-600 Frank’a satılan bilet, kışın 100-150

Frank’tan satılabiliyor. Bu durumda havayolu şirketlerinin geliri de düşmüş oluyor. Hatta bazıları biletleri neredeyse zararına bile satıyorlar. Buna karşılık yaz aylarında bu açık kapatılmaya çalışılırken fiyatlar normalin üzerinde seyrediyor. Kışın fazla para kazanamayan hava yolu şirketleri yaz aylarında daha yüksek fiyat talep ederek denge sağlamaya çalışıyorlar.


Ö

zellikle uçak ve otobüs yolculuklarında nem oranı çok düşük olduğundan, küçük önlemler almak cilt sağlığı için büyük önem taşır. Cildin sağlıklı ve güzel görünmesi için neme ihtiyacı vardır. Açık havada nem oranı %40 civarındadır ki, bu oran ideal nem oranı olarak kabul edilebilir. Ancak bulunduğumuz alan ne kadar küçülür ve kapanırsa, ortamdaki nem oranı da hızla düşmeye başlar.

Yaz kapıda! Koca bir yıl boyunca beklediğimiz tatile neler sığdıracağız neler… En başta şehirden olabildiğince uzaklaşmaya çalışacağız. Uçak biletleri alındıysa ve otel rezervasyonları da yapıldıysa bu yazıya göz atmanızda fayda var…

23

Kuru ciltler hızlı nem kaybıyla tüm elastikiyetini yitirir ve ciltte mat bir görüntü oluşturur. Yağlı ciltlerde ise durum biraz daha farklı gelişebilir; sebum artışı normalin daha da üzerine çıkıp akne ve komedona (siyah nokta) zemin oluşturabilir. Kısaca nem olmayan ortam cildimizi olumsuz etkiler. Özellikle uçak ve otobüs yolculuklarında nem oranı çok düşük olduğundan, küçük önlemler almak cilt sağlığımız için büyük önem taşır. Seyahat öncesinde ve seyahat sırasında cilt bakımı

Yolculuğa çıkmadan temiz cildinize uygulayacağınız nemlendiricinizin ciltte su tutma kapasitesini arttırma özelliği olmasına dikkat edin. Bunun için 24 saat nemlendirme özelliği olan ürünleri tercih edebilirsiniz. Bu tip ürünler özellikle hassas ciltler için formüle edilirler. Dolayısıyla yatıştırıcı etkileriyle ile cildi rahatlatır, gerginlik hissini alır götürür. Yüksek nemlendirme etkili ürünün üzerine mutlaka güneş koruyucu ürün kullanmanız gerekecek. Kapalı alanda olmak sizi aldatmasın, UV ışınlarına her an maruz kalabilirsiniz. Seyahat sırasında ciltteki su kaybını en aza indirmek için sıvı tüketimine de dikkat etmek gerekir. Özellikle yolculuklarda bu hataya düşeriz ve olması gerekenden daha az su tüketiriz. Cilt neminin dengede olabilmesi için yeterli miktarda su tüketmeniz önemli. Cildinizin nefes almasına engel olacak ağır yapılı kapatıcılardan mümkün olduğunca uzak durun.

Yolculuk sırasında gıda takviyelerinden destek alabilirsiniz. Tüketilecek gıdalarda ise cildin nem ihtiyacını karşılayan besinleri tercih edebilirsiniz. Başta A vitamini olmak üzere E ve C vitaminleri, çinko, Omega 3, Omega 6 yağları ile antioksidan içeren besinler cilt kuruluğunu gidermekte etkilidir. Yolculuk sırasında yiyecek olarak tüketmek çok mümkün görünmediğinden, gıda takviyelerinden destek alabilirsiniz. Karbonhidratlı yiyeceklerden köşe bucak kaçın, çünkü bu yiyecekler insülin salınımını arttırarak alerjik reaksiyonların tetiklenmesine neden olabilir. Yolculuk sırasında en son isteyeceğiniz şey kaşınmak ve kızarmak olur! Aslında küçük ama oldukça etkili yöntemlerle cilt sağlığını koruyabilmek mümkün. Tatil fikrinin mutluluk hormonlarımızda yaratacağı güçlü etki, cildimize güzellik olarak yansıyacaktır. Yolculuklarınızın hiç bitmemesi dileğiyle…

23


Foto: Fatih YILMAZ

Tanıtım

ı aş kb 131 a Oc sse g kik rstra rbur 5 e K e Aa 40 n 8 Olt 663 59 3 66 4 25 1 6 7 47 6 3 4 06 79 628 ) 0 8 1( +4 1(0) 7 4 +

isim ise, yine bir süre önce Ocakbaşı Restoran kurulumunun öncülüğünü yapan Şahin Arslan ya da daha yaygın bir tabir ile Şahin Usta. Şahin Usta gastronomi alanındaki çalışmalarına Aarburg’da bulunan Kekik Ocakbaşı isimli restoranda devam ediyor. Burayı 4 yıldır işleten Şahin Usta, çekirdekten yetişme bir dondurma üreticisi aslında. Dondurma üreticisi özelliğini İsviçre’de de devam ettirme arzusu içinde olan Şahin Usta, bu vesile ile Maraş dondurması imal etmeye başladı. Şahin Usta bu aşamada üretim için kullandığı katkı maddelerini ise özenle seçiyor. Bunun için özel olarak, K. Maraş’ın Ahır Dağları’ndan toplanan yabani orkide çiçeklerinin tohumlarından oluşan bir salep türü getiriyor buraya. Daha sonra da İsviçre sütlerinden oluşan özel bir karışımla Maraş dondurmasını üretiyor.

A

nadolu’nun leziz tatları İsviçre’de yaygınlaşmaya devam ediyor. İsviçre’deki kültürel zenginlik açısından da önem taşıyan bu lezzetler gün geçtikçe buradaki gündelik yaşamın bir parçası haline geliyorlar. Döner üretimi ve imbislerden sonra Ocakbaşı Restoran kültürünün de yaygınlaşmaya başlaması bunun somut bir örneği denebilir. İsviçre’de, meşhur K. Maraş Dövme Dondurması da üretilmeye başlandı. Üretimi gerçekleştiren

24

Üretim için özel bir atölye kuran Şahin Usta, burada hijyenik koşullarda üretimler yapıyor.


Meşhur Yaşar Pastanesi’nden İsviçre’ye İşin sırrı ise çıraklığına uzanıyor. Şahin Usta Dövme Maraş Dondurması yapmayı, dondurma konusunda ünlü olan ve K. Maraş’ın merkezinde bulunan Yaşar Pastanesi’nde öğreniyor. Daha sonra da bu işletmede dondurma ustası olarak çalışmaya devam ediyor. 35 yıl öncesinde üretilen bu dondurma türü şimdilerde MADO ismi ile tüm dünyaya açılan bir markaya dönüştü. Ancak seri üretimle birlikte katkı maddeleri kullanılmaya başlanınca dondurma eski özelliklerini yitirdi. Şahin Usta şimdi 35 yıl önceki bu doğal tadı, İsviçre’de Mandy Maraş Dondurması markasi ile yeniden üretip sunuyor dondurma severlere. 8 yıldır İsviçre’de yaşayan Şahin Usta “ilklere imza atmayı seviyorum” diyor ve şöyle devam ediyor; “…. Örneğin Ocakbaşı konseptini ilk uygulayan bendim İsviçre’de. İlk olarak Hünkar Ocakbaşı’nı açtım. O zaman kömür ateşine izin vermiyorlardı burada. İlk ben izin alıp hayata geçirdim. Şu anda İsviçre’de 10’a yakın Ocakbaşı Restoran var. Bununla gurur duyuyorum ben. Bugün ise Anadolu özelliklerini yansıtan ilk dondurmayı yapıyorum. Belki sonra bir 10 dondurmacı daha çıkacak. Çıksın da, mutlu olurum. Burada yaşayan insanlarımız kültürlerini damak tatlarını unutmasınlar, özlemlerini gidersinler ve yemek kültürümüz kaybolmasın. Ailemizden, özel yaşamımızdan zaman veriyoruz bunun için. Arkasında ciddi bir emek ve zaman var. Hafta sonlarımız bile yok. Mesleğimi layığı ile icra edip, bu işi geride kalanlara bırakmak istiyorum.

Emekli olup ülkeme döndüğümde, en azından İsviçre’de Maraş Dondurması’nın var olmasına katkı sunmuş olacağım.”

Meslekte 41 yıl Şahin Usta yaptığı dondurmanın özelliklerini ise şöyle anlatıyor; “Bununla ilgili çok fazla bilgi ve birikimim var. 8 yaşından bu yana bu mesleğin içindeyim çünkü. Bu meslekte 41. yılıma girdim. İçerisinde hiçbir katkı maddesi bulunmuyor. Hazır dondurmalardaki katkı maddeleri kimi zaman vücutta zehirlenme ya da alerji yapabilir. Bizimkisi tamamen doğal. Donmuş bir vaziyette alıp erittiğinizde bile salep olarak içebilirsiniz. Bu konuda iddialıyım. O yüzden herkes gönül rahatlığı ile çocuklarına da yedirebilir bu dondurmayı.“

Mandy Maraş Dondurma paketleri piyasada Ağız tadına düşkün olanlar K. Maraş’ın hakiki Dövme Dondurması’nı paket halinde de edinilebilirler. Katıksız, doğal kıvamda olan bu ürünler 100 gr, 250 gr. 500 gr ve 1 kiloluk paketler halinde piyasaya sunuldu. Özellikle marketler, dernekler, camiler ve lokaller bu dondurmaları kolayca tedarik edebilirler. Dileyenler Şahin Usta’yı mekanında da ziyaret edip, çocuklara yönelik sergilediği geleneksel şov eşliğinde dondurmalarını tadabilirler.

Kanton Graubünden’de bulunan Bergün Kasabası’nda, turistlere fotoğraf çekme yasağı getirildi. 29 Mayıs’ta alınan bu yasak kararı kasabanın girişine konulan bir tabela ile duyuruldu. “Herzliches Fotoğrafieverbot“ başlığının bulunduğu tabelada; “Sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar burada olmayan ve bölgemizin doğal güzelliklerini görmeyen insanları mutsuz edebilir. Fotoğraf çekme yasağına karşı gelmenin cezası 5 Frank. Cezalardan elde edilen gelir Alpleri Koruma kurumuna verilecektir.“ ifadeleri yer alıyor. Dikkat çeken bu yasağın daha sonra özel bir kampanya için konulduğu anlaşıldı. Bergün Belediyesi tarafından konulan bu yasağın temel nedeni, böylesi bir yasakla insanların dikkatini bu kasabaya çekmek ve turistik olarak bölgeyi tanıtmak. Fotoğraf yasağı haberi bir süre sonra meyvesini verdi. Haberin yayılmasından sonra, 24 saatte milyonlarca kişi dikkatlerini bu kasabaya yönlendirdiler. Arama motoru Google’da, Bergün’ün fotoğraflarının tıklanmasında adeta patlama yaşandı. Kasaba Belediyesi tanıtım kampanyasının işe yaradığını belirtip bir süre sonra fotoğraf çekme yasağını kaldırdı.

25

25


İ

lk olarak alacağınız en önemli güvenlik önlemi, suyun olduğu yerde çocuğunuzu hiçbir zaman tek başına bırakmamanızdır. Çocuğunuzun yüzme diploması olsa dahi, 6-7 yaşına kadar tek başına yüzdürmemeye özen gösterin ve sürekli çocuğunuzun etrafında olup birlikte yüzün.

Tekne gezisi... Deniz... Tüm gün sudasınız. Harika! Ancak sudayken güvenlik nasıl sağlanır? Kolluklar mı takılmalı? Can yeleği mi daha iyi yoksa? 26

Ortamda birden fazla yetişkin var ise, karmaşa çıkmaması adına sorumluluğun sadece bir kişide olmasına özen gösterin.

Kol bantları Yüzmeye sırasında kollukları kullanmak önemlidir. Kollukların birden fazla bölümünün olması avantaj sağlar. Bu sekilde bir bölümünün havası indiğinde, diğerinin yeterli bir şekilde kaldırma kuvveti kalır. Kollukları çocuğunuzun koluna taktıktan sonra şişiriniz. Yüksek oldukları için, çocuğunuz kafasını kolaylık-

la suyun üzerinde tutacaktır. Burada da dikkat edilmeli. Çünkü bu kolluklar sadece yüzmeye yardımcı olurlar, boğulmayı önlemeye değil...

Su simitleri Su simitleri güvenlik için hiç de uygun değildirler. Bunun nedeni ise bunların oyuncak olmasıdır. Bu ürünler yüzmeye yardımcı olacak şeyler değildir. Hatta tehlikeli bile olabilirler. Çünkü çocuğunuz simidin altında kaldığında suyun üzerine çıkması daha da zor olur.

Can yeleği Can yeleği sadece kurtarmak amacıyla kullanılır. Yakalı can yeleği, suya düştüğünde çocuğunuzun dönmesini sağlar. Böylece ağzı ve burnu su üstünde kalır. Can yeleğini kullanmadan önce çocuğunuza bunun ne olduğunu anlatın ki, çocuğunuz suya düştüğünde panik olmasın.


B

üyük ve ağır bavullar ek ücret ödemenize sebep olabilirler. Hem zaman hem de maddi yönden kazanmak isterseniz…

Şimdi en uygun el çantanızı indirin ve başlayın elbiselerinizi çantanıza yerleştirmeye;

Kısa süreli seyahatlerde bavul beklemek, daha da kötüsü bavulunuzun kaybolma ihtimalini düşünmek istemiyorsanız yapacaklarınız çok basit!

• Kıyafetleri yuvarlayıp koyun çantaya. Böylelikle hem kırışıklıklar olmaz hem de çantanızda yüzde 20 daha fazla yer açmış olursunuz.

İlk olarak seyahatin nedeni ve amacına uygun olan elbiselerinizi bir kenara ayırın. Evinizde kullanmadığınız elbiselerinizi emin olun tatilde de kullanmayacaksınızdır. Kendinize boşuna yük yapmayın.

• Çorapları ve iç çamaşırları ayakkabılarınızın içine saklayın. • Sıvıları küçük boylardaki seyahat şişelerine aktarın. Bu sıvıları da şeffaf bir çantaya koyun. Çünkü hava alanında bu sıvıları çıkarıp göstermeniz gerekecek. • Birkaç kez giyeceğiniz elbiseler alın yanınıza. • En kalın ve en büyük elbisenizi yolculuk yapacağınız gün giyinin.

27

27


Yasemin Schreiber-Pekin Dr. Med., Kadın Doğum Uzmanı - Psikoterapist y.schreiber@bluewin.ch

M

ercimek kadar küçük, bezelye gibi yeșil, yaldızlı folya içine teker teker yerleștirilmiș küçük, yuvarlak haplar bundan 60 yıl kadar önce devrim yaratıp dünyayı deǧiștireceklerdi. Fakat bu așamaya gelinceye kadar gidilecek yol uzundu epeyce.

İsviçre Schering firması dișilik hormonu olan estrojeni

1950

1949

1948

1947

M.S.

1946

1919 1938

1918 1937

1917 1936

1935

1934

1933

M.S.

1916

Günümüzdeki doǧum kontrol hapının çalıșma prensibi açıklanır. Gebe tavșanların yumurtalıkları gebe olmayan diși hayvanlara nakledilir ve yumurtalıkta salgılanan gebelik hormonu progesteronun yumurtlamayı önlediǧi kanıtlanır.

sentetik imal etmeyi bașarır. Etinil estrojen (EE) adı verilen madde, günümüze kadar kullanılan doǧum kontrol haplarının içeriǧidir. Aynı zamanda gebelik hormonu progesteron, sentetik olarak imal edilir. Etinil estrojen (EE) ve sentetik gestajen içerikli doǧum kontrol hapları geliștirilmeye bașlanır. 1945

1901

1900

1889

1988

1987

Orta Çaǧ

M.S.

1915

Adet kanamasının beyindeki merkezlerin ve yumurtalıkların salgıladıǧı hormonlara baǧlı olduǧu keșfedilir. 1914

Bilinen ilk doǧum kontrol hapı reçetesi bir papirüse yazılıdır. Tarihçilerin tahminine göre, timsah dıșkısından imal edilen fitiller, cinsel ilișkiden önce vajinaya yerleștirilir.

Hayvan barsaǧından veya balık derisinden, bazan da ketenden yapılmıș prezervatifler kullanılır. Çocuk aldırmanın, hatta korunmanın ölümle cezalandırıldıǧı, evlilik sırasında doǧan çocuk sayısının yirmiyi bulduǧu Avrupa`nın bu karanlık yıllarında istenmeyen hamileliklerin ve 20-30 yaș arası kadınların ölüm oranı hayli yüksektir.

28

M.S.

1986

1550

1551

1552

1553

1554

M.Ö.

1555

4000 yıl önce: Eski Mısırlılar, nar çekirdeǧini havanda dövüp bal mumuyla karıștırır, vajinaya yerleștirilecek fitiller yaparlardı. Nar çekirdiǧi, günümüzdeki doǧum kontrol hapları gibi estrojen içerir. Bitkisel estrojenin bazı durumlarda yumurta çatlamasını önlediǧi olasıdır.

71 yașındaki Amerikalı Margaret Sanger, aile planlaması kampanyasını kurar. Karizmatik șahsiyetiyle biyokimyager Gregory Pincus`u hormonel doǧum kontrol hapının geliștirilmesinin önemine inandırır. Kısa sürede 50 bin dolar toplayarak Pincus`un bilimsel araștırmalarını destekler.


1968

1967

1966

1965

1964

M.S.

1963

1968

1937

1936

1935

1934

M.S.

1933

Zor bir bașlangıçtır doǧum kontrol hapı için. Sadece adet sorunlarını düzenlemek üzere ve evli kadınlara verilmesi talep edilir doǧum kontrol haplarının.

 Öǧrenci hareketleri ve cinsel devrimle birlikte bir dönüm noktasına gelinir. Doǧum kontrol hapı batı dünyası toplumunun deǧișmesinde büyük bir rol oynar. Ilk defa, cinsellik

1980'den Günümüze Doǧum kontrol haplarının hormon içeriǧi gitgide düșü-

M.S.

2012

Cinsel devrim etkisini göstermeye bașlar. Doǧum kontrol hapı, toplumun ahlak anlayıșının ölçeǧi olmaktan çıkmıștır artık. Milyonlarca kadın gayet normal olarak kullanır doǧum kontrol hapını. Bu da yeni bir sorun yaratır. 1971`de "Zeit" gazetesi, "Doǧum Kontrol Hapı Paniǧi" bașlıklı bir makale yayınlar. Gazeteye göre, düșen doǧum sayısı insanları endișelendirmelidir. Almanların, doǧum kontrol hapı yüzünden neslinin tükenmesi söz konusudur. İleriki yıllarda bu tür kaygıların yersiz ve asılsız olduǧu, sadece propaganda amacıyla ileri sürüldüǧü kanıtlanacaktır.

2011

Bazı tarihçilerin kanısına göre 20. Yüzyılı, Einstein`ın izafiyet teorisinden, atom bombasından veya bilgisayar ve internetten çok, doǧum kontrol hapı etkilemiștir.

1970'li 80'li Yıllar

2010

Türkiye`de anayasa deǧișikliǧi refandumu yapılır ve halk oylamasında kabul edilir. Almanya duvarla ikiye bölünür. Twist dans salonlarını fetheder. Endüstride haftada 45 saat çalıșma kabul edilir. Avrupa`da Anovlar isimli doǧum kontrol hapı piyasaya sürülür.

 Almanya`da çıkan "Konkret" mecmuası, "Doǧum Kontrol Hapı İçin Özgürlük" manșetiyle yayınlanan baș yazısında, doǧum kontrol hapını evli olmayan kadınlara da yazan doktor adreslerini bildirmeye davet eder okuyucularını. Müthiș bir yankı yaratır bu çaǧrı. Redaksiyon, gelen okuyucu mektupları altında gömülür adeta. Adres deǧiș tokuș merkezi haline gelir redaksiyon.

2009

1961

1960

1959

1958

1957

M.S.

1956

Amerika`da Enovid isimli ilk doǧum kontrol hapı piyasaya sürülür.

rülür ve yeni nesil, az yan etkili haplar geliștirilir. 1961 yılında piyasaya sürülen Anovalar 50 microgram EE içerirken, günümüzde kullanılan doǧum kontrol haplarında 0.03 ila 0.05 microgram EE vardır. Bașka türlü ifadeyle, o zamanlar doǧum kontrol hapı kullananlar, hergün bugünkü ilaçların 3 paketini birden yutuyorlardı. Bu sayede doǧum kontrol hapınının hakkında halk arasında duyulan, kansere veya kısırlıǧa yol açtıǧı yönündeki korku ve kaygıların yersiz olduǧunu biliyoruz. Bu yan etkilere neden olsaydı, on yıllarca bu denli yüksek dozajlı doǧum kontrol hapı kullanan milyonlarca kadında yapardı mutlaka. Doǧum kontrolü dıșında, adet düzenleyici, adet sancılarını giderici, kan kaybını azaltıcı, sivilce, așırı tüylenme gibi niteliklerinden de istifade edilir doǧum kontrol hapının. 2008

1960

1959

1958

1957

1956

M.S.

1955

Puerto Rico ve Haiti`de 60 bin kadında ilk doǧum kontrol hapları bașarıyla denenir.

ve doǧum kontrolu açıkça konușulan konular haline gelir. Doǧum kontrol hapı, özgür yașanan cinselliǧin simgesi olur. Insanlar kadın-erkek hak eșitliǧi için sokaklara dökülür, gösteri yaparlar. Bugünkü toplum birçok hakkı o neslin verdiǧi savașa borçludur.

2007

1956

1955

1954

1953

1952

1951

M.S.

Barack Obama saǧlık sigortalarının doǧum kontrol hapını ödemesini talep eder ve tutucu çevrelerden büyük tepki görür. Doǧum kontrol hapının din özgürlüǧüne karșı geldiǧi gerekçesi öne sürülür. Obama`nın siyasi rakipleri tarafından aleyhinde seçim propagandası olarak kullanılır. Bir dahaki yazımda, günümüzde piyasada olan doǧum kontrol haplarının özelliklerine, en çok sorulan sorulara ve olumlu etkilerinin yanında olumsuz yan etkilerine deǧineceǧim. www.praxis-schreiber.ch

29


Güncel

“Makul Bir Babalık İzni“ İnisiyatifi için 120 bin imza toplandı. Yaz aylarında Federal Hükümet’e sunulacak olan inisiyatif oldukça yoğun bir ilgi gördü. İnisiyatif, yeni baba olan çalışanlara 20 günlük ücretli bir izin talep ediyor.

T

ravail Suisse Sendikası, Kadın ve Erkek Kurumları, İsviçre Sendikalar Birliği ve Pro Familia Schweiz’ın öncülüğünü yaptığı bu inisiyatif, farklı alanlarda çalışmalar yürüten 140 kurum tarafından destekleniyor. İnisiyatif ile ilgili imza kampanyasına, internet portalları üzerinde de önemli bir destek yağdı. Gündeme gelişi 2016 yılında, CVP’li Milletvekili Martin Candinas, Federal Parlamento’ya iki haftalık bir babalık izni teklifinde bulunmuş, ancak bu teklif Parlamento’da kabul görmemişti. Travail Suisse Sendikası, Parlamento’nun bu kararının hemen ardından halk oylaması için bir inisiyatif oluşturup ve imza toplamaya başlamıştı. Talepler İnisiyatife göre, devlet sadece anneler için değil, babalar için de çocuklarının ilk doğduğu zamanlarda çocukla birlikte zaman

30

geçirmelerini sağlamalı ve bunu güvence altına almalı. Bu doğrultuda babalara, çocukları doğduğu günden itibaren 20 günlük ya da ilk 20 hafta boyunca birer günlük izin hakkı verilmesi talep ediliyor. Söz konusu talebin maliyeti ise yıllık 400 milyon Frank olarak hesaplanıyor. İsviçre’de annelik izni uygulaması 2005 yılından bu yana geçerli. 2016 yılındaki annelik izninin maliyeti 800 milyon Frank olarak açıklanmıştı. Bir annenin hamilelik süresi boyunca çocuğu ile bağ kurduğunu ve bu anlamda babalardan bir adım önde olduklarını belirten inisiyatifçiler, babaların da çocukları ile bağ kurmalarının çok önemli olduğunu vurguluyorlar. Doğum sonrasındaki ilk 4 haftada babaların çocukları ile bağ kurmalarının çok iyi bir şans olduğunu ifade eden inisiyatifçiler, bu durumun, hayatlarındaki değişikliğe alışmaları açısından babalara kolaylık sağlayacağını, bu yönde alınacak

olan bir kararın hem çocuğa, hem anneye, hem de babaya iyi geleceğini savunuyorlar. İnisiyatif sözcüleri uygulama konusunda şunları da paylaşıyorlar; “Şu an sadece çok büyük şirketler babalık iznini ödeyebilecek durumdalar. Küçük ölçekli şirketler, bunu ödeyemeyecekler ve bundan dolayı da birçok baba ya sadece bir günlük izinle tatmin olmak zorunda kalıyor ya yıllık izinlerini kullanıyor ya da ücretsiz izin almak zorunda kalıyorlar. Bu çok adil bir durum değil. Söz konusu durum için ulusal boyutta bir çözüm üretilmesi gerekiyor. Sunulan inisiyatif ile çocuğu doğan baba, işvereni ile birlikte bir izin planı çıkarabiliyor. Örneğin baba doğum sonrası iki hafta (10 gün) izin kullanıp, diğer günleri (10 gün) de çocuğun ilk doğum gününe kadar kullanabilir“ İnisiyatif karşıları İnisiyatif karşıları ücretli babalık izni talebini gereksiz buluyorlar. Babalık izni yerine, babaların birkaç hafta daha az çalışmalarının ve evde oldukları zamanlarda çocukları ile ilgilenmelerinin daha uygun olacağını söylüyorlar.


Einzahlung für/Versement pour/Versamento per

Royal Döner Stiftung 8404 Winterthur

Royal Döner Stiftung 8404 Winterthur

CH65 0900 0000 6155 9657 5

CH65 0900 0000 6155 9657 5

Konto/Compte/Conto

61-559657-5

Konto/Compte/Conto

61-559657-5

CHF

CHF

Einbezahlt von/Versé par/Versato da

Einbezahlt von/Versé par/Versato da

Versement Virement

Versamento Girata

Zahlungszweck/Motif versement/Motivo versamento BL 08.2014

Enzahlung Giro

Einzahlung für/Versement pour/Versamento per

Einbezahlt von/Versé par/Versato da

601944 (151206) (441.02.1) PF

Empfangsschein / Récépissé / Ricevuta

105 Die Annahmestelle L’office de dépôt L’ufficio d’accettazione

185000006

0560/1002

615596575> 615596575>


Savaş Şengül savas.sengull@outlook.com

İ

stediğiniz meslekte birkaç staj yaptıktan sonra, üç kişi işe alındı ve siz de o üç kişiden biriydiniz. Ne müthiş bir gurur! Siz görüşmeyi başarıyla tamamlamıştınız ve sonucu bekliyordunuz. Bir mektup geldi. Büyük bir coşkuyla gelen mektubu açtınız ama aynı zamanda kaygılıydınız da. O anda seçilenlerden biri olduğunuzu öğrendiniz ve evde, ailenizle birlikte bir bayram havasına girdiniz. Her yerden sizi kutlayan telefonlar geliyor. Sosyal hayatınızda profesyonelliğe dair çok büyük bir adım atmıştınız. Ayrıntılar görüşüldü, kontrat imzalandı ve sonunda ve siz yeni kariyerinize başlamış oldunuz. Ancak bir süre sonra coşkunuzu kaybettiniz. Hatta yeni işinizden bıktınız. Herşeyi olduğu gibi bırakmayı düşünmeye bile başladınız. Artık yeni bir alan, sizi mutlu edecek yeni bir iş aramaya başlamalıydınız. Diğer yandan arkadaşlarınız, kendi iş hayatlarında herşeyin yolunda gittiğini söylüyorlardı. Peki bu durumda ne yapmak gerekir? Terk etmek, bütün mutsuzluğumuza rağmen orada kalmak ya da başka bir şey mi bulmak?

32


Buna yanıtım; "Neden bu sorunları yaşamaktayız" şeklinde bir değerlendirme yapmak olur. İlk önce basit bir tablo çizin. Tablonun bir yanına bütün pozitifleri, diğer yanına ise negatifleri sıralayın. Tabloda şunlar bulunsun; • Çalışma ekibi • Müşterilerle ilişki • İş arkadaşları ile ilişki • Rehber öğretici ile ilişki • Ev ile iş yerinin uzaklığı • Mesai saatleri • Süreçte elde edilen deneyim ve gelişme • Saygı • Mesleğin öğrenme süreci • Eğer kabul gördüyseniz, kendi başınıza karar verebiliyorsanız, sorumluluk alabilme. Maaşınızı bu değerlendirme tablosuna koymayın. Çünkü mesleki eğitimde maaş asla öncelikli olamaz. Siz bir mesleği öğrenmek için oradasınız, para kazanmak için değil! Ancak, size hiç para vermiyorlarsa...

Mesleki eğitiminiz size özeldir Kendi mesleki eğitiminizle arkadaşlarınızınkini kıyaslamamalısınız. Çünkü bu formasyon sadece sizin kriterlerinize, sizin ihtiyaçlarınıza ve sizin beklentilerinize yanıt vermelidir. Herkesin kendi gerçekliği, kendi doğrusu, kendi kaygıları, kendi uyumsuzlukları ve kendi farklılıkları vardır. Ya sizin sahip olamadığınızı söylediğiniz şeyler onlarda var, sizde yok, ya onlar yalan söylemekteler ya da onlar sürekli pozitif yanları görmekte iken siz sürekli negatif tarafları görmektesiniz. Bir kez nagatif ve pozitif puanları tabloya yerleştirdiğinizde, pozitif puanların negatif puanlardan daha fazla olduğuna dair bir sürprizle karşılaşacaksınız. Daha sonra negatif puanları yeniden ele alıp çözümler yaratmak gerekecektir. Kendiniz, sıfırdan ona kadar negatif ve pozitif durumlarınıza puanlar veriniz. Aynı zamanda şunu da düşünün: Pozitif puanlar için altı ise yediye nasıl çıkarabilirim?

İdeal eğitim süreci diye bir şey var mıdır? Hayır! Her işletmenin kendine göre, mali ve personel olarak sorunları ya da yeniden yapılanmaya dair problemleri vardır.

Her staj yerinin kendine ait pozitif ne negatif yanlarının olması da gayet olağandır. İnanın bana, arkadaşlarınız size eğitim yaptıkları yere ilişkin bilgi verirken bir parçasını unutuyorlar. Her işletme yapabilecğinin en iyisini yapar. Görebildiğim kadarıyla, bunlar size çözüm yollarının tamamını göstermiyor. O zaman size, sorunu çözmek yerine sadece sorunun varlığını kabul etmek kalıyor. Diğerleri, "sizin maaşınızı yatırmayı unutanlar" size başka bir meslek gösterenler, haftada altı gün, günde en az on saat çalıştıranlar. "Ya da değil" ve sizin izin almanıza engel olanlar... Doğru değerlendirme şu şekilde yapılmalıdır; Bütün veriler bir araya getirilmeli ve sonuçları doğrulamadan bir fikre sahip olunmamalıdır. Bir genç kız bana, kendisine gereğinden çok fazla mesai yaptırıldığını söylemişti. Saat 08.00'de başlayıp mesaisini saat 18.00'de bitiriyormuş. Yani her gün için on saat çalıştırılıyormuş. Bu haftada otuz saat yapar. Haftada 18 saat de okula gittiğine göre, haftada toplam 48 saat mesai yapmış olur. Bu durum söz konusu kızı öfkelendirmiş ve kendisinin enayi yerine konmuş hissine kapılmasına yol açmış. Aslında kız yanılıyordu; çünkü her gün kendisine

tanınan iki saatlik molayı da mesaiden saymıştı.

Sabır ve dikkat Çalışma kontratınızı çok dikkatli okuyunuz ve eğitimizden sorumlu olan kişiye soru sormaktan çekinmeyiniz. Soru sormanız gereken kişiler, aileniz, öğretmeniniz ya da staj sorumlunuz olabilir. Stajınızın sonunda diploma ve formasyon sahibi biri olacaksınız. Bunu asla unutmayın. Evet, eğitim sürecinde çeşitli uyumsuzluklar olabilir. Evet, eğitim yapılan her yerde, iş arkadaşları arasında gerginlikler olabilir. Evet, bir yanlışlık yaptıktan sonra keyfimiz kaçmış olabilir. Evet, düşündükleriniz ile yaptıklarınız arasındaki uyumsuzluğun sizi hayal kırıklığına sürüklemesi normaldir... Ve bu durumlar dünyanın bütün işletmelerinde yaşanabilir. Patron biz olsak da aynısını yaşayabiliriz. Unutmayınız ki, alacağınız diploma ile istediğiniz alanda daha hızlı iş bulabileceksiniz. Amacınıza ulaşmanız durumunda, araba kullanabilecek, tatile gidebilecek, kendinize bir ev satın alabileceksiniz. Yani daha özgür, zengin ve mutlu bir hayata kavuşacaksınız.

33


Mehmet Meral lic. phil. Psychologe FSP Systemischer Therapeut mehmetmeral@gmx.ch

İnsanın fiziki temel ihtiyaçları dışında manevi ihtiyaçları da onun yaşamında önemli bir yere sahiptir. Manevi ihtiyaçlar denilince akla ilk gelenlerin başında “bağlılık“ duygusu gelir. Bağlılık duygusunun yanında özgürlük ihtiyacı ve onore edilme aynı derece de önemlilik arz eder. Bu yazımda manevi ihtiyaçlardan olan bağlılık duygusunu irdeleyeceğim. Bunu yaparken de, insanlar arasında manevi ihtiyacı giderme derdine düşüp de bağlılık yerine bağımlılık geliştirenleri anlatmaya çalışacağım.

İ

nsan bağlanmak isteyen ve bağlanma arzusu ile yaratılmış bir varlıktır. Bağlanma bireyin doğasında vardır ve bu bağ önce anne karnındaki kordon bağından başlar. Anne karnında kordon bağı üzerinden geçen bu dönemde insan varlığı aynı zamanda bağımlıdır da. Hayati tüm gereksinimlerini bu bağ üzerinden sağlayan anne karnında ki bebek dünyaya geldiğinde ilk “kaybetme“ duygusunu bu kordon bağı ile bağının kopması ile yaşar.

34

Filozof NIETZSCHE insanın hayatında iki büyük travması vardır der; birisi doğum travması diğeri ise ölüm travması. Doğumun travma olarak yaşanması, bebeğin bu alemde en güvenli ve en emniyetli yeri olan anne karnından kopmasıdır. O güne kadar tüm yaşamsal ihtiyaçlarını kordon bağı üzerinden karşılayan bebek doğumdan sonra yeni koşullara adapte olmak için çabalar. İlk çabası ilk nefesini ciğerlerine çekerek “yandım anam“ diye ağlaması ile başlar. Kordon bağının kopmasının ardından insan ağzına, bağlanacağı “nesne“ olarak annesinin memesi


verilir. Doğumdan sonra insanın bağ olarak tanıdığı ilk yer annesinin memesi ve kucağıdır. Annesinin memesi üzerinden kurulan bu bağ aynı zamanda sevgi ve şefkatin de kaynağıdır. Anneye duygusal bağ geliştiren bebek, böylece bağlanmayı da öğrenir. Dünyada bakıma en çok muhtaç olan varlık insan evladıdır. İhtiyaçlarının giderilmesinde merkezi bir konuma sahip olan insan evladı emeklemeye başlayarak, hareket ederek “özgürlüğe“ ilk adımını atmış olur. Emekleyen bebekler her daim kafalarını sağa sola çevirerek annelerinin yakınlarında olup olmadığını kontrol ederler. Emniyet duygularının giderilmesinde bağlandıkları “nesne“ olan anneleri onların özgürlüklerini kazanmalarında merkezi bir rol oynarlar. Korkak olmayan anne ve babaların çocuklarının da esur olma ihtimalleri yüksektir. Memeden süt kesilince bebeğin bağlanacağı bir sonraki nesne emziği olmaya başlar. Ağzına verilen emzik ile de bir süre idare eder. Emziği bırakma vakti geldiğinde bunun yerine bağlanacakları nesneler daima olur ve içinde bulundukları yaşlara göre de değişmeye başlar. Bağlılık duygularıyla kodlanan insan beyni zaman ilerledikçe yeni nesnelere bağlanmayı seçer. Bağlanma duygularu çok güçlü olup ayrılmakta zorlanan bazı kişilerde bu kopmalar travma olarak kalabilir. Bağlılık bağımlılığa dönüştüğünde işler daha karma karışık hale gelebilmektedir.Yedi yaşına kadar emziğinden koparılamayan bir danışanım, anne ve babası tarafından okulda emziğin alay konusu olacağı korkusu ile sigaraya yönlendirilmesini anlatmıştı bir kez.

35

Bu danışamın altmış yaşına kadar da sigarayı bırkamadığından bahsetmişti. Ergenlik çağına gelen insanın bedeninde, hormonlarının da etkisiyle cinsel kimliğini bulmaya yönelik yeni bir dönem başlar. Bu dönemde insan genellikle cinsel tercihine göre bağlanacağı birini aramaya başlar. Beraber olduğu partnerine bağlanmaya başlayan insan, kendi kişilik yapısına ve karakterine göre, içinde bulunduğu ilişkiye yön vermeye ya da yönünü bulmaya çalışır. Kişilik ve karakter yapısına göre şekillenen bu ilişkide karşılıklı etkileşim de bulunurken, partnerler ilişkilerinde yeni bir dinamik yaratırlar. Kimi insanlarda bu bağlılıktan ziyade bağımlı bir ilişkiye dönüşme riski de olabilir. Bağımlılık asla bağlılık değildir. Bağımlılık maddi ve manevi yönleriyle ayrı ele alınıp değerlendirilmelidir. Özellikle Türkiye toplumunda kadının daha çok erkeğe olan maddi bağımlılığı onun ilişki dinamiğinde önemli bir yere sahipken, maddi bağımlılığın olmadığı manevi bağımlılığın ayrı ele alınıp incelenmesi ve değerlendirilmesi gereklidir.

Bağımlı Kişilik Bozukluğu ICD 10’da (Uluslararası Hastalık Kataloğu’nun 10. versiyonu) bağımlı kişilik bozukluğundan bahsedilirken bunun en önemli kriterleri olarak şunlar karşımıza çıkmaktadır; Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarından daha önemli görürler ve kendi ihtiyaçlarını ikinci plana atarlar. Eşleriyle kurdukları ilişkilerde kendi temel ihtiyaçlarına öncelik vermezken, ilişkide almak yerine daima vericidirler. Kendilerine öz güvenleri yoktur ve kısa bir dönem fazla yalnız kaldıklarında bu durumdan şiddetli

bir rahatsızlık hissederler. Daima eşlerinin yanında olmak isterler. Erkeklere göre bu kişilik yapısı kadınlarda daha fazla yaygındır. Yalnızlığı sevmeyen bu kişiler genellikle itaatkar olurlar ve sorumluluk almaktan kaçarlar. Karamsarlık, güvensizlik, pasiflik, cinsel ve kızgınlık duygularını göstermekten kaçınmak bağımlı kişilikleri olanların tipik davranış özellikleridir. İnsan ilişkilerinde mental, duygusal ve fiziksel olarak istismar edilmeye maruz kalmaları mümkündür ve kendilerini nasıl koruyacaklarını çoğunlukla bilmezler. Eşleriyle ilişkilerinde onları kaybetme korkusu ağır bastığından kendilerinden vazgeçmiş bir tutum geliştirirler ve ilişkiyi daima tüm enerjilerini vererek elde tutmaya çalışırlar. Bağımlı oldukları kişiyi kaybetmek zorunda kaldıklarında da ağır depresif bozukluk riski taşırlar. Özellikle bu tür eşleri olanların ilişkide onları daima kullanma, sömürme ve manupüle etme riskleri yüksektir. Bağımlı kişiliğin oluşmasında kuşkusuz ebeveyn-çocuk

ilişkisinin etkisi büyüktür. Çocuklarına özgüven vermemiş, tam tersine bu özgüveni ellerinden almış olan ebeveynler, onları onore etmeyi ihmal etmiş, sürekli ağır eleştirerek, pasifleştirerek ve kendi başlarına iş yapma becerilerini ellerinden alarak bağımlı bireyler haline getirmişlerdir. Bu ortamda ya da bu sistemde büyüyen bireyin bağımlı kişilik geliştirmesi de bir o kadar doğaldır aslında. Bağımlı kişilik bozukluğu olan bireylerin tedavileri donanımlarına göre psikoterapi ile mümkündür ve diğer kişilik bozukluğuna göre daha kolaydır. Psikoterapi, genellikle iç-görü (reflexion) ile kendi hikayelerini anlamalarını sağlayarak daha fazla bağımsız, özgüveni yüksek olan güçlü bireyler olmalarını sağlar. Bağımlılık yerine bağlılığı tercih ederken, özgürlüğünüzden de ödün vermeyip bağlanarak özgürleşmek ilişkinizin en önemli ayağı olacaktır. Bunun bilinciyle yaşamanızı diliyorum!

35


Dyt. Berna Çoban bernacoban@diettime.com.tr

G

ebelikte en sık karşılaşılan sağlık problemlerinin başında anemi gelir. Anne adayının en çok ihtiyaç duyduğu, bebeğini beslemek adına kan hacminde meydana gelen artış demir eksikliği anemisini tetikler. Anemi, terimsel olarak kandaki hemoglobin seviyesinin 11 < g/dl olması durumu olarak tanımlanır. Dünya üzerinde pek çok kadının anemiye yatkınlığı söz konusudur. Bununla birlikte gebelik sürecinde plazma hacmi artar ve hemoglobin seviyesi düşer. Demir eksikliği anemisi; baş dönmesi, halsizlik, yorgunluk, iştah kaybı, tırnak incelmesi, avuç içinde solukluk, hızlı ve sık nefes alıp verme ile kendini belli eder. Gebeliğin 2. ve 3. trimestırında demir eksikliği ile daha çok karşılaşılmaktadır. Özellikle de annenin beslenme yetersizliği, sık enfeksiyonlar, ardarda yaşanan gebelik veya düşük öyküleri annelerin anemi yani kansızlık problemi yaşamasını tetikler. Çok sayıda ve sık aralıklı hamile kalmak anemi

facebook/haber.podium

36

oluşumunu arttırır. Bu nedenle 2 gebelik arasındaki sürenin minimum 2 yıl olması önerilmektedir. Anemi aynı zamanda annenin genel sağlığını bozar. Gebelik kayıpları, anne ölümleri, bağışıklık sisteminde zayıflamaya, düşük doğum ağırlıklı bebek dünyaya getirme riskinde artışa sebep olur. Bebekte ise büyüme ve gelişme geriliği yaşanmasına, motor gelişiminde bozulmalara, gelecekte dil gelişiminde bozukluklara, dikkat eksikliği görülmesine, bağışıklık sisteminde zayıflamaya, okul başarısının olumsuz etkilenmesine neden olur. Hamilelik süreci boyunca sağlıklı ve huzurlu olmak, bebeğin gelişimine en doğru şekilde katkıda bulunmak için beslenme eğitimi ve planlanması çok önemlidir. Anemi riskine karşı, demir ve C vitaminlerinden zengin bir beslenme planlanması, gerekirse demir takviyesi yapılması, olası bir parazit olmasına karşı gerekli testlerin zamanında yapılması önemlidir.

Beslenme programınızda demirden zengin besinlerin bulunması çok önemlidir. Kırmızı et, kümes hayvanları, balık, yumurta, pekmez, kuru meyveler, kuru yemişler, baklagiller gebelikteki beslenme programlarının vazgeçilmezi olmalıdır. Sadece demirden zengin beslenmek de annenin ve minik bebeğinin demiri kullanmasında yeterli olmayabilir. Bu nedenle demir emilimini arttıracak C vitamini içeriği yüksek besinleri de bu programa dahil etmek akıllıca olacaktır. Örnekleyecek olursak; kırmızı etin yanına tüketeceğiniz bol limonlu bir yeşil salata sizin için hem sağlıklı hem de lezzetli bir seçenek olacaktır. Bunun dışında zaten gebelikte çok da önermediğimiz çay – kahve tüketiminin de demir emilimini engellediğini unutmamak gerekir. Sağlık için beslenme vazgeçilmez bir unsurdur. Sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek, aynı şekilde ona yetebilecek sağlıklı bir anne olabilmek adına sağlıklı besinlerle doğru tercihler yapılması dileğiyle…


37


Güncel

Bu şubelerin kapatılmasına gerekçe olarak da, “Müşterileri Die Post’un online sistemine yönlendirmek ve çalışanlardan tasarruf etmek“ gösteriliyor. Şubelere dair en yoğun kapanışların Bern Kantonu’nda olacağı ifade ediliyor. Bu kantonda, şu an işlev halinde olan şubelerin neredeyse yarısı kapanacak.

İ

sviçre Postanesi Die Post yönetimi, 2016 yılının Sonbahar ayında İsviçre’de bulunan 1400 postane şubesinin gelecek 4 yıl içinde 800’e ya da 900’e düşürüleceğini açıklamıştı. Bu kapsamda ilk adım atılırken, 2017 yılı içinde ilk etapta 15 kantonda bulunan yaklaşık 200 postane şubesinin kapanacağı bildirildi. Bu kapanmalarla birlikte yüzlerce çalışan da işlerini kaybedecek.

Y

ardıma muhtaç emekliler bundan böyle kira bedelleri için ek ücret alabilecekler.

Senato Meclisi, Mayıs ayının son gününde görüştüğü Ek Ödenekler Reformu kapsamında kira ödeme bedellerinin yükseltilmesini kararlaştırdı. 2001 yılında yapılan en son reformdan sonra, kira bedellerinin aşırı yükselmesi nedeniyle,

38

Aynı şekilde Graubünden, Schwyz ve Solothurn kantonlarında bulunan şubelerin neredeyse üçte ikisi kapanıyor. Neuchatel bölgesinde bulunan şubelerin üçte biri, Zürich’te ise 130 şubenin 26’sı kapanıyor. Şu an ülke genelinde halkın ortalama yüzde 90’ı, en fazla 20 dakika içinde, kendi bölgelerine yakın olan postane şubelerine ulaşabiliyor. Federal Meclis bu kolaylığın devam etmesini talep ediyor ve postane şubelerinin kapatılması kararını olumlu karşılamıyor.

emeklilerin birçoğu kira bedelinin bir kısmını kendi cebinden ödeyip başka giderlerden kısmak zorunda kalıyordu.

Büyük şehirlerde yalnız yaşayan-

Şu an itibarı ile yalnız yaşayanlara ayda en fazla 1100 Frank kira bedeli ödenirken, evli çiftlere ise 1250 Frank ödeniyor.

evli çiftlere 1575 Frank.

Yeni düzenleme ile birlikte belli kira ödenekleri, mekan gözetmekle birlikte şöyle olacak;

lete ve kantonlara yaklaşık 200

lara 1370 Frank, evli çiftlere 1620 Frank. Orta büyüklükteki şehirlerde yalnız yaşayanlara 1325 Frank,

Küçük belediyelerde yalnız yaşayanlara 1210 Frank, evli çiftlere 1460 Frank. Bütçeleme ise, devmilyon Frank’lık ek bir gider olarak hesaplandı.


Fotograflar: Naki Erikli

Z

ürich’te, 26 Mayıs ve 28 Mayıs tarihlerinde viyolonsel sanatçısı Anıl Eraslan’ın konserleri vardı. İlk konserini Werkstatt für improvisierte Musik Zürich’te, ikincisini ise Wunderkammer Glattpark’ta veren sanatçının, doğaçlama tekniği ile sunduğu müzikler yoğun bir ilgiyle karşılandı. Anıl Eraslan, kendi repertuvarından sunduğu yeni bir müzik tarzı ile, doğaçlamayı, cazı ve geleneksel Türk müziğini harmanlayıp sergiledi. Deneysel ve geleneksel sesler arasında gidip gelen bir solo performansı sunan sanatçı, adeta dinleyicilerini kendi hayal imgeleri arasından yolculuklara çıkardı.

Anıl ERASLAN Kimdir? 1981 doğumlu olan Anıl Eraslan, Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde piyano ve viyolonsel eğitimine başladı. Müzik eğitimine Bilkent Üniversitesi’nde bir yıl kadar devam ettikten sonra, Fransa’da Strasbourg Konservatuarı’nda lisans ve yüksek lisans olmak üzere klasik müzik ve caz üzerine eğitim aldı. 15 yıldır Strasbourg’da yaşayan viyolonsel sanatçısı, başta Fransa olmak üzere, Avrupa’nın birçok ülkesinde, Amerika’da ve Türkiye’de gerçekleştirdiği projelerle profesyonel müzik hayatına devam ediyor. Sanatçı, çok kültürlü bir kıvama büründürdüğü yeni müzik tarzı ile, doğaçlama, caz gibi birçok farklı alanda hem icracı, hem doğaçlamacı, hem de besteci olarak çalışmalarını sürdürüyor. Auditive Connection, Balboura, Sert Sessizler, Linea Ensemble, Hanatsu gibi gruplarla çalışmalarını sürdüren Anıl ERASLAN, solo projesiyle de birçok konsere imza attı.

39

39


Doç. Dr. B. Nazan Walpoth Bern Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi nazan.walpoth@insel.ch

Pek çok gözlem araştırmalarında, düzenli kahvaltı yapanlarda kilo alma ve aşırı şişmanlığa yatkınlık daha az görülmüş.

G

ünümüzde birçok insan yemek öğünleri dışında rastgele beslenmektedir. Bu tür beslenenlerde öğünler atlanmakta, atıştırmalık türden besin maddeleri tüketilmektedir. 2015 yılında ABD’den gelen bir araştırmaya göre, ABD’deki insanlar günün 24 saati beslenmektedirler.Sadece sabah 01.00 ile 06.00 arasında alınan kalori değeri en düşük bulunmuş. AHA’dan (American Heart Assosiation -Amerikan Kalp Birliği) bir ekip, Ocak 2017’de yayınladıkları bir araştırma ile bu konudaki literatürü ayrıntılı inceliyor. Araştırmanın merkezine ise, özellikle de rasgele beslenmenin kalp-damar sağlığına olan etkileri konuyor. Dr. Marie-Pierre St-Onge (Colombia Üniversitesi New York) liderliğindeki bu ekip, söz konusu yayınların ışığında rasgele beslenmenin ileride gelişebilecek tip 2 diyabet, kalp-damar hastalığı ve aşırı şişmanlığa zemin oluşturduğunu görmüş. Pek çok epidemiyolojik araştırmada da, kahvaltı etmeme ile şişmanlık arasında

40

doğru bir orantı ortaya konmuş. Bu gözlem araştırmalarında, düzenli kahvaltı yapanlarda kilo alma, aşırı şişmanlığa yatkınlık daha az görülürken, her gün düzenli kahvaltı yapanlarda kalp damar hastalıkları için risk faktörlerinde de iyiye gidiş ortaya konmuş. Örneğin bu kişilerde kötü kolesterol yüksekliği (LDL), iyi kolesterol (HDL) düşüklüğü veya kan basıncı yüksekliğinin daha az olduğu kayda geçmiş. Kahvaltı yapmayanlarda beslenme öncesi ve sonrası şeker yüksekliğinde aşırı oynamalar fark edilirken, birkaç ayın şeker ortalamasını gösteren bir kan değeri olan HBA1c değerlerinde de yükseklikler dikkat çekmiş. Ancak kahvaltı etmek, kilo vermek açısından pek de etkili olmamış. Yani, kahvaltı yapmanın şeker/ insülin metabolizması için önemi büyük ve gün içi beslenme ritmimize olumlu katkıları mevcut. Arada oruç tutar gibi diyet yapmanın kilolara, insülin rezistansına ve de trigliserit kolesterolünün düşmesine olumlu etkileri

vardır. Fakat malesef ki bu tür oruç tutar gibi yapılan diyetlerin diğer kolesterol değerlerine (LDL, HDL, total Kolesterol) herhangi bir olumlu etkisi yoktur. Pek çok araştırma geç yemek yiyenlerde, kalp-damar hastalıklarındaki risk fakörlerinde ve aşırı şişmanlıkta anlamlı bir artış olduğunu ortaya koymuştur. Araştırmacılar, bu geç saatin sınırının sayısal olarak belirlendiği yeni araştırmaların yapılması gereğini vurguluyorlar. Düzensiz saatlerde rasgele beslenmenin kilo kontrolüne, kalp ve metabolik sistemimize zararları çok büyüktür. Hekimlerin hastalarını düzenli, sağlıklı, ve dengeli beslenme konularında uyarmaları çok önemli. Kıssadan hisse; kahvaltı mutlaka yapılmalı ve gün içi düzenli aralıklarla sağlıklı dengeli beslenmelidir. Kalori konusunda zengin olan besinlerin mümkünse daha erken saatlerde tüketilmesine dikkat edilmelidir. Geceleri geç saate mümkünse yemek yenmemelidir.


İ

sviçre’de ev kiraları faiz oranları ile birlikte düşmeye devam ediyor. Federal Konut Dairesi, kira hesaplamaları için belirleyici olan referans faiz oranının 2 Haziran itibarı ile % 1,75’ten % 1,5’e düşürüldüğünü açıkladı. Buna paralel olarak, % 1,5 faiz oranı üzerinden hesaplanan ev kiralarında da düşüşler olacak. Bu durumda, % 1,75 faiz oranı üzerinden yapılan son hesaplamalara göre, kira bedellerinde % 2.91 oranında düşüşler olması gerekiyor. Ancak ev sahipleri buna karşı, tüketici fiyat endeksine ve genel eflasyonuna göre

41

kira giderlerini dengelemek isteyebilirler. Son yıllarda İsviçre’de referans faiz oranlarında sürekli düşüşler görüldü. Birçok ev sahibi bunu, kira bedelini düşürerek kiracılarına olumlu yönde sunarken, bazı ev sahipleri ise kira bedelini düşürüp, aynı zamanda Nebenkosten adı altında geçerli olan ek masrafları yükselterek aynı kira bedelini talep etmeye devam etti. Ev sahipleri genellikle kendiliğinden kira bedellerini düşürmüyorlar. Bunun için, ev sahibine iadeli taahhütlü bir mektup ile bildirimin yapılıp kira bedelinde düşüş talep edilmesi gerekiyor.


O

nline bankacılık ve online alışveriş birçok insan için artık gündelik hayatın bir parçası haline geldi. Uzmanlar, gelişen teknolojik gelişmelere paralel olarak, bu olanakları daha iyi kullanmak, güvenilir ve sağlam bir temele oturtmak için, kişiye ait bilgilerin güvenli bir şekilde tespit edilmesinin şart olduğunu ifade ediyorlar. “Kişinin kendini online tanımlaması için e-kimlik oluşturulmalı.“ İsviçre, tamamen bu kaygıdan hareketle elektronik kimlik fikrini yaşama geçirmek istiyor. Ancak bu ana temelin internet üzerinden nasıl sunulacağı ve bunu kimin yöneteceği gibi konular soru işaretleri ile dolu.

İsviçre’de bulunan 50 şirket ve kurum, Federal Hükümet ile birlikte elektronik kimlikler üzerine çalışmalar yürütüyor.

Federal Hükümet, İsviçre’de gelecekte sadece birkaç elektronik kimlik verebilecek hizmet sunucularının olmasını kararlaştırırken, düzenleme sadece devlet tarafından tanınan araçlar ile sağlanacak. Çalışma içerisinde olan aktörler. Hedef: Tek bir kimlik oluşturmak Post ve SBB şu an elektronik kimliğin dağılımı üzerine ortak bir çalışma yürütüyor. Büyük bankalar UBS ve Credit Suisse de, buna benzer bir proje adına Swisscom ile birlikte çalışmalara başladılar. Ortak amaç ise, hem ticari hem de devlet kurumlarının sistemlerinde geçerli ve uyumlu olan bir sistem kurmak. Her şirketin kendi çözüm arayışı bulunurken, kullanıcının farklı sistemlerde farklı girişlere ihtiyaç duymaması adına bir hedef konuldu; Tek bir kimlik sağlayıcı oluşturmak. Bu arayışlardan dolayı, kullanıcı her sistemde farklı girişlere ihtiyaç duymayacak. Bunu gerçekleştirmek için İsviçre’nin en büyük 50 şirketinin ve kurumunun temsilcileri, Federal Hükümet’in sorumlu yöneticileri, bilişim uzmanları, Swiss Fintech Innovations Mesleki Derneği (SFTI)‘nin himayesi altında, Mayıs ayında Zürich Üniversitesi’nde bir araya geldiler ve konuyu tartışmaya başladılar. Tartışmalar sonucunda ortaya çıkan ilk sonuç; “Merkezi hizmet verebilecek olan sunucular, sadece devlet tarafından tanınan elektronik araçlar ve sunucular ile sağlanacak.“ oldu. SFTI Başkan Yardımcısı Patrich Baumberg; “2019 yılına kadar İsviçre’de tek tip bir dijital kimlik kullanılmalı” diyor. UBS Dijital Alan Sorumlusu Andreas Kubli; “ Tek tip e-kimliğe bankaların dışında da

42


SFTI Başkan Yardımcısı Patrich Baumberg

dijital kimlik kullanılmalı"

"2019 yılına kadar İsviçre'de tek tip bir

ihtiyaç duyuluyor artık. Ancak online kimliğimizin, Amerika’da ki Silicon Valley’den biri tarafından onaylanmaması konusunda dikkatli olmalıyız. Bu anlamda İsviçre’nin bir çözüme ihtiyacı var.” fikrini paylaşıyor.

Katılımcılardan Federal Adalet Bakanı Yardımcısı Daniel Gruber ise oluşumu olumlu karşılıyor ve “İsviçre devleti e-kimliği geliştirme girişimlerine açık destek verecektir.“ şeklinde konuşuyor.

Katılımcıların bir kısmı, bu toplantıların gerçekten bir çözüme yol açacağından emin olmazlarken, bazıları da yakınlaşmanın devamı için herkesin kendinden biraz ödün vermesi gerektiğini savunuyor.

Gelecekte Federal düzeyde kabul yetkisi olan bir merkez oluşturulup, bu merkeze “elektronik kimlik düzenlemeleri“ yapma yetkisi verilecek. Ondan sonraki aşamada kişilerle ilgili bütün veriler, elektronik kimlik yasası ve bununla ilgili düzenlemeler içinde tanımlanacak.

2019 ‘da kullanılacak olan bir e-kimliğin var olması için birçok farklı branş ile birlikte çalışma imkanlarının oluşturulması gerekiyor. Ancak bütün katılımcıların onayına rağmen yeni kimliğin kullanıma girmesi zaman alacak. Sistemin iyi bir şekilde oturtulması için acele edilmemesi ve hedefin 2020 olarak belirlenmesi de konuşuluyor. UBS Yetkilisi Kubli: "Biz bunu yapabiliriz. Ancak bunun için bir sürü merceğe ihtiyaç var. Farklı pozisyonlar için anlayış, çok tartışma ve ana karar vericilerin söz hakkı olmalı." diyor.

43

Adalet Bakan Yardımcısı Daniel Gruber için bu çalışma; “Kimlik tespitindeki güvenirlik, kullanım kolaylığı, kullanıcılarda hızlıca yayılma, idare ve şirket yönetimlerince büyük ölçekte kullanım“ açısından en önemli başarı ölçüleri. Çalışma içerisinde olan aktörler, ilerleyen günlerde sıkça bir araya gelip, e-kimlik projesi devamının nasıl geliştirileceğine dair tartışmaları devam ettirecekler.


Dr. med. Omar Kadir Çocuk Doktoru info@timmed.ch

T Güneş yanıkları Güneş çarpması Besin zehirlenmesi Burun kanamaları Böcek sokmaları Cilt enfeksiyonları

atil zamanı geliyor. Bu dönemde çocuklar sıcaklardan çok etkilenirler. Onları pek çok hastalıktan korumak şart. Özellikle de güneş yanıkları, güneş çarpması, besin zehirlenmesi, burun kanamaları, böcek sokmaları, havuz-deniz kirliliğine bağlı cilt enfeksiyonları, yaz aylarında çocuklarda en sık görülen hastalıklardan bazılarıdır. Ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bu hastalıklarla, alabilecekleri basit önlemlerle başedilebilir. Yaz aylarında en sık rastlanılan hastalıklar ve alınabilecek önlemler şunlar;

Güneş yanıkları Yaz aylarında sıcakların artmasıyla birlikte çocuklarda en sık güneş yanıkları görüyoruz. Ultraviyole ışınları, özellikle 1 yaşın altındaki bebeklerin cildini olumsuz etkiler. Güneş ışınlarının ultraviyole etkisi insan derisinde yıllar içinde birikerek cilt kanserleri ve cilt hastalıklarına yol açabilir. Bu nedenle çocukları güneşten korumak gerekir. Güneşten koruyucu kremlerin sadece güneşin en dik geldiği 10.00-15.00 saatleri arası deniz kenarında değil, bebekler açık havada gezdirilirken bile sürülmesi önemlidir. Çünkü güneş ışınları 15'ten sonra da, gölgede bile çocuklara, hassas ciltli bebeklere yansıyarak onları olumsuz etkileyebiliyor.

Burun kanaması Burun kanaması, sıcağın ve güneşin etkisiyle ortaya çıkabilen bir sorundur. Eğer güneşe ve sıcağa bağlı bir burun kanaması varsa, acil müdahale olarak soğuk su kompresi öneriyoruz. Genellikle burnu kanayan

44

çocuklar kafalarını geriye atmaları söylenir. Oysa bu yanlış. Aksine, burnu kanayan çocuk kafasını öne doğru eğmelidir. Burun kanatlarına mekanik baskı uygulamak gerekiyor. Eğer durmayan bir kanamaysa, çocuğu hastaneye götürmek gerekir. Hastanede burun tamponu konarak kanama durdurulur.

larla da gelebiliyorlar. Böyle durumlarda hastane şartlarında ağızdan alınan ilaçla, serumla ya da iğne yaparak anti-alerjik ilaç tedavisi verilebilir. Tatile çıkarken ya da çok sıcak yerlerde, böceklere karşı bebeklerin kollarını ve bacaklarını koruyan giysiler tercih edilmelidir.

İshal ve besin zehirlenmeleri

Sıcağın etkisiyle aşırı terlemeye bağlı olarak isilikler ve alerjik reaksiyonlar görülebiliyor. Bu durum en çok da bebeklerde görülür ve bebek cildi kıpkırmızı olup, ciltte nokta şeklinde döküntüler meydana gelir. Ancak bunun için çok basit önlem alınabilir. Çocuğa her gün banyo yaptırarak ve çok ince giydirerek, ilaç bile sürmeden isilikler kendiliğinden geçebiliyor. Çocuğu üşümesin diye kat kat giydirmek çok yanlıştır. Kışın sıkı giydirmek gerekir, ama yazın ince giydirmek lazım. Çorap bile giydirmek gerekmezken, sadece bir atlet ve şort yeterlidir.

Yaz aylarında çocuklarda basit mikrobik ya da mikrobik olmayan ishaller, besin zehirlenmeleri de çok sık görülüyor. Çünkü ısı şartları mikropların üremesini, gıdaların bozulmasını kolaylaştırıyor. Bu tür vakalarda derecesine göre davranılır. Eğer hafif ishal, kusma varsa, çocuk günde iki-üç kere tuvalete gidiyorsa önce takip öneriyoruz. Virüslerin yol açtığı basit yaz ishalleri 1-2 günde geçebilir çünkü. Yazın en çok virütik ishallere rastlanır. Bunlar, hiçbir ilaç tedavisi yapılmadan, sadece çocuğun beslenmesine dikkat ederek, bol sıvı vererek, tuzlu, şekerli su takviyesi yaparak geçebilir. Geçmeyen, uzayan, şiddeti yüksek olan, günde üçten fazla tuvalete gitmeyi gerektiren ishallerde hastaneye başvurmalıdır.

Böcek sokmaları Yaz aylarında böcek, sinek ve arı sokmaları çok sık görülür. Alerjik reaksiyon yapmamış, hafif sinek, böcek sokmalarında kaşıntıya karşı ilaçlar, solüsyonlar veya merhemler öneriyoruz. Isırılmış yerlerin mikrop almaması, kaşınmaması gerekiyor. Bazen çocuklar ağır alerjik reaksiyon-

İsilikler

Havuz ve denizlerden bulaşan hastalıklar Çocuklarda, havuz-deniz kirliliğine bağlı hastalıklar da görülür. Özellikle havuzlardan uzak durmak gerekir. Çocuklarda çok sık cilt enfeksiyonları ve Hepatit A sık görülür. Kirli sulardan bulaşan, bu suların çocuğun ağzına kaçmasıyla ortaya çıkan bir sarılık türüdür Hepatit A. Bunun için çocuklara mutlaka Hepatit A aşısı yaptırmalıdır. Ailelere havuz yerine denizi öneriyoruz. Tabii ki denizin de temiz olması gerekiyor. Deniz ve havuzdan sonra duş almak önemlidir.


Havaların ısınması ile birlikte, İsviçre’nin birçok bölgesinde kene vakaları görülmeye başlandı.

F

ederal Sağlık Bakanlığı yetkilileri, kene ısırmalarının ölümcül olabileceğini ve birçok hastalığı bulaştırdığını belirtip vatandaşları uyardı. Kene ısırığı tespit edildiği andan itibaren, kendi başına çıkarmaya çalışmadan, sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini belirten yetkililer, kene ısırması sonrasında; yüksek ateş, bunaltı ve baş dönmesi gibi belirtilerin ortaya çıkabileceğini ifade ediyorlar. Yetkililer, geçtiğimiz yıl kene ısırması şikayeti ile 4 bin kişinin sağlık kuruluşlarına başvurduğunu da dile getiriyorlar.

Kene vakalarına karşı ne yapmalı? İsviçre gibi doğal bitki örtüsü yaygın olan ülke-

hastalık, zamanında yapılan müdahale ile antibiyotikle tedavi edilebilir. lerde sıklıkla görülen kene ısırmaları, genellikle ilkbahar ile sonbahar ayları arasında görülüyor. Ülkede kenelere bin metre yüksekliğe kadar rastlamak mümkün. Keneler daha çok yerden 1,5 metre yükseklikte olan ağaç altı bitki örtülerinde, çalılıklarda ve çimenlik bölgelerde bulunuyorlar. Keneler, nadiren de olsa şu hastalık türlerine sebep olabilirler. Lyme-Borreliose: Lyme-Borreliose, hastalık taşıyan keneler tarafından ısırılan her 10 kişiden birinde ortaya çıkar. Birkaç gün sonra ortaya çıkan yüksek ateş ve grip bu hastalığın belli başlı belirtisidir. Kenenin ısırdığı yerde halka biçiminde kızarıklık da görülür. Bu durumda doktorunuza görünmekte fayda var. Bu

İsviçre’de kenelerin en sık görüldüğü bölgeler şöyle;

Kene Ansefaliti: Ansefalitis (Beyin Enfeksiyonu) FSME olarak da adlandırılır. İsviçre'nin belirli bölgelerinde Ansefalitis virüsünü taşıyan keneler bulunur. Dolayısıyla oralarda bu hastalık insanlara geçebilir. Zürich Kantonu’nun hemen hemen her yerinde bu kene türünü görmek mümkün. Ancak bu bölgede görülen yaklaşık bin ile dört bin arasındaki kene sokmasından sadece biri korkulan Ansefalitis’e neden olur. Baş ağrısı, yüksek ateş, kırgınlık ve bitkinlik gibi durumlarda mutlaka doktorunuza görünün. İsviçre’de son yıllarda kene Ansefalitis hastalıkları ile birlikte Ansefalitis aşısında da artış görüldü. Uzmanlar bir FSME-kene bölgesinde yaşayan ya da orada bir süre kalan tüm yetişkinlere ve 6 yaşından büyük çocuklara FSME'ye karşı aşı yaptırmaları tavsiyesinde bulunuyorlar.

Koruyucu Tedbirler • Ormanlık gibi doğal alanlara çıktığınızda kapalı giysiler giyin. • Yanınızda mutlaka kene ve böcek spreyi bulundurun. • Çalılıklardan, yüksek otlardan ve ağaç altı sık bitki örtüsünden uzak durun.

• Sık dalların bulunduğu ağaç altlarında gezdikten sonra vücudunuzu kenelere karşı özenle gözden geçirin. • Çocuklarınızı kafa derilerinden başlayarak, kulak arkası, bacak arası, göbek deliği gibi en kuytu yerlerine kadar inceleyin. • Kene ısırmasını en geç 24 saat içerisinde doktorunuza bildirin. • Aşılarınızı mutlaka yaptırın. Kenelere karşı korunmak için üç aşılama gereklidir. Etkili bir korunma aşısının etkisi ikinci aşıdan sonra, en erken 4-6 hafta sonunda başlar. Bu nedenle ilk aşıya mümkünse kene mevsiminden önce başlanmalıdır. Keneyi özellikle sağlık uzmanlarının çıkarmasında fayda var. Eğer vücudumuza yapışan noktada yanlış bir manevra yapılırsa kene kusabilir, parçalanabilir, başı kopabilir ve kenenin kirli kanı, cildimizden vücudumuza geçebilir. Bu da hastalığın oluşmasına yol açar. İsviçre’deki kene aşısı ile ilgili gerekli bilgileri doktorunuzdan ya da www.zecke.ch ve www.zecken.ch adreslerinden edinebilirsiniz.

45


Haydar Mevlüt BITNEL Eski Hakem

1931 yılında kurulmuş olan İsviçre futbolunun birinci ligi, şimdiki ismi ile Raiffeisen Süper Ligi olarak adlandırılmaktadır. Bu lig İsviçre’nin en yüksek futbol ligidir ve bu isim 2012/2013 sezonundan bu yana kullanılmaktadır. Süper Lig içerisinde, İsviçre’nin futbol takımları dışında Lichtenstein takımları da yer alır ve toplam 10 takımdan oluşur. Lichtenstein’ın kendisine ait bir milli takımı olmasına rağmen ligleri yoktur. Bu nedenle takımlar İsviçre liglerinde mücadele ederler. Ligde yer alan takımlar ilk ve ikinci yarıda ikişer kez karşılaşarak bir sezonda 4 kez karşı karışya gelirler. Her bir takım toplamda 34 maça çıkar.

Bunu biliyor muydunuz? Futbol dünyasının devi FC Barcelona’nın kurucusu Hans Gamper isimli bir İsviçrelidir. Winterthur’da doğan ve FC Basel’de top koşturmuş olan Hans Gamper daha sonra FC Zürich’i kurar. Afrika’ya gitmek isteyen Gamper daha öncesinde Barcelona’da bulunan amcasına uğrar. Bir süre sonra da orada kalmaya karar verir ve Katalanca dilini öğrenir. Sonrasında da, 1899 yılında FC Barcelona’yı kurar ve takım kaptanı olarak sahalarda yer alır. Kulübün kırmızı ve mavi olan renkleri, 1893 yılında kurulan FC Basel’in renklerinden esinlenerek kullanılmıştır.

46

Ligi birincilikle bitiren takım doğrudan Şampiyonlar Ligi’ne, ikinci gelen takım ise Şampiyonlar Ligi’nin ön elemelerine katılma hakkı kazanır. Ligi üçüncü ve dördüncü bitiren takımlar UEFA kupası elemelerine, ülke puanına ve lige göre de ön elemelere katılırlar. Ligi onuncu bitiren takım bir alt lige düşer. Dokuzuncu takım ise 2. ligde 2. olan takımla karşılaşır. Bu maçta galip olan takım Süper Lig’e çıkma hakkı kazanır. İsviçre liglerinde en çok şampiyon olan takım Zürich’in FC Grasshopper takımıdır. FC Grasshopper toplamda 27 kez şampiyon olmuştur. Bu takımı 20 şampiyonlukla FC Basel takip ediyor.


B

azı çocuklu aileler ya okulun son günü uçakta oluyorlar ya da okul başladığında tatilden geç dönüyorlar. Ailelerin tatil uzatma talebi reddedildiği halde yine de daha erken ya da daha geç geliniyorsa, bu durum ailelere pahalıya mal olabiliyor. Tatilini uzatma talebinde bulunan aileler bu durumu okul sorumlularına bildirmek zorundadırlar. Bundan sonraki aşamada ise, sorumlular tarafından gerekçeye göre değerlendirme yapılır. Ancak şunu belirtmekte fayda var; "Bu tarihte biletler daha ucuz" yaklaşımı yeterince geçerli bir mazeret değildir. Okula gitme mecburiyeti Yasal olarak ebeveynler çocuklarını sürekli olarak okula gönderme sorumluğu taşırlar. Bu mecburiyet tatilin başlangıcı ve sonunda da geçerlidir. Aileler bu sorumluluğu taşımadıklarında cezalandırılabilirler. Kantonlarda

uygulanan cezalar 250 ile 2000 Frank arasında değişen oranlarda uygulanabiliyor. Birçok okul bir-iki gün için sorun çıkarmazken, bazı okullar belge istemektedirler. Örneğin, "Yurtdışında akrabalarım hasta idi" için doktor raporu, "Dedemiz 85. yaşını kutluyordu” ya da “Kuzenimin düğünü vardı" için doğum günü-düğün davetiyesi istenebiliyor. En son verilen mazeret ise "Hastalık". Birçok öğrenci tatil öncesi bir-iki gün mutlaka "hasta" olur. Joker günleri Birçok kantonda ailelere Joker günleri veriliyor. 2, 3 ya da 4 Joker gününü aileler istedikleri zaman kullanabiliyorlar. Ancak Joker günlerini kullanmak isteyen ailelerin bu durumu en az iki gün önceden öğretmene bildirmeleri gerekiyor. Aileler bu Joker günleri dışında ek bir gün talep edemezler.

47


Otomobil

Mercedes-Benz, makyajladığı modeline yeni motorlar ve yeni teknolojiler ekledi.

G

erek boyutları, gerekse taşıdığı kıymetli teknolojiler ile Mercedes-Benz’in amiral gemisi konumunda olan S-serisi, makyajlanan modelleri ile geçtiğimiz günlerde görücüye çıkarıldı. S-serisinin ömrünü yarılamasından dolayı ‘makyajlandığını’ evvela ifade etmek gerek. Dolayısıyla otomobilin gövdesinde yapılan tasarımsal değişik-

48


likler oldukça yumuşak ve yüzeysel tutulmuş. Ön kısımda, tasarımı elden geçirilen yepyeni bir ızgara yer alıyor ki, bu parçanın S-serisi model ailesinin diğer üyelerinde de (AMG ve Maybach modelleri) tazelendiğini belirtelim. Farların iç yapısında gerçekleştirilen tasarımsal değişikliklerin en çarpıcı olanı ise hiç kuşkusuz, üç çizgi formuna sahip olan yeni gündüz aydınlatmaları. Ön ve arka tamponlar da makyaj operasyonundan nasiplenirken, stop grafiklerinde kristal efektli yeni bir dizayna geçiş yapılmış. S-serisinin tazelenme sürecinin en önemli yeniliklerinden bazıları motor kaputunun altında yer alıyor. Öyle ki, otomobilin motor seçeneklerinin neredeyse tamamının yeni olduğunu söyleyebiliriz. Alman üreticinin geçtiğimiz yıl tanıttığı yeni motor stratejisinin ilk adımı olarak, S-serisinde sıralı altı silindirli benzinli ve dizel motor seçenekleri sunuluyor. Ayrıca AMG modellerinden tanıdığımız 4.0 litrelik V8 motorun farklı güç seçeneklerinin seriye hizmet edecek olması da oldukça kayda değer.

49

350 d ve 400 d uzantılı S-serisi modellerinde 3.0 litre hacminde sıralı altı silindirli turbo beslemeli dizel güç üniteleri kullanılıyor. İlgili motor 350 d modelinde 210 bg güç, 600 Nm tork üretirken; 400 d modelinde ise 340 bg güç ve 700 Nm tork değerleri sunuyor. Mercedes-Benz tarihinin en güçlü dizel motoru olan bu güç ünitesinde alüminyum motor bloğu, çelik pistonlar ve NANOSLIDE isimli özel bir yanma odası kaplaması kullanılıyor. Söz konusu teknolojilerin, motordaki kayda değer güç artışına karşın, tüketimde ve motor gürültüsünde önemli iyileştirmeler sağladığı ifade ediliyor. Mercedes-Benz S 560, Mercedes-Maybach S 560 ve Mercedes-AMG S63 isimli üç farklı modelde de 4.0 litre hacmindeki turbo beslemeli benzinli V8 motor kullanılıyor. Turboların motordaki V formunun ortasında yer almasından dolayı gaz tepkisi ve yakıt tüketimi gibi konularda endüstrinin en iyilerinden birisi olan söz konusu V8’in az evvel bahsettiğimiz modellerdeki verileri ise farklılık gösteriyor. Benz

ve Maybach modellerinde 469 bg güç, 700 Nm tork üreten motorun AMG modelinde sunduğu güç ise tam 612 bg. Bildiğimiz 4MATIC dört tekerlekten çekiş sisteminden farklılaşan ve AMG modelleri için özel olarak geliştirilen 4MATIC+ sistemi, S63’ün 0-100 hızlanmasını 3.5 saniyede tamamlamasını sağlıyor. Geleneksel değerlere kıymet veren okurlarımız bir Mercedes-Benz S-serisinin arkadan itişli ve V12 motorlu olması gerektiğini düşünebilir. Mercedes-AMG S65 modeli 630 bg gücündeki V12 motorunun ürettiği enerjiyi yalnızca arka tekerleklerine aktararak S-serisinin geçmişine hoş bir gönderme yapıyor ve bahsettiğimiz okurlarımızın gönlünü kazanıyor. Gelenekleri modern değerlerle harmanlamayı seven okurlarımız ise S 560e isimli hibrit modelin varlığından keyif alacaktır diye düşünüyoruz. 3.0 litre hacmindeki sıralı altı silindirli benzinli motor ile elektrik motorunu harmanlayan hibrit modelde 48 volt elektrik tesisatı kullanılacak. Bu modele dair daha fazla resmi detay içinse biraz daha beklememiz gerekecek.

49


ilk kez kullanılan dijital gösterge paneliyle dikkat çekiyor. Karoq, yine tipik bir Skoda olarak, VarioFlex sistemli arka koltuklar ve bagaj kapağının eller serbest şekilde açılabilmesine olanak sağlayan "sanal pedal" gibi şık fikirleri bünyesinde barındıracak.

K

odiaq ile SUV sınıfına güçlü bir giriş yapan Skoda, tamamen yeni bir model olan Karoq ile iddiasını sürdürüyor. Markanın yeni oluşturduğu SUV tasarım diline uygun bir görünüme sahip olan Karoq, iç mekan genişliği, 521 litrelik bagajı, yeni sürücü destek sistemleri, tamamen LED teknolojisine sahip farları ve bir Skoda modelinde

Güçleri 115 ile 190 bg arasında değişen ve dördü yeni toplamda 5 motor seçeneğiyle donatılacak Karoq, son teknolojiye sahip sürüş destek sistemleri de sunuyor. Bunlar arasında Park Yardımcısı, Şerit Asistanı, Trafik İşareti Tanıma, Tehlike Asistanı, Kör Nokta Uyarısı, Uyarlanabilir Hız Sabitleyici, Ön Bölge Asistanı gibi konfor ve güvenliği artıran unsurlar var. Bununla birlikte Amundsen eğlence sisteminde, araç içinde kesintisiz iletişim imkanı sağlayan wifi bağlantısının yanı sıra, bazı fonksiyonları ekrana dokunmaksızın sadece el hareketleriyle kontrol etmeye yarayan "Gesture Control" özelliği de, Karoq ile sunulan ilginç donanımlar arasında bulunuyor.

Audi, Q7, Q5, Q3 ve Q2'den oluşan SUV gamına iki yeni model daha ekleyecek... Audi, ürün yelpazesini ve SUV model ailesini iki yeni Q modeliyle genişletmeye hazırlanıyor. Modellerin üretim planlarıyla ilgili açıklama yapan Audi AG, Q8’in üretimine 2018 yılında Slovakya’nın Bratislava kentinde başlanacağını; ilk Audi Q4’ün ise 2019’da Macaristan’ın Győr kentinde, üretim bandından ineceğini duyurdu.

50


AVANTAJLARINIZ • Hedef kitleye doğrudan erişim • Firma imajı yaratma • Marka değerini yükseltme özelliği • Düşük maliyet • Farklı formatlarda sabit tanıtım

İlanlar için Tel: 076 343 80 74 Firmanıza, HaberPodium sayfalarında yer vermek icin hemen arayın! www.haberpodium.com info@haberpodium.com /haber.podium 51


Moda

H

ızına yetişemediğimiz, bazen bambaşka tasarımlarla bazen de geçmişe dönüşlerle bizi başta şaşırtan ama sonra her nasıl oluyorsa almaya ikna eden moda dur durak bilmiyor. 2017 Yaz modasında sizleri nelerin beklediğini hazırladık.

52


zdesi

Son Zamanların Gö Braletler! aracak Hatlarınızı Ortaya Çık r rle me Ke n de el” “B

rda, Etek Uçlarında, Kolla fırlar! Fır rde Ye r He da Yakalar

Fırfırlar geçtiğimiz birkaç sezondur son derece revaçta ve üstünlüklerini bu sezonda da sürdürmeye devam edecekler.

Pembenin Gücü!

Toz pembeden tutun da en koyu haline kadar her türlü pembeye hazır olun. Çünkü “Parisian” üçlemesi olan Céline, Givenchy ve Chanel öncülüğünde sezonda pembeler fazlasıyla önde olacak.

Seksi görüntüye ulaşmanızı sağlayacak, hacimli ve vücut hatlarınızı kapatan kıyafetleriniz için kum saati şeklinde ince belinizi ortaya çıkaracak kemerler yaz sezonunun gözdesi.

Bu sezon da, kadife ve zarif dantel braletler, deve kuş tüylü gösterişli braletler ile tahtını korumaya devam ediyor. Ayrıca bu sezon braletleri gömleklerin, tişörtlerin üzerinde fazlasıyla göreceğiz.

Tatlış Punk Konsepti.

Yüksek ve Geniş ine Vatka! Omuzlar İçin Alabildiğ

80’lerin canlanmasıyla tabii ki güçlü omuzlar da geri geldi. Bu sezon vatkalar tekrar hayatımıza giriyor. Mini etek veya kısa paça pantolonlarla kombinleyerek kullanabilirsiniz.

Sezonun verdiği mesaj çok net aslında: “tatlış görünebilirim ama bu sert olmadığım anlamına da gelmez”. Sezon tasarımlarında çiçek desenlerine fazlasıyla ağırlık veriliyor. Kısacık veya yine geçtiğimiz sezonun trendlerinden olan yapıştırılmış saçlar ve postal tarzında botlar ile kombinleyerek fazlasıyla tarz görünebilirsiniz.

Kat Kat Giyinmek

Upuzun Kollar Pijama Modası Yine Trend!

Gecelikler ve pijamalar sokak modasına uyarlanmaya devam ediyor. Görünen o ki, gecelikler ve saten pijama gömlekler bu sezon da tartışılmaya devam edilecek.

Geçtiğimiz birkaç sezon da parmaklarımızı da geçecek kadar uzun kolları görmüştük. Bu sezonda yine uzun kollar ve oversize fazlasıyla trend.

Kombinlerinizin üzerine giyeceğiniz tül elbise, hırka, bluzlar tarzınıza tarz katacak. Bu sezonda birçok markada görüp anlam veremediğimiz bu uzun tül parçalarını kombinleyerek trend bir görüntü yakalayabilirsiniz.

53


Gezi Rehberi

2007 yılından bu yana UNESCO Kültür Mirası Listesi’nde bulunan Lavaux üzüm bağları, Lozan yakınlarında, Kanton Waadt’da bulunuyor. Burası, Vevey ve Montreux şehirlerini birbirine bağlayan ve 14 km uzunluğunda olan bir yol. Aslında yürüyüş yolu 11 km ve zaman olarak da 3 saat 15 dakika olarak hesaplanıyor. Yürüyüş rotası Ortaçağ kasabası St. Saphorin’den başlıyor. Üzüm bağlarının arasından göl manzarasına karşı inişli çıkışlı devam eden rotanın son durağı ise Lutry. Burada yol boyunca birçok tren istasyonu bulunuyor. Böylelikle istediğiniz an gezintinizi bitirebilirsiniz.

54


Cenevre Gölü kıyısı boyunca uzanan yaklaşık 800 hektarlık asma bahçeler 11. yüzyıldan bu yana mevcut. Göl manzaralı yol boyunca piknik alanları ve banklar bulunuyor. Karşınıza çıkacak olan bağlarda üzüm veya şarap alıp manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. “Beni Lavaux bağlarına götürün… Suların aktığı dağları görmek istiyorum…” Prince, 2010 yılında “Lavaux” isimli şarkısında bölgeyi böyle anlatıyor.

Yumuşak ve hafif içimli beyaz şarap veren Chasselas üzümleri, Lavaux’un en belirgin üzüm türüdür. O kadar ki, UNESCO 2007 yılından bu yana buraları koruma altına almış. Teras şeklinde ekilmiş şarap bağları misafirlerini sevgiyle kabul ederken, yerel şarapçılar yolda gezintiye çıkanlara meşhur şaraplarını tattırıyorlar.

Lavaux şarap rotasında Chasselas üzümleri başrolü oynuyor. Bölgenin kendine özgü bir şarap kimliği var.

55

55


Ayhan Demirden Sinema eleştirmeni a.demirden@gmx.de

Genç Karl Marx

Fragman

Yönetmen : Raoul Peck Yapım Yılı

: 2017

Ülke : Fransa, Almanya, Belçika Türü : Dram, Tarihi, Biyografik Süre : 1 saat 58 dakika Oyuncular : August Diehl, Stefan Konarske, Vicky Krieps, Olivier Gourmet, Alexander Scheer, Michael Brandner, Hans-Uwe Bauer, Hannah Steele 56

Dünyanın en etkili kişiliklerinden biri olan Marx’ı, Komünist Manifesto’yu yazdığı döneme kadar anlatmayı seçen Rejisör Raoul Peck’i yaptığı etkili belgesel filmlerle tanıyoruz. En son- ‘ I Am Not Your Negro’ Ben Sizin Zenciniz Değilim- ile ilgileri üzerine toplayan, Oscar’a aday gösterilen Peck, bu kez drama dalında şansını deniyor. Aslında bu devasa kişiliğin ve hala gündemimizi belirleyen önermelerin oluşturduğu büyük beklentilerin hepsine bir şekilde cevap vermeye çalışırken maalesef dramanın kendi yasalarının kurbanı olmaktan kurtulamıyor. Filmi izlerken keşke belgesel yapsaymış ve bu önemli tartışmayı biraz daha izleseydim diyorsunuz. Ya da karısı Jenny Marx’ın aristokrat ailesinin nelere sahip olduğunu merak ediyorsunuz ama bu anekdot, bir diyalogda yan bir cümlede geçiyor sadece. Duyguların yansıtılmasında çok zorlanan Rejisör, bir kovalama sahnesini komedi sınırlarında sahnelemeye kalkınca, hem sahnelerin hem de karakterlerin inandırıcılığına gölgeler düşürüyor. Pekâlâ, senaryosunu Raoul Peck’in Pascal Bonitzer ile birlikte yazdığı Genç Karl Marx kötü bir film mi? Kesinlikle hayır. Marx’ın hayatını, duyarlılıklarını, Engels ile tanışmalarını, Proudhon ile tartışmalarını,

Bakunin’le çelişkilerini belli bir dizi içinde sunan, Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi’nde karısı Jenny’nin katkılarını öğrenmemizi sağlayan çok yararlı bir illüstrasyon kesinlikle. Duygusal gerilimler, karakterlerin olaylar karşısında geçirdikleri kişisel dönüşümler, azim, kararlılık ve kendisini mücadelesine adamaya yönelik filmsel, dramatik beklentileriniz varsa, bu film size bunları sunamıyor. Sanıyorum Louis Althusser’in Genç Marx- Olgun Marx kavramını ödünç alan Peck, bize Marx’ın olgunluk dönemini konu alan bir film daha yapacaktır. Herhalde o da Kapital’in yazımına kadar olan dönemi anlatacaktır. Kapitalizmi anlamak isteyen herkesin muhakkak başvurmak zorunda olduğu bu eserin yazım serüveni kadar, çağımız sorunlarına karşı önerdiği çözümlerin dijital çağda ne kadarının daha geçerli olduğunu görmek, kuşkusuz çok ilginç olacaktır. Şimdiye kadar filozofların sadece dünyayı yorumladığını, ancak yapılması gerekenin dünyayı değiştirmek olduğunu savunan Genç Marx’ı kaçırmayın derim.


The Handmaiden: Hizmetçi 2003 yılında Oldboy adlı filmiyle Cannes’da Altın Palmiye ödülünü kazanan yönetmen Park Chan-wook, Sarah Waters’ın romanından uyarladığı, zamanını ve geçtiği yerleri değiştirdiği son filmi Hizmetçi ile ne kadar usta ve duyarlı bir yönetmen olduğunu bir kez

mirası bölüşeceklerdir.

daha gözler önüne seriyor. Filmi üç bölümde anlatan yönetmen, Japonya’nın Kore’yi işgal ettiği yıllara götürüyor bizi.

ko’nun pornografi düşkünü amcası ile adi Fujiware’nin birbirini yediklerini, mirasın ise yeni yollara düştüğünü görürüz.

Annesi de ünlü bir yankesici olan Sooke, nefes kesen güzelliği ile üçkağıtçı Fujiware’nin ilgisine mazhar olunca, onun kurduğu plana göre, hizmetçi olarak büyük bir mirasa sahip Hideko’nun yanında çalışmaya başlar. Görevi Hideko’nun Fujiware’ye aşık olmasına ve evlenmesine içerden yardım etmektir. Daha sonra da Fujiware Hideko’yu bir akıl hastanesine kapatacak ve

Bu çok çekici ve psikolojik gerilimle yüklü erotik duyarlılıklarla da bezenmiş yapımda, Yönetmen Park Chan-wook; açgözlülük, tutku, aşk, sahip olmak, hakkı olmak, birbirinin içinde birbirine karşı olan tükenmez mücadeleleri teker teker, son derece zevkli bir estetikle ve çok büyük bir ustalıkla bizi; gözlerimizi, bütün duyargalarımızı harika bir ziyafetin ortağı yapıyor.

Planın başarıya ulaştığının görüldüğü birinci bölümün ardından öykü bir de Hideko’nun perspektifinden anlatılır. Hideko hizmetçisine aşık olmuştur. Mirasını açgözlü amcasından korumak için Fujiware’ye kanmış görünür. Son bölümde Hide-

Yönetmen : Park Chan-Wook Yapım Yılı

: 2016

Ülke : Güney Kore Türü : Dram, Gerilim, Romantik Süre : 2 saat 25 dakika Oyuncular : Kim Min-Hee, Kim Tae-Ri, Ha Jung-Woo, Cho JinWoong, Kim Hae-Sook, Sori Moon

Fragman


e h C alı

uam y ağı r g 200 ay barddağı , r e ı şek z, 1.5 ç su bar ğ : a r d e el ar am tu ozu, 2 b m e u t t z s Mal urta, 1 ğı, 1 tu artma m ab ya 3 yu ak tere lya, 1 k ı kakao mek ya e i ğ ş ı y u n ş 5 m 1 va k ka il rta, , 1 van u süt, 2 yeme m u a , 1 y ı neiyşraekstbabriber, r un, : i n n i y su iç bne pe ek lkı amşısıığr, ıç kırmızeı , 1 ye-- nu g l la yeükmtat kaşığ iberiy 2 barve hi Do m a r g r, 2büy çay ığı b ak, taer 250ığımşeelkere: 2ak, yarı1mçay kaşiş sarşımç,sikkaorlaabib ş i i kMaaşlzesarı kabı:kekik, yağı,e1rikdtsiulm , tuz delenm n n ğ a n i k ı i da eryikiaçş ı zeyt us1ublaürd si ı iri re ğ ruiyeu, nderdağ Ü1 zçak kaşım as i reu ba rdık ıbı cede sım ı e e t e r e ş z e s m ainseb viz/4 d aker n l Bdak aniçcien: 1 niri 200 aükniçüink ri k’elsikki ka keki n e e . dSiesrtvisiesan pıeşyı: ını öncedhnaiznırtlaüsmmır taan2e6al ckm oynunlzayilıep oyup ı y k r u i b u ı n n m r e par zırlaanışı:F önmceedlee un a vemmavrak khaağfiıfve t ratğaıy- ı akao e k c a a u t l r ı HHazır Mmısaırlz eyrtuborn ayrıa ydtain y yşiurmme Bnir ve k mı, uP, i n. u ış- va dikbi de n ze nu. Dısoıtlhıgtassoınnakrala,gDövadphekaabsaokea,rriı,şttıruınzf.ınrıanlsaüyetık,iğdiiknav.rruKlı- arışım ttbaainr blıaçayaığnı .soyulğeyı,erşeekk5kadadkaikabruiyeevveaykmınceaeknaabhiar k ecede, ySaağrımbstiebreeryeak v.erSipon3yru,mbaibyyeaa bdaşlhadoamkoikja 7de0r’ddaenr şirin. ikçairnalea fçıırrınpaısnebezke çsauıyrnpamiarlleiykinte. 5 ykıübnl.en1d kika pi tuktan idyıiyacpteakslue,yıseıtrın.ımKşımilıenıbeknlı.bÇaordbaö 40 da soğut ndistan dktaırarearkıksıarrkıaşreınştvene aklaıpıfnı.rında çıkarıp a ve hi dmiğuş meingveetiartiseırtvıislmyaış rından çikolat hpaişliçr ierdinevne ıs a da fı itilmiş n. ögne c a sonr rine er vis edi Dah ra, üze rek ser son zi döke cevi

ı l a m e r K ş u ı m s l a u r b r v o a K ısır Ç M

t a l iko

Ç

58

e k a esc


ı e s k a a b c r n o a Ç P n u a l SoğNohut

ğı kaşı at a b t r ço n, u, 2 ı kimyo için n u şığ ak hut ı no 1 çay ka ullanm ğ a nk ard u, su bardak s işirirke e 5 2 p , 2 ı, 1 b uzu, ağı yu v malaya u : s r , e t ğ el ny Hi en ını zem inya laya eyti yağ sonra dirdikt ımdan n i Malma zeytin himasızma z t n ş rı en ey ta u, z arıştık un.Dinlıtın. Kaltı sız mek iç rılmış n u n K s a ı u . oy ver ara ay ohutarıştırınenara k tavada amurunrin ve ışımın N ken : i h ı k e k v ş ar t lanıbirlikte arışımıta ateş dakika,zünü çeşirin. K ir r ı z Ha yonu rpin. K ını or e 3-5 er yü rar pi için b kim unu se tin yağ oyun v in. Diğ ar tek uması din. r, tuz ra zey aşığı k ar pişir ne kad ın. Soğ ilave e bibezma k ı e y l k l son emek a kad a ge krarla yarak lma o, sı eğe rı doavokadiber, ist 4 y ınlaşan z kıvamları te hazırla a s e ı , kal diğini n adım stünü ızı vyeşillik er, pulbğe bağl m r e ı ü i l b di anı iç ın ve es, k eya abi iste mat, roka v ve karacı sos, kal ağa al o d küp küp leri ha-k Çer,i havuçya tuzu bağlı tab e : d n ra me lin içi an ala teğe r hae malze ne koya a Üstümızı soağğı, himurta, is l a i er arç n v kır ytin y e yum ük p da ısıtı lerin üz ç ü ze ğlı poş k eri ava ake’ ba mus bzel ağını tn. Panc e S u h y ri şı: lanı. Zeytindar pişi r ı z Ha rayın na ka doğ e ısına ın. fifç is yap serv

a m r avu

K a ı n r a a l D p o ı l T r a a t h c n t a MaM

ir saı,bk , y u ğ r kuya a n çtoek r, e1 batrdşsıo-ğa ek r e r ğ e gniz.) aadyeka şyığeım a 5(0 a i m : r , t ı r u ele haşrebiliyrsaığş),, 21 yçetmaerk, k1tozkua,şığı d k a e b a ş 5 i a m rdu d ı ıl 2an atchatleımek -1em : 1a2lz arımanbaankemlaenğenı sısılvati dyaeğtı,m rM ı m t y uz a ğ t ı d k Y ed c,ev6iza k kaaştecesv,iz1i, s2ak, t :greterekbaönrd c Mi r e l e0 l 3 aner1 yemdeoismtan arım isitb zem75 bekbiçr agyeceinildb i, 2-iri s t z d , i e ş u n v i Mal t sudyaamrım ş i ( h d e b d , aye ru a ş h 1 ü nc saa bade l d sıeztm ç şua, e1nmi er, ista rt üzüm tikten d n i u çiğ natü2reaakçaaı ğsaarelnçdelerğai bib it h k miş kaşığı ede er yup n ğı anikkakşaığşığı eer,kirkda e l ek uknoa . şç cer nde org emek üşlhbaib p:reu, 3 yem ğı ten ckerroebyoetrıştırraın i a k 3 yşığı pha m ı z fa arnkasoenvizinr nv.e Yıarrlıtacnhaışto sıvı ya ıizr ımtuetn ka : n i b e ealeşrıin eleşnierdkaidkditsetaşnialcğbaiybaeyaaı- bu çHağızma i v ü ı t Üs y kaşı ğın zueşmb aaa tg pmiiş hinbışir yteabbnağraa ydacun m n mlaruı ru ça ılmışTereya üamnmaalkir kmıvasm ao d r m tadeloevğeruafnakaabhirat snın vteaH ı T b r n kıy a : u e a ı r s r . aürm ış nun n m. Yiçin )t,ırıdn bna.şkD kullamaan n n o ı ,ü l s a l u e ei n ş c u k ır c şı üze tasboan-rnaı , Hazun. kMaaavpulramaçıneıkiknarı leı reinkiledmyekriaçinirmpaı rçaae rkaubrtib i ızını öplçdşoıkğla baerır,önkctan dceikviatzmenura oalyakoytünü ksuayçuay t ürıznüm e ( b h r il is l h . d Üs matc ışaknu lakaşığp kaün ka nu.Tlb üurd i av,erpi ovpesihidnıedn.eKkablaınirçainkıbnuz azır. k ve ğransmoğyemekaam h chaateplay yeası Do . Birkıvaakm i h o.pSşaekllçMaotm vise r t nrae d yice kaişviarmmaelm e s yın amınd alreaykin sok vrini i hbair pkı kıv arlaeyk dahmasa anız e .dİyai m z r v Ü ı , u u r y ğınasa ırın. kaikyaın aul . ana kav ba a bat0ud g y ğın ımla1rı kletinarlı d ad da be ant bın M 59


Masal

İki İnatçı Keçi Masalı

Bir köprünün ortasında rastlaşmış iki keçi Hep inatçılıkmış meğer bu keçilerin suçu Büyük keçi demiş yol ver önce ben geçeceğim Küçük keçi demiş eğer verirsem öleceğim Tam köprünün ortasında toslaşmış iki keçi İkisi de suya düşmüş bunu görenler şaşmış Keçilerin inatçısı suya düşer boğulur İnsanların inatçısı kim bilir ki ne olur. İşin aslı şöyleymiş: Bir köylünün iki inatçı keçisi varmış. Bu keçiler o kadar inatçılarmış ki biri diğerinin yaptığı şeylerin tam tersini yaparmış hep. Öyle ki, birisi otlamak için köylünün evlerinin kenarından akan derenin karşı tarafına geçse öbürü mutlaka diğer tarafı tercih edermiş. Bu iki inatçı keçi birgün yine kırlara otlamaya gitmişler. Her taraf yemyeşil taptaze çimenlerle doluymuş. Keçiler otlaya otlaya ırmağın kenarına kadar gelmişler. Keçilerden birisi ırmağın bir yakasında, diğeri öbür yakasında otlamaktaymış. İkisi de derenin karşı tara-

60

fından otlamak istemişler ve ikisi de ırmağın üzerindeki köprünün tam ortasına rastlaşmışlar. İki keçi, köprüde burun buruna gelmişler. Keçilerden birisi yol istemiş: – Çabuk yol ver karşıya geçeceğim. Diğer keçi yol vermeye yanaşmamış: – Önce ben geldim, sen bana yol ver. Keçilerin ikisi de inatçı mı inatçı. Köprüde kafa kafaya toslaşmışlar. İkisi de kavga etmekten yorgun düşmüşler. Bir tos, bir tos daha derken, keçilerin ikisi birden dengesini kaybedip ırmağa düşmesinler mi? İki keçi, ırmakta bata çıka sürüklenmeye başlamışlar. Boğulmak üzereyken yaptıkları hatayı anlamışlar. Son sözleri: “Keşke ikimiz de bu kadar inatçı olmasaydık!“ olmuş.


Feldbergstrasse 33 4057 Basel 061 691 24 71 www.muzik-kitap.com info@muzik-kitap.com

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens Yuval Noah Harari Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü? Para neden herkesin güvendiği tek şey? Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen? Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar? Geleceğin dini bilim mi? İnsanların miadı çoktan doldu mu? 100 bin yıl önce Yeryüzü'nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak? Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim'le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor. 30'dan fazla dile çevrilmiş bu kışkırtıcı çalışma özellikle Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright'ın eserlerine aşina okurlar için muhteşem bir kaynak.

Dali'den Karakurbağasına Bazı Düşünceler George Orwell "Dali'den Karakurbağasına Bazı Düşünceler"de Orwell, kalemini kâh bir neşter kâh bir tüy gibi kullanarak; ilkbaharın güzelliklerinden intikam duygusuna, Dali'nin yaşamı ve eserlerinden ideal pub'ın nasıl olması gerektiğine, İspanya İç Savaşı'ndan suç ve dedektiflik romanlarına, Marakeş ve sakinleri üzerine insani gözlemlerden bilim-siyaset ilişkisine kadar birbirinden çok farklı konuları büyük bir ustalıkla, ivmesinden ve entelektüel keskinliğinden hiçbir şey kaybetmeden işliyor. Hangi konuyu ele alırsa alsın, derinlikten taviz vermeden, tadına doyulmaz bir yazınsal şölen sunuyor. "Bir duvardan talep edeceğimiz ilk şey, dik durmasıdır. Dik duruyorsa iyi bir duvardır ve hangi amaca hizmet ettiği bundan ayrı değerlendirilebilir. Fakat bir toplama kampını çevreliyorsa, en iyi duvar bile yıkılmayı hak eder."

Sürgün Ruhum Zabel Yesayan Türkçeye çevrilen kitaplarıyla büyük ilgi gören Zabel Yesayan, 'Sürgün Ruhum'da, uzun yıllar yurt dışında yaşamış İstanbullu bir ressam olan Emma'nın memleketine dönüşünden sonra yaşadığı iç hesaplaşmaları ve yaşadığı güçlükleri anlatıyor. Yesayan'ın 1915'ten sonra kaleme aldığı ilk edebi eserlerden olan ve 1922'de yayımlanan 'Sürgün Ruhum', yaklaşık 1910'da, özelde Ermenilerin ve genelde tüm Osmanlı vatandaşlarının yaşadığı gerilimleri arka plana alarak, bir memlekete ait olmak, kendini evinde bile sürgün hissetmek, her şeyin siyaset tarafından belirlendiği koşullar altında sanatla uğraşmak gibi temalar etrafında, hem bireysel hem de sosyolojik düzlemde bir Osmanlı fotoğrafı çekiyor. Aynı zamanda bir 'eve dönüş' hikâyesi olan 'Sürgün Ruhum', çarpıcı, insanı sarsan bir eser.

61


Resimdeki oyuncu

Ağır kas hastalığı

Güvenmelik

Yunan mitinde doğa tanrısı

Vücuda konulan eczalı parça

Din işlerine bakan görevli

Sarı saçlı ve ak tenli kimse

Kısa süreli uyku

Arının yaptığı tatlı madde 6

Yazarlar, edipler 4

Boyun eğen

Ekmekte çıkan yeşil mantar

Kına ile boyanmış

1

Öç, intikam

Bir şeyden yana olma

Üye 7

Şeker tadında olan Krom imi

Kıvanç

Az, azıcık, pek az

Tellür imi

Tiyatroda oyun 13

5

Zait 10

Yasaklanma

Bilim

Optimizm

Çayın istenilen durumu

Dogmacılık

Sudan plakası

Avuç içi Üçlü

İstenilen nitelikleri taşıyan

Hint destanı 3

Sürüm

Bıyığı, sakalı çıkmayan

İngilizce bay

Su yosunu 2

Saygısızca davranarak işini yürüten

Bobin

Tatil günlerini evinde geçiren yatılı öğrenci

Aklama, temize çıkarma

Evli olmayan

Sergen

Her türlü kara taşıtı

Çocuğu olan erkek Sızlanma, yakınma Akşam yemeği

Yerden uzaklığı az olan

Gereksiz söz

Ağabey

8

9

Manzume

Cilve 12

Tehlikede verilen işaret

Kelime vurgusu

ANAHTAR SÖZCÜK

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

12

Yapılacak olan çekilişte anahtar sözcüğünü bulan 3 abonemize Özgür Kitapevi’nden Ayın Kitapları sayfasında tanıtımları yapılan kitaplardan hediye edilecektir. Çekilişe katılmak için anahtar kelime ile kendi adres bilgilerinizi info@haberpodium.com adresine yollayin. Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: MÜLTECİ SANAT / Geçen Ayın Kazananları: Yağmur Negüzel, Himmet Akkurt, Rojda Sayan

62


12.000 metrekarelik alan 2800 farklı ürün 24 kișilik kadro İsviçre’nin her yerine servis olanağı TÜM İHTİYAÇLARINIZI TEMİN EDEBİLECEĞİNİZ TEK ADRES

GÜVEN

KALİTE

HIZLI SERVİS

UYGUN FİYAT

LOGO BASKILI ÜRÜNLER VE AMBALAJLAR Pizza Kartonları Paket Servis Kutuları Poșet Aliminyum Folyo Plastik/Karton Tabak Plastik/Karton Bardak Çatal-Bıçak Eldiven Temizlik ürünleri

Verpackungen für Hotellerie und Gastronomie AU Pack GmbH Tannwaldstrasse 101/4600 Olten

Tel: 062 296 68 88

Fax: 062 296 68 90

info@aupack.ch

www.aupack.ch



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.