HaberPodium, Sayı 74, Kasım 2019

Page 1

İsviçre'ye özel aylık aktüel ve kültürel haber derginiz

www.haberpodium.ch / 15 Kasım 2019 / Yıl 7 / Sayı 74

60 Yaşın Üzerindeki İşsizlere KÖPRÜ EMEKLİLİK UYGULAMASI


Allianz Suisse ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓

Autoversicherung Hausrat Privathaftlich Rechtschutz Lebensversicherung Hypothek Krankenkasse Kredit Geschäft Versicherung

Serdar Eser

Schaden Hotline: 0800 22 33 44 Allianz Suisse Hauptagentur Oftringen Nordstrasse 14 CH-4665 Oftringen www.allianz-suisse.ch

Versicherungs- und Vorsorgeberater Finma Registernr.: 33082

Tel: 058 357 53 87 Mobil: 079 159 87 59 Fax: 058 357 53 71 Mail: serdar.eser@allianz.ch



ABONE OL,

İsviçre gündemini bizimle takip edin!

DERGiN HER AY ADRESiNE GELSiN! 1 yıllık Abonelik ücreti sadece 75 Sfr.

İsim: Soyisim: Firma: Faaliyet alanı: Dergi teslim Adresi: Posta Kodu/ Şehir: Telefon: E-Mail: Meslek: Doğum tarihi:

İmza

75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın. BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO 60-648799-5 IBAN: CH59 0900 0000 6064 8799 5

ArgeMedia-HaberPodium Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur +41 (0) 52 514 11 00 +41 (0) 76 343 80 74 Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. www.haberpodium.ch

/haber.podium /haberpodium


Klima eylemlerinin dikkat çeken ismi Greta Thunberg’in,”…İnsanlar acı çekiyor, insanlar ölüyor…” “Parayı değil hayatı konuşun, bizi konuşun, doğayı konuşun, geleceğimizi konuşun! ” sözleri, İsviçre siyasi arenasında etkisini gösterdi. 20 Ekim’de yapılan genel seçimlerde; İsviçre Yeşiller Partisi ile Yeşil Liberal Parti 200 sandalyeli Ulusal Parlamento ile 46 sandalyeli Senato Meclisi’nde sandalye sayılarını arttırarak Parlamento’nun üçüncü büyük gücü haline geldiler.

Aydın YILDIRIM a.yildirim@haberpodium.com

Diğer bir başarı ise kadınlara ait. Seçimler sonucunda, Ulusal Parlamento üyesi olan kadınların oranı %42’ye çıktı. 2015 yılında yapılan seçimlerde sağ partiler etkili olurken, bu kez de yeşillerin ve kadınların öncülüğünde sol güçlendi. Bu seçimlerde, bizden iki isim de girdi Parlamento’ya. Sibel Arslan ve Mustafa Atıcı. İki ismin seçilmiş olması, göçmenlerin İsviçre’deki yaşama dahil olmaları ve var olan sorunlarının çözümü açısından oldukça önemli. İsviçre’deki politik yaşama ciddi katkılar sunan bu iki isim, diğer parlamenterlerle birlikte, Aralık ayında yemin edecek ve görevlerine başlayacaklar. HaberPodium olarak kendilerine şimdiden başarılar diliyoruz. Seçimlerle ilgili sonuçları ve değerlendirmeleri içerikte okuyabilirsiniz.

Bunlardan ilki “Mehr bezahlbare Wohnungen“ (Daha Uygun Fiyatlı Konutlar) Federal Hükümet düzenleme dahilinde, önümüzdeki on yıl içinde uygun fiyatlı konutları teşvik etmek istiyor. Yeni inşa edilecek olan konutların en az %10'unun kâr amacı gütmeyen konut kuruluşlarına ait olması gerekiyor. Girişim SP ve Yeşiller tarafından desteklenirken, İsviçre Kiracılar Derneği girişime karşı olduğunu açıklıyor. Gesetz gegen Homo-Hass – (Eşcinsel nefrete karşı Yasa) isimli ikinci oylama ise; Ceza Kanunu’nda, cinsel yönelime dayalı nefret çağrısı ile ilgili yapılan bir değişikliği kapsıyor. Federal Parlamento, Aralık ayında gerçekleştirdiği bir oturumunda, ırkçılık karşıtı ceza hukukunun bir parçası olarak, cinsel yönelime dayanan nefret ve ayrımcılık çağrılarının da cezalandırılmasına karar vermişti. Genç SVP’liler ve Gençlik ve Aile Çalışma Grubu’ndan oluşan referandum komitesi, bu yasa düzenlemesine karşı yaklaşık 67.000 geçerli imza toplamıştı. İsviçreli seçmenler yapılacak olan oylama ile, ırkçılık karşıtı ceza hukukunun eşcinsel ve biseksüelleri de kapsayıp kapsamayacağına karar verecekler. İlerleyen günlerde bu referandumlarla ilgili detaylara ve tartışmalara daha çok yer vereceğiz.

*** 9 Şubat Oylamaları 9 Şubat 2020 yılında, İsviçre genelinde iki konu halkın oyuna sunulacak.

Künye / Impressium HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt. Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis. ArgeMedia HaberPodium Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur Tel

+41 (0) 76 343 80 74

E-Mail info@haberpodium.com Web www.haberpodium.ch Inserate marketing@haberpodium.com Bankverbindung KONTO 60-648799-5 IBAN CH59 0900 0000 6064 8799 5

Sahibi / Herausgeber ArgeMedia Genel Yayın Yönetmeni / Chefredaktor Aydın Yıldırım Haber Müdürü / Nachrichtenchef Derya Özgül Redaksiyon / Redaktion Reyhan Alhas Yazarlar / Autoren Ayhan Demirden Bahar Yıldırım Berna Çoban B. Nazan Walpoth Bülent Kaya Edibe Gölgeli Fikret Zengin Fuat Köçer Gamze Hacipasaoglu Gülter Locher Haşim Sancar Mehmet Meral Meral Acar Mustafa Aktaş Özgür Tamcan Sibel Arslan Savaş Şengül Yasemin Schreiber Pekin

Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen Kantone Savas Kulug Hukuk Danışmanı / Rechtsberaterin Derya Özgül LL.M Grafik Tasarım/Baskı / Grafische Design/ Druck ArgeMedia Türkiye Sorumlusu Kurtuluş Karaşın Online / Internet Sadık Bagadur Yayın Periyodu / Periode Yılda 11 Adet, her ayın 15'i 11 Mal Jährlich, jeder 15. des Monats Die Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe (www.haberpodium. com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir. HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Redaksiyon kapanış: Her ayın 3'ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3'üne kadar göndermeniz gerekmektedir. Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz. www.haberpodium.ch facebook/haber.podium twitter/haberpodium instagram/haberpodium


8

Seçimin Kazananları Yeşiller ve Kadınlar

14

Yeşiller Hükümete Girmeyi Hedefliyor

16

11

21

İsviçre Vatandaşı Olan Göçmenler de AYRIMCILIĞA MARUZ KALIYOR

 Bu Sayıda

22

6

Mustafa Atıcı Federal Meclis'e Girmeyi Başardı

60 Yaşın Üzerindeki İşsizlere KÖPRÜ EMEKLİLİK UYGULAMASI

18

12 23 19 Sibel Arslan Federal Meclis'e Girmeyi Başardı

 Sayı 74 / 15 Kasım 2019

13

Mirasçılar Tarafından Yapılacak

20

Kadınlar Parlementoda

24


26

40

48

41

49

28 Sternen Oerlikon’da Yeni Bir Diş Kliniği;

2019 İsviçre İnsan Hakları Ödülü

Doktor Ruedi Lüthy'e

30

50 42 7

52 32

34 44

İSVİÇRE’DE İLTİCACILAR "N KİMLİK İNİSİYATİFİ" KURDU

36

46

Hangi Filme Gitmeli?

54

Yemek Tarifi

56

Etkinlik Rehberi

58

Küçük Deniz Kızı

60


 Gündem 8

İ

sviçre’de, 51’inci dönem Federal Meclis ile Senato Meclisi için yapılan seçimlerde, 200 kişilik Federal Meclis üyeleri belirlendi.

Kimi kantonlarda salt çoğunluk sağlanamadığı için, Senato Meclisi’nin bazı adayları henüz belirlenmiş değil. Bununla ilgili olarak 17 Kasım’da ikinci tur seçimleri yapılacak ve en fazla oyu alan adaylar Senato Meclisi üyesi olacak.


Ülke genelinde, bu yılki seçimlere katılım oranı %47,3 oldu. 2015 yılındaki seçimlerde katılım oranı %49 idi. Seçimlere katılımda, %50,4 ile Kanton Nidwalden ilk sırayı alırken, en düşük katılım ise %39,3 ile Kanton Glarus’tan oldu. Güncel nüfusu 8 milyon 544 bin 500 olan İsviçre’de yaklaşık 5 milyon 357 bin 836 seçmenin oy kullanma hakkı bulunuyor. Bu yılki seçimlerde, 18 yaşını dolduran ya da vatandaş olan 400 bin kişi ilk kez oy kullanma hakkına sahip olmuştu.

Katılım oranı

%60 %40

2019

2015

2011

Yeşiller Partisi oy artışındaki bu başarısını Senato Meclisi’ne de yansıtırken, şaşırtıcı bir şekilde ek olarak iki sandalye daha edindi. Yeşillerin oylarındaki bu artışın nedeni, son dönemlerde gündeme gelen klima değişikliği eylemleri ile kadınların ve gençlerin aktif eylemlerine bağlanıyor.

Seçimlerdeki bir diğer zafer de, Federal Meclis’te 20 sandalye daha kazanan kadınlara ait. Böylelikle %32 olan kadın oranı, bu seçimle birlikte %42’ye yükseldi.

Neuchâtel

Bern

Thurgau

Baselland

Basel

Bu seçimlerde kadın adaylara daha çok yer verilmişti; Zürich Kantonu, seçimlerde yarışacak olan kadın adayı oranını %35'ten %43'e çıkarmıştı. Basel Şehrindeki kadın adayların oranı %46,3 olurken, Kanton Baselland'da %44, Thurgau Kantonu’nda %43,7, Cenevre Kantonu’nda %43, Bern Kantonu’nda %42.1, Neuchâtel'de ise %40 olmuştu.

Federal Meclis'teki kadın oranı, bu seçimle birlikte % 42'ye yükseldi.

Cenevre

2007

2003

1999

Yeşiller Partisi (GPS) ile Yeşil Liberal Parti (GLP)’nin oylarını önemli ölçüde arttırdığı bu seçimin sonuçlarına göre; Yeşiller Partisi ülke genelinde oylarını %5,9 oranında arttırarak, ek 16 sandalye kazandı ve sandalye sayısını 27’ye çıkardı. Yeşil Liberal Parti ise oyların yüzde 13´ünü alarak sandalye sayısını 9’dan 16´ya çıkardı.

Zürich

Yeşiller Partisi ülke genelinde oylarını %5,9 oranında arttırdı.

1995

1991

%20

%43 %46,3 %44 %43,7 %43 %42,1 %40

Kantonlardaki kadın aday oranları

9


Seçim sonuçlarına göre partilerin Federal Meclis’teki sandalye dağılımları şöyle oldu; SVP

SP

FDP GPS CVP GLP

EVP BDP PdA

LEGA DİĞER

29 27 26 15 3 3 1 54 39 (-11) (-4) (-4) (+16) (-2) (+8) (+1) (-4) (0)

1 2 (-1) (+2)

10

Aşırı sağ politikaları ile tanınan İsviçre Halk Partisi (SVP) 11 sandalye kaybetmesine rağmen, sahip olduğu 54 sandalye ile meclisteki çoğunluğu elinde tutmayı başardı. Sosyal Demokrat Parti (SP) ise 4 sandalye kaybederken, Meclis’in ikinci büyük partisi olarak kaldı.

Sibel Arslan ile Mustafa Atıcı da Federal Meclis’te

1919 yılından bu yana sonuçlar bu derece farklı olmamıştı İsviçre’de seçim sistemi 1919’dan bu yana yürürlükte. Bu tarihten bu yana, yapılan seçimlerde hiç bir parti Yeşiller Partisi kadar oylarını yükseltemedi. Hiç bir parti ise SVP kadar oy kaybetmedi. Oy oranındaki değişiklikler genel olarak %3 düzeyinde seyrediyordu.

Yeşiller, seçim sonuçlarının açıklanmasından kısa bir süre sonra açıklama yaparak Federal Hükümet’te yeşillerin de bir sandalyesinin olması gerektiğini vurguladılar. Konuyla ilgili açıklama Kanton Zürich’ten seçilen Yeşiller Partisi Milletvekili Balthasar Glättli ile Parti başkanı Regula Rytz’dan geldi.

Federal Meclis’in toplanmasından sonra, 11 Aralık’ta Federal Hükümet üyelerinin seçimi gündeme gelecek.

1959’dan bu yana siyasi partilerin üzerinde anlaştığı ‘Sihirli Formül’ e göre, Federal Hükümet yedi kişiden oluşuyor. Federal Meclis’e giren partilerin sandalye dağılımlarına göre Hükümet’e ikişer ya da birer üye seçiliyor. Yedi üyeden her biri sırayla her yıl değişerek, Cumhurbakanlığı görevini yürütüyor.

4 yıllığına yapılan seçimlerde, Kanton

Mustafa Atıcı ise SP’den adaydı.

Basel Stadt’dan Sibel Arslan ile Mustafa

Seçimlerde, Sibel Arslan’ın ve Mustafa

Atıcı da Federal Meclis’e girmeye hak

Atıcı’nın yanı sıra farklı partilerden ve

kazandılar. Sibel Arslan, Yeşiller Partisi

kantonlardan birçok Türkiye kökenli

ile birlikte olan BastA! Partisi’nden,

aday da yarışmıştı.

11 Aralık’ta da Federal Hükümet üyelerinin seçimi var


Mustafa Atıcı Federal Meclis’e Girmeyi Başardı Mustafa Atıcı kimdir? Aslen Elbistanlı olan ve 1992 yılında öğrenci olarak İsviçre’ye gelen Mustafa Atıcı, Türkiye’de aldığı ekonomi eğitiminden sonra Basel Üniversitesi’nde Avrupa Birliği üzerine master eğitimini tamamladı. 2004 yılında Basel-Stadt Kanton Parlamentosu’na seçilen Atıcı, üç dönem Kanton Parmalentosu’nda aktif olarak çalışmalar yürüttü. Mustafa Atıcı aynı zamanda SP Kanton Başkan Yardımcılığı görevinde de bulunurken, 2012 yılından bu yana, kurucusu olduğu SP Göçmenler Komisyonu’nun başkanlığını da yürütüyor.

Genel seçimlere SP’den aday olan Mustafa Atıcı, 2015 yılında yapılan seçimlerde de Federal Meclis’e Kanton Basel Stadt’dan aday olmuş, aldığı yüksek oy oranına rağmen kıl payı seçilememişti. Bu yılki seçimlere iyi bir hazırlık yaparak giren Atıcı,

15.310 oy alarak Bern’e gitmeye hak kazandı.

15

yıldır İsviçre politikasının içinde olan Atıcı, seçim kampanyası çerçevesinde sosyal medyada, sivil toplum kuruluş örgütlerinde, sokak etkinliklerinde, politik podyumlarda ve alanlarda aktif çalışmalar yürütmüş, seçimler dahilinde ev ziyaretlerinde de bulunmuştu. HaberPodium olarak daha önce yaptığımız bir görüşmede, göçmenlerin temel sorunlarını şöyle sıralamıştı Mustafa Atıcı; “İsviçre, tarihi itibarı ile bir göçmen ülkesi olmasına rağmen, bunu resmi politikasında kabul etmediği için, göçmenlerin ilk geldikleri günden itibaren ortaya çıkan sorunlarına karşı duyarsız bir politika izledi. Bu sorunların başında; iş imkânları, dil

ve göçmen çocuklarının okullarda yaşadıkları sorunlar geliyor. Maalesef bir sıkıntıdan dolayı, bir iş yeri bir eleman çıkaracaksa, önce göçmen asıllıları işten çıkarıyor. Birçok işletme, sadece mecbur kaldıklarında göçmen çocuklarına meslek yapma imkâni sunuyor. Bu, otomatik olarak gençlerin işsiz kalacağı anlamına geliyor. Bu konuda kesinlikle duyarlılık yaratmak ve meslek arayan gençlere güvenli iş imkanları yaratmak gerekiyor.”

Hedefleri Mustafa Atıcı’nın hedefleri arasında ağırlıklı olarak okul öncesi eğitim, meslek eğitiminin günümüz koşullarına uygun olması, 50 yaş üstünde olanların işsiz kalmamaları gibi konular yer alıyor;

“İsviçre'de yaşayan insanlar ve onlarla ilgili yapılan politika birbirine uymuyor. İlkokul seviyesindeki çocukların %56'si göçmen kökenli. Bern'de, İsviçre'nin de geleceğini oluşturan bu çocukların ve gençlerin; eğitimde, iş hayatında ve sosyal hayatta eşit haklara sahip olmaları için mücadele edeceğim. İsviçre genelinde temel eğitimden sonra öğrencilerin %13’u devam edeceği bir okul ya da meslek yeri bulamıyor. Göçmen asıllı öğrencilerde bu oran %87 düzeyinde. Bu rakamlar gençlerin geleceğinin felaket olacağını gösteriyor. Amacım, temel eğitimden sonra boşta kalan gençlerin sayısını %5’ın altına düşürmek. Bu çalışma, Federal Parlamento'daki en büyük hedefim olacak. Göçmenlerin hakları için, istikrarlı bir şekilde mücadele etmeye devam edeceğim“

11


Sibel Arslan İkinci Kez Federal Meclis'te Sibel Arslan kimdir? 1991 yılından bu yana İsviçre’de yaşayan ve aslen Dersimli olan Sibel Arslan, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca dillerinde eğitim aldı. Basel Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Arslan, daha önce Kanton Basel-Landschaft Güvenlik Dairesi’nde hukukçu olarak çalışıyordu.

12

2015 seçimlerinden önce Kanton Basel-Landschaft Parlamentosu’nda Hukuk, Spor ve Güvenlik Komisyonu’nda milletvekili sıfatıyla yer alan Sibel Arslan, 2015 yılında yapılan Federal Meclis seçimlerinde, İsviçre Yeşiller Partisi ile birlikte olan BaştA! Partisi’nden, 8. listenin 1. sırasından aday gösterilmiş ve seçilmeye hak kazanmıştı. Arslan, çalışmaları dahilinde 4 yıl boyunca Dış ilişkiler ve Hukuk komisyonlarında yer almıştı.

Sibel Arslan 20 Ekim Pazar günü gerçekleştirilen seçimlerde kötüğünü korudu ve Federal Parlamento’ya ikinci kez seçildi. 2015 seçimlerine göre oylarını %30 oranında arttıran ve

13.528 oy alan Sibel Arslan bu şekilde yerini sağlamlaştırmış oldu. Kanton Basel Stadt’da, Sibel Arslan için seçim boyunca “Sibel Kalıyor“ (sibelbleibt) isimli bir kampanya düzenlenmişti. Kampanya, finansal destek yerine güçlü kişisel ağlara ve mobilize etme potansiyeline dayandırılarak yürütüldü.


İ

sviçre’deki 20 Ekim seçimleri aynı zamanda kadınların seçimiydi. İsviçre, Parlamento’nun büyük odasındaki %42’lik kadın oranıyla, sıralamada Norveç, İtalya ve Fransa’nın önüne geçti. 14 Haziran 2019 kadınların günüydü. O gün, yüzbinlerce kadın siyasette daha fazla temsil edilebilme talepleri için sokağa çıktı. Bir çoğunun umut ettikleri şey 20 Ekim’de kısmen de olsa gerçekleşti ve Federal Parlamento’da kadınların oranı %42’ye çıktı.

İsviçre, uluslararası karşılaştırmada 38. sıradan 15. sıraya yükseldi.

Böylelikle, uluslararası sıralamada İsviçre; Norveç, Danimarka, Yeni Zelanda, Fransa, İtalya ve Ekvator’u geride bırakarak 15. sıraya yükseldi. Bu ülkelerde kadınlar, parlamentolarında %41’den daha az bir oranda temsil ediliyorlar. İsviçre, önceden uluslararası sıralamada Ulusal Parlamento’daki %32’lik kadın oranıyla 38. sırada yer alıyordu.

Sıralamanın lideri Ruanda Parlamentolar Arası Birlik’in sıralamasına göre birincilik Ruanda’nın. Ruanda Parlamentosu’ndaki %61’lik kadın oranının tarihsel sebepleri var. 1994’teki soykırımdan sonra ülkedeki siyasi yapı köklü bir

şekilde yeniden yapılandırıldı ve kadınlar sisteme etkili bir şekilde dahil edildi. Ruanda’da çok güçlü bir kadın hareketi bulunuyor. İsviçre %61’den çok uzak. Yine de 20 Ekim, kadınlar için tarihi bir gün oldu. Seçmenler, siyasette daha fazla kadına ihtiyaç olduğunu açıkça ifade ederek mesaj verdiler. İleride 200 parlamenterin 84’ü kadın olacak.

Parlamento’da kadın oranı ilk kez %42’ye kadar yükseldi Neredeyse bütün partiler, geçmiş parlamentolara kıyasla daha fazla kadın parlamenter çıkardı. Mesela SP ve Yeşiller %60’ın üzerinde bir oranla Parlamento’da çoğunlukla kadın parlamenter bulunduracaklar. Milliyetçi-muhafazakar SVP bile, %25 ile parti bünyesindeki kadın sayısını arttırdı. 14 Haziran’da Bundesbern’deki kadın grevinin, bu adımların atılmasında etkisi olduğu söylenebilir. Ayrıca “Helvetia Çağırıyor” hareketinin öncüleri, seçimlerden önce siyasete daha fazla kadın kazandırma hedefi belirlemiş, kadınları adaylıklarını koymaya teşvik etmişti.

13


 Gündem

İhsan Kurt Göçmenlik ve Kültürlerarası İletişim Uzmanı

14

Geçtiğimiz 20 Ekim’de yapılan İsviçre federal seçimlerinde ekolojistler büyük bir başarı elde ettiler. Avrupa’da yükselen anti sosyal, göçmen karşıtı aşırı sağcı popülist yükselişe karşı, İsviçre’de Yeşiller’in geleneksel sağ partierden sandalye koparması ve Federal Parlemento’da kilit konumuna gelmeleri, 171 yıllık geleneksel dengelere dayalı iktidar yapılanmasını da tartışmaya açtı. Yeşiller (16 sandalye) ile Liberal Yeşiller (9 sandalye), daha fazla sandalye kazanarak Parlamento’da toplam 44 sandalyeyle 4. güç oldular.

K

atılımın %45 oranında olduğu seçimlerde, Ulusal Meclis (200 sandalye) ve kantonlar meclisi (46 sandalyeli, senato) seçimleri İsviçre tarihinde beklenmedik sonuçları beraberinde getirdi. Kadın milletvekili sayısı 84’e (%32’den, %42’ye) çıkarken, %64 oranla Sosyalist Parti (SP) ‘kadın partisi’ birinciliğini korudu. Yeşiller 16 (%13) milletvekili daha kazanırlarken, göçmen karşıtı politikalarıyla bilinen İsviçre Halk Partisi (SVP veya UDC) ise 12 milletvekili kaybetti.

Yeşiller’in ortaya çıkışı ve yükselişi Yeşiller, birçok Batı Avrupa ülkesinde olduğu gibi İsviçre’de de 1960’lı yılların sonunda ekolojik hareket olarak siyaset sahnesine çıktılar. 1971’de Ekolojik Parti olarak kurulan örgüt, 2000’li yıllarda kendini siyasette hissettirmeye başladı. 2011’de 15 milletvekili olan parti, bunu 2015’de 11’e düşürdü. Sağ kanadın 2007’de bu hareketten ayrılarak Liberal Yeşiller partisini kurmaları önemli bir güç bölünmesine yol açtı. Yeşilleri ve Liberal yeşilleri ekolojik haraket olarak değerlendirirsek, son seçimlerdeki başarıları üç etkene dayandırılabilinir; Öncelikle başta SVP’nin (UDC) yaptığı göçmen karşıtı, anti sosyal, politikalar seçmende bir bıkkınlığa ve siyasi yorgunluğa yol açtı. Geleneksel sağ ve sol partilerin bu konuda cesaretli bir çıkış yapmamaları, kitleleri yeni bir

söylem kullanan ve günlük sorunlara ekoloji üzerinden yanıtlar arayan, farklı söylemli bir partiye yönlendirdi. Ülke genelinde dört sandalye kaybeden, sosyal demokrat çizgideki SP; çalışanların, sosyal yardım alan yoksul kesimlerin ve orta sınıfın ihtiyaçlarına yanıt bulmada sağ ve popülist sağın barikatlarına takıldı. Seçim kampanyası boyunca daha çok toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinden kampanya yürüten ve kadın adayları öne çıkaran SP, seçilmiş kadın sayısında birinciliği korurken, çalışan kentli kesim, dar gelirliler SVP/ UDC’nin hakim olduğu kırsal alanlar ve küçük kantonlardan yeterli oy alamadı. Bir diğer etken ise, Yeşiller’in hükümette yer almayan, denenmemiş bir parti olması. Federal Hükümet’te temsilcisi bulunmayan parti, muhalefet olmanın avantajlı dilini kullanarak seçim kampanyası yürüttü. Sağlık, sosyal, konut, çevre gibi konularda SP’den farklı bir programı olmamasına rağmen Yeşiller, bu alanlarda siyaset yapan sosyalistlerin projelerini muhalif dilin rahatlığıyla savundular. Son olarak da, Yeşiller 2019 iklim yılının avantajınlarını kendi seçim kampanyalarına taşıdılar. Bu yılın bahar ayından beri, gerek sokaklarda, gerekse de medyada küresel ısınma ve fosil yakıtların yarattığı tehlikeleri protesto eden genç kusakların oylarının da Yeşiller’e gittiği belirtiliyor. Bu kitlesel dalgayı seçimlere kanalize eden ekolojistler, bütün iletişim politikalarını da küresel ısınmanın yarattığı kaygı ve korkuyla


hareket eden kitlelere göre belirlediler. Bir anlamda medyatik ajandayı belirleyerek kitlelerin nabzına göre kampanya yürüterek oylarını arttırdılar.

Peki bu seçim başarısı Yeşiller’i hükümete taşır mı? İsviçre’nin mevcut 7 bakanlı sistemi, 1848’den beri Federal Anayasa’nın 175. maddesinin 1. fikrasında belirtilmiş ve bugüne dek hiçbir değişiklik yapılmamış. Aradan geçen 171 yılda dünyada büyük alt üst oluşlar, değişimler olurken, içeride kanton sayısı 22’den 24’e çıkmış. 1850’de yapılan ilk sayımda, İsviçre nüfusu 2 milyon 900 bin idi. Ülke nüfusunun yarısını teşkil eden kadınlar o dönem seçme ve seçilme hakkından yoksundular. Dolayısıyla, nüfusun 8.5 milyona ulaştığı günümüzde, yürütmenin de 7 sandalyeden 9’a çıkarılması, dengeli ve adil bir temsiliyet zorunluluğuna yol açar diye düşünüyorum.

Bu değişimlerle beraber, dört resmi dilin konuşulduğu ülkede bakanların seçimi, genelde Almanca konuşulan kantonlar (5 sandalye) ile Fransızca konuşulan (Romandie, 2 sandalye) kantonlar dahilinde yapılıyor. Italyanca konşulan Tessin Kantonu’ndan, 1998’den beri hükümette temsilcisi bulunmuyordu. Geçtiğimiz yıl Didier Burkhalter’ın istifasıyla boşalan koltuğa İnnazio Cassis’in geçmesiyle bu sorun kısa vadede çözüldü. Değişen dünya dengeleri, toplumsal bilinç, kadınların ve toplumsal cinsiyet bilincinin giderek siyasete yerleşmesi, yeni azınlıklar olarak tanımlayabileceğimiz göçmen topluluklarının siyasette temsili demokratik değişimi zorunlu hale getirdi. İsviçre siyaseti önemli değişimlere gebe. Bakan sayısı 7’den 9’a çıkabilir İsviçre, 1959’dan bu yana siyasi literatüre “sihirli formül“ olarak giren, 7

kişilik (2 FDP, 2 SVP, 2 SP, ve 1 CVP) bir “koalisyon” Hükümeti ile yönetiliyor. 20 Ekim seçimleriyle beraber Hristiyan demokratlar (CVP) 5. Parti durumuna düşerken, Yeşiller (Liberal Yeşillerle birlikte) %13 oyla 4. parti konumuna geldiler. Bu oy oranına sahip bir partiyi Hükümet dışı bırakmak; 171 yıllık, kurumsallaşmış, uzlaşı geleneğine ve iç dengelere dayanan bir ülkenin siyasetine ters düşer. Bu anlamda, önümüzedeki 4 yıllık yasama dönemi İsviçre siyasetinde önemli değişimlere gebe. Yeşiller’in demokratik bir hak olarak olarak talep ettikleri bir bakanlık için önce Senato Meclisi’nde, ardından Hükümet’te bir uzlaşma gerekiyor. Bunun da daha sonra Parlemento’da oylanması zorunlu. Henüz taze olan tartışmalarda, sol özellikle Liberal Parti’nin (FDP) “2 bakanlık koltuğundan birini bırakması“ fikri üzerinde nabız yoklanıyor. Gücü giderek katolik kantonlarla sınırlanan Hıristiyan Demokratlar’ın (CVP) bir koltuktan vaz geçmeleri gerektiği ise başka bir seçenek. Ancak her iki köklü sağ parti de birer sandalyeden vaz geçmeyecekler. Bunun için, Helvetia devlet aklının, 8,5 milyonluk İsviçre’ye 9 bakanlıklı bir kabineyi daha uygun göreceği tercihi ağır basıyor.

SP Prilly şehri (VD) Meclis Üyesi

15


“60 YAŞ ÜSTÜNE KÖPRÜ EMEKLİLİK“

FEDERAL HÜKÜMET YAŞLI İŞSİZLERE YARDIM ETMEK İSTİYOR;

 Güncel 16

Bir kişiye

F

ederal Hükümet, yaşlı olan ve iş bulamayanlara yönelik “Köprü Emeklilik Maaşı“ uygulamasını gündeme getirdi. Federal Hükümet üyesi Alain Berset tarafından gündeme getirilen bu düzenleme ile, 60 yaş üzerinde olan işsizlerin sosyal yardım almalarının önüne geçilmek isteniyor. Buna göre, 2 yıl süren işsizlik sigortası ödeneği sonrasında hala iş bulamamış olan 60 yaş üzerindeki herkes, emekliliğine kadar köprü emeklilik uygulamasından yararlanabilecek. Düzenlemeye göre, bir kişiye, 58.350, evli çiftlere ise 87.525 frank ödenecek. ▶ İsviçre'de kadınların emeklilik yaşı 64 iken erkeklerinki 65 Köprü emeklilik düzenlemesi ile, yaşlı olan ve işsiz kalan insanların sosyal güvenlikleri garanti altına alınmak isteniyor. Ancak köprü emeklilik uygulamasından yararlanmanın şartları var. Buna göre, işten çıkarılmadan hemen önceki 15 yıl içerisinde, kişinin en az 10 yıl boyunca minimum 21.330 frank kazanmış olması gerekiyor. Ödenek, AHV’ye en az 20 sene boyunca para yatırmış kişilere yapılacak. Bu, azami AHV-emeklilik maaşının %75’ine tekabül ediyor. Ayrıca kişi, iş aramasına rağmen iş bulamadığını belgelemek zorunda. ▶ Varlık sınırı 100.000 frank

58.350 evli çiftlere ise

Düzenleme dahilinde varlık sınırında herhangi bir değişiklik yapılmadı. Varlık sınırı, tek kişi için 100 bin, çiftler için ise 200 bin olarak belirlendi. Kişinin içinde oturduğu kendi evi bu sınıra dahil olmayacak. Ancak kira geliri gelir hesaplamalarına eklenebilecek. Buna ek olarak, Emeklilik (Pension) kasası ile özel emeklilik sermayesi de hesaba katılmayacak. ▶ Tek kişi için 58.350, evli çiftler için 87.525 frank ödenecek

87.525

frank ödenecek.

Günümüzde geçim giderleri, ek ödeneklere kıyasla %25 artış gösteriyor. Güncel geçim miktarı kişi başına yıllık 24.310 frank iken evli çiftler için bu miktar 36.470 frank. Düzenleme ile bu

miktar tek kişi için 58.350 franka, evli çiftler içinse 87.525 franka çıkacak. Bu durumda, köprü aylığı maaşı ile sosyal yardım ücreti arasında 20 bin ile 30 bin frank arasında fark olacak. Aradaki fark gözle görülür bir şekilde büyük iken, tek başına yaşayan bireylerin alabileceği aylık köprü maaşı, şu anda %100 çalışan birinin maaşına denk gelecek. ▶ Yılda 4.400 Kişi Verilere göre, 60 yaş ve üzerinde olan ve iş bulamayanların sayısı yıllık 2600 kişiyi buluyor. Hükümet, başlangıç aşamasından sonra her yıl yaklaşık 4400 kişinin köprü emekliliğinden faydalanabileceğini varsayıyor. 2021 yılında bu masrafların, ilerleyen yıllarda artacak şekilde, 30 milyar frank’a denk geleceği hesaplanırken, 2030 yılında bu oran 230 milyar franka ulaşacak. ▶ Yanlış teşvik yok Köprü emeklilik masraflarının, 8’de 5’i Hükümet, geriye kalan 8‘de 3’ü ise kantonlara giden ek ödenek tasarrufları üzerinden karşılanacak. Federal Hükümet, kantonlar ve yerel yönetimlerin de tasarruflardan yararlanacağını belirtirken, yaşlı işsizlerin iş piyasasına girme konusunda kaygı duymayacağından veya işverenlerin, yaşlanan çalışanlarını erkenden işten çıkartarak köprü emeklilik uygulamasından faydalanmalarını geciktireceklerine dair endişe de taşımıyor. ▶ Sosyal yardım oranı artıyor 60-64 yaş aralığının sosyal yardım alma oranları, diğer bütün yaş aralıklarından çok daha fazla. Verilere göre sosyal yardım alma oranlarında, 2011’den 2017’ye kadar %47 oranında artışlar görüldü. ▶ Top Senato Meclisi’nde Düzenlemeye sol partiler daha düşük bir yaş sınırı talep ederlerken, sağ partiler ise yaş sınırının yükseltilmesini istiyorlar. Konu, Aralık ayında Senato Meclisi’nin gündemine gelecek.



 Gündem 18

I K S A K T E L K İ S İ B HER ! R İ D L İ Ğ E D I N Y A

Ç

3

Dikkate alınması gereken beş nokta

4

ocuklara bisiklet kaskı alınırken güvenliğe göre değil, sıklıkla görünüşe göre karar veriliyor. İsviçre’de her dört çocuktan biri bisikletini kask takmadan kullanıyor. Kask takmak, herhangi bir kaza durumunda kafa ve beyin yaralanmalarını bariz bir şekilde yarıya düşürüyor. Ancak her bisiklet kaskı birbirinden farklı iken, dikkat edilmesi gereken birçok kriter var. Çünkü kasklar çocukların vücutlarının geri kalanına oranla daha büyük kaldığı için, kafalarının üzerine çok sık düşerler.

Kaza Önleme Danışma Merkezi’nden (BFU) uzmanlar, 3-6 yaş aralığındaki çocuklar için 40 adet kask satın aldı ve bunları güvenlik özellikleri açısından inceledi. Bu incelemenin sonucunda satın alma önerileri belirlendi. BFU’dan Roland Grädel, kasklarla ilgili hangi noktaların gerçekten önem arz ettiği konusunda şu kriterleri sıralıyor;

1

Doğru bedeni bulmak: Takıldıktan sonra kask, kafayı salladığınızda

hareket etmemelidir ve bu aslında kayışları sıkılaştırmadan olmalıdır. Eğer kaskın ön kenarı, burun kökünün iki parmaktan daha fazla üzerinde kalıyorsa kask küçüktür.

2

Renk çok önemli: Çocuk bisiklet kaskları, gün içerisinde trafikte dikkat çekebilmeleri için sarı ya da turuncu olan parlak renktedirler. Desensiz, sinyal renklerindeki bir modeli fark etmek daha kolaydır.

Olabildiğince sade: Kaskta hayvan kulağı/boynuzu, köpekbalığı yüzgeci gibi süsler bulunmamalıdır. Aynı zamanda kamera veya lamba da tabudur. Bu tür eklemeler, düşme esnasında kaldırıma takılabilir ve ani durmadan kaynaklı büyük döndürücü kuvvetin kafaya etki edeceği durumlara neden olabilir.

Kişiye uygunluk: Her kask her kafaya göre değildir. Bu yüzden kask alırken çocukları yanınızda götürmeniz önemlidir. Aynı beden olmasına rağmen bir kask birine oluyorken diğerine olmayabilir.

5

İdeal biçim: Kask ne kadar çok yeri kaplarsa, yaralanmalara karşı o kadar fazla korur. Roland Grädel’e göre bu durum özellikle de şakak ve alın bölgesi yaralanmalarında kendini gösteriyor.


19

İ

sviçre’de, düşük gelirlilere yapılan ek ödemeler, maaşın yetmediği durumlarda kişiyi koruyor. Anayasal bir hak olan bu uygulama, sosyal yardımın dışında tutuluyor. 2021 itibariyle, ölümden sonra kişinin devletten aldığı bu ek ödenekler geri ödenmek zorunda. Söz konusu bu ödemeler mirasçılar tarafından yapılacak. Değişikliğe Mart ayında karar verildi Daha önce kişiye verilen ek yardımların mirasçılarından geri alınabilmesi için yasa değişikliği yapıldı. Bahsi geçen yasa değişikliği, sessiz sedasız bir şekilde Mart ayında Federal Parlamento tarafından kararlaştırıldı. “Yeni Ek Ödenekler Yasası“ adı altında yapılan değişiklikle, yasal olarak kişilere verilen ek yardımlar, kişilerin ölümünden sonra, mirasçılara kalan payın 40 bin frankı aşan kısmı geri alınacak. Evli çiftler için geri ödeme zorunluluğu, sadece çiftin ikisinin ölümü durumunda geçerli olacak.

St. Gallen Üniversitesi Sosyal Güvenlik Hukuku profesörü Hardy Landolt; “Geri ödeme zorunluluğu kişileri tasarruf hakkından yoksun bırakmaya ya da miras hukukunun kısmi bir ihlaliyle sonuçlanacaktır.” derken, Sosyal Güvenlik Profesörü Anne-Slyvie Duport ise bu düzenlemenin en çok da alt-orta ve orta sınıfı etkileyeceğini söylüyor. Duport, ayrıca artık evin ya da kat mülkiyetinin çocuğa miras bırakılmasının genel olarak mümkün olmayacağını da ifade ediyor.

Bahsi geçene düzenleme CVP’li Ruth Humbel tarafından Federal Parlamento’ya sunuldu. Humbel, bundan varlık sahibi olanların etkilenmeyeceğini belirtiyor ve şöyle diyor; “Miras alma bir insan hakkı değildir. Ayrıca vergilerle finanse edilen sosyal güvenlik fonlarının mirasçılara maddi destek sağlayabilmesine yönelik bir anayasal koruma da bulunmuyor. Ek yardımlar mükelleflerinin ödemeleriyle ödenir ve vergi mükellefleri mirasçılara maddi destek sağlamak durumunda olmamalıdır.“

Yılda 5174 kişi etkileniyor

Sol, oylamada çekimser kaldı

İsviçre'de ek ödemeler son 20 yılda ikiye katlanarak 5 milyar franka çıktı. Parlamento, yeni düzenleme ile yılda 150 milyon frankı geri almak istiyor.

Ev Sahipleri Birliği Başkanı ve Federal Meclis üyesi SVP’li Hans Egloff da geri ödeme yükümlülüğünü destekleyenlerden biri. Egloff; “Bu çözüm sayesinde bu insanlar yaşamları boyunca, ölümlerine kadar evlerinde yaşamaya devam edebilirler. Yaşadıkları sürece evlerini kaybetmezler.” diyor.

Federal Sosyal Sigortalar Dairesi’ne göre geri ödemeler, -%5’i ev sahipliği üzerinden, 2030 yılından itibaren her yıl 5174 “ölen“ kişiyi etkileyecek. Sonuç olarak, hayatta olan on binlerce, hatta yüzbinlerce kişi borçlanmaya gidebilir. Özellikle de kişi ölmeden önce bakım servislerinden yararlandıysa...

Parlamento’da yapılan son oylamada ek yarar reformu sağ partiler tarafından kabul görürken, SP ve Yeşiller çekimser kaldı.


F  Gündem

ederal Halk Sağlığı Dairesi (BAG) bu yılın ilk 9 ayında, geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla altı kat daha fazla kızamık vakası kaydetti.

20

BAG, 2019’un Ocak ayı ile Şubat ayı sonu arasında 214 kızamık vakası kayıt altına aldı. 2018’in aynı döneminde 34 kızamık vakası görülmüştü. BAG rakamlarına göre vakalar, nüfus oranına göre bir milyonda 4’ten 1 milyonda 25,1’e çıktı. Toplamda 13 kantonda görülen kızamık vakaları özellikle Bern Kantonu’nda yaygın. Bu kantonda görülen vaka sayısı 83. Bu oranlara rağmen İsviçre’de, bu çocuk hastalığının ortadan kaldırıldığı kabul ediliyor.

Hastaların %91’i eksik aşılanmış BAG’a göre hastaların %20’si 10 yaşın altında, %23’ü 10-19 yaşları arasında, %53’ü ise 20 yaşında veya üzerinde. Vakaların çoğu (%84) belirli bir salgına bağlanabilirken %16’sının kökeni henüz bulunamadı. Aşılanma durumu bilinen 172 hastanın %91’i ya aşı olmamış ya da aşıları tamamlanmamış. Geriye kalan %9’un aşıları ise tam. BAG’a göre kızamık vakalarının çoğunluğu, Ocak - Mayıs arasında gerçekleşen, Mayıs sonunda kontrol altına alınabilmesi mümkün olan 30 salgından biriyle bağlantılı. En büyük salgınlar ise, Cenevre, St. Gallen, Zürich, Bern ve Neuchatel kantonlarında meydana geldi.

İki ölüm vakası

Kızamık ortadan kaldırıldı…

Kızamık, 2019 yılı içerisinde iki kişinin ölümüne neden oldu. İlk vaka, hastalığı akrabalarından kapan, daha önce aşı olmamış 30 yaşında bir adam. Hastalığa maruz kaldıktan 67 saat sonra aşısı yapılmış. Ancak aşı için çok geç iken, söz konusu kişi hastalıktan etkilenmeye devam etti. İlk semptomların ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra da evinde öldü.

İsviçre, 2010’da kızamığın ortadan kaldırılmasını hedef olarak belirlemişti. 2016’dan 2018’e kadarki dönemde bu hedef gerçekleştirildi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 2019 Temmuz ayının sonunda İsviçre’deki endemik kızamık hastalığının ilk defa ortadan kaldırıldığını duyurdu.

İkinci vaka ise, kanser nedeniyle immünsüpresif olan 70 yaşında bir adam. Bu kişi, hastanedeki yoğun bakıma rağmen, kızamığa bağlı zatürrenin başlamasından birkaç gün sonra hayatını kaybetti. Ayrıca, bu yılın başından bu yana İsviçre’deki 45 kızamık hastası hastaneye kaldırılmak zorunda kaldı.

Böylece İsviçre ilk defa, 2016-2018 süresince WHO-Avrupa bölgesindeki toplam 53 ülkeden kızamığı ortadan kaldıran ilk 35 ülke arasına girdi.

Bu ne anlama geliyor? WHO ilkeleri gereğince, kızamık yayılma zincirinin 12 ay boyunca art arda 3 kereden daha fazla meydana gelmemesi durumunda kızamığın ortadan kalktığı kabul ediliyor.

En güvenli korunma olarak aşı Kızamık Avrupa genelinde artış gösteriyor. Sadece bu yılın ilk altı ayında bile WHO yaklaşık 90 bin vaka saydı. BAG, aşının kişileri ve çocukları kızamık tehlikesinden korumanın en güvenli yolu olduğunu vurguluyor. İsviçre’de kızamığın görüldüğü yerler, renk koyuluğuna göre şöyle; (Koyu renkli bölgelerde kızamık vakaları daha çok görülüyor)


İsviçre Vatandaşı Olan Göçmenler de AYRIMCILIĞA MARUZ KALIYOR Araştırmaya 10 üniversite katıldı İsviçre’deki göçmenler ve göç hareketliliğinin incelendiği bu araştırmaya; sosyal, hukuk ve ekonomik konuları dahilinde, aralarında Neuchâtel, Cenevre, Basel ve Zürich gibi 10 İsviçre üniversitesi katıldı. Araştırmaya katılan bu üniversiteler, işgücü piyasasında ve konut aramalarda karşılaşılan ayrımcılığa ve seçimlere odaklandılar. Ülke genelinde yapılan ve iki yıl süren bu araştırma dahilinde, göçmen kökenli olan ve cebinde İsviçre pasaportu bulunan 6 bin kişi ile görüşüldü. Bu sayı üzerinen ortaya konan sonuçlara göre, her 3 kişiden biri ayrımcılığa maruz kaldığını ifade etti.

Seçimlerde ayrımcılık; Balkan, Türkiye ve Arap kökenli adayların isimleri çiziliyor. Luzern Üniversitesi’nin, 2015 yılındaki genel seçim döneminde, ülkedeki binlerce belediyede yapılan saha araştırmalarına dayandırılarak ortaya konan verilerine göre; göçmen kökenli İsviçre vatandaşları seçimlerde aday oldukları zaman ayırımcılıkla karşılaşıyorlar ve oylama listesinde bulunan isimleri çiziliyor.

Bu durumdan en çok etkilenenler ise, soyadı Balkan, Türkiye veya bir Arap ülkesine ait olanlar. Bahsedilan ayrımcılık özellikle de sağ ve merkez sağ partilerin listelerinde yer alan yabancı isimlerde görülüyor.

Seçim sonuçlarına da yansıyor 2015 yılında yapılan seçimlerde, Federal Meclis’e adaya olan göçmen kökenlilerin sadece %6’sı seçilebildi. Oysa İsviçre’deki toplam göçmen oranı %35’lere denk geliyor. Bu durum, göçmen kökenli adayların bilinçli olarak elendiği ve göçmenlerin Federal Meclis’te yeterince temsil edilmediği şeklinde yorumlanıyor.

Neuchâtel Üniversitesi öncülüğünde yapılan bir araştırmaya göre, göçmen kökenlilerin İsviçre pasaportuna sahip olmaları ayrımcılığa uğramalarına engel olmuyor. Vatandaşlığa geçmiş göçmenlerin bir çoğu isimlerinden ya da ten renklerinden dolayı iş ve kiralık konut aramada etnik ayırımcılığa maruz kalıyorlar.

fazla başvuruda bulunmaları gerektiği ortaya çıktı.

Konut arama Başka bir araştırma ise konut aramaları alanında yapıldı. 6 ay boyunca, verilen ev ilanları üzerinden 11 bin başvuru yapan araştırmacılar, başvurlanların konutu hangi sıklıkla görmeye davet edildiklerini kayıt altına aldılar. Verilere göre, bu başvurlarda Kosova ve Türkiye kökenli İsviçre vatandaşlarına çok az sayıda cevap verildi.

İsviçre’de etnik ayrımcılık hafife alınıyor

Çalışma yaşamıyla ilgili yapılan araştırma sonucuna göre, İsviçre’de doğup büyüyen göçmen kökenli vatandaşlar, yaptıkları iş başvurlarında iş görüşmeleri gerçekleşene kadar, İsviçrelilere göre %30 daha fazla mektup göndermek zorunda kalıyorlar. Burada kişinin hangi ülke kökenli olduğu belirleyici oluyor.

Araştırmacılar ortaya çıkan sonucları etnik ayrımcılık olarak değerlendirirlerken, İsviçre’de etnik ayrımcılığın kapsamı ve yayılması hala hafife alınmakta ve önemsiz görülmekte. Araştırmayı yürüten isimlerden biri olan Sosyolog Eva Zschirnt; “İsviçre, ayrımcılık karşıtı yasası olmayan az sayıdaki ülkeden biri. Bu nedenle, etkilenenlerin ayrımcılık durumunda kendilerini savunma şansları çok düşük.“ diyor.

Araştırma dahilinde ilk defa, koyu tenli olan İsviçre vatandaşlarının iş piyasasında ne ölçüde ayrımcılığa uğradıkları da incelendi. Burada da, bu kişilerin görüşmeye davet edilene kadar çok

Endekslere göre İsviçre, göçmenlere karşı ayrımcılığa karşı korumayı garanti altına alan 38 ülke sıralamasında son 4’te bulunuyor. Son 3’te ise Türkiye, Japonya ve İzlanda geliyor.

Çalışma yaşamındaki ayrımcılık

21


Grip olduğunuzda ne yapmalısınız? ▶ Burun tıkanıklığında burun açıcı kullanabilirsiniz. ▶ Başınız, kas ve eklemleriniz ağrıyor ve ateşiniz varsa ağrı kesici alabilirsiniz. Alternatif yöntemler Tıpta “İnfluenza” ismiyle bilinen grip, sonbahar sonları ile kışın başlangında görülen ve en çok yayılan hastalıktır. Grip virüsü, tensel temas, el teması gibi yollarla vücuda girerek yayılır ve 1-3 gün içerisinde kendini dışa gösterir.

 Sağlık

Virüs bulaşmış eşya ya da kişi ile el temasına geçildiğinde, mikrop ağız ile buruna geçer. Böylece virüsün yayılma süreci başlar. Ağıza giren virüs genze yerleşir ve çoğalmaya başlar. Bu dönemde genizde yanmalar, boğazda rahatsızlıklar görülür.

22

Daha sonra burun tıkanır ve sulu akıntı başlar. Artan akıntı giderek koyulaşır, gün geçtikçe sarı ve yeşil bir renge dönüşür. Bu süreçte burun sürekli akıntı kaybettiği için bol bol su tüketilmelidir. Dinlenerek ve akıntıyı temiz mendillerle silerek, hastalığı ilaçsız bir şeklide bir hafta içerisinde sorunsuz atlatabilirsiniz. Vücut virüse yenik düşerse eğer, virüs kana bulaşır ve vücudun tamanına yayılır. Bu durum kendini şöyle gösterir: 38 derecenin üzerinde yüksek ateş Titreme Kuru öksürük Boğaz ağrısı Yutma problemi Baş ağrısı Kas ve eklem ağrıları Göz yanması ve göz sulanması Halsizlik, güçsüzlük

Sinüzit belirtileri Sinüzit belirtileri, iltihaplanan sinüzite bağlı olarak, kaş üstü ve burun kökünde baş ağrısı, burun tıkanıklığı, genizde akıntı, ağız kokusu ve öksürük şeklinde kendini gösterir. Bu durumda bir hekime görünmenizi öneririm. Grip aşısı Grip virüsü her sene değişimine uğrar. Bu durum daha çok iklim değişikliğine bağlanıyor. Genellikle bir önceki yıldan bilinen virüse göre üretilen aşılar genellikle Eylül- Kasım ayları arasında yapılır. Bunun temel nedeni ise, virüs vücuda girmeden önce, koruyucu etkiyi sağlamak. Aşının koruyucu etki oranı %70 ile %90 arasındadır. Grip aşısı, grip sürecini sorunsuz geçirmemizi sağlar.

Zencefil çayı: Zencefili suda kaynatıp, acı tadını gidermek için biraz bal ile karıştırıp içebilirsiniz. Özelliği; kronik ağrıları azaltır, solunum yollarını açar, alerjik reaksiyonunuzu azaltır, kan dolaşımını güçlendirir, boğaz ağrısına iyi gelir, terletip ateşi düşürür. Vitamin C: Vitamin C vücudun savunma sistemini güçlendirir. Mandalina, greyfurt, portakal, limon gibi besinlerde bolca mevcuttur. Tarhana Çorbası: Bağışıklık sistemini güçlendiren Tarhana çorbası içerisinde, A ve B vitamileri ile, kalsiyum, demir gibi mineraller bulunur. Balık: Bağışıklık sistemine güç veren Omega 3 yağları, D vitamini, fosfor ve kalsiyum içerir.

Kimler grip aşısı olmalıdır?

Grip süresince en önemli korunma yöntemleri

▶ 65 yaş üstünde olanlar

▶ Ellerinizi sıkça yıkamak

▶ Sağlık sektöründe çalışanlar

▶ Sağlıklı beslenmek

▶ İnsan ilişkileri yoğun olan meslek sahipleri

▶ Bol sıvı tüketmek

▶ AIDS virüsünü taşıyanlar ▶ Kalp ve akciğer hastası olanlar

▶ Spor yapmak ▶ Yeterli uyumak

▶ Astım olan çocuk ve yetişkinler ▶ Emziren kadınlar Kimler grip aşısı olmamalıdır? ▶ 6 aydan küçük bebekler ▶ İlk 3 ay hamileler ▶ Önceki grip aşısında alerji olanlar ▶ Yumurtaya alerjisi olanlar

Grip ve nezle süresi uzun olursa virüs, kaş üstü, burun çevresi ve göz altında bulunan sinüs boşluklarına yayılır. Buna sinüzit deniyor.

Bahar Yıldırım Sağlık Uzmanı

Önemli not: Başkalarının tavsiyesiyle kullanılan antibiyotikler ve emin olmadığınız ilaçlar yan etkiler yaparak başka hastalıklara yol açabilir. Bu nedenle, bilmediğiniz ya da başka hastalıkta aldığınız ilaçları, doktorunuz tavsiye etmediği müddetçe KULLANMAYIN!


İSVİÇRE EMLAK PİYASASINDA RİSKLER ARTIYOR Zayıflayan ekonomik büyümenin sonuçları da var. Faiz oranlarındaki kur farklılıkları zirveye ulaştı.

İ

sviçre emlak piyasasında riskler üçüncü çeyrekte de artış göstermeye devam etti. Online platform Moneypark tarafından “Emlak Piyasası Risk Endeksi”nde (RERI) 0,2 puandan 3,7 puana varan bir artış hesaplandı. Araştırmada belirtildiğine göre, bu durum orta dereceli riske işaret ediyor. Ancak platforma göre, İsviçre emlak piyasası genel anlamda oldukça sağlam bir durumda. Güçlü bir iç ekonominin ve düşük faiz oranlarının olumlu etkileri var. Katılaştırılmış yasal düzenlemeler, konut kredisi borçlanmalarını önemli bir ölçüde engelledi. Önümüzdeki aylarda İsviçre ekonomisinde beklenen zayıflama, son üç çeyrekteki risk endeksindeki (RERI) artışın nedeni olarak ifade ediliyor. Uzmanlar, İsviçre GDP büyümesine dair tahminlerini keskin bir şekilde aşağıya doğru çekiyorlar. Müstakil evler pahalılaşıyor Bu yıl ilk defa, müstakil evler (EFH) ve kat mülkiyeti (ETW) için uzun vadeli fiyat teklifi endeksi, 2019’un üçüncü çeyreğinde 161,9’dan 161,2’ye düştü. Müstakil evlerdeki düşük tedarik geçtiğimiz aylarda fiyatlarda %1.1’lik bir

artışa sebep olurken, bankaların katı taşınabilirlik standartlarıyla birlikte bu tür evler giderek daha da maliyetli hale geldi. Tek katlı mülklerdeki tedarik ise, tam tersine, önemli ölçüde arttı. Konut kredisi borçlanmaları düşük kalmaya devam ediyor Borçlanma, 2018'in dördüncü çeyreğindeki bir miktar düşüşün ardından bu yıl sabit kaldı. Konut kredilerinin ev alım fiyatlarındaki payı ortalama %55’e iniyor. Fakat limit %66’dan çok daha yüksek olduğu için, bu durumun emlak piyasası açısından ek bir risk oluşturmayacağı düşünülüyor. İsviçre Bankacılar Birliği, yatırım amaçlı gayrimenkullerle ilgili risklere finansman kurallarını sıkılaştırarak karşılık veriyor. Yeni kurallar 1 Ocak 2020’den itibaren uygulanacak. Böylece emlak piyasası yatıştırılabilecek. Hem bankalar hem de dolaylı olarak sigorta şirketleri, bu tür mülkleri finanse ederken yeni hükümlere tabii olacaklar. Faiz tekliflerinde büyük farklılıklar En ucuz ve en pahalı tedarikçiler arasındaki faiz kuru farkları 2019’un

üçüncü çeyreğinde %0.87 (önceki çeyrek %0.79) ile yeni bir zirveye ulaştı. Özellikle 10 yıllık sabit konut kredilerinde %64’ten %1.7’ye çok büyük bir fiyat çeşitliliği var. Bu %1.12’lik (önceki çeyrek %0.97) bir farklılık gösteriyor. Ek olarak, en pahalı tedarikçiyle yapılan bir anlaşma en ucuz olanıyla yapılandan neredeyse üç kat daha fazla maliyetli. En önemlisi ise, emekli fonları/yatırım kuruluşlarının ve sigorta şirketlerinin oldukça cazip koşullar sunabilecek durumda olmaları. Konut kredilerini tasarruflarıyla yeniden finanse eden bankalar için ise durum farklı. Burada, konut kredilerindeki her faiz indirimi, bankalar tasarruflarında negatif faiz oranlarından kaçındıkları için marj kaybına yol açmaktadır. RERI endeksi nedir? RERI, hem işsizlik oranları veya satın alma yöneticileri endeksi gibi makroekonomik faktörleri hem de kredi verme ve faiz marketi hakkındaki bilgileri göz önünde bulunduran altı alt-endeksten oluşmaktadır. Endeks 1 ve 6 arasındaki değerleri gösterebilir. Risk, hem yaklaşan fiyat düşüşleriyle hem de pazardaki aşırı ısınmayla ilişkilendirilebilir.

23


 Güncel 24

%12.4 Sağlık harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı

İsviçre’de, 2017 yılında sağlık hizmetleri 82.8 milyar frank tuttu. Bu, ay ve kişi başına 816 Frank demek. Sağlık harcamaları gayrisafi yurt içi hasılanın %12.4’ünü oluşturuyor. %2.9’luk artış 5 yıllık ortalamanın %0.6 altında kalıyor. Buna karşılık, 1960’da İsviçre’de sağlık hizmetleri, aylık kişi başı 32 frank olmak üzere, yıllık 2.1 milyar frank tutuyordu. Bu meblağ, gayrisafi yurt içi hasılanın %4.7’sine denk geliyordu.

Haneler 24 milyar ödüyor

30 yıl sonra, 1990’da maliyet on mislinden fazla artarak toplamda 28 milyar franka veya kişi başına aylık 342 franka yükseldi. Yine bir otuz yıl sonra, sağlık hizmetleri kişi başı aylık 2,4 kat artarak 3 katına çıktı.

83 milyar franka yakın sağlık maliyetlerinin yaklaşık 15 milyarını devlet, 30 milyarını zorunlu sağlık sigortası, 5 milyarını diğer sosyal güvenlik fonları, 3 milyarını kamu kredileri ve 5,4 milyarını özel sigortalar karşılıyor. Haneler ise, yaklaşık 24 milyar frankı kendileri ödüyorlar.

Günümüzde kişi başına düşen maliyetin oransal dağılımı şu şekilde; • Ayakta tedavi için %26.7,

2017’de, sağlık masraflarının gayrisafi yurt içi hasıladaki payı %12,2’den %12,4’e yükseldi.

• Uzun süreli bakım için %19.3, • Yataklı tedavi için %19, • Sağlık ürünleri için %16.5, • Destekleyici hizmetleri için %8, • Rehabilitasyon-idare-önleme için %10.

Hastaneler nispeten uygun %2 ile hastaneler, geçen senenin ortalama sağlık hizmetindeki maliyet

artış oranı olan %2,9’dan daha az bir yükselme gösterdi. Diş ameliyatları ve klinik ile birlikte, fizyoterapi gibi “ayakta tedavi sağlayıcıları”nın her biri %5,6 fiyat artışı ile ortalamanın üzerinde. “Yardım hizmetleri sağlayıcıları”nda ise, %7,3 ile en çok fiyat artışı görüldü.

Bütün OECD ülkeleri arasında sadece ABD’deki sağlık maliyetinin yurt içi hasıladaki payı %17,2 ile daha yüksek. Fransa, İsviçre’den %0,8 daha az bir oranla üçüncü sırada geliyor.


Sigarayı bırakma yöntemleri hakkında bilgilendirilmek ve sigara içme alışkanlıklarınızı değiştirmek

SİZ

ET

R ÜC

Ücretsiz danışmanlık ve bilgi hizmetlerimizden faydalanmak için

Tel: 076 343 80 74 Dernekler bünyesinde ya da dernekler dışında oluşturulacak olan 6 kişilik gruplarla ücretsiz sigara bırakma kurslarına başlanabilir.

Bu Proje, Bundesamt für Gesundheit - Tabakpräventionsfonds, Institut für Sucht- und Gesundheitsforschung ISGF, Public Health Services ve HaberPodium tarafından desteklenmektedir.

ZAHNARZTPRAXIS Oerlikon eidg.dipl. Zahnärztin M. Sahin

044 310 70 70

Sağlıklı gülüşler için, modern ve son teknolojiyle donatılmış kliniğimize sizleri de bekleriz. Hizmetlerimiz Acil hasta kabulü

M. Dent.Med Mutlu Sahin eidg.dipl. Zahnärztin

Kişiye özel tedavi planlaması ve bilgilendirme Diş beyazlatma Diştası temizliği ve hijyeni Estetik dolgular Kanal tedavisi Diş çekimi ve diğer cerrahi uygulamalar Porselan/Zirkon kaplama ve köprü uygulaması Gülüş tasarımı Sabit ya da hareketli protezler

Zahnarztpraxis Oerlikon | Wallisellenstrasse 48050 Zürich | Tel: 044 310 70 70 zahnarztpraxisoerlikon@gmail.com | www.zahnarztpraxis | oerlikon.ch Bahnhof Oerlikona yürüme mesafesinde, Sternen Oerlikon’da. 11 ve 14 numaralı tramvaylar ile 61 ve 62 numaralı otobüslerle de erişim mümkündür.

Ağız içi deri hastalıkları Çene eklemi rahatsızlıkları tedavisi Çocuk diş tedavileri


 Psikoloji

Dr. med. Fikret Zengin Facharzt für Psychiatrie und Psychotherapi info@praxiszengin.ch

26

Beyin, kendi yapısını ve fonksiyonlarını değiştirebilir.

Nöro sözcüğü nöronları, yani beyindeki ve sinir sistemdeki sinir hücrelerini ifade eder. Nöronlar üç parçadan oluşur. Dendritler: Diğer sinir hücrelerden girdiler alan ağaç biçimi dallardır. Hücre gövdesi (Zellkörper): DNA içerirler. Aksonlar: Çeşitli uzunlukta, sinir hücrelerindeki uzantılardır. Hücreler arasındaki elektrik akımını sağlarlar.

Sinaps, iki sinir hücresi arasındaki aralıktır. Bir sinir hücresindeki elektrik akımı diğer sinir hücresine geçiş sağlayan yer sinapslardır. Burada nörotransmitter denilen taşıyıcı kimyasal madde boşluğa dökülür ve dendritlere yürüyerek diğer sinir hücresine akımın geçmesini sağlar. Plastisite ise, “değiştirilebilir, şekillendirilebilir, dönüştürebilir“ anlamındadır. Bu, nöronların arasındaki yeni bağlantılarla oluşur.

Beynin değişmez olduğu fikri yıkılıyor Eskiden beyinin değişemeyeceği inancı hakimdi. Buna göre beyin kendi yapısını hiçbir zaman değiştiremez ve


bir bölümün zarar görmesi durumunda işlevini sürdürmenin yeni bir yolunu bulamazdı. Bu düşünceye göre, beyinsel veya zihinsel hastalıklarla doğmuş ya da beyin hasarı almış insanlar ömür boyu bu kısıtlılık veya hasarlarla yaşamak zorundaydı.

Nöroplastite, beşikten mezara kadar var olan bir olaydır. Yaşlılıkta bile, bilişsel işlevlerimizde radikal gelişmeler olabilir.

Beyin değişmeyen, sabit bir şey olduğu için beyinle ilintili olan insan doğası da aynı şekilde değişmeyen sabit bir şey olarak görülüyordu.

hücreleri öldüğünde, yerine yenileri gelecek şekilde kendini yeniden organize edebildiği ortaya konulurken, kalıcı bağlantılar kurduğunu sandığımız devrelerin birçoğunun, hatta temel reflekslerin bile aslında sabit, değişmez olmadığı ıspatlandı. Hatta bu bilim adamlarından biri; düşünme, öğrenme ve eylemde bulunmanın, genlerimizin aktif ve pasif hale getiren beyin anatomimizi ve davranışlarımızı şekillendirebildiğini bile ortaya çıkardı.

Beynin değişmeyeceği inancının üç büyük kaynağı vardı;  Beyni hasar gören hastaların nadiren tam anlamıyla iyileşebilmeleri,  Beynin mikroskobik aktivitelerinin gözlenmemesi,  Beynin mükemmel bir makina olduğu fikri. Neticede makineler bir sürü olağan üstü şey yapabilseler de kendilerini değiştiremez ve geliştiremezler. Donald O. Hebb 1949 yıllarında “The Organization of Behavior” isimli kitabında ilk defa Sinap Plastite’den bahs eder. Daha sonraki 20. yüzyılın ikinci yarısında, Nöroplastite ile ilgili ilk büyük araştırmalar yapılır. Bunun sonucunda “beynin değişmez olduğu“ doktrini yavaş yavaş yıkılmaya başlar. Yeni fikre göre, çocukların doğuştan gelen zihinsel yetenekleriyle yetinmek zorunda olmadıkları, beyinin genellikle bir parçası arızalandığında ya da beyin

Beyin, yapılan alıştırmalarla kendi yapısını ve fonksiyonlarını değiştirebiliyor. Kişi, spor, sanat, bilim vb. alanlada yeteneklerini geliştirilebilir. Bu araştırmalarla, doğuştan görme engelli olanlar görmeye başlarken, işitme engelliler işitmeye başladı, felç geçiren insanlar iyileşti, öğrenme bozukluğu olan insanların nöroplastiyle IQ seviyelerinin yükseldiği tespit edildi. Beyin, yapılan alıştırmalarla kendi yapısını ve fonksiyonlarını değiştirebiliyor. Kişi, spor, sanat, bilim vb. alanlada yeteneklerini geliştirilebilir. Bu yöntemle bir takım takıntılar ya da travma sonucunda oluşan bozukluklar tedavi edilebiliyor. Bunun yanında, aşk, seks, üzüntü, ilişkiler, öğrenme, bağımlılıklar gibi konulara bakış da etkilenebiliyor.

“80 yaşındaki biri 50

yaşındaki birinin sahip olduğu beyine sahip olabilir” Bir süre önce beynin düşünce ve aktivite yoluyla kendi yapısını ve işlevini değiştirebileceği fikri doğdu. Bu tez çeşitli alanlarda ispatlandı. Nöroplastite, beşikten mezara kadar var olan bir olaydır. Yaşlılıkta bile, bilişsel işlevlerimizde (öğrenme, düşünme, algılama ve hatırlama biçimimizde) radikal gelişmeler olabilir. Buna göre doğru koşullarda yeni beceri elde etmeye çalışmanın, beyin haritalarındaki sinir hücreleri arasında bulunan yüz milyonlarca bağlantıyı değişmesiyle olur. Bilim insanlarına göre, serebral kortex eldeki her bir göreve uyum sağlayacak şekilde işlem kapasitesini titizlikle yeniler. Beyin yalnızca öğrenmez, daima “nasıl öğrenileceğini“ de öğrenir. Bilim insanı Michael Meryenich’e göre, beyin içine bir şeyler doldurduğumuz cansız bir kap değildir, aksine bir damak zevki olan, düzgün beslenme ve eksersizle büyüyebilecek ve kendini değiştirebilecek canlı bir varlık gibidir. 80 yaşındaki bir kişi, alıştırmalarla ve sağlıklı bir bakım ile 50 yaşındaki birinin sahip olduğu bir beyine sahip olabilir. Sonuçta, bireyin kendini değiştirebildiğini, bireysel yapıların kişiden kişiye farklılıklar gösterdiğini ve bireysel yaşam süreci içinde beynin de değişim geçirdiğini kabul etmek zorundayız.

27


’da n o k i l er O n e ği; i n i l Stern K iş D r i B Yeni Mutlu Şahin ile mesleki çalışmaları ve yeni açtığı kliniği üzerine konuştuk;

 Tanıtım&Reklam

Neden diş hekimliği?

28

Yaklaşık 20 yıldır Zürich’te yaşayan Mutlu Şahin, bir süre önce Sternen Oerlikon’da, Zahnarztpraxis Oerlikon isimli bir diş kliniği açtı. Baştan sona yeni teknolojik aletlerle donatılan bu klinikte; acil hasta kabulü, diş beyazlatma, diş taşı temizliği ve hijyeni, estetik dolgular, kanal tedavisi, diş çekimi ve diğer cerrahi uygulamalar, porselen/zirkon kaplama ve köprü uygulaması, gülüş tasarımı, sabit ya da hareketli protezler, ağız içi deri hastalıkları tedavisi, çene eklemi rahatsızlıkları tedavisi, çocuk diş tedavileri gibi hizmetler sunuluyor.

Herkesin çocukken olmak istediği bir mesleği vardır. Benim de tek hayalim doktor olmaktı. Bu alanda hem Türkiye’de hem de İsviçre’de üniversite okuyarak hayallerimi gerçekleştirdim ve mesleğimi tutkuyla yapma şansına sahip oldum. Klinik açma fikri nasıl doğdu? Oerlikon’da bir klinik açma fikri uzun zamandır aklımdaydı. Bunun için gerekli olan maddi ve mesleki şartların olgunlaşmasını bekledim. 2 yıl kadar farklı mekanlara baktık ama içime en çok sinen yer burası oldu. Aslında başlangıçta var olan bir praxisi devralmak istiyordum. Ancak hayat bazen zor yollardan geçirip güzel şeylere ulaşmamızı sağlıyor. Praxisi tamamen kendi isteğim ve zevklerim doğrultusunda hazırladım. Şu anda da büyük bir zevkle çalışıyorum. Kliniğinizden bahsedebilir misiniz? Ne tür hizmetler sunuyorsunuz burada?

Yaklaşık 7 yıldır diş hekimi olarak çalışan Mutlu Şahin, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Bölümü mezunu. Türkiye’de edindiği diploma İsviçre’de geçerli olmadığı için, Zürich Üniversitesi’nde Diş Hekimliği Fakültesi’ne başladı. Eğitimini burada yapan Mutlu Şahin, masterını ise Basel

Üniversitesi’nde yaptı. Master tezinde özellikle de göçmen çocuklarına değinen Şahin, “İsviçre’de yaşayan göçmen çocuklarında görülen çürük oranlarının, neden İsviçreli çocuklardan daha fazla olduğu.“ sorusuna yanıt aradı. Şahin, bu farklılığı; “Aynı ülkede aynı okullara giden çocukların ağız sağlıklarının farklı olması daha çok kültürel, ekonomik ve eğitim seviyesine bağlı.“ şeklinde açıklıyor.

Kliniğimiz tamamen modern ve zamana uygun aletlerle donatılmış olup, hastalarımızın kendilerini en iyi hissedecekleri şekilde hazırlandı. Burada çocuktan yaşlılara dek, her yaş grubuna yönelik hizmetler sunuyoruz. İsviçre’de koruyucu diş hekimliği ön planda. Diş ve diş eti sağlığını koruma konusunda çok hassasız. Ama bunun yanı sıra maalesef bir şekilde zarar görmüş ya da sağlıklı olmayan diş ve diş eti hastalıkları için başta acil tedavi olmak üzere dolgu, kanal tedavisi, cerrahi uygulamalar, kaplama ve köprü şeklinde protezler, ileri yasalardaki hastalar için yarı sabit ya da hareketli protezler,diş


ine ve kend lı k lı ğ a S lüş n bir gü güvene lidir. er çok değ

temizliği, diş beyazlatma gibi hizmetler sunuyoruz. Ve en önemlisi de, çocuklar için koruyucu ve dolgu tedavileri yapıyoruz. Özellikle çocuklar konusunda, bir anne olarak çok duyarlıyım. Diş sağlığı konusunda nelere dikkat etmek gekiyor? Neler önerirsiniz? Diş sağlığı konusunda yapılması gereken en önemli şey, dişlerimize gereken önemi verip temiz tutmak. Çok klasik olacak ama dişlerimizi günde en az üç kez çok iyi fırçalamalıyız. Özellikle yatmadan önce, akşam yemeğinden bir kaç saat sonra. Yatmadan önce değil ama. O zaman genelde yorgun olunduğu için ya ihmal ediliyor ya da kısa süreli fırçalanıyor dişler. Her akşam ayıracağımız 3 dakikayla dişlerimizin sağlığını koruyabiliriz. Genelde, özellikle de bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden gelen göçmenlerde akşam değil de sabah diş fırçalama kültürü var. Tabi sabah dişler fırçalanmalı ama gece uyumadan önce fırçalandığı zaman bütün gece dişleriniz temiz kalır. Tersi durumda bütün gece ağızdaki yemek artıklarıyla bakterilerin reaksiyona girmesi sonucu çürük ve diş eti hastalıkla-

rından kaynaklı ağız kokusu oluşabilir. Buna ek olarak, en az yılda bir kez profesyonel diş taşı temizliği yaptırılmalı. İnsanlarımız arasında yanlış bilinen bir şey de, diş taşı temizliği yapmanın dişlere zarar vereceği şeklinde. Tabi ki hem bilimsel hem de pratikte tecrübelerle doğrulandığı şekli ile, düzenli olarak diş doktoruna giden kişilerde daha az çürük ve diş eti hastalıkları oluyor. Yılda bir kez diş doktoruna gidenler, ilerde oluşabilecek büyük ağrılardan ve masraflardan korunabilirler. İsviçre’de, özellikle de diş sağlığı konusunda diğer Avrupa ülkelerinden farklı olan bir politika var. Diş çürüklerini ve diş eti problemlerini, bazı istisnalar dışında bir hastalık olarak görmüyor İsviçre. Bundan dolayı da sağlık sigortaları diş masraflarını karşılamıyor. Ağız ve diş sağlığının, kişinin kendi özeniyle paralel olduğunu düşündüğü için, diş konusundaki masrafların kişinin kendisinin karşılaması gerektiğini söylüyorlar. Sadece sosyal yardım alan kişilerin diş tedavi masraflarına destek sunuluyor. Hastalarınıza yaklaşımınız nasıl? Korkarak mı geliyorlar yanınıza? Bana bir hasta geldiği zaman sadece dişlerine ya da ağzına konsantre olmuyorum. Benim için hasta gerek fiziksel gerekse de psikolojik olarak bir bütün. İnsanların çoğu diş doktorundan korkar. Bunda, daha önce yaşanılmış olumsuzluklar ve duyumlar etkili oluyor. Kişiye özel yaklaşım ve tedavi programlarımız var. Her kişiye aynı tedaviyi uygulamak başarılı sonuçlar getirmez. Benim için yapacağım tedavinin öncelikle hastaya sağlık getirmesi gerekir. Sonrasında yaptığımız uygulamaların fonksiyonel ve estetik olması

Sternen Oerlikon’da bulunan kliniğin adresi ve iletişim bilgileri şöyle; Zahnarztpraxis Oerlikon M. Dent. Med Mutlu Şahin eidg.dipl. Zahnärztin Wallisellenstrasse 4 - 8050 Zürich Tel: 044 310 70 70 zahnarztpraxisoerlikon@gmail.com www.zahnarztpraxis-oerlikon.ch

şart. Bunları yaparken ağrısız tedavi ve hasta memnuniyeti en önemlisi. Örnek olarak, 5 yaşındaki bir çocuğa iğne yapıp güle oynaya dolgu yaptıktan sonra babasının; “Siz farklı bir iğne mi yaptınız? Bu iğneden büyükler korkarken kızım nasıl sakin durdu?“ demesi mesleğimi tutkuyla yapmaya devam etmemi sağlıyor. Biraz empati, biraz sabır, bilgi ve tecrübeyle birleşince her şey daha güzel oluyor. Şunu özellikle söylemek isterim; sağlıklı ve kendine güvenen bir gülüş çok değerlidir. Buna doğuştan sahip olanlar bunu korumalı. Sahip olmayanlar ise bize gelsinler. Kullandığımız teknoloji ve malzemelerle, sihirli bir el değmiş gibi dişleriniz ve yüz ifadeniz değişebilir. Son olarak, bir diş hekimi olarak meslek ya da eğitim arayışı içinde olan gençlere ne tavsiye edersiniz? En çok para kazandıran ya da itibar getiren bir meslek değil de, hayallerinde olan ve severek yapacakları bir mesleği tercih etmelerini tavsiye ederim.

29


Dyt. Berna Danacı dybtbernadanaci@gmail.com

Sağlık

Menopoz Döneminde Bedenini 30

M

enopoz her kadının doğal yaşam döngüsünün bir parçasıdır. Vücutta östrojen ve progesteron seviyelerinin azalmasına bağlı olarak, menstrüasyon döngüsünün (adet kanamalarının) son bulduğu dönem olarak nitelendirilebilir. Genel olarak 48- 55 yaşları arasında görülür. Menopoz süreci normal doğal sürecin dışında daha erken de gerçekleşebilir. ✓ Erken Menopoz: 40 yaşından önce menopoz tablosunun görülmesidir. Kadınların %1'inde bu durum gözlenebilir. Obezite, stres, beslenme alışkanlıkları, sosyo ekonomik durum, aşırı alkol alımı, aşırı kahve içilmesi erken menopoza neden olabilir. ✓ Cerrahi menopoz: Çeşitli nedenlerle ameliyat ile yumurtalıkların alınmasına bağlı olarak oluşan menopozdur. Menopoz; Düzensiz menstrüal periyot, kilo alımı, ateş basması, gece terlemeleri, uykusuzluk, yorgunluk, baş ağrısı, vajinal kuruma, deride kuruma, sık idrara çıkma ve idrar tutamama, sık vajinal ve üriner enfeksiyonlar, sinirlilik, depresyon, konsantrasyon düşüklüğü, hatırlama zorluğu gibi belirtilerle başlar.


Menopozla birlikte hayatımızda neler değişir? ✓ Bazal metabolizma hızı yavaşlar. Vücut yağ yüzdesi artar. Özellikle abdominal bölgede artış olur. ✓ Toplam vücut proteininde azalma olur. ✓ Menopoz süreci ile birlikte idrardan kalsiyum kaybı artar. Kemik mineral yoğunluğu azalır. Osteoporoz riski artar. Ayrıca D vitamini eksikliği de kalsiyum kullanımını azaltacaktır. ✓ Kötü huylu kolesterol (LDL) artar. Total kolesterol seviyesi artar. İyi huylu kolesterol (HDL) azalır. ✓ Kardiyovasküler hastalık gelişim riski artar. ✓ Menopoz sonrası; Osteoporozis, Kalp- damar hastalıkları, İnsülin direnci, Tip 2 diyabet, Meme kanseri riski artar.

Hormon replesman tedavisi (HRT) Vücutta üretimi azalan östrojenin dışarıdan takviye edilmesi ile tedavi gerçekleştirilir. Menopoz komplikasyonlarını azaltmaya yöneliktir. Ancak çalışmalar kanser riskini arttırdığını göstermektedir. Bu nedenle doktor kontrolünde ilaç gerekliliğine karar verilmelidir.

Menopoz döneminde beslenme nasıl olmalıdır? ✓ Obezite hem erken menopoz riski için hem de ilerleyen dönemlerde yavaşlayan metabolizma için risktir. Bu nedenle ideal vücut ağırlığı korunmalıdır.

✓ Fitoöstrojenler de (östrojen benzeri maddeler) osteoporoza karşı koruyucudur. Bu nedenle beslenme programına kuru baklagiller, bezelye, yeşil yapraklı bitkiler, soya, keten tohumu, soğan, sarımsak, havuç gibi besinler bulundurulmalıdır. ✓ Yeterli miktarda kalsiyum alınmalıdır. Kalsiyum kemik sağlığının korunmasında ve kan basıncının düzenlenmesinde önemlidir. • Süt ve süt ürünleri (çökelek,yoğurt), • Kılçığı ile yenilebilen balıklar, • Yeşil yapraklı sebzeler, • Kuru baklagiller, • Fındık, badem, • Pekmez, • Kuru incir iyi kalsiyum kaynaklarıdır. Yeterli kalsiyum ve D vitamini alınması kemik mineral kaybını azaltır, kemik sağlığının korunmasını sağlar. D vitamini için güneş ışığından yararlanılmalıdır. (saat 10.00-15.00 arasında 15-30 dk/ gün) ✓ Basit şeker azaltılmalı, (şeker, reçel, bal) kompleks karbohidrat (tahıllı ekmek, bulgur vb.) arttırılmalıdır. ✓ Sağlıklı beslenme programındaki posa miktarı arttırılmalıdır. ✓ Sebze meyve tüketimi menopoz döneminde oldukça önemlidir. Sebzeler Kemik kaybını azaltır. Postmenopoz dönemde 400 gr+ sebze meyve tüketilmelidir. Kalp hastalıklarına karşı sebzeler koruyucudur.

✓ Besin çeşitliliği sağlanmalıdır. Öğün sayısı ve sıklığını arttırılmalıdır. İştah kontrolünün sağlanması ve yavaşlayan metabolizmanın hızlanması adına öğünlerin niteliği çok önemlidir.

✓ Katı yağlar ve margarin tüketilmemelidir.

✓ Düzenli doktor kontrolünü önemlidir. Gerekli testler yapılmalı, vitamin mineral eksiklikleri göz önünde bulundurulmalıdır.

✓ Yüksek yağlı diyet meme kanseri riskini arttırır. Az yağlı beslenmeye ve sağlıklı yağ kaynaklarını tüketmeye özen gösterilmelidir.

✓ Besin öğesi olmayan fitokimyasalları arttırmak yararlı olacaktır. Fitokimyasallar kronik hastalıklara karşı koruyucudur.

✓ Diyetin kolesterol içeriği 300 mg altında olmalıdır. Diyabet ve LDL yüksekliği varsa 200 mg altında olmalıdır.

✓ Balık; doymamış yağ asitleri içerir. Özellikle omega 3 yağ asitlerinden dolayı tercih edilmelidir. Haftada en az 2 kez balık tüketilmelidir. Çünkü omega 3 görme, bilişsel fonksiyon, kemik eklem ağrıları, kan lipitleri üzerinde olumlu etkilidir. ✓ Protein alımınız dengeli olmalıdır. Aşırı protein tüketimi idrarla kalsiyum atımını arttırarak osteoporoz için risk faktörü oluşturur. ✓ Tuz tüketimini azaltılmalıdır. Günlük tuz tüketimi 5 gramın altında olmalıdır. 9 gr üstünde tuz tüketimi osteoporoz için risk faktörüdür. Özellikle salamura gıdalardan kaçınılmalıdır. ✓ Günlük kilogram başına 30-35 ml SU tüketilmelidir. Yaş ilerledikçe susama duygusu azalır, susuzluk hissi olmasa bile belirli aralıklarla su içilmelidir. Ayrıca iştah kontrolü için de su içmek elzemdir. ✓ Sıcak basmaları için su tüketiminin artması ve bununla beraber aşırı kahve tüketiminin, tuzlu, baharatlı gıda tüketiminin sınırlandırılması gerekir. ✓ Fazla kafein; sık idrara çıkmaya neden olur, sıvı gereksinmesini arttırır, emik yıkımını arttırır, osteoporoza neden olur. Bu nedenle günlük maksimum 300 mg kafein tüketilmelidir. ✓ Çay; demir emilimini azaltır, yemeklerden 1saat önce veya sonra, açık ve limonlu olarak içilmelidir. ✓ Alkol ve sigara tüketilmemesi doğru bir tercih olacaktır. Sigaranın menopoz sürecini erkene aldığı unutulmamalıdır. ✓ Haftada 2-3 gün en az 30 dk fiziksel aktivite yapılması hem mental hem bedensel sağlık için oldukça önemlidir. Özellikle kas kaybı yaşanmasına engel olmak ve metabolizma hızını korumak için egzersiz alışkanlık haline getirilmelidir.

31


 Eğitim

Fuat Köçer Eğitimci

32

D

emokrasi kavramı tarihsel süreç içinde toplumların gelişmişlik düzeyine göre farklı anlamlarda kullanılmış olsa da, bugün bu terimin değer yargıları hakkında hepimiz fikir sahibiyiz. Eski Yunanca’da «demos» (halk) ve «kratos» (egemenlik) kelimelerinin birleşimiyle oluşan ve «halkın egemenliği» anlamına gelen demokrasi, siyasi pencereden bakıldığında, azınlıkların coğunluk haline gelebildiği katılımcı yönetim şekli olarak tanımlanabilir. Demokrasi kavramı bir eğitimci gözüyle analiz edildiğinde ise, bu terim yeterli olmayacaktır. Ondokuzuncu yüzyılın ikincisi yarısı ile yirminci yüzyılın ilk yarısında yaşamış John Dewey isimli eğitim kuramcısı ve filozof, demokrasi ve eğitim ilişkisini şu şekilde özetlemektedir;

“Demokrasi bir yönetim biçiminden daha fazlasıdır. Bir yaşam biçimidir ve ortak tecrübelerin özgün bir biçimde bir araya getirilmesidir. Dewey'e göre toplumun merkezinde okul, okulda verilen eğitimin merkezinde de öğrenci olmalıdır. Bu düşüncenin

amacı, bireyden topluma demokrasinin benimsenmesini sağlamak, bunun sonucu olarak da, toplumsal bütünlüğe ulaşmaktır. Çocuklarımızın bugün Isviçre'de ya da Türkiye'de içerisinde bulunduğu eğitim sistemi ise, Dewey'in bu düşüncesinden çok uzaktır. Nitekim toplumların merkezinde okul yerine kapitalist düzen, okulların merkezinde'de öğrenci yerine iş dünyası bulunmaktadır. Bu teori şu şekilde özetlenebilir; Toplumdaki konumunuzu, eğitiminizden çok maddi kazancınız belirlemektedir. Günümüz insanında genel olarak, "eğitim para kazandırmıyorsa bir işe yaramaz" fikri hakimdir. Okulların öğrenci yerine iş dünyası odaklı olduğu düsüncesi ise, müfredatlar incelendiğinde daha iyi anlaşılacaktır. Insanın yaratıcılığına katkı sağlayacak, ruhunu ve bedenini geliştirecek bilim dalları ikinci planda tutulmaktadır. İş dünyasının beklentileri doğrultusunda, Matematik, ya da yabancı dil gibi derslere ağırlık verilmektedir. Çünkü okullar, hayat'a hazır bireyler yetişitirmek yerine, iş dünyasına yeni elemanlar hazırlamak derdindedir. Yani çocuğunuzun mesleki bir eğitim için neye ihtiyacı var sorusundan yola çıkılır. Bunu belirleyen ise, çocuğunuzun iç dünyası ve


gelişimindeki istek ve ihtiyaçlarından ziyade, iş dünyasıdır. Çünkü günümüz insanı, yaptığı iş ve bunun sonucunda sosyo-ekonomik konumuna göre değerlendirilmektedir. Çocuklarına iyi bir gelecek hedefleyen ebeveynler ise, bu baskıya boyun eğmek zorunda bırakılmaktadırlar. Demokrasinin özünde benimsediği, "azınlıkların çoğunluk haline gelebildiği katılımcı yönetim şekli", demoktatikleşmiş bir eğitim sistemine fikren aktarıldığında şöyle bir sonuç çıkmaktadır; "Demokratik eğitim, toplumda karşımıza çıkabilecek sorunlara bizi hazırlayan bir kurum haline gelmelidir." Bu düşünceye bağlı olarak Dewey, okulların toplumun bir aynası olması ve toplumda her ne varsa okullarda da bulunması gerektiğini savunmaktadır. Bu fikre bağlı olarak derslikler "gerçek yaşamın" araştırılmasında ve problemlerin çözümünde birer laboratuvar işlevi görmelidir. Bunun sonucunda ise, okul ortamı gerçek yaşamı yansıtacak ve ona ait problemlerin çözümü, okul sıralarında başlayan bir süreç olarak devam edecektir. Peki bu şekilde bir eğitim sistemi ütopya mı? Kesinlikle hayır! 1940 yılında Türkiye'de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere açılan köy enstitüleri tam'da bu şekilde eğitim verecek öğretmenler yetiştirmeyi amaçlıyordu. Tüm Anadolunun öğretmensiz ve okulsuz olduğu bu dönemde, köy enstitülerinde ilkokul mezunu zeki çocukların yetiştirildikten sonra yeniden köylerine giderek öğretmen olarak çalışmaları hedefleniyordu. Okuma-yazma oranının %5 bile olmadığı, halkın %80'inin köylerde yaşadığı bir toplum için dahice bir fikirdi. Bu enstitülerde yetişen eğitimciler, okuma-yazmayı öğretmenin yanı sıra, köylü halka tarımsal alanda'da bilgi kazandıracak, modern ve ilmi teknikleri öğretecekti. Yani köylü halk, gerçekten ihtiyaç duydukları donanımla eğitiliyorlardı. Eğitim, salt kitaba ve deftere dayalı bir sistemden ibaret değildi. Köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı ve bu şekilde uygulamalı eğitimde verilebiliyordu. Bu şekilde köylünün zeki çocuğu hem bilimsel alanlarda, hem tarımsal konularda kendini yetiştirip, aynı şekilde kendi köylüsünü aydınlatıyordu. Okuma-yazma oranı artış gösteriyor,

“Benim düşlediğim okullar Türkiye'de köy enstitüleri olarak kurulmuştur. Tüm dünyanın bu okulları görüp eğitim sistemini, kurulan bu okulları göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırması isabet olacaktır. J. Dewey köylü halk bilinçli bir şekilde tarımla uğraşıyor, sonucunda ise refah düzeyi artıyordu. Dewey'in öngördüğü demokratik eğitim birebir yaşanılıyordu. Çünkü köy enstitüleri ile toplumun merkezinde okul, okulda verilen eğitimin odağında da öğrenci kendine yer buluyordu. Bu biçimiyle bireyden topluma demokrasinin benimsenmesi sağlanıyor, bunun sonucunda da toplumsal bütünlük gerçekleşiyordu. Henüz sanayileşmemiş, halkın büyük bir bölümünün tarımla uğraştığı bir toplumu kalkındırmak ve demokratikleşme adına dahice bir fikirdi bu! 1945 yılında Türkiye'yi ziyaret eden Dewey, köy enstitüleri hakkında şöyle fikir beyan etmiştir; "Benim düşlediğim okullar Türkiye'de köy enstitüleri olarak kurulmuştur. Tüm dünyanın bu okulları görüp eğitim sistemini, kurulan bu okulları göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırması isabet olacaktır." Dewey'in bu sözlerinden bir yıl sonra, 1946 yılında, köy enstitüleri ABD'nin "Köy enstitüleri Sovyet sistemine benzer bir uygulama ve kapatılmalı" baskısıyla son buldu. Yorum sizin! "Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar"ın döngüsel sebep-sonuç mantığına dayalı fikri konumuz içinde ele albiliriz; "Demokrasi mi bir eğitim işidir, yoksa eğitim mi bir demokrasi işidir?" Bu sual kesinlikle tartışmaya açık ama, ABD baskısıyla kapatılan köy enstitüleri ile birlikte demokratik eğitim adına çok şeyin kaybedildiği kesin!

33


 Gündem

46 YAŞ ÜSTÜ İÇİN SOSYAL YARDIM RİSKİ ARTIYOR

34

46 yaşın üzerinde olan herkes, sosyal yardım almada daha çok riske sahip.

Mesleki yeterliliğin bulunmaması risk oluşturan bir faktör. Sosyal yardım alanların %54’ünün mesleki eğitimi yok.

Tek ebeveynli aileler toplumun en korunmasız kesimi.

Sosyal yardımların genel oranı 2018’den bu yana sabit kaldı.

M

esleki yeterlilikleri bulunmayanlar için, sabit gelirli bir iş bulmak ve para kazanmak giderek daha da zor hale geliyor. Ekonomi gittikçe daha fazla nitelikli eleman talep ediyor. Bu nedenle sosyal yardıma daha fazla yatırım yapılıyor. Bu vurgular, 20’nci yılında güncel sosyal refah göstergelerini sunan Sosyal Politika Şehir İnisiyatifi’nin uzun süreli incelemeleri ve gözlemlerine dayandırılarak ortaya konuyor. Bu incelemeler ve gözlemlerden İsviçre’nin 14 şehri referans olarak alınmış.

Yaşlılarda yüksek artış Mesleki yeterliliğin yanında yaş da, bireyin sosyal yardım alıp almaması konusunda sonucu etkileyen bir faktör. Son yılda sosyal güvenlik riski 46-55 yaş arası için 4,9’dan 5,7’ye yükseldi. 56-64 yaş aralığı ise, 3,3’ten 4,8’e doğru daha güçlü bir şekilde arttı. Bu yaş grubunda bir risk kümesi mevcut; bir arada bir çok problemli alan var. Sıklıkla bu insanların uygun olmayan ya da olmayan mesleki yeterlilikleri veya sağlık problemleri gibi sebeplerle iş bulamama ihtimalleri daha yüksek.

En yüksek risk tek-ebeveynli ailelerde Bekar veya boşanmış erkekler, sosyal yardımda en yüksek risk taşıyan grubu oluşturuyor. Tek ebeveynli ailelerin oranı bütün şehirlerde %10’nun üzerinde. Çok çocuklu aileler de, sosyal yardım almadan ay sonunu getirmeyi başaramıyor. 2018 yılında Biel’de, her beş çocuktan birinin ailesi kısmen ya da tamamen sosyal yardıma bağlı olduğu bir durumda yaşıyordu. Diğer yandan 18-35

yaşlarındaki risk oranı son on yılda istikrarlı bir şekilde düşüyor. Sosyal yardım alanlarda en yüksek payı göçmenler oluşturuyor. Schlieren (%61) ve Biel (%59) bu alandaki en yüksek oranlara sahip yerler.

Biel sosyal yardımın kalesi Her ne kadar Biel’deki sosyal yardım oranı ilk defa 2018’de 0.5 yüzdelik puanla %11’e düşmüş olsa da, Jura’nın güney ucundaki bu kent İsviçre’nin bu alandaki kalesi olmaya devam ediyor. İsviçre’de sosyal yardım oranlarının en yüksek olduğu yerler Biel, Lozan ve Basel olarak sıralanıyor.


윀䄀一䄀䬀匀䤀娀 吀嘀ᠠ搀攀渀 夀䔀一、 吀䔀䬀一伀䰀伀䨀、 䠀䄀刀、䬀䄀匀䤀 ⠀ 吀‫ﰀ‬爀欀攀Ⰰ 䬀‫ﰀ‬爀琀攀Ⰰ 䄀氀洀愀渀挀愀Ⰰ 䘀爀愀渀猀㄁稀挀愀Ⰰ 、琀愀氀礀愀渀挀愀 瘀攀 搀愀栀愀 戀椀爀漀欀 搀椀氀搀攀渀 欀愀渀愀氀氀愀爀⤀

㈀㤀㤀⸀ⴀ

䌀䠀䘀

䈀甀 ‫ﰀ‬爀‫ﰀ‬渀 礀愀猀愀氀搀㄁爀⸀ 䈀椀爀 礀㄁氀㄁欀 愀戀漀渀攀氀椀欀 瘀攀 琀攀氀椀昀 栀愀欀氀愀爀㄁ ǻ礀愀琀愀 搀愀栀椀氀搀椀爀⸀

윀愀渀愀欀猀㄁稀 吀嘀 椀氀攀 欀愀㄁爀搀㄁ἁ㄁渀㄁稀 瀀爀漀最爀愀洀氀愀爀㄁ 㜀 最‫ﰀ‬渀 戀漀礀甀渀挀愀 最攀爀椀 椀稀氀攀礀椀渀

唀礀搀甀 愀渀琀攀渀猀椀稀  欀甀爀甀氀甀洀

、渀琀攀爀渀攀琀攀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀

眀眀眀⸀挀愀渀愀欀猀椀稀⸀琀瘀

윀攀弁椀琀氀椀 甀礀最甀氀愀洀愀氀愀爀 欀甀氀氀愀渀㄁渀

䘀愀挀攀戀漀漀欀ᠠ愀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀

夀漀甀吀甀戀攀 瘀椀搀攀漀氀愀爀㄁渀愀 攀爀椀弁椀渀

吀攀氀㨀  㘀㄀ 㔀㄀㄀ ㈀㈀ 㜀㈀ 圀栀愀琀猀䄀瀀瀀㨀  㜀㠀 㠀㜀㐀 㔀㠀 ㌀㠀


Hazırlayan: Gülüzar Tekin

İSVİÇRE’DE İLTİCACILAR "N KİMLİK İNİSİYATİFİ" KURDU

T  Mülteci Hayatlar

ürkiye’den İsviçre’ye gelerek iltica talebinde bulunan göçmenler, bu süreçte yaşadıkları sorunları gündemleştirip çözüm üretmek adına “N Kimlik İnisiyatifini” kurdular. İlticacıları bir çatı altında toplayıp yaşanan sorunlara ortak bir çaba ile çözüm üretmeyi amaçlayan bu inisiyatife, çoğunluğu Zürich, Bern ve Basel olmak üzere, İsviçre’nin birçok kantonundan göçmenler dahil oldu.

36

Özellikle 1 Mart Yasası öncesi başvuru yapanların yasal haklarının ihlal edilmesi, ikinci mahkemelerin gerçekleşmemesi, sürecini tamamlayanlara ise yanıt verilmemesi inisiyatifin kurulma ihtiyacını perçinleştiren gerekçeler oldu.

İltica başvuruları düşüyor Resmi kayıtlara göre İsviçre'de iltica başvuruları, son üç yılda yarı yarıya düştü. 2015 yılında 39.523 kayıtlı başvuru mevcutken, 2018 yılında 18.880 başvuru yapıldı. Bu oranı hala çok fazla olarak değerlendiren ve yaptıkları açıklamalar ile bu rahatsızlıklarını sık sık dile getiren İsviçreli yetkililer, oranı düşürmek için caydırıcılığı arttıracak birçok yeni yasaya imza attı.

18.830 2018 yılında yapılan iltica başvuruları


İnsan hakları ihlallerinde artışlar var Başvuruların düşmesi ile beraber insan hakları ihlallerinde de ciddi artışlar gözlemlendi. Hapishanelere olan benzerlikleri ile dikkat çeken, entegrasyonu zorlaştırıcı ve tecrit etmeye müsait kamplarda tutulan insanlar, açlık sınırının altında bütçeler ile hayatlarını idame ettirmeye mecbur bırakılıyorlar.

İsviçre, son dönemde St. Gallen ve Basel'de yaşanan intiharlarla, kötü kamp koşullarını protesto için başlatılan açlık grevleri ve Luzern'de yaşanan polis şiddeti ile de kamuoyu gündemine geldi. Bu tür olayları haberleştirmede ketum davranan İsviçre'de basına yansımayan birçok vakanın varlığı da biliniyor.

Yetkililer, önceki süreçlerden bekleyenlere yönelik bir açıklama yaparak, bekleyen tüm N kimliklilerin yasal süreçlerini 2021'e kadar sonladırmayı hedeflediklerini açıkladılar.

Ülkelerinden insan hakları ihlalleri ve benzeri gerekçelerle gelerek mülteci kamplarında kalan insanlar İsviçre'de tekrar bir yaşam sınavına tabi tutuluyorlar. Kötü muameleler, ilgisizlik ve ihmalkarlığı yöntem olarak kullanan

Son olarak SEM'in çıkardığı ve 1 Mart Yasası olarak bilinen yasa ile ilticacıların yasal süreçlerinin 140 gün içerisinde tamamlanacağı açıklandı. Ancak bu yasa yalnızca 1 Mart sonrası başvuru yapanları kapsamakta.

Göçmen Dayanışma Ağı’nın 2018'de yaptığı bir açıklamaya göre, günde 60 insan zorla geri gönderilme işkencesine maruz kalıyor. Geri gönderilme önlemleri ise gittikçe sıkılaştırılıyor.

Bu açıklamalar yapılırken, öte yandan da başta Cezayir, Etiyopya, Afganistan gibi ülkelerden gelenler seri ve sessiz bir şekilde sınırdışı ediliyorlar.

Dosyalar karara bağlanana kadar eylemlere devam edilecek

Tüm bu antidemokratik uygulamalara dayanışma içinde karşı koymak isteyen göçmenler, 1 Ekim’de bir protesto eylemi gerçekleştirdiler. Daha sonra da toplu olarak 40 adet mektubu Federal Göçmenler Dairesi’nin (SEM) posta ku-

rusuna atarak, esasta iltica süreçlerinin

herkese gönderilen birer kopyadan

hızlandırılmasını talep ettiler.

ibaret olduğu anlaşıldı.

Geçen süre zarfında mektupların bir

N Kimlik İnisiyatifi, iltica dosyaları kara-

kısmına yanıt alınırken, kısa sürede bu

ra bağlanana kadar eylemlere devam

yanıtların hepsinin, otomatik olarak

edileceğini belirtiyor.

37


15 yıl çok uzun bir süre. Her ne kadar yansıtmasam da psikolojik olarak çok yıpratıcı bir süreç. B.K.*

 Mülteci Hayatlar

* İsim saklı tutulmuştur.

38

İ

ltica dosyasının karara bağlanmasını isteyenlerden biri olan B.K., 15 yıldır İsviçre’de yaşayan politik bir mülteci. Dosyasının sonuçlandırılması için 15 yıldır bekleyen B.K., birçok girişimde bulunmasına rağmen Bern’den yanıt alabilmiş değil. B.K. ile İsviçre’ye geliş nedenlerini, iltica sürecini ve yaşadıklarını konuştuk;

İlk olarak bize kendinizden bahseder misiniz? İsviçre’ye geliş nedeniniz nedir? Yaşadığım coğrafya dolayısıyla politik bir ortamda ve politik bir ailede büyüdüm. Çocuk yaşta politik düşüncelerle tanıştım. 90 sonrasında aktif bir şekilde siyasi faaliyetler içerisinde yer aldım. Şu an bir abim Türkiye'de tutsak. Siyasal çalışmalarım sebebiyle ülkemde özgürce yaşayamıyordum. Devlet ve polis baskısı yaşamımı bir bütün olumsuz etkiliyordu. 93 sonrası ise aranır duruma düştüm. O dönemde birçok arkadaşım tutsak edildi. 2004'e kadar illegal yaşamak zorunda kaldım. Bu süreçte de siyasi faaliyetlerime devam ettim ve imkanlarım doğrultusunda çalıştım. Sürekli saklanarak bir yaşam sürmek imkansızdı. Orda kaldıkça çember benim için her geçen gün daha fazla daralıyordu. Hareket edemez duruma düştükten sonra yurtdışına çıkma kararı aldım.

Ne yaptınız peki? 2003 yılında Hırvatistan üzerinden buraya gelmeye çalıştım. Bu ilk denememdi. Üzerime sahte bir kimlik alarak yola koyuldum. Ancak Hırvatistan'da yakalanarak tutuklandım. Bir süre sonra Türkiye'ye iade edildim. Şanslıydım ki sahte kimlikli olduğum halde serbest bırakıldım. Çünkü benimle beraber bu zorlukları çekip Hırvatistan'a kadar gelmiş 35 kişi daha geri iade edildi. Öyle sanıyorum ki o kargaşada kimliğim orijinale yakın olduğu için dikkat çekmedim. İkinci denememden sonra İsviçre'ye ulaştım ve 2004 yılının mart ayında iltica başvurumu gerçekleştirdim. Başvuru yaptıktan sonraki süreç nasıl işledi? Benim için esas süreç ve zorluklar başvuru itibariyle başladı. Başvuru kampında iki hafta kaldıktan sonra yol ifadem alındı. Bir süre sonra da trans-

fer edilip Solothurn'da bulunan bir kampa yerleştirildim. Buraya kadar her şey yolunda görünüyordu. Bu süreç boyunca Türkiye'de hakkımda açılmış davalardan ve üzerime atılı suçlamalardan tam anlamı ile haberdar değildim. İkinci mahkemeye 1 yılın sonunda çıktım. Elimde olan belgeleri sundum ancak hikayemi inandırıcı bulmadılar. Daha sonra ailem aracılığıyla ulaştığım belgelerde, imza eksikliği ya da soy ismimin yanlış yazılması gibi hatalar yüzünden ifadem boşa çıkarıldı. Bu süreçte hayli uzadı.

5 yılın sonunda terk kararı verildi. 5 yılın sonunda verdiğim belgeler ile ifademin doğruluğu araştırılmadan hakkımda terk kararı verildi. İlticamdan


sorumlu olan heyet Türkiye'de herhangi bir sorunum olmadığını, geri dönmemde bir sakınca olmadığını belirtti. Bu benim hikayemin en önemli noktası aslında. Bu heyetin verdiği haksız karar 15 yıldır beklememin esas sebebi. Terk aldıktan sonra üst mahkemeye itiraz ettik ama N kimliğim elimden alındı. Sadece burada kalabileceğime dair bir kâğıt verildi bana. Bu kâğıt bile polisin ilk defa karşılaştığı bir şey olduğu için çok fazla sıkıntı yaşadım. N kimliğim alındıktan sonra kamp ve sosyal ile olan ilişkim de kesildi.

İtiraz ettim, üst mahkeme, ciddi bir hata yapıldığını onayladı. 2010 yılında Türkiye'de arandığıma dair başka belgeler de çıktı. Netlik kazandı ama dediğim gibi daha önce imkanlarım olmadığı için bu belgelere ulaşamamıştım. Üzerime verilmiş bazı ifadeler doğrultusunda hakkımda görülen birçok dava olduğunu öğrendik. Neredeyse bu risklere rağmen ülkeye geri gönderilecektim. 2012'de üst mahkeme kararı çıktı. İtirazım kabul edildi ve bu şartlar altında ülkeme geri dönmemin ve sağlıklı bir yaşam sürdürmemin mümkün olmadığı, araştırma yapılmadan terk verdiği için alt mahkemenin ciddi bir hata yaptığı beyan edildi. Hatasını kabul eden alt mahkeme ise bu defa beni sakıncalı buldukları için ülkelerinde kalmama onay vermediklerini belirterek üst mahkemeye itirazda bulundu. Kısa bir süre önce ülkeme dönmemde sakınca görmeyen heyet bu defa da beni sakıncalı görerek ülkelerinden gitmemi istiyordu. Bu noktadan sonra ilticam deyim yerindeyse kilitlendi. N kimlik için tekrar başvurdum. İki yıl sonra N kimlik aldım. Bu süreçte ne gibi zorluklar yaşadınız? İş, sağlık ve eğitim gibi olanaklardan faydalandınız mı? Toplamda 5 yıl kampta kaldım. Kamp koşulları çok zorlayıcı. Benim sürecim normalden uzun olduğu için daha fazla

maruz kaldım bu zorluklara. Hep en azı ile, en kötüsü ile idare etme üzerine kurulu bir yaşam şekli. Kamp sürecinde verilen paralar bir insanın kendi temel ihtiyaçlarını karşılaması için bile yeterli değil. Benim kaldığım kampta 200 civarında insan yaşıyordu. Aynı odada onlarca insan beraber kalıyorduk. Genelde herkeste yaşam koşullarının vermiş olduğu bir gerginlik oluyor. Zaten terk kararından sonra kamp ile olan ilişkim de kesildi. İş bulmam iki yıl sürdü ve aradaki bu iki yılda da epey zorluk çektim. Çünkü bana hiçbir yardım yapılmadı. Daha önce iş talebim oldu, meslek öğrenmek istediğimi bildirdim ancak kabul edilmedi. Durumum özgün olduğu için diğer ilticacıların faydalandığı birçok imkândan da faydalanamadım. Bir süre kendi arkadaşlarımda kaldım. Daha sonra bir restoranda iş buldum ve orada kaldım. İş bulduktan sonra sosyalden hiçbir yardım almadan kendi çabalarımla hayatımı idame ettirdim.

Bir ay önce kalp krizi geçirdim. Bir ay önce kalp krizi geçirdim ve şu an çalışacak durumda olmadığım için ilk defa sosyale başvurdum. Kamp sürecinde bir sağlık problemi yaşamamıştım, sonrasında baş gösteren rahatsızlıklarım için de sağlık sigortamı kendim yatırdım. Eğitim anlamında da bir yardım almadım kendi imkanlarımla bulduğum dil kursuna gittim. Yardımcı olmayacaklarını anladıktan sonra da zaten bir daha böyle taleplerde bulunmadım.

Hep hayal kırıklıkları yaşadınız… 15 yıl çok uzun bir süre. Karar veremedikleri şeyin benim hayatım olduğunu hiç görmediler. Her ne kadar yansıtmasam da psikolojik olarak çok yıpratıcı bir süreç. Bana bakış açıları, ithamları ve hayatımı hiçe saymaları insani değil. Onlar benim önüme engel koydukça ben gayret ettim, çalıştım. Ve hala sürecim devam ediyor. Yaşamım tam anlamıyla askıya alınmış gibi. Her an tekrar terk kararı çıkacağı kaygısı ile diken üstündeyim. 15 yıl boyunca belirsizlikler ve insani olmayan muameleler ile yaşayınca, bir düzen kurmak, yaşam kurmak bile uzak bir ihtimal gibi geliyor. Kendi ülkemde yaşadığım baskılardan kurtulmaya çalışıp bir yaşam kurmak amacıyla buraya gelmişken, başka zorlukların içine düşmek başlı başına bir hayal kırıklığı. Şu an davanızla ilgili güncel durum nedir? Şubat ayında SEM'in kararı bildirildi bana. Dosyamın artık sonuçlandırılmasına karar vermişler. Yani aslında oturum almam gerektiğini kararlaştırmışlar ancak şimdi de alacağım kimliğin kategorisine karar veremedikleri için beklemekteyim. Avukatımın bana aktardığı, F kimlik verilebileceği. 3 hafta önce bir mektup daha yazdık, ona da henüz yanıt gelmedi. 15 yıldır olduğu gibi hala beklemekteyim. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? Çok hakim olmamakla birlikte, ilticacıların oluşturduğu “N Kimlik İnisiyatifi” isimli bir kolektiften haberdarım. Yaşadıkları sorunları dayanışma ile çözmeye çalışmalarını çok önemli buluyorum ve desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

39


Venüs Akrep’ten Yay’a Geçiyor Nurten Avcı (Maharaa) info@maharaa.ch

Sürprizlerin ve Dengelerin Değişim Ayı;  Astroloji

Kasım

Özelikle 24 Kasım’da adeta ruhunuz rahatlayacak. Çünkü Venüs ve Jüpiter birbirine kavuşucak. Yalnız 24 değil, 25, 26, 27 ve 28 Kasım’da da hayatınızda aniden güzel şeyler olacak. Aşk aniden hayatınıza girebilir, aniden yeni iş teklifleri alabilirsiniz mesela. Bu günler şanslı günleriniz. 5 Kasım, Mars ve Plüton kare yaptı Son ay ilişkilerinizin karar ayıdı ve diyebilirim ki, Kasım ayı son karar ayı. Yani “son durak“. Mars ve Plüton kare yaparken, ilişkileriniz de son muhakemelerden geçiyor. Sağlam olmayan ilişkileriniz varsa ve onları kaybetmek istemiyorsanız dikkatli olmanızı tavsiye ederim. Aile içinde sorunlarınız varsa barışmak için emek verin. Plüton ve Mars yavaş yürüyen gezegenlerimiz olduğu için, yalnız 5 Kasım’ı değil de bütün bir ayı etkileyecektir. Özelikle de 20 Kasım’a kadar birşeyler hissedeceksiniz. Son ay kopma ayıydı ve koptu. Bu ay, hayatınıza yeni bir yön verme zamanı. İs arayanların aniden iş bulma imkanları çok yüksek. Mekür retrosu Kasım duruşu yapacak

40

Geçen ay yazmıştım; 31 Ekim’den 20 Kasım’a kadar Merkür gezegen retrosu yaşayacağız. Merkür retrosunda anlaşma, evlilik, önemli kararlar almayın derim hep. Çünkü alınan kararlar kalıcı olmuyor. Aletler de bozulur genelde. Retro bitene kadar bekleyin derim. Çünkü aldığınız aletler uzun süre yaşamaz. Merkür retrosunu Akrep’te yaşayacağız

Oldukça zorlu geçen bir ayı geride bıraktık. Venüs, son ayda Akrep burcundaydı ve kendini orada hiç de huzurlu hissetmedi. Sanırım birçoğunuz ilişkilerinizde sorunlar yaşadınız. Size güzel bir haberim var; artık rahatlayabilirsiniz. Çünkü Venüs kendisini Yay burcunda çok rahat hissedecek ve orada 26 Kasım’a kadar kalacak.

Bu ay aslında hesaplaşma ayı. Akrebiniz hangi evdeyse, orada geçmişle hesaplaşma konuları ortaya çıkar. Bu durumda iletişim zor olabilir. Merkür retrosu farklı bir retrodur ancak 11 Kasım Merkür retrosu Kasım duruşu yapacak. Bunun anlamı; Merkür güneşin tam kalbinde olacak. Bütün bir güç Merkür’de, yani düşüncelerimizde ve zekamızda olacak.

elde edeceklerdir. Eğer bir şeye iyi bir şekilde konsantre olursanız onu elde edebilirsiniz. Çok güçlü bir ay yaşacaksınız ve belki hayatınızın yönü değişebilir. 11 Kasım’dan itibaren çok güzel ve ani değişimler olurken, şans kapınızı da çalacak. 12 Kasım Dolunay Boğa burcunda Yine heycan dolu bir Dolunay ile karşı karşıyayız. Çünkü bu Dolunay Boğa burcunda olacak ve dürüst bir şekilde kendimize şunları soracağız; “Bana söz verilen şeyler yapıldı mı? Bu insanlar bana yararlı mı yoksa arkamdan iş mi çevirdi? Yaptığım yatırımlar kazanç getirdi mi? Yoksa zarar mı ettim? Verdiğim emeklerin karşılığını aldım mı?“ Yani olanı biteni tartacaksınız. Eğer size olan faydası zarardan yüksekse o zaman ilişkinizi sürdürecek ya da yaptığınız yatırımlar devam edecek. Bu dolunayda dengeler değişebilir. 14 Kasım - Venüs ya da ve Neptün Balık burcunda Kare yapacak 14 Kasım’da birden; “Aşık olduğum kişi beni kandırdı ya da yalan konuştu.“ diyebilirsiniz. Bazı yalanlar ya da gerçekler ortaya çıkacak. Belki bir yatırım yaptınız ve bilmediğiniz detaylar ortaya çıkacak. Ya da sahip olduğunuz duygu belki yanlıştır, gördüğünüz bir olay göründüğü gibi olmayabilir. Bu dönemde hislerinize dikkat edin ve kimsenin günahını almayın. Bazı rüyalardan uyanmanın vaktinin geldiğini bilin. 26 Kasım - Yeniay Yay burcunda olacak Yeni ay Yay burcunda olacak. Çok güzel bir yeni ay sizleri bekliyor. Muhteşem başlangıçlar yapabilirsiniz. Havada aşk kokuları var. Birçok çift bu yeni ayda birleşecek. Yeni bir iş anlaşması da gündeme gelebilir. Çok güzel ve keyifli haberler alacaksınız.

Kasım duruşunu Akrep’te yaşayacağımız için çok ince ve detaylı düşünebileceğiz. Ne istedimizi çok iyi bileceğiz. Çoğu insanlar istediklerini

NOT: Yıldız haritasında 12 ev vardır. Sizin yıldız haritanızda eviniz hangi gezegende yer alıyorsa konular da ona göre değişir. Yukarıda yazdıklarım geneldir ve herkesin yıldız haritasına uymayabilir.


Zimbabwe’nin başkenti Haare’de Aids salgınına karşı 15 yıl boyunca mücadele veren Ruedi Lüthy, kendisinin kurduğu “Newlands Clinic”te Aids’li insanları tedavi ederek, bölgedeki yerli doktor ve hemşirelere eğitimler verdi. Uluslararası İnsan Hakları Derneği'nin İsviçre Şubesi, Ruedi Lüthy’nin bu çalışmalarını 2019 yılının İnsan Hakları Ödülü ile onurlandırdı. Doktor, ödülünü 7 Aralık tarihinde Bern’de teslim alacak.

Bu ödülü daha önce alanlar arasında; Dalai Lama, eski Uluslararası Kızılhaç Komitesi Başkanı Cornelio Sommaruga, Glückskette-Die Solidarische Schweiz, eski Federal Meclis Üyesi Adolf Ogi ve eski AGİT İnsan Hakları Komiseri Dick Marty de bulunuyor. Ödül, 2010'da İsrailliler ve Filistinlilerin barış için birlikte çalıştığı, İsrail'deki Parents Circle – Families Forum’a gitti. 2014 yılında verilen ödül İsviçreli savaş muhabiri Kurt Pelda'ya verildi. 41

Mahkeme ve Makamlarda vekâleten dava temsili Hukuk Danışmanlığı Arabuluculuk İşlem yardımı (Başvuru, dilekçe, şikâyet, itiraz) Uzmanlık Alanları • Avrupa Hukuku • İdari Hukuk • Arabuluculuk Mahkeme dışı çözüm işlemleri • Konsolosluk onaylı yeminli tercüme işlemleri • Türkiye’de emeklilik işlemleri • Türkiye’de tanıma ve tenfiz davaları takibi Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur

T: 076 328 74 80 F: 044 660 80 86

Derya Özgül, LL.M.

• İltica ve Yabancılar Hukuku Genel iltica davaları, Dublin Anlaşması, İnterpol soruşturma Vize işlemleri Aile birleşimi Nikâh işlemleri Çalışma izni Ülkeye giriş yasağının kaldırılması Vatandaşlık haklarının kazanılması Ve daha birçok farklı konuda danışmanlıklar. d.ozgul@adconsultancy.ch www.adconsultancy.ch


Trendler, gözünü yükseklere dikiyor. Renk akımına uğrayan siluetler, hacimli elbiselerin üzerinde açığa çıkıyor. Sezon kadını, güç gösterisinde bulunan omuzların himayesi altına giriyor. Oyun alanını genişleten tüyler, bağımsızlığını ilan ederek başrolü bir çırpıda kapıyor. Karşınızda 2019-20 Sonbahar/Kış sezonunun yüksek perdeden konuşan güncel trenlerdleri.

1  Moda

Deri Pantolon

42

Asi ve feminen karakterli deri pantolonlarla ciddi düşünüyoruz! 2019-20 Sonbahar/Kış kreasyonlarında deri pantolona sınıf atlatan Bottega Veneta, Isabel Marant ve Philosophy di Lorenzo Serafini de bizimle aynı kanıda. Hermès ve Roberto Cavalli'ye gelirsek, deri pantolona temkinli adımlarla yaklaştıklarını söylemek mümkün.

2

Omuz Detayları

Güç gösterisinde bulunan omuz detayları, gelecek sezonun ilgi odağı. Saint Laurent'in sert omuzlu kadını Marc Jacobs'ın tüylü omuzlara teslim kadınıyla karşı karşıya.

3

Saray İhtişamı

Emilia Wickstead kadını bu sezon da saray ihtişamından yana, Roksanda Barok abartısını neon renklerle ikiye katlıyor, Molly Goddard’ın hacimli formları bir an önce keşfedilmeyi bekliyor. Elbise, bu denklemin değişmezi. Abartılı formlar, hacimli siluetler ve kabartılı suretler sezon kadını üzerinde kendini buluyor.


4

Rehabilite Tasarımlar

The Row, Jim Sander, Loewe ve Lemaire’in kolesiyonlarında kafası karışık siluetler, kaba kumaşlar ve gelecek kipli formlar hüküm sürerken, Fendi, Stella McCartney ve Tod’s -mış zamanlı koleksiyonlara imza atarak rekabetin dozunu artırıyor. İlerici-modernler ve geleneksel pragmatikler arasındaki bu soğuk savaşta kendi safınızı seçme sırası.

5

Gri pazen takım elbiseler

İbresi aşağı düşen termometrelerden nasibini alan gri pazen takım elbiseler, sezon kadınının gizli silahlarından. Yeni sürüm zarafet vaadiyle ön sıralarda yerini alan takım elbiseler, sezon kadını üzerinde korkusuz ve cüretkar bir tavra bürünüyor.

6

Florasan renkler

Florasan renkler 2019-20 Sonbahar/Kış sezonuna da tüm hızıyla yön vermeye devam ediyor. 2018-19 Sonbahar/Kış koleksiyonlarında kendini gösteren neon dalgası, artan şiddetiyle küllerinden doğuyor. 80'lerle başlayan popülaritesini 90'ların sonuna kadar taşıyan neon renkler, milenyumda da yeniden bizlerle.

7

Feminizme dönüş

70’lerin burjuva feminizmi yeniden dönüş yolunda. Gardırobunda ipek bluzlara, karakterli fularlara, sezgisel eteklere yer açan dönem kadını, görünümünü düz kesim bir blazer ceketle tamamlama peşinde. Kahve tonlarını ve göz kamaştırıcı pırlantaları seviyor; ayrıca ihtişamlı kolyelere gerdanında her zaman yer veriyor. Kendini feminen hissettiği zamanlarda ise, leopar desenleri imdadına yetişiyor.

43


 Otomobil 44

33. Zürich Otomobil ve Motor Sporları Fuarı, Oerlikon’da bulunan Zürich Messehalle’de gerçekleştirildi. 31 Ekim-3 Kasım tarihleri arasında otomobil severlere kapılarını açık tutan fuar için 30 bin metrekarelik bir alan kullanıldı. Otomobil meraklıları 4 gün boyunca, birçok yeni model otomobili inceleme ve otomobil sektöründeki en son teknoljileri tanıma imkanı buldular. 60 bine yakın otomobil tutkununun ziyaret ettiği Zürich Otomobil ve Motor Sporları Fuarı, İsviçre’nin en büyük otomobil fuarlarından biri olma özelliğini taşıyor.


Bu yılki fuara 250 farklı otomobil firması katılırken, alanda 600 farklı otomobil çeşidi sergilendi. Fuar aracılığı ile, bu yıl İsviçre’de 44 otomobil modeli ilk kez otomobil severlerle buluştu. Geleceğin otomobillerine dair ipucları veren bu modelerden bazıları şunlardı; Alpine A1 10 S, Audi A1 City Carver, Audi A4 Avant, Audi Q3 Sportback, RS6 Avant, Ford Explorer PHEV, Ford Kuga, Ford Puma, Hundai i10, Hundai i30 N Projekt C, Jaguar XE, Kia e.Niro, Land Rover Defenter, Mercedes A45, Mercedes GLB, Lexux RX,Nissan Juke, Nissan GT-R Nismo, Opel Astra, Opel Corsa, Opel Grandland X Hybrid4, Porsche Macan Turbo, Renault Captur, Renault Zoe, Seat Mii electric, Skoda Citigo iV,Toyota C-HR, VW E-Up, VW ID 3, VW T-Roc Cabrio. Sergilenen modellerde alternatif enerji özelliği taşıyan elektrikli otomobiller, dokunmatik özellikli iç dizaynlar ön plana çıktı. Simülasyon ve digital tekniklerinin de sergilendiği fuarda, Formula 1, yarış arabaları ve nostaljik özellikler taşıyan eski model araçlar da otomobil severlerle buluştu. Yedek otomobil parçaları, aksesuarlar ve otomobil sporları bölümleri, digital araçlar da fuarın en dikkat çeken bölümleri arasında yer aldı. Fuar boyunca, güzellik yarışması ve simultene yarışlar gibi çeşitli etkinlikleri de yapıldı. 34. Zürich Otomobil ve Motor Sporları Fuarı, 5-8 Kasım 2020 tarihleri arasinda olacak.

45


Psikoloji

Mehmet Meral lic. Phil. Psychologe FSP Systemischer Therapeut mehmetmeral@gmx.ch

46

İ

nsan çocukken büyümek ister, büyüdükten sonra da çocuk olmak ister. Ne tuhaf değil mi? Ya da çocuklar küçükken anne ve babalar onların hem fiziksel ihtiyaçlarını hem de duygusal ihtiyaçlarını gidermek için çabalarken, arada bir ‘keratalar büyüse de bizler de şöyle bir rahat etsek’ derler. Gel ki, çocuklar büyüdüğünde durum değişir ve ‘keşke büyümeselerdi keratalar. Baksana artık bizimle bir yere gelmiyor ve bizleri hiç arayıp sormuyorlar’ diye hayıflanırlar. Dünya hali işte. İnsan asla içinde olduğu halden memnun değil nedense! Büyümek ve erişkin olmak sadece yılları geride bırakmak değil ve hayatta birçok şeyi halletmiş olmak hiç değil aslında. İnsanın olgunlaşmaya ihtiyacı vardır, olgunlaşmadan insan hayatı pek anlayamaz. Yunus bundan yedi yüz yıl evvel Risalesinde; ‘İnsanın yaşamındaki asli gayesi ruhunu olgunlaştırmaktır’ der. İnsanın yapısındaki kişilik gelişiminin temeli çocuklukta atılır. Çocuklukta yaşanılanlar ileriki hayatımızda karşımıza bir şekli ile çıkar. Her yetişkin insanın içinde bir çocuk yatar. Kendine ait çocukluğunun hayalleri, kırılmaları ve tecrübeleri kişiliğin oluşmasında önemli rol oynar. Bu bilinç yapısının


İçinizdeki çocuğun sesine kulak verin Yetişkin yaşta insanlarla olan ilişkilerde içsel çatışmaların içerisinde boğuşurken kendini anlamakta zorlanabilir insan. Özellikle de hayatını paylaştığı insanlarla zaman zaman daralır ve terk etmek ister adeta. Birçok çatışmanın temelinde çocuklukta yarım kalmış ya da bırakılmış arzular ve gereksinimler yatmaktadır. Günlük hayatın içinde küçük şeylerle mutlu olamayan bir insan yaşama karşı duyduğu hevesini de kaybeder. Daha çok sevmeyi, daha çok önemsenmeyi, yetişkin hayatın getirdiği hüznü terk etmeyi, kendinize daha az eziyet etmenizi, biraz sakinleşerek yaşamınızdaki basit güzelliklere odaklanmanızı, sevip sevilmeyi, şefkati sunmayı ve almayı, içinizden geldiği yaşamanızı ve yaşamak istediğiniz hiçbir şeyi ertelememenizi ister ‘içimizdeki çocuk’. O çocuğun sesine kulak vermek ve onu hatırlayarak yaşamak bir farkındalıktır. Çocukluğunuzun iyi geçmeyen yerlerine takılıp kalarak anı kurtaramayacağımıza göre, aydınlık tarafına bakarak anda olmak en doğru karardır. Kendini kandırmaca değildir bu önerilen, kişinin kendi edinimlerine odaklanarak yapabileceklerine ve becerilerine yönelmesi ona özgüven verir ve yaşamda daha cesaretli olmasını sağlar.

bir kısmı bilince çıkmış iken bir kısmı da bilinç altındadır. Bilinç altında kalanları içerde yatan çocuğun kendi deneyimlerinin toplamıdır. ‘İçimizdeki Çocuk’ bir metafor olarak kişiliğimizin bilinç altını oluşturur. Bu kısım daha çok duygularla yoğrulmuş ve duyguların taşıyıcısı olan kısmıdır: Korkular, kaygılar, öfkeler, hayal kırıklıkları, sevgi ya da şefkat ve diğer aklımıza gelebilecek bütün duyguların yeridir. Çocukluğun hem olumlu hem de olumsuz bıraktığı ve yaşadığı her şeydir. ‘Yetişkin-Ben’ daha çok rasyonel yani mantıklı olan yanımızdır. Düşüncelerimizin oluştuğu ve zihin denilen yapının oluştuğu yapının kendisidir ve taşıyıcısıdır. ‘Yetişkin-Ben’ hayatla ilgili planlar yapan, sorumluluk alan, neden-sonuç bağlantılarını muhakeme eden ve anlamaya çalışan kısımdır. ‘Yetişkin-Ben’ eylemini bilinçli yapan ve niyetin net olduğu katmandır. Terapilerde ‘Yetişkin-Ben’ dile gelirken farkına varmadan ‘içindeki çocuk’ dile gelir ve bilinç altının kapısı aralanır. Terapiler bilinç altına kapıların açılmasını ve onların anlaşılmasının sağlandığı görüşmelerdir. Hayatta ne dörtdörtlük bir ebeveyn var ne de dört dörtlük bir çocukluk vardır. Ve unutmayalım ki anne ve babalar ellerinden ne kadar geliyorsa sadece onu verebilirler. Onlar açısından hayat onların kendi içinde yetiştiği koşullarda nasıl şekillenmiş ise onlar da o şekilde düşünür, hisseder ve aktarırlar. Onların deneyimleri ve kazanımları belki bir sonraki neslin zamanını anlamaya yetmeyebilir ya da gelişen hayatın temposuna ayak uydurmakta zorlanabilirler. Mesele daha çok bilişsel yapılarının ya da zihinlerinin tutucu mu ya da ilerici mi olduğuyla ilgilidir. Bilişsel yapıları (kognitif) açık ve rahat olan yetişkinleri zamanı anlamakta ve zamana yetişmekte sıkıntı duymazlar.

Güven duygusunun önemi Her insanın kendini güvende ve emniyette hissedeceği bir yere/mekâna ihtiyacı vardır. Her insan kendini rahat ve iyi hissedecek bir yaşantıya ve kendini gerçekleştirebilecek bir hayata gereksinimi var. Bunun olabileceği en iyi mekân insanın kendi büyüdüğü evidir ya da içinde yetiştiği modelidir. Büyüdüğü evde insan sevmiş ve sevilmiş ise, kabul ve değer görmüş ise aynı duygu durumunu ve yaşam halini her yere götürür. Çocukluğunda kabul görmüş,

“adam” yerine konulmuş ve fikrine ve varlığına önem verilmiş bireyler olumlu duygularla hayata adımını atarlar ve yaşarlar. Donanımlı yetişkinlerin refakatçiliğinde sürdürülen hayat kişiye özgüven verir ve kişi kendinden emin bir şekilde etrafıyla etkileşim kurar. Özgüveni olan insanlar etrafındakilere de güven verir. Güven duygusu insan evladında doğuştan gelen ve beyinde olan temel bir duygudur, Almanca buna Urvertrauen (=temel güven) denilmektedir. Bu ‘temel güven’ duygusunu insan evladı ilk annesinde tanır ve yaşar. Bu güven duygusu sarsılırsa insan daha bebekken bu eksikliği giderecek tepkiler vermeye başlar. Sığınacak ve güvenecek birini arar yetiştiği model içinde. İçimizdeki çocuk daha bebek ve küçük yaşta iken sunulamamış ya da yarıda bırakılmış duygulara hasret kalmış ve bunların eksikliği ile yetişkin hayata geçerken, bilinç altına attığı bu duygularını ileriki yaşantısında beraber yaşayacağı insanlara yansıtır ve beklentileri genellikle giderilmemiş arzu ve isteklerin objesi haline getirdiği ötekinden gidermesini bekler ve ister. İşte eşler arasında yaşanılan en çok tartışmalar ya da uyumsuzluklarda bu çocukluk dönemlerine inmek oldukça faydalı bir yöntem olarak terapilerde izlenmektedir. İnsanın anlamın en temeli onun hikayesini can kulağı ile dinlemek ve anlamakla başlar.

Bilinç altı Yetişkin dönemde bilinç düzeyinde her şeyi planlayan ve mantıklı düşünüp karar veren bir insan varken, içinde taşıdığı çocuk bu durumu bilinç altı haliyle etkiler, kişinin algılama, hissetme, düşünme ve davranışını oldukça etki altına alabilir. Hatta mantığımızın tahmininden daha güçlü bir şekilde etkiler. Birçok çiftin hayatında beraberliklerinde yaşadıkları çatışmaların zemininde her ikisinde bilinç altına attıkları duygularının kapışmaları vardır. O bitmeyen beklentiler, giderilemeyen arzuların objesi haline getirilmiş yetişkin karşıtınız çocukluğunuzda yaşatılmış olanların üstesinden gelemediği zaman kendinizi yarı yolda bırakılmış bir yolcu ya da ‘tamamlanmamış’ bir varlık gibi hissedebilirsiniz. Terapilerde terapistlerin etkileşim gücü dile gelen yetişkine kendisini anlamasında yol göstermesi ve refakat etmesidir.

47


 Otomobil 48

Toyota, sürücü ve araç arasında ileri teknolojiyi kullanarak, duygusal bir bağ kuran LQ konseptini tanıttı. Toyota’nın yeni konsepti, gelecekte üretilecek araçlar için de ipuçları veriyor.

eni jenerasyon “Concept-i”yi temsil eden LQ, otonom sürüş kapasitesi ve güçlü bir yapay zeka Yui asistanına sahip. Yui, akıllı yapay zeka ile güçlendirilmiş bir asistan olarak, sürücüyü tanıyarak kişisel bir mobilite deneyimi sunuyor. Yui ve LQ’nün otonom sürüş teknolojisi, sürücü ve araç arasında bağ kurarak, bireysel tercihlere ve ihtiyaçlara yanıt veriyor. LQ, gelişmiş insan-makine arayüzü sayesinde hem içeriden hem de dışarıdan iletişim kurabiliyor. LQ’nün tavanındaki ve tabanındaki alanlar, yolcular ve araç arasında iletişimi sağlıyor. Ayrıca farklı noktalara yerleştirilen renkler otonom veya manuel sürüş modunu ifade ediyor. Aracın dışında yer alan ışıklandırma sistemi ise, yol koşulları gibi bilgileri diğer araçları bilgilendirmek amacıyla yansıtabiliyor. Farlara adapte edilen Dijital Mikro Ayna sistemi, bir milyon küçük ayna ile kompleks figürleri gerçekleştirebiliyor.


Volvo’dan ilk elektrikli model;

G İsveçli markanın önümüzdeki beş yıl içinde pazara sunmayı hedeflediği 5 yeni modelinden ilki örtülerini kaldırdı.

ünlük kullanım için ideal değerler sunan elektrikli Volvo XC40 Recharge, WLTP döngüsüne göre, tam dolumdaki bataryası ile 400 km’nin üzerinde bir menzile erişebiliyor. 78 kWh batarya kapasitesine sahip Volvo XC40 Recharge, 150kW’lık hızlı şarj istasyonlarında, 40 dakikada yüzde 80’lik batarya dolumuna ulaşabiliyor. Ayrıca model tam 408 HP güç çıkışı ile performans beklentilerine üstün bir cevap verecek. Elektrikli Volvo XC40 Recharge'ın bir diğer önemli özelliği de Google'ın Android işletim sistemi üzerinde çalışan yepyeni bilgi-eğlence sistemi Yeni bilgi-eğlence sistemi, Volvo'nun On Call dijital bağlantılı servisleriyle de tamamen entegre çalıyor.

49


 Spor

İ 50

Mustafa Aktaş Eski Futbolcu m.aktasch@gmail.com

sviçre Süper Ligi, 20192020 sezonu tüm hızı ile devam ediyor. Fc Basel ve BSC Young Boys arasındaki liderlik yarışı, kıran kırana geçiyor.

Son üç yılın aksine, bu sezon Fc Basel takımı iyi denebilecek bir başlangıç yaptı. BSC Young Boys takımı ise geçen sezonlarda gösterdeği performansın çok altında kaldı. Tabi ki bunun hem saha içi hem de saha dışı sebepleri var. Yıllardır uygulanan ve başarı sağlanan transfer politikası değişti ve giden oyuncuların yeri doldurulamadı.

Fc Basel takımı, geçmiş sezonlara göre daha iyi bir sezon başlangıcı yaptı. 3 yıllık bir hayal kırıklığının ardından, BSC Young Boys’un da kötü başlangıç yapması ile bu sezon şampiyonlukta ben de varım dedi. Fc Basel, kendi evinde, 10 takımlı ligin sekizinci sırasında yer alan Neuchâtel Xamax ile 1-1 berabere kaldı. Lig ikincisi BSC Young Boys ise deplasmanda, ligin yeni ekibi Fc Servette karşısında 3-0 ‘lık bir hezimet yaşadı.


Fc Servette’de öne çıkan oyuncu;

İsviçre Süper Ligi Avrupa’nın diğer liglerine daha kolay

Şampiyonluk mücadelesi son haftaya kadar sürecek

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, Avrupa’nın diğer ligleri göz önünde bulundurulduğunda İsviçre Süper Ligi kolay bir lig.

Fc Basel ile BSC Young Boys arasında geçen bu sezonki şampiyonluk mücadelesinin, geçtiğimiz 3 sezonun aksine son haftaya kadar süreceği kanısındayım. Bilindiği üzere son 3 sezonda, BSC Young Boys takımı liglerin bitiminden çok önce şampiyonluğunu garantilerdi.

Fc Basel ve BSC Young Boys kulüpleri hariç geriye kalan diğer 8 kulüp hem bütçesel hem kadrosal hem de kalite olarak çok düşük seviyedeler. Diğer takımlar ise ligden düşmeme ve UEFA Avrupa ligine gitme yarışı içinde mücadele veriyorlar. Avrupa geneli düşünüldüğünde bu takımların genelde kısıtlı bütçeleri var ve çok cüzi rakamlara transferler yapılıyor. Takım bütçeleri yıllık olarak ortalama 15 milyon ile 30 milyon frank arasında. Fc Basel ve BSC Young Boys takımlarının bütçeleri ise bu takımların 5’er katı büyüklüğünde. Durum böyle olunca da şampiyonluk her yıl bu iki takım arasında geçiyor.

FC Servette’de öne çıkan oyuncu, maçta iki gol kaydeden Türkiye kökenli futbolcu Varol Taşar oldu. Süratli top tekniği ve vuruş özelliği olan Taşar, Fc Aarau’da geçirdiği 2 yıldan sonra, bu sezon ilk defa İsviçre Süper Ligi’nde Fc Servette forması altında oynadı. Ligin 13’üncü haftası itibarı ile, attığı goller ve oynadığı oyunla lige damgasını vuran Varol Taşar’ı, bu şekilde devam ederse ileride Türk Milli Takımı’nda da görebiliriz.

51

Türkiye kökenli oyuncular İsviçre Süper Ligi’nde sadece iki Türkiye kökenli oyuncu bulunuyor. Bunlar, Fc Basel’de oynayan Eray Cömert ile Fc Servette de oynayan Varol Taşar. Eray Cömert bu yıl süper ligde 4. sezonunu yaşıyor. UEFA Avrupa ligi ve İsviçre ligi olmak üzere, sezon başından bu yana devamlı ilk 11 arasında olan Eray Cömert, bu sezon itibarı ile de İsviçre A Milli Takımı’na davet edildi. Bu şekilde devam ettiği sürece, kısa zamanda İsviçre A Milli Takımı’nın oyuncusu olması muhtemel. Daha önce İsviçre’de alt yaş gurupları milli takımlarında da görev alan Eray Cömert, İsviçre U21 Milli Takımı’nın kaptanlığını da yaptı.

Türkiye kökenli olan başka futbolcular da var; İsviçre 2. liginde Şiyar Doldur (Fc Chiasso) Bahadır Yeşilçayır (Sc Kriens) Berkay Sülüngöz (Fc Vaduz) ve Tunahan Çiçek top koşturan isimlerden. Aslında bu oran, İsviçre’deki Türkiye kökenlilerin sayısı düşünüldüğünde oldukça az. Alt yapılarda yeterince çocuk olmasına rağmen, yukarıya erişinceye kadar, birçok faktör bu çocukların yok olmasına yol açıyor. Bu faktörlerin başında ise, ailelerin yeterli bilince sahip olmaması geliyor maalesef. Bir sonraki yazımda, futbol oynayan çocukların ve ailelerin dikkat etmeleri gereken konuları ele alacağım.


Uzunluk

23 km Alan

 Gezi Rehberi

Yüzölçümü açısından Alpler'in en büyük ve en uzun buzulu olan Aletsch buzulu, Wallis Kantonu'nda, Bern Alpleri'nin güney çatısında bulunuyor.

52

Son Buz Çağı'ndan kalan büyük buzullardan biri olan Aletsch Buzulu, 23 kilometre boyunca uzanır. Bugün Avrupa'da bulunabilecek en büyük buzul olan Aletsch, 86 km²'lik bir alanı örterken, yaklaşık 11 milyar ton buzdan oluşur. Büyük Aletsch Buzulu'nun kaynağı 3800 m yükseklikte bulunan Jungfrau bölgesidir. Burası; Eiger, Monch ve Jungfrau dağlarının bulunduğu bölgeyi kapsıyor. Büyük Aletsch Buzulu dağlarının bulunduğu 824 km²’lik alan, Alplerin en büyük bitişik buzullu bölgesidir. Aletsch Buzulu, özgün Aletsch Ormanı ve çevresindeki bölgeleri ile birlikte 13 Aralık 2001'den bu yana UNESCO Dünya Doğa Mirası listesinde yer almaktadır.

86 km2

Buz miktarı

11 milyar ton


Aletsch Buzulu çok eski zamandan beri seyahat edenler için görülmeye değer özel bir yer olup, araştırmacılar için de önemli bir inceleme mekânıdır. 1937'den beri Jungfraujoch'da, 1976'dan beri ise ‘da araştırma istasyonları bulunmaktadır. Çok sayıda teleferik hattı ile, Riederhorn ile Eggishorn'un sırtlarından

buzulun aşağı kısmında bulunan buzul kesimleri gözlemlenebilir. 1912 yılında Jungfrau raylı hattının inşasından sonra, Jungfraujoch'da bulunan buzulun üst kısımlarını seyretmek mümkün hale gelmiştir. Bu bölgelerde, doğa severler için gezi yolları da bulunmaktadır.

53 19. yüzyılın ortalarında Aletsch Buzulu 2,5 km daha vadi aşağıya uzanırdı. Küresel ısınma sebebiyle, 1970'ten itibaren, özellikle Konkordiaplatz'dan aşağı olan bölümlerde buzul hacmi azalmıştır. Hem kenar kısımlarda hem de buzul dili alanında kilometrelerce büyüklükte buzul alanı kaybolmuştur. Daha önceleri Yukarı Aletsch Buzulu ile Orta Aletsch Buzulu doğrudan Büyük Aletsch Buzulu'yla birleşiyordu. 1850'den bu yana buz kalınlığı yer yer 100 metreden fazla azalma göstermiştir. 70’li yılların sonu ile seksenlerin başında geçici soğumalara ve sıcaklıklara çok az tepki veren Aletsch Buzulu, 1983'ten beri artan aşırı sıcaklıklar sebebiyle, diğer tüm Alp buzulları gibi belirgin bir şekilde çekilmektedir. Bilim insanlarının açıklamalarına göre, daha önce benzeri yaşanmamış bir hızda eriyen ve yılda yaklaşık 12 metre buz kütlesi kaybeden bu buzul, yaz dönemlerinde görülen sıcak hava

dalgaları sırasında yaklaşık 800 milyon metreküp buz kaybetti Öyle ki, İsviçre kuzeydoğusunda bulunan Glarus Alpleri'nde yer alan Pizol isimli buzulun kütlesinin çok önemli bir kısmı kaybolurken, burasının artık bilimsel açıdan buzul olarak sınıflandırılamayacağını belirtiliyor. Buzul bilimcilerin açıklamalarına göre, İsviçre'de 1850 yılından bu yana 500'den fazla buzulun tamamen yok oldu. CO2 emisyonlarının düşürülmemesi halinde, Alp buzullarının yüzde 90'ından fazlası bu yüzyıl sonuna kadar yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Güncel verilere göre, alınacak olan tüm önlemlere rağmen bu buzulların an az yarısı 2100 yılına kadar yok olacak. Aletsch buzulunun ise 80 yıl içerisinde tamamen erime riski bulunuyor. Buzullar erimeden burayı mutlaka görmenizi tavsiye ederiz.


Ayhan Demirden Sinema Eleştirmeni a.demirden@gmx.de

 Sinema

Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi Daha önceki ressamın başaramadığı, tamamlayamadığı portreyi yapmak üzere Kontes tarafından görevlendirilen Marianne (Noemi Merlant) genç kız ile vakit geçirmeli ve geceleride aklında kalanlarla portreyi oluşturmaya çalışmalıdır. Zira Heloise (Adele Haenel) model olarak durmayı kabul etmez. Aslında evlenmeyi de istememektedir. Ablasının evlilikten az önce hayatını kaybetmesi üzerine onun yerine bu görevi üstlenmesi gerekmektedir. Henüz manastırdan yeni çıkmış Heloise ablasının hatırası ile dopdoludur.

hazırlayan üçlü, onları kısıtlayan kıstıran erk ilişkilerinin dışında bir araya gelince aradaki mesafenin kısalmasının yanında üreticiliklerinin de arttığını gözlemlerler.

18. yüzyılda Bretanya'da (Fransanın kuzey batısı) geçen filmde Marianne genç kızın portresini gerçekleştirebilmek için onu gözlemeye başlar. Nihayetinde işini tamamlayıp yaptığı portreyi genç kıza gösterdiğinde çok büyük tepki ile karşılaşır. Resmettiği ilk portreyi parçalayan Marianne, Kontesin adayı bir dönem için terketmesi ile birlikte bu verili özgürlük ortamında hem Heliose'a daha yakınlaşır hem de hizmetçi Sophie'ye. Zavallı Sophie önceki ressam tarafından hamile bırakılmıştır ve bu çoçuğu doğurmayı kesinlikle istememektedir. O dönemdeki kürtaj yöntemlerini, şifalı otları hep birlikte

dalgaların bakir doğasında, kayaların çıplaklığında, rüzgarın otları okşamasında görünce izleyicilerde bir kadının gözüyle aşkın nasıl oluştuğunun şahidi oluyor.

Wirginia Woolf'ün önemli eseri Kendine Ait Bir Oda'da savladığı gibi kadınların kendilerini gerçekleştirebilmeleri, yaratıcılıklarının ortaya çıkabilmesi için, erkek egemenliğinin dışında bir mekana ihtiyaçları vardır. Marianne Heloise'i gözlemledikçe ona olan tutkusu, Heloise'te karşılık bulması aralarında yavaşça alevlenen ateşin onları sarmalaması, cızırdayan odun ateşi,

54

Yönetmen Sciamma kadın bakışını sinemaya taşıyan gerçekten çok etkileyici güzel bir kadın filmi yapmış, ama sadece kadınlar için değil. Kadının aşkı sevgiyi cinselliği nasıl yaşadığını merak eden erkeklerin de mutlaka izlemesi gereken bu film de estetikle temanın bu güzel buluşması Cannes Film Festivalinde en iyi Senaryo ve Kuir ile ödüllendirilmişti. Yılın bu nadide pırlantasını kesinlikle kaçırmayın.

Yönetmen : Céline Sciamma Yapım Yılı : 2019 Ülke : Fransa Türü : Dram, Tarihi Süre : 2s 2dk Oyuncular : Noémie Merlant, Adèle Haenel, Luàna Bajrami, Valeria Golino, Christel Baras, Armande Boulanger

Fragman


Sorry We Missed You Rejisör Kenneth Charles Loach (Ken Loach) ilgiyle izlemeyi sürdürdüğümüz yönetmenlerden biri. 82 yaşına rağmen filmleri tazeliğinden bir şey yitirmeyen yönetmen, maalesef uzun zamandır çok az yönetmenin cesaret edebildiği, günümüz kapitalzmini cepheden eleştirmekten hiç vazgeçmiyor. Son filmi Sorry We Missed You (Üzgünüz, Size Ulaşamadık), bir önceki filmi 'Ben, Daniel Blake'in devamı gibi. Aynı mekanda New Castle'da çekilmiş, hatta iki filmde de görülen bir kaç caddeyi tanıyabilirsiniz. Senaryosunu uzun zamandır birlikte çalıştıkları Paul Laverty'nin yazdığı filmde, inşaat işçisi Ricky Turner'ın işsiz kalması üzerinden, işsizlikten kurtulmak için kargo teslimatı işine atılması ve ailesinin çaresizliği anlatılıyor. İşsiz kalan Ricky, aile üzerindeki saygısının da toplumun ona biçtiği değerin de giderek azaldığını, beklentileri karşılamak için er kişi olarak gözünü kırpmadan kapitalizmin tehlikeli cangılına her şeyi riske atarak atılırken, bedelin sadece kendi gücüne bağlı olduğunu düşünüyor. Eşi Abbie ise yaşlı insanlara bakıcılık yapıyor. Çok sayıda yaşlıya hızlı biçimde bakması gereken Abbie bu kısa zamanda gerekli bakımı ve insanlığı gösteremediğini fark edince, giderek öğle paydosunda da yaşlıların hizmetine koşuyor. Bir yandan işin stresi içinde boğuşurken, diğer yandan da çocuklarına, akşamdan hazırladığı yemeğin nerde olduğunu anlatıyor. Kocasına gerekli minibüsü almak için arabasını satmak zorunda kaldığından, şimdi yaşlı bakıma muhtaç insanlara ulaşmak için otobüs beklemek zorunda olan Abbie, en sonunda bu ağır koşullara dayanamayarak hastenelik oluyor.

Filmin bana göre en etkileyici sahnesi akıllara, Ben, Daniel Blake filmindeki genç kadının açlığa dayanamayarak fasulye konservesini avuçla yeme sahnesini getiriyor. Çocuklarına zaman ayıramayan Turner ailesi, oğulları Seb'in okula ilgisiz kaldığını, devamsızlık yaptığını, bunun yerine duvarlara sprey ile bir şeyler karaladığını fark edince dünya başlarına yıkılıyor. Seb ise okula gidip babası gibi boktan bir işe sahip olmak istemediğini dile getirince Ricky anlamlı bir karşılık veremiyor. Polisten oğlunu aldığında, oğlunun hırsızlık yaptığını öğrenen Ricky, Seb'e bizim ailede hiç bir şey çalmak yok deyince oğlu Seb sadece bir kaç sprey tüpü arakladığını, bunu da köşedeki bakkal amcadan değil büyük marketler zincirinden birinden götürdüğünü anlatıyor. Daha önce ezilmiş insanların öykülerinde iş ahlakı, etik değerlerini sürekli vurgulamış olan Loach, bu kez duvara toslayan bu tutumun ve yeni anlayışların üzerine düşünmemiz gerektiğini vurguluyor. Sürekli gelişen ve ilerleyen toplumun, ezilenler açısından bedelleri kısmında bilişim teknolojisinin bütün iş süreçlerini bant işçiliği gibi örgütlediğine vurgu yapılıyor. Ken Loach yeni filmiyle tekrar Cannes Film Festivali’nin yarışmalı bölümüne davet edildi. İki kez Altın Palmiye'yi kazanan yönetmen eğer üçüncü kez bu ödülü alsaydı Cannes tarihinde bu bir ilk olacaktı. Sonuna kadar büyük bir heyecanla, zaman zaman gözyaşlarıyla izlediğimiz filmin son bölümünün maalesef biraz fazla zorlandığını, filmin işlenmesinde biraz daha incelik ve zerafetin eksikliğini hissetttiğimizi, hazır formüllerin bu güzel filmin değerini maalesef azalttığını da belirtmek istiyorum.

55

Yönetmen : Ken Loach Yapım Yılı : 2019 Ülke : İngiltere, Belçika, Fransa Türü : Dram Süre : 1s 40dk Oyuncular : Kris Hitchen, Debbie Honeywood, Rhys Stone, Katie Proctor, Mark Burns

Fragman


56 ï‚„ Yemek Tarifi


Kremalı Mantar Çorbası Malzemeler: 500 g kültür mantarı, 2 yemek kaşığı tereyağı, 2 diş sarımsak, 2 yemek kaşığı un, 4 su bardağı su, 200 ml krema, Tuz, Karabiber Üzeri için: Dereotu Hazırlanışı: İlk olarak mantarları bol suda durulayın ve süzün. Ardından mantarları iri formda doğrayarak tereyağında 3-4 dakika soteleyin. İnce ince ezilmiş sarımsak ve unu, mantar soteye ilave edip unun rengi dönünceye kadar kavurun. Topaklanmaması için sürekli karıştırın ve azar azar suyu ilave edin. Tuz ve karabiber ve istediğiniz baharatlar ile tatlandırıp kaynatın. Son olarak koyulaşan çorbanın içerisine kremayı ilave edip kısık ateşte 7-8 dakika daha pişirin. Pişirme işleminden sonra çorbayı ocaktan alın. Üzerini ince ince kıydığınız dereotu ve maydanoz ile süsleyip servis edin.

Naneli Patlıcan Dolması Malzemeler: 3 patlıcan, 100 gr kıyma, Yarım çay bardağı haşlanmış nohut, 3 yemek kaşığı pirinç, 1 yemek kaşığı kıyılmış maydanoz, 1 soğan, 2 yemek kaşığı ayçiçeği yağı, Tuz, Karabiber, 1 domates Sos için: 2 domates, 3 yemek kaşığı zeytinyağı, 30 gr tereyağı, Yarım yemek kaşığı kuru nane, Tuz Hazırlanışı: Patlıcanları yıkayıp alacalı soyun ve içlerini oyarak çıkartın ve 10-15 dakika tuzlu suda bekletin. Soğanı küçük doğrayıp kıymaya ekleyin. Pirinç, tuz, karabiber, maydanoz, ayçiçeği yağı ve nohudu ilave edip karıştırın. Karışımı patlıcanların içlerine doldurup domates ile kapatın ve tencereye dizin. Üzerine domates rendeleyip zeytinyağı gezdirin. Sıcak su ilave edip orta ateşte yumuşayıncaya kadar pişirin. Pişen dolmaları fırın kabına aktarın. Tereyağını eritip nane ile karıştırın ve dolmaların üzerine gezdirin. 190 dereceye ayarlı fırında kızarıncaya kadar pişirip servis yapın.

Acıbadem Kurabiyeli ve Bitter Çikolatalı Semifreddo Malzemeler: 250 g % 60 bitter çikolata, 4 adet büyük boy, oda ısısında yumurta, 50 g toz şeker, 500 ml soğuk süt kreması, 100 g acıbadem kurabiyesi Üzeri için: Kakao ve acıbadem kurabiyesi kırıntıları Kayısı püreli keki süslemek için: 2-3 yemek kaşığı krema, 5 adet kayısı Hazırlanışı: Yumurtaları ısıya dayanıklı bir kap içerisine kırın ve toz şekeri ekleyerek krema kıvamına gelene kadar el mikseriyle çırpın. Çırptığınız yumurtaların kabını, içinde su kaynayan tencerenin üzerine oturtarak, kabarıp kıvam alana kadar (6-8 dakika kadar) el mikseriyle çırpmaya devam edin. Bu esnada ocağın altını biraz kısarak suyu kaynatmadan hafifçe tıkırdamasını sağlayın. Bu işlemi çok dikkatli ve ara vermeden yapmanız önemli, aksi takdirde yumurtanın pişmesine ya da çok uzun süre çırparak yumurtanın sosundan ayrılmasına sebep olabilirsiniz. Çırptığınız yumurtalar koyu kıvama geldiğinde ılınması için kenara alın. Soğuk kremayı katılaşana kadar iyice çırpın ve bitter çikolatayı eritin. Erittiğiniz çikolatayı oda ısısına gelen yumurtaların içerisine ilave edin ve bir spatula yardımıyla çok fazla karıştırıp söndürmemeye özen göstererek birbirine yedirin. Çikolatalı karışımı çırpılmış kremanın içerisine 3-4 seferde olacak şekilde ekleyin ve spatulayla alttan katlama yöntemiyle yedirip, homojen bir karışım haline getirin. Baton kalıbınızı (15 cmx30 cm) kenarlardan bir miktar taşırarak streç film ile hiç boşluk kalmayacak şekilde kaplayın. Hazırlamış olduğunuz semifreddo karışımını kalıbın yarısını dolduracak biçimde kalıbınıza boşaltın ve üzerini bolca ufalanmış acıbadem kurabiyesiyle kaplayın. Geri kalan harcı ekleyip kenarlardan taşan streç film ile üzerini kapatarak derin dondurucuya kaldırın. Sertleşene kadar, yaklaşık 4 saat derin dondurucuda bekletin. Semifreddo yeterince donup kıvama geldiğinde baton kalıbınızı ters çevirerek çıkarın. Rahat kesebilmek için oda sıcaklığında biraz beklettikten sonra üzerine kakao ve ufaladığınız acıbadem kurabiyeleri serpip, dilimleyerek servis yapın. Semifreddoyu dondurma gibi derin dondurucuda muhafaza etmeniz gerektiğini unutmayın.

57


15 Kasım

KONSER

Cuma

19 Kasım

Uluslararası Noel Pazarı

Edward Snowden Hakkında Film

Bu Noel pazarında tüm dünyadan lezzetler, kitaplar, Noel kartları, kıyafet, oyuncak ve daha birçok şeyi uygun fiyatlara bulabilirsiniz. Çocuk bakımı var.

"Citizenfour" belgesel filmi Amerika Birleşmiş Milletlerden "Whistleblower" Edward Snowden’i konu alıyor. Gözetleme ve casusluk konusunu halka açık hale getirmiştir. Film, teknolojik gelişmenin nasıl özgürlük düşmanı olduğunu anlatıyor. Kapı açılışı 19:30. Film 20:00’da başlıyor. Giriş ücreti: CHF 5.-.

Cumartesi

"Pontusch" müzik grubu zamanları, enstrümanları ve kültürleri birleştiriyor. Bach’tan Nirvana’ya ve Buena Vista Social’e kadar kendi özel tarzlarında müzik yapıyorlar. Saat: 19:30. Giriş ücretsiz. Yer: Mimos. Kornhausstr. 18, Zürich

Saat: 09:00-15:30. Yer: Kirchgemeindehaus Enge. Bederstr. 25, Zürich http://www.standrewszurich.org/Site/ Bazaar_2019.html

http://www.mimos-zurich.ch

20 Kasım

16 Kasım

Yer: Stutz2. Universitätsstr. 6, Zürich http://www.filmstelle.ch/citizenfour

21 Kasım

SERGİ

Perşembe

Çarşamba

 Etkinlik Takvimi

Salı

Landesmuseum’da Sergi

Yarışma Pop/Rock/Caz

"Indiennes" sergisinde, Hindistan tekstil üretiminin hikayesini anlatıyor, sömürge mirasını konu alan sergi, Hindistan, Avrupa ve İsviçre arasındaki ticaret yollarını takip ediyor. Sl/Çr ve Cm/Pz 10:00-17:00. Pr 10:00-19:00. KulturLegi ile CHF 5.- (CHF 10.- yerine). 16 yaşına kadar çocuk ve gençler ücretsiz.

Zürich Konservatuarı müzik okulu (MKZ) "Förderpreis Pop/Rock/Jazz"ı altıncı kez sunuyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da sadece en iyi olan öğrenciler değerlendirmeye alınıyorlar. Kapı açılışı 19:30. Başlangıç 20:30. Giriş ücretsiz. Yer: Moods. Schiffbaustr. 6, Zürich http://www.moods.ch http://www.moods.club/de/?d=201911

Yer: Landesmuseum. Museumstr. 2, Zürich http://www.landesmuseum.ch

58

22 Kasım

25 Kasım

Cuma

Pazartesi

Ukulele Çalma

Kunsthaus Zürich’e Ziyaret

Ukulele sadece dört yönlü, mızrapla çalınan bir alettir. Bununla kolay kavranan şarkılara eşlik edebilirsiniz. Her hafta ukulele çalışmak amaçlı bir araya geliyoruz ve diğer katılımcıları da bekliyoruz. Önceden bilmeniz gerekmiyor. 13:30-14:45. Bilgi/Kayıt: linda.gosteli@gz-zh.ch, 044 307 51 53. Katılım ücretsiz.

Her Çarşamba tablolar, heykeller, fotoğraflar, videolar ve diğer sanat eserlerinden oluşan sergiler için giriş ücretsiz. Buna ek olarak koleksiyonda "Matisse–Metamorphosen" sergisi de güncel olarak yer alıyor (08.12. tarihine kadar). Giriş ücretsiz.

Yer: GZ Seebach. Hertensteinstr. 20, Zürich http://www.gz-zh.ch/gz-seebach/programm/

Konser

27 Kasım

SERGİ

Çarşamba

Fotoğrafçı Hans Oberholzer, 23.12. tarihine kadar, "Landschaften und Mee(h)r" dizisinden fotoğrafları sunuyor. Sl/Pr/Cm 14:00-18:00. Çr 09:00-21:00. Ct 10:00-13:00. Giriş ücretsiz. Yer: GZ Riesbach. Seefeldstr. 93, Zürich http://www.hansoberholzer.ch/fotograf/ ausstellung

Yer: Kunsthaus Zürich. Rämistr. 45, Zürich http://www.kunsthaus.ch

30 Kasım

TİYATRO

Cumartesi

"Antigone" mitinin beş farklı yorumu görün. Bu hikaye bir Yunan mitolojisinde klasiğidir. Tüm bilgiler için www.zhdk.ch/veranstaltung. 14:0024:00. Bilet rezervasyonları: ticket.antigone@ gmail.com. Giriş ücretsiz. Yer: Theater der Künste, Bühne B. Gessnerallee 13, Zürich http://www.zhdk.ch/veranstaltung/40451


AVANTAJLARINIZ • Hedef kitleye doğrudan erişim • Firma imajı yaratma • Marka değerini yükseltme özelliği • Düşük maliyet • Farklı formatlarda sabit tanıtım

İlanlar için Tel: 076 343 80 74 Firmanıza, HaberPodium sayfalarında yer vermek icin hemen arayın! www.haberpodium.ch info@haberpodium.ch /haber.podium


 Masal

B

60

ir zamanlar altı güzel kızı olan bir kral varmış. Ama bu kral insanların kralı değilmiş. Ülkesi dalgaların altında balıkların değerli taşlar gibi parıldadığı bir ülkeymiş. Genç prenseslerin anneleri çoktan ölmüş ve onları büyükanneleri büyütmüş. İçlerinde en güzelleri en küçük olanıymış. Saçları altın bukleler halinde omuzlarına dökülüyormuş. Kızlar büyükannelerinin anlattığı yeryüzüyle ilgili masalları çok seviyorlarmış. Bu masallarda bacak adlı iki şeyin üzerinde yürüyen garip insanlar varmış. Küçük denizkızı da bu anlatılanları görmek istiyormuş. "Onbeş yaşını beklemen gerekir," demiş büyükanneleri. "O zaman gidip görebilirsin." En büyük denizkızı yaşı geldiğinde yüzeye çıkmış ve gördüğü ilginç şeyleri kardeşlerine anlatmış. Yıllar geçmiş ve sonunda küçük denizkızının da yüzeye, insanların dünyasına çıkabileceği gün gelmiş. Şimdiye kadar hep merak ettiği dünyayı artık kendi gözleriyle görebilecekmiş. Yüzeye doğru yüzerken güneş batıyormuş. Yakınlarda bir gemi demir atmış. Küçük denizkızı yüzeye çıktığında güvertedeki yakışıklı prensi görmüş. Prens kendisini birisinin gözlediğini de, prensesin ondan gözlerini ayıramadığını da bilmiyormuş tabii. Birden hava kararmış, gemi çıkan fırtınayla sallanmaya başlamış. Çok geçmeden yelkenleri parçalanmış, direği kırılmış ve gemi sulara gömülmüş. Küçük denizkızı sularda çırpınan prensi son anda görüp kurtar-

mış. Onu kucaklayıp kıyıya götürmüş ve sahile bırakmış. Sabah olduğunda prens hala yattığı yerde uyuyor, denizkızı da başucunda onu bekliyormuş. Az sonra birkaç kız koşarak gelmiş. Prens gözlerini açmış ve kalkıp yürümüş. Küçük denizkızı oracıkta üzüntüsüyle baş başa kalmış. O günden sonra küçük denizkızı prensi görebilmek umuduyla birçok kez yüzeye çıkmış. Artık dayanamıyormuş. Su cadısına gidip akıl almaya karar vermiş. Cadı onu görünce bir kahkaha atmış: "Niçin geldiğini biliyorum denizkızı," demiş. "İnsana dönüşüp karaya çıkmak istiyorsun. Böylece prensle daha yakın olacağını düşünüyorsun. Ama bunun bir bedeli var, biliyor musun?" "Bilmiyordum," demiş küçük denizkızı, "ama insan olabilmek için neyse öderim." "Sesini istiyorum," demiş cadı, "şu şarkılar söyleyen güzel sesini. Bana sesini verirsen ben de seni iki ayaklı güzel bir genç kıza çeviririm. Ama unutma, prens seni bütün kalbiyle sevmeli ve evlenmeli. Yoksa bir deniz köpüğüne dönüşüp sonsuza dek yok olursun." " Çabuk," demiş küçük denizkızı. "Ben kararımı çoktan verdim zaten." Bunun üzerine su cadısı küçük denizkızına içmesi için büyülü bir ilaç vermiş. Küçük denizkızı prensin karşısına dikildiği an prens bu hiç konuşmayan kızdan çok hoşlanmış ve onsuz yapamayacağına karar vermiş. Küçük denizkızı da prensi her geçen gün daha çok sevmiş, ama prens ona bir türlü evlenme teklif etmiyormuş. Prensin annesi ve babası, kendine eş

bulması için baskı yapıyorlarmış. Prens sonunda yakındaki bir ülkenin prensesiyle tanışmaya karar vermiş. Yanında küçük denizkızını da götürmüş. Zavallı kız çok acı çekiyormuş. Prens komşu ülkeye gidip prensesle karşılaşınca aklı başından gitmiş ve hemen evlenmek istemiş. Düğünleri muhteşem olmuş. Her yer çiçek, ipek ve mücevherle kaplıymış. Mutlu çifti görmeye gelen herkes coşku içindeymiş. Yalnızca küçük denizkızı sessizmiş. Gözyaşları sessizce süzülüyormuş yanaklarından. O gece küçük denizkızı güvertede dikilmiş karanlık sulara bakıyormuş. Gün doğarken bir deniz köpüğü olup o sulara karışacakmış. Birden suların dibinden denizkızının kardeşleri çıkmışlar. Saçları kısa kısa kesilmiş. "Saçlarımızı su cadısına verdik, karşılığında da bu bıçağı aldık. Eğer bu gece bu bıçağı prensin kalbine saplarsan büyü bozulacak." Küçük denizkızı bıçağı almış ama prense asla zarar veremeyeceğini biliyormuş. Güneş doğduğunda kendini ağlayarak denize atmış. Ama denize düşmemiş. Kendini havada uçarken bulmuş. Çevresinde altın renkli ışıklar dans ediyormuş. " Biz havanın kızlarıyız " demişler. "Artık bizimle mutlu olursun." Küçük denizkızı gökyüzüne doğru yükselirken aşağıya, prensin gemisine bakmış ve gülümsemiş.


Resimdeki şarkıcı

Bir tür iri ve etli zeytin

Etli bir kuzu yemeği

Asalak böcek

Bebek yiyeceği

Sırça Aç kaşıtı

İçten bağlılık En uzun koşu

Kuzu sesi

2

7

Tasvip

Rica etme, isteme

Köy evi

Hiç durmaksızın, aralıksız 1

Mesafe Rusya'da bir ırmak

Zehir Deniz generali

Helyum (simge) Cet, dede

Bezginlik anlatan bir söz

Açık mor rengi

Felsefe temel öge 4

Bir besin maddesi Yapımevi Nikel (simge)

Kısırlık, verimsizlik

Su, ab

Katışıksız, saf

Mızrapla çalınan bir çalgı

Kamara görevlisi

Öküz yemliği

Tasdik

Gemilerde oda

Evcil bir geyik türü

Beyaz

3

9

Siyah Bir ilimiz

Fakat, ama Yük taşıyan işçi

Kokulu bir bitki Kazaklarda başbuğ

Bir şey yapmada gösterilen ustalık

Kalın kaba kumaş 10

Beddua

Arak

Denir yolu

Bir ilimiz Engel

Baba (eski dil)

Askerin su kabı

Suriye'nin başkenti

Bir nota 8

Yemek Doğru, dürüst

6

5

Hayvan topluluğu

Mağara

Eski Mısır'da üretici güç

Boru sesi

En kısa zaman

Merhem

Aynı biçimde

Bir yerde oturma

Güvenilir

ANAHTAR SÖZCÜK

1

2

3

4

5

6

7

Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: PEMBE EKİM

8

9

10


“Bu kitap, insanları karanlıktan, sevgisizlikten, parçalanmışlıktan, ahlaksızlıktan, cehaletten, yalandan, adaletsizlikten, büyük ateşten kurtarmak için gönderilmiş bir mucizedir. Bu kitap arşların tepesinde Altın Kitap olarak isimlendirilir. Sen de kitabı öyle isimlendir Haberci.” Salt kötülüğün hüküm sürdüğü bu sonsuz şimdi cenderesine boyun eğmeyen, kendini karanlıktan esirgeyen bir azınlık, bütün kefaretlerin ötesindeki Habercisine kavuşunca, rüyaların eşliğinde ve de aklın ipekle sınanmış keskinliğinde; zaman ve mekân yer açar aşkla biçimlenmiş olana…

Altın Kitap Haberci

 Ayın Kitapları

Tayfun İkan

62

Gelin Başı Seray Şahiner

Bilinç Sultan Tarlacı

“Karji hepimize döngüselliği armağan etti; artık Dünya’da sonsuzluğun içinde ve yargı olmadan yaşayacaksınız!” sözlerinin yankılandığı bir çağda, gücün ruhuna reddiye kabilinden beliren bir fısıltıyı besliyor yaşamın kadim dehlizlerinde… “Kötü enerjili” diye kodlanan potansiyel isyancılar yok ediliyor, “zararsız” diye kodlanan masumlar ise ya ölüme gark ediliyor ya da yaşamın kefaretini ödemek için salt kötülüğe tapınmaya mecbur bırakılıyordu.

"Genç, çok genç bir öykücü Seray Şahiner. Sait Faik yaş kemale ermişken bile kendisine "genç hikâyeci," diyenlere öfkelenirmiş. Bunda bir "sen daha toysun," tavrı gördüğü için. Seray Şahiner, daha ilk kitabında öz'el ve biçemsel bir kişilik getiriyor. Bence, genç öykücü değil öykücü olarak sıçrıyor; ilk kitabıyla kim böyle sıçramıştı? Leyla Erbil. "İsyan grameri," demiştim onun getirdiğine. Seray için de doğru bu, yazarın adını kapatın, okuyun, "bu Seray Şahiner öyküsü," dersiniz. Öykülerin odağı, terminali Gelin Başı. Ama daha ilk öyküde (Sorumlu ile Sorunlu) nebüyük/neküçük/neaydınlık/nekaranlık bir dünyaya giriyoruz. Seray Şahiner, kişilerinin ruhundan süzülerek okurun ruhuna giriyor... Acımasız ama hüzünlü olmayı başarıyor... Acı gölün acı öyküsü bu... Bu öyküyü bir erkek yazamazdı. İkinci başarı, yazaranlatı ile benanlatı'yı ustaca evlendirmesinde: Yazar dimdik konuşuyor (Seray Şahiner midir o?), kişiler italik, eğik dünyalarda.”

Bilinç nedir? Benlik nedir? Bilinç ne işe yarar? Bilinçli makineler olabilir mi? Hayvanlarda bilinç var mıdır? Koma ve bitkisel yaşam nedir? Beyin ve bilinç ilişkisi nasıldır? Benlik algısı bozulunca ne olur? Beynin bilgisayardan farkı nedir? Şizofrenide nasıl bir bilinç vardır? Bilinç evrimsel değişime uğrar mı? Bilinci şekillendirmek mümkün mü? Nörolog Prof. Dr. Sultan Tarlacı’nın kaleme aldığı bu kitap, bilimsel veriler ışığında tarih ve evrim sahnesindeki bilincin izini sürüyor.


Fl ye r

fl a m a ra

İn te rn

et

Sa

yf a la r

ı

Fo to ğ

i rg De

lo

ta Ka g

m

fi

Br oş

rı sa

Ta

ür

m

a kl Re

a Gr

V

k

iz

le ri Fi m

bi

ok

t

V hi e d zm a h et a ...

Lo go

Ba

sk

ı

Re kl a

ı rt Ka

yn

lm

za

e it

Di ka

a Pl

Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur Tel: +41 (0) 76 343 80 74 info@argemedia.ch www.argemedia.ch



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.