HaberPodium, Sayı 77, Şubat 2020

Page 1

www.haberpodium.ch / 15 Şubat 2020 / Yıl 7 / Sayı 77


Allianz Suisse ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓

Autoversicherung Hausrat Privathaftlich Rechtschutz Lebensversicherung Hypothek Krankenkasse Kredit Geschäft Versicherung

Serdar Eser

Schaden Hotline: 0800 22 33 44 Allianz Suisse Hauptagentur Oftringen Nordstrasse 14 CH-4665 Oftringen www.allianz-suisse.ch

Versicherungs- und Vorsorgeberater Finma Registernr.: 33082

Tel: 058 357 53 87 Mobil: 079 159 87 59 Fax: 058 357 53 71 Mail: serdar.eser@allianz.ch



ABONE OL,

İsviçre gündemini bizimle takip edin!

DERGiN HER AY ADRESiNE GELSiN! 1 yıllık Abonelik ücreti sadece 75 Sfr.

İsim: Soyisim: Firma: Faaliyet alanı: Dergi teslim Adresi: Posta Kodu/ Şehir: Telefon: E-Mail: Meslek: Doğum tarihi:

İmza

75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın. BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO 60-648799-5 IBAN: CH59 0900 0000 6064 8799 5

ArgeMedia-HaberPodium Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur +41 (0) 52 514 11 00 +41 (0) 76 343 80 74 Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. www.haberpodium.ch

/haber.podium /haberpodium


Ataerkil ve geleneksel toplum yapısının hakim olduğu birçok toplumda, erken yaşta ve zorla evlilik sorunu yaygın bir şekilde devamlılığını sürdürüyor. Nerede yaşadığı fark etmeksizin, kültürel değerler ve gelenekler de insanlarla birlikte oradan oraya taşınıyor. Ataerkil ve gelenekçi toplum yapısının etkileri İsviçre’de de hissedilirken, böylesi toplumlarda erken yaşta evlilik, bir gereklilik ve zorunluluk olarak kabul görüyor.

Aydın YILDIRIM a.yildirim@haberpodium.com

Bu arada erken yaşta zorla evliliğe sadece kız çocuklarının değil, erkek çocuklarının da maruz bırakıldıklarını ifade edelim. İçeriğimizde de değindiğimiz şekilde İsviçre’de, genç yaşta evliliğe zorlanan kadın ya da erkeklerin sayılarında artışlar var. Bu konuda yapılan sıkı yasal düzenlemelere rağmen sorun çözülmüş değil. Montesquieu, "Yasaların Ruhu” isimli kitabında, toplumsal düzenin sağlanmasında kanunların tek başına etkili olmadığını vurgular. Ona göre toplumları din, ahlak, örf ve adetler yönetirken, aklen bulunabilecek en mükemmel kanunlarla bile bir toplumu istenilen biçime sokmak mümkün değildir.

Künye / Impressium HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt. Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis. ArgeMedia HaberPodium Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur Tel

+41 (0) 76 343 80 74

E-Mail info@haberpodium.com Web www.haberpodium.ch Inserate marketing@haberpodium.com Bankverbindung KONTO 60-648799-5 IBAN CH59 0900 0000 6064 8799 5

Sahibi / Herausgeber ArgeMedia Genel Yayın Yönetmeni / Chefredaktor Aydın Yıldırım Haber Müdürü / Nachrichtenchef Derya Özgül Redaksiyon / Redaktion Reyhan Alhas Yazarlar / Autoren Ayhan Demirden Bahar Yıldırım Berna Çoban B. Nazan Walpoth Bülent Kaya Edibe Gölgeli Fikret Zengin Fuat Köçer Gamze Hacipasaoglu Gülter Locher Haşim Sancar Mehmet Meral Meral Acar Mustafa Aktaş Özgür Tamcan Sibel Arslan Savaş Şengül Yasemin Schreiber Pekin

Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen Kantone Savas Kulug Hukuk Danışmanı / Rechtsberaterin Derya Özgül LL.M Grafik Tasarım/Baskı / Grafische Design/ Druck ArgeMedia Türkiye Sorumlusu Kurtuluş Karaşın Online / Internet Sadık Bagadur Yayın Periyodu / Periode Yılda 12 Adet, her ayın 15'i 12 Mal Jährlich, jeder 15. des Monats Die Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe (www.haberpodium. com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren.

İsviçre yasaları, burada yaşayan toplumların kültürel değerlerini ve geleneklerini de göz önünde bulundurarak, kimi zaman esnek davranabiliyor. Örneğin yapılan suç duyurusu sonrasında, mahkeme reşit olmayan bir evlilik durumunu değerlendirirken, kararı sürüncemede bırakıp, kişinin reşit yaşa gelmesini bekleyebiliyor. Yasal düzenlemelerde ise hala boşluklar mevcut. Bu boşluklar doldurulmadığı sürece, erken yaşta zorla yapılan evlilikler yalnızca bireyi etkilemekle kalmayıp, doğrudan toplumu da etkileyen bir soruna dönüşebilir. İlerleyen günlerde Federal Hükümet’in bu konu ile ilgili bir çalışması olacak. Yasal olarak nasıl bir değişiklik yapacağı merak edilen Hükümet, şimdilik toplumu bilinçlendirmenin ve farkındalık yaratmanın çok daha önemli olduğunu ifade ediyor. Konu ile ilgili yapılacak olan düzenlemeleri takip etmeye devam edeceğiz.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir. HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Redaksiyon kapanış: Her ayın 3'ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3'üne kadar göndermeniz gerekmektedir. Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz. www.haberpodium.ch facebook/haber.podium twitter/haberpodium instagram/haberpodium


8

16

22

18

 Bu sayıda

24

26

10 20

28

İsviçre'de Fırsat Eşitliği Kötü Durumda 21

14

Her sekiz kişiden biri geçimini sağlamakta zorluklar yaşıyor

30


33

40

k Bağışı

ciz lık Mü

47

esi

41 Astroloji

34 48 42

50 36 44

38

46

Buzulların Eteğindeki Kayak Merkezleri

52

Hangi Filme Gitmeli?

54

Yemek Tarifi

56

Etkinlik Rehberi

58

Masal Ağlayan Fare

60

Bulmaca

61

Ayın Kitapları

62


 Gündem

Üçüncü Ülkelerden Gelen Göçmenlere Yapılan Sosyal Yardımlar Kısıtlanıyor

8

Federal Hükümet, AB ile EFTA dışında kalan ve üçüncü dünya ülkelerinden gelen yabancılara yapılan sosyal yardımların kısıtlanmasına karar verdi. Kısıtlamalar, sığınmacı olmayan ve üçüncü dünya ülkelerinden gelen yaklaşık 60 bin kişiyi etkiliyor.

Söz konusu 60 bin kişinin büyük bir kısmı ya kendileri ya da aileleri geçmişte sığınma talebinde bulunmuş göçmenlerden oluşuyor.

Çeşitli tedbirler Federal Hükümet 2019 yılının yaz döneminde konu ile ilgili hazırlanan raporu onayladı. 2020 yılı başında gerçeklesen bir oturumda ileriye dönük eylem planı hakkında karar kılan Hükümet, tedbirlerle ilgili mevzuat değişikliği için Federal Adalet ve Polis Dairesi’ni (EJPD) yükümlü kıldı. Federal Adalet ve Polis Dairesi’nin hazırlamakla yükümlü olduğu üç değişiklik söyle; C Oturum izninin iptal edilmesi işlemleri sosyal yardım alırken kolaylaştırılmalı. B ikamet izni olan kişilere sosyal yardım, İsviçre’deki ikametlerinin ilk 3 yılı içinde kısıtlanmalı. Geçici kabul almış kişilere, B ikâmet izninin verilmesi için istenen entegrasyon gereklilikleri belirlenmeli.

Bu sayı, İsviçre’de 2016 yılında sosyal yardım desteği alan tüm kişilerin yaklaşık %17’sine denk geliyor.

Federal Hükümet üyesi ve Federal Adalet ve Polis Bakanı Karin Keller-Sutter bu tedbirlere ek olarak; sosyal yardım alanların çocuklarının artık vatandaşlığa kabul edilmemelerini talep etti. Ancak Keller-Sutter, CVP’li ve SP’li Federal Hükümet üyelerinin muhalefeti doğrultusunda bu talebini geri çekmek zorunda kaldı. Bahsi gecen bu tedbirler, herhangi bir mevzuat değişikliğine gerek kalmadan EJPD tarafından doğrudan yasalaştıracak. Bu kapsamda;

• "Önemli derecede sosyal yardım masrafı doğuran” üçüncü dünya ülkesi vatandaşlarının B oturum izinlerinin uzatılması için gelecekte Federal Göç Dairesi’nin (SEM) onayı zorunlu olacak.

• Federal İstatistik Ofisi’nin üçüncü dünya ülkesi vatandaşlarına sosyal yardım uygulaması için yapacağı düzenli değerlendirmeler, artık var olan verilerin birleştirilmesi doğrultusunda gerçekleştirilecek.

• EJPD tüm kantonların göç yasasına ilişkin tedbirler alırken, sosyal yardım harcamalarının eşit bir çerçevede buluşabilmesi için önerilerde bulunmaya devam edecek.


Düzenleme eleştiriliyor Günümüzde çoğu kanton ve belediyede, "Süresiz Oturum” (İsviçreliler, C oturum izni olanlar, B oturum izni olanlar, mülteci statüsündekiler ve vatansızlar) sayesinde kişiler, İsviçre Sosyal Yardım Konferansı (SKOS) esasları doğrultusunda temel sosyal yardımlardan faydalanabilmekteler. "Süresiz oturumu” olmayanlar (geçici olarak kabul edilen yabancılar) ise kısmi bir sosyal yardımdan faydalanma hakları bulunuyor.

Cenevre Sözleşmesi eşit muameleyi gerekli kılıyor

Yeni bir ayrışma yaratılmak isteniyor. İsviçre Sığınma ve Göç Yasası Gözlemevi (SBAA), Federal Hükümet’in "süresiz oturum” sahibi gruplar arasında yeni bir ayrışma yaratma isteğini eleştiriyor. Buna göre, B oturum izni olan kişilere (mülteci statüsü almış kişiler de dahil) sosyal yardımın kısıtlanması, bu kişilerin İsviçre vatandaşları ve AB/ EFTA ülkelerinin vatandaşları karşısında dezavantajlı konuma düşmesi anlamına geliyor.

2019’dan beri şiddetli kısıtlamalar B ve C oturum izni olan kişilere sosyal yardım hakkındaki bağlantılı hükümler, revize edilmiş Yabancılar ve Entegrasyon Yasası’nın 1 Ocak 2019’da yürürlüğe girmesiyle birlikte hızla kısıtlandı. SBAA’ya göre, henüz yeni yasa kararlarının getirdiği deneyimin etkileri beklenmeden ve değerlendirilmeden yeni tedbirlerin getirilmesi anlaşılmaz bir durum.

Hükümet’in kısıtlamaları, Cenevre Sözleşmesi’nin 23. maddesinde belirtilen, "Devletlerin mültecilere sosyal refah ve diğer yardımlar alanında kendi vatandaşları ile aynı muamele gösterme zorunluluğu” şartına ters düşüyor.

1 Ocak 2019 tarihli yeni yasanın yürürlüğe girmesinden önce SBAA, sosyal yardımdan muaf olmalarına rağmen kişilerin yasal olmayan yollarla ikâmet izinlerinin iptal edildiği vakaları belgeledi. Ancak, oturma izni için, İsviçre’de 15 yıldan fazla kesintisiz oturumu bulunan ve gereğince ikâmet eden kişilerin oturum izinlerinin iptal edilmesi, sosyal yardım ödemelerinden dolayı yasaktı. Bu zaman dilimi Ocak 2019’daki yasa revizyonu sonrasında ortadan kalkmış oldu.

Daha çarpıcı olan ise, sosyal yardımların İsviçre’deki oturumun ilk 3 yılında kısıtlanacak olması. Bu durum, ilgili kişilerin ekonomik ve sosyal entegrasyonunu daha da zorlaştırıp, istenmeyen psikolojik baskılar da yaratabilir.

Sosyal güvenlik daireleri, Ocak 2019’dan bu yana, oturma izni bulunan, en az 15 yıldır İsviçre’de yaşayan ve aldıkları sosyal yardım belli bir miktara erişmiş olan yabancıları da onlara haber vermeksizin ilgili makamlara ihbar etmek zorundalar.

Federal Hükümet tarafından görevlendirilen uzmanlar da düzenlemeye şüphe ile yaklaşıyorlar ve bu tedbirlerden kimisini "verimsiz ve zarar verici” olarak değerlendiriyorlar.

İsviçre’de en az 20 yıl kalan bir kişinin oturumu, yeni düzenleme ile birlikte, "geçici"ve "şartlı ikamet izni” ne indirgenebilecek.

9


 Gündem

Evliliğe Zorlanmak

10

İsviçre’de zorla evlendirme ile ilgili yasalar sıkı olmasına rağmen, Federal Zorla Evlendirmeyi Önleme Departmanı’na gittikçe daha fazla reşit olmayan mağdur ihbarda bulunuyor. İhbarı yapanlar, istemedikleri bir kişiyle evlenmeye zorlandıklarını ifade ediyorlar.

347

vaka için tavsiye ve destek hizmet Geçtiğimiz yıl yapılan ihbarlardan sonra, 347 vaka için tavsiye ve destek hizmeti sunuldu. Ancak, genç yasta evliliğe zorlanan kadın ve erkek sayısının tahmin edilenden çok daha fazla olduğu düşünülüyor.


Talep

Zorla Evlendirmeyi Önleme Merkezi Başkanı Anu Sivaganesan’ın belirttiğine göre, bu rakamsal verilerde birkaç yıl öncesine göre önemli ölçüde artışlar var. Sivaganesan, 2015 yılındaki zorla evlendirme vakalarının 240’larda olduğunu ifade ediyor.

Federal Zorla Evlendirmeyi Önleme Departmanı, İsviçre’de reşit olmayanların evlendirilmelerinin, yaşın 18’i doldurmasıyla birlikte otomatik olarak geçerli sayılmamasını ve reşit olmayanların evliliklerinin tasdik edilmemesini talep ediyor. Buna göre reşit olanlar, eğer reşit değilken evlenmişlerse evliliklerini sonlandırabilmeliler.

Yasalar sıkılaştırılmasına rağmen sorun çözülemedi

Suç duyurusunda bulunmaktan çekiniyorlar

mezken, yasa sadece "kağıttan bir kaplan".

İsviçre genelinde, reşit olmayanların zorla evlendirilmelerine dair rakamlar belirsiz. 2015 ile 2017 yılları arasında, sadece Zürich Kantonu’nda, resmi olarak 281 reşit olmayan çocuk evliliği tasdik edildi.

Federal İstatistik Dairesi verilerine göre, İsviçre’de 2013 yılından bu yana zorla evlendirmelere karşı yalnızca dört mahkûmiyet kararı verildi. Yapılan 24 suç duyurusuna rağmen faillerin çoğu cezasız kaldı.

İsviçre’de mahkemeler, durumun reşit olmayan eşin çıkarına olup olmadığına karar verip, bu tür evlilikleri geçersiz sayabilirler. Ancak bu gerçekleşene kadar, ilgili kişiler genelde reşit olma yaşına ulaşırlarken, evlilik de artık reşit olmama sebebiyle geçersiz kılınamıyor.

Konu uzun zamandır siyasetçilerin gündemini meşgul ederken, zorla evlilikle ilgili yasalar da sıkılaştırıldı. Eskiden İsviçre’de göçmenler, eğer geldikleri ülkelerin yasaları buna izin veriyorsa, 16 yaşından itibaren evlenebiliyorlardı. Günümüzde bu yasaklanırken, problem yine de çözülemedi. Çünkü ilgili kişiler yurtdışında evleniyorlar. İsviçre ise genellikle bu evlilikleri tasdik ediyor.

Anu Sivaganesan; "Mağdurlar, ailelerini karşılarına almaktan korktukları için, genel olarak suç duyurusunda bulunmaktan ya da tanıklık yapmaktan çekiniyorlar. Reşit olmayan evlilik mağdurları günümüzde, eskiye oranla daha fazla yardım alıyorlar. Genellikle, bu durumlara resmi dairelerle birlikte çözüm buluyoruz. 2018 yılında kurumumuza yapılan başvuruların %88’i başarılı bir şekilde sonuçlandı." diyor.

Bern Denetleme Merkezi’nde Avukat olarak görev yapan Arnold Messerli, resmi kurumların yurtdışında gerçekleştirilmiş olan zorla evlilikleri ortaya çıkarmasının genel olarak zor olduğunu belirtirken; tasdik sürecinin genelde yazılı olarak ilerlediğini, kurumların, yalnızca eşlerden birinin veya ikisinin birden tasdik sürecine itiraz etmeleri halinde harekete geçebildiğini söylüyor. Messerli, "Deneyimlerimize bakılırsa böylesi durumlar oldukça nadir gerçekleşiyor." diye de ekliyor.

"Üstün çıkar" istisnası ve reşit yaşa erişme Reşit olmayan evliliklerin tamamı zorla gerçekleşmiyor, ancak bu yaş grubunda risk özellikle yüksek. İsviçre devleti bu yüzden bu yaş grubunu özel olarak korumanın yollarını arıyor. İsviçre yasalarına göre bu tür bir evlilik, yalnızca reşit olmayan kişinin "üstün çıkarlarına" hizmet ediyorsa geçerli sayılabilir. Ancak Anu Sivaganesan’a göre bu çıkarlar dengesi gerçekleş-

Arnold Messerli de bu durumu doğruluyor ve çalıştığı kurumun savcılara ve yetkili makamlara "reşit olmayan evlilik iptalleri" için çok sayıda suç duyurusu ve başvuruda bulunduklarını; birçok kez, reşit olma yaşının yakında dolacak olması nedeniyle, yaptıkları başvuru ve suç duyurularının dikkate alınmadığını söylüyor.

Federal Hükümet’in konu ile ilgili tutumu Reşit olmadan evlendirilen kişilerin durumunu iyileştirmek isteyen Federal Hükümet, Ocak ayı sonunda yaptığı bir oturumunda, "Medeni kanundaki zorla evlilikler ve reşit olmayanların evlendirilmesiyle ilgili hükümlerin değerlendirilmesi" konulu raporu onaylayıp, reşit olmayan evliliklere dair bir eylem planı belirledi. Eylem planı çerçevesinde, 2020 sonuna kadar "Medeni Kanun ile ilgili hükümlerde yapılacak değişikliklere

11


"Zorla evliliklere karşı tedbirler”e dair federal yasa, zorla evliliklerin İsviçre’de tolere edilmeyeceğini ve mağdurların korunması gerektiğini açıkça belirtiyor.

 Gündem

Zaman sınırı 7 yıl uzatılacak

12

Federal Hükümet bu zaman sınırının çok kısa olduğuna karar verdi. İlgili kişilere, durumları hakkında düşünmek ve evliliğin feshine dair gerekli adımları atmaları için yeterli zaman sağlanması gerekiyor. Federal Hükümet bu yüzden son yasal başvuru tarihlerinin kişilerin 25’inci doğum gününe kadar, yani yedi yıl daha uzatılmasını istiyor.

dair" bir müzakere teklifi sunacak olan Hükümet, bu konuda Federal Adalet Bakanlığı’nı yetkili kıldı. Federal Hükümet, hem yetişkinler arasında hem de reşit olmayanlarla zorla evlendirmeler konusunda herhangi bir yasal iyileştirme potansiyeli görünmediğini savunuyor ve bu noktada bilinçlendirme, farkındalık ve rehberlik gibi konuların çok büyük önem kazandığının altını çiziyor. 1 Haziran 2013’te yürürlüğe giren "Zorla evliliklere karşı tedbirler”e dair federal yasa, zorla evliliklerin İsviçre’de tolere edilmeyeceğini ve mağdurların korunması gerektiğini açıkça belirtiyor. Aynı zamanda, zorlama boyutu kanıtlanabilir olmayan evliliklerde de reşit olmayanların daha iyi korunabilmesini sağlayacak tedbirler de yasa kapsamında bulunuyor. Federal Parlamento 2016 yılında Federal Hükümet’i, zorla evliliklere karşı medeni kanun hükümlerini değerlendirmekle görevlendirmişti. Odakta, yurtdışında gerçekleştirilen reşit olmayan evlilikler bulunuyordu. Federal Hükümet şimdi ki mevcut raporda, bu konu hakkında harekete geçilmesi gerektiği kararına vardı.

Günümüzde yurtdışında reşit olmayanlarla gerçekleştirilmiş evlilikler İsviçre’de yasal olarak geçersiz kılınabilmekte. Ancak bu bir zorla evlilik değilse, ilgili kişinin 18 yaşını doldurması ile birlikte evliliği geçersiz saymak artık mümkün olmuyor.

Çelişki Eğer ilgili kişi halihazırda reşit olmuşsa ve kendi özgür iradesiyle evliliğin devamını istediğini beyan ediyorsa, evlilik geçerli olmaya devam etmeli. Ancak bu durum zorla evlilikler düzenlemesindeki şu prensibe ters düşüyor; "Eğer bir evlilik zorla gerçekleştirilmişse, her zaman ve istisnasız olarak geçersiz de kılınabilir.”

Ayrıca, uzatılmış zaman sınırının evlilik feshi başlatabilen kurumlar için de geçerli olması gerekiyor. Örneğin, aile birleşimi gibi yasal prosedürler sırasında reşit olmayan evlilik durumunun tespit edilmesi mümkün. Bu uygulama sayesinde, ilgili kişilerin genellikle tek başlarına harekete geçmeye cesaret edemedikleri gerçeği de hesaba katılıyor. Ancak eşlerden en az biri evlilik gerçekleştiği sırada reşit olmadığı için yapılan evlilik fesihleri, bazı durumlarda çarpıcı sonuçlara yol açabilir. Federal Hükümet mutlak bir korumayı sağlamak pahasına, uygulanabilir yasada mevcut bulunan menfaatler dengesini terk etmek istemiyor. Bu doğrultuda, bir evlilik geçersiz kılınmadan önce her bir vaka tek başına incelenmeli. Ancak evliliğin feshi, açık bir norm olmaya da devam etmeli.


윀䄀一䄀䬀匀䤀娀 吀嘀ᠠ搀攀渀 夀䔀一、 吀䔀䬀一伀䰀伀䨀、 䠀䄀刀、䬀䄀匀䤀 ⠀ 吀‫ﰀ‬爀欀攀Ⰰ 䬀‫ﰀ‬爀琀攀Ⰰ 䄀氀洀愀渀挀愀Ⰰ 䘀爀愀渀猀㄁稀挀愀Ⰰ 、琀愀氀礀愀渀挀愀 瘀攀 搀愀栀愀 戀椀爀漀欀 搀椀氀搀攀渀 欀愀渀愀氀氀愀爀⤀

㈀㤀㤀⸀ⴀ

䌀䠀䘀

䈀甀 ‫ﰀ‬爀‫ﰀ‬渀 礀愀猀愀氀搀㄁爀⸀ 䈀椀爀 礀㄁氀㄁欀 愀戀漀渀攀氀椀欀 瘀攀 琀攀氀椀昀 栀愀欀氀愀爀㄁ ǻ礀愀琀愀 搀愀栀椀氀搀椀爀⸀

윀愀渀愀欀猀㄁稀 吀嘀 椀氀攀 欀愀㄁爀搀㄁ἁ㄁渀㄁稀 瀀爀漀最爀愀洀氀愀爀㄁ 㜀 最‫ﰀ‬渀 戀漀礀甀渀挀愀 最攀爀椀 椀稀氀攀礀椀渀

唀礀搀甀 愀渀琀攀渀猀椀稀  欀甀爀甀氀甀洀

、渀琀攀爀渀攀琀攀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀

眀眀眀⸀挀愀渀愀欀猀椀稀⸀琀瘀

윀攀弁椀琀氀椀 甀礀最甀氀愀洀愀氀愀爀 欀甀氀氀愀渀㄁渀

䘀愀挀攀戀漀漀欀ᠠ愀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀

夀漀甀吀甀戀攀 瘀椀搀攀漀氀愀爀㄁渀愀 攀爀椀弁椀渀

吀攀氀㨀  㘀㄀ 㔀㄀㄀ ㈀㈀ 㜀㈀ 圀栀愀琀猀䄀瀀瀀㨀  㜀㠀 㠀㜀㐀 㔀㠀 ㌀㠀


 Gündem 14

S Federal Hükümet Ocak ayı sonunda yaptığı bir oturumunda, Tamamlayıcı Ödemeler Yasası’na (ELG) yönelik reformunu 1.1.2021 tarihinde yürürlüğe koyma kararı aldı.

HaberPodium yazarlarından Haşim Sancar, dergimizin Nisan 2019 sayısında "Emekli ve Malulen Emekliler İçin Tamamlayıcı Ödemeler" başlığı ile konuyu etraflıca ele almış, ilgili değişiklikleri gündeme getirmişti.

öz konusu reform ile, tamamlayıcı ödemelerin (Ergänzungsleistung-EL) yeterlilik seviyesi teminat altına alınırken, sistemdeki önleyici faktörler ortadan kaldırılıyor. Bilhassa barınma masraflarının teminatına dair tavan değerler, yükselen kiralara uygun olacak şekilde yeniden belirlendi. Tamamlayıcı ödemeler hesaplanırken mal varlığı miktarları daha detaylı olarak hesaba katılacak. Bu alanla ilgili düzenleme son olarak 2011 yılında yapılmıştı. Federal Hükümet tarafından kararlaştırılan değişiklikler; özellikle de belediyeleri üç farklı kira bölgesine ayıran kriterlerini, ek masraf ve ısınma masrafları sabit oranlarının yükseltilmesini, gelir ve mal varlığı feragatlerini, ailelerin çocuk bakım masraflarını ve İsviçre’deki ikametgâh iptallerini kapsıyor.

Haşim Sancar’ın kaleminden bir kez daha…

Haşim Sancar’ın yazısının bir kısmını, yeni yasanın netleşmesi ile birlikte güncelleyerek bir kez daha aktarıyoruz.


Yeni yasa değişikliğinde, 11 yaş altı ilk çocuk için aylık 590 frank (yıllık 7’080) ve daha sonraki 11 yaş altı çocuklar içi bu meblağın altıda biri (1/6 oranı) oranında, yani aylık 98 frank ödenme yapılacak. Bu kısıtlamaya karşı, eğer çocuklar için yuva parası vs. ödeniyorsa, Yeni yasa değişikliği ile o masraf belirli bir sınıra kadar üstlenebilecek.

Geri ödeme

500FRANK Tekerlekli sandalye kullanmak zorunda olan engellilere ödenen ek kira desteği yeni düzenleme ile 500 franka çıkarılacak.

Yurtdışında kalma süzesi 6 aydan 3 aya düşecek Tamamlayıcı ödemeler hak edildiği takdirde (AHV veya IV), kişinin milliyetine bakılmaksızın İsviçre’de yaşayan herkese, burada yaşamak koşulu ile ödenecek. Özellikle göçmen kökenliler açısından en önemli değişikliklerden bir tanesi de şöyle; şimdiye kadar yurtdışına gidildiğinde, her seferinde en fazla üç ay, yılda altı ayı geçmemek koşulu bulunuyordu. Yeni değişiklikte bu süre yılda en fazla üç ay ile sınırlandırılıyor. (Bir seferinde veya takvim yılında birkaç seferde toplam üç ayı geçmeme kaydı ile). Ancak Federal Hükümet’in belirleyeceği hastalık, eğitim gibi istisnai durumlarda bu süre bir yıla kadar uzatılabilecek.

Ev kiraları Şimdiye kadar var olan en fazla ev kirası miktarı, tek kişi için, yan ödemeler dahil gerçek kira ve en fazla 1.100 frank, evli çiftlere ve kaç çocukları olduğuna bakılmaksızın yan ödemeler dahil en

590FRANK

11 yaş altı çocuklar için kısıtlama getirildi. İlk çocuk aylık 590 franka düşürüldü.

fazla 1.250 franktı. Yeni düzenleme ile birlikte, ev kiraları arttırılıp, oturulan bölgeler üçe ayrılarak ve birlikte oturan kişilerin sayısına göre değişik kiralar öngörülüyor. Öngörülen aylık kiralar şöyle; Tekerlekli sandalye kullanmak zorunda olan engellilere şimdiye kadar ödenen aylık 300 franklık ek kira desteği yeni düzenleme ile 500 franka çıkarılacak. Yeni düzenleme ile kiraların her on senede bir gözden geçirilmesi de öngörülüyor.

11 yaş altı çocuklar için kısıtlama Temel ihtiyaçlar (Lebensbedarf) için ödenen meblağlarda 11 yaş altı çocuklar için kısıtlama getiriliyor. Şimdiye kadar yaşına bakılmaksızın, ilk iki çocuk için, her bir çocuğa ayda 848 frank (yılda 10’170), daha sonraki iki çocuk için bu miktarın üçte ikisi (2/3 oranı) ve daha sonraki iki çocuk için üçte biri (1/3 oranı) oranında ödemelerde bulunuluyordu.

Tamamlayıcı ödemelerden yararlanan kişilerin ölümünden sonra, geride bıraktığı miras 40’000 frankın üzerinde ise, bu meblağa kadar alınan tamamlayıcı ödemeler için, şimdiye kadar olmayan geri ödeme zorunluluğu getirilmiş bulunmakta. Federal Hükümet ve kantonlar yukarıda belirtilen değişiklikler sayesinde 400 milyon franklık bir kısıtlama hedefliyorlar.

Tamamlayıcı Ödemeler (Ergänzungsleistungen- EL) Nedir? Tamamlayıcı ödemeler (Ergänzungsleistungen- EL), emekliler (AHV) ve malulen emekliler (IV) için öngörülen maddi ek destektir. Tamamlayıcı ödemeler, eğer emekli ve malulen emeklilik maaşları, mevcut diğer gelirlerle birlikte kişinin ve ailesinin geçimini sağlamak için yetmiyorsa, ek olarak ödenir. Bazı istisnai durumlarda, malulen emeklilik maaşı olmaksızın kişiye sadece tamamlayıcı ödemeler de bir karar ile verilebiliyor. İsviçre’de göçmenler 10 yıl, ilticacılar ve ikili anlaşmaları olan ülke vatandaşları ise 5 yıl oturum süresinden sonra, engellilikleri kanıtlanmışsa, malulen emekli maaşı olmaksızın istisnai tamamlayıcı ödemeler talep edebilirler.

Nerelerden bilgi alınabilir? Tamamlayıcı ödemeler ile ilgili sorularınız olduğunda, oturduğunuz belediyelerin ve kantonların "AHV-Zweigstelle" isimli kurumlarından bilgi alabilirsiniz. Engelliler, bulundukları bölgelerdeki Pro Infirmis kurumlarına da başvurup detaylı bilgilere ulaşabilirler.

15


 Gündem 16

Yapılan güncel bir araştırma, İsviçre’deki 55 yaş üstündeki işsizlerin yeni bir iş bulma beklentilerinin ne kadar kötü olduğunu ve iş arama konusunda ne kadar dezavantajlı durumda olduklarını ortaya koyuyor. Lozan Üniversitesi Sosyal Bilimler profesörü Daniel Oesch öncülüğünde yapılan araştırmada, yaşlı çalışanların iş mülakatlarına çağrılma sıklıkları incelendi. Bu kapsamda, şirketleri kapanan ve işten çıkarılan 1.200 çalışanın durumu takip edildi. Oesch, yaptıkları analizlerle, İsviçre’de yaşlı çalışanlara yönelik ayrımcılık yapıldığını ve 55 yaşın üstünde olanların iş mülakatlarına çağrılma oranlarında büyük oranda düşüşler olduğunu belirtiyor.

Araştırma detayları Araştırmada elde edilen bu sonuçlara, 500 ayrı firmaya; bakıcılık, insan kaynakları asistanı ve muhasebecilik gibi pozisyonlar için uydurma başvuru belgeleri gönderilerek ulaşıldı. Bakıcılık pozisyonları için, 50’li yaşlarında olup mülakat daveti alan neredeyse hiç kimse olmadı. İnsan kaynakları asistanlığı ve muhasebecilik pozisyonları için ise 55 yaş ve üstüne ayrımcılık uygulandığı tespit edildi. Yaşlıların içinde bulundukları zorlu duruma ikinci bir kanıt ise, artan yaşla birlikte yeniden istihdam edilme imkanlarının gittikçe azalıyor olması.


%60

Artan yaşla birlikte yeniden istihdam edilme imkanlarının gittikçe azalıyor ...

%28

Oesch’e göre, işten çıkarılanların bir kısmının yakın zamanda erken emeklilikleri olmamış olsaydı, 55 yaş üstündekilerin toplam işsizlik oranı daha da yüksek olacaktı.

%12

35 yaşındaki bir insanın, işten çıkarılma tarihinden sonraki iki yıl içerisinde işsiz kalmaya devam etmesi olasılığı %5 olurken, 40-50 yaş grubunda bu oran %12’ye erişti. 55 yaşından itibaren sürekli işsiz kalanların oranı %28’i, 60 yaşından itibaren ise %35’i buldu. Oesch’e göre, işten çıkarılanların bir kısmının yakın zamanda erken emeklilikleri olmamış olsaydı, 55 yaş üstündekilerin toplam işsizlik oranı daha da yüksek olacaktı. Erken emekliliği bulunanların oranı, 55 yaş ve üstündekilerde %3’ü, 60 yaş ve üstündekilerde ise %35’i buluyor. Bu durum somut bir biçimde gösteriyor ki, 60 yaş ve üstündekilerin yalnızca %30’u işten çıkarılmalarından sonraki iki yıl içerisinde tekrar ücretli bir iş bulabilmekteler. İş bulabilenler ise, önemli ölçüde bir gelir kaybı durumunu kabullenmek zorunda kalıyorlar. Oesch’e göre, 55 yaş üstündekilerin yıllık toplam gelir kaybı bir ila iki aylık maaş miktarına denk geliyor.

Köprü ödenek uygulaması ve tartışmalar Federal Hükümet 60 yaşın üstünde olup işsizlik sigortasından faydalanan, yani 58 yaş veya sonrasında işten çıkarılmış olan kişiler için "köprü ödenek" uygulamasını gündeme getirmişti. Bu ödeneğe karşı olanlar, İsviçre’de yaşlıların gençler kadar sık işsiz kalmadıklarını öne sürüyorlar. Oesch bunun kısmen doğru olduğunu söylüyor. Ona göre, 55 yaş üstündekilerin çoğu çalışırken, işverenler onların iş performansından gayet memnun. Buna rağmen, bu grubun iş kaybından sonra yeni bir iş bulmaları oldukça zor. Köprü ödenek aylığını eleştirenler, bu yaş grubunun köprü ödenek uygulaması ile yeni bir iş bulmak için çaba sarf etmeyeceklerini de dillendiriyorlar. Ancak işsizlerin köprü ödenek hakkı kazanabilmelerinin şartları var; örneğin kişinin önceki iki yıl boyunca yeni bir iş aramış olması gerekiyor. Ayrıca köprü aylığı alabilmek için kabul edilebilir azami bir mal varlığı ve bu mal varlığını tüketme şartı da mevcut.

Köprü ödeneğin erken emeklilik maaşı şeklinde algılanması tehlike...

Oesch, şirketlerin köprü aylığını bir erken emeklilik maaşı şeklindeki algıla-

malarını da belli bir tehlike olarak görüyor ve bunu; "İsviçre’de günümüzde yaşlı çalışanların işten çıkarılmasından kaçınılması hali mevcut. Eğer köprü ödenekler bu tabunun daha kolay kırılmasına sebep olursa durum feci olur." şeklinde ifade ediyor.

Köprü ödeneği tartışmalara sebep oluyor Senato Meclisi 2019’un aralık ayında köprü ödenek aylıklarını onaylamış, ancak Federal Hükümet tarafından sağlanan yıllık azami ödenek 20 bin frank kadar düşürülmüştü. Hedef, 60 yaşını geçmiş işsizleri sosyal yardım kurumlarına gitmekten muaf tutmak ve emekliliklerine kadar geçici bir ödenek sağlamak.Yakın zamanda Federal Meclis komisyonlarında konu ile ilgili müzakereler yeniden başlayacak. Köprü ödeneği SP ve Yeşiller tarafından tamamen destekleniyor. Her iki partinin Meclis’te çoğunluk oluşturabilmesi için CVP, GLP ve FDP’nin desteğine ihtiyacı var. CVP ödeneklere büyük oranda onay verirken, CVP’li Ruth Humbel, Federal Hükümet’in azami ödenekler konusundaki çekincelerini paylaşıyor ve kişileri erken emekliliğe zorlama durumlarının ortadan kalkması gerektiğini savunuyor. Köprü ödeneğe FDP de sıcak bakarken, SVP bu öneriyi tamamen reddediyor. Müzakere döneminde, büyük çekincelere sahip olmakla birlikte GLP’nin tutumu belirleyici olacak.

17


Dr. Meral Acar Çocuk, Ergen, Aile Psikoloğu ve Danışmanı acarmeral@googlemail.com

Ergenlerde Kaygı Bozukluğunu Nasıl Anlarız?

 Gelişim

Ergenlik insan ömrünün gelişiminin normal bir süreci iken, beyin bu dönemde farklı çalışmaktadır.

18

E

rgenlik dönemindeki beyin henüz erişkin dönemindeki beynin olgunluk düzeyine erişmemiştir. Beyindeki bazı merkezler henüz gelişmemiş, az gelişmiş veya gelişme sürecindedir. Bu dönemde gözlemlediğimiz ergenlerin davranışları genellikle fevri ve impulsiv iken, davranışların nasıl sonuçlanacağı hakkında değerlendirme yetisi zayıftır. Tabii bu çok anormal boyutlarda değildir. Bir yetişkin gibi, "bunu yaparsam sonunda bunlar başıma gelebilir" gibi bir muhakeme yetkinliğini kısmen idrak edebilirler. Fakat detayları ile bir durumu değerlendirme ve olabilecek sonuçları, "başıma şunlar gelir" gibi değerlendirme davranışı henüz tam olgunlaşmamıştır. Bu yüzden ani karar verirlerken, tehlike durumlarına da açıktırlar.


ve rahatlıkla her daim iletişimde olma durumlarını da olumsuzluk yaratan ektenler olarak sıralayabiliriz. Bu durumda çocuklara baskı yerine, onlara durumu uygun dilde anlatarak yön vermek, rehber olmaya çalışmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Kaygı bozuklukları Ergenlik döneminde en sık rastladığımız problemler arasında genellikle kaygı bozukluklarını görüyoruz. Kaygı aslında normal kişilerde olan ve hatta olması gereken bir duygudur. Bir işe başlamada motivasyonun sağlanması ve devamının getirilmesi,işini başarı ile sonuçlandırılması kaygı ile mümkündür.Bu kaygı durumu yetişkinlerde olduğu gibi ergenlerde de mevcuttur. Ancak kaygının derecesi artarsa bu başarıya engel olabilir, hatta sorun haline gelebilir.

Rehber olmak gerekir Anne, baba ve eğitimciler olarak ergenleri bu gibi durumlardan korumakla beraber, aynı zamanda onların bireysel gelişimlerini engel olmadan, onlara rehber olmak gerekir. Çoğu anne-babanın düştüğü hata, ergen çocuğu sıkı kontrol altına alarak aşırı koruyucu yaklaşımlar içinde bulunmaktır. Bu yaklaşımı bir dereceye kadar normal kabul ediyoruz. Bu dönemde ergen aynı zamanda ayrı bir birey olma çabası vermektedir ki, bu onlardan beklenen sağlıklı bir süreçtir. Nihayetinde ergen çocuktan beklediğimiz, kendi ayakları üzerinde durabilen, sağlıklı bir birey olmasıdır. Aşırı koruyucu yaklaşım ergenlerdeki gelişime engel olabileceği gibi, çocuğun kendini koruma davranışlarını öğrenmesine de engel olabilir. Dolayısıyla ergenlerin yapmış oldukları davranışlara aşırı sert eleştirilerle yaklaşılmamalı, yapıcı geri bildirimlerle onların gelişimlerine katkı sağlanmalıdır. Ergenin kendini en yakın hissettiği ailesinden, anne ve babasından duyacağı övgüler, kritiklerden çok daha etkili

olacaktır. Doğru yaplan davranışları olması gereken davranışlar şeklinde algılayan anne baba, bunları dillendirmezse, çocuk ailesinden saklı olarak beklediği `kabul görme` duygusuna sahip olmayabilir. Bu durumda ergen, evde sürekli eleştirilen olursa, kendisini kabul eden kişileri dışarda aramaya koyulabilir. Sonuç olarak ergenin aileden yavaş yavaş uzaklaşması sözkonusu olabilir.

Aşırı hoş görülü olmak da zarar verebilir Aşırı koruyucu anne-baba yaklaşımlarının yanı sıra aşırı hoş görülü anne-baba yaklaşımları da ergen çocukların gelişim dönemlerini hemen hemen aynı derece olumsuz yönde etkileyebilir. Aşırı hoşgörülü anne-baba yaklaşımlarında, örneğin ergen çocuğun geç vakitte uyuması durumunda, özellikle de gece uykusunda onun büyüme hormanlarının salgılanmasını engelleyeceği için, fiziksel gelişim açısından olumsuzluklara sebep olur. Günümüz teknolojisinin getirdiği bilgisayarlar, cep telefonları, arkadaşları ile kolaylıkla

Genel anlamda kaygı bozukluğunu, hayatın her alanında, geçmiş olaylara ve gelecek olaylara karşı endişe duyma hali olarak kabul ederiz. Bir örnek verecek olursak; gelecek endişesi taşıyan 13 yasındaki ergen çocuğun bir akrabasında engelli bir kuzeni varsa, "acaba ileride evlendiğimde benim çocuğum da engelli olur mu?" kaygısını gösterebilecek kadar ileriye gidebilir, uzun vadeli düşüncelere ve endişelere kapılması mümkün olabilir. Bu problem ergenin hayatının her alandaki performansını etkileyebilirken, onun okul başarısına, sosyal çevresine ve sosyal ilişkilerine de yansır. Bu durumda ergen çocuk içe dönebilir ve içinde yaşadığı toplumdan kendisini uzaklaştırabilir. Bu etkenler dikkate alınmadığı taktirde, sosyal ve duygusal problemler derinleşebilir. Bu durumda depresyon gibi sorunlar bile yaşanabilir.

Anne-babalar kendilerini geliştirmelidirler Ergenlik döneminde çocuğun evindeki düzen ve huzur çok önemli olacağından, anne ve babaların evdeki yaşam düzenine özen göstermeleri gerekmektedir. Aile içi sorunlar bu dönemdeki çocukları çok daha fazla etkileyeceğinden, sorunlar üzerinde durulmalı, onlara nasıl destek olunacağı konusunda anne-babalar kendilerini geliştirmelidirler.

19


 Gündem 20

İsviçre’de göçmenlik geçmişi olan, yoksul ve eğitimsiz ailelerden gelen kişiler yeterince donanımlı değiller. Bu kişilerin oldukça azı toplumda yükselmenin yolunu bulabiliyor. İsviçre’de sosyal statü, belli bir noktaya kadar aileden miras kalıyor.

İ

sviçre’deki sosyal eşitsizlik diğer ülkelere kıyasla daha az göze çarpıyor. Ancak fırsat eşitliğine, daha doğrusu yoksulların toplumda yükselme imkanlarına veya "adil olmayan eşitsizliğe" bakıldığında durum oldukça kasvetli görünüyor. Avrupa ülkelerini baz alan bir sıralamada İsviçre; Malta, Çekya, Almanya, Belçika, İzlanda, Fransa, Norveç, Finlandiya ve Hollanda’yı takiben onuncu sırada yer alıyor. Bu ülkelere kıyasla İsviçre daha düşük bir eğitim hareketliliğine sahip. Bu şu anlama geliyor; daha az eğitimli bir aileden gelenlerin çok az bir kısmı yüksek öğrenimden mezun olabiliyor. Bern Teknik Yüksek Okulu profesörlerinden Robert Fluder, konuyla ilgili olarak; "Akademisyen çocukları işçi çocuklarına göre kesinlikle daha fazla

eğitim fırsatlarına sahipler. Yoksulluk ve zenginlik İsviçre’de kişilere miras olarak kalıyor. Bu durum liberal düşünce biçimini ihlal ediyor." açıklamasında bulunuyor.

Göçmen çocukları yeterince donanımlı değil İsviçre Bilim Konseyi tarafından hazırlanan bir uzman raporuna göre, İsviçre eğitim sistemi sosyal anlamda adil değil. Sosyal olarak dezavantajlı bir sınıftan gelen veya göçmenlik geçmişi olan kişilerin toplumda yükselme olasılıkları oldukça düşük.

Raporda yer alan ifadeler şöyle; "Diğer Avrupa ülkeleri ile kıyaslanırsa, İsviçre eğitim sistemi yüksek oranda bir fırsat eşitsizliği üzerinden şekilleniyor. İsviçre’de eğitim olanaklarındaki sosyal eşitsizlik, kapalı bir sosyal

yapı ve istihdam ile, yaşam fırsatları anlamındaki eşitsizliklerle bir arada ilerliyor.”

Fırsat eşitliği ekonomik eşitlikten daha önemli Sosyal eşitsizlik tartışmaları için bu bulgular oldukça yerinde. Çünkü Fluder’in belirttiğine göre; "Eğer fırsatlar eşit olursa, sosyal eşitsizliğin kabullenilmesi daha da olası olur." St. Gallen Üniversitesi’nden ekonomi profesörü olan Reto Föllmi ise konu ile ilgili şunları söylüyor: "Sosyal hareketlilik mevcut olursa, insanlar eşitsizliğe çok daha iyi karşı koyabilirler. Ancak eğer hareketlilik olmazsa, yani doğduğunuz ailenin veya aldığınız eğitimin size sunduğu tek bir yolda sıkışıp kalırsanız, işte o zaman toplumda çok büyük gerilimler ortaya çıkar."


% 7,9

F

ederal İstatistik Dairesi’nin (BFS) verilerine göre, 2018 yılında İsviçre nüfusunun %7,9’u, diğer bir söylemle yaklaşık 660 bin kişi, "gelir yoksulluğu"ndan etkilendi. Her sekiz kişiden biri geçimini sağlamak konusunda zorluklar yaşadı. Yoksulluktan en çok etkilenen sosyal grupların başını tek ebeveynli haneler (yoksulluk oranı %19,3), Doğu Avrupa veya Avrupa dışındaki ülkelerden gelen göçmenler (%17,5), işsizler (%14,4) ve yükseköğrenimi olmayan kişiler (%12,1) çekiyor. 2018 yılında çalışan nüfus içerisindeki yoksulluk oranı ise %3,7 oldu. Bu oran yaklaşık 133 bin kişiye denk geliyor. BSF, açıklanan oranların 2017 yılı değerleri ile aynı olduğunu ifade ediyor. Nüfusun %5,6’sı oldukça zorlaşmış hayat şartlarıyla karşı karşıya 2018 yılında İsviçre nüfusunun %12’si, neredeyse her sekiz kişiden biri geçimini sağlamakta zorluklar yaşadı. Bu, finansal kaynak eksikliğiyle birlikte, oldukça zorlaşmış hayat şartlarıyla karşı karşıya kalındığı anlamına geliyor. Ayrıca bu değer Avrupa’daki en düşük değerlerden biri olma özelliğini taşıyor

21 (AB Ortalaması: %13,2). Maddi yoksunluk çeken insanlar, yoksunluk çekmeyenlere göre şu andaki hayatlarından çok daha mutsuzlar (%27,3’e karşı %2,5) ve toplumsal etkinliklere katılma oranları diğer grubun katılım oranının yarısından da az. Bu durum bir toplumsal izolasyon biçimi olarak da düşünülebilir. Gecikmiş borç İsviçre’deki en yaygın maddi yoksunluk, finansal zorluklarla ilişkili. Örneğin nüfusun %20,7’si bir ay içinde 2500 franklık beklenmedik bir ödemeyi yapabilecek durumda değil ve %8,8’inin ise en az bir defalık gecikmiş borcu olmuş. Vergiler ve sağlık sigortası primleri de hesaba katılırsa, İsviçre nüfusunun %14,6’sı ile tek ebeveynli hanelerin %28,1’inin gecikmiş borcu olduğu göze çarpıyor. AB ülkeleri ile karşılaştırmalar İsviçre’deki durumu diğer ülkelerle karşılaştırmak için, uluslararası geçerliliği olan yoksulluk riski kotası kullanıldı. Sonuçlara göre; İsviçre %14,6 ile Avrupa Birliği (AB) ortalaması olan %17,1’in altında kalıyor. Komşu ülkelerin yoksulluk riski oranları %13,4 (Fransa),

%14,3 (Avusturya), %16 (Almanya) ve %20,3 (İtalya). Yoksulluk sınırı, ilgili ülkenin hayat şartlarına bağlı olarak değişiyor. İsviçre’de bu sınır, 2018 yılında her ay kişi başına yaklaşık 2500 franka tekabül ederken, alım gücü, %15 ile Avusturya’dan, %60 ile İtalya’dan daha yüksekti. İsviçre’de gelir eşitsizliği nispeten daha az İsviçre’deki gelir eşitsizliği 2018 yılında Avrupa ortalamasının altında yer aldı. Nüfusun en yüksek gelirli beşte birlik kesiminin harcanabilir geliri, en düşük gelirli beşte birlik kesimin gelirinden 4,5 kat fazlaydı. Avrupa’ya göre hayat standardı nispeten yüksek Yüksek fiyat düzeylerine rağmen nüfusun bir kısmı ekonomik zorluklarla savaşmış olsa da, İsviçre 2018’de Avrupa’da hayat standardı en yüksek olan ülkeler arasında yer aldı. İsviçre’deki gelirler Yunanistan’dakilere göre 2,9 kat, İtalya’dakilere göre 1,6 kat, Fransa’dakilere göre 1,3 kat, Almanya ve Avusturya’dakilere göre ise 1,2’şer kat daha fazla oldu.


 Çocuk 22

Günümüzde ebeveynler çocuklarının zekâlarının ve bilgilerinin geliştirilmesine yatırım yapıyorlar. Çocuklar daha okul yaşına gelmeden okuma yazmayı öğretiyorlar ya da çocuklarının motor becerilerini geliştirecek dans yüzme gibi aktivitelere yönlendiriyorlar. Buna karşılık çocuğun duygusal ve sosyal dünyasında gerileme yaşanıyor. Anne babaların çoğu çocuklarıyla arada sırada oyun oynar. Bazıları masa oyunu oynar, yapboz yapar, bazıları top oynar, resim yapar. Ailede oyun oynamanın amacı genellikle birlikte iyi vakit geçirmek, aile bireylerini birbirlerine yakınlaştırmak veya oyunları kullanarak çocuğun hatırasını ya da ince motor becerilerini ve bunun gibi diğer yetilerini geliştirmektir.

Özel oyun zamanı ise böyle bir oyun çeşidi değildir. Özel oyun çocuğun daha farklı, daha derin bir ihtiyacını karşılar. Amacı çocuğun ruhsal ve sosyal gelişimine yardımcı olmak, kendi iç gücüne bağlanmasını sağlayıp karşılaştığı zorluklarla baş etmesini kolaylaştırmaktır. Bunun için de normal oyundan çok daha farklı bir oyun çeşidi ve şekli gereklidir.


Özel oyun zamanı nedir? Özel oyun zamanı; kırk dakikalık önceden belirli bir zaman dilimidir. Bu süre boyunca ebeveyn eğitici ve kılavuz rolünü bir kenara bırakıp oyunu çocuğun yönlendirmesine izin verir ve ebeveynlik yeteneğini ispatlamak zorunda kalmaz. Bu, çocuğun harici hiçbir etken tarafından rahatsız edilmeden ebeveynin tüm dikkatine sahip olduğu bir süredir. Ebeveyn telefonlara kesinlikle cevap vermez. Oyunu ”bir dakika hemen dönüyorum” şeklinde yarıda kesmez.Çocuk bu süre boyunca anne veya babasının odağıdır. Birdenbire ebeveynin çalan bir telefona yanıt vermeyip kendisiyle vaktinden bir saniye bile kaybetmeye hazır olmadığını fark eder. Çocuk kendisini ebeveynine ispat etmek zorunda olmadığını, bildiklerinin ve yapabildiklerinin sınanmadığını veya eleştirilmediğini ve kendini istediği gibi ifade edebildiğini keşfeder. Beraber vakitlerini istediği gibi yönlendirebilir, ebeveynini tatmin etmek veya ebeveynin doğru olarak gördüğü şekilde hareket etmek zorunda hissetmez.

Ön hazırlıklar Özel oyun zamanı tek kerelik, yapılacak daha iyi bir şey olmadığında yapılan, spontane bir şey değildir. Bu programdan en iyi sonucu elde edebilmek için bu etkinliğin önemli olduğuna karar verip ailenin tercihleri arasında önemli bir yere getirmek ve her hafta belirli bir zamana oturtmak gerekir. Bir ders için belirli bir gün, saat ve sabit bir yere karar verildiği gibi özel oyun zamanı için de bunlar belirlenmelidir. Özel oyun zamanında şartları planlamaya başlarken iki etkene özen gösterilmektedir. Haftada en uygun zaman nedir, özel oyun zamanında en uygun yer neresidir?

Çocuğun "Özel oyun zamanına” hazırlanması

yasına girmeye ve hissettiklerini hissetmeye açık ve ilgilidir.

Uygun yer ve zaman da belirlendikten sonra çocuğa özel oyun zamanını tanıtmak önemlidir.

• "Dinliyorum” sözüyle ebeveyn tüm duyuları, hem kulakları hem de gözleriyle dinlemeye hazır olduğunu belirtir. Çocuğun söylemek, yapmak ve ifade etmek istediği her şeyle ilgilenmektedir.

Özel oyun zamanında önerilere, yönlendirmeye, yardıma veya bir etkinliği çocuğun yerine yapmaya yer yoktur. Çünkü bu etkinlikler de çocuğun doğal pusulasını şaşırtabilir. Biraz durup geri çekilmekte fayda var. Günlük hayatta ebeveyn genellikle uzman, çocuktan daha fazla bilen kişi rolünü üstlenir. Çocuk çoğunlukla ebeveynden ne yapmasını veya neyi seçmesini söylemesini bekler. Özel oyun zamanında ebeveyn hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranır. Önceden belirtildiği gibi eğitmen veya öğretmen görevi yoktur. Özel oyun zamanında ebeveyn çocukla kendi seviyesinde buluşur ve kırk dakika boyunca onu olduğu gibi kabul eder. Çocuğa her zaman hatalarını ve düzeltmesi gerekenleri gösterdiğimizde, onun kapanmasına ve kendini keşfetme macerasında yola çıkamamasına neden oluyoruz.

”Burdayım, Dinliyorum, Anlıyorum, Umrumdasın” Bu bildirimdeki amaç çocuğa ebeveynin yaptığı her şeyi kabul ettiği, çocuğa kendini iyi hissettirme zorunluluğu hissettiği veya çocuğun tüm sorunlarını çözme yükümlülüğü olduğu mesajını vermek değildir. • "Buradayım” sözünün amacı çocuğa ebeveynin tamamen, fiziksel, manevi ve duygusal açıdan yanında bulunduğunu belirtmektir. Ebeveynin dikkatini başka hiçbir şey çekmeyecektir. Çocuğun dün-

• "Anlıyorum” sözüyle ebeveyn çocuğunu olabildiğince anlayabilmek için onu kendi seçtiği yolla ve kendi temposunda özel dünyasına götürmesine izin vereceğini belirtir. Çocuğun sadece söylediği ve ifade ettiği şeyleri değil, aynı zamanda oyununun ve davranışının gerisindeki duyguları ve deneyimleri de anlamaya hazırdır. • "Umurumdasın” Ebeveynlerin çoğu çocuklarının kendilerinin onları ne kadar önemsediğini ve umurlarında olduklarının farkında olduklarından emindirler. Bunu her gün çocuğa sevdiği yemeği hazırlayarak, istediği oyunu alarak ve hatta onu koruyarak gösterdiklerini düşünürler. Özel oyun zamanında ”Umurumdasın” mesajı çocuğa daha güçlü ve derin bir biçimde verilir. Çocuk, kendisine hem konuşması hem de davranışıyla "Buradayım, dinliyorum, anlıyorum, umurumdasın” mesajını veren ebeveynle temas haline geldiğinde önemli olduğunu ve sayıldığını hisseder. Ebeveynin onunla vakit geçirmeye kararlı olduğunu, onunla kati bir biçimde, dışarıdan herhangi bir gürültü olmadan ilgilendiğini, karar veren, öğreten, maksatlı rolünün tersine, yol gösterilmeye hazır olduğunu görür.

23


 Gündem 24

Bern’deki öğretmenler, genellikle Ocak ayı sonunda hangi öğrencilerin Gymnasium’a girip hangilerinin giremeyeceğine karar veriyorlar. Bern kantonundaki Gymnasium öğrencilerinin %80’i, okula öğretmen-

Bern’de uygulanan prosedürün ne kadar adil olup olmadığı tartışma konusu.

Giriş sınavı ile

Bern kantonundaki öğrenciler için durum neredeyse, "Ya şimdi ya da hiçbir zaman" kıvamında.

lerden gelen referanslar sayesinde girebiliyor. Diğer %20’lik kesim ise giriş sınavına tabi tutuluyor.

Öğretmen referansları ile

B

ern Kantonu’ndaki Gymnasium öğrencilerinin yaklaşık %80’i bu okullara geçmeyi öğretmenlerinin referansı sayesinde başarabiliyor. Pek çok zeki çocuk ise ihmal ediliyor.

Pedagoji Yüksekokulu FHNW’nin yaptığı SCALA isimli bir araştırma, alt sosyal tabakalardan gelen veya göçmenlik geçmişi olan çocukların dezavantajlı konuma sokulduğunu ve benzer seviyede iyi performans göstermelerine rağmen Gymnasium’a girebilme şanslarının daha düşük olduğunu ortaya koyuyor. Öğretmenlerin bu öğrencilerden


25

beklentileri, yapabilirliklerinden bağımsız olarak genelde daha düşük. SCALA çalışmasının yürütücüsü olan Markus Neuenschwander, "Öğretmenin bir öğrenciden beklediği performans düşük olduğunda, çocuğun performansı da düşüyor." diyor. Bu önyargılı beklentilerin çok geniş kapsamlı sonuçları olabilmekte. Araştırma sonuçlarına göre öğretmenler, öğrencilerin performansı, sosyal davranışları, motivasyonları ve hatta okullara giriş şansları üzerinde önemli etkilere sahipler.

oluşmuyor. Örneğin "işçi çocuğu" stereotipinden beklenti görece daha düşük oluyor. Öğretmen, çocuğun işçi bir aileden geldiğini biliyorsa, çocuğun performansını istemsizce gerçekte olduğundan daha düşük algılıyor." Markus Neuenschwander Bern’deki Gymnasium’a giriş prosedürlerini uygun bulmadığını belirtip; "En yüksek kapasiteli sınıflardaki çocuklar bu sistemde bir Gymnasium’a girebilmek için daha da iyi olmak zorundalar. Düşük performanslı sınıflardakilerin işi ise daha kolay." diyor.

İşçi çocuklarının durumu daha zor

Öğretmenlerin daha duyarlı olmaları gerekiyor

Araştırma yürütücüsü Neuenschwander öğretmenleri kişisel olarak teşhir etmek yine de doğru değil diyor ve şunları ekliyor; "Her insanın sosyal anlamda belli kalıpsal yargıları olduğunu varsayıyoruz. Bazı çocuklara yönelik önyargılı beklentiler de kasıtlı olarak

SCALA projesinden araştırmacılar bu konudaki algı problemini çözebilmek için öğretmenlere yönelik olarak bir eğitim dizayn ettiler. Neuenschwander bu eğitime dair; "Sonuçlar şunu gösterdi ki, öğretmenler bu eğitimi

aldıktan sonra daha az önyargılı beklentilere sahip oluyorlar. Bu eğitim, eşit fırsatların oluşmasına katkı sağlıyor." açıklamasını yapıyor. Bern Kantonu eski sisteme "devam" diyor Bern Kantonu’ndaki eğitim yetkilileri eski sisteme sadık kalma niyetindeler. Kantonal eğitim ve kültür direktörlüğünden Mario Battaglia; "Referans prosedürünün niteliğini genel anlamda iyi buluyoruz." açıklamasını yapıyor. Battaglia’ya göre prosedürün bazı artıları mevcut. Giriş sınavları çok anlık şeyler iken, öğrencilerin uzun bir süre boyunca öğretmenler tarafından yakından gözlemlenmesi Bern’deki sistemin avantajlarından biri. Ayrıca öğrenciler eğer öğretmenin kararını doğru bulmamışlarsa, Gymnasium’a girmeyi ikinci bir yol vesilesiyle de başarabilirler.


 Eğitim 26

İsviçre ‘de liselere geçişte zeka mı, para mı belirleyici etken? G

ymnasium ya da Kantonsschule diye adlandırdığımız İsviçre'deki liselerin yegane amacı, yüksek okul ve üniversitelerde akademik eğitim alacak seçkin öğrenciler yetiştirmek. Bu liselerden mezun olan gençler, ülke genelindeki üniversite ve yüksek okullarda eğitim almaya hak kazanıyorlar. Tıp fakültesi için ise, lise mezuniyeti yeterli değil. Bu bölüm için ayrıca "Numerus Clausus" sınavında başarılı olmak gerekiyor. İsviçre ‘de her beş yetişkinden biri, "Maturität" diye adlandırılan lise mezuniyetine erişiyor. Bu veriden, "toplumun %20‘lik en zeki kesimi lise eğitimi almaya hak kazanıyor" sonucunu cıkardıysanız eğer yanılıyorsunuz.

Fuat Köçer Eğitimci


Eğitim sistemi gerçekten yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne, yani liyakata dayansaydı haklı olabilirdiniz. Dört yılda bir yayımlanan İsviçre eğitim raporunun sonuncusu 2018 yılında paylaşıldı ve eğitim gerçeklerinin liyakat ilkesinden uzak olduğunu verilerle kanıtladı. Rapor, liselere geçişte ailelerin sosyo-ekonomik durumu ve göç hikayelerini, değerlendirmelerde belirleyici ana iki etmen olarak yorumluyor.

%50

Çok başarılı ve iyi notlara sahip "alt tabakaya" ait bir göçmen çocuğun, aynı başarı oranındaki "üst tabakaya" ait bir ailenin çocuğuna oranla liseye gidebilme şansı %50. Bunun yanı sıra şaşırtıcı olan diğer bir unsur, liselerde okumaya hak kazanmış, ama yeteri kadar liyakat sahibi olmayan çocukların neredeyse genelinin "üst tabaka" diye adlandırdığımız, maddi ve eğitimsel durumu yüksek ailelerin çocukları olması. Kısacası, ailenizin maddi ve eğitim durumu, sizin iyi bir eğitim alabilmeniz acısından, zekanızdan daha belirleyici bir etmen. Liseye başlamasına rağmen yarıda bırakan öğrenciler ele alındığında ise, okulu yarıda bırakanlar büyük oranda "alt tabakaya" ait ailelerin çocukları. Çünkü lise diplomasına 18 – 19 yaşında erişiliyor. Bu beş ila altı yıl daha para kazanmadan eğitim almanız gerektiği anlamına geliyor. Lisede okumasına rağmen, para kazanip daha çabuk bir süre zarfında meslek edinmek isteyen öğrencile-

ri, genelde ailelerin yetersiz maddi kaynakları bu duruma sürüklüyor. Yani bu durumda da, ailenizin parasi varsa, lise ve üniversite okumayı göze alma şansınız artıyor. Peki Isviçre`de dahi hissedilen eğitim sistemindeki bu adaletsizlikle nasil başa çıkılabilir?

Luzern Kantonu’ndan bir örnek Luzern Kantonu‘nda bir lise, (Kantonsschule Reussbühl) bu adaletsizlikle sistematik olarak mücadele ediyor. Bu okula geçişte ve yine bu okulda okuyan, sosyo-ekonomik durumu düşük ama zeki çocuklar pozitif ayrımcılık yapılarak destekleniyor. Hedef, sosyo-ekonomik durumu düşük ve göçmen olan zeki çocukların önünü açmak. Okulun bu programına geçen yıl 37 öğrenci başvurmasına rağmen 24 öğrenci kabul edilmiş. Belirleyici etkenler ise, öğrencinin motivasyon mektubu, sınıf öğretmeninin tavsiyesi ve ailelerin yıllık geliri. Aile yılda en az 100 bin frank kazanıyorsa, sisteme kabul edilmiyor. Çünkü 100 bin frank ve daha çok kazanan ailelerin çocuklarına özel ders aldırabileceği düşünülüyor. "Eğitim, ekmek ve sudan sonra, halkın en zorunlu ihtiyacıdır" düsüncesinden yola çıkılarak yürütülen bu proje, aslında büyük adaletsizliklerin küçük ama cesur reformlarla çözülebileceği noktasında bizlere ipuçları veriyor. Yeterki kurumlar adaletli işlesin. "Pozitif ayrımcılık gerçekten adaletli mi?" diye düşünüyor olabilirsiniz: Adalet her zaman eşit değildir. Eşit olan da her zaman adaletli değildir...

27


Öğrencİler Avrupa’nın Hİçbİr Yerİnde İsvİçre’dekİ Kadar Zorbalığa Maruz Kalmıyor 28

%13 Gençlerin %13'ü kendileriyle en az birkaç kere dalga geçildiğini belirtiyor.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) kapsamında yapılan bir araştırmaya göre, İsviçre’deki okullarda zorbalık gittikçe artarken, fiziksel şiddet oranı iki katına çıktı.

Zorbalık mağdurlarının sayısı artıyor 2018 yılındaki son Pisa araştırması, İsviçre okullarında tüm zorbalık kategorilerinde artış olduğunu, bazı kategorilerde ise bu durumun iki katına çıktığını ortaya koyuyor. Diğer Avrupa ülkelerinin hiçbirinde bu denli yüksek sayılar mevcut değil.

Çocuklar okul yolunda aylar boyunca sataşmaya, tacize ve tehdide maruz kalıyor. Gençler birbirlerine hakaretler edip birbirleri ile alay ederken, kimi zaman saldırganlaşabiliyorlar. Ve kimsenin dönüp bakmadığı böylesi durum ile, sınıf başına ortalama en az bir çocuk karşı karşıya kalıyor.

%11 Gençlerin %11'i ayda birkaç kez kendileri hakkında dedikodu yapıldığını düşünüyor.

%7 Yine öğrencilerin bildirdiğine göre fiziksel şiddet oranı &7.


Alay etmekten fiziksel şiddete kadar… Bahsi geçen araştırma, alay edilmekten fiziksel şiddete maruz kalmaya kadar geniş bir çerçeveye sahip. Araştırma kapsamında yapılan bir anket, altı kategoriye ayrılıyor. Öğrencilere, geçen yıl içinde kendilerini hangi sıklıkla dışlanmış veya tehdit edilmiş hissettikleri, dövülüp dövülmedikleri veya tekmelenip tekmelenmedikleri, haklarında dedikodu yapılıp yapılmadığı veya sınıf arkadaşlarının kendileriyle dalga geçip geçmediği soruldu.

Zorbalık iki insan arasında izole şekilde gerçekleşen bir durum değil. Zorbalık her zaman belli bir grup içinde bulaşıcı hale gelir. Thomas Brunner Pro Juventute Vakfı

Bir başka kategori ise, gençlerin eşyalarının çalınıp çalınmadığı veya zarara uğrayıp uğramadığını sorguluyor.

2015 yılında İsviçre’deki gençlerin %11’i kendileriyle ayda en az birkaç kere dalga geçildiğini belirtmişti. Pisa raporunda belirtilene göre, bu oran 2018’de %13 oldu. Bunların içinde ayda birkaç kez kendisi hakkında dedikodu yapıldığını düşünenlerin oranı %7’den yaklaşık %11’e yükseldi.

Rakamların neden böyle yükseldiği araştırmacılar tarafından net bir biçimde cevaplandırılamıyor.

Yalnızlıktan kaçış olarak zorbalık Pro Juventute Vakfı’ndan Thomas Brunner bu problemi, "gençler arasında hissedilen yalnızlık hissinin bir parçası" olarak yorumluyor. Yapılan anketlerde, bir sosyal gruba dahil olmalarına rağmen kendilerini yalnız hissettiklerini dile getiren genç insanların sayısı gerçekten de artmakta. Zürich Üniversitesi tarafından 2019 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre, 15-24 yaş aralığındaki İsviçreli gençlerin neredeyse yarısı kendilerini kimi zaman sürekli olarak yalnız hissediyorlar.

Uzmanlar ise; "Sessizliği bozmak bizlere bağlı. Konu zorbalık olunca elbette her zaman bir önder olur. Ancak hareketi devam ettirebilmek için bir o kadar önem teşkil eden de, konu hakkında hiçbir şey yapmayan sessiz çoğunluktur." diyorlar. Aslında konunun gençlikle bir ilgisi yok. Konu, ofiste dedikodu yapmakla veya komşunun kötü durumda olduğunu görüp bunun hakkında hiçbir şey yapmamakla başlıyor. Brunner’e göre; bu konuda farkındalığı daha da artırmanın yanı sıra, her şeyden önce okullarda ve toplumda zorbalığın tolere edilemeyeceğine dair daha açık taahhütlerin olması gerekiyor.

Araştırma sonuçları, 2015 yılındaki ankete kıyasla tüm bu kategorilerde yükselişler olduğunu yansıtıyor.

Öğrencilerin bildirdiğine göre, fiziksel şiddet sıklığı ise, yalnızca üç yıllık bu zaman diliminde %7’lik bir oran ile iki katına yükseldi.

geniş çapta bir harekete geçme ihtiyacı duyuyor ve "toplumun bütünü olarak bu durumu yakından izlemeye başlamalıyız" diyor.

24 saatlik toplumun tehlikeleri Kendini yalnız hisseden kişi için zorbalık, ilgili topluluğa dahil olmanın bir yolu olarak görülebilir. Bu zorbalığa katılanlar ise, birilerinin dışlanması pahasına da olsa, topluluğa dahil olmuş oluyorlar.

İnsanların farklı sosyal bağlantılarının sürekli daha da fazla birleşmeye başladığı zamanlardayız. Ve genç bir insan sabah saat yediden gece yarısına kadar aynı insanlarla hem çevrimiçi hem çevrimdışı şekilde birlikte yaşamakta.

Brunner’e göre, "Zorbalık iki insan arasında izole şekilde gerçekleşen bir durum değil. Zorbalık her zaman belli bir grup içinde bulaşıcı hale gelir."

Brunner bununla ilgili olarak; "Eskiden insanların aile gibi, okul gibi farklı çevreleri vardı. Bu farklı çevreler birbirlerine karşı bir tampon görevi görebiliyorlardı». Günümüzde ise insanlar 24 saat boyunca birbirleriyle bağlantı içindeler ve bu yüzden de sürekli olarak bir potansiyel zorbalık kültürüne de maruz kalıyorlar." diyor.

İnsanlar birbirlerine karşı birlik oluşturduklarında, bunun ilgili grubun kimliği üzerinde etkisi olabilir. Ve bu durum mağdurlarda duygusal ve fiziksel boyutlarda, uyku bozukluğundan intihara meyilli olmaya kadar, uzun vadeli dolaylı hasarlara sebep olabilir. Araştırmalara göre; okulda zorbalığa uğrayanlar, yetişkinlik dönemlerinde üç kat daha fazla intihar riski taşıyorlar. Rakamlar ne kadar korkutucu olsa da şimdiye kadar büyük çaplı bir vaka yaşanmadı. Brunner bu noktada daha

Önlemler için arayışlar Pro Juventute Vakfı zorbalığa karşı bir birlik oluşturmanın imkanlarını araştırıyor. Eğitim kurumları ve ulusal aktörler de bu fikri hali hazırda paylaşırlarken, konu ile ilgili talepler henüz siyaset ve ekonomi alanındaki aktörlere yöneltilmiş değil.

29


müzik ve sanat enstitüsü üzerine...

 Röportaj

Sınırlarının olmaması, hep yeni bir şeyler keşfetme hissi beni müziğe daha yakın tutuyor.

30

2007 yılından bu yana İsviçre’de yaşayan Mert Özkan, yoğun bir tempo ile müzikal faaliyetlerle uğraşıyor. İsviçre’de, sanatın çeşitli dallarında faaliyet yürütmek amacıyla, 2013 yılında kurulan "İsviçre Türk Sanat Enstitüsü"’nün başkanlığını da yapan Özkan, uzun yıllardır müziğin içerisinde yer alan bir isim. Mert Özkan ile İsviçre’deki müzikal faaliyeteri ve başkanlığını yürüttüğü sanat enstitüsü üzerine konuştuk.


Müziğimizin zenginliği ve çekiciliği dünyanın her yerindeki müzisyenleri etkiliyor ve onları bize yakınlaştırıyor.

İlk olarak müzikle nasıl tanıştığınızı soralım size…

Müzikal anlamda kimlerden etkilendiniz?

Müzik kendimi bildim bileli hayatımda. Ailemde sesi güzel çok insan mevcut ve bu vesileyle aile içinde türkülü, sazlı, sözlü sayısız anlar biriktirdik. Beni de bu yönde teşvik ettiler. Teyzelerimden bir tanesi bağlama eğitimi alırken çok heves etmiştim. O dönemlerde çok imkanlar yoktu. İlerleyen zamanlarda bu hayalimi gerçekleştirdim ve ilk enstrümanım bağlamayı çalmayı öğrendim.

Her tarz müziği dinleyen biri olsam da, geçmiş yaşanmışlıkların etkisiyle halk müziği ve klasik sanat müziğinin bendeki etkisi çok farklıdır. Aristoteles üç bin yıl önce sorduğu bir soru var. Görünüşe göre hâlâ cevapsız: "Sadece ses olmalarına rağmen nasıl oluyor da ritimler ve melodiler ruhun halleriyle benzerlikler gösterebiliyorlar?” Müzik duyguların dilidir. Coşkuyu sevdiğim kadar hüznü de seviyorum şarkı ve türkülerde. Sınırlarının olmaması, hep yeni bir şeyler keşfetme hissi beni müziğe daha yakın tutuyor. Şarkı ve türkülerin duygusunu en iyi verebildiğine inandığım iki isim beni çok etkiledi; Neşet Ertaş ve Zeki Müren.

Müzikle ilgili herhangi bir eğitim aldınız mı? Aslında temel olarak Eskişehir Anadolu Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü okudum. Daha sonra da Selçuk Üniversitesi Halkla İlişkiler Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisans yaptım. Müzikle ilgili olarak, halk eğitim merkezlerinde hem korist olarak yer aldım hem de yaşadığım yerde önemli saz üstatlarıyla çalıştım. Müziğin okulunu okumasam da müzikle ilgili her fırsatı değerlendirip nota, şan, usül eğitimleri aldım. Üniversite yıllarımda, TRT’ye pek çok klasik sanat müziği eseri vermiş Danyal Mantı ve Pelin Altıntaş gibi önemli eğitmenlerden çok şey öğrendim. 4 yıl boyunca Anadolu Üniversitesi’nin çok sesli korolarında yer aldım. Anadolu Üniversitesi’nin değerli eğitmenleriyle pek çok başarılı konsere imza attık.

Hangi enstrümanları kullanıyorsunuz? Bağlama, Ud ve Cümbüş gibi enstrümanlar kullanıyorum. Ancak Ud’a daha fazla ağırlık vermeye çalışıyorum. Şimdilerde yaylıya olan merakım kabak kemane ile buluşturdu beni. Yeni bir heyecan kattı hayatıma. Enstrüman çalmak dış dünyaya bambaşka bir dille seslenmek, ruhsal açıdan şarkı söylemek gibi rahatlatan bir olgu. Müzisyenin enstrümanı tanıması, onu anlaması kadar, enstrümanın da kendisini icrâ edecek olanı anlaması gerekir. Enstrümanın kendisini icrâcı-

sına açması da, çok zaman istiyor. İki ayrı beden tek beden oluyor. Şunu da eklemek isterim; yaklaşık 13 yıldır İsviçre’de yaşıyorum. Geldiğim zamanlarda müzikal boşluğu çok hissettim. Evdeki müzik köşem dışında, doğa içinde kimsenin olmadığı yerlerde enstrüman çalmakla yetiniyordum. Ama müzik etkileşimle toplu yapıldığında ayrı bir sinerji oluyor. Derken bir lokal ortamında bugünlere taşınan güzel, anlamlı bir topluluğun oluşmasına neden olduk. Üç-dört müzisyen arkadaş ile bir çalışma yeri bulup müzik icrâ etmeye başladık. Şu an 2013 yılında kurulan "İsviçre Türk Sanat Enstitüsü"’nün başkanlığını yapıyorsunuz. Bu enstitüden bahsedebilir misiniz biraz? İsviçre Türk Sanat Enstitüsü, İsviçre’deki ilk resmi sanat oluşumu olarak, "Gelenekselden evrensele kültür mirasımız” sloganıyla faaliyetlerine başladı. Başlangıçta zorlansak da, olmayanı gerçekleştirip birçok sanatsal oluşumun önünü açtık. Sanatın farklı alanlarında eğitimsel faaliyetler gerçekleştirdik. Müzik, resim, ebru sanatı, halk dansları, halk müziği, enstrüman kursları bunlardan başlıcaları. İsviçre Sanat Enstitüsü’nün amacı, en önemli kültür değerlerimizi teorik ve uygulamalı olarak en iyi bir biçimde tanımak ve tanıtmak.

31


Burada yaşayan insanlara sanatsal boyutu ile ne tür katkılarınız oldu. Öncelikle farklı sanat dallarında eğitmenlerle o alana ilgi duyan insanları buluşturduk. Bünyemizde yetişen veya kendini geliştiren müzisyen arkadaşlarla kurumumuzun hedefleri doğrultusunda, enstitümüze ve müzik piyasasına yeni sazendeler kazandırdık. Halk Müziği ve Sanat Müziği’nde pek çok başarılı konsere imza attık. Çalışmalarımızın eğitimsel boyutu kadar sosyal bir boyutu da var tabi. Bireyler arasında etkileşme, dayanışma, iş bölümü, yardımlaşma ve paylaşmayı geliştirip güçlendiren bir yapı oluştu diyebilirim. Müzik, bireylerin birbirine karşı anlayışlı, saygılı, sevgili ve insancıl olmalarını sağlarken,kurumsal faaliyetlerde sorumluluk almalarını, aldıkları sorumlulukları yerine getirirken kişisel becerilerini geliştirmesini de sağlıyor. Şu aşamada eğitim çalışmalarınız nasıl yürüyor? Bünyenizde kaç kişi var?

32

Derneğimizde kurumsal kendi içinde işlerliği olan bir yapı var. Muhasebe, sekreter, halkla ilişkiler gibi. Herkesin ayrı işleri olsa da, dernek yararına bir araya gelip konser, dinleti ve çeşitli sosyal etkinler için çalışmalar yapıyoruz. 50-60 civarında aktif üyemiz ve bir çok da gönüllü destekçimiz var. Bu sayı sürekli artıyor. İsviçreli sanatçılarla çalışmalarınız oldu mu hiç? Ya da planlamanızda var mı? İsviçreli müzisyenlerle çalışma ortamlarımız oldu evet. Grup çalışmalarımızın olduğu yerde yabancı müzisyenler çalışıyordu. Hiç konuşma ve planlama yapmadan birbirimizin müziklerine eşlik edip harmonik müzikler ortaya çıkardık. Grubumuza daha sonra Kanun çalan ve Türk müziklerini bilen bir İsviçreli arkadaşımız da katıldı. Anadolu müziği ezgilerinden oluşacak bir dinletiye Neyzen ararken İsviçreli bir Neyzen ile de tanıştım. Türk müziği bilgisi şaşırttı beni. Bünyemizdeki ritimci bir arkadaşla bizi temsilen müzik dinletisinde yer aldı. Müziğimizin zenginliği ve çekiciliği dünyanın her yerindeki müzisyenleri etkiliyor ve onları bize yakınlaştırıyor.

Yaptığınız müzikle Doğu-Batı sentezine katkı sunduğunuzu düşündünüz mü hiç? Salt modern müzik yapıldığında köklerinizden uzaklaşıyorsunuz. Sadece geçmişte kalırsanız da nostalji oluyor. Batı müziği enstrümanlarıyla ve modern tınılarla harmanlanmış bir müzik kitleleri birbirine daha da yakınlaştırabilir. Çevremizde yavaş yavaş çoğalan yabancı müzisyen dostlarımla ortak bir proje gerçekleştirmeyi çok istiyorum. Aklımda hayata geçirilebilir düşünceler var.

Müzik insanın iç yaşamını yansıtan bir sanattır. Bu iç yaşam dış dünyadan etkilenir.

İsviçre’de müzik yapmak nasıl? Zorluklar yaşıyor musunuz? Değerli sanatçı Erkan Oğur ile bir konser öncesi sohbet etme imkanı bulmuştum. Müziğine yaşadığı coğrafyadaki kaosun ve acıların yansıdığını söylemişti. İsviçre’de yaşasa bu kadar üretebilir miydi? Müzik insanın iç yaşamını yansıtan bir sanattır. Bu iç yaşam da dış dünyadan etkilenir. Müzik; belli ritimler, ses düzenleri ile dinleyicide ‘çağrışımlar’ yapıp, onda özel duygular ve heyecanlar yarattığı, yaşantısıyla köprüler kurabildiği oranda benimseniyor. O yüzden müzik müzisyenin sunduğunun yanında, dinleyici kitlesinin müziği algılamaya açık olup olmadığı ile de ilgilidir. İsviçre’de müziği profesyonel olarak yapmak ve geçimini buradan idame ettirmek çok zor. İnsanlarda geçmiş yıllardaki maddi rahatlık yok. Mekanlar kaliteli müzik için kaliteli müzisyene yatırım yapamıyorlar. Yapsalar da bu kısa soluklu oluyor ve gereken sabrı gösteremiyorlar. Yani maddi gelir odaklı bir işletmecilik mevcut. Müzisyenler mecburiyetten ana işlerini farklı sektörlerden seçiyorlar. Bilinçli müzik dinleyicisinin ana şikayeti de piyasa müziklerinin hep aynı olması. Bir kısırdöngü var. Çözülemiyor... Korolar bu anlamda farklı ve pozitif bir pencere açtı. Son olarak ileriye yönelik hedeflerinizi soralım. Ne tür projeleriniz olacak? Müzik, bireyin kimlik kazanmasında ve kişiliğini geliştirmesinde önemli role sahip olduğu gibi, aynı zamanda evrensel bir dildir de. Farklı yörelerden, bölgelerden, ülkelerden, kıtalardan, kesimlerden, topluluklardan, uluslardan, kültürlerden insanların buluşabildiği, anlaşabildiği tek dildir. Enstitü olarak, yaşadığımız ülkede gelenekselden evrensele bir köprü oluşturacak sanatsal faaliyetler dahlinde, burada yaşayan diğer ülke insanlarıyla daha fazla buluşmayı ve zenginlik açısından üye müzisyen sayımızı arttırmayı arzuluyoruz. Bu vesile ile herkesi, arzularımızın yerine getirilmesine aracılık eden enstitümüz şemsiyesi altında bir araya gelmeye davet ediyorum.


F

ederal Hükümet, İsviçre’ye yalnızca gerekli olduğu kadar göçmen alınmasından yana. İş alanında boşalan yerler, halı hazırda İsviçre’de yaşayan insanlar tarafından doldurulmalı. Bu sebeple daha önce, yerel işgücü potansiyelini daha iyi kullanabilmek adına çeşitli tedbirler üzerinde karar kılan Federal Hükümet, Mayıs 2019’da karar altına aldığı ekstra tedbirler sayesinde, yerel işgücü potansiyelini daha da artırmak ve İsviçreli işletmelerin ülkede mümkün olduğunca çok işgücü istihdam edebilmesini sağlamak istiyor. Yeni tedbirlerin uygulanması belli bir plana göre ilerliyor. İlk pilot proje dahilinde bir dizi programın uygulanması 2020 başlarından itibaren gerçekleşecek. Bu kapsamda alınacak tedbirler, Federal Adalet Bakanlığı, Federal Ekonomi Bakanlığı, Federal İçişleri Bakanlığı, kantonlar ve sosyal partnerlerle iş birliği halinde uygulamaya sokulacak. Federal Hükümet uygulama dahilinde bazı tedbirler üzerinde karar kıldı. Bilhassa yaşlı işgücüne yönelik olan bu tedbirler ile, kişilerin emek piyasasındaki rekabet yeteneklerinin artırılması ve mesleki entegrasyonunun kolaylaştırılması hedefleniyor. Bu tedbirler sayesinde, halı hazırda İsviçre’de bulunan göçmenlerin emek piyasasına daha iyi bir şekilde entegre edilmeleri hedefleniyor.

33


Ç

in’in Wuhan kentinde, Aralık 2019’dan beri olağanüstü sıklıkta zatürre vakaları görülmüştür. Hastalık nedeni olarak şimdiye kadar bilinmeyen bir çeşit Corona virüsü tesbit edilmiş, bu virüs 2019-nCoV olarak adlandırılmıştır.

 Sağlık

Corona virüsler hayvanlardan insanlara bulaşan ve soğuk algınlığından ciddi zatürreye bağlı solunum yetmezliğine ve ölümlere yol açabilen geniş bir virüs ailesidir. SARS ve MERS ile aynı gruba aittir.

34

Çin hükümetinin bildirisine göre hastalığın kaynağı; balık, tavuk, yarasa, dağ sıçanı ve bir takım yabani hayvanların da satıldığı bir balık pazarıdır. Bu hayvanlar Çin’in güney bölgelerinde delikates olarak tüketilir. Pazar, 1 Ocak’ta kapatılmış ve dezenfekte edilmiştir.

Wuhan’ın yanı sıra Çin’in birçok kentinde, birçok Asya ülkesinde, ABD, Kanada, Avustralya ve şimdiye dek Fransa ve Almanya olarak Avrupa ülkelerinde de hastalık vakaları görülmüştür. Bu vakalar her gün artmakta ve sayılar yükselmektedir.

2002 yılında dünyaya yayılan SARS salgını da Çin’de bir hayvan pazarında başlamıştı. Resmi bildirilere göre, bu yazının hazırlandığı Ocak ayının son gönlerinde, hasta sayısı 6000, ölü sayısı 100’ün üstündeyken, bu sayı günden güne katlanarak artmaktadır. Ayrıca, siyah sayılar dediğimiz, resmi istatistiklere girmemiş, saklı tutulan sayıların çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Wuhan ve bölgedeki şehirlerde 45 milyon kişi karantina altında. Havalimanı ve tren istasyonları kapatılmış, maske zorunluluğu konulmuştur. Çin’in finans ve ticaret merkezi Șanghay iş yerlerini 9 Șubat’a kadar zorunlu tatile sokmuştur.

Dr. med. Yasemin Schreiber-Pekin Kadın Doğum Uzmanı, Psikoterapist y.schreiber@bluewin.ch


Avrupa ülkeleri için risk Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC), şu anda İsviçre ve diğer Avrupa ülkeleri için riski orta ila yüksek derece olarak tanımlıyor. Örneğin Londra ve Roma, uzak doğu ülkelerinden seyahat edenlere özel önlemler uyguluyor. İsviçre’de buna henüz gerek görülmüyor. İsviçre Sağlık Bakanlığı hastalığın yayılma senaryosuna hazırlıklık yapıyor. Avrupa Birliği’nin önümüzdeki günlerde İsviçre’yi de erken ikaz sistemine alacağı bekleniyor. ABD, Kanada, Fransa ve Rusya salgın bölgesinde yaşayan vatandaşlarının transferini sağlıyorlar, diğer ülkeler salgın olasılığını arttırmamak amacıyla bu konuda henüz bekliyor.

Belirtileri nedir? Hastalığın ilk belirtileri, bilinen grip gibi ateş ve adale ağrısıya başlar. Ardından da öksürük ve nefes darlığı görülür. Nezle ve boğaz ağrısı, Corona değil, bildiğimiz sezonal grip veya soğuk algınlığı belirtisidir. Hastaların büyük bir kısmında hafif seyrederek birkaç günün içinde iyileşme görülürken, ağır vakalarda zatürreye dönüşür. Virüs, insandan insana da geçtiği gibi, ilk hastalık belirtileri kendini göstermeden önce de bulaşıcıdır. Henüz belirli, özgül bir tedavisi yoktur. Ciddi vakaların yoğun bakım koşullarında, gerekli izolasyon önlemleri alınarak takip edilmesi gerekmektedir. Șüphe halinde hastaların doktora gitmemeleri, bunun yerine telefonla yardım istemeleri vurgulanıyor. Șüpheli durum şu şekilde tanımlanıyor; Son iki hafta içinde salgın bölgesine gitmiş olan veya Corona virüsü enfeksiyonunun kesin teşhisi konmuş hastayla yakın temasda (1 metreden yakın) kişilerde solunum yolu hastalığı belirtileri. Unutmayalım ki şu anda grip sezonundayız ve normal bir gribe yakalanma olasılığı yüzbin kat daha yüksek. Kesin teşhis, doktor tarafından laboratuar analiziyle yapılabiliyor. Ağır vakaların hastanede yoğun bakım ünitelerinde izole edilerek tedavi görmesi planlanıyor. Çin takvimine göre 25 Ocak’ta başlayan yeni yıl tatili nedeniyle tüm dün-

yada çok sayıda Çinli turist bekleniyor. Hastalığın kuluçka süresi ve bulaşma yolu kesin olarak bilinmediğinden Çin'den, özellikle de Wuhan şehri ve çevresinden gelen her yolcunun mutlaka muayene edilmesi, ateş, solunum bulguları var ise belirli merkezlerde tetkik edilmesi önemle gerekli.

35

Nasıl korunulur? Kişisel olarak alınması gereken önlemler nezle ve gribe karşı korunmaya benzer; Düzenli el yıkama, öksürme ve hapşırma sırasında ağız ve burnun tek kullanımlık mendil veya giysinin kol kısmı ile kapatılması, alkolle el dezenfeksiyonu. Öksürme ve hapşırma gibi solunum yolu rahatsızlığı belirtileri gösteren kişilerle yakın temastan kaçınılmalıdır. Normal maskelerin koruyucu özelliği cok kısıtlıdır ve eczanelerden panik alışverişine gerek yoktur. Et ve yumurtaların iyice pişirilmesi, Çin’e giden ziyaretçilerin canlı veya cansız hayvanlarla temas etmemesi önemlidir.

Paniğe gerek var mı? Yeni ve kontrol edilmesi mümkün olmayan bir tehlike karşısında korku duymak normaldir. Korku, beynin evrimsel olarak en eski bölgelerinde oluşur, burası, mantıklı düşünmeyi,

olasılık ve istatistik hesapları yapmasını bilmeyen, "amygdala" isimli beyin bölgesidir. Yeni tehlikeye alışma süresi genelde dört hafta sürer. Toplum, korku durumunda bilgilendirilmek ister. Fakat neye inanacağını bilememek bir sorundur. Medyada dolaşan haberler bir taraftan, "biyolojik silah, enfekte edilmiş gizli ajanlar, 3. Dünya Savaşı,” teorileriyle panik yaratırken, öte taraftan Wuhan’da yaşayan üniversiteli gençlerin kaygısız yorumları da "Acaba sahte mi? Bu kadar soğuk kanlılık olamaz,” diye şüphe uyandırıyor. Felaket korkusu aynı zamanda "endorfin" dediğimiz mutluluk hormonlarının salgılanmasına da yol açar. Onun için ister istemez her gün önümüze serilen felaket haberlerini ürpererek okuruz. Yani, "paniğe gerek var mı?” sorusunun cevabı kısaca "hayır”.


36

İnsülin

 Sağlık

Bahar Yıldırım Sağlık Uzmanı Bahar Yıldırım Sağlık Uzmanı

İnsülin, kas, yağ, karaciğer gibi şeker kullanan dokulara şekerin alınmasını ve kullanılmasını sağlayan, pankreastan salgılanan şeker metabolizmasını düzenleyen bir hormondur. Bu hormon, pankreasta yer alan beta hücreleri tarafından üretilir ve kandaki glikoz seviyelerini düzenler. Besinler mide tarafından sindirildikten sonra, enzimler tarafından parçalanarak şekere dönüştürülür. Ardından kana karışan şeker, insülin hormonu tarafından dengelenir. İnsülinin ana görevi kanda aşırı glikoz birikimini önlemektir. Bu hormonun yeterli salgılanmaması ya da görevini tam yerine getirememesi; başta diyabet, böbrek ve kalp rahatsızlıkları olmak üzere pek çok ciddi sağlık sorununa yol açabilir. Eğer insülin yetersizliği zamanında teşhis edilmezse, ciddi anlamda sağlık sorunuyla karşılaşılabilinir.

Tıp alanında "Diabetes Mellitus" olarak bilinen şeker hastalığı, yaşam boyunca tedavi gerektiren bir hastalık türüdür. Şeker hastalığı, midenin hemen arka kısmında yer alan pankreas organının yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi ya da yeterli olduğu halde görevini yerine getirememesi durumunda ortaya çıkar. Şeker hastalığı nasıl teşhis edilir? Şeker hastalığına bağlı oluşabilecek hastalıkları önlemek ve geciktirmek için erken tesis ve tedavi çok önemlidir. Zamanında müdahale edilmemesi durumunda damar ve sinirler tahrip olurken, kalp, beyin, göz, böbrek gibi organlarda ciddi anlamda zararlar görülebilir. Teşhis, kandaki şeker oranı ölçülerek yapılır. Kişinin şeker hastası olup olmadığını anlamak için, aç karna kan şekeri ölçülür veya Oral Glukoz Tolerans Testi (OGTT) yapılır. Kan şeker ölçümlerinin doğru çıkabilmesi için kişinin 8 saat yemek yememesi gerekir. OGTT için ise, kişiye glikoz yönünden zengin olan şekerli su solüsyonu içirilir. 2 saat sonra da kan örneği alınıp test edilir. Şeker hastalığı Tip 1 ve Tıp 2 olmak üzere iki kategoriye ayrılır.


Tip 1 Diyabet Otoimmün hastalık olarak bilinir. Pankreasta insülinin hiç üreilmediği veya çok az üretildiği tiptir. Bu nedenle de şırınga yolu ile vücuda insülin verilir. Belirtileri; • Ağız kuruluğu, • Bulanık görme (şeker kanda yüksek olunca bütün vücuttan ve göz merceklerinden su çekilir.), • Kilo verme (alınan gıdalardan faydalanmayan vücut, hücrelerin eneji kaynağı olan depolardaki yağları yakıt olarak kullanmaya başlar ve kişi zayıflar.), • Sıklıkla idrara çıkma, • Ellerde ve ayaklarda karıncalanma hissi, • Yorgunluk ve halsizlik.

Derya Özgül, LL.M. Hukukçu

Tip 2 Diyabet Vücut insülin üretmektedir fakat hücreler insüline direnç gösterirler. Bu sebeple yemeklerden sonra kandaki şeker, hücrelere giderek enerjiye dönüşemez ve kan şekeri düzeyi yükselir. Çoğunlukta orta yaş üzerinde, fazla kilolu olanlarda ve genetiksel nedenlerle ortaya çıkan bir tiptir. Belirtileri; Tip 1 diyabet ile bir ayrıntı hariç her şey aynıdır. O da, yaraların geç iyileşmesi ve açılan yaraya iyi bakılmazsa yaranın büyümesidir. Bu durumda en kötü ihtimal ile, yaranın olduğu uzuv kesilebilir.

M愀h欀攀洀攀 v攀 M愀欀愀洀氀愀爀搀愀 v攀欀â氀攀t攀渀 搀愀v愀 t攀洀猀椀氀椀 Hukuk Danışmanlığı 䄀爀愀戀甀氀甀挀甀氀甀欀 İşlem yardımı (Başvuru, dilekçe, şikâyet, itiraz) Uzmanlık Alanları • 䄀v爀甀瀀愀 䠀甀欀甀欀甀 • İdari Hukuk • İltica ve Yabancılar Hukuku

Hamilelikte şeker

Genel iltica davaları, Dublin Anlaşması, İnterpol soruşturma Vize işlemleri

Hamilelikten önce vücut yeterli insülin üretir. Pankreas hücreleri hamileliğin ilerlemesiyle yeterli insülin salgılayamaz. Genelde hamileliğin bitişinde herşey düzelir.

Tedavi Şeker hastalığı yaşam boyunca tedavi gerektiren bir hastalıktır. Bu nedenle kişi mutlaka sorumluluk üstlenmelidir. Yeni bir yaşam tarzı ile, şeker tüketiminin sürekli kontrol edilmesine ve besinlerin daha dikkatli seçilerek tüketilmesine özen gösterilmelidr. Ayrıca doktor kontrolü dahilindeki ilaç tedavisine ve ilaçların aksatmadan disiplinli bir şekilde kullanılması çok önemlidir. Tedavi kapsamında fiziksel aktivitelerin arttırılması ise ayrı bir önem taşıyor.

Aile birleşimi Nikâh işlemleri Çalışma izni Ülkeye giriş yasağının kaldırılması Vatandaşlık haklarının kazanılması • 䄀爀愀戀甀氀甀挀甀氀甀欀 Mahkeme dışı çözüm işlemleri • Konsolosluk onaylı yeminli tercüme işlemleri • Türkiye’de emeklilik işlemleri • Türkiye’de tanıma ve tenfiz davaları takibi Ve daha birçok farklı konuda danışmanlıklar.

吀ö猀猀t愀氀猀t爀愀猀猀攀 23 8400 W椀渀t攀爀th甀爀

吀: 0㜀6 328 㜀4 80 F: 044 660 80 86

搀.漀稀最甀氀@愀搀挀漀渀猀甀氀t愀渀挀礀.挀h www.愀搀挀漀渀猀甀氀t愀渀挀礀.挀h


 Psikoloji

Dr. phil. Özgür Tamcan otamcan@gmail.com

38

E

vlilik ve çift ilişkileri konusunda yapılan bilimsel araştırmalarda en çok duyulan isimlerden Amerikalı John Gottman'a göre mutlu ve devamlılığı olan ilişkileri olan insanlar, tek ve yalnızlık içinde yaşayan insanlara oranla ortalama 20 yıl daha uzun yaşarlarmış. Fazlalıktan olan bu 20 yılı tek başına mutlu bir ilişki ile açıklamak mümkün olmasa da (mutlu bir ilişkinin sunduğu olanaklar, mutlu bir ilişki kurabilecek sağlıklı bir psikolojik dünyaya sahip olan insanların diğer yetilerinin olması gibi etkenler de bu 20 yıla mutlaka katkı sunuyordur), iyi ve mutlu bir ilişkinin insana katacağı çok şey olduğu tartışılmaz. John Gottman`ı, evlilik ve çift ilişkileri araştırmalarında dünyaca bilinen bir isim haline getiren tabii ki bu bulgu değil. Onu tanınan bir isim haline getiren "mutlu ilişkinin aritmetiğini” geliştirmiş olmasıdır.


1990’lı yıllardan başlayarak çiftler üzerinde gerçekleştirmiş olduğu uzun dönem gözlemler (duygu durumlarının en küçük anlarının gözlemlenmesi tekniği = İngilizce microexpression) ve birebir görüşmeler sayesinde mutlu ya da mutsuzluk ile bitecek ilişkilerin kodlarını bulmayı başarmıştır. Öyle ki, "mutlu ilişkinin aritmetiği" sayesinde yeni evlenmiş çiftlerin 4 yıldan 6 yıla kadar olan süre içerisinde boşanıp boşanmayacaklarını %90 doğruluk payı ile, 7 yıldan 9 yıla kadar olan süre içinde ise %81 doğruluk payı ile önceden bilmiştir. "Mutlu ilişkinin aritmetiği" çiftlerin aralarında nasıl iletişim geliştirdikleri üzerine kuruludur. Bir çiftin birlikte ayrılıp ayrılmayacakları tahminini yürütmek için çiftler arasındaki iletişimin saatlerce gözlenmesi gerekmez. Çiftler arasındaki herhangi bir iletişim anının 1 dakikaya yakın bölümünün microexpression metodu ile analizi %90’lık doğru tahmin için yeterlidir.

Çift ilişkilerinde mahşerin dört atlısı "Mutlu ilişkinin aritmetiği ", bir ilişkiyi mutsuz kılan ve bitmesine neden olan en önemli dört etkeni bulmuştur. Gottman bu dört etkene ilişkilerde mahşerin dört atlısı adını vermiştir. Bu dört tehlike şunlardır: Kritik: Eşlerin birbirlerini yargılamaları, diğer tarafı suçlama ve yakınmalar ile sonuçlanan yıkıcı eleştirel tutumlar. Savunma: Sürekli bir gerekçe göstererek kendini haklı çıkarma ya da var olan sorundaki kendi payını görmeme eğilimi (bunun sonucunda çatışmaların son bulmaması. Tepeden bakmak (kibir, üstünlük): Çiftlerden birinin diğerini ya da her ikisinin karşılıklı olarak birbirlerini küçümsemeleri, diğerine tepeden bakması (en tehlikeli öldürücü madde). Susmak: Susarak duvar çekmek, ulaşılmaz hale gelmek, iletişimi noktalamak.

5 doğru 1 yanlışı götürür Üniversite sınavlarında kuraldır; 4 yanlış 1 doğruyu götürür. Amaç öğrencinin gelişi güzel değil, düşünerek doğruyu bulmasına yönlendirmektir. "Mutlu ilişkinin aritmetiğin-

de” de benzer bir kural vardır: Gottman sabiti adı verilen bu kurala göre yapılan her 1 yanlışın ilişkiye olan yıkıcı etkisi onun karşılığında yapılacak 5 doğru ile giderilir. Buna göre mutlu bir ilişki için ya da bir ilişkinin devamlılığı için, ilişkide oluşacak her olumsuz olan deneyim için çiftin en az beş olumlu şey yaşaması zorunluluğudur.

Mutlu ilişkilerin 7 sırrı "Mutlu ilişkinin aritmetiği” aynı zamanda mutlu ilişkinin sırlarını da keşfetmiştir. Mutlu bir ilişkinin 7 sırrı şunlardır. ✓ Eşinizin neyi sevip sevmediğini, nelerle ilgilenip ilgilenmediğini tekrar tekrar keşfetmek, ✓ Eşlerin birbirlerine şefkat duymaları ve hayran olabilmeleri, ✓ Birbirlerine sırtlarının yerine yüzlerini dönmek, birbirine anlatıp, dinleyebilmek, ✓ Eşlerin birbirlerinin dünyalarını, fikirlerini, dünyaya bakışlarını değiştirmelerine izin vermeleri, birbirlerinin dünyalarını ciddiye almaları, ✓ Çözülebilir sorunları çözmeye çalışırken, kritik ve aşağılamalardan uzak durmak, ✓ Çözümü olmayacak sorunları (özellikle çiftlerin kendi özel dünyalarının dışından gelen, oluşan sorunları) kabul etmek, ✓ Ortak bir dünya ve bakış açısı yaratmak: Benden bize geçmek…

39


 Beslenme

Dyt. Berna Danacı dybtbernadanaci@gmail.com

esi z i c ü M k ı l k ı Bağış Propolis, arıların bitkilerden toplayarak elde ettiği reçine, balmumu karışımı bir maddedir. Arıların kovanı korumak için, anti bakteriyel olarak kullandıkları bir üründür.

40

Yapı itibariyle, bitkinin yetiştiği koşullara göre değişkenlik gösterir. %50 reçineli bileşik ve balsam, %30 balmumu, %10 aromatik yağlar ve %5 arı poleni içermektedir. Kalan %5’lik kısmında ise flavonoidler aminoasitler ve vitaminler bulunmaktadır. Makro besin öğelerini barındırmaz. Genellikle güçlü antioksidanlar olan flavonoidleri ve fenolik asitleri barındırır. B, B2, C ,E vitamini, kalsiyum, magnezyum, potasyum, sodyum, demir gibi çeşitli mineralleri içerir. İnsan sağlığında öncelikle bağışıklık sistemini güçlendirmek için kullanılır. Güçlü antioksidan etkisi ile serbest radikallere karşı savaşır. Grip ve soğuk algınlığı tedavisinde etkindir. Uçuk tedavisinde ağız ve diş sağlığı tedavisinde bakterilerin azalmasında faydalıdır. Propolisin bazı antibiyotiklerle sinerjik etki gösterdiği klinik çalışmalarla gözlenmiştir. Antifungal, antivirüs, antibakteriyel etkisi ile zararlı mikroorganizmaları

azaltmak üzerine etkileri kanıtlanmıştır. Propolis özleri yara iyileşmesinde, yanık tedavisinde ve plastik cerrahide de kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalar sindirim sistemi hastalıklarında da propolisin olumlu sonuçlar verdiğini ortaya koymuştur. Ülser, ülseratif kolit, mide bağırsak enfeksiyonlarında tedaviye yardımcıdır. Özellikle en önemli ülser nedenlerinden helico-bakter pylori baktesinin yok edilmesinde etkin rol almaktadır. Antitümör özellikleri nedeniyle kanser hücrelerinin gelişmesini ve çoğalmasını engeller. Yumurtalık kanseri, meme kanseri, kolon kanseri gibi kanser türlerinin tedavisinde kullanılmaktadır. Vajinal enfensiyonlara karşı, candida gibi mantarlara karşı tedavi etme misyonu bulunur. Astım-bronşit gibi solunum sağlığını etkileyen hastalıklarda anti-mikrobiyal etkisiyle önleyici ve tedavi edicidir. Elde edilmesi sırasında saflığının ve doğallığının korunmasına özen göste-

rilmesi gereken propolisin en yüksek biyo yararlılığı sağlayacak şekilde işlem görmesine dikkat edilmelidir. Muhafaza koşullarına uyulmalı, özellikle yüksek sıcaklık ve ışıktan korunmalıdır. Doğal hali tüketime uygun değildir. Mutlaka balmumu ve diğer maddelerden ayrılması gerekir. Su ve alkol gibi çözücüler kullanılır. Suda çözünen ürünler, alkolde çözünen ürünlere göre tercih edilmelidir. Propolis damla, sprey, toz, krem, şurup ve tane formlarında veya bal, arı sütü gibi maddelerle karıştırılmış şekilde bulunur. Damla olarak bulunan suda çözüneni; su, süt, çay, kahve vb. içeceklere damlatılarak kullanılabilir. Suda çözünmeyen propolis de bal, yoğurt, ekmek, pekmez vb. gıdalara eklenerek kullanılabilir. Özel olarak bal alerjisi söz konusu olan bireyler kullanımından kaçınmalıdırlar. Bilinen bir yan etkisi olmasa da kullanım dozuna dikkat edilmelidir.


Nurten Avcı (Maharaa) info@kaffeesatzstube-maharaa.ch

Astroloji

Özgürlüğünüz İçin Savaş Veriyorsunuz 9 Şubat 2020 Dolunay Aslan Burcundaydı Son aylar çok önemli aylardı. Hayatınızda özellikle de son bir ayda ciddi olaylar oldu. Bu dolunayda Güneş Kova burcunda olacak. Bu, artık yeni düşüncelere, yeni fikirlere hazır olduğunuz anlamına geliyor. Kim oldunuzu ya da ne istedinizi hatırlayacak ve gerçekleştireceksiniz. Hiç beklenmedik kararlar alacaksınız bu dönemde. Yeni yolara gitmek isteyecek ve gideceksiniz. Geçmişi geride bırakmayı kabul edeceksiniz. Ayrıca bu dolunayda Lilith, Venüs, Chiron Koç burcunda konjuktion yapacak. Bu da bu dolunayı ayrıca etkileyecektir. Son bir ayda bir karar verdiniz, birileri ile isteklerinizi konuştunuz fakat bir sınıra geldiniz. Bu dönemde istediğinizi tam yapamadınız ama bu konjuktion size özgürlük sağlayacak. Ayrılmak isteyenler ayrılacak, işini bırakmak isteyenler bırakacak ve yeni başlangıçlar olacak. Bu dönemde özellikle de ilişkileriniz çok etkilenecek.Kendinize müdahale ettirmeyecek,ilişkileri kendi istediğiniz şekilde yönledireceksiniz. Yolunuzu değiştirme potansiyeliniz çok yüksek. Eskiden savaş verdiğiniz konular sizin için birşey ifade etmeyecek ve o konular üzerine konuşmak dahi istemeyeceksiniz. Bu dönemde dikkatli olmaya bakın. Küçük tartışmalardan büyük kavgalar ya da birikmiş kırgınlıklar ortaya çıkabilir.

17 Şubat 2020-10 Mart 2020 Merkür Retrosu Merkür Retrosu 17 Şubat 2020’de Balık burcunda başlayacak ve 10 Mart 2020 Kova burcunda bitecek. Ateşli bir dolunay olacağı için, konuşmalarınıza bu retro zamanında dikkat edin. Mailleriniz gitmeyebilir ya da yanlış kişiye gidebilir. Yanlış anlamalar, anlaşılamalar, ani tartışmalar çıkabilir bu dönemde. Merkür retrosunda, genellike geçmişteki konuları gözden geçiririz. Bu dönemde bazı sorunları çözmemiz için fırsatlarımız olur. Yani bazı konuların üstesinden gelmek için ideal bir zaman. Eskiden tanıdığınız bir insan karşınıza çıkabilir. Hayatınızda çok az kalacak bu insan. Aranızda sorun varsa eğer, o sorunu giderebilirsiniz. Bu durum sizi çok sevindirecek.

23 Şubat 2020 Yeni Ay Balık Burcunda Yeni ay Balık burcunda olduğu için bazı kişiler yaşanan ateşli günlerden sonra kendilerini geri çekecekler. Ancak sanmayın ki defterler kapanacak ya da gidilen yoldan vaz geçilecek. Bu dönem biraz düşünecek, cesaretimizi toplamaya bakacağız. Aniden hedeflerinize yönelecek. Enerjinizi bunun için harcayacaksınız. Ve sonra da belirlediğiniz yoldan gideceksiniz. İçinizde öyle bir güç olacak ki, bunun arkası da gelecek. Satürn bir dahaki ayda Kova burcuna geçiyor. Kova burcu yaklaştıkça siz de özgür olmak isteyeceksiniz. Bu konuyu gelecek ay detaylıca yazacağım.

NOT: Yıldız haritasında 12 ev vardır. Sizin yıldız haritanızda eviniz hangi gezegende yer alıyorsa konular da ona göre değişir. Yukarıda yazdıklarım geneldir ve herkesin yıldız haritasına uymayabilir.

41


 Çocuk 42

G

ünümüz de ebev eynler ç zekâlar ocuklar ının ve ının bilgilerin sine yat in gelişt ırım yap ir ilmeıy orlar. Ço okul ya şına ge cuklar d öğretiy lmeden aha orlar ya okuma da çocu lerini ge y a z k m la r ayı liştirece ının mo tor bec k dans yönlend eriyüzme iriyorlar. gibi akt Buna ka sal ve s ivitelere rşılık ço osyal dü cuğun d nyasınd uygua gerile Anne b me yaşa abaların nıyor. çoğu ço oyun oy cuklarıy nar. Baz la arada ıları ma yapar, b sırada s a oyunu o azıları to ynar, ya p oynar, oyun oy pboz re namanın sim yap ar. Ailed amacı g vakit ge e e nellikle çirmek, birlikte aile bire yakınlaş iy y i le tırmak v rini birb irlerine eya oyu ğun hat nları ku ırasını y llanarak a da inc bunun g çocue moto ibi diğe r beceril r yetiler erini ve in i g Özel oy eliştirm un zam ektir. anı ise b değildir ö y le bir oy . Özel o yun çoc un çeşid daha de uğun da i rin bir ih ha farklı tiyacını çocuğu , k arşılar. A n ruhsa l ve sos macı olmak, yal geli kendi iç şimine gücüne yardımc sağlayıp bağlanm ı karşılaş asını tığı zorlu kolaylaş klarla b tırmakt aş etme ır. Bunu oyunda sini n için d n çok d e norm aha fark al gereklid lı b ir ir. oyun çe şidi ve ş ekli


Özel oyun zamanı nedir? Özel oyun zamanı; kırk dakikalık önceden belirli bir zaman dilimidir. Bu süre boyunca ebeveyn eğitici ve kılavuz rolünü bir kenara bırakıp oyunu çocuğun yönlendirmesine izin verir ve ebeveynlik yeteneğini ispatlamak zorunda kalmaz. Bu, çocuğun harici hiçbir etken tarafından rahatsız edilmeden ebeveynin tüm dikkatine sahip olduğu bir süredir. Ebeveyn telefonlara kesinlikle cevap vermez. Oyunu ”bir dakika hemen dönüyorum” şeklinde yarıda kesmez. Çocuk bu süre boyunca anne veya babasının odağıdır. Birdenbire ebeveynin çalan bir telefona yanıt vermeyip kendisiyle vaktinden bir saniye bile kaybetmeye hazır olmadığını fark eder. Çocuk kendisini ebeveynine ispat etmek zorunda olmadığını, bildiklerinin ve yapabildiklerinin sınanmadığını veya eleştirilmediğini ve kendini istediği gibi ifade edebildiğini keşfeder. Beraber vakitlerini istediği gibi yönlendirebilir, ebeveynini tatmin etmek veya ebeveynin doğru olarak gördüğü şekilde hareket etmek zorunda hissetmez.

Çocuğa her zaman hatalarını ve düzeltmesi gerekenleri gösterdiğimizde, onun kapanmasına ve kendini keşfetme macerasında yola çıkamamasına neden oluyoruz.

Buradayım, Dİnlİyorum, Anlıyorum, Umrumdasın Bu bildirimdeki amaç çocuğa ebeveynin yaptığı her şeyi kabul ettiği, çocuğa kendini iyi hissettirme zorunluluğu hissettiği veya çocuğun tüm sorunlarını çözme yükümlülüğü olduğu mesajını vermek değildir.

ebeveynin tamamen, fiziksel, manevi ve duygusal açıdan yanında bulunduğunu belirtmektir. Ebeveynin dikkatini başka hiçbir şey çekmeyecektir. Çocuğun dünyasına girmeye ve hissettiklerini hissetmeye açık ve ilgilidir.

Ön hazırlıklar Özel oyun zamanı tek kerelik, yapılacak daha iyi bir şey olmadığında yapılan, spontane bir şey değildir. Bu programdan en iyi sonucu elde edebilmek için bu etkinliğin önemli olduğuna karar verip ailenin tercihleri arasında önemli bir yere getirmek ve her hafta belirli bir zamana oturtmak gerekir. Bir ders için belirli bir gün, saat ve sabit bir yere karar verildiği gibi özel oyun zamanı için de bunlar belirlenmelidir.

"Dinliyorum” sözüyle ebeveyn tüm duyuları, hem kulakları hem de gözleriyle dinlemeye hazır olduğunu belirtir. Çocuğun söylemek, yapmak ve ifade etmek istediği her şeyle ilgilenmektedir. "Anlıyorum” sözüyle ebeveyn çocuğunu olabildiğince anlayabilmek için onu kendi seçtiği yolla ve kendi temposunda özel dünyasına götürmesine izin vereceğini belirtir. Çocuğun sadece söylediği ve ifade ettiği şeyleri değil, aynı zamanda oyununun ve davranışının gerisindeki duyguları ve deneyimleri de anlamaya hazırdır.

Özel oyun zamanında şartları planlamaya başlarken iki etkene özen gösterilmektedir. Haftada en uygun zaman nedir, özel oyun zamanında en uygun yer neresidir?

Çocuğun "Özel oyun zamanına” hazırlanması

"Buradayım” sözünün amacı çocuğa

Özel oyun zamanında önerilere, yönlendirmeye, yardıma veya bir etkinliği çocuğun yerine yapmaya yer yoktur. Çünkü bu etkinlikler de çocuğun doğal pusulasını şaşırtabilir. Biraz durup geri çekilmekte fayda var.

"Umurumdasın.” Ebeveynlerin çoğu çocuklarının kendilerinin onları ne kadar önemsediğini ve umurlarında olduklarının farkında olduklarından emindirler. Bunu her gün çocuğa sevdiği yemeği hazırlayarak, istediği oyunu alarak ve hatta onu koruyarak gösterdiklerini düşünürler. Özel oyun zamanında ”Umurumdasın” mesajı çocuğa daha güçlü ve derin bir biçimde verilir.

Günlük hayatta ebeveyn genellikle uzman, çocuktan daha fazla bilen kişi rolünü üstlenir. Çocuk çoğunlukla ebeveynden ne yapmasını veya neyi seçmesini söylemesini bekler. Özel oyun zamanında ebeveyn hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranır. Önceden belirtildiği gibi eğitmen veya öğretmen görevi yoktur. Özel oyun zamanında ebeveyn çocukla kendi seviyesinde buluşur ve kırk dakika boyunca onu olduğu gibi kabul eder.

Çocuk, kendisine hem konuşması hem de davranışıyla "Buradayım, dinliyorum, anlıyorum, umurumdasın” mesajını veren ebeveynle temas haline geldiğinde önemli olduğunu ve sayıldığını hisseder. Ebeveynin onunla vakit geçirmeye kararlı olduğunu, onunla kati bir biçimde, dışarıdan herhangi bir gürültü olmadan ilgilendiğini, karar veren, öğreten, maksatlı rolünün tersine, yol gösterilmeye hazır olduğunu görür.

Uygun yer ve zaman da belirlendikten sonra çocuğa özel oyun zamanını tanıtmak önemlidir.

43


 Otomobil

90’ıncı Uluslararası Cenevre Otomobil Fuarı 5-15 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilecek.

44

Bu yılki fuara 30 ülkeden 200 firma katılacağı duyurulurken, birçok araç markası teknolojik özelliklerini ve özel sportif dizaynlarını önplana çıkaracak. 900’den fazla aracın sergileneceği fuarda, 150’den fazla yeni araç ilk kez otomobil tutkunlarıyla buluşup dünya prömiyerini gerçekleştirecek. Palexpo salonlarında düzenlenecek olan fuarın alanı

77 bin 323 m2 700 bin

ziyaretçi bekleniyor Organizasyon yetkilileri, 10 gün sürecek olan fuara yaklaşık 700 bin kişiyi beklediklerini ifade ediyorlar. İlk kez 1905 yılında düzenlenen ve 1924 yılında uluslararası bir nitelik kazanan Cenevre Otomobil Fuarı, Detroit, Paris ve Frankfurt otomobil fuarlarıyla birlikte dünyanın en prestijli otomobil fuarları arasında yer alıyor.

2020 yılının otomobili seçilecek 90 farklı ülkeden 10 binden fazla basın mensubunun katılacağı bu fuarda, basın mensuplarına hitaben özel bir program yapılacak. Basın mensupları, 2 Mart’ta "Car of the Year" olarak bilinen yılın otomobilini belirleyecekler. Daha önce yapılan elemelerde 29 ayrı model içinden 7 ayrı model finale kalmayı başarmıştı. "Car of the Year" için finale kalan 7 otomobil markası şunlar oldu; • BMW 1-Series • Ford Puma • Peugeot 208 • Porsche Taycan • Renault Clio • Tesla Model 3 • Toyota Corolla



Yeni tasarımı ve boyutlarıyla selefinden daha güçlü bir SUV görüntüsü sunan GLA, markanın diğer SUV modelleriyle bağ kuran çizgiler barındırıyor. Artık daha modern ve pürüzsüz hatlar sunan otomobil, 17 ile 20 inç arasında jant ebatlarına sahip. AMG dokunuşları ise en sportif GLA formunu ortaya çıkarıyor. 4410 mm'lik uzunluğu yerine geçtiği modelden 14 mm daha az olsa da, yeni GLA daha iri ve güçlü bir görünüm sunuyor. Yeni GLA'nın kabini Mercedes-Benz'in bütünleşik ekranlı yeni kokpit konseptini sunuyor. Geniş ve heybetli bir ön konsolla donatılan otomobil, diğer Mercedes-Benz modelleri gibi türbin formlu hava menfezlerine, yeni nesil direksiyona, 10.25 inç ebadında multimedya ekranına ve aynı boyutta dijital gösterge paneline sahip. GLA'nın kabini de tıpkı dış tasarımı gibi artık SUV kimliğine daha uygun hatlar barındırıyor.

 Otomobil Sinema

Mercedes-Benz'in tüm yeni nesil teknolojileriyle donatılan GLA, ayrıca standart olarak arazi paketi de sunacak. Yokuş İniş Desteği'ne ve arazi sürüşlerinde yardımcı olan bir kamera sistemine sahip olan GLA, 2020'nin ilkbahar aylarında satışa sunulacak.

46

Mercedes-Benz'in altı yıl önce yollara çıkardığı GLA modeli ikinci nesliyle karşımızda. Yeni GLA ile birlikte Mercedes-Benz'in kompakt model ailesi de tamamen yenilenmiş oluyor.


Arka koltukları ve bazı yalıtım malzemeleri sökülen GP'nin direksiyonu ve ön koltukları da modele özgü. Ayrıca bu sefer içeride ilk kez Mini E de kullanılan dijital bir gösterge paneli yer alıyor. Yeni GP’nin kaputunun altında güncel JCW’de de görev yapan 2.0 litrelik dört silindirli motor bulunuyor. Daha büyük bir turboya, yüksek akışlı yeni enjektörlere ve bu değişimi dengelemek için düşürülmüş sıkıştırma oranına sahip olan motorda yer alan Valvetronic ve Double Vanosisimli BMW teknolojileri de otomobilin daha rahat nefes alıp vermesi için elden geçirilmiş.

Üçüncü nesil MINI JCW GP, 306 bg'lik motoru ve şasi ayarlarıyla yeni bir boyuta geçiş yapıyor. MINI, ateşli hatchback türünün sınırlarını zorluyor ve üçüncü nesil GP modelinde revize edilmiş bir şasi, sıra dışı bir tasarım ve Mini tarihinin en yüksek güç ve tork değerlerini sunuyor. Çamurluk eklentileri, ön splitter, arka kanat ve difüzör ile en kışkırtıcı MINI görüntüsüne sahip olan bu otomobilin kabini de GP’ye özgü detaylar barındırıyor.

Üçüncü nesil GP’nin 306 bg’lik güç değeri mevcut JCW’den 75 bg daha fazla. Tork ise 320 Nm’den 450 Nm’ye çıkarılmış. Yeni GP’nin enerji dolu motoru, 8-ileri tork konvertörlü otomatik şanzımanla kombine edilmiş. Vitesleri 3D yazıcı ile hazırlanmış kulakçıklar ile manuel değiştirmek de mümkün. Yeni JCW GP, 5.2 saniyelik 0-100 zamanıyla tüm zamanların en hızlı seri üretim MINI modeli unvanını alıyor. Maksimum hız ise 264 km/s olarak açıklanmakta.

47


 Spor

Mustafa Aktaş Eski Futbolcu m.aktasch@gmail.com

48

Emilio Butragueno

Real Madrid Eski Teknik Direktörü

Okuldaki basit bir matematik problemini çözemeyen bir sporcunun, sahadaki daha karmaşık problemleri çözmesini bekleyemeyiz değil mi?

Dünyada oyuncu gelişiminde söz sahibi olan futbol kulüpleri iyi bir oyuncunun yetiştirilmesinde saha eğitiminin tek başına yeterli olmadığını artık çok iyi biliyor. Genç oyuncuları keşfetme ve geliştirme konusunda önemli bir üne sahip olan Arsenal Teknik Direktörü Arsen Wenger bir röportajında, günümüzde futbolcuların çok daha zeki olmaları gerektiğine vurgu yaparak, "Oyuncular saha içinde ve dışında ciddi bir kariyeri yönetmek zorundalar. Bu yüzden de farklı eğitimlerden geçmeleri kaçınılmaz" diyor. Futbol, yapısı ve kuralları gereği, müsabaka başlama düdüğü çaldığı andan itibaren teknik adamların çok fazla müdahale edemedikleri bir oyun. Teknik adamlar oyuna, ancak oyuncu değiştirerek, sistemi ya da oyun stratejisini değiştirerek ya da saha içerisinde oyuncuların yerini değiştirerek dahil olabiliyor. Dolayısıyla müsabakanın önemli bir bölümünde çözüm üretmesi gereken taraf futbolcular oluyor. Bu durumda futbol eğitiminin, oyuncuların teknik becerilerinin


geliştirilmesinin yanı sıra, "problem tanımlama", "çözüm üretme" gibi farklı alanları da içermesi gerekiyor. Yoksa 90 dakika, bir oyuncunun sadece kenardan talimat alarak oynayabileceği kısalıkta bir süre değil.

Arsen Wenger

Arsenal Teknik Direktörü

Oyuncular saha içinde ve dışında ciddi bir kariyeri yönetmek zorundalar. Bu yüzden de farklı eğitimlerden geçmeleri kaçınılmaz.

Günümüz futbolunun oyunculardan beklentisi çok daha yüksek. Dolayısıyla sadece yetenekli olmak ya da iyi bir tekniğe sahip olmak bu talepleri karşılamıyor. Futbolcuların yetenek ve yeterliliklerine ek olarak birçok farklı özelliğe de sahip olmaları gerekiyor. Örneğin, transfer döneminde oyuncularla ilgili en çok sorgulanan özelliklerden biri kişilikleri. Çünkü teknik adamlar ne kadar yetenekli olursa olsun, problem yaşamayacağı, takım disiplinini bozmayacak, uyumlu oyuncularla çalışmayı tercih ediyor. Bu noktada da aile terbiyesi ve okul eğitimi çok büyük önem taşıyor. Real Madrid'in eski direktörü Emilio Butragueno bir röportajında, altyapıdaki oyuncularının okul başarılarını takip ettiklerini ve derslerinde ısrarla başarısız olan genç oyuncularla yollarını ayırdıklarını söylemişti. Bultragueno'nun bunu yapmadaki gerekçesiyse oldukça düşündürücü; "Okuldaki basit bir matematik problemini çözemeyen bir sporcunun, sahadaki daha karmaşık bir problemi çözmesini bekleyemeyiz, değil mi?" Bu hikaye, futbol endüstrisindeki profesyonel yönetici ve antrenörlerin oyuncuların yeteneklerinin yanı sıra kişiliklerine, liderlik özelliklerine, iyi bir takım oyuncusu olup olmadıklarına ve terbiyesine ne kadar önem verdiğine iyi bir örnek teşkil ediyor. Dolayısıyla genç oyuncuların, becerilerini geliştirerek iyi bir futbolcu olmaya çalışırlarken, aynı zamanda iyi bir birey olmayı da ihmal etmemeleri gerekiyor Bu konuda ailelerin çok bilinçli olması gerekmektedir. Aileler çocuklarına dair gözlemlerinde şunları unutmamalıdırlar; 1- Futbolcu zeki insandır ve iyi bir eğitim almalıdır. Dersi derste

öğrenmeli ve okuldan sonra kesinlikle o günkü dersleri evde tekrar bir gözden geçirmelidir. Bu hem dersi öğrenme açısından kendine faydası olacak hem okulda dersi derste öğrenirken günümüzdeki çocukların genelinde sorun olan konsantrasyon ve odaklanmayı geliştirecek hemde yoğun antreman ve maç trafiğinde kendisine ekstra zaman kazandıracaktır. 2- Futbolcu araştırmalı ve gündemi takip etmelidir. Zaman programlamasını çok iyi yapmalı gereksiz zaman kaybını önlemelidir. 3- Fazla televizyon izlemek, akıllı telefonla ve PS benzeri bilgisayar oyunları ile gereksiz zaman kaybı önlemelidir. Futbolcu beş yıl sonra olmak istediği yerdeymiş gibi yaşamalıdır. 4- Akşamları yatma, sabah uyanma, yemek yeme zamanları periyodik ve devamlı aynı saatlerde olmalı akşamları erken yatıp sabah erken kalkmalı vücuduna iyi bakmalı yorgunluktan sakatlıktan kendini korumalıdır. Unutmamalı ki futbolcunun sermayesi vücudu ve yeteneğidir. 5- Futbol dünya üzerinde şu an en global ve en popüler spor dalıdır. Astronomik bütçelerle kulüplerin yönetildiği futbol endüstrisi her yıl milyar rakamların döndüğü bir transfer piyasasıdır. Bu piyasada futbolcular dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna transfer olmakta ve futbol kulüplerinin bünyesinde birçok milletten oyuncu teknik direktör barındırmaktadır. Bu çok uluslu futbol dünyasında, futbolcunun saha içide takım arkadaşları ve teknik ekip ile, saha dışında ise basın, yayın ve iletişimi açısından bildiği veya konuştuğu lisan çok önemlidir. Futbolcu, kariyer planlaması yaparken daha genç takımlar seviyesinde, ana dili hariç en az iki farklı dili öğrenmesi gerekmektedir, ki ileride kariyerinde buna çok ihtiyaç duyacaktır. Bunun için de okul harici dil kurslarına gidip farklı diller öğrenmelidir.

49


50 ï‚„ Moda


Küt burunlar kalın topuklar

Geçtiğimiz sezonun ultra sivri burunlu Balenciaga modellerinin trendini geçiçi olarak rafa kaldırıyoruz. Bu kış ultra kalın, kare burunlu ayakkabılara şans verme zamanı! Kenzo, Bottega, Veneta, Proenza, Schouler bu sezon küt burun modelleri ön plana çıkardı.

İkisi birarada lütfen! Çantanızı bir tane mi almak istersiniz, yoksa iki tane mi? Küçük çantaları kocaman çantalar ile bir arada kullanma modası oldukça ilginç. Ancak güzel gözüktüğü de yadsınamaz bir gerçek!

Yünlü çapraz şapkalar Şapkalarda yeni stilleri denemenin zamanı gelmedi mi? Yüzünüze en yakışan rengi seçmeniz ilk kural. İkinci kural bolca yün! Yün şapkalar revaçta, bu kış gardrobunuzda mutlaka bir adet bulundurun.

Daha büyük seçenekler Küpeler büyüdü! Omuzlara kadar uzananlardan, parlaklıkta çığır açanlara dek, bu sezonun küpeleri tek kelimeyle büyüleyici!

51


 Gezi Rehberi

Buzulların Eteğindeki

52

Snowboardcular alanda bulunan 3 snow parkının tadını çıkarabilirler. Verbier'deki Mont Fort yamaçlarında Speed Ski Dünya Kupası koşusu yapılıyor. Burada her Eylül ayında, Tour de Suisse isimli bisiklet yarışmaları da düzenleniyor.

K

ayakta yeni olanlar, buradaki özel alanlarda ilk kayak deneyimlerini edinebilirler.

Burada, anne-babalar ve çocuklar için ortak derslerin verildiği kayak okulları mevcut. 2,5 yaşından itibaren, küçük kış sporcularına özel profesyonel kayak eğitimleri veriliyor.


Panaromik manzaralar Mont Fort'un tepesinden; Matterhorn, Dent Blanche, Dent d’Hérens ve Mont Blanc gibi elliden fazla dağ zirvesi ile, Glacier de Corbassière, Rosablanche ve Grand Combin'in buzlu zirvelerini de görebilirsiniz. Bu panoramik manzaralar sizleri büyüleyecektir. Tırmanma meraklılarının ilgisini çeken bu bölgede, doğa sevenler için yürüyüş rotaları da mevcut.

Mont Fort- Verbier Kanton Wallis sınırları dahilinde olan ve kış sporları alanında önemli bir yer kabul edilen Mont Fort, Zermatt ve Saas-Fee'den sonra İsviçre’nin üçüncü en yüksek kış sporu alanıdır. Deniz seviyesinden 3330 metre yükseklikte yer alan Mont Fort’a, trenle ya da Verbier'den La Chaux'ya giden bir teleferik ile ulaşabilirsiniz.

Verbier Geniş bir vadi havzasında yer alan Verbier, deniz seviyesinden 1490 metre yükseklikte bulunuyor. Burası kış sporları ve yamaç paraşütü için önemli bir bölge.

53

Verbier, 1983 ve 1984'te Alpler Kayak Dünya Kupası, 1993'te Yamaç Paraşütü Dünya Şampiyonası, 2001'de ise 20. Alpler Kayak Gençler Dünya Şampiyonası gibi müsabakalara ev sahipliği yaptı.

Verbier Festivali Verbier Festivali 1994 yılından bu yana düzenli olarak yapılıyor. Burada yaşayan klasik müzik sanatçıları ile genç yetenekler, 17 gün boyunca atölye çalışmaları için bir araya geliyorlar. Bu süre boyunca çeşitli yerlerde ücretsiz konserler de veriliyor.


Ayhan Demirden Sinema Eleştirmeni a.demirden@gmx.de

 Sinema

Les Miserables - Sefiller

54

Polis Stephane (Damien Bonnard) eski eşinin ve çocuğunun yaşadığı yere tayini çıktığı için bir yandan sevinçliyken diğer yandan da endişelidir. Zira tayin olduğu yer Paris’in ünlü banliyölerinden biridir. Bir polis aracında arkadaşları Chris (Alexis Mannenti) ve Gwaden (Djibril Zonga) çalıştıkları bölgeyi ona göstermektedir. İşte şunlar Müslüman kardeşler için militan topluyorlar, bunlar esrar satışı yapıyorlar, şurada son dönemde ucuz kadın ticareti yapılıyor, ha bu da okulumuz Victor Hugo, Sefiller romanını burada yazmış. Stephane; ‘çok fazla bir şey değişmemiş gibi görünüyor’ diye tamamlar cümleyi. Burası Paris’in 93. bölgesi, ünlü banliyölerinden biri. Bütün Paris Hırvatistan galibiyeti sonrası Fransa’nın şampiyonluğunu kutlamaktadır. Arabada bulunan polislerden biri yaya kaldırımında birikmiş kutlama yapan gençlere doğru “Yaşasın Fransa“ diye bağırınca cevap olarak “ananı sik“ diye karşılık verilince ilişkilerin düzeyi hakkında ilk uyarımızı alırız. Birbiriyle geçinemeyen iki grup arasında diyaloğu kurmaya çalışan Stephane, en sonunda sirkten yavru bir aslanın çalındığını, sirk sahiplerinin; eğer 24 saat içinde yavru aslan geri getirilmezse bu problemi silahla çözecekleri tehdidinde bulununca Stephan ve arkadaşları yavru aslanı çalan gencin peşine düşerler. Ancak gençleri gözaltına almaya çalışırlarken gençlerden biri plastik mermi ile yaralanır. Bu arada genç kızları drone vasıtası

ile röntgenlemeye çalışan başka bir genç tesadüfen bu yaralanma olayını da drone ile filme çekince polisler olayı kapatabilmek için bu gencin peşine düşerler. Rejisör Ladj Ly bu bölgeden gelen bir rejisör olarak şiddetin her daim kendini gösterdiği, yoksulluğun çıplaklığı, devletin umursamazlığı, sadece olaysız geçen her günün kar sayıldığı bir ortamın karamsarlığı ile yoğrulmuş. En küçük bir anlaşmazlığın ölümle sonuçlanabildiği bu dünyanın kuralları da farklı. Chris korku yayarak problemleri çözmeye çalışırken, Stephane taraflar arasındaki problemleri diyalogla

çözmeyi yeğliyor ama rejisör Lady Ly seyirciyi Stephane ve arkadaşlarını biriken öfke karşısında bir apartmanın sahanlığında elinde molotof kokteyli olan gençlerin onları kıstırdığında ki çaresizliği başbaşa bırakıyor. Cannes Film Festivali’nde jüri özel ödülü alan bu film, Fransa’nın Oscar adayı olarak da gösterildi. Çok hızlı temposuyla, toplumun dışına itilmiş yeni Sefillerin hayatına içten bir bakışı yansıtmasıyla yer yer neredeyse doku film gerçekliğine erişmesiyle her hâlükârda genç göçmenlerin çözüm bekleyen sorunlarına yaptığı vurguyla gidip görmenizi hayli hak eden bir film.

Yönetmen : Ladj Ly Yapım Yılı : 2019 Ülke : Fransız Türü : Polisiye, Dram Süre : 1s 46dk Oyuncular : Damien Bonnard, Alexis Manenti, Djebril Didier Zonga

Fragman


Honeyland - Bal Ülkesi Rejisör Ljubomir Stefanov, Tamara Kotevska Kuzey Makedonyadan geçen bir akarsu üzerine film yapmak üzerine gittiklerinde vahşi arıları keşfederler. Biraz araştırıp soruşturunca balcılık yapan Hatice ile tanışırlar. Hatice’nin hayat biçiminden çok etkilenen yönetmenler sadece bunun üzerine bir film yapmayı kararlaştırırlar. Herkesin söylediği gibi, sinamanın bir mucizevi yanı vardır ve bu mucizevi yolculukta Sundance film festivalinden üç ödülle dönen Bal Ülkesi şimdi de en iyi film ve en iyi dokumanter film dallarında Oscar’a aday gösterildi.

ailesinin yandaki topraklara yerleşmesiyle yerini motor seslerine, çocuk seslerine, bir sürü sığır seslerine bırakınca doğanın kendi ritminin teklemeye başladığını seziyoruz. Hayvanlarla ilişki son derece ritüelize edilmişken yarısı sana yarısı bana ilkesine dikkatle uyarken yeni komşu bir an önce bir sürü bal almayı hedefliyor. Bir patika üzerinden bir yarın sırtını takip edilerek ulaşılan vahşi arıların bal petekleri bu altın sarısı ışık altında altın sarısı gömlekli Hatice altın sarısı balları sağarken, hepsinin

55

Hatice Muratova kuzey Makedonya’nın terk edilmiş ıssız bir köyünde kırık dökük bir barakada yaşlı ve hasta yatalak annesi ile birlikte hayat mücadelesi vermektedir. Tüm fakirliklerine rağmen bir an olsun hayat enerjisini kaybetmeyen kedisi köpeği arıları ile kurduğu mikrokosmosda kendine ait bir ritm ile günlük rutinini kovalayan Hatice, yıllarca uğraşıp didinip kurduğu bu mikrokosmosun tehlikeye girdiğini görünce bile isyan etmeyip çözüm bulmaya odaklanıyor. Doğanın sesleri ile başlayan sabah, göçebe Sam

Yönetmen : Tamara Kotevska, Ljubomir Stefanov Yapım Yılı : 2019 uyumunun neredeyse bir olmalarının resimlerini bize üç yıl boyunca verdikleri emekle aktaran yönetmenler ve görüntü yönetmenlerinin, neredeyse varlığını en unuttuğumuz anda ne kadar büyüdüklerini hissediyoruz. Bu filme gidin ve ritmini işleyişini bozduğumuz doğanın nasıl bir uyumla, güzellikle, sevgiyle var olduğuna tanık olun.

Ülke : Makedon Türü : Belgesel, Dram Süre : 2s 5dk Oyuncular : Hatidze Muratova, Nazife Muratova, Hussein Sam

Fragman


56 ï‚„ Yemek Tarifi


Köme Çorbası Malzemeler: 4 yemek kaşığı süzme yoğurt, 1 adet yumurta, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 2 yemek kaşığı un, 5 su bardağı su, 1/2 su bardağı haşlanmış nohut, 1/2 su bardağı haşlanmış buğday, 1/2 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek, 1/2 adet patates, 1 adet yeşil biber, 1/2 adet domates, 1/2 adet patlıcan, 1 tatlı kaşığı tuz. Üzeri için: 1 yemek kaşığı tereyağı, 1 çay kaşığı kuru nane Hazırlanışı: Buğday ve nohutu bir gece önceden ıslatıp haşlayın. Yeşil mercimeğin de suyunu değiştirerek siyah suyunu salmasını sağlayarak haşlayın. Bir kabın içinde yoğurt, yumurta, zeytinyağı ve unu karıştırın. Bu karışımı tencerenize alın ve çırpma teliyle karıştırın. Suyu ilave edin ve çırpma teliyle karıştırın.Patlıcanları alacalı soyun ve küp küp doğrayın. Doğradığınız patlıcanları tuzlu suda bekletin. Biberi, patatesi ve domatesi de küp küp doğrayın. Çorbanın içine önce buğday, mercimek ve nohutu ekleyin. Ardından da sebzeleri ve tuzu ilave ederek 25 dakika kısık ateşte pişirin. Tereyağını eritin ve kuru naneyi eriyen yağa ilave edin. Çorbaları kaseye alın ve üzerine erimiş tereyağı dökerek servis edin.

Şehzade Kebabı Malzemeler: 1 kilogram dana kuşbaşı eti, 3 su bardağı su(eti pişirmek için), 3 yemek kaşığı sıvı yağ, 1 adet soğan (yemeklik doğranmış), 2 adet yeşil biber (doğranmış), 3 diş sarımsak (doğranmış), 1 tatlı kaşığı pul biber, 1 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karabiber, 3 adet patlıcan (küp doğranmış, kızartılmış), 2 adet yeşil biber (üzeri için), 1 adet domates (dörde bölünmüş, üzeri için) Sosu için: 1 su bardağı su, 1,5 yemek kaşığı domates salçası Hazırlanışı: Patlıcanları küp küp doğrayıp, derin yağda kızartın. Bir tencerede veya düdüklü tencerede etlerinizi mühürleyin ve üzerini geçecek kadar suyu ekledikten sonra yumuşayana kadar kısık ateşte pişirin. Etler yumuşamaya yakın, ayrı bir tencerede yemeklik doğranmış soğanları ve biberleri sıvı yağ ile birlikte kavurun. Etleri de üzerine ilave ettikten sonra sarımsak, pul biber, tuz ve karabiberi ekleyip tekrar karıştırın. Karıştırdıktan sonra ocaktan alın. Bir güveç kabının veya fırına dayanıklı kabın içerisine küp doğranmış patlıcanları koyun. Üzerine etli karışımı da ekleyin. Yeşil biberi ve dilimlenmiş domatesleri de yerleştirdikten sonra salçalı su karışımını üzerine dökün ve 180 derece fırında 30 dakika pişmeye bırakın.

Supangle Malzemeler: 1 litre süt, 1/2 su bardağı toz şeker, 1 adet yumurta sarısı, 2 yemek kaşığı un, 2 yemek kaşığı nişasta, 3 yemek kaşığı kakao, 3 yemek kaşığı çikolata kreması (sürülebilir), 70 gram bitter çikolata, 3 tatlı kaşığı tereyağı, 2 dilim kakaolu kek, 2 yemek kaşığı hindistan cevizi tozu (üzeri için), 1 tatlı kaşığıfile antep fıstığı (üzeri için) Hazırlanışı: Derin bir tencereye süt, şeker, yumurta sarısı ve elenmiş un, nişasta, kakao karışımını koyup pürüzsüz olana kadar karıştırın. Tencereyi ocağa alın ve koyulaşana kadar karıştırarak pişirin. Pişen kremayı ocaktan alın içine çikolata kreması ve bitter çikolatayı ekleyip mikserle çırpmaya başlayın. Çırpma esnasında azar azar soğuk tereyağını ekleyin ve bu işleme krema ılıyana kadar yaklaşık on dakika devam edin. Sunum kaplarının tabanına kek parçaları koyun ve üstlerini supangleyle doldurun. Tatlıları dilediğiniz gibi süsleyin ve buzdolabında en az bir saat dinlendirip servis edin.

57


16 Şubat

20 Şubat

KONSER

Pazar

Etnolog Dr. Grieder projesi "I am a refugee, but…" ı sunuyor. Bu proje Ruanda'daki mülteci kamplarındaki sanat yetenekleri olanları desteklemektedir. İlgi duyan genç şairle Burundi, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Kigali'den geliyor. Şiir ve müzikten oluşan bir eser ortaya çıkıyor. Saat: 19:00

Maag konser salonunda bir konser akşamının tadını çıkarın. "Zürcher Hochschule der Künste" orkestrası ve "Conservatorio della Svizzera Italiana" Schostakowitschs’in 7. Senfonisini icra ediyorlar. 18:00. MAPS bürosu 15×2 bilet çekilişi yapıyor. 044 415 65 89 aramanız veya maps@aoz. ch e-posta yazmanız yeterli. Yer: Tonhalle Maag, Konzertsaal. Zahnradstr. 22, Zürich

21 Şubat

SERGİ

Cuma

 Spor

SUNUM

Perşembe

Yer: Völkerkundemuseum. Pelikanstr. 40, Zürich http://www.musethno.uzh.ch

22 Şubat Cumartesi

Sukulent Koleksiyonu

Bit Pazarı

Luma Westbau ve Kunsthalle Zürich, "Gilbert & George" un sanatsal işbirliğinin 50. yıldönümü hakkında geniş bir inceleme gösteriyor. Resimleri ölüm, umut, hayat, korku, seks, para ve din konularını ele alıyor. Sl/Çr/Cm 11:00-18:00. Pr 11:00-20:00. Ct/ Pz 10:00-17:00. Giriş ücretsiz.

Kanzleiareal’de yer alan bit pazarı her Cumartesi ve her hava koşulunda yer alıyor. Üç yüze yakın tezgahta ucuz, kullanılmış her türlü eşya yer alıyor. 07:20-16:00. Yer: Kanzleiareal. Kanzleistr. 56, Zürich http://www.flohmarktkanzlei.ch

Yer: LUMA Westbau, Löwenbräukunst. Limmatstr. 270, Zürich

24 Şubat Pazartesi

Ücretsiz Fitness "Freestyle Park Allmend" in yanındaki "Zürifit Brunau" spor tesisinde gücünüzü ve dayanıklılığınızı antrenmanla geliştirin. Hareketler için banklar, basamak ve kendi vücut ağırlığınızı kullanabilirsiniz. Antrenman hareketlerini anlatan bir tabela var. Ücretsiz. Yer: Zürifit Brunau. Moosgutstr., Zürich http://www.sportamt.ch/zuerifit

58

25 Şubat

26 Şubat

Salı

Çarşamba

Şarkı Söyleyerek Almanca Öğrenin

Kıyafet Tamiri

"Singend Deutsch Lernen" projesinde katılımcılar, birlikte şarkı söyleyerek ritim ve melodilerle kendilerini Almanca ifade etmeyi öğreniyorlar. Müzik bilgisi gerekmiyor. Kurs süresi: 25.02.-07.07. Her Sl 17:00-18:45. Katılım N/F-Ausweis ile ücretsiz (her seferi CHF 7.- yerine). Zürich şehrinde oturanlar için ve KulturLegi ile katılım ücretsiz.

Her ikinci Çarşamba öğleden sonra tamir isteyen kıyafetlerinizi GZ Affoltern’e getirebilirsiniz. Gönüllü çalışanlar ve göçmenler "Caritas Flickstube" kıyafetleri onarıyorlar. Saat:14:00-16:00. Ücret kullanıma göre değişiyor. Yer: GZ Affoltern. Bodenacker 25, Zürich http://www.gz-zh.ch/gz-affoltern

Yer: Maxim Theater. Ausstellungsstr. 100, Zürich http://www.maximtheater.ch

Konser

29 Şubat Cumartesi

29 Şubat

KONSER

Cumartesi

Çocuk Festivali Çocuk festivali bu sene çiftlik mottosu ile yapılıyor. Çocuğunuza kostüm giydirin ve katılın. Çocukları oyunlar, dans ve çok fazla konfeti bekliyor. Saat:14:00-17:00. Katılım ücretsiz. Yer: GZ Wollishofen. Bachstr. 7, Zürich http://www.gz-zh.ch/gz-wollishofen

Bir soul konserin tadını saksafoncu "Neal Sugarman" ve grubu "Soul Pleasers" ile çıkarın. Saat: 22:30. Katılım ücretsiz. Yer: Kosmos, Club. Lagerstr. 102, Zürich http://www.kosmos.ch


AVANTAJLARINIZ • Hedef kitleye doğrudan erişim • Firma imajı yaratma • Marka değerini yükseltme özelliği • Düşük maliyet • Farklı formatlarda sabit tanıtım

İlanlar için Tel: 076 343 80 74 Firmanıza, HaberPodium sayfalarında yer vermek icin hemen arayın! www.haberpodium.ch info@haberpodium.ch /haber.podium


B

 Gündem

ir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar uzaklarda bir yerlerde büyülü bir orman varmış. Bu ormanda ağaçlar, bitkiler, çiçekler, böcekler, hatta hayvanlar bile büyülü imiş. Ormanda her derde deva şifalı bitkiler, otlar, ağaçlar bulunurmuş. Hepsi kendi aralarında mutlu mesut yaşarlarmış. Kimse kimseye karışmaz, hepsi birbiriyle iyi geçinirmiş.

60

Günlerden bir gün, öğleden sonra vakitlerinde, ormanın kenarından bir ağlama sesi gelmiş. Ormanda çok meraklı bir baykuş varmış. Bu baykuş her şeyi öğrenmek ister, her şeyi duymak, her şeyi görmek istermiş. İşte bu ağlama sesini duyan baykuş durur mu ? Hemen sesin geldiği yöne doğru uçmuş. Amanın! Bir de ne görsün ? Bir fare büyülü ormanın az ilerisinde bir köşede içini çeke çeke ağlıyormuş. Baykuş dayanamamış gitmiş sormuş. Fare başlatmış anlatmaya, hem anlatıyor hem de ağlıyormuş; "Benim canımdan çok sevdiğim bir küçük oğlum var. Biz her gün birlikte gezer, yiyecek bir şeyler bulup evimize döneriz. Bazen bulamadığımızda köylülerin bahçelerine gider, orada ararız. Yine bugün köylülere gittik. Ben başka bahçeye oğlum ise başka bir bahçeye gitti. Herkes yiyeceğini bulduktan sonra büyük ağacın orada bekleyecekti. Ben gittim fakat oğlum gelmedi. Merak ettim oğlumun gittiği bahçeye gittim. Bir de ne göreyim! Oğlum yerde yatıyor. Yediği şey zehirliymiş. Nefes alıyor, ama yerinden kalkmıyor. Ne olur yardım et baykuş kardeş. Oğlumun derdine bir deva bul." demiş ve yine ağlamaya başlamış.

Büyülü ormanda bir Kraliçe Baykuş da varmış. Kraliçe baykuşun tedavi etmediği hayvan, bitki, ağaç, böcek yomuş. Baykuşun aklına bu kraliçe baykuş gelmiş. "Büyülü ormanda Kraliçe Baykuş yaşar. O her şeyi iyileştirir. Gel seni onun yanına götüreyim.’’ Demiş baykuş. Fareyi yanına almış ve kraliçe baykuşa gitmişler. Fare derdini ağlaya ağlaya bir bir anlatmış. Farenin çok ağladığını gören Kraliçe Baykuş çok üzülmüş. "Üzülme fare hanım. Senin derdinin devası bendedir. Bana bir ağacın yaprağı lazım. Ama öyle bir ağaç bul ki, üzerinde ne çiçek ne böcek, hiçbir canlı ölmemiş olsun. O ağcı bulup ondan yaprak getirdiğinde oğlun iyileşecek. ‘’ demiş. Bunu duyan anne fare hemen büyülü ormandaki ağaçlara koşmuş. İlk gördüğü ağaca sormuş; "Ey ulu ağaç. Üzerinde bir canlı ölmüş müdür?" Ağaç: "Bir böcek ölmüştür." Bir başka ağaca sormuş. "Bir kuş ölmüştür." Fare böyle böyle bir sürü ağaca sormuş. Hepsinin üstünde bir şeyler ölmüş. Fare tam umudunu kaybedecekken, karşısına parıl parıl parlayan pembe bir ağaç çıkmış. Ağaç o kadar güzelmiş ki, fare gözlerine inanamamış. Hemen gidip ağaca sormuş;

"Ağaç kardeş! Üzerinde hiçbir şey ölmüş müdür?" Ağaç gülerek cevap vermiş. "Ben büyülü ormanın ağacıyım. Ama benim özelliğim farklı, her ne kadar güzel gözüksem de kimse bana dokunamaz. O yüzden Hayır, üzerimde hiçbir şey ölmemiştir." Bunu duyan fare olanları anlatmış. Ağaç da memnuniyetle bir yaprağını koparıp fareye vermiş. Fare hemen kraliçe baykuşun yanına gitmiş. Kraliçe baykuş hemen bir ilaç hazırlamış anne fareye vermiş. Fare çok teşekkür edip yoluna koyulmuş. Hemen bahçeye varıp oğluna ilacı içirmiş. Oğlu hemencecik iyileşivermiş. O günden sonra da anne - oğul nereye giderlerse hep beraber gitmişler. Annesi oğlunun yanından hiç ayrılmamış. Bizim meraklı baykuş da hep onlarla gezmiş. Bir daha hiç ayrılmamış.


Adet

Haris

Almanya plakası

Bir kumar oyun aracı

Yenilmiş, mağlup olmuş

Resimdeki şarkıcı

Taslak çizmek

Sümer su tanrıs

Hangi şey

Nikel (Simge)

3

Boru sesi Takma isim

10

15

İçinde nane ruhu bulunan 13

Arjantin plakası

Gümüş balığı

Otlak

Tayin

Yarı açmak

5

Yapma etme Gelir getiren mülk

Sıvacı aracı

14

Satrançta bir taş Etrafı su ile çevrili kara parçası Panama plakası Kemik ucu

Yurtluk Köy evi

Yunan zafer tanrıçası

Bebek yiyeceği Temel esas Beyaz 2

Ekip

Okyanus, umman

Namaz kıldıran kimse

Bilgin

Evin bölümleri

Uzaklaşma

Abide 1

Saatin altmışta biri Radyum (Simge)

Dikkatlice bakmak

Gözdeki ağ tabaka

En kısa zaman

Tatlı bir çörek

Uygulamalı

Tenis oyun aracı

8

9

Karakter

Taht (Eski dil)

Döl eşi

Kirli karşıtı

7

Çayın tavı Dayanıklılık Ticaret malı Kez, defa, sefer

Bir besin maddesi Nikel (Simge)

Seçme yarışı

Göğüs

Asker

Büyükbaş hayvan 6

12

Alamet

Ayak direme

İlgi eki

4

11

Sivas ilçesi

ANAHTAR SÖZCÜK

Yabancı

1

2

3

4

5

İddia, sav

6

7

8

9

10

Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: YILMAZ GÜNEY

11

12

13

14

15


"Hayat, kişinin kendi güçlerini keşfetmesidir. Daha ötelere yolculuk ettikçe daha fazla gerçeği idrak ederiz.”

Yanlış da Olsa Düşünmek Hiç Düşünmemekten Daha İyidir Hypatia

Yaşadığı karanlık çağa bir güneş gibi doğmuştu Hypatia. Düşüncenin ve aklın cinsiyeti olmadığını tüm dünyaya ispatlarcasına; zekâsı, kişiliği ve düşünceleriyle tarihe yön verdi. Bütün engellere ve baskılara rağmen bir kadının tek başına bile dünyayı değiştirebileceğini gösterdi herkese. Yobazlar tarafından vücudu midye kabuklarıyla lime lime edilerek öldürülen Hypatia, yanlış da olsa düşünmenin hiçbir şey düşünmemekten daha iyi olduğunu, herkesin bu anlamda kendine ait bir alanı bulunduğunu, düşünebilme yetisine sahip her insana aynı zamanda sorumluluklar düştüğünü söylemekten çekinmemiştir.

 Ayın Kitapları

Yayıma Hazırlayan: Yılmaz Şener

62

Uğraşıyoruz, didiniyoruz hep bir koşturmaca hâlindeyiz. Hayatın güzelliklerine çoğu zaman dokunamıyoruz. Günü çok güzel geçirmiş ertelediğimiz hiçbir şey olmamış yarınlar bizi bekliyormuş gibi hayaller kuruyor, özellikle bizi mutlu edecek şeyleri hep sonraya bırakıyoruz. Oysa ne yapmak istiyorsak hemen yapmalıyız.

Saklı Heybem

Sevim Yılmaz

Sevdiğimiz kimselerden uzak mıyız? Hemen aramalıyız. Gitmek istediğimiz yerlere hemen gidip hemen görmek istediklerimizi görmeliyiz. Gülmek istiyorsak gülmeli, eğlenmek istiyorsak eğlenmeliyiz. Uyumak istiyorsak uyumalı, şarkı söylemek istiyorsak söylemeliyiz. Sevmek istiyorsak sevmeli bunu da sevdiğimize hemen söylemeliyiz. Sahip olmak istediğimiz güzellikler için zaman kaybetmemeli, yarına bırakmamalıyız. Hayat hızla akıp gidiyor, bu akış içinde bizim yarınımız var mı bilmiyoruz. Birisi ile sohbet etmek istiyorsak edelim, söyleyecek sözlerini dinleyip söyleyecek sözlerimizi paylaşalım.

Her Yerde Kan Var Ayşe Kulin

Ayşe Kulin’den Osmanlı’nın son dönemine çok çarpıcı bir bakış: Her Yerde Kan Var! Sultan Abdülaziz’in sır dolu ölümüyle sonuçlanan bir dönemi, saraydaki birçok önemli kahramanın gözünden okuyoruz bu romanda. Kulin’in bütün karakterlere kimi zaman müthiş insani hassasiyetle, kimi zaman da edebiyatın bütün sınırlarıyla yaklaştığını görüyoruz. Her Yerde Kan Var yakın tarihin aslında bugüne ne denli benzediğinin, tarihin sadece tekerrürden değil, tefekkürden de ibaret olduğunun romanı. Dönüp o dönemi bütün canlılığı ve dürüstlüğüyle okumaya dair hakiki bir çağrı, bir vaat! "Aksaray’dan kar geliyor / Ben sandım ki yar geliyor / Çıktım baktım pencereye / Çerkez Hasan can veriyor” türküsünün hep bizimle olduğu, nefes nefese okuyacağımız bir bakış romanı Her Yerde Kan Var… Ayşe Kulin’in incelikli kaleminden.


Fl ye r

fl a m a ra

İn te rn

et

Sa

yf a la r

ı

Fo to ğ

i rg De

lo

ta Ka g

m

fi

Br oş

rı sa

Ta

ür

m

a kl Re

a Gr

V

k

iz

le ri Fi m

bi

ok

t

V hi e d zm a h et a ...

Lo go

Ba

sk

ı

Re kl a

ı rt Ka

yn

lm

za

e it

Di ka

a Pl

Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur Tel: +41 (0) 76 343 80 74 info@argemedia.ch www.argemedia.ch



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.