HaberPodium, Sayı 73, Ekim 2019

Page 1

www.haberpodium.ch / 15 Ekim 2019 / Yıl 7 / Sayı 73

Göğüs Kanseri


Allianz Suisse ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓

Autoversicherung Hausrat Privathaftlich Rechtschutz Lebensversicherung Hypothek Krankenkasse Kredit Geschäft Versicherung

Serdar Eser

Schaden Hotline: 0800 22 33 44 Allianz Suisse Hauptagentur Oftringen Nordstrasse 14 CH-4665 Oftringen www.allianz-suisse.ch

Versicherungs- und Vorsorgeberater Finma Registernr.: 33082

Tel: 058 357 53 87 Mobil: 079 159 87 59 Fax: 058 357 53 71 Mail: serdar.eser@allianz.ch



ABONE OL,

İsviçre gündemini bizimle takip edin!

DERGiN HER AY ADRESiNE GELSiN! 1 yıllık Abonelik ücreti sadece 75 Sfr.

İsim: Soyisim: Firma: Faaliyet alanı: Dergi teslim Adresi: Posta Kodu/ Şehir: Telefon: E-Mail: Meslek: Doğum tarihi:

İmza

75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın. BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO 60-648799-5 IBAN: CH59 0900 0000 6064 8799 5

ArgeMedia-HaberPodium Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur +41 (0) 52 514 11 00 +41 (0) 76 343 80 74 Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. www.haberpodium.ch

/haber.podium /haberpodium


Bu ayki sayımızda, sıklıkla kadınlarda, kısmen de erkeklerde görülen göğüs kanserine dikkat çektik. Genellikle Ekim ayı, uluslararası boyutu ile göğüs kanserine dikkat çekme ayı olarak biliniyor. Burada temel hedef, belirtiler, riskler ve önlemlere dikkat çekerek, erkenden göğüs kanserini tanımak ve önlemler almak. Tanı ne kadar erken konulursa, tedavi etme şansı o derece yüksek oluyor.

Aydın YILDIRIM a.yildirim@haberpodium.com

Konu dahilinde kanser tedavisi gören Filiz Y. ile bir röportaj da gerçekleştirdik ve tedavi görenlerin duygularını anlamaya çalıştık. Kanserle mücadelede toplumun desteği oldukça önemliyken, farkındalık yaratma adına, davranışsal özelliklerin etkisi de oldukça büyük. Filiz Y’nin “İnsanlar biraz daha duyarlı olsa bu konuda rahat ederim. Öyle bir acıma oluşuyor ki gözlerinde, korkunç! Öldürüyorlar hemen.“ ifadesi her şeyi anlatıyor bizlere. Konuyla ilgili detayları içeriğimizde okuyabilirsiniz. ..... İsviçre’de 20 Ekim Pazar gününe kadar, genel seçimler için oylamalar yapılacak. Bu seçimler, İsviçre'de yaşayan göçmenlerin Federal Meclis’te söz sahibi olmaları açısından büyük önem arz ediyor. Seçimlerde birçok Türkiye kökenli politikacı da aday olurken, aday olan isimleri önceki sayılarımızda, kantonlara göre tanıtmıştık.

Künye / Impressium HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt. Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis. ArgeMedia HaberPodium Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur Tel

+41 (0) 76 343 80 74

E-Mail info@haberpodium.com Web www.haberpodium.ch Inserate marketing@haberpodium.com Bankverbindung KONTO 60-648799-5 IBAN CH59 0900 0000 6064 8799 5

Sahibi / Herausgeber ArgeMedia Genel Yayın Yönetmeni / Chefredaktor Aydın Yıldırım Haber Müdürü / Nachrichtenchef Derya Özgül Redaksiyon / Redaktion Reyhan Alhas Yazarlar / Autoren Ayhan Demirden Bahar Yıldırım Berna Çoban B. Nazan Walpoth Bülent Kaya Edibe Gölgeli Fikret Zengin Fuat Köçer Gamze Hacipasaoglu Gülter Locher Haşim Sancar Mehmet Meral Meral Acar Mustafa Aktaş Özgür Tamcan Sibel Arslan Savaş Şengül Yasemin Schreiber Pekin

Oy kullanma hakkı olup da oylarını nasıl kullanacakları ile ilgili bilgisi olmayanlar içinse, İsviçre’nin 6 ayrı bölgesinde bilgilendirme ve destek masaları kurmuştuk. Bu çalışma neticesinde, oy kullanma hakkı olup da oylarını kullanmayanların sayısının bir hayli fazla olduğunu anladık. Dilerim HaberPodium olarak, oy kullanmaya teşvik etme adına sorumluluğumuzu yerine getirmiş, göçmenlerin İsviçre siyasetinde daha fazla etkin olmaları açısından duyarlılık yaratmışızdır. .... Şu sıralar sigara konusuna dikkat çekmek için STOPGETHER isimli bir sosyal medya kampanyası gündemde. STOPGETHER ile, sigarayı bırakmak isteyenler sosyal medya üzerinden birbirlerini destekleyip, bilgi grafiği, ipuçları, teşvik edici yazılar, küçük yarışmalar gibi aktivitelerle günlük bilgiler edinebilecekler. Bu kolektif çalışmada hedef, Kasım ayında sigarayı birlikte bırakmak. Bu kampanya ile ilgili daha fazla bilgi ya da materyal edinmek isteyenler şu internet sitelerinden faydalanabilirler. stopgether.ch/de/kontakt/medias Videolar: facebook.com/stopgether

Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen Kantone Savas Kulug Hukuk Danışmanı / Rechtsberaterin Derya Özgül LL.M Grafik Tasarım/Baskı / Grafische Design/ Druck ArgeMedia Türkiye Sorumlusu Kurtuluş Karaşın Online / Internet Sadık Bagadur Yayın Periyodu / Periode Yılda 12 Adet, her ayın 15'i 12 Mal Jährlich, jeder 15. des Monats Die Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe (www.haberpodium. com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir. HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Redaksiyon kapanış: Her ayın 3'ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3'üne kadar göndermeniz gerekmektedir. Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz. www.haberpodium.ch facebook/haber.podium twitter/haberpodium instagram/haberpodium


8

Çocuğunuzun Düşünme Tarzı

18

Oyunuzu Nasıl Kullanacaksınız?

28

İlaç Yardımıyla Sigarayı Bırakabilirsiniz!

10

20

30

20 Ekim Seçim Özel Genel Bilgi  Bu Sayıda

12

6

İlticacılar: Yeni Bir Cenevre Konvansiyonu Gerekiyor

22

BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ!

Göğüs Kanseri

36

14

İsviçre'ye Göç

 Sayı 73 / 15 EKim 2019

Göçmenler ve Uyum Yasasındaki Değişiklikler

24

16 İsviçre'de Dev Bir Gösteri: Klima Yürüyüşü

23

Esen Işık'tan Yeni Bir Film: AL-SCHAFAQ

İnsan Dururken, Kim Korkar Robottan?


Acılar Paylaşıldıkça Azalır

40

48 Futbolda Teknik Direktörler

50

54

15.

Zürich Film Festivali

42

55

Reflu ve Beslenme

51

44

Yemek Tarifi

56

Volkswagen'de Yeni Dönem Sosyal Öğrenme Kuramının Toplumsal ve Eğitimsel Faaliyetlere Etkileri

58 52

Etkinlik Rehberi

Gizemlerle Dolu

46

Masal: Pembe Kulak

60

61 Bulmaca Bu Ay Gezegenimiz Terazi Burcundu

62 Ayın Kitapları

7


8

OYUNUZU NASIL KULLANACAKSINIZ?

 Gündem

İsviçre’de 20 Ekim Pazar gününe kadar genel seçimler yapılacak. Bu seçimlerde 200 kişilik Federal Meclis ile 46 kişilik Senato Meclisi üyesi belirlenecek. İsviçre’de oy kullanma uygulaması kantondan kantona değişiklik gösterirken, genel olarak oylama formları şu şekilde doldurulur;

1

Oy pusulanızın içinde olduğu ana zarfı açın.

2

Oy pusulaları içinden, oy vermek istediğiniz partinin Parlamento milletvekili listesini koparın. Burada sadece bir liste kullanmanız gerekiyor.

3

Oy pusulaları içinden, oy vermek istediğiniz partinin Senato Meclisi milletvekili listesini koparın.Ya da boş bir listeye adayınızın ismini yazın.


4

İşaretlediğiniz ya da ismini yazdığınız adaylarınızın listesini, oy pusulası için gönderilen zarfın içine koyup zarfı kapatın.

5

6

Oy zarfınınızı ve oy pusulanızı, size gönderilen ana zarfın içine koyun. Adresinizin zarfın üzerindeki pencereye gelmesine dikkat edin.

9

Oy pusulanızı imzalayın.

7

Oy zarfınızın en geç 15 Ekim`de postaya verilmesi ya da 19 Ekim’e kadar direk posta kutusuna atılması gerekiyor.


 Gündem

GENEL BİLGİ

İsviçre Nüfusu

Oy kullanma hakkına sahip olanlar

8MİLYON 544BİN500

5MİLYON 357BİN836

%49

%25,14

Seçimlere katılım oranı

Vatandaş olmadığı için oy kullanamayanların oranı

%37

10

Göçmen kökenlilerin toplam oranı

2MİLYON143BİN722

Seçimlerde Yer Alacak Olan Partiler

SVP

PdA

(Schweizerische Volkspartei)

(Partei der Arbeit der Schweiz)

FDP

(Die Liberalen)

Grüne Partei

CVP

(Christlich demokratische Volkspartei)

SVP

BDP Sağ Partiler

GLP

(Grünlieberale Partei)

Sol Partiler

(Schweizerische Volkspartei)

(Bürgerlich-Demokratische Partei)

EVP

(Evangelische Volkspartei)


Serpme kahvaltı 

Çorba çeşitleri

Kurabiye çeşitleri

Pasta çeşitleri

Baklava çeşitleri*

Aile dostu mekanımızda çocuklar için oyun alanı da mevcuttur.

Açılış saatleri:

: 08:00-03:00 Pazar-Perşembe i: 08:00-05:00 Cuma-Cumartes

Cafe Saray

Osman Usta Baklavaları’nın eşsiz lezzetini tadın.

Leopoldstrasse 2a 79576 Weil am Rhein Deutschland (Kaufring’in karşısı) www.cafesaray.de

info@ cafesaray.de

Rezervasyon ve siparişler için:

0049 (0) 762 16 87 76 75 0049 (0) 160 94 50 51 42


BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ!

 Gündem

20 Eylül'de Facebook'ta, Ulusal Sigara Bırakma Programı başladı. STOPGETHER isimli bu kampanya ile; Akciğer Birliği ve Wallis Sağlık Teşvik Kurumu, İsviçre'de sigara içenleri Kasım ayında sigarayı birlikte bırakmak için oluşturulan Facebook grubuna katılmaya çağırıyor. Gruba katılanlara bu platformdan çok çeşitli hizmetler verilirken, tavsiyeler de sunulacak.

12

BİRLİKTE, BİRLİKTE, BİRLİKTE STOPGETHER programı - İngilizce "dur“ (stop) ve "birlikte“ (together) sözcüklerinden oluşmaktadır. “Birlikte bırakalım“ programı topluluğu pozitif olarak etkileyici ve motive edici kabul ediliyor.

STOPGETHER programı iki buçuk ay sürecek Yeni bir dijital ve ücretsiz sigara bırakma olan STOPGETHER iki buçuk ay sürecek. Bu çalışma, Fransa, İngiltere ve İsviçre'nin fransızca konuşulan bölümünde başarılı olan programlara dayanılarak oluşturuldu.


PROGRAM 3 AŞAMADAN OLUŞUYOR

SİGARA BIRAKMA HATTI 084 000 181

1. Aşama: Ekim ayında sigarayı bırakmak isteyenlerin facebook sayfasında buluşması ve hazırlık aşaması.

Bunlara Ek olarak, 084 000 181 numaralı Sigara Bırakma Telefon Hattı’nı arayarak on farklı dilde sunulan kişisel danışmanlıklardan faydalanabilirsiniz.

2. Aşama: Kasım ayında sigarayı bırakmak. 3. Aşama: Aralık ayının ortasına kadar iki haftalık sigarasız yaşam. STOPGETHER ile, sigarayı bırakmak isteyenlere destek olunması hedeflenirken, onlara eşlik edilip bireylerin sunulan imkanlardan en iyi şekilde faydalanmaları sağlanmak isteniyor. EK YARDIMLAR Program dahilinde katılımcılar, dil bölgelerine göre (Almanca / Fransızca / İtalyanca) üç Facebook grubuna ayrılacaklar. Birbirlerini desteklemenin yanı sıra, bilgi grafiği, ipuçları, teşvik edici yazılar, küçük yarışmalar vb.gibi aktiviteler ile konuyla ilgili günlük bilgiler de edinebilecekler. Çalışmaların hepsi, her gün sabah saat 06:00'dan gece yarısına kadar çalışan ve katılımcıları teşvik edecek olan bir ekip tarafından yönetilecek. Özel soruların cevaplanması için sigara bırakma uzmanları da burada destek verecekler.

stopgether.ch Merak edenler gerekli olan yardımcı materyalleri stopgether. ch isimli internet sitesinden edinebilirler. Kampanya için özel olarak kurulmuş olan bu site, yeni ulusal Tütün Bırakma Platformu stopsmoking.ch‘nin bir parçasıdır. Tütün Önleme Fonu‘nca ortak finanse edilen bu internet platformu, İsviçre Kanser Birliği, Wallis Sağlığı Teşvik Kurumu, Akciğer Birliği ve İsviçre Tütün Kontrolü Çalışma Grubu tarafından oluşturuldu.

DİNAMİK VE ÇOK YÖNLÜ BİR PROGRAM STOPGETHER grup dinamiğine dayanan bir programdır. Böylece topluluk birbiriyle görüş alışverişinde bulunma, fıkralar anlatma, hayal kırıklığından kurtulma ve benzer düşüncelere sahip kişilerin desteğinden yararlanma imkanına sahip olabilecekler. Bu birlikte olma dinamiği filmlerde ve fotoğraflarda da görülmektedir. Söz konusu görseller, katılımcıların programa katılmasını da teşvik etmektedir. İsviçre genelindeki tüm iletişimler olumlu, eğlenceli bir metoda dayalı olarak yapılmaktadır. İsviçre’nin on kentindeki esrarengiz sokak afişlerinde bunu görebilmekteyiz. Tüm kampanyada her şey birlikte yapılmaktadır! Ve elbette verilmek istenen mesajda birlikte iletilmektedir: Projeye destek sunan ortaklar da, STOPGETHER'in başarısı için kendi imkanları ve aktiviteleriyle katkıda bulunuyorlar. Gerekli bilgiler için... Bu sosyal medya kampanyası ile ilgili resimleri,videoları ve gerekli materyalleri şu internet sitesinden bulabilirsiniz; stopgether.ch/de/kontakt/medias facebook.com/stopgether Medya için gerekli bilgiler aşağıdaki adresten edinilebilir: Gesundheitsförderung Wallis STOPGETHER Sorumlu kişi: Alexandre Dubuis, Tel: 079 525 85 45 alexandre.dubuis@stopgether.ch

İlk defa, tütün kullanımını önleme kampanyasında, toplumdaki önemli isimler ile birlikte çalışılıyor. İsviçre’de tanınmış 6 kişi programı desteklerken, sosyal medya kanallarındaki takipçileri ile paylaşımlarda bulunacaklar. Bu isimlerden ikisi, Kasım ayında sigarayı bırakacak. Diğerleri ise programa katılanları, planlarını hayata geçirmede, sözleri ve eylemleri ile destekleyecek. Programı destekleyen isimler şöyle; Steffi Buchli Sunucu (Eski sigara içici)

“ Sigara içmek strese dönüştüğünde,

sigarayı bırakmamın zamanının geldiğini biliyordum. Ancak üçüncü denememde başarabildim. Umarım deneyimlerim başkalarına yardımcı olur.

Ariella Käslin Avrupa Jimnastik Şampiyonu (Sigara içmiyor)

“ Sigara içmek beni cezbediyor gibiydi,

çünkü her zaman kilomla mücadele ediyordum. Bugün hala sigara içmeyen biri olduğum için mutluyum.

Andrea Brotschi Model (Ara sıra sigara içiyor)

“ Benim amacım Kasım ayında hiç sigara

içmemek - arkadaşlarla yemek yedikten ve bir kadeh şarap içtikten sonra bile! Sanırım bunu başarabilirim.“

Adela Smajic Eski «Bachelorette» Sunucusu (Sigara içiyor)

“ Halk beni tanıyor ve gençler için örnek biriyim. Köşede durup sigara içmem doğru olmaz!”

Alex Fontana Araba Yarışçısı (Sigara içmiyor)

“ Ben kendim hiç sigara içmedim. Ama

babam yıllardır sigara içiyor, bu yüzden bu kampanyaya katılıyorum. Sigaranın babamın vücuduna ne kadar zarar verdiğini görsem de, onu sigarayı bırakmaya asla ikna edemedim. En azından henüz değil."

Sylvain Nicolier Seyahat Blogcusu (Sigara içmiyor)

“ Başkalarının sigarayı bırakmalarına

yardım etmek istiyorum. Onları sigarayı bırakmaya teşvik eden faktörlerden biri olabilirsem, ne mutlu bana."

13


Göçmenler ve Uyum Yasasındaki Değişiklikler

 Hukuk

İsviçre’de geçici insani oturuma sahip olan kişiler şu an itibarı ile, istisnai durumlarda kendi ülkelerine seyahat edebiliyorlar.

14

Derya Özgül LL.M. Hukukçu d.ozgul@haberpodium.com

G

eçtiğimiz günlerde Federal Parlamento’da yapılan oturumlarda bu durum engellenmek istenirken, Federal Hükümet bu seyahat özgürlüğünü tamamen engellemek istediğini belirtti. İsviçre’de iltica başvurusunda bulunan kişiler farklı cevaplar alabiliyorlar; olumsuz cevap alanların burada kalmaları imkansız. Bu durumda ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. Olumlu cevap alan kişilere ise B oturumu veriliyor. Olumsuz yanıt alıp da kendi ülkelerine, hastalık, savaş vb. gibi nedenlerden dolayı gönderilmeyenlere de geçici oturum hakkı veriliyor. Bu geçici oturum hakkı iki türden oluşuyor; bunlardan biri siyasi F, diğeri insani F. Bahsi geçen F türlerinden çokça bahsettiğim için burada bunlara değinmeyeceğim. Mülteci statüsü veya geçici siyasi oturum alan kişilerin kendi ülkeleri dışında diğer tüm ülkelere seyahat etme özgürlüğü bulunurken, bundan kaynaklı olarak kişilere seyahat belgesi veriliyor. Geçici insanı oturum alan kişilerin seyahat özgürlükleri ise bulunmuyor. Kimi istisnai durumlarda kendi ülkelerine ya da diğer ülkelere gidebilirler. Ancak bunun için giriş vizesi başvurusunda bulunmaları gerekmekte. İstisnai durumlara örnek olarak; yakın derecede akrabanın ağır hastalığı ya da vefatı verilebilir.


Yeni düzenleme ile, geçici insani oturumu alan kişilerin yurt dışına gitmeleri tamamen yasaklanırken, geçici siyasi oturum ve mülteci statüsünde olanlar ise kendi ülkelerine ve komşu olan ülkelere gidemeyecekler.

Mültecilere seyahat engeli Federal Hükümet bu istisnai durumları iptal edip, geçici insani oturum sahiplerinin kendi ülkelerine gitmelerini engellemek istiyor. Hükümet, kendi ülkelerine seyahat eden geçici oturum sahiplerinin oturumlarını otomatik olarak iptal etmek için girişimlerde bulunurken, gerekli izni sadece, “kişi temelli olarak ülkesine dönmek istediğinde“ vermeyi planlıyor. Buna gerekçe olarak da; kişinin mülteci statüsünün olmadığını, izin alarak ya da ziyaret amaçlı gidebilenlerin kendi ülkelerinde yaşama alanları kurabileceklerini öne sürüyor. Yeni Federal Adalet Bakanı Karin Keller-Sutter, Parlamento’nun isteği dışında bir adım daha ileri giderek, bu kişilerin sadece kendi ülkelerine değil, hiçbir ülkeye gitmemelerini, mülteci ve geçici siyasi oturumluların ise komşu ülkelere olan seyahatlerini de yasaklanması gerektiğini ifade ediyor. Federal Parlamento Aralık 2018’de, mülteciler için; “Kendi ülkelerine komşu olan ülkelere de gidemezler“ kararı almıştı. Buradaki asıl hedef, mültecilerin komşu ülkelere gidip, oradan kaçak yollarla kendi ülkelerine girişleri engellemekti. Yani yeni düzenleme ile, geçici insani oturumu alan kişilerin yurt dışına gitmeleri tamamen yasaklanırken, geçici siyasi oturum ve mülteci

statüsünde olanlar ise kendi ülkelerine ve komşu olan ülkelere gidemeyecekler. Siyasi oturumu olan kişiler daha önceleri geldikleri ülkenin komşularına giderek, oraya kolayca gelen akrabalarını görebiliyorlardı. Bu durumun engellenmiş olması, aile bireylerinin birbirlerini görmeleri önünde büyük engeller teşkil edecektir.

Geçici oturum sahipleri kanton değişikliği yapabilecekler İşgücü piyasasına uyumu kolaylaştırmak adına yapılan yeni

Geçici oturum sahibi olan kişiler, artık sosyal yardım almıyorlarsa, en az 12 aydır çalışıyorlarsa ya da mesleki bir eğitim alıyorlarsa, kanton değişikliği yapabilecekler.

bir düzenleme ile; geçici oturum sahibi olan kişiler, artık sosyal yardım almıyorlarsa, en az 12 aydır çalışıyorlarsa ya da mesleki bir eğitim alıyorlarsa, kanton değişikliği yapabilecekler. Konu, Senato Meclisi’ne bağlı “Ulusal Siyaset Komisyonu“nun istemi uzerine gündeme geldi. Komisyon, Federal Hükümet’ten geçici oturum sahiplerinin statülerini değiştirip, özellikle de işgücü piyasasındaki engelleri kaldırmayı talep etmişti.

İsviçre’de en büyük hedef sosyal yardım bağımlılığını azaltmak Federal Hükümet Ağustos ayı sonunda gerekli bulduğu göçmenler ve uyum yasası değişikliklerini istişareye yolladı. Görüşmeler 22 Kasım 2019 tarihine kadar sürecek. Yapılacak olan değişiklikler büyük bir ihtimalle 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek.

Not: İsviçre’de, hukuki konularda danışmanlık hizmetinden faydalanmak isteyenler yukardaki mail adresimden bana ulaşabilirler. Ayrıca Türkiye ile ilgili, tanıma/ tenfiz davaları, tapu dava işlemleri, tebligat, vekâlet işlemi vs. türünden herhangi bir hukuki süreç içerisine giren ya da Türkiye’de hukuki takip yaptırmak isteyen okuyucularımız da iletişime geçebilirler.

15


e d ’ e r ç i v İs

ri; e t s ö G Dev Bir

İsveçli Greta Thunberg’in küresel ısınmaya karşı başlattığı ve birçok ülkede, özellikle de gençler arasında destek bulan gösteriler uzun bir zamandır İsviçre’de de yaygınlık kazanmıştı.  Gündem

Haşim Sancar Yeşiller Partisi Bern Kanton Milletvekili

16

Birçok lise öğrencisi bulundukları şehirlerde Cuma günleri, "gelecek için Cuma" öğle saatlerinde, dersleri bırakıp, insanlar tarafından neden olunan küresel ısınmayı proteste edip, karşı tedbirler alınarak yer küresini korumak amacı ile sokağa döküldü.

Yüzbin kişi sokaktaydı İsviçre’deki genel seçimler arifesinde, 28 Eylül tarihinde ulusal bir yürüyüş düzenlendi. Ancak yürüyüş, daha çok Federal Parlamento’nun önündeki alanın dolup taşmasından ve sokakları tıkamasından dolayı bir caddeler mitingine dönüştü. İsviçre’nin dört bir yanından gelen, özellikle gençlerden oluşan ve tatil olmasına karşın 100 bin kişinin katılımına sahne olan bu denli büyük bir yürüyüş, ülkenin yakın geçmişinde yaşanmamıştı. Eşine az rastlanır bir yürüyüş Siyasi partilerin bayrak ve flamalarının kullanılmadığı, sadece çevre kirliliği ve küresel ısınma konulu pankart ve sloganların taşındığı bu yürüyüşe beklenenin üzerinde bir katılım sağlanırken, küresel ısınmanın vardığı boyut ve ciddiyet ortaya kondu. Küresel ısınmanın politikadaki yeri Son yıllarda, yazları aşırı sıcakların olması, kışların kurak geçmesi, klima

Ne kulla

nabilec eğimiz

ikinci b

ir dünya

değişikliğinin olduğunu ve bunun büyük bir kısmının insanlar tarafından fosil enerjinin aşırı kullanımı sonucu olduğunu, birçok insanı kabullendirmişe benziyor. Hatta bazı siyasi partiler, geçmişteki çevre karşıtı tavırlarına karşın, seçimler arifesinde kendilerini de çevreyle ilgilenen partilermiş gibi gösterme yollarına yöneldiler. Anlaşılan bu yıl 20 Ekim’de yapılacak Federal parlamento seçimlerine damgasını vuran konu küresel ısınma olacak. Farklı oranlarda da olsa, küresel ısınma hepimizi etkileyecek. Temennimiz, ekolojiye yeni değer veren siyasi partilerin seçimlerden sonra da çevreye karşı duyarlılıklarının devam etmesi yönünde. Küresel ısınma ve gerçeklik Küresel ısınmanın durdurabilmesi ve gelecek nesillere de yaşayabilecekleri bir dünya bırakabilmemiz için, son 30 yılda artan 2 derecenin acilen sıfıra düşürülmesi gerekiyor. Böyle devam etmesi halinde, kuraklıklardan dolayı göçlerin ve savaşların artması daha da bir hızla devam edecektir.

ne de ik

inci bir

şansımız

bulunuy or.

Enerji kaynakları bu şekli ile kullanıldığında, bu yüzyılda dünyanın ortalama 4 derece daha ısınması beklenmekte. Oysa dünya ortalama sıcaklığının 2 derece arması, deniz su seviyesinin yükselmesi, 280 milyon kişinin evsiz kalması, Ortadoğu’nun birçok şehrinde güneş çarpmasından dolayı dışarı çıkılamaması ve 1 milyon iklim ilticacısının oluşması anlamına gelmekte. Su kaynaklarının azalmasından dolayı belki de ancak bir tişörte sahip olabileceğiz ve gelecek nesiller kışın yağan karın ne olduğunu bilemeyecekler. Onun için 2050 yılından önce uçak, taşıt, ısınma ve endüstri alanında petrolün yakılması ile üretilen karbondioksit (CO₂) oranının sıfıra düşürülmesi gerekiyor. Küresel ısınmaya tarihte son 30 yılda neden olduğumuz kadar, hiçbir nesil bu denli neden olmamıştır. Bunu değiştirmek te yine bizin neslin görevi ve elinde. Mobilizeyi düşürmek, yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmek ve kullanmak, ısı kaybını engellemek için konutlarda yalıtma (izolasyon) yapılması vs. atılması gereken adımlardır.


윀䄀一䄀䬀匀䤀娀 吀嘀ᠠ搀攀渀 夀䔀一、 吀䔀䬀一伀䰀伀䨀、 䠀䄀刀、䬀䄀匀䤀 ⠀ 吀‫ﰀ‬爀欀攀Ⰰ 䬀‫ﰀ‬爀琀攀Ⰰ 䄀氀洀愀渀挀愀Ⰰ 䘀爀愀渀猀㄁稀挀愀Ⰰ 、琀愀氀礀愀渀挀愀 瘀攀 搀愀栀愀 戀椀爀漀欀 搀椀氀搀攀渀 欀愀渀愀氀氀愀爀⤀

㈀㤀㤀⸀ⴀ

䌀䠀䘀

䈀甀 ‫ﰀ‬爀‫ﰀ‬渀 礀愀猀愀氀搀㄁爀⸀ 䈀椀爀 礀㄁氀㄁欀 愀戀漀渀攀氀椀欀 瘀攀 琀攀氀椀昀 栀愀欀氀愀爀㄁ ǻ礀愀琀愀 搀愀栀椀氀搀椀爀⸀

윀愀渀愀欀猀㄁稀 吀嘀 椀氀攀 欀愀㄁爀搀㄁ἁ㄁渀㄁稀 瀀爀漀最爀愀洀氀愀爀㄁ 㜀 最‫ﰀ‬渀 戀漀礀甀渀挀愀 最攀爀椀 椀稀氀攀礀椀渀

唀礀搀甀 愀渀琀攀渀猀椀稀  欀甀爀甀氀甀洀

、渀琀攀爀渀攀琀攀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀

眀眀眀⸀挀愀渀愀欀猀椀稀⸀琀瘀

윀攀弁椀琀氀椀 甀礀最甀氀愀洀愀氀愀爀 欀甀氀氀愀渀㄁渀

䘀愀挀攀戀漀漀欀ᠠ愀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀

夀漀甀吀甀戀攀 瘀椀搀攀漀氀愀爀㄁渀愀 攀爀椀弁椀渀

吀攀氀㨀  㘀㄀ 㔀㄀㄀ ㈀㈀ 㜀㈀ 圀栀愀琀猀䄀瀀瀀㨀  㜀㠀 㠀㜀㐀 㔀㠀 ㌀㠀


 Gündem 18

İnsanların düşünme tarzı onların hayatını etkileyen en büyük etken. Sabit zihniyette yetenekler doğuştan gelmektedir. Bir alanda ya başarılısınızdır ya da başarısız. Büyüyen, gelişen zihniyette ise yetenekler geliştirilebilir. Çaba göstererek kendinizi geliştirebilirsiniz. Başarıları sonucunda zekaları ve yetenekleri övülen öğrenciler, başarılarını doğuştan getirdikleri zeka ve yeteneklerine borçlu olduklarına inanmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da sabit zihniyet geliştiren bu öğrenciler, zayıf bir benlik saygısı geliştirmekte, zorlu durumlardan kaçmaya yatkın olmakta ve yetersiz bir motivasyona sahip olmaktadırlar. Başarılarının ya da başarısızlıklarının sonucunda bile çaba ları övülen öğrenciler ise, gelişime dair daha güçlü inançlara sahip olmakta, daha güçlü bir benlik saygısı geliştirmekte ve daha güçlü bir motivasyona sahip olmaktadır. Sabit zihniyet başarısızlıklar, zeka ve yetenek eksikliği olarak görülür. Bu görüş, bireyin zorluklar karşısında vazgeçmesine neden olur ve tekrar denemesini engeller.


Sık sık dünyanın en başarılı insanlarının 10 sırrı gibi kitapları kitapçıların raflarında görüyoruz. Ancak bunlar genellikle; “Daha fazla risk alın”, “Kendinize inanın” gibi birbirine bağlı olmayan işlevsiz cümleler listesi vermektedir. Bunu yapabilen insanlara hayran kalırken, bunları nasıl yaptığına dair yöntemler anlatılmaz. Ancak sabit zihniyetten gelişen, büyüyen zihniyete geçmek biz yetişkinler için de oldukça faydalı olacaktır.

Peki başarıya ve yeteneklerimize dair inançlarımız nasıl şekillenir? Bu sorunun cevabı, çocukluk yıllarımıza dayanmaktadır. Çocuk gelişiminde, başarılara övgü ile yaklaşmanın ve çocuğu olumlu olarak pekiştirmenin, başarının sürdürülebilirliği açısından çok önemli olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz. Bunun yanı sıra, başarının sonucunda ne tarz bir övgü ile yaklaşıldığı ve nasıl bir pekiştirme yapıldığı ise çok daha önemlidir.

Zeka ve yetenekler yerine çabaya odaklanmanın önemi. Başarılarının sonucunda zekaları ve yetenekleri övülen öğrenciler, başarılarını doğuştan getirdikleri zeka ve yeteneklerine borçlu olduklarına inanmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da, sabit zihniyet geliştiren bu öğrenciler, zayıf bir benlik saygısı geliştirmekte, zorlu durumlardan kaçmaya yatkın olmakta ve yetersiz bir motivasyona sahip olmaktadırlar.

Başarılarının sonucunda çabaları övülen öğrenciler ise, gelişime dair daha güçlü inançlara sahip olmakta, daha güçlü bir benlik saygısı geliştirmekte ve daha güçlü bir motivasyona sahip olmaktadırlar. Sabit zihniyette başarısızlıklar, zeka ve yetenek eksikliği olarak görülür. Bu görüş, bireyin zorluklar karşısında vazgeçmesine neden olur ve tekrar denemesini engeller. Carol Dweck’in yaptığı bir araştırmada, sınav esnasında başarısız olan sabit zihniyete sahip öğren-

ciler, ileri dönemdeki sınavlarda kopya çekmeye çalışabileceklerini belirtmişlerdir. Diğer yandan, gelişen zihniyete sahip öğrenciler, sınav esnasında başarısız olduklarında, diğer sınavlar için daha fazla çalışacaklarını belirtmişlerdir. İşler zor bir hal aldığında, gelişen zihniyete sahip kişiler, kendinlerini geliştirmenin sorumluluğu ile birlikte, motivasyonlarının da sorumluluğunu üstlenmektedirler. Başarısız olduklarında vazgeçmek yerine, daha farklı yollar arayarak başarılı olmanın yollarını ararlar. Bununla birlikte, sabit zihniyete sahip kişiler için başarısızlık, özgüvenin sarsılması demektir. Özgüvende sarsıntı ise denemeyi bırakmak anlamına gelmektedir. Ne yapmalı? Çocuklarımızı büyütürken sabit zihniyete bağlı olarak değil, onların her gün gelişen, büyüyen varlıklar olduğunu kabul ederek, hızlarının biricik olduğunu bilerek, çabalarını överek, hatalarından ders çıkarmasını sağlayarak, yaptığımız hataların bizi başarıya götürdüğünü de bilerek hareket etmek önemlidir. Gelişen zihniyet terimlerini çocuğa kullanmak önemlidir.

19


İhsan Kurt Göçmenlik ve Kültürlerarası İletişim Uzmanı

 Gündem

DEVLETLERİN KATI POLİTİKASI

20

İlticacılar: Yeni Bir Cenevre Konvansiyonu Gerekiyor* Son yıllarda Avrupa Birliği ülkeleri ve İsviçre yeni ilticacı gruplarını kabul etme zorunluluğuyla karşı karşıya. Yeni bir mağdur azınlık olarak adlandırabileceğimiz bu bireylerin iltica işleminin kabulü, karar mevzuatı ve korunması karşısında yasalar yetersiz ve oldukça katı. LGBTİ bireyler iltica yasaları karşısında ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Yasalar, cinsel yönelim ve kimliklerinden dolayı bu bireylerin özel yetersizlik ve mağduriyet durumlarını dikkate almıyorlar. 28 Temmuz 1951’de, İkinci Dünya savaşı sonrası imzalanan Cenevre Konvansiyonu’nun artık reform gerektirdiği uluslararası hukuk mercilerinde de artık tartışma konusu. O dönem, özellikle Yahudi sığınmacılar ve sınırların yeniden dizayn edildiği eski Doğu Bloku ülkelerinden Batı Avrupa ve Amerika’da korunma arayan ilticacıların statüsünü belirlemek için imzalanan bu uluslararası konvansiyon bugün artık ihtiyaçlara yanıt vermiyor.

* Bu makale Le Temp s gazetesinde Fransızca olarak da yayınlandı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra milyonlarca göçmen, Nazi işgalinden kurtarılmış Batı Avrupa ülkelerine gelerek sığınma talebinde bulunmuşlardı. Bu göç dalgalarını, ulus devlet sınırları içerisinde sevk ve idare etmek amacıyla yasal düzenlemeler yapma ihtiyacı doğarken, bu amaçla Birleşmiş Milletler üyesi devletler Cenevre’de toplanarak, “insan haklarına saygı çerçevesinde, göç hareketlerini idare etme hedefiyle ” bir konvansiyon imzalamışlardı. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden esinlenen bu uluslararası şartnamede, ilk kez “mülteci” (réfugié) kavramının tanımı yapılıyordu. Konvansiyonun imzalandığı tarihsel ve siyasal koşullarda savaş ve azınlıkların korunması gibi önemli etkenler esas olarak ele alınırken, ekoloji ve cinsel yönelim veya “kadınlara özgü özel mağduriyet” (zorla evlilik, kadın sünnetleri, vs.) gibi mağduriyetler metne konulmuyor. İsveç hariç hiçbir devlet, cinsel yönelimlerden kaynaklı baskı, ayırımcılık ve bunların sonuçlarından kaynaklı mağduriyetlerin iltica gerekçesi sayılmasını önermiyor. İsveç’in marjinal kabul edilen bu talebi de metne konulmuyor. Homoseksüellikten kaynaklı baskı ve mağduriyetin iltica prosedüründe yer alması, 1970’li yıllarda başta ABD olmak üzere, Batı Avrupa ülkelerinde feminist teorilerin gelişmesi ve akabin-


de 1980’lerden itibaren, homoseksüel hareketlerin örgütlenmesi ve eylemleri sonrası dikkate alınmaya başlanıyor. Yine bu yıllarda gelişen SIDA ile mücadele sosyal ve tıbbi hareketlerin de etkisi toplumsal bilinçlenmeye katkı sunuyor. Ancak bu toplumsal mücadele ve bilinçlenmeden sonra, 1990’lı yıllardan itibaren homoseksüel bireyler cesaret bulup kimliklerini talep etmeye, maruz kaldıkları baskıları teşhir etmeye başladılar. Bunun akabinde de Batı ülkelerine ilticalar başladı.

İSPAT SORUNU Son yirmi yılda AB ülkeleri ve İsviçre’de birçok birey cinsel yönelimlerinden kaynaklı mağdur oldukları baskılar sonucu mülteci statüsü (sığınma talebi kabul edilmiş kişi) elde ettiler. İlticacıların (sığınma talebinde bulunan kişi) başvuruları homoseksüel veya transeksüel yönelimlerinden dolayı vatandaşı oldukları ülke makamlarınca ayırımcılığa maruz kalmaları veya bundan dolayı devlet tarafından kendilerine güvence sağlanamamış olması şartına dayandırılıyor. Mülteci statüsü alanlar tıpkı İsviçre’de 1998’te, kadınların özel mağduriyetlerinden kaynaklı olarak yürürlüğe giren, “farklı durumdaki sosyal grup” yasasından yararlanıyorlar. Böylece Cenevre Konvansiyonu’na daha sonra eklenen, “zorla evlilik veya kadın sünneti mağduru” gerekçesinden yararlanıyorlar. Ancak uygulamada önemli sorunlar yaşanıyor. Sığınma talebinde bulunan LGBTİ bireylerin öncelikle, normal iltica başvurularında olduğu gibi, mağduriyetlerini belgelendirmeleri gerekiyor. Oysa birçok ülkede, “sapkınlık” olarak değerlendirilen homoseksüellik, yasa dışı kabul edildiği gibi bireyler ölüm

dahil, birçok katı cezaya çarptırılabiliyor. Diğer taraftan, bu ülkelerden İsviçre, Fransa, Almanya gibi yoğun ilticacı alan devletler nezdinde “güvenli ülke” olarak kabul edilmeleri ve sığınma talebi kabul edilmeyen kişiler buralara iade edilebiliyor. Bu yüzden “farklı durum daki sosyal grup” kriterinin uygulanmasında da ciddi sorunlar yaşanıyor. Ayrımcılığa yol açan bir diğer etken ise, iltica prosedüründe LGBTİ birey olduğunu ve bundan kaynaklı olarak kendi ülkesinde baskı, şiddet ve ayırımcılığa maruz kaldığını ispat etmek. Gerek gelinen ülkedeki yasaların anti demokratik ve baskıcı olması, gerekse homoseksüelliğin bazı ülkelerde suç sayılmasından dolayı ispat için gerekli belgelerin sağlanmasının zorluğuna dikkat çeken, Uluslararası Af Örgütü gibi sivil toplum örgütleri (STÖ), LGBTİ olmaktan kaynaklı özel mağduriyet ve toplum karşısındaki kırılganlık dikkate alınarak iltica yasalarının yumuşatılması gerektiğini savunuyorlar. STÖ’ler, gelenekler, kurumsal ve toplumsal baskılar ve homofobiye maruz kalmaktan dolayı da bu bireylerin ayrıca bir takim travmalar taşıdıklarını, özgüvenlerinin kırıldığını, bazı kişilerin utanç duyguları taşımaya itildiklerini raporlarında vurguluyorlar. İnsan hakları kurumları, devletlerin, ayrıca toplumda bu bireylerin iltica etmek üzere ülkelerinden ayrılmaya karar verdikleri andan itibaren, aylarca sürebilen zorunlu yolculuklar boyunca cinsel şiddete maruz kaldıkları ve bundan dolayı da bazılarının cinsel yollarla bulaşıcı hastalıkları taşıyabileceklerinin de dikkate alınması gerektiğini belirtiyorlar.

Bütün bunların yanı sıra, LGBTİ ilticacının homoseksüel olduğunu ve bundan dolayı da baskıya maruz kaldığını ispatlaması gerekiyor. Homoseksüelliğin suç sayılarak cezalandırıldığı, İran, Afganistan, Tanzanya, Bosna Hersek Cumhuriyeti vs. gibi birçok ülkeden gelenlerin bunu ispatlamaları ise imkansız derecede zor. Bu yüzden de BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin yönetmelikleri çok kez ihlal edilerek, LGBTİ bireylerin başvuruları büyük çoğunlukla reddediliyor veya başvurular ciddiye alınmayarak işleme konulmuyor. Bununla beraber, gerek bu alanda çalışan resmi uzmanlar tarafından soruşturmaların hazırlanması gerekse elde edilen raporların yargıçlar tarafından karar aşamasında değerlendirilmesi birçok zorluk taşıyor. Örneğin, raporu hazırlayan uzmanlar veya karar verici hakimler cinsel uygulamaların şekli gibi mahrem sorular sormakta zorlanıyorlar… Fakat bir yandan toplumsal bilinç ve duyarlılığın gelişmesiyle birlikte LGBTİ bireylerin cinsel yönelimlerinden kaynaklı mağduriyetleri konusunda iltica alan Batı ülkelerinde, bu gerçeklik artık kabul görüyor. Homoseksüelliğin ispatı önemli bir sorun olarak prosedürde zorluklara yol açsa da, toplumsal duyarlılık demokratik ülkelerin iç siyaseti ve hukukuna da yansıyor. Ancak, Batı demokrasilerinin uluslararası insan hakları hukuku ve BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni tam olarak uygulamaları konusunda henüz ciddi eksiklikler ve bundan kaynaklı mağduriyetler yaşanmaya devam ediyor.

21


Tansiyon, atar damarların içindeki kan basıncıdır. Kalp kası kasıldığında atar damarlar kan pompalar. Bu esnada ölçülen basınca “Sisolik“ denir. Kalp kası gevşediğinde, kanın damarda durulduğu ölçü diastoliktir. İşte doktorların sıkça kullandığı sistölik, halk dilinde büyük tansiyon, diastolik ise küçük tansiyon olarak yer edinir.

 Gündem

Bahar Yıldırım Sağlık Uzmanı

Düşük Tansiyon (Hipotansion) Bu tansiyon türü, kalp-damar hastalıklarına yakalanma riski az olduğu için olumlu kabul edilir. Belirtileri; baş dönmesi, halsizlik, baygınlık olarak ortaya çıkar. Genç kızlarda sıkça regl dönemlerinde görülür.

22

Düşük Tansiyonun Nedenleri

Tansiyon değerleri 120-130 Normal Tansiyon Buna büyük tansiyon da denir.

70-90 Küçük Tansiyon Tansiyon kişiden kişiye değişirken, çocuklar ve gençlerde görülen düşük tansiyon normaldir.

Yüksek tansiyon için gün içerisinde, doktor kontrolü altında 24 EKG uygulaması yapılır. Kan ve idrar değerleri detaylı olarak kontrol edilir. Yüksek Tansiyonun Nedenleri • Stress • Obezite • Kalp-damar hastalıkları

• Tuz eksikliği

• Genetik

• B12 ve folat eksikliği

• Tiroid hastalıkları

• Az su içilmesi

• Aşırı tuz tüketimi

• Böbrek üstü bezlerin yetersiz çalışması

• Şeker hastalığı

• Çok miktarda kan kaybı • Şeker hastalığı

Yüksek Tansiyonun Belirtileri

• Hamilelik

• Baş ağrısı

Düşük Tansiyonda Ne yapmalı? Tuzlu ayran içmek dengeyi sağlar. Zencefil en güçlü antioktidanlardan biridir. Haftada 1 veya 2 kez balık yemede fayda var. Tuzlu zeytin vücudunuzdaki tuz eksikliğini tamamlayabilir.

Yüksek tansiyon (Hipertansiyon) • 140-190 büyük tansiyon • 90-110 küçük tansiyon Kan basıncı kontrolünü kaybederse, bu durum böbrek ve kalp olmak üzere birçok organa zarar verebilir. Ani atak ve beyin kanaması olma riski yükselebilir.

• Burun kanaması • Kulak çınlaması • Nefes darlığı • Halsizlik ve yorgunluk • Sıkça idrar gelmesi • Bulanık görme Yüksek Tansiyonda Ne yapmalı? Az tuz tüketmeye özen gösterilmeli. Düzenli spor yapılmalı. Kilo dengelenmeli, sağlıklı beslenmeli. Sigara içilmemeli, alkol ve çay az tüketilmeli. Eğer normal yöntemlerle tansiyon kontrol edilemiyorsa, doktor kontrolü altında ilaç kullanılmalıdır.


İsviçre’de göçlerden payını alıyor İsviçre’de bu göçlerden payını alan ülkelerden biri. İsviçre’ye olan göçte hafif artışlar görülürken, daha önceki yıllarda bunun tam tersi idi. 2013 yılından bu yana ülkeye olan daimi ikamet göçünün oranında düşüşler kaydediliyordu. Bu düşüşler, özellikle de Avrupa Birliği ülkelerinden gelenlerde görülüyordu.

Geçtiğimiz günlerde, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) yıllık göç raporunu yayınladı. Rapor, İsviçre’ye göçün diğer ülkelerle kıyasla nasıl geliştiğini gösteriyor. Rapora göre, genel olarak OECD bölgesindeki göçlerde artışlar var. 2018 yılında yaklaşık 5,3 milyon kişi, sürekli ikamet etmek amacıyla OECD ülkelerine göç etti. Bu oran, 2017 yılı ile kıyaslandığında %2 daha fazla.

İsviçre Halk Partisi SVP bu göç oranlarını çok yüksek bulurken, yeni bir halk inisiyatifi ile göçü sınırlandırmak istiyor.

OECD’ye üye ülkeler

İltica edenlerin sayısı azalıyor

Küreselleşen ekonomi, sosyal ve yönetim sorunlarına çözüm bulmak amacıyla oluşturulan OECD’ye 36 üye ülke bulunurken,bu ülkeler şöyle sıralanıyor;

2018 yılında tüm OECD bölgesinde yaklaşık 1 Milyon iltica başvurusu yapıldı. Bu oran 2015 ile 2016 yıllarına göre %34 daha düşük.

2013 yılından bu yana ülkeye, yılık ortalama 22'600 kişi iltica başvurusunda bulunuyor.

SVP’den yeni halk inisiyatifi

SVP’nin bu çıkışına diğer partiler tepki gösteriyorlar ve göçün ülkenin ekonomik gelişimine yararları olduğuna dikkat çekiyorlar.

İsviçre 2010-2017 yılları arasında, yıllık olarak ortalama 126 bin kişiye yeni ikamet hakkı tanıdı. Bu rakama, ülkeye iltica edenler dahil edilmedi.

İsviçre’de geçen yıl %18.8’lik bir düşüş oranı ile 14 bin iltica başvurusu yapıldı. İltica edenlerin çoğu Eritre (2500), Suriye (1200) ve Afganistan (1000) gibi ülkelerden gelenlerden oluşuyordu.

seyrediyor. Ancak çalışma göçü oranı (%75) çok daha yüksek iken, çalışma göçünün %86’sı Almanya, İtalya ve Fransa’dan gelenlerden oluşuyor.

Çalışma göçünde artış İsviçre’de, son yıllarda çalışma göçünde %6 oranında bir artış olurken, geçici süreliğine olan çalışma göçündeki artış %11 oldu. OECD bölgesindeki en büyük göç oranı, %40 ile aile birleşimi göçü oldu. İsviçre’deki aile birleşimi göçü %17’lerde

A.B.D., Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, Kanada, Kore, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Meksika, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovak, Slovenya, Şili, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan.

23


 Röportaj

2016 yılında,“Köpek“ isimli film ile İsviçre’nin en iyi filmi ödülünü alan Yönetmen Esen Işık, AL-SCHAFAQ (Şafak Vakti) isimli yeni filmi ile sinema severlerin karşısına çıktı.

24

Hem senaryosunu yazdığı hem de yönettiği yeni filminde, Zürich’te yaşayan Kara ailesi üzerinden İslami radikalleşmeyi ve Suriye’deki savaşı ele alan Esen Işık, bu filminde kimlik arayışlarını, beklentileri,aile içi şiddeti, erkek egemen kültürü, mülteciliği, kaybetmenin acısını ve umudu ele alıyor.

Abdullah Kara dindar bir aile babasıdır. Çocuklarının da dindar olmaları konusunda çaba sarf eden baba Kara, çocuklarının camiye gitmelerini, düzenli olarak namaz kılmalarını ve dindar ortamda kalmalarını istemektedir.

99 dakika süren ve İsviçre ile TürkiyeSuriye sınırında geçen filmin konusu şöyle;

Başlangıçta ailenin küçük oğlu olan Burak ile bu konuda sürekli çatışan baba Kara, onu yola getirmek için kimi zaman şiddet bile kullanmaktadır. Bu durum Burak’ı, cami üzerinden yavaş yavaş radikalleşmeye götürürken, ilk zamanlarda ne anne ne de baba bu radikalleşmenin farkında değildir. Aile, Burak’ın bu koşullarda ailesinden ve ortamdan kaçıp Suriye’de savaşan


Kida Khodr Ramdan, Beren Tuna, İsmail Can Metin, Ali Kandaş, Eda Gürbüz, Ahmed Kour Abdo, Robin Arslan ve Serkan Ercan gibi oyuncuların rol aldığı bu filmde, birçok oyuncu ilk kez kamera karşısına çıkıyor. Daha önce Köpek filminde rol alan ve en iyi oyuncu ödülüne layık görülen Beren Tuna, bu filmde de sergilediği performansı ile dikkat çekiyor. Filmle ilgili olarak Yönetmen Esen Işık ile görüştük ve merak ettiklerimizi sorduk; İlk filminiz Köpek’te olduğu gibi son filminiz olan AL-SCHAFAQ’ta da sosyal konulara değiniyorsunuz. Konunun sinemaya aktarım fikri nasıl oluştu? 2015 yılında tamamen tesadüfen tanıştığım bir ailenin hikayesinin peşine takıldım. Dersimli alevi bir ailenin 16 yaşında Suriye‘ye gidip IŞİD’e katılmak isteyen çocuklarını engellemek için verdikleri mücadeleye tanıklık ettim. Bu durum tabii ki o zamana kadar olan ezberimi bozdu. O dönemi hatırlarsak eğer; bize ulaşan o feci savaş görüntüleri ve karşımda oturan gençle bir bağlantı kurmam çok zor oldu. Avrupa‘nın herhangi bir ülkesinde doğup büyüyen oranın ikinci, üçüncü kuşağı olan genç kadın ve erkeklerin nasıl savrulduklarına tanıklık etmek istedim. Film hem Türkiye’de hem de İsviçre’de geçiyor. Adeta iki ayrı dünya. Türkiye’deki çekimler mülteci kamplarının bulunduğu ortamlarda geçiyor. Çekim aşamalarında ne tür zorluklarla karşılaştınız?

cihatçılara katıldığını çok geç fark edecektir.

ve mültecilerin dramına da tanıklık eder.

Konu İsviçre polisine intikal etiğinde ise; aslında onun ne yaptığını takip eden İsviçre güvenlik birimlerinin, ailenin, cami imamının, arkadaş çevresinin Burak’ın yaşadığı radikalleşme sürecinin farkında olduklarını, ancak kimsenin bu gidişata engel olmak için birşey yapmadığını görüyoruz.

Kamera bir süre sonra, iki mülteci kardeş üzerinden Yezidi inancına mensup olan Kürtlere odaklanırken, paralel anlatı üzerinden, yezidi kardeşlerin savaş sürecinde yaşadıkları acıları izliyoruz.

Türkiye‘de film çekmek tamamen bürokratik engelleri aşmak demek. Yabancı yapımlarda Kültür Bakanlığı‘nın iznini almak gerekiyor. Hikayenize bağlı olarak da dış işleri ve iç işleri bakanlıklarının fikri alınıyor. Onun dışında yaşanılan zorluklar her projede olabilecek şeylerdi.

Baba Kara, bu ortamda Yezidi-Kürt bir çocuk olan Malik ile karşılaşır. Baba oğlunu, Malik ise abisini kaybetmenin acısını yaşıyordur. Bu karşılaşma Baba Kara’ya ikinci bir şans verir; Malik’i evlat edinmek ve oğlunun acısını biraz olsun dindirmek.

Filmin konusu oldukça ağır. Konuyu aktarmak da o derece zor. Ama siz bu zorluğu aştınız. Filmde yer alan oyuncuları rollerine nasıl hazırladınız? Oyuncular nasıl bir süreçten geçti?

Oğlunun savaşa katıldığını öğrenen Baba Abdullah Kara, onu Türkiye-Suriye sınır bölgesinde aramak için yola koyulur. Seyirci bu sırada, savaştan kaçan mültecilerin yerleştirildiği çadırlara

Önceki işlerimde olduğu gibi bu filmde de daha önce hiç kamera karşısına

25


Amatör oyuncularla çalışmak biraz değişik bir süreç. Karşınızdaki karakter yapısını anlayıp nasıl işlediklerini bulmanız gerekiyor. Yani herkesle farklı bir dil geliştirmeniz gerekiyor.

26

geçmemiş gençler ve çocuklarla çalıştım. Onlarla daha çok hikaye ve karakterler üzerine sohbetler ettim. Amatör oyuncularla çalışmak biraz değişik bir süreç. Karşınızdaki karakter yapısını anlayıp nasıl işlediklerini bulmanız gerekiyor. Yani herkesle farklı bir dil geliştirmeniz gerekiyor. Onların geldikleri sosyal çevre, aile yapısı, birikimlerinin farklılıkları, yönetmen oyuncu ilişkisinde kuracağınız ilişki biçimini, dili belirliyor. Ben Cast aşamasında ve bütün ön hazırlıklarda daha çok buna yoğunlaşıyorum. Onları tanımaya çalışıyorum. Profesyonel oyuncularla çalışmak daha teknik bir süreç.

İsviçre‘de film piyasasının sorunları oldukça fazla. En önemlisi projelere yeterli para bulmak, dağıtım ve sinema salonlarını ikna etmek bir çok yönetmenin yaşadığı zorluklar.

Film 30 Ekim’de gösterime girecek. Şu ana kadar İsviçreli çevrelerden yeni filminizle ilgili ne tür eleştiriler aldınız? Bu filmle İsviçrelilerin kafasında Müslüman kesimle ilgili nasıl bir fikir oluşur sizce? Şu ana kadar eleştiriler oldukça iyi yönde. Sonrasında yazılacakları ben de merakla bekliyorum. Aslında hikaye genel olarak bütün bir Müslüman kesimi anlatmıyor. İslam dini yaşam şekli olarak çok geniş bir yelpazeye sahip. Bu yüzden ben “Müslüman kesim böyledir“ demenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Hikayede‚‘’bakın Müslümanlar böyledir’’ bakış açısından uzak durdum. Beni ilgilendiren konu dini anlatan, aktaran mekanizmanın nasıl işlediğini göstermek idi. Bu kimin kimi ve neden öldürdüğünü bilmediğimiz savaş aslında. İnsanların evlerine girip çocuklarını kopartıp almayı başaran bir savaş. Gencecik insanları adeta bir silaha çevirmeyi başaran bu mekanizmayı göstermek istedim. Filme, aralarında Kültür Bakanlığı, SRF gibi ciddi sponsor destekleri de var. Bu desteğin nedeni işlediğiniz

konunun hassasiyetinden mi kaynaklanıyor sizce? Ya da işin içinde Esen Işık olduğu için mi? İsviçre‘de film finansının çerçevesi çok bellidir. Senaryon yeterince ikna edici değilse ödüller çok bir işe yaramaz. Ben her sene film yapmadığım için tabii ki benim işlerimin merak edildiğini biliyorum. Ödüllü bir yönetmen olarak İsviçre film piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Zorlukları neler? İsviçre‘de film piyasasının sorunları oldukça fazla. En önemlisi projelere yeterli para bulmak, dağıtım ve sinema salonlarını ikna etmek bir çok yönetmenin yaşadığı zorluklar. Eğer yazar sineması yapmak istiyorsanız bu durumdan daha fazla etkileniyorsunuz. Köpek filmi ile aldığınız ödülden sonra çalışmalarınız nasıl şekillendi? İki Senaryo yazdım ve yeni projenin araştırma aşaması ile geçirdim. AL-SCHAFAQ’ın konusu daha çok gelenekselci-tutucu çevrelerde geçiyor. İnançsal boyutu ile bir


Müslüman’ın nasıl bir yaşam tarzı olduğunu, ritüelleri dahilinde etraflı bir şekilde yansıtıyorsunuz. Bir kadın yönetmen olarak bu süreçte zorluklar yaşadınız mı hiç? Tabii ki yaşadım. Mesela camilerde oldukça fazla vakit geçirdim. O süreç çok basit değildi. Hikayemden dolayı politik tartışmalar oldukça ilginçti. Ben ateist olduğumu hiç gizlemedim, yanına sosyalist ve feminist olduğumu da ekledim. Bu anlamda eğlenceli bir süreçti. Bunun yanında camilerin ne kadar önemli işlevleri olduğunu bir kez daha gördüm. Müslümanların çok büyük bir bölümünün Arapça bilmediği için Kuran’ı direk okuyamadıklarını düşünürsek durum vahim. Dini anlatan kurum ve kişilerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha fark ettim.

karakteri Malik kadar Müslüman, genç Burak kadar da kurbandır. Fakat kurban ‘'suçsuzdur’’ şeklinde algılanmamalı. Radikalleşme konusu, tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi İsviçre’de de hassas bir şekilde gündeme geldi. Bu vesile ile radikalleşmeye karşı birçok güvenlik önlemi de alındı. İsviçre’de gelenekselci-dindar bir aile ortamında yetişen, daha sonra da radikalleşen bir genç; Burak... Filmin yönetmeni ve senaristi olarak bu film ile nasıl bir mesaj vermek istediniz? Ben özel mesaj vermek isteyen filmleri çok sevmem. Aslında Köpek’te olduğu gibi Al- shafaq’ ta da sadece seyirci ‚‘seyirci’’ olarak kalsın ve tanıklık etsin istedim. Bu yüzdende senaryoyu kahraman hikayesi ve yolculuğu gibi

Esen Işık kimdir? Müslümanların çok büyük bir bölümünün Arapça bilmediği için Kuran’ı direk okuyamadıklarını düşünürsek durum vahim. Dini anlatan kurum ve kişilerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha fark ettim.

Bir tarafta radikalleşen ve cennete gitme umuduyla yola çıkan bir inanç, diğer yandan da bu inancın zulmüne maruz kalan bir azınlık olan Yezidiler... Güneşe dönüp sabah duası yapan Yezidi bir aile önce tabiatın verdiklerine şükrediyor. Sonra da insanların iyilik ve mutluluk yaymaları için dua ediyor. Zulmeden ile kurban ikilemi arasında iki inanç arasındaki farkı da yansıtıyorsunuz. Kurban her zaman insanlığın iyiliğini isteyenler mi olur sizce? Aslında senaryoya ilk başladığımda çok öfkeliydim. Bir yandan gözümüzün içine sokulan savaş resimleri diğer yandan içine düştüğüm insan hikayeleri. Fakat süreç içerisinde ben de kurban kim mağdur kim sorusunu hikayenin merkezine yerleştirmeye çalıştım. Bana göre hikayedeki Ezidi

kurgulamadım. Hikayede, radikalleşme sürecinde işleyen mekanizmayı önemsediğim bir taslakla çalıştım. Herkesin bildiği ancak üzerine pek de konuşmak istemediği bir radikalleşme sürecinden geçiyor Burak. Henüz çok genç olan Burak’ı oralara sürükleyen şeyin sebebini düşünürken akla bir soru geliyor. Kim suçlu? Aile mi? Sosyal ortam mı? Burak’ın radikalleşme sürecini takip eden İsviçre istihbaratı mı? Emperyalist güçler mi? Anladığım kadarı ile bunun cevabını seyirciye bırakıyorsunuz. Aslında bunun tek bir cevabı olduğunu düşünmüyorum. Karşılaştığımız bütün radikal, şiddet yanlısı örgütlenmelere bakarsak resmin çok farklı olmadığını görürüz. Bu sadece radikal islami örgütlenmelerle sınırlı değil. Bütün dünyadaki radikal sağ, sol, hristiyan, yahudi örgütlenmeler ve tarikatlar da bunun içerisinde. Bu anlamda “Kim suçlu?“ sorusuna verilecek cevabı bireysel boyuta indirmek bence asla bir cevap alamamak demektir. Filmin konusu oldukça geniş. Kaçırılıp pazarlarda satılan Yezidi kadınları, tecavüzler, toplu katliamlar... Üzerine daha çok yazılıp çizilecek çok şeyler var. Siz etraflıca değiniyorsunuz ama “Keşke şu konuyu da filmde işleseydim“ dediğiniz zamanlar oldu mu?

İstanbul’da dünyaya gelen Esen Işık, 1990 yılından bu yana İsviçre’de yaşıyor. 19921997 yılları arasında Zürich Sanat Yüksek Okulu’nda Film ve Video bölümü okuyan Işık, Aşkın (1993), In den Keller (1994), Weggehen (1995), Linie 83 (1996), Ölmeye Yatmak (1997), Babamı Hırsızlar Çaldı (1998), İstanbul (2000), Dönüşü Olmayan Yolculuk (2001), Du&İch (2012), Köpek (2015) gibi belgesel ve film çalışmalara imza attı.Esen Işık, film çalışmaları dahilinde birçok ödüle layık görüldü.

Araştırma süresi oldukça farklı bir zamandır. Çok uzun bir yolculuk gibi… Tanıştığınız, hayatlarına girdiğiniz insanlar ve onların hikayeleri bazen çok farklı olabiliyor. Mesela Urfa’da 15 bin mültecinin yaşadığı bir çadır kentte Uzman çavuş K.’nın bana anlattığı hikayeleri anlatmak isterim insanlara. Yaşadığımız dünyada paralel evrenlere yolculuk gibi olur herhalde. Zor bir konu üzerinden, içeriğinde birçok mesaj da içeren izlemeye değer bir film çıkardınız. Bundan sonraki süreçte hedefiniz ne olacak? Yeni bir film çalışması var mı ufukta? Şu an tekrar yazmaya başladım. Bu sefer dizi yazıyorum. Zürich‘te cinayet masası amiri Daniel Bürri’nin hikayesi...

27


ı y a r a ! g z i i S n i s a l r i y l ı i b m ı a k d r a Ya Bır

ne

:

 Gündem

ç a İl 28

an lay r ı z

i Em

n

sla

S

a arı

Ha

Nikotin içeren ilaçlar ve faydaları Sigarayı bırakma esnasında zorluklar yaşanır. Fiziksel yoksunluk ve aynı zamanda alışkanlığın değişmesi zorlukları beraberinde getirir. Nikotin içeren ilaçlar sayesinde yoksunluk belirtileri hafifler. Böylece, günlük yaşamınızdaki değişikliğe yoğunlaşabilir ve yaşamınızı sigarasız sürdürmeyi öğrenebilirsiniz. Ancak bu alışkanlıklarınızı değiştirmeniz biraz zaman alır. Bu nedenle ilacın uzun süre, yaklaşık sekiz hafta, ideal olarak da üç ay kullanılması öneriliyor.

Etkileri Nikotin içe ren ilaçlar, sigarayı bıraktıktan sonra, tekra r sigara içmeme o lasılığını o ld u k ça arttırır. Bu nun için, y e te ri kadar yüksek do zda alınma sı v e süre kullan uzun ılması zoru nludur. Aksi taktird e, etkisi az alır ve sigara içm e arzusu e ngellenemez. Bu ilaçlar niko tinin zararsız bir biçimde a lınmasını sağlar. Sig arada oldu ğu gibi zararlı ma ddeler, katr an, tahriş edici gaz v e karbonm onoksid bulunmaz . İçindeki n ikotin miktarıda az o lduğu için bağımlılığ teşvik etm ı ez.

Nasıl tem ücreti nedin edilir ve ir?

Türkçe Sigarayı Bırakma Telefon Hattı: 0848 187 187 Sigarayı Bırakma Telefon Hattı’nı arayarak en iyi hangi yöntemle sigarayı bırakabileceğiniz konusunda bilgi alabilirsiniz. Sigarayı Bırakma Telefon Hattı danışmanları, bilimsel olarak denenmiş çeşitli sigara bırakma yöntemleri konusunda uzmanlaşmıştır. Danışmalık hizmetinden birçok kez faydalanabilirsiniz. Sigarayı Bırakma Telefon Hattı size sigarayı bırakma esnasında uzun bir süre eşlik eder. Türkçe danışmanlık için 0848 187 187 nolu telefonu aradığınızda telesekreterden bir konuşma işiteceksiniz. İsminizi ve telefon numaranızı bildiriniz. 48 saat içerisinde Sigarayı Bırakma Telefon Hattı’ndan bir uzman sizi geri arayacaktır.

Tüm ürünle r herhangi bir eczaneden reç etesiz satı n alınabilir. Ancak tem el sağlık si gortası bunların ü cretlerini ü stlenmiyor. Fakat bazı sigortalar, tamamlayıcı sigo rta kapsam ında ücretin bir kısmını ve ya hepsini ödeyabiliy or. Bu kon uda sağlık sigortanız dan bilgi a labilisiniz.


Nikotin içeren çeşitli ürünler ve bu ürünlerin etkileri; Etkisi

Nikotin sakızı

Günde 20’den fazla sigara içenler ve sigarayı bıraktıktan sonra tekrar başlayanlar nikotin içeren ürünleri kombine edebilirler. Nikotin bandı ve kısa sürede etki yapan ürünlerden biri (Nikotin sakızı, dil altı tableti, emme hapı, inhalatör veya ağız spreyi) birlikte kullanılabilir.

Ağızda hızla emilen nikotin, yoksunluk belirtilerini azaltır.

Diğer İlaçlar Sigarayı bırakmak için reçete ile verilen iki ilaç; Bupropion ya da Vareniclin kullanılabilir. Bu her iki ilaç da sigara içme arzusunu azaltır ve nikotin eksikliği belirtilerini hafifletir. Ancak bu ilaçlar doktor reçetesi ile alınabilir ve temel sağlık sigortası kapsamında ödenir. Bu konuda aile doktorunuzdan bilgi alabilirsiniz.

Emme hapı Nikotin inhalatör

Hamile kadınlar, ilk olarak, nikotin içeren ilaç kullanmadan sigarayı bırakmayı denemelidirler. Ancak, sigara içmenin verdiği zararlar, nikotin içeren ilaçların yan etkilerinden daha fazladır. Bu nedenle, nikotin içeren ürünleri kullanmadan sigara bırakmayı başaramayan hamile kadınlar, nikotin içeren ürünler kullanabilirler. Ancak bu ürünlerin (nikotin sakızı, dil altı tableti, emme hapı, inhalatör, ağız spreyi) kısa süre kullanılması gerekir. Bunların nasıl kullanılacağının kadın doktoruyla konuşulması gerekir.

Küçük tablet, nikotin sakızı ve emme hapına benzer. Ağızda hızla emilen nikotin yoksunluk belirtilerini azaltır

Nikotinin hızlı emilmesiyle, sigara içme arzusu azalır.

Kullanmadan 15 dakika önce, kullanırken ve kullandıktan 15 dakika sonra hiçbirşey yemeyin ve içmeyin.

Önemli olan kullanma tekniği: 20-30 saniye emin, sonra yanak ve diş eti arasında bekletin. Bu şekilde, belirli aralıklarla yavaşca emin. Kullanmadan 15 dakika önce, kullanırken ve kullandıktan 15 dakika sonra hiçbirşey yemeyin ve içmeyin.

Tablet dil altına yerleştirilir, 20-30 dakika içerisinde yavaş yavaş erir ve nikotin ağızda emilir. Kullanmadan 15 dakika önce, kullanırken ve kullandıktan 15 dakika sonra hiçbir şey yemeyin ve içmeyin.

Nikotin inhalatör, ağızlığın içine yerleştirilen kartuşdan oluşur. Ağızlıktan, nikotin ve mentol solunur ve ağızda emilir. Ürünün adının inhalatör olmasına rağmen, buhar solunmaz.

Sakızı çiğnerken ağzınız meşgul olur ve oyalanırsınız. Dozu, ihtiyacınıza göre ayarlayabilirsiniz.

Dozunu ihtiyacınıza göre ayarlayabilirisniz.

Çok yönlü. Güçlü ve orta derecede bağımlılar için uygundur.

Nikotin inhalatör sigara ağızlığına benzediği için sigara ile ilgili el ve ağız alışkanlığının yerini doldurması açısından yararlı olabilir.

Ağız spreyi

Hamilelik

Ağızda hızla emilen nikotin yoksunluk belirtilerini azaltır.

Önemli olan çiğneme tekniği: 20-30 saniye çiğneyin, sonra yanak ve diş eti arasında bekletin. Bu şekilde, belirli aralıklarla 30 dakika boyunca çiğneyin.

Faydaları

Nikotinin hızlı emilir ve sigara içme arzusu hızla azalır.

Sigara içmek istendiğinde, bir sigara yakma yerine ağıza sprey sıkılır. Nikotinin ağızda hızlı emilir. Spreyi kullanırken dudaklarınızı ıslatmayın, soluk almayın. Kullandıktan birkaç saniye sonra yutmayın.

Ağız spreyi diğer nikotin içeren ilaçlardan daha etkili olabilir.

Nikotin bandı

Nikotin içeren ilaçlara bağımlı olma riski çok azdır. Nikotin içeren ürünler, tütün ürünlerinin aksine bağımlılık yapmazlar. Bu tür ürünlerin kullanımı sigaraya göre daha az risklidir ve yararları daha fazladır. İlaçlar başka bir ürünle (nikotin bandı ve çabuk etki yapan bir ürün) kombine edilse veya bu ürünler kullanılırken sigara içilse bile doz aşımı ihtimali azdır. Nikotin içeren ürünlerden alınan nikotin miktarı, sigaradan alınan nikotin miktarından daha düşüktür.

Dil altı tableti

Bağımlılık, kötüye kullanma, doz aşımı

Kullanımı

Deri üzerinden verilen nikotin, nikotin yoksunluğunu azaltır.

Bandı hergün farklı yerlere yapıştırın.

Kullanımı basittir ve düzenli ve otomatik olarak nikotin verir.

Bu yazı Arbeitsgemeinschaft Tabak Prävention’un (Tütün Ürünleri ile Mücade Kurumu) broşüründen alnmıştır.

Aşırı bağımlılar

29


 Sağlık 30

 Bölüm 1

Göğüs Kanseri G

öğüs kanseri, 40- 50 yaşları arasındaki kadınların en büyük korkusudur. Bu kanser türü günümüzde, sıklıkla genç kadınlarda da görülürken, kadınlarda en sık görülen kanser türü olarak geçiyor. Ekim ayı uluslararası boyutu ile göğüs kanserine dikkat çekme ayı olarak biliniyor. Burada hedef, gerekçeler, riskler ve önlemlere dikkat çekerek, erkenden göğüs kanserini tanımak ve önlem almaktır. Tanı ne kadar erken konulursa, tedavi etme şansı o derece yüksek oluyor. Toplumda giderek artan bilinç, meme kanserine dair erken tanı ve tedavi yöntemleri, olumlu sonuçları da beraberine getiriyor. Göğüs kanseri, batı ülkelerinde en çok görülen kanser türü olarak geçiyor. Güncel verilere göre, dünyada her yıl ortalama 1.67 milyon hastaya meme kanseri tanısı konuluyor ve yaklaşık 522 bin kişi bu nedenle yaşamını kaybediyor.


Regl yaşı düşüyor, hamile kalma yaşları artıyor İsviçre'de durum İsviçre’de her 8 kadından birinde bu kanser türü bulunurken, her yıl yaklaşık 6 bin kadın göğüs kanserine yakalanıyor. Ülkede yaşayan kadınların bir çoğu 50 yaşın üstünde. Şu an göğüs kanseri olan hastaların %20’si ise 50 yaşın altında. Göğüs kanseri son zamanlarda erkeklerde de yaygınlaşmaya başladı. Vakalara her yıl 50 erkek eklenirken, yılda 1400 kadın ile 10 erkek bu hastalıktan dolayı yaşamını yitiriyor. Ulusal Kanser Epidemiyoloji ve Kayıt Enstitüsü’nün yayınladığı bir rapora göre, İsviçre’de 1996 ile 2009 yılları arasında, 20-39 yaş arasındaki kadınların göğüs kanser vakaları yıllık olarak %1,8 oranında artış gösterdi. 40-49 yaş arasındaki kadınlarda bu artış oranı yıllık %0.5 idi.

Kadınlarda, ilk regl oldukları yaş giderek düşerken, hamile kalma yaşları ise artıyor. Böylelikle hormonal işlev zamanı uzuyor. Ayrıca anne sütü emzirme gibi göğüs kanseri önleyici eylemler günümüzde kısa bir süreliğine veriliyor. Ailesi için risk unsuru taşıyan kadınların daha sık kontrol edilmeleri gerekirken, 35 yaş üstündeki kadınların yılda bir defa kadın doğum uzmanı tarafından kontrol edilmelerinde fayda var.

Yaşam koşulları ve çevre kanseri tetikliyor Araştırmacılar, göğüs kanserindeki artışları günümüz yaşam koşullarına bağlıyorlar. Özellikle de fazla kilolar, azalan fiziksel aktiviteler ve sigara tüketimi hastalığın ortaya çıkmasında önemli etkenler olarak sıralanıyor. Kansere neden olan etkenler çevremizde bulunuyor; örneğin bisphenol veya paraben gibi plastik türevler hormon sistemini etkileyen ve risk teşkil eden maddelerdir. Bu maddeler günümüzde etrafımızı sarmış durumda. Yiyecekler, plastik kaplar, mikro dalga kullanımı ve kozmetik ürünler bu maddelerin etkilerini taşıyor. Kimi zaman hamilelik sırasında çocuğu etkileyip, yetişkin döneminde de ortaya çıkabiliyor. Genel olarak plastik kullanımı, özellikle de sıcak kullanımı tavsiye edilmezken, yiyeceklerin organik olmasına özen gösterilmesi gerektiği ifade ediliyor. Ayrıca et ve balık tüketiminin azaltılması da tavsiyeler arasında. Zararlı olan bu ürünler hormon içerebiliyor. Bunlara ek olarak bisfenol içerikli deterjan ve temizlik malzemelerine dikkat edilmeli. Bu etkilerden kurtulmak için doğallığa geri dönmek yeterlidir.

31


 Bölüm 2

Göğüs Kanserinin Belirtileri ve Tedavi

M

amografinin yaygınlaşması nedeniyle hastaların çoğu anormal mamografi neticesinde (yani herhangi bir belirti olmadan) tanı almaktadırlar. Ancak bazı göğüs kanserleri mamografide görünmeyebiliyor. Bu nedenle göğsünde kitle şikayeti olanların mutlaka doktora başvurmaları gerekir. Daha ileri evrelerde koltuk altındaki lenf bezlerinde şişlik ve ağrı görülebilir. Göğüs kanserinin başka organlara yayılması durumunda, kemik ağrıları, bel ağrısı, karın ağrısı, sarılık gibi belirtiler ortaya çıkabiliyor.

Göğüs kanseri riskini arttıran faktörler

32

Göğüs kanseri riskini artıran faktörler arasında ileri yaş önemli bir yere sahiptir. Örneğin 70 yaş üstü kadınlarda meme kanseri riski %7’ye yaklaşmaktadır. Menopoz sonrası kadınlarda obezite kanser riskinde artışa sebep olurken menopoz öncesi hastalarda bu ilişki görülememiştir. Hormon replasman tedavisi, ilk adet yaşının 15 yaşından erken olması ve menopoz yaşının ileri olması göğüs dokusunun kadınlık hormonu olan ostrojene daha fazla maruz kalmasını sağlayarak kanser riskini artırır. Gebe kalmayanlarda veya ilk gebeliği ileri yaşlarda olan kadınlarda göğüs kanseri riski daha yüksektir. Kişinin kendisinde daha önceden göğüs kanseri varlığı ve ailede göğüs kanseri olması da göğüs kanseri riskini artırır. Sigara ve alkol kullanımı, birçok kanserde olduğu gibi, göğüs kanserinin risk faktörleri arasındadır.


Göğüs kanseri nasıl tedavi edilir? Cerrahi tedavi: Hastaların çoğu erken evrede yakalandıkları için, ameliyatla göğsün bir kısmının alınması yeterli olmaktadır. Bu hastaların bir çoğuna, eğer kanser kadınlık hormonuna (ostrojen) duyarlı ise genellikle hormon tedavisi önerilmektedir. Kanserin lenf bezlerine yayılması durumunda ise ameliyattan sonra kemoterapi (ilaç tedavisi) uygulanması gerekebilir.

Koruyucu faktörler Emzirmek göğüs kanseri için koruyucu bir role sahiptir. Örneğin 12 ay süreyle bebeğin emzirilmesi göğüs kanseri riskini %4.3 oranında azaltır. Fiziksel aktivite de göğüs kanseri riskini azaltan faktörler arasındadır.

Erken tanının önemi

Göğüs kanserininin tamamen tedavi edilebilmesi için erken tanı çok önemlidir.

Hemen hemen tüm kanserlerde olduğu gibi göğüs kanserinin tamamen tedavi edilebilmesi erken tanı konması sayesinde mümkün olabilir. Ailenizde göğüs kanseri tedavisi alan varsa veya yukarıda belirtilen risk faktörlerine sahipseniz erken yaşta tarama testi yaptırmanız önemli.

Işın tedavisi: Hastaların çoğunda, göğsün bir kısmı alındığı için ameliyattan sonra ışın tedavisi gerekmektedir. İleri evre kanserlerde ise kemik ağrılarını gidermek için veya karaciğere yayılmış kanserlerin tedavisinde de kullanılabilmektedir. Kemoterapi (ilaç tedavisi): Kadınlık hormonuna (ostrojen) duyarlı olmayan göğüs kanserli hastalarda ve lenf bezi tutulumu olan hastalarda tedavinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Son dönemlerde genetik alanındaki ilerlemeler sayesinde hangi hastalara kemoterapi gerektiği daha net olarak anlaşılabilmektedir. Bazı testler sayesinde gereksiz kemoterapi kullanımının önüne geçilebilir.

Nasıl korunulur? • 40 yaşına girdikten sonra, mamografi için doktora başvurmanızda fayda var. • Birinci derece akrabalarınızda 50 yaşın altında göğüs kanseri olan varsa daha erken yaşta tarama testine başlamanız ve bazı durumlarda genetik test yaptırmanız gerekebilir. • Göğüs kanseri riskini azaltmak için fiziksel olarak aktif bir yaşam tarzı benimseyin, sigara ve alkolden uzak durun. • En önemlisi de, eğer sağlık açısından aksini gerektiren bir durum yoksa bebeklerinizi anne sütüyle besleyin.

33


 Röportaj

 Bölüm 3

34

Göğüs kanserine daha fazla dikkat çekebilmek için 8 aydır Zürich’te göğüs kanseri tedavisi gören Filiz Y. ile de görüştük.

Meğerse kanser, çok büyük travma yaşayan insanlarda olurmuş. Filiz Y. Göğüs kanseri olduğunuzu ne zaman öğrendiniz? 2 yıl önce banyo yaparken, sağ göğsümde taş gibi bir kitle fark ettim. Elime geldiği an, bir şeylerin yolunda gitmediğini anladım. Öncesinde kontrol için doktora gitmiyordum. Keşke gitseydem, durumu daha önce fark edebilirdim. Hastalığı öğrendiğimde sarsıldım ama "Bana birşey olmaz" deyip hafife aldım kanserimi. Daha sonra parça alındı, mamografiye girdim,

ultrason çekildi ve kanser olduğum kesinleşti. Halbuki hiç hasta olmayacağımı düşünürdüm. Ne olursa olsun bu hastalık küçümsenmemeli. Ameliyata girdim, çıktım, gayet iyiyim... Doktorum, "Lenf nodülünden iki tane aldık, bir tane mikro metastazın var" dedi. Farkına vardım ki bu sadece bir geçiş anlamına geliyor. Tüm vücudumu sarabilir. İyice tedirgin oldum. Yıkım gibi oldu benim için. Onkolog bulduk bu sefer kemoterapi için. Altı kür alacaktım. Hayatım altüst olmuştu bir anda. İşten de ayrılmak


zorunda kaldım. İlk üç kemoterapi iyi gitti, ama üçüncüden sonra bedenin sarsılmaya başladı. Ruhsal çöküşler yaşadım.

Ailenizin yaklaşımı nasıl oldu? En başta kızıma bir şeyler söylemem gerekiyordu ama söylemedim. Durum ağırlaşmaya başlayınca anlatabildim ancak. O da çok sarsıldı. Hemen öleceğimi düşündü. O sıra kızım için güçlü olmam, mücadele etmem gerektiğini anladım.

Normal hayatınız nasıl etkilendi bu durumdan? Bir süre sonra saç dökülme süreci başladı. Doktorun da tavsiyesiyle peruk takmaya karar verdim. İnsanın saçının olmaması çok zor. Kadın dediğin saçıyla bütündür. Saçsız olmak, kanserdeki en zor aşamalardan biriymiş! Kızım "Anne böyle çok güzelsin, hiçbir şey takma böyle gez" dedi. Denedim ben de. Ama o kadar dikkat çekiyor ki; karşıdan 10 insan geliyorsa, hepsi gözünü dikip bakıyor. İnsanlar biraz daha duyarlı olsa bu konuda rahat ederim. Öyle bir acıma oluşuyor ki gözlerinde, korkunç! Öldürüyorlar hemen. Sen orada müthiş bir mücadele veriyorsun, hayata tutunmak için ama karşındaki bakış yarın ölecekmişsin gibi...

Normal hayatınız alt üst oldu yani? Aynen öyle. Tam hastalığı unutuyorum, geziyorum keyifli keyifli, birinin bakışıyla unutmak istediğin o gerçeği hatırlıyorsun. Çünkü kanseri ilk öğrendiğinde hayatının en yüksek tepesine çıkıyor bu durum, sonra yavaş yavaş rutinin olmaya başlıyor. Bir bakış, bir durum onu hatırlatınca, o yüksek yere tekrar taşıyorsun hastalığı.

Ailenizde göğüs kanseri olan var mı? Hayır yok. Bir kızım var. Benim yaşadıklarımı o yaşamaz umarım. Onkoloğum bana; “çocuğun var, ailende göğüs kanseri olan da yok. Sen neden kanser oldun?" diye sordu. Meğerse kanser, çok büyük travma yaşayan insanlarda olurmuş. Bu travma yaraya dönüşüyor. İçinde çok büyük fırtınalar kopanlarda, kötücül duyguları

yüksek olanlarda oluyor. Bunlarla baş ettiğinde hastalığı da yeniyorsun.

“8 ay öncesinden daha mutluyum“ Uzun süre kemoterapi aldım. Kemoterapi boyunca ağzının tadı olmuyor pek. Armudun tadı ne güzelmiş meğerse. Yeniden insan gibi hissetmeyi, bedenen sağlıklı olduğum, sevip sevildiğim için şükretmeyi öğrendim. Kendine dönüp, kendinle ilgili yaptığın eksiklikler neyse onları tamamlamayı öğretiyor. Farkındalığım arttı, sekiz ay öncesine göre daha mutluyum şimdi.

Ne değişti hayatınızda? Kızım hep şöyle derdi, "Annem kendine çok iyi bakar, hiçbir zaman hasta olmaz!" Bunu duyduğumda hoşuma giderdi. Şimdi öyle değil, "Anne de hasta olabilir, anne da yorulur, onun da dinlenmeye ihtiyacı var!" Öyle bir imaj çiziyorsun ki, yükleniyorsun, yüklendikçe sorumluluğun artıyor, bunu da yaptım, bunu da becerdim... Bir yerde teker patlıyor ve araba o yükü kaldırmıyor. Kendime vakit ayırmıyordum. Bu hastalık vakit ayırtmak zorunda bıraktı. Her sabah ışın tedavisine gidiyorum, iki saatim gidip gelmeyle geçiyor. Vaktim yok diye spora gitmiyordum. Ama varmış vaktim, ışına gidebiliyorum. Işın tedavisi bitince o vakti kendim için kullanacağım. Resim kurşuna gitmek istiyorum mesela. Tutkuyla resim yapmak istiyorum.

Son olarak nasıl bir mesaj vermek istersiniz? 8 aydır tedavilerim devam ediyor. Önemli bir yol kat ettik. İyileşme sürecim hızlı gidiyor. Kendimizi seversek, kendimize vakit ayırırsak, kendimizi mutlu edersek her şeyin üstesinden gelebiliriz. Doktorlarım, bu hastalıkla mücadelemde bana hep; "Her şey kafada bitiyor" diyorlar. Sen mutlu olursan, hiçbir şey olmaz. Bir daha olmaması benim elimde. Var olanı yok etmek ise şimdilik tıbbın işi.

35


Süper zeki robotlar insana neden ihtiyaç duysun ki? Birbiriyle savaşan, birbirini öldüren, üzerinde yaşadığı gezegeni kendisiyle birlikte hızla yok olmaya doğru götüren, varolan kaynakları eşit olarak paylaşamayan bir toplumsallığın parçası olarak insanın varlığını, süper zeki robotlara karşı haklı gösterebilmek de oldukça zor. Tüm bunları düşünerek,

“sorun insan toplumunun kendisi, robotlar değil”

 Gündem

dense, çok da abartılı olmaz gibi görünüyor.

36

Robotik ve yapay zekâ uygulamalarının gelişmesi, insan etkinliklerinin pek çoğunun kısa bir süre içerisinde robotlar tarafından yerine getirilebilmesi potansiyelini taşıyor ve bu potansiyelin gerçekleşmesi durumunda gündelik hayatın ciddi bir biçimde değişmesi ihtimali, geleceği bir yandan heyecan verici, diğer yandan da endişe uyandırıcı kılıyor.

Robotlar giderek pek çok iş alanında insanların yerini alıyor. İşlerin robotlar tarafından yapılması, robotların üretim sürecine getireceği verimliliğin ve bunun neden olduğu refah ve boş zamanın tüm insanlığı özgürleştirmesi ihtimali olsa da, robotların mülkiyeti kapitalistlerin elinde olduğunda bunun insanlık açısından tekinsiz bir gelecek yaratması da kaçınılmaz hale geliyor.

Funda Başaran fundabasarano@gmail.com


TEKİNSİZ SULAR Diğer yandan geleceğin tekinsiz olduğu hissinin tek nedeni de robotların insanların işlerini elinden alma ihtimali değil. İnsanın kendisine benzeyen, bilinç ve zekâya sahip makineler yapma tutkusu, başka endişeleri de gündeme getiriyor.

Ex-machina AVA

Kuşkusuz, robot teriminin ilk kez kullanıldığı, Osmanlıcasıyla “Alemşümul Sahte Adamlar” yani, Karel Capek’in R.U.R. (Rossum’s Universal Robots) isimli oyunu, hiçbir tutku, tarih ve ruha sahip olmadıkları halde, insanlardan daha güçlü ve zeki olduklarının farkına vararak insanları yok eden robotları ile kendine benzeyen makineler yapmaya çalışmanın insanlığı tekinsiz sulara sürükleyeceği konusunda uyarmaya çalışıyordu.

İNSAN HATASI

Üstelik robotların Capek’in oyununda anlatıldığı gibi duygulara, tutkulara sahip olup olmadığı sorusu da yapay zekâ uygulamaları arttıkça zihinleri meşgul eder hale geliyor. Örneğin 2014 yapımı Ex-machina filminde yapay zekâ AVA, “insan gibi” görünme, konuşma, hareket etmenin ötesinde varlığını sürdürebilmek için bir bilince sahip olduğunu, insan gibi düşünebildiğini kanıtlamak zorunda kalıyor. Kanıtlamanın yolu ise “imitasyon (taklit) oyunu” diye de bilinen Turing testini geçmek.

TAKLİT OYUNU 1951’de Alan Turing tarafından geliştirilen ve günümüzde hala yapay zekâ konusunda bir ölçüt kabul edilen test, makine ile insanı ayırt edip edememe üzerine kurulu. İlk ortaya çıkışından bu yana insan bilinci, düşünme, anlama gibi kavramlar etrafında dönen derin tartışmalara konu olan Turing testinin orijinalinde bir paravanın arkasında bir bilgisayar ve bir insan bulunuyor. Bir grup insan sorular soruyor ve aldıkları cevaplardan yola çıkarak bilgisayar ile insanı ayırt etmeye çalışıyorlar. Eğer bilgisayar verdiği yanıtlarla soruları soran kişileri kandırabilirse testi geçmiş sayılıyor, yani “düşünen makine” olarak niteleniyor. Başka deyişle, bir makineden testi geçebilmesi için başarılı bir şekilde insan taklidi yapması bekleniyor.

AVA’nın girdiği testte ise karşısında bir bilgisayar programcısı olan ve kendisini yaratan Nathan’ın şirketinde çalışan Caleb var. Caleb’i bir makine olmadığına inandırmak zorunda olan, ancak bir makine olduğunun anlaşıldığı noktadan sonra da “yaşama tutkusuyla” Caleb’i tanımaya çalışan ve onu nasıl cezbedip kendisine yardım etmesini sağlayacağını düşünmeye başlayan AVA, sonunda hayal gücünü, seksiliğini, farkındalığını, empati ve manipüle etme yeteneklerini kullanarak kendini yok olmaktan kurtarıyor ve Caleb’i ölüme terk ediyor. Elbette bir makine olduğu anlaşılmış olmasına rağmen, tıpkı bir insan gibi davranarak kendi varlığını koruyan AVA’nın testi geçip geçemediği bir soru olarak havada asılı kalıyor.

Alan Turing tarafından geliştirilen ve günümüzde hala yapay zekâ konusunda bir ölçüt kabul edilen test, makine ile insanı ayırt edip edememe üzerine kurulu. İlk ortaya çıkışından bu yana insan bilinci, düşünme, anlama gibi kavramlar etrafında dönen derin tartışmalara konu olan Turing testinin orijinalinde bir paravanın arkasında bir bilgisayar ve bir insan bulunuyor.

Turing Testi

Asimov’un üç “robotik kuralı”, tam da akıllı robotların kendi çıkarları için akıl yürütmekten alıkoyulmak üzere programlanması anlamına geliyor. Bu üç kuralla bir akıllı robotun kendi varlığını koruması, bir insana zarar vermeme ve bir insanın verdiği emre (elbette başka bir insana zarar vermediği sürece) uyma zorunluluğuna bağlanıyor. Ancak bu kural bile zeki ve bilinç sahibi robotların yarattığı tekinsizlik duygusunu engellemiyor. Arthur C. Clarke’ın 2001 Bir Uzay Efsanesi adıyla Türkçe’ye çevrilen kitabındaki HAL 9000 tam da bu duygunun bir diğer kaynağını işaret ediyor. HAL 9000, Discovery adlı uzay gemisinin çıktığı yolculukta, ikisi görev başında, üçü ise görev yerine varana dek uyutulmuş beş insan mürettebatla birlikte. Yolculuk sürerken, aslında olmayan bazı arızalar bildirerek gemideki iki insan mürettebatı, Poole ve Bowman’ı ve dünyadaki kontrol merkezini yanıltıyor. Bütün sistemlerin sorunsuz çalıştığı fark edildiğinde ise kendi görüşünde ısrar ederek “insan hatası”ndan söz ediyor. Poole ve Bowman bir sorun olduğunun farkına varıyorlar ve HAL 9000’ü kapatmak yani düşünebilen bir bilgisayar için ölümün eşdeğerini de içeren bir plan yapıyorlar. Ancak bu planı uygulamadan önce, tüm

37


tereddütlerine rağmen HAL 9000’in ısrar ettiği arızaya dair önerdiği programı uygulamaya koyuluyorlar. HAL 9000 önce arızayı onarmak için dışarı çıkan Poole’u uzay boşluğuna atıyor; arkadaşının peşinden giden Bowman’ın gemiye dönüşüne izin vermiyor ve bu arada uyuyan üç mürettebatın hayat destek sistemlerini kapatarak ölüme terk ediyor. Bowman bilgisayar kontrolü altında olmayan bir acil durum kapısından içeri girip, HAL 9000’i etkisiz hale getiriyor. Ama uzayda yapayalnız kalıyor. Serinin devam kitabı olan 2010 Uzay Efsanesi2’de HAL 9000’e bu yolculukta verilen görevin tasarım amacı ile çelişki içinde olduğunu ve bilgisayarın içine düştüğü ikilem nedeniyle psikoza girdiğini, durumdan kurtulmanın yolu olarak insan yol arkadaşlarını yok etmeye karar verdiğini öğreniyoruz.

38

Arthur C. Clarke’in kurguladığı HAL 9000’in psikozu, yapay zekâ ya da bilinç taşıyan makinelere dair önemli endişelerden bir diğerini daha somutluyor. Yapay zeka tasarımları daha karmaşık hale gelirken ve işlemcileri hızlanırken, giderek daha fazla sorumluluk yükleniyorlar. Ancak tasarımcılar tarafından her seferinde yeni bir algoritma yazıp sisteme ekleyerek yapay zekâya yüklenen bu sorumluluklar, istenmeyen sonuçlara neden olabilir mi? Yani yapay zekâ tasarımları mükemmel olsa bile, tıpkı HAL 9000’in iddia ettiği üzere “insan hatası” sözkonusu olduğu sürece tamamen güvenilir yapay zekâ uygulamaları olanaklı mıdır?

SORUN GERÇEKTEN ROBOTLAR DEĞİL Capek’in robotlarının yaratıcılarını öldürmesinin, AVA’nın testi geçip geçemediğini yanıtlamaya çalışmanın ya da HAL 9000’in girdiği psikozun yarattığı tekinsizlik, tam da robotların insan için aynadaki yansıması gibi olmasından, bir yandan çok tanıdık diğer yandan çok yabancı olmasından, insanı en karanlık yanı ile yüzleştirmesinden kaynaklanıyor. İnsanları ya da bütün olarak insanlığı yok etmeye karar veren robotları ele alan, her birisi de farklı gelecek tahayyülleri içeren senaryolar, aslında kendilerini üreten insanı aşan bir zekâya sahip olan robotların artık insana ihtiyaç duymaması temeline dayanıyor. Şöyle bir bakıldığında süper zeki robotlar insana neden ihtiyaç duysun ki? Birbiriyle savaşan, birbirini öldüren, üzerinde yaşadığı gezegeni kendisiyle birlikte hızla yok olmaya doğru götüren, varolan kaynakları eşit olarak paylaşamayan bir toplumsallığın parçası olarak insanın varlığını, süper zeki robotlara karşı haklı gösterebilmek de oldukça zor. Tüm bunları düşünerek, “sorun insan toplumunun kendisi, robotlar değil” dense, çok da abartılı olmaz gibi görünüyor. Ya da bugünün toplumunu niteleyen kapitalizmin ta kendisi olduğundan, başta söylediğimize dönüp “sorun kapitalizmin kendisi, robotlar değil” diye tekrarlamak gerekiyor.

Şimdilik robotlar ve yapay zekâ hâlâ insan tarafından programlanabiliyor olsa da, giderek gelişen bilgisayar sistemleri ile herhangi bir insanın yapabileceğinden daha hızlı hesaplamalar yapabildikleri, işleri yerine getirebildikleri ve hatta öğrenme yetisi kazanıyor oldukları şüphe götürmez bir gerçek. Yakın bir gelecekte, insandan daha zeki olan ve hatta insandan daha zeki olduğunu bilen yapay zekâya sahip robotlar üretilebilmesi ihtimali hiç de uzak değil.

HÂLÂ VAKİT VAR Şimdilik robotlar ve yapay zekâ hâlâ insan tarafından programlanabiliyor olsa da, giderek gelişen bilgisayar sistemleri ile herhangi bir insanın yapabileceğinden daha hızlı hesaplamalar yapabildikleri, işleri yerine getirebildikleri ve hatta öğrenme yetisi kazanıyor oldukları şüphe götürmez bir gerçek. Yakın bir gelecekte, insandan daha zeki olan ve hatta insandan daha zeki olduğunu bilen yapay zekâya sahip robotlar üretilebilmesi ihtimali hiç de uzak değil. Bilim insanları insandan daha zeki robotların 20-25 yıl içerisinde üretileceğini iddia ediyorlar. Şimdilik bu süper zeki robotların insanı gereksiz bulup bulmayacağını bilmemize olanak yok. Ama en azından şimdiden görünür olan toplumsal sonuçların bilincine vararak, akıllı robotların yaratacağı refahın tüm insanlık tarafından eşit olarak paylaşılacağı bir toplum tahayyülünü hayata geçirmek için mücadele etmek hâlâ olanak dâhilinde.


ZAHNARZTPRAXIS Oerlikon eidg.dipl. Zahnärztin M. Sahin

044 310 70 70

Sağlıklı gülüşler için, modern ve son teknolojiyle donatılmış kliniğimize sizleri de bekleriz.

M. Dent.Med Mutlu Sahin eidg.dipl. Zahnärztin

Hizmetlerimiz Acil hasta kabulü

Kişiye özel tedavi planlaması ve bilgilendirme Diş beyazlatma Diştası temizliği ve hijyeni Estetik dolgular Kanal tedavisi Diş çekimi ve diğer cerrahi uygulamalar Porselan/Zirkon kaplama ve köprü uygulaması Gülüş tasarımı Sabit ya da hareketli protezler Ağız içi deri hastalıkları Çene eklemi rahatsızlıkları tedavisi Çocuk diş tedavileri Zahnarztpraxis Oerlikon | Wallisellenstrasse 48050 Zürich | Tel: 044 310 70 70 zahnarztpraxisoerlikon@gmail.com | www.zahnarztpraxis | oerlikon.ch Bahnhof Oerlikona yürüme mesafesinde, Sternen Oerlikon’da. 11 ve 14 numaralı tramvaylar ile 61 ve 62 numaralı otobüslerle de erişim mümkündür.


 Gündem 40

İnsan evladı aidiyetsizlik duygusu ile kıvranıp yanıyorsa, hasret kaldığı bu duygusunu giderme arzusunu sosyal ilişkilere yönelerek giderir ve bu arayış kendisini manevi bir ihtiyaç olarak gösterir.

A

idiyetsizlik, firar eden ruhun ihtiyacı gibi tehazür de edebilir. Bu ruh halindeki insan her şeyden kaçar, geçmişi hatırlatan onun ağır yükünü taşımamak için çırpınır durur. Sık sık yer değiştirir, iş değiştirir, kalıcı ilişkilerde duramaz. Evi yoktur onun, evsiz kalarak kendini koruyabileceğini düşünür. Tüm kalıcı haller ona yalnızlığını ve aidiyetsizliğini hatırlatır. Diğer insanlarla iyi ilişkileri nasıl kurabilir insan? Ya da iyi ilişkilerin temel prensibi ne üzerine kuruldur? En temel duygu güvendir. Güvenin istismar edilmemesi, sadakatin gösterilmesi ve her şeyden evvel de dürüst olunması gerekir.

Mehmet Meral lic. Phil. Psychologe FSP Systemischer Therapeut mehmetmeral@gmx.ch

İlişkilerde duyguları bastırmak yerine iletmek en doğru yöntemdir. Bunları bazen verbal bazen de nonverbal iletebilir kişi. Önemli olan ötekinin duygularını hissettiğinde insanın susmaması ve onunla temas kurmasıdır. Kişinin ketum biri olmasının elbette bir hikayesi vardır ama ketum halinin ona zamanla bir şeyler vermeyeceğinin farkındalığı da zenginliktir aynı zamanda. Sır küpü olması ve sırlarını paylaşamaması insan ilişkilerinde ciddi aidiyet sıkıntılarını da beraberinde getirir. İnsan evladı ilişkilerinde samimi ve içten olmalıdır. Otantik olan insan iletişim kurmada zorlanmaz.


İnsana zehiri veren de insan, alan da insandır.

Acılar paylaşıldıkça azalır, sevgi paylaşıldıkça çoğalır.

İfade edilmeyen duygular ilişkilerde nasıl bir etkileşim yaratır? Amerika’da yapılan bir deneyde, birbirlerini hiç tanımayan deneklere 2’nci Dünya Savaşı’nda Hiroşima’ya atılan atom bombasının tahribatı konusunda belgesel bir film izletmişler. Deneklerden film sonrasında kendilerinde oluşan öfke, üzüntü ve tiksinti üzerine duygularını tarif etmelerini istemişler. Deneklerden bazıları izledikleri ve şahidi oldukları acı ve felaket üzerine kendilerinde oluşan olumsuz duyguları ifade etmişler. Araştırmacılar bazı denekleri ötekinin bilgisi olmadan hiçbir şekilde filmden sonra duygularını ifade etmemeleri konusunda tembih etmişler. Deneyin amacı burada ifade edilmeyen duyguların ilişkilere nasıl bir etkileşim yarattığını gözlemlemekmiş. Film sonrasında susan ve hiçbir şekilde duygularını ifade etmeyen çiftlerde etkileşimin hem oldukça zor hem de kısır bir hal aldığını gözlemlemişler. Otantik olanlarda rahatlama ve etkileşim gayet iyi iken, otantik olmayan ilişkilerde bir tıkanıklık ve duygusal ve sosyal donma hali gözlenmiş. Hiç konuşmayan kişilere karşı bir dostluk kurma girişimi ve motivasyonu oldukça düşük olmuş. Buradan hareketle insanlar arası

ilişkilerde içlerini acıtan ve inciten duyguları olduğunda bunu çekinmeden paylaşmalarını ya da iletmelerini tavsiye eden uzmanlar, özellikle de yas ve matemli ailelerde insanlar arası ilişkilerde bu acının paylaşılmasının olumlu bir etkileşim yaratacağını, paylaşılmayan acı üzerinden matem duygusunun etkili bir şekilde ömrü kısalacağını söylemektedirler. Bizim Anadolu’da bir söz vardır; "Acılar paylaşıldıkça azalır, sevgi paylaşıldıkça çoğalır." Burada temel eylem paylaşmaktır. Özellikle de kendilerini aşırı üzen ve geren meselelerde duygularını tekrar tekrar paylaşan insanlarda daha az depresif belirtiler gözlenmiştir. Duyuglarınız ister olumlu olsun ister olumsuz olsun paylaşıldıkça, çevenizle olan etkileşiminiz de olumlu anlamda gelişecektir. Bu aynı zamanda kendi değer duygunuzun yükselmesinde ve yaşama karşı iyimser olmanızda sizlere gidilecek bir yol açacaktır. Bizim toplulumuz yeri geldiğinde hiç tanımadığı bir kişiye bir anda bütün dertlerini dökecek kadar rahat olabiliyor aynı zamanda. Zaten "Memleket neresi?" diye başlayan soru o aidiyet arayışının altında duygularını dökme arzusundan başka bir şey de değildir.

Hiç unutmam, İstanbul İncirli’den Taksim otobüsüne, güneşin batmasına yakın bir saatte binmiştim. Otobüs yanılmıyorsam Avcılar hattıydı. Yanına oturmuş olduğum 25 yaşlarında bir genç kulaklık takmış müzik dinliyordu. Ben de kitabımı çıkardım tam okumaya başlarken, genç adam kulaklıklarını çıkardı; "Abi içimi dökecek birini arıyorum, sana dökebilir miyim?" dedi. Ben de meslekten gelen alışkanlı mı nedir bilmem, "Dök bakalım" dedim. Başladı ayrılmış olduğu sözlüsünden, gitti çocukluğuna ve uzun uzun anlattı annesini. Babasını sorduğumda, onu küçük yaşta kaybetmiş olduğunu söyledi, sonra da zor geçen askerliğini anlattı. Ardında başlayan aşkını ve üç yıllık sözlüsüyle olan hikayesini. Akşam saati olduğu için trafik sıkışlığından normal seyirde yarım saatte gideceğimiz yol sürdü mü iki saat. Tam iki saat durmadan duygularını anlattı. Ve her anlattığı kelimede hem samimi hem de içtendi. Konuşmanın sonunda bunları bana neden anlattın diye sorduğumda; "insan insanın sığınağıdır abi" dedi. Sana içim kaynadı beni dinlersin diye tahmin ettim ve tahminimde de yanılmadım dedi. Ben de evet dedim; "insana zehiri veren de insan, alan da insandır" dedim.

41


Dyt. Berna Danacı dybtbernadanaci@gmail.com

Reflü hastalığında beslenme tedavisi oldukça önem taşır. Tıbbi Beslenme tedavisinde yapılması gerekenler şu şekilde sıralanabilir;  Beden kitle indeksi dediğimiz obezite ölçütü normal sınırlar içinde tutulmalıdır. Gerekli durumlarda zayıflama programı uygulanmalı, ideal beden ağırlığı denetimi sağlanmalıdır.  Yemekler az az ve sık sık tüketilmeli, mide bir anda çok fazla dolması engellenmelidir.  Öğün sayısı ve sıklığı arttırılmalıdır. Kişinin hayat koşulları dikkate alınarak en az 6-7 öğün planlanmalıdır.  Diyetin yağ içeriğinin yüksek olması engellenmelidir. Hayvansal kaynaklı yağlar hastalığın seyrini şiddetlendireceği için özellikle kısıtlanmalıdır.  Yatmadan hemen önce yemek yenmemelidir. Yemek yeme işlemi uykudan en az 2 saat önce sonlandırılmalıdır.

 Sağlık

 Sakız çiğnemek reflü hastaları için tetikleyici olabilmektedir.  Yemekler yavaş yavaş yenmeli, iyi çiğnenmelidir.

42

 Aşırı sıcak veya soğuk besinler tüketilmemelidir.  Asitli meşrubatlar, alkol ve meyve suları içilmemelidir.

Reflü yani tıp diliyle özofajit , toplumda oldukça sık görülen bir gastroistestinal sistem hastalığıdır. Midedeki besinlerin özofagus dediğimiz yemek borusuna geri kaçması sonucu, özofagus mukozasında tahriş meydana gelmesiyle seyreden bir hastalıktır. Tedavisinde ilaç ve beslenme tedavisi etkindir. Gerekli durumlarda ameliyatta yapılabilir. Reflü, yemek sonrası mide yanması, mide özsuyunun ağıza doğru gelmesi ile kendini belli eden bir hastalıktır. Ağız kokusu, gaz problemleri, diş problemleri, öksürük, astım, uyku problemleri gibi belirtileri de mevcuttur. Aşırı yemek tüketimi, geç saatlerde yemek yeme, yemekten hemen sonra uyumak, obezite, bel kalça oranının artması reflü şikayetlerinin sebebi olarak gösterilebilir. Aşırı hayvansal yağlı besinler tüketmek, alkol alımının yüksek olması, sigara içmek, hızlı yemek yeme, öğün atlama gibi etmenler de reflüyü davet eder denilebilir.

 Yemekle birlikte, su vb. sıvılar mide doluluğunu arttıracağı için tercih edilmemelidir. Su öğün aralarında içilmelidir.  Reflüjenik besinler sınırlandırılmalıdır.  Çay, kahve gibi içecekler özellikle açık tüketilmelidir.  Egzersiz ana yemeklerden 45 dk. sonra ara öğünlerden en az 20 dk. sonra yapılmalıdır.

Reflü hastalarının uzak durması gereken reflüjenik besinler: Karbonatlı besinler, limon, domates, nane, kafeinli içecekler (çay, kahve), portakal,mandalina gibi turunçgiller, alkol, sarımsak, soğan, kızarmış besinler, yağlı gıdalar, aşırı tuz tüketimi, tuzlu et, balık, turşu, salça, baharatlar, acı, çiğ sebzeler, fFast food gıdalar, konserveler


Sigarayı bırakma yöntemleri hakkında bilgilendirilmek ve sigara içme alışkanlıklarınızı değiştirmek

SİZ

ET

R ÜC

Ücretsiz danışmanlık ve bilgi hizmetlerimizden faydalanmak için

Tel: 076 343 80 74 Dernekler bünyesinde ya da dernekler dışında oluşturulacak olan 6 kişilik gruplarla ücretsiz sigara bırakma kurslarına başlanabilir.

Bu Proje, Bundesamt für Gesundheit - Tabakpräventionsfonds, Institut für Sucht- und Gesundheitsforschung ISGF, Public Health Services ve HaberPodium tarafından desteklenmektedir.

Mahkeme ve Makamlarda vekâleten dava temsili Hukuk Danışmanlığı Arabuluculuk İşlem yardımı (Başvuru, dilekçe, şikâyet, itiraz) Uzmanlık Alanları • Avrupa Hukuku • İdari Hukuk • Arabuluculuk Mahkeme dışı çözüm işlemleri • Konsolosluk onaylı yeminli tercüme işlemleri • Türkiye’de emeklilik işlemleri • Türkiye’de tanıma ve tenfiz davaları takibi Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur

T: 076 328 74 80 F: 044 660 80 86

Derya Özgül, LL.M.

• İltica ve Yabancılar Hukuku Genel iltica davaları, Dublin Anlaşması, İnterpol soruşturma Vize işlemleri Aile birleşimi Nikâh işlemleri Çalışma izni Ülkeye giriş yasağının kaldırılması Vatandaşlık haklarının kazanılması Ve daha birçok farklı konuda danışmanlıklar. d.ozgul@adconsultancy.ch www.adconsultancy.ch


 Eğitm 44

SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ TOPLUMSAL VE EĞİTİMSEL FAALİYETLERE ETKİLERİ lbert Bandura isimli bir bilim adamı, 1960’lı yıllarda Stanford Ünversitesi’nde gelişim psikolojisi ve eğitim bilimlerinin en bilinen teorilerinden birisi olan 'Sosyal öğrenme kuramı'nı geliştirdi. Sosyal öğrenme kuramı, öğrenmenin ve yeni davranışlar edinebilmenin bir başkasını gözlemleyerek ve o kişiyi taklit ederek gerçekleşebileceğini açıklamıştır. Bandura'ya göre sadece taklit ederek ve gözlenmeyerek öğrenebilme sürecinin gerçekleşmesi için, taklit ve gözlemin yanı sıra, gerekli zihinsel faaliyetlerin de oluşması koşuldur.

Fuat Köçer Eğitimci


ve daha önemli olanı ise çocuklarda, saldırgan davranışlarında artışlar görülür. Bobo Doll deneyi

Bu deneyin bize sunduğu sonuçlar, öncelikle psikososyal, daha sonra da eğitimsel bir yaklaşımla yorumlanabilir. Toplumsal psikolojiye etkileri noktasında yaklaşıldığında, Bandura ve arkadaşlarının kuramı, bireylerin yetişkinlikte sergiledikleri davranışlar hakkında ipuçları vermektedir. Örneğin eşine karşı sözlü ve fiziksel şiddetde bulunan yetişkin bir birey, büyük ihtimalle karşılıklı saygı sınırlarının tartışma kültüründe sürekli aşıldığı, fiziksel olmasa dahi psikolojik şiddetin yaşandığı bir ortamda yetişmiştir.

Zihinsel faaliyet olarak nitelendirilen boyut, bu noktada öğrenme eğiliminde olan bireyin diğer kişilerle olan karşılıklı etkileşimidir. Özellikle saldırgan davranışların model alma yoluyla öğrenebileceği gerçeği üzerine Bandura ve arkadaşları bir dizi araştırmada bulunmuşlardı. "Bobo Doll deneyi" adını verdikleri deney, bunların arasında en tanınanıdır. Bu deneyde model bir kişi (yapılan deneyi bilmektedir ve bulunacağı eylemler deneyin bir parçasıdır), hacıyatmaz olarak da nitelendirdiğimiz, Bobo adlı plastikten yapılmış bir bebeğe saldırmıştır. Öncelikle plastik bebeğe küfür, hakaret ve aşağılayıcı bir hitapta bulunan model kişi, ardından fiziksel şiddete başvurup plastik bebeğin kafasına vurur, sağ-sola fırlatır, üzerine oturur ve yumruklar. Model kişinin bu eyleminin ardından video yoluyla çocuklara izletilmiş ve ardından aynı çocukların bobo adlı plastik bebekle oynamalarına izin verilmiştir. Deneyin sonunda çocukların model kişinin sergilediği saldırgan davranıştan iki şekilde etkilendikleri görülmüştür. İlk olarak çocuklar, bilmedikleri yeni saldırı şekilleri edinirler. Bunlardan ikincisi

Bundan yaklaşık altı ay önceki yazımda paylaştığım akademisyen Ceren Damar Senel cinayetinin ilk duruşmasında yaşananlar, bu duruma örnek teşkil edebilecek boyuttadır. Katilin ailesi, suçsuz bir kadının ölümüne neden olan yetiştirdikleri toplumsal canavarın ceza indirimi alması için her türlü iftira ve yalana mahkeme salonunda yataklık ettiği görülmüştür. Burada şiddetin meşrulastığı, toplumun çekirdek kurumu olarak tanımlanabilecek bir aile sistemi göze çarpmaktadır. Bugün çocuğunuza atacağınız bir tokat dahi, ileride çok derin toplumsal yaralar açabilir. Bandura`nın da kanıtladığı üzere, model alınarak öğrenilen şiddet, artış göstererek gündelik hayata yansımaktadır. Bugün şefkat ve bir tebessüm ile yaklaştığınız çocuk, ileride yüzlerce çocuğa şefkat ve güler yüz sergileyecektir. Aksi durum için de aynısı geçerlidir. Gelecek nesillerin ne denli evrensel ve insani değerlerle harmanlanacağı, biz yetişkinlerin bugün aile içinde, okulda ve toplumda sergilediği ve iyi ya da kötü davranış biçimlerinin meyvesi olacaktır. Bandura'nın deneyinden cıkarabileceğimiz ikinci eğitimsel sonuç ise, öğretmenlerin uygun model olması gerektiğidir. Eğitimcinin kendini ifade ederken seçtiği kelimeler, davranış biçimi, öğrencilerine karşı yaklaşım şekli, öğrenciler tarafından gözlemlenir ve model alınır. Burada belirleyici nokta, öğretmenin öğrencileri ile olan ilişkisinin niteliğidir. Aksi taktirde, öğretmen istediği kadar örnek davranış sergilerse sergilesin, öğrenci ilişkisinin iyi olmadığı öğretmenine alternatif, rol modeli sınıf dışında arar. Sağlıklı bir bağın kurulamadığı öğretmen-öğrenci ilişkisinde, katil hukukçular, kitap okumayan eğitimciler, hastayı müşteri olarak gören doktorlar, insani değerlerden uzak din adamları, yalan haber peşinde koşan gazeteciler türer.

45


Nurten Avcı (Maharaa) info@maharaa.ch

 Astroloji

Bu ay gezegenimiz TERAZİ burcunda

13 Ekim Dolunay Koç Burcunda Bu Dolunay’ı biraz daha hareketli yaşayacaksınız. Sanırım bu ilk iki hafta bir konuşma olacak, aniden uzun süre görmediklerinizi görecek, gözlerinizi gerçeklerden kapatamayacaksınız. Bu ayın ilk iki haftasında, iş ve özel ilişkilerimizi bayağı bir düşünmüş olacak, aniden patlamalar yaşacaksınız. İçinizden diyeceksiniz ki; “ Ben değer veriyorum, çok çaba harcıyorum ancak arkadaşlığımız samimi değil ve bu bana artık yetmiyor, bu değeri hissetmiyorum.“ Yani üzülüceksiniz. Belki bir ilişki yaşıyorsunuz fakat verdiğiniz değeri almadığınızı hissediyorsunuz. İş ya da özel ilişkilerinizde, karşı taraf beklentilerinizi yerine getirmeyebilir. Bu nedenle karşı tarafı eleştirmeyin. Diğer türlü çok kırıp dökebilirsiniz. Zaten Dolunay’da birçok patlama yaşayacaksınız. Sakin olmaya çalışın ve sorunları kırmadan çözmeye bakın.

27 Ekim’de Mars Satürn Kare Olacak

46

Bu günlere çok dikkat edin. Özelikle de ilişkilerinizde... Tartışma yaşadığınız takdirde kolay kolay gönül alamaz, uzun süreli sorunlarla karşı karşıya gelirsiniz.

Bu ay birçok gezegenimiz Terazi burcunda olacak. Terazi ilişkilerin burcudur. Bu yüzden Terazi hangi evinizdeyse, yıldız haritasına göre orada çok etkileneceksiniz. Çok önemli ve hareketli bir ay sizi bekliyor. Bu ay değişim ayı, yeniden doğuş ayı olacak. Yıl sonunda kendinize, “Ekim ayında çok önemli şeyler oldu“ diyeceksiniz. Ancak korkmayın. Unutmayın ki, ne iyi değilse o şey bitmesi gerektiği için biter ya da gerektiği için hayatımıza girer.

28 Ekim’de Akrep Burcunda Yeniay Yeniay’ı tek sözle ifade etmem gerekirse “yeniden doğmak“ olarak tanımlayabilirim. Akrepler bir şeylerden kolay kolay vazgeçemezler. Yeniay’da Uranüs, ayın ve güneşin karşısında olacağı için aniden, artık iyi olmayandan vazgeçebileceklerini ve yeni bir adım atabileceklerini düşünecekler. Burada önemli bir şey yaşayabilirsiniz. İşte tam bu sırada yeniden doğmuş olacaksınız. Bu ay, kendinizi yenileme ayı olacak. Sanki yeniden nefes alacak ve “oh be“ diyeceksiniz. Dünyaya yeni bir gözle bakacak, kendinize itiraf edemeklerinizi birden itiraf edeceksiniz.

Kriz yaşayanlar, bu dönemde eski düşüncelerini aniden geride bırakıp yeni duygularla yola devam edecekler. Yani bir krizi arkaya atacaklar.

31.10.2019 Merkür Akrep’te retro yapıyor Bu Merkür retrosu çok önemli bir retrodur. Normalinde Merkür güneşe yakın olan retrolar için çok kere “yanmış beyin“ derim. Çünkü düşünmekten etkileniriz, iletişim iyi olmaz, ne istedimizi tam bilmeyiz. Bazı astrologlar bu retroyu güneş tutulması olarak anlatıp insanları korkutuyorlar. Merkür’de güneş tutulması diye bir şey yoktur. Çünkü bu retroda Merkür tam da güneşin kalbinde yer alır. Bu da Akrep burcunda oluyor. Güneş, enerjisini doğrudan Merkür’e direkt verirken, Merkür hiç olmadığı kadar bilinçli düşünür. Bu retroda birçok insan ne istediğini çok iyi bilecek. Çünkü beyinleri çok iyi çalışacak. Bunu Akrep’te yaşadığınız için detaylı bir şekilde bir plan yapabilir, bir dahaki ayın 14’üne kadar o istediniz şeyi elde edebilirsiniz. İstemediğiniz bir şeyi ya da insanı hayatınızdan çıkaracaksınız. Burada dikkatli olmanız gerekiyor. Eğer konsantrasyonunuzu kötü bir şeye verirseniz olumsuzluk yaşayabilirsiniz. Ancak iyi bir şeye verirseniz o şeyi elde edersiniz. Birçok kişi için bu retro çok önemli olacak ve gelecek zamanda yaşanacakları çok etkileyecek. Akrepler, sizler çok açık sözlü olduğunuz için bu retroda dikkatli olun derim. Çünkü çok detaylı düşünüp insanları kırabilirsiniz. Her şeyden evvel kafanızı iyi şeylere verin derim. Çünkü hiç olmadığı kadar, birşeyleri elde etme imkanı olacak sizde.

NOT: Yıldız haritasında 12 ev vardır. Sizin yıldız haritanızda eviniz hangi gezegende yer alıyorsa konular da ona göre değişir. Yukarıda yazdıklarım geneldir ve herkesin yıldız haritasına uymayabilir.


AVANTAJLARINIZ • Hedef kitleye doğrudan erişim • Firma imajı yaratma • Marka değerini yükseltme özelliği • Düşük maliyet • Farklı formatlarda sabit tanıtım

İlanlar için Tel: 076 343 80 74 Firmanıza, HaberPodium sayfalarında yer vermek icin hemen arayın! www.haberpodium.ch info@haberpodium.ch /haber.podium


 Spor

Mustafa Aktaş Eski Futbolcu m.aktasch@gmail.com

48

Futbolda esas olan, oynadığınız formatı taktik ve teknik varyasyonları ile geliştirip daha da hızlandırmaktır. Çünkü futbol, her maç ve her pozisyonda değişkenlikleri mecbur kılan bir spor türüdür.

F

utbolda iki grup teknik direktör profili vardır. Birinci grup profildeki teknik direktörünün kafasında, oyununu her gittiği takıma uyguladığı bir taktik anlayış ile oyun kurgusu vardır. Bu tip teknik adamları kariyerlerinde bu anlayış ile başarılı olurlarken, yöntemleri her gittikleri takımda devam eder. Bu taktik anlayışa göre futbolcu transferleri yaparlarken, genellikle daha önce çalıştıkleri ve güvendikleri futbolcuları takımlarına transfer ederler. Yani hoca nereye futbolcu oraya. Bu tip teknik adamların oluşturduğu takımlardaki futbolcuların yaş ortalamaları da genellikle yüksektir.


Kimi zaman da futbol takımında daha önce çalıştığı bu taktik anlayışı benimseyen oyuncu gurubu, teknik direktörün çeşitli yollarla (tavsiye, kulis, baskı vs) kulübe gelmesini sağlayabilir. Bu gruptaki teknik adamlar, kariyerleri parlak, büyük başarılar elde etmiş ve futbol camiasında önemli yer tutan antrenörlerdir. Hangi lig olursa olsun, yarıştıkları liglerdeki en yüksek bütçeli takımlarda yer alırlar. Çünkü oyun kurgusunu sahaya yansıtmaları için gerekli oyuncu grubunu oluşturmaları, mali açıdan hep yüksek ücretler gerektirmektedir.

bitirebilir. Günümüzde bunun örnekleri mevcuttur. İdeal bir teknik direktör nasıl olmalı? Öncelikle adil olmalı. Çünkü adil olduğunda futbolcu ona inanır ve sahada maksimum performans gösterir. Ayrıca takım içinde uyuşmazlık, hoşnutsuzluk gibi durumlar olmaz. İyi bir performans sergileyen oyuncu ilk 11’de yer alacağını bilir. Teknik adamların vasıflarının ve vizyonlarının olması çok önemlidir. Lider özelliği ile, yenilikçi, araştırmacı

İkinci grup teknik adamlar ise, ellerindeki futbolculara göre sistem ve oyun formatı oluştururlarken, çalıştıkları klüplerdeki futbolcu grubuna göre oyun anlayışı geliştirirler. Bu teknik adamlar genellikle genç ve idealist olurlar. Futbolcularına karşı daha adil olan, aidiyet duygusu yaratan, yaratıcı, cesur ve başarıya aç kişilerdir. Birinci gruptaki teknik adamlara göre futbolcu grubu tarafından daha çok sevilen, saygı gören, en önemlisi de futbolcuların inandığı teknik adamlardır.

olup, kriz anlarında ve zor durumlarda çözümler üretebilmelidirler. Burada bilgi birikimi ile tecrübenin olması çok önemli.

Bu tip teknik adamların çalıştırdığı takımların yaş ortalamaları genellikle düşüktür. Bu nedenle de bu takımlardan daha fazla yıldız oyuncu çıkar. Çünkü bu tip takımlardaki oyuncular oyunlarında daha özgürdürdürler.

İyi bir teknik adamın iyi bir iletişime sahip dili de olmalı. Bu sayede hem oyuncularla hem takım yöneticileriyle hem de basın ile iletişim sağlıklı yürür. Yorum ve analizlerinizi yapmadan önce birkaç kez düşünün

Bu gruptaki teknik adamların çalıştırdığı takımların bütçeleri genellikle dar ve kısıtlıdır. Dar ve kısıtlı bütçelere sakatlık, kart cezası, formsuzluk gibi etkenler de eklendiğinde takım, içinden çıkılmaz durumlarla karşı karşıya kalabilir.

Genellikle televizyon ekranlarından veya stadyumlardan seyredilen futbolun, teknik adamların ve futbolcuların kolayca üstesinden gelebilecekleri bir oyun türü olduğu düşünülür.

Bu tip teknik adamlar her yerde olduğu gibi, kapitalizmin çarklarında ezilip kaybolabilirler. Bunu günümüz dünya futbol piyasasında görmek mümkün.

Bir çoğumuzun seyrettiği maçlarda kendisine göre hocaların yaptığı taktik yanlışları eleştirir, futbolcunun yapamadığı ya da yanlış yaptığı hareketleri basite alır.

Bu gruptaki teknik adamlar başarılı olduklarında büyük kulüplerden çok yüksek miktarlarda teklifler alırlar. Tam olarak kendilerini geliştiremeden; taraftar, basın, futbol kamuoyu baskısı ile yüksek rakamlara takımın başına getirilip, olası bir başarısızlıkta gönderilebilirler de. Böylesi bir durum teknik adamın kariyerini

İşin içinde olan birisi olarak, futbolun anlık değişken parametrelere dayalı, son derece karmaşık bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Bu oyun, çok büyük paraların döndüğü bir sektör olması itibarı ile tam bir kurtlar sofrasıdır. Siz siz olun futbol seyrederken, yorum ve analizlerinizi yapmadan önce birkaç kez düşünün.

49


İ

lk neslin ikonik far tasarımını ikinci nesile de taşıyan Nissan, bu bölümde Y formlu LED'lere yer verilerek daha ilgi çekici bir yüz ifadesi yaratmış. Nissan'ın V-Motion ızgara tasarımına sahip olan Juke, arkaya doğru alçalan tavan çizgisi ve 19 inçe kadar uzanan büyük jantlarıyla da artık daha atletik görünüyor. Qashqai'yi anımsatan stop grubu ise önceki nesilden daha farklı ve bizce biraz daha sıradan bir arka tasarım yaratmış durumda.

 Otomobil

Nissan'ın sıra dışı tasarımlı küçük crossover modeli Juke, 10 yılın ardından yenilendi. İkinci nesil Juke, yeni boyutları ile hem daha dinamik bir görünüm hem de daha geniş bir iç hacim sunuyor.

50

Selefinden daha uzun bir otomobil olan yeni Juke, 4210 mm'lik uzunluğa, 1595 mm'lik yüksekliğe ve 1800 mm'lik bir genişliğe sahip. Değişen boyutlarına rağmen ilk nesil Juke'dan daha hafif olan otomobil aynı zamanda daha rijit bir gövdeye de sahip. Yeni Juke'da 117 beygir gücünde 3-silindirli 1.0 litrelik turbo benzinli motor görev yapıyor. Nissan Intelligent Mobility teknolojileriyle donatılan otomobil, ProPILOT olarak adlandırılan adaptif hız sabitleme sistemine ve markanın güncel güvenlik teknolojilerine sahip.


51

Volkswagen'in tamamen elektrikli ilk seri üretim modeli olan ID.3 gün ışığına çıktı. 2025 yılına kadar 20 farklı elektrikli modeli pazara sunmayı ve 1 milyon adetlik satışa ulaşmayı hedefleyen marka, merakla beklenen ID.3 modelinin seri üretim versiyonunu tanıttı. Beetle ve Golf'ten sonra Volkswagen markası için yeni bir dönemin başlangıcı olarak gösterilen ID.3 markanın tam elektrikli ID. model ailesinin ilk seri üretim üyesi olarak karşımıza çıkıyor. Volkswagen, ID.3 ile sıfır emisyonlu mobiliteyi milyonlar için ulaşılabilir ve çekici hala getirmeyi hedefliyor.

ID.3, 330 km, 420 km ve 530 km menzile sahip üç farklı batarya seçeneğiyle satışa sunulacak. Sıra dışı şarj kapasitesi sayesinde otomobil, 100 kW DC şarj gücü ile 27 dakikada yüzde 80’e kadar dolum sağlayabiliyor ve bu şarjla 290 km yol yapabiliyor. Volkswagen, modelin bataryası için 8 yıl ve 160 bin kilometre garanti de sunuyor.


 Gezi Rehberi

JungfrauPark, İnterlaken’da bulunan bir eğlence parkıdır.

52

Uzaylılar konusunda yaptığı araştırmalarla tanınan, Erich von Däniken tarafından kurulan bu parkta, Däniken'in kitaplarında ele aldığı ve ona göre sırlarla dolu olan bazı nesnelerin kopyaları sergilenmektedir. Mekanda, geçişlerle bağlantılı yaklaşık 20 tematik bölüm mevcut. Her bölümde çocuklar ve yetişkinler tarihi gerçekleri ve bilimin inanılmaz gizemlerini tanıma imkanı buluyorlar, Bölümlerde; eski Mısır uygarlığı, Sahra çölünde yaşam, Kolomb’un işgali öncesi Latin Amerika uygarlıkları, denizaltılar ve batık hazineler hakkında bilgiler veriliyor. Her bölümdeki gezi için birer tiyatro sunumu, dersler ve multimedya sergileri de bulunuyor.

Parkın kuruluşu 24 Mayıs 2003 tarihinde Gizemli (Mystery) Park adı altında açılan park, 2006 yılı Kasım ayından 2009 yılı Mayıs ayına kadar finansal nedenlerden ötürü kapalıydı. Bu iflas sonrasında ismi, yakınlarda bulunan Jungfrau Dağı'na ithafen değiştirilen ve yeniden açılan bu park, içerisinde 7 farklı konunun ele alındığı salonlar barındırıyor.


Salonlar Bu salonlarda aşağı yukarı 10 dakika uzunluğunda, kimi zaman Däniken'in de eşlik ettiği video filmleri gösterilmektedir. Salonlar coğrafi konumlara ve konulara ve göre şöyle adlandırılıyorlar; Vimana Salonu: Antik Hindistanlılar uzay mekiklerini biliyor muydu? Bu salon içerisindeki ufak sergide, eski sanskrit metinlerinden yapılan bazı alıntılar ve Hindistan tapınaklarında rastlanan bazı rölyef ve kült objelerinin günümüz uzay teknolojisi ile sahip olduğu benzerlikler üzerine durulmuştur. Orient Salonu: Bu bölümde piramitlerin sırrına dair detaylar mevcut. Burada Kahire panoramasının tadını çıkarırken, Cheops Piramidi'nin tepesine sanal asansörle çıkabilirsiniz. Maya Salonu: Maya halkı zeki astronomlara mı sahipti? Bu salonda 2012 yılında sona eren Maya takvimi üzerine odaklanılıyor. 2012 yılı geride kalmış olmasına rağmen, parkta hala 2012 yılında ne olacak konusu ele alınmaktadır. Maya Salonu, doğum günü partileri ve çeşitli kutlamalar için de kullanılabiliyor. MegaStones Salonu: Stonehenge, eski rahiplerin bir zaman makinesi miydi? Jungfrau Salonu: Konu olarak Däniken'in içerikleri ile alakası olmayan bu salon içerisinde

JUNGFRAU – ALETSCH PANORAMA ŞOV Burada sizi muhteşem panorama gösterisi bekliyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Jungfrau - Aletsch bölgesinin, en güzel manzaraları, vadileri ve dorukları 15 dakika boyunca bu panoramik gösteri ile görülebilir. Yapmanız gereken sadece arkanıza yaslanmak ve anın tadını çıkarmak. 360°’lik Panorama, sezon boyunca her gün sadece saat 13.15’te gösteriliyor.

Jungfrau Dağı'na ait panoramaları gösteriliyor. Nazca Salonu: Tanrıların piktogramları? Challenge Salonu: Evrende yalnız mıyız? Park içerisinde bu salonların dışında, eğlence amaçlı iki uzay mekiği simülasyonu, bir denizaltı simülasyonu, gerçek altınları yıkayabileceğiniz bir yer olan Goldwashing Eldorado, İsviçre'de bulunan en kapsamlı gök taşı koleksiyonu, içerisinde lamaların ve develerin bulunduğu bir haynanat bahçesi de bulunmaktadır. Deniz altı simülasyonunda, deniz altı içindeki ziyaretçiler sular altında kalmış eski kültürlerin kalıntılarını ve Atlantis'i ziyaret edebilirler. Yapının giriş bölümü farklı sergilere de açık. Burada 2005 yılında ekin tarlalarındaki çemberler üzerine bir sergi düzenleniyor. 53 BÜYÜLEYİCİ OBERLAND Dileyenler Berner Oberland yolculuğuna da çıkabilirler. Koltuklarınızda; Bern Alplerinin üzerinden uçarken, ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış aylarında Bern Alplerinin nasıl değişimler geçirdiğini tecrübe edeceksiniz. Buraya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenler; www.jungfraupark.ch isimli internet sitesinden yararlanabilirler.


15. Zürich Film Festivali Üzerine Ayhan Demirden Sinema Eleştirmeni a.demirden@gmx.de

 Sinema

oluşturmak üzere yola çıktı. Festival kurucularının görevi devretmesi ile bundan sonra festivalin kendi kişiliğini oluşturma yolunda ilerleyeceğini şimdiden söyleyebiliriz.

54

15.

Zürich Film Festivali Altın Göz ödüllerinin sahiplerini bulmasıyla sona erdi. Yak-

laşık 58 Ülkeden 170 filmin gösterildiği festivalde bu yıl büyük ödül; Amerika

filmiyle Alexander Nanau'ya, Fokus Almanya Avusturya İsviçre ödülü Oyun Bozan (Systemsprenger) filmi ile Nora Fingscheidt'e gitti.

Çok önemli yapımların yer aldığı festivali izlemeye gelenler arasında ilişkilerin belli bir olgunluğa ulaştığını, insanların kendi aralarında izledikleri filmler hakkında konuştuğu, fikirlerini paylaştığı, gösterilen film temalarının tartışıldığı forumların bu yıl çok doyurucu olduğunu ve katılımcıların çok iyi hazırlandıklarını, gelecekte bu tür forumların daha sık yapılmasının film festivalinin kişiliğini oluşturmada ayrıca önem taşıdığını vurgulayalım.

rası dokumanter film ödülü Collektive

Yüksek sayıda seyirci çekmesi ve basının ilgi odağı olması ile önemli festivallerden biri haline gelen Zürich Film Festivali, kendine ait bir profil

Gösterime girecek filmler

Bizi en çok etkileyen gelecek dönemde gösterime girecek filmlere gelince;

Rejisör Roger Michell'in Blackbird adlı filmi Susan Sarandon ve Kate Winslet'in harika performansları ile göz alırken Fransız yapımı La Belle Epoque ile Daniel Auteuil, Fanny Ardant ışıldıyorlar. Yine fransa yapımı Les Miserables (Sefiller) bizi nefessiz bırakan, yönetmen Lady Ly'in Victor Hugo'nun romanını yazdığı yerde şu anda yaşanan sefilliği sergilemesi, bizi bekleyen sorunların giderek kangren haline gelmesini göstermesi çok etkileyici.

Japon yönetmen Hirokazu Kore-eda The Truth ile ana-kız ilişkileri çerçevesinde oyunlaştırdığı Catherine Denuve ve Juliette Binoche'nin rol aldığı film bu ilişkinin dışında sanat yaratıcılık ve bedelleri üzerine yoğunlaşıyor.

Ken Loach bu kez yeni liberal sistemin buluşlarından olan kişilerin bir firma gibi değerlendirildiği ve sömürüldüğü kargo firmalarının çalışmalarına fokusunu yöneltiyor, Sorry we missed you yaşanan rezilliği her açıdan sorguluyor.

İngiltere yapımı Devlet Sırrı-Official Secrets Keira Knightley'in bir ajanı canlandırdığı film, Irak savaşını önlemek için bazı gizli bilgilerin açığa çıkarılması ve bunun bedelleri üzerine oldukça etkileyici bir yapım.

Seberg adlı film fransız yeni dalga akımının unutulmaz oyuncusu ve stil ikonu Jean Seberg'in kısa yaşamını ve izinsiz olmasına rağmen FBI'ın izlemesini konu ediyor.

yapımı Metalin Sesi (Sound of Metal) adlı filmle Darius Marder'a, Uluslara-


Joker Rejisör Todd Phlipps daha önce Hangover filmlerini çeken biri olarak çok da ilgimize mazhar olan biri değilken, Batman'ın karşı kutbu kötülük simgesi Jokeri çekeceği söylentisi çıkınca inanmakta zorlandık. Joker, Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü alınca filme yakından bakmak da kaçınılmaz oldu tabii. Joaquin Phoenix'in canlandırdığı Joker, yani Arthur Fleck bir reklam firması için Palyaçoluk yaparak geçimini sağlamaya çalışmakta, annesi Mutter Penny'le (Frances Conroy) birlikte yaşamakta ve akşamları Murray Franklin (Robert De Niro) şov programını izlemektedir. Kendisi de tıpkı Murray Franklin gibi bir stand up komedyeni olma hayali içindedir. Maalesef içinde yaşadığı hayat ona bu fırsatları vermez. Elindeki reklam panosunu alan kişilerin peşinden koştuğunda küçük sokakta sıkıştırılıp bunlar tarafından üstüne üstlük bir de dövülür. Patronu tarafından azarlanır, arkadaşları tarafından hor görülür. Bunların yanında psikolojik olarak da zor durumdadır. İlgisiz ve olmaması gereken yerlerde ve zamanlarda histerik kahkahalarını tutamadığından çok zor durumlara düşmektedir. Yıllardır gördüğü psikolojik tedavi yeni harcamaları kısma politikaları gereği durdurulmak üzeredir. Günde 7 ayrı ilaç alarak yaşayan Joker suratındaki zoraki gülümsemeyi oturtmaya uğraşırken aynı anda gözyaşlarını tutamaz. Wall Street'ten çıkmış bankacı tipli herifler bir kadına sarkıntılık yapıp, Jokere de saldırınca, daha önce arkadaşının Jokere verdiği silahı kullanması ipleri koparır.

Martin Scorsese'nin yönettiği ve Robert De Niro'nun mükemmel oynadığı Taksi Driver filminin kahramanı gibi bütün karakterin değişimlerinin anlatmaya çalışan Todd Philipps, çizgi film karakterlerinin çok yalın iyi kötü ayrımından ayrılarak, bir karşı kahraman üzerinden psikolojik karakter analizi yapmaya kalkınca, en çok da burada tekliyor. Freudvari sahneler filmde sırıtırken filmin ritmini de sekteye uğratıyor. Joaquin Phoenix ise rolüyle büyülüyor. Bu rol için 26 kilo veren, vücudunun üstü göründüğünde kaburgaları sayılabilir hale gelen Phoenix, Jokeri ete tırnağa büründürmek, içindeki duygu fırtınalarını, beynindeki uğuldamaları, kontrol edemediği sinirleri, elleri kolları ve içimize işleyen bakışlarıyla çok zor bir görevin altından mükemmel bir ustalıkla kalkıyor.

55

Neredeyse Jokerin olmadığı hiç bir sahne olmayan filmde büyük bir olasılıkla Oscar ile ödüllendirilecek olan bu gayret, filmi de seyretmek için en büyük neden olarak ortada duruyor. Filmin mesajlarının yanlış anlaşılmaya çok müsait olduğunu, çünkü çizilen karanlık ortamı göstermesine rağmen sosyal analizlerden severek kaçan Amerikan tarzı yaklaşımlar sayesinde, Joker halk protestolarının kahramanı haline gelirken bunların Trump’ı destekleyen kitleler mi yoksa haklarını aramak için sokaklara çıkmış occuppy taraftarları mı olduğu belirsiz kalır. Şiddetle ve psikopatlarla muhalefet arasında kurulan algı birlikteliği çok tehlikeli sulara açılıyor. Her şeye rağmen harika bir oyuncuyu izlemek istiyorsanız Joker'i izlemelisiniz.

Yönetmen : Todd Phillips Yapım Yılı : 2019 Ülke : ABD, Kanada Türü : Dram Süre : 2s 2dk Oyuncular : Joaquin Phoenix, Robert De Niro, Zazie Beetz, Frances Conroy, Brett Cullen, Shea Whigham, Bill Camp, Douglas Hodge

Fragman


ï‚„ Yemek Tarifi

1

56

2

3


1

Sütlü Kabak Çorbası Malzemeler: 1 yemek kaşığı tereyağı, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 7-8 dal taze sarımsak, 7-8 dal taze soğan, 2 adet kabak (İkiye bölünüp dilimlenmiş), 1.5-2 su bardağı süt, 15-20 yaprak fesleğen veya herhangi bir taze otun yaprağı Hazırlanışı: Tereyağı ve zeytinyağını bir tencerede ısıtın. Dilimlenmiş sarımsak ve soğanı ekleyip, hafif renklenip yumuşayıncaya dek, 4-5 dakika kavurun. Kabakları ekleyip yüksek ateşte, 3-4 dakika daha kavurun. Süt, tuz, karabiber ekleyip bir taşım kaynatın ve kısık ateşte 20-25 dakika, kabaklar iyice yumuşayıncaya kadar pişirin. Ateşten alın, fesleğen yapraklarını ekleyip pürüzsüz olana dek el blender’ı veya mutfak robotundan geçirin. Daha yoğun lezzet için bu aşamada tereyağı da ekleyebilirsiniz. Servis ederken üzerine suyla kıvamı seyreltilmiş yoğurt koyup, taze sarımsak serpiştirebilirsiniz. Farklı bir doku olması için, kabak çekirdekleri uke Antep fıstığı da ekleyebilirsiniz.

2

Fırında Hamsili Pilav Malzemeler: 2 su bardağı pirinç, 1 soğan, 1 yemek kaşığı dolmalık fıstık, 1 çay bardağı zeytinyağı, 1 yemek kaşığı kuş üzümü, 1 tatlı kaşığı toz şeker, tuz, yenibahar, tarçın, 1 kg temizlenmiş hamsi Üzeri için: Frenk soğanı Hazırlanışı: Pirinci bir kaba alın. Üzerini geçecek kadar su ilave edip 20 dakika bekletin. Yemeklik doğradığınız soğanı ve dolmalık fıstıkları zeytinyağında birkaç dakika soteleyin. Fıstıkların rengi hafif dönmeye başlayınca süzdüğünüz pirinci ilave edin. Sürekli karıştırarak pirinçler şeffaflaşıncaya kadar kavurun. 3-3.5 su bardağı kadar su, kuş üzümü, toz şeker ve tuzu ilave edip orta ateşte pişirin, ocaktan alın. Yenibahar ve tarçını ekleyip karıştırın. Hamsilerin yarısını kuyrukları içeri gelecek şekilde, kapalı olarak hafif yağladığınız yuvarlak bir fırın kabına daire formunda dizin. Pilavı hamsilerin üzerine yayın. Kalan hamsileri de aynı şekilde pilavın üzerine dizin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 25-30 dakika pişirin, bir servis tabağına ters çevirin ve üzerini ince kıyılmış frenk soğanı ile süsleyip sıcak servis yapın.

3

Kayısı Püreli Kek Malzemeler: 4 adet yumurta, 1 su bardağı pudra şekeri, 100 g eritilip ılınmış tereyağı, 3 yemek kaşığı kakao, 1 paket kabartma tozu, 1 paket vanilya, 2.5 su bardağı un Kayısı püresi için: 5 adet büyük boy kayısı, 2-3 yemek kaşığı toz şeker, 1 adet çubuk tarçın Kayısı püreli keki süslemek için: 2-3 yemek kaşığı krema, 5 adet kayısı Hazırlanışı: Püreyi hazırlamak için kayısı çekirdeklerini çıkartın, irice doğrayıp tencereye aktarın. Üzerine toz şekeri, üzerini örtecek kadar suyu ve 1 adet çubuk tarçını ilave edin. Orta ateşte 10 dakika kadar pişirin. Kayısıları pişirdiğiniz suyundan yarım çay bardağı (50 ml) kadarını ayırıp daha sonra kullanmak üzere kenarda bekletin. Kalan kayısıları süzgece alıp süzün ve çok sulu olmayan bir meyve püresi elde edin. Yumurtaları ve pudra şekerini 5 dakika boyunca çırpın. Kayısı suyu ile eritilip ılınmış tereyağını ekleyin ve 1 dakika daha çırpın. Ayrı bir kapta elenmiş unu, kabartma tozunu, vanilyayı ve kakaoyu harmanlayın. Yumurtalı karışım ile kuru malzemeyi birleştirin. Spatula ile alttan üste doğru havalandırarak karıştırın. En son kayısı püresini ekleyip karıştırmaya devam edin. Kek hamurunu yağlanmış baton kek kalıbına (Veya yuvarlak, çapı 22-24 cm kadar bir kek kalıbına) dökün. Kek hamurunun üzerine çekirdeğini çıkarıp ikiye böldüğünüz kayısıları dilimlere denk gelecek şekilde yerleştirin. Her kayısı parçasının üzerine 1’er çay kaşığı toz şeker serpin (Piştiğinde reçel kıvamında ve tadında olsun). Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 40-45 dakika pişirin. Kayısı püreli kek pişince fırından alın, kalıbından çıkartıp tel bir ızgara üzerinde ılınmaya bırakın. İsterseniz dilimlerken krema eşliğinde servis yapabilirsiniz.

57


15 Eylül

17 Eylül

YÜRÜYÜŞ

Pazar

Salı

Doğada Yürüyüş

Beraber Dikiş Dikmek "Nähcafé"’de her Salı dikiş dikmeyi öğrenebilirsiniz ve kendi dikiş projenizi gerçekleştirebilirsiniz. Deneyimli dikişçiler size yardım edecek. Dikiş makineleri, kumaş ve araçlar hazır.

Bir uzman eşliğinde yenilebilir ve zehirli meyveleri arıyor ve bu sırada bunların ne kadar çeşitli olduğuna tanık oluyorsunuz. Buluşma noktası: "Schützenhaus Höngg" durağı. Saat: 14:00-16:00. Katılım ücretsiz.

Saat: 10:00-12:30 arası. Maddi gücü olmayanlar için CHF 1.- (varsa CHF 4.-), malzemelerle dahil.

http://www.zuerich-hoengg.ch

Yer: GZ Bachwiesen. Bachwiesenstr. 40, Zürich http://www.gz-zh.ch/gz-bachwiesen

19 Eylül

21 Eylül

Perşembe

Cumartesi

Yeni başlayanlar için Almanca

Ayrıcalıklar Üzerine Tiyatro kursu (21.09/22.09)

 Etkinlik Rehberi

Her Perşembe Langstrasse 200’de zemin katında yeni başlayanlar için kursa gidebilirsiniz. Bir uzman sizi Zürich şehrinde Almanca kursları hakkında bilgilendiriyor. Saat: 17:00-18:40. Katılım ücretsiz. Yer: L200. Langstr. 200, Zürich http://www.aoz.ch/introdeutsch

TİYATRO

İki günlük kurs gençleri ve yetişkinleri tiyatronun metotları hakkında ve "Privilegien" konusu ile ilgilenmeye davet ediyor. "Centro teatro do oprimido" (Rio Tiyatro Merkezi)’nden bir uzman kursu yönetiyor. Ön bilgi gerekli değil. Ct. 10:00-22:00, Pz 10:00-15:00. Başvuru: vielfalt@ mondopoly.ch. Katılım ücretsiz.

22 Eylül

SİNEMA

Pazar

Çocuklar İçin Sinema "Lila" sineması 6-13 yaş arası çocuklara sinema dünyasını anlatıyor. Filmin sonunda Film bilim adamıyla beraber kısa bir kurs olacak. Saat: 15:00-17:30. Giriş ücretsiz. Yer: GZ Höngg. Limmattalstr. 216, Zürich http://gz-zh.ch/gz-hoengg

Yer: Maxim Theater. Ausstellungsstr. 100, Zürich http://www.mondopoly.ch/news

58

23 Eylül

24 Eylül

Pazartesi

Salı

Bilgiyi Paylaşmak (23.09.-29.09.)

Gizlilik Üzerine Sergi

"Quartier macht Schule" projesinde insanlar bilgileniyor. Bunun için 60 değişik ders seçilebilir. Örneğin yabani arılar, sushi veya işaret dili hakkında. Dersler Zürich şehrinde çeşitli toplum merkezlerinde olacak. Program : http://www. gz-zh.ch/app/uploads/sites/16/2019/07/2019_ QmS_Programm-kl.pdf. Ders başına yer sayısı sınırlı, başvuru mecburi. Katılım ücretsiz.

Konser

26 Eylül

KONSER

SERGİ

"Privatsphäre - geschützt, geteilt, verkauft" sergisi özel ve umumi arasındaki ilişkiyi konu alıyor. Sergi 29.02.2020’e kadar. Pt-Cm 08:00-18:00. Ct 08:0012:00. Giriş ücretsiz. Yer: Stadthaus Zürich. Stadthausquai 17, Zürich http://www.stadt-zuerich.ch

27 Eylül

Perşembe

Cuma

"Herr Schneider" Zürich grubu Chanson, Klezmer ve Folk’tan etkilenen şarkıları çalıyor. Saat; 20:00. Giriş ücretsiz. Yer: Rakete Bar im GZ Bachwiesen. Bachwiesenstr. 40, Zürich http://www.raketebar.ch

Elektro-Parti

26.09-06.10.2019 Bu tarihler arasında 15. Zürich Flim Festivali yapılacak.Festival acılişı çevre ve insan halkarı aktivisti Bruno Manser tarafından yapılacak. Bu yil Festival jüri Baskanlığını ünlü yönetmen Oliver Stone yapacak.

Yer: Rote Fabrik, Clubraum. Seestr. 395, Zürich http://www.rotefabrik.ch/de/akteure/clubbuero

"Clubbüro" topluluğundan çeşitli müzisyenler bu akşam sahneye çıkıyor ve elektronik müzik çalıyor. Saat: 22:00. Giriş ücretsiz.



 Masal

B

60

ir varmış bir yokmuş... Hayvanlar şehrinde çok şirin bir ayakkabı dükkanı varmış. Bu dükkanın sahibi Samur Hanım imiş. Samur Hanım‘ın dükkanında her çeşit ayakkabı satılırmış. Dükkanın kapısında küçük bir zil asılıymış. Bu zil, müşteri geldiğinde çalarak Samur Hanım‘a haber verirmiş. Samur Hanım, işini çok iyi yaparmış. Hangi hayvana hangi ayakkabının daha rahat olacağını çok iyi bilirmi. Mesela, küçük ve dikenli ayakkabıları kirpiler için, hafif ve derisi ince ayakkabıları da ayrı tavşanlar için satarmış. Çünkü dikenliler kirpilere, ince derili ve hafif olanlar da çok hızlı haraket ettikleri için tavşanlara uyarmış...

değilmiş. Pembe Kulak‘ın ayakları, ayakkabının içinde bir o tarafa bir bu tarafa dönüyormuş. Üstelik ayakkabılar çok ağırmış. Değil hop hop zıplamak, tavşancık bu ayakkabılarla yürüyemiyormuş bile. Pembe Kulak üzülerek ayakkabıları çıkarmış. Samur Hanım‘a

Günlerden bir gün Samur Hanım dükkanında ayakkabı yapmaya dalmışken Çınnn... diye kapının zili çalmış ve küçük bir tavşan dükkanına girmiş. Bu tavşanın ismi Pempe Kulakmış. Samur Hanım;

- Lütfen ayakkabıları getirir misiniz, ben bunları alacağım.Samur Hanım,

- Hayırlı sabahlar küçük tavşan. Sana nasıl yardımcı olabilirim, diye sormuş. Pembe Kulak, - Ayakkabı modellerinizi görmek istiyorum, demiş. Samur Hanım, dolaptan model kataloğunu çıkarıp küçük tavşanın önüne koymuş. Ona tavşanlar için en uygun modellerini göstermiş -Bunların arasından birini seçebilirsin, demiş. Bende her çeşit ayakkabı var. Baksana, tokalı, tokasız, topuklu, topuksuz, kışlık, yazlık... Sen en çok hangi modeli sevdin. Pembe Kulak, - Ben bu dükkandaki en güzel ayakkabıyı istiyorum, demiş. Kataloğun sayfalarını çevirerek bakmaya devam etmiş. Sonra birden sevinçle kulaklarını sallamış, -İşte bu, diye bağırmış. Ben bu modeli çok sevdim. Bu ayakkabıyı almak istiyorum. Samur Hanım, - Ama bu model tilkilere göre, demiş. Senin ayakların için hem çok ağır hem de çok büyük. Bence bu ayakkabıyı hiç düşünme. Pembe Kulak üzülmüş. - Ama ben bu ayakkabıyı çok sevmiştim, diyerek dudağını bükmüş. Samur Hanım gidip onun seçtiği ayakkabıyı getirmiş. - İstersen bir dene. Bakalım rahat ede bilecek misin, demiş. Pembe Kulak, sevinçle ayakkabıları giymiş. Ayakkabılar güzelmiş ama doğrusu hiç rahat

- Doğru söylüyorsunuz. Bu ayakkabılar bana olmadı, demiş. Tekrar kataloğa bakmaya başlamış. Kataloğu karıştırmış karıştırmış, en sonunda çok zarif ama uzun bir ayakkabı seçmiş. Samur Hanım, - Üzgünüm ama, demiş. Bu ayakkabılar da sana göre değil. Sen kendine tavşanlar için olan modellerden birini seçmelisin. Fakat Pembe Kulak ısrar etmiş.

- Peki öyleyse, diyerek ayakkabıları getirmiş. Pembe Kulak hemen ayakkabıları giymiş. Aynanın önüne geçmiş ve kendini seyretmiş. - Ne kadar yakıştı, diyerek ellerini çırpmış. Beğendiği ayakkabıları Samur Hanım‘dan satın almış. Doğruca diğer tavşanların yanına gitmiş. Onlara yeni ayakkabılarını göstermek istiyormuş. Tavşanlar neşe içinde oyun oynuyorlarmış Pembe Kulak ayaklarını havaya kaldırmış ve - Bakın ne kadar uzun ve güzel ayakkabılarım var, diye onlara seslenmiş. Sizinkilere hiç benzemiyor. Diğer tavşanlar şaşkınlıkla ona bakmışlar. - Ayakkabıların çok güzel, demişler, ama sana göre değiller ki. Pembe Kulak onların sözlerine aldırmamış. Birkaç saat sonra akşam olmuş. Tavşanlar yuvalarına dönerken aniden iki parlak göz önlerinde belirivermiş. tavşanlardan biri avazı çıktığı kadar bağırmış. - Kurt. kurt. kaçın... tavşanların hepsi koşmaya başlamışlar. Pembe Kulak da kurttan kaçmak için tüm gücüyle kaçıyormuş. Fakat diğer tavşanların çok gerisinde kalmış. Çünkü ayakkabıları çok uzun olduğu için onları kontrol etmekte zorlanıyormuş. Çok geçmeden ayakkabısının önce biri sonrada diğeri tavşancığın ayağından fırlamış. Pembe Kulak yalın ayak, bir yandan koşuyor bir yandan da,

- Bana yardım ediiin, beni kurttan kurtarın, diye bağırıyormuş. Kurt ona iyice yaklaşmış. Bu sırada tavşancık çalıların arasında bir delik görmüş. Hemen deliğin içine girip saklanmış. Burası Fare Kuri 'nin yuvasıymış. Fare Kuri, nefes nefese kalmış Pembe Kulağı görünce başını sallayarak, - İyi kurtuldun, demiş. Eğer benim yuvam olmasaydı şimdi kurtun midesindeydin. Ertesi gün Samur Hanım yine dükkanında ayakkabı yapıyormuş. Zil çalmış, kapı açılmış. Gelen Pembe Kulakmış. Elinde de uzun ayakkabılar varmış. Samur Hanım yerinden kalkmış, - Ne oldu küçük tavşancık. Aldığın ayakkabılarda bir sorun mu var, diye sormuş. Pembe Kulak utanarak, - Hiç bir sorun yok ama onlar bana göre değilmiş, diye cevap vermiş. Sonra kurt ile olan macerasını Samur Hanım a anlatmış. Samur Hanım ayakkabıları alıp yerine koymuş ve, - Ben sana uygun olmadıklarını söylemişdim, demiş. Şimdi sana en uygun ve en güzel ayakkabıyı getireceğim. Az sonra elinde çok şık, ince derili ve hafif bir ayakkabıyla geri gelmiş. Pembe Kulak, Samur Hanım a teşekkür etmiş ve mutlu mutlu yeni ayakkabılarını giyerek evinin yolunu tutmuş.


Tehir etmek

Elma, armut kurusu

Çıplak

Yenilgiyi kabul etmek

Resimdeki şarkıcı

Yemen başkenti

Bir şaşırma ünlemi

Nikel (Simge)

1

İspanya Plakası

Morosiklet

Mısır güneş tanrısı

Delinmiş olan Bir nota Davulun tokmakla vurulan kısmı 4

Karadeniz teknesi

Hedef vurma

Japon para birimi 2

Telefon sözü

Ölümlü

Buyruk Söz Bir bağlaç

Bezginlik anlatan bir söz

Rusya'da bir ırmak

Rey

Yumuşak karşıtı,sert

Yasaklama Su, ab

Mecnun Bağırsakları (Eski dil) Kendisine inanılan kimse Kiloamper (Kısaca)

Ansızın

Kemik ucu

Ayak direme

Almanya plakası

Bilim

Yapım işleri

Alamet

8

61

3

Küçücük

Akıllıca İçten bağlılık 9

Esen, sağlam

Coğrafya'da düzlük

Hane

Bir dövüş sporu

Engel

Büyük tren istasyonu

Beyaz leke

Kirliliği gösteren iz

En kısa zaman

İlgi eki

6

Manda yavrusu

Saçın ayırma yeri

İyi, güzel

Sodyum (Simge) İnce yapılı

Bir mikroskop camı

Bir soru takısı Şaman

7

Tarif

Uzaklık anlatır

Hayvan topluluğu

Milattan önce (Kısaca)

Yabancı

Bir cetvel türü

Valide anne 5

Uzaklık anlatır

Öteye götürmek

ANAHTAR SÖZCÜK

1

2

3

4

5

6

7

Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: OYUNU KULLAN

8

9

Tibet sığırı


Feldbergstrasse 33, 4057 Basel 061 691 24 71 www.muzik-kitap.com info@muzik-kitap.com

Eğer duyuyorsanız, anlıyorsanız; bir zamanlar sekiz milyar insanın, yüz milyarlarca bitkinin, böceğin, hayvanın yaşadığı Dünya gezegeninde, henüz yıkılmamış, sulara gömülmemiş karanlık bir kulübede yaşamın sonunu bekleyen dünyalı bir kadının tanıklığıdır bu. Kurumuş dere yatakları, plastik adalarının doldurduğu denizler, eriyen buzullar, yaşam alanları talan edilmiş hayvanlar, her gün bir yenisine şahit olunan doğal felaketler… Taşları duyarsızlık ve sorumsuzlukla döşenen bu yolun sonunda bizi ne bekliyor?

Köpekli Çocuklar Gecesi

 Ayın Kitapları

Oya Baydar

Oya Baydar, edebiyatımızın ilk ekolojik distopyası denebilecek Köpekli Çocuklar Gecesi’nde hepimizin içten içe bildiği ama birçoğumuzun görmezden geldiği küresel iklim krizine ve o krizin ortasında kalan insana yöneltiyor kalemini. Yıllar sürecek kuraklıktan, susuzluktan ve savaşlardan sonra yaşanacak küresel tufan, yaşamı sona erdirirken umut Köpekli Çocuklar’la yeniden doğacak mı? Köpekli Çocuklar’la İklim Çocukları’nın buluşması geleceği kurtarabilecek mi?

Evren Balta, oldukça hızlı seyretmekte olan dönüşümün kültürel, siyasal ve iktisadi boyutlarını tartıştığı bu kitabında belirsizlik yaratan güvensizlik ve tedirginlik hissinin akisleri üstüne düşünürken kurumlar, koşullar ve siyasal eğilimler arasında güçlü bağlar kuruyor.

62

Tedirginlik Çağı-Şiddet Aidiyet ve Siyaset Üzerine Evren Balta

“Yaşadığımız her tür talihsizliğin kendi başarısızlığımızdan kaynaklandığına inanan, yoksulluğumuzun ya da yoksunluğumuzun temel sebebinin ‘içindeki beni’ yeterince ortaya çıkarmamaktan kaynaklı olduğuna emin, en çok satan kitapların hep kişisel gelişim kitapları olduğu bir ‘kendi kendine yardım’ toplumu bu. ‘Kendine yardım etmeyene kimse yardım etmez’ söyleminin ‘kendine yardım etsen de sana yardım etmem’ söylemine dönüştüğü bir toplum. Böylesi bir toplumda bugün yüz yüze olduğumuz en önemli meselelerden birisi hem toplumsal hem de bireysel olarak belirsizlik ve güvencesizlikle baş etme kabiliyetimizdeki büyük krizdir.”

Dün gece geç vakit ve önceki gece, Kapıya Vuran Tommy’ler, Kapıya Vuran Tommy’ler kapıya vurdular… Her şey tanıdık görünse de artık hiçbir şey aynı değildi. Bir yaz günü ormanda gezinen Bobbi Anderson daha önce defalarca geçtiği yerde bir şeye takılır. Onun ve tüm kasabanın kaderini değiştirecek bir şeye...

Şefkat Stephen King

O sırada çok uzaklarda olan Jim Gardener (şair, alkolik ve intihara meyilli) arkadaşı Bobbi’nin sesini (kendi zihninde) duyup geri döndüğünde “değişen” ve “gelişen” bir kasabayla karşılaşır. Belki bin yıldır toprağın altında gömülü kalmış bu gizemli, metal cisim kasabadaki herkesin bedenini… aklını ve… ruhunu tek tek ele geçirmektedir.



Fl ye r

fl a m a ra

İn te rn

et

Sa

yf a la r

ı

Fo to ğ

i rg De

lo

ta Ka g

m

fi

Br oş

rı sa

Ta

ür

m

a kl Re

a Gr

V

k

iz

le ri Fi m

bi

ok

t

V hi e d zm a h et a ...

Lo go

Ba

sk

ı

Re kl a

ı rt Ka

yn

lm

za

e it

Di ka

a Pl

Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur Tel: +41 (0) 76 343 80 74 info@argemedia.ch www.argemedia.ch


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.