HaberPodium, Sayı 75, Aralık 2019

Page 1


Allianz Suisse ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓

Autoversicherung Hausrat Privathaftlich Rechtschutz Lebensversicherung Hypothek Krankenkasse Kredit Geschäft Versicherung

Serdar Eser

Schaden Hotline: 0800 22 33 44 Allianz Suisse Hauptagentur Oftringen Nordstrasse 14 CH-4665 Oftringen www.allianz-suisse.ch

Versicherungs- und Vorsorgeberater Finma Registernr.: 33082

Tel: 058 357 53 87 Mobil: 079 159 87 59 Fax: 058 357 53 71 Mail: serdar.eser@allianz.ch



ABONE OL,

İsviçre gündemini bizimle takip edin!

DERGiN HER AY ADRESiNE GELSiN! 1 yıllık Abonelik ücreti sadece 75 Sfr.

İsim: Soyisim: Firma: Faaliyet alanı: Dergi teslim Adresi: Posta Kodu/ Şehir: Telefon: E-Mail: Meslek: Doğum tarihi:

İmza

75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın. BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO 60-648799-5 IBAN: CH59 0900 0000 6064 8799 5

ArgeMedia-HaberPodium Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur +41 (0) 52 514 11 00 +41 (0) 76 343 80 74 Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. www.haberpodium.ch

/haber.podium /haberpodium


Elinizde tuttuğunuz bu sayı, HaberPodium’un 75’inci sayısı. 2012 yılında başladığımız HaberPodium çalışması bu güne dek önemli ilerlemeler kaydederken, İsviçre’de olup bitenleri aktaran önemli bir platforma dönüştü.

Aydın YILDIRIM a.yildirim@haberpodium.com

Çalışma dahilinde, kendi alanlarında uzman olan yazarlarımızın her ay köşelerinden aktardıkları bilgiler de ayrı değerler taşıyor. Aktarılan temel bilgiler, burada yaşayan insanlarımız için oldukça önemli. HaberPodium ekibi olarak çalışmalarımızdaki temel çabamız, İsviçre’de yaşayan Türkiye kökenli ve Türkçe konuşan kesimleri her yönü ile bilgilendirmek oldu hep. Çalışmalarımızda özellikle göçmen kesimlerin hemen hemen her alanda sorunlar yaşadıklarına tanıklık ettik. Kimi sorunlar burada doğup büyüyen gençler için de mevcut maalesef. Günümüz koşullarında habercilik-gazetecilik yapmak da zorlaştı. Haberin içeriği, haberin veriliş şekli, bakış açılarına göre takipçilerden gelen eleştiriler-tepkiler derken, bu zorlu durumdan bizim de etkilenmememiz mümkün

Künye / Impressium HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt. Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis. ArgeMedia HaberPodium Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur Tel

+41 (0) 76 343 80 74

E-Mail info@haberpodium.com Web www.haberpodium.ch Inserate marketing@haberpodium.com Bankverbindung KONTO 60-648799-5 IBAN CH59 0900 0000 6064 8799 5

Sahibi / Herausgeber ArgeMedia Genel Yayın Yönetmeni / Chefredaktor Aydın Yıldırım Haber Müdürü / Nachrichtenchef Derya Özgül Redaksiyon / Redaktion Reyhan Alhas Yazarlar / Autoren Ayhan Demirden Bahar Yıldırım Berna Çoban B. Nazan Walpoth Bülent Kaya Edibe Gölgeli Fikret Zengin Fuat Köçer Gamze Hacipasaoglu Gülter Locher Haşim Sancar Mehmet Meral Meral Acar Mustafa Aktaş Özgür Tamcan Sibel Arslan Savaş Şengül Yasemin Schreiber Pekin

Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen Kantone Savas Kulug Hukuk Danışmanı / Rechtsberaterin Derya Özgül LL.M Grafik Tasarım/Baskı / Grafische Design/ Druck ArgeMedia Türkiye Sorumlusu Kurtuluş Karaşın Online / Internet Sadık Bagadur Yayın Periyodu / Periode Yılda 11 Adet, her ayın 15'i 11 Mal Jährlich, jeder 15. des Monats Die Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe (www.haberpodium. com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren.

değil tabi. Buna rağmen, ilk sayıdan bu yana oluşturduğumuz yayın çizgimizden sapmamaya özen gösterdik. Zorluklarına rağmen, çalışmalarımızı bugünlere taşımamıza vesile olan sponsorlarımızın ve abonelerimizin destekleri oldukça önemliydi. Bu destekler, yayın çizgimizdeki özgünlüğümüzü korumamızda ve bağımsız kalmamızda etkin rol oynadı. Dileriz sponsor ve abonelik destekleri bundan sonraki süreçte de artarak devam eder. ……… İsviçre‘nin en güzel zamanları. Noel... Bu dönem meydanlarda kurulan pazarlar, yan yana dizilmiş minik ahşap kulübeler, ışıl ışıl parlayan caddeler masalsı bir hava katıyor şehirlere. Yılın en soğuk zamanlarında kurulan ve 24 Aralık tarihine kadar açık kalacak olan bu pazarları dolaşmanız içinizi ısıtabilir. Sonrasında ise yeni yıl…! HaberPodium ekibi olarak, 2020 yılının tüm insanlığa sağlık, mutluluk, sevgi ve barış getirmesini temenni ediyoruz.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir. HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Redaksiyon kapanış: Her ayın 3'ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3'üne kadar göndermeniz gerekmektedir. Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz. www.haberpodium.ch facebook/haber.podium twitter/haberpodium instagram/haberpodium


8

9 ŞUBAT ALARI M A L Y O K HAL

14

GENÇLER MESLEK EĞİTİMLERİNİ NORMAL SÜRESİNDEN ÖNCE SONLANDIRIYOR FİRMALAR,

16

 Bu Sayıda

18

6

27

27

28

Kötü bir Sekundarschule öğrencisi olmaktansa, iyi bir Realschule öğrencisi olmak daha değerli.

11

31 12

21

 Sayı 75 / 15 Aralık 2019

32

13

24


35

44

52

Bildiğimiz İnternet Çökerken

46 36

48 38

54

42

Hangi Filme Gitmeli?

56 Yemek Tarifi

40 49

Etkinlik Rehberi

Sarayın Küçük Sırrı Mila

42

50

Bulmaca

Ayın Kitapları

58 60

61 62


T A B U Ş 9 I R A L A M A L Y O K L A H

İsviçre genelinde 9 Şubat'ta 2 konu halkın oyuna sunulacak. Daha Ekonomik Konutlar Halk İnisiyatifi

 Gündem

Cinsel Yönelim Temelli Ayrımcılık Nefref Çağrısı ile Mücadele

8

Bu oylamalara dair detaylar şöyle;

Daha Ekonomik Konutlar Halk İnisiyatifi (Mehr Bezahlbare Wohnungen) İsviçre Kiracılar Birliği'nin gündeme getirdiği bu halk inisiyatifi için 104.800 geçerli imza toplamış, toplanan imzalar 18 Ekim 2016 tarihinde yetkili devlet kurumlarına sunulmuştu. Federal Hükümet, 9 Ekim 2019 tarihli toplantısında, bu inisiyatifin halk oyuna sunulmasına karar vermişti. İnisiyatif öncüleri, konut piyasasında son yıllarda yaşanan gelişmelere, Federal Hükümet’in konut politikasına ve konut politikaları ile ilgili aldığı kararlara tepki gösteriyorlar.


İnisiyatif sorusu

“Daha Ekonomik Konutlar“ isimli halk oylamasını kabul etmek istiyor musunuz?

İnisiyatif öncüleri, konut piyasasında son yıllarda yaşanan gelişmelere, Federal Hükümet’in konut politikasına ve konut politikaları ile ilgili aldığı kararlara tepki gösteriyorlar. Düşük maliyetli konut tedarikini arttırmayı hedefleyen inisiyatif şu önlemleri talep ediyor;

İsviçre Kiracılar Birliği'nin gündeme getirdiği bu halk inisiyatifi için 104.800 geçerli imza toplamış, toplanan imzalar 18 Ekim 2016 tarihinde yetkili devlet kurumlarına sunulmuştu. Federal Hükümet, 9 Ekim 2019 tarihli toplantısında, bu inisiyatifin halk oyuna sunulmasına karar vermişti.

• Önceden planlanmış genel konut inşaası planlarının teşviki yerine, düşük maliyetli kiralık konut arzının teşviki yapılmalıdır. Bu teşvik kantonlarla işbirliği içinde uygulanmalıdır. • Kamu destekli tadilat projelerinin, düşük kiralı konutların kaybına yol açmaması için uygun önlemler alınmalıdır.

• Yeni konutlarda, kâr amacı gütmeyen konut inşaatının payı ülke genelinde en az %10 olmalıdır. • Kantonlar ve belediyelere, kar amacı gütmeyen konut inşaatını teşvik etmek amacıyla uygun araziler için ön alım hakkı tanınmalıdır. Buna ek olarak Federal Hükümet, kantonlara ve belediyelere, devlete veya kamu şirketlerine ait arazilerin satımı durumda da ön alım hakkı vermelidir.

9

Kim, ne diyor? Destekleyenler Sol partiler de inisiyatifçiler gibi oylamada “Evet” yönünde oy kullanılması ve yasanın kabul edilmesi gerektiği yönünde görüş bildiriyorlar. İsviçre’de uygun fiyata çok az konut bulunduğunu söyleyen inisiyatifçiler, bu durumun temel nedenin; “evlerini kiraya veren konut sahiplerinin kiraları sürekli arttırarak bu artışlardan kârlar elde etmeye çalışmaları“. olduğunu söylüyorlar ve kâr amaçlı olmayan konutlar yapılmasını talep ediyorlar.

Karşıtlar Federal Hükümet ve Parlamento “Hayır“ yönünde görüş bildiriyor. İnisiyatifin talep ettiği piyasa müdahalelerinin gerekli ve gerçekçi olmadığını belirten Federal Hükümet, yeni inşa edilecek olan konutların %10 kadarının kâr amacı gütmeyen konut kuruluşları tarafından yapılması gerektiğini savunmuyor ve tutumunu şu şeklide gerekçelendiriyor; “Federal Hükümet, piyasalardaki rahatlamaya rağmen İsviçre nüfusunun konutlandırılmasının yüksek öncelikli olduğunun ve nü-

fusun büyük bir kesiminin bölgesel düzeyde uygun fiyata ev bulmasının zor olduğunun farkındadır. Ancak inisiyatifin talep ettiği önlemler, federasyona ve kantonlara ekonomik yük getirecektir.“ Federal Hükümet, kâr amacı gütmeyen konut lehine, uygun fiyatlı konutları teşvik etmek için, önümüzdeki on yıl içinde 250 milyon frank tutarında bir fon desteği sunmayı taahhüt ediyor.


9 ŞUBAT AMALARI HALK OYL

Cinsel Yönelim Temelli Ayrımcılık ve Nefret Çağrısı ile Mücadele (Diskriminierung und Aufruf zu Hass aufgrund der sexuellen Orientierung)

İnisiyatif sorusu

10

14 Aralık 2018 tarihinde Ceza Yasası’nda ve Askeri Ceza Yasası’nda yapılan “Cinsel Yönelim Temelli Ayrımcılık ve Nefret Çağrısı ile Mücadele“ isimli değişikliği kabul ediyor musunuz?

Federal Parlamento, Aralık ayında gerçekleştirdiği bir oturumunda, ırkçılık karşıtı ceza hukukunun bir parçası olarak, cinsel yönelime dayanan nefret ve ayrımcılık çağrılarının da cezalandırılmasına karar vermişti. Genç SVP’liler ile Gençlik ve Aile Çalışma Grubu’ndan oluşan referandum komitesi, bu yasa düzenlemesine karşı 67.000 geçerli imza toplamıştı. İsviçre Anayasası’nda, yaşam tarzı temelinde ayrımcılığı yasaklamasına rağmen, insanların cinsel yönelimlerine dayalı nefreti azmettirme konusunda yasal boşluklar mevcut. Var olan ceza kanunu sadece ırk, etnisite veya din ayrımcılığının kovuşturulmasını öngörürken, homofobik ve cinsel tercihli ifadeler

buna dahil edilmiyor. Bu nedenle de, genelleştirilmiş homofobik ifade karşıtı olan eleştirel ya da saldırgan ifadeler, mevcut olan mevzuat tarafından kovuşturulmuyor. Yeni düzenleme ile, cinsel yönelime dayalı ayrımcılığı da içerecek şekilde, ırk ayrımcılığına karşı mücadele etmek için mevcut Ceza Kanunu hükümlerinin genişletilmesi amaçlanıyor. Düzenlemenin kabul edilmesi durumunda, İsviçre Ceza Kanunu’nun 261’inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilecek; “Bir kişiye veya gruba; ırkı, etnisitesi, dini veya cinsel yönelimi nedeniyle ayrımcılıkta bulunanlar, halkı kin ve düşmanlığa teşvik edenler, bir ırkı, etnisiteyi, dini veya cinsel yönelimi toplumsal ideolojik propaganda

yoluyla sistematik olarak bastıranlar ve karalayanlar, aynı nedenlerle propaganda faaliyetleri düzenleyenler ve buna katılanlar, söz, yazı, resim, jest, şiddet veya başka yöntemlerle bir kişiyi veya grubu aşağılayıp onlara karşı ayrımcılık yapanlar, ırk, etnik köken, din veya cinsel yönelimleri nedeniyle bir insan grubunu insan onuruna aykırı bir şekilde aşağılayanlar, bu sebeplerden birine karşı ya da biri sebebiyle ayrımcılık yapanlar, soykırımı veya insanlığa karşı işlenen diğer suçları reddedenler, bunları önemsiz gibi gösterenler ve bir kişiye veya bir gruba ırk, etnik köken, din veya cinsel yönelimleri için kamu hizmeti sunmayı reddedenleri haklı çıkaranlar, üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar.“

Kim, ne diyor? Destekleyenler Federal Hükümet ve Parlamento bu oylama için “Evet“ denmesini öneriyor. Buna göre, cinsel tercihlerinden dolayı kimse dışlanamaz. Yeni yasa, ceza yasasını daha anlaşılır kılarken, cinsel tercihlerinden dolayı haksızlığa uğrayanları da koruyor.

Karşıtlar Ayrıca bu yasal düzenleme düşünce özgürlüğü ile çelişmiyor. Federal Hükümet, yasal değişikliğin amacını; “Toplumda nefreti teşvik edebilecek ve sosyal bütünlüğe zarar verebilecek her türlü ayrımcılıkla mücadele.“ şeklinde açıklıyor.

Genç SVP’lilerin öncülüğünü yaptığı referandum komitesi, değişikliğin bir sansür yasası olduğunu dillendiriyor ve “Hayır“ oyu kullanılmasını öneriyor. Komite, yeni düzenleme ile düşünce ve vicdan özgürlüğüne darbe vurulacağını ifade ediyor.


Isabelle Moret İsviçre Federal Parlamentosu, 20 Ekim seçimlerinden sonra şekillenmeye başladı. 51’inci dönem için bir araya gelen milletvekilleri, 2 Aralık’ta yaptıkları oylamalarla 200 kişilik Federal Meclis ile 46 kişilik Senato Meclisi başkanlarını seçtiler. Oylamalar sonucunda Federal Meclis başkanlığına Isabelle Moret, Senato Meclisi başkalığına ise Hans Stöckli seçildi. Federal Meclis başkanlığı koltuğuna oturan FDP’li Isabelle Moret, geçerli olan 198 oyun 193’ünü alarak rekor bir oy oranı ile seçildi.

İS İLE L C E AL M FEDER CLİSİ E M O T LDİ İ SENA Ç E S I NLAR A K Ş BA Hans Stöckli

Moret, Kanton Waadt’dan meclise girmişti. 13 yıldır Federal Meclis’te bulunan 48 yaşındaki Isabelle Moret, Kanton Waadt’dan seçilen ilk kadın meclis başkanı oldu. Gelecek 12 ay için başkanlık görevini yürütecek olan Moret, yaptığı ilk açıklamada; mecliste kadınların ve gençlerin olmasından dolayı mutluluk duyduğunu ifade etti. Oylamalarda, Federal Meclis Başkan yardımcılığına, Kanton Bern’den SVP’li Andreas Aebi ile Katon Aargau’dan Yeşiller Partisi üyesi İrène Kälin seçildiler. Senato Meclisi Başkanı Hans Stöckli 46 sandalyeli Senato Meclisi başkalığına ise Hans Stöckli seçildi. Geçerli olan 41 oyun 39’unu almayı başaran SP’li Stöckli, Kanton Bern’den seçilmiş ve Senato Meclisi’ne girmeye hak kazanmıştı. 67 yaşındaki Stöckli, Kanton Bern’den Senato Meclisi başkanlığı görevi yürütecek olan 15’inci kişi. Uzun bir politik kariyeri bulunan Stöckli, politik hayata 27 yaşındayken atıldı. 20 yıl boyunca Biel Şehri’ne belediye başkanlığı yapan Stöckli, ilk olarak 2004 yılında Federal Meclis’e girmişti. Stöckli 2011 yılından bu yana da Senato Meclisi’nde Kanton Bern’i temsil ediyor.

11


Bildirilmesi zorunlu olan silahlar Bildirilmesi zorunlu olan silahların içerisinde, ateşli silah olmayan, airsoft silahları, kurusıkı tabancalar ve paintball silahlar bulunuyor. Spor tüfekleri ile tek atımlık av tüfekleri de bu kategoride yer alıyor. Bildirilmesi gereken bir silah alırken, yazılı bir sözleşme yapmak zorunlu. Ateşli silah alınması durumunda satıcı, kantonal yetkililere satış hakkında bilgi vermek zorundadır.  Gündem

Kategorisinden bağımsız olarak silahları edinecek olan kişi, yasal olarak yetişkin yaşta ve eylemlerinin sorumluluğunu alabilecek durumda olmalıdır. Sabıka kaydının bildirilmesi her kategori için gerekli iken, kişinin, şiddet içeren davranışlarının ve suçlarının bulunmamış olması zorunludur.

12

Ruhsatlı Silahlar Pistonlu silahlar, tabancalar, pompalı tüfekler, İsviçre ordusu tüfeği gibi yarı otomatik tüfekler ruhsatlı silahlar kategorisine giriyor. İsviçre hücum tüfeği de, hizmetten sonra tam otomatikten yarı otomatiğe dönüştürülmüşse bu kategoriye uygundur.

İ

sviçre Ateşli Silahlar Yasası’na göre silahlar üç kategoriye ayrılıyor; Bildirilmesi zorunlu olan silahlar, Lisanslı silahlar ve Yasaklı silahlar. Bunlara dair detaylar şöyle;

Ruhsata tabi olan bir silahı almak için ateşli silah ruhsatına sahip olmak gerekir. Ruhsat ise, Kantonal Silah Ofisi’nden, sabıka kaydı belgesi ve pasaport/ kimlik kopyası karşılığında edinilebilir. Yasaklı Silahlar Yasaklı silahlar kategorisinde ise, otomatik silahlar, ağır makineli silahlar, yarı otomatiğe dönüştürülmüş otomatik silahlar (İsviçre ordusunun askerlik silahları hariç) bulunmaktadır. Susturucu ve gece görüş cihazı gibi aksesuarlar da bu kategoride yer alır. Şok cihazları, fırlatma bıçakları, muştalar ve bu ürünlere benzeyen silahlar da yasaktır.

Bu kategori her ne kadar “yasaklı silahlar” olarak adlandırılsa da, bu silahları yasal olarak elde etmek mümkündür. Bunun için bir istisnai onay gerekmektedir. İzin, bu silahlar spor amacıyla kullanıldığı takdirde verilebilir. Neler silah olarak sayılıyor? İsviçre yasalarına göre “nelerin silah olduğu“ sorusu önemlidir. Bir samuray kılıcı veya bir hançer silah olarak sayılmıyor. Ancak hançerin bıçağı simetrikse, en kısıtlı kategori olan yasaklı silahlar kategorisine girer. Silah Yasası aynı zamanda tehlikeli nesneler taşıma konusunda da kısıtlamalar getiriyor; beyzbol sopası, makas ve bisiklet zinciri bu nesnelerden bazıları. Silah Yasası’na dair yapılan revizyon 19 Mayıs 2019 tarihinde yapılan bir halk oylaması ile, Silah Yasası’nın kısmi olarak revize edilmesi kapsamında, yarı otomatik silahlara dair bir karar alındı. Halkın %63,7’sinin “Evet“ dediği bu oylama ile, İsviçre Silah Yasası’na, AB kanunları gibi, silahların kötüye kullanımıyla ilgili yeni düzenlemelerin getirilmesi kabul edildi. Silah yasasına dair kısmı revizyonun kabul edilmesi ile birlikte silah yasasındaki hükümler değişirken, kategorilendirmeler de bu değişikliklerden etkilendi. Bu kapsamda; • Yüksek şarjörlü yarı-otomatik silahlar daha katı bir şekilde sınıflandırılacak. • Kurusıkı tabanca da, roketatar gibi Ateşli Silahlar Yasası kapsamında değerlendirilecek. • Ruhsatlı silahlar kategorisinde yer alan silahlar da artık yasaklı silahlar kategorisinde yer alacak. • Pistolde 20 atıştan fazlası, tabancalarda ise 10 atıştan fazlası yüksek şarjörlü sayılacak.


üvenlik yetkililerinin verilerine göre, İsviçre’de her yıl binlerce kadın aile içi şiddetin kurbanı oluyor. Verilere göre, 2018 yılında 7 bin 576 kadın aile içi şiddetin mağduru oldu. Bu, rakamsal olarak aylık 631, günlük ise 21 şiddet vakasına denk geliyor. Buna ek olarak 3 bin 700’den fazla saldırı, 3 bin 400 tehdit ve bin 880’den fazla yaralama vakası gerçekleşti. Aynı yıl içerisinde toplamda 24 kadın öldürüldü. Ayrıca yıl boyunca her hafta bir cinayet teşebbüsü gerçekleşti. Bu veriler sadece polis tarafından kayıt altına alınan vakalardan oluşurken, şiddet vakalarının bilinenden daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

Saldırı

3BİN700

Tehdit

3BİN400

Yaralama

BİN800

13

Sigarayı bırakma yöntemleri hakkında bilgilendirilmek ve sigara içme alışkanlıklarınızı değiştirmek

İZ

TS

E CR

Ü

Ücretsiz danışmanlık ve bilgi hizmetlerimizden faydalanmak için

Tel: 076 343 80 74 Dernekler bünyesinde ya da dernekler dışında oluşturulacak olan 6 kişilik gruplarla ücretsiz sigara bırakma kurslarına başlanabilir.

Bu Proje, Bundesamt für Gesundheit - Tabakpräventionsfonds, Institut für Sucht- und Gesundheitsforschung ISGF, Public Health Services ve HaberPodium tarafından desteklenmektedir.


Can Çıkar Huy Çıkmaz (mı?)

 Psikoloji

Dr. med. Yasemin Schreiber-Pekin Kadın Doğum Uz., Psikoterapist y.schreiber@bluewin.ch

14

D

avranışlarımızın yaklaşık % 50’sini otopilot modunda yapar, günlük rutinimizi mümkün olduğunca fazla kafa yormadan halletmeye bakarız. Gerçekten de alışkanlıklar yaşamımızı genelde çok kolaylaştırır. Düşünün bir kere; her gün verilmesi gereken binlerce kararın her birini etraflıca düşünüp tarttıktan sonra, bilinçli bir şekilde karar verecek olsak nereye kadar varabiliriz? Bu sürekli bizi engeller, gereksiz yere zaman ve güç kaybına neden olurdu. Fakat işimizi böyle son derece kolaylaştıran alışkanlıkların çok kötü bir özelliği daha var; alışkanlık! Değiştirmeye kalkışınca farkederiz ne denli inatçı olduklarını. Bir an dikkat etmezsek bakarız eski alışkanlıklara dönüvermişiz.


İnsanoğlunun hem en büyük kuvveti hem en büyük kepazeliği bu alışkanlık denen nesnedir! Nazım Hikmet Alışkanlıklar, belli işaretlere otomatikman verilen, geçmişte sürekli, aynı şekilde ve tekrarlanarak öğrenilmiş cevaplardır. Benzer durumlarda düzenli ve sürekli aynı davranışlar sürdürülürse, beyin, işaretle gösterilen tepki arasında ilişki kurarak yeni nöronal bağlantılar oluşturur. Bu, günlük yaşamda şu demektir; televizyonun karşısına oturunca çerez atıştırma isteği, stres sırasında tırnaklarını kemirme, veya tecrübeli şoförün arabayı otomatikman sürmesi. Tetikleyici işaretlerde dört ayrı grubu ayırt ediyoruz;

1

Dışardan belirlenen şartlar (bulunduğumuz yer, çevredeki insanlar vb., örneğin sigara içilen ortam),

2 Belirli zamanlar (sabah uyanır uyanmaz ilk sigarayı yakma)

3 İçinde bulunduğumuz ruh hali

(üzüntüden, yalnızlıktan, can sıkıntısından çikolata atıştırmak),

4 Daha önceki veya o andaki davranış (kahve içerken canı sigara istemek).

Rutin sözcüğü çok zaman alışkanlıkla eş anlamlı olarak kullanılsa da, yapılan işle ilgili edinilmiş bilgiyi içerir. Türkçede tiryakilik diye de adlandırdığımız alışkanlık, bağımlılık yolunda bir adımdır. Özellikle güçlü alışkanlıklardan bağımlılığa benzer davranışlar oluşur. Öyle ki, arzular aşermeye, takıntılara, saplantılara dönüşür. Tetikleyici olaylar alışkanlığa, alışkanlıklar ödüllenmeye yol açarak iyice yerleşir beyine. Sonunda tetikleyici işaretle ödüllendirme birbirine o kadar sağlam bağlanır ki, sürekli beklenti ve arzulama durumu, yani bağımlılık oluşur. Alışkanlıklar otomatikman gerçekleşir olsa her hareketimizi kontrollü yapmamız mümkündür elbet. Fakat yine

de bilinçli verilen her karar bir enerji sarfiyatı oluşturduğundan bildiğimizden şaşmamakla işin kolayına kaçarız çok zaman. Bir davranışın alışkanlığa dönüşmesi, bilinçli olmaktan çıkıp içgüdüsel hale gelmesiyle gerçekleşir. Daha sonra da rutin, tiryakilik, bağımlılık dediğimiz olumlu veya olumsuz durumlar oluşur.

İnsanlar en çok atacakları yeni adımdan, söyleyecekleri yeni sözden kısacası alışkanlıklarını terk etmekten korkarlar. Dostoyevski İstenmeyen alışkanlıktan kurtulmak için adım adım yeni rutinlerin bulunması ve geliştirilmesi gerekir. Beynimizin defalarca aynı şekilde tekrarlanan davranışı otomatikleştirme, yani düşünmeden, içgüdüsel olarak yapma özelliği vardır. Yeni rutinler geliştirmek için 3 altın kural;

1

Alışkanlığa yol açan işaretleri ve ödüllendirmeyi tanımak. Eski alışkanlıklar beyinden hiç bir zaman tamamen silinmediğinden nüks olasılığı yüksektir. Bu nedenle hangi işaretlerin alıştığımız davranışı tetiklediğini bilmemiz gerek.

2 İşaretle ödülün aynı kaldığı

yeni alışkanlılar edinmek. Örneğin kahve kokusunun tatlı bir şeyler yemeğe yol açtığını gözlemlemişsek bilinçli olarak alternatif davranışlar geliştirebiliriz.

3 Yeni öğrenilen alışkanlığı

tekrarlamak ve bedenin gösterdiği tepkiyi algılamak. Örneğin buzdolabının kapısına üzerinde “yoğurt” yazılı bir not kâğıdı yapıştırarak refleks olarak kremalı pastaya saldırmayı önlemek.

Alıştığımız her şey tanıdık, bildik ve yakındır. Yeni olan ise denenmemiş,

riskli, yabancıdır ve korku yaratabilir. Yeni bir şey bulmak yaratıcılık, açıklık; yeniye doğru ilk adımı atmak cesaret; yeni bir şey öğrenmek sabır ister. Yinelemeyi önlemek için şartları değiştirmenin faydası vardır. Örneğin yeni alışkanlığı tatil sırasında, değişik bir ortamda geliştirmek, riskli sosyal ortamdan kaçınmak veya buzdolabında sadece sağlıklı yiyecekler bulundurmak işe yarıyor.

Alışkanlığı pencereden aşağı atamazsınız; tatlı dille ikna ederek merdivenden basamak basamak indirebilirsiniz. Mark Twain Yeni rutinin gelişmesi için hissedilir, gözle görülür işaretler ve ödüllendirmeler koymanın faydası oluyor. Spor ayakkabılarını koridorda iyi görünür bir yerde durdurmayı, belki ayakkabının yanına ufak bir çikolata koymayı deneyebilirsiniz. Kahve içmezden önce spor ayakkabısı giyip, kahvenin ardından hemen koşuya gitmek de yeni oluşturulan bir rutin haline gelebiliyor. Araştırmalar, yeme, içme spor gibi rutinlerin yerine yerleşmesi için ortalama 66 gün gerektiğini, fakat bu sürecin bir yıla kadar uzayabileceğini gösteriyor. Daha karmaşık rutinler daha da uzun zaman istiyor. Önümüze kuruyemiş konmuşsa, sonuncu leblebi bitene kadar silip süpürmek, hepimizin iyi bildiği olaylardandır. İşin püf noktası, sürekli suçluluk veya başarısızlık duyguları yaşamak yerine kendi sınırlarını bilebilmek, çerez atıştırırken bir an durup bekleyerek tokluk duygusunu algılamak veya şarabın tadını çıkarabilmek için bütün bir şişeyi içmek gerekmediğini anlamak. Kısa vadeli değişmelere, alışkanlığın iradeyle bastırılması sayesinde ulaşabiliyoruz. Orta ve uzun vadeli değişmelerse alışkanlık çemberinin kırılıp yeni rutinler geliştirilmesiyle oluşuyor. Bunun için amaç koymak, davranışlar hakkında düşünmek, tetikleyen işaretleri tanımak ve alternatif davranışlar geliştirmek gerekiyor.

15


FİRMALAR, MESLEK EĞİTİMİ ALAN ÖĞRENCİLER SAYESİNDE BÜYÜK KAZANÇLAR ELDE EDİYORLAR

İ  Güncel

sviçre’deki firmaların neredeyse üçte ikisi, çıraklık eğitiminden dolayı ekonomik kârlar elde ediyor.

16

Federal Mesleki Eğitim ve Öğretim Enstitüsü tarafından yapılan bir ankete göre firmalar, meslek eğitimi alan gençlere yıllık olarak ortalama 3200 frank ödüyorlar. Anket soruları, eğitim odaklı olan ve olmayan binlerce şirkete yöneltilirken, anketten elde edilen veriler doğrultusunda bazı karşılaştırmalar yapıldı. Ankete katılan firmalar genellikle, öğrenci istihdamı nedeniyle ek harcamalarının olduğunu söylerlerken; meslek eğitimi alan gençlere maaş ödemeleri yaptıklarını, giyim, materyal veya eğitim kurslarının maliyetlerini karşılamak zorunda olduklarını ifade ediyorlar.

566MİLYONFRANK Yapılan tahminlere göre, İsviçre’de eğitim veren tüm firmalar, 2016/17 döneminde yaklaşık 566 milyon franklık bir kazanç elde ettiler. Bu durum, İsviçre’de meslek eğitiminin ekonomik anlamda ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.


Meslek eğitiminde koşullar ve meslek belgesi Meslek eğitimi alan öğrenciler, işletmeler için değerli hizmetler sunuyorlar. Durumun bu yönde ilerleyip ilerlemeyeceği ise, eğitim süresi ile, sektörün ve mesleğin ne olduğuna göre değişiyor. Özellikle de Federal Meslek Belgesi (EBA) temelli yapılan eğitimler olumlu mali gelirlere vesile oluyor. İki yıllık bir eğitim süreci düşünüldüğünde, meslek eğitimi için firmaya alınan bir öğrencinin bu firmaya ortalama 10 bin franklık getirisi oluyor. Üç yıllık bir Federal Mesleki Yetenek Belgesi (EFZ) eğitimi ile bu firma daha fazla kâr elde edebiliyor. Ancak dört yıllık Federal Yetenek Belgesi Eğitimi için ilk iki yılda da ödemeler yapıldığı için, sonuçta sadece 8600 franklık net bir kazanç elde ediliyor.

Firmanın büyüklüğü ve yeri önemli Meslek eğitimi alan gençlerin çalışmaları, eğitim harcamalarına daha çok yatırım yapabilecek büyük işletmeler yerine, istihdam sayısı 50 kişi civarında olan küçük işletmeler için daha kârlı hale geliyor. Firma büyüklüğünün yanı sıra, firmanın bulunduğu bölge de önemli bir etken. Örneğin Doğu İsviçre ve Cenevre bölgelerindeki net gelirler Zürich’e göre çok daha yüksek.

Sektör ve meslek farklılıkları önemli Sektöre ve mesleğe göre ortaya çıkan farklılıklar büyük oranda önem taşıyor.

Örneğin inşaat sektöründeki ekonomik gelirler, yönetim veya endüstri sektörlerine oranla çok daha yüksek. Çünkü bu alandaki öğrenciler daha üretkenler. Öğrenciler, vasıfsız işçiler tarafından yapılabilecek işleri çok daha hızlı bir biçimde halledebilmektedirler.

gerekliliği sebebiyle, eğitimin başlangıcından itibaren yüksek bir maliyete sebep oluyor. Bu alanlarda meslek yapan öğrenciler daha az üretken olabiliyorlar.

Meslekler arası farklılıkların önemi de büyük. Örneğin bir ofis asistanı firmaya ortalama 18 bin frank kazandırıyor. Bunun nedeni ise, bu meslek için eğitim masraflarının düşük olması ve firmanın öğrencileri etkili bir biçimde kullanabiliyor olması.

Buna rağmen firmalar, meslek eğitimi yapan gençlerden çoğunlukla kârlar elde etmektedirler. Ankete katılan işletmelerin dörtte üçünden fazlasının, maliyet-gelir oranlarından memnun oldukları görünüyor.

Aynı şekilde yine iki yıllık Federal Meslek Belgesi’ne (EBA) sahip olan bir mutfak çalışanı ise, firma için ekonomik kayıp teşkil edebiliyor. Üç yıllık Federal Mesleki Yetenek Belgesi (EFZ) eğitimlerinin çoğunda ise, hem öğrencilerin şirketler için kârlı olduğu hem de getiriden çok masrafı olan meslekler yer almakta. Boyacılar, su tesisatçıları ve kuaförler 20 bin frankın üzerinde net gelirler getiriyorlar. Diğer tarafta ise, verdikleri hizmetlerin eğitimlerine harcanan masrafları karşılamadığı duvar ustaları, aşçılar ve otel çalışanları bulunuyor. Dört yıllık olan Federal Mesleki Yetenek Belgesi (EFZ) eğitimlerinde farklılıklar büyük. Bir elektrikçi, eğitim süresinin sonuna kadar firmaya 40 bin franktan fazlasını kazandırırken, bir bilgisayar programcısı 20 bin franktan fazla bir kayba sebep olabilmekte. Polimekanik türü teknik meslek dalları da genellikle pahalı ekipmanların

566 milyon franklık kazanç

Yapılan tahminlere göre, İsviçre’de eğitim veren tüm firmalar, 2016/17 döneminde yaklaşık 566 milyon franklık bir kazanç elde ettiler. Bu durum, İsviçre’de meslek eğitiminin ekonomik anlamda ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Eleştiri getirilen bir konu ise; normalde vasıfsız çalışanlar tarafından yapılabilecek işler için öğrencilerin giderek daha fazla kullanılıyor olmaları… İsviçre Federal Mesleki Eğitim ve Öğretim Enstitüsü konu hakkında; “Bu yaklaşım eğitim politikası açısından istenilen bir durum değil ve konunun daha yakından gözlemlenmesi gerekiyor.“ açıklamasında bulunuyor. Son olarak şu vurguyu yapmadan geçmeyelim; İsviçre’de, ileride “uzman“ olarak çalışmak isteyen gençler için, çıraklık eğitimleri sırasında yaptıkları pratik çalışmaların önemi oldukça büyük.

17


 Eğitim

Fuat Köçer Eğitimci

18

Göçmen Ailelerin Çocukları İçin Söylenen Büyük Yalan;

Kötü bir Sekundarschule öğrencisi olmaktansa, iyi bir Realschule öğrencisi olmak daha değerli. İsviçre’deki eğitim sistemi ile Türkiye’deki eğitim sistemi arasındaki en belirgin farklılık, ilkokuldan ortaokula geçişte, çocukların notları ve davranışlarına göre farklı performans kategorilerine ayrılmasıdır.

İ

sviçre’de, Realschule`de eğitim alan çocuklar, sadece belirli “mavi gömlekli“ meslekler olarak değerlendirebileceğimiz hizmet sektöründeki satış elemanı, elektrikçi, kuaför gibi işlerin eğitimini almaya hak kazanıyorlar. Sekundarschule öğrencisi olan çocukların ise, bunun yanı sıra, “beyaz gömlekli“ meslek grubu olarak tabir edebileceğimiz, büro çalışanı ya da doktor yardımcılığı gibi meslekleri edinme şansları da yüksek oranda artıyor. Bu öğrenciler aynı zamanda Fachmittelschule ya da Berufsmatura


Çocuğunuzun derste aldığı not, onun eğitim hayatındaki başarısı için yeterli değil. Burada devreye giren diğer etkenler, onun cinsiyetinin yanı sıra, siz velilerin eğitim durumu ve göç hikayesi.

bir durum. Örneğin sadece Bern şehrinde, bu bağlamda dört farklı ortaokul modeli bulunuyor.

Not ortalaması dört buçuk olan, İsviçreli akademisyen ailelerin kız çocuklarına, Sekundarschule'ye geçiş öğretmenleri tarafından %90 oranında önerilirken, göçmen ve işçi ailelerin aynı not oranına sahip erkek çocuklarına bu geçiş, yine Zürich Kantonu’nda, öğretmenleri tarafından sadece %30 gibi bir oranda önerildiği görüldü. diye adlandırdığımız meslek liselerine de devam edebiliyorlar. Üçüncü ve en yüksek performans kategorisindeki öğrenciler ise, Gymnasium olarak tabir ettiğimiz liselerde eğitim almaya hak kazanıyorlar. Bu liselerin yegane amacı, akademik eğitim alanına uygun öğrenciler yetiştirmek ve bu eğitim için gerekli donanımı vermek. Altıncı sınıftaki değerlendirmenin ardından, başarı oranına göre kategorize edilen öğrencilerin bir “üst“ kategoriye geçip-geçemeyeceği ise, bulunduğu bölgedeki ortaokul-modeli ile alakalı

Semt semt bile değişiklik gösterebilen okul modellerinde, geçirgenlik noktasında da farklılıklar bulunuyor. Tam geçirgen modellerde, tek derste başarılı olsanız dahi, birtek o derste bir üst kategoriye geçiş hakkı sağlanıyor.

Selektif bir modelde ise, örneğin matematik alanında çocuk bir dahi olsa bile, diğer derslerdeki yetersizlik onun önünü tamamen kapatabiliyor ve Realschule'den Sekundarschule'ye ya da Sekundarschule'den Gymnasium'a geçişini engelliyor.

Araştırmada ortaya çıkan korkutucu sonuç; Ortaokula geçiş sürecinde okul yönetmelikleri ne kadar da çocukların not ve davranışlarının değerlendirildiğini söylese de, ele alınan diğer bir faktör ise aileler. Bunu kanıtlayan veriler ise, yakın geçmişte Zürich`te yapılan bir araştırmanın sonucu ile kanıtlandı. Ortaokula geçiş sürecinde çocukların; cinsiyet, ailelerin sosyo-ekonomik

konumu ve göç hikayesi değerlendirilerek iki grup oluşturuldu; Birinci grupta yer alan öğrenciler, İsviçreli (göç hikayesi bulunmayan), anne babası akademik eğitime sahip kız çocuklarından oluşuyordu. İkinci gruptaki öğrenciler ise, göçmen ve işçi ailelerin erkek çocuklarıydı. İki grupta da altıncı sınıftan yedinci sınıfa geçişteki değerlendirmede genel not ortalamaları altı üzerinden dört buçuk olan öğrenciler ele alındı. Not ortalaması dört buçuk olan, İsviçreli akademisyen ailelerin kız çocuklarına, Sekundarschule`ye geçiş öğretmenleri tarafından %90 oranında önerilirken, göçmen ve işçi ailelerin aynı not oranına sahip erkek çocuklarına bu geçiş, yine Zürich Kantonu’nda, öğretmenleri tarafından sadece %30 gibi bir oranda önerildiği görüldü. Bu araştırma sonucunda ortaya çıkan korkutucu sonuç, şu şekilde özetlenebilir: Çocuğunuzun derste aldığı not, onun eğitim hayatındaki başarısı için yeterli değil. Burada devreye giren diğer etkenler, onun cinsiyetinin yanı sıra, siz velilerin eğitim durumu ve göç hikayesi. Burada olayı sadece öğretmenlerin art niyetli olduğu düşüncesine indirgemek biraz insafsızca olacağı kanısındayım. Daha çok toplumun genel duruş ve düşünce şekline yansımış sınıfsal bir kavramın, bireylerin eğitim hayatına ne

19


İsviçrede'ki eğitim durumunuz kesinlikle elinizde olmayan dış etmenler olarak düşünülebilir. Peki insiyatifiniz dışındaki bu sebeplerden ötürü sistemin sizi ötekileştirip dışlamasıyla nasıl mücadele edebilirsiniz?

denli etki ettiği olgusundan yola çıkarak, sosyolojik bir açıklama getirebilirsek bu komplike konuyu bireyselliğe indirgememiş, toplumsal pencereden ele almış oluruz diye düşünüyorum.

Çocuğunuzun cinsiyeti, göç hikayeniz ve bu hikaye ile ilintili İsviçrede'ki eğitim durumunuz kesinlikle elinizde olmayan dış etmenler olarak düşünülebilir. Peki insiyatifiniz dışındaki bu sebeplerden ötürü sistemin sizi ötekileştirip dışlamasıyla nasıl mücadele edebilirsiniz? Sistemi ve eğitimcileri içselleştirilmiş ırkçılık ve sınıfçılık ile suçlayarak (küçük oranda olsa dahi, kesinlikle dogruluk payı var elbette), çocuğunuzu içinde bulunduğu ya da bulunabileceği şans eşitsizliğinden kurtaramazsınız.

Peki neler yapabilirsiniz?

20

1

Burada velilere düşen birincil görev, ana okulundan itibaren öğretmenlerle iyi bir iletişim içerisinde olmaktır. Almancanız yeterli değilse dahi, yanınızda bir tercümanla veli toplantılarında yer almanız ve öğretmen sizinle iletişime geçmeden de sizin ara ara çocuğunuzun durumunu sormanız önem arz etmekte. Tercüman gerektiği takdirde, bunu okuldan da talep edebilirsiniz. Okullar göçmen aileler için tercüman organize edebiliyorlar.

2

Yaşadığınız semtteki okul sistemi ne kadar geçirgen, bu konuda bilgi sahibi olmanızda fayda var. Kimi okullarda çocuklar ana ders olarak nitelendirilen Almanca, Fransızca ve Matematik derslerinin üçte ikisinde Sekundarschule kategorisinde yer alıyorsa, o kategorinin öğrencisi olarak değerlendirilebiliyor. Okulun sistemi bu bağlamda ne kadar geçirgen ise, çocuğunuz için o kadar faydalı olacaktır.

3

Göçmen olan ve sosyo-ekonomik durumu düşük ailelerin çoğu zaman içinde bulundukları büyük düşünce hatalarından bir tanesi, yaşadıkları semtteki göçmen oranından dem vurmak. “Çocuğumun sınıfında bir tane İsviçreli bile yok, başka okula aldırmayı düşünüyorum.“ diyen göçmen ailelerin sayısı hiç de küçümsenecek kadar az değil. Buradaki toplumsal ikilem, “kendi gibi“ olanlardan dem vuran bir velinin kaygı içersinde oluşu. Halbuki bir eğitimci gözüyle durum ele alındığında sonuç daha farklıdır. Eğer ki siz çocuğunuzun gelişimini yeterince destekliyorsanız (spor, bilim ve sanat alanında örneğin), sosyo-ekonomik durumları düşük göçmen çocuklarının oran olarak yüksek olduğu bir sınıfta sivrilme şansı daha yüksektir. Göç hikayesi olmayan ve sosyo-ekonomik düzeyi yüksek çocuklarla aynı ortamda olduğu taktirde, çocuğunuzun işi daha da

zorlaşacaktır. O nedenle, çocuğunuzun sınıfından ziyade, sizin veli olarak görevinizi ne kadar yerine getirdiğiniz daha belirleyici olmaktadır.

4

Göçmen ailelere eğitimciler tarafından söylenen en büyük yalanlardan bir tanesi “Kötü bir Sekundarschule öğrencisi olmaktansa, iyi bir Realschule öğrencisi olmanın daha değerli“ olduğudur. Bu iddiada bulunan eğitimcilere şu soruyu sormakta fayda var; “Sizin çocuğunuz için de bu iddiada bulunabilir misiniz?, Kendi çocuğunuz hangi kategoride eğitim aldı ya da alıyor?“ Sistemin “alt“ kategorisindeki öğrencilerin, belli meslekleri edinme noktasında devre dışı bırakılmaları, bu iddianın doğru olmadığını göstermektedir. Asıl olan tabi ki çocuğunuzun derslerdeki performansıdır. Örneğin not ortalaması altıncı sınıfta dört olan bir öğrencinin Sekundarschule`ye geçmesi imkansızdır. Bu gerçeği de göz önünde bulundurmak gerekiyor.

5

Çocuğunuzun sırtına, kaldıramayacağı bir yükü yüklemekten kaçının. Realschule`de okuyan çocuğunuza; “Benim evladım doktor olacak“ derseniz hem çocuğunuzu baskı altına almış olursunuz hem de kendiniz büyük ihtimalle hayal kırıklığına uğrarsınız. O halde gerçekçi hedefler belirlemekte fayda var!


Guy Parmelin

İsviçre’deki şirketler, vergilerin kaldırılmasıyla birlikte daha fazla kâr sağlayabilecekler ve üretim maliyetlerini düşürebilecekler...

F

ederal Hükümet, endüstriyel ürünlerden alınan gümrük vergilerinden yıllık olarak ortalama 500 milyon franklık bir gelir elde ediyor. Yeni düzenleme ile bu gelir ortadan kalkacak. Devlete 500 milyon franka mal olacak olan bu değişikliğin temel hedefi, İsviçre´deki pahalılığı önlemek. İsviçre’de şu an itibari ile birçok ürün, Avrupa Birliği ülkelerine göre %30 oranında daha pahalı. Konu ile ilgili açıklama ekonomiden sorumlu bakan Guy Parmelin’den geldi. Parmelin açıklamasında; İsviçre’deki şirketlerin, vergilerin kaldırılmasıyla bir-

Federal Hükümet, İsviçre´deki yüksek fiyatları düşürebilmek için, endüstriyel alanlarda uygulanan tüm gümrük vergilerinin kaldırılmasını istiyor.

Düzenlemeden endişe duyan diğer bir grup ise çiftçiler. Çiftçiler, tarım ürünlerine bir sınırlama getirilmeyecek olmasına rağmen, gelecekte yapılacak olan serbest ticaret müzakerelerinde pazarlık güçlerini kaybedeceklerinden korkuyorlar.

likte daha fazla kâr sağlayabileceklerini ve üretim maliyetlerini düşürebileceklerini belirtti. Düzenleme ile, ticari ilişkilerin daha verimli bir hale gelmesi ve rekabetin güçlendirilmesi hedeflenirken, otomobil, giyim, ayakkabı, kişisel bakım ürünleri, ev aletleri ve bisiklet gibi ürünlere uygulanan ithalat vergilerinin kaldırılmasının tüketicilere büyük fayda sağlayacağı ifade ediliyor. Federal Hükümet tarafından yapılan bir hesaplamaya göre, vergilerin düşürülmesi tüketicilerin 350 milyon frank tasarruf yapmalarını sağlayacak.

Düzenlemeye dair şüpheler de var Tüketiciyi koruma kuruluşları, bu tasarrufların gerçekten tüketicilere aktarılıp aktarılmayacağına dair şüphelerini dile getiriyorlar. Ancak Hükümet, kârın tüketicilere aktarıldığından emin olmak için, işlemlerin takip edileceği garantisini veriyor.

Gelir kaybı dengelenecek. Gümrük vergilerinin kaldırılmasının ülke ekonomisine katkı sunacağını düşünen Guy Parmelin, yeni vergi düzenlemesi ile, yaşanacak olan 500 milyon franklık gelir kaybının, ekonomik ve ticari faaliyetler ve ek vergi gelirleriyle dengeleneceğini, İsviçre şirketlerinin uluslararası rekabet gücünü arttıracağını hesaplıyor. Tasarı Federal Parlamento'da da görüşülecek. Tasarının Parlamento’da kabul edilmesi durumunda, endüstriyel ürünlere uygulanan gümrük vergileri 2022 yılının başında kaldırılacak.

21



Royal Döner Vak fı, Eğitim Gönüllü lerini Eğitime Destek V ermeye Çağırıyo r

İ

sviçre’de yaklaşık 4,5 yıldır faaliyet yürüten Royal Döner Vakfı, eğitime destek konusundaki çalışmalarına devam ediyor. Vakfın temel amacı, Türkiye’de eğitim görmek isteyen, fakat buna maddi gücü yetmeyen çocuklara ve gençlere destek sunmak. Vakıf, bu nedenle çocuklara, gençlere ve yetişkinlere ya kişisel olarak ya da projeler dahilinde yardım ederken, yaşamda başarılı olmaları için olanaklar yaratıyor. Daha fazla yardım için daha fazla destek Royal Döner Vakfı, şu an itibari ile 40 öğrenciye her ay eğitim bursu veriyor. Vakıf yetkilileri, eğitim konusunda öğrencilere daha fazla yardım yapabilmek için vakfa maddi destek çağrısında bulunurlarken, yapılacak olan desteklerle eğitim bursu verilecek olan öğrenci sayısının daha da artacağını ifade ediyorlar. Dileyenler 052 244 02 83 numaralı telefondan Songül Staab’a ulaşıp, vakıf çalışmaları ve eğitime destekle ilgili daha fazla bilgi edinebilirler.

Vakfa yardım yapmak isteyenler için hesap bilgileri ise şöyle; Royal Döner Stiftung Holzwingerstrasse 44 8409 Winterthur Schweiz

PostFinance AG Mingerstrasse 20 CH-3030 Bern

IBAN: CH65 0900 0000 6155 9657 5 BIC: POFICHBEXXX

23


 Röportaj

uredin Anyig 2007 yılından bu yana İsviçre’de yaşıyor.

24

ile dikkat çekiyor.

Türkiye’nin çeşitli cezaevlerinde 17 yıl kalan ve politik nedenlerle İsviçre’ye gelen Anyig, yaptığı resim çalışmaları Daha çok karakalem resimler yapan ve yapıtlarında genellikle insan portrelerini işleyen Anyig ile çalışmaları üzerine konuştuk. Anyig ilk olarak, neden daha çok portre resimler üzerine çalıştığını anlatıyor;

Türkiye’de, özellikle de Ortadoğu’da, insanların tarihsel ve toplumsal olarak yaşamları genelde mistik ve oryantalist bir kültür ile şekilleniyor. Bu nedenle insanlar, içsel dünyalarını, duygu ve düşüncelerini ifade etmede çok da güçlü değiller. İnsanların dilleri ya da başka araçlar ile ifade edemediklerini, bakışlarında, mimiklerinde ya da yüz ifadelerinde görmek mümkün. Acılarını, sevinçlerini, kederlerini, üzüntülerini, başarı ya da başarısızlıklarını yüzlerinden okuyabilirsiniz. Bu nedenle karakalem çalışmalarım genellikle portre üzerinedir. Portrelerde, insana dair hikayeleri görmek ve yansıtmak benim için “kendini ifade etmek“ gibi bir şey.


Resim konusunda doğal bir yeteneğe sahip olan Nuredin Anyig, ekonomik nedenlerden dolayı okula gidememiş. Çocukluğunun daha çok ailesinin geçimini sağlamakla geçtiğini söyleyen Anyig, resme olan ilgisinin nasıl geliştiğine dair şunları söylüyor; “Çocukluğumdan beri resim sanatı ile ilgiliyim. Bu ilgimi abim Eşref Anyig’a borçluyum. Onun kara kalemle güzel resimler çizmesi kendisine özenmemi sağladı. Ağabeyim daha sonra, 18 Mayıs 1982 tarihinde, Diyarbakır cezaevinde 3 arkadaşı ile birlikte kendini yakarak hayatına son verdi. Karakaleme olan ilgimde abimin etkisi büyük ama hiç bir zaman profesyonel olarak resim sanatına yönelmedim. Ülkenin şartları, kimlik mücadelesi ve kan revan içindeki bir Ortadoğu coğrafyası göz önünde bulundurulduğunda sanata yönelmek çok zor olurdu.

12 yıldır İsviçre’de yaşıyorsunuz. Burada yaşıyor olmanız çalışmalarınızı nasıl etkiledi?

Avrupa’da sanata değer veriliyor. Bu yüzden sanatın yaşamdaki yeri çok belirgin. Ben de bundan nasibini alıyorum tabi.

Burada yaptığım resimlerle hem aidiyetimi hem kültürümü hem de ifade etmek istediklerimi daha iyi yansıtabiliyorum. Resim çalışmalarına daha çok zaman ayırmaya başladım. Son 3-4 yıldır, durmadan karakalem portre resim çalıştım. Karakalem ile yaptığım portre çalışmalarımda, kendimi geliştirmek adına ilerleme kat ettiğimi düşünüyorum. Bu çalışmalarımda, yaşadığım duyguların yoğunluğu çok baskın ve daha belirgin. Yaşadığım coğrafyadan kopmuş olmamın yarattığı etki, yabancı bir ülkede olmanın verdiği aidiyetsizlik hissi; kendi insanımı, coğrafyamı ve kültürümü yansıtan resimler çizmemde etkili oluyor.

Çalışmalarınıza yenilikler de katabiliyor musunuz? Avrupa’da sanata değer veriliyor. Bu yüzden sanatın yaşamdaki yeri çok belirgin. Ben de bundan nasibini alıyorum tabi. Özellikle de son iki yıldır arayışlar içindeydim ve bunun için düşünsel bir yoğunluk yaşıyordum. Bir ara Hollanda’ya gitmiştim. Tesadüf sonucu bir resim galerisinin önünden geçerken, sergilenen çalışmaları dikkatimi çekti ve içeri girdim. Duvardaki resimler adeta beni büyüledi. Tam da yapmak istediğim tarzda resimlerdi bunlar. Galeri sahibi olan ressam Marcel Westerhof ile o an göz göze geldik ve beni içeri davet etti. Kısa bir sohbetin ardından, galerisinde birlikte çalışabileceğimizi, tarzını ve kullandığı materyalleri ile sanatsal çalışmalarımızı daha da geliştirebileceğimizi söyledi bana. Ben de severek ve isteyerek kabul ettim. Çok farklı bir çalışma ve sanat anlayışı olan Marcel ile, resim alanında yeni bir boyut yakalamış oldum. Sanatsal kaygısı daha ağır basan, bir tarz ve üslubu barındıran bu sanatı kendime esas almaya başladım. Şu aşamada sadece boya değil, birçok farklı materyaller de kullanarak, sanat eserini oluşturma yeteneği ve becerisini kazanmış oldum diyebilirim. Nasıl bir boyut bu? Bahsettiğiniz tarzın ve üslubun özellikleri nelerdir? Son çalışmalarımda kullandığım malzemeleri; Epoxy (reçine), özel karışım sıvı boya, tuval, plastik ve silikon formlar, egoxy içine karıştırılan pigmen boyalar, altın varaka, çeşitli değerli taşlar ve çeşitli süs ürünleri şeklinde sıralayabilirim. Bu materyaller ile, resim sanatını yeni bir üslupla ifade edebilmenin yanında, kalite ve formasyon açısından

25


masını verebilirim. Yapılan son bilimsel tespitlere göre geceleri hava, helezonik daireler biçimine bürünüyor. Etkilendiğin Sanat konusunda, Türkiye ve Ortadoğu ile Avrupa arasında nasıl bir kıyaslama yaparsınız? etkileyicidir. Bu ressamların hiç birini kendi çalışmalarımda esas ya da örnek olarak almadım, alamam da. Ama felsefi olarak çok değerli ve bilinmesi gereken sanatçılardır. Sanatın önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

26

da güzel bir sanat olgusu çıkıyor ortaya. Tuvalin üzerinde cam gibi bir katman oluşması, çalışmaya fantastik bir form veriyor mesela. Boyaların özelliği, epoxy ile uyumlu, renk arayışlarında çok daha güçlü ve değişmez bir zemin oluşturuyor. Kimi zaman tuval olmadan da epoxy ile sanat eseri oluşturmak mümkün olabiliyor. Değerli taşlar, çeşitli aparatlar kullanılarak harikalar yaratılırken, bu materyaller ile resim olgusuna hem boyutsal hem de derinliksel formlar verilebiliyor. Ayrıca camın içine işlenmiş gibi görünmesi ile de etkili bir görüntü çıkıyor ortaya. Mumluk, şamdan, biblo, heykel, lamba gibi çalışmalar ortaya çıkarıyorum. Bunu bir şekilde resim ile de kombine etmeye çalışacağım. Etkilendiğiniz akımlar var mı? Etkisinde kaldığım herhangi bir akım yok. Ancak sanatın resim dalındaki gelişimini sağlayan, ön açıcı olan bütün yaklaşımları elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Hem realistleri hem de Sürrealistleri severim. Dali de Picaso da sanata büyük katkılar sunmuş ustalardır. Her iki akımın da çok güçlü formasyonlar sunduğunu söylemeliyim. Özellikle de Van Gogh’un yeri başkadır bende. Çok

Sanatın tarihi insanlığın tarihi ile başlıyor. Bu yüzden sanat her daim yeri çok güçlü ve gereklidir. Bellek oluşturur. İnsanlık tarihinde, henüz dil ve konuşma yetisi gelişmeden önce, insanlar sanat yolu ile birbirlerine ifade ve bilgi aktarımı sağlar. Bunun için de mağaralara duvar resimleri çizerlerdi. İnsanlık hayata böyle başladı. Önce resim, sonra müzik, sonra dans, sonrasında da kültürel şekillenmeler baş göstermeye başladı. Sanat ve kültür, el ile beyin arasında diyalektiksel bağ sonucu ortaya çıkan her şeydir. Arayışınız devam ediyor mu hala? Evet, bu nedenle birçok sanat eserini yerinde ya da müzelerde görme, gözlemleme olanağım oldu. Örneğin Hollandalı ressam Vincent Van Gogh’un müzesini gezip hayatını, çalışmalarını öğrenme şansım oldu. Salvador Dali gibi modern sanata öncülük etmiş bir ressamı araştırma, öğrenme ve yeniliklere açılmanın bilincini inceleyerek, dünya sanat tarihi üzerinden sanat akımlarını ve eğilimleri anlamaya çalıştım. Sanatın büyüleyici bir yanı var. Hayatın gerçeklerini geniş bir imgelem içinde sunarken, beyninize ufuklar kazandırıp bilime katkı sunuyor. Buna örnek olarak Van Gogh’un gecenin lacivertini helezonik bir biçimde çizmiş ol-

Avrupa ile Türkiye arasında, sanatla ilgili farklar çok tabi. Türkiye ve Ortadoğu’da sanata çok da gerektiği gibi önem verilmiyor. İslami motiflerin egemen olduğu bir coğrafyada sanatın ve sanatçının yaşama şansı çok zordur. Kimi dini inançlar sanata büyük önem verirken, kimisi ise sanatı haram görüp yasaklar. Örneğin Hristiyanlık dini, sanatı,resmi,heykeli vs. önemseyerek yaşatırken İslamiyet haram ve günah diyerek yasaklıyor. Sadece bu açıdan bakıldığından bile; sanatın Türkiye’de ve Ortadoğu’da önemi ile, Avrupa ve dünyanın diğer bölgelerindeki yeri ve önemi anlaşılabilir. Bugün Avrupa’da resim sanatı ile yaşamını çok iyi sürdüren sanatçılar varken, Türkiye’de, hele de son yıllarda, neredeyse sanatçı bile çıkmıyor. Büyük yetenekler var ama şartlar kötü olduğu için çok zorlanıyorlar. Son bir soru... Gelecekte buraya dair ne tür planlarınız var? Şu aşamada İsviçre’ye dair bir plan ve öngörüm yok. Çalışmalarıma şimdilik devam ediyorum. İleride ne olur bilemiyorum. Eğer birileri çalışmalarımı görmek, değerlendirmek isterse buna açığım. Karakalem çalışmalarım çok birikmiş. Yaklaşık bin kadar karakalem çalışmam duruyor, hiç sergilemedim. Karakalem çalışmalarım ile ilgili bir sergi olabilir mesela. Birçok kurum ve kuruluş zaman zaman, lösemi hastaları ya da savaş bölgelerindeki mağdurlar için maddi destek amaçlı sergiler düzenliyorlar. Bu yönlü bir teklif gelirse düşünebilirim. Şimdilik tuallerime, yeni tarz ve üslup ile içimdeki motifleri ve renkleri yansıtmak istiyorum.


GENÇLER MESLEK EĞİTİMLERİNİ NORMAL SÜRESİNDEN ÖNCE SONLANDIRIYOR ederal İstatistik Dairesi‘nin verilerine göre, İsviçre’de meslek yapan birçok genç meslek eğitimini normal süresinden önce sonlandırıyor. Bu durum özellikle de kuaför, aşçılık ve elektrikçilik gibi mesleklerde daha sık görülüyor.

2014 ortası ile ile 2018 sonu arasına denk gelen zamanlarda, ülkede meslek yapan gençlerin %80’i mesleki eğitimlerini yarıda bıraktı. Kuaförlük, güzellik- bakım, trafik hizmetleri, elektrik, gastronomi gibi branşlarda meslek eğitim kesintisi yüksek olurken, ekonomi ve yöneticilik gibi alanlarda meslek yapanların mesleklerini yarıda bırakma oranlarının oldukça düşük olduğu görüldü. Bunun temel nedeni ise, firmaların ödediği maaşlarla ilintili. Örneğin bir kuaför aylık 400 frank

alırken, fırıncı 900, satış elemanı ise 1480 frank alıyor. Mesleklerini yarıda bırakanların büyük bir çoğunluğunu erkekler oluşturuyor. Meslek sözleşmesinin iptali, gençlerin başka bir mesleğe devam etmedikleri anlamına gelmiyor. Mesleğini daha öncesinden sonlandıranların %79’u yeniden bir meslek bulurken, geriye kalan %21’lik dilim ise ya meslek yeri bulamıyor ya da yüksek okula yöneliyor.

27

2020 yılının otoban vinyeti belli oldu. 1 Aralık 2019 tarihinden itibaren satışa sunulacak olan yeni vinyetler kırmızı renkte olacak. İsviçre otobanlarının kullanımı 1985 yılından bu yana ücretli. Değeri 40 frank olan vinyetler 31 Ocak 2021 tarihine kadar kullanılabilecek. 2022 yılından itibaren ise elektronik vinyetteler devreye girecek. Yeni viynette, benzinliklerden,trafik dairelerinden, postanelerden, gümrüklerden ve garajlardan satın alınabilir. Arabanın ön camına yapıştırılan vinyet, otoban ücretinin ödendiğini kanıtlıyor. Viynet kullanımının kontrolüne dair sorumluluk Federal gümrük birimleri ile otoban polislerine ait. Viynetsiz otoban kullananlar 200 frank ile cezalandırılıyorlar. Ayrıca bir viyneti başka araçlarda kullanmak da yasak.


S

 Gündem

on dönemlerde çevre kirliliği ve iklim değişikliği ile ilgili birçok haber gündeme geldi. Daha çok endüstriyel alanlar için bazı yasal düzenlemeler talep edilirken, çevreyi ve iklimi korumaya katkı sunmak adına karbonmonoksit gazını azaltmak isteyenler, kendi evlerinde ya da yaşam alanlarında da çok şey yapabilirler. Bu sayede hem enerji tüketimi açısından hem de bütçesel açıdan tasarruflar edilebilir.

28

Yaşadığınız mekan içerisinde karbon emisyonunu nasıl azaltabileceğinize dair bir dizi ipucunu okuyucularımız için hazırladık.

Isıtma Sistemi

“Düşük dereceler enerji tasarrufu sağlar” Günümüzde evlerin çoğunda fosil yakıtlı cihazlar kullanılırken, evlerdeki enerji tüketiminin üçte ikisinden fazlası ısıtma sistemine gidiyor. Düşük oda sıcaklığı en yüksek tasarruf etkisi sağlar. Azaltılan her dereceyle birlikte, enerjide %6 oranında tasarruf edilir. Sıcaklık, oturma odaları için 20 derece, yatak odaları içinse 17 derece yeterlidir. Kaloriferlerin önünde bulunan mobilya veya perdeler ısı dolaşımını zorlaştırır. Bu durum eğimli açılan pencerelerde de böyledir. Bu nedenle, kaloriferlerin önünü açık bırakmaya, pencereleri açık

tutmamaya, evinizi günde bir veya iki kez olmak üzere, iki ile beş dakika kadar tüm pencereleri ve kapıları aynı anda açarak havalandırmaya, geceleri kepenkleri kapatmaya özen gösterin. Isıtma sisteminin düzenli bakımı tasarruf etkisini daha da arttıracaktır.


Çamaşır Yıkama ve Kurutma

Havalandırma

Mümkün olan en düşük sıcaklık

Sıcakta ne yapmalı?

Yaşı ve verimliliğine bağlı olarak, çamaşır ve kurutma makineleri bir evin elektrik tüketiminin %25'ine etki eder. Enerjinin çoğu, suyu ısıtmak için çamaşır makinesinde harcanır. Bu nedenle, çamaşırlarınızı mümkün olan en düşük sıcaklıkta yıkamanızı tavsiye ederiz. Çok kirli olmayan çamaşırlar 20 derecede de yıkanabilir. Bu sayede %70 oranında daha az enerji tüketmiş olursunuz. Ek olarak;

Yaz aylarında sıcak olan oturma odaları için genellikle mobil klima sistemleri satın alınır. Ancak bunlar çok fazla elektrik tükettikleri için karbonmonoksit salınımına katkı sunarlar. Sıcak günlerde pencereleri ve panjurları gün içinde kapalı bırakanlar… İçerinin sebepsiz yere ısınmadığından emin olun!

• Makinenin döndürme hızı olabildiğince fazla olmalıdır. Çamaşır makinesi böylelikle, aynı kurutma performansı için kurutma makinesine kıyasla çok daha az enerji tüketir.

Eğer geceleri dış sıcaklık, iç ortam sıcaklığının altına düşüyorsa pencerelerinizi istediğiniz kadar açabilirsiniz. Ancak çok sıcak oluyorsa vantilatörünüzü kullanabilirsiniz. Vantilatörünüz klima sisteminden 20 ile 50 kat arasında daha az enerji tüketir.

• Çamaşır ve kurutma makinelerinizi sadece tam olarak dolduğunda çalıştırın.

Kapılar ve Pencereler İçin Yeni Kilitler

• Ön yıkama yapmayın ve Eco programları kullanın. • Çamaşırları kurutma makinesi yerine açık havada, güneşte veya çamaşır odasında kurutun. • Giyilmiş ancak kirlenmemiş olan kıyafetleri yeniden yıkamak yerine havalandırmak daha iyi olacaktır.

Sıcak Su

Daha kısa duş ve doğru sıcaklık

Eğer kapı ve pencereler hava sızdırıyorsa, bu sadece yaşam alanınızda hoş olmayan bir esintinin olmasına neden olmaz, aynı zamanda ısıtma için harcadığınız enerji miktarını da arttırır. Bu durumda eski kilitleri yenileriyle değiştirmenizde fayda var.

İsviçre’de her birey günde ortalama 50 litre sıcak su tüketmektedir. Suyun ısınması ise çok fazla enerji gerektirir. Karbon emilimini azaltmak için doğru kazan sıcaklığını belirlemek enerji tasarrufuna önemli bir katkı sunar. Sıcak suyun verimli bir şekilde işlemesi için 50-55 derece yeterlidir. Sıcak suyun büyük bir bölümü genellikle kişisel temizlik için kullanılır. Eğer banyo yapmak yerine kısa bir duş alırsanız, sıcak su tüketiminizi yarı yarıya azaltmış olursunuz. Ek olarak, düşük akımlı duş başlığı kullanmak da su tüketimini yarı yarıya azaltır.

29


Yemek Pişirme

Elektrik Tüketimi

Isıtmaktan tasarruf edin

Yeşil Elektrik ve Led Işıklandırma

Mutfakta olan herşey, enerjiden tasarruf etmek ve karbonmonoksit emisyonunu azaltmak adına önemlidir. • Suyu tencere yerine su ısıtıcısında ısıtmak enerjiden yarı yarıya tasarruf etmenizi sağlar. • Eğer tencere/tavada bir şey ısıtmak isterseniz kapak kullanın. Böylece enerjide %30’a kadar tasarruf etmiş olursunuz. • Düdüklü tencere kullanımı %70 oranına kadar enerji tasarrufu yapmanızı sağlar.

30

• Modern fırınlarda, fırını önceden ısıtmak genellikle gereksizdir. (Milfoy hamurları ve mayalı hamurlar hariç) • 40 dakikayı aşan fırında, pişirme süresi bitmeden 10 dakika önceden fırını kapatabilirsiniz. • Mikrodalga, eti tekrar ısıtmada fırın ya da ocaktan daha az enerji harcar.

Karşılaştırmalar İçin APP Uygulamaları Akıllı telefonlar ve bilgisayarlar için Karbonmonoksit emisyonunu azaltmaya yardımcı olabilecek birçok akıllı telefon uygulaması ile çevirim içi program bulunuyor. Örneğin, enerji tasarrufu için iPhone ve Android’e özel "Energy Check" isimli APP uygulamasından, iklim değişikliği hakkındaki genel ipuçları için ise "Myblueplanet" ya da "WWF Ratgeber" isimli APP uygulamalarından yararlanılabilir.

İsviçre’nin standart elektrik dağılımı oldukça temizdir. İnternet üzerinden kendi elektrik kaynağınızın içerik dağılımını kolaylıkla bulabilirsiniz. Eğer elektriğinizin içeriğinde fosil kaynak olduğu görünüyorsa, bundan kaçınmanın en kolay yolu yenilenebilir enerji kaynaklarından gelen sertifikalı yeşil enerji sağlayıcıları kullanmaktır. İsviçre’de elektriğin %30’u evlerde tüketiliyor. Bu elektrik oranında, elektronik cihazlarınızı bekleme modunda tutmaktan kaçının. Kullanılmadıkları zamanlarda, televizyonunuzun ya da bilgisayarınızın fişini çekmek önemli bir tasarruf etkisi yaratır. Ayrıca, ışıkları söndürmek, LED lambalar kullanmak (geleneksel modellere kıyasla yaklaşık %80 tasarruf etkisi sağlar) veya apartmanlarda asansör kullanmamak da faydalıdır.


Y

apılan araştırmalara göre, kullanılan ilaçların %50‘si yanlış, gereksiz ve bilinçsiz kullanılıyor. Bu şekilde kullanılan ilaçlar yüksek maliyetlere neden olurlarken, çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına da sebebiyet vermektedirler.

İlaç, herhangi bir hastalığı engellemek ya da tedavi etmek için dışarıdan insan vücuduna alınan maddelere verilen isimdir. İlaç kullanımda kimi zaman hatalar yapılabiliyor. Yapılan en büyük hattalardan biri de, doktora danışmadan, eş, dost, komşu önerisiyle alınan ilaçlardır. Bu şeklide önerilen ilaçlar, başka ilaçlarla bir arada kullanıldığında yan etkiler gösterebilirken, farklı hastalıkların oluşmasına vesile olabilir.

İlaçların yan etkileri İlaçların yanlış tüketilmesiyle, temel ilaçlara karşı gelişebilecek vücut direnci azalır. Bu durumda tedavinin ekonomik ve sosyal maliyeti de yüksek olabilir. İlaçların yan etkileri genellikle şöyle;

Katı ilaçlar; Kapsül,Tablet, Drajam, Pilul Ağız yoluyla alınan bu ilaçlar sindirim sistemi yolu ile kana karışırlar. Bu ilaçları su ile birlikte yutmanız en doğrusu. Sade su ile yutulan ilaç, onun vücut içinde kolayca çözülmesine yardımcı olur. Böylece ilacın kana karışma etkisi hızlanacak ve ilaç etkisinin kısa sürede başlamasını sağlayacaktır Süt, çay, kahve gibi içeklerle alınan ilaçlar yan etkiler yapabilir ve eritimi engeller. Sütte bulunan kalsiyum, ilacın etkisini olumsuz etkileyebilir.

 Mide bulantısı

Sıvı ilaçlar

 Baş dönmesi

 Solüsyon

 Sindirim sistem bozukluğu

 Süspansiyon

 Zehirlenme

 Şurup

 Baş ağrısı

 Losyon

 Depression

 Aerosol

 Ölüm durumu

Bahar Yıldırım Sağlık Uzmanı

İlaçları doğru kullanımı

Yarı katı ilaçlar

Uzmanlara danışın

 Merhem

Doğru ilaç kulanmak için ev doktorunuzdan, eczanenizden ya da sağlık sektöründe çalışan kişilerden bilgi edinebilirsiniz. Anlamadığınız, emin olmadığınız konularda, uzmanlar tarafından bilgilendirilmeniz sağlığınızı korumanıza vesile olacaktır.

 Transdermal terapi sistemi

İlaçların etkisi

Göze çarpar biçimde uzun dönemli etkiler gösteren bu ilaç türlerinin kullanımına dair sonuçlar, belirgin neticeler beklenebilecek şekilde görsel olarak teyit edilebilir.

Ağız yolu ile alınan ilaç mideye gider ve oradan da ince bağırsağa geçerek emilir. Emilen ilaç daha sonra kana karışırken, karaciğer üzerinden tüm vücuda yayılır. İlaç, etkili yere kan yolu ile ulaşır. Eğer kandaki ilaç seviyesi az ise istenen etki ortaya çıkmaz. İlaç seviyesi fazla olduğunda ise yan etkiler oluşur.

Bunlar daha çok cilt yolu ile alınan ilaçlardır. Bu ürünler, “deriye yama ve iyileştir" türünden tedavi uygulama yöntemi ile, ağızdan alınan veya enjekte edilen ilaçların sağlayamayacağı çeşitli yararlara vesile olur.

31


 Mülteci Hayatlar

Hazırlayan: Rojda Göçmen

32

Münevver İltemur 57 yaşında olan Münevver İltemur, iki buçuk yıldır İsviçre'de yaşayan politik bir mülteci. Çukurova Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümü mezunu olan İltemur, bir dönem Ankara’da gazeteci olarak çalıştı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden bu yana, toplumsal muhalefetin içinde aktivitelerini sürdüren İltemur, birçok insan hakları kurumunun kuruluşunda da yer aldı. İnsan hakları aktivisti olarak yüzden fazla gözaltı yasadığını söyleyen İltemur, bu gözaltılarda yoğun işkencelere maruz kaldığını ifade ediyor.


10 Ekim 2015’te yapılan Barış Mitingi'nde, Ankara Gar katliamına da tanıklık eden Münevver İltemur, bu saldırıda bacağından yaralandığını belirtiyor.

Gençler halay çekiyor, bizler de pankartlarımızı açmış geçen korteje katılmak İçin bekliyorduk. Birden bomba sesleriyle irkildik. Sanki bacağımdan da bir patlama hissettim. İlk aklıma gelen Suruç oldu. Eyvah yine önlem alınmadı diye düşündüm o an. En azından arama noktaları oluşturulabilirdi. O an arkadaşlarla yan yana ayakta duruyorduk. Oturmuş olsaydık katil bilyeler kafamıza gelip bizi de öldürecekti. Yaralandık ama, onca vahşet içinde bizim yaralanmamızın sözü bile edilemez. O an yaşamak zor geldi gerçekten! Keşke kaybettiklerimize siper olsaydık! Parçalanmış bedenler, saçımdaki et parçaları... Bir gözlemimi paylaşmak istiyorum; Bir yıl sonra, 3 gün süren ilk mahkemedeyiz. Öğle arasında, ellerimizde saldırıda ölenlerin fotoğrafları eşliğinde adliye önünde bekliyoruz. 3-4 yaşlarında bir çocuk minicik elleriyle bir fotoğrafı dövüyordu. Bu çocuk, barış mitingine Adana’dan gelip bir daha da geri dönemeyen “babasını” dövüyordu. “Neden bizi bıraktın?“ diye soruyordu. Bunu unutmak mümkün mü?“

Münevver İltemur ile İsviçre’ye iltica etme sürecini ve buradaki yaşamını konuştuk;

Türkiye'de cezaevinde yıllarca hapis yatmak yerine burada kalmayı tercih edip, 3 Mayıs 2017’de İsviçre'ye iltica başvurusunda bulundum.

1995'den bu yana paneller ve sempozyumlar için defalarca yurt dışına çıktım. 24 Aralık 2016'da yine bir panel için İsviçre'ye, normal vize ile geldim. Bu sırada İstanbul'daki ikametgahımın basıldığını ve arandığımı öğrendim. Zaten devam eden 6 mahkemem vardı. Türkiye'de yürüttüğüm faaliyetler Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre “suç” değildi. Hepsi demokrasi, insan

hak ve özgürlükleri ve kadın hakları ile ilgili taleplerdi. Liberal demokrat gazetecilere ve akademisyenlere bile, hiç alakaları olmadığı halde, “terör örgüt”leri ile bağlantılandırılarak yıllarca ya da ömür boyuna varan cezalar veriyorlar. Yüzlerce siyasetçi, gazeteci, öğrenci ve akademisyen cezaevinde. Bugün 270 bin kişi hapishanelerde. Bu sayı 12 Eylül askeri darbesinde tutuklananların beş katı... Son yıllarda Anayasasını/hukukunu uygulamayan Türkiye'de cezaevinde yıllarca hapis yatmak yerine burada kalmayı tercih edip, 3 Mayıs 2017’de İsviçre'ye iltica başvurusunda bulundum. Başvuru sürecinizde neler yaşadınız? Basel'de, “50 Numara“ isimli kampa başvuru yaptım. Beni Muttenz'e gönderdiler. Burası adeta bir hapishaneyi andırıyordu. Yemek ve banyo koşulları çok kötüydü. Burada tansiyonum yükseldi. Bir süre sonra buradan Atlas isimli başka bir kampa transfer edildim. Toplam 15 gün kaldım buralarda. Daha sonra da Dreispitz'e gönderildim. Burası diğer kamplara göre daha iyiydi. Özellikle ailelerin ayrı birer daireleri vardı. Ancak güvenlik görevlileri ve balkonlarındaki telleriyle yarı açık bir cezaevini andırıyordu. Bir yılı aşkındır da belediyeye ait olan, oldukça eski bir evde kalıyoruz. 20-21 Ocak 2019 tarihinde ikinci ifademi verdim. Akşama kadar süren ifademde bana 160

33


soru sordular. Bazı soruları defalarca tekrar sordular. Bu ifade sırasında da çok şaşırdığım bir anekdotu paylaşmak istiyorum. Tüm soruları yanıtladım. Yüzden fazla gözaltı ve hak ihlali nasıl anlatılır ki?! İfademi alan kadın bana şu soruyu sordu: “Bu kadar baskıya nasıl dayandınız?“ Ben de öz olarak demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin kazanacağına olan umudumla ayakta kaldım dedim. Bunun hemen arkasında “Peki neden şimdi gidip hapis yatmıyorsunuz?” sorusunu yöneltti. Çok şaşırmıştım bu soruya ve cevap olarak; “Empati yapın bir. Siz olsanız gider misiniz?'' diye sordum. Kadının sorusu kazanılmış insan haklarına aykırı bir soruydu. Buralarda olmamız, emperyalist devletlerin de desteklediği savaş politikalarının sonucu değil mi? İltica davanız hangi aşamada şu an?

34

Henüz birşey sonuçlanmış değil, bekletiliyorum. Bekletilme gerekçesini de doğrusu bilmiyorum. İkinci ifade alındıktan sonra, üç ay içinde bir yanıt gelmezse bize mektup yazın dediler. Eylül ayında klasik bir yanıt geldi. “Araştırıyoruz ve yoğunluk var bekleyiniz!“ dediler.

Geçimimi sosyalin her ay verdiği 500 frank ile sağlamaya çalışıyorum. Daha önce dokuz ay kadar sosyalin bir işinde çalıştım. Günlük 20 Frank veriyorlardı. Tabii ki bedava sayılır. Entegrasyon ve uğraşı içinmiş!

üç saatlik bir kursa devam ediyorum. Ayrıca vakıfların ödemesiyle, başka bir kurstan B1 seviyesi sertifikası aldım. Ek olarak derneklerde verilen bedava kurslara da gidiyorum. Elbette sosyal ve kültürel etkinliklere katılmak ve tatil yapmak için bu para asla yeterli değil ama idare etmeye çalışıyorum. Sahip olduğunuz olanakları, oturumlu olanlar ya da İsviçreliler ile kıyasladığınızda neler söylersiniz? İş, sağlık ve eğitim olanakları, tabii ki oturumu olanlar ile olmayanlar arasında ve İsviçreli ve göçmenler arasında aynı değil. Sağlık alanında her hangi bir ayrımcılık ile karşılaşmadık ancak eğitim ve iş koşullarında ayrımcılık olduğunu söyleyebilirim. Örneğin ben üniversite mezunuyum ve kendi mesleğimde ve basın alanında çalışmak ve master yapmak isterim ancak oturum olmadan ve Almancayı tam olarak öğrenmeden bu mümkün değil. Beklentileriniz neler peki?

Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Geçimimi sosyalin her ay verdiği 500 frank ile sağlamaya çalışıyorum. Daha önce dokuz ay kadar sosyalin bir işinde çalıştım. Günlük 20 Frank veriyorlardı. Tabii ki bedava sayılır. Entegrasyon ve uğraşı içinmiş! Şimdi de yine sosyalin ikinci bir işinde çalışıyorum. Burada yaşadığımıza göre Almanca öğrenmemiz gerekiyor. Dreispitz'de haftada

İltica talebimin en kısa sürede tanınması... Bizler Türkiye'de demokratik hak ve özgürlükler için mücadele ettiğimiz ve artık orada kalma koşullarımız olmadığı için buralara geldik. Tabii ki bir ömür yaşadığımız topraklardan ayrılmak, dilini bilmediğimiz başka bir ülkede yeni bir yaşam kurmak kolay değil. Kendimizi sudan çıkmış balık gibi hissediyoruz. Burada da haksızlıklara,

İsviçreli kurumler, göçmen kurumlar ve milletvekilleri ile görüşmelerimiz var. Bir N Kimlikliler Ağı oluşturmayı hedefliyoruz. Böylece uzun bekleme sürecine karşı sesimizi birleştirip SEM'e duyurabiliriz. ayrımcılığa uğramak ve belirsizlik her insanı olumsuz etkiler. İsviçre'nin dışına çıkamama durumu da, yarı açık hapishane duygusu yaratıyor. Örneğin Avrupa’nın farklı ülkelerinde yakınlarımı ve sevdiklerimi kaybettim. İsviçre dışına çıkmam yasak olduğu için cenazelere katılamadım.

N Kimlik İnisiyatifi Gectiğimiz günlerde N Kimlik İnisiyatifi kurduk ve amacımızı kısa bir yazı ile açıkladık. Bunu derginizde haber olarak da verdiniz. İnisiyatif olarak bir heyet oluşturup SEM ile görüşeceğiz. İsviçreli kurumler, göçmen kurumlar ve milletvekilleri ile görüşmelerimiz var. Bir N Kimlikliler Ağı oluşturmayı hedefliyoruz. Böylece uzun bekleme sürecine karşı sesimizi birleştirip SEM'e duyurabiliriz. Münevver İltemur son olarak, N kimlikli olan tüm politik mültecilere “N Kimlik İnisiyatifi“ çatısı altında bir araya gelme çağrısı yapıyor.


Nurten Avcı (Maharaa) info@maharaa.ch

Bu ay gezegenimiz TERAZİ burcunda

13 Ekim Dolunay Koç Burcunda Bu Dolunay’ı biraz daha hareketli yaşayacaksınız. Sanırım bu ilk iki hafta bir konuşma olacak, aniden uzun süre görmediklerinizi görecek, gözlerinizi gerçeklerden kapatamayacaksınız. Bu ayın ilk iki haftasında, iş ve özel ilişkilerimizi bayağı bir düşünmüş olacak, aniden patlamalar yaşacaksınız. İçinizden diyeceksiniz ki; “ Ben değer veriyorum, çok çaba harcıyorum ancak arkadaşlığımız samimi değil ve bu bana artık yetmiyor, bu değeri hissetmiyorum.“ Yani üzülüceksiniz. Belki bir ilişki yaşıyorsunuz fakat verdiğiniz değeri almadığınızı hissediyorsunuz. İş ya da özel ilişkilerinizde, karşı taraf beklentilerinizi yerine getirmeyebilir. Bu nedenle karşı tarafı eleştirmeyin. Diğer türlü çok kırıp dökebilirsiniz. Zaten Dolunay’da birçok patlama yaşayacaksınız. Sakin olmaya çalışın ve sorunları kırmadan çözmeye bakın.

27 Ekim’de Mars Satürn Kare Olacak Bu günlere çok dikkat edin. Özelikle de ilişkilerinizde... Tartışma yaşadığınız takdirde kolay kolay gönül alamaz, uzun süreli sorunlarla karşı karşıya gelirsiniz.

Bu ay birçok gezegenimiz Terazi burcunda olacak. Terazi ilişkilerin burcudur. Bu yüzden Terazi hangi evinizdeyse, yıldız haritasına göre orada çok etkileneceksiniz. Çok önemli ve hareketli bir ay sizi bekliyor. Bu ay değişim ayı, yeniden doğuş ayı olacak. Yıl sonunda kendinize, “Ekim ayında çok önemli şeyler oldu“ diyeceksiniz. Ancak korkmayın. Unutmayın ki, ne iyi değilse o şey bitmesi gerektiği için biter ya da gerektiği için hayatımıza girer.

28 Ekim’de Akrep Burcunda Yeniay Yeniay’ı tek sözle ifade etmem gerekirse “yeniden doğmak“ olarak tanımlayabilirim. Akrepler bir şeylerden kolay kolay vazgeçemezler. Yeniay’da Uranüs, ayın ve güneşin karşısında olacağı için aniden, artık iyi olmayandan vazgeçebileceklerini ve yeni bir adım atabileceklerini düşünecekler. Burada önemli bir şey yaşayabilirsiniz. İşte tam bu sırada yeniden doğmuş olacaksınız. Bu ay, kendinizi yenileme ayı olacak. Sanki yeniden nefes alacak ve “oh be“ diyeceksiniz. Dünyaya yeni bir gözle bakacak, kendinize itiraf edemeklerinizi birden itiraf edeceksiniz.

Kriz yaşayanlar, bu dönemde eski düşüncelerini aniden geride bırakıp yeni duygularla yola devam edecekler. Yani bir krizi arkaya atacaklar.

31.10.2019 Merkür Akrep’te retro yapıyor Bu Merkür retrosu çok önemli bir retrodur. Normalinde Merkür güneşe yakın olan retrolar için çok kere “yanmış beyin“ derim. Çünkü düşünmekten etkileniriz, iletişim iyi olmaz, ne istedimizi tam bilmeyiz. Bazı astrologlar bu retroyu güneş tutulması olarak anlatıp insanları korkutuyorlar. Merkür’de güneş tutulması diye bir şey yoktur. Çünkü bu retroda Merkür tam da güneşin kalbinde yer alır. Bu da Akrep burcunda oluyor. Güneş, enerjisini doğrudan Merkür’e direkt verirken, Merkür hiç olmadığı kadar bilinçli düşünür. Bu retroda birçok insan ne istediğini çok iyi bilecek. Çünkü beyinleri çok iyi çalışacak. Bunu Akrep’te yaşadığınız için detaylı bir şekilde bir plan yapabilir, bir dahaki ayın 14’üne kadar o istediniz şeyi elde edebilirsiniz. İstemediğiniz bir şeyi ya da insanı hayatınızdan çıkaracaksınız. Burada dikkatli olmanız gerekiyor. Eğer konsantrasyonunuzu kötü bir şeye verirseniz olumsuzluk yaşayabilirsiniz. Ancak iyi bir şeye verirseniz o şeyi elde edersiniz. Birçok kişi için bu retro çok önemli olacak ve gelecek zamanda yaşanacakları çok etkileyecek. Akrepler, sizler çok açık sözlü olduğunuz için bu retroda dikkatli olun derim. Çünkü çok detaylı düşünüp insanları kırabilirsiniz. Her şeyden evvel kafanızı iyi şeylere verin derim. Çünkü hiç olmadığı kadar, birşeyleri elde etme imkanı olacak sizde.

NOT: Yıldız haritasında 12 ev vardır. Sizin yıldız haritanızda eviniz hangi gezegende yer alıyorsa konular da ona göre değişir. Yukarıda yazdıklarım geneldir ve herkesin yıldız haritasına uymayabilir.

35


 İnternet 36

-Babalara Öneriler 11-16 Yaş Grubu İçin Anne Günümüz çocukları çok sayıda elektronik medya aracıyla büyüyor. Televizyonun, cep telefonun ve elektronik oyunlarının yanı sıra, bilgisayar, dolayısıyla da internet, çocukların gündelik yaşamına girmiş durumda. Söz konusu medya araçları, çocuklar ve gençler için kullanım nedenleri ve şekillerine bağlı olarak olumlu ya da olumsuz sonuçlara yol açabiliyor.

Bundan yola çıkarak anne-babaların çocukları için yapabileceklerini şu şekilde sıraladık;  Konu üzerine bilgi edinin. Elektronik medya ve bunları kullanımınız/ tüketiminiz üzerine düşünün.  Çocuğunuzla birlikte interneti keşfedin. Çocuğunuzun internette neler yaptığını kendisine sorun ve hangi oyunları oynadığını size göstermesini isteyin.  İnternetteki olası tehlikeler üzerine çocuğunuzu aydınlatın (çetleşme sırasında istenilmeyen tanışmalar, virüs bulaşması vb.).  Çocuğunuzla beraber elektronik medya araçlarını ne kadar sıklıkta ve ne kadar süreyle kullanabileceği konusunda

ilkeler belirleyin. İlkelere uymasına dikkat edin.  Söz konusu medya araçlarının yanı sıra, öteki etkinliklere ve arkadaşlarına yeterli zaman ayırmaları için çocuğunuzu motive edin.  Çocuğunuzun yaşına uygun gelecek oyunları ve filmleri seçmesine dikkat edin.  Konu hakkında kendinizden genel anlamda emin olamazsanız, başka annelerle-babalarla görüş alışverişinde bulunmak işinizi kolaylaştırabilir.  İnternette ceza gerektirecek davranışlar üzerine çocuğunuzu aydınlatın. Özellikle de Siber-Taciz ve internetten indirilecek bilgiler/dosyalar hakkında...


Tacize karşı önlemler/kurallar Anne-baba olarak ciddiye almanız gereken sinyaller  Çocuğunuz bilgisayar ve oyun konsollarını günde dört saat ya da daha fazla mı kullanıyor?

 İnternette kişisel bilgilerinizi (isim, adres, telefon numarası vb) açıklamayın. İlk kez internet üzerinden tanıştığınız yabancı kişilerle gerçek yaşamınızda buluşmayın.

 Çocuğunuz arkadaşlarıyla artık seyrek buluşuyor ya da hiç buluşmuyor mu? Çocuğunuz başka etkinliklere ve hobilere artık ilgi duymuyor mu?  Çocuğunuzun okulda ya da meslek eğitiminde gösterdiği başarı derecesi giderek düşüyor mu?  Çocuğunuz bünyesini ihmal ediyor, iştahsız ve bütün gün genellikle yorgun mu?  Bilgisayar kullanmasına izin verilmediğinde, çocuğunuz saldırgan ve depresif bir tavır mı sergiliyor?

 Size yabancı (tanımadığınız) kişilere ait dosyaları ve e-mailleri açmayın.  Fotoğraflarınızı, tanımadığınız kişilere internet üzerinden göndermeyin. Facebook benzeri internet platformlarında kişisel fotoğraf ve başka bilgi/belgeler sadece tanıdık ve arkadaşlarınızın erişimine açık olmalı. Teknik güvence için önlemler  Her linki tıklamayın ve «ok» tuşuna basmak için acele etmeyin.  İnternetten tanımadığınız programları indirmeyin.  Emin olmadığınız durumlarda destek arayın. 37

Mahkeme ve Makamlarda vekâleten dava temsili Hukuk Danışmanlığı Arabuluculuk İşlem yardımı (Başvuru, dilekçe, şikâyet, itiraz) Uzmanlık Alanları • Avrupa Hukuku • İdari Hukuk • Arabuluculuk Mahkeme dışı çözüm işlemleri • Konsolosluk onaylı yeminli tercüme işlemleri • Türkiye’de emeklilik işlemleri • Türkiye’de tanıma ve tenfiz davaları takibi Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur

T: 076 328 74 80 F: 044 660 80 86

Derya Özgül, LL.M.

• İltica ve Yabancılar Hukuku Genel iltica davaları, Dublin Anlaşması, İnterpol soruşturma Vize işlemleri Aile birleşimi Nikâh işlemleri Çalışma izni Ülkeye giriş yasağının kaldırılması Vatandaşlık haklarının kazanılması Ve daha birçok farklı konuda danışmanlıklar. d.ozgul@adconsultancy.ch www.adconsultancy.ch


Kadınların regl döneminden önce yaşadıkları açlık hissinde artma, stresli olma hali, ödem ve şişkinlik hissi, kabızlık, tatlı isteğinde belirgin artma gibi şikayetler premenstrüal sendrom (PMS) olarak tanımlanır. Premenstrual sendrom adet dönemi başlamadan ortaya çıkar ve adet dönemi başladıktan birkaç gün sonra biter.

Dyt. Berna Danacı dybtbernadanaci@gmail.com

 Sağlık

R 38

egl dönemi öncesinde kadınların tatlı istekleri artar bunun nedeni de östrojen hormonu seviyesinin düşmesi ve magnezyum eksikliği olarak tanımlanabilir. Östrojen vücuttaki seratonin, noradrenalin ve endorfin hormonlarının üretimini arttırır. Östrojenin seviyesinin azalmasıyla da mutluluk hormonu salınımı azalır. Kan şekerinin düşme eğilimi artar ve iştah sürekli uyarılır. Bu nedenle tatlı ve karbonhidrat yeme ihtiyacı artar. Menstrüasyon döneminde iştah kontrolü sağlayabilmek için öncelikle öğün sayısı arttırılmalıdır. 3 ana öğün ve 3-4 ara öğünle, gün planlanmalıdır. Kompleks karbonhidratlar tercih edilmeli (tahıllı ekmek, bulgur, yulaf vb.), beyaz un ve beyaz ekmekten uzak durulmalıdır. Bol lif içeren kompleks karbonhidratlar ve salatalar daha uzun süre tokluk sağlayacaklardır. Kan şekerini yükseltme hızı olarak tanımladığımız glisemik indeks bu dönemde bizim için önemli bir tabirdir. Çünkü glisemik indeksi düşük beslenmek, regl döneminde kurtarıcı olacaktır. Gün içinde tahıllı ekmeğe yapılacak bir tost, galeta ayran gibi minik bir ara öğün, meyve ceviz gibi alternatifler iştah kontrolü sağlar. Tatlı isteğini azaltmak adına süt ve bitter çikolata, hurma, incir gibi kuru meyveler, tarçınlı kakaolu sıcak sütler, ev yapımı fit tarifler, bazen sütlü tatlılar, vanilya aromalı bitki çayları tercih edilebilir. Regl döneminde kanamayla birlikte demir eksikliği görülebilir. Yeteri

kadar demir alınmadığında bağışıklık sisteminde düşme, yorgunluk, anemi, halsizlik hissedebilir. Bu dönemde özellikle kırmızı et, tavuk, yumurta ve balık mutlaka tüketilmelidir. Kuru dut, pekmez, kuru üzüm demir açısından zengin besinler olduğundan bu dönemde tercih edilebilir. C vitamini içeren maydanoz, limon, biber, çilek, kivi gibi besinlerle de demirin vücuttaki emilimi artacaktır. Regl döneminde oluşan ödem sorunu içinde yapılması gereken ilk şey bol bol su içmektir. Bununla birlikte tuz tüketimini azaltmak gerekir. Salam, sucuk, sosis gibi şarküteri ürünleri, konserveler, salamura besinler ödemi arttıracağından beslenme rutininizde olmamalıdır. Ananas, maydanoz, yoğurt, salatalık, kiraz sapı, mısır püskülü, lahana, biberiye gibi ödem atıcı besinler bu dönemde daha çok tercih edilmelidir. Baharatlar tuz yerine iyi bir alternatif olabilir. Ayrıca kafein içeriği yüksek (kahve, kola, demli çay) beslenmek de yanlıştır. Diüretik etkileri nedeniyle sıvı kaybına sebep olması PMS şikayetlerini arttıracağı için tercih edilmemelidir. Melisa, rezene, adaçayı gibi çaylar bu dönemde faydalı olacaktır. Tatlı isteği ve krampların temel nedenlerinden biri olan magnezyum eksikliği, besinlerle desteklenerek çözümlenebilir. Magnezyum içeriği yüksek yeşil yapraklı sebzeler, badem, fındık, fıstık gibi kuruyemişler, kakao, kuru baklagiller tam tahıllı ekmekler, avokado, kabak çekirdeği ve ay çekirdeği gibi besinler sağlıklı beslenme programınızda yerini almalıdır.


윀䄀一䄀䬀匀䤀娀 吀嘀ᠠ搀攀渀 夀䔀一、 吀䔀䬀一伀䰀伀䨀、 䠀䄀刀、䬀䄀匀䤀 ⠀ 吀‫ﰀ‬爀欀攀Ⰰ 䬀‫ﰀ‬爀琀攀Ⰰ 䄀氀洀愀渀挀愀Ⰰ 䘀爀愀渀猀㄁稀挀愀Ⰰ 、琀愀氀礀愀渀挀愀 瘀攀 搀愀栀愀 戀椀爀漀欀 搀椀氀搀攀渀 欀愀渀愀氀氀愀爀⤀

㈀㤀㤀⸀ⴀ

䌀䠀䘀

䈀甀 ‫ﰀ‬爀‫ﰀ‬渀 礀愀猀愀氀搀㄁爀⸀ 䈀椀爀 礀㄁氀㄁欀 愀戀漀渀攀氀椀欀 瘀攀 琀攀氀椀昀 栀愀欀氀愀爀㄁ ǻ礀愀琀愀 搀愀栀椀氀搀椀爀⸀

윀愀渀愀欀猀㄁稀 吀嘀 椀氀攀 欀愀㄁爀搀㄁ἁ㄁渀㄁稀 瀀爀漀最爀愀洀氀愀爀㄁ 㜀 最‫ﰀ‬渀 戀漀礀甀渀挀愀 最攀爀椀 椀稀氀攀礀椀渀

唀礀搀甀 愀渀琀攀渀猀椀稀  欀甀爀甀氀甀洀

、渀琀攀爀渀攀琀攀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀

眀眀眀⸀挀愀渀愀欀猀椀稀⸀琀瘀

윀攀弁椀琀氀椀 甀礀最甀氀愀洀愀氀愀爀 欀甀氀氀愀渀㄁渀

䘀愀挀攀戀漀漀欀ᠠ愀 戀愀ἁ氀愀渀㄁渀

夀漀甀吀甀戀攀 瘀椀搀攀漀氀愀爀㄁渀愀 攀爀椀弁椀渀

吀攀氀㨀  㘀㄀ 㔀㄀㄀ ㈀㈀ 㜀㈀ 圀栀愀琀猀䄀瀀瀀㨀  㜀㠀 㠀㜀㐀 㔀㠀 ㌀㠀


 Psikoloji

Dr. med. Fikret Zengin Facharzt für Psychiatrie und Psychotherapi info@praxiszengin.ch

40

D

aha önceki yazımda genel olarak Nöroplastite hakkında yazmış, beyinin yapılan egzersizlerle kendi yapısını ve fonksiyonlarını değiştirebildiğine değinmiştim. Nöroplastite ile ilgili olarak bu kez de “Aşk ve Haz“ konusuna değinmek istiyorum. 19’uncu yüzyılın yazarı Stendhal aşk konusunda; “Radikal değişikliklere yol açabilen aşk, neyi çekici bulduğumuzu yeniden belirlememizi, hatta objektif güzelliği aşmamızı sağlayacak çok güçlü bir duyguyu tetikler.“ diye yazmıştır. Aşık olma hali öyle hoş bir duyguyu tetikler ki, aşık olan aşık olduğu kişide hiçbir kusur bulamaz. Hatta başkalarına hoş görünmeyen kimi durumlar aşık olan tarafından çekici bulunur. Burada nöroplastisite devreye girer ve duygularda yeni yapılanmalara sebep olur. Çirkinlikler aşık olan kişiye hoş görünür.


Haz merkezleri Aşk aynı zamanda kişide haz merkezlerinin uyarılmasını ve açık kalmasını sağlar. Haz merkezleri açık olduğu zaman deneyimlediğimiz her şey bize mutluluk verir. Örneğin kokain gibi bir uyuşturucu madde, haz merkezlerinin uyarılma eşiğini düşürüp aktif hale gelmelerini kolaylaştırarak bizi etkiler. Bize haz veren salt kokain değildir aslında. Ne deneyimlersek deneyimleyelim kendimizi harika hissetmemizi sağlayan şey, haz merkezlerimizin kolayca uyarılabiliyor olmasıdır. Haz merkezlerinin kolayca uyarılmasını sağlayan üç örnek olgu vardır. Bunlar; Kokain alımı, manik durum ve aşk halidir. Bu üç durumda kişi kendisini coşkulu halde hisseder. Kişi istediği bir şeyin beklentisine girer ve beklentinin gerçekleşeceğini düşünür. Burada fazla dopamin salgılanır. Her şeye karşı iyimser yaklaşır ve memnuniyet verecek olaylara karşı hassas olurken, olaylardan diğer insanlara göre daha fazla etkilenir. Örneğin çiçekler ve temiz hava ona ilham verir. Her yerde ve her şeyde aşık olduğu kişiyi görür. Romantik aşkın şiddetli olması nöroplastisiteye sebep oluyor. Haz merkezleri öyle özgürce uyarılır ki, aşık kişi yalnızca sevdiğine değil, tüm dünyaya aşık olur. Bu durumda dopamin artışı fazla olur. Dopamin artışı ile, hoş deneyimler ve birlikteliklerle beyinde gerekli bağlantılar, yeni sinir ağları kurulur. İşte bu nöroplastisitedir. Haz merkezlerimiz uyarıldığında, acı ve isteksizlik merkezlerinin uyarılması zorlaşır. Normalde bizi rahatsız eden olaylar artık rahatsız etmez olur. Aşk mutlu olmamızı kolaylaştırmakla kalmaz, mutsuz olmamızı da zorlaştırır yani. Aşkın etkisiyle fazlaca salgılanan dopamin, kişide utangaçlığın ve depresifliğin azalmasına, kişinin mutlu olmasına, enerjisinin, öz güvenin ve coşkusunun artmasına sebep olur. Buna aşk sarhoşluğu da denilir.

Uyuşturan aşk Sevgililerinin fotoğraflarına bakan aşıkların son fonksiyonel manyetik

adlandırılırken, aşıkların birbirleri ile seviştikleri durumlarda ve çocuklarını yetiştirip büyüttüklerinde salgılanır.

rezonans görüntülemelerin sonuçlarına bakıldığında, ciddi dopamin yoğunluğu olan beyin bölümünün aktif olduğunu ve beyinlerinin kokain kullananların beyinlerine benzediğini tespit edilmiştir.

Nasıl unuturum? Aşk her zaman mutlu etmez. Aynı zamanda acı da verebilir. Sevgililer birbirlerinden çok uzun süre ayrı kaldıklarında çöküntü yaşarlar ve içlerine kapanırlar. Sevgilinin varlığına veya yokluğuna adapte olurken, beyin yapısında değişmeler olur ve yeni duruma adapte olmaya çalışır. Adapte olmazsa başka insanlarla ilişkiye geçemez ve başkasını sevemez. Burada yüklerinden arınmış şekilde yeni bir ilişkiye başlanması için, beyinlerindeki milyarca bağlantının yeniden yapılandırılması gerekir. Yani nöroplastisitenin oluşması gerekir. Burada kişi, tek bir anıyı hatırlayıp, o anıyla teselli bulup sonra da hatırladığı kederi üzerinden atarak yas tutar. Yasla olay unutulur. Bu nöral seviyede, o anıları hatırlatan nöronlar da olayın unutulması için kapatılır.

Oksitosin salgısı; sağlam bağlar Walter J. Freeman, aşk ile büyük çaplı unutma arasında bağlantı kuran ilk kişidir. Freeman, beyin yapılanmalarının nöromodülatörler sayesinde oduğunu iddia etmiştir. Freeman, aşık olduğumuz zaman bir beyin nöromodülatörü olan oksitosinin salgılandığına, bu sayede büyük çaplı değişiklikler olabilsin diye mevcut nöral bağlantıların yok olduğuna inanıyordu. Oksitosin, memeliler arasındaki bağları sağlamlaştırdığı için bağlılık nöromodülatorü olarak

Oksitosin, kişide hassas duyguları ve bağlılığı artıran, üzüntülerin azalmasına neden olan sakin ve sıcak bir ruh hali yaratır. Ayrıca güven duygusunu tetiklerken, eşe bağlanmaya ve kişinin kendisini çocuklarına adamasını sağlar.

Annelik ve Oksitosin Oksitosinin unutma konusunda eşsiz bir rol oynar. Kadınlar çocuklarını doğururken ve emzirirken oksitosin salgılarlar. (Erkekler ise baba olduklarında da vasopressin denilen nöromodülatör salgılarlar. Bununla kişi babalık sorumluluğunu alır.) Ancak ilk doğumda oksitosin salgılanmaz, sadece daha sonraki doğumlarda salgılanır. Bu da oksitosin salınımının, annenin ikinci yavrusuyla bağ kurmasını sağlamak için, ilk yavrusuyla bağ kurmasına yardımcı olan nöral devreleri yok etme rolünü üstlendiğini gösterir.

Güven Nörolplastisite, bireysel yaşam deneyimlerimize bağlı olarak öyle eşsiz beyinler geliştirmemizi sağlıyor ki, bu durumda dünyayı başkalarının gördüğü gibi görmemiz, başkalarıyla aynı şeyleri istememiz ya da iş birliği yapmamız genellikle zor oluyor. Ancak soyumuzu başarılı bir şekilde devam ettirmemiz için iş birliği gerekiyor. Oksitosin tam da burada güven oluşmasında bir büyük rol oynar. Güven oluşturmada önemli olan ön sevişme değildir, bilakis sevişme sonrasındaki etkileşimdir. Oksitosinin bize sağladığı şey, birbirine aşık iki beynin, plastisitenin artış gösterdiği bir dönemden geçerek birbirine uyum sağlama, birbirlerinin niyetlerini ve algılarını şekillendirme kabiliyetidir. Aşk, sen her şeye kadirsin!

41


İsviçre’de günümüzde, 2014 yılına kıyasla %20 daha fazla demans hastalığı görülüyor.

 Sağlık

kişi 2040 itibariyle bu hastalığından etkilenecek.

42

Kısa süre önce yapılan bir anket sonucuna göre, İsviçre toplumunun %65’i demans ile ilgili bilgilere sahip değil. İsviçre’de günümüzde, 2014 yılına kıyasla %20 daha fazla demans hastalığı görülüyor. İsviçre Alzheimer Derneği’nin tahminlerine göre, 2040 itibariyle İsviçre’de yaklaşık 300 bin kişi bu hastalıktan etkilenecek. Alzheimer Derneği direktörü Stephanie Becker: “Demans, toplumumuzu hiç bir hastalığın etkileyemeyeceği kadar etkileyecek. Bu insanların hepsini bir yere kapatıp uyuşturamayız. Demans ile yaşayan insanların toplumun bir parçası olarak kalmalarını sağlayacak yollar bulmalıyız. Yalnız baş edilecek bir hastalık değil bu”. diyor.

Utanç büyük, yalnızlıksa en kötüsü Demans, unutmaktan çok daha fazla etkilere neden olan bir hastalık türü olarak tanımlanırken, demans hastaları belirli safhalarda ciddi davranışsal değişimler gösteriyorlar. Örneğin kimi daha gürültülü olurken kimisi de agresif veya ağlamaklı olabiliyor. Kendi hafızasına ve davranışlarına artık güvenemeyecek olmanın utancı bu hastalar için oldukça büyük. Birçok demans hastası toplum içine girmeye bile cesaret edemiyor.


Mozaik Birliği: "Demans ile yaşanılabilir."

deneyimli. Burası, demans konusunda çalışma yapan Avrupa’nın önde gelen merkezlerinden biri.

Demans ile ilgili çalışma yapan kurumlardan biri de St. Gallen’de bulunan Mozaik Birliği. Bu kurum hastalara, sohbet ve yürüyüş içeren günlük planlar sunuyor. 65 yaşın altındaki demans hastaları ve demanstan erken bir aşamada etkilenenler günlerini bu mekanda geçiriyorlar.

Bakımevi yetkilisi Petra Knechtli, hareket etme dürtüsünün demansın belirli bir aşamasında çok yaygın olduğunu söylüyor ve bakımevinin özelliklerini şöyle anlatıyor: "Burada, merdiven yerine geniş rampalar ile kapalı istasyonlar yerine açık tutulan kapılar mevcut. 1,5 kilometrelik bir alan içerisinde korunan bir özgürlük sunuluyor. Özgürlüğünüz, kodu bilmeniz gerektiği

Burada birbirleri ile sohbet eden hastalar, yemek pişirme, yürüyüş yapma, bulmaca çözme, yapboz gibi aktivitelerle meşgul ediliyorlar. Gözetim altında tutulan hastalar kendi yaşamlarını kendileri idame ediyor. Mozaik Birliği yetkilisi Ulla Ahmann bu durumu; "Demans ile birlikte yaşanılabileceğini göstermek istiyoruz" şeklinde ifade ediyor.

için, ana kapıdan çıkmaya çalıştığınız anda bitiyor. Burada 160 demans hastası mevcut. Hastalarımızdan birisi, şimdi hatırlamasa da zamanında iyi bir aşçıydı. Ancak elleri ile bıçağı hala çok iyi kullanıyor. Kimi zaman mutfakta pizza hazırlıyor bize. Biz insanlar üzerine değil insanlarla konuşuyoruz burada. Bu insanlarda unutma, hatırlamama gibi etkiler var. İsimlerini, pantolonlarını nasıl giyeceklerini, yemek yemeleri gerektiğini unutuyorlar. Ancak hisleri ve duyguları sonuna kadar onlarla."

Durdurmak ya da yavaşlatmak mümkün Uzmanların da hemfikir oldukları şekilde, gün içindeki planlamalarla beyin ve zihin uyanık tutulduğunda, demezin durdurulması ya da ilerlemesinin yavaşlatılması mümkün olabiliyor.

43

Evde bakım ile 5,5 milyar franklık tasarruf İsviçre’de her demans hastasının 3’te 2’sine, evde yakınları tarafından bakılıyor. Hasta yakınları bu bakımları herhangi bir masraf altına girmeden yaparken, böylece ortaya çıkacak olan 5,5 milyar franklık bir masraf da ortadan kalkmış oluyor. İsviçre Alzheimer Derneği yetkilileri bu durumu; "Toplumsal açıdan bakıldığında, hafif demans olan insanların evde bakılmaları önemli bir avantaj" şeklinde değerlendiriyorlar. Demans hastasının olduğu bir evde, eğer yakınlarının gönüllü bakımı söz konusuysa, evde bakım çok daha az maliyetli olurken, hasta bakımı çok daha uzun süreli olabiliyor.

Sonnweid Bakımevi Wetzikon’da bulunan Sonnweid Bakımevi demans konusunda oldukça

Demans unutkanlığın ön planda olduğu, zihinsel becerilerin hastalık nedeniyle zayıflaması durumudur. Özellikle yaşlılık döneminde sıkça rastlanan demans, halk arasında bunama olarak da adlandırılabilir. Demansın en sık görülen nedeni, tüm demans hastaların en an yarısının muzdarip olduğu Alzheimer hastalığıdır.

Demans hastalığı, beyin hücrelerinin zarar görmesinden kaynaklanır. Bu hasar, beyin hücrelerinin birbirleriyle iletişim kurma yeteneklerini engeller. Beyin hücreleri normal şekilde iletişim kuramadığında, düşünme, davranış ve duygular etkilenebilir.

Demansın en belirgin belirtisi yeni alınan bilgilerin unutulmasıdır. Bunun haricinde bir kişinin, demans hastası olarak kabul edilmesi için aşağıdaki işlevlerden en az ikisinde bozulma gözlenmelidir: • Bellek, • İletişim ve dil, • Odaklanma ve dikkat etme yeteneği, • Muhakeme ve yargı, • Görsel algı. Kendinizde ya da yakınınızda hafıza sorunları ya da yukarıda belirtilen düşünme becerilerinde bozukluk gözlüyorsanız, nedeni belirlemek için en kısa sürede bir uzmana görünmeniz gerekir. Semptomlar, geri dönüşümü olmayan bir demansı işaret etse de; erken tanı, bir kişinin mevcut tedavilerden en iyi şekilde faydalanmasını sağlar. Aynı zamanda gelecek için plan yapma konusunda size zaman kazandırmış olur.


 İnternet 44

İnternetin küresel demokratik toplum vaadine temel oluşturan bütün özellikleri ortadan kalkarken, özgürlüğün yerini güvenlik alırken, internet parçalanırken yanıtlanması zor bir soru da ortaya çıkıyor. Sadece kendimiz için değil, gelecek kuşaklar için nasıl bir internete gereksinim var?

Funda Başaran fundabasarano@gmail.com

Bugün internet çökse ne olur? Sabit telefonlarla haberleşilen, haber için gazete okunan, akşamları televizyon seyredilen, film izlemek için video kaset kiralanan, faturaların ilgili kurumun veznelerinden yatırıldığı ve hatta sadece mesai saatlerinde çalışılan bir zamanı yaşamış olmak elbette ki internetsiz bir dünyayı tarif etmek için başlangıç noktası oluşturur. Ama bu geçmişi hatırlıyor olmak, yine de bu soruyu yanıtlamayı kolaylaştırmaz. İnternetin hiç olmadığı bir dünya ile internetin varken yok olduğu bir dünya birbirinin aynı değildir. İNTERNET TAMAMEN ÇÖKEBİLİR Mİ? Modern bilgisayarın keşfinden sadece 15 yıl sonra başlayan bilgisayar ağları ile ilgili araştırmaların büyük bölümü ABD’de DoD (Department of Defense-Savunma Bakanlığı) tarafından finanse edildi. 1960’lar boyunca çok sayıda araştırmacı, paket anahtarlama üzerine çalıştı. Analog ağların merkezi olması ve merkezin çökmesi durumunda tamamen çalışamaz hale gelmesine karşılık, paket anahtarlama teknolojisi bir merkeze ihtiyaç duymayan ve mesajı hedefe giden pek çok alternatif

yoldan birinden gönderebilen bir teknoloji olarak çökmeyecek bir iletişim ağını vadediyordu. İnternet paket anahtarlamayı temel alarak tasarlandı; nükleer saldırı dâhil her durumda, veri ve ses trafiğinin sürekliliğini sağlayabilecek bir gelişme olarak ele alındı. Bu yüzden de ABD Savunma Bakanlığı tarafından desteklenmesi tesadüfi değildi. İnternetin tasarımı itibariyle, tamamen çöküşü verili durumda en azından teorik olarak düşünülmez. Alan adı sunucularının çökmesi ya da kapatılması, siber saldırılar, kabloların kesilmesi, internet veri merkezlerinin yok olması ya da bazı ulus devletlerin kendi sınırları içerisinde interneti kapatması gibi bir dizi olasılık üzerine kurulu pek çok gelecek senaryosu, bütün bunların internetin çöküşüne neden olmayacağı iddiasındadır. Ancak bu olasılıkların varlığı ve internet üzerinde gelişen bir dizi görünüm, internetin çökmese de gelecekte tamamen farklılaşacağını ortaya koymaktadır. İLK YILLARIN İLLÜZYONU Bugün şekillenmekte olan internet, 1990’ların ortalarında genel kullanıma açıldığında yeni toplumsal formasyon-


lara, yeni yurttaşlık biçimlerine, yeni mekânlara ilişkin farklı yaklaşımlara zemin oluşturuyordu. İnternet; tüm yurttaşlar daha fazla oranda enformasyona sahip olacağından ve sadece bir düğmeye basmakla gerçekleştirilebilecek referandumlar olanaklı hale geleceğinden karar verme yetkisi yönetici elitin elinden alınacağı ve katılımcı demokrasi gerçekleşeceği; enformasyon hem bireyler hem de ülkeler arasındaki farklılıkları gidereceğinden eşitliğin sağlanacağı ve uluslararası uyum ve anlayışın hakim olacağı, kısacası her türlü toplumsal, ekonomik ve siyasi sorunun aşılacağı enformasyon toplumunun somut zemini olarak değerlendiriliyordu. Geleneksel iletişim araçlarından farklı olarak sahip olduğu karşılıklı etkileşim olanağı, herkesin iletişim sürecinde hem alıcı hem de yayıcı olabilmesi, gazeteden TV’ye, radyodan mektup ve telefon haberleşmesine kadar neredeyse var olan tüm iletişim araçları yerine ikâme edilebilir olması, öte yandan görünür bir sansür ve kontrol mekanizmasının olmayışı, internetin normalde sesini pek az duyurabilen, geleneksel iletişim kanallarında genellikle dışlanan gruplar tarafından hızla keşfedilmesine ve alternatif bir iletişim ortamı olarak şekillenmesine neden oldu. Bu da 21’inci yüzyılın ilk on yılında internetin küresel bir demokrasiyi getireceği, yeni bir toplumun kurulmakta olduğu yolunda büyük umutlara neden oldu. Elbette bu on yıl içerisinde internet önemli ölçüde değişmişti. Önce reklamcıların istilasına uğramış, eşzamanlı olarak ticari işlemlere uyumlu hale getirilmişti. İnternet üzerinde gerçekleşen ticari işlemlerde özellikle kredi kartlarının kullanılabilmesi için gereken güvenlik standartları geliştirilmiş, kredi kartlı ödemeler yanında internette finansal transferlerin de güvenlik içinde yapılması için şifreleme teknikleri oluşturulmuştu. Tabii, bu arada, internet üzerindeki tüketici davranışları ve ilgileri de önemli bir konu olarak şirketler için araştırılmaya, bu enformasyonun toplanması için yeni araçlar yaratılmaya başlanmıştı. Bu dönemde internet şirketleri hızla büyüdü ve borsa değerleri astronomik rakamlara ulaştı. Geleneksel medya şirketleri varlıklarını sürdürebilmek için

Artık internet temelinde süren teknolojik değişim güvenlik odaklı bir hale geldi. Ve buna bağlı olarak özgürlük, güvenlik ile yer değiştirdi.

kendilerini internete uyarladı, devletler interneti ve internet içeriğini denetlemek için yasalar ve düzenlemeler çıkardı, internetin potansiyelleri ekonomik ve siyasi iktidarlar tarafından kendi çıkarları çerçevesinde şekillendirilmeye çalışıldı. ÖZGÜRLÜK YERİNE GÜVENLİK 21’inci yüzyılın ilk on yılı, kapitalizmin küresel krizi ile sonlandı ama ikinci on yılın başında internete dair umutlar hâlâ sürüyordu. Arap Baharı, Occupy Eylemleri, Avrupa ve ABD’de gerçekleşen öğrenci eylemleri ve tabii ki Gezi Parkı eylemleri sürecinde internet ve sosyal medyanın toplumsal hareketlerle, toplumsal değişim talepleriyle karmaşık bir etkileşim içine girmesi, “umudun ve isyanın ağları” olarak kutsanmasına neden oldu. Ancak bu sürecin devamı ulusal devletler düzeyinde otoriterliğin yükselirken internet üzerinde gözetim ve denetimin olağanüstü artışına sahne oldu. Artık internet temelinde süren teknolojik değişim güvenlik odaklı bir hale geldi. Ve buna bağlı olarak özgürlük, güvenlik ile yer değiştirdi. Bütün bunlar olurken, Google, Facebook, Amazon gibi ABD’li internet şirketleri kendi tekellerini oluşturdular. Bu şirketler, kendi güç alanlarını genişletmek için bir yandan kullanıcı verilerini toplarken, diğer yandan da çevrimiçi kimlik tespiti, gözetim, denetim ve güvenlik uygulamaları konularında hükümetlerle iş birliğine gittiler ve son durumda tam bir şirket-devlet bütünleşmesi yaşandı. İnternet hem ticari hem de siyasi olarak gözetim ve denetim alanına dönüştü. İnternetle birlikte gelişmeye başlayan siber saldırılar kadar, bu saldırılara önlem olarak gündeme gelen siber güvenlik uygulamaları da interneti askeri-endüstriyel kompleksin yeni alanı haline

getirdi. Siber güvenlik konusunda devletler ve şirketlerin bütünleşmesi algoritma düzeyinde sansür uygulamalarını beraberinde getirdi. ABD’de ağ tarafsızlığının ortadan kalkmasıyla içerik şirketleri ile altyapı şirketlerinin de bir bütünleşmeye gitmesi ve internetin hızla sadece belli içeriklere ulaşabileceğimiz, alternatif içeriklerin ulaşılamaz olduğu bir yere dönüşmesi olasılığı güçlendi. İNTERNET PARÇALANIYOR Diğer yandan Rusya bu aralık ayının başında küresel alan adı sunucularına bağımlılığına son verme ve kendi kök alan adı sunucularını oluşturma kararını açıkladı. Bu kararın ABD ve diğer Batılı ülkelerin siber saldırı yeteneklerinin artması ve bu yeteneklerini kullanmaya hazır olmalarının Rusya’nın güvenliği için büyük bir tehdit oluşturduğu için alındığı belirtilen açıklamada, 2018 yılının ağustos ayında tamamlanması düşünülen sistemi BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) kullanacağı söylendi. BRICS ülkelerinin kullanacağı bu sistem küresel internetin ulusal ve bölgesel temelde parçalanmaya başlamasının ilk işareti. Sonuçta internet çökmese de, interneti temel alan iyimser anlatı, yani bildiğimiz internet hızla çöküyor. İnternetin küresel demokratik toplum vaadine temel oluşturan bütün özellikleri ortadan kalkarken, özgürlüğün yerini güvenlik alırken, internet parçalanırken yanıtlanması zor bir soru da ortaya çıkıyor. Sadece kendimiz için değil, gelecek kuşaklar için nasıl bir internete gereksinim var? Geleceğin internetini, ilk dönemin iyimserliği ve hayalciliğine düşmeden gerçekçi bir biçimde tariflemek, onu talep etmek ve savunmak, ulusötesi bir politik mücadelenin ilk adımını oluşturacak.

45


Kış Makyaj Trendleri

46

1

 Moda


1 KIRMIZILAR

4 SAĞLIKLI CİLTLER

Herkese bir kırmızı var. Kendinize yakışan bir kırmızı tonu mutlaka bulacaksınız. Net bir kırmızı dudak çizemiyorsanız dert değil, çünkü dağınık kırmızılarda çok moda. Dudağınızın iç orta kısmına bir tutam kırmızıyı bırakıp hafif dağıtın.

Bu sezonun olmazsa olmazı sağlıklı, nemli, parıl parıl, fondötensiz ciltler olacak. Makyaj ürünlerini çıkartıp yerine cilt bakım ürünlerini koyacağız.

2 DUMANLI GÖZLER

2

3

Geçtiğimiz sezonlarda renklenen dumanlı göz makyajlarından, siyah ve kahvenin dumanlı hallerine geri döndük. Buradaki yenilik ise, altın ve gümüş detayların dumanlı gözlere zarif bir ışıltı kazandırması olacak. 3 PEMBE YANAKLAR Mış makyajı akımının en büyük olayı pembemsi allık olacak. Ten rengini canlandırmanın ve yüzü yumuşatmanın en kolay yolu olan pembe allık, makyajda masumiyet ve saflığın göstergesi.

5 DÖNEM MAKYAJLARININ YANSIMASI Her dönemin kendine özgü esintileri oluyor. Bu sezon ama en çok ilgi çeken 50’lerin teddy kızları, 90’ların çerçevesi, dumanlı gözleri ve su yolu kalemleri, 70’lerin floral disko renkleri, 60’ların twigy makyajı… Kısacası dönem makyajı adına bu sezon hepsinden bir yansımaya sahibiz. 6 ÇİZGİLER Geçen sezonda da karşılaştığımız grafik göz çizgilerinin akımı hala devam ediyor. Bunun yanı sıra daha kalın ve dağınık çizgiler hatta daha çok karalama şeklinde de bir akım oluştu. Elbette kedigözü çizgilerini es geçmemek lazım. Bunları renkli de tercih edebilirsiniz. Kısacası göz çizgileri konusunda da bu sezon aşırı özgürüz.

47

4

6

5


 Otomobil

Yeni Volkswagen Golf

48

Volkswagen'in popüler modeli Golf, sekizinci neslinde teknolojik özellikleriyle öne çıkıyor Günümüzden 45 yıl önce yollara çıkan ve bu süre içerisinde sunulan yedi nesli boyunca 35 milyon adetlik satışa ulaşan Volkswagen Golf'ün sekizinci nesli tanıtıldı. Ağırlıklı olarak dijital özellikleriyle ön plana çıkan yeni Golf, Avrupa pazarında Aralık ayından itibaren satışa sunulacak. Karakteristik siluetini korumaya devam eden yeni Golf, daha önce hiç olmadığı kadar sportif bir tasarım sunuyor. Otomobilin yeni far tasarımı ve daha eğimli tasarlanan çamurluklarıyla selefinden daha modern ve dinamik bir duruşa sahip.

Volkswagen bu sefer Golf'ün kabinini baştan aşağıya yenileyerek, teknolojik yönü kuvvetli bir ortama dönüştürmüş. Dijital gösterge paneli ve orta konsolun üst bölümünde bütünleşik olarak yerleştirilmiş multimedya ekranıyla günümüz modasına ayak uyguran Golf, küçük vites koluyla da dikkat çekiyor. Harman Kardon müzik sistemi ve 32 farklı renk seçeneği sunan ambiyans aydınlatması da Golf'ün yeni özellikleri arasında bulunuyor. Yeni Golf'ün motor gamında tamamen elektrikli bir seçenek mevcut değil, ancak mild hybrid ve plug-in hybrid seçenekleriyle markanın elektrifikasyon sürecine Golf de dahil edilmiş.


Elektrifikasyon ile ultra lüks bir arada

V

ision EQS konsepti gelecekte Mercedes-Benz'in elektrikli model gamını temsil eden EQ serisinin en lüks hali olarak görebileceğimiz Vision EQS, Mercedes-Benz S-Serisi’nin elektrikli geleceğine gönderme yapıyor. Konsept, çift renkli pürüzsüz gövdesi, 24 inçlik devasa jantları ve sıra dışı aydınlatmalarıyla dikkat çekiyor. Devasa dijital ızgarasında animatif özellikli 188 adet mavi LED’e yer verilen otomobilin farlarında da DIGITAL LIGHT teknolojisi bulunuyor. Stop grubu ise gövdeye entegre edilmiş 229 adet küçük yıldızdan oluşuyor. Vision EQS’in 100 kWh’lık batarya paketiyle WLTP standartlarına göre 700 km’lik bir menzil sunuyor. 350 kW güç ve 760 Nm tork üreten elektrikli bir motora sahip olan lüks otomobilin 0’dan 100 km/s hıza sadece 4.5 saniyede çıkıyor. Maksimum hız ise 200 km/s’de sınırlandırılmış. EQS’in 350 kw’lik şarj ile bataryasının %80’lik bölümünü 20 dakikada doldurabiliyor.

49


ocukların futbola olan ilgileri sürekli artıyor. Bundan yola çıkarak, çocukların nelere dikkat etmeleri gerektiğine dair bir dizi öneri sıralama gereği duydum.

 Spor

Öncelikle her zaman bir hedefiniz olması çok önemli. Başlangıç aşamasındaki en önemli nokta, oyuna karşı tutkunuzun olmasıdır. Bu oyunu sevmeniz profesyonel bir futbolcu olmanız konusunda itici güç olacaktır. Bu sizden beklenen veya başka birisinin hayalini gerçekleştirmek için zorunlu hissedeceğiniz bir şey değil istediğiniz bir şey olmalıdır. Futbol sizin tutkunuzsa, futbol sevginiz sıkıntılı zamanlarda tekrar ayağa kalkmanızı ve denemeye devam etmenizi sağlayacaktır.

50

Mustafa Aktaş Eski Futbolcu m.aktasch@gmail.com


Mümkün olan en erken yaşta futbol oynamaya başlayın. 7 ve 14 yaş aralığındakiler için gençlik takımları vardır.

Genç takımlarla her yıl oynamaya devam edin.

Düzenli aralıklarla eğitim alın.

Mümkün olan en erken sürede eğitim kamplarına katılın.

Profesyonel gelişim programlarını araştırın

Çok çalışmanız ve sabırlı olmanız gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.

Futbolla ilgili her şeyi bilin. Başından sonuna kadar bu oyunla ilgili mümkün olduğunca çok şey öğrenin. Kitaplar okuyabilir, maçları, eğitimleri izleyebilir, DVD’ler seyredebilir, maçlara katılabilir ve iyi futbol oyuncularıyla taktikleri üzerine konuşabilirsiniz. Ünlü ve başarılı futbol oyuncularının nasıl başarılı olduklarını anlamaya çalışın. Derecelendirilmiş seviyeler aracılığıyla futbol oynamaya kendinizi adayın. İyi bir antrenörü olan ve düzenli olarak katılabileceğiniz bir okul takımı, yerel kulüp veya bölgesel takım seçin. En iyisi genç oyuncuları profesyonelliğe hazırlayan akademilerdir. Her ülkenin, şehrin veya bölgenin kendi kulübü veya takımı vardır ve bunların kendi ilerleme seviyeleri vardır. Süreç hakkında kesin bir tahminde bulunmak mümkün olmasa bile yapabileceğiniz birtakım şeyler vardır: Mümkün olan en erken yaşta futbol oynamaya başlayın. 7 ve 14 yaş aralığındakiler için gençlik takımları vardır.

Aileniz veya diğer yetişkinler ve hatta arkadaşlarınızla mümkün olduğunca çok futbol oynayın. Genç takımlarla her yıl oynamaya devam edin, vitesi büyütmek için daha rekabetçi ve seçkin takımlarla ilerlemeye ve sizin yaş grubunuzun üstündekilerle oynamaya çalışın. Düzenli aralıklarla eğitim alın ve organize edilen maçlara mümkün olan en erken sürede dahil olun. Okulunuzdaki, bölgedeki, şehirdeki veya ülkedeki gençler seviyesindeki maçlara ve turnuvalara katılmaya çalışın. Mümkün olan en erken sürede eğitim kamplarına katılın. Kulübünüz veya kulüpler birliği eğitim kampları veya yaz kampları yapıyorsa bunlardan faydalanın. Bu sayede coşkunuzdan ve diğer oyuncuların rekabetçiliğinden faydalanırsınız ve kısa sürede çok şey öğrenirsiniz. Profesyonel gelişim programlarını araştırın ve bunlara nasıl katılabileceğinizi öğrenin. Koçunuzdan veya antrenörünüzden kulübünüz aracılığıyla veya genel anlamda neler yapabileceğinizle ilgili tavsiyeler isteyin. Er ya da geç gençler takımından, okul veya üniversite takımına, daha sonra da

amatörlükten, takımların ve kulüplerin yarı profesyonel seviyedeki takımlarına gireceksiniz. Üst düzey oyunculara karşı oynayacak seviyeye gelene kadar birçok aşamadan geçeceğiniz için seviyeleri yavaş yavaş tırmanmaya devam etmelisiniz. Çok çalışmanız ve sabırlı olmanız gerektiğini aklınızdan çıkarmayın. Profesyonel seviyeye çıkmak için çok çalışmanız ve aynı zamanda sabırlı olmanız gerekir. Profesyonel bir oyuncuya dönüşmek aşamalı bir süreçtir ve bu süreçte öğrenmeye, teknik beceriler geliştirmeye, futbol bilgisi edinmeye devam etmeli ve en önemlisi de diğer insanlarla bağlantılar kurmalısınız. Oyuncu olarak en iyisi olmak istiyorsanız, haftanın en az 5-6 günü antrenman yapmak için zaman ayırmalısınız. Hava koşulları nasıl olursa olsun, antrenman yapmaya devam etmelisiniz. Günlük olarak yaptığınız bu antrenmanlar yeteneğinizi geliştirmenizi ve becerilerinizi en üst seviyeye çıkarmanızı sağlayacaktır. Daha öncede belirttiğim gibi, bağımsız olarak idman yapın. Kulüpte olmasanız bile bağımsız olarak veya arkadaşlarınızla ve aile üyelerinizle, tercihen de iyi deneyimleri olan daha eski oyuncularla birlikte becerilerinizi geliştirin. Teknik kabiliyetinizi daima ilerletmeyi amaç edinin. Hareketleri yapmak kolay hale gelene kadar topla çalışın. Bütün beceri gruplarınızı ve uyum kabiliyetinizi güçlendirmek için daha zayıf becerileriniz üzerine de çalışın. Bir sonraki yazımda, bu kez de fotbolun içinde olan gençlere bazı öneriler sıralayacağım.

51


A

vrupa’nın en önemli sanat müzelerinden biri olan Kunsthaus Zürich, Zürich Sanat Topluluğu tarafından 1787’de kurulmuş. Sanatseverlerin ziyaretine açılması ise 1910 yılını bulmuş. Mimar olan Karl Moser tarafından tasarlanan binada sergilenen eserler 13’üncü yüzyıla kadar uzanıyor. Özellikle de ortaçağ dönemine ait eserlerin sergilendiği önemli bir müze olan Kunsthaus Zürich, kapsamlı sanat koleksiyonları ile dünyanın en ünlü ressamlarının eserlerini sergiliyor.

 Gezi Rehberi

Kunsthaus Zürich bünyesindeki sanat eserleri büyük ölçüde Avrupa menşeli koleksiyonlardan oluşuyor ve 20’nci yüzyıla kadar uzanıyor.

52

İsviçreli ünlü sanatçı Alberto Giacometti’ye ait çalışmalara yer veren müzede, Claude Monet ve Vincent van Gogh imzalı başyapıtlar ile Auguste Rodin heykelleri dönüşümlü olarak sergileniyor. Rodin ilk olarak sizi, müzenin giriş kapsının yanında “Cehennem Kapısı“ isimli eseriyle karşılayacak. Bu esere bakarken detayların içerisinde adeta kaybolacaksınız.Rodin bu eserini 1880 ile 1917 yılları arasında yapıyor. Önemli sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapan müzenin birinci ve ikinci katlarında, ortaçağ heykelleri ve panellerinin yanı sıra, Hollanda ve İtalyan barok tarzı resimleri ile 19‘uncu ve 20‘nci yüzyılların önemli eserlerine de yer veriliyor. Uluslararası önem taşıyan bu eserler arasında Picasso, Chagall, Kokperçi, Kokoschka, Beckmann ve Corinth gibi ünlü sanatçıların önemli eserleri de yer alıyor. Müzede, Hans Leu ve Elder’e ait olan Ortaçağ heykelleri ile resimler, Domenichino ve Rembrandt van Rijn gibi İtalyan ve Hollandalı barok tabloları koleksiyonları da sanatseverlerin ilgisine sunuluyor.


İsviçreli sanatçılar Müze, İsviçreli sanatçılar ve eserleri hakkında yeni şeyler öğrenmek isteyenler için önemli fırsatlar sunuyor. Burada modern sanata imza atan birçok İsviçreli sanatçının eserlerini de görmek mümkün. 19‘uncu ve 20’nci yüzyıllarda yaşamış olan İsviçreli ünlü sanatçılar, Johann Heinrich Füssli, Giovanni Segantini, Ferdinand Hodler ve Félix Vallotton‘un koleksiyon sergileri bunlardan belli başlı olanlar. Pipilotti Rist, Peter Fischli, David Weiss gibi çağdaş İsviçreli ressamlar da eserleri ile temsil edilen diğer isimler.

Müzenin hacmi 13 bin metrekareye çıkıyor Şu an elinde yaklaşık 7 bine yakın sanat eseri bulunduran müze, bu sayının sadece %10’unu sergileyebiliyor. Daha fazla sanat eseri sergilemek için, şu anki müze binasının karşısına ek olarak yeni bir bina yapılıyor. 2015'te başlanan ve 2020'da bitirilmesi planlanan bu ek binanın maliyeti 206 milyon frank. Müze yönetimi, şu an itibarı ile ellerinde yaklaşık 7 bin eser bulduğunu belirtiyor. Şu anki bina kapasitesi nedeniyle bu sanat eserlerinin sadece %10'u sergilenebiliyor. Yeni bina ile birlikte müzenin hacmi 13 bin metrekareye ulaşırken, sergilenen eserlerin sayısı da iki katına çıkacak.

Nasıl gidilir? Bünyesinde toplantı salonu, kafeterya ve restorasyon atölyeleri de bulunduran Kunsthaus Zürich’i ziyaret etmek isteyen sanat severler, Zürich merkez tren istasyonundan 31 numaralı otobüs ile buraya en kolay şekilde ulaşabilirler (Adres: Heimplatz 1, 8001 Zürich). Daha fazla bilgi edinmek ya da müzedeki güncel sergileri takip etmek isteyenler www.kunsthaus.ch adresinden yararlanabilirler.

Ziyaret saatleri (pazartesi günleri kapalı) Salı, Cuma, Cumartesi, Pazar : 10.00-18.00 Çarşamba, Perşembe : 10.00-20.00

53


Ayhan Demirden Sinema Eleştirmeni a.demirden@gmx.de

La Belle Epoque – En Güzel Zaman Çizgi roman çizeri Victor (Daniel Auteeuil) artık yaşlanmış ve etrafındaki her şeyi sadece eleştiren ortamın modunu yerlerde sürükleyen, artık kimsenin dırdırına ve söylediklerine ehemmiyet vermeyen biri haline gelmiştir. Sonunda karısı (Marianne: Fanny Ardant) onu kapının önüne koyarken, o ise zamanı geçmiş kırgın biri olarak, bir zamandır karısını en yakın arkadaşı ile aldattığı kadının evine sığınır. Kimsenin başına gelenleri hak etmediğini düşünmediği,

çek ve sanal dünya arasında bocalamaya başlar.

bu kırık kalpli adama oğlu dayanamaz ve ona hayatının en güzel zamanına yolculuk fırsatı veren bir hediye verir. Okuldan arkadaşı zenginler için onların istediği çağda ve onların istediği özelliklerde gösteri organizeleri düzenlemektedir.

sakızı çiğnerken ikide bir tatlı hoş kokulu ilk lezzeti tekrar bulma umudunu verdiğini bilerek, nalet bir ihtiyara dönüşmekten kendimizi ancak bu güzellikleri devam ettirme enerjisini bularak koruyabileceğimizi vurguluyor.

Nicolas Bedos'in ikinci filmi olan bu çalışma ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapmıştı. Bu film bana, David Fincher'in 1997 yapımı olan ve Michael Douglas'ın da oynadığı “The Game“ adlı filmi hatırlattı. Sanırım Douglas'ın oynadığı en iyi filmdi bu.

 Sinema

Birinci sınıf oyuncularla bezeli “La belle Epoque“; güzel zamanlarımızın geçici olabileceğini, anların bu tatsız

54

Büyük film firmalarının yardımıyla şaşaalı kostümlerle, dekorlarla gerçekleştirilen bu organizeler artık büyük bir iş kolu olmaya doğru yol almıştır. Karısı ile ile karşılaşmaları devrini tekrar yaşamak isteyen Victor, genç tiyatrocuyu (Margot:Doria Tillier) karısının gençliği rolünde görünce -biz de kendisine aşık olduk-, ger-

Türkiye sinemasında sözde komediden geçilmiyor bu sıralar. Umarım onlar da bu filmi izleyip biraz kendilerine gelirler. Noel dönemi için çok severek önerdiğim bu filme mutlaka gidin derim. Havalar soğuk ama, sizi sımsıcak bir sinema ve çok güzel bir komedi bekliyor.

Yönetmen : Nicolas Bedos Yapım Yılı : 2019 Ülke : Fransa Türü : Romantik, Dram, Komedi Süre : 1s 56dk Oyuncular : Daniel Auteuil, Guillaume Canet, Doria Tillier, Fanny Ardant, Pierre Arditi

Fragman


Lighthouse – Deniz Feneri Bazı söylenceler gerçekleşip hayatımız olur. Ephraim Winslaw (Robert Pattinson) orman işçiliğinden çok kısa bir eğitim sonunda küçücük bir adaya, kayalığa deniz fenerinde çalışmak üzere gönderilir. Görev emri gereği nöbetleşe deniz fenerini işletecekleri Thomas Wake (Willem Dafoe) ise eski bir denizci, eski bir kaptan olarak hiç de aynı fikirde değildir. Ephraime fenerin üstüne çıkmayı yasaklar. Bir tanrı, bir Zeus gibi o üsttedir. Ephraime’e ise sadece Prometheus olmak düşer. Bu küçücük adada; dalgaların kayaları dövdüğü, sürekli çalan sis sirenlerinin, kapalı tehdit dolu bir göğün

gereken şey, bir yönetmenle karşı karşıya olduğumuzu anlamamız. Siyah-beyaz filme alınan öykü sadece rengiyle değil formatıyla da ayrı bir yerde duruyor. Neredeyse kareye yakın formatıyla bir sıkışıklık yaratmayı başaran yönetmen; seyircinin bu dar alanda kendini de rahatsız hissetmesini sağladığı gibi, onları yolculuğun içine katıp her an gerçekleşebilecek bir uğursuzluğun neredeyse fiziksel esiri yapıyor. Estetiğiyle eski sürrealist filmleri anımsatan ve bunu günümüze aktaran Eggers, sizi filmin sonuna kadar nefessiz seyredeceğiniz kimi kısa rahatlama anlarının ardından, temponun ve

55

tekinsiz bir atmosferine hapsolmuş bu iki erkek, sanki fallik sembol fenere sahip olunca tüm istemlerinin gerçekleşebileceği yanılgısı ile meşgul iken, diğer taraftan deniz kızları aracılığıyla dişil bir tehdit onların bu varlığını sürekli sorgulamaktadır. Yönetmen Robert Eggers, ilk filmi The Witch ile korku filmleri içinde apayrı yapısıyla dikkatleri üzerinde toplamış, film ekonomik olarak ta başarılı olmuştu. Kardeşi Max Eggers ile birlikte senaryosunu yazdığı bu ikinci filminde en baştan ciddiye almamız

tekinsizliğin bir üst düzeye çıkarılan temposu ve yoğunluğuyla bir sinemasal visüel vurguna tabii tutuyor. Robert Pattinson ve Willem Dafoe'nin harika bir oyunculuk ile; erkeklik fanusunun içinde kıstırılmış tüm sarhoşlukları, ele geçirip hükmetme istekleri, yok etme ve kirletme dürtüleri, tükürükleri, spermaları, osurukları ve çaresizlikleri sergilediği bu sıra dışı eserin tüylerinizi diken diken etmesine izin verin ve bu sinemasal deneyimi kaçırmayın.

Yönetmen : Robert Eggers Yapım Yılı : 2019 Ülke : ABD, Kanada Türü : Korku, Gerilim Süre : 1s 49dk Oyuncular : Willem Dafoe, Robert Pattinson

Fragman


56 ï‚„ Yemek Tarifi


Kış Sebzeli Çorba Malzemeler: 2 adet patates, 2 adet havuç, 2 dal pırasa, 1/2 adet soğan, 3 su bardağı tavuk suyu (et suyu da kullanabilirsiniz), 1 su bardağı sıcak su, 1 yemek kaşığı tereyağı, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 2 yaprak taze fesleğen, 1 tatlı kaşığı tane karabiber, 1 tatlı kaşığı tuz(eğer tavuk suyunuz tuzluysa, tuz ilave ederken ihtiyatlı olun) Hazırlanışı: Havucun ve patatesin kabuklarını soyup iyice yıkayın ve bunları iri iri doğrayın. Daha sonra Pırasaları da iyice yıkayıp ince ince dilimleyin. Tereyağını ve zeytinyağını eritin. Soğanları ve pırasayı kavurun. Havuç ve patatesleri de ekleyip 4-5 dakika kadar soğanlarla birlikte kavurun. Bu aşamada tuz ve karabiberi de ekleyin. Tavuk suyu ve sıcak suyu ekleyip tencerenin kapağını kapatın. Kısık ateşte havuç ve patatesler iyice yumuşayana kadar pişirin. Son olarak taze fesleğenleri doğrayıp pişmiş çorbanıza ilave edin. Püf Nokta: Sebzeleri önceden kavurmak çorbanın lezzetinin daha yoğun olmasına yardımcı olacaktır.

Kış Güveci Malzemeler: 500 gram fileto tavuk göğsü, 4 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 adet orta boy kuru soğan, 2 diş sarımsak, 2 adet orta boy havuç, 2 adet orta boy patlıcan, 2 adet orta boy kabak, 1/2 su bardağı sıcak su, 1/2 tatlı kaşığı biber salçası, 1 çay kaşığı karabiber-tuz karışımı Hazırlanışı: Kuru soğanı küçük küpler halinde doğrayın. Sarımsakları ince ince dilimleyin. Deri ve kemik kısımlarından ayrılan fileto tavuk göğsünü iri parçalar halinde kesin. Kabuğunu soyduğunuz havuçları halka halka dilimleyin. Kabuklarını alacalı olarak soyduğunuz patlıcan ve kabakları havuçlarla uyumlu olacak büyüklükte kesin. Zeytinyağını derin bir tencerede kızdırın. Kuru soğan ve sarımsakları hafif bir renk alana kadar soteleyin. Tavuk göğüslerini ekleyip yüksek ateşte kavurun. Dilimlenmiş sebzeler, tuz-karabiber karışımı ve kıvamını sıcak suyla açtığınız biber salçasını ekleyin. Kapağı kapalı tencerede, kısık ateşte sebzeler yumuşayana kadar pişirin. Pişirme suyunu bırakmış servis tabaklarına aldığınız lokum tadında güveci, sıcağı sıcağına incecik kıyılmış maydanoz yaprakları eşliğinde servis edin. Püf Nokta: Sebzeleri, eşit büyüklük ve incelikte doğramaya özen gösterin.

Muhallebili Kadayıf Malzemeler: 400 gram tel kadayıf, 1/2 su bardağı toz antep fıstığı, 1 yemek kaşığı tereyağı Muhallebisi için: 4 su bardağı soğuk süt, 2 yemek kaşığı un, 1 yemek kaşığı mısır nişastası, 5 yemek kaşığı toz şeker, 1 adet yumurta sarısı, 1 paket vanilya, 1 paket toz krem şanti, 1 yemek kaşığı tereyağı Üzeri için: 100 gram kaymak, 1/2 su bardağı toz antep fıstığı Hazırlanışı: Tatlının taban ve üst katını oluşturacak olan kavrulmuş kadayıfı hazırlamak için; Tel kadayıfı küçük parçalar halinde ayırın. Tereyağını bir tavada eritin. Ditilmiş tel kadayıfı, toz Antep fıstığıyla birlikte orta ateşte renk alana kadar kavurun. Sürekli karıştırarak, yaklaşık 15 dakika kadar kavurduğunuz tel kadayıfın yarısını, tatlıyı hazırlayacağınız cam kabın tabanına yayın. Kalan kısmını soğuması için bekletin. Tatlının muhallebisi için; Soğuk süt, un, mısır nişastası, toz şeker, vanilya ve yumurta sarısını derin bir tencereye aktarın. Tüm malzemeyi bir çırpıcı yardımıyla karıştırdıktan sonra tencereyi ocağa alın. Sürekli karıştırdığınız muhallebiyi, kıvam alana kadar orta ateşte pişirin. Kıvam alıp, kaynamaya başlayan muhallebiye tereyağı ve toz krem şantiyi ilave edin. Ocaktan aldığınız muhallebiyi, bir mikser yardımıyla yüksek devirde karıştırdıktan sonra kadayıfların üzerine dökün. Üzerini bir spatula yardımıyla düzelttikten sonra kalan kavrulmuş kadayıfları üzerine serpiştirin. Kıvam alması için tatlıyı buzdolabına kaldırın. Soğutup, dilimlediğiniz tatlıyı toz antep fıstığı ve arzuya göre kaymak ilavesiyle servis edin. Püf Nokta: Tel kadayıfı, çıtır çıtır olması ve daha kolay kavrulması için derin dondurucuda bekletin. Elinizle küçük parçalara ayırdıktan (kırdıktan) sonra orta ateşte kavurun. Kavrulan kadayıflara arzuya göre toz tarçın da ekleyebilirsiniz.

57


18 Aralık

19 Aralık

20 Aralık

Işık Şovu

Eskimo ve Kızılderililer Hakkında Müze

30.12. tarihine kadar, Zürih Landesmuseum’un iç bahçesinde, sizleri ışıktan büyüleyici bir kış harikalar diyarı bekliyor. Tüm duyularınıza hitap edecek olan bu fantastik dünyayı keşfedin. Sıcak şarap, konserler ve masal kahramanlarının hikayelerinin tadını çıkarın. Her akşam 17:00’dan itibaren. Giriş ücretsiz.

"Nordamerika Native Museum (NONAM)" Kuzey Amerika yerli halkının kültürünü sergiliyor. Sesli bir oda Eskimo ve Kızılderililerin dünyasına akustik bir yol açıyor. Sl-Cm 13:00-17:00. Ct-Pz 10:00-17:00. KulturLegi ile giriş ücretsiz (yetişkin CHF 12.-, çocuk CHF 4.- yerine).

Şarkı Söyleyen Noel Ağacı (20.12.-23.12.)

Yer: Landesmuseum Zürich, Innenhof. Museumsstr. 2, Zürich http://www.illuminarium.ch

Yer: NONAM. Seefeldstr. 317, Zürich http://www.nonam.ch

Çarşamba

23 Aralık

Perşembe

SPOR

 Etkinlik Rehberi

Pazartesi

Cuma

Werdmühleplatz’da, neredeyse her gün, koro Noel şarkıları söylüyor. Pts-Pr 17:30 ve 18:30. Cm 17:30, 18:30 ve 19:30. Ct/Pz 14:30, 15:30, 17:30 ve 18:30. Sonrasında Noel pazar yerinde bir gezinti ile Noel havasının tadını çıkarabilirsiniz. Giriş ücretsiz. Yer: Werdmühleplatz, Zürich http://www.singingchristmastree.ch

24 Aralık Salı

Yetişkinler İçin Spor

Birlikte Kutlama

"Sportegration" derneği mülteci, göçmen veya yerel yetişkinler için spor kursları sunuyor. Örneğin bugün şu kurslar yer alıyor: Dans kursu (sadece kadınlara) 17:00; Dans kursu (karışık) 18:30; yoga (sadece kadınlara) 18:45 ve fitboks (karışık) 19:30. N/F-kimliği ile katılım ücretsiz, diğerleri için CHF 10.- çalışma başına. Tüm etkinlikler için: www. sportegration.ch. Yer: Sportegration, Silo Löwenbräu. Limmatstr. 254, Zürich http://www.sportegration.ch

"Kulturhaus Helferei" herkesi "Offene Nacht" kutlamasına davet ediyor. Lezzetli bir yemeğin, müziğin ve daha bir çoğunun tadını gece süresince çıkarın. 18:00’den itibaren. Her saat katılım mümkün. Sıcak şarap içimi 23:00’de. Katılım ücretsiz. Yer: Kulturhaus Helferei. Kirchgasse, Zürich http://www.kulturhaus-helferei.ch

58

25 Aralık

26 Aralık

Çarşamba

Perşembe

Yürüyüş-Gruplarıv

Bebek-Kafe

Spor meraklıları her Çarşamba Bürkliplatz’taki çiçek saatin önünde yürüyüş antrenmanı için buluşuyorlar. Bu etkinlik özellikle yürüyüşe yeni başlayanlar ve yavaş olan kişiler için. 09:00-10:00. Katılım ücretsiz.

Bebek-Kafe bebeği, küçük çocuğu olan annebabalar ve hamileler için bir buluşma yeri. Kahve ve kekin yanı sıra sizlere diğer anne-babalarla buluşma ve yeni kişiler tanıma imkanı da sunuyoruz. Her Pr 10:00-11:30. Giriş CHF 5.-, KulturLegi ile ücretsiz.

Yer: Bürkliplatz, Zürich http://www.zueriraennt.ch/laufgruppen

Yer: PBZ Affoltern. Bodenacker 25, Zürich http://www.pbz.ch/angebot/events/baby-cafe14

Konser

30 Aralık

GEZİ

Pazartesi

31 Aralık

YILBAŞI

Cumartesi

Tropikal Evlere Gezi

Gölde Yılbaşı Kutlaması

Dışarıda havanın soğuk ve yağışlı olduğu zamanlarda Zürich Üniversitesi Botanik Bahçesinin tropik evlerine bir ziyaretle karlı çıkabilirsiniz. Renkli bitkiler, çiçekler ve egzotik kokular size kışı unutturacaklar. Her gün 09:30-16:45. Giriş ücretsiz.

İsviçre’nin en büyük yılbaşı kutlaması birçok yemek standı ve konserler sunuyor. Göldeki havai fişek gösterisi yeni yıla eğlenceli bir başlangıcı garanti ediyor. Kutlamalar 20:00’den itibaren, havai fişek 00:20-00:35. Katılım ücretsiz. Tramvay ve otobüsler 04:00’e kadar (01:00’den itibaren gece ek bileti ile).

Yer: Botanischer Garten. Zollikerstr. 107, Zürich http://www.bg.uzh.ch

Yer: Beim Bellevue am See, Zürich http://www.silvesterzauber.ch



Sarayın Küçük Sırrı Mila

B

 Masal

ir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, ben anamın beşiği de tandır mıngır sallanır iken, buradan çok uzaklarda bir yerlerde bir saray varmış. Saray da ne saray ama! Bin bir ülkeye namı yayılmış, uzak diyarlardan, denizlerin ötesinden bile diğer krallar, kraliçeler, bu sarayı görmeye gelirlermiş. Sarayda ve sarayın çevresinde yaşayan herkes çok memnunmuş hayatlarından. Bu mutluluğu gören kraliçe ve kral da mutlu oluyorlarmış.

60

Bu sarayın küçük bir sırrı varmış. Bu sır, kral ve kraliçenin altı yaşındaki kızları Mila imiş. Mila’nın özel bir yeteneği varmış. Mila’nın ellerinden sihir akıyormuş. Mila nereye dokunsa orası çiçekleniyor, güzelleşiyor ya da altın oluyormuş. Mila bahçede oynadıkça, bahçede mis gibi kokan güller, çiçekler açıyormuş. Gel zaman git zaman, Mila bir sabah bahçeye çıkmamış. Yatağında yatıyormuş. Sarayın hizmetçileri Mila’nın çıkmadığını fark edip hemen kral ve kraliçeye haber vermişler. Kral ve kraliçe hemen Mila’nın odasına koşmuşlar. Bir ne görsünler! Yavrucak, terler içinde orada yatıyormuş. Hemen hekim çağırmışlar. Hekim Mila’yı tedavi etmeye çalışmış lakin başaramamış. Kral hemen hekimi kovmuş yeni hekim çağırmış. O hekim de Mila’ya bir çare bulamamış. Mila hala yatağından kalkamıyormuş. Bahçeye inemeyen Mila güzel güzel yeni çiçekler de açtıramıyor, hiçbir yeri altın yapamıyor, durum böyle olunca insanlar eskisi gibi saraya gelmiyorlar, köylü halkı kimseye satış yapamıyor, insanlar aç kalıyormuş. Saray günden güne karanlığa bürünmeye başlamış. Kızının bir türlü düzelmediğini, köylülerin perişan halde olduğunu gören kral hemen bir ferman yayınlamış. -‘’ Kim ola ki, kralın kızını iyileştire, işte o zaman zengin olur, sarayın kapıları onun için sonsuza dek açılır.’’ Kral bu ilanı her yere astırmış. Yalandan dolandan insanlar hekim kılığına girip kızı tedavi edeceklerini söyleyip kralı kandırmaya çalışmışlar.

Lakin aylar yıllar geçmiş. Kimse hala bir tedavi bulamamış. Bir gün ormanda ufak bir çocuk geziniyormuş. Çocuğun babası otlar toplar, bunlardan merhem yapar, hastaların yaralarına sürüp onları iyileştirirmiş. Ormanda gezerken bu fermanı duymuş ve daha önce kendisinin de başına aynı şeyin geldiğini hatırlarmış. Bir koşu babasına gitmiş. Onu dinleyen babası, kızın uyku hastalığına yakalandığını ve buna tek çarenin, dağların öbür ucunda yetişen bir kahve ağacının çekirdeği olduğunu söylemiş. Çocuk babasına gidip kızı tedavi etmesi için yalvarmış. Babası çocuğu kırmamış ve birlikte o ağaca gitmişler. Günler sonra sarayın önüne gitmişler. Babası; -‘’ Size ilaç getirdim. Kızın şifası bendedir. ‘’ demiş. Ama hizmetlilerden kimse inanmamış ona. Çünkü herkes kralın parasını almak için geliyormuş. Adam eklemiş. -‘’ Kızın hastalığı uyku hastalığı, devası da şu an elimde duran şişededir. Daha önce kendi oğlum da aynı hastalığa kapıldı. Ona da bundan içirdim uyanıverdi.’’ Diyince bir hizmetli adama inanmış ve içeri almış. Kral ve kraliçenin yanında, kıza ilacı içirmiş. Ve kız ertesi sabah uyanıvermiş. Kral adama ‘’Dile benden ne dilersen. Artık burada benimle eşit sayılırsın. ‘’ demiş. Adam da; -‘’ Hiçbir şey istemem kralım. Kızınız iyi olsun tek dileğim o dur.’’ demiş. Ama kral adamı bırakmamış. Sarayın yeni hekimi yapmış onu. Saray böylece eski ihtişamına geri dönmüş. Hekimin oğlu ile kralın kızı Mila ise büyüdüklerinde birbirlerine aşık olmuşlar ve evlenmişler.


5

Resimdeki şarkıcı

Geri çekilmek

Beyaz perde

Geçimlik

Sanı Göçebe çadırı Bir nota

Kenarına oya yapılmış veya geçirilmiş

Verme, ödeme

Satrançta bir taş

Buyuran, emreden 6

Taze karşıtı

İnce yapılı Tayin

Net Lityum (Simge) Geleneksel

Dizi Atın ayağına çakılan demir Lak ile cilalanmış 1

Para dolabı

Hak ve hukuka uygunluk

Soy,akraba

8

Şaman Haris

Tenis oyun aracı 10

Bugünden bir önceki gün

Şarkı

Dördül, murabba

Bir mevsim

Kamufle etmek

Gemi barınağı

Araba, otomobil

Ayevi 7

61

Yanardağ püskürtüsü Köy evi

İğdiş etmek

Bir meyve

Mecnun

İçinde nane ruhu bulunan

Endonezya plakası

3

Başarısız İlkel bir silah Övme

Cet, dede

Ad

Bir sayı

Ölüm cezası

2

Asıl konu, temel motif

9

Torunu olan kadın

Aç karşıtı Ben (Eski dil)

Büyükbaş hayvan

Süslü kemer Bir besin maddesi

Sınamak

Çorum ilçesi

Kalsiyum (Simge)

Telli balıkçı

Bir nota 4

Kapital sermaye

Yerine koyma, yerine kullanma

Jüpiter'in bir uydusu

ANAHTAR SÖZCÜK

1

2

3

4

5

6

7

Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: VAROL TAŞAR

8

9

10


Ayşe Kulin’den Osmanlı’nın son dönemine çok çarpıcı bir bakış: Her Yerde Kan Var! Sultan Abdülaziz’in sır dolu ölümüyle sonuçlanan bir dönemi, saraydaki birçok önemli kahramanın gözünden okuyoruz bu romanda. Kulin’in bütün karakterlere kimi zaman müthiş insani hassasiyetle, kimi zaman da edebiyatın bütün sınırlarıyla yaklaştığını görüyoruz.

Her Yerde Kan Var Ayşe Kulin

Her Yerde Kan Var yakın tarihin aslında bugüne ne denli benzediğinin, tarihin sadece tekerrürden değil, tefekkürden de ibaret olduğunun romanı. Dönüp o dönemi bütün canlılığı ve dürüstlüğüyle okumaya dair hakiki bir çağrı, bir vaat! “Aksaray’dan kar geliyor / Ben sandım ki yar geliyor Çıktım baktım pencereye / Çerkez Hasan can veriyor” türküsünün hep bizimle olduğu, nefes nefese okuyacağımız bir bakış romanı Her Yerde Kan Var…

 Ayın Kitapları

Ödüllü yazar Neel Mukherjee, Özgür Topraklar'da yüzyılın merkezine yerleşen kavramları işliyor: Göç ve iltica. F arklı hayatlar yaşayan beş karakter üzerinden, Mumbai’deki bir aşçıdan, sokaktaki dilenciye ve dans eden ayısına, şehirde yeni bir yaşam için köyündeki zorlu hayatını terk eden genç kızdan, hayallerinin peşinde her şeyini yitiren inşaat işçisine daha fazlasını istemenin, yeni bir hayata göç etme arzusunun temellerine iniyor.

62

Özgür Topraklar Neel Mukherjee

Hindistan’da geçen ve bu dünyanın gerçekliğiyle diğerinin gölgesi arasında hareket eden Özgür Topraklar, birbirine bağlanan hikâyelerle yükselen incelikli bir yapı. Cüretkâr, şiddetli, ama bir o kadar da merhamet dolu bu roman, insanın hayatta kalma ve hayatına hâkim olma dürtülerinin etkileyici bir keşfini sunuyor.

Cem Sultan bir efsane, yalnız ülkesinde değil, Avrupa’da da... Biz Cem diyoruz, onlar Zizim. Güzel, yakışıklı, akıllı, çalışkan, savaşçı, bir bilim ve sanat âşığı... Sarıya çalan kızıl saçları, mavi gözleri, uzun boyu ile dillere destan olmuş bir şehzade... Aynı zamanda büyük bir şair ve sultanlar sultanı Fatih Sultan Mehmet’in oğlu. Halkın ısrarla söylediği şekliyle bir sultan olduğu düşünülebilir ama onun sultanlığı yalnızca 17 gün sürmüş.

Beyaz Atlı Prens Cem Sultan Tuna Serim

Ya ömrü! Acılar içinde yoğrulan bir delikanlı, Batı’nın elinde, özellikle de Tapınak/Malta Şövalyeleri ve Papalık’ın –aralarında Borgia’lar da var– elinde oyuncak olmuş bir Osmanlı prensi. Yalnızlığı o boyutlara ulaşmış ki düşmanlarını sevmiş, onlardan ayrılırken ağlamış. Cem Sultan’ın öyküsü hazin, belki de yüzyılların en hazin öykülerinden bii...


Fl ye r

fl a m a ra

İn te rn

et

Sa

yf a la r

ı

Fo to ğ

i rg De

lo

ta Ka g

m

fi

Br oş

rı sa

Ta

ür

m

a kl Re

a Gr

V

k

iz

le ri Fi m

bi

ok

t

V hi e d zm a h et a ...

Lo go

Ba

sk

ı

Re kl a

ı rt Ka

yn

lm

za

e it

Di ka

a Pl

Tösstalstrasse 23 8400 Winterthur Tel: +41 (0) 76 343 80 74 info@argemedia.ch www.argemedia.ch



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.