Devrimci Gençlik Dergisi Sayı 25

Page 19

(

1. Eşgüdümlü hareket süreklidir. Eşgüdüm işler hale geldiğinde artık “öncü-tepkisel” eylemler ülke gündemine göre savrulmaktansa, diğer eylemleri tetikleyen bir işleve sahip olabilir. Piyasacılığa, anti-demokratik uygulamalara, gericiliğe karşı yapılan başka içerikteki eylemler birbirleriyle daha kolay bağ kurabilir ve birbirlerini etkileşim içerisinde geliştirebilir hale gelecektir. Bu eşgüdüm içerisinde, artık gençlik hareketi dönemsel yükselişler gösteren ve görünürlük kazanan bir hareket değil, gençliğin kemikleşmiş ve fikir birliğine varılmış sorunları üzerinde yükselen ve sürekli büyüme potansiyeline sahip bir hareket haline gelmektedir. 2. Eşgüdümlü hareket tekil sorunların arkasındaki yapısal sorunları açığa çıkarır. Bu eşgüdüm, gençliğin taleplerinin burslara zam ya da ÖTK toplantıları gibi birkaç küçük düzenleme ya da jestle geçiştirilemeyeceğinin, gençliğin üniversitelerde ve kendi sosyo-ekonomik koşullarında yapısal ve kapsamlı bir dönüşümü istediğinin kanıtlanmasıdır. Bu eşgüdüm içerisinde, gençlik hareketinin hareket noktası geçici talepler değil, gençliğin yerleşik ve yapısal sorunlarıdır. 3. Eşgüdüm, gençlik kitlelerinde hızlı bir politikleşmeyi ve bilinç yükselişinin olanaklarını artırmaktadır. Gençliğinin sorunlarının çok boyutlu, yapısal ve sürekli olduğunun algılanması, gençliği ortaklaştıran ve politikleştiren bir etkide bulunmaktadır. 4. Eşgüdümlü hareket yukarıda sayılan tüm özelliklerinin sonucu olarak öncü-tepkiyi, kitle tepkisine ve kitle-tepkisini devrimci gençlik hareketine dönüştüren süreçtir.

ve siyasi olanaklarla dolu döneme her zamankinden hazır olunduğunu gösteriyor. Öznel koşulların önemi, Türkiye’de demokratik öğrenci hareketinin bazı gelişme ve geri çekilme anlarındaki öznel koşulların rolü göz önüne alındığında daha iyi anlaşılabilir. Koordinasyon’da cisimleşen 95 gençlik hareketinin yükseliş noktası olan 20 Ekim 1995 Kızılay eyleminin ön gününde, gençlik hareketinin gündeminde üniversitenin piyasacı dönüşümü (TÜSİAD raporu), “savaş rejiminin” inşası, sivil faşist saldırılar ve ekonomik kriz vardı. Üniversiteye yönelen neoliberal saldırının ilk ciddi saldırısı (harçlara yapılması düşünülen yüzde 500’e yaklaşan zam) gençlik hareketinin meşru, militan, kitlesel çizgisinde gençliğin kitleler halinde buluşmasının önünü açtı. 20 Ekim eyleminin ardından gençlik hareketi yükselen enerjisiyle harç yatırmama eylemleri ve birçok yerelde işgal eylemleri düzenledi. Kazanılan kitlesellik ve meşruiyet kendisini 6 Kasım ve 20 Aralık (Hayal gücü 20 Aralık’ta Beyazıt’ta) gibi eylemlerde gösterdi. 29 Şubat’ta Artık Haraç Ödemiyoruz ve 24 Nisan’daki A4 eyleminin ardından gençlik hareketindeki ilk yükseliş dönemi sona erdi. Dönemin Devrimci Gençlik Dergisi yazılarında hareketteki bu gerilemeyi açıklayan bazı temel nedenlere işaret ediliyor. Bunlar, kitlelerin dönüştürülememe sorunu (kültür, öncülük ve kurumsallık sorunu), gençlik hareketinin parçalanmışlığı ve iç çekişmeleri, polisin baskıları ve örgüt sorunları (yerleşik, disiplinli bir örgütsel çalışma ile militanlığın ve iradenin zayıflığı) olarak özetlenebilir. Elbette bu

Piyasacı ve baskıcı uygulamalar gençliğin ortaklaşmış sorunları haline gelmekte; gençliğin değersizleştirilmesi, yoksunlaştırılması, geleceksizleştirilmesinin vardığı boyutlar ve demokratik katılım olanaklarının sınırlandırılması ortak sorunlar etrafında “kolektif bilincin” ve bir adım ötesinde “üniversiteli bilincinin” oluşmasının zeminini hazırlamaktadır Öznel koşulların önemi Nesnel koşullar kitlesel ve militan bir gençlik hareketinin yükselişi için uygun zamanın yaklaşmakta olduğunu gösteriyor. Fakat yaklaşmakta olan zamanın, önemli kırılma anlarına gebe olmasına yol açan bir başka önemli unsur var: Öznel koşulların uygunluğu. Gençlik hareketi AKP iktidarına karşı mücadele içerisinde, yaratıcı, militan, kitlesel eylem deneyimleri içerisinde, gericiliğe ve liberalizme karşı ideolojik mücadele içerisinde son beş yıllık süreçte önemli bir birikimi sağladı. Bu birikim hareketin üretkenliğini, disiplinini, atikliğini, niteliğini, kurumsallığını ve kapsayıcılığı geliştiren merkezileşme çalışmasıyla yeni bir boyuta taşındı ve taşınıyor. Yapılan her eylem ve etkinlik bir öncekinden daha geniş bir ufukla, eski deneyimlerin eksiklerini onararak hareketi ileriye taşıyor. Hareketin niteliksel gelişmişliği, yaklaşan zorlu

açıklamaya harç zamları sonrasında oluşan tepkiyi daha geniş toplumsal sorunlara (parasız eğitim-parasız sağlık) kanalize etme çalışmasının başarısızlığı da eklenmelidir. Bu yüzden de hareket bir “kitle-tepkisel hareket” aşamasında kalmış ve geri çekilmiştir. 29 Şubat 1996’da mecliste pankart açan öğrencilere verilen hapis cezası, demokrasi mücadelesi çizgisini piyasalaştırma karşıtı çizgiyle birleştirebilecek etkiye gençlik hareketinin geri çekişilişi yüzünden ulaştıramamıştır. Bu tarihsel kesitin verdiği mesaj güçlü, merkezi, disiplinli ve yüksek iradeli bir gençlik hareketinin varlığının hareketin bir tepki hareketinden devrimci gençlik hareketine geçişindeki önemidir. Hareketin sahip olduğu kültür, kurumsallık ve deneyim nesnel koşulların ortaya çıkardığı zorlukları aşmada belirleyici olmaktadır. Bugünkü gençlik hareketinin niteliksel gelişmişliği göz önünde bulundu-

rulduğunda, hareketin içsel sorunlarıyla baş etmede geçmişten daha etkin ve koordineli taktiklere sahip olacağı öngörülebilir. Bugünkü nesnel koşullar, gençlik kitlelerinin içinde bulundukları koşullara isyan etme ihtimallerinin arttığını gösteriyor. Öyle ki, örgütlü bir öncülüğün olmadığı yerlerde dahi kitletepki hareketleriyle karşılaşmak artık olasıdır. Yoğun bir devlet baskısının varlığında dahi eşgüdümlü olarak gelişen gençlik hareketinin devrimci bir harekete dönüşme noktasında sahip olacağı olanaklar hayli fazladır ve bu tür bir hareket, sistemi ciddi krizlerle yıpratmadan bastırılamaz. Devlet şiddeti, kırılma anını erteleyebilir ama ortadan kaldıramaz.

Artılar ve eksiler 12 Haziran seçimlerinin ardından başlayan yeni döneme, gençlik hareketi yeni bir atılım için uygun nesnel ve öznel koşullarla giriyor. Bu dönemde gençlik hareketini dolaylı da olsa olumsuz etkileyebilecek üç etkeni kısaca hatırlatmak gerekir: Birincisi, AKP’nin Kürt sorunu konusunda gittikçe militer bir tavır takınmasıyla çatışma düzleminin yükselme olasılığı ve bunun gençlik hareketini sıkıştıran, üniversite gündemini ikincilleştiren etkisidir. İkincisi, gençlik hareketi üyelerine daha şiddetli olarak yönelmesi muhtemel olan polis baskısı, soruşturma ve yargılamalardır. Üçüncü sorun, güçlü bir toplumsal muhalefet odağının henüz ortaya çıkmamasıdır. Gençliğin hanesine artı olarak yazılabilecek bir olguya da değinilebilir: AKP’nin antidemokratik uygulamalarının ve piyasacılığının entelektüeller üzerindeki ortak tesirleri, bu kesimlerin dayanışma ve ortak mücadele olanaklarını artırmaktadır. Dahası piyasacılığın ve anti-demokratik uygulamaların toplumun tüm kesimlerine tesir eden bir kapsamda olması, ortak saldırılarla yüzleşen gençliğin toplumsal gündemlerle daha kolay bağ kurabilmesinin önünü açmaktadır. Gittikçe güçlenen ve milliyetçiİslamcı yöneliminde otoriterleşen AKP’yi durdurabilecek güç egemenler cephesinde çıkmayacak. Bu güç artık yalnızca neoliberal piyasacılık, faşizm ve gericiliğe karşı birleşen halkın kendisinde mevcut. Doğanın yağmalanmasına, sağlığın piyasalaşmasına, taşeronun yaygınlaşmasına, yoksulluk ve işsizliğe karşı mücadeleler gün geçtikçe büyüyor. AKP’yle hesaplaşabilecek devrimci özneler derlenip toparlanıyor. Gençlik hareketi bu mücadeleye kendi öfkesi ve yaratıcılığıyla yeni bir ivme kazandıracak. Zamanlar değişiyor ve gençlik hareketi bir dönüm noktasına yaklaşıyor. Artık gençlik hareketinin attığı her adımın, söylediği her sözün yankısı daha fazla duyulacak. Öncü tepkilerden kitle tepkilerine, kitle tepkilerinden devrimci gençlik hareketine ve belki de devrime uzanacak tepkime yeter ki başlasın. devrimci gençlik

19


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.