Devrimci Gençlik Dergisi Sayı 15

Page 1


Ülkesinin ve halk›n›n yaflad›¤› bütün sorunlarla kader birli¤i etmifl üniversiteli devrimciler için bu yaz

HER YER ÜN‹VERS‹TE! Samsun 19 May›s Üniversitesi’nde “2008 May›s’›nda Türkiye ve Dünya” konulu panelde konuflmaya gelen Süleyman Demirel’e üniversiteliler tokat gibi bir karfl›lama haz›rlad›. “Denizlerin katili faflist Demirel sana postal yak›fl›r” diyerek elindeki postal› Demirel’e atmaya çal›flan Ö¤renci Kolektifleri’nden ö¤renciler apar topar gözalt›na al›nd›lar. Ama olan olmufltu bir kere. Türkiye’nin yar›m as›rl›k geçmiflinde kara bir leke gibi duran Demirel üniversitede istenmiyordu. Asl›nda Demirel nezdinde tüm Türkiye egemenlerine birer postal at›ld›. Üniversitelerimizden defolun denildi. Türkiye egemenleri bu dönem boyunca tüm toplumsal kesimlerden ayn› tokad› yedi. AKP’nin gericili¤ine karfl› da, Genel Sa¤l›k Sigortas› Yasas›na karfl› da, zamlara karfl› da, 1 May›s’ta da ayn› öfke doldu meydanlara. Halk›n sözünü duymazdan gelen, polis terörüyle cevaplayan Türkiye egemenleri ise halk düflman› icraatlar›nda h›z kesmiyor. Yaz aylar›n›n gelmifl olmas› baflta AKP olmak üzere yönetenler cephesinde durulmaya neden olmuyor. Tam tersine egemenler aras› gerilimler art›yor, kamusal haklar› t›rpanlayan yasal düzenlemeler bir bir meclisten geçiriliyor, yedi¤imiz yemekten, içti¤imiz suya, kulland›¤›m›z elektri¤e kadar her fleye zam yap›l›yor. Türkiye egemenlerinin tek uzlaflma noktas›n›n halk düflmanl›¤› oldu¤unu söylersek abartm›fl olmay›z. Son olarak yarg› ve AKP aras›ndaki gerilimde de taraflar›n hiç birinin halktan yana bir duruflu yoktur. Gerçek olan fludur ki ülkemizdeki yönetim krizi artarak devam ediyor. Yerel seçim sürecine girdi¤imiz bugünler bir yandan halka karfl› yalan ve demagoji siyasetinin artt›¤› öte yandan da egemenlerin kendi aralar›nda birbirlerinin aya¤›n› kayd›rmaya çal›flt›¤› günler olarak geçecek. Bu dönemde baflta AKP olmak üzere tüm Türkiye egemenlerinin halk›n derdine çare olamayaca¤›n› görmemiz ve anlatmam›z gerekir. Bugün iktidardaki AKP hükümeti ülkemizde emperyalizmin ve neo liberamizmin temsilcisidir. AKP’nin bar›fl ve emekten yana bir çözümü yoktur. AKP karfl›s›nda oldu¤unu söyleyen MHP’sinden CHP’sine, ulusalc›lar›na kadar tüm düzen içi güçlerin ise ‘kazara AKP giderse iktidar koltu¤unu biz kapal›m’ kavgas›nda oldu¤unu herkes bilmektedir. Neo liberal düzen sermayeye s›n›rs›z sömürü alan› açarken ayn› zamanda kendini ve temsilcilerini de tüketiyor. K›blesi piyasac›l›k ve emperyalizm olan Türkiye egemenlerinin halka ve gençli¤e vaat edecek hiçbir fleyi kalm›yor. Devletten beklentilerin azalmas› ise özellikle toplumun genç kesimlerinde bir boflluk yaratmaktad›r. ‹çinden geçti¤imiz Haziran ay› gençlerin büyük ço¤unlu¤unun s›nav maratonuna girdi¤i bir ay. OKS, ÖSS, DGS, Dil s›navlar› ve daha bir ço¤u. YÖK her zamanki gibi kestirme çözümler ar›yor. Bu y›l da üniversite kontenjanlar›n› artt›rd›. Ama bunlar›n hiç biri gençlerin gelecek kayg›s›n›n artmas›na ve giderek gelecekten ve sistemden umudu kesmelerine engel olmuyor. Bu y›l hem üniversite hem de lise gençli¤i her zamankinden daha çok egemen siyasetin d›fl›na ç›kt›. Sene bafl›nda rektörlüklerin dersleri boflalt›p örgütledi¤i “teröre lanet” mitinglerine fazla destek vermeyen üniversite gençli¤i AKP gericili¤inin karfl›s›nda sokaklara ç›kmaktan çekinmedi. 1 May›s meydanlar›n›n ana kalabal›¤›, Taksim’in en dinamik unsuru gençlerdi. Bu sene geçmifl y›llardan farkl› olarak gençlik tarihini ö¤renme, tarihini hat›rlay›p sahiplenmeyi de bir eylem haline getirdi. 30 Mart K›z›ldere, 6 May›s Denizlerin idam› gibi tarihlerde yap›lan anma ve eylemler, Dolmabahçe yürüyüflleri hep bu bilinçle yap›ld›. Bir y›l boyunca üniversiteler siyasal iktidar›n gerici sald›r›lar›na, baflta ulafl›m, bar›nma olmak üzere temel hizmetlere yap›lan zamlara, her türlü demokratik tepkinin karfl›s›na dikilen polis terörüne ve tabii ki sivil faflistlerin sald›r›lar›na maruz kald›. Bütün bu sald›r›lar›n karfl›s›nda edilgen de¤il etkin bir eylem süreciyle konum al›nd›. Özellikle AKP karfl›tl›¤›, faflist sald›r›lar karfl›s›nda yap›lan eylemler ve 68’e dair yap›lan eylemlerin kalabal›¤› gençli¤in idelojik tercihleriyle harekete geçiti¤inin bir göstergesidir. Bu y›l›n dikkat çeken bir di¤er yan› ise lise gençli¤inin hareketlili¤idir. Sene boyunca oldukça hareketli geçen lise mücadelesi özellikle 1 May›s’taki a¤›rl›¤›yla kendini iyice hissettirdi. Önümüzdeki y›l da liselilerin bu harektlili¤inin devam edece¤i

görülmeli ve lise örgütlenmelerine önem verilmelidir. Devrimci gençler aç›s›ndan üniversitelerde demokratik ö¤renci hareketinin bir ad›m daha ileri tafl›nd›¤› bir y›l oldu¤u aflikar. Ne var ki ortaya ç›kan muhalif genç potansiyelinin yeterince kavranabildi¤i söylenemez. Bu dönem solun devlet terörü bir yana daha çok kendi s›n›rlar›na tak›ld›¤›n› söyleyebiliriz. Uzunca bir zamand›r sürekli devlet terörüne maruz kalan ve egemen cephenin halka dönük demagojisi karfl›s›nda etkisiz konuma düflen sol, al›flkanl›klar›ndan kurtulmakta zorlanmaktad›r. Bu nedenle halkla iletiflimin önünü açan bir dil, herkesi kapsay›c› ve hak mücadelelerini ana eksenine koyan örgütlenme modelleri, bire bir katarak de¤il politikan›n ça¤r› gücünü artt›rarak örgütlenme elzem ihtiyaçlar› oluflturmaktad›r. Yükselen toplumsal muhalefete ve demokratik gençlik hareketine önderlik edecek devrimcilerin her fleyden önce, politikay› iyi okuyup öngörüler oluflturabilmesine, ola¤anüstü durumlarda çözüm üretebilecek bir politik k›vrakl›¤a ve bütün bir politik hatt›n ve örgütlenmenin sorumlulu¤unu alacak bir perspektife sahip olmas› gerekmektedir. fiunu art›k görmemiz gerekir; bugün Türkiye’de neoliberalizmin temel uygulay›c›s› AKP’dir. AKP halk›n kafas›ndaki meflrulu¤uyla de¤il alternatifsizli¤iyle siyaset yapmaktad›r. AKP’ye alternatif oldu¤unu söyleyip yanl›fl adreslerin peflinde meydanlar› dolduran yüzbinlerce insan art›k tek derdi AKP karfl›s›nda kaybetti¤i konumu geri kazanmak olan ulusalc›lar›n arkas›nda de¤ildir. Ayn› flekilde devrimcilerin örgütlü oldu¤u yoksul mahallelerde dahi çözüm yolu göremeyip AKP’ye oy veren halk›n AKP’den beklentileri zay›flamaktad›r. Tek sorun halk›n görebildi¤i, ak›lc›, ikna edici ve halk›n yaflam›n› de¤ifltirme iddias› tafl›yan bir alternatif adresin belirsizli¤idir. Bu adres soldad›r. Solun birikiminde ve dinamizmindedir. Bu adres solun “tarihin sonu”nun geldi¤i söylenen bu yüzy›lda inatla devrim ve sosyalizm demesindedir. Solun gerçek bir alternatif haline gelebilmesinde dün oldu¤u gibi bugün de devrimci gençli¤e düflen sorumluluk büyüktür. Böylesi bir dönemde yap›lan hiçbir çal›flma dar düflünmenin, geçmifl dönem deneyimlerinin ya da olanaks›zl›klar›n a¤›rl›¤›yla s›n›rland›r›lmamal›d›r. Her politik söz ve eylem en genifl kitleye ulaflacak ve en genifl kitleyi katacak flekilde örgütlenmelidir. Önümüzdeki dönem hem üniversitelerde rektörlük seçimleri ve sermayeden yana uygulamalar›n getirece¤i hareketliliklerin yaflanaca¤›, hem de ülkenin yerel seçimlere kilitlenece¤i bir dönem olacak. Bu koflullar toplumda oldu¤u gibi üniversitelerde de politikleflmeyi daha çok artt›racakt›r. Dedi¤imiz gibi Türkiye egemenleri durmuyor. Seçim yat›r›mlar› flimdiden bafllad› bile. Bir y›l boyunca AKP karanl›¤›na karfl› ayd›nl›¤› savunan, sa¤l›ktan ulafl›ma haklar› için meydanlara dökülen devrimci gençlerin yaz aylar›n› hem gelecek seneye iyi bir haz›rl›k hem de bir eylem süreci olarak geçirece¤i söylenebilir. Ülkesinin ve halk›n›n sorunlar›yla kader birli¤i etmifl üniversiteli genç devrimciler için yaz sadece bir tatil ya da gelecek döneme haz›rl›k süreci de¤il ayn› zamanda üniversitede örgütlenen politik hatt›n her yerde örgütlenece¤i ve her yerin birer üniversite haline getirilece¤i bir dönemdir. Tabii ki üniversitelerin kapal› oldu¤u bu dönem hem politik olarak geliflme hem de gelecek senenin haz›rl›¤›n›n yap›lmas› aç›s›ndan da elveriflli bir dönemdir. Özellikle okuma al›flkanl›¤›n›n oldukça zay›f oldu¤u bugünün gençli¤inin bu al›flkanl›¤› kazanmas› için de f›rsatlar yarat›lmas› gerekmektedir. Tüm bunlar hem bireysel hem de örgütlü çabalarla ilerleyecek bir bütünün parçalar›d›r. Bu y›l gençli¤in devrimci eyleminin etkisini daha iyi görebildik. Ayaklar› bafl yapmaya geldik diyerek Taksim’i zorlayan gençlerden, Denizlerin katiline postal atan üniversitelilere. ‹flte gençli¤in devrimci eylemi. Hiç beklenmedik bir anda, beklenmedik yerlerde, beklenmedik tarzlarda. Her fley bitti denilen bir anda bir bakars›n›z ç›k›vermifl rengarenk pankartlar›yla. Bazen bir kampusta haklar› için, bazen bir tiyatro sahnesinde, bazen anti-faflist bir yürüyüflte, bazen Tuzla’da iflçilerin yan›nda, bazen yoksul bir mahallede… Bu yaz elimizin ulaflt›¤› her yer üniversite olacak. Bu ülkeyi Fetonun okullar›yla e¤itenlere, hastane hastane gezdirip halk› telef edenlere, her ifl cinayetini takdir-i ilahiye ba¤layanlara, “ayaklar bafl olursa k›yamet kopar” diyen kokuflmufl bafllara bir çift laf›m›z var. Biz daha yeni bafll›yoruz.

Emperyalizme, Oligarfliye karfl› DEVR‹MC‹ GENÇL‹K dergisi Sahibi ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Ali TOSUN Yay›n Türü: Yerel Süreli Adres: Tomtom Mah. Örtmealt› Sok. No:6/B Beyo¤lu/‹STANBUL Tel-Fax: (0212) 245 91 55 Bas›ld›¤› Yer: Yön Matbaas› Davutpafla Cad. Güven Sanayi Sitesi, B Blok, No:366 Topkap›/‹stanbul Tel: (0212) 544 66 34


MANfiET

AKP ‹fiB‹RL‹KÇ‹L‹⁄‹N VE HALK DÜfiMANLI⁄ININ

SOL ‹NSANCA B‹R YAfiAMIN ADRES‹D‹R Tayyip Erdo¤an Diyarbak›r’a yapt›¤› ç›kartmada AKP’yi “milli normalleflmenin adresi” olarak niteledi. Diyarbak›r halk›n›n gözünün içine baka baka söylenen yalanlar bir yana Erdo¤an’›n normalleflmeden ne anlad›¤› flaibeli. Çünkü ülkemizde egemenler aras› gerilim, savafl, zenginin yoksulu ezmesi bir an olsun azalm›yor. Yerel seçimlere bir y›ldan az bir süre kala yavafl yavafl seçim gezilerine bafllayan düzen partilerinin liderleri halka karfl› umut tacirli¤i yapmaya devam ediyor. Oysa görünen Türkiye k›lavuz istemiyor. Özel sektör lehine yasal düzenlemeler, ifl cinayetleri, hakk›n› talep edene polis terörü, g›da krizi, enerji fiyatlar›na gelen zamlar, bildirilerle yönetilen bir ülke. Önümüzdeki günler Türkiye’de siyasetin art›k kronikleflen krizlerinin yarg›-AKP eksenine kilitlendi¤i, tüm düzen içi siyasal aktörlerin yerel seçimlere dönük haz›rl›klara bafllad›¤›, günler olacak. Ülkemizde AKP’nin temsil etti¤i liberal ‹slamc› kesimle,geleneksel devlet eliti aras›ndaki kavga neredeyse kronikleflti. Son olarak Yarg›tay Baflkanlar Kurulu, Adalet Bakan› Mehmet Ali fiahin’in “Yarg› reformu strateji tasla¤›”n› yarg› organlar›n›n görüflünü almadan AB Komiseri Olli Rehn’e sunmas›na tepki göstermek amac›yla bir bildiri yay›nlad›. Ve olan oldu. Ortal›k gene kar›flt›. Birbiri ard›na aç›klamalar hükümetin “maafllar›na biz zam yapt›k” demesine kadar vard›. Uzun zamand›r AKP’nin hedefinde olan “yarg› reformu” t›pk› di¤er paket yasal düzenlemeler gibi devletin yeniden yap›land›r›lmas› ve liberal, ‹slamc› çizgiye uyumlu hale getirilmesiyle ilgili. Yarg› organlar›n›n tepkisi ise herkesin gözlemledi¤i gibi AKP karfl›s›nda kalan “son kaleyi” savunman›n ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Yarg› organlar›n›n yapt›¤› ç›k›fllar›n elbette baflka bir anlam› daha var. Kabaca AKP ile ulusalc›lar diye tan›mlayabilece¤imiz (ulusalc›lar dedi¤imizin orduyu, yarg›y›, üniversiteyi de içine alan geleneksel devlet eliti oldu¤unu hat›rlatal›m) iki iktidar erki aras›ndaki kap›flma senelerdir farkl› flekillerde devam ediyor. Son olarak AKP’nin genel seçimlerden güçlenerek ç›kmas› ve Cumhurbaflkanl›¤›, YÖK gibi kurumlar› kontrolü alt›na almas›, ordununsa bir flekilde yap›lan anlaflmalarla geri çekilmesi, AKP karfl›s›nda muhalefet görevini yarg›n›n omuzlar›na yükledi. AKP’ye aç›lan kapatma davas› ve türban karar›n›n sonuçlar›n›n beklendi¤i bu dönem yarg›dan gele-

cek ç›k›fllar asl›nda devlet yöneticilerinin içine girdi¤i krizi ve kirli iktidar oyunlar›n› daha çok gözler önüne seriyor. Bu iktidar kavgas›n›n içinde AKP elindeki gücü sonuna kadar kullan›yor. Son olarak CHP Genel Merkezinde Önder Sav’›n odas›nda gerçekleflen bir konuflman›n Vakit gazetesine yans›mas›, her ne kadar dinleme aç›k unutulan bir telefonla yap›lsa da, dinleme olaylar›na bir yenisini daha ekledi. Daha önce de Anayasa mahkemesi Baflkan vekili Osman Paksüt izlendi¤i flüphesiyle emniyete baflvurmufl ve izleyen araban›n Emniyet Müdürlü¤üne ait oldu¤u ortaya ç›km›flt›. Dolmabahçe görüflmesinde Büyükan›t’›n eflinin harcamalar›yla ilgili dosyaya dair bas›na s›zd›r›lan bilgiler ve daha birçok dinleme skandal› bu dönemde bir bir ortaya ç›k›yor. AKP iktidarda oldu¤u 7 y›l içerisinde en önemli kadrolaflmay› Fethullah Gülen cemaatinin de katk›lar›yla emniyette gerçeklefltirdi. Daha geçti¤imiz ay bir emniyet daire baflkan› ve iki flube müdürünün hakk›nda Fethullahç› liste haz›rlay›p de¤iflik makamlara gönderdi¤i için suç duyurusunda bulunuldu. Emniyetteki Fethullahç› kadrolaflma bu kadar aleni iken AKP iktidar› da bu durumu sonuna kadar kullanmakta ve ulusalc›larla aras›ndaki kavgada kendi hanesine bir art› olarak yazabilmektedir. Öte yandan dinleme, takip gibi flimdilik ulusalc›lara dönük olan k›s›mlar› bas›na yans›yan kontrol mekanizmalar› tüm toplumsal kesimlerde bir korku ve aya¤›n› denk alma refleksi gelifltirmektedir. Ancak bu ülkede dinlemenin de, takibin de, gözalt›n›n da yeni olmad›¤›n›, özellikle sola karfl› kullan›ld›¤›n› ve devletin faflist yap›s›n›n bir parças› oldu¤unu unutmamak laz›m. Egemenler aras›ndaki kavgan›n bir di¤er boyutu ise, taraflar›n gidip di¤erini Avrupa’da ya da ABD’de flikâyet etmesi. Geçti¤imiz ay içerisinde gerçeklefltirilen AB Türkiye raporu görüflmelerine burum yans›d›. Birbirini büyük a¤abeylere flikâyet etme öyle bir hal ald› ki d›fliflleri bakan› Ali Babacan “Türkiye’de sadece gayrimüslim az›nl›klar de¤il, Müslüman ço¤unluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yafl›yor” dedi. Daha önceden de ABD baflkanlar›n›n dizinin dibinden yürütülen ülke içi siyaset yine benzer flekillerde idare ediliyor. Özellikle hükümet cephesi bir yandan AB ile kaybetti¤i diyalo¤u urmaya çal›fl›rken öte yandan özellikle ‹srail ve Filistin aras›ndaki “bar›fl” görüflmelerine arac›l›k edip ABD’n›n Ortado¤u politikalar›n›n bir numaral› tafleronu olmaya çal›fl›yor,

3

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

AKP’yi yerel seçim telafl› sard› Tüm bu gerilimler, emperyalist merkezlere yaranma siyaseti, yerel seçimler yaklaflt›kça daha da k›z›fl›yor. Tayyip Erdo¤an her f›rsatta halk›n deste¤iyle iktidarda oldu¤unu dile getiriyor. Dolay›s›yla bu gücü yerel seçimlerde de korumak istiyor. Bunun için AKP’nin her türlü ad›m› atabilece¤ini bilmek laz›m. Daha flimdiden olas› bir parti kapatma karar›na karfl› B plan› olarak iki seçimi birlefltirip erkene almaktan bahsediliyor. Ama AKP’nin seçim dönemindeki as›l takti¤i gene kömür, pirinç takti¤i olacakt›r. Bu taktik hiç de yabana at›l›r bir fley de¤ildir. 2003 y›l›ndan beri 5,8 milyon ton kömür da¤›tan hükümet Türkiye Kömür ‹flletmeleri Kurumuna 141 milyon 36 bin YTL borçlanm›flt›r. Bu iflin sadece kömürle olmayaca¤› aç›kt›r. Özellikle AKP’li belediyelerin tüm toplumsal kesimleri hedef alan projeleri flimdiden duyurulmaya bafllanacakt›r. Bunun yan›nda AKP, yerel seçimlerin maddi külfetini karfl›lamak için çözümü ‹flsizlik Fonu, özellefltirme gelirleri gibi kaynaklar› belediyelere aktarmakta aramaktad›r. AKP’nin bir di¤er dâhice plan› ise “Belediye gelirleri kamu tasar›s›n›” yasalaflt›r›p alt yap› hizmeti alandan “kat›l›m pay›” ad›nda yeni vergiler almakt›r. Belediyenin hizmet binalar› için bile emlak vergisi toplamay› hedefleyen ve ad› Deli Dumrul vergilerine ç›kan bu düzenlemeyle belediye gelirlerinin %30 artt›r›lmas› hedeflenmektedir. Ancak AKP bu yasay› yerel seçimlerden önce ç›karmay› göze alamamaktad›r. Önümüzdeki sonbahar ve k›fl, parti liderlerinin bir bir meydanlara inip halka “maval okudu¤u” günler olacak. Tüm bu yalanlar›n arkas›nda ise yeni vergiler, enerji da¤›t›m›n›n özellefltirilmesi, özellikle enerji alan›nda bir biri ard›na gelen zamlar, Genel Sa¤l›k Sigortas› ve ‹stihdam Paketi gibi düzenlemelerle halka dayat›lan güvencesiz ve sa¤l›ks›z yaflam koflullar› olacak. Tüm bu yalanlar›n arkas›nda insanlar› pirinç için kuyruklar oluflturma noktas›na getiren g›da krizi, 136 dolara dayanan petrol fiyatlar›, dünya ekonomisinde durgunlu¤a ba¤l› olarak ortaya ç›kan ekonomik kriz, bunun Türkiye’ye yans›mas› olan IMF’nin özellikle kamu harcamalar›n›n k›s›lmas›n›


MANfiET dayatan stand-by sonras› takip süreci olacak. Yani halk›n gözünü boyamak bu defa o kadar da kolay olmayacak. Bunun fark›nda olan AKP hükümeti çeflitli projelerle meydanlara ç›kmaya bafllad› bile. AKP’nin yerel seçimler konusunda en büyük ata¤›n› Kürt illerinde yapaca¤› ortada. GAP eylem plan›yla Diyarbak›r’a giden Tayyip Erdo¤an bölgede alt yap›n›n gelifltirilmesi, sulama sorununun çözülmesi, KOB‹’lerin desteklenmesi, sosyal geliflmenin sa¤lanmas› gibi bafll›klarla vaatlerini s›ralad›. GAP 28 y›ll›k bir proje, her gelen hükümetin vizyonu haline getirdi¤i ama ne bölgenin kalk›nma sorununa ne de Kürt sorununa çare olabilmifl bir proje. AKP’nin bu projeyi seçimlerden önce aç›klamas› ve halka kuvvetlice verilen bu proje bize destek olursan›z ilerler mesaj›, GAP eylem plan›n›n Kürt sorunun çözümüne dönük bir ad›m de¤il yerel seçim yat›r›m› oldu¤u görüntüsünü artt›rmaktad›r. AKP’nin Kürt sorununa dair çözüm dedi¤i, bölgenin AKPlilefltirilmesinden baflka birfley de¤ildir. Bu proje iflsizlik fonu gibi kaynaklar›n bölgede yat›r›m yapmak isteyen özel sektöre teflvik olarak verilece¤ine ve bölge halk›n›n ucuz ifl gücü olarak kullan›laca¤›na iflaret etmektedir. Öte yandan Kürt sorununa Amerikanc› bir çözüm aray›fl› içinde olan hükümet Kuzey Irak yönetimiyle yap›lan görüflmelerin ard›ndan Türkiye içinde de operasyonlar› artt›r›p Kürt hareketini imhay› ve bölgesel politikalarla Kürt halk›n› ›l›ml› ‹slam projesinin etraf›nda bir araya getirmeyi hedeflemektedir. Özellikle Fethullah Gülen’in bölgede yat›r›m yap›lmas›, okullar aç›lmas›na dair aç›klamalar› s›kça bas›na yans›maktad›r. AKP yerel seçim start›n› çoktan vermiflken AKP karfl›s›ndaki düzen içi güçlerde bofl durmuyor elbette ki. CHP, Baykal’›n parti içi son temizli¤inin ard›ndan pasif muhalefet çizgisini sürdürmekte. CHP’den çok bir umutlar› olmayan, ordunun geri çekilifliyle iyice yaln›zlaflan ulusalc›larsa son darbeyi Kanaltürk’ün AKPli bir ifl adam›na sat›lmas›ndan yedi. MHP ise iyice teflhir olan ülkü ocaklar› kadrolar›n› yenileyip AKP karfl›s›nda bir alternatif olabilme telafl› içinde. Bir yandan ülkü ocaklar› say›s›n› azalt›p, AKP’ye a¤abeylik yapan bir siyasi çizgi üzerinde duran MHP öte yandan üniversitelerde Kürt, devrimci, demokrat ö¤rencilere sald›rarak örgütlenmektedir.

Tek alternatif sol AKP’nin karfl›s›nda bugün tek ve gerçek alternatifse soldur. Önümüzdeki günler solun do¤ru bir politikayla örgütlendi¤i taktirde güçlenece¤i ve daha önemli bir çekim merkezi haline gelece¤i ortadad›r. Bu nedenle AKP’nin sola karfl› sald›rganl›¤› artmaktad›r. AKP sadece sola sald›rmamaktad›r. AKP s›k›flt›kça tüm toplumsal kesimlere sald›rmaktad›r. Tayyip Erdo¤an AKP’yi “milli normalleflmenin adresi” olarak tan›mlamaktad›r. Ancak buna art›k kimsenin inanmayaca¤› aç›kt›r. Egemenler aras› kriz bir yana AKP hiçbir toplumsal kesim için birlefltirici ve kapsay›c› olamaz. Meflruiyetini sa¤lad›¤› halka karfl› her türlü sald›rganl›¤›

r›nda %25’in üzerinde art›fl yapmak oldu. Do¤ru dürüst alt yap›ya, akademik kadroya sahip olmayan üniversitelerde yap›lan bu art›fl tam da AKP popülizminin bir benzerinin üniversitelerde de yaflanaca¤›n› gösteriyor. Üstelik en büyük art›fl oran›n›n %100’ün üstünde bir art›flla ‹lahiyat Fakülteleri için oldu¤unu düflünürsek YÖK baflkan›n›n AKP politikas›n›n s›k› takipçisi olaca¤›n› daha rahat görmüfl oluruz. Yüksekö¤retim kap›s›ndaki birikme sorununu kontenjan artt›rmakla çözmek akla uygun bir yöntem de¤ildir. E¤itim sisteminde köklü bir çözüm öneremeyen Türkiye egemenlerinin bulduklar› çareler her dönem günü kurtarmakendinde bir hak bilen AKP hükümetinin dikiflleri ya dönük projeler oldu. YÖK baflkan›n›n ÖSS sispatlamaktad›r. Bu nedenle hem TÜS‹AD hem de temine buldu¤u çare ise e¤itim sistemini esnaf ABD cephesinden AKP’yi uzlaflmac›l›¤a ça¤›ran gibi yönetmenin varabilece¤i mant›k s›n›rlar›n› aç›klamalar gelmektedir. AKP’nin popülist politigöstermektedir. YÖK baflkan›na göre ÖSS, 120 kalar›n› gözler önüce serecek ve halk›n AKP’ye dolar› veren herkesin y›lda birkaç kez girebilece¤i mecbur olmad›¤›n› gösterecek olansa soldur. Hüve kontrol edilebilmesi için sadece Ankara’da yakümet s›k›flt›kça sald›rganlaflmaktad›r. Bunu son p›lan bir s›nav haline getirilmeli. YÖK baflkan›n›n olarak Tuzla tersanelerinde gördük. Tersanelerdebu önerisini kimse kale almad› ama gelecek seki ifl cinayetleri konusunda patronlar›n karfl›s›nda ne katsay› düzenlemeleri de dahil olmak üzere bir sus pus olan AKP hükümeti Limter- ‹fl sendikas›çok plan›n YÖK’ün gündeminde oldu¤unu unutn› d›fl mihraklar›n kontrolünde olmakla suçlad›, mamak gerekir. sendika yöneticilerini gözalt›na ald›rtt›. Ayn› duÜniversitelerde durum böyleyken son dönemde rum 1 May›s’ta da yafland›. Emekçilerin sosyal revaçta olan araflt›rma flirketleri ve çeflitli vak›flar adalet, eflitlik, bar›fl ve demokrasi talebiyle Takgençlik ad›na araflt›rmalar yapmaya bafllad›. sim meydan›nda yapmak istedikleri eyleme yap›Gençlerin umutsuzlu¤u, apolitikli¤i, gazete okulan polis sald›r›s› herkesin ceberrut devleti bir kez mamas›, e¤lence düflünlü¤ü gibi daha görmesini sa¤lad›. AKP’nin karfl›s›nda muhalefet görevini üzerine AKP bugün em- birçok durum konu oldu. Egealan ve halka gerçekleri anlatmaya peryalizmle iflbir- menleri gençli¤i araflt›rmaya iten nedense, ancak bu kadar d›fllaçal›flan emek hareketi ve sol ç›k›fl likçili¤in, halk nan bir kufla¤›n art›k kaynama yapt›kça AKP’nin sald›rganl›¤› da bir o kadar artmaktad›r. düflmanl›¤›n›n, iki noktas›na gelmifl olmas› olabilir. Bu y›l üniversitelerde özellikle Üniversiteler ülkenin aynas› gibi yüzlü düzen siya- baharla beraber yeni bir hareket Ülkede yaflanan sald›rganl›k üniver- setinin simgesidir. filizlenmeye bafllad›. Üniversite sitelerimizde de yaflan›yor. Üniversiö¤rencileri bir yandan haklar›na telerde polis, özel güvenlik, jandar- Karfl›s›ndaki tek sahip ç›karken, AKP’nin, gericilima, faflistler ve üniversite yönetimle- güç “ayak tak›m›- ¤in ve faflizmin karfl›s›nda dururrinin ortak hareketiyle yaflanan fiziki n›” iktidara tafl›- ken di¤er yandan da tarihine sasald›r›lar ve soruflturmalar sene sonu hip ç›kma refleksleri kazand›. 1 gelmesine ra¤men h›z kesmiyor. Ö¤- ma çabas› içinde- May›s’taki genç yo¤unlu¤u, Derenci hareketi nerede bir kabarma ki devrimcilerdir nizleri anma eylemlerinin kalabagösterse an›nda karfl›s›nda ya faflistl›¤› ve yayg›nl›¤› bunun göstergeleri ya da devletin kolluk güçlerini buluyor. Anka- leri oldu. ra Üniversitesi’nde yaflanan Özel Güvenlik terörü Önümüzdeki günler hem gençlik mücadelesinin ve Samsun 19 May›s üniversitesinde Demirel’i hem de toplumsal muhalefetinin bütününün ülkeprotesto eden ö¤rencilerin karga tulumba gözalt›- de yaflan›lan sorunlara dair mücadelede daha bena al›nmas› bu sald›rganl›¤›n son örnekleri oldu. lirgin hale gelece¤i günler olacak. Bu dönem geArt›k okul yönetimlerinin “sizi okuldan atar›z” teh- rek Herkes Sa¤l›k Güvenli Gelecek Platformu, geditleri al›fl›lageldik olmaya bafllad›. Peki, bu korku rek 1 May›s’›n örgütlenme süreci iyi deneyimler neden? Üniversitelerimizde yaflanan yap›sal de¤i- oluflturdu. Bu deneyimler üzerinden oluflturulaflimi, gelecek sene üniversite içerisinde ç›kacak cak yeni mücadele bafll›klar›, yerel seçim süreciolas› krizleri ve bu y›l içerisinde ö¤renci eylemle- ne halk›n afla¤›dan gelen inisiyatifini tafl›ma çarindeki kalabal›klaflmay› düflündü¤ümüzde korku- balar› gelecek y›l solu AKP karfl›s›ndaki tek alternun nedenini daha iyi bulabiliriz. natif haline getirecektir. Gençlikse bu mücadeleGelecek dönem üniversiteler aç›s›ndan yine ikti- nin en dinamik unsurudur. Bu y›l hak mücadeleledar paylafl›m›yla gündemde olacak. YÖK baflkan› rinde de, gericilik karfl›t› muhalefette de üniversiYusuf Ziya Özcan flimdiden üniversitelere dair ak- te gençli¤i hep ilk bafllayan ve en önde oldu. Bu l›ndaki düzenlemeleri bir bir a¤z›ndan kaç›rd›kça enerjinin gelecek y›l güçlendirilmesi kaç›n›lmaztart›flmalara neden oluyor. Gelecek y›l bu tart›fl- d›r. Yaz aylar› gelecek dönem için bir haz›rl›k sümalara rektörlük seçimleri de eklenecek. Birçok reci olaca¤› kadar mücadelenin kesintiye u¤rat›lüniversite rektörünün de¤iflece¤i önümüzdeki dö- mad›¤› bir dönem de olmal›d›r. AKP bugün empernem AKP ile ulusalc›lar aras›ndaki kriz artacak ve yalizmle iflbirlikçili¤in, halk düflmanl›¤›n›n, iki yüzbu krizin üniversitedeki yans›mas› ÜAK’la (Üniver- lü düzen siyasetinin simgesidir. Karfl›s›ndaki tek siteler Aras› Kurul) YÖK aras›nda yaflanacakt›r. güç “ayak tak›m›n›” iktidara tafl›ma çabas› içindeYÖK’ün son icraat› ise üniversite kontenjanla- ki devrimcilerdir.

4

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15


HABER

ÖGB-Polis-Ülkücü Faflistler Üniversitelere Sald›r›yor Üniversitelerde ülkücü faflistlerin ÖGB ve sivil polisler eflli¤inde üniversitelere sald›r›s› bahar aylar› ile birlikte yo¤unlaflt›. Sald›r›lar ö¤rencilerin kitlesel eylemleriyle yan›tland› Üniversitelerde AKP’nin gericilefltirme ve piyasalaflt›rma uygulamalar› faflizmle kol kola ilerliyor. Son dönemde üniversite muhalefetinde özellikle AKP karfl›t› kampanyalar ve ulafl›m mücadelelerinde görülen belirgin kabarma ve üniversitelilere egemenler eliyle önerilen saflaflman›n istenilen karfl›l›¤› bulmamas›, üniversitenin ilerici de¤erlerine yönelen sald›r›lar› beraberinde getirdi. Sokak taban›n› tutmak için y›llard›r ayn› yöntemleri kullanan MHP’nin baflrolü oynad›¤› bu sald›r›lar›n birço¤unda ülkücü faflistler sivil polis ve ÖGB’lerin aç›k deste¤iyle iyice pervas›zlafl›yorlar. Akdeniz Üniversitesi’nde organize bir flekilde düzenlenen sald›r›lar›n pefli s›ra Anadolu’nun birçok yerinde, ilerici-devrimci ö¤rencilerden bafllayarak üniversitenin tümüne yönelen birçok faflist sald›r›ya tan›k olduk. Gaziantep’de üniversite flenliklerinden evine giden bir ö¤renciye, sivil faflistlerden sonra sivil polislerin sald›r›larak gözalt›na almas›, 16 May›s’ta Hat›rla Sevgili dizi ekibi ile yap›lan söyleflide gerçeklefltirilmeye çal›fl›lan provokasyon ve bir ö¤rencinin gözalt›na al›nmas› son dönemde kan›ksanan ülkücü-polis iflbirli¤inin tipik örnekleri. ‹stanbul Üniversitesi’nde uzunca bir süredir faflistlerce paravan olarak kullan›lan Türkçe Yaflam Kulübü etkinli¤i sonras›, faflistlerin Ö¤renci Kültür Merkezi’ne sat›r ve b›çaklarla sald›rmas› ve 3 ö¤renciyi yaralamas›, bu sald›r›lar›n kayna¤›

oldu¤u bilindi¤i halde bu kulübü kapatmayan dekan ve rektörlü¤ün tutumu faflist sald›r›lara zemin haz›rlamaya devam ediyor. Özellikle üniversitelerde düzenlenen alternatif bahar flenlikleri faflist sald›r›lar›n hedefi haline gelirken, üniversite ö¤rencileri bu sald›r›lara karfl› ortak kitlesel eylemlerle çevap verdi. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde flenlik ç›k›fl› 20 kiflilik

‘Vatansever’ Linç Timi Sahnede

faflist grubun ö¤rencilere demir sopalarla sald›rmas›, 20 May›s günü 200’e yak›n ö¤rencinin Rektörlü¤e yürüyerek durumu protestosuyla karfl›l›k buldu. Eskiflehir Anadolu Üniversitesi’nde 14 May›s’ta düzenlenen flenliklerde ÖGB’lerle selamlaflarak okula giren 15-20 kiflilik faflist grup, halay çeken ve e¤lenen ö¤rencilere sat›r, b›çak ve sopalarla sald›r›p 5 ö¤renciyi yaralad›. Olay sonras› üniversiteliler rektörlük önündeki yolu kesip kam-

ÖGB’den Ö¤renciye Ölüm Tehdidi Üniversite ö¤rencileri üzerindeki bask›lar giderek artt›r›l›rken, bu süreçte üniversiteye sokulan ÖGB’ler sald›rganlafl›yor. Cebeci’de bir ÖGB ö¤rencinin kafas›na silah dayad›, ö¤renciler öfkeli... Üniversiteleri toplumdan yal›t›lm›fl hapishaneler, üniversitelileri her an kontrol alt›nda tutulmas› gereken potansiyel suçlular olarak ilan eden denetim ve gözetim ayg›tlar› yayg›nlaflt›r›lmaya devam ediyor. Kamera, turnike, ÖGB gibi unsurlar› üniversiter yaflama adapte eden bu yaklafl›m üniversite ö¤rencilerinin tepki ve karfl› duruflunu da beraberinde getiriyor. Bunun ne kadar hakl› oldu¤u ise A.Ü. Cebeci Kampüsü’nde son dönemde yaflananlarla bir kez daha kan›tlanm›fl oldu. Cebeci’de güvenlik say›s›n›n artt›r›lmas›, kap›lara turnike yerlefltirilmesi, her köfle bafl›na kamera tak›lmas› ö¤rencilerin protestolar›yla karfl›lan›rken, ‹nek Bayram›’nda 7 ÖGB’nin bir ö¤renciyi copla dövmesi, ö¤rencilerle ÖGB’ler aras›nda arbede ç›kmas›na ve ÖGB flefinin yaralanmas›na neden oldu. Yaflananlar›n ard›ndan ö¤renciler, ÖGB’leri protesto edip, etkinliklerine hafta boyunca devam ederken bu süreçte bir ö¤renci daha güvenlikler sald›r›s›na u¤rad› ve üstbafl› y›rt›ld›.

püse girifl ç›k›fllar› engelleyerek sorumlular›n cezaland›r›lmas›n› talep ettiler. 22 May›s’ta ise akademisyenler ve demokretik kitle örgütlerinin de kat›l›m› ile yaklafl›k 600 kifli yaflananlar›n sa¤,sol çat›flmas› de¤il faflistlerin üniversitelilere sald›rt›lmas› oldu¤unu söyleyen ve rektörlü¤ü protesto eden bir yürüyüfl düzenlediler. Üniversitelere yönelen sald›r›lar›n üniversitelilerin anti-faflist duyarl›l›klar›n›n harekete geçirilmesi ve kitlesel karfl› durufllar›n sergilenmesiyle bofla ç›kart›laca¤› bir kez daha görülmüfl oldu.

16 May›s Cuma günü yaklafl›k 500 ö¤rencinin ve birçok ö¤retim eleman›n kat›l›m›yla okulu hapishaneye çeviren uygulamalara ve ö¤rencilere sald›ran ÖGB'lere karfl› bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Bas›n aç›klamas›n›n yap›ld›¤› günün akflam›nda ise artan tepkileri hakl›l›¤›n› gösterir bir flekilde Ö¤renci Kolektifleri üyesi Zafer Algül, okuldan ç›kt›ktan sonra okulun karfl›s›ndaki Telekom bayisinde, üniversitede görevli bir ÖGB taraf›ndan tartaklanarak, kafas›na silah dayan›p ölümle tehdit edildi. “Bu ö¤renci terörist” diyerek ortam› provoke etmeye çal›flan ÖGB, olay yerinden kaçarak uzaklaflt›. Ö¤rencilere ve üniversiteye yönelen bu silahl› tehdide cevap, 22 May›s Cuma günü Cebeci Kampüsü önünde Ankara'n›n farkl› üniversitelerinden gelen ö¤renciler taraf›ndan yap›lan bas›n aç›klamas›yla verdi. 'Üniversite Özel Güvenlik Tehdidi Alt›nda' pankart›n› tafl›yan ö¤renciler, 'Turnikeler Kalks›n Vestiyer Yap›ls›n, Silah D›flar› Bilim ‹çeri, ÖGB D›flar› Aslan Ormana' sloganlar› atarak üniversitelerindeki gerçek tehdidi iffla ettiler.

5

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

Üniversite içerisinde ö¤rencilere yönelen sald›r›lar ülkücü provokasyonlarla flehir içerisinde linç giriflimlerine dönüfltürülmek isteniyor. Sakarya’da DTP’nin düzenledi¤i bir toplant›ya yönelik yarat›lan provokasyon 1 kiflinin ölümü ile sonuçlan›rken, suçlular› cezaland›rmak yerine göz yuman zihniyet faflistlere cesaret veriyor. 27 May›s’ta yine Sakarya’da Kürt kad›n ö¤rencilerin evlerini basmaya çal›flacak kadar ars›zlaflan sald›r›lar, Ayd›n Kuyucak’da Kürt ö¤rencilere yönelik linç giriflimleri bu zihniyetin ürünü.

TUZLA’da

Mücadele Sürüyor Yap›lan aç›klamalara, verilen sözlere ra¤men Tuzla tersanelerinde bir de¤ifliklik yok. AKP hükümeti ve G‹SB‹R iflçileri ve toplumu önlemlerin al›nmas› konusunda oyalarken kazalar ve ölümler devam ediyor. Patronlar›n kar h›rs› ve tafleronlaflt›rma Tuzla’da yaflananlar›n temel nedeni olarak ön plana ç›karken, baflta Limter-‹fl sendikas› olmak üzere toplumun her kesimini içine alan bir mücadele biçimlenmeye bafllad›. Bu do¤rultuda Limter-‹fl sendikas› 16 Haziran’da grev ça¤r›s› yaparak, Türkiye iflçi s›n›f› mücadelesi tarihinin böylesine anlaml› bir gününde tersanelerde yaflanan sorunlar çözülene kadar baflta tersane iflçileri olmak üzere toplumun her kesimini mücadeleye ça¤›rd›. AKP ve G‹SB‹R taraf›ndan hedef tahtas›na oturtulan, as›ls›z iddialar ve çarp›k düzenlemelerle y›prat›lmaya çal›fl›lan Limter-‹fl’in mücadeleyi büyütme ça¤r›s› birçok kesimden de destek görüyor. Ö¤renci Kolektifleri de, 24 May›s günü, Selah ve Desan tersanelerindeki ölümler sonras›nda ‹çmeler Köprüsü’nden Tuzla tersanelerine yapt›¤› yürüyüflle üniversitelilerin de tersane iflçilerinin yan›nda oldu¤unu gösterdi. Göstermelik bir biçimde Selah Tersanesi’ni kapatmaktan öte hiçbir ad›m atmayan AKP’nin iflçi ve halk düflmanl›¤›n›n Tuzla’da bir kez daha gözler önüne serildi¤ini belirten üniversiteliler, 16 Haziran’da yap›lacak olan grevde tersane iflçileri ile yan yana mücadelede olacaklar›n› belirttiler.


1 MAYIS

‹stanbul’da 1 May›s ve direnifl ‹stanbul’da hükümetin yasa¤›, polisin terörü ve emekçilerin onurlu direnifli vard›. Daha bir gün önceden Taksim'i ablukaya alan, okullar› tatil eden, ulafl›m› durduran Vali; “orant›l› güç” kullanmak için 5000 gaz bombas›, farkl› illerden binlerce polis, kamyonlar dolusu jandarma getirdi. 30 Nisan gecesini D‹SK’te geçiren emekçilere polis saat 06:00’da gaz bombalar› ve tazyikli su ile sald›rd›. ‹lk direnifl de burada bafllad›. fiiflli’de farkl› yerlerde toplanan sendika ve örgütler D‹SK binas›n›n önüne yürümek istedi. Ö¤renci Kolektifleri de fiiflli’de buluflarak 'Gericili¤e, neoliberalizme ve faflizme karfl› yaflas›n 1 May›s' pankart› açarak Halkevleri ve Genç Umut’la birlikte D‹SK binas›na do¤ru yürüyüfle geçti. Yürüyüfl boyunca “ayaklar burada ampul tayyip nerede, söz yetki karar iktidar halka, zam zulüm iflkence iflte AKP, paras›z e¤itim paras›z sa¤l›k, Mahir Hüseyin Ulafl kurtulufla kadar savafl, Yaflas›n 1

aras›nda sabah saatlerinden itibaren onlarca çat›flma yafland›. Talimhane’de toplanan TKP ise bir bas›n aç›klamas› yaparak da¤›lma karar› ald›. Daha sonra çat›flmalar ‹stiklal Caddesine ç›kan ara sokaklarda da devam etti. Son eylem gün boyu yaflanan hukuk ihlallerini rapor eden Ça¤dafl Hukukçular Grubu’nun Baro önündeki protestosuydu. 12 saat boyunca yap›lan eylemlerde Taksim’e girilemedi ancak tüm ‹stanbul yine 1 May›s alan› haline geldi.

Ankara'da son y›llar›n en görkemli 1 May›s'› kutland›. 12 Eylül darbesinden bu güne kadar girilemeyen Ulus meydan›na Ö¤renci Kolektifleri, Halkevleri ve Genç Umut üç ayr› koldan yolu trafi¤e kapatarak sloganlarla girdi. Ulus Heykel önünde buluflan devrimciler di¤er sendikalar, kitle örgütleri ve partilerin buluflma noktas› olan Opera'ya do¤ru yürüyüfle geçtiler. Operadan bafllayan yürüyüfl, kortejlerin S›hhiye Meydan›’na girmesi ile devam etti. Meydana giriflteki arama noktalar›ndan geçerken önce Halkevleri daha sonra ÖDP ile polis aras›nda k›sa süreli bir arbede yafland›. Bu arbedeler esnas›nda polis kitleye gaz bombas›yla sald›rd›. Polis, emekçilerin öfkesi ve kararl›-

l›¤›yla arbede sonras›nda da¤›lan arama noktalar›n› toplamayarak yüzlerce kifliyi aramadan alana almak zorunda kald›. Üniversite ö¤rencilerinin kitleselli¤iyle dikkat çekti¤i eylemde ODTÜ Ö¤rencileri 1000 kifli, Ö¤renci Kolektifleri ise 200 ünversiteliyle alanda yerlerini ald›lar. Eylemin genel kat›l›m› ise 30 bin civar›ndayd›.

Trabzon’da 1 May›s

Adana’da Taksim ruhu

KTÜ Ö¤renci Kolektifi’ne üye üniversite ö¤rencileri 1 May›s’a kitlesel olarak kat›ld›

Adana’da 1 May›s mitingi ard›ndan AKP ‹l binas› önünde bas›n aç›klamas› yapmak isteyen Halkevleri ve Ö¤renci Kolektifleri ile polis aras›nda çat›flma ç›kt›. “Her yer taksim her yer direnifl, AKP halka hesap verecek” sloganlar›yla Taksim coflkusunu Adana sokaklar›na tafl›yan devrimcilerle polis aras›nda ç›kan çat›flma sonunda 4 Halkevci yaraland›, 20 Halkevci ve Ö¤renci Kolektifleri’nden de 6 kifli göz alt›na al›nd›. Çat›flma s›ras›nda deste¤e gelen ÖDP üyeleri de polisin azg›n sald›r›s›ndan etkilendi. Toplamda gözalt› say›s› 40’a ç›karken 2 Halkevci Eren Arslan ve Ulafl Yumrutepe tutukland›. Onlar flimdi Taksim direniflini yaln›z b›rakmad›klar› için mapustalar. Ve yaln›z kalmayacaklar... Mektuplar›n›z için adres: Adana Kürkçüler E Tipi Cezaevi, D-13. Ko¤ufl

1 May›s mitingi Türk-‹fl, KESK ve TMMOB taraf›ndan Gündo¤du Meydan›’nda düzenlendi. Sendikalar›n, meslek odalar›n›n, siyasi partilerin ve di¤er örgütlerin üç ayr› koldan girdi¤i meydanda büyük bir coflku vard›. 30 bin kiflinin kat›ld›¤› eyleme DTP’li Gülten K›flanak ve Bengi Y›ld›z da kat›l›rken, DTP’nin 1000 e yak›n say›s›yla bu y›l daha yo¤un kat›l›m sa¤lad›¤› görüldü. Ayr›ca genç kat›l›mc›lar›n yo¤un oldu¤u mitingde Ö¤renci Kolektifleri 150 kiflilik kortejiyle dikkat çekti.

Ankar a

May›s, Her yer Taksim her yer 1 May›s” sloganlar› at›ld›. D‹SK önüne gitmek isteyen bütün gruplara sald›ran polis, h›z›n› alamay›p fiiflli Etfal Hastanesi acil servisine dahi gaz bombas› att›. Polis ÖDP ‹l binas›na da sald›rd›. D‹SK etraf›nda abluka sürerken sosyalist gruplar ve CHP Bahçelievler örgütü Halaskargazi caddesinde, TTB ve SES fiiflli Etfal önünde ve Türk-‹fl'e ba¤l› sendikalar, KESK, TMMOB, ÖDP ve CHP üyeleri ise AGOS önündeydiler. Polis ile eylemciler

Trabzon da 1 May›s mitingi sendikalar, meslek odalar› ve di¤er örgütlerin saat 11.00’da TEDAfi binas› önünde toplanmas›yla bafllad›. Yaklafl›k 2000 kifli Taksim’in emekçilere kapat›lmas›na ve AKP'nin neoliberal sald›r›lar›na karfl› att›klar› sloganlarla eyleme devam ettiler. Geçti¤imiz y›llara oranla oldukça kalabal›k geçen bu 1 May›s’ta Ö¤renci Kolektifleri’nin korteji dikkat çekiciydi. Üniversitelilerin yürüdü¤ü korteje, dershane ö¤rencileri ve halk alk›fllarla, ›sl›klarla destek verdi. 150 üniversitelinin yürüdü¤ü kortejde cinci bir hoca “k›fl k›fl Tayyip k›fl k›fl, yallah Tayyip yallah diyerek” AKP iktidar›na ve politikalar›na tepkilerini dile getirdi.

6

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

“ALTERNAT‹F” 1 MAYIS Tando¤an’da alternatif 1 May›s kutlamas› düzenleyen 150 bin üyeli HAK-‹fi'in merkezi 1 May›s kutlamas›nda sadece 1000 kifli vard›. Üstelik bu say› da AKP Ankara örgütünün emriyle topland›. Zaten AKP milletvekilleri de buradayd›.

‹zmir

Diyarbak›r 1 May›s’a emekçi Kürt halk› da eskiye nazaran daha ilgiliydi. Diyarbak›r’da y›llardan sonra ilk defa 1 May›s’a kat›l›m 5 bini geçti. Ayr›ca A¤r›, Van, fi›rnak, Beytüflflebap, Hakkari, Elaz›¤, Yüksekova, Dersim, Kars, Ardahan, Mufl ve Urfa’da da emekçi Kürt halk› 1 May›s meydanlar›nda belirgin bir kitlesellik gösterdi.


HABER

ODTÜ’de Boykotlu Günler Yurt kantinlerindeki kalitesiz yemekler, yüksek fiyatlar ve di¤er yurt sorunlar› nedeniyle ODTÜ’lüler isyanda. Ö¤renciler, yapt›klar› toplant›lar sonucu, yurt kantinlerini boykot karar› alm›fllard›. Halen devam eden boykot ikinci haftas›n› doldurmak üzere. 26 May›s’tan beri yap›lan eylemlerin etkisiyle Rektörlük, ö¤rencilerle görüflme talebinde bulundu. Ancak ö¤rencilerin “yurt odalar›nda kalan ö¤renci say›s›n›n azalt›lmas›, kullan›lamaz halde olan çal›flma salonunun tadilat›, binalar›n elektrik ve su tesisat›n›n onar›lmas›” gibi taleplerini geri çevirdi. Bunun üzerine 28 May›s gecesi, yurtlarda kalan ö¤rencilerin de kat›l›m›yla büyük bir eylem gerçeklefltirildi. Yaklafl›k 1000 ö¤rencinin kat›ld›¤› eylemde "‹nsanca bar›nmak istiyoruz",

1 May›s 2008’in gösterdikleri Son y›llar›n en yayg›n kutlanan ve en genifl kat›l›ml› 1 May›s’›n› geride b›rakt›k. 1 May›s 2008, AKP’nin bütün diplomatik ayak oyunlar›na, beceriksiz provokasyon tezgahlar›na, fliddet gösterilerine ra¤men kendisini genifl halk kitlelerinin nazar›nda en meflru flekilde gerçeklefltiren 1 May›slardan birisi olarak tarihe geçti. Bu meflrulu¤un en önemli pay› kuflkusuz geçen sene 1 May›s’ta verilen Taksim mücadelesi idi. Ülke genelinde 1 May›s’a kat›l›m say›s› ikiye üçe katlan›rken, gençlik kitlelerinin oldukça yo¤un kat›l›m› dikkatleri çekti. Öte yandan yoksul emekçi Kürt halk› da eskiye nazaran 1 May›s meydanlar›na ilgi gösterdi. ‹stanbul’da t›pk› 2007’de oldu¤u gibi tam bir AKP terörü ile karfl› karfl›ya kalan emekçiler Taksim Meydan›’na ç›kamad›lar ama yine her taraf› Taksim’e dönüfltürmesini de bildiler. Üstelik ayn› motivasyon baflta Adana’l› Halkevciler ve Kolektifçiler olmak üzere bütün illerde vard›. Ülkemizde neoliberal politikalar derinlefltirildikçe sömürge tipi faflizmin sevk ve idare edicisi pozisyonundaki AKP de emekçi halka karfl› her geçen gün daha fazla “iflkencecileflmeye” devam ediyor. Bu 1 May›s’ta da AKP, oligarflinin emekçi s›n›flar karfl›s›ndaki klasik yasakç› ve bask›c› tutumunun temsilcisi olmufltur. Emek güçlerinin ve solun genifl halk kitleleri nezdinde itibar kazanmas›na ve güçlenmesine vesile olabilecek herhangi bir inisiyatifsizlik, geri ad›m ya da tavize karfl› zerre kadar tahammülü olmayan egemenler aç›s›ndan Taksim Meydan› 1977’de ne anlama geliyor idiyse bugün de ayn› anlam geçerlidir. Yani 1994’te ‹slamc›lar›n Bosna’ya yard›m ad› alt›nda “gövde gösterisi mitingi” yapmalar› için sonuna kadar aç›lan Taksim Meydan›’n›n (futbol, y›lbafl› gibi kutlamalara aç›k olmas›ndan bahsetmeye bile gerek yok) neden emekçilere aç›lmad›¤›n›n cevab› Türkiye siyaset sahnesinin ve s›n›flar mücadelesinin özelliklerinde gizlidir. Geçen sene ve bu sene yaflan›lanlar ve üstelik Tayyip’in “ayaklar bafl olursa k›yamet kopar” bombas›; egemenlerin yukar›daki özelliklerinin teflhirinde önemli faktörler oldular. Kuflkusuz, bu aralar özellikle geleneksel sermaye-Do¤an Medya ile AKP’nin

"Müflteri de¤il, ö¤renciyiz", "Ucuz yemek hakk›m›z, söke söke al›r›z", "Tüccar rektör istemiyoruz", "Ö¤renciler burada rektör nerede?" sloganlar› at›ld›. Gece eyleminin üzerine ö¤rencilerle tekrar görüflmek isteyen Rektörlük taleplerin ço¤unun 2009’dan önce gerçekleflemeyece¤ini söyleyince ö¤renciler yurtlar›n önünde kitlesel bir flekilde sabahlama karar› ald›lar. Ö¤renciler, talepleri yerine getirilene kadar eylemlere devam edecek ve bir de flenlik düzenleyecek. husumetleri de AKP’nin, Vali Güler’in ve Cerrah’›n üzerine gidilmesinde etkili faktörler oldular. Öte taraftan geçen sene ulusalc›lar›n çekim merkezi oldu¤u muhalefetin yerini bu sene solun daha fazla doldurmaya bafllamas› da 1 May›s’›n egemenlerle ezilenler aras›ndaki kavgan›n günü oldu¤unun daha berraklaflmas›n› sa¤layan faktörlerden birisiydi. Ancak, bu 1 May›s da öncesi ve sonras›yla Türkiye’de siyasetin ve s›n›flar mücadelesinin gerçekleri ile bu gerçekler üzerinden sahici bir mücadelenin örgütçülü¤üne soyun(a)mayanlar›n ve fakat siyaset ve toplum mühendisli¤inden de vazgeçmeyenlerin teflhir oldu¤u bir tablo ç›kartt› ortaya. Yoksullaflt›rma ve bask› politikalar› ile halk›n öfkesini biriktirmekten baflka bi fley yapmayan, “sözde demokrasi mücadelesi” verirken halk›na ‹srail kesilen AKP’nin 1 May›s’taki “orant›l› gücünün” halk›n gözündeki bunca gayri meflrulu¤una ra¤men; iddias›n› kendi öz gücünden de¤il de egemenlerle yürütülmeye çal›fl›lan masa bafl› pazarl›klardan almaya çal›flan bir sendikac›l›k ve “sol siyaset” kafas› yoksul emekçi halk›m›z›n egemenlere karfl› yürüttü¤ü mücadelesinin örgütlerinin bafl›nda durmay› hak etmemektedirler. Zira, 2007’den ders almay›p 2008 için en ufak bir kurguya dahi sahip olmad›klar› anlafl›lan; halk›n devrimci ve sol güçleri polis barikatlar› karfl›s›nda saatlerce Taksim ›srar›n› sürdürürken “can güvenli¤i” bahanesiyle kendinden menkul bir flekilde 1 May›s’› noktalama karar› alan; 2 May›s’ta nefesleri kesilen ve ortal›kta dahi görünmeyen ve hatta bas›n karfl›s›nda AKP’ye karfl› Meral Tamer (ki Milliyet yazar› D‹SK ve KESK yöneticilerinden önce AKP’ye 1 May›s 2009 Taksim’i için haz›rl›klara bafllay›n, çünkü orada olaca¤›z demifltir) kadar bile “iki çift laf” edebilme yetene¤ine sahip olmayan D‹SK ve KESK’in üst düzey yöneticilerinin gerek halk›n gerekse de egemenlerin karfl›s›ndaki durumlar› tam bir fiyaskodur. Güç toplama stratejilerini “tamamen” düzen siyaseti içerisinde yer kapmaya göre ayarlam›fl olan geleneksel sendikal bürokrasinin ve geleneksel sol siyasi yap›lanmalar›n›n en az AKP kadar toplumsal muhalefetin önünde engel olduklar› bir kez daha görülmüfltür. 1 May›s’› 1 May›s yapan halk›n ve gençli¤in devrimci iradeleri olmufltur.

7

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

Samsun’da Demirel’e Postal 28 May›s’ta Ondokuz May›s Üniversitesi’ne "2008 May›s'›nda Türkiye ve Dünya" bafll›kl› söylefliye kat›lmak için gelen Süleyman Demirel OMÜ Ö¤renci Kolektifi taraf›ndan protesto edildi. 1972 y›l›nda Deniz Gezmifl, Yusuf Aslan ve Hüseyin ‹nan'›n idam edilmeleri için evet oyu kullanan Demirel’i "Deniz'leri asan Demirel sana postal yak›fl›r" diyerek protesto eden ve postal f›rlatmaya çal›flan Kolektifçilere özel güvenlikler sert bir flekilde müdahale etti. “Demirel halk düflman›d›r! Demirel özgürlük düflman›d›r! Demirel bilim düflman›d›r! Demirel ö¤renci düflman›d›r! Ö¤renci düflmanlar›n›n üniversitemizde yeri yok" diyerek elinde "Deniz’lerin katili Demirel defol" yaz›l› flama açan 6 Kolektifçi gözalt›na al›nd›.

‹TÜ fienli¤i Özgürlüktür

Üniversitelerde alternatif flenliklere yönelik sald›r› ve bask›lar›n artt›¤› bir dönemde, geçti¤imiz senelerde faflistlerin provokasyonu ve yönetimin bask›s› ile karfl›laflan ‹TÜ Ö¤renci fienli¤i’nin 22. si, bu sene coflkulu bir flekilde gerçeklefltirildi. Geçti¤imiz sene üniversite içerisinde polisin terör estirmesine ve toplam 100 ö¤rencinin gözalt›na al›nmas›na göz yuman Rektörlük, gözalt›lar sonras› yarat›lan muhalefet ve baflta kulüpler olmak üzere üniversitelilerin flenli¤e sahip ç›kmas› sonucu bu sene flenli¤e izin vermek zorunda kald›. 6-9 May›s tarihlerinde panel, forum ve konser etkinlikleri ile üniversiteliler hep bir a¤›zdan hayk›rd›: ‹TÜ fienli¤i Özgürlüktür!

Devrimcilerin Ö¤retmeni Kaypakkaya Ölümsüzdür 1949, Çorum do¤umlu ‹brahim Kaypakkaya 1968'de Çapa Fikir Kulübü'nün kurucular› aras›nda yer ald›. ‹stanbul Üniversitesi’nde Fizik okuyan Kaypakkaya, 6. Filo'ya karfl› yazd›¤› bildiri nedeniyle okuldan at›ld›. Teorik donan›m› epey güçlü olan ve TKP/ML-T‹KKO'yu kuran Kaypakkaya 24 Ocak 1973'te Dersim'de kolluk güçleriyle girdi¤i çat›flma sonras› yaral› olarak yakaland›. Diyarbak›r cezaevinde aylarca iflkence gören ve ayaklar› kesilen devrimci önderin a¤z›ndan tek bir s›r ç›kmad›. 18 May›s 1973'te parçalanm›fl cesedi ailesine teslim edildi. Onun gösterdi¤i devrimci irade ve mücadelesi yolumuza ›fl›k tutmaya devam edecek. ‹brahim yoldafl ölümsüzdür!


6 MAYIS

DOLMABAHÇE’DE DEV-GENÇ RUHU Ö¤renci Kolektifleri 68’in 40. y›l dönümünde; tarihine, gelece¤ine, üniversitesine ve ülkesine sahip ç›karak Denizlerin 6. Filo’yu denize döktü¤ü yere Dolmabahçe’ye yürüdü. Liseli Genç Umut da mitinge kitlesel olarak kat›ld›. 10 May›s’ta bir çok üniversiteden yürüyüfle gelen üniversiteliler 14.00’de Taksim AKM önünde toplanmaya bafllad›. Liseli Genç Umut’un da kitlesel kat›l›m›yla kalabal›klaflan ve AKM önünde toplanan ö¤renciler polis barikat›yla karfl›laflt›. AKM önünde eylemi bafllatan ö¤rencilere çevrede toplanan insanlardan da destek geldi. Yaklafl›k bir saat AKM önünde süren eylemin ard›ndan polis barikat› aç›larak Dolmabahçe’ye do¤ru yürüyüfle geçildi. 800’ye yak›n ö¤renci büyük bir coflkuyla Denizlerin yolunda yürümeye bafllad›. ‹TÜ Makine Fakültesi binas›ndan ‹TÜ Ö¤renci Kolektifi’nin açt›¤› ‘Denizlere Ç›kar Yolumuz’ pankart›yla eylemin coflkusu daha da artt›. Dolmabahçe’ye kadar yürüyüfl boyunca 68’in unutulmad›¤›n›, bugüne ›fl›k tuttu¤una ve bugün gençli¤in devrimci mücadelesine iliflkin konuflmalar yap›ld›. ‘Emperyalistler, ‹flbirlikçiler, 6. Filo’yu Unutmay›n’, ‘Mahir Hüseyin Ulafl Kurtulufla Kadar Savafl’, ‘Yusuf, Hüseyin, Deniz Sürüyor, Sürecek Mücadelemiz’ sloganlar›n›n at›ld›¤› yürüyüfl boyunca Dev Genç, Çav Bella ve Gündo¤du marfllar› söylendi.

Dolmabahçe’ye 6. Filo’nun denize döküldü¤ü yerde bir araya gelinerek bas›n aç›klamas› yap›ld›. Türkiye sosyalist hareketinin ç›narlar›ndan 92 yafl›ndaki Mihri Belli de mitinge gelerek destek aç›klamas› yapt›. “Denizler, Mahirler ve di¤er arkadafllar ölmedi, yafl›yor ve ölmeyecek. Biz buradan göçüp gitti¤imizde de ölmeyecek, gençler hep burada olacak. Ne mutlu bize ki Mahirler, Denizler hala yaflat›l›yor” diyen Mihri Belli’nin ard›ndan D‹SK temsilcisi Ali R›za Küçükosmano¤lu

da bir konuflma yaparak “Üniversitelilerin, devrimci gençli¤in mücadelesini destekliyorum, onlar her zaman burada olacak ve mücadeleye devam edecek” dedi. KTÜ Ö¤renci Kolektifi’nden bir ö¤renci 4 May›s 1985’te cezaevinde iflkenceden dolay› ölen Fikri Sönmez an›s›na bir konuflma yapt›. Ö¤renci Kolektifi ve Liseli Genç Umut’un bas›n aç›klamalar›n›n okunmas›n›n ard›ndan Dolmabahçe yürüyüflü son olarak Dev Genç marfl›n›n söylenmesiyle sona erdirildi.

Denizler için Tüm Türkiye'de Kitlesel Anmalar Gerçekleflti Ankara'da Binler Karfl›yaka’dayd› THKO önderleri, Karfl›yaka’da bulunan mezarlar›n›n bafl›nda an›ld›lar. Darbe Karfl›t› Platform’un ça¤r›s› ile yap›lan ve 5 bini aflk›n kiflinin kat›ld›¤› anmada “Devrim fiehitleri Ölümsüzdür, Deniz ‹bo Çayan Savafla Devam, Mahir Hüseyin Ulafl Kurtulufla Kadar Savafl, Denizlere Sözümüz Devrim Olacak” sloganlar› at›ld›.Okunan ortak aç›klaman›n ard›ndan Denizlerin avukat› Halit Çelenk ve Mustafa Yalç›ner de birer konuflma yapt›lar. Devrimci mücadelenin geçmifli hat›rlat›larak 12 Mart muht›ras› ve ona karfl› devrimcilerin kararl› mücadelesi aktar›ld›. Bugün de emperyalizmin sömürüyü derinlefltirmek için att›¤› ad›mlara de¤inildi. Türk ve Kürt halklar›n›n kardeflli¤i için demokratik yoldan çözümün gereklili¤ine iflaret edildi. Tuzla’dan Yörsan’a kadar Türkiye’nin farkl› flehirlerindeki iflçi direnifllerine selam gönderilen aç›klamada, üniversitelerdeki faflist sald›r›lara karfl› mücadele kararl›l›¤› dile getirildi. Hat›rla Sevgili dizisi oyuncular› da anmaya kat›ld›lar.

Kocaeli Kocaeli Halkevi'nin ça¤r›c›l›¤›n› yapt›¤› anmaya 1500 kifli kat›ld›. Denizlerin sevdi¤i flark›lar söylendi, fliirler okundu. “Yusuf, Hüseyin, Deniz sü-

rüyor sürecek mücadelemiz”, “Mahir, Hüseyin, Ulafl kurtulufla kadar savafl”, “Kahrolsun ABD, iflbirlikçi AKP”, “Emperyalistler iflbirlikçiler 6. Filo'yu unutmay›n” fleklinde sloganlar›n at›ld›¤› eyleme pek çok örgüt kat›ld›. Anmada konuflma yapan Saraybahçe Halkevi Baflkan› Galip Dönmez “Bizler bu ülkede Edirne'den Hakkari’ye kadar gönüllü bir kardeflli¤in oldu¤u, özgürlük çiceklerinin açt›¤› demokratik bir ülkede yaflamak istiyoruz. Bu ülkenin yaflamak istedi¤imiz gibi olmas› için her gün Mahirler, Denizler, ‹brahimler ço¤al›yor” diyerek bugün hala denizlerin yolunda yürüdüklerini belirtti.

Bursa Ö¤renci Kolektifi, Liseli Genç Umut, Halkevleri ve Ö¤renci Dayan›flma Derne¤i'nin gerçeklefltirdi¤i anmada “36 y›l geçmesine ra¤men Denizlerin unutulmad›klar› ve asla unutulmayacaklar›, onlar›n verdi¤i mücadelenin devam etti¤i” vurguland›. Yaklafl›k 300 kifli, sloganlar ve marfllarla Setbafl› Mahfel önünden Orhangazi Park›’na kadar yürüyerek bas›n aç›klamas› yapt› ve DevGenç Marfl› ile yürüyüfl sona erdirildi.

Samsun

Antalya Siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin düzenledi¤i bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirildi. Antalya Halkevi, Ö¤renci Kolektifi ve Genç Umut ‘un da kat›ld›¤› anmada Yusuf Aslan'›n ablas›, cezaevinde Denizlerle yaflad›¤› an›lar›n› anlatt›. Bas›n aç›klamas›n›n ard›ndan bahçe kafede haz›rlanan slayt gösterimi izlendi.

Artvin Halkevi’ndeki anmaya 80 kifli kat›ld›. Devrim flehitlerinin an›s›na yap›lan sayg› duruflunun ard›ndan Deniz’in, Yusuf’un, Hüseyin’in k›sa özgeçmiflleri ve son mektuplar› okundu. Liseli

8

Genç Umut’un ve dersanelilerin Denizlere yaz›lm›fl fliirlerin okunmas›n›n ard›ndan ayr›ca Fikri Sönmez de an›ld›.

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

Samsun Halkevi’nde yap›lan anma etkinli¤i, sayg› duruflu ile bafllad›. Konuflmalar, fliirler ve müzik dinletisiyle devam eden anmada ayr›ca 68 kufla¤›ndan fiahabettin Soysal'›n kat›l›m›yla bir flöylefli yap›ld›.

Daha pek çok ilde ve üniversitelerde Deniz Gezmifl, Yusuf Aslan, Hüseyin ‹nan ve 68’in bütün devrimcileri için çeflitli anmalar ve etkinlikler düzenlendi.


6 MAYIS

Kutsal ‹ttifak 68’e karfl› alarmda! Özellikle gençlik içerisinde sola ve 68’e olan ilgide gözlenen art›fl düzen güçlerini harekete geçirdi Türkiye’de gençlik hareketinin ve muhalefetin en parlak y›llar›n› yaflad›¤› tarihi ezilenler lehine de¤ifltirebilecek güçlü bir iddian›n var oldu¤u ve her gün uyand›¤›nda kendi elleriyle bafltan yaratacaklar› bir ülkeyi hayal edebildikleri döneme tan›kl›k etmek 68 kufla¤› için bir ayr›cal›kt›r. Ancak zaman su gibi ak›p gidiyor. 68 kufla¤› kendi tarihini bundan k›rk sene evvel yazm›flken, bu kuflaktan kalan veya bugünkü konumlar› itibariyle rahats›z olan liberal, gerici, faflist kimi simalar tarihi bugün “kendi istedikleri biçimlerde yeniden yazmaya” çal›fl›yorlar.

Liberal ve ‹slamc› Bas›n’›n solu darbeciymifl! Liberal ve ‹slamc› bas›n a¤›z birli¤i etmiflçesine ayn› sözlerle, farkl› bafll›klar alt›nda 68 hareketine yönelik kirletme operasyonunda bulundular. Taraf, Tempo, Aksiyon, Vakit ve Zaman gibi yay›n organlar›nda yay›mlanan yaz›larda 68 kufla¤› devrimcileri darbeciler taraf›ndan kullan›lm›fl, sonra bir kenara at›lm›fl, katil, cezaland›r›lmas› gereken bir kuflak olarak gösterilmeye çal›fl›ld›. Ayr›ca gençli¤in 68’e duydu¤u merak›n giderilmesi gereken bir “saplant›” oldu¤u yaz›ld› çizildi. Liberal ve islamc› bas›n›n cuntac›-milliyetçiotoriter kanada karfl› AKP’yi “demokrat” ilan ederek izledi¤i çizginin gerekleri 68 kufla¤›na karfl› ald›klar› tavr› anlams›zm›fl gibi gösterebilir. Çünkü Denizlerin idam›, 12 Mart ve 12 Eylül’de sola yönelik gerçeklefltirilen darbeleri ve yaflan›lan a¤›r tahribatlar› kendi çizgilerinden elefltirerek y›llarca ulusalc› kanada yüklenmifller-

6 MAYIS

di. Burada de¤iflen bir durum söz konusu de¤il. De¤iflen fley bugün solun giderek güçlenmekte oluflu ve hem AKP hem de ulusalc›lar karfl›s›nda ciddi bir tehlike oluflturmas›d›r. 68 kufla¤›n› flimdilerde “darbecilikle” yaftal›yor, hatta “san›k sandalyesine oturmas›n›” istiyorlar. Solun etki alan› giderek genifllemekteyken bu ideolojik sald›r› bizleri elbette flafl›rtm›yor. Tayyip Erdo¤an'›n abi dedi¤i, 68 kufla¤›ndan Hasan Cemal’in liberal kimli¤inin arkas›nda y›llarca Denizlerin idamlar›n› ve darbeleri elefltirdi¤i bilinir. Cemal, bu aralar AKP’nin kapat›lma davas› ve ulusalc› tertiplerle Denizleri ayn› kefeye koyarak okuyucular›n›n gözünde AKP’yi dahi demokrasi mücadelesi veren bir konuma tafl›maya çal›fl›yor. 1 May›s, GSS, 6 May›s eylemleriyle birlikte AKP’nin ve sermayenin “demokrat” maskelerinin düflmesi; y›llarca eski solcu kimli¤i, darbe karfl›t› oluflu ve Denizleri tan›mas›yla prim yapan Hasan Cemal’i oldukça rahats›z etmifl olacak ki y›llar sonra bu tarihi inkar eden, kirleten yaz›lar yazmaya kalk›fl›yor. Üstelik cuntan›n idam sehpalar›nda as›lan Denizleri bugün “darbecilikle sorumlu tutuyor” ve bunu bugün solun yine ayn› durumda oldu¤una iliflkin karalama kampanyas›na temel dayanak yap›yor.

Faflistlerin 68 kuyruk ac›s› MHP’li Taha Akyol ise 68’i karalamay› hiç b›rakmayanlardan. “Zaten Gezmifl, küçük kardefline “devrimci” olmay› de¤il, “bilim adam›” olmay› tavsiye etmifl. Che’ye gelince; evet romantizme sayg› duyal›m ama bir Allah’›n kulu ç›k›p da Che’den “devlet adam›” diye bahsedebilir mi?”Diyen Taha

Akyol’un kaynakça olarak Hasan Cemal’in kitab›n› tavsiye etmesi de farkl› ideolojik kamplarda bulunan ama ayn› düzene hizmet eden ikilinin yaz›lar›n›n gerçek maksad›n› ve kuyruk ac›lar›n› biraz daha ortaya ç›kard›. Taha Akyol’un Küba devriminin liderlerinden tüm dünyada oldu¤u gibi Türkiye’de de 68 devrimci hareketine esin kayna¤› olan Che Guevera'n›n sosyalist Küba'n›n ilk y›llar›nda Milli Tar›m Reformu Enstitüsü, Küba Milli Bankas› Baflkanl›¤› ve Sanayi Bakanl›¤› Baflkanl›¤› görevlerinde bulundu¤unu araflt›r›p ö¤renme zahmetine bile katlanmadan devlet adam› olmad›¤›n› söylemesi içinde bar›nd›rd›¤› “saplant›lardan” olsa gerek. Ayr›ca bilim insanl›¤›n›n da ayn› zamanda her türlü gerici ve bask›c› iktidara karfl› devrimci bir öz tafl›d›¤›n› bilmesini de Akyol’dan beklemek zaten abes olurdu. Elbette sol kendi tarihini emperyalizmin liberal, milliyetçi, gerici gibi yans›malar›n›n yaftalamalar›ndan ö¤renmez. Önemli olan genifl halk kitleleri nezdinde bu karalama kampanyalar›yla ortal›¤› buland›rmaya çal›flmalar›d›r. Ancak unutmamal› ki günefl balç›kla s›vanmaz. 68 kufla¤› devrimci, sosyalist mücadelesi ve yaratt›¤› tarihsel birikimle bugüne ›fl›k tutmaya devam etmektedir.

Eylemleri Üzerine

68’in 40. y›l›nda birçok ilde yap›lan anmalar›n geçti¤imiz y›llarla k›yasland›¤›nda kat›l›m›n ciddi oranda artm›fl oldu¤u rahatl›kla gözlemlenebilir

Özellikle üniversiteli ve liseli gençli¤in anma ve eylemlere kat›l›m›ndaki art›fl ve eylemlerdeki coflku gelecek dönemler aç›s›ndan iyiye yorumlanmal›d›r. Bu seneki anmalar›n fark›n› yaratan tek neden 68’in 40. Y›l› olmas›ndan kaynakl› de¤ildi elbette. Son bir y›l içinde muhalefetin parçal› gündemler etraf›nda da olsa giderek bütünselleflen ve güçlenen yükselifli yap›lan birçok eylemde ve kampanyada kendini gösterdi. Neoliberal piyasalaflt›rma politikalar›na, gericili¤e, geleceksizlefltirmeye karfl› oluflturulan mücadele deneyimlerinde gençli¤in hem inisiyatif oluflu hem de oluflturdu¤u muhalefetin etkisinin art›fl› bu canlanman›n önemli sac ayaklar›n› oluflturuyor. 1 May›s’a hemen hemen her ildeki kat›l›m oran›ndaki art›fl ve son olarak Dolmabahçe’de yap›lan eylem geliflen bu sürecin son örnekleri. 6 May›s eylemlerinin di¤erlerinden fark› ise ideolojik bir tarihselli¤i içinde bar›nd›rmas›d›r. Bugün geliflen eylemlilik hali henüz bir süreklilik tafl›masa da, binlerce insan›n Türkiye’de geçmifl dönemlerde verilen mücadelelere olan ilgisindeki art›fl önemlidir. Özellikle gençlik içerisinde artan bu ilginin kimileri taraf›ndan suistimal edilmesi de gündemde tabi. Ulusalc›lar›n bir kanad›n›n Denizler üzerinden gençlik üzerinde siyaset yürüttü¤ünü görmek

gerekir. TGB ile ‹flçi Partisi gibi kendilerini “ulusalc›-Kemalist” olarak tan›mlayan kesimlerin ne Türkiye halklar›n›n ba¤›ms›zl›k, eflitlik, özgürlük, demokrasi mücadelesi için bir önermesi vard›r ne de 68’in mücadelesiyle bir iliflkisi. Tam tersine bugün ço¤u kez devrimcilere sald›r›lar›yla gündeme gelen bu yap›lar faflizmin özelliklerini tafl›maktad›rlar. Oysa, Denizlerin son sözlerinde oldu¤u gibi yolu Türk ve Kürt halklar›n›n kardeflli¤inden geçen; gençli¤in ba¤›ms›z, kendi inisiyatifiyle örgütlenme ve mücadele pratiklerini yaratmaya çal›flan sosyalist, devrimci mücadeleyi benimseyen bir tarz, 68 gençlik hareketinin tarihsel anlamda mücadelesinin süreklili¤ini gösteren bir tarzd›r. Solda ise bu seneki eylemlerde özellikle Ö¤renci Kolektifleri, TKP ve EMEP’in Dolmabahçe’de düzenledikleri eylemler, gençli¤in yo¤un kat›l›m› ve kitleselli¤i ile öne ç›kan örnekler oldular. Tek fark, bunlar›n içerisinden sadece Ö¤renci Kolektifleri’nin ba¤›ms›z bir ö¤renci örgütlenmesi olmas›d›r. Bu anlamda tüm Türkiye’den Ö¤renci Kolektifleri’ne ba¤l› üniversite ö¤rencilerinin kendi öz güçleriyle gerçeklefltirdikleri Dolmabahçe eylemi önemli bir deneyimdir. Ö¤renci Kolektifleri bu eylemle toplumsal muhalefetin önemli bir parças› olarak hem

9

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

örgütsel hem de ideolojik olarak gençli¤in daha fazla söz sahibi olabilece¤ini, inisiyatif alabilece¤ini göstermifl; gençli¤in potansiyelini egemenlere karfl› mücadelede devrimci bir güç olarak ortaya ç›karabilece¤inin örne¤ini vermifltir. Aradan geçen 40 y›la ra¤men 6 May›s’larda devrimci önderlerin hat›rlanmas›, unutturulmamas› bugüne kadar öncelikli olarak devrimci mücadelenin ideolojik süreklili¤i ve tarihine karfl› bir sorumluluk bilincinden ötürüdür. Ancak bu tarihsel miras› devrimci önderlerin sadece çeflitli dönemlerde isimlerini hat›rlayarak bugüne tafl›m›fl olmay›z. Bu miras›n en önemli örne¤i DevGenç’tir. Bugün Dev-Genç’i günümüz aç›s›ndan yorumlamak devrimci gençli¤e mücadelesinde önemli aflamalar kat ettirecektir. Emperyalizme ve faflizme karfl› mücadele ederken tarihimizden ö¤renece¤imiz çok fley var. Gençlik bunun bilincinde ve bu yüzden bu seneki 6 May›s eylemleri daha kitlesel ve coflkuluydu. Fakat, bugün yeniden kurulacak bir gençlik hareketi bugünün üniversitelilerinin ellerinde gerçekleflecektir. fiimdi ba¤›ms›z, militan, kitlesel ve meflru bir gençlik örgütü olarak Ö¤renci Kolektifleri’ni bir ad›m daha ileriye tafl›man›n zaman›.


KIBRIS

Kolektif Ö¤renci Hareketi ve KIBRIS’TA Ö⁄RENC‹ MUHALEFET‹ Neoliberal sald›r›lara karfl› üniversitelerde gösterilen devrimci eylemlilikler toplumun di¤er dinamiklerini de harekete geçirmek için ilham veriyor ve soka¤›n siyasallaflmas›n› sa¤l›yor Bir dönem daha geride kal›rken, eylemlilikler, teorik tart›flmalar, umutsuz ve umutlu anlar bütünü de di¤er fleyler gibi geride kal›yor. Geride kalan› geçmifl diye tarif ederken; geçmifli, bugüne ve yar›na katarak hayat›m›z› ve siyasal mücadelemizi, gerekirse “yeni aray›fllara” yönlendirmeliyiz. Kapitalist sistem, kendini her dönemde farkl› bir kimlikle bize sunarken, insanl›k bu aldatmacan›n gölgesinde, “yaflam›n de¤iflmez oldu¤u” düflüncesini kan›ksamakla birlikte bunu ulvilefltiriyor. Dünyan›n çeflitli co¤rafyalar›nda imkans›z› gerçeklefltirmek ad›na, egemenlerin sokakta kurdu¤u hegemonyaya karfl›, devrimciler insanl›¤›n kurtuluflu için çeflitli mücadelelerin içindedir. Kolektif Ö¤renci Hareketi de K›br›s Adas›’n›n kuzey co¤rafyas›nda, Do¤u Akdeniz Üniversitesi’nde üç y›l önce kurulmufl, e¤itimle birlikte ö¤rencinin, bilginin metalaflmas› ve sat›lmas›na karfl› siyasal mücadelesini devam ettirmektedir. Bu yaz›n›n amac› bir dönem de¤erlendirmesi yapmakla birlikte, Kolektif Ö¤renci Hareketi’nin karfl›laflt›¤› sorunlar› tespit etmek* tir.* I. Adan›n kuzey co¤rafyas›nda var olan yedi üniversitenin tamam›nda e¤itim piyasa kurallar›yla ifllemektedir. ‹nsanlar, do¤duklar› andan itibaren, yaflad›klar› co¤rafyada özel üniversitelerle karfl› karfl›ya kald›klar› için, e¤itimin piyasalaflt›r›lmas› normal karfl›lanmaktad›r. Hatta ne kadar üzücüdür ki, e¤itimin bir sektör oldu¤u, bu sektörden en iyi flekilde verim al›nmas› gerekti¤i düflünülmektedir. Kuflkusuz bu durum “piyasa ideolojisinin” k›r›lmas› gerekti¤i noktas›nda ö¤renci hareketinin önünde dikilmektedir. Tabii ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1974 y›l›nda aday› iflgal etmesiyle birlikte, TC’nin Kuzey K›br›s’taki varl›¤›n› sürdürebilmesi için yaratt›¤› ekonomik yaflam›n bunda çok büyük bir etkisi vard›r. Ekonominin tamamen TC’nin verdi¤i para sayesiyle ayakta kalmas› ve halk›n refah düzeyinin yüksek olmas› e¤itim gibi bir çok alanda verilecek siyasal mücadele için dezavantaj oluflturmaktad›r. Di¤er taraftan, TC’nin asimilasyon politikalar› sonucunda, Türkiye’den adaya getirilen emekçi, yoksul kesimlerin varl›¤›, s›n›f ve emek temelli bir siyasal mücadelenin içine girilmesine zemin haz›rlamaktad›r. Neo-liberalizme karfl› mücadelede, etnik kökencili¤in bir kenara b›rak›l›p, halklar›n ç›karlar›n›n bir oldu¤u sonucuna dönük genel bir siyasal söylemin bütünlefltiricili¤ine ihtiyaç vard›r. Bu sorunlar ö¤renci muhalefetini de birinci derecede etkilemektedir. Ancak, Kolektif Ö¤renci Hareketi’nin baflka kanallar› kullanarak var olan problemleri aflmak ad›na yapabilece¤i bir çok eylemlilik var. Ö¤renci muhalefeti, kendi mücadele tarihinin var oldu¤u bi-

lincinden yoksundur. Özellikle Do¤u Akdeniz Üniversitesi’nde 80’li y›llar›n sonunda, 90’l› y›llar›n ortas›nda ve sonunda ve son dönemde canl›l›¤›n› gösteren ö¤renci muhalefeti, üniversitede çeflitli mücadelelere giriflmifl ve farkl› alanlarda kazan›mlar› olmufltur. Ancak bu mücadelelerin yaz›l› hale getirilmemifl olmas› nedeniyle her defas›nda yeniden ayn› tart›flmalar yaflanmakta ve ö¤renci muhalefeti kendi geçmiflini göremedi¤i için gelece¤ini de görmemekte ve uzun soluklu, planl› bir siyasal mücadelenin içine girememektedir. Acil bir flekilde geçmifl kay›t alt›na al›n›rsa bugün yaflad›¤›m›z birçok sorunu rahatl›kla aflaca¤›z. Kolektif Ö¤renci Hareketi’nin yaflad›¤› di¤er problemlerden bir tanesi de, dünyadaki ö¤renci muhalefetinin yaflad›¤› problem olan teorik alt yap›n›n zay›f olmas›d›r. Teorik okumalar›n, yazmalar›n ve tart›flmalar›n c›l›z olmas›ndan dolay› genelde günlük yaflam›, özelde üniversitesinin kendisini de¤ifltirebilecek devrimci teorinin ortaya konamamas›, mücadelenin nas›l ve nereye kanalize edilece¤i noktas›nda önümüzü t›kamaktad›r. Kolektif Ö¤renci Hareketi’nin Do¤u Akdeniz Üniversitesi’ndeki eylemlilikleri ve meflruiyeti artt›kça, gerek iflbirlikçi üniversite yönetiminden gerekse faflistler taraf›ndan, ö¤renci muhalefeti üstünde bask› yarat›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Anti-faflist mücadelenin nas›l yarat›laca¤› konusunda bir dizi k›s›rl›k yaflanmaktad›r. II. Buna karfl›n Kolektif Ö¤renci Hareketi’nin geçen dönem, yani flubat ay› öncesindeki en büyük kazan›m›, Kolektif Ö¤renci Hareketi aktivistlerinden üç arkadafl›m›za ve ba¤›ms›z hareket eden iki arkadafl›m›za aç›lan disiplin soruflturmalar›n›n, verilen mücadele sonucunda geri püskürtülmesidir. Bu kazan›m üniversitede verilecek olan mücadeleyi daha da sa¤lam temellere oturtmufltur. Kolektif Ö¤renci Hareketi’nin uzun soluklu bir zaman diliminde elde etti¤i bir di¤er kazan›m da, üniversitede etnik temeller üzerine kurulan gerek siyasi gerek sosyal kutuplaflmalar›n tamamen ortadan kald›r›lmas› olmufltur. Kolektif Ö¤renci Hareketi’yle birlikte ö¤renci muhalefeti etnik temellerinden s›yr›lm›fl mücadelenin önderli¤ini yapmaktad›r. Bu da üniversitedeki ö¤rencilerin kendi talepleri için dayan›flarak daha güçlü hale gelmesini ve etnisitenin ö¤renci muhalefetinin önünü t›kamas›n› önlemifltir. Kolektif Ö¤renci Hareketi’ndeki kurucu kadrolar›n, K›br›sl› Ö¤renci Birli¤i’nden ayr›l›rken yapt›klar› tespitlerden bir tanesi de, ö¤renci muhalefetinin, partilerden ve iktidardan ba¤›ms›z bir flekilde hareket etmedi¤i, özerkli¤inin olmad›¤› bundan dolay› da kendi alan›nda daha cesur ve daha

10

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

istikrarl› bir mücadelenin verilemedi¤iydi. Geçen üç y›l boyunca, Kolektif Ö¤renci Hareketi, ba¤›ms›z ve özerk ö¤renci muhalefetini bir gelenek haline getirmeye do¤ru gitmektedir. Ba¤›ml›, teslimiyetçi gelenek tamamen ortadan kald›r›lm›fl durumdad›r. Ö¤renci muhalefeti tamamen özerk hale gelmesiyle birlikte, demokratik kitle hareketlerinden kendini soyutlamam›fl, tam tersine onlarla gerek 1 May›s alanlar›nda, gerek disiplin soruflturmalar› döneminde ve çeflitli eylemliliklerde devrimci dayan›flmay› sa¤lam›flt›r. Kolektif Ö¤renci Hareketi kendi içinde tutucu, hiyerarflik, hegemonyac›, otoriter ve totaliter iliflkileri tamamen ortadan kald›rm›flt›r. Bunun yerine, özgürlükçü, do¤rudan kat›l›m› sa¤layan, demokratik bir yönetim anlay›fl›yla birlikte kendi içindeki yönetim sorununu da bu y›l itibariyle tam anlam›yla aflm›flt›r. Yukarda de¤inilen problemler ve kazan›mlar, kendini yeni yeni bulmaya çal›flan, üniversitede de bir gelenek yaratmaya çal›flan Kolektif Ö¤renci Hareketi’nin bugün itibar›yla tart›flmalar›n›n ve eylemliliklerinin ürünüdür. Kolektif Ö¤renci Hareketi Kuzey K›br›s öznelinde, üniversitelerde aktif olan tek ö¤renci muhalefetiyken, Kolektif Ö¤renci Hareketi’nin kurulmas›ndan sonra Atatürk Ö¤retmen Akademisi’nde ve Orta Do¤u Teknik Üniversitesi’nin Kalkanl›’daki kampüsünde ayd›n ve ilerici arkadafllar›m›z kendi üniversitelerinde ö¤renci muhalefetini bafllatmak ad›na çeflitli giriflimlerde ve eylemliliklerde bulunmaya bafllam›fllard›r. Neo-liberal sald›r›lara karfl› üniversitelerde gösterilen devrimci eylemlilikler toplumun di¤er dinamiklerini de harekete geçirmek için ilham vermekte, soka¤›n siyasallaflmas›n› kaç›n›lmaz hale getirmektedir. *K›br›s’taki Kolektif Ö¤renci Hareketi’nden devrimci bir ö¤rencinin yaz›s›n› aynen yay›nl›yoruz.

K›br›s’ta da Denizler an›ld› Baraka Kültür ile Asi Kültür Merkezleri, Deniz Gezmifl ve arkadafllar›n›n idam edilmelerinin 36’›nc› y›ldönümünde bir anma gecesi düzenledi. Etkinlik, Deniz Gezmifl, Yusuf Aslan, Hüseyin ‹nan ve hayatlar›n› kaybeden devrimciler an›s›na 1 dakikal›k sayg› durufluyla bafllad›. Daha sonra, Baraka Kültür Merkezi’nden Nazen fiansal, 1960’l› y›llar›n sonunda Türkiye’nin içinde bulundu¤u tarihsel koflullar› ve ard›ndan yaflanan süreci anlatt›. Etkinlik, Türkiye’den Halkevleri, Devrimci 78’liler Federasyonu ve ÖDP’nin gönderdi¤i destek mesajlar›n›n okunmas›yla devam etti. Gece, Baraka Kültür Merkezi ve Asi Kültür Merkezi üyelerinin Deniz Gezmifl ve arkadafllar›n›n verdi¤i mücadelenin bugünlere b›rakt›¤› miras konulu kapan›fl konuflmalar› ile sona erdi.


E⁄‹T‹M

! YETER! R E T E ! Y R Y

Gelece¤imizle Oynamay›n Her yeni hükümetle ‘yenilenen’, yeniden düzenlenen (!) Ö¤renci Seçme S›nav› y›llard›r gençlerin kâbusu oluyor. “Art›k daha iyi bir sistem geliyor” laflar›n› dinleyerek y›llar› geçen, bir sonraki sene ne ile karfl›laflacaklar›n› bilmeyen gençlerin gelecekleri, bu eleme sistemi içerisinde “e¤itimi bir kar alan› olarak kullanmak için daha neler yap›labilir”in kobaylar› haline geliyor ve sözde ‘baflar›l›lar›’ üniversite kap›s›ndan geçirme amac›yla yap›lan bu eleme sistemi yüzünden pek çok genç bunal›ma giriyor, her y›l intihar haberleri gazetelerin manfletlerini süslüyor. ÖSS'nin bizzat kendisi, herkesin eflit, paras›z ve nitelikli bir e¤itime sahip olma hakk›n› ortadan kald›rm›flken, gün afl›r› yap›lan de¤iflikliklerle gençli¤in gelece¤ini tamamen belirsizli¤e sürüklüyor. Son günlerde ÖSS'nin de¤iflimine yönelik farkl› öneriler ortalarda dolaflmakta. ‹lki, Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n ortaya att›¤›, lise boyunca her sene sonunda girilen s›navlar›n ortalamas›n›n al›nmas›; bir di¤eri ise piyasac› Özcan baflkanl›¤›ndaki YÖK’ün ‹ngiltere modeli!

ÖSS sistemi neydi, flimdi ne oluyor? ÖSS, y›lda ortalama 1,6 milyon kiflinin girdi¤i ancak bunlardan yaln›zca 400 bininin üniversiteye girifl hakk› ‘kazanabildi¤i’ bir s›nav sistemi. Düz liselerden kolejlere ya da yoksullu¤un illere da¤›l›m›na göre bir de¤erlendirme yapacak olursak, üniversiteye girifl say›lar›ndaki oran bizlere, bu eleme düzenini flekillendiren ÖSS'de yaln›zca paras› olan›n ‘baflar›l›’ olabilece¤ini aç›kça gösteriyor. Bugüne kadar gelen iki aflamal› s›nav, tek s›nav, katsay›s› düflük, katsay›s› büyük… s›nav modellerindeki ortak yön, üniversiteye girifl konusundaki eflitsizlik, her de¤ifliklik ile e¤itimin biraz daha piyasaya aç›lmas› ve yaln›zca paras› olan›n e¤itim alabilir hale gelmesi olarak gösterilebilir. Bu noktada ilkö¤retim, lise gibi e¤itim kurumlar›n›n yerine dershanelerin daha çok önemsenmesi rekabetçi, ezberci bu sistemin yaratt›¤› bir durumdur. MEB’in modeli ilkö¤retim okullar›nda önümüzdeki e¤itim-ö¤retim döneminden itibaren uygulanmaya bafllayacak olan s›nav sisteminin bir benzeri. Lise 1., 2., 3. ve 4. S›n›f sonlar›nda yap›lacak s›navlar›n ortalamas› ve genel not ortalamas›na göre üniversiteye yerlefltirmeyi ön görüyor. Bu modele göre ö¤renciler her sene sonunda bir s›nava girecekler. Böylece ö¤rencilerin s›nav› ‘kazanmak için dershaneye gitme zorunlulu¤u’ artacak; cümleyi tersten kurarsak e¤er, s›nav› paras› olanlar›n kazanma flans› artacak! Di¤er taraftan ise MEB’in ilkö¤retimde uygulad›¤› SBS'nda baflar›l› olmak için dershanelere giden ö¤renci ortalamas›n›n 4. s›n›fa kadar düfltü¤ünü de göz ard› etmemek gerekir. YÖK’ün “ne alan var, ne kat say›” diyerek öve öve bitiremedi¤i ‹ngiltere modeli ise flöyle: Belirlenen konular içerisinden 3 konu seçip s›nava giriliyor, hem de istenildi¤i zaman ve istenildi¤i kadar! Yani YÖK baflkan› Yusuf Ziya Özcan’›n deyimiyle “art›k çocuklar›n gelece¤i 3 saatlik s›nava s›k›flt›r›lm›yor”. Tabi bu ‘rahatl›¤›n’ ufak bir bede-

li de var. Özcan’›n bu konudaki aç›klamas› flu flekilde: “Tek s›nav düflünmüyoruz. Ayn› üniversite s›nav› gibi ama senenin her an›nda yap›labilir bir s›nav düflünüyoruz, 3-5 defa da girilebilsin. ‹stedi¤i notun alt›nda gelince 6 ay sonra bir daha s›nav olsun. ÖSYM bu imtihanlar› döndürsün istiyoruz. Nas›l iflte TOEFL’da 120 dolar› veriyorsun o hafta sonu hemen veriyorlar imtihan›.” Özcan, AKP’nin e¤itimdeki politikas›n› aç›k aç›k bir kez daha söylüyor. Paray› veriyorsun, s›nava giriyorsun! Daha birkaç ay önce de Amerikan modeli diyerek üniversitelilerden 8-10 bin YTL al›nmas› gerek diyen Özcan, ö¤renciye müflteri gözüyle bakt›¤›n› bir kez daha gözler önüne seriyor. Önerilen s›nav sistemlerinin aç›klar›n› yakalamak çok zor de¤il. Örne¤in YÖK’ün önerdi¤i yeni sisteme göre; sözel derslerde aç›k uçlu sorular olacak. Aç›k uçlu sorular›ysa bir komisyon de¤erlendirecek. Bu komisyonun neye göre seçilece¤i ve de¤erlendirece¤i ise bir muamma... S›navlar sadece Ankara’da olacak. Yani s›nava girmek isteyen ö¤renci, örne¤in A¤r›’dan Ankara’ya gelmek zorunda. Veya merkezi flehirler belirlenecek. S›nava girecek ö¤rencinin flehri merkezi de¤ilse kifli s›nava baflka bir flehirde girmek zorunda kalacak... ÖSS’ye girecek ö¤renci say›s›n›n art›fl›na karfl›n, üniversitelerdeki kontenjanlar artt›r›lsa bile ö¤rencilerin ço¤unun üniversiteye girememesi durumunda ne olaca¤› sorusunaysa Özcan as›l bombay› patlat›yor “Di¤er bir önemli iflimiz de mesleki ve teknik e¤itime yönlendirmek.” Niteliksiz ve eflitsiz e¤itim içerisindeki liselerde piyasalaflt›rma sald›r›lar›n›n önemli bir ucu elbette Meslek Liseleri! fiu an pek çok ö¤renciye ‘avantaj’ olarak gözüken, üniversite okuma imkan› olmayan(!) gençlere ‘haz›rdan ifl bulma yolu’ diye sunulan meslek liseleri, as›l olarak patronlara, sermaye sahiplerine nitelikli iflgücü ve ara eleman yetifltirme amac› güdüyor. Mesleki ve teknik e¤itime e¤ileceklerini söyleyen Yusuf Ziya Özcan “ne alan var, ne katsay›” dedi¤i yeni modelinde kendi deyimiyle ‘Ö¤rencilerin ÖSS Engelini’ gerçekten kald›rmak m› istiyor? fiimdiye kadar meslek liselerinin önünde, sürekli de¤ifltirilen katsay› problemi varken peki ne oldu da katsay›lar› kald›rma karar› al›nd›? Meslek liselilerin yaflad›¤› katsay› probleminin ortadan kald›r›lmas› elbette toplumun genifl kesiminden destek bulacak bir ad›m. Ancak di¤er taraftan YÖK ve MEB'in ortaklaflt›¤› bu noktan›n ayn› zamanda AKP'nin yerel seçimler öncesi taban›n› memnun edecek bir hamle oldu¤unu da görmek gerekiyor. Üniversitelerdeki türban yasa¤›n› kald›rma yolunda önemli ad›m atan AKP'nin e¤itim konusundaki ikinci vaadi de böylece gerçekleflmifl olacak.

ÖSS’nin Galibi Sermaye Makyaj› ne flekilde yap›l›rsa yap›ls›n, yamas› ne yöne dikilirse dikilsin bu s›nav sistemlerinde ‘kazanan’ hep hükümetin hizmetlerinde oldu¤u sermayedarlar oluyor. Bunu en baflta gö¤üsleyen ise

11

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

Türkiye’de dershane sektörünün önemli bölümünü elinde tutan Fethullah Gülen oluyor. Dershaneler bu noktada e¤itimi ticarilefltirerek para karfl›l›¤› al›n›r sat›l›r bir meta haline sokman›n yan›nda, s›nav sonras›nda reklam panolar›nda, televizyonlarda boy gösteren ‘dahilerle’ de karlar›na kar katmaya çal›fl›yorlar. Son on y›lda istikrarl› bir flekilde büyüyen dershane sektörü, elbette ÖSS oyununda baflrolü kap›yor. ÖSS baflar› tablolar› gösteriyor ki; dershaneye gitmeden, sadece okulda çal›flarak üniversite kazanmak neredeyse bir mucize. En iyi e¤itimi verdi¤i iddia edilen Anadolu ve Fen Liseleri bile bu konuda yetersiz kal›yor. Çünkü mevcut sistem içerisinde niteliksiz ve eflitsiz bir flekilde verilen e¤itim, AKP hükümetinin piyasalaflt›rma uygulamalar› ile tamamen ulafl›lamaz hale geliyor. Ne var ki sermayedarlar›n ceplerinin daha fazla ‘yitik gelecekle’ dolmas› demek, AKP hükümetinin iktidar koltu¤unu biraz daha sa¤lamlaflt›rmas›, neoliberal politikalar›n› e¤itime s›çratabildi¤i kadar s›çratmas› demek oluyor. K›sacas› bu yeni sistem sermayenin ceplerini ‘yeflillerken’, bizim gelece¤imizi de ‘yeflillemeye’ devam edecek. Önce bir anda din kültürü ve ahlak bilgisi ö¤retmeni okullara atayarak ilkö¤retime el atan AKP (ilkö¤retimde din hocalar› baflka derslere de ö¤retmen olabilme hakk›na sahip), ard›ndan türban› üniversitede serbest hale getirerek yüksek ö¤retime el atm›flt›. fiimdiyse ortaö¤retimde ‹mam Hatiplerin önünü açarak gerici ve piyasac› e¤itim uygulamalar›nda bir ad›m› daha hayata geçirmeye çal›fl›yor. Bunu gerçeklefltirebilmek için de kontenjan a盤›n› %25lik bir art›flla kapatmaya çal›fl›yor ve bunu “4 y›lda, üniversiteye girmeyen gencimiz kalmayacak” sözleri ile sofraya sürüyor!

Mayalar› ayn› ÖSYS, ÖSS veya baflka bir harf kalabal›¤›n›n ifllevi temel olarak ayn›. Bugün süslü sözlerle tart›fl›lan ancak yar›n önümüze ne sunacaklar› bile kesin belli olmayan ö¤renci seçme sistemi, e¤itimdeki eflitsizli¤in bafll›ca nedenlerinden sadece bir tanesidir. Bafl›na, sonuna hangi harf eklenirse eklensin ÖSS, di¤er bir deyiflle üniversiteye girme konusundaki bir eleme sistemi, tamamen adaletsiz bir s›nav sistemidir. Nitelikli, bilimsel ve demokratik e¤itim talebimiz do¤rultusunda öncelikle; - Meslek ve imam hatip liselerinin kald›r›lmas›n›, - Adaletsiz ÖSS ve her türlü rekabetçi, eleyici s›nav sisteminin kald›r›lmas›n›, (YDS, KPSS, OKS, SBS) - E¤itimin AKP tekelinden kurtulmas›n› ve e¤itimde ö¤rencilerle ö¤retmenlerin de söz-yetki-karar hakk›na sahip olmas›n›, - ‹lkö¤retimden bafllayarak her ö¤rencinin eflit ve paras›z bir flekilde e¤itim almas›n› ve dershanelerin kald›r›lmas›n›, - Zorunlu din dersleri, ezberci müfredat gibi niteliksiz e¤itimin bafl ö¤elerinin kald›r›lmas›n›, - Paras› olsun-olmas›n her bireyin üniversiteye girme hakk›na sahip olmas›n› talep ediyoruz. Yaflas›n demokratik lise mücadelemiz! Liseli DEVR‹MC‹ GENÇL‹K


Ö⁄RENC‹ HAREKET‹

i t e k e r a H e s i L Demokratik Gelecek Baharina Hazirlaniyor Bugün için süreklilik ve bütünlük problemlerinin olmas›na ra¤men liselerde bafllayan hareketlilik demokratik lise hareketinin temelleri haline dönüfltürülebilir. Liseli gençlik mücadelesi sene bafl›ndan beri hareketli bir dönem geçiriyor. Devletin tüm sistematik bask› ve anti demokratik uygulamalar›na ra¤men liseli devrimcilerin çabalar›yla yarat›lan pratik mücadele deneyimleri, kitlesel ve bütünsel bir liseli gençlik hareketi için olanaklar› güçlendiriyor. Özellikle AKP iktidar› ve gericilik karfl›t› kampanyalar, son olarak 1 May›s gösterilerindeki ve 6 May›s anmalar›ndaki yo¤un liseli kat›l›m› bu sürecin en ciddi göstergelerindendir. Lise muhalefeti, bask›, otoriter yönetim anlay›fl›, yozlaflma, çeteleflme, niteliksiz rekabetçi e¤itim anlay›fl›, paral› e¤itim gibi yap›sal sorunlarla bo¤uflurken, ayn› zamanda neoliberal toplumsal y›k›mlara karfl› direnen halk güçlerinin yan›nda yer alabilmekte, siyasal iktidar karfl›t› kampanyalar› besleyebilmektedir. Türkiye’de liseler rejimin ve neoliberalizmin ihtiyaçlar›na göre yap›land›r›lmaktad›r. Liseliler ise bu de¤iflimin ihtiyaçlar› için bir yandan faflizmin bask› ve denetim araçlar›yla kontrol alt›nda tutulmaya çal›fl›l›rken; bir yandan da piyasa ideolojisinin etkisiyle sisteme adapte edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Fakat bu yöntemlerin neredeyse tümü liseli gençli¤in do¤as›na ayk›r›d›r! Çünkü liselilerin ö¤renme, sorgulama, düflünme ve de¤ifltirme arzusu gibi temel özellikleri, sistemle sürekli çat›flma halindedir. Liseliler için gündelik ç›karlar de¤il do¤rular› aramak ve do¤rudan yana olmak gerçek seçenektir. Bu özellikler liselilere ayd›nlanmac› görevler yükler. Türkiye gibi sömürge koflullar›nda ve faflizm esareti alt›nda yönetilen ülkelerde liselilerin görevi sadece kendi geleceklerini haz›rlamakla s›n›rl› kalamaz. Ülkenin her köflesine yay›lm›fl binlerce lise, ülkemizin toplumsal ayd›nlanma çekirdekleridir. Gençli¤e yüklenen ‘gelece¤in kurucular›’ olma misyonu temel olarak liselilerin politikleflmesini sa¤lar. Bu nedenle liseliler bugün yaflad›klar› temel sorunlar› da, ülke sorunlar›n› da ayn› bak›fl aç›s›yla yorumlayabilir, bu sorunlara karfl› politik yaklafl›mlar gelifltirebilir ve hareket edebilirler. Muhalif lise hareketi ülkemizin tarihsel sürecinde birçok defa benzer siyasallaflma süreçlerinde harekete geçerek kitlesel biçimlerde ön plana ç›km›flt›r. Toplumsal muhalefetin bugün birçok dinamikle yeniden kurulmaya çal›fl›ld›¤› ülkemizde, kitlesel ve militan bir liseli gençlik hareketi temel bir ihtiyaçt›r. Bu ihtiyac›n karfl›lanmas› kuflkusuz ki demokratik lise hareketinin yeniden yükselmesiyle afl›labilecektir. Bugün için süreklilik ve bütünlük problemlerinin olmas›na ra¤men liselerde bafllayan hareketlilik demokratik lise hareketinin temelleri haline dönüfltürülebilir. Özellikle birkaç senedir yürütülen müca-

dele çizgisi, hareket noktalar›n›n belirginleflmesi, mücadele tarz›na iliflkin yenilenmeci tarzlar›n gelifltirildi¤i, yeni kitle ba¤lar›n›n kuruldu¤u ve örgütsel olarak belirgin bir yayg›nlaflman›n sa¤land›¤› bir birikim süreci olmufltur. Liseli devrimcilerin bu birikim ve deneyim sürecini iyi de¤erlendirip afla¤›da geliflmeye bafllayan bu dalgay› büyütmeyi hedeflemeleri zorunluluktur. Bu hedef için bir senedir ön plana ç›kan deneyimleri ve dinamikleri daha fazla tart›flmal›, bu tart›flmalardan önümüzdeki dönem için politik ve pratik bir stratejik hat ç›karmal›y›z. Yaz sürecini bu tart›flmalar›n daha yo¤un yap›labilmesi için avantaja çevirmeliyiz. Bu kapsamda yürütece¤imiz tart›flmalara zemin olabilmesi için mücadele sürecinin s›cakl›¤›ndan ç›km›fl baz› de¤erlendirmeleri paylaflmak do¤ru olacakt›r. Fakat bu de¤erlendirmelere baz› kesin sonuçlar ç›karmak için de¤il tart›flma sürecini zenginlefltirme ve yeniden üretilmesi hedefiyle paylafl›ld›¤›n›n alt› çizilmelidir.

Liselilerde sol, ideolojik alternatiftir Liseler, yaflan›lan ciddi dönüflümler ve çalkant›l› ülke siyasetinden kaynakl› yo¤un bir politikleflme süreciyle karfl› karfl›yad›rlar. Bu politikleflmenin ana besleyeni ise AKP karfl›tl›¤›n›n güçlenmesidir. AKP’nin uygulad›¤› neoliberal politikalar ve emperyalizm iflbirlikçili¤i, gericilik tehdidi, gelecek kayg›s›, liselerdeki gerici kadrolaflma, e¤itimdeki eflitsizlik ve paral› e¤itim uygulamalar› AKP karfl›t› öfkenin dinamiklerini oluflturuyor. AKP karfl›tl›¤›n›n ideolojik omurgas›n› ise h›zl› bir etkisizleflme süreci yaflasa da büyük bir oranda ulusalc›/Kemalist ideoloji oluflturmaktad›r. Fakat ulusalc›lar›n statükocu yap›s›, toplumun önüne yenilenmeci ve ilerici bir alternatif sunamamalar›, bunlar›n üzerine gerçek niyetlerinin ve yap›lar›n›n Ergenekon vb. çete ba¤lant›lar›yla a盤a ç›kmas›, kendi aralar›ndaki çatlaklar ve bölünmeler liseliler aras›nda da ulusalc›lara karfl› güveni olabildi¤ince sarsm›flt›r. Solun böylesi bir konjonktürel durumda ideolojik olarak alternatif olabilme imkân› artacakt›r. Bu imkân de¤erlendirilebilirse, liselerde solun önü-

müzdeki dönemde ikna edici, bütünlüklü bir hareket yap›s›na kavuflma olana¤› güçlenecektir.

Sistemin liselilere vaat etti¤i bir gelecek yok

Liselerde yaratt›¤› tahribat›n fark›nda olan düzen tel örgülerle, özel güvenliklerle, kameralarla liseleri kuflat›yor. Çünkü gelecekleri ellerinden çal›nan liselilerin patlay›c› gücünden korkuyorlar

Türkiye toplumunun önemli bir k›sm› gibi liselilerin de geleceklerine dair büyük kayg›lar› vard›r. Türkiye gibi yo¤un iflsizlik ve yoksulluk sorununun oldu¤u bir ülkede liseliler için en büyük hedef hiç kuflkusuz ki üniversiteye girmektir. Fakat e¤itimde yaflanan büyük eflitsizlikten kaynaklanan, paras› olmayanlar›n baflta elenmesi bir yana, üniversiteye girme hakk› elde edenlerin dahi gelecekleri için duyduklar› ümitsizlik giderilemiyor. Sistem art›k var olan krizi yumuflatma becerisinden bile yoksundur. Her y›l onlarca kez ÖSS modelleri tart›fl›l›yor. Bu tart›flmalardan ç›kan ise daha fazla eflitsizlik daha fazla geleceksizlik oluyor. Örne¤in YÖK baflkan› üniversiteye girmek için kendi a¤z›yla binlerce YTL’lik dershaneleri savunuyor, üniversite e¤itiminin paral› olmas› gerekti¤ini dile getiriyor. Sistem liseli gençli¤e sadece eflitsizlik vaat etmiyor, ayn› zamanda faflistler arac›l›¤›yla çeteleflme, uyuflturucu kullan›m› gibi araçlarla yozlaflt›r›yor. Liselerde son dönemde ciddi düzeyde kadrolaflan gericiler ise liselileri kendi karanl›k dünyalar›na çekmeye çal›fl›yorlar. Tüm bunlar›n karfl›s›nda gerekli kanallar aç›labildi¤inde eflitlik, özgürlük ve insanca bir yaflam›n tarihsel savunucusu olan solun liselerde h›zl› bir biçimde yayg›nlaflmas› kaç›n›lmazd›r. Sistem kendi krizini erteleyecek baflka çözümler üretmeden liseli devrimcilerin güçlü politik ad›mlar atmas› gerekmektedir. Aksi durumda düzenin kendi içindeki alternatifleri olan gericilerin ve faflistlerin liselerde güçlenmesi artacakt›r.

Sistem liselilerden korkusunu bask›, denetim ve piyasa kültürüyle gidermeye çal›fl›yor Liselerde yaratt›¤› tahribat›n fark›nda olan düzen tel örgülerle, yüksek duvarlarla, özel güvenliklerle, sivil polislerle, disiplin yönetmelikleriyle, kameralarla sistematik bir biçimde liseleri kuflat›yor. Tüm bunlar›n tek nedeni ise gelecekleri ellerinden çal›nan liselilerin patlay›c› gücünden korkmalar›d›r. Sistem ayn› zamanda sürekli yar›flmaya dayanan piyasac› e¤itim anlay›fl›yla, sürekli rekabet örgütleyerek liselileri birey-

12

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15


Ö⁄RENC‹ HAREKET‹ sellefltirmeye çal›fl›yor. Bu sayede hem liselilerin davran›fllar›n› yönlendiriyor hem de neoliberal düzene silik, bireyci, rekabet ideolojisini içsellefltirmifl bireyler yetifltirilmesini hedefliyor. Devletin uygulad›¤› fliddete ve bask›ya karfl› mücadele edebilmenin tek yolu kitlesel mücadeledir. Düzen tek tek olan› ayr›flt›rabilir ama bütün içinde olana müdahale edemez, aksi durumda daha büyük bir tepkiyle karfl›lafl›r ve bu amaçlarla uygulad›klar› tüm araçlar ifllevsiz hale gelir. Liseli devrimciler tüm zorluklara ra¤men kitle çal›flmas›n›n olanaklar›n› liselerin içerisinde artt›rmal›d›rlar. Bu yönde üretilecek tüm yarat›c› araçlar ve deneyimler çok h›zl› bir biçimde paylafl›lmal› ve genellefltirilmelidir. Sistemin yaratmaya çal›flt›¤› neoliberal genç kültürüne karfl› mücadele etmek benzer bir zorunluluktur. Bireyleflme yerine birlikte hareket etmeyi, rekabet yerine dayan›flma, paylaflma kültürünü ve ortak hareket etme e¤ilimlerini güçlendirmeyi hedefleyen etkinlikler, kampanyalar, eylemler liselilerin piyasa kültürüne karfl› direnifl mevzileri olacakt›r.

Demokratik lise hareketi daha fazla ön planda olacakt›r Lise e¤itiminin dört y›la ç›kar›lmas› ve bar›nd›rd›¤› yeni dinamikler demokratik lise mücadelesinde daha kurumsal ve uzun erimli projelerin yaflama geçirilmesi imkân›n› sa¤lamaktad›r. Demokratik lise hareketi bu geliflmeye ba¤l› olarak toplumsal muhalefet içindeki kendi önemini de artt›racakt›r. Lisenin bütününü harekete geçirebilecek ba¤›ms›z bir siyasi hatt›n yarat›lmas› hedefi liseli devrimcilerini stratejik yaklafl›m› olmal›d›r. Bu nedenle lise faaliyetini siyasi kampanyalar›n destekçisi veya kat›l›mc›s› olarak gören dar siyasi bak›fl aç›s› yerine, liseyi siyasi faaliyetinin kendi koflullar›na ve ihtiyaçlar›na göre yeniden üretildi¤i bir alan tarif etmek gerekmektedir. Aksi halde liselilerinin tümünü harekete geçirebilecek birçok temel gündemin var oldu¤u böyle bir dönemde, liselilerin bütünü yerine dönemsel olarak hareket eden dar gruplarla yetinmek zorunda kal›nacakt›r. Liseli devrimcilerin hedefi, yaflan›lan her türlü soruna ve her türlü muhalefet dinami¤ine karfl› lisenin tümünü ayakland›rmay› hedefleyen ba¤›ms›z bir çizginin yarat›lmas› olmal›d›r. Liselilerle ba¤›ms›z bir politik iliflkinin kurulmas› ve liseyi politikan›n üretimine dahil etmenin bir baflka temel faydas› ise okulunu bitiren her liselinin yaflam›n her alan›nda politika üretebilme ve inisiyatif alabilme yetene¤i kazand›rmas› olacakt›r.

Hareketin okul ve sokak ayaklar› paralel geliflmelidir Bu dönemin bir baflka özelli¤i ise lise muhalefetinin kendisini genellikle kent merkezleri ve sokaklarda ifade etmesidir. Bu durum hem olumlu hem de olumsuz özellikler tafl›maktad›r. Dile getirilmeye çal›fl›lan gündeminin görünür hale gelebilmesi, kentin gündemine tafl›nmas›, di¤er toplumsal güçlerle iletiflimin artmas›, yeni dönemin ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için oldukça olumlu özelliklerdir. Fakat yo¤un bask› koflullar›na ra¤men lise içerisinde eylem ve etkinlikler üretilmesine özel çaba sarf etmek ve sistemin lise içini hareketsizlefltirme politikas›na karfl› cesaretle direnmek gerekmektedir. fiu unutulmamal›d›r ki lise muhalefeti lise içinde mayalanacak, orada filizlenecek, orada büyüyecektir.

liyorlar. Önümüzdeki dönemde bu konuya yönelik Yeni dönem lise hareketinde göze çarpan en kanallar aç›labildi¤i ölçüde hareket içerisinde daönemli noktalardan biri de liselilerin yaflad›klar› ha fazla kad›n inisiyatif alabilecektir. Bu geliflim sorunlara karfl› a盤a ç›kan kitlesel tepkileri ve çizgisi ayn› zamanda Türkiye’de eflitlik ve özgürdo¤rudan eylemleridir. Spor paras› ödeyemeyen lük için yükselecek kad›n hareketini de ciddi debir ö¤rencinin beden e¤itimi dersine sokulmak is- recede besleyecektir. tenmemesine karfl› bütün s›n›f›n derse girmeyi Liseler her köflede, liseliler her yerdedir reddetmesi, ücretsiz servis için köylerinin yolunu Sistem liselerin hayata müdahalelerinin önünü kesen liselilerden, siyasi sürgün yap›lan ö¤retmekapatabilmek için oldukça yo¤un bir çaba sarf etlerine sahip ç›k›p eylem yapan liselilere kadar bu mektedir. Tel örgüler, yüksek duvarlar, güvenlik dönem içinde artan birçok örnek, önümüzdeki dökameralar› gibi birçok yöntemle liseliler okullar›n nem izlenecek çizginin yol göstericileri olmaktad›r. içine hapsedilmeye çal›fl›lmaktad›r. Liselilerin Bu çizgiyi tüm liselilerin gündemi haline getir- tüm bu araçlara ra¤men toplumsal yaflamdan mek için ise tek tek liselerde örgütlü inisiyatifler uzaklaflt›r›lmas› mümkün de¤ildir. Çünkü liseler kurmay› hedeflemek bugün için yeterli de¤ildir. flehir merkezlerinden yoksul mahallelere, ifl merBugün yap›lmas› gereken tüm liselileri etkileyen, kezlerinin çevrelerinden endüstri alanlar›na kadar görünür politik bir atmosfer yaratmak olmal›d›r. k›sacas› kentin her köflesine yay›lm›flt›r. Böylece her lisenin gösterece¤i etki di¤erlerini etFakat bu tespitin amac› sistemin planlar›n› kükileyecek ve hareket genelleflecek ve bir süre çümsemek de¤il, bu planlar›n›n etkisizlefltirilebilesonra da örgütlü inisiyatifin olmad›¤› liselerde bice¤ini vurgulamak amac›yla yap›ld›¤›n›n alt›n› çizle do¤al biçimlerde benzer tepkiler, eylemler aç›mek gerekir. Bu amaca ulaflabilmek ve sisteminin ¤a ç›kacakt›r. Bu noktada yürütükarfl›s›na güç olarak ç›kabilmek len faaliyetin görünür k›l›nabilmeBireyleflme yerine bir- için s›n›flardan okul bahçelerine, si için Türkiye’de okuyan tüm lilikte hareket etmeyi, sokaklardan kent merkezlerine selileri etkileyebilecek bir kitle ulaflabilecek bir hareket plan› tarekabet yerine daya- sarlamam›z gerekmektedir. çal›flmas›n›n alt yap›s›n›n kurulmas› gerekmektedir. n›flma, paylaflma kül-

Liselerde do¤rudan eylemler ço¤al›yor

Aileler, mahalleliler ve güvencesiz e¤itimciler yeni müttefikler

türünü ve ortak hareket etme e¤ilimlerini güçlendirmeyi hedefleyen etkinlikler, kampanyalar, eylemler liselilerin piyasa kültürüne karfl› direnifl mevzileri olacakt›r

Kay›t vb. gibi paral› e¤itim uygulamalar›, liseleri saran çeteleflme, uyuflturucu gibi yozlaflt›r›c› sorunlar ailelerin liselere karfl› duyarl›l›klar›n› artt›r›yor. Yoksul aileler paral› e¤itim uygulamalar›na karfl› çocuklar›yla birlikte tav›r alabiliyor; liseliler okul içerisinde aileler ise d›flar›da sorunlara karfl› bir araya geliyorlar. Ülkemiz aç›s›ndan yeni yeni ortaya ç›kan bu örneklerin önümüzdeki dönemde yayg›nlaflaca¤›n› tahmin etmemiz gerekiyor. Çeteleflme, uyuflturucu gibi sorunlara karfl› mahalle halk› liselerden geliflecek karfl›t harekete olumlu destekler vereceklerdir. Demokratik lise hareketinin, düflük ücretlerle büyük bir oranda güvencesiz çal›flt›r›lan, e¤itimcilerle birlikte hareket etmeyi artt›racak projeler üretmesi gerekmektedir. Neoliberal politikalara karfl› direnifl bu mücadelenin do¤al birlefltiricisi olacakt›r.

Liseli kad›n özne oluyor Liseli kad›nlar geçen dönemlere göre (bu döneme özgü) daha yo¤un bir politikleflme süreci yaflamaktad›rlar. Bu olumlu geliflme asl›nda çeflitli olumsuzluklar üzerinden oluflmaktad›r. Liselerdeki disiplin yönetmeli¤i uygulamalar›n›n daha çok kad›n ö¤rencileri sindirmeye yönelmesi, k›l›k - k›yafet yönetmelikleri ve uygulamalar›yla liseli kad›nlar sürekli bir afla¤›lanmaya maruz kalmaktad›rlar. Lise içerisinde adeta erkek egemenli¤i sistem taraf›ndan örgütlenmekte, faflistler taraf›ndan kurulan çete vb pislikler kad›nlar üzerinde bask›y› art›rmaktad›r. Ayr›ca son dönemde artan gericilik ve geleceksizlik tehdidi de kad›n ö¤rencileri daha fazla etkilemektedir. Tüm bu sorunlar üzerine liselerdeki kad›n ö¤renciler sistemi daha yo¤un biçimde sorguluyorlar ve mücadele etme konusunda daha kararl› olabi-

13

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

Gelecek için ileri

Liselerde yürütülen mücadelelerin sonucunda al›nan olumlu karfl›l›klar, lise muhalefetinin ciddi bir geliflim seyri içinde oldu¤unu gösteriyor. Bu geliflim çizgisini kitlesel ve bütünsel bir lise hareketine dönüfltürmek bundan sonraki en temel görevimizdir. Bu yönde at›lacak baflar›l› ad›mlar demokratik lise hareketini toplumsal muhalefetin etkin bir bilefleni haline getirecektir. Liseli gençli¤in bu süreci s›rtlayabilecek kitle örgütü ise Genç Umut’tur. Genç Umut, 15 y›ll›k tarihsel birikimi, demokratik iflleyifli, kitlesel, militan ve politik mücadele hatt›, yarat›c› ve kat›l›mc› eylem tarz› ile Türkiye’deki tüm liseliler için gerçek bir adrestir. Hareketin temelinin liseler oldu¤u ak›llardan ç›kart›lmamal›d›r. Her liseyi birer dereye benzetmeliyiz. Kentin içindeki birçok dere, önündeki her türlü engeli afl›p ve her sokak aras›nda daha da güçlenerek kentin merkezinde büyük bir ›rmak oluflturacakt›r. O ›rmak olufltu¤unda ise Türkiye devrimci hareketinin art›k çok güçlü bir genç dinami¤i olacakt›r. Liseleri kuflatan paral› e¤itim uygulamalar›, çeteleflme ve yozlaflma, otoriter yönetim anlay›fl›, niteliksiz rekabetçi e¤itim gibi birçok sorunun yan›nda geleceksizlik ve iflsizlik endiflesi, neoliberal yoksulluk politikalar›, zamlar, temel hizmetlerini paral›laflt›r›lmas›, toplumsal gericili¤in yayg›nlaflt›r›lmas› gibi birçok gündem önümüzdeki dönemin mücadele bafll›klar›n› oluflturacakt›r. Liseli devrimciler bu sorunlar›n temel nedeninin emperyalizmin, onlar›n uflakl›¤›n› yapan iflbirlikçi egemenlerin ve faflist devlet yap›s›n›n oldu¤u bilincindedirler. Bu nedenle devrimciler tercihlerini emperyalizme, oligarfliye ve faflizme karfl› eflitlik, özgürlük, ba¤›ms›zl›k ve insanca yaflam için mücadele etmekten yana yapacaklard›r. Zor olan tercih yapmak de¤il yap›lan tercihler için savaflmakt›r. Demokratik lise hareketi için ileri. Liseli DEVR‹MC‹ GENÇL‹K


S‹YASAL ‹SLAM-E⁄‹T‹M ‹brahim YILMAZ

Neoliberal Misyonerlik:

Asr-› Saadet Peflinde Koflarken Neoliberalizme Tafleron Olmak Emperyalizmle hem ekonomik hem de ideolojik olarak çok s›k› ba¤lara sahip olan Gülen hareketi bugün asr-› saadet masallar›yla neoliberalizmin dünyadaki tafleronlu¤unu yapmaktad›r AKP'nin iktidar oldu¤u günden beri hem devlet içindeki kadrolaflman›n hem sermaye içindeki çekiflmelerin hem de AKP ve onun temsil etti¤i ›l›ml› ‹slam›n arka plan›nda yatan isim olan Fethullah Gülen hiç flüphe yok ki bir çok aç›dan toplum mühendisi olarak çal›flmakta. Ülkede birçok ‹slamc› ak›m›n dönemsel ç›k›fllar ard›ndan erimesine ra¤men, Gülen Cemaati’nin giderek genifllemesi ve bu denli etki alan›n› geniflletmesinin en büyük nedenlerinden birisi kuflkusuz e¤itim alan›na özel önem göstermesi. Birçok aç›dan tart›flma konusu olan, dinci gericili¤in örgütlenme merkezleri olarak tart›fl›lan Gülen okullar›n›n misyonu ise tart›fl›lanlardan çok daha öte anlamlar tafl›makta. Özellikle yurt d›fl›ndaki okullar›n kuruldu¤u ülkeler, verdi¤i e¤itim ve hangi amaçlarla kuruldu¤u göz önüne al›nd›¤›nda bu durum çok daha aç›k bir flekilde görülüyor.

Gülen okullar›na k›sa bak›fl Dünyan›n çeflitli ülkelerinde 800’ü aflk›n Gülen okulu bulunuyor. Sovyetler’in çökmesinin hemen ard›ndan Orta Asya ülkelerinde teker teker kurulmaya bafllanan okullar bugün tüm Orta Asya ülkelerinde faaliyet gösteriyorlar. Gülen okullar›yla ilgili araflt›rma yapan Bayram Balc›'ya göre Gülen cemaatinin yurtd›fl›nda okul açmas›n›n üç temel nedeni var. Birincisi hareketin do¤as›yla alakal› olan yeni bir nesil yetifltirme arzusu. ‹kincisi Orta Asya'n›n cemaatin gelece¤i aç›s›ndan vaat etti¤i büyük umutlar ve üçüncüsü ise misyoner nitelikli bir hareketin geliflimi için e¤itim alan›n›n önemli bir yer tut1 mas›. ‹lk olarak 92-93 y›llar› aras›nda Orta Asya'da aç›lmaya bafllanan Gülen okullar›, Türkiye taraf›ndan bölgedeki nüfuzunu artt›rma ad›na desteklenirken; Türkiye ise bölgedeki ‹ran etkisini k›raca¤› düflüncesiyle ABD ve Avrupa taraf›ndan desteklendi. Bölge ülkelerinin o dönem yasal esnekliklerine ve e¤itim sistemlerine ba¤l› olarak say›ca de¤iflim gösterse de, Gülen okullar› birkaç sene içinde hemen hemen tüm Orta Asya ülkelerinde aç›ld›. Örne¤in yasal düzenlemeleri okul açmak için elveriflli olan Kazakistan'da onlarca okul aç›l›rken, Özbekistan gibi çok daha kat› ve politik olarak (Tür-

kiye ile iliflkileri aç›s›ndan da sürekli de¤iflim gösteren) karmafl›k bir ülkede s›n›rl› say›da okul aç›labildi. Bugün de Gülen okullar›n›n bölgede yaflad›¤› s›k›nt›lar azalm›fl de¤il. Rusya'n›n bölgede yeniden varl›¤›n› göstermesi ve emperyalist bir güç olarak sahaya ç›kmas›, ABD destekli (C‹A ajan› ö¤retmenleri bar›nd›ran) Gülen okullar›n›n baflta Rusya Federasyonu ve Özbekistan olmak üzere bir çok Asya ülkesinde, Rusya'n›n zorlamas›yla, kapat›lmas›na neden oldu. Dönemin özellikleriyle ba¤lant›l› olarak aç›lan okullar bir yandan din adam› yetifltiren yerler olarak konumland›r›l›rken di¤er taraftan ise serbest piyasaya geçifl sürecine uyumlu bireylerin yetiflmesi üzerine e¤itim veriyorlard›. Bu durum yeni ba¤›ms›zl›klar›n› ilan etmifl Orta Asya ülkeleri için “milli din” ve “milli benlik” oluflturulmas› sürecinde önemli fayda olarak görülen okullar›n yönetimler taraf›ndan desteklenmesi anlam›na geliyordu. 90'lar›n sonundan itibaren okullar, dünyan›n birçok ülkesine, dinsel nitelikli okullar›n aç›lmas›n›n kolay oldu¤u Amerika ve Avusturalya'dan, yönetsel olarak kar›fl›k olan K.Irak'tan Rusya Federasyonu'nun birçok bölgesine, Afrika'dan Avrupa’ya, Uzak Asya'ya kadar genifl bir co¤rafyaya yay›ld›. Cemaatin bünyesinde birçok dil merkezi ve üniversite bulunmakla beraber a¤›rl›k liselerde. Genel olarak yurtiçi ve yurtd›fl›ndaki üniversitelere haz›rl›k temel amaçlardan ve bu konuda oldukça iyi bir baflar› hanesine sahipler. Okullar bafl›ndan beri elitist bir anlay›fl çerçevesinde kuruldu. Söz konusu olan elitizm, okullara kay›t yapt›ran ö¤renciler kadar e¤itim veren ö¤retmenler için de geçerli. Bafllarda paras›z e¤itim veren ancak birkaç sene içinde h›zla paral›laflt›r›lan , özel okul niteli¤inde olan bu okullara kay›t yapt›rmak belirli bir maddi yeterlili¤i gerektirdi¤i için cemaatin dikkat etti¤i elitizm do¤al›nda geliflmekte. Ciddi bir eleme süreci anlam›na gelen s›navlar sonras›nda ö¤renci alan okullardaki e¤itim genellikle Fen-Ma-

14

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

tematik a¤›rl›kl› olup, ‹ngilizce hem derslerde hem de dil ö¤reniminde zorunlu ders. Özellikle Orta Asya ve Afrika'daki okullarda ilk s›rada gelen ‹ngilizce dersi, yerel dil dersinin 3/20 saatine denk gelmektedir. Burada ak›llara e¤itim alan›nda bu kadar ilerlemifl ve ihtisas yapm›fl bir hareketin ana dilde de¤ilde özellikle ‹ngilizce ile e¤itim yapmay› neden tercih etti¤i sorusu ister istemez tak›lmakta. Anglo-sakson kültürünün afl›lanmas› ve düflünsel dünyan›n buna göre flekillendirilmesi anlam›na gelen bu yönelim süreci tam bir entegrasyon olarak kavrayan bir düflüncenin ürünüdür. Bu bak›mdan Gülen okullar›n›n as›l ifllevlerini düflünsel ve ideolojik bir de¤iflim yaratma konusunda gerçeklefltirdiklerine dikkat etmek gerekiyor. Genellikle ülke seçikinlerinin çocuklar›n›n e¤itim gördü¤ü okullar, bir bak›ma gelece¤in yöneticilerini yetifltirme görevini üstlenmifl durumdalar. Ülkemizde 1800'lü y›llarda aç›lmaya bafllanan Amerikan Kolejleri ve yak›n tarihte kurulan ODTÜ nas›l ki dönemin ihtiyaçlar›na uygun bireyler yetifltirme amac› tafl›yorsa, Amerikan Kolejleri ile yap›sal birçok benzer özellikler tafl›yan Gülen okullar› da benzer erek üzerine kurulmufllard›r. Fethullahç› yazarlardan ‹brahim Kelefl'in K›rg›zistan'da faaliyet gösteren Sebat E¤itim Kurumlar› üzerine yapt›¤› araflt›rmadaki, “mezun olan ö¤renciler devlet okullar›nda okuyan ö¤rencilere oranla, kendilerini dünya vatandafl› olarak görmekte, geliflen giriflimci özellikleriyle serbest piyasa koflullar›na ve küreselleflmeye uyum sa¤lamakta çok daha baflar›l›.” sözleriyle hangi yönde bir e¤itim verildi¤inin ip uçlar›n› veriyor.

Neoliberalizmin tafleronlar› Gülen'in dünyan›n di¤er ucunda okul açmas›n› elbette sadece e¤itim aflk›na ba¤lamak afl›r› saf bir düflünce olacakt›r. ‹brahim Balc›'n›n “büyük umutlar” olarak tariflede¤i fley tam da bu noktada ortaya ç›kmakta. Okullar›n kurulaca¤› yerlerden, okullar›n nas›l kurulaca¤›na kadar her fley Fethullahç› sermaye taraf›ndan belirlenmekte. Okullar ayn› zamanda Fethullahç› sermayenin o ülkeye girmesi ve çeflitli anlaflmalar imzalamas›n›n da önünü açmakta. Ayr›ca okullardan mezun olan ö¤renciler, Fethullahç› sermayenin yeni ba¤lant›lar yakalamas›nda ve gelecekte at›lacaklar› muhtemel ifl hayat›nda Gülen sermayesinin geliflmesi için çal›flmalar›nda önemli bir yerde durmaktalar. Zaman Gazetesi'nde ç›kan “Kolej mezunlar› ticaret elçisi gibi çal›fl›yor”


S‹YASAL ‹SLAM-E⁄‹T‹M bafll›kl› haber-yorum yaz›s›nda, Fethullahç› sermayenin çat› örgütü olan TUSKON (Türkiye ‹fladamlar› ve Sanayiciler Konfederasyonu) baflkan› R›zanur Meral’in Gülen okullar› ile ilgili yapt›¤› tespit bu okullar›n ifllevini aç›kça ortaya koyuyor. "‹nan›yorum ki Cumhuriyetimizin 100'üncü kurulufl y›ldönümü olan 2023'te ülke olarak önümüze koydu¤umuz 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaflmada en büyük faktörlerden birisi, yurtd›fl›ndaki fahri temsilcilerimiz olacakt›r.” diyen TUSKON baflkan› R›zanur Meral, d›fl ticaret köprüsü toplant›lar›nda bir ç›rp›da ulaflt›klar› 600 kadar, 4 dil bilen kolej mezunlar›n›n ifl ba¤lant›lar›nda oynad›klara role dikkat çekerek “Özellikle son yapt›¤›m›z Güney Rusya, Kazakistan ve Moskova ifl toplant›lar›nda bu avantaj› çok yak›ndan yaflad›k. Bu co¤rafyalarda eskiden gelen bir serbest piyasa kültürü yok. Dolay›s›yla ülkelerin, üretimini ve ticaretini Türk okullar›nda yetiflmifl dünyaya liberal ekonomiyle entegre olmufl insanlar yap›yor. Türk ifladamlar›yla karfl›l›kl› iflbirli¤ine giriyorlar. Ya da bu ülkelere yat›r›m yapan Türk firmalar›nda çal›fl›yorlar. Bu aç›dan kolej mezunu gençler ticaret elçisi gibi çal›fl›yor.” sözlerini ekliyor. Serbest piyasa kültürü ile yetifltirilmifl ve ald›klar› e¤itime göre ülkelerini flekillendirme yolunda ilerleyen kolej mezunlar›... Okullar›n aç›lmas› ve tüm masraflar› bölgede ifl yapan Fethullahç› firma ya da ifl adamlar›na ait. Bu bir taraftan da hiçbir masrafa kar›flmayan ülke yönetimleri için cazip bir durum yaratmakta. Aç›lacak okul ve daha sonras›nda ç›kacak tüm masraflar adeta bölgelere ayr›lm›fl ve Fethullahç› sermaye aras›nda bir bölgesel bölüflüm söz konusu. Örne¤in, ‹zmir ve çevresinde faaliyet gösteren ifl adamlar› belirli bir bölgedeki okul masraflar›n› karfl›lar ve bu bölgede ifl alanlar› açmaya çal›fl›rlarken, Adana'l› ifl adamlar› kendilerine ayr›lan bölgede faaliyet yürütmektedirler. TUSKON kolej mezunlar›n› ifl hayat›nda deneyim sahibi olmas›na da özel önem gösteriyor. TUSKON taraf›ndan düzenlenen d›fl ticaret zirveleri, kolej mezunlar›n› bir araya getirerek hem deneyim aktar›m›n› sa¤lamaya çal›flmakta hem de kat›l›mc›lar aras›nda daha organik iliflkiler gelifltirmesinin önünü açmak için çaba sarfetmektedir. Görüldü¤ü gibi Fethullahç› sermaye ve Gülen okullar› aras›nda do¤rudan ekonomik ve ideolojik ba¤ bulunuyor. Ülkede aç›lan okullar ülkeye nufus edecek sermayenin hem toplumsal hem de yönetsel altyap›s›n› infla ediyor. Bu bak›mdan Fethullahç› sermayenin bölgesel hegemonya mücadelelerine sahne olan bölgelerde bu kadar rahat nas›l hareket edebildi¤i sorusuna verilecek yan›t, okullar açarak çeflitli ülke piyasalar›na girifl yapan Fethullahç› sermayenin do¤rudan neoliberlizmin tafleronlu¤una göz koymas› ve sermaye birikimini bu yolla artt›rmak istemesidir. Emperyalizm taraf›ndan bir süreden beri Türk-

ye'ye (hem din birli¤i hem de bölgeye olan yak›nl›¤›ndan dolay›) biçilen ticari operasyon merkezi olma misyonu aç›k bir flekilde Fethullahç› sermaye üzerinden yürütülmekte. Gülen cemaatinin K.Irak, Kenya, Nijerya ve Senegal gibi petrol flirketlerinin hedefi haline gelen ülkelerde okul açmas›n›n temel nedenlerinden biri kuflkusuz, uluslar aras› flirketlerin bu bölgelerdeki tafleronlu¤una soyunmufl olmas›nda aramak gerekir. M›s›r Ticaret ve Sanayi Bakan›n› Fethullahç› sermayeyi yat›r›ma davet ederken, “gelin burada da okul aç›n” talebiyle Gülen hareketini iyi tan›d›¤›n› da gösteriyordu. M›s›r'l› bakan›n böyle bir talebinin elbette yabanc› sermayeye göz k›rpmas› olarak alg›lamak hiç de dayanaks›z olmayacakt›r. Türkiye'deki çat›flman›n temel nedenlerinden birini de aslen bu durum oluflturmakta. Emperyalist çok uluslu flirketlerin, göz dikti¤i ülkelerde faaliyet gösteren Gülen okullar› ve sermayesini kullanmas› ülke içi geleneksel sermayenin rahats›zl›¤›n›n ayyuka ç›kmas›na neden olmakta. Il›ml› ‹slam kimli¤inin Gülen okullar› ve sermayesi aç›s›ndan hayati öneme sahip oldu¤unu söylemeye dahi gerek yok. Il›ml› ‹slam kimli¤i Gülen cemaati için bir taraftan meflruiyet zeminini olufltururken di¤er taraftan ise emperyalizmin hizmetinde ifllevsel bir role sahip olmas›n› sa¤l›yor. Dünyan›n birçok yerinde Diyalog, Tolerans, Hükümran adlar›yla aç›lan e¤itim enstitüleri dünya bar›fl›na hizmet etme amac›yla emperyalizmin medeniyetler aras› diyalog söylemini dillendiriyor. Son olarak New York Times gazetesine de Gülen okullar›n›n aç›kça dünyaya ›l›ml› ‹slam› ö¤retti¤i yazmakta. Cemaat taraf›ndan büyük bir sevinçle karfl›lanan yaz›, Pakistan'da yeni aç›lan Pak-Türk adl› Gülen okulu üzerinde durarak, ‹slami medrese e¤itim anlay›fl›n›n yayg›n oldu¤u Pakistan'da radikalizme karfl› olumlu bir geliflmenin yafland›¤› vurgulanmakta. Gülen hareketinin dinsel argümanlarla bezeli sermaye birikim süreci Weber sosyolojisinde önemli yer tutan, Protestan ahlak› önermesinin ‹slama uyarlanm›fl biçimi olarak da tart›fl›labilir. Ancak söz konusu olan›n kapitalizme geçifl sürecinde olan bir toplum de¤il neoliberalizme kendini entegre etmifl ve ‹slam dinini de “›l›ml› ‹slam” kavram› üzerinden neoliberlizmin örgütleyicisi haline getirmifl bir hareket ve bu hareketin toplum tasvvuru oldu¤unu unutmadan.

Sonuç yerine Gülen hareketi ve bu hareketin dünyan›n dört bir yan›nda infla etti¤i okullara dinsel gericili¤i örgütledi¤i için karfl› ç›kanlar›n da, Türkiye'yi, Türkçe'yi ve ‹slamiyeti dünyaya tan›tt›¤› için destek verenlerin de görmesi gereken fley Gülen hareketinin kendinden menkul ve ba¤›ms›z bir hareket olmad›¤›d›r. Emperyalizmle hem ekonomik hem de ideolojik olarak çok s›k› ba¤lara sahip olan Gülen hareketi bugün Asr-› Saadet masallar›yla neoliberalizmin dünyadaki tafleronlu¤unu yapmaktad›r. Dipnot: 1) Bayram Balc›, Orta Asya’da ‹slam Misyonerleri Fethullah Gülen Okullar›.

15

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

Yard›m de¤il Sömürüye ortakl›k Gülen okullar› son olarak Myanmar'da (Burma) meydana gelen Nergis kas›rgas› ile gündeme geldi. Bilindi¤i gibi Nergis kas›rgas›yla binlerce insan hayat›n› kaybetmifl, sular alt›nda kalan k›y› fleridinde hayatta kalanlar temel g›da maddelerinden yoksun bir flekilde açl›ktan ölümle karfl› karfl›ya kalm›flt›. Yönetimde bulunan darbeciler ise d›fl müdahale olabilece¤i gerekçesiyle uzun bir süre g›da yard›mlar›n› kabul etmedi. ‹nsanlar› ölüme mahkum edebilecek denli iktidar›n› düflünen cunta yönetiminin varl›¤› ibretlik verici bir sahne yaratm›flken, böyle bir ülkede Gülen okulunun faaliyet gösterdi¤ini ö¤renmek bir o kadar flafl›rt›c› oldu. “‹lk yard›mlar Türk okulundan” manfletiyle kamuoyuna duyurulan, hay›rseverlik ve insanl›k timsali olarak verilen haberle duydu¤umuz Türk okulu 2000 y›l›nda aç›lm›fl. Ülkede 700 civar›nda ö¤rencisi bulunan okul cunta rejimi taraf›ndan desteklenmekte. Afet sonras› g›da yard›mlar›n› ülkeye sokmakta baflar›l› olamayan BM ve UNESCO gibi kurumlar›n aksine Türkiye'den Kimse Yok Mu Derne¤i hiçbir sorun yaflamamakta. Yard›m kampanyas›n›n as›l örgütleyicisi kurum ise Pasifik Ülkeleriyle Sosyal ve ‹ktisadi Dayan›flma Derne¤i. Burma'y› merak edip bakt›¤›m›zda Gülen okullar›n›n bir ço¤umuzun ismini bile söylemekte zorland›¤›, böyle büyük bir felaket olmasa isminden dahi haberdar olmayaca¤› bu ülkede ne arad›¤› sorusuna yan›t çok belirgin bir flekilde karfl›m›za ç›k›yor. Darbeden önceki ad›yla Burma Asya'da Çin, Hindistan, Tayland ve Bangladefle komuflu bir ülke. Sadece %15'lik bir k›sm›n›n ekilebilir arazi oldu¤u ülke co¤rafi özellikleri bak›m›ndan tar›ma elveriflli de¤il. Küçük bir az›nl›k d›fl›nda halk yosulluk içinde yaflamakta. Burma kölece çal›flma koflullar›nda, çocuk eme¤inin sömürüsünde en vahfli koflullara sahip ülkelerin bafl›nda gelmekte. Tüm bunlara karfl›l›k komflular›na oranla petrol, do¤al gaz, kalay, bak›r, çinko gibi zengin do¤al kaynaklara sahip. Dünyan›n en de¤erli yakutlar›n›n ç›kt›¤› bu ülke sömürgecilerin hiç eksik olmad›¤› bir yer. ‹flte insanl›¤›n yarar› için koflturdu¤unu söyleyen Gülen Kolejleri'nin ifllevini gösteren aç›k kan›t. Zengin do¤al kaynaklar›yla emperyalistlerin a¤z›n› suland›ran ancak cuntan›n varl›¤›yla pazara dahil edilemeyen bir ülke. Ve bu ülkede çocuklar›n kanlar› üzerinden sefahat süren bir grup zenginin çocuklar›na e¤itim veren, Fethullahç› sermayeyi dolay›s›yla emperyalist tekelleri ülkedeki vahfli sömürüye dahil etmek için çaba sarf eden Gülen okullar›. Gülen okullar›, bugün bize televizyon ekranlar›ndan, gazete manfletlerinden söylendi¤i gibi yard›m için de¤il sömürü için oradalar. Bugün da¤›tt›klar› g›dalar sömürülecek insanlar›n var olmas› için gösterilen çabadan baflka bir fley de¤il.


ORTA SAYFA

Gençli¤in ‹kinci ‹syan Dalgas› “Yaflam her zaman dingin uzun bir nehir de¤ildir!” Son zamanlarda gençlik içerisinde var olan “k›p›rdanmay›” herkes takip ediyor. Gerçekten de Deniz’lerin idam edildi¤i tarih olan 6 May›s eylemlerinde ö¤renci gençli¤in kat›l›m›nda belirgin bir art›fl var. Peki salt bu mu? Hay›r, 1 May›s’larda, savafl, gericilik ve faflizm karfl›t› eylemlerde ve birkaç y›ld›r hak talepli eylemlerde de gençli¤in kitleselli¤i ve eylemsel zenginli¤i art›fl e¤iliminde. Ancak k›p›rdanma hep sol karakterli de¤il, ulusalc› ve ‹slamc› ideolojik merkezler de genifl bir gençlik kitlesi taraf›ndan takip ediliyor. Yani ö¤renci gençlik, neo-liberalizm derinlefltikçe ve sistemden beklentileri zay›flad›kça “düzen d›fl›” oldu¤una inand›¤› alternatifleri önüne koymaya bafll›yor. Bu durumun kendisi egemenlerde bir tedirginlik kayna¤›. Gençli¤e dönük bask› ve kontrol mekanizmalar›ndaki abart›fl›n; ard› ard›na yap›lan gençlik araflt›rmalar›n›n, politik nab›z yoklamalar›n›n, Dünya Bankas›’n›n “gençlik politikas›” oluflturma do¤rultusunda Türkiye gibi ülkelere yapt›¤› uyar›lar›n bir anlam› var. Gençlik için, “düzen d›fl›” alternatiflerin içerisinden örgütlü hareket etmeye ve en genifl gençlik kesimlerini kapsamaya en yatk›n olan› kuflkusuz devrimci gençlik hareketi. Ancak hala bundan 12 sene önce harçlara karfl› geliflen ö¤renci hareketi seviyesine ulaflm›fl kurumsal ve etkili bir muhalif gençlik hareketinden bahsedemiyoruz. Bunun pek çok nedeni var. 68’deki ilk isyanc› bahar›ndan beri inifl ç›k›fll› bir seyir izleyen devrimci gençlik hareketi odlukça uzun bir sessizlik dönemi yaflad›. Ama flunu aç›kl›kla söyleyebiliriz ki toplumsal devrim mücadelesinin en “özgün” üyelerinden bir tanesi olan gençlik, devrimci mücadelenin içine girdi¤i yeni tarihsel dönemin çeliflkilerinin ba¤r›nda “yine” kendi özgünlükleriyle yerini almaya adayd›r.

Ba¤›ms›z devrimci gençlik hareketlerinde ilk dalga “Bu y›llarda (60’lar) yepyeni bir fley, gençli¤in o güne kadar bilinmeyen gücü ortaya ç›kt›. Ulusal kurtulufl mücadelelerine tabi gençlik hareketlerine oranla daha az dogmatik bir gençlik söz konusuydu art›k. Fakat gene de bu gençlik zaman zaman sekter, hoflgörüsüz ve ukala olabildi. Ama bu durum, dünyan›n bütün orta katmanlar›n› bafltan ç›karan "rahat küçük burjuva"dan kopman›n m› bedeliydi? Art›k daha büyük bir verimlilik, daha genifl bir özerklik ve daha yo¤un bir manevi gereklilik dönemi mi bafllayacakt›? Diktatörlerin tanklar›na karfl› ç›kmaktan baflka ne yap›labilirdi ki? Yaflam her zaman dingin uzun bir nehir de¤ildir.” Thierry PAOUOT “Genç” ve “gençli¤in” bir özne olarak var olmas› ve kelime anlam›yla siyasi bir içerik kazanmas› 1800’lerin ortalar›nda önce Avrupa'da, sonra sömürgelerinde “dinamizmi, ilerlemeyi, fedakar bir idealizmi ve devrimci iradeyi” simgele1 mesiyle birlikte gerçekleflti. Modern ça¤da genifl bir toplumsal kategori olarak gençli¤in ilk ör-

gütlenme deneyimleri ise genellikle ulus-devletin çimlerinin sanc›lar› etraf›nda geliflen ezilen halkinflas› çerçevesinde devlet eliyle sa¤land›. Genç lar›n direnifl e¤ilimleri bu dönemin devrimci hare‹talya, Genç Fransa, Genç Türkiye tamlamalar›n- ketlerinin temel motivasyonunuydu. Kuflkusuz daki "genç" s›fat›, yani insan hayat›n›n fiziken en ö¤renci gençli¤in de. dinamik devresini anlatan bir kelime, imparatorKlasik sömürgecili¤in çökmesiyle ba¤›ms›zl›¤›luklar›n çözülüflü ve ulusal birliklerin inflas› sü- n› kazanan ve so¤uk savafl döneminin etkisiyle reçlerinde “milliyetçi” bir zeminde siyasal bir içe- görece özerk, ba¤›ms›z bir kalk›nma çizgisi izlerik kazanmaya bafllad›. ‹ki dünya savafl› aras› dö- meye bafllayan ülkelerin yeniden emperyalizmin nemde gençli¤in “dinamizmi” Avrupa’da klasik etkisi alt›na al›nma giriflimleri gençlik içerisinde faflizmin genç taban›n› olufltururken, ilk defa anti-emperyalist ve “ulusal” duyarl›l›klar etraf›ngençlik oldukça kitlesel bir flekilde “hareket etti- da geliflen hareketin temelini oluflturdu. Türkiriliyordu”. Öte taraftan reel sosyalist deneyimler- ye’de Kemalizm bu anlamda öteden beri bir çede ise gençli¤in örgütlenmesi Komsomollar ara- kim merkezi oldu. Ancak gençlik hep emperyalizc›l›¤›yla sa¤lan›yordu yani iflçi-köylü-ö¤renci fark me karfl› ittifak halinde oldu¤unu düflündü¤ü etmeksizin Parti’nin amaçlar› çerçevesinde bir “ulusal” burjuvazi ve ordunun arkas›na s›raland›. alt birim olarak örgütleniyordu. Gerek ulusal ve Kapitalizm karfl›t› olmayan ancak, anti-emperyagiderek faflist gerekse de sosyalist karakterlerde lizm ba¤lam›nda sola sempatisi artmaya bafllabenzer giriflimlerin Osmanl›’n›n son dönemleri ve yan gençli¤in genifl kesimleri ancak 1970’lere Türkiye’de de oldu¤u bilinir. Ancak, TC’nin bütün gelindi¤inde g›das›n› sosyalist ideolojide bulmagençleri içine alan, kuflat›c› ve kapsay›c› bir ya ve devrimci bir yönelime girmeye bafllad›. ‹fl“Gençlik Teflkilat›” oluflturma çabalar› hep belir- çi s›n›f›n›n nicel ve nitel zay›fl›¤›n›n, köylü hareli s›n›rlarda t›kan›yordu. ketlerinin ise öncülük misyonlar›n›n olmad›¤› ko1960’lardan 1980’lere uzanan zaman dilimi flullarda, küçük burjuva gençli¤in devrimci eylemi ise, tarihin ilk ba¤›ms›z gençlik hareketlerinin kit- pek çok sorumlulu¤u s›rtlanarak h›zland›r›c› bir lesel, ideolojik ve politik bir özne olarak kendisi- faktör olma amac›n› güdüyordu. Bu yönelimde Küba’n›n bafl›n› çekti¤i emperyalizmden kurtulufl ni dünya çap›nda göstermesine tan›k oldu. Gerek metropollerde gerekse de yeni sömür- hareketlerinde “ulusal karakterlerinin” giderek gelerde patlak veren bu isyan dalgas›n›n ortak “s›n›fsal” ve sosyalist bir karaktere dönüflmesi de etkiliydi. temellerini emperyalizmin Sömürgecilikteki de¤ifli3. Bunal›m Döneminin ya1960’lardan 1980’lere min bu ülkelerde ortaya ç›ratt›¤› somut devrimci kriz konjonktürü oluflturuyordu. uzanan zaman dilimi ise, kartt›¤› kimi sorunlar etkisi Bir tarafta sosyalist blok, tarihin ilk ba¤›ms›z genç- ve süreklili¤i bugünlere uzatarihinin en güçlü gençso¤uk savafl dengesi ve palik hareketlerinin kitlesel, nan lik hareketlerinin içinde mazar alanlar›n›n darl›¤›yla s›ideolojik ve politik bir yaland›¤› nesnel temelleri n›rlanan emperyalist güçler oluflturdu. Latin Amerika’da, bir taraftan da her geçen özne olarak kendisini Afrika’da, Ortado¤u’da, Asgün güçlenerek patlak vedünya çap›nda göster- ya’da gençlik hareketleri, yeren yeni sömürge devrim ni sömürgelerde henüz gehareketleriyle bafl etmek mesine tan›k oldu. liflme göstermeye bafllayan zorunda kal›yordu. Merkezde ve çevrede s›n›flar mü- Yeni sömürge devrimleri- yeni sömürge devrimci harecadelesi karfl›l›kl› mevzilere nin bu ilk dalgas›, klasik ketlerinin içerisinde oynad›klar› özgün rollerle kristalize sahip olunulan belirli bir dengenin d›fl›na ç›kam›yor sömürge sisteminin çözü- olmufllard›. ve tekelci kapitalizm 2. Sadece yeni sömürgellüflüyle ba¤lant›l›yd› ve Dünya Savafl› sonras› “alerde de¤il, metropollerde de t›n ça¤›n›n” krizine yuvarla- temellerini, klasik sömür- bir canlanma söz konusuyn›yordu. gecilikten yeni sömürge- du. 2. Dünya Savafl› öncesik›yasla oldukça fazla sa1960-80 aras›, emperyacili¤e geçifl sürecinin so- ne y›da artan üniversitelerde ve lizmin zay›f halkalar›nda, runlar› oluflturuyordu. liselerde gençlik belirgin bir Küba devrimiyle bafllayan hareketlenme içerisindeydi. ve Nikaragua devriminin baflar›s›zl›¤›yla noktalanan yeni sömürge devrimleri Metropol “refah devletlerinin” gençli¤e vaat etdalgas›yla efl zamanl›l›k tafl›r. tikleriyle verdikleri aras›ndaki uçurum (Örne¤in Yeni sömürge devrimlerinin bu ilk dalgas›, kla- 68’e ilerlerken gençli¤e “ç›lg›nca bir tüketim özsik sömürge sisteminin çözülüflüyle ba¤lant›l›yd› gürlü¤ü” vaat eden Avrupa’da iflsiz gençlerin save ve temellerini, klasik sömürgecilikten yeni sö- y›s›nda giderek bir art›fl gözleniyordu) mürgecili¤e geçifl sürecinin sorunlar› oluflturu- ABD’nin bafl›n› çekti¤i emperyalizme karfl› yeni yordu. Emperyalizmin 2. Dünya Savafl› sonras›n- sömürgelerde geliflen anti-emperyalist kurtulufl da tesis etmeye yöneldi¤i yeni sömürgecilik bi- mücadeleleri (Özellikle, Küba, Filistin ve Viet-

16

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15


ORTA SAYFA nam) gençli¤i kültürel, ahlaki, ideolojik bir tav›r al›fla sürüklüyor ve politik, kitlesel gençlik hareketleri 盤 gibi büyüyordu. Ancak gerek sömürgelerde gerekse de metropollerde geliflen gençlik hareketleri kapitalist düzene duyduklar› öfke kadar reel sosyalist ülkelerin ve onlar›n etkisindeki resmi Komünist Partilerin yanl›fl politikalar›n› da y›prat›c› bir flekilde elefltirmekten çekinmiyorlard›. Ve hatta bir ölçüde denilebilir ki kitlesel devrimci gençlik hareketleri revizyonist ve oportünist olarak nitelendirdikleri, sisteme eklemlenmifl yerleflik resmi Komünist Partilere ve sendikalara “ra¤men” kendileri2 ni gerçeklefltirdiler. Gençlikteki bu “ba¤›ms›zl›k” talebi romantik bir bafl›na buyruk hareket etme hevesinden ya da sosyalizm mücadelesinin yanl›fl kavranmas›ndan de¤il; öncelikli olarak tutarl› bir siyasi-ideolojik elefltiriden ve gençli¤in kendine has bir varolufl tarz›ndan, devrime olan heyecanl› tutkusundan gelmekteydi. Bu konuda Türkiye özgün bir örnektir. Türkiye’nin ilk ba¤›ms›z devrimci gençlik örgütlenmesi olan Dev-Genç, emperyalist-kapitalist sistemin devrimci elefltirisi ve o zaman ki en güçlü sol yap› olan T‹P’in revizyonist çizgisinin elefltirisi üzerinden kendi yolunu yaratt›. Dev-Genç, bu topraklara özgü olarak ülkemiz devrimci sol hareketlerin en önemli kurucu bilefleni olma onuruna sahiptir. Metropol 68’i, ilerleyen zamanda siyasi niteliklerini yitirerek salt kültürel bir hareket olarak “an›lacakt›”. Metropollerde geliflen bu isyan dalgas› büyük oranda sistemin içerisinde eridi. Yeni sömürgelerde ise gençlik hareketinin ilk yeni sömürge devrimler dalgas›yla birlikte emperyalistkapitalist sisteme karfl› bafllatt›klar› isyan hareketi, buralardaki devrimci hareketlerin yenilgisiyle birlikte olgunlaflamadan bast›r›ld›.

Devrimci gençlik hareketlerinde 2. dalga 60’lardan 80’lerin ortalar›na kadar belirli bir süreklilik tafl›yan kitlesel devrimci gençlik hareketlerinin 80’lerden sonraki seyri iktidarlara ve toplumsal muhalefete yans›tt›¤› etki ve güç aç›s›ndan bir dönem öncesinin ayn› süreklili¤ini tafl›yamad›. Reel sosyalist rejimlerin y›k›lmas›yla ve emperyalist-kapitalist sistemin kendisini yeniden yap›land›rmas›yla altüst olan dünya; asla eski gücüne eriflemeyen gençlik hareketlerinin art›k ortadan kalkt›¤› tart›flmalar›n› bile do¤urdu. Oysa, Türkiye’nin de dahil oldu¤u yeni sömürgeler dünyas›nda askeri darbe ve diktatörlüklere karfl› verilen demokrasi mücadelesi, gençlik mücadelesinin bitmedi¤inin; tersine hala toplumsal muhalefetin diri unsurlar›ndan birisi oldu¤unun ilk somut kan›tlar›yd›. (1984-94 Ö¤renci Dernekleri süreci) Esas önemlisi ise Güney Kore ve Türkiye gibi pek çok ülkede süreç, yavafl yavafl neo-liberal politikalar›n uygulanmaya konulmas›yla birlikte devrimci gençlik mücadelelerinde yeni bir perdenin aç›ld›¤›n› gösteriyordu. Gençlik hareketinde bir dönemin kapanm›fl oldu¤u ve yeni bir gençlik hareketinin yavafl yavafl mayalanmakta oldu¤u, neo-liberal politikalara karfl› üniversitelilerin ve liselilerin geliflen “tepki hareketleriyle” (Türkiye’de Ö¤renci Koordinasyonu 1994-98-2003) teyit edilmifltir. Bu dalgan›n esas temelini ise, art›k yerleflmifl olan yeni sömürgecilik sisteminin krizi oluflturuyor. Bu dönemin ortaya ç›kard›¤› devrimci hareketler güçlerini, öncelikle bu krizden en fazla etkilenen kesimlerin tepkilerinden al›yorlar.

Ö¤renci gençlik yeni sömürgecili¤in krizlerinden en çok etkilenen kesimlerden bir tanesidir. Bunda temel olarak iki etken belirleyicidir. Birincisi, ortada yeni sömürgecili¤in krizini devrimci bir dinamizme dönüfltürecek ulusal ölçekte ya da uluslar aras› etki yaratacak devrimci bir hareket henüz yok. 60-80 aras› dönemin aksine; içinde

Bugün gençli¤in de içinde bulundu¤u devrimci dalgan›n temelinde, art›k yerleflmifl olan yeni sömürgecilik sisteminin krizi var. Bu dönemin ortaya ç›kard›¤› devrimci hareketler güçlerini, öncelikle bu krizden en fazla etkilenen kesimlerin tepkilerinden al›yorlar. Ö¤renci gençlik yeni sömürgecili¤in krizlerinden en çok etkilenen kesimlerden bir tanesidir. bulundu¤umuz dönemde gençli¤i de etkisine alabilecek denli güçlü bir sol alternatif henüz oluflabilmifl, inand›r›c›l›¤›n› gösterebilmifl de¤il. Her ne kadar gençlik kendi ba¤›ms›z devrimci hareketine sahip olsa da, toplumsal muhalefet güçleri birbirleriyle güçlü bir etkileflim içerisindedirler ve birinin zay›fl›¤› di¤erini de etkiler. ‹kincisi ise, içinde bulundu¤umuz dönemde emperyalist-kapitalist sistem “bütün yönleriyle” örgütlenmektedir. Bir dönem öncesinde devletlerin gençlik politikalar› dikifl tutmuyordu; üstelik e¤itim, bilim ve üniversite sermayenin bugün oldu¤u gibi do¤rudan nüfuz etti¤i alanlar de¤illerdi. Bu da gençli¤e “görece” özerk ve ideolojik-siyasi hareket kabiliyeti aç›s›ndan rahat bir alan yaratabiliyordu. Oysa neo-liberalizmle birlikte sermayenin gençlik, bilim, e¤itim, üniversite gibi alanlar›n tamam›na dönük bütüncül bir iflgal stratejisi yürürlüktedir. Elbette bu durumun dezavantajlar› oldu¤u kadar avantajlar› da var. Art›k ö¤renci gençlik, yeni sömürgecilik sisteminin krizlerinden do¤rudan etkilenen kesimlerin içerisinde yer almaktad›r. Gençli¤in en çok nefes ald›¤› yerlerden bir tanesi olarak üniversitelerin kendisinin sermaye güçleriyle gençlik aras›nda bir kavga mekan›na dönüflmüfl olmas› bunun sonucudur. Kapitalizm pazar alanlar›n› geniflletirken, savafl açt›¤› alanlar› da geniflletiyor. Devrimci mücadele yeni bir tarihsel döneme girmektedir. Neo-liberal sald›r›n›n ilk ataklar›na karfl› çeflitli toplumsal direnifllerin yükseldi¤i ve eski s›n›fsal mevzilerin ve kazan›mlar›n korunmaya çal›fl›ld›¤› direnmeci ve savunmac› bir tarihsel dönemin art›k sonuna gelindi. Yeni sömürge kapitalizminin yeni çeliflkilerinin devrimci biçimlerde örgütlenmesine ve halk›n afla¤›dan devrimci at›l›m›na dayanan yeni bir döneme girilmektedir. Neoliberalizmin üniversitelere ilk giriflinden itibaren bafllayan “tepki hareketleri” art›k yerini yeni örgütlenme ve mücadele deneyimlerine b›rakmaktad›r.

Neo-liberalizmin bilim politikas› ve üniversite tasar›m› Son 30 y›l içerisinde tüm dünyada üniversitelerin say›s›nda gerçekleflen art›fl, daha önce-

17

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

ki dönemleri ikiye üçe katlamaktad›r. Modern anlamda bildi¤imiz üniversite modellerinin temelleri Bat› Avrupa’da 1800’lerin bafl›nda at›lm›flt›r. Ancak üniversitelerin dünya çap›nda say›s›ndaki art›fl 2. Dünya Savafl› sonras› koflullar› bekleyecektir. Örne¤in, 1950-1964 aras›nda üniversiteli ö¤renci say›s› ABD'de ve Almanya'da iki kat, Fransa'da üç kat, ‹ngiltere ve ‹talya'da yaklafl›k yüzde 50 artm›flt›r. Türkiye’de ise 1980’e kadar 27 olan üniversite say›s›n›n 3 kat artmas› ancak 1980’den sonra gerçekleflmifltir. Yani burjuvazinin elit tabakalar›n›n d›fl›nda özellikle (yine oldukça s›n›rl› olmak üzere) orta s›n›flara üniversitelerin kap›lar›n›n aç›lmas› epey uzun sürmüfltür. Üniversite kap›lar›n›n orta s›n›flara aç›lmas›n› kapitalist toplumun karmafl›klaflan ihtiyaçlar›, üretim iliflkileri ile üretici güçler aras›ndaki iliflki (örne¤in, emek gücünün kazanmas› gereken nitelikler) ve s›n›f savafl›m› belirlemifltir. E¤itim, s›n›f savafl›n›n özgün bir flekilde ortaya ç›kt›¤› alanlardan bir tanesidir. Bu ba¤lamda bilimsel bilgi üretim süreçlerinin ve e¤itim-ö¤retimin yegane mekan› olan üniversite kurumunun yayg›nlaflt›r›lmas› ve kitlesellefltirilmesi süreçleri özgün bir toplumsal kategori olarak oldukça kalabal›k bir say› oluflturan üniversite ö¤rencilerinin toplum içerisinde “cisimleflmelerine” vesile olmufltur. Ayr›ca bir dönem öncesinin yenilgilerini yaflayan kuflaklar giderek yerlerini yeni gençlik kuflaklar›na b›rakmaktad›rlar. Bu yeni kuflak, önümüzdeki sürecin at›l›m›n› gerçeklefltirebilecek donan›m ve tecrübeden belki yoksun ama henüz bir yenilginin alt›nda ezilmifl de de¤il. Kitlesel ve devrimci bir dinamik olarak gençli¤in devrimci eylemi, ne “art›k imkans›z”d›r ne de “mutlak bir fetifl ya da tabu”dur. Gençlik, tarih sahnesinin yeni koflullar›n›n devrimci mücadele dinamiklerinden bir tanesidir. “Düzen d›fl›” eyleminin devrimci bir flekilde gerçekleflip gerçekleflmeyece¤i ise hiçbir flekilde eme¤in sermayeyle ve emperyalizmin halklarla olan çeliflkisinden farkl› bir yerde durmayan “çeliflkilerinde” ve yine kendi ellerindedir. Eyleminin devrimcileflmesinin kendi ellerinde olmas›n›n anlam› “kendili¤indenlik” de¤il, devrimi k›lavuz edinmifl devrimci gençlerin müdahalesini içinde bar›nd›ran “ideolojik bir tercihtir”. Devrimci gençlik hareketi, bu ideolojik tercihi “evrensel hakikate” do¤ru yönelten “nesnel temelleri” örgütleyebildi¤i oranda gerçekleflecektir. Evrensel hakikat; emperyalist-kapitalist sistemin ve onun yaratt›¤› y›k›mlar›n “y›k›c› elefltirisi”, devrimin ve sosyalizmin zorunlulu¤udur. Dipnot 1. Benedict Anderson, Hayali Cemaatler Milliyetçili¤in Kökenleri ve Yay›lmas›, Metis Yay›nlar›, 1995 2. 60-80 aras›nda yeni sömürge ulusal kurtulufl hareketlerinin kurucu unsurlar›ndan birini oluflturan ve/veya bu hareketlerin içerisinde güçlenen devrimci gençlik hareketleri; içinde bulunduklar› dönemde sol aç›s›ndan yo¤un tart›flmalara neden olmufltu. Gençli¤in toplumsal s›n›flar içerisindeki yeri, devrim programlar›nda gençli¤in alaca¤› pozisyon ve gençli¤in ayr› bir muhalefet gücü olarak örgütlenme sorunlar› bu tart›flmalar›n en bilinenleridir. Bafl›n› SBKP ve ÇKP’nin çekti¤i geleneksel ve hegemon sosyalist güçlerin yo¤un elefltirilerine maruz kalan devrimci gençlik hareketlerinin geleneksel iflçi s›n›f› ve Komünist Partilerden “ba¤›ms›z” isyan hareketlerinin temelinde genel olarak iki neden yatmaktad›r. Birincisi, geleneksel solun özellikle yeni sömürgelerin anti-emperyalist mücadele çizgisi karfl›s›ndaki mesafeli tutumlar›n›n ve bu hareketlere göreli bir destek sunuyor gözükse de onlar› “macerac›l›k”la suçluyor olmas›n›n büyük pay› vard›r. ‹kincisi ise devrimci gençlik hareketleri içerisinde örgütlenen ö¤renci gençli¤in özünde küçük burjuva oldu¤unu belirterek gençli¤in devrimci eylemini önemsiz görmeleri.


RÖPORTAJ

Burjuva Ayd›nlanmas› öldü

Sadece cenaze töreni biraz zaman al›yor Bilim ve Gelecek Dergisi’nin genel yay›n yönetmeni Ender Helvac›o¤lu ile ayd›nlanma, bilim, laiklik ve gericilik üzerine konufltuk. Bilimsel devrim ve ayd›nlanma hareketinin üzerinden 200 y›l› aflk›n bir zaman geçti. Bugün ise “yeni bir ortaça¤”a dönüfl yapt›¤›m›za dair cümleleri s›k duyuyoruz. Bilim, insanl›¤›n ve toplumun ortak iyili¤i için hakikatin ortaya ç›kar›labilir oldu¤unu iddia ederek yola ç›km›flt›. Bugün ise “hakikat” diye sermayenin verimlilik, neoliberalizmin yoksullarla savafl ve emperyalizmin fetih planlar›n›n önünde diz çöküyor. “Yer yüzünden kovdu¤u” iddia edilen dinsel ve ak›ld›fl› düflünceler ise bilimi içeriden dahi kuflatm›fl görünüyor. Bize insanl›¤›n bu serüveninden biraz bahsedebilir misiniz? Ayd›nlanma öldü mü? “Ayd›nlanma öldü mü?”, güzel bir soru. Dar anlam›yla ele al›rsak, burjuvazinin ufku çerçevesinde düflünürsek, öldü¤ü söylenebilir. Evet, burjuva ayd›nlanmas› ölmüfltür. Hatta öleli epey de oldu; sadece cenaze töreni biraz zaman al›yor. Fakat flunu da bilelim: Burjuva ayd›nlanmas›n›, emekçiler de¤il, bizzat burjuvazinin kendisi öldürdü. Bu da do¤ald›r. Thomas Hobbes’un ünlü bir sözü vard›r: “‹nsan insan›n kurdudur”. Oluflmaya bafllayan burjuva toplumunu anlatmak için söylemifl bu sözü büyük filozof. Asl›nda bunu “burjuva burjuvan›n kurdudur” diye anlamak gerek. Sermaye eme¤e el koyarak ve onu tek elde toplayarak büyür; ama bu temel sürecin bir baflka yans›mas› da sermayenin di¤er sermayeleri yiye yiye, yuta yuta büyümesidir. Kapitalizm, kendi kendini yiyen bir sistemdir. Tekelci aflamaya, emperyalizm aflamas›na geçiflin alt›ndaki dinamiklerden biri budur. Günümüzde bu süreç öyle derinleflti ki, “küresel sermaye” dedi¤imiz, kendisine bir sosyal s›n›f demekte dahi zorland›¤›m›z, dünya kaynaklar›n›n büyük bir bölümüne el koyan çok küçük bir az›nl›k, dünyaya hakim. ‹flte bu s›n›f›n Ayd›nlanmaya falan ihtiyac› yok. Ellerinde olsa kendilerini imparator, hatta Tanr› ilan edebilirler; sistemin güdülerinin mant›ki sonucu budur. “Yeni ortaça¤” derken vurgulanmak istenen de bu. Umar›z bunu ilan edemeden tarihin çöplü¤ünü boylayacaklar. Burjuvazi, halk kitlelerini de pefline tak›p aristokrasiye karfl› savafl›rken radikaldi, ilericiydi ve devrimciydi. Toplumun geliflmesinin önünde engel olan bir sistem y›k›lmal›, feodal iliflkiler tasfiye edilmeli, derebeyinin kulu olan köylüler “öz-

gür”leflmeli, yurttafllara, özgür proleterlere dönüflmeli, kapitalizmin toplumsal taban› genifllemeliydi. Burjuva Ayd›nlanmas› bu toplumsal devrimin ideolojisi olarak ortaya ç›kt›. Eflitlik, özgürlük, kardefllik, demokrasi, laiklik vb bu devrimin temel sloganlar›yd›. Burjuvazinin, aristokrasiyle girdi¤i iktidar savafl›m›nda bu kavramlara ihtiyac› vard›. Ama ne zaman ki siyasi iktidar›n› kurdu ve giderek toplumsal sistemini oturttu, bu kavramlar› da yavafl yavafl küpeflteden atmaya bafllad›; çünkü temsil etti¤i sistem de sömürücü bir sistemdir. Proletarya ve emekçilerin ba¤›ms›z bir s›n›f olarak ortaya ç›kt›klar› ve burjuva sistemini tehdit ettikleri noktada Ayd›nlanma da sona erer. Kulluktan kurtulup proleter ol, eme¤ini sömürtme özgürlü¤ünü elde et, ama iktidar› falan istersen, bir dakka! Burjuva Ayd›nlanmas› m›, burjuva özgürlükçülü¤ü mü? Proletarya ve emekçi s›n›flar sahneye ç›kana kadar! Burjuvazi flöyle der: Bizim iflimize geldi¤i kadar ayd›nlanacaks›n, ötesine geçemezsin! ‹flte bütün bu süreçlerin ilerlemesi, burjuvazi önderli¤indeki ayd›nlanman›n sonunu getirmifltir. Bu sürecin ne kadar ilerledi¤ini ve burjuvazinin ne kadar gericileflti¤ini biraz önce ifade ettik. Fakat “Ayd›nlanma” kavram›n› daha genifl ve tarihsel anlamda ele al›r, “insan›n kendi kaderini kendi eline almas›” olarak ifade edersek, Ayd›nlanman›n b›rak ölmeyi, 200 y›l öncesinden çok daha büyük, yak›c› ve dünya çap›nda bir ihtiyaç haline geldi¤ini görürüz. Ama bu Ayd›nlanma, bu kez, Ayd›nlanmay› öldüren s›n›fa, yani küresel burjuvaziye karfl› yap›lacakt›r. ‹flte bu nedenle “Emekçi Ayd›nlanmas›” kavram›n› gelifltirmeye çal›fl›yoruz. Bunlar çok kapsaml› süreçler, birçok yan tart›flma yap›labilir, ama k›saca ve kabaca böyle aç›klanabilirler.

Bahsetti¤iniz gibi bir “emekçi ayd›nlanmas›n›n” temel dinamikleri nelerdir, öznesi kim olacakt›r sizce? Özne belli, baflta proletarya olmak üzere emekçiler. Bunu, sosyalist olmam›zdan kaynaklanan afaki bir laf olarak söylemiyoruz. Burjuvazinin yeni ve daha kapsay›c› bir ayd›nlanma ata¤›na önderlik edebilecek bir potansiyeli olsayd› hakk›n› da vermek gerekirdi. Ama böyle bir potansiyel gözükmüyor; ne geliflmifl kapitalist ülkelerde ne de bizimki gibi ülkelerde. Hatta durum tam tersi. Örne¤in Türkiye burjuvalaflt›kça gericilefliyor; olgular böyle. Burjuva Ayd›nlanmas›, emek-sermaye çeliflkisinin sermayenin önderli¤inde çözülece¤i ilkesine dayanm›flt›. Eme¤in el konarak bir araya getirilmifl hali olan sermaye, toplumun ilerlemesinin motoru olacakt›. Bir dönem oldu da… Öte yandan burjuva ayd›nlanmas›, ilk enerjisini, dünyan›n Av-

18

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

rupa d›fl›nda kalan toplumlar›n›n o güne dek yaratt›klar› birikimlerini talan ederek elde etti. Dolay›s›yla burjuva uygarl›¤›, Avrupa d›fl›ndaki halklar için en bafl›ndan itibaren y›k›m ve talan anlam›na geldi ve Ayd›nlanman›n büyük idealleri hiçbir zaman o halklar› kapsamad›. Ço¤u Ayd›nlanma filozofunun, s›ra ezilen halklara geldi¤inde nas›l birer sömürgeciye (hatta ›rkç›ya) dönüfltü¤ü bilinir. Ezilen halklar o ideallerle, ancak kafalar›n› kald›r›p emperyalist burjuvaziye karfl› baflkald›rd›klar›nda tan›flt›lar. Burjuva uygarl›¤›n›n giderek çürümesine yol açan bu iki temel çeliflkisi (emek-sermaye ve ezen-ezilen çeliflkileri), yeni bir Ayd›nlanma ata¤›n›n -en az›ndan- nas›l olmamas› gerekti¤ini ortaya koyuyor. Yeni Ayd›nlanma, birincisi, emek-sermaye çeliflkisinin emek lehine çözülerek ortadan kald›r›lmas› zemininde oluflabilir. Sermayenin önderli¤i, burjuva ayd›nlanmas›na “yukar›dan afla¤›ya” bir nitelik kazand›rm›flt›. Ayd›nlananlar, cahilleri ayd›nlatacakt›. Ayd›nlanma düflünürlerinin e¤itime kilit rol atfetmeleri bundand›r. Sermayenin da¤›t›lmas› zemininde oluflacak Emekçi Ayd›nlanmas› ise, “afla¤›dan yukar›ya” bir nitelik kazanacakt›r: Toplumun kendi prati¤iyle köktenci bir biçimde dönüflümü. ‹nsanl›¤›n geliflim düzeyi göz önüne al›nd›¤›nda bu noktaya bugünden yar›na ulaflmaya olanak yok, dolay›s›yla tabii ki öncüye ve örgüte (parti, devlet vb.) ihtiyaç duyulacakt›r, ama afla¤›dan yukar›ya köklü dönüflüm perspektifi hiçbir zaman terk edilmeden. Burjuva demokrasisi ile emekçi demokrasisi aras›ndaki fark da budur. ‹kincisi, Emekçi Ayd›nlanmas›’n›n baflka bir alandan talan edilerek getirilecek bir “ilk birikim”e ihtiyac› yok. Emekçi Uygarl›¤›n›n ilk birikimi, el konulan büyük sermayedir; daha do¤rusu kapitalizm koflullar›nda ekonomik zor yoluyla yo¤unlaflt›r›lm›fl eme¤in özgür b›rak›lmas› ve örgütlü toplum taraf›ndan toplumun ç›karlar› do¤rultusunda kullan›lmas›. Üçüncüsü: Emekçi Ayd›nlanmas›’n›n laiklik ilkesi, bilimin toplumsallaflt›r›lmas›d›r. Bu ilke, din-bilim çat›flmas› zemininde de¤il, toplum-bilim çeliflkisinin uyumlu bir biçimde çözülmesi zemininde hayat bulacakt›r. Bir kurum olarak dine ihtiyac›n kalmad›¤› nokta, bir kurum olarak bilime de ihtiyac›n kalmad›¤› noktad›r.Tabii, bu noktaya da bugünden yar›na ulafl›lamaz, ama perspektif böyle olmal›. Dördüncüsü, Emekçi Ayd›nlanmas›, dünyan›n bütün halklar›n›n özgün uygarl›k birikimlerinin (eflitlik, özgürlük ve güvenlik için verilen mücadele içinde kazan›lan birikim) miras kabul edilmesi, evrensel bir potada eritilerek dam›t›lmas› ve yepyeni bir senteze ulafl›lmas› perspektifine sahip olmal›. Burjuva Ayd›nlanmas› prati¤i çok büyük bir


RÖPORTAJ miras b›rakt›, ama insanl›¤›n mevcut miras› bundan ibaret de¤il. Bir co¤rafyan›n baflka bir co¤rafyan›n y›k›m› pahas›na yükselmesi, sermaye uygarl›¤›n›n niteli¤i. Emekçi Ayd›nlanmas›n›n potas›, bütün insanl›¤› kapsayacak denli genifl olacakt›r.

Türkiye’de bu soruna nas›l yaklaflmak gerekir? Bizim ayd›nlanmayla s›nav›m›z nas›l geçti ve nas›l gidiyor sizce? Türkiye, Ayd›nlanma-s›n›f iliflkisini tart›flabilmek için, belki de en verimli laboratuvar. Çünkü Türkiye, yak›n geçmiflinde kendi burjuvazisi önderli¤inde bir ayd›nlanma deneyi yaflad›. Ne kadar baflar›l› oldu¤u somut olarak incelenebilir. Öte yandan Türkiye, bugün küresel burjuvazinin en fazla yüklendi¤i, en fazla etki alt›na ald›¤› ve roller atfetti¤i co¤rafyalardan biri. Bu nedenle günümüz Türkiye’si, küresel burjuvazinin ayd›nlatma potansiyelinin olup olmad›¤›n›n anlafl›lmas› için de önde gelen bir laboratuvar. Türkiye’nin ayd›nlanma tarihi bafll› bafl›na incelenmesi gereken bir konu; burada sadece sonuçlar üzerinde birkaç laf edebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti, emperyalist iflgale karfl› bir Kurtulufl Savafl› ve dinsel temelli bir imparatorlu¤u y›kan Cumhuriyet Devrimleriyle kuruldu. Kemalist Devrim’i, Sovyet Devrimi’nin rüzgâr›ndan da etkilenen ama esas olarak Frans›z Devrimi yolunu benimseyen bir hareket olarak de¤erlendirmek yanl›fl olmaz. Bu nitelikleriyle -farkl› dinamikleri bulunan Ekim Devrimi bir kenara b›rak›l›rsa- ezilen co¤rafyada oluflan ilk ciddi Ayd›nlanma at›l›m›yd›. Genç Cumhuriyet, k›sa bir süre sonra kapitalist yola girdi. Bu noktadan itibaren Türkiye Cumhuriyeti tarihi, ortaça¤ karanl›¤›na karfl› mücadeleden ve Ayd›nlanmadan yan çizifl tarihi olarak okunabilir. Oysa madem ki Frans›z Devrimi yolu seçilmiflti, feodalizmin köklü bir tasfiyesinin ve radikal bir Ayd›nlanma hareketinin yaflanmas› beklenmez miydi? Hiç de öyle olmad›; hatta kapitalist yolda derinlefltikçe ayn› oranda Ayd›nlanmadan da vazgeçildi. Burjuva yoluna giren Türkiye, ne ba¤›ms›zl›¤›n› koruyabildi, ne köklü bir toprak devrimi yaparak ulusal bir sanayi yaratabildi, ne iç ulusal sorunlar›n› halledebildi, ne de bilimsel düflünceyi az çok özümsemifl ayd›nlanm›fl bir toplum oluflturabildi. Birkaç yüzy›l önce Avrupa’da burjuvazi önderli¤inde çözülen bu sorunlar›n hiçbiri, 20. yüzy›l Türkiye’sinde burjuvazi eliyle çözülemedi. 21. yüzy›lda yol ald›¤›m›z günümüzde bu sorunlar›n hepsi tüm haflmetiyle önümüzde duruyor. Türkiye Cumhuriyeti deneyi, “demokratik devrimler” ça¤›n›n de¤il ama, “burjuva demokratik devrimler” ça¤›n›n art›k bitti¤inin en çarp›c› örne¤idir. Ezilen Dünya co¤rafyas›, kendi Ortaça¤’›ndan, kapitalist yola girerek kurtulamaz. Frans›z Devrimi yolu (yani devrimci burjuvazi önderli¤inde feodalizmin tasfiyesi), Avrupa’n›n demokratik devrimde gecikmifl bölgelerinde dahi köktenci niteli¤ini yitirmiflti; nerede kald› ba¤›ms›z bir kapitalizm birikiminin bulunmad›¤› Türkiye gibi Ezilen Dünya ülkelerinde… Bu yol bizzat, demokratik devrimlerini birkaç yüzy›l önce gerçeklefltirmifl ve art›k emperyalist bir nitelik kazanm›fl dünya kapitalizmi taraf›ndan kapat›lm›flt›r, engellenmektedir. E¤er 80 y›ll›k Cumhuriyet tarihinden bu ders ç›kar›lam›yorsa, son 15-20 y›la göz atmak daha kafa aç›c› olabilir. Türkiye’nin küresel kapitalizme entegrasyonu ile Ortaça¤ kal›nt›lar›n›n tasfiyesi aras›nda do¤ru orant› m› vard›r, ters orant› m›?

Hiç bu kadar “burjuva” olmam›flt›k; ve hiç bu kadar da “‹slamc›”! Demek ki baflka bir yol izlemek gerek. Bat› Ayd›nlanma hareketinin insanl›¤›n düflünsel hazinesine yapt›¤› evrensel katk›lar miras›m›z ve en önemli esin kaynaklar›m›zdan biri. Ama art›k ne Türkiye ne de herhangi bir Ezilen Dünya ülkesi “burjuva ayd›nlanmas›” ile yetinebilir. Bir “Emekçi Ayd›nlanmas›” modeli gelifltirmek durumunday›z.

Burjuva Ayd›nlanmas›, emek-sermaye çeliflkisinin sermayenin önderli¤inde çözülece¤i ilkesine dayanm›flt›. Yeni bir Ayd›nlanman›n ilk flart› ise emeksermaye çeliflkisinin emek lehine çözülerek ortadan kald›r›lmas› zemininde oluflabilir. Türkiye’de öteden beri bir gericilik-laiklik tart›flmas› yap›l›r. Hatta bu somut gündemler üzerinden tekrar tekrar alevlenir. Türkiye’de “gericili¤in” kaynaklar› nelerdir? Laikli¤i nas›l tart›flmak gerekir? Türkiye’nin bir Ayd›nlanma sorunu var. Bilimin toplumsallaflt›r›lmas›, toplumun genifl kesimlerinin bilimsel refleks edinmesi, dinsel ve büyüsel düflünce biçimlerinden, kulluk ideolojisinden kurtulmas›, kendi kaderini kendi ellerine almas› gibi sorunlar› var. Bunlar gerçek ideolojik ve politik mücadeleler. Fakat Ayd›nlanma sorununu üniversiteye türbanla girilip girilemeyece¤i düzeyinde ele almak, sorunu -bilinçli veya bilinçsizce- fazla basite indirgemek olacakt›r. Biz 6-7 y›l kadar önce üniversite ö¤rencilerine yönelik bir “Safsata Anketi” yapm›flt›k. Ülkemizin önde gelen biyoloji fakültelerinin son s›n›flar›nda okuyan ö¤rencilerin yüzde 85’inin Adem ile Havva’dan geldi¤imize inand›¤›n› tespit ettik. Kafalar böyle olduktan sonra türban› varm›fl-yokmufl ne fark eder? Ülkenin her yan›n› kuran kurslar›, imam hatipler ve tarikatlar sarm›fl; astroloji, fal, muska gibi büyüsel düflünce biçimlerine ve sembollerine inananlar 盤 gibi artm›fl… Bütün bunlar› görmezden gelip, hatta körükleyip, türban üzerinden gericilik-laiklik tart›flmas› yapanlar halk› kand›r›yorlar ve türban› kendi politik hedeflerinin arac› olarak kullan›yorlar. Türkiye’nin köklü bir Ayd›nlanma ata¤›na ihtiyac› var; daha do¤rusu köklü bir demokratik devrim ihtiyac›… Ba¤›ms›zl›k, demokrasi, ayd›nlanma, laiklik, özgürlük vb bu devrimin birbirine ba¤l› bileflenleridir ve toplu bir biçimde ele al›nmal›d›r. Böyle bir köklü dönüflüm program›n› günümüzde ancak emekçi s›n›flar uygulayabilir. Ancak s›n›fsal aç›dan yaklafl›rsak, gericilik olgusuna iliflkin do¤ru politikalar gelifltirebiliriz. Türkiye gibi ezilen ülkelerde gericili¤in esas kayna¤› emperyalizm (küresel sermaye) ve iflbirlikçileridir. Bütün Türkiye tarihi bunu kan›tl›yor. Emperyaliz-

19

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

me ba¤›ml›l›k artt›kça, Ayd›nlanmadan da yan çizilmifl. Demek ki laiklik sorununu, ba¤›ms›zl›k sorunundan kopararak ele almamak gerek.

Bugünün üniversite modeli ve bilimsel üretimi neo-liberalizmin ve sermayenin hizmetinde. Günümüzde dünden de fazla “modern toplumun at›¤›, denetim alt›na al›nmas› gereken cahil pislikler” muamelesi gören yoksullar, iflsizler, çöp toplay›c›lar›, gündelikçi kad›nlar sizce bilimsel düflünce üretip, insanl›¤›n ortak geliflmesine katk›da bulunabilirler mi? Halk›n burjuvaziyi aradan ç›kararak yeni bir ayd›nlanma hareketinin öznesi olabilmesi nas›l gerçekleflebilir? Bunda var olan üniversite düzeninin, üniversitelilerin rolü ne olabilir sizce? Çok k›sa ve do¤rudan bir yan›t vereyim: Devrim! Hani baflbakan›m›z diyor ya, “ayaklar bafl olmaya kalkarsa k›yamet kopar” diye… ‹flte o k›yameti koparmak gerek. Devrim zaten toplumun en alt tabakas›n›n kendi prati¤i içinde kendini dönüfltürmesi ve “bafl olmas›” demektir. Egemenlerin k›yameti, ezilenlerin cennetidir. E¤er bald›r›ç›plaklar 1789’da Bastil’i bas›p Kral’› devirmemifl olsayd›, bugün ne Voltaire’i bilirdik ne de Rousseau’yu. E¤er Sovyet proletaryas› ayaklan›p devrim yapmasayd›, bugün Lenin’i tan›mayacakt›k bile. Bilginin kayna¤› milyonlar›n prati¤idir. Bilim insanlar›, düflünürler ve politikac›lar bu büyük prati¤in bir parças› olup kafa emekleriyle onu yönlendirebildikleri oranda “büyük” olabilirler. En alttaki kifli bilimsel düflünce üretebilir mi? Ham bilginin kayna¤› zaten onlar›n prati¤i. Ama bu ham bilginin bilimsel bilgi olabilmesi için ifllenmesi gerekiyor. Bu nedenle kafa eme¤ine ve bilim insan›na ihtiyaç var. Kol ile kafa eme¤i aras›ndaki çeliflkinin çözülmesi, Einstein ile Mozart’›n kap› komflumuz olmas›, yani s›radanlaflmas› insanl›¤›n büyük bir ütopyas›. Bu ütopya gerçekleflebilir mi? Biraz zaman alaca¤› kesin. Ama gerçekleflmez ise insanl›¤a geçmifl olsun! ‹nsanl›k öyle bir noktada ki, Devrim yasalar› ifllemezse, ister istemez Evrim yasalar› iflleyecek. Ve Evrim’in bir af mekanizmas› yok! Yok olup gidersiniz, do¤an›n umurunda bile olmaz… Mevcut üniversite düzeninden hiçbir umudum yok, bafltan afla¤›ya yenilenmelidir bu düzen. Ö¤rencisi ve ö¤retim eleman›yla üniversitelilerden ise büyük bir umudum var. Onlar bu ülkenin ayd›nlar› ve ayd›n adaylar›d›rlar. Ço¤unlu¤u emekçi s›n›flar›n çocuklar›. Gelinen noktada mevcut sistemin onlara vaat edebilece¤i parlak bir gelecek yok; sistemin böyle bir potansiyeli kalmad›. Üniversiteyi bitirdiklerinde büyük oranda emekçi s›n›flara dahil olacaklar. Bence giderek, üniversite ö¤rencileri ve di¤er mensuplar›, kendi kurtulufllar›n›n eme¤in kurtulufluyla olanakl› olabilece¤ini görecekler. Ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve özgürlük isteyen bir ö¤renci hareketinin yeniden filizlenmekte oldu¤unu düflünüyorum; umar›m yan›lm›yorumdur.

Üniversite ö¤rencilerine önermek istedi¤iniz fleyler var m›? Emin olun, bireysel bir kurtulufl yok. Bu sistem çürümüfl ve tüm ilerletici potansiyelini yitirmifl. Gerek dünya gerekse ülke çap›nda. Birey olarak kurtuluflumuz, ancak toplumsal kurtuluflumuzla olanakl›.


RÖPORTAJ

Ergin Y›ld›zo¤lu:

Küresel serbest piyasa rüyas› iflas etti! “Mali kriz” dendi¤inde ne anlamak gerekir, ilk olarak bunu biraz açabilir misiniz? Her mali kriz asl›nda sermaye birikim sürecinin krizinin bir d›fla vurumudur (formudur). Mali kriz sermaye brikim sürecini desteklemek için oluflan ve geliflen kredi (borçlu-alacakl›) zincirinin kopmaya bafllamas›yla oluflur. Bu kopma kredi sisteminin sermaye birikim sürecini destekleyememeye bafllad›¤›na iflaret eder. Kredinin önemini görebilmek için sermaye birikim sürecine k›saca bakal›m. Sermaye birikim süreci k›saca söyle betimlenebilir: P/para => (üretim araçlar›+ iflgücü) => üretim süreci => ürün (mal) => P’/[para + (faiz, kira, kar)] Bu sürecin devam edebilmesi, di¤er bir de¤iflle krize girmemesi için sermayenin her aflamadan geçmesi sonunda P’>P durumuna ulaflmas› gerekir. Sermaye P’>P durumuna ulaflamazsa (gereken fazlay› üretemezse), faiz, kira ve kar› gerçeklefltirmesi tehlikeye girer. Bu gerekli fazlaya, elefltirel ekonomi politi¤in “emek de¤er” teorisinde “art›-de¤er” denir. Yukar›da betimlenen sürece dikkatle bak›nca bafl›nda ve sonunda para oldu¤u görülür. Bafllang›çta sermayedar bu paray› ya kendi birikmifl fonlar›na baflvurarak ya da kredi yoluyla harekete geçirir. ‹kincisi, sermayedar›n elindeki birikmifl fonlar› üretime yönlendirmeye karar vermesi için, sonunda elde edece¤i kar›n (kira ve faiz ç›kt›ktan sonra elinde kalan k›s›m) piyasada bu fonu borç olarak vermesi halinde elde etmeyi umdu¤undan daha yüksek olmas› ( en az›ndan böyle bir beklenti içinde olmas›) gerekir. Bu nokta sermayedar›n, elindeki fonu “art›k-de¤er” üretimine mi yoksa baflkas›n›n (baflka sermayelerin, ya da baflka ülkedeki mülk sahibi s›n›flar›n) üretti¤i art›k de¤erden pay almaya m› yönlendirece¤i konusunda karar verdi¤i noktad›r. Sermayedar ya üretim yapacak ya da elindeki fonu kredi olarak baflkas›na verecektir. Borsa, emtia ve döviz spekülasyonlar›n› da teorik olarak (iflimizi kolaylaflt›rmas› aç›s›ndan) kredi mekanizmas› içinde kabul edebiliriz. fiimdi krediyle bafllayan süreci izlersek, burada çok önemli bir varsay›m geçerli olmak zorundad›r. Kredi, gelecekte (belli bir süre sonra) üretilece¤i var say›lan “art›-de¤erden” pay almak amac›yla verilir. Krediyi alan, krediyi ve faizini geri ödeyebilecek art› de¤eri üretmeyi baflarmal›d›r. Baflaramazsa, borcunu ödeyemez (ertelemeye filan gidebilir ama bu bizi ilgilendirmiyor). Krediyi verende ço¤u kez baflkalar›na borçlu oldu¤undan kredi zinciri kopar… Kredi mekanizmas›, sermaye birikim sürecini desteklemek için üretim sürecinin sonunda da gündeme gelir. fiöyle: Ürün örne¤in otomobil ortaya ç›kt›¤›nda o bir metal cam plastik vb y›¤›n›d›r. Sermayedar kar›na ulaflabilmek (realize edebilmek) için, bu ürünü mala çevirmek di¤er bir de¤iflle parayla de¤ifltirmek zorundad›r. Ancak o zaman eline, iflçilerin maafl›n› verecek, ald›¤› borcun faizini ödeyecek, kar›n› ay›rabilecek (birikim yapabilecek) bir araç geçer. Mal›n sat›labilmesi için piyasada bunu alacak bir talep (tüketici geliri, sermayedar›n birikmifl ser-

veti vb) nakit para gerekir. Bu para yoksa, ya da zaman›nda ortaya ç›kmazsa, mal sat›lmadan kal›r ve sermaye birikim süreci aksar. Kredi burada devreye girer ve a盤›, gelecekte oluflacak gelirlere yada art›k de¤ere ulaflmak varsay›m›yla kapat›r. Ço¤u iflçilerden ve emekçilerden oluflan tüketiciler borçlanma (tüketici kredileri, kredi kartlar›, ev kredileri vb) yoluyla gelecekte oluflacak gelirlerini bu günden harcama, sermayedar da mal›n› satma olana¤›na kavuflur. E¤er emekçilerin gelirleri düflmeye, iflsizlik artmaya vb bafllar ve gelecekte oluflmas› varsay›lan gelirler oluflmazsa borçlar ödenmeden kal›r kredi zinciri yine kopmaya bafllar… Görülece¤i gibi sürecin bafl›nda da sonunda da kredi zincirinin kopmas› asl›nda üretim sürecinin yeterli art›¤› ve yeterli ücreti üretmeye devam etmesine ba¤l›d›r. Sorun esas olarak üretim sürecinin “art› de¤er” üretme kapasitesinden kaynaklan›r. Bu art›k üretme, kar yapma kapasitesi düflmeye bafllay›nca, a) Sermayedar elindeki kaynaklar› üretim yerine krediye (spekülasyon vb) yönlendirir Paradoksa dikkat: Kredi sistemini yaflatacak art›k de¤er (karl›l›k) üretimi gerilerken kredi sistemi hacmi büyümeye devam ediyor… b) Art›k üretme kapasitesi geriledikçe, sermayenin iflçi ç›kartma, ücret düflürme e¤ilimi art›yor, talep gerilemeye bafll›yor, sermaye birikim sürecini sürdürmek için yeni krediler gerekiyor. Yine paradoksa dikkat: Tüketici kredilerini destekleyecek kaynak kururken, bu kredilerin hacmi artmaya devam ediyor. Görüldü¤ü gibi bu süreç bir aflamas›nda mutlaka kopacakt›r. Kopunca da mali kriz bafllar. Kredi sistemi y›k›lmaya bafllay›nca da üretim süreci h›zla iki ucundan birden yak›lan muma benzemeye bafllar. Bu yüzden Merkez Bankalar›, hükümetler devreye girerek, sermayedarlar›n borçlar›n› üstlenmeye (flirket kurtarmalar vb), tüketiciye hiç yoktan gelir yaratmaya bafllarlar mali yard›m, devlet eliyle ifl yaratma vb… Burada çok belal› bir ifl daha var. Çok h›zl› ifl yaratan ve sermaye için talep oluflturan silah sanayi ile baflka co¤rafyalardaki servetlere el koyarak krizi aflmaya çal›flan emperyalist politikalar birleflerek savafllara yol açmaya bafllar. 1929 bunal›m›ndan sonra en güçlü mali krizin yafland›¤› üzerine tart›flmalar var. 1974’teki ekonomik bunal›mdan bugüne de¤iflen ne? Yukar›da iflaret etti¤im gibi mali krizin temelinde, sermaye birikim sürecinin art› de¤er üretme kapasitesindeki gerilemeler yat›yor. Bu gerileme yaflan›rken sermayedarlar piyasadan daha fazla pay kaparak genifllemek için birbirleriyle rekabet ederken, di¤er taraftan talebin daralmakta olmas› sonunda ortaya sat›lamayan mallardan, karl› olarak yat›r›lamayan sermayeden, üretimi k›smak zorunda olan fabrikalardan oluflan bir afl›r› birikim olgusu ç›kar. Sözünü etti¤iniz iki krizin de arkas›nda bu art› de¤er üretme kapasitesinin gerilemesine ba¤l› afl›r› birikim olgusu (kapasite fazlas› ve talep eksikli¤i), bunu aflmak için geniflletilen kredi sisteminin köpü¤e dönüfltükten sonra çökmesi yat›yor. Bu son derecede patlay›c› bir kar›fl›md›r: Muaz-

20

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

zam bir kredi köpü¤ü üzerinde duran bir reel ekonomi. Halen küresel toplam kredi hacmi (spekülasyon araçlar›yla birlikte) 510 trilyon dolara ulaflm›fl durumda. Dünya toplam has›las› yaklafl›k 47 trilyon dolar ve daralmaya bafllad›. Dünya ekonomisi kendisinden 10 kat daha büyük bir kredi köpü¤ünün üzerinde duruyor. Bu kredi köpü¤ü nas›l olufltu ve patlamaya bafllad›? Son mali krizde patlamakta olan, kredi köpü¤ünün ortaya ç›k›fl dinamiklerine k›saca bakmak için 1997 Asya krizi ertesinde oluflan konjonktüre dönmek gerekiyor. Mali küreselleflmenin çevre ülkelerde oluflturdu¤u ilk mali köpük, Asya kriziyle patlad›. Asya krizi Latin Amerika’ya s›çrad›, nihayet bu bulafl›c›l›¤› Rusya moratoryumu izledi. Bu s›rada ABD Merkez bankas›n›n geriye daha s›¤›nakl› pazarlara dönmeye bafllayan mali sermayeyi o s›rada çok revaçta olan teknoloji sektörüne, borsaya, giderek de ev piyasas›na, tüketimi teflvik edici tedbirlere yönlendirmeye bafllad›¤›n› görüyoruz. Asya ekonomilerinde, krizi izleyen devalüasyonun Mali kriz sermayegetirdi¤i avantajnin kendi kendine larla ihracat, ayakta kalamayaözellikle ABD’ye yönelik ihracat ca¤›n›, kurtar›lmaart›yordu. Böyled›¤› taktirde kapice ABD hem tüketimi teflvik edebiliyor, hem talizmin gelece¤ini de enflasyonist tehlikeye ataca¤›n› bir bask›yla karfl › l a fl m › y o r d u . ortaya koydu. SerBorsalar h›zla best piyasa modelikabar›rken bir zenginlik etkisi ne dayanan düzenyaratarak, tüketileme (kriz yönetmi daha da güçlendiriyor, borsame) sistemi flimdi lar kabard›kça iflas etti. da ABD piyasalar› sermaye çekmeye devam ediyordu. Bu süreç teknoloji sektöründe bir köpük oluflmas›na yol açt›. Bu köpük 1999-2000 y›l›nda, borsalarda %40’a ulaflan gerilemelere yol açarak patlad›. Birden bire dünya ekonomisinin teknoloji sektöründen kaynaklanan muazzam bir kapasite fazlas› sorunuyla karfl› karfl›ya kald›¤› görüldü. Ancak, borsa köpüklerinin patlamas›n›n etkisiyle tüketim e¤ilimi daha da zay›flamas› halinde, kapasite fazlas› sorununun h›zla di¤er sektörler etkileyecek biçimde yayg›nlaflaca¤› anlafl›l›yordu. Bunun üzerine FED’in h›zla faizlere müdahale etti¤ini ve bir y›l içinde %6,5’den %1’e indirdi¤ini gördük. Bu geliflmifl ülkelerin merkez bankalar›n›n eflgüdümüyle gerçeklefltirilen bir operasyondu ve küresel çapta muazzam bir likidite genifllemesine, kredi ucuzlamas›na yok açacakt›. Di¤er bir de¤iflle FED patlayan borsa köpü¤ünden ç›kan enerjiyi bu kez inflaat ve kredi sektörüne yönlendiriyor, ayn› anda iki köpü¤ü birden körüklüyordu. Burada az sonra gerekli olaca¤› için


RÖPORTAJ unutmamak gereken nokta, FED’i buna zorlayan etkenin kapasite fazlas› sorunu (afl›r› üretim/arz fazlas› vb.) ba¤lam›nda gündeme gelen depresyon tehlikesi oldu¤udur. Böylece hem 2001’de bafllayan resesyon bir depresyona dönüflmeden, ama piyasalardaki fazlay› da temizleyemeden yar›da kesilmifl oluyordu, hem de dünya ekonomisi, bu k›r›lgan zeminde yeniden büyümeye zorlan›yordu. Bu gün bu zorlaman›n faturas›n› ödüyoruz. Bu faturan›n çap›n› görebilmek için bu gün kredi ve türev piyasalar›n›n hacminin dünya GSH’s›n›n 10 kat›na ulaflm›fl oldu¤unu an›msamak yeterli olacakt›r. “Küresel serbest piyasa rüyas›, ABD Merkez Bankas›’n›n 80 y›ll›k gelene¤ini bozarak, Bear Sterns adl› özel finans kurumunu kurtard›¤› gün öldü” deniyor. Neo-liberalizmle birlikte insanl›¤› felaketin içine sokan bu rüya gerçekten bitti mi? E¤er “bittiyse” sermayenin bir gelecek plan› var m›? Örne¤in yeni bir Keynesyenizm tart›flmalar› var, Bill Gates “insanc›l kapitalizm” gibi laflar etti son Davos toplant›s›nda. Küresel serbest piyasa rüyas›, sermayenin, herhangi bir devlet müdahalesine, yard›m›na gerek olmadan varl›¤›n› sürdürebilece¤i, bu tür müdahale ve yard›mlar›n piyasa sinyallerini çarp›tarak, rekabet eflitli¤ini bozarak krize yol açaca¤› varsay›m› üzerinde duruyordu. Gerek kamu alanlar› gerekse de emekçilerin haklar› (sosyal devlet) bu varsay›ma dayanarak flekillenen bir sald›r›yla tasfiye ediliyordu. Mali kriz sermayenin kendi kendine ayak-

ta kalamayaca¤›n›, dahas› kurtar›lmad›¤› taktirde tüm ekonomik sistemin, kapitalizmin gelece¤ini tehlikeye ataca¤›n› ortaya koydu. Daha bilimsel bir biçimde söylersek serbest piyasa modeline dayanan düzenleme (kriz yönetme) sistemi flimdi iflas etti. Bir yenisini bulmak gerekiyor ve bu yeni, büyük bir olas›l›kla devlet müdahalesini, denetimi yeniden devreye sokmaya bafllayacak, hatta bafllad› bile. Tarih gösteriyor ki, insanc›l kapitalizm iflçi hareketinin ve uluslararas› koflular›n dayatmas›yla, sermayenin bu dayatmayla kimi uzlaflma politikalar›n› kabul etmesiyle söz konusu olabiliyor. Bu gün iflçi hareketi henüz böyle bir uzlaflmay› dayatacak bir güce sahip de¤il. Uluslararas› ortamda da komünizm korkusu (so¤uk savafl) gibi zorlay›c› bir etken yok. Aksine kriz, sermaye aç›s›ndan daha fazla sömürü denetim gereksinimi demek. Kaynak savafllar›, az geliflmifl ülkelerin piyasalar›n›n ele geçirilmesi vb gibi etkenler emperyalist sömürgeci e¤ilimlerin güçlenmekte oldu¤unu gösteriyor. De¤il insanc›l kapitalizmi, parlamenter demokrasiyi bir görüntü olarak bile koruman›n koflular› h›zla yok oluyor: Kimi bölgelerde siyasal ‹slam’›n ABD ve AB taraf›ndan tercih edilmesini bu ba¤lamda düflünmek gerekir. ABD emperyalizminin temel özelliklerinden birisi egemenli¤ini askeri-mali yöntemlerle sa¤lamas›.

Bugün yaflananlar›n bu egemenlik biçimine etkileri neler olabilir? Mali krizin birbirine ters iki etkisi oluyor. ‹flin asl›na bak›l›rsa mali sermaye büyük savafllar ve siyasi istikrars›zl›klar istemez, rahatl›kla dolaflabilece¤i sakin bir ekonomik alan oluflturmak ister: Küreselleflme. Kriz devletlerin askeri s›nai kompleksi finanse etme olanaklar›n› azalt›r. Ama ayn› anda kriz mali sermayenin gücünü k›rar, askeri s›nai kompleksi temsil eden siyasi odaklar›n öne ç›kmas›na, dolay›s›yla savaflç›, sömürgeci e¤ilimlerin güçlenmesine yol açar. Asl›nda küresel mali kriz 1997-2001 aras›nda patlak verdi ve geçici olarak dizginlendi. Ama bildi¤iniz gibi, son y›llarda, 1990’lar›n sonundan bafllamak üzere militarizmin yükseldi¤ini sömürgeci e¤ilimlerin güçlendi¤ini görüyoruz. Malileflmenin ve mali araçlarla sömürünün Türkiye gibi yeni sömürge ülkelerde yaratt›¤› sonuçlar neler? Yoksullaflma, ekonominin ba¤›fl›kl›k sistemlerinin (d›fl floklara karfl› korunma araçlar›n›n) tasfiyesi, yönetici s›n›f›n tümüyle uluslararas› mali sermayeye tabi ve bu sermayeyi denetleyen büyük güçlerin d›fl politikas›na ba¤›ml› hale gelmesi. Ba¤›ml›l›k biçimlerinin ekonomik, siyasi kültürel anlar›n hepsinde birden derinleflmesi, do¤rudan sömürgeleri an›msatan biçimde, her üç alanda da yabanc› iktidar›n›n oluflmas›… (Onu yiyecek misin?)

Korkut Art›k kimse serbest Boratav piyasay› savunamaz Dünya kapitalist sistemindeki “ABD merkezli” son dalgalanmay› nas›l tan›mlayabiliriz. Özellikle 70’li y›llarda bafllayan bunal›m›n ekseninde bu “dalgalanman›n” anlam› nedir? Son dalgalanma ve çalkant› bize finans sermayesinin dünya kapitalist sistemi içinde giderek artan a¤›rl›¤›n›n sistemin tümünü ne derecede istikrars›z hale getirdi¤ini gösterdi. Bu sayede kapitalizmin bünyesinde daima var olan; ancak bazen arka planda gizlenen “paraziter” e¤ilimler ve hastal›kl› özellikler aç›k-seçik ortaya ç›kt›. “Serbest piyasa” yüceltmesinin kof içeri¤ini savunmak imkâns›z hale geldi. Solcular›n, sosyalistlerin, anti-sistemik tüm ak›mlar›n bu ortam› aç›kça teflhir ederek ideolojik bir sald›r›ya dönüfltürme f›rsat› do¤mufltur. Bu süreç dolar›n egemenli¤inin sona ermesiyle sonuçlanabilir mi? Emperyalist sistemde hegemonya sorunu büyüyecek diyebilir miyiz? Bir “dünya paras›” olarak Amerikan emperyalizmine ayr›cal›kl› bir konum sa¤layan dolar›n egemenli¤i bugün ciddi bir tehdit alt›ndad›r. Son iki y›lda dolar, Euro karfl›s›nda yüzde 20 dolaylar›nda de¤er yitirmifltir. Benzeri bir durum (o tarihlerde Mark’a karfl›) 1970’li y›llar›n ilk yar›s›nda ABD’nin Vietnam savafl giderlerinin yaratt›¤› dengesizliklerin de katk›s›yla gerçekleflmifl ve dolara “resmen” ayr›cal›kl› bir konum tan›yan Bretton Woods’un belirledi¤i para sisteminin tasfiyesiyle son bulmufltur. Ancak, tüm dünya ekonomisini kapsayabilecek bir alternatif ödeme ve biriktirme arac› olmad›¤› için dolar›n “gayri resmi– fiili” egemenli¤i süregelmifltir. Bugünkü de¤er yitirme süreci, bir noktadan sonra Euro, alt›n, hatta ruble gibi alternatif dünya paralar›n›n tart›fl›lmas›n› h›zland›racakt›r. Baz› petrol ihracatç›lar› ulusal paralar›n› ve petrol fiyatlar›n› dolara ba¤lamaya son

vermektedirler. Ancak, bu giriflimler, flimdilik, s›n›rl› kalmaktad›r. Dolar›n taht›ndan kesinlikle indirilmesi için, Çin gibi rezervlerini esas olarak dolara ba¤lam›fl birkaç ülkenin, ABD’ye karfl› “çat›flmac›” bir çizgiye yönelmesi ve yüzlerce milyarl›k dolar varl›klar›n› uluslararas› piyasalara boflaltmalar› gerekir. Dünya ekonomisinin güç odaklar› aras›nda bu türden bir eyleme yol açacak ekonomik bir çat›flman›n nesnel nedenleri yoktur. ABD ile bu ülkenin d›fl a盤›n›n finansman›n› üstlenen ülkeler aras›nda adeta “ultra-emperyalizm” sav›n› do¤rulayan bir kader birli¤i geçerlidir. Siyasi planda çat›flma etkenleri gündeme geldi¤i takdirde durum de¤iflebilir; ancak yak›n gelecek için böyle bir senaryo fazla olas› görülmüyor. Ancak bugün gözlenen olgu, ABD’nin ekonomik ve siyasi alanlardaki hegemonik konumunun her anlamda afl›nmakta olmas›d›r. ABD ekonomisi küçülürken Asya’n›n büyümesiyle dünya kapitalist sistemindeki geniflleme süreci devam edebilir mi veya en az›ndan krizin dünya piyasas›n› tamamen çökertmesi engellenebilir mi? Çin’i örnek al›rsak, ABD’nin d›fl talebindeki gerileme koflullar›nda Çin’in büyüme h›z›n› art›rmas›, ihraç ürünleri için alternatif d›fl piyasalar bulmas›na; ayr›ca, iç talepte de önemli boyutta geniflleme sa¤lamas›na ba¤l›d›r. Toplam d›fl talep düfltü¤ü takdirde Çin’in oyuncaklar›n› ülke içinde kim sat›n alacak? Çin ekonomisinin geri kalm›fl alanlar›n›n desteklenmesine yönelerek örne¤in sosyal harcamalar›n ve altyap› yat›r›mlar›n›n öncelik tafl›d›¤› bir iç talep genifllemesi, bu ö¤elerin ithal ba¤›ml›l›¤›n›n çok düflük olmas› nedeniyle dünya piyasalar›na çok s›n›rl› ölçüde yans›yacakt›r. Dahas›, 2007’de yüzde 11.4 büyüyen bir ekonomi, büyüme h›z›n› nereye kadar art›rabilir? Ayn› gözlem Hindistan için de fazlas›yla geçerlidir. 1998 krizinden sonra göreli olarak durgunlaflan

21

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

baflta Kore, di¤er Asya ülkeleri, ABD’deki gerilemeyi telâfi edecek büyüklükte ekonomiler de¤ildir. Geriye, Avrupa ve Japonya’n›n aniden dinamik bir büyüme patikas›na yönelme olas›l›¤› kal›yor. Bu da “ayr›flma” sav›n› güçlendirecek bir olas›l›k de¤ildir. Azgeliflmifl ülkelerde bölüflüme sermaye lehine müdahale eden önlemler artacak m›? Türkiye ekonomisinde k›sa dönemde büyümenin tek etkeni net d›fl kaynak giriflleri olarak ortaya ç›km›flt›r. Orta ve uzun dönemin “kurtar›lmas›nda” ise “rekabet gücü” saplant›s› d›fl›nda herhangi bir reçete tahayyül dahi edilememektedir. Bu çerçeve içine tutsak k›l›nan iktisat politikalar›, d›fla karfl› uluslararas› finans kapitale teslimiyet; içte ise sadece emek-karfl›t› yöntemler üzerine dayanabilir. Do¤rudan yat›r›mlar›n merkezden çevreye akaca¤› beklentisi hakk›nda ne düflünüyorsunuz? Bu ak›fl›n çevre ülkelerdeki maliyetleri finanslaflma ve eflitsizlikler ba¤lam›nda neler olabilir? Uluslararas› iflbölümünün ücret farkl›l›klar›na dayanarak yeniden yap›lanmas› en az otuz y›ll›k bir geçmifle dayan›yor. Yüksek faiz sunarak s›cak para girifllerine ba¤›ml› hale gelen çevre ekonomilerinde ulusal paralar yapay olarak de¤erlenmekte; bu nedenle yerli parayla düflük olan ücretler dolar cinsinden pahal› görülmektedir. Bu çerçevede uluslararas› finans kapital ile do¤rudan yat›r›mlara yönelen metropol sermayesi aras›nda beklenti farkl›l›klar› vard›r. Hangi mekanizmayla gerçekleflirse gerçekleflsin, içinden geçti¤imiz dönem, Çin istisnas› d›fl›ndaki çevre ekonomilerinin, emperyalist sistemin metropollerine ba¤›ml›l›¤›n›n artt›¤›, yo¤unlaflt›¤› bir tarih dilimi olarak nitelendirilmelidir.


TARIM Elif TOPÇU

G›da tekellerinin “kriz” vurgunu Yoksul sokaklar›n açl›¤› ve ekolojik y›k›m, efendilerin kasas›nda kara dönüflüyor Dünya felaket haberleriyle sars›l›yor. Çin’deki deprem ve Mynmar’daki kas›rga yüz binlerce insan› felakete sürükledi. Buna bir de küresel çapta yaflanan “g›da krizi” eklendi. Asya ülkelerinde pirinç, Latin Amerika ülkelerinde m›s›r ve fasulye, Türkiye gibi temel g›da maddesi ekmek olan ülkelerde bu¤day fiyatlar› geçen y›la göre % 100’ün üzerindeki oranlarda artt›. Böylelikle M›s›r, Haiti, Peru, Burkina Faso, Tunus, Dominik Cumhuriyeti, Meksika, Somali, Güney Afrika ve Kamerun gibi ülkelerde zaten açl›kla bo¤uflan yoksul emekçi halk daha beter bir durumla karfl›laflt› ve “g›da fiyatlar›ndaki art›fl›” protesto etmek için sokaklara döküldü. 20 y›ld›r tüketti¤i m›s›r›n %95’ini üreten, flimdi ise m›s›r›n›n %80’ini ABD’den ithal eden Haiti’deki protestolara karfl› Baflbakan Alexis’in önlemi askeri ve polisi halka sald›rtmak oldu. 5 insan öldü. Binlerce insan g›da fiyatlar›ndaki art›fl›n sorumlusu olarak da gördükleri baflkanl›k saray›n› koruyan BM askerlerinin bulundu¤u güvenlik kordonuna taflla sald›rd›lar ve baflbakan ülkeden kaçmak zorunda b›rak›l›rken bir BM askeri de öldürüldü. Tunus’ta “hayat pahal›l›¤› ve iflsizlik” nedeniyle yap›lan protestolara polisin müdahalesi ile günlerce süren çat›flmalar yafland›. Ayn› flekilde M›s›r’daki protestolarda ölenler ve yaralananlar oldu. Halk›n ço¤unlu¤unun “BM’ye göre yoksulluk s›n›r›n›n” alt›nda yaflad›¤› Peru’da binlerce kad›n “tencerelerimiz bofl” diyerek “açl›¤a karfl› yürüyüfl” gerçeklefltirdi. Daha pek çok ülkede eylemler devam ediyor… Dünyada bu geliflmeler yaflan›rken AKP’li Tar›m ve Köy iflleri Bakan› Mehdi Eker: "Türkiye'nin ne bu¤day ne de pirinçle ilgili sorunu var. ‹kisi için de yeni üretim sezonuna kadar yurt içinde elimizde yeteri kadar stokumuz var. Yurtd›fl›ndaki art›fllar spekülatif maksatl›d›r, gerekirse üç befl gün pirinç yemeyiz" demiflti. Oysa pirinç fiyatlar› Türkiye’de dünya piyasalar›n›n oldukça üzerinde, yüzde 130’a varan oranlarda zam gördü. “Yoksul yiyece¤i” olarak görülen bulgur fiyat› da Türkiye’de kurakl›k gerekçe gösterilerek son 1 y›lda yüzde 155 oran›nda artt›. Halbuki dünyay› bu hale getiren politikalar›n teknisyenleri bile durumun vehametini itiraf etmekten çekinmiyorlard›. BM G›da Hakk› Raportörü Jean Ziegler, küresel g›da fiyatlar› art›fl›n›n "sessiz bir katliama" yol açt›¤›n›, tar›m arazilerinde biyoyak›t için üretim yap›lmas›n›, pazardaki spekülasyonu ve Avrupa Birli¤i'nin ihracat sübvansiyonlar›n›, yoksul ülkelerdeki kitlesel açl›¤›n sorumlusu olarak ilan ediyordu. Ziegler daha da “ileri” giderek, “zenginli¤in tek elde toplanmas›ndan küreselleflme sorumludur ve çokuluslu flirketler bir tür ‘yap›sal fliddet’ uygulamaktad›r. Eflitsiz ve dehflet verici bir dünya yaratan ve giderek vahflileflen bir borsa simsarlar›, spekülatörler ve mali haydutlar çetesiyle karfl› karfl›yay›z. Buna bir

son vermeliyiz. Frans›z Devrimi'nde oldu¤u gibi günün birinde aç insanlar zalimlere karfl› ayakla1 nacaklar” diyordu. Dünya Bankas› Baflkan› Robert Zoellick ise “birçok kifli benzin depolar›n› doldurman›n derdine düflerken, birçok kifli de kar›nlar›n› doyurmak için u¤rafl veriyor. Bu her geçen gün zorlafl›yor. Son iki ayda pirincin fiyat› yüzde 75 yükseldi. Bu¤day›n fiyat› geçen y›l yüzde 120 artt›” diyordu. Aç›klamalara noktay› ise BM Genel Sekteri Ban Ki-mun koydu: Büyüyen g›da krizinin “daha genifl siyasi ve güvenlik boyutu olabilece¤ini” söyledi. Yani krizin nedeni “açl›k” olmaktan, açl›¤a yol açan sorunlara-sorumlulara hesap sormaktan ç›k›yor ve “açlar›n yol açabilece¤i güvenlik krizine” odaklan›yor. Zira Pentagon da hemen bundan sonraki olas› isyanlara karfl› stratejiler gelifltiriyor. Peki g›da sorununu çözmeye dönük ad›mlar yok mu? Var! Birleflmifl Milletler’e ba¤l› G›da ve Tar›m Örgütü (FAO) “açlar› doyurmak için acilen sadece 500 milyon dolara ihtiyaç oldu¤unu” dünyaya duyurdu. 500 milyon dolar, yani ABD’nin askeri harcamalar›n›n “binde biri”, yani bir g›da tekeli olan Cargill’in son bir y›ll›k net kar›ndan daha az… Evet, geçen y›ldan bugüne ABD merkezli küresel tar›m-g›da flirketi Cargill bir y›ll›k net kar›n› 553 milyon dolardan 1,030 milyar dolara yükseltmifl. Cargill kar›n› yüzde 86 oran›nda art›r›rken 28 Nisan’da gazetelere flu tür haberler yans›yordu: “140 milyon nüfusun yaklafl›k yar›s›n›n günlük 1 dolar›n alt›nda gelirle geçindi¤i Bangladefl’te yoksullar, önceki gün bir çöplü¤e at›lan bozuk pirince hücum etti. Ya¤mac›lara askerler müdahale et2 ti.” Görülece¤i üzere dünyan›n efendilerinin bu sorunu çözmeye hiç mi hiç niyetleri yok. Zira “aç insanlar” kar›nlar›n› doyurmak için “çöplüklere” hücum ederse ya da “ekmek isyanlar›na” bafllarlarsa bir anda “ya¤mac›” olarak tan›mlanabiliyorlar. Bu durumda oluflturulan “yapmac›ktan” yard›m komisyonlar› yerlerini “krizin büyümesini önleyecek” askerlere b›rak›veriyorlar. Fiyat art›fllar›n›n 2015’e kadar kal›c› oldu¤u söyleniyor. Bu da demektir ki açl›k ve yoksulluk yay›larak ve katlanarak devam edecek. Kald› ki “fiyat sorunu” yak›n bir tarihte dizginlense bile art›k insanl›¤›n tar›m ve g›dayla olan iliflkisinde son derece tehlikeli bir kap› aralanm›fl durumda. Dünyan›n asalak efendilerinin (mali sermayenin ve g›da tekellerinin) insanl›¤›n muhtaç oldu¤u temel g›da maddeleri üzerinden kar elde etme hesaplar› ve kapitalist tar›m çok boyutlu bir felaketin kap›s›n› sonuna kadar açt›.

rizin neBM’ye göre k aktan, lm o ” k l› ç a “ i n de n sorunaçl›¤a yol aça ra hesap lara-sorumlula ›yor ve sormaktan ç›k çabilece¤i “açlar›n yol a e” odakin z ri k k li n e v ü g lan›yor

Biyo-yak›t, küresel ›s›nma, tüketim ç›lg›nl›¤› Ziegler’in aç›klamas›ndaki “ilginç” noktalar›

22

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

saymazsak DB ve BM’den “uzmanlar” g›da fiyatlar›ndaki art›fl›n sorumlulu¤unu özellikle bu üçlüye ve ek olarak Çin ile Hindistan’›n afl›r› talebine ba¤l›yorlar. Elbette bu üçlünün yaflan›lan krizdeki etkisi büyük; ancak bu üçlünün de g›da fiyatlar›ndaki art›fl›n da esas sorumlusunun kapitalist tar›m›n ulaflt›¤› boyut ve mali sermayenin bu alana olan ilgisi oldu¤unu unutmamak gerekiyor. Dünyadaki baflta petrol olmak üzere fosil kaynaklar›n›n tükenmeye yüz tutmas› yeni enerji aray›fllar›n› art›r›yor. Bush, 2 flubat 2006’da flöyle bir aç›klama yapm›flt›: "Çiftliklerimizde ot yetifltirerek enerji sektörüne at›labilece¤iz! Otu biçip, enerjiye dönüfltürece¤imiz günler yaklafl›yor! Yeni teknolojiler sayesinde Ortado¤u petrollerine olan ba¤›ml›l›¤›m›z›n, ben hayattayken bitmese de azalaca¤›n› umuyorum, bize söylenenlere göre, araflt›rmalara h›z verirsek alt› y›l içinde benzine alternatif yak›tlar bulabiliriz." Bu sözlerin üzerinden henüz 2 y›l geçti ve verimli tar›m arazilerinde g›da için de¤il, biyo-yak›t için üretim yap›lmaya baflland›¤›ndan beri insanlar›n temel g›da maddelerine gerek3 sinimleri krize girmeye bafllad›. Zengin merkezlerdeki refah s›n›flar›n›n arabalar›na benzin yerine “çevreye dost” biyo-yak›tlar› kullanmaya bafllamalar›n›n yoksul yeni sömürgelerde açl›klar› etkileyen önemli bir faktör oldu¤unu bilmeleri bir fleyi de¤ifltirir miydi bilemeyiz. Ancak sorunun tek kayna¤› bu de¤il. Metropol merkezlerdeki tüketim ç›lg›nl›¤› ve giderek etkisini art›ran “küresel ›s›nman›n” yarataca¤› kurakl›kla birlikte bu yaz g›da krizinin çok daha vahim sonuçlara yol açabilece¤i belirtiliyor. Bu üçlünün birleflerek ciddi bir “g›da k›tl›¤›” yaratt›¤› ileri sürülmesine ra¤men veriler ortada, bir g›da k›tl›¤› de¤il, g›dan›n adaletsiz paylafl›m› sorunu oldu¤unu gösteriyor.

As›l Sorumlu: Mali Oligarfli ve Tar›m-G›da fiirketleri Yaflan›lan g›da krizinin bir çok sebeple birlikte esas sebepleri olarak bunlar say›l›yor. Evet, gerçekten de bunlar›n yaflan›lan krizde etkileri büyük, fakat biyo-yak›t üretiminin, küresel ›s›nman›n ve tüketim ç›lg›nl›¤›n›n nedenlerine inmek gerekiyor. Bu durumda karfl›m›za kapitalizmin her fleyi metalaflt›ran piyasa ve kar mant›¤›n›n “ak›l d›fl›l›¤›” ile emperyalizmin sorunu dünyan›n iliklerine eflitsiz bir flekilde iflleyen “sömürücü akl›ndan” baflka bir fley ç›km›yor. Chavez’in dedi¤i gibi “yaflanan g›da krizi kapitalist modelin tarihi yenilgisi-


TARIM nin en büyük göstergelerinden biridir”. Mali sermayenin emlak piyasalar›ndan sonra yeni spekülasyon köpükleri yaratabilmek için g›da piyasalar›na da göz dikmesi zaten yap›sal olarak var olan “g›da krizini”, fiyatlardaki afl›r› art›flla birlikte acil-yak›c› bir sorun haline getirmifltir. Amerikan borsalar›ndaki mali spekülasyonlar›n bu¤day›, m›s›r›, pirinci de avucuna alaca¤› ve Bangladefl’teki insanlar› çöplü¤e dökülen bozuk pirinçlere hücum ettirece¤i denli küresel bir krizin daha beterlerinin kap›da bekledi¤i bir ça¤da yaflad›¤›m›z› bilmeliyiz. Daha beterleri kap›da çünkü kapitalist tar›m mant›¤› bir taraftan insan›n ve do¤an›n sürdürülebilir yaflam aç›s›ndan muhtaç oldu¤u ekolojik dengelerini de bozmufl durumda, di¤er taraftan sofram›zdaki ekme¤in ve onu üreten eme¤in borsalardaki dijital göstergelerle birlikte tepetaklak olabilece¤i “ak›l d›fl›” bir düzenek yaratabilmifl durumda. Bu ak›l d›fl› düzene¤e ihtiyac› olanlar›n bafl›nda ise bütün sektörlerde bir aya¤› bulunan devasa tar›m ve g›da flirketleri gelmektedir. Dünyan›n yoksul halklar› bir sene içerisinde inan›lmaz derecede f›rlayan g›da fiyatlar›yla karfl›lafl›rken, milyonlarca köylü üretim yapamaz hale gelip topraklar›ndan göç etmek zorunda kal›rken; Cargill, DuPont, Novartis ya da Monsanto gibi giderek tüm dünyada tar›m-g›da-ilaç ve hayvanc›l›k sektörlerini ellerinde tutmaya bafllayan bir avuç tekelin elde ettikleri feci karlar› kasalar›na geçirmelerini nas›l de¤erlendirebiliriz ki? Tabi bu flirketlerin AKP’li bürokratlar›n ve Unak›tan gibi tafleronlar›n›n cebine koyduklar› cüzzi miktarlar› da unutmamak gerekiyor. Dünya pirinç k›tl›¤› çekerken, bu piyasay› AKP’ye yak›n tüccarlar›n ve yerli spekülatörlerin ellerinde tutmufl olmalar›; üstelik piyasadaki en ucuz pirinci de kurucular› aras›nda Zapsu’lar›n da bulundu¤u B‹M ma¤azalar›n›n satmas›n› bir tesadüf olarak de¤erlendirmek safl›k olur.

bunlar kullan›lmad›¤› her durumda üretim daha fazla azalacakt›. Üretimi merkezin teknolojisine ve ticaretine ba¤›ml› bir flekilde her defas›nda daha fazla art›rma çabas› ise topra¤›n ve bitkilerin, suni gübrelere ve ilaçlara daha fazla ba¤›ml› hale gelmesine neden oluyordu. Tabi bu ba¤›ml›l›k topra¤›n, yeralt› sular›n›n kirlenmesine, bitki çeflitlili¤inin azalmas›na neden oluyormufl ne gam! Emperyalist merkezlerin esas derdini ise dünya tar›m›n› tamamen kontrol alt›na almak oluflturuyordu. Bunun için en önemli gereksinimleri ise tar›m›n ve hayvanc›l›¤›n görece korundu¤u ekonomilerdeki “koruma kalkanlar›n›n” kald›r›lmas›, bu alanlar›n tamamen piyasa koflullar›na göre ifller hale gelebilmesi için metalaflt›rman›n artmas› ve piyasalar›n oluflturulmas›, küçük köylü üretiminin ve geleneksel üretimin giderek kapitalist çiftliklere evriltilmesi, dahas› tar›m›n da borsada ifllem görebilir bir kalem olmas› zorunluydu. Borsada ifllem görmenin flirketler aç›s›ndan en önemli faydas› ise do¤al flartlara tak›lmadan tamamen dijital bir dünyada spekülasyon yaratabilme, h›zl› para transferi vs gibi ifllemleri yapabilme kolayl›¤› idi. Bu durumda ne yerel ekonomilerin ekolojik ve toplumsal gereksinimleri ve özgünlüklerinin önemi ne de eme¤in, üretimin ve tüketimin kamusal kontrolü kal›yordu. Neoliberal politikalar›n tar›msal alandaki ve g›da politikalar›ndaki yans›malar› her fleyden önce yukar›da say›lan flartlar›n yerine getirilmesini he-

Bir avuç flirket dünya tar›m›n› kafas›na göre belirliyor 1970’lerde emperyalist merkezlerin görünüflte ba¤›ms›z olan “az geliflmifl ve geliflmekte olan” ülkelere (yeni sömürgelere) bir sürprizi vard›: Yeni teknolojiler sayesinde bu ülkelerin tar›msal üretim sistemleri modernize edilecekti ve tar›msal üretimde muazzam bir art›fl sa¤lanacakt›. Hatta, bu¤day ve pirinçte süper teknolojilerin devreye sokulmas›yla “mucize tohumlar” elde edilmiflti ve bu geliflmelerle birlikte az geliflmifl dedikleri yeni sömürge ülkeler muazzam bir üretim fazlas› elde edecek, açl›k sorunu diye bir fley kalmayacak, bununla ihracatlar›n› da gelifltireceklerdi. Bunun ad›na da “yeflil devrim” denilecekti. Çok geçmeden bu mucize tohumlar ve enerji yo¤un tar›mla birlikte gerçekten k›sa bir sürede her yerde olmasa bile pek çok ülkede üretim art›fl› sa¤lan4 d›. Türkiye dahil pek çok yoksul ülke, tar›m›n› özellikle belirli ürünler üzerinde yo¤unlaflt›rarak (mono kültür) ihracat kapasitesi kazanmaya çabalad›. Evet, üretim bir süreli¤ine artt›, fakat iddia edildi¤i gibi açl›k önlenemedi. ‹thal ikameci ekonominin görece refah yaratt›¤› koflullarda bile en ufak ekonomik çalkalanmada insanlar karneyle ekmek, ya¤, mazot almak için kuyruklar oluflturuyorlard›. Pek çok ülke tar›msal üretimini sürdürebilmek için emperyalist merkezlerden makine, tohum, suni gübre ve ilaç almaya mahkum oldu; çünkü

defliyordu. IMF ve DTÖ politikalar›, her ne kadar emperyalizmin denetimi alt›nda da olsa, pek çok ülkede yer alan “koruma kalkanlar›n›n” ortadan kald›r›lmas›n› amaç edindi. Bu amaçla hukuksal yap›lar de¤ifltirildi, hala da de¤ifltiriliyor. Uluslar aras› tar›msal ticaret, bölgesel ve ikili anlaflmalarla merkez kapitalist ülkeler ve menflei bu ülkelerde olan dev tar›m flirketleri lehine yeniden düzenlendi. Tar›msal ticaretin ve yat›r›mlar›n serbestlefltirilmesi DTÖ, Serbest Ticaret Anlaflmalar› ve Ekonomik Partnerlik Anlaflmalar› ile sa¤land›. Bu anlaflmalarla ürünlerinde kimi yapt›r›m mekanizmalar› uygulanan köylüler kapitalist tar›m kurallar› içerisinde flirketlerle rekabet edemez hale getirildiler. Pek ço¤u topraklar›nda iflçi pozisyonuna düfltü, pek ço¤u ise metropol çeperlerine göç etti. Ortal›kta binlerce tohum flirketi, gübre ve zirai ilaç flirketi, g›da zincirleri ve süpermarketler peyda oldu. Tohum flirketleri yer yüzündeki sahipsiz bütün bitki çeflitlerini yani insanl›¤›n tarihsel, evrensel ortak miras›n› teker teker patentlemeye bafllad›lar. Patentledikleri bitkilerin genleriyle oynayarak bir seferlik ekilebilen ve bir seferlik ürün verebilen, daha sonras›nda kendisini öldüren

23

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

“terminatör tohumlar”, Geneti¤i De¤ifltirilmifl G›dalar (GDO) üretmeye bafllad›lar. Bu tohumlar› ekilmesi, piyasada sadece bunlar›n kullan›labilmesi için yoksul ülkelere dayatmalarda bulundular. Üstelik bu süreç hala devam ediyor. ‹nsanlar tarih boyunca 3000’den fazla bitki türü ekip biçtiler. Bugün bu bitkilerden sadece 15 tanesi insanlara ihtiyaç duyduklar› enerjilerin yüzde 90’›n› sa¤l›yor. Bunlardan üçü (pirinç, m›s›r ve bu¤day) ise dünyan›n bütün tohumlu ürününün 5 yüzde 66’s›n› sa¤l›yor. Durumun ciddiyetini anlamak için “Irak Tohum Kanunu”na bakmak ibretliktir. Amerikal› uzmanlar taraf›ndan haz›rlanan (içerisinde Irak’›n tar›m politikas›n› belirlemek üzere atanan Trever Flugge’nin de oldu¤u bir ekip. Flugge ayn› zamanda Cargill’in adam›) ve “Patent, endüstriyel tasar›m, gizli enformasyon, entegre devreler ve bitki çeflitleri ile ilgili kanun” ad›yla an›lan bu kanunu 2004 tarihinde Irak’taki iflgal kuvvetleri komutan› Poul Bremer imzalad›. Üstelik bu kanun Irak’ta ç›kart›lan ilk kanunlardan birisi olma “önemine” sahipti. Bu kanun Anadolu’nun da içinde yer ald›¤› “bereketli hilal” denilen topraklarda on bin y›ld›r bütün bir dünya tar›m›na çeflitler gelifltirmifl olan Irak’l› çiftçilerin kendi tohumlar› üzerindeki egemenli¤ine son veriyor ve baflta Amerikal› tohum tekellerine yeni kar alanlar› aç›yordu. Benzer bir kanunu, TBMM de kabul etti. Sonuç olarak, k›rlarda ve kentlerde emek sömürüsü ve g›da sorunu ortak bir nedene dayanmaktad›r. Kapitalist tar›m ve mali egemenlik. 21.yy’›n “ekmek isyanlar›” bu “ak›l d›fl›l›¤›” yenmek zorunda. Dipnotlar: 1- 1726-1791 tarihleri aras›nda Fransa’da ortalama bir iflçi gelirinin yar›s› sadece ekmek sat›n almaya yetiyordu. 17881789'da bu harcama miktar› gelirin yaklafl›k yüzde 60'›na, k›tl›k ve afl›r› fiyat yükselifllerinin gerçekleflti¤i 1789 y›l›nda yüzde 88'e ulaflm›flt›. Bu koflullar kad›nlar›n mücadeleye kat›lma biçimlerini de belirlemiflti. 1789 ile 1795 aras›ndaki "ekmek ayaklanmalar›na” kad›nlar kitlesel olarak kat›lm›fllard›. May›s 1845-May›s 1847 aras›nda ise tah›l fiyatlar› % 100 artt›. 1845-1846 aras›, kötü hasat nedeniyle ayn› zamanda bir tar›m bunal›m› dönemi oldu. K›tl›k, g›da maddelerinin fiyatlar›n›n artmas›na ve spekülasyonlara yol açt›. Bu fiyat art›fllar›n›n sonuçlar› taflrada k›sa sürede görüldü. Spekülasyonlar›n önlenmesi ve bu¤day fiyatlar›n›n belirlenmesini isteyen köylüler birçok bölgede gösteriler düzenlediler. Bu hoflnutsuzluk kendili¤inden patlamalara da yol açt›. Köylüler, bu¤day yüklü iki arabaya el koyup burjuvalar›n evlerini ya¤malad›lar. Kaynak:Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi 2- 28 Nisan 2008, Referans 3- Özellikle m›s›rdan ve fleker kam›fl›ndan üretilen etanol, benzinin yerine geçen (veya benzine eklenen) bir yak›tt›r. Dünyan›n en büyük m›s›r üreticisi ve ihracatç›s› olan Amerika, bu ürünün giderek artan oranlar›n›n etanola tahsis edilmesi için büyük boyutlu destekler vermifltir. On y›l sonunda ABD'de tafl›t araçlar›nda kullan›lan yak›t›n yüzde 20'sinin (AB'de ise yüzde 10'unun) etanoldan oluflmas› hedeflenmektedir. Sonuç, temel bir besin maddesi olarak m›s›r üretiminin, ihracat›n›n çarp›c› boyutlarda düflmesi; iki y›lda fiyatlar›n yüzde 60 oran›nda artmas›; m›s›rdan kaçan talebin bu¤day ve pirince yönelmesi; fiyat art›fllar›n›n bu ürünlere de sirayet etmesi olmufltur. K.Boratav 4- ‹lkel teknolojilerin kullan›ld›¤› ve emek yo¤un bir üretimin gerçeklefltirildi¤i organik-geleneksel tar›m yöntemleri yerine makine, kimyasal gübre ve zirai ilac›n yo¤un olarak kullan›ld›¤› ve tar›m›n da sanayi gibi ele al›nd›¤› bir yöntemi ifade eder. Bu model aile tipi küçük ölçekli tar›mdan kapitalist çiftlik tipi büyük ölçekli tar›ma geçiflte önemli bir momenttir. 5- John Bellamy Foster, Savunmas›z Gezegen, Epos Yay›nlar›


S‹YASAL ‹SLAM Mehmet KILIÇ

Emperyalizmle kar›lan siyasal ‹slam›n harc›nda

Demokrasi olamaz! Özgürlük ve demokrasi, AKP'nin ve baflkan› Er- mücadelenin ana çat›flma merkezini oluflturmufltur. do¤an'›n iktidar oldu¤u günden bu yana dilinden Burjuvazi, “herkese eflitlik, özgürlük, adalet” eksik etmedi¤i hatta topluma karfl› tehdit unsuru vaadleriyle arkas›na ald›¤› köylüler, iflsizler ve yeolarak kulland›¤› kavramlar oldu. Geleneksel dev- ni yeni oluflmaya bafllayan ücretli çal›flanlarla felet bürokrasisinin otoriter-milliyetçi ve ço¤u za- odalizmi y›kmas› ard›ndan ilk ifl olarak ezilen halman floven siyaset etme biçimi karfl›s›nda, de- k› siyasetten uzak tutmaya çal›flm›flt›r. Krall›¤a mokrasinin-demokratikleflmenin ancak ve ancak karfl› mücadelesinde dillendirdi¤i genel oy hakk› kendileri taraf›ndan gerçekleflebilece¤i tezini öne talebi art›k burjuvazinin savunmas›ndan ç›kar. süren AKP, bu tez etraf›nda liberallerden solcula- Çünkü s›n›f ç›karlar› de¤iflmifl sahneye proleterya ra kadar hat›r› say›l›r bir siyasi yelpazeyi arkas›n- (iflçi s›n›f›) ç›km›flt›r. Bugün demokrasinin nimeti da saflaflt›rmay› baflarabilmiflti. Ancak bu nokta- olarak tart›fl›lan genel oy hakk› ise burjuvazi tarada AKP'nin ‹slamc› kimli¤inin yaflaf›ndan verilmifl de¤il tam aksine kannan saflaflmada negatif de¤il de poÖzgürlük ve de- l› bir flekilde bast›r›lan barikat isyanzitif bir rol oynamas› yani saflaflma- mokrasi, AKP'nin lar› sonras› kazan›lm›flt›r. Ayn› flekiln›n temelini oluflturmas› oldukça ve baflkan› Erdo- de, bugün burjuva demokratik ülkeönemli. ‹slamc› taban›n ya da siyaözdefllefltirilen insanca çal›flma ¤an'›n iktidar ol- lerle sal ‹slamc› hareketlerin ezelden beri koflullar›, sosyal haklar, insan hakladu¤u günden bu r› vd. toplumsal fayda gözetilerek geleneksel devlet elitiyle sürekli çat›flmada oldu¤u, bu çat›flman›n yana dilinden ek- gerçekleflen tüm uygulamalar s›n›f AKP'yi ister istemez demokrasiye sik etmedi¤i hat- mücadelesinin sonuçlar›d›r. ‹flte bu sar›lmak zorunda b›rakaca¤›, iflte bu ta topluma karfl› yüzden demokrasi üzerine söyleneyüzden de AKP'nin zay›flat›lmas›n›n bilcek her söz s›n›f süzgecinden geçtehdit unsuru de¤il desteklenmesi gerekti¤ini öne mek zorundad›r. Lenin'in söyledi¤i gisüren ve özellikle liberal/liberal sol olarak kulland›¤› bi devrimciler demokrasi üzerine kotaraf›ndan desteklenen bu politik kavramlar oldu. nuflurlarken “hangi s›n›f için?” soruhat 1 May›s sürecinde aç›kça yerle sunu sormal›d›rlar. Çünkü ezilen bir oldu. Ancak siyasal ‹slam’›n demokrasi ile halklar›n demokrasi mücadelesiyle burjuva deuyumlu bir toplumsal yaflant› oluflturabilece¤i mokrasisi aras›nda yal›n bir eflitlik sorunu yatar. çarp›k anlay›fl henüz yok olmufl de¤il. Elbette bu Ve bu sorun toplumsal yaflam›n bütününde de¤ianlayfl›n temelinde hem demokrasi kavram›n›n flimi zorlayan temel itici güçtür. hem de siyasal ‹slam’›n geçmifl ve güncel analiziBat›n›n ilmini al›p ahlak›n› almamak nin çarp›k bir flekilde yap›lmas› yatmakta. Siyasal ‹slam ve demokrasi aras›ndaki çeliflkiDemokrasi dedikleri... nin ana kayna¤›n› da sözünü etti¤imiz toplumsal Günümüzde AKP ya da genel olarak siyasal ‹s- de¤iflim oluflturur. Siyasal ‹slam, en önemli örgütlam-demokrasi iliflkisini konu alan konuflmalar ya lenme alan› olarak karfl›s›na bu de¤iflim sürecini da yaz›lar›n önemli bir bölümü “burjuva demokra- alm›flt›r. Erdo¤an'›n veryans›n eder biçimde “Batik” anlay›fl etraf›nda flekillenmekte. Sa¤l›kl› (!) bir t›'n›n bilimini de¤il, ahlaks›zl›¤›n› biçimde iflleyen parlamenter sistem, halk›n bir sü- alm›fl›z” sözleri, yaklafl›k 100 y›ll›k reli¤ine erki yönetici s›n›f eline devretmesini düzen- siyasal ‹slam literatürünün vazgeleyen seçim sistemi, yasalar önünde eflitli¤e daya- çilmezleri aras›ndad›r ve siyasal nan bir toplumsal yap› ve tabiki serbest pazar›n gü- ‹slam›n propagandif yönünü anlavencesi olarak flekillenmifl devlet ayg›t› bir ülkenin mak için oldukça önemli bir veridemokratik oldu¤unun temel görüntüsü olarak su- dir. nulmakta. Ancak üzerinden atlanan, kas›tl› bir biSiyasal ‹slam’›n ana karakterini çimde unutturulmaya çal›fl›lan temel nokta, de- hiç kuflkusuz emperyalizm olufltumokrasi ad›na yap›labilecek tüm tart›flmalar›n rur. Bunun anlam› siyasal ‹slam›n; özünde s›n›flar aras› mücadelenin yat›yor olmas›- burjuva devrim sürecini ve sanayi d›r. devrimini yaflamam›fl olan ‹slam Modern anlamda parlamenter sistemin kökleri ülkelerinde, Bat› karfl›s›ndaki geri 13. yy.la, ‹ngiltere Kral›'n›n toprak vergilerini toprak kalm›fll›¤a ve emperyalist sömürüsahipleriyle belirlemek ve düzenlemek için bir kurul ye karfl› geliflen tepkisellik sonucu do¤mas› ve II. kurmak zorunda kalmas›yla sonuçlanan, Magna Dünya Savafl› ard›ndan Ortado¤u ve Kuzey AfriKarta anlaflmas›na kadar uzan›r. Bu anlaflma fe- ka'da geliflen emperyalizme karfl› ulusal kurtulufl odalizmle yeni yeni oluflmaya bafllayan burjuvazi mücadelelerine ve sosyalizm tehdidine karfl› Yearas›ndaki ilk çat›flma dinami¤ini temsil etmektedir flil Kuflak Projesi ile emperyalizm güdümünde geve feodalizm y›k›l›ncaya dek süren yüzy›llar› alan liflim göstermesidir.

24

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

1800'lü y›llar›n sonlar›ndan itibaren fikirsel temelleri Cemalettin Afgani taraf›ndan at›lan, ‹slam ülkelerinin geri kalm›fll›¤›n›, Kur'an ve Sünnet'ten uzaklaflmak olarak çözümleyen bir düflünce ak›m› olarak do¤an siyasal ‹slam, Afgani'nin düflünceleriyle Bat›'n›n hakimiyetine bir red manifestosudur. Ancak bu manifestonun arka plan›nda Afgani'nin, o dönem sömürgecili¤e karfl› ç›karken bir taraftan da ‹ngiltere, Fransa ve Rusya'y› arkas›na almak için sarfetti¤i çabalar yatmaktad›r. Siyasal ‹slam Afgani'de fikirsel bir biçimde hayat bulmuflken, 1950'li y›llarda Seyyid Kutb taraf›ndan Seyyid Kutb eylem k›lavuzu olarak örgütlenir. Bu dönem, so¤uk savafl›n ilan edildi¤i, emperyalizmin yeni sömürgecilik iliflkilerini gelifltirdi¤i ve bölgede Arap milliyetçili¤inin geliflerek “Ba¤lant›s›zlar” hareketinin olufltudu¤u zamana denk düfler. Seyyid Kutb bu dönemde M›s›r'da kurulan Müslüman Kardefller, Örgütü'nün propaganda ve örgütlenme baflkan›d›r ve örgüt kurulmas› ard›ndan h›zla büyür. Büyümenin ana eksenini ulusal kurtuluflçu hareketlere destek vermesi ve emperyalizm karfl›t› olmas› de¤il milliyetçili¤in karfl›na koydu¤u ümmetçilik ve saf Bat› ve Hristiyanl›k karfl›tl›¤›n› örgütlemesi oluflturmaktad›r. Amerikan Aramco flirketinin mali deste¤inde geliflen Müslüman Kardefller hemen hemen tüm eylemlerini sosyalistler ve Arap milliyetçilerinden oluflan iktidardaki Baas Partisi ve onun ba¤›ms›z iktisadi kalk›nma projelerine karfl› gerçeklefltirmifltir. 70'li y›llarda Filistin'de ‹srail siyonizmine karfl› mücadele veren FKÖ'ye (Filistin Kurtulufl Örgütü) karfl› Hamas'› kuran da Müslüman Kardefller'dir. Hristiyanl›k ve Bat› karfl›t› bir hareketin ABD emperyalizmi taraf›ndan desteklenmesi çeliflkili bir durum olarak görülebilir. Ancak Hristiyanl›k ve Bat› karfl›tl›¤›, ‹slamc› hareketlerin emperyalizm güdümünde kontrol alt›na al›nmas›nda en önemli faktördür ve sadece bu döneme ait bir olgu de¤ildir. Örne¤in; Hindistan'da iki önemli medreseden biri olan Deoband Medresesi, Bat›'dan gelen her fleyin günah tafl›d›¤›n› söyleyerek ‹ngiliz iflgaline karfl› ç›karken, dinde reform yap›lmas› gerekti¤ini savunan Aligarh medresesi ise ‹ngiliz varl›¤›n› kabul ediyordu. ‹ki medrese aras›ndaki bu çatlak ‹ngiltere için müslüman nüfusun kontrol alt›na al›nabilmesi


S‹YASAL ‹SLAM için büyük bir f›rsat sunmufltur. ‹flin ilginç taraf›, Afganistan'da ABD taraf›ndan yarat›lan ve maddilojistik her türlü deste¤in sa¤land›¤› Taliban da Deoband medresesinin devam›d›r. Ülkemizde ise siyasal ‹slam’›n geliflimi, örgütlenmesi dünyadaki öncülerinden hem ideolojik alt yap›s› ve kulland›¤› dil bak›m›ndan hem de ülkedeki ifllevsel rolü bak›m›ndan çok az farkl›l›klar bar›nd›rmakta. Bununla beraber Türkiye'de ‹slamc› hareket do¤rudan Anadolu sermayesinin hizmetinde, bu sermayenin geliflmesi ve kendine alan açmas› üzerine siyaset üretmifltir. Bu bak›mdan s›n›fsal aidiyeti çok daha belirgindir. Türkiye topraklar›nda ‹slam çok uzun zamand›r siyasi bir ifllev görmektedir (ki ‹slam'›n kendisi devlet dinidir). Ancak günümüz anlam›nda siyasal ‹slam›n kökleri Osmanl›'n›n son dönemlerine kadar uzan›r. Yukar›da sözünü etti¤imiz Siyasal ‹slam›n fikir babas› Afgani Osmanl› topraklar›na da gelerek dönemin padiflah› II. Abdülhamit ile görüflmüfl ve onu etkilemeye baflarm›flt›r. Abdülhamit'in imparatorlu¤u da¤›lmaktan kurtarma ad›na yapt›¤› ümmetiçilik ideolojisini yayg›nlaflt›rma manevras› Afgani ile mülakatlar› sonras›nda ç›km›flt›r. Osmanl›'n›n da¤›lmas› ve Cumhuriyet'in ilan› ard›ndan ise ‹slamc›l›¤›n geliflim seyri farkl› bir boyut kazanm›flt›r. Cumhuriyet ilan› ard›ndan yukardan afla¤›ya örgütlenen kapitalizm ile milli burjuvazi yaratma süreci ve eflanl› olarak hayata geçirilen seküler laisizm, ‹slamc›lar ile devlet eliti aras›nda bugüne kadar gelen geleneksel bir çat›flma dinami¤i yaratm›flt›r. Aksiyon Dergisi'nde Anadolu sermayesi ile ilgili yap›lan bir röportajda geçen “Kurtulufl Savafl›'nda Anadolu halk›, eflraf›, esnaf›yla herkes mal›n› mülkünü seferber etti. Cumhuriyet ilan›ndan sonra ‹stanbul tüccarlar› sefas›n› sürdüler. Zenginli¤i en fazla Anadolu halk› hak ediyor.” sözleri ise durumu oldukça iyi özetlemektedir. 1950'lilerde çok partili sisteme geçiflin ilk göstergesi ise, yaklafl›k 25 y›ll›k yukar›dan modernleflme sürecinin, topluma dayat›lan laisizmin toplum taraf›ndan reddini ilan eden, toprak a¤alar›n›n iktidar›n› temsil eden Adalet Partisi'nin seçimden zaferle ç›kmas› olacakt›r. ‹slamc›l›¤›n ülkede siyasal bir harekete dönüflmesi ise Anadolu sermayesinin ba¤r›ndan kopan Erbakan ve arkadafllar›n›n 1970'te Milli Nizam Partisi'ni kurmas› ard›ndan gerçekleflir. Bu dönemin de ana karakterini “komünizme karfl› mücadele” oluflturur. 68'de devrimci ö¤renciler 6.Filo'yu denize dökmek için yürürlerken karfl›lar›nda, dönemin önemli ‹slamc›lar›ndan Mehmet fievket Eygi vard›r. Eygi daha sonralar› yapt›¤› bir röportajda ABD'nin yan›nda oldu¤undan piflmanl›k duydu¤unu söylese de o dönemki flartlar içinde böyle hareket etmek gerekti¤ini söylemifltir. Di¤er taraftan ‹slamc› entelijansiyan›n önemli ismi Necip Faz›l'›n etkisi de büyüktür. Necip Faz›l'›n Büyük Do¤u ütopyas› MSP/MNP/RP çizgisinden ‹BDA-C'ye kadar genifl bir islamc› örgütlenme a¤›n›n düflünsel dünyas›n› etkilemfltir. Erbakan'›n doktirini basittir. Bat›'n›n bilim ve teknolojideki geliflmesini kabul eden ancak onu afl›labilir olarak gören Erbakan, toplumun islama yeniden dönerek, ‹slam ahlak›yla yaflamas› gerekti¤ini savunur. (Esas›nda bu söylem dünyadaki di¤er ‹slamc› hareketlerin diliyle en belirgin ortakl›kt›r. Samir Amin'in de¤ifliyle bu ortakl›¤›n te-

mel nedeni Bat›'n›n müslüman ülkelere bak›fl›na karfl› geliflen “tersten Oryantalizm”dir. Nas›l ki Bat› kapitalizmi geliflmenin ve ‹lerlemenin merkezine kendisini koyuyor ise islamc›larda iyi ve güzel olan her fleyin islamda oldu¤unu ve geliflmenin ancak islama dönerek yaflanaca¤›n› öne sürmüfllerdir.) Y›llar boyunca “bat› taklitçileri” sözüyle, Bat›'ya, ‹srail'e ve ABD'ye muhalefet eden bir görüntü çizen Erbakan'›n iktidara gelmesi ard›ndan ilk icraatlerinden biri ‹srail'le yapt›¤› tank modernizasyonu anlaflmas› olmufltur. ‹ktidar oldu¤u dönem boyunca, ABD güdümündeki NATO ile birçok gizli anlaflmaya da imza atan Erbakan'›n dönemi hem dünyadaki geliflmelere paralel olarak hem de ülke içi dengelerin tetiklemesiyle (Erbakan döneminde h›zla yükselifle geçen, yeflil sermaye olarak bilinen Anadolu sermayesi ve onun temsilcisi MÜS‹AD'›n önü kesilir. Ayn› zamanda gövde gösterisine dönüflen siyaset etme biçimi ve kontrol d›fl›na ç›kmaya meyilli örgütlenme anlay›fl› nedeniyle oligarfli içi dengeleri sarsan Erbakan ve hareketine Ordu taraf›ndan 28 fiubat muht›ras› verilir.) son bulur. Geleneksel ‹slamc› bir hareketin ülke içerisindeki bu tasfiyesi asl›nda, sürece bölgesel ölçekte bak›ld›¤›nda, siyasal ‹slam›n ve ‹slamc› hareketlerin emperyalizm güdümünde yeniden flekillendirildi¤i bir döneme iflaret etmektedir.

Siyasal islamda emperyalist tasnif: radikaller, ›l›ml›lar 90'l› y›llarda Sovyetler'in çöküflüyle sosyalist tehdidin ortadan kalkmas› ard›ndan tüm dünyada ülke ekonomileri ve yönetsel organlar›n neoliberal politikalar do¤rultusunda yeniden yap›land›r›lma süreci h›zland›. Baflta eski Sovyet ülkelerinin kapitalist pazara dahil edilmesi olmak üzere, bölgesel sömürgelefltirme stratejilerinin yeniden flekillendi¤i bir dönemde siyasal ‹slam ise, hem bölgeye askeri-siyasal müdahalede hem de neoliberal politikalar›n örgütlenmesinde bir araç konumunda yer al›yor. Emperyalizmin Ortado¤u ve Kuzay Afrika'da, baflta petrol ve do¤al gaz kaynaklar› olmak üzere do¤al zenginlikleri kontrol alt›na alma, enerji geçifl yollar›n› güvence alt›na alma, bölgede ucuz emek havuzu ve serbest ticaret alanlar› yaratma olarak tasarlad›¤› planlar› uygulayabilmesi için bölgede kendisi ile uyumlu bir siyasi yap›ya ihtiyaç duydu¤u kuflku götürmeyecek bir gerçek. Bu bak›mdan ‹slamc› hareketlerin ABD politikalar› ile uyumlu bir çizgide yeniden örgütlenmesi ve eski dönem iliflkilerinin tasfiyesi gündemdedir. Bu noktada Taliban, ABD için hem tasfiyesi zorunlu bir örgüt konumunda yer al›yor hem de bölgeye askeri nüfusu için bahaneyi oluflturuyordu. Emperyalizm taraf›ndan yap›lan radikal-›l›ml› ‹slam tasnifindeki radikaller tasfiye edilecek eski iliflkileri betimlerken ›l›ml› ‹slam büyük bölümü müslaman olan bölge halklar›n›n neoliberal sömürüye dahil edilme politikalar›n› örgütlenmesi için islami motiflerin ön plana ç›kt›¤› bir siyaset etme biçimi anlam›na gelmekte. Ancak, siyasal ‹slam›n neoliberalizmle kurdu¤u iliflkiye geçmeden önce tasfiye edilen ve bu tasfiyeye direnen ‹slamc› örgütlerin bölgede anti-emperyalist bir çizgi örgütlediklerini düflünmek gibi bir yan›lg›ya düflmemek gerekti¤ini söylemekte fayda var. Düflman›m›n düflman› dostumdur fleklindeki bir yaklafl›m›n bölgedeki

25

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

iflgal ve direnifl süreci iyi analiz edildi¤inde ne kadar yanl›fl oldu¤u aç›kça görülebilir ki bu baflka bir yaz›n›n konusudur. Ancak flunu görmek gerekir ki Irak, Filistin ve Lübnan örnekleri, direniflin dinsel de¤il ancak ulusal kurtuluflçu ve s›n›fsal bir mücadele perspektifiyle örgütlendi¤i an baflar›ya ulaflabilece¤ini göstermifltir.

Il›ml› ‹slam›n demokrasisi 19.yy Avrupa’s›nda Kalvinistlerin bilimsel geliflmelerle dini kan›tlama anlay›fl›n›n siyasal ‹slamc› hareketlerin de sahiplendi¤ini hepimiz biliyoruz. Di¤er taraftan ise siyasal ‹slamdaki de¤iflime iflaret eden ›l›ml› ‹slam›n en temel özelli¤i burjuva demokratik anlay›fl›n› da kabul etmesi ve ‹slam dünyas›n›n demokrasi için bir tehdit olmad›¤›n› kan›tlama yoluna girmesidir. Ancak bugün baflta Türkiye olmak üzere Ortado¤u halklar›na biçilen ›l›ml› ‹slam gömle¤i sadece bölgedeki radikal olarak tan›mlanan ‹slamc› örgütleri yal›tmak amaçl› de¤ildir. Günümüzde ‹slam dünyas›na örnek olarak gösterilen Türkiye'de siyasal ‹slam›n neoliberal y›k›m politikalar›n›n ana örgütleyicisi olmas› bu gerçe¤in bir kez daha alt›ndan geçmekte. Fethullahç› sermayenin çat› örgütü TUSKON’un bölgesel asgari ücretin yasalaflmas› için büyük çaba sarfetmesi sözünü etti¤imiz duruma iyi bir örnektir. Hat›rlanacak olursa AKP'nin son alt› y›lda uygulad›¤› neoliberal y›k›m politikalar›na ra¤men dünyadaki örneklerinin aksine halk gözünde yeterince y›pranmam›fl olmas›, IMF ve Dünya Bankas› yetkililerini flafl›rtm›fl ve baflar›l› olarak lanse edilmiflti. AKP'nin bu baflar›s› (!) alt›nda elbette neoliberal sosyal yard›m politikalar›n› dinci kimli¤iyle harmanlam›fl bir vaziyette uygulam›fl olmas› yatmakta. Neoliberal paternalizmin ‹slami kolunu örgütleyen AKP, sadece odun ve kömür yard›m› izah edilemeyecek bir sosyo-politik hat örgütlemektedir. Demokrasi kelimesinin ahengi de burada yatmaktad›r. AB uyum yasalar›yla liberal/liberal solcular›n a¤z›n› suland›ran AKP, her ne kadar son zamanlarda ‹slamc› kimli¤i ile ön plana ç›km›fl olsa da hala demokratikleflmenin sürükleyici halkas› olarak görülmektedir. O halde tekrar bafla dönelim ve AKP demokrasisinin s›n›fsal anlam›n› sorgulayal›m. Bu konuda son alt› y›ll›k deneyim çok zorlan›lmayacak biçimde AKP'nin ezilen s›n›flar karfl›s›nda oldu¤unu göstermektedir. ‹fl isteyeni azarlayan, hak arayan› coplatan, iflçileri tersanelerde ölüme mahkum eden, halk›n en temel haklar›n›, e¤itim hakk›n›, sa¤l›k hakk›n› gasp eden AKP iktidar›ndan baflkas› de¤il. Bu bak›mdan baflta Türkiye halklar› olmak üzere Ortado¤u halklar›n›n siyasal ‹slamla hesaplaflmas› zorunludur. Siyasal ‹slam’la yüzleflmenin tek yolu da halk›n haklar› için mücadele bayra¤›n› yükseltmesidir. Emperyalizmle kurulan ba¤lar›n her geçen gün daha da s›k›laflt›¤›, halk›n daha da yoksullaflt›¤›, iflsizli¤in sürekli olarak artt›¤› bir dönemde teoliberal politikalar›n hayat bulmas› için flüphesiz çok daha elveriflli bir ortam mevcuttur. Türkiye rejimi emperyalizm taraf›ndan örnek olarak gösterilirken, Türkiye halklar›n›n Ortado¤u halklar›na neoliberalizme karfl› mücadele etme noktas›nda örnek olma flans› ve görevi var. ‹flte bu yüzden siyasal ‹slamla, dinci gericilikle mücadele etmek üzerinden atlan›lmayacak bir sorumluluktur. Gerçek demokrasiye ise ezilen s›n›flar›n mücadelesi ulaflt›racakt›r.


E⁄‹T‹M

Herkesin bilgiye ihtiyac› var Özgürleflmek için alternatif e¤itim zaman›

S›n›flar hiyerarflisinin alt basamaklar›ndakiler için düzenin kurulu “bilgisine ve e¤itimine ulaflmak” dahi imkans›z. Zira bunlar art›k özel mülkiyet ve piyasan›n ilgi alan›na giriyor. Bilgiye ulaflabilenler için ya da bilginin “zorla ulaflt›¤›” kifliler için ise “hangi bilgi” sorusu önem kazan›yor. ‹nsanlar›n hayat› ‹slamc› bas›n›n, Ali K›rca’n›n ya da Mehmet Ali Birand’›n cümleleriyle takip etmesi garip de¤il mi? Ne idü¤ü belirsiz “uzmanlar›n” tavsiyeleriyle hayatta yön bulmaya çal›fl›p, “google hazinesinden” elde edilen verilerin do¤rulu¤undan flüphe etmemek de cabas›! “Hayat›n gerçe¤i” diyerek önümüze sunulan zorunlu reçeteler hangi gerçe¤in kap›s›n› aral›yor? Okuma kelimesi pek çok anlama sahip. Ö¤rencilik, ders çal›flmak, “di¤er kitaplarla ilgi alaka” gibi. 12 Eylül’ün bizlere b›rakt›¤› b›çak yaralar›ndan birisi okuma kelimesinin hemen korku kelimesini de ça¤r›flt›rmas› iken, bir di¤eri de okuman›n kendisini “gözden düflürmesiydi”. “Edebiyat yapma, felsefe yapma, entel misin olum…” gibi laflar›n halk›n gündelik kullan›m›nda yayg›nlaflmas› hem devletin olumlad›¤› ve özendirdi¤i bir fleydi hem de zaten de¤iflen dünyan›n yeni koflullar›nda halk›n e¤itimle-bilgiyle iliflkisinde onulmaz yaralar aç›lm›flt›. Devlet, hakikati ortaya ç›kartan bilimsel faaliyeti ve felsefeyi gözden düflürür, halk ise gündelik hayat›yla ba¤lant› kuramad›¤› bilimi ve felsefeyi. Öyleyse, egemenler taraf›ndan cahillikle damgalanan ve illa ki e¤itilmesi gereken ayak tak›m›n›n ve ö¤renci gençli¤in bilgiyle, e¤itimle ve bunlar› ça¤r›flt›ran her fleyle aras›na belirli bir mesafe koymas›na sevinmeli mi üzülmeli mi? ‹nsana kendi hayat› üzerinde söz, yetki, karar hakk› vermeyen bir faaliyet olarak e¤itim ve bilgiyle hafl›r neflir olma faaliyeti olarak okuma denilen fley karfl›s›nda insanlar›n “tahammülsüzlü¤ü” salt bu nedenle bile anlafl›labilir bir fley. Öte taraftan kurulu düzenin karfl›s›nda dikilerek “hakikat burada” meydan okumas›n› yapabilen solcular›n bile “eylem adam›-düflünce adam›” yapay ayr›m›nda kimisinin ilkine kimisinin ise ikincisine a¤›rl›k vermesi biraz garip de¤il mi? Oysa bilim, insanl›¤›n ortak iyili¤i için gerçe¤i anlamak ve onu a盤a ç›kartmak yönündeki bilinçli faaliyet olarak; insana insanlaflma yolunda pek çok noktada ›fl›k tutmuyor muydu? Bugün bilime ve e¤itime yön verenler bilimin bu varl›k nedenini ifllemez hale getirdiler. “Afrika kurtulufl mücadelesinin büyük filozofu Franz Fanon 1950’lerin sonunda, kölelefltirilen insan›n sömürgecili¤e karfl› direniflini kolektif bir sorgulama eylemi olarak niteliyor ve flöyle diyordu: ‘Bir insan olarak, sadece bir-iki hakikatin sonsuz parlakl›¤›n›n tüm dünyay› 1 ayd›nlatmas› u¤runa yok olmay› göze alabilirim.” Demek ki düzenin üzerini örttü¤ü “gerçeklik” ancak direnifl ve kolektif sorgulama ile ortaya ç›kar›labiliyor. Bilimin, e¤itimin ve üniversitenin düzenin yeniden üretiminin devam›n› teminat alt›na ald›¤› koflullarda alternatif bilginin, alternatif e¤itimin üretilebilece¤i bir alan›n yarat›lmas›n›n ilk koflulu ise bizlere dayat›lan yaflam koflullar›n›n sonuçlar›n› yani gerçe¤i a盤a ç›karan “eylemin örgütlenmesinden” geçiyor. Bu anlamda bilgiye

ulaflman›n en makul gerekçesi özgürleflmek olabilir. Fakat sadece gerçe¤in ortaya ç›kart›lmas› vas›tas›yla insan özgürleflme flans› yakalayabilir. Tarihin ö¤retti¤i bir fley varsa o da gerçe¤in ortaya ç›kart›lmas›n›n ancak ve ancak toplumsal elefltiri çerçevesinde her türlü bask› ve zulme karfl› direnifl ve kolektif eylemle mümkün oldu¤udur. Bugün milyarlarca insan›n maruz b›rak›ld›¤› “insanl›k d›fl›” yaflamla ilgili hakikatleri ortaya ç›kartan toplumsal elefltiri ise kaç›n›lmaz biçimde egemen siyasetin “elefltirisiyle” ifle bafllamak zorunda. Çünkü egemenler taraf›ndan kurulan bask›sömürü-ideoloji mekanizmalar› sadece gerçek hayat›n aynas›nda toplumsal elefltiri ve kolektif eylemle görünür k›l›nabilir. Ve sadece siyaset içerisinde, yani gerçek mücadeleler içerisinde taraf olan ezilenler, bu elefltiriden do¤an yepyeni bir dünya alg›s›yla ürettikleri yeni bilgi ilkelerini, düzenin karfl›s›na dikip “hakikat burada, bunun önünde diz çökeceksin” diyebilir. Buyurun size gözden düflürmenin hiç de kolay olmad›¤› bir felsefe! Böyle bir felsefeyle aram›za kim barikatlar koyabilir ya da hangimiz böylesi bir eylemi bir dizi kiflisel özellik “bahanesiyle” s›k›c› ya da gereksiz bulabilir ki? “Zaman›n yetersizli¤i” bahanesinden bahsetmeye bile gerek yok. Devrimciler, düzene göre “ak›l d›fl›” özellikleriyle bir nevi yukar›daki süreci h›zland›rmay› ve ona yön vermeyi amaç edinen kiflilerdir. Egemen siyasetin elefltirisi ve de¤ifltirilmesini amaç edinen üniversiteli devrimcilerin alternatif e¤itim ve bilgi ilkelerini düzenin karfl›s›nda dikip “hakikat burada” meydan okumas›n› yapabilmesinin biricik yolu düzenin egemen bilgisini görünür k›lmaktan ve onun karfl›s›nda alternatifini koymaktan yani “bilinçli kolektif eylemden” geçiyor. Öyleyse zaman kapkaçç›lar›na izin vermeyerek ve mekan›m›z›n neresi olaca¤›n› iflaret eden düzenin yön tabelalar›n› yere çevirerek bu yaz mevsimini en iyi flekilde de¤erlendirmeli. Bolca okumal›, tart›flmal›, üretmeli ve ö¤renmeli. Bir ö¤renim y›l› boyunca yürütülen mücadeleye dair eksikler gözden geçirilirken, önümüzdeki dönem için karfl›m›zda bulaca¤›m›z somut sorunlara karfl› flimdiden haz›rl›k yapmal›. O nedenle biraz da rahatl›kla görülebilir olan eksiklikleri gidermeye ve somut sorunlar› anlamaya dönük bir okuma listesinin bizlere faydal› olabilece¤ini ve okumalar›m›z› sistemli hale getirece¤ini düflündük. Öncelikle belirtelim ki afla¤›da önerdiklerimizin bir devrimcinin sahip olmas› gereken asgari Marksist-Leninist bir birikim için yeterli olmad›¤› kolayl›kla görülecektir. Burada hedefimiz bir devrimcinin ihtiyaç duyaca¤› kapsaml› bir temel okuma listesi oluflturmak de¤il, daha çok herkesin kolayl›kla okuyabilece¤i ve yine mücadelenin somut ve güncel ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya dönük basit bir liste oluflturmakt›r.

Dipnot: 1) Devrimci Gençlik, say› 13, “Üniversite Hakikatin Önünde Diz Çök”

26

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

‹lk olarak bu yaz henüz okumam›fl olanlar için okunmas›nda kesinlikle fayda gördü¤ümüz kitaplar› belirtelim: Halk›n Devrimci Yolu’nun Bildirge’si; THKPC’den Devrimci Yola Bu Tarih Bizim, Devrim Yay›nlar› ve Mahir Çayan’›n Kesintisiz Devrim 1-2-3’ü. 1. Üniversite ve gençlik mücadelesi için: Gençlik mücadelesinin mücadele içerisinden süzerek ç›kartt›¤› bilgiler bizim esas bafl vuru kaynaklar›m›zd›r. Ö¤renci Kolektifleri’nin “Üniversite Araflt›rmas›” ve Devrimci Gençlik’in “12 Mart Sonras› Gençlik Hareketi, 80–94 Gençlik Mücadelesi, 95’ten 98’e Gençlik Mücadelesi” dosyalar› ve “Onurlu bir Görevi Sürdürürken (Okyanus Y.)” kitab› ile Devrimci Gençlik dergisinin bugüne kadarki say›lar›nda gençlik mücadelesi ve bilim ile ilgili yaz›lar›na bak›labilir. (Bu konularda devrimcigenclik.org arflivinden faydalan›labilir.) Öte taraftan sadece bu kaynaklarla yetinilmemelidir. Taner Timur, Toplumsal De¤iflme ve Üniversiteler; Michael W. Apple, Neoliberalizm ve E¤itim Politikalar› Üzerine Elefltirel Yaz›lar; Alternatif E¤itim (Kalkedon Y.); Henry Giroux, Neoliberalizm ve Elefltirel Pedagoji, Poul Freire, Ezilenlerin Pedagojisi; David Dickson, Alternatif Teknoloji; George Thomson, ‹nsan›n Özü; Edward Said, Entelektüel; Cemal Y›ld›r›m, Bilim Tarihi; Engels, Anti-Dühring, Do¤an›n Diyalekti¤i, Ütopik Sosyalizm mi Bilimsel Sosyalizm mi? kitaplar› pek çok aç›dan ufuk aç›c› olacakt›r. 2. Siyasal ‹slam ve AKP konusunda: Modern Türkiye'de Siyasi Düflünce Cilt 6-‹slamc›l›k, ‹letiflim Yay›nlar›; Tan›l Bora, Türkiye sa¤›n›n üç hali; Faik Bulut, ‹slamc› örgütler 1–2, Tarikat Sermayesinin Yükselifli, Kim Bu Fethullah Gülen Dünü-Bugünü-Hedefi; Ergün Poyraz, Kanla Abdest Alanlar: Said Nursi'den Fethullah Gülen, Demirel ve Ecevit'e Nurculu¤un Tüm Bilinmeyenleri; Ruflen Çak›r, Ayet ve Slogan-Türkiye’de ‹slami oluflumlar, Recep Tayip Erdo¤an, Bayram Balc›, Fethullah Gülen Okullar›; Harun Gürek, AKP'nin Müteahhitleri. Ayr›ca, Mamoud Muhammed Taha’n›n “‹slam›n ikinci mesaj›” kitab› da siyasal ‹slam konusunda faydal› olacakt›r. 3. Faflizm hakk›nda: Faflizm dosyas›, EFK Devrimci Gençlik 31. say›; Lenin, Devlet ve ‹htilal; Georgi Dimitrov, Faflizme Karfl› Birleflik Cephe; Georgi Dimitrov, Faflizmin Yarg›lanmas›; Suat Parlar, Kontgerilla K›skac›nda Türkiye; Tan›l Bora-Kemal Can, “Devlet, Ocak, Dergah”, “Devlet ve Kuzgun”; Modern Türkiye'de Siyasi Düflünce Cilt 4-Milliyetçilik, ‹letiflim Yay›nlar›;N.Poulantzas, Faflizm ve Diktatörlük. 4. Emperyalizm-Kapitalizm için: Karl Marx, Ücretli emek ve sermaye Ücret-Fiyat-Kar; Karl Marx, Kapital cilt 1; Paul Sweezy, Kapitalist Geliflme Teorisi, Paul Swezzy-Baran, Tekelci Kapital; Lenin, EmperyalizmKapitalizmin En Yüksek Aflamas›; Harry Magdoff- Sömürgesiz Emperyalizm; Harry Magdoff- Sömürgecilikten günümüze emperyalizm; John Bellamy Foster, Emperyalizmin yeniden keflfi; James Petras, Küreselleflme ve Direnifl; Monthley Review, May›s 2006, “Emperyalizm” say›s›; Haluk Gerger- ABD, Ortado¤u, Türkiye 5. Tarih-Felsefe için: Stefanos Yerasimos, Azgeliflmifllik Sürecinde Türkiye (2 ve 3 cilt); Eric Hobsbawm, K›sa 20.yüzy›l-Afl›r›l›klar Ça¤›; Leo Huberman, Feodal Toplumdan 20. Yüz Y›la; Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi içinde “Paris Komünü, Sovyet Devrimi, Çin Devrimi, Küba Devrimi”; Politzer, Felsefenin temel ilkeleri; Bertell Olman, Diyalekti¤in Dans›; Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni Daha ayr›nt›l› bir liste www.devrimcigenclik.org’de yay›nlanacakt›r.


YAZ

Elimizi De¤di¤imiz Her Yer Üniversite Olmal› Gençlik mücadelesinin seyri aç›s›ndan yaz aylar› (e¤er haz›rl›ks›z girilirse) bir dizi sorunla birlikte kendini gösterir. Bahar›n yo¤un, s›k›fl›k gündemi ve h›zl› temposu yaz mevsiminin gelmesiyle ve üniversitelerin de bir bir tatile girmesiyle beraber “do¤al” bir gevfleme sürecine girmeye bafllar. Oysa bu dönem, daha önceki y›llara nazaran üniversitelilerde belirgin bir politikleflmenin yafland›¤› bir dönem oldu. Gençlik mücadelesinin örgütçüleri aç›s›ndan bu olumlu durum, üniversitelerin kapanmas›n›n ve yaz aylar›n›n getirdi¤i kimi olumsuzluklara ra¤men, iyi bir yaz program› haz›rl›¤›yla avantaja dönüfltürülebilir. Bu noktada önemli oldu¤unu düflündü¤ümüz birkaç konuya de¤inmek istiyoruz.

Gençlik hareketi boflluk kald›rmaz Gençlik hareketinin ci¤erlerine hava çekti¤i yer kuflkusuz ki özel olarak üniversitelerdir; ancak gençlik hareketi hem egemenlerden üniversiteyi ar›nd›rma mücadelesidir hem üniversiteyi toplumsal muhalefetin güçlü bir parças› haline getirme mücadelesidir hem de genel olarak sosyalizm fikrinin hemen flu anda devrimci gerçekleflme biçiminin en iddial› savunucusudur. Böylesi bir iddian›n sahipleri, ister üniversitelerin kapanmas› ve yaz gibi d›flsal nedenlerden kaynaklans›n isterse de yaz rehaveti ve programs›zl›k gibi öznel nedenlerden, hiçbir gerekçeyle bu iddiay› kesintiye u¤ratmamal›, tersine onun gerçeklik kazanmas› için bütün f›rsatlar› de¤erlendirebilmelidir. Egemenler yaz›n da bofl durmuyorlar. Onlarca emek düflman› yasa bir bir Meclis’ten geçmeye devam ediyor. Tuzla’daki katliam her gün sürüyor, ilerleyen haftalar piyasac› zihniyet yüzünden yine su krizlerine gebe… Yani eme¤in ve yoksul halk›n “hak mücadelesinin” tatil gibi bir flans› bulunmuyor. Ancak üniversite ö¤rencileri için durum biraz farkl›. Pek çok üniversiteli için yaz aylar›, tatil, bir iflte çal›flma, kurstan kursa koflturma, ailelerle daha fazla vakit geçirebilme gibi alternatiflerin hemen devreye girdi¤i bir dönem oluyor. Bu durum gençlik mücadelesinin örgütçülerinde bile yaz›n ne yap›laca¤› konusunda iki arada bir derede kal›nan bir durum oluflturabiliyor. Haliyle gençlik mücadelesinin ortak ihtiyaçlar› çerçevesinde özenle ç›kar›lan programlar bir oranda ço¤umuz için yaz aylar›n› en verimli flekilde geçirme f›rsat›n›n kaç›r›lmas›na neden olabiliyor. Ya da ülke gündeminde ses ç›kar›lmas› gereken konularda gençli¤in zay›f kat›l›m›n› do¤urabiliyor. Öte taraftan yine gençlik mücadelesinin özelliklerinin yeterince kavranamam›fl olmas›ndan ve üniversiteli bir devrimci olman›n potansiyelini a盤a ç›karma zafiyetlerinden dolay› yaz aylar› neredeyse bofla harcanmakta, hatta çabucak bitmesi için dört gözle beklenen bir “s›kk›nl›¤a” dönüflebilmektedir.

‘Zaman ve mekan’›n tahakkümünden ç›kmak Kapitalizmin en bilinen özelliklerinden bir tanesi yaratt›¤› “zaman alg›s›d›r”. “Çal›flma zaman›, ders zaman›, bofl zaman, sevgiliye ayr›lan zaman, tatil zaman›, kurs zaman›, aileye ayr›lan zaman,

özel zaman…” derken asl›nda ortada “zaman” diye bir fleyin kalmam›fl oldu¤unu görmek gerekir. Hele de bu kadar parsellenmifl zaman dilimleri içerisinde “mücadele etmeye de zaman ay›rmak” gerekiyorsa ne yapaca¤›z? Böylesine bir zaman tasnifi ancak zaman tüccarlar›n›n ifline yarar. Benzer bir tart›flma “mekan” için de geçerli. Evde, üniversitede, ailenin yan›nda, iflte hep farkl› mekanlarda bulunup da “bölünmemek” mümkün mü? Yani zamana ve mekana göre farkl› tutumlar tak›n›p, farkl› kimliklere girmeye zorlanan bir ö¤rencinin bu kadar parçalanm›fll›k içerisinde kendi hayat› üzerinde bile kontrol yetene¤ini korumas› ne derece mümkündür? Kendi hayat›m›z üzerinde söz sahibi olmak istiyorsak (ve tabi ruh “bütünlü¤ümüzü” korumak) zaman› ve mekan› kendi denetimimiz alt›na almak, ona flekil vermek zorunday›z. Üniversitede türlü bask›lara karfl› kültürel-sosyal ihtiyaçlar›n› gidermek için mücadele eden, gericilerin ve piyasac›lar›n dayatt›klar› yaflam kurallar›na karfl› eflitlikçi-özgürlükçü-demokratik ideolojisinden taviz vermeyen bir üniversiteli devrimci, üniversite d›fl›nda baflka bir tutum sergiliyorsa sistemin özene bezene yaratt›¤› kurallar›n›n karfl›s›nda 1-0 yenik demektir. Siyaset sadece belirli yerlere, belirli zamanlara, belirli konulara has bir faaliyet de¤ildir. Bizler yaflam› her “yerde”, bütün “zamanlar›nda” ve bütün “yönleriyle” devrimcilefltirmeye çal›fl›r›z. O nedenle ister bulundu¤umuz kentlerin yoksul mahallelerinde, isterse yine üniversiteli arkadafllar›m›zla bulufltu¤umuz baflka mekanlarda; dayan›flmac›, karfl›l›kl› ö¤renmeye ve ortak yaflama kültürüne dayanan özgürlefltirici ve üretici bir yaflam bizlerin ortak hedefi olmal›d›r.

Elimizi de¤di¤imiz her yer üniversite olmal› Kapitalizm girdi¤i her yerde bireyci yaflam biçimini, gericili¤i, yozlu¤u örgütlüyorsa bizim iflimiz bunu k›rmakt›r; k›rarken de alternatif bir yaflam›n mümkünlü¤ünü kan›tlamakt›r. Üniversiteli bir devrimci için bunun ilk koflulu üniversite d›fl›ndayken de üniversiter faaliyetlere ara vermemektir. Örne¤in yaz›n kolektif bir flekilde yap›labilecek olan e¤itim-tart›flma çal›flmalar›, bütün üniversitelileri de davet edebilece¤imiz panel ve seminerler bizler için alternatif bilgi üretim ve paylafl›m faaliyetleri olacakt›r. Bu hem bütün üniversitelileri üniversite kapal›yken bile üretken bir faaliyet etraf›nda yan yana getirecek hem de geçen dönemin mücadele eksiklerinin de¤erlendirilebilece¤i ve gelecek dönem için haz›rl›klar›n yap›labilece¤i bir olanak sa¤layacakt›r. Öte taraftan, ö¤renci evlerinin yaz programlar›n›n en önemli mekanlar›ndan birisi olaca¤› aç›k. Bu do¤rultuda her ö¤renci evi ortaklafla yaflama kültürünün, üreticili¤in ve paylafl›m›n komünal mekanlar› haline getirilebilmelidir. Bu kolektif yaflam ayn› zamanda özgürlefltirici bir ahlak›n gündelik hayat›m›z›n en temel birimlerinden bafllat›lmas›n›n da olana¤› haline getirilebilir. Öte taraf-

27

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

tan maddi ihtiyaçlar da organize bir çal›flma ile giderilebilir, parasal sorunlar bireysel çözüm aray›fllar›n›n yaln›zlaflt›r›c›l›¤›ndan kurtar›labilir. Ortaklafla yaflaman›n, özgürlefltirici bir ahlak›n gelifltirilebilmesinin, her türlü üretimin kamusal bir paylafl›ma dönüfltürülebilece¤i alanlardan bir tanesi de kuflkusuz ki ö¤renci yaz kamp› olacakt›r. Yüzlerce üniversiteliyi yan yana getirebilecek bu faaliyetler hem gelecek dönemin bütün üniversiteliler taraf›ndan birlikte günlerce de¤erlendirilebilmesinin olanaklar›n› sa¤layacakt›r hem de üniversitelilerde her türlü sorunla bafla ç›kabilme ve kolektif bir hayat›n ö¤renilmesi aç›s›ndan ciddiyetle ele al›nmal›d›r. Gençlik mücadelesinin en önemli özelliklerinden bir tanesi devrimci iddialar›d›r dedik. Bu iddia, üniversitelilerin fikirsel-eylemsel tecrübe ve birikimlerini “kendilerine saklamas›yla” gerçekleflmez elbette. Bir üniversitelinin özgürlükçü, eflitlikçi, devrimci iddialar› aileler de dahil olmak üzere toplumun tüm kesimleriyle buluflabilmelidir. Bu buluflman›n en bilinen yolu elbette ki eylemdir. Eylem, gençli¤in devrimci ideolojisini en güzel flekilde ifade etme biçimidir. Eylemden kastedilen fley elbette “protestodan” ibaret de¤il. Yukar›da bahsetti¤imiz gibi bir üniversitelinin yaflama biçiminin kendisi de devrimci bir eylemdir. Bu anlamda üniversiteli bir devrimci hem yak›n çevresi hem de halk aç›s›ndan dürüst, devrimci ve onurlu bir yaflam için ilham kayna¤›d›r. Bu anlamda yaz›n en anlaml› faaliyetlerinden bir tanesi de yoksul mahallelerde bulunmak olacakt›r. Biliyoruz ki pek çok üniversiteli özellikle STK’lar arac›l›¤›yla halkla buluflmakta, çeflitli “gönüllü” faaliyetlerde bulunmaktad›r. Ancak bu “gönüllü” faaliyetler biliyoruz ki devlet ya da sermaye kurumlar›n›n ço¤u zaman AB ve DB gibi kurumlardan fon kapma yar›fllar›n›n ürünüdür. Ya da çeflitli flirketlerin vergiden muaf olmak, kara para aklamak gibi ç›karlar›na hizmet etmekte ve piyasa iliflkilerinin derinlefltirilmesinde özel bir tampon görevi görmektedir. Bu anlamda çeflitli “yard›m” ve “iyilik” yapar görünümündeki bu faaliyetler asl›nda halk üzerinde bir denetim unsuruna dönüflmekte, ‹slamc›lar ve faflistler taraf›ndan da yoksul halk içerisinde “örgütlenme” araçlar›ndan birisi olarak kullan›lmaktad›r. Bu anlamda “gönüllü” üniversitelilerin iyi niyetleri de bu kirli ç›karlar u¤runa suistimal edilmektedir. Bizler ise halk›n bir taraftan yoksulluk ve yoksunluk içerisinde yaflama mücadelesi verirken bir taraftan da gerici-faflist flebekelerin kirli hesaplar›na karfl› halk›n bütün hak ve özgürlük mücadelelerini destekleriz. Bu mücadelenin içerisinde yer al›r›z. Yaz aylar› üniversiteliler aç›s›ndan halk›n insanca yaflam ve özgürlük mücadelesinin bizzat içerisinde yer alabilmesi için de olanaklar sunuyor. Bu konuda üniversitelilerde bilinç gelifltirmek ve duyarl› üniversitelilere de “sahici” bir ça¤r›da bulunmak gerekir. Bu ça¤r›n›n temel motivasyonu ise kuflkusuz “yard›m alan-yard›m veren” türü onur k›r›c› ve gerici iliflki biçimlerinin d›fl›nda yoksul halkla devrimci bir ahlak çerçevesinde, eflit ve karfl›l›kl› ö¤renme ilkesine dayanmal›d›r. Buralarda yap›labilecek faaliyetler ise üniversitelilerin yarat›c›l›¤›na kalm›flt›r. Maharet (yani özgürlük) yaz aylar›nda da “üniversiteli” olabilmektir!


2 TEMMUZ

Halk, devlet eliyle gördürülen gerici-faflist sald›r›lara karfl› hep ateflle s›nan›yor

Sivas katliam›, AKP’nin özsuyudur! Bundan 15 y›l önce Pir Sultan Abdal Kültür flenliklerine kat›lmak üzere Sivas’a gelen, içinde ayd›n ve sanatç›lar›nda oldu¤u 37 insan Mad›mak Oteli’nde yak›larak katledildi. Katil yine devlet dilinde ayn›yd›; “a¤›r tahrik alt›ndaki bir grup vatandafl”. Mad›mak’ta yak›lan, ayd›nlar›n bedenleri de¤ildi yaln›zca; özgürlük, eflitlik, demokrasi ve insanl›kt›. 1970’li y›llarda yükselen devrimci hareketi bast›rmak için devlet iflbirli¤inde Çorum’da, Marafl’ta yarat›lan provokasyonlar sonucu katliamlara imza atan ülkücü faflistler; y›l 93’e geldi¤inde sahneyi yine devlet eliyle aç›kça desteklenen gericilere b›rak›yorlard›. Devlete, Kuran’a hakaret etti¤i iddia edilen ve hakk›nda “katli vaciptir” diye fetva verilen Salman Rüfldi’nin bir yaz›s›n› çevirdi¤i gerekçesiyle “din düflman›” ilan ettikleri Aziz Nesin’in Sivas’a gelmesini bahane eden “Müslümanlar”, “‹slamiyet’i koruma u¤runa verecek can›m›z var!” yazan bildirilerini, bir k›sm›n› Emniyet’in faks›n› da kullanarak tüm flehre yayd›lar. Cuma namaz› ç›k›fl›nda toplanan 300 gerici-faflist, önce hükümet binas›na ard›ndan da ayd›nlar›n kald›¤› Mad›mak Oteli’ne do¤ru yürümeye bafllad›. Say›lar› gittikçe artan ve geçti¤i yollarda kafeleri, kültür merkezlerini tafllayan grubun say›s› otel önüne gelindi¤inde 5000 kifliyi bulmufltu. Olaylar›n kontrolden ç›kmas›n›n ard›ndan valili¤e haber veren, dönemin Refah Partili Belediye Baflkan› Temel Karamollao¤lu kitleyi “yat›flt›rmak” için yapt›¤› konuflmalarda “Gazan›z mübarek olsun” derken, olaylardan iki gün önce kald›r›m de¤ifltirme bahanesiyle otelin yan›na y›¤d›rtt›¤› tafllar ne hikmetse gerici güruhun silah› haline gelmiflti. Mad›mak Oteli’nin çevresini saran binlerce insan oteli kuflat›p, jandarman›n ve polisin gözü önünde atefle verirken, itfaiye de göstericilerin da¤›t›lmas› ve yang›n›n söndürülmesi için verilen emre ra¤men, daha sonra laz›m olur gerekçesiyle tazyikli su s›kmam›flt›. Tafllardan sak›nmak için merdiven bofllu¤unda toplananlar, duman kokusunu duyunca otelin lobisinin kundaklan›p yak›ld›¤›n› fark ettiler. Sivas’ta gericilerin bu sald›r›s› sonucu otelden 30 kifli sa¤ olarak kurtulurken 37 kifli yaflam›n› yitirmifl; 60 kifli de yaralanm›flt›.

Devlet birimleri aras›nda muazzam iflbirli¤i Sivas Valisi ç›kan olaylarla ilgili haber ald›¤›nda, Tugay Komutan› Tu¤general Ahmet Yücetürk’ü aray›p destek istemesine ve komutan›n emrinde alt› bin asker bulunmas›na ra¤men komutan Yücetürk askerlerine hareket emri vermemiflti. Yani Sivas’ta ayd›nlar›n “yak›lmas›” için polisiyle, askeriyle, valisiyle, belediye olanaklar›, Refah Parti kadrosu ile iflbirli¤i içinde çal›flm›flt› devlet erkan›.

Ayn› zihniyet, ayn› laflar Dönemin Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel’e

zihniyetten, bugün gericilikle mücadele etmesini beklemek aymazl›kt›r.

Sol, tarihi unutursa

olaylar soruldu¤unda da “Pani¤e gerek yok. Bu tür olaylarla devlet afl›lmaz. Olay münferittir. A¤›r tahrik vard›r. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmifl” diye yan›t veriyordu. fiimdilerde de yakinen tan›d›¤›m›z dönemin Büyük Birlik Partisi baflkan› Muhsin Yaz›c›o¤lu ise olaylar›n ard›ndan “Burada as›l sorumlu, halk›m›za ve mukaddes de¤erlerine hakaret etmeyi kendisine meslek edinmifl Aziz Nesin'in bilinen tavr›n› tekrarlayaca¤›n› bile bile Sivas'a getiren il kültür müdürüdür" diye aç›klama yap›yordu. Yani devlet tüm kadrolar› ile katliama seyircilik, hatta destekçilik yap›yordu. Katliam› kutsayan o günkü zihniyet, bugün de ayn› flekilde hareket ediyor. AKP’nin tavr› ve uygulamalar› bundan 15 y›l öncesinde çok da farkl› de¤il. Sadece Kürt diye yüzlerce DTP’li Sakarya’da “galeyana gelen” bir güruh taraf›ndan linç edilmek isteniyor. Olaylar sonucunda bir kifli kalp krizi geçirerek yaflam›n› yitiriyor. Hükümetten gelen aç›klama ise hiç flafl›rt›c› de¤il: “Sakarya’dan iki gün önce cenaze ç›kmas› sebebiyle halk galeyana gelmifltir. Zaten Sakarya halk› milliyetçi kimli¤i sa¤lam bir halkt›r.” Öte yandan 1 May›s’ta ‹stanbul’da savafl alan› yaratt›ktan, hastane kap›lar›na dahi yüzlerce gaz bombas› at›ld›ktan sonra Vali’nin ç›k›p da “abart›lacak bir fley yoktur orant›l› güç kullan›lm›flt›r” diye yüzsüzce aç›klama yapmas› da bir fleyi aç›kca ortaya koyuyor: Türkiye’de milli görüflün ve merkez sa¤›n bugüne uyarlanm›fl kadrolar›na sahip AKP y›llard›r sürdürülen bu “linççi” zihniyetin bugünkü temsilcisidir.

Gericilikle mücadeleyi “seyirciler” de yürütemez Dün oldu¤u gibi bugün de siyasal ‹slama, gericili¤e karfl› mücadelenin ve “laikli¤in” tek teminat› olarak gösterilmeye çal›fl›lan devletçi-orducu otoriter zihniyet ise 2 Temmuz günü olanlar› an be an izlemifl ve gerici-faflistleri “tahrik olduklar›” iddias›yla suçsuz bulmufltu. 60’l› y›llardan bugüne yükselen sol muhalefeti bast›rmak, devrimci dalgay› yok etmek, sistemin bekas› için darbelerden iflkencelere, hapislere kadar her yolu kendine mübah gören, Sivas’ta olaylara “seyirci” kalan, vatanperver görünen TSK’s›n›n ABD ile iflbirli¤ine girmesinden rahats›z olmayan, üniversitelerinde gericilikle ve piyasalaflt›rmayla mücadele eden ö¤rencilere soruflturmalar aç›p okuldan atan bu

28

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

Son zamanlarda özellikle türban tart›flmalar› esnas›nda tan›k oldu¤umuz ve y›llard›r çeflitli biçimlerde karfl›laflt›¤›m›z “‹slami” tabanl› örgütlerle “sol” örgütlerin ayn› platformlarda yer almas›, soldaki kafa kar›fl›kl›¤›n› ve ideolojik bulan›kl›¤› gözler önüne seriyor. Bu “solcular”›n aras›nda “düflman›m›n düflman› dostumdur” mant›¤›yla salt devlete karfl› oldu¤u ve ordunun bask›c› yaklafl›m›na karfl› sivil-demokrat siyaset izledi¤i için AKP’yi elefltirmekten mümkün oldu¤unca çekinen ve iki taraf›n didiflmesinden demokrasi s›zmas›n› bekleyenler var. ‹slamc›larla “rejim karfl›tl›¤›” üzerinden ortak tutum alabilece¤ini düflünenler, ‹slamc› hareketlerin pazar ekonomisini destekleyen tavr›n› ve do¤as› gere¤i emperyalizme göbekten ba¤l›l›¤›n›, halka karfl› faflizmin en ileri unsurlar› olabildi¤ini unutmufla benziyor. Sivas katliam›n› ve ‹slamc› oluflumlar›n emperyalizmle iliflkisini daha iyi çözümleyebilmek için bir bilgiyi not etmek gerekiyor. 1990 y›l›nda CIA ba¤lant›l› bir kurum olan Rand Corporation taraf›ndan ABD yönetimine sunulan bir raporda, "Türkiye'deki ‹slami hareketi daha yak›ndan tan›mal›, onlar›n ideolojileri hakk›nda daha yak›ndan bilgilenmeli, diplomatlar›n› e¤itmeli ve ABD'nin ‹slamc› ak›m›n ›l›ml› üyeleriyle resmi olmayan iliflkiler kurmas› yararl› olacakt›r" deniliyor. Ayn› flirket 2004’te yay›nlad›¤› "Sivil, Demokratik bir ‹slam; Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler" isimli makalede “Sivil, demokratik, yönetim talebinden vazgeçirilmifl, Bat› Dünyas›nda ‹slam'›n yeniden inflas›, biraz ›l›ml›, biraz modern, biraz demokratik, biraz sufi ve k›saca Bat› de¤erlerine uygun hafif bir ‹slam modeli meydana getirmektir” vurgusu yap›yor ve ayn› anda 500 kadar din adam› Amerika’ya götürülüp “Amerikan ‹slam›” hakk›nda bilgilendiriliyor. Türkiye’de t›rmand›r›lan gericilik ve yükseltilen siyasal ‹slam’›n hedefleri ve do¤uraca¤› tehlikeleri anlamak için ulusal ve uluslararas› siyasal iliflkileri iyi görülmelidir. Eflitli¤in yaln›zca Allah kat›nda olabilece¤ini savunan bir zihniyetten kapitalizmin do¤al›nda yaratt›¤› eflitsizli¤e karfl› ç›kmas› beklenemeyece¤i gibi halk› “ayaktak›m›” olarak gören ayn› zihniyetten demokrasi beklenemez.

Hayat insan› ateflle s›n›yor hep Üzerinden 15 y›l geçti Mad›mak ateflinin. 37 insan› yakan bu atefl ve y›llar boyu gönlümüze düflen birçok atefl gün gelecek yeni bir yang›na dönüflecek. Bu yang›n gericili¤in, bask›n›n, yoksullu¤un ve yoksunlu¤un karanl›¤›n› söküp atacak, hayat ateflle s›nanacak.


TAR‹H

FATSA F‹KR‹ SÖNMEZ Fatsa deneyimi, yaln›zca “devrimci belediyecilik”le s›n›rl› bir olgu de¤ildi. Fatsa Belediyesi devrimci bir halk hareketinin yerel yönetim alan›ndaki ifadesiydi Fatsa; 12 Eylül faflist cuntas›n›n bafl aktörü Kenan Evren’in “flimdi biz bu kürsüden konuflmuyor olsayd›k, Fatsa’dakiler konufluyor olacakt›” dedi¤i yer. Fatsa, dönemin baflbakan› Demirel’in, “Çorum’u b›rak›n Fatsa’ya bak›n… Fatsa’da meydana gelen olay, Fatsa Cumhuriyeti olay›d›r. Orada devlet yoktur. Henüz Fatsa’n›n bafl›nday›z. Kökünde K›z›ldere vard›r. Bu mesele yar›m b›rak›lamaz. B›rak›l›rsa yüz Fatsa ç›kar” dedi¤i yer. Fatsa bir korkulu rüya egemenler için. Fatsa Fikri, korkunç bir terzi, sömürge tipi faflizmin elbisesini y›rt›p halkla birlikte devrimi dikip biçen. Bu korkular ki onlara darbenin provas›n› Fatsa’da yapt›rd›. 11 Temmuz 1980’de Nokta operasyonuyla ç›kt› devlet Fatsa’ya. Tanklar, toplar, faflistler; tüm devlet erkan› topland›lar. ‹flkence tezgahlar›n› kurdular, Fatsa fikrini ve Terzi Fikri’yi iflkenceden geçirdiler. Bu kadar korktuklar› Fatsa neydi ki? Karadeniz’de bir yerde s›radan bir ilçe, devrimcilerin elindeki bir belediye miydi sadece? Fatsa’da “devrim” fikrinin ete kemi¤e bürünmüfl halini görmüfllerdi. Can Yücel’in dedi¤i üzere; Terzi Fikri öyle bir giysi dikmiflti ki Fatsa’ya; bu giysi birkaç beden bol gelmiflti sömürge tipi faflizmin kol gezdi¤i topraklara.

Fatsa’ya giden devrimci yol Devrimci Fatsa Belediyesi’ne giden yol, Devrimci Gençlik ve Devrimci Yol militanlar›n›n faflizme karfl› kararl› mücadelesiyle haz›rlanm›flt›. Demirel hakl›yd›; “Fatsa’n›n kökünde K›z›ldere vard›”. 60’l› y›llar›n sonlar›nda ilçedeki etkin T‹P örgütünün önde gelen militanlar› THKPC’ye kat›lm›fllar ve 1971 May›s’›nda THKP-C içerisinde ortaya ç›kan sa¤ sapmaya karfl› Mahir Çayan’›n yan›nda tav›r alm›fllard›. Ünye Radar üssünün bas›lmas› eylemi Fatsa’daki THKP-C örgütlenmesinin katk›s›yla gerçekleflti. K›z›ldere katliam› operasyonunda Fatsal› devrimcilere yönelik kitlesel bir terör kampanyas› yürütüldü. 12 Mart sonras›nda, yerel egemenler (tefeciler, trolcüler, kumarhane sahipleri), ilçedeki “sol” kitle temelinin yeniden hareketlenmemesi için, MC iktidarlar›n›n k›lavuzlu¤u alt›nda MHP ve Ülkü Ocaklar› flubelerini açm›fllar, dizginsiz bir sivil faflist terör kol gezmeye bafllam›flt›. Bütün bu koflullar alt›nda Fatsal› devrimciler, devrimci hareketi yeniden yaratmak üzere halk içinde devrimci çal›flmay› sürdürdüler. 1977’de Fatsa Halkevi Baflkan› Kemal Kara’n›n faflistler taraf›ndan öldürülmesiyle birlikte, Fatsa halk› Devrimci Yolcular›n önderli¤inde faflist teröre karfl› topyekün bir mücadeleye giriflti. Faflist terör odaklar› etkisiz hale getirilirken tefecili¤e, karaborsaya, trolcülere karfl› mücadele de yükseltildi. 1979 y›l›na gelindi¤inde faflistler Fatsa’y› terk etmek zorunda b›rak›lm›flt›. Fatsa’n›n faflistlerden temizlenmesi mücadelesi, Fatsa halk› içerisinde devrimci-demokratik, dayan›flmac› bir kültürü de yayg›nlaflt›rd›. Fatsa halk› için eflitli¤i, özgürlü¤ü, kardeflçe dayan›flmay›, sömürüye ve zulme karfl› hakk› ve ada-

leti temsil eden Fatsal› devrimciler, elde ettikleri bu toplumsal-politik konumu, 1979 yerel seçimlerinde, Fikri Sönmez’i belediye baflkanl›¤›na aday göstererek bir ad›m daha ileri tafl›d›lar. Seçim sürecinde, daha sonra halk komitelerine dönüflecek olan kitlesel örgütlenme temeli de yarat›ld›. Devrimciler, o güne dek sa¤lam›fl olduklar› kitlesel politik deste¤e dayanarak devrimci bir yerel yönetim örgütlenmesine girifltiler. Devrimci Fatsa Belediyesi’nin üzerinde yükseldi¤i anti-faflist halk direnifli bir “istisna” de¤ildi. Fatsa, baflta bölgedeki ilçeler olmak üzere, Anadolu’daki birçok antifaflist direnifl merkezinde yeni bir yerel yönetim anlay›fl›n›n hayata geçirilmeye çal›fl›lmas›n› beraberinde getirdi. Fatsa deneyimi, yaln›zca “devrimci belediyecilik”le s›n›rl› bir olgu da de¤ildi. Fatsa belediyesi devrimci bir halk hareketinin yerel yönetim alan›ndaki ifadesiydi.

Fatsa’da hangi “nokta”n›n üzerine bas›ld› Devrimcilerin Fatsa Belediyesi’ni ele geçirmesinden sonra “dört y›lda yap›lamaz” denilen sokaklar, “Çamura Son” kampanyas›yla bir hafta içinde yeniden düzenlendi. Kad›nlar›n çabalar›yla 400 profesyonel kumarc›n›n bulundu¤u ilçede kumar son buldu. Sa¤dan soldan bulunan parçalarla eski bir itfaiye arac› çal›fl›r hale getirildi. Karadeniz’deki tüm küçük üreticileri a¤›r bir sömürü alt›nda tutan tefecilerin yüksek faiz sömürüsü son buldu. Karaborsa önlendi. ‹stif edilen ya¤lar, istifçilerin depolar› aç›larak halk komiteleri eliyle da¤›t›ld›. 7’den 70’e herkesin kat›ld›¤› halk flenlikleri düzenlendi. Nüfusu 10 bin dolay›nda olan Fatsa’da, halk komitelerinin çal›flmalar›na 5 binin üzerinde insan kat›ld›. K›sacas› yeni bir ahlak, yeni bir kültür, yeni bir üretim örgütlenmesi, yeni bir siyasal yönetim tarz›n›n filizleri parlak bir biçimde ortaya ç›kt›.

Noktalar, noktal› virgüller, askeri operasyonlar Fatsa’da üzerine bas›lan “nokta” iflte buydu ve egemenlerin korktuklar› da tüm ülkenin bu hale gelmesiydi. O yüzden 12 Eylül’ün provas› Fatsa’da yap›ld›. Nokta operasyonunun ard›ndan devrimci Fatsa halk› da¤-

29

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

lara çekildi. Operasyon süreci boyunca asker, polis ve faflistlerle giriflilen çat›flmalarda otuz flehit veren, resmi ve sivil faflist güçlere otuz iki kay›p verdiren devrimci Fatsa halk›, k›sa bir süre içinde ilçe merkezini kuflatma alt›na ald›. Direniflin ilerlemesi ancak 12 Eylül darbesiyle durdurulabildi. Darbenin ard›ndan Karadeniz’de örgütlenmeye çal›fl›lan k›r gerillas›n›n en önemli kitle desteklerinden biri, yine Fatsa’dan geldi. Bütün bunlar, anti-faflist direniflin yerel yönetim ayg›t›n› da içine alacak tarzda örgütlenmesi ve devrimci bir yolla derinlefltirilmesinin ürünleriydi. Anti-faflist direnifl yaln›zca devrimci bir “halk hareketi”nin temelini oluflturmakla kalmad›, yavafl yavafl yeni ve devrimci bir iflçi hareketi de filizlenmeye bafllad›.

Terzi Fikri ‹lkokulu bitirdikten sonra ailesinin geçimine katk›da bulunmak için bir terzinin yan›nda ç›rakl›¤a bafllad›. Yaflam›n›n sonraki bölümünde geçimini terzilik yaparak sa¤lad› Sosyalist düflünceyle 60’l› y›llar›n ortas›nda tan›flt›. O y›llarda T‹P içerisinde çeflitli kademelerde görev ald›. Bu y›llarda geliflen anti-emperyalist mücadeleye aktif olarak kat›ld›. 6. Filo’ya karfl› düzenlenen eylemlerde Dev-Genç saflar›ndayd›. 68’den sonra Karadeniz’de emekçilerin örgütlenmesi çal›flmas› içerisinde yer ald›. Samsun’dan Trabzon’a kadar gerçeklefltirilen “F›nd›kta Sömürüye Son” mitinglerinin hem örgütleyicisi hem de bizzat konuflmac›s›yd›. 1972’de THKP-C Davas›ndan yarg›land›. Yirmi ay kadar tutuklu kald›ktan sonra tahliye edildi. 12 Mart darbesinin ard›ndan Karadeniz’deki devrimci mücadelenin örgütlenmesinde genç devrimcilere her zaman örnek oldu. Fikri Sönmez 1978-79 y›llar›nda Giresun ve Ordu yörelerinde yap›lan “F›nd›kta Sömürüye Son” mitinglerinin de aktif örgütleyicisi oldu. 1979 y›l›nda yap›lan Belediye seçimlerine ba¤›ms›z aday olarak kat›ld›. Fikri Sönmez’in baflkan seçilmesinin neredeyse kesinleflmesi üzerine bölgedeki faflistler harekete geçtiler. 15 Eylül 1979 günü kendisine yap›lan suikastten baca¤›ndan yaralanarak kurtuldu. Fikri Sönmez, daha önce CHP, AP, ve MSP’ye oy verenlerin de büyük bir bölümünün oyunu alarak Fatsa Belediye Baflkanl›¤› seçimini, di¤er tüm partilerin adaylar›n›n ald›¤› oy oranlar›n›n toplam›ndan daha fazla oy alarak kazand›. Fikri Sönmez, 12 Eylül faflizmi taraf›ndan yarg›lan›rken bir mahkeme dönüflü 4 May›s 1985’de cezaevinde öldü. Amasya cezaevindeki direnifllerin en önünde yer alm›fl, direnifli k›rmak için iflkencehaneye dönüfltürülen Suluova Et Bal›k Kurumu’nda üç ay boyunca yo¤un iflkence görmüfl, ancak direnifl k›r›lamam›flt›.


MEDYA Gökçen Deniz UYSAL

Hat›rla Sevgili’nin Aralad›¤› Kap› “…Biz dramatik belgesel yapm›yoruz. Bir drama dizisinin içinde belgeselden de faydalan›yoruz.Tabii e¤er Denizlerin hayat›n› anlatan bir dizi çekeceklerse derinlemesine inceleme yap›lmas›na yüzde yüz kat›l›yorum. Menderes’in son 24 saatini anlatan bir film ya da dizi yap›lacaksa, evet incelenmeli. Ama biz flöyle yap›yoruz: Kap›y› aral›yoruz, isteyen girer o kap›dan daha fazlas›na bakar, araflt›r›r isteyen de o kadar›yla yetinir.” Hat›rla Sevgili dizisinin yönetmeni Ümmü Burhan, diziye gelen elefltirileri böyle yan›tl›yor. Gerçekten de dizinin ülkemizde aralad›¤› kap› geçmiflin unutturulmaya çal›fl›lan yüzlerine aç›l›yor. ‹ki ailenin yaflam› üzerinden 1960’l› y›llar›n siyasal atmosferinde bafllayan dizi, son bölümlerinin yay›nland›¤› bu günlerde 12 Eylül’e dayanm›fl durumda. Anlat›lan dönem Türkiye’de s›r gibi saklanan, 60 ve 80 darbesi aras› olunca bir çok tart›flmay› da beraberinde getirdi. Öyle ki MHP bile dizinin Marafl olaylar›n› bir katliam ve alevi sünni çat›flmas› olarak anlatmas›n› dava etti. MHP’liler Marafl katliam›na t›pk› resmi tarihteki gibi Ermenilerin ve d›fl güçlerin yönlendirmesiyle ç›kan olaylar diyorken dizide kontrgerilla destekli faflistlerin yapt›¤› bir katliam olarak bahsediliyordu. Marafl katliam›n› ve dizide anlat›lan bir çok olay› belki de hiç duymam›fl, özellikle genç kesimler ise, hayatlar›nda ilk defa karfl›laflt›klar› bu gerçekleri daha yak›ndan ö¤renebilmek ya da belki de popüler olan›n peflinde koflmak al›flkanl›¤›yla o dönemi anlatan kitaplara ak›n etti. Ne de olsa ders kitaplar›nda Türkiye’nin resmi tarihi Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda bitiyordu. Burada yönetmenin hakk›n› vermek gerekir ki dizi bir çok insan için geçmifle ve e¤er anlafl›labilirse gelece¤e bir kap› aralad›. 1950’ler sonras› Türkiye’yi anlatmak hiç de kolay de¤il. ABD emperyalizmiyle kurulan ilk ba¤›ml›l›k iliflkileri, Türkiye egemenlerinin iflbirlikçili¤i ve bunlara karfl› geliflen devrimci hareketler. Türkiye sol tarihi aç›s›ndan Marksizmin, Leninizmin bir eylem klavuzu haline geldi¤i, üniversitelerdeki devrimci gençlerin solun yasalc› kesiminden kopufl yaflad›¤› ve Türkiye devrimine hem politik hem de pratik olarak yön çizdi¤i bir dönem. Hat›rla Sevgili, dizi ekibinin de söyledi¤i gibi o dönemi topyekün anlatma iddias›nda de¤il. Ama dizi yap›mc›lar›n›n ve televizyon kanal›n›n o dönemin sol hareketleri üzerine olan bölümlerin daha çok ilgi çekti¤ini fark etmesi dizinin a¤›rl›¤›n›n toplumsal olaylardan yana kaymas›na yol açt›. Diziye ilk bafllarda sadece simgesel olarak giren Deniz Gezmifl baflta olmak üzere dönemin devrimci gençlik önderleri bir anda baflrollere kadar ç›kt›. 68’den 12 Mart darbesine kadar geçen dönem anlat›l›rken Taylan Özgür’ün üniversite bahçesinde öldürülmüfl gibi gösterilmesi, Deniz Gezmifl’in ve Hüseyin ‹nan’›n son sözle-

rinin sansürlenmesi, dönemin ö¤renci hareketinin olabildi¤ince basitlefltirilerek anlat›lmas›, iflkence ve idam sahnelerinin gösterilmemesi gibi bir dizi hata ve eksik karfl›m›za ç›kt›. Her ne kadar döneme dair olaylar›n tarafs›z anlat›lmas› ve bazen RTÜK s›n›rlar›n› da zorlar bir flekilde verilmesi olumlu bir ad›m olsa da dönemin mücadelesine dair basitlefltirilmifl anlat›m ço¤u zaman “iyi çocuklard› ama yaz›k oldu” havas›ndan kurtulunamamas›na yol açt›. Dizide iki ülkücü aras›nda gerçekleflen “bu kadar inanm›fl insanlar kullan›l›yor olamaz olsa olsa kand›r›lm›fllard›r” sözcükleri asl›nda o dönem THKO ve THKP-C militanlar›n›n girdi¤i mücadeleyi ve gözü karal›¤› yapamam›fl olanlar›n da s›¤›nma noktas› oldu. Dizide çokça ön planda olan Denizlerin Mahirlerin “acemili¤i” gerçek olsa da o acemilik Türkiye’de ilk silahl› mücadeleyi bafllatman›n, Filistinlerde ö¤renip Türkiye’de hayata geçirmenin heyecan›n›n verdi¤i acemiliktir. Özellikle Deniz Gezmifl’in savunmalar›nda ve eylemlerinde fazlaca ön planda gösterilen Kemalizm vurgusu Türkiye’nin ilk devrimci hareketlerini “meflrulaflt›rma” kayg›s›n›n fazlaca hissedildi¤ini gösteriyor. Oysa onlar›n eylemi o dönemde de sonras›ndaki y›llarda da halk›n kalbinde meflrudur, peflinden gidilebilirdir. Hele hele Deniz Gezmifl’in son sözlerindeki “yaflas›n Kürt ve Türk halklar›n›n kardeflli¤i” k›sm›n›n sansürlenmesi, dizinin bugünün toplumsal gerilimlerine girmekten ne kadar kaç›nd›¤›n›n bir göstergesidir. Sonuçta Deniz Gezmifl popülerlefltirilecek bir simgedir. Ama verdi¤i mücadele Türkiye devleti için tehlikelidir. Bu yüzden idam edilmifllerdir. Her eksik anlat›m mesela Denizlerin Kemalist kesimin yan›na düflürebilmifl, Kürt sorununun ta o zamandan beri solun bir gündemi oldu¤unu yok sayabilmifltir. Sonuçta dizi bir belgesel de¤ildir ama e¤er o dönemin devrimcilerini dizinin ana karakterleri haline getiriyorsa daha özenli bir çal›flmay› da hak ediyor demektir. Tüm bunlara ra¤men dizinin geçmifle bir kap› aralad›¤› ve zamanla eksiklerini tamamlayarak geliflti¤i kesin. Dizide 12 Mart darbesine kadar olan bölümlerde daha yavan bir anlat›m varken, 12 Mart süreci, devletin kabuk de¤ifltirme süreci, gizli örgütlenmeler, iflkenceler art›k daha do¤rudan anlat›lmaya baflland›. 70’li y›llar gerçektende dizide oldu¤u gibi sadece solla her daim dirsek temas› olan dizideki aileler aç›s›ndan de¤il tüm Türkiye toplumu aç›s›ndan devrimci hareketlerle tan›flma, onlarla hareket etme dönemi oldu. Dolay›s›yla Hat›rla Sevgili dizisinde 70’li y›llarda sol daha çok yer kaplamaya bafllad›. Dev-Genç, TDKP, ‹GD ve sonra Devrimci Yol… O dönem özellikle THKP-C’nin ve THKO’nun farkl› yorumlar›yla ortaya ç›kan bir çok sol örgüt anlat›lmaya baflland›. Ancak bafllang›c›n sol içi çat›flmalarla yap›lmas› ilk bafllarda dönemin as›l sorunun görülmemesine yol açt›. 70li y›llar Türkiye’de devlet taraf›ndan örgütlenmifl sivil faflist hareketin sola ve tüm topluma dönük sald›r›lar›n›n artt›¤› y›llard›. Bu nedenle baflta Devrimci Yol olmak üzere Türkiye solunun ana gündemini ve sorununu faflizme karfl› mücadele oluflturdu. Faflistlerin devletle dan›fl›kl› dö¤üflü Beyaz›t katli-

30

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

am›n›, Marafl’›, Çorum’u yaratt›. ‹flte Hat›rla Sevgili dizisi bu noktada bambaflka bir kap› aralam›fl oldu. 60’lardan daha az bilinen, her zaman “o günler bir daha geri gelmesin” ya da “sa¤-sol çat›flmas›” diye anlat›lan 70’lerin faflist katliamlar› ve anlat›labildi¤i kadar devletle olan ba¤lar› dile getirildi. Dizide milletvekili rolünde olan baflrollerden biri kontgerillan›n izini sürerken, karanl›k bir odada sivil faflistlerle toplant› yapan kimli¤i belirsiz “üst düzey yetkili” bir bir dosyalar veriyordu faflistlerin eline. Marafl katliam›n›n nas›l bir kontrgerilla tezgah› oldu¤u, ayn›s›n›n Çorum’da da denendi¤i ama devrimcilerin direniflleri sonucunda ayn› durumun yaflanmad›¤›, 12 Eylül’e giderken artan provokasyonlar bir bir anlat›l›yordu. Dizinin son bölümlerinin geliyor olmas› ya da bunlar› anlatma sorumlulu¤unun hissedilmesi dizinin anlat›m›n› daha cesur bir hale getirdi. Sonuçta Hat›rla Sevgili dizisinin yönetmeninden, yap›mc›s›na, dan›flmanlar›na ço¤unun bir sol geçmifli oldu¤unu düflünürsek RTÜK kurallar› içerisinde belki de anlatmak istediklerinin yar›s›n› anlatabildiklerini fark edebiliriz.

Son y›llarda televizyon yay›nc›l›¤› denince her kanalda gecede iki dizi flart oldu. Hat›rla Sevgili bu diziler içinden hem anlatt›¤› konu hem de çekim tekni¤iyle de ayr› bir yerde duruyor. Özellikle döneme dair anlat›mlarda faydalan›lan gerçek görüntüler ve gazete kupürleri diziye belgesel niteli¤i de kat›yor. Geçmiflle bugün aras›ndaki görüntü geçiflleri, siyah beyaz görüntünün yavaflça renklendirilmesi ve özellikle 70li y›llar› anlatan bölümlerde eylemlerin kitleselli¤ini göstermenin önüne geçen oyuncu eksikli¤ini çeflitli kamera ve ses oyunlar›yla aflmalar› teknik olarak sürekli geliflen bir sinemac›l›k eme¤i oldu¤unu gösteriyor. Son günlerde dizi sektöründeki emek sömürüsüne karfl› seslerini yükseltmeye bafllayan sinema emekçilerinin her hafta 90 dakikal›k film yapt›klar›n› ve sonuçta baflar›l› çal›flmalar ürettiklerini görmezden gelemeyiz. Bir dizinin yak›n tarihimize açabilece¤i kap›n›n nelere ön ayak olabilece¤ini gördük. Üzerine çokça yaz›l›p çizilmeyen, konuflulmayan dönemlerin merak› özellikle gençlerin kitapç›lara ak›n etmesine yol açt›. Dizi ekibi üniversite üniversite gezerek o dönemin devrimcilerine olan hayranl›klar›n›, öyle insanlara bugünde ihtiyaç oldu¤unu anlatmaya bafllad›. Sonuçta eksikliklerine ra¤men bu diziyle geçmifle bir kap› aralanm›flt›r. Bu kap›dan girip mücadele tarihini ö¤renmek, anlatmak ve Türkiye’nin yak›n tarihindeki katliamc› yüzüyle hesaplaflmak elbette ki bugün özgürlük, eflitlik, ba¤›ms›zl›k mücadelesini devralanlar›n yani bizlerin sorumlulu¤undad›r.


TAR‹H Devrimi cesaretle hayk›ranlar›n bahar›

68

40. Y›l›nda

Kaç haftad›r televizyonlar, tart›flma programlar›, köfle yazarlar›, dergiler, gazeteler, sergiler 68’i anlat›yor. O kuflakla flimdiki kufla¤› karfl›laflt›ran anketler yap›l›yor, gençlik araflt›rmalar›ndan geçilmiyor. 1968 için ortak bir kanaat getirmifller “özünde kötü olmayan” gençlerdi; ancak “kullan›ld›lar”, “fliddete baflvurdular” diyerek koro halinde ayn› nakaratlar› sürekli tekrarl›yorlar. 68’den bugüne “sadece ba¤›ms›zl›k” kald› diyor ulusalc›lar, emperyalist sömürgecili¤in yeni biçimlerinden bihaber bir flekilde ya da geleneksel koltuklar›n›n derdiyle. AKP’yi “demokrasi flampiyonu” yapan ‹slamc›lara göre ise 68 cuntac›yd›-darbeciydi. Tarihi bugünkü ç›kar kavgalar›nda kullanmak üzere meze yapmaktan, oraya buraya çekifltirmekten geri durmuyorlar. fiimdi bir kenara koyal›m onlar›n 68’lerini ve biz düzenin tüm köhnemiflli¤ine karfl› isyanla yaz›lan 68'in tarihini yeniden okuyal›m.

Mücadele her fleyin babas›d›r Her fleyden önce flunu söylemek gerekir ki gençli¤in 68'deki isyan› sadece siyasal iktidarlara karfl› de¤il o dönem gençli¤e dayat›lan her fleye karfl› bir baflkald›r› fleklinde geliflti. Politikadan sanata, e¤itimden gündelik yaflam›n her an›na kadar sistemin dayatmalar›na karfl› gençili¤in manifestosu olan 68 hareketini, dönemin tarihsel koflullar›ndan ba¤›ms›z düflünmek en büyük hata olacakt›r. II. Dünya savafl› sonras›, emperyalist sistemde bir taraftan yeni sömürgecilik iliflkilerini geliflti¤i di¤er taraftan ise uygulanan Keynesyen politikalar ile dünyada sermaye birikim süreci ve k›smi refah ortam›n›n yafland›¤› y›llar oldu. Yaklafl›k yirmi y›ll›k bir geliflme ard›ndan kapitalist sistem içinde, Japonya ve Bat› Avrupa sermayelerinin ABD karfl›s›nda güçlenmesiyle, pazar savafl› yo¤unlafl›rken dünyan›n her köflesinden isyan ve devrim dalgalar› yükselmeye bafll›yordu. Dünya ekonomileri t›kanm›fl; Avrupa, sömürgelerinde patlak veren ulusal kurtulufl mücadeleleriyle, ABD ise baflta Küba olmak üzere Latin Amerika'daki devrim hareketleriyle yüz yüze kalm›flt›. Çin sosyalist devrim ile kapitalist sistemden ç›km›fl, dünya devriminin ayak sesleri duyulurken emperyalist sistem daha da vahflileflmiflti. Amerika’n›n bafllatt›¤› Vietnam Savafl›, “özgür” dünyan›n gençlerini sistemin bask› ve fliddet dolu yüzüyle karfl› karfl›ya getirirken, Vietnam halk›n›n 7 y›l süren direnifli ABD'nin askeri hegemonyas›n› yerle bir ediyor, tüm ezilen halklara emperyalizme karfl› direnifli örnekliyordu. Di¤er taraftan mevcut sol partiler toplumsal sorunlara çözüm üretemedikleri gibi bürokratik yönetim anlay›fllar›yla gençli¤i d›fll›yor, ç›kt›¤›n› söylüyorlard›.

Böyle bir siyasal atmosferde, ABD’de gençler kendilerine sunulan “hür dünyay›” reddetmiflti. Hippiler, sosyalistler, siyahi örgütler Demokratik Toplum ‹çin Ö¤renci Birli¤i (SDS) örgütünü kurmufl bir taraftan Vietnam iflgaline karfl› protestolar düzenlerlerken di¤er taraftan da “Özgür Üniversite” programlar› oluflturuyor resmi müfredata karfl› alternatif e¤itim anlay›fl›n› mayal›yorlard›. Gençler, haks›z bir savafl›n taraf› olmaya zorlan›rlarken Pentagon’u iflgal ediyorlar, askerlerin namlular›na gül sokuyorlard›. Siyahlar›n ›rkç›l›¤a ve eflitsizli¤e karfl› yürüttü¤ü “yurttafll›k haklar› hareketi” de dönemin önemli muhalif hareketlerindendi. Avrupa’da ise Fransa 68’i toplumsal hareketin örne¤i durumundayd›. Duvar yaz›lamalar› tarihe geçen ve Avrupa'y› kas›p kavuran bir hareket yaratan Frans›z gençli¤inin isyan dalgas›, Frans›z e¤itimini sistemin kalifiye ifl gücü ihtiyaçlar›na göre yeniden flekillendirmeyi amaçlayan ve üniversitelerle sanayinin iflbirli¤i halinde çal›flmas›n› öngören yasa tasar›s›n› ortaya atmas›na karfl› geliflti. Bu tasar›ya karfl› ö¤rencilerin düzenledi¤i birçok boykot ve gösterinin ard›ndan Amerika’da yükselen ö¤renci hareketinin de coflkusuyla beraber 22 Mart’ta Nanterre Üniversitesi iflgal edildi. 3 May›s günü Nanterre Üniversitesi'nin kapat›lmas›na karfl› Sorbonne Üniversitesi'nde miting ça¤r›s› yap›ld›. 300 ö¤renciyle bafllayan protesto, polisin sald›rmas›yla bafllayan çat›flma sonras› bir direnifle dönüfltü. Ö¤renci muhalefetinin t›rmand›rd›¤› büyük direnifl 10 May›s “Barikatlar Gecesi” olarak tarihe geçti. Sorbonne Üniversitesi’nin iflgali, iflçilerin de genel grevler bafllatmas›yla milyonlar›n kitlesel hareketine dönüfltü.

Türkiye'de 68: Devrimin de¤il, devrim olanlar›n tarihi Tüm dünyay› kas›p kavuran 68 hareketi Türkiye gençlik hareketini etkilemekle beraber, Türkiye 68 hareketi içerisinde Avrupa'daki örneklerine göre önemli ideolojik ve pratik farkl›l›klar bar›nd›r›yordu. 1940'lar›n sonlar›ndan itibaren ABD ile kurulan sömürgecilik iliflkilerinin belirledi¤i sömürü düzenine karfl› hoflnutsuzluk, tüm halk kesimleri ve özellikle gençlik kitlesi için önemli bir tepki kayna¤›yd›. 61 darbesi sonras› ülke, iktisadi ve politik olarak emperyalizmle bütünleflme sürecinde yeni bir aflamaya geçmiflken, darbe sonras› görece demokratik say›labiliecek bir anayasan›n varl›¤› sol fikirlerin yay›lmas› için olanak sa¤lam›flt›. Ülkede hak arama mücadelelerinin bafllad›¤›, çiftçilerin, köylülerin protesto gösterileri düzenledi¤i ve sol muhalefetin giderek güç kazand›¤› bir dönemde üniversiteli gençlik anti-emperyalist bir çizgide tam ba¤›ms›z ve demokratik bir ülke mücadelesi etraf›nda örgütleniyordu. 1968’e kadar gençli¤in sol e¤ilimleri T‹P etraf›nda birlefliyordu. 1965 seçimlerinde 15 milletvekiliyle Meclise giren Türkiye ‹flçi Partisi gençlikte ve halkta bir heyecan yaratsa da, T‹P’in parlamentocu çizgisi gençli¤i içinde tutamad› ve gençlik daha devrimci unsurlarla 1965’te Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF)'nu kurdu. Türkiye solunun bugününe

31

DEVR‹MC‹ GENÇL‹K

SAYI 15

de ›fl›k tutan teori ve prati¤inin temellerinin at›ld›¤›, ilerinin devrimci önderlerini içinden ç›karan FKF bu özellikleriyle Türkiye sol tarihinde önemli bir yere sahiptir. Ö¤renci gençlik bu dönemde yeni mücadele biçimleri gelifltirirken bir yandan da genifl kat›l›mlarla herkesin söz hakk›n›n oldu¤u forumlar düzenleyerek, demokrasiyi hem kendi yaflant›lar›nda hayata geçiriyor hem de “Demokratik Üniversite” deneyimi kazan›yorlard›. Anti-emperyalist bilinç üniversiteli gençlik içersinde giderek yay›l›yor, üniversiteliler petrol kuyular›n›n kullan›m›na izin verilmemesine Milli Petrol Kampanyas› örgütleyerek karfl› ç›k›yor, “NATO'ya Haftas›” ile ülkenin emperyalist bir kurulufl olan NATO'dan ç›kmas› için mücadele veriyorlard›. 68’in ilk boykotu “E¤itimde Reform” ad›yla AÜ DTCF’de bafllam›fl k›sa sürede üniversitenin di¤er fakültelerine ve ‹Ü’ne s›çram›flt›. ‹lkel yönetmeliklerle e¤itim gördüklerini söyleyen üniversitelilerin boykotu ‹Ü’de Deniz Gezmifl’in de önderli¤inde iflgale dönüfltü ve günlerce sürdürülen mücadele, yönetimle yap›lan ortak toplant›lar sonucu kazan›mla sonland›r›ld›. Haziran iflgallerinin ard›ndan, iki önemli olay antiemperyalist mücadeleye önemli bir ivme kazand›rd›. Bunlardan biri, 6. Filo’nun Türkiye’ye gelifliyle bafllayan çat›flmal› eylemlerdi. Polis, devrimci ö¤rencilerin bulundu¤u ‹TÜ Gümüflsuyu Kampusu’ndaki yurdu bast› ve Vedat Demircio¤lu’nu pencereden afla¤› atarak ölmesine neden oldu. Sald›r›lar› k›namak için Taksim’de toplanan üniversiteli gençlik Dolmabahçe’ye do¤ru yürüyüfle geçti. Önlerine kurulan barikatlar› yaran üniversiteliler, Dolmabahçe'ye demirleyen ABD donanmas›, 6. Filo askerlerini denize döktüler. Di¤er önemli olay ise Vietnam Kasab› olarak bilinen Commer’in ODTÜ’ye geliflinin ard›ndan yaflanan eylemdi. Rektörlük önüne park edilmifl resmi arac› gören, aralar›nda Sinan Cemgil, Taylan Özgür ve Ulafl Bardakç›’n›n da bulundu¤u ODTÜ’lüler arac› ters çevirerek yakt›lar. ABD finansmanl› bir üniversitede gerçekleflen bu olay birçok çevreyi flafl›rtsa da, ODTÜ’lüler Amerikan tarz› e¤itime ve ö¤rencilerin yönetime kat›lmamas›na karfl› zaten boykotlar düzenliyorlard›. ODTÜ bundan sonra devrimci mücadelenin kalesi haline gelmiflti. Bu arada fikirsel ve pratik ayr›l›klarda kendini göstermifl olan FKF, 1966’da yerini Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu'na (Dev-Genç) b›rakm›flt›. Devrimci Gençlik okullardan fabrikalara, köylere kadar uzanan sorunlara karfl› ba¤›ms›z, demokratik bir ülke mücadelesinde iktidar hedeflemifllerdi. Daha önceleri FKF’nin de kat›ld›¤› köylü mücadeleleri, DEV-GENÇ’lilerden de ald›¤› destekle Türkiye solu hareketini kitlesellefltiriyordu. Devrimci Gençlik, Filistin ve Ortado¤u halklar›n›n özgürlük mücadelesine de destek veriyor, onlar›n deneyimlerini yak›ndan takip ediyordu. DEV-GENÇ önderleri hem mücadeleye fiili destek vermek hem de as›l olarak Türkiye’de silahl› mücadeleyi bafllatmak için Filistin kamplar›na gitmeye karar verdiler. Döndüklerinde Türkiye devrimci hareketinin temellerini atan örgütleri kurdular ve k›sa zaman içinde, ülkede devrim gerçekleflmedi ama kendileri devrim oldular.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.