Yemek.Name 1010

Page 1

YENI BIR ŞEYLER ZENCEFILLI KURABIYE KARBEYAZ KURABIYE

Yemek.Nâme AYLIK YEMEK KÜLTÜRÜ DERGİSİ

EKİM 2010

PORTAKALLI KURABIYE TAHINLI KURABIYE ELMALI KURABIYE NEDENSE SONBAHAR PÜF NOKTASI KIŞA HAZIRLIK SPECULOOS MILFÖYDE PIZZA DÜDÜKLÜ TENCEREDE RISOTTO ÇIKOLATALI MUZLU RULO KREP SARAY KAVRAMINA FARKLI BAKIŞLAR AMERIKA’DA SONBAHAR BALKABAĞI TARTI PÜF NOKTASI MIS KOKULU SABUNLAR KREM BRÜLE TARÇINLI RULO DAMLA ÇIKOLATALI DILIM KURABIYELER FIRINDA ÇIKOLATALI PUDING

BAHARAT KOKULU SONBAHAR


Yemek.Nâme

Sarı yapraklı, serin sonbahardan merhaba, Sonbahar denilince aklıma ilk gelen şey baharatlardır. Sarı yaprakların renginden midir bu düşünce yoksa, baharatın içimize verdiği ısınma duygusudan mı bilemiyorum. Baharatlı bir fincan sıcak çikolata, yanında yeni fırından çıkmış kurabiye... Kim serin bir sonbahar gününde buna hayır diyebilir ki? İşte bu nedenle sizlere içinizi ısıtack baharatlı tarifler hazırladık. Ayşem’in ılık yenilen tatlılarını, Esra’nın mis kokulu kurabiyesini, Handem’in kış hazırlıklarını okumaya

EDITÖRDEN...

doyamayacaksınız. Sema Amerika’da sonbaharı bizimle paylaşırken, Melike sonbahar ve zaman kavramından bahsediyor. Nilay harika bir İtalyan menüsü hazırlarken, Gül Fatma saraya ve saraylı olmaya farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Yeni yazarımız Enhar mis kokulu mumlarıyla bizlere merhaba diyor. Sıcacık ve sağlık dolu bir Ekim ayı diliyoruz.

YEMEK.NAME AYLIK YEMEK KÜLTÜRÜ DERGISI EKIM 2010 SAYI:

39


Yemek.Nâme

Gürallar Artcraft ürün yelpazesini ger geçen gün genişletiyor. Dip boyalı Truva meşrubat bardakları ve Truva likör bardakları hayatınıza renk katacak.

Doğal ve sade ortamı ile dikkat çeken Le Pain Quotidien’in üçüncü mağazası Suadiye’de açıldı. Organik reçelleri ve mis kokulu ekmekleri ile Anadolu yakasının vazgeçilmez kahvaltı mekanı olmaya aday.

Sırma Mısır Yağı 5 litrelik kare pet ambalajıyla tüketicilerine sunuyor. Koruyucu alüminyum folyo kapağı ile de ilk kullananın siz olduğundan emin olacaksınız.


Yemek.Nâme

Devletşah Özcan

Zencefilli Kurabiye

200 gram tereyağ 1 adet yumurta 2 su bardağı un 1 su bardağı esmer şeker 3 tatlı kaşığı toz zencefil 2 yemek kaşığı taze zencefil rendesi

Bütün malzemeleri iyice karışıp, düzgün kıvamlı bir hamur oluşana kadar yoğurun. Hamuru streç filme sarıp 15 dakika buzdolabında dinlendirin. Arzu ettiğiniz gibi şekil verip yağlı kağıt serili tepsiye dizin. Önceden 160 dereceye ısıtılmış fırında 25 dakika pişirin.


Yemek.Nâme

Devletşah Özcan

KARBEYAZ KURABIYE 1 su bardağı pudra şekeri 2 + 1/4 su bardağı un 1 adet yumurta 100 gram tereyağ 1/2 çay bardağı sıvı yağ 1/2 paket kabartma tozu Ceviz

Ceviz dışındaki bütün malzemeler karıştırılarak hamur yoğurulur. Ceviz büyüklüğündeki parçalar yağlı kağıt serili tepsiye yerleştirilir. Her kurabiyenin üzerine bir parça ceviz konulur. Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında 15 dakika kadar pişirilir.


Yemek.Nâme

Devletşah Özcan

1 su bardağı un 1 su bardağı irmik 1 paket kabartma tozu 1 su bardağı seker 1 adet yumurta 50 gram tereyağ 2 yemek kaşığı portakal kabuğu rendesi

Un ve irmiği bir kaba alarak iyice karıştırın. Diğer malzemeleri de ekleyerek hamur yoğurun. Hamuru streç filme sararak 20 dakika bekletin. Bir kaşık yardımıyla fırın kağıdı serili tepsiye aralıklı olarak kurabiyeleri yerleştirin. Önceden 160 dereceye ısıtılmış fırında 15 dakika pişirin.

PORTAKALLI KURABIYE


Yemek.Nâme

Devletşah Özcan

Malzemelerin tamamı bir kapta karıştırılıp iyice yoğurulur. Hamur 10 dakika ıslak bez altında bekletilir. Ceviz büyüklüğünde parçalar koparılıp yuvarlanır. Kurabiyeleri tepsiye dizip önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında 25-30 dakika kadar pişirin. Ilıkken üzerine pudra şekeri serpip ikram edin. 1 su bardağı tahin 1 su bardağı pudra şekeri 1 su bardağı sıvı yağ 1 paket vanilya 1 su bardağı iri çekilmiş ceviz 4,5 su bardağı un

Tahinli Kurabiye


Yemek.Nâme

Devletşah Özcan

Elmalı Kurabiye Hamuru yoğuracağınız kaba, yoğurt, eriyip soğumuş margarin ve sıvı yağı, pudra şekerini ekleyip çırpın ● Kabartma tozu ile elenmiş unu ekleyip hamuru yoğurun ● Buzdolabında beklemeye bırakın ● Soyulmuş ve rendelenmiş elmaları, şeker, ceviz ile beraber pişirin ● Pişme işlemi bittikten sonra tarçını ekleyin ● Hamurdan küçük parçalar kopartarak avucunuzun içinde yuvarlak şekilde açın ● Açılan hamurun içine elmalı harcı koyup kapatın ● Hamurun tamamından küçük toplar yaparak yağlı kağıtla kaplı tepsiye dizin ● Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında üzeri pembeleşinceye kadar pişirin ● Üzerine pudra şekeri eleyerek servis edin ● İstenirse top şeklinde değil de yarım ay şeklinde ya da hamur merdane ile açılıp sigara böreği gibi sarılarak da yapılabilir. ●

Hamuru için 200 gram margarin 2 kaşık sıvı yağ 1 su bardağı yoğurt 4 su bardağı un 1 su bardağı pudra şekeri 1 paket kabartma tozu İçi için 1 çay bardağı şeker 5 orta boy elma 1/2 su bardağı ceviz 1 tatlı kaşığı tarçın


Yemek.Nâme

sonbahar... NEDENSE

Melike Türkan Bağlı

FOTOĞRAF: ORANGEACID


Yemek.Nâme

Yazıyı yazıldığı zaman için mi kaleme almalı? Okunacağı zaman için mi? Gönül, yazıldığı ânı dikkate alıp ona göre yazmak istiyor; ama şartlar okuyucuyla buluşacağı zaman için yazmayı gerektiriyor. Bu yazı yazıldığı sırada okullar yeni açılmış, trafik daha düzene girmemiş, yazdan sonbahara geçilmiş ama gönüllerde hâlâ yaz çağlamakta… Havalar da hâlen izin vermekte bu çağlayışa. Yani, yaz hâtıraları henüz hayâl değil; yaz o kadar da geride değil… Yazının okunacağı zaman ise, gece ile gündüz kendilerini ayrı ayrı hissettirmekte olacaklar… Güneş, yüzünü yazdan çekmiş, sırtını bize yavaş yavaş dönmekte olacak. Kış uykusuna yatan hayvanlar gibi eğilecek başı; gözleri ağır ağır kapanan yaşlılar gibi yavaşlayacak; hızı kesilecek. Sabahları zor uyanacak; gittikçe daha geç kalkacak… Ve akşamları daha erken uykusu gelecek. Bizler gibi… Sonbahar yorgunluklarından daha fazla söz eder olacağız. Kendimizdeki değişikliğe şaşıracağız. “Nedense…” diyeceğiz; “nedense çok yorgun hissediyorum kendimi.” Penceremizin önündeki ağacın yapraklarının renk değiştirmesi bize bir ipucu vermeyecek. Renklerin gittikçe koyulaşmasından bir şey anlayamayacağız. Bitkilerin tazeliklerini kaybetmeleri, yaprakların dalları, dalların gövdeleri terk etmeleri de bize bir şey söylemeyecek…

“...nedense çok yorgun hissediyorum kendimi.”

FOTOĞRAF: JOISEYSHOWAA


Yemek.Nâme

FOTOĞRAF:AURELIO.ASIAIN

“Nedense…” diye mırıldanmaya devam edeceğiz.

Bütün tabiat bize hitap ettiği hâlde anlamayacağız. “Nedense…” diye mırıldanmaya devam edeceğiz. Kendimizi tabiattan ayrı gördüğümüzden, tabiatta gözlemlediğimiz değişimin bizde de olabileceğini akıl edemeyeceğiz. Vücutlarımızın tabiatın bir parçası olarak, herhangi bir canlı gibi doğup büyüyüp sonra yaşlanarak öleceğini düşünemeyeceğiz. Sonsuzluktan renk alan ruhumuz bizi yanıltacak; ebediyeti alttan alta sezinlerken, vücudumuzun değil, yalnızca ruhumuzun bu sınırsızlığa ve ölümsüzlüğe tâbî olduğunu ilk anda idrak edemeyeceğiz. Aslı toprak olan vücudumuzun toprağı idâre eden hükümlere bağlı kalarak değişeceğini, bizler çok küçücükken Hayat Bilgisi dersinde öğrettikleri hâlde her sonbaharda yanılıp teşhis etmeye çalışacağız kendimizdeki değişikliğin sebebini… “Nedense…” diyeceğiz ölümsüzlükten haber alan yanımızla…


Yemek.Nâme

Saçlarımızın da yapraklarla aynı prensip üzerinden döküldüğünü kavrayamadan gittikçe serinleyen sokağı akşam saatlerinde düşünceli düşünceli seyredeceğiz… Her şeyi bilmeye çok yakınken en yakınımız olan vücudumuzu bile anlayamayarak….

FOTOĞRAF: PHOTOGRAPHER PADAWAN *(XAVA DU)


Yemek.Nâme

Taze otlarınızı mikrodalga fırında düşük watt’ta hızlı şekilde kurutabilirsiniz.

FOTOĞRAF: SHAWN ALLEN


Yemek.Nâme

Kışa Hazırlık O

Handem Erkay Güner

kullar açıldı! Yaz ne zaman bitti fark edemedim. Zaten geç de başlamıştı. Bir gün tatilden geldik ve yağmur ile karşılandık. Oysaki evimde olan tadilat nedeniyle sadece yazlık kıyafetler ile annemin evine taşınmıştık. Havalar bir gün öyle, bir gün böyle olunca kendimi en yakın mağazalarda buluverdim. Kızıma kat kat pamuklu giysiler aldım.


Yemek.Nâme

Şahsen küçüklüğümden beri boynumu gıdıklayan, tenime batan yün kazakları giymekten hiç hoşlanmazdım. Annemin zoruyla giyerdik itina ile elde örülmüş kazakları. Neyse ki kendi çocuğumun ne giyeceğine ben karar verebiliyorum. Havalar iyice soğumadan içlik fanila giydirmiyorum öncelikle. Tişört üzerine pamuklu bir hırka, onun da üzerine gerekirse bir yağmurluk veya kot ceket baharın kararsız günlerinde çok yeterli geliyor. Sabahın erken saatlerinde giydiği kat kat kıyafetler, öğleden sonra eve geldiğinde üzerindeki tişörte kadar soyulmuş oluyor. Bedenin ortama uyum sağlaması için bir kalın kazak yerine iki, belki üç ince pamuklu kıyafet giydirmenin faydası daha çok. Bedenin kendi ısısı ile üstünüzdeki kıyafet ile arasındaki havayı ısıtır. Üzerinizdeki katlar çoğaldıkça ısınmış havanın dışarı çıkabilirliği ve teninize en yakın katmanın soğuma ihtimali de azalır. Yaz ayları için de bunun tam tersi işler. Bedeniniz ortalama 36-37 derecede

olduğundan, dışarıdaki hava sıcaklığından etkilenmemek için, açık renk ve bir iki ince kat pamuklu kıyafet giymekte fayda vardır. Giyim kuşam hakkında bu kadar bilgi yeter... Bir de miniklerimizi kış ayla-

rına hazırlık amaçlı nasıl besleyebileceğimize bakalım. Her daim pişirdiğimiz yemeklerin yanı sıra kalkan görevi görecek bir iki ufak madde daha eklememiz, vücut dirençlerini gelecek ayların zorlu koşullarına karşı arttıracaktır.


Yemek.Nâme

EKINEZYA

BAL Bal, hem besin değeri, hem insan sağlığına katkıları bakımından, doğal gıdaların önde gelenidir. Sağlıklı ve doğru beslenmenin, günlük enerji ve vitamin ihtiyacımızı doğal biçimde karşılamanın en iyi yollarından biri, her gün yeterli miktarda bal tüketmektir. İçeriğinde-

ki vitamin, mineral, enzim ve aminoasitler, çocukların bedensel gelişimine önemli ölçüde katkı sağlar, enerji ihtiyaçlarını karşılar ve vücut dirençlerini artırır. Ancak uzmanlar, bir yaşından küçük çocuklara bal yedirilmesini önermemektedir.

Ekinezya (Koni Çiçeği) (Echinacea purpurea), soğuk algınlığı, grip, enfeksiyon, zayıf bağışıklık sistemi ve kanserden korunma gibi durumlarda dünyanın en önemli şifalı bitkilerindir. 1950’den beri yapılan araştırmalara göre, bitkide bakteri, mikrop ve virüslere karşı oldukça etkili olan maddeler bulunmakta. Bitki ek olarak bakır ve demir mineralleri ile tanenler, protein, yağ asitleri A, C, E vitaminleri de içermektedir. Ayrıca bitkiye ait etken maddelerinin birlikte oluşturdukları etki sayesinde bedenin savunma sistemini güçlendirerek enfeksiyon tedavilerinde yardım sağladığı da bulundu. Koni Çiçeği’nin akyuvarların (Beyaz kan hücreleri - Lökosit) sayısını yükselttiği, onların enfeksiyon bölgesine hareketlerini (göçünü) hızlandırdığı ve böylece bakteri, virüs ve diğer yabancı mikro-organizmaların yok edilmesine yardımcı olduğunu göstermiştir.


Yemek.Nâme

1950’DEN BERI YAPILAN ARAŞTIRMALARA GÖRE, BITKIDE BAKTERI, MIKROP VE VIRÜSLERE KARŞI OLDUKÇA ETKILI OLAN MADDELER BULUNMAKTA. BITKI EK OLARAK BAKIR VE DEMIR MINERALLERI ILE TANENLER, PROTEIN, YAĞ ASITLERI A, C, E VITAMINLERI DE IÇERMEKTEDIR.


Yemek.Nâme

MAYDANOZ Maydanoz, halk arasında mide bulantısını giderici, böbrek taşlarını düşürücü, kansızlıkta, halsizlikte, bağırsakların çalışmasında, diş etleri kanamasının önlenmesinde, yaraların kapanmasında, romatizmada yararlı olarak bilinir. Ancak aslında maydanoz C vitamini ve güçlendirici etkinlik yönünden çok zengin bir bitkidir. İştah açar, ter çıkartır, ateş düşürür. Kadınların düzensiz adetini yoluna sokar ve antioksidandır. Bu yüzden maydanoz karaciğer hastalıklarına, sarılığa, egzamalara, selülite, romatizmaya, gut hastalığına ve idrar yolları taşlarına da karşı tavsiye edilir. Maydanoz, C vitamini, E vitamini, B grubu vitaminlerden folik asit, A vitamininin öncüsü karolenoidlerden çok zengindir. Taze yenen 8-10 dal (20 gram kadar) maydanoz, yetişkin insanın günlük C vitamini ihtiyacının yarısını karşılayabilir. Maydanoz, demir, potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi minerallerden de zengindir. Bu değerli yeşil bitkiden yeterince yararlanabilmek için kullanımına özen göstermek gerekir. Çok iyi yıkanmalıdır. Çiğ yeneceğinde, yıkandıktan sonra bir süre su içinde bekletmeyi öneririm Satın alınan maydanoz kağıt havluya sarılıp naylon torba içine konarak buz dolabında saklanır. Kullanılacağında yıkanır, kullanılmayan kısım temiz bez veya kağıt havlu üzerine konarak nemi giderildikten sonra cam kavanoz içinde birkaç gün buzdolabında bekletilebilir.


Yemek.Nâme

Esra Özkutlu

SPECULOOS


Yemek.Nâme

HAZAN MEVSIMI, GÜZ, SONBAHAR... SOĞUK IÇECEKLER YERINI YAVAŞ YAVAŞ SICAKLARA BIRAKIR. MEYVE ÇEŞITLERI NISPETEN AZALIR. YERINI BAHARATLAR VE KURU MEYVELER ALIR. BAHARATLARIN RENGI DE MEVSIMLE UYUMLUDUR. ANASON, ZENCEFIL, MUSKAT, TARÇIN KOKULARI EVIMI SARSIN DIYORSANIZ, SIZE ÖZEL BIR TARIFIM VAR, HADI KOŞUN MUTFAĞA VE ÖNLÜKLERINIZI TAKIN... ANAVATANI BELÇIKA OLAN BIR BISKÜVI ÇEŞIDI OLAN SPECULOOS’U HAZIRLADIM SIZLER IÇIN. YURTDIŞINDA KAHVELERIN YANINDA KÜÇÜK PAKETLER IÇINDE SUNULAN, MARKETLERDE DE ITHAL ÜRÜNLER ARASINDA SATILAN BU BISKÜVILERI EVDE HAZIRLAMAK HAYLI KOLAY ASLINDA.


Yemek.Nâme

350 gram un 250 gram esmer şeker 250 gram yumuşak tereyağı 1 adet yumurta 1 tatlı kaşığı tarçın 1 tatlı kaşığı toz zencefil, toz anason, toz muskat, toz karanfil karışımı 5 gram tuz 5 gram kabartma tozu

Bir kasede şekerle baharatları iyice harmanlayın ● Üzerine yumurtayı ve yumuşak terayağını ilave edin ● Homojen bir karışım elde edene kadar karıştırın ● Üzerine azar azar unu ve tuzu eleyin ● Spatula ile iyice karıştırın ● Kabartma tozunu ekleyin ● İyice karıştırın ve hamuru streç filme sarıp 12 saat buzdolabında bekletin ● Bu bekletmede amaç baharatların aromasını tereyağına iyice işlemesini sağlamaktır ● Pişirmeden önce fırını 180 dereceye ayarlayın ● Hamuru 2 parçaya ayırın ● Kalan hamuru dilerseniz derin dondurucuya atıp dilediğiniz zaman çözerek yeniden kullanabilirsiniz ● Merdane ile hamuru 3-4 mm’lik kalınlıkta açın ● İsterseniz orijinali gibi 3’e 4 cm dikdörtgenler kesin, isterseniz bir kurabiye kalıbı ile şekiller yapın ● Fırın kağıdı serilmiş fırın tepsisine dizin ve yaklaşık 10-14 dakika pişirin ● Fırından çıkınca fırın ızgarası üzerinde soğutun ve metal kapalı bir kutuda muhafaza edin ●


Yemek.Nâme

NOT İstenirse fırına atmadan önce üzerine file badem serperek veya hafif şeker dökerek karamelize edebilirsiniz ● Bir fincan kahve ile tüketilmesini öneririm ● Ayrıca pek çok pasta, dondurmanın da altına taban olarak kullanabilirsiniz ● Evinizi saracak baharat kokuları uzun süre sizi terketmeyecek ●


Yemek.Nâme

Nilay Tulum

8-9 adet kare milföy hamuru (kişi başı 1 adet) 7-8 adet zeytin ya da 2 yemek kaşığı dilimlenmiş zeytin 1 su bardağı rendelenmiş taze kaşar peyniri 1 adet yumurta sarısı 2 adet domates 2 adet yeşil biber 20-25 adet zeytin 1 tatlı kaşığı salça Rendelenmiş kaşar peyniri 2 adet sosis 1 adet yumurta sarısı margarin (tepsiyi yağlamak için)

MILFÖYDE

● Dondurucudan milföy hamurunu çıkarıp, tezgaha dizin ● 5 dakika kadar yumuşamasını bekledikten sonra 1 tanesini yarım santimlik şeritler halinde boyuna dilimleyin ● Yumuşayan milföyleri yağlı kağıt serilmiş ya da yağlanmış fırın tepsisine dizin ● Hazırladığınız milföy şeritlerini her milföyün kenarına kare çerçeve gibi kapatacak şekilde dizin ● Hazırladığınız milföylerin ortasına biraz su ile açtığınız salçayı fırça yardımıyla sürün ● Domates, biber, sosis ve zeytini dilimleyin ● Sürdüğünüz salçalı sosun üzerine kaşar peyniri serpin, domates, zeytin, biber ve sosisleri paylaştırın ● Milföylerin kenarlarına yumurta sarısı sürün ve 200 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin ● İster sıcak isterseniz soğuk servis yapın ●


Yemek.Nâme

1 adet orta boy soğan 400 gram arborio pirinci 800 ml tavuk suyu 1 su bardağı beyaz şarap ya da tavuk suyu 1/2 çay bardağı zeytinyağı 100 gram parmesan peyniri 1 yemek kaşığı tereyağı

RISOTTO

DÜDÜKLÜ TENCEREDE

Nilay Tulum

● Soğanı küçük küçük yemeklik doğrayın ● Tencereye zeytinyağı ile birlikte alın ve orta ateşte çok pembeleşmeyecek şekilde kavurun ● Kavurduğunuz soğanın üzerine pirinci ekleyerek biraz daha soteleyin ● Beyaz şarabı ve tavuk suyunu ekleyerek pirinci karıştırın ● Düdüklü tencerenin kapağını kapatın 2 dakika yüksek ateşte pişirdikten sonra ocağın altını kısın ve pirinci 7-8 dakika daha pişirin ● Ocaktan aldığınız risottonun içine tereyağını ekleyerek hızlıca karıştırın ● Sonra rendelenmiş parmesan peynirini ekleyin ve tekrar karıştırın ● Karıştırma işlemi bitince servis tabağına alın ●


Yemek.Nâme

Nilay Tulum

Çikolatalı Muzlu Rulo Krep ● Yumurta ve sütü yumurta tamamen dağılıncaya kadar çırpın●Karışımın üzerine un, su, vanilin, kakao, tuz ve kabartma tozunu ekleyerek topaksız akışkan bir karışım elde edinceye kadar çırpmaya devam edin●Krep hamuru hazır olunca teflon tavayı yağlayın ve ısıtın●Tava ısınınca içine 1 kepçe hamur dökün●Kepçenin tersi ile tavaya yayarak üzeri göz göz oluncaya kadar pişirin ve diğer tarafını çevirin● Krep pişince servis tabağına alın● Tüm krepler bitene kadar aynı işlemi yapın●Krepin içine isteğinize göre nutella, bal ya da kaymak sürerek 1 adet muz koyarak rulo yapın●Hazırladığınız ruloları dilimleyin ve servis tabağına alın, üzerine çikolatalı sos dökerek servis yapın●

1 adet yumurta 1 su bardağı çok amaçlı un 3 tatlı kaşığı kakao 1 tutam tuz 1 çay kaşığı kabartma tozu 2 su bardağı süt ya da 1 su bardağı su +1 su bardağı süt 1 paket şekerli vanilin Pişirmek için sıvıyağ ya da tereyağı İçi için 4 adet muz Çikolatalı sos


Yemek.Nâme

SARAY KAVRAMINA FARKLI BAKIŞLAR

NEDEN BU KADAR ÇOK SARAYIMIZ VAR, NEDEN BIRI ILE YETINMIYORUZ VE NEDIR BUNLARI DIĞERLERINDEN AYIRAN ŞEY? Gül Fatma Koz


Yemek.Nâme

Şimdi düşünün bizler neden evlerimizi değiştiririz? Kirası fazla gelir, işimize yakın değildir, çocuğumuzun okuluna uzaktır gibi daha yüzlerce sebep sayabiliriz sanırım… Ama Osmanlı padişahıysanız ve zaten aileniz sizinle beraber oturuyorsa ve zaten oturduğunuz mekân aynı zamanda işinizi de yaptığınız yerse? Peki neden bu kadar çok sarayımız var, neden biri ile yetinmiyoruz ve nedir bunları diğerlerinden ayıran şey?

Osmanlı İmparatorluğu’nda saray aynı zamanda evdir. Batı üsluplarının Doğu üsluplarıyla kaynaştırıldığı sarayın iç mimarlığı, kullanım özellikleri açısından bir orta sofaya açılan köşe odalarından oluşan geleneksel Türk Evi planına benzerlikler gösterir. Harem ve Selâmlık olarak iki ana bölümden oluşan sarayda Selâmlık, donatım ve süsleme açısından Harem’den daha zengin tutulmuştur. Ancak bazı durumlarda saraylar ihtiyacı karşılayamayacak hale

gelebilirler. Örnek vermek gerekirse Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılmış, Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene boyunca devletin idare merkezi ve Osmanlı padişahlarının resmi ikametgâhı olmuştur. Topkapı Sarayı, saray halkının Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı ve diğer saraylarda yaşamaya başlaması ile birlikte boşaltılmıştır. Bunun sebebi de 19. yüzyıla gelindiğinde artık dünyanın aynı dünya olmamasıdır aslında. İhtiyaçlar değişmiş, istekler artmıştır. Avlu içinde avlu sistemiyle kurulmuş olan Topkapı Sarayı, artık tüm dünya ile iletişimde olan Osmanlı İmparatorluğu için ihtişamın ötesinde pek de olumlu bir hizmette bulunamamaktadır. Dönemin Avrupa sarayları ile karşılaştırıldığında son derece komplike bir yapıya sahiptir ve kullanım açısından da zorluklar ihtiva eder. Dolmabahçe ve Yıldız Sarayı’nın yaptırılması ile boşalan Topkapı Sarayı içinde uzun yıllar birçok görevli yaşamış, hiçbir zaman önemini kaybetmemiştir. Saray zaman zaman onarılmıştır.


Yemek.Nâme

Ramazan ayı içerisinde padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilen Mukaddes Emanetler Dairesi’nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir önem verilmiştir. Dolmabahçe Sarayı’nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya’sının gemileri demirlediği, Boğaziçi’nin büyük bir koydu. Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bir bataklık haline geldi. 17. yüzyılda doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir “hasbahçe”ye dönüştürüldü. Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı. 18. yüzyıl’ın ikinci yarısına doğru, Türk mimarisinde Batı tesirleri görülmeye başlanmış ve “Türk Rokokosu” denilen süsleme şekli, gene Batı tesiri altında kalarak yapılan barok tarzı köşk, kasır ve sebillerde kendini göstermeye başlamıştır. III. Selim, Boğaziçi’nde Batı tarzında ve “Yazlık Saray” adı altında toplanabilecek ilk binaları inşa ettiren padişahtır. Mimar Melling’e Beşiktaş Sarayı’nda bir

18.

YÜZYIL’IN IKINCI YARISINA DOĞRU, TÜRK MIMARISINDE BATI TESIRLERI GÖRÜLMEYE BAŞLANMIŞ VE “TÜRK ROKOKOSU” DENILEN SÜSLEME ŞEKLI, GENE BATI TESIRI ALTINDA KALARAK YAPILAN BAROK TARZI KÖŞK, KASIR VE SEBILLERDE KENDINI GÖSTERMEYE BAŞLAMIŞTIR. kasır yaptırmış, lüzum gördüğü diğer yapıları da genişlettirmiştir. II. Mahmud, Topkapı Sahilsarayı’ndan başka, Beylerbeyi ve Çırağan bahçelerinde Batı tarzında iki büyük saray yaptırmıştır. Beylerbeyi’ndeki saray, Ortaköy’deki mermer sütunlu Çırağan, eski Beşiktaş Sarayı ile Dolmabahçe’deki kasırlar II. Mahmud’un mevsimlere göre değişen ikametgâhlarıydı. Sultan Abdülmecid de babası gibi Yeni Saray’a (Topkapı Sarayı) fazla itibar etmemekteydi, orada yalnızca kış mevsiminde bir kaç ay kalıyordu. Sultan Abdülmecid, eski Beşik-

taş Sarayı’nda bir süre oturduktan sonra, şimdiye kadar tercih edilen klasik saraylar yerine, ikamet, sayfiye, misafir kabul ve ağırlama, devlet işlerini yürütme amacıyla, Avrupai plan ve üslupta bir sarayın inşaatına karar verdi. 19. yüzyıla geldiğimizde saraydan taşınma fikri tamamen Avrupa ülkelerine Osmanlıyı daha modern gösterebilmek içindi. Çünkü Dolmabahçe, Yıldız ve Beylerbeyi Sarayları mimari ve görsel anlamda incelendiğinde Avrupa saraylarının anıtsal boyutlarına özenilerek yapıldıkları gözlemlenir. Büyük bir orta yapıyla iki kanattan oluşan planında, geçmişte mimari açıdan işlevsel değeri olan öğelerin farklı bir anlayışla ele alınarak süsleme amacıyla kullanıldığı görülür. O kadar ki özellikle Dolmabahçe Sarayı’nın kendine has, belirli ekollere giren bir mimari biçemi olmamasına karşın Fransız Baroku, Alman Rokokosu, İngiliz Neo Klasizmi, İtalyan Rönesansı karışık bir şekilde uygulanmıştır. Saray, batı anlayışıyla çağdaşlaşma çabaları içinde bulunan toplumun sanatta da batının etkisi altında kalarak, Os-


Yemek.Nâme

manlı saray gereksinimlerini de dikkate alıp, o asır bünyesinin sanat atmosferi içinde yapılmış bir eserdir. Nitekim 19. yüzyıl köşk ve saraylarına dikkat edildiğinde onların, içinde yaşanılan yüzyılın sanat olaylarına değil, toplumun ve tek-

kullanılan bir niteliğe kavuşmuş, 1829 yılında Sultan II. Mahmud’un yaptırdığı ahşap Sahil Sarayı ile yeni bir hareket kazanmıştır. Bugünkü Avrupai tarzda inşa edilmiş Beylerbeyi Sarayı ise, Sultan Abdülaziz tarafından 1861-1865 yılları ara-

niğin gelişmesini de anlattığı fark edilebilir. Aynı durum Beylerbeyi Sarayı için de geçerlidir. Beylerbeyi, çeşitli dönemlerde padişahların ilgisini çekmiş, yaptırılan kimi köşk ve kasırlarla yazlık olarak

sında, dönemin tanınmış mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştır. Saray genellikle yaz aylarında, özellikle de yabancı devlet başkanlarının ağırlanmasında kullanılmıştır. Sırp Prensi, Karadağ Kralı, İran Şahı, Fransız İmparatoriçesi bunlardan

bazılarıdır. Yazlık bir saray olarak yaptırılmış bulunan Beylerbeyi Sarayı’nın alt kat orta salonunda batılı üslupta olmakla birlikte osmanlı mimarlık geleneğinden gelen bir unsur olarak sıcak yaz günlerinde mekana serinlik katacak bir havuza yer verilmiştir. Mutfak ve depo olarak kullanılan bodrum katının üstünde iki kat bulunan sarayda 3 giriş, 6 salon ve 26 oda bulunmaktadır. Rutubete ve sıcağa karşı döşemeleri, Mısır’dan getirtilen hasırlarla kaplanmıştır. Beylerbeyi Sarayı çok uzun yıllar, hatta Cumhuriyet döneminde bile yazlık saray olarak kullanılmıştır. Bu yazılanlardan şu anlaşılıyor ki, Osmanlı İmparatorluğu’nda ikamet biçimlerini belirleyen iki temel unsur var: Birincisi mevsimsel diğeri de dünyaya ayak uydurmak. Ne diyelim, sarayın mı var derdin var…


Yemek.Nâme

AMERIKA’DA

SONBAHAR

Sema Doğan

A

merika'da sonbahar demek geleneksel bayram sezonunun başlaması ve bu sezona has renkler demek. Sonbahar ve kış mevsimi denince akla rehavet, sessizlik ve soğuk havanın aksine sokaklara taşan renk cümbüşü, bayram hazırlıkları ve mevsimle gelen vazgeçilmez tatlar geliyor. Eylül ve Ekim aylarında Cadılar Bayramının milli renkleri halini alan turuncu, beyaz ve siyahın hakim olduğu dekorlar, süsler ve yemekler alışveriş merkezlerini ve evleri sarıyor. Şeker, çikolata, tatlılar ve yemek malzemeleri bu sezona uygun olarak bu renklerde satılıyor. Evlerin bahçelerine turuncu kocaman kabaklar konuluyor. Kasım ayıyla birlikte ise Şükran günü ve Noel hazırlıkları başlıyor ve bu dönemde hakim renkler kırmızı ve yeşile dönüşüyor. Yemek kısmına gelecek olursak; Amerika'da sonbahar ve bayramlar denince herkesin aklına belli başlı yemek ve tatlılar gelmekte. Bunların başlıcaları; balkabaklı tart, kabak çorbası, elma ve tarçınlı tart, kıyma, domates ve chili (kırmızı toz biber) biberinden yapılan Chili yemeği, et yahut tavuk güveci, erişteli tavuk çorbası, şükran günü içi yapılan doldurulmuş hindi ve yaban mersini sosu. Ben de etrafımız bu kadar güzel kabaklarla sarılıyken; balkabağı tartı yaptım. Alışveriş sırasında canlı renkleriyle gözümü üzerlerinden alamadığım kabakları bol bol resimleme firsatı da buldum. Ben bu tarifte dondurulmuş tart hamurunu kullandım fakat bulamama ihtimalinize karşı hamurun yapılışını da yazdım.


Yemek.Nâme

BALKABAĞI TARTI Sema Doğan

1 kg balkabağı (1 1/2 bardak balkabağı püresi için) 1 su bardağı krema 3/4 su bardağı şeker (tercihen esmer şeker) 1/2 su bardağı süt 2 adet yumurta 1 1/2 tatlı kaşığı tarçın 1/2 tatlı kaşığı muskat 1/2 tatlı kaşığı zencefil tozu 1/4 tatlı kaşığı karanfil tozu Tart Hamuru için: 1/2 su bardağı (115 g) tereyağı 4 yemek kaşığı su 1 1/4 su bardağı un 1 1/2 su bardağı şeker 1/4 tatlı kaşığı tuz


Yemek.Nâme

Hamuru hazırlamak için yoğurma kabına un, şeker ve tuzu ekleyip karıştırın● Tereyağını küp şeklinde küçük parçalar halinde kesin ve soğuk olarak una yedirin● Suyu azar azar una ekleyin● Suyun tamamını eklemeden önce elinize bir parça hamurdan alıp sıkın, eğer hamur elinizde dağılmayıp şeklini koruyor ise daha fazla su eklemeyin●Hamuru çok fazla yoğurmadan tek parça haline getirip elinizin büyüklüğünde yuvarlak şekil verin ve sarıp 20 dakika buzdo-

labında bekletin●Hamuru açacağınız yüzeye un serpin ve hamuru tart kabınızdan biraz daha büyük olacak şekilde açın●Hamuru tart kabınıza yerleştirin ve kenarlarını parmaklarınızla şekillendirin●Buzdolabında 30 dakika beklettikten sonra 190 °C de ısıtılmış fırında 20 dakika pişirin●Balkabağını dört parçaya bölün● Varsa sapını kesip atın● Kavun keserken yaptığımız gibi çekirdek ve sulu kısmını temizleyin● Üzerlerini sarıp 200 °C bir saat kadar

pişirin●Kabuklarından sıyırdığınız balkabağını ezme aleti yahut robotta püre haline getirin●Karıştırma kabına şeker, tuz, tarçın, zencefil, muskat ve karanfili ekleyip karıştırın●Balkabağı püresi, krema, yumurta ve sütü ekleyip bütün malzemeyi çırpın●Hazırladığınız püreyi ön pişirme işleminden geçmiş tart hamurunun içine döküp 190 °C de püre kısmı hafif sert kıvama gelene kadar 5565 dakika kadar pişiriniz●Soğuduktan sonra servis edebilirsiniz●


Yemek.Nâme

FOTOĞRAF: RENÉ EHRHARDT

Aldığınız baharatları koyduğunuz kavanozlara mutlaka isimlerini ve aldığınız tarihi yazın. Bir müddet sonra ne olduğunu unutabilir ve uzun zamandır dolabınızda bekleyip bayatlamış baharatları kullanmak durumunda kalabilirsiniz.


Yemek.Nâme

EV YAPIMI

MIS KOKULU SABUNLAR Enhar Koç

SONBAHAR…. BELKI RENKLERINDEN, BELKI DE YAĞAN YAĞMURLARDAN DOLAYI NEDENSE HEP HÜZNÜ ÇAĞRIŞTIRIR BIZLERE… KIMILERI SEVMEZ AMA BENIM IÇIN SONBAHAR, EN SEVDIĞIM MEVSIM OLAN KIŞIN HABERCISIDIR. UZUN VE SICAK YAZ GÜNLERININ ARDINDAN GELEN SONBAHARIN HAFIF DEPRESIF BIR ETKISI OLSA DA ÜZERIMIZDE, YINE DE BENIM IÇIN BAŞLANGIÇLARI IFADE EDER… BU SONBAHAR ISE BAMBAŞKA MÜJDELERLE GELDI BANA. BUNLARDAN BIRI DE, ARTIK BURADA YAPTIKLARIMI SIZLERLE PAYLAŞABILIYOR OLACAK OLMAM… BU AY EVDEKI SABUNLARINIZI BIRLEŞTIRIP YENI SABUNLAR YAPMAK ISTER MISINIZ? O HALDE BERABER YAPALIM.


Yemek.Nâme

ÖNCE GEREKLI MALZEMELER:

Silikon kalıplara bitki çayı, ufak bir parça tarçın kabuğu, kuru yaprak kırıntıları vs. koyup erittiğiniz sabunu kalıplara dökün.

Şeffaf gliserin sabun parçaları Gıda boyası Slikon kalıp Etil alkol Kış çayı, tarçın, kuru yapraklar vs. Isıtmak için minik tencere

Başlayalım mı? Öncelikle varsa evimizdeki yoksa sabun satan yerlerden bulabileceğiniz şeffaf sabun parçalarını eriterek işe başlıyoruz. Çünkü içindeki malzemelerin gözükebilmesi için sabunların açık renkli olması önemli.

Sabunları renklendirmek isterseniz gıda boyası ya da bir minik parça renkli şeffaf sabun kullanabilirsiniz. Bir kürdanın ucu ile ekleyeceğiniz gıda boyası yeterli olacaktır, fazla kaçırmayın Ben bu sabunu yaparken yaklaşık 100 gram kadar renksiz şeffaf sabun ve sadece 5 gram kadar da turuncu şeffaf sabun kullandım ve sonbahar rengi elde ettim… Sabunların hepsini bir tencereye doldurduktan sonra benmari usulü eritmeye başlayın.

Sabunu döktükten sonra minik köpükler oluşabilir. Onları gidermek için birkaç fıs etil alkol sıkın. Etil alkolü eczanelerden temin edebilirsiniz, ancak sabun yaparken mutlaka spreyli bir şişeye koyup kullanın. Daha sonra sabunlarınızı kalıp içinde soğumaya bırakın. Sabunlarınız iyice


Yemek.Nâme

katılaştıktan sonra silikon kalıptan çıkartabilirsiniz. Ve işte böylece kendi sabununuzu kendiniz yaptınız. Eğer bir de mis gibi koksun isterseniz, aktarlardan alabileceğiniz doğal esanslardan kullanabilirsiniz. Ancak çok az kullanmayı unutmayın ;) Kendi yaptığınız sabunları sevdiklerinize hediye edebileceğiniz gibi, kendiniz de en güzel günlerde kullanabilirsiniz.


Yemek.N창me


Yemek.Nâme

KREM BRÜLE (CRÈME BRULEE) Ayşem Öztaş

6 PORSIYON (10CM ÇAPINDA ISIYA DAYANIKLI KALIPLARDA) HAZIRLANMA SÜRESI: 15DK + SOĞUTMA SÜRESI PIŞME SÜRESI: 20DK SERVIS SÜRESI: 24 SAAT


Yemek.Nâme

İÇINDEKILER

1/2 çay kaşığı doğal vanilya özü 3,5 su bardağı süt kreması 6 adet yumurta sarısı 1/2 su bardağı toz şeker Karamelize etmek için 1/2 su bardağı esmer


Yemek.Nâme

8 adet ısıya dayanıklı yemek kaplarının içini fırça ile yağlanır ●Ocak üzerinde benmari ekipmanı kurulur ● Büyük bir su dolu kabın içine daha küçük içi krema dolu ısıya dayanıklı kap yerleştirilir ● İçine sadece doğal vanilya özü kullanılır ● Kaynamasına kesinlikle izin verilmeden ısıtılır ● Diğer tarafta yumurta sarıları ve tozşekeri bir kapta rengi dönene kadar çırpıyoruz ● Bu çırpma işlemi tamamlandığında, ısıtmış olan vanilyalı süt kremasından bir parça , çırpmakta olduğumuz yumurta sarılarının içine koyuyoruz ● Amaç yumurta sarılarının ısısını, ısınmış olan süt kreması ile dengelemek ● Bu işlem tamamlandığında bütün karışımları ocak üzerinde buluşturulur ● Gene mikser yardımı ile çırpma işlemine ocak üzerinde 10dk devam edilir ● Bu süre Krem Brüle'nin kıvamı için gerekli bir süre ● Kıvamın tuttuğundan emin olmak için, bir tahta kaşığı kremaya daldırıp çıkarın ve sırt tarafına parmağınızda bir çizgi (genişçe) çekin ● Eğer çizgi bozulmadan bir süre kalıyorsa krema hazır demektir ● Çizgi hemen bozuluyorsa krema biraz daha çırpılacak ve pişirilecektir ● Krema hazır olduktan sonra soğuması için tezgaha alınacaktır ● Diğer tarafta yağlanmış kaplar fırın tepsisine yerleştirilir ● Buhar banyosu mantığında pişecek olan Krem Brüle için hazırlanan tepsinin içine kapların yarısına kadar gelecek şekilde su ilave edilir ve soğumuş olan krema kaplara paylaştırılır ● Bu şekilde hazırlanan tepsi fırında 20dk pişecektir ● Kremanın üzerindeki kabuk kızardığında ve kabın yan taraflarından küçük küçük ayrılmaya başladığında Krem Brüle hazır demektir ● Fırından çıkarılır ● Soğumak üzere tezgaha alınır ● Soğuduktan sonra buzdolabında minimum 3 saat veya tam lezzetinin oluşması için 24 saat bekletilir● Servise alınmadan 20 dakika önce buzdolabından çıkarılır● Üzerine kahverengi şeker serpilerek, pürmüz ile yakılarak şekerler eritilir● İkrama hazır hale gelmiştir ●


Yemek.Nâme

Tarçınlı Rulo 8-12 ADET HAZIRLANMA SÜRESI: 20DK + 3,5 SAAT MAYALANMA SÜRESI PIŞME SÜRESI: 20-30DK SERVIS SÜRESI: 30DK Ayşem Öztaş


Yemek.Nâme

Hamur için: 4 su bardağı un 6,5 yemek kaşığı toz şeker 1 çay kaşığı tuz 5,5 yemek kaşığı tereyağ veya margarin 1 adet yumurta (Oda sıcaklığında) 1 çay kaşığı limon suyu 2 çay kaşığı kuru maya 1 1/4 su bardağı süt veya İçi için: 6,5 yemek kaşığı şeker 1,5 yemek kaşığı tarçın

SÜT YERINE 3 YEMEK KAŞIĞI SÜT TOZU + 1 SU BARDAĞI SU KULLANABILIRSINIZ.


Yemek.Nâme

Şeker, tereyağ veya margarin ve tuzu, mikserin orta ayarında krema kıvamına gelene kadar çırpılır ● Eğer tarifi süt tozu ile hazırlıyorsanız, reçetede yer alan süt tozu miktarını (suyu ilave etmeden) bu aşamada kremaya ilave ediyorsunuz ● Gerekli olan su ise un ekleme aşamasında kullanılacaktır ● Diğer tarafta çatal ile hafif çırptığınız limon ve yumurtayı bu krema karışımına azar azar ilave ediyorsunuz ● Un, maya ve süt en son aşamada olarak yumurtalı karışıma eklenir ● Süt tozu ile hazırlanan hamurda ise süt yerine su ilavesi yapılacaktır ● Eğer hamurunuz hafif yapışkan bir kıvamdaysa az miktarda un ilave etmekten çekinmeyin ● Önemli olan hamurun toparlanabilir, esnek ve yapışmayan bir özellikte olması ● Un veya su ayarı ile bunu yakalamak gerekiyor ● İçi hafif olarak yağlanmış bir kabın içine alınarak, yaklaşık 2 saat mayalanmak üzere ağzı kapalı, ışık almayan ve sıcak bir yerde bırakılır ● Süre sonunda hazırladığınız hamur, ölçü 2 katına çıkmış olacaktır ● Hafif unlanmış tezgah üzerin-

de açılan hamurun ölçüsü, ruloların büyüklüğüne göre değişiyor ● Büyük rulolar için (8-12 adet) 30*36cm, küçük rulolar için (12-16 adet) 45*22 cm genişliğinde sahip olması yeterli olacaktır ● Açılan hamur üzerine tarçınlı şeker eşit oranda serpilir ve geniş ucundan başlayarak sarılır ● Hazırlanan rulo yaklaşık 3cm aralıklarla, keskin bir bıçakla kesilir ● Eğer bıçak hamurunuza yapışıyorsa üzerini biraz yağlayın ● O zaman formu bozmadan rahatlıkla kesebilirsiniz ● Hazırladığınız dilimleri kestiğiniz yüzey üste gelecek şekilde yağlı kağıt serilmiş tepsiye, aralarında 2cm'lik mesafe kalacak şekilde dizilir ve yaklaşık 1,5 saatlik ikinci mayalanmaya alınır ● Süre sonunda hazırlanan rulo dilimleri mayalanma neticesi biraz daha büyümüş olacaktır ● 180 derece fanlı olarak ön ısıtma yapılmış fırında 20-30 dakika arası pişirilir ● Üzeri kızardığında (hafif kahverengi) pişmiş demektir ● Fırından alınır ve soğuması için tel ızgaraya aktarılır ● Yaklaşık 30 dakika sonra servise hazır hale gelecektir ●


Yemek.Nâme

Damla Çikolatalı Dilim Kurabiyeler 12 DILIM (26CM’LIK ÇEMBER KALIP) HAZIRLANMA SÜRESI: 10DK PIŞME SÜRESI: 40DK SERVIS SÜRESI: 15DK

Ayşem Öztaş


Yemek.Nâme

2,5 su bardağı un 230 gram tereyağ veya margarin 1/2 su bardağı Kahverengi Toz Şeker ½ su bardağı Damla Çikolata

Fırın 140 derece fanlı olarak ön ısıtma yapılır●Tereyağ veya margarin mikserde kahverengi toz şeker ile şeker eriyinceye kadar çırpılır●Hazırlanan karışıma un bardak bardak ilave edilecektir● Bu aşamada mikserin hızı en alt seviyede olmalıdır●Un ilavesi tamamlandığında damla çikolatalar hamura eklenir ve yağlı kağıt kaplanmış tepsinin üzerine yerleştirilen çemberin içine hamur, kek hamuru gibi kenarlarda boşluk kalmayacak şekilde spatula ile düzgünce yayılır●Bu şekilde hazırlanan hamur, keskin bir bıçak yardımı ile dilimlere ayrılır ve fırınlanır● Yaklaşık 40-45 dakika sonra fırından alınır ve dilimlerin üzerinden nazikçe tekrar geçilir● Çember çıkarılır● 15 dakika sonra servise hazırdır●


Yemek.Nâme

Ayşem Öztaş

Fırında Çikolatalı Puding 6 ADET HAZIRLANMA SÜRESI: 20DK PIŞME SÜRESI: 45DK SERVIS SÜRESI: 10DK


Yemek.Nâme

70 gram Bitter Kuvertür Çikolata 2 yemek kaşığı Tereyağ veya margarin ¼ su bardağı süt 2 adet yumurta (Beyaz ve sarıları ayrılmış şekilde) 2 yemek kaşığı un 8 yemek kaşığı Toz Şeker 1 çay kaşığı kakao Bir çimdik tuz

Fırın 160 derecede ön ısıtma yapılır●Çikolata ve tereyağ veya margarin ocak üzerinde kısık ateşte, karıştırılarak eritilir● Diğer tarafta süt ısıtılır ve sıcak olan bu karışıma ilave edilir● Yumurta sarıları başka bir kabın içinde hafifçe çırpılır ve hala sıcak olan bu karışıma azar azar eklenir●Un, kakao, tuz ve 5 yemek kaşığı şeker bir kabın içinde karıştırılır● Yumurtalı, çikolatalı karışım ilave edilerek, bir spatula yardımı ile karıştırılır●Yumurta beyazları ve 3 yemek kaşığı toz şeker mikser ile çırpılarak kar haline getirilir● Kaşık yardımı ile bu kardan her seferinde 2 kaşık olmak üzere çikolatalı karışıma yedirilir● Hamurun köpük gibi bir dokusunun olması gerekmektedir●Porsiyon olarak kullanılacak kalıplar iyice yağlanır● Özellikle taban kısmının yağlanması önemli● İçi sıcak su dolu daha büyük bir kabın içine yerleştirilir ve hazırlanan puding bu kalıplara paylaştırılır● 40-45 dakika ön ısıtma yapılmış fırında pişirilir●Süre sonunda ılınması için tel ızgaraya alınır● Oldukça kabarmış olarak fırından çıkan kekler, bu aşamada form kaybedecektir● Üzülmeyin● Lezzetinde herhangi bir değişiklik olmayacaktır● 15 dakika sonra kalıplardan çıkarılarak servise alınır●

Şimdi sadece geriye kar yağması kaldı. O da gelsin, tamam olacağız. Sevgiler ve saygılar.


Yemek.Nâme

Ayşem Öztaş http://www.pecetedennotlar.com

72 yılı, Ankara doğumlu. Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun oldu. 10 yılı aşkın bir süre satış ve pazarlama üzerine çalıştı. Çocuklukta ailesinin “Kesin pastacı ile evlenecek” teorisine karşılık, 30’undan sonra tatlı ile arası hiç iyi olmayan bir adamı sevip evlendi. İş hayatına tamam dedi ve mutfağı keşfetmek üzere bir yolculuğa çıktı. Çocukluktaki teoriyi farklı boyuttlarda gerçekleştirmek üzere yoğun çikolata ve şeker ile hazırlanmış reçetelere gömüldü. Başına gelenleri ise Peçete’den Notlar blogunda paylaşmaya başladı. Çikolata tadında 2 çocuk yaptı. Hala mutfağında çalışmakta, hala yazı yazmakta ve hala çikolata ve tarçın en büyük favorisi...


Yemek.Nâme

Devletşah Özcan http://www.devletsah.com

Ortaokul yıllarından beri elektronik eşyaları kurcalamadığı zamanlarda, TV’de yemek programı seyredip, yemek kitabı topluyor. Bu ilgisine rağmen 28 yaşında evlenene kadar, bilgisayardan kafasını kaldırıp, mutfağın yolunu öğrenemeyen, hatta ‘madem bu kadar yemek meraklısısın pişir de yiyelim’ diyenleri ‘ben de Mimar Sinan gibi sanatımı kırkımdan sonra icra edeceğim’ şeklinde cevaplayacak kadar konudan uzak. Evlendikten sonra mutfak en sevdiği TV programından en sevdiği mekana dönüşüveriyor. Eşi onun bu mutfak sevgisini desteklerken bir yapılan yemeğin bir daha yapılamamasından da şikayetçi. Eşinin beğendiği tariflerin kaybolmaması için yapılan her şeyi önce bir blogda toplamaya başlıyor. Ardından edindiği blog arkadaşlarını Yemek.Name dergisinin çatısı altında toplayıp Türkiye’nin ilk online yemek dergisini çıkartmaya başlıyor. Dijitale ve yemeğe olan ilgisi artarak devam ediyor.


Yemek.Nâme

Enhar Koç http://www.hamaratdiva.com

1976 İstanbul doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra İnsan kaynakları alanında 7 yıllık tecrübe edinip, kurumsal hayat bana göre değil diyerek iş hayatından istifa etti. 2004’de ilk kızının doğumundan sonra Bebish.Com adıyla lüks anne ve bebek ürünleri satışı yapan bir e-ticaret sitesi kurdu. Aynı zamanda hep istediği ama vakitsizlikten bir türlü öğrenemediği dikişi öğrenmeye merak sardı. Bebish.Com’u bir yayın grubuna sattıktan sonra hobilerini anlattığı bir blog açtı. Blog yeterli gelmeyince, 2009’da HamaratDiva.Com isimli bir portal açtı. Artık Çiftehavuzlar’daki atölyesinde tüm gün hobilerini, yayınlarını, ürünlerini geliştiriyor, bunları paylaşmak için kurslar ve atölyeler düzenliyor.


Yemek.Nâme

Esra Özkutlu http://ırmıkhanım.blogspot.com

1974 İstanbul doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi mezunuyum. İlaç sektöründe yaklaşık 10 yıllık satış ve pazarlama tecrübesinden sonra, ilgi alanımı tamamıyla farklı bir yöne odaklayarak, en büyük tutkumu mesleğim olarak sürdürme kararı verdim. Eşimin görevi dolayısıyla gittiğimiz Basel’de Fransız tatlı sanatını öğrenmek amacıyla Paris Cordon Blue’de temel fransız pastacılığı teknikleri üzerine kurs tamamlayarak başarı sertifikası almaya hak kazandım.


Yemek.Nâme

Gül Fatma Koz http://saraydanalhaberı.blogspot.com

Edebiyat öğretmeni, kitap tutkunu bir baba ile resim öğretmeni, mutfakta muazzam derecede yetenekli bir annenin senteziyle yoğurulup; mutfak tutkunu, yemek delisi, bu konuda çok okuma merakı olan, ne bulsa toplayan biri oldum. Tarih, sanat tarihi, arkeoloji ile harmanlanan eğitimimi Saray Mutfakları üzerine hazırladığım tezlerle birleştirince ortaya daha da enteresan bir ben çıktı. Şu anda Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na bağlı olarak çalışmaktayım ve saraylarda bulunan tarihi mutfak araçlarından sorumluyum. Yakınlarımın pek çok kez “saraylı” demelerinin sebebi de budur. Günlerim saray mutfağında kullanılan eşyaları araştırmakla, saray mutfakları ile ilgili gerek arşivlerde gerekse engin baba kütüphanesinde bilgiler toplamakla, tarif toplamakla ve bazen de bunları uygulamakla geçiyor… Bu zevkli dünyanın biraz daha tanınmasını sağlamak en büyük arzum.


Yemek.Nâme

Handem Erkay Güner http://www.cocuklahayat.com

1972 İstanbul doğumluyum. Babamın görevi nedeniyle 8 yıl Almanyada, 3 yıl Bahreynde yaşama şansım oldu. Küçük yaşımdan beri gönlümde turizm, yatardı. Bunun uğruna Bahrain Hilton International otelinin mutfağında yüzlerce yumurta sarısını akından ayırmış, elimle mayonez çırpmış, soğuk odada kapalı kalma korkumu bile yenmiştim. Büyük zevk ile misafir ağırlar, onlara çeşit çeşit daha önce yemedikleri şeyleri sunmayı severim. Ev yemekleri başlığı altına giren hiç bir yemeği bugüne kadar başarı ile yapabildiğimi söyleyemem. 2008 yaz aylarında Devletşah‘ın ricası üzerine Yemek.Name‘de

yazarlığa

başladım.

O

günden

bu

yana eşim daha mutlu. Arada bir de olsa evimizde normalde pişmeyen yemekler pişmeye başladı.


Yemek.Nâme

Melike Türkan Bağlı http://gorunmezkentler.blogspot.com


Yemek.Nâme

Nilay Tulum http://www.mutfaksırları.com

1981 yılında İstanbul’da doğdum. Gerçek anlamda mutfak ile tanışmam üniversite yıllarıma denk gelir. 2007 yılında evlendikten sonra mutfakta vakit geçirmekten daha da keyif alır oldum. Blog yazmaya başladıktan sonra stüdyo fotoğrafçılığı ve butik pastacılık eğitimi aldım. İşi bıraktığımdan beri mutfağım özgürlüğümün kalesi. Fotoğraf çekerken ya da hamur yoğururken en iyi terapistten bile daha rahatlatıcı. Yeteneklerimin sınırlarını ölçecek test alanı, arkadaşlarımla dedikodu yaptığım kuytu köşe yani mutfağım benim sığınağım.


Yemek.Nâme

Sema Doğan http://www.praturkcom

1980 İzmir doğumlu. 10 yılı aşkın bir süredir ABD’de yaşıyor. Drexel üniversitesinde bilgisayar eğitiminin ardından 2 yıldır San Francisco’da yaşamakta. 13-14 yaşında hamur işleriyle mutfak serüvenine başladı. Yabancı yemek kültürlerini keşfetmek ve öğrendiklerini damak tadımızla harmanlayıp yeni tatlar oluşturmaktan büyük zevk alıyor. Bu tatları Praturk blogunda paylaşıyor.


Yemek.Nâme

Yemek.Nâme dergisine ücretsiz abone olun, yeni sayıyı ilk siz indirin! Sadece aşağıdaki duyuru grubuna üye olmanız yeterli. Üye olarak diğer sürprizlerden de ilk siz haberdar olacaksınız! ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN HEMEN TIKLAYIN!

HTTP://GROUPS.GOOGLE.COM/GROUP/YEMEK-NAME


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.