16
sarar) Anadolu’da hemen hemen her yerinde ağaçların içine gömülü bir köy göremezsiniz. Orman köylerinin bile çevresi çepe çevre açıktır. Yine de köylerin çevresinde tek tük, bazen bir tane, beli bükülmüş yaşlı ağaçlar görebilirsiniz. Bunlar bilinçli olarak tohumluk için ayrılmamıştır. Orta Asya geleneğinden, daha doğrusu şaman geleneğinden kalan, büyük ağaçlara kutsal kimlik biçilmesi ve geçmişte bir yerlerine bir bez bağlanıp, daha sonra bu geleneğin devam ettirilmesi ile bu ağaç ya da ağaçlar kıyımdan kurtulabilmiştir. Diyebilirsiniz ki, yakındaki ağacı kesme kolay olduğu için bu açıklık oluşmuştur. Bu bölgenin insanının neredeyse yüzde doksan dokuzu koyu Müslüman’dır; namazında niyazındadır ve günde 5 vakit de abdest alır. Her evde onlarca insan olduğuna göre, bir insan sene boyunca abdestini sadece ve sadece bir fidanın altında alsa, on yıl içerisinde o evin çevresi orman olur. Ama bunun sosyolojik arka planı farklıdır. Yöre halkı hiç kimseye güvenmez; birilerinin evini, haremini gözetlediğini düşünür; ani baskın yaparak büyük zararlar vereceğini bilir (otunu, ekinini, mereğini yakarak; hayvanını kaçırarak vs); düşmanı belirli bir mesafeden görmesi ve önlem alması gerekir. Düşmanını ancak açık alanda “zamanında, geç kalmadan” görebilir. Bununla da yetinmez, her evin kapısında en az iri bir köpek vardır. Gündüzün sürüsünü, gece de zincirine çözerek evini bekletir, korur. Eğer oturduğu çevre ağaçlardan tamamen yoksunsa, Güneydoğu Anadolu evlerinde olduğu gibi, yerleşim mekânı çepe çevre yüksek duvarlarla çevrilir ve pencereler dışarıya değil, evin iç avlusuna bakacak şekilde inşa edilir. Bu
kadar
güvensizlik
çeşitli
adlar
altında
gruplaşmalar
oluşturularak giderilmeye çalışılmıştır. Böylece aşiret, mezhep, tarikat ve benzer birçok adlar altında birçok gruplaşmalar ortaya çıkmıştır. Ancak bu gruplaşmalar da yeterince güven sağlayamadığı