Vatan partisi bu aşamada beklenen kitle partisi olabilir mi

Page 1

1

 VATAN PARTİSİ BU AŞAMADA BEKLENEN KİTLE PARTİSİ OLABİLİR Mİ? Prof. Dr. Ali Demirsoy, Vatan Partisi Erzincan Milletvekili adayı

Gerçekçi olmamız gerekiyor. Şu anda birkaç nedenle kitle partisi olamayız. Çünkü: 1. Sayın Dr. Doğu Perinçek bir gazeteci olarak Kandil’de Abdullah Öcalan ile bir röportaj yaparak onun düşüncelerini gazetede yayınlamıştı. Özellikle Öcalan’ın anadilde eğitim isteğini dile getirmişti. Sen misin bu terörist başının isteğini yazılı olarak halka duyuran? Söylenmedik söz bırakılmadı. Karalama kampanyalarının bin bir çeşidi yapıldı. Hâlbuki Doğu Perinçek’in ailesi doğma büyümü Erzincan/Kemaliye/Apçağa köyündendir ve bu köyde tek bir Kürt ailesi bile bulunmamaktadır (velev ki Kürt olsa ne zararı var; onlar da bu ülkenin aynı haklara sahip, aynı değerde vatandaşlarıdır). PKK (Abdullah Öcalan ve onun altındaki adamlar) ile görüşen şerefsizdir, namussuzdur diyen bir kesimin; bu sözleri söylerken masa başında görüşmede olduklarını daha sonra kendi ağızlardan öğreniyoruz. Görüşmeyi bir tarafa bırakın, halktan gizli olarak belirli protokolleri hem de devlet adına yaptıklarını öğreniyoruz. Abdullah Öcalan’ın o gün talep ettiği anadilde eğitim ve birçok hususun yine bu yönetim tarafından uygulamaya geçirildiğini biliyoruz. Kimse çıt demiyor; ancak 20 yıl önce Doğu Perinçek’in yaptığı bu görüşme gündemden düşürülmüyor. O gün Kandil’e giden, bu gün yandaş olan birçok gazeteci (ya da gazeteci bozması) ile ilgili tek bir olumsuz şey söylenmiyor. Sadece Doğu Perinçek ısıtılıp ısıtılıp gündeme getiriliyor. İnsana sorarlar: Siz’de hiç insaf yok mu? Nedir bu sürü davranışı? Bugün ballandıra ballandıra anlatılanları, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak görülen hususları demek ki Perinçek yıllarca önce saptamış ve gündeme getirmiş. Anlayamayan siz olmuşsunuz? O gün onu anlayamadığınız için bu gün de ne yapılmak istendiğini anlamada zorlanıyorsunuz. Çünkü birçok olayda Sayın Doğu Perinçek yıllarca önce gaipten


haber verir gibi ne olacağını kimin nereye geleceğini bildirmişti; önlemini alasınız diye. Neredeyse yıllarca önce bu gün geçerli olan adlardan kabineyi kurmuştu. Öngörü bir siyasetçide bulunması gereken ilk meziyettir. Siz anlayamadınız ise hata Doğu Perinçek’in mi? 2. Sayın Doğu Perinçek ve temsil ettiği partinin üyelerinin bu güne kadar herhangi bir delici ve vurucu silah taşıdığı görülmedi ve saptanmadı; bilinen vurma kırma eylemlerine de karışmadı. Ancak nedense hep anarşist olarak nitelendirildi. Çünkü kurulu düzenin çarpıklıklarını dile getiren ve karşı çıkanları anarşist olarak suçlayan bir kültürden geliyorduk. Batıda yeşiller partisi ne yapıyorsa sadece onları yaptı. Bu nedenle defalarca yargı önüne çıkarıldı. Hâlbuki elinde silah, yol kesen, vergi toplayan, askerimizi ateşe tutan, adam öldüren, kurulu düzenin çarpıklıklarına değil her şeyine kökten karşı çıkan her türlü melanete bulaşmış kesimi karşınıza alıp müzakere masasına oturmasını çok olumlu ve makul karşılıyorsunuz;

meydanlarda

boy

göstermesine

sessiz

kalıyorsunuz;

çarpıklıklara bir parti sorumluluğu ile karşı çıkan kişileri anarşist olarak suçluyorsunuz. Bu nedenle bir kesim oyunu vermeyeceğini söylüyor. İnsaf da dinin yarısıdır derler; bari bunun ne demek olduğunu anlıyor musunuz? 3. Sayın Doğu Perinçek 13 defa hapse girmiş ve hiçbir seçimde (yapılacak bu son 2015 Haziran seçimi hariç) oy kullanma şansı verilmemiş. Hapiste de sık sık hücreye atılmış. Suçu bilinmiyor? Eğer kurulu düzeni bozmuş, yasalarda yazılı olan adi bir suçu işlemiş ise yeni katıldığım bu partinin başkanının gerçekten suçunu öğrenmek isterim. 4. Sayın Doğu Perinçek’in sol eğilimli biri olduğu başından beri bilinmektedir. Ancak yol haritasında önemli dönemeçler vardır. Çin’i sefaletten kurtarıp, bu günkü parlak Çin’in geleceğini hazırlayan Mao’nun yaptıklarından etkilenmiş olmalı ki, bildiğim kadarıyla yola bir Maocu olarak başlamış; zaman içinde kendi dünya görüşüne daha yakın olan Lenin’den etkilenerek Leninist olmuş; Sovyetlerin sosyalist sistemine yakınlık duymuş. Ancak bu rejimlere sadece sempati duymuş (bu yorumlar benim basından izlediğim Perinçek’e göredir). Ancak bugün o ülkelerin arşivleri açıldı, Sayın Doğu Perinçek’in bu sistemlerin amiral gemisi sayılan bu rejimlerle düşünce bazında sempati duymasının ötesinde hiçbir organik bağı olmadığı anlaşıldı. Eğer böyle bir ilişki saptanmış olsaydı, Doğu Perinçek hapishanelerde girdiği hücrelerden sağ çıkamazdı.


3

Türkiye’nin emperyalistlerle içli dışlı olarak bir yere gidemeyeceğine başından beri inandığı için antiemperyalist söylem içinde olan bu rejimlere belli ki sıcak bakmıştır. Ancak demokratik bir sistemi kurmaya çalışan, uygar ve çağdaş bir ülkenin temelini atan, antiemperyalist bir lider daha vardı. Doğu Perinçek’in belki de tek hatası bu lideri biraz geç olarak keşfetmesiydi. Sayın Doğu Perinçek’in kendi ifadesine göre: Ben bir hata yaptım, benim ülkem ve bu coğrafyanın ve dünyadaki ezilmiş ülkelerin çoğu, uygulanan anlamda değil kitabi anlamda Komünizm ya da emek öncelikli bir sosyalizmi benimseyecek ya da özümseyecek bir aşamaya gelmemiştir; bu nedenle ülkemiz ve bu coğrafya özellikle Müslüman dünyası için en iyi rejim ve yönetim Atatürk ve arkadaşlarının geliştirmeye çalıştıkları “tam bağımsız, demokrat, laik” cumhuriyet modelidir ve ben bu nedenle bu aşamadan sonra bu modelin en güçlü savunucusu oluyorum, demiştir.

Bu ülkenin ve komşu ülkelerin kurtuluşunun Atatürk Devrimlerini

anlamaktan ve uygulamaktan geçtiğini vurgulayarak partiler içinde Atatürk Devrimlerinin ve Kemalizm’in en ödünsüz savunucusu bir parti haline dönüşmüştür. Aslında geçmişte sadece bir hemşeri ve uzak bir hısım olarak sadece sempati duyduğum Sayın Doğu Perinçek’i bu aşamadan sonra ilgiyle izlemeye başladım. Çünkü gelişmenin ve evrimleşmenin en önemli ilkesi değişebilirliği uyguluyordu. Bir insan ya da toplum A olarak girdiği bir süreçten B olarak çıkabiliyorsa, o insan ve toplum kendini geliştirebilir, yeniliklere açık olabilir, yeni fırsatlar yaratabilir. A olarak girip A olarak çıkan insan ve toplumlar olsa olsa eskilerin bekçileri olabilirler. Benim ülkemdeki liderler ve partiler ne yazı ki 1946’dan sonra bu durumdadırlar. İslam ülkelerinin bir türlü bellerini düzeltememelerinin nedeni de budur. Değişime ve yeniliklere kapalıdırlar. Aslında Doğu Perinçek’in dönemeçleri bir olumsuzluk gibi sunuluyorsa da; evrimsel bir gözle bakıldığında dinamikliğini ortaya koymaktadır. 5. Doğu Perinçek’in ilişkili olduğu varsayılan yayın kuruluşu, yaklaşık 40 yıldan bu yana fanatik köktencilerin gazabından korkarak hiç kimsenin cesaret edemediği önemli eserleri basarak Türkiye’ye kazandırmıştır (Turan Dursun, Muazzez İlmiye Çığ gibi). Türk milletinin gözünün açılmasına neden olmuştur. Bu nedenle tutucu ve gerici çevrelerin sürekli hedefi olmuştur.


6. Türkiye’deki birçok gizli kapaklı işlerin yıllarca önce sinyalini vererek, açıklayarak halkın uyarılmasını sağlamıştır. Onlarca yıl önce hiç kimsenin önemsemediği Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve birçok insanın nerelere yönetici olarak geleceğini bir bir yazmış; birçok karanlık olayın ve olumsuzluğun nerede ve nasıl olacağını önceden bildirmiştir. Gelecek için tahminleri ve öngörüleri tutan başka bir lider söyleyebilir misiniz? Ancak ona takılan komünist kuyruğu nedeniyle, çoğu tutucu olan halkımız tarafından, söylediklerinin dikkate alınmamasına neden olmuştur. Tutuculuğumuz nedeniyle önceden tahmin ederek önlem alan değil, yaşayarak öğrenen “bu nedenle başı beladan kurtulmayan” bir halk haline dönüşmüştük. Yaşamadan önlem alma Atatürk’ün ölümüyle birlikte sonlanmıştı. Doğu Perinçek’in bu değerli öngörüleri gerçekleştikçe, ona CIA, MIT ve Askeri istihbarat ajanı sıfatları yakıştırıldı. Çünkü bir komünist liderin bütün bunları bilmesi söz konusu olamazdı. Ancak bu güne kadar böyle bir bağlantı tüm uğraşılara karşın bulunamadı. 7. Sayın Doğu Perinçek’in bu dönemeçleri dönerken, emekçilerden ve işçilerden yana olan, antiemperyalist tavrı hiç değişmedi. Sayın Doğu Perinçek söylemlerinin hepsinde başından beri tam bağımsızlık fikrini savundu. NATO, CENTO, Avrupa Birliği, IMF, Dünya Bankası politikalarına hep karşı oldu. Amerika ile olan ilişkilerimizin bizi emperyalist uşaklığına ittiğini savundu (Kore, Afganistan, Somali, Libya, Irka, Suriye, Yemen, Mısır, Cezayir, Tunus hareketleri de bu öngörüsünü güçlendirdi). Perinçek’in bu tavrı ve söylemleri başta bu güçlerin Türkiye ayaklarını ve batı dünyasının emperyalist siyasetçilerini hep rahatsız etti; zaman zaman da korkulu rüyası oldu. 8. Eğer biz bağımsızlığımızı Atatürk’ün anladığı anlamda elde edemezsek, Türkiye’deki yönetimleri, göstermelik demokrasi oyunu ile ancak şu andaki yöneticilerin üst akıl diye nitelendirdiği emperyalist ağababaların onayı ile seçebileceğimizi sürekli vurguladı. Türkiye bu ilişkilerden kurtulamaz ise “bağımsız Türkiye” sloganı ile yola çıkan bir partinin (ya da partilerin) seçimlerde bir yere gelmesinin zor olduğunu defalarca vurguladı. Bu nedenle bu yazıya “Vatan Partisinin Başarılı Olması Neden Zor” ifadesi ile başlandı. Bunun için elimizde zaman içinde tekrarlanmış önemli ve dikkati çeken örnekler var. Yakın zamanda Orta Doğu kan gölü haline dönüştü; baş aktörlerden biri


5

Amerika, bir diğer Türkiye’dir. Ancak Obama (ya da önceki başkanlar) ve Tayyip Erdoğan zaman zaman bir araya geliyorlar ve bu coğrafyanın en karışık durumunu en fazla 15 dakika içinde konuşarak çözmeye çalışıyorlar. En fazla 15 dakika. Ancak Tayip Erdoğan, diğer partilerin de çeşitli manevralarıyla milletvekili seçimine sokulup parti başkanı sıfatıyla Amerika’ya çağırıldı; önüne kırmızı hali serildi. O günkü Amerika başkanı hiçbir Türk yetkilisinin katılmadığı bu toplantıda Oval Ofiste Tayip Erdoğan ile baş başa 1,5 saat görüştü. Bir Amerika Başkanının bir partinin başkanına bu kadar süre ayırarak konuşması rastlandık bir şey değildir. Her halde hal hatır sormadılar.

Bu konuşmadan sonra Amerika’nın

Türkiye’ye önemli bir yatırım yapmadığı, parasal destek sağlamadığı, bizim refahımızı ve saygınlığımızı artıran herhangi bir girişim yapmadığı; hatta Türkiye aleyhine gelişen oylamalarda eskisi kadar karşı durmadığı bilinmektedir. O halde ne konuşuldu ne? Türkiye’nin ve bu coğrafyanın son 15 yılını ve geleceğini anlayabilmek için bu konuşmanın içeriğini öğrenmemiz gerekir. Doğrusu ben bu konuşmanın içeriğini çok merak ediyorum. Nede olsa insanı hayvandan ayıran en önemli duygu meraktır… Bu kirli ilişkileri ret eden bir partinin ya da kişinin bu ülkede hiçbir zaman iktidar olamayacağı sanısı yaygın olduğu için Vatan Partisine verilecek oyun da kayıp olacağı inancı “haklı olarak” yaratılmıştır. İlk bakışta bu söylemle oyunu kullananları haklı görüyorsunuz; bu sizce çıkış noktası mı diye sorduğunuzda, gelecek için hiçbir çıkış yolu aramadıklarını fark ediyorsunuz. Bir yerden başlamanın umut doğuracağını ve yeniliklere kapı açacağını bu kesimin öğrenmesi gerekiyor… Ancak gemi ağza almış, hukuk, yasa, ilke dinlemeyen bir partinin azgın hale dönüşmüş söylem ve girişimlerini önleyebilmek için inanmış bir gençlik teşkilatı kurmuş, tüm maddi ve manevi sıkıştırmalara karşın taviz vermeyen cesur bir partinin, hiçbir uyarıyı dikkate almayan, hatta anayasa ihlalini bile bir oylama hakkı olarak gören bir partiye rota düzeltmesi gereği ortaya çıkmıştır. Vatan Partisi bu nedenle kurulmuştur. İri çarkların arasına giren, sert bir bilyenin bu çarkları nasıl bloke ettiğini ya da kırdığını anlayanlar bilir. Cumhuriyetin kuruluş felsefesindeki çeşitli farklılıkları bir kubbe altında toplayan düşüncenin kilit kaşı günümüzde Vatan Partisi olmuştur. Bu kilit taşını yitirdiğinizde kubbedeki çatlakları göreceksiniz. Bu nedenle Vatan partisini küçümsemeyiniz… Çoğunluğu


ele geçirmiş fütursuz bir partiyi, ancak dinamik, cesur ve kararlı bir muhalefet yola sokabilir. Sokulabilseydi şimdiye kadar çoktan sokulmuş olurdu. Bu nedenle Vatan Partisine büyük gereksinme doğmuştur. Sizin düşüncelerinizi her hafta toplanan meclisteki parti toplantılarında değil, eylemlerle dile getirebilecek tek parti Vatan Partisidir. Vatan Partisi bu günkü koşullarda bu kadar iç ve dış düşman varken “hemen” iktidar olamayacağını bilecek kadar deneyimlidir. Ancak bu çarpık gidişi durduracak ve doğal rayına sokacak kadar güçlü ve kararlı olduğunun da bilincindedir. Aslında çoğunuz da buna tanıktır ve inanmaktadır; ancak “oyum zayi olmasın” söyleminin tutsaklığında, bir türlü ülkemizin ve bu görüşteki partilerin önündeki engeli kaldırmaya yanaşmamaktadır. Çocuklarınız ve geleceğimiz için daha aydınlık ve uygar bir ülkede yaşamak istiyorsanız Vatan Partisinin “şimdilik” küçük; ancak etkili gücünden yararlanmaya çalışmalısınız. Sayılar sizi yanıltmasın. Bin gecekondu bir Selimiye etmez; unutmayınız bu partinin içinde çok sayıda Selimiye yer almıştır. Bunu, denenmişleri tekrar deneyerek değil en az bir defaya mahsus cesur davranarak, aydınlık geleceğimiz için Vatan Partisini oylarınızla desteklemek suretiyle başarabilirsiniz. Türk milletinin bu badireyi sağduyusunu kullanarak aşacağından kuşkumuz bulunmamaktadır… Prof. Dr. Ali Demirsoy


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.