Back on Stage - No:17

Page 1

NİSAN 2020 NO:17

#herseyealternatif

s ü r i V e ğ i z mü ı t ş a l bu KARANTİNA ÖZEL SAYISI


.

İÇİNDEKİLER

18 MÜZİK SEKTÖRÜNDEN SON DURUM

5 6 15 24 25

DİJİTAL KONSER AKIMI

BoS'tan iç dökme seansları

KONUK YAZARLAR KARANTİNA KEŞİFLERİ

RADYO REHBERİ SERT BELGESELLER

Tanışmadıysak

Genç yaşlarda, çalıştığımız yayınlar kapanmaya başlayınca sevdiğimiz işi yapmaya devam etmek için Kasım 2018’de karşınıza Back on Stage ile çıktık. Dijital mecra olmanın sınırsızlığından faydalanırken, araştırmacı yanımızı eğlenmeyi unutmadan yansıtmaya çalışıyoruz.

Bu dergiyi poster biriktiren, konserleri en önden izlemek için çırpınan, vaktini müzikle geçiren genç bir ekip hazırlıyor. Konularımızı seçerken yıldız isimler kadar önemli olan sahne arkası isimlere yer vermeye çalışıyoruz. Araştırmalarımızda uzmanlara danışıyoruz. Dergide ve yellowbos.com'da bolca sarı rengi göreceksiniz. Yıllarca ana akım medyada çalıştık ama her gazetecinin elinde olması gereken sarı basın kartının ucunu bile göremedik. Medyada sarı basın kartı kimileri için önemsiz bir detay, kimileri içinse bir statü göstergesi oldu. Gazetecilikte ‘sarı huydur’, biz de o alışkanlığımızı Back on Stage’e taşıdık.

T

TAKİP E

@yellow.bos yellowbos yellow_bos yellowbos

www.yellowbos.com

Nisan 2020 Sayı: 17

Aylık süreli dijital dergi

Genel yayın yönetmeni Ece Ulusum Yazı işleri müdürü Çağatay Yılmaz Görsel yönetmen Deniz Kuyumcu Kapak Herseyealternatif Fotoğraf editörü Emre Kırdar Editör Gökhan Kaya, Zeynep Beşerler Muhabir Ahmet Yatğın, Arif Hür, Batuhan K. Ocakçı, Selin Sanlı, Uğur Nazilli

Yayın ve yönetim merkezi Nisbetiye Mah. Gazi Güçnar Sk. Uygur İş Merkezi No:4 Beşiktaş/İstanbul İletişim 0 (212) 337 57 70 iletisim@yellowbos.com

"Her dergi bir şey yapıyor, aman biz de renk vermeyen, soğuk gazeteciler olmayalım, azıcık kişisellik olsun" diye yeniden başlattığımız bu köşe, her yazışımızda canımızı sıkmaya devam ediyor sevgili okur. Burada geçen ay neler oldu diye bir özetlemeyi gelenek haline getirmiştik. Geçen ayın özeti şu; bahar geliyor, dışarı konserleri festivaller başlıyor diye beklediğimiz Mart, geçen aylardan beri hissettiğimiz salgının iyice hayatımıza yerleşmesini getirdi. Her bakışımızda içimizi daraltan sayılar görüyoruz, müzik etkinliklerinin de tamamı durmuş vaziyette. Gönül isterdi ki röportajlarla ve etkinliklik haberleriyle dolu bir Nisan sayısıyla karşınızda olalım. Ancak Karantina Özel Sayısı ile karşınızdayız. Evde kendi başına kalan, müziğe sarılan okurları onca iptal haberi arasında biz de yalnız bırakmayalım istedik. Sayfa sayımız az olsa da biz buradayız... Bu ay kapak konumuz, virüsün müzik sektörüne de bulaşması oldu. Konser mekanları, fotoğrafçılar, menajerler, müzik yazarları derken sektörün hemen her yönünden isimlere yaşanan durumu ve gelecekle ilgili öngörülerini sorduk. Etkinlikler durdu dedik ama, sosyal medya platformları üzerinden 'canlı konser' aktiviteleri yeni modamız. Kimisi müzik sektörünün kurtuluşunu bu yöntemle mümkün görse de evde konser izlemek tembelleştirebilir. Kimler bu konserleri yapıyor, kime faydası var bunların üzerine düşündüğümüz bir yazıyı da ilerleyen sayfalarda bulabilirsin. **** Avrupa'nın salgın konusunda birkaç hafta önümüzde olduğu hep söyleniyor, haberleri okurken de bir gözümüz hep bu ülkelerdeydi geçen ay. Oralarda neler oluyor, müzik sektörü nasıl etkileniyor yerinden öğrenelim istedik. Neticede Dolunay Obruk İngiltere'den, Sema Sepin İtalya'dan, Sezgin İnceel Almanya'dan yazdı. İlerleyen sayfalarda görebilirsin. **** Seni daha tutmayalım, dergi önünde duruyor. Son olarak söylemek isteriz, ne olur panik alışverişi yapma, hatta mümkünse evinde kal sevgili okur. Bir de zahmet olmazsa, meslek birliklerini uyandırabilir misin?


PANO

.

NISAN 2020

3

FOALS İLE EL YIKIYORUM İstanbul Caz Festivali’yle ülkemize ilk kez geleceği açıklanan Foals, bir yandan video klipler yayınlıyor diğer yandan salgına karşı hassasiyetini gösteriyor. Grup, Everything Not Saved Will Be Lost Part 2’daki Wash Off şarkısına el yıkamalı bir video klip yayınladı. Ayrıca el yıkama rehberi niteliğinde illüstrasyonlar da paylaşıyor. Ellerinizi yıkayın, salgını dağıtalım da Yannis’i görelim...

BILLIE'NİN TARZ MASKESİ Yüz maskeleri 2020’nin sembolü haline geldi. Kullanılan maskelerle insanlar kendi tarzlarını yansıtmaya hatta kimisi politik duruşlarını göstermeye başladı. Moda endüstrisi de bundan faydalanmak için uğraşıyor. Başarılı da olacak gibi, Billie Eilish’in uzun zamandır kullanmayı çok sevdiği aksesuar olan maskelerin birçok versiyonu piyasada kapış kapış gidiyor. İskoçya St. Andrews Üniversitesi'nde tıbbi antropolog Christos Lynteris maskeler için, “Koruyucu olmanın ötesinde iletişim kuran bir nesneye dönüşüyor” diyor.

DENEMEYEN KALMASIN Salgınla başlayan küresel yardımlaşmayla başka bir dünyanın kapıları açıldı. Karantina zamanı evde sıkılan müzisyenlere ve müzikseverler için Moog ve Korg, mobil cihazlar için ürettikleri synthesizer uygulamalarını kısa bir süreliğine ücretsiz indirmeye sundu. Moog’un Minimoog Model D ve Korg’un iKaossilator isimli synthesizer uygulamaları ücretsiz indirilebiliyor. Evdeki vaktinizi synth tınılarıyla geçirebilirsiniz.

SALGIN UYARLAMALARI MUZZ’LA TANIŞIN İstanbul KüçükÇiftlik Park’ta verdikleri konserlerini hâlâ unutamadık. Ayin tadındaydı… Interpol’den söz ediyoruz. 90’lı yıllardan bugüne peşinden sürüklüyorlar müzikseverleri. Şimdi topluluğun cool adamı Paul Banks yeni bir grup kurdu. Interpol’e ne olacak bilemiyoruz ancak yeni grubu Muzz’ın ilk şarkısı Bad Feeling playlist’imize girdi bile.

Salgın evde oturan yaratıcı sanatçıları üretime yönlendirdi. Kimisi kalabalık tabloları kimisi film afişlerini sosyal mesafeden esinle yeniden uyarlıyor. Paco Conde ve Beto Fernandez ikilisi de ikonik albüm kapaklarını uyarladı. Meşhur kapaklara ‘mesafeler’ koyan ikilinin çalıştığı albümler arasında Beatles’ın Abbey Road’ı ve Blondie’nin 1976 debut albümü var.


4

PANO

.

NISAN 2020

COBAIN İÇİN AÇIK ÇAĞRI Breaking Bad’in Jesse’si Aaron Paul geçen ay son filmi The Parts You Lose için verdiği bir röportajda müzik biyografisi filmi çekmek isteyenlere fikir verdi. Elbette birçoğunun aklındadır Nirvana’nın kurucusu Kurt Cobain’in filmini çekmek ancak doğru aktör seçimi çok mühim. Aaron başrole talip olduğunu duyurdu. Cobain’in histerik hallerini canlandıracak başka biri aklımıza gelmiyor doğrusu...

SPOILER BİLE ÖZLEDİK Spoiler yemeden, sessiz sakin film izlemek güzel. Ama bu karantina günleri kalabalık film-dizi izlemeyi özlettiriyor. Netflix de bunu düşünerek Google Chrome’dan kullanılan bir eklenti yayınladı: Party. Bu uygulama sayesinde arkadaşlarınızla eşzamanlı hem de chat’leşerek bir şeyler izleyebiliyorsunuz. Halihazırda Netflix yeni içeriklerini duyurmuşken bun uygulamayı indirin.

AAAAA! Friends geliyor diye nereyi bulduysak oraya kınalar yaktık lakin salgın dizi sektörüne de bulaştı. HBO Mac’in milyon dolarlar yatırdığı tek bölümlük Friends ertelendi. Hem de süresiz bir şekilde...

GAGA ANTOLOJİSİ Şu an Lady Gaga ne yapıyordur acaba? Yeni albümünün son kontrollerini ya da çıkaracağı kitabın son okumalarını… Önüne gelen senaryoları okuyarak da vakit geçiriyor olabilir. Malum Gaga her yerde… Epeydir yazı çizi işine merakını dile getiren müzisyen annesi ile kurduğu Born This Way Foundation’ın basacağı Channel Kindness: Stories of Kindness and Community isimli antoloji kitabı üzerine çalışıyor. Özgün bir tasarım bekliyoruz.

BEBELERE MÜJDE Okulun kalan dönemlerini evde, dijital sistem üzerinden eğitim alarak geçirecek çocuklara teneffüs yok, evde ne yapacaklar? Amazon 40’tan fazla çocuk çizgi filmini, 80’e yakın aile filmini ücretsiz yayınladığını duyurdu. Ailece bir sinema gecesi yapabilirsiniz.

Deep Purple’ın alınan tedbirler yolunda giderse turnesine devam edecek. 3 Haziran’da İstanbul’da konser vereceği duyurulan grup 12 Haziran’da 21’inci stüdyo albümü Whoosh!‘tan ilk teklisi Throw My Bones‘u video klibini yayınladı. Albümde Kanadalı prodüktör Bob Ezrin ile çalıştılar. Konser için totemler yapmaya, sağlığımızı korumaya devam.

BARDAĞIN DOLU TARAFI Dünya tarihine yazılacak onlarca olumsuz şey olurken olumlu gelişmeler de yaşanıyor. Karantina günlerinde Çin’in hava kirliliği azaldı, İtalya’daysa tekne yağından kararan Venedik suları berraklaştı ve balıklar yüzünü gösterdi. Onca insan tahribatına karşın doğa tüm kucaklayıcılığıyla yüzleri gülümsetiyor.

KÂRLI İŞ BİRLİĞİ AMA PRO'LARA FİLMİNİ BEKLERKEN DİZİSİ GELİYOR Oyun dünyasının konu ve grafik açısından en dikkat çeken yapımlarından Last of Us'ın dizisi geliyor. HBO resmi kanallarından duyurdu. Üstelik yönetmen koltuğunda Chernobyl’in yönetmeni, yazarı ve yapımcısı Craig Mazin oturuyor. Oyunları uyarlamak pek kolay olmuyor, bakalım neler olacak.

Dünyanın dört bir yanından birçok müzisyenin kendisini göstermesini sağlayan SoundCloud, Twitch'le iş birliğine giderek müzisyenlerin canlı yayın üzerinden konser vermesini ve gelir elde etmesini hedeflediğini açıkladı. Elbette yalnızca SoundCloud Pro ve SoundCloud Premier üyeliği olan müzisyenler Twitch'e bağlanarak canlı performans yayınları yapabilecek. Yani önce platform kazanacak.


GÜNCEL

.

NISAN 2020

ŞARJ BİTİREN KONSERLER T

rompetini özenle temizliyor Barış Demirel, üflemeye başlamadan önce enstrümanının önüne bir rulo tuvalet kağıdı koyuyor… Yaklaşık bir dakika süren parçasını böyle çalıyor. Instagram’da denk geldim, güldüm ve eşe dosta izlesin diye yolladım. Hatta içerik üreticisi olsam evde tuvalet kağıtlarından bir sahne yapardım diye düşündüm. Anlaşılan herkesin bir fikri varmış... İtalya’da sokağa çıkma yasağını aşabilen tek şey şarkılar. Bir apartmandan başlıyor, balkondan balkona eşlik eden insanlar sayesinde tüm sokakları sarıyor. Şarkı söylemek iletişim bilimlerinde de denildiği gibi ‘bandolu vagon’ etkisi yaratıyor. Spontane gelişen mini balkon gösterileri İtalya’nın rutin etkinliği haline geliyor… Bir diğer yandan profesyonel ya da amatör birçok müzisyen sosyal medyasından canlı yayınla mini dinletiler vermeye başladı. Bunu gören ve konser iptallerine çare arayanlar da bu fikri geliştirme yarışı içine girdi. Bu akım ülkemizde de başladı. Türkiye’de bu ayın sonuna kadar hiçbir kültür etkinliği yapılamıyor. Bu satırları yazarken sürecin içten içe sürecin uzamasının korkusunu müzik dinleyicisi olarak biz de yaşıyoruz. Bu noktada müzik sektörünün irili ufaklı oyuncuları kitlelerini kaybetmemek ve evinde vakit geçirmekte zorlanan yeni bir kitleyi de kazanmak için çabalıyor. Konsere gidemeyenin ayağına bu vesileyle konserler geliyor. EVDE KONSER VE FESTİVAL Zorlu Performans Sanatları Merkezi, geçen ay yerli ve yabancı isimlerden oluşan online konser takvimi yayınladı. Evinden ve stüdyosundan canlı yayın yapan isimler arasında Bedük, Fatima Hajji, Mark Eliyahu, Alexis Ffrench gibi isimler var. Konser disiplini havası var, saatleri bell, sanatçılar setlist hazırlamış, canlı yayın için teknik ekipman uygun ve enstrümanlar orada. Mekan işi daha da ileriye götürerek podcast’ler, sanal atölyeler de yapmaya başlıyor. İş Sanat müzisyenlerden evde çekim yapmalarını istemiş. Şarkı seslendirenler arasında Melike Şahin, Cenk Erdoğan var. Öte yandan kimi konserlerin kayıtlarını yeniden kurgulayarak yayınlamaya başladı. Ancak hızlı yol alma heyecanları videoların kalitesine olumsuz yansıyor… Bu furyaya katılan diğer mekansa IF, sanatçılardan kısa kayıtlar yayınlıyor. Öte yandan kardeş markalar Birlikte Güzel ve Kendine Has, dijital konserlerini evde ve evde festival olarak tanıttı. Ekin Beril ve Gökhan Türkmen canlı yayında konserler verdi, playlist’i hayranları hashtag’le belirledi. Geçen ay başlayan Evde Kal Fest’te bu ay sosyal medyadan canlı yayın yapacak isimler 3 Nisan Fatma Turgut & Can Baydar, 4 Nisan’daysa Vera. Devam edecek mi bilemiyoruz, takipteyiz. Bir viski markasının müzik projesi Jam Session akustik konserler düzenliyor. Canlı yayın yapanların yanı sıra kaydettikleri eski etkinlik videoları arşivden çıkarıp yeniden kurgulayarak yayınlamaya başladı. Bu furyaya katılanlar arasında Borusan Müzik Evi, Babylon ve Jolly Joker gibi isimler var. Mekanların yanı sıra müzisyenler de canlı

yayın yapıyor. Kimisi müziği unutup işi sohbete çeviriyor kimisi çalıp söylüyor. En son izlediğimiz isim Ezhel bir yandan birasını yudumluyor diğer yandan sazıyla “Korona korona” diye şarkı söylüyordu. Doğaçlama takılıyordu. Zira işi konser statüsüne taşımadıkça doğal olması daha anlamlı. Bu akıma katılanlar arasında Kalben, Bilal Karaman, Kamufle, Deniz Tekin, Nova Norda, Ceylan Ertem, Can Bonomo var. Ancak çoğunu izlerken teknik ekipman eksikliğini, görüntü ve ses kalitesinde sorunlara, zorba kullanıcı yorumlarına da maruz kalabiliyorsunuz. Herkes aynı anda yayın yapınca timeline dolup taşıyor. İzleyip izlememek elbette dinleyici tercihi, nihayetinde sola kaydırıp geçmek tamamen bizim elimizde. Nihayetinde cebimizden eksilmiyor ya… Sahi eksilmiyor, müzisyenler ve sektör nasıl geçinecek? PEKI YE TEKINIK EKIP... Mekanların ve markaların anlaştığı müzisyenlerin ötesinde diğerlerinin geçinme yolu henüz yok. Malum hükümetin salgın ek paketleri arasında da kültür-sanat dünyasını kollayacak bir madde yok. İş burada bir noktada tüm sektörde olduğu gibi sarpa sarabilir. Bu satırları yazarken Change.org üzerinden “Eğlence sektörü ve çalışanları bu krizden çıkamayacaklar” adında bir imza kampanyası başlatıldı. Nereye varır bilemiyoruz… Bu süreçte mekan ve markaların iş birliği yapıyor ama ışıkçısı, sesçisi ya da grubu bundan para kazanamıyor. Müzik dünyasının perde arkasında çalışan isimler olmasa konserler de olmaz, unutmamak lazım. Keşke konserler seyirciye kapalı salonlarda gerçekleşse ve oradan canlı yayınlar yapılsa. İngiltere’de birkaç mekan böyle ilerliyor. Bir diğer konuysa evde oturmaya, ayağına ücretsiz konser getirilmesine alışan insanları dışarı çıkarmak ve bilet alması için ikna etmekle uğraşılması gerekebilir. Bu elbette gelecekteki müzik sektörünün problemi… Bu durumda para kazanmanın bir yolu var mı? Dünyada birkaç örneği var. Müzisyen Ron Gallo Instagram Live üzerinden Nashville'deki ev stüdyosundan yayın yapıyor. Serisinin adı #staythefuckhome. Gallo, müzik yaparken dinleyicilerinden Venmo veya PayPal'dan bağış istiyor. Şu zamana kadar binlerce kişi üç-beş katkıda bulunmuş. Bir başka alternatif Stageit adlı platform müzisyenlere ücretli dijital yayın yapmak için alan sağlıyor. Biletler, 1-2 dolar ancak dileyenler müzisyene bağışta bulunabiliyor. Albüm turnesi iptal Kalie Shorr benzeri platform Key üzerinden 6 dolar karşılığında haftalık konser veriyor. Gimme Radio, iptallerle geliri kesintiye uğrayan sanatçılara kendi şovuna yapma ve dilerse bağış talep etme, merch satma imkanı veriyor. Metallica her pazartesi YouTube’da yayınlayacağı içeriğinin yanına yine bağış imkanı veren bir buton ekledi. Bu bizim ülkede ne kadar çalışır bilinmez ancak yerli versiyonları için girişimde bulunabilir.

43 milyon

Alman Müzik Birliği GEMA, karantinadan etkilenen şarkı yazarlarına 43 milyon Euro’luk bir bütçe ayırdığını açıkladı.

5


6

KONUK

.

NISAN 2020

SUSMAK BAZEN…


KONUK

.

NISAN 2020

7

İNGİLTERE Dolunay OBRUK

"

H

ayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir" demiş John Lennon. Hayatta, neredeyse her gün hatırlıyorum bu sözü. Şu an Londra’dayım. Ülkemin sanat ve sanatçıyla ilişkisi son yıllarda iyice kilit olduğu için, kendimi geliştirip beslemenin alternatif yolunu ararken, İngiltere’de bilim ve sanat insanlarına sunulan bir ayrıcalık ile Exceptional Talent (Sıra dışı yetenek) Vizesi karşılaştım ve kabul edildim. İnsanın yıllarını verdiği emeklerinin sadece ülkesinde değil, dünyada da takdir görmesi çok gurur verici, motive edici bir durum. Bu taze bilgi ile Londra’da şehrin, sanatın, bilmin tadını almaya çalışırken planlar yaptım. Bugün için planladığım şuydu: Londra’dan İstanbul’a uçağım vardı. Akşam saatlerinde… Nisan’ın ilk haftası, Alain De Botton’un The School of Life adlı oluşumu için Sanatın İyileştirici Gücü üzerine bir seminer verecektim. İstanbul’un ve Türkiye’nin en uzun süre ayakta kalmayı başarabilen caz kulübü Nardis’te ve başka yeni salonlarda, 2019 Kasım ayında çıkardığım son albümüm Entropi’nin konserlerini verecektim. Yeni başlattığım YouTube projeleri için ek çekimler yapacaktım. Doğum günü yaklaşan annemi ziyaret edecek, dostlarımla, sevdiklerimle hasret giderecektim. Sonra da bavuluma yeni kitaplar ekleyip, Londra’ya geri dönecektim; bir sonraki Türkiye konserlerime kadar… Peki ne oldu? Gezegeni çaresizlikle sarmalayan bir salgın hastalık; Korona (Covid-19). Planlarım? Planlarımız? Önceliklerimiz? Her şey birbirine karıştı. Hayat durdu. Bu kaosun büyüme hızı ile paralel yeni ve ortak bir yaşam dili oluştu gezegenimizde. Kültür, köken, inanç, cinsiyet, milliyet ve hatta yaş farksızlaştı. Şimdinin önemi büyüdü, kendini gösterdi. Bu yeni yaşam kuralları içinde var olmayı başarma telaşı sardı herkesi. Global dediğimiz alan koskocaman bir lokal oldu. Dünyada festivaller, konserler, sanat etkinlikleri, sergiler, müzeler; kısacası sanat gösterimleri ve buluşmaları durdu. Londra bu konuda takvimin biraz gerisindeydi açık konuşmak gerekirse. İtalya, geç de olsa, kendini evlere kapatalı neredeyse bir hafta olmuştu, Los Angeles ve New York gibi sahne sanatlarının temsilcisi şehirler etkinliklere acilen son vermişti fakat Londra’nın sanat ikonlarından Royal Albert Hall konserlere ev sahipliği yapmaya devam ediyordu. Londra’nın günlük rutini olan barlarda, kulüplerde, restoranlarda, özel organizasyonlarda konserler tüm coşkusuyla sürüyordu. Müzikaller de oynanmaya devam ediyordu. Sanat izleyicileri bu gösterileri takip etmeyi sürdürdü. Gitarist arkadaşım

Richard telefon edip, “Biz bu cumartesi ve sonrasında müzik yapamayacağız Dolunay” diye haber verdiğinde tarih 18 Mart idi! Bu arada restoranlar doluydu, kafelerde saatlerce oturuluyordu, British Library başta olmak üzere kütüphaneler, tarihi binalar, seminerler, atölye çalışmaları, konferanslar, toplu taşıtlar, her yer insan kaynıyordu. Hele iş çıkış saatlerinde metrolar! İstanbul’un akşam metrobüslerini aratmıyordu. Dünyanın çeşitli noktalarında insanlar ölmeye başlamıştı ki Londra’nın Canary Wharf Bölgesi'ndeki plazalarda vakalar ya da şüpheler tespit edilmesi sonucunda, her gün bir bina boşaltılır, çalışanlar evlerinden çalışmaya yönlendirilir oldu. Halk, o sıralarda, bölgedeki süpermarketten alışverişini sürdürüyor, metro ve otobüslerde bu konuları haber eden ücretsiz gazeteleri elden ele gezdiriyordu. Londra’nın büyük sanat merkezleri, konser salonları, kulüplerin çoğu ancak 16-22 Mart haftasında kapanabildi. Şubat ayında hastalandım mesela ben. Nezle, soğuk algınlığı gibi bir durumdu. Birkaç gün sonra boğaz ağrısı başladı. Soğukta beklerken üşüdüm sandım. Sesim kısıldı, öksürük başladı, telaşlandım çünkü konserim vardı. Zaman içinde öksürük göğse indi, derinleşti. Mesleğimden dolayı hastalıklarıma, semptomlara, dolu sinüslerimden gelen uyarılara alışkınımdır. Bu seferkini anlayamadım; çözemedim. Bitki çayı, bal, çorba, şurup, vitamin falan konseri atlattım ama ben iyileştikten ve olaylar büyüdükten sonra da "Acaba ben ne yaşadım?" diye de düşünmeden edemedim doğrusu. Şimdi özellikle müzisyen arkadaşlarımdan zaman zaman yükselen ateş, bitmeyen öksürük, halsizlik gibi şikayetler duyuyorum. Bu yaşananlar herhangi bir grip de olabilir, olmaya da bilir. Bunu test etmek için buradaki sağlık sistemi bize bazı sorular soruyor ve yüksek ateşle birlikte nefes darlığını aynı anda yaşamıyorsak test etmiyor. Tabii şu an ne oldu? İngiltere, halkımız kol kola bağışıklık geliştirsin politikasından hızla geri döndü çünkü bağışıklığı neye karşı geliştirdiğimizi bilmiyoruz. Evlerimize kapandık. Hâlâ bu konser salonları neden açık, bizler bu salonlarda çalmak istemiyoruz, kendimizi güvende hissetmiyoruz diyen sanatçılar rahat bir nefes aldı, salonlar kapandı. Bu arada okullar da konser salonları ile yaklaşık aynı tarihlerde kapatıldı. Artık sokağa da market alışverişi dışında çıkmamız yasak. İki kişiden fazla toplanmamız da yasak. Fakat bu yasaklar başlamadan önce o kadar uzun bir zaman bizler, hep beraber ve aktif sosyal gruplardık ki, şehre bıraktığımız bu kirli sessizlik sadece endişe ve hüzün veriyor. Bir de geç kalmışlık hissi… Aslında tüm dünya, parayı kaybetmekle sağlığı kaybetmek arasında gidip geldi bu dönemlerde. Dünyada bu yaşananlar, sağlığımız kadar ekonomimizi de derinden sarstı. İşte bu alanda İngiltere hızlı hareket etti, ev kiralarını dondurdu, çalışanlara maaşlarının yüzde 80’i

gibi bir destek çıkarttı, şahıs şirketlerine ayrı ayrı ekonomik destek paketleri hazırladı. Tabii müzisyenlerin meslek hayatında aranjman, beste ya da ev-stüdyo kayıtları dışında, büyük bir boşluk oluştu. Londra’nın her yerinde her saatte canlı müzik vardır normalde. Çok kalabalık bir kitleden söz ediyorum. Benim de üyesi olduğum bir müzisyen meslek birliği olan Musicians Union neredeyse hükümetten de önce harekete geçti ve öncelikle üyelerine “Yalnız değilsiniz, yanınızdayız” mesajını verdi. Müzisyenlerin bu dönemdeki olası maddi kayıplarının tespiti için anket çalışması başlattı. Hukuki danışmanlar belirledi. Aynı şekilde, benim vizemi de onaylayan Art Council, dijital seminerler gibi aktiviteleri destekleyici bir dijital platform açtı. Bu girişimler kime ne kadar süre boyunca nasıl destek olur bilmiyorum ama bu koşullardaki temel ihtiyacımız olan güveni bize sağladı. Elbette bir sahne sanatçısını eve kapatıp maaşa bağlayarak hayatta kalmasını bekleyemez kimse. Bu, sadece o insanı yaşamdan soğutur ama biliyorum ki üreten zihin, yeni koşullara uyum sağlayarak üretimine devam edecektir. Bu, sadece fiziksel bir seleksiyon değil, aynı zamanda zihinsel olarak da uyumlanmayı ve hayatta kalmayı sınayan bir dönem. Şimdi gelelim evlerine kapanan müzisyen çığlıklarına, Londra manzaralarına. Bizim ülkemizde olduğu gibi, burada da çılgın bir online canlı konser furyası başladı. Normal şartlarda tek bir parçanın kaydı için kılı kırk yaran, stüdyoyu, mühendisi, mikrofonu, cihazları beğenmeyen, dünyanın öbür ucunda mastering yaptırmak için paralar döken hassas müzisyenlerin, şimdi yangından mal kaçırır paniği içinde, varlığını ispatlamanın ötesinde bir değer içermeyen, düşük ses ve görüntü kalitesine sıkışmış acele-canlı-online konserleri bana oldukça çaresiz görünüyor. Bunu burada İngiltere’de de yapmaya başladılar. Var olan bir performansın canlı yayınlanmasından farklı bir durum bu. Pencereden trompet solo atan İtalyan’ın doğallığından uzak. Bu nedenle anlamlandırmakta zorlanıyorum. Benim bu süreci değerlendirmek konusundaki önerim, tüm sanatçılar için aynı; bu kadar acele etmek yerine, bir adım geriye çekilip büyük resmi görmek olabilir. Analiz etmek. Anlamaya çalışmak. Ve söylenecek söz, aktarılacak düşünce olduğunda bunu dile getirmek. Hayatta, bugüne kadar yaptıklarımızla var olduğumuz yanılgısından sıyrılıp, özümüzü hatırlamak, rutinimizi kırmak, kendimizi tekrarlamaktan kaçmak, daha başka yapabileceklerimizi, var olana ekleyebileceklerimizi tasarlamak için bir fırsat olarak değerlendirmek. Ve hatta cesaretimiz varsa; TABULA RASA! İnsan ömründe yeniden karşılaşılan nadir bir fırsat olabilir. Ama hepsinden önce biraz durmak. Bakmak. Görmek. Görünmeyeni görmek. Kendini bilmek. Susmak bazen… Ne kadar büyük…


8

.

NISAN 2020

KONUK

Virüsle sanatta yeni dönem başlıyor


KONUK

.

NISAN 2020

9

ALMANYA Sezgin İNCEEL

K

orona virüsü tüm dünyayı etkisi altına alırken, farklı ülkelerde gönüllü olarak ya da devlet kararı ile evde kalan insanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Peki daha çok insanın evde kalmasının, profesyonel olarak geçimini müzikle sağlayan sanatçılar üzerindeki etkisi ne olacak? Ben bu yazıda hem yaşadığım yer olan Almanya’da sürecin nasıl geliştiğini anlatmaya çalışacağım, hem de bağımsız müziğin geleceğinde bizi neler beklediğine dair değerlendirmeler yapacağım. Almanya’nın güneyinde bulunan Bavyera Eyaletine bağlı Münih’te müzisyen ve müzik eğitimcisi olarak yaşıyorum. Mart ortalarında Korona vakalarının görülme sıklığının artmasıyla, bu konudaki panik ve korkunun artması da paralel oldu. 2 hafta içinde vakalar katlanarak büyüdü ve sırf Münih’teki hasta sayısı 50’lilerden binli sayılara ulaştı. Sonrasında okullar kapatıldı, Bavyera afet bölgesi ilan edildi ve en son olarak da dışarı çıkma kısıtlamaları getirildi. Almanya vaka sayılarını kontrol etmekte başarılı olsa da, şu anda Bavyera’da hiçbir etkinlik yapılmıyor, restoran ve marketlerin açık kaldığı saatler kısıtlı, dışarı işe gidip gelmek, hava almak ve spor yapmak gibi durumlar dışında dışarı çıkmak, çıkıldığında da gruplar halinde bulunmak yasak. Bu hızlı gelişmelerden etkilenen ilk gruplardan biri özellikle performans yaparak hayatını geçindiren bağımsız sanatçılar oldu. Resmi olarak önce bin seyircinin üstündeki, sonra ise tüm konser ve etkinlikler iptal edildi. Şu anda resmi olarak bu ay ortasına kadar tüm etkinlikler iptal. Sonrası ise biraz meçhul. Birçok meslektaşım gibi benim de önümüzdeki haftalar planlanmış konser ve atölye çalışmalarım iptal edildi. Çok kısa olmamasına rağmen 5 haftalık bir süreç, birçok kişi için belki atlatılabilir. Fakat Nisan ortasından sonra da karantinanın ve kısıtlamaların devam etmesi, sanatçılar dahil serbest çalışan birçok kişiyi zorlayacak. Uzmanların söylediğine göre birçok ülke gibi Almanya’nın da büyük ekonomik tahribatlar almadan bu durumdan kurtulması zor gözüküyor. Peki bu durum uzun vadeli sürerse, sanatçılar ve bağımsız çalışanlar olarak neler yapmamız gerekecek? Aklıma gelen ilk seçeneklerden birisi, devlet yardımı oluyor. Almanya’nın bu süreçte zarar gören birçok kuruma olduğu gibi bağımsız çalışanlara ve sanatçılara da destek olmak için bir fon oluşturma girişimi var. Almanya’da farklı dallarda uğraşan bağımsız sanatçıları ve sanat eğitimcilerinin sağlık ve emeklilik sigortalarının yarısını ödeyen ‘sanatçılar kasası’, karantinada kaldığı için çalışamayacak sanatçılara maddi olarak destek sağlamaya çalışıyor. Aynı zamanda Almanya’nın

genelinde tüm serbest meslek çalışanlarının bu süreci daha az yara alarak atlatması için de bazı düzenlemelere gidilmekte. Bu yardımların ne kadarı gerçekleşecek ve nasıl etkili olacak, hep beraber yaşayarak göreceğiz. Bu anlamda Türkiye’de, Almanya’daki gibi oturmuş bir sistem olmaması, kafalarda soru işaretleri bırakıyor. Bu durum ne yazık ki birçok sanatçı için süreci daha da karmaşık hale getirecek. Bu konu hakkında devlet yardımı dışında neler yapabiliriz üzerine kafa yorduğumuzda, ilk aklımıza gelen sosyal medyadaki müzik, sohbet, çizim ve video paylaşımlarındaki patlama oluyor. İtalya’da insanların balkonlarında müzik yaparak dayanışması gibi tarihe geçecek kolektif sanatsal an, birçok sosyal medya kullanıcısı tarafından benimsendi ve defalarca paylaşıldı. Peki bu sosyal medya sanat patlamaları bize ne anlatmaya çalışıyor? Benim aklıma ilk gelen, bizi derinden sarsan bir değişiklik olduğunda sanata sığınmanın hepimizi birleştirdiğini ve bizi belki rahatlattığı oluyor. Sanatı gerek üreten, gerekse 'tüketen' kişiler, işitsel ve görsel yollarla kendilerini ifade etmek, belki de bulundukları stresli durumda kendilerine minik kapılar açmak istiyorlar. Örneğin piyanist Gülsin Onay iptal olan konserinin programını Twitter üzerinden canlı yayınla paylaşırken, popüler müzik sanatçıları Sıla ve Yalın Instagram üzerinden ortak bir müzik dinletisi yaptılar. Peki sadece kendi kitlesine hitap eden, küçük çevrelerde tanınan, sosyal medyada takipçi sayısı fazla olmayan ve gelirinin birçoğunu yaptığı bar ve konser programları ile kazanan müzisyenler için bu tür performanslar ne ifade ediyor? Birçok müzisyen şu anda kendi sanatını dinleyicilere moral olarak sunsa da, bundan gelir elde etmiyor. Ama bunun tersi örnekleri de görmemiz mümkün. Örneğin kuir performans grubu Dudakların Cengi, düzenli yaptıkları gösterileri Instagram’a canlı yayınla taşırken,

aynı anda Patreon hesaplarını ve IBAN numaralarını da paylaştılar ve izleyicilerden kendilerine destek olmalarını rica ettiler. Aynı şekilde Almanya’da Quarantäne.tv gibi sanatçıların performanslarını ücret karşılığı sunabilecekleri platformlar kurulmaya başladı. Bence online konser, dinleti ve performanslar karşılığında ücret talep etmek, en azından bir süreliğine sahne sanatlarının geleceği olacak. Dijital konserler ve dinletiler internet olduğu sürece mümkün. Ama her sanatçı buna hazır mı? Yukarıda da bahsettiğim gibi, şimdiden sosyal medyayı bu doğrultuda kullanmaya başlayan birçok müzisyen var. Fakat bu konuda daha çok çekinceleri olan ve kendini rahat hissetmeyen müzisyenler de var. Bu anlamda ilk dinletimi ben de geçen hafta Almanya’daki Kopuntu platformu üzerinden gerçekleştirdim. Sahne üstünde insanlarla interaktif bir şekilde iletişim halinde olmaya alışık olduğum için, ekran arkasındaki insanlara seslenmek başta bana soğuk geldi. Ayrıca ben şarkımı söylerken, ekranda beliren yorum ve kalplere bakmak da dikkatimi dağıttı. Fakat, performansın sonunda böyle bir deneyim yaşadığım için çok mutlu oldum. Birçok meslek kolunda çalışan farklı insanlar gibi müzik yapan insanlar olarak da bir öğrenme sürecindeyiz, ve performansla ilgili bazı ayrıntıları, daha önce hiç canlı müzik yapmamışız gibi baştan öğrenmemiz veya etüt etmemiz gerekecek. Sonunun ne olduğunu öngöremediğimiz, farklı zamanlardan geçerken, hem sanatçılar hem de dinleyiciler olarak farklı şekillerde sınanıyoruz ve kendimizi geliştirmek anlamında yeni adımlar atıyoruz. Sanatın hiçbir koşulda duracağına inanmasam da, form değiştirebileceğini ve kendini yenileyebileceğini düşünüyorum. Bu anlamda bence biz bağımsız müzisyenleri, etkilerini Korona sonrasında da görmeye devam edeceğimiz yepyeni bir dönem bekliyor.


10

.

NISAN 2020

KONUK

AKIL TUTULMASI: KARANTÄ°NA


KONUK

.

İTALYA Sema SEPİN

N

11

NISAN 2020

asıl bir girizgah yapacağım karar vermem zaman aldı. Aslında şu an içinde bulunduğum durumu anlamak da oldukça zaman aldı. Şuursuzluktan değil, diğer yandan şu an his ettiklerime vâkıf değildim. Öğreniyorum. Kimim, neyim, neden, nasılım, neredeyim? 5N 1K sorularını zamanında muhabirken bilir kişilere yönlendirirdim, şimdi ise kendime sordukça, yanıtlarını sindirmem gerçekten uzun sürdü. Kendimi akıllı sandığımdan değil, kalbimin ve ruhumun bocalamasına şahit olurken çektiklerinden şaşkınım. Tutuldum... 18 yıldır tek hayalim vardı. Katolik sanatında uzmanlaşıp Vatikan Müzeleri’nde ürettiğim projeleri uygulayabilmek. Vatikan Müzeleri’nin ilk ve tek kadın direktörü Barbara Jatta’nın ekibinde yer alıp, dinlenmek için arşivlere kaçabilmekti. Hayat beni bir şekilde Roma’ya getirdi. Binbir zorluk, çelişki ve hayat mücadelesiyle. Felsefe eğitimimden yıllar geçtiğinde Sanat Kuramı ve Eleştiri yüksek lisansımı kazandım. 1 ay sonra babamı kaybettim, üzüntünün hırsıyla okulu dereceyle tamamladım. Çağdaş Sanatta Mekan ve Aura: Papa Francesco’nun Desteklediği Etkinliklerde Kutsallık ve Dünyevilik üzerine yaptığım tezimi iki buçuk yılda bitiremedim. Şanslarla devam eden YÖK haklarımı dibine kadar kullanıp bir meditasyon sonucu tek bir soru ile aydınlanma yaşayıp bir buçuk ayda 180 sayfa olarak tamamladım. Karşıma çıkan bir master programının formuna rastlayıp aman doldurayım eğlence olsun dedim. Tam 6 ay sonra programa kabulüm için arandım bir de burs kazandım. Neler oluyor? Şeytanın bacağını kırdık da biz mi fark etmedik derken 1 ayda karar verip Türkiye’deki tüm yaşamımı askıya alarak radikal bir kararla Roma’ya yerleştim. Yerleşir yerleşmez zorunlu tecritle dört duvara hapis oldum. Hayal neydi gerçek neydi? Hayatın benden alacağı mı vardı? Bizim nesil, yani 80’ler nesli bir başka büyüdük. Tam arada, ne yeni neslin özgüveniyle ne de eski neslin cesaretiyle. Hem aile sevgisi, sokakta geçen çocukluk, hem de teknoloji diye aşan bir insan üretimi şaheserin kendimizle yüzleştirmesine şahit olduk. Tam arada. İnternete bağlanırken eternet kablosundan çıkan "dıt dıt" arama sesleri hâlâ kulağımda. Anlayacağınız her iki taraftan da nasibimizi aldık, alıyoruz. Mutluluk ne, sahip olmak ne, hırs ne, gelecek ne, kaygılar nerede, kalbim nasıl? Sanıyorum deneyimin farkındalığıyla birlik içinde ama bir o kadar yalnız büyüyen acıklı bir nesil hikayemiz var. Tabii ki o kadar dramatik değil, şu an hâlâ karantinadayım, azıcık anlayış rica ediyorum. Gerçekten bana bir tokat gibi gelen objektif olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Bir yandan da bir özeleştiri olarak kabul ederseniz memnun olurum. Biz kendimizi bulmaya başladığımız zaman spiritüel çalışmalar, bireysel farkındalık kavramları yavaş yavaş 20. yüzyılı bitirirken zihinlerimizde yerini almaya başladı. 80 nesli ne kadar farkında olabilirdi, bazı duygulara ve bilgilere yasaklı

büyüdük biz. Müzik, tiyatro, sinema gibi dış uyaranlarla sinyalleri alırdık. Mesela hiçbir müzik siyasi olmadı bize, her müzik bir duygu oldu. Bilmediğimiz ve belki de bizden önceki neslin de hiç tanımlayamadığı duyguları biz kendimizde yaşatıyorduk. Ama bilen yoktu. Tanıyan yoktu. Varsa da susardı, acıları vardı mutlulukları vardı ve susmaları yeğdi. O içteki yaşama bağlayan duygular gizlendi bizden. Bilmiyorduk. Biz de biraz oradan biraz buradan, kendi kendimizi tecrübeler ile yonttuk. Yonttuk diyorum, çünkü şimdi geriye bakıyorum da bu kıvama gelmek bir ömür sürmüş hem benden çok şey almış hem bana çok şey katmış. İtalya’da günbegün alıştıra alıştıra artan yasaklar, beni özgürlük neydi ne değildi ikileminin içine attı. Özgürlük sadece zihindedir diye büyümüştük. Ama aslında bunu hiç tecrübe etmemiştik biz. Zannediyorduk. Ama etmemiştik. Ta ki şimdi başta Çin, sonra İtalya ve artık tüm dünya global bir salgınla yüz yüze kalana dek. Sitelerin ötekileştirme içgüdüsüyle sınırlandırılıp gruplaşmalara neden olduğunu düşündüğümde, ülkelerin birbirine -zorunlukapadığı sınırların ne denli insanlık yarası açtığı anlaşılır sanki. Öteki, beriki, o, bu. Durumu kabul etmek zordu demiştim önceden, ben nasıl kabul verdim biliyor musunuz? Yaşadığım tüm duyguları hatırlayınca ve aslında nasıl özgür olduğumu idrak edince kabul verdim. Mesela biz, sokak ilaçlama kamyonetlerinin dumanlarının arasında saklambaç oynayarak büyüdük. O zamanlar şimdiki gibi sulu sulu değil tabi, dumanı bir basarlardı biz başlardık saklambaç oynamaya. Apartmanlara kaçardık. Duvarların arkasına Ağız burun kapalı beklerdik geçmesini. Evdeysen de cam açıktır kesin "vuuu" sesini duyar duymaz kapatırsın camları. Hop gökyüzündesin. Her yer bulut her yer bembeyaz. Sanırım hayal kurmayı seviyorduk biz o beyaz dumanın içinde. Acaba sonra ne olacak? Sokakta ne eksik ne fazla? Köşedeki araba? Duvardaki kedi orda mıydı? Eyvah top! Topu unuttuk yolda! Ya bir araba geçtiyse de plastik topumuzu patlattıysa? Nasıl yakartop oynarız! Bir de gel şimdi bakkal amcadan aynı topu bul! Kırmızı var mıdır acaba?!. Cin gibi çocuklardık tabi, sokakta oynayan çocuk hep cin gibi olur. Gözü tetiktedir. Kolay mı sokakta plastik topla oynamak? Araba geçer seyyar manav geçer seyyar satıcı geçer. Oyunu bir kaçırdın mı sayı karışır. O yüzden full tetikte olmalısın. Öyle demeyin bunlar büyük sorunsallardı. Çook büyük. Şimdi de tam böyle işte. Mecburi saklanıyorsun ve her yer duman. Saklanmak iyi iyi de, cin gibi olman lazım! Acaba duman geçince ne eksik ne fazla olacak? Eskiden evlerde yüklük vardı hatırlar mısınız? Anneannemlerdeki yüklük derin ve kocamandı. Ahşap çeyiz sandığının üzerinde elle yapılmış tok kalın kalın yorganlar üst üste dururdu. Teyellerdi annemler teyzemler o pembe mavi yeşil saten yorganların kenarlarını beyaz örtüyle kaplarken. Biz küçükken ablam ve kuzenlerimle saklambaç oynardık. Hep o yorganların arasına saklanırdık ya da anneannemin siyah kürkünün asılı olduğu tahta dolapta kürkün arkasına

çömelip saklanırdık. Ne saflık, nedense hep de sobelenirdik! Küsünce o yüklüğe girerdik, yalnız kalmak isteyince dedemin minik fenerini çaktırmadan alır resim çizerdik orada karanlıkta, gurur duyduğumuz walkman kaset çalar ve sony kulaklıkla müzik dinlerdik, korktuğunda da karanlıkta olsa orada saklanırdık hiç canavar olmazdı. Aksine güvende hissettiğin bir yerdi. Anneannenin peynirli kol böreği kokusunu ciğerlerine kadar aldığın ama küstüğün için çıkmadığın, sonra gönlünü almak için kapıları açıp ta derinlerde kokuyu alman için çaba gösteren ailenin tebessümleriyle yüklüğün pat diye açılan kapısında yüz yüze geldiğin zamanlar. Belki böyle bir süreçtir bu karantina. Kendi kendine yalnız kaldığında kalitleli, güvende, sağlıklı, sevgi dolu bir dönemi hatırlaman içindir. Sevdiklerinle birlik olduğun zamanlar içindir. Bunu tekrar hayatına katman içindir. Özgürlük bu durumda kalmaktır belki de. Sınırlar kabulüm, ama zihnimde artık asla… Hatata döndüğümde ilk yapacağım şey sarılmak olur. Tartışmaya da asla açık değil. Hiç tanımadığım insanlarla sosyal medya hesabımdan karantinada gönülden sarılıyoruz, öpüşüyoruz, kucaklıyoruz, merak ediyoruz, endişeleniyoruz, seviniyoruz. Dijital platformlarda yemeklere dahil oluyoruz, konserler, partiler, hikaye anlatıları, felsefe oturumları… İnanabiliyor musunuz, her şeyi bu dört duvar içerisinde yaşıyoruz artık. Evimden binlerce kilometre uzakta hayallerimi yaşamaya geldiğim Roma’da Pantheon 20 dakika yürüme mesafesindeyken bile onun varlığını hissediyorum. Başlarda Roma beni çok reddetti, ilk geldiğimde pek zorluk çıkardı ama şimdi anlıyorum. Kim bilir kaç yaşamda birlikte hayata tutunmaya çalıştık. Ben olsam ben de beni zorlardım yalan yok. Şu an, dünya salgınla kavrulurken, yaşamlar dönüşürken, ruhlar kaybolurken, nesiller yok olurken beni ayakta ve hayatta tutan; dünyayı ne kadar ‘sevdiğimin’ bir kez daha idrakine varmamdır. En son bu duyguyu Avustralya yangınında ağaçların ağladığına dair okuduğum dramatik gazete haberlerinde hissetmiştin. Sarılmayı kesinlikle çok isterdim, ama sarılmadan da sevebilirim sizi, hem de çok severim. Her şey bir gün geçtiğinde, biz hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağız. Üzücü olan ise insanlık virüsten değil birbirinden korkar olacak, güvenemeyecek, dokunamayacak. Ama şahsi olmayacak hiçbir mesafenin sebebi. Aslında seveceğiz insanları belki çok seveceğiz hatta hiç olmadığı kadar empati yeteneğimiz gelişmiş olacak yürekten acılarını, sevgilerini, heyecanlarını hissedeceğiz ama olmayacak işte. Öyle coşkuyla isteyeceğiz ki dokunmayı... Tarifsiz bir yalınlık basacak hepimizi. Çok garip zamanlardan geçiyoruz 21. yüzyıla şahit oluyoruz. Bu süreçte tarih yazmayalım mı? Üretmeyelim mi? İnsanlığımızla çığır açmayalım mı? Her şeyi baştan alma fırsatımız varken bunu deneyimlemeyelim mi? Korkmaktan korkmayalım artık ne dersiniz? Neydi? Sevgi emek isterdi, yavaş yavaş ürkütmeden yeniden öğreneceğiz yavaş yavaş… Teşekkür ederim.


12

VİTRİN

.

NISAN 2020

W

I

S

H L

Fender Newport Dakota Red bluetooth hoparlör 2100 TL

Educa Puzzle 500 Parça It's His Time Now - 44 TL

Mahalo Soprano ukulele 196 TL

I

Bunlardan istiyorum, kara tahta 50 TL

Tchibo denge topu 399 TL

Kobo Clara HD E-kitap okuma cihazı - 979 TL

S

T

Rick And Morty çizgi roman 12 TL

Anker Nebula Capsule kablosuz projeksiyon cihazı ve hoparlör - 2199 TL

Solgar, VM 2000 60 tablet 189 TL

Etsy, koton yüz maskesi 55 TL

Jbl Tune 460BT bluetooth kulaklık - 290 TL

Philips AWP2921 Su Arıtıcılı Sürahi - 159 TL

Apple Store & iTunes hediye kartı - 50 TL


LİSTE

.

ENSTRÜMAN ÖĞRETEN 10 DİJİTAL EĞİTMEN

TOP 10

Damla KAAN

1

2

Tonestro

Bu uygulamayı kullanabilemek için trompet konusunda bir nebze bilgili olmak gerekiyor zira daha çok egzersiz üzerine geliştirilmiş. Çalışmanıza ve gelişiminize göre seviye atlıyorsunuz, işin heyecanlı yanı da bu. 200’ün üzerinde trompet şarkıları yer alıyor.

9

Melodics

Elektronik bateri satın almayı düşünüyorsanız ama VDrums’a bir göz atın. Çünkü bu alet için Melodics diye geliştirilmiş donanımlı bir uygulama var. Bu masaüstü uygulamasında 40 ders bulunuyor. Ücretsiz indirilen uygulamayı bilgisayarınıza kurduğunuz gibi ritim ve nota öğrenmeye başlayabilirsiniz. Bu arada Melodics’e abone olursanız, 70'in üzerinde derse de ulaşabilirsiniz.

10

13

NISAN 2020

Chordana Play

Casio LK-265, CTK-2500, CTK2550 ve CTK-3500 klavyelerle ile uyumlu çalışan bir uygulama. Chordana Play ile piyano çalmayı öğrenebiliyorsunuz. Tempoyu parçanın çalma zorluğuna göre ayarlayabilir, tek el veya çift el seçenekleri göre çalışma yapabilirsiniz. İçinde 50 çalmaya hazır parça ve ona ait midi dosyalar bulunuyor. Bu uygulamayı tabletinizden açıp elektronik piyanonuza bağlayın ve çalmaya başlayın.

8

Learn to Singing

Sesini eğitmek isteyenlere göre bu uygulama. Sesinizi analiz ediyor, farklı aralıklara çıkabilmeniz için pratikler yaptırıyor. Aynı zamanda karaoke yeteneklerinizi de geliştireceksiniz. Uygulama aylık ya da yıllık üyelik satın almanız gerekiyor.

Yousician

Hem bilgisayar hem de telefondan kullanılabilen bir yazılım. Uygulama nota okuma, enstrümanın inceliklerini anlatıyor. Kulağınızı da eğitiyor. Yıllık ve aylık üyelik sistemi olan uygulamada birçok parçanın gitar üzerindeki çalım şekli yer alıyor. Uygulamayla birlikte çaldığınızda nerede yanlış notaya bastığınızı ya da kısa çalıp çalmadığınızı tespit ediyor. Alıştırma için birebir. Uygulamada akustik gitar, elektro gitar, bas gitar, ukulele ve piyano eğitimleri var.

7

My Chord Book Platformu

Majör firmasının geliştirdiği sistem günde 2 bin kişiye onlarca parça öğretiyor. Piyasada benzer platformlar bulunsa da yazılımın önemli bir özelliği var. Sevdiğiniz şarkıları YouTube’dan eşleyebilir ve akorlarını takip edebilirsiniz.

3

Perfect Ear

Uygulama kulak eğitimi, ritim eğitimi ve solfej eğitimi sağlıyor. Müzik teorileri hakkında eski ve güncel makalelerin bulunduğu uygulamada ölçek sözlüğü var. Ücretsiz indirilebilen uygulamanın egzersiz modellerine göre tek seferlik ücretleri var.

6

Udemy

4

Udemy bir online eğitim platformu. Bilinen aksine sadece dijital alana yönelik eğitimler yok bunun yanında müzik eğitimleri de bulunuyor. Belli bir ücret karşılığı keman, piyano, gitar, armonika, davul ve ukulele eğitimlerinden birini satın alabilir ve egzersizlere başlayabilirsiniz. İleri seviyede uzmanlaşmak istediğiniz alanı seçebilir, blues tarzında gitar çalabilirsiniz mesela...

YouTube kanalları Öte yandan YouTube’da videolar izleyerek de kendinizi geliştirebilirsiniz. Bunun için size minik bir liste hazırladık.

Gitar: GuitarJamz, Nurkan Renda ile Gitar Vlogları, Onu Güler ile Gitar Dersi, JamPlay, Marty Music. Ukulele: Andy Guitar, Annie Rose, Türkçe Ukulele. Piyano: Caner Başbuğa, MangoldProject, Hoffman Academy, PianoVideoLessons. Bateri: Drumeo, Davul Öğreniyorum, Drum Beats Online. Bağlama: Ayaz Müzik, Egemen Dişli. Trompet: Salim Karaman, eTrumpet Lessons, The Black Trumpeter.

Lesson Face

5

Uygulamalarla ilerleyemiyorsanız görüntülü aramalarla dünyanın dört bir yanından enstrüman öğretecek eğitmenlerden ders alabilirsiniz. LessonFace sitesinde her enstrümana göre eğitmen var. Ücretlendirme eğitmenlere ve paketlere bağlı.


14

KÖŞE

.

NISAN 2020

Ses belki de zamanın ta kendisi

R

üzgarın sesini dinliyorum bana bir şeyler fısıldamaya çalışıyor sanki. “Çık dışarıya gez dolaş, arşınla şehrin bilmediğin sokaklarını; yeni yerler keşfet” diyor içimden bir ses. Ama yapamıyorum, yapmıyorum. Dünya dediğimiz yerde, zaman kavramıyla sürüklendiğimiz hayatlarımızla doğanın neresinde yer alıyoruz biz? Belki de tabiatın kendisinden uzaklaştığımız içindir bu başımıza gelenler. Ev neresi, yuva neresi bizim için? Evimiz dediğimiz alan ya da mekan sığınağımız olabilir mi gerçekten? Sevdiklerimiz olmadan bu saydıklarım bir anlam ifade edebilir mi? Hepimizin bildiği küresel salgın bizi evlerimize hapsetmiş olabilir ama ben hayallerim ve onlara eşlik eden müzikler sayesinde istediğim yerleri zihnimde canlandırdığım sokaklarda dolaşabiliyorum. Plakçalarıma yerleştirdiğim bir plakla… Plaktan odama yayılan ve ruhuma dokunan tınılar beni hiç bilmediğim bir şehrin sokaklarında gezintiye çıkarabiliyor. Hangi şehir mi bahsettiğim? Şarkısını seslendiren solistin de dediği gibi gizemli Vienna, Ultravox’un 80’lerin karakteristik sound’unu barındıran şarklılarından, hüzünlü baladlarından biri sadece. Yakın zamanda izlediğim bir Bulgar

filminde söylenen bir replik gibi “ses sonsuzlukta yankılanmalı...” Bu cümle bana çok şeyi düşündürdü. Hayatıma giren sayısız albümün, onlarca yüzlerce şarkının bana hissettirdikleri, yaşattıkları. Hatıralar denizinin anımsattıkları. Karşılığı ne olabilir bu seslerin? Sonsuzluk hissi mi? Boşluk ya da hiçlik duygusu mu? Gözümüzde canlanan anılar mı? Ses bazen en yakın arkadaşım bazen de nefret ettiğim düşmanım gibi. Duymak istemediğimiz, kulaklarımızı kapattığımız sesleri unutabiliyoruz bazen. Unutmalıyız da. Peki ya zamanla aşina olduğunuz, içinde yaşanmışlıklar barındıran, bir yerden kulağınıza çalınan sesler ya da müzikler? Birçok örnek verilir bunlara ama en sevdiğim albümlerin birinden bahsedebilirim kısaca. Radiohead’in belki de gelecek kuşaklara da ilham olacak 20’nci yüzyılın rock müzik klasiklerinden sayılan (en azından benim için öyle) ve müzikte bazı şeyleri değiştiren 1997 çıkışlı, olağanüstü OK Computer plağı. Hayatımın belli dönemlerinde hep çıkmıştır karşıma. Günümüz müzik dünyasında yayınlanan onlarca yeni albümün, kayıtın arasında dinleyecek bir şey bulamadığımda başvurduğum kaynaklardan biri olur

benim için bu albüm. Şairin dediği gibi “İyi müzik bir gün kapınızı çalar ya da pencereden süzülür.” Ansızın sizi bulabilir, ne zaman sizi yakalayacağı belli olmaz. Bu albüm üzerine yazılan ve söylenen, söylenebilecek o kadar çok şey var ki ben hiçbir şey söylememeyi tercih ediyorum sevgili okur. Dinlemediyseniz dinleyiniz efendim. Dinlediyseniz de bir daha dinleyin, en azından anılarınızla yüzleşip geçmişi yâd edersiniz. İnsan çok sevindiği ya da üzüldüğü yaşanmışlıkları nasıl unutabilir ki? İyi ve güçlü müziğin zamanla sizi anılarınıza, hatıralarınıza götürebilme gücü var. Plakçalarıma bir başka plağı yeniden takıyorum ve kayboluyorum anılarımda, müzikal tınılarla hafızamda canlanan sokaklarımda. Ses, belki de zamanın ta kendisi kim bilir. Hayatın bizi nereye sürükleyeceği bilinmez. Umut var olduğu sürece. Bunun en iyi göstergesi zamandır. Zamanınızı bol müzikli günlerle geçirmeniz ve hayallerinizin peşinden koşmanız dileğiyle. Sevgiyle... NOT: Bu yazıyı yazarken U.S. Girls’ün Heavy Light isimli yeni albümünü dinledim. Meraklısına…


ALTERNATİF

.

15

NISAN 2020

Talihsiz bir bahar ve zamansız keşifler E

vdeki ilk haftamı bitirdim. Siz bu yazıyı okurken dünyada, ülkede, mahallede, evde neler olmuş olacak, hiçbir fikrim yok. Alışmakta en zorlandığım şeyin, ‘belirsizlik’ halinin dibindeyiz, bu defa hep birlikte. Önce size biraz evdeki günlerimden bahsedeyim. Benimki total bir izolasyon, kimseyle görüşmüyorum. Evde ben varım, kediler var, bir de irili ufaklı anksiyeteler ve bolca sağlıklı yemek alternatifleri. Çoğunuz gibi sadece zorunlu ihtiyaçlar için markete çıkıyorum, sonra hızlı hızlı eve dönüyorum, evden çalışıyorum. Hem her şeyi özlüyorum, hem de canım hiçbir şey istemiyor. Her şeyin yoluna girmesini umarak, yeni hayatıma uyumlanmaya çalışıyorum. Evde kalmak zorundayız. Ama hayat da nasıl devam ediyor. Birlik, beraberlik ve bolca hijyene ihtiyacımızın olduğumuz bu talihsiz nisan ayında size evimi dolduran, bir bardak su gibi iyi gelecek bazı şarkılardan, albümlerden söz etmek istiyorum. İyi müzik keşifleri böyle zor ve yalnız zamanlarda gününüzü kurtarabilir. En kısa zamanda çimlerde yuvarlanmak, sokaklarda dolaşmak, kaygılardan ve virüslerden kurtulmak dileğiyle. SAADA BONAIRE Aynı adlı ilk ve tek albümlerini 1984’te Kratfwerk’in Köln’deki stüdyosunda kaydeden Saada Bonaire, oryantal funky sound’u ve avangard artwork’leriyle tüm zamanların en iyi keşiflerinden biri olabilir. DJ Ralf Behrendt’in yanına aslında şarkıcı değil model olan Stefanie Lange and Claudia Hossfeld’i alarak yarattığı bu orijinal konsept grup, gücünü arka plandaki çok kültürlü sanatçılardan alıyor. Köln’deki göçmen kulüplerinden Türk, Kürt müzisyenleri toplayıp stüdyoya kapanmış ve dönemin Depeche Modevari dans müziği yapısının üstüne çok yenilikçi, evrensel bir albüm kurmuşlar. Captured Track 2013 yılında yeniden basınca radyolarda, DJ setlerde sık sık karşımıza çıkmaya başlayan Saada Bonaire’yi, ev partilerinizi ve cumartesi gecelerinizi kurtaracak bir albüm olarak baş ucunuza ekleyebilirsiniz. DUNKELZIFFER Dunkelziffer de Saada Bonaire gibi 80’li yılların başında Köln’de müzik yapmaya başlayan, şehrin Krautrock sahnesinden sıkı müzisyenlerinin çaldığı bir grup. Alman new wave’inin nadide örneklerinden sayılabilecek 4 albüm yapmış ama maalesef 90'ları görememiş, dağılmışlar. Dunkelziffer’le ilgili internetin dibine de girseniz bulabileceğiniz bilgi çok sınırlı, fakat tüm albümlerini ve yayınlanmış kayıtlarını Spotify’da bulmak mümkün. Retrospection derlemesi kesinlikle koleksiyonluk bir albüm. Avrupa’da ya da buralarda bir dükkanda plağını bulursanız sakın sakın kaçırmayın. GIRL BAND İrlandalı grup Girl Band, gürültülü ve endüstriyel sound’u, çiğ vokali ve güçlü bas altyapısıyla sadece bir kere dinlediğinizde bile aklınıza kazınıyor. Grubu ilk defa Le Guess Who

2019’daki canlı performansında dinlemiştim, sahnesi gerçekten iddialı ve vahşiydi, YouTube’daki konser kaydına mutlaka izlemelisiniz.. Davul, bas ve elektronik gitar ile kurdukları, bas ağırlıklı güçlü ritmik yapılarını alışılmışın çok dışında bir vokalle besliyorlar. Grubun vokali Dara şarkı söylemiyor da sanki garip bir tempoda şiir okuyor ya da hararetli bir tartışmanın tam ortasında gibi, düpedüz konuşuyor. Bu grubun bir canlı performansına denk gelirseniz asla kaçırmayın. Albüm kayıtlarını iyi bir ses sistemiyle dinlediğinizde de muhtemelen güçlü sound’u sizi ele geçirecek. MUERAN HUMANOS Mueran Humanos, Berlinli duo Carmen Burguess ve Tomas Nochteff’in projesi. Yaptıkları müziği saykedelik-krautrock-post punk-elektronik olarak tanımlayan ikili, her bir janranın hakkını sonuna kadar veriyor. Aslında Arjantinli olan Carmen ve Tomas şarkılarında vokallerini İspanyolca yapıyor ve karanlık sound’larına çok deneysel bir hava katıyor. Fotoğraflarında yarattıkları mizansenler bir Marina Abromoviç performansını andırıyor. Mueran Humanos, Berlin’in yenilikçi ve deneysel müzik sahnesini hem çok yaratıcı bir tarafından besliyor hem de oradan besleniyor. Eğer dans etmek için She Passed Away, Soft Moon, Jakuzi gibi grupların konserine gitmeyi tercih ediyorsanız, Mueran Humanos’u seveceğinizden eminim. BERAADGESLAGEN Belçikalı Lander Gyselinck ve Fulco Ottervanger’in projesi BeraadGeslagen’i Groningen festivali Rockit’te, 6 sahneli bir

mekanın bodrum katındaki küçücük bir odada izledim. Odanın ortasında, yerde çalmışlardı. Birkaç synthesizer, bir klavye ve davulla yarı doğaçlama performansları bana dünyadaki güncel zamanı yakaladığımı hissetmişti. Yoğun caz etkisi altındaki 8-bit elektronik sound’u bir garajda pişmiş hissiyatını hemen veriyor. İstanbullu izleyici böyle interaktif bir performansı izlerken ne yapardı merak ediyorum. Ama Avrupa’yı büyük küçük demeden şehir şehir geziyor olsalar da, buralara uğrayacaklarını hiç zannetmiyorum. Avrupa’da canlısına denk gelirseniz, sakın kaçırmayın. Bir de küçük dipnot, BeraadGeslagen’in sound’unu, Ahmetcan Gökçeer’in yakın zamanda dinlediğim projesi Wipeç’e çok benzettim, bence buraya da bir göz atın! THE RAWS The Raws, İstanbul Punk sahnesinin gelmiş geçmiş en iyi gruplarından biri. Grup başlı başına bir rock’n roll act. 2019’ın başında çıkardıkları albümleri BAT! BAT! BAT! için “bataklıkta açan siyah bir gül” gibi cümleler kurmak geliyor içimden. 'Karanlık ve Soğuk'la başlayan albümdeki kirli ve vahşi sound, virüs gibi her bulaşsın istiyorum. Bu ay Karga’daki konserlerinde onları canlı izlemek için gün sayıyordum, ama dünyadaki diğer her şey gibi The Raws konseri de iptal oldu. 25 dakikalık bu albümün 12 şarkısından biri de, hayatımda garage-punk bir versiyonunu duymayı hayal bile edemeyeceğim çok orijinal bir Ruhi Su cover’ı Ellerinde Pankartlar. Lucifer, oğul, dilsiz yılan, darkwave test sürüşleri, zorlu yüzleşmeler… Raws’ı keşfedin!


16

ALBÜM AJANDA

.

NISAN 2020

KARTONET #1 KALP HANIM KALBEN Epeydir bekleniyordu Kalben’in yeni albümü. EP’si, düet çalışmaları ve konser takvimi derken albümü yayınlaması epey uzadı. Geçen ay, 11 parçalık Kalp Hanım albümünü Garaj Müzik etiketiyle çıkardı. Sözü müziği Mete Özgencil’e ait Bende Kal dışında tüm şarkılar Kalben’e, düzenlemeleri Genco Arı’ya ait. Sevgi ve umut beslemekle alakalı hikayeleri anlatan Kalben, kendine “Nasılsın?” sorusunu sormadan geçen yılların bedelini ve varlığını iyimser gözlerle irdeliyor.

After Hours The Weeknd Ambient pop The Weeknd XO 1 parça, 6’

I Am Not A Dog On A Chain Morrissey Pop rock BGM 11 parça, 49’

Gaslighter Dixie Chicks Counrty pop Columbia Records 12 parça, 46’

KARTONET #2

Burst Snarls Glitter emo alt rock Take This To Heart Records 10 parça, 34’

Less Is Moor Zebra Katz UK Bass ZFK Records 15 parça, 38’

STUPID LOVE LADY GAGA Sinemadaki denemelerinden sonra kendini stüdyoya kapatan Lady Gaga’dan ara ara albüm müjdesi geliyordu. Ama hevesi kursağında kaldı zira yayınlayacağı teklisi sızdı. Stupid Love’ın sızması şarkının kendisinden daha çok haber oldu. Albümü Chromatica’nın ilk teklisi müzisyenin iyice elektropop diyarlarına yol aldığını gösteriyor. Interscope’tan yayınlanan teklide Max Martin dokunuşu da hissediliyor. Kısaca şöyle de diyebiliriz, disko coşkusu aşılanmış bir dans marşı.

Your Life Is a Record Brandy Clark Country Warner Records Inc. 11 parça, 39’

Covered In Money! JPEGMAFIA Glitch hop EQT Recordings 1 parça, 4’

Never Worn White Katy Perry Dans po Capitol Records 2 parça, 7’


ALBÜM AJANDA

.

17

NISAN 2020

KARTONET #3 AHMET K. BILGIÇ DRAUPADI UNLEASHED Yönetmenliğini Tony Stopperan'ın yaptığı 2018 yapımı bağımsız film Draupadi Unleashed, 1930'ların Hindistanında bir kadının kendi özgürlüğüne kavuşma hikâyesini anlatıyor. Müzikleri Ahmet Kenan Bilgiç imzasını taşıyan albüme Can Saka kompozisyon ve aranjmanlarda eşlik ediyor. Albüm, LU Records etiketiyle bütün dijital platformlarda dinlenebilir. Albümde filmin hikayesine uygun geleneksel Anadolu formlarını klasik batı müziği ve Hint armonisiyle eşlik ediyor.

Yelpaze Lara Di Lara Soul pop Grace Records 1 parça, 3’33’’

Colores J Balvin Reggaeton UMG Recordings 10 parça, 28’

Kapalı Gözlerle Ceren Gündoğdu Pop EMI 7 parça, 25’9’’

Lamp Lady Sevdaliza Art pop Twisted Elegance 1 parça, 3’31’’

Is Everybody Going Crazy? Nothing But Thieves Pop rock Sony Music Entertainment 1 parça, 3’57’’

Eternal Atake Lil Uzi Vert Trap Atlantic Recording 18 parça, 62’

Birlikte Bağıralım Eskitilmiş Yaz Pop rock CES Yapım 1 parça, 4’23’’

Firardayım Gökhan Özen Pop Sony Music Entertainment Türkiye 11 parça,

KARTONET #4

EPOCH DOĞAN DURU Redd grubunun vokalisti olarak geniş bir kitle kazanan Doğan Duru, ilk solo albümünü geçen ay dijital platformlarda yayınladı. 11 şarkılık albümde Duru'nun güçlü şarkı sözleri ve vokalinin yanı sıra sound’undaki elektronik dokunuşlar dikkat çekiyor. Grupla yapamadıklarını solo çalışmasıyla yapmış gibi. Tüm şarkıların söz ve müziği Duru’dan olan albümün bir sürprizi de Mehmet Güreli imzalı kapağı.


18

KAPAK

.

NISAN 2020

Virüs müzik sektörüne de bulaştı Çağatay YILMAZ

70+ Festicket’ın verilerine göre tarihi değiştirilen veya iptal edilen festival sayısı. Bu veri yalnızca uluslararası katılım beklenen Coachella, Primavera Sound gibi dev festivalleri kapsıyor.

29 milyar dolar

Muhasebe firması DwC’nin geçen yılki tahminlerine göre konser ekonomisinin ulaşacağını tahmin ettiği sayı. Şu an mümkün gözükmüyor.

2

019’un sonlarından beri, özellikle yurt dışı basınında ara ara Çin’deki yeni bir hastalıktan söz eden haberler görüyorduk. Bize çok tuhaf gelen bir pazar nedeniyle insanları etkilemeye başlayan yeni tip bir virüsten bahsediliyordu ancak çok da ölümcül değil gibi gözüküyordu. Eh, arada binlerce kilometre vardı, ülkenin de kendi gündemi. Sonra geçen ayın başlarında, bir yıldır merakla beklediğim bir festivalin başlamasına saatler kala, salgının Çin’den çok uzaktaki ülkelerde görüldüğüne dair haberler okurken bulduk kendimizi. Festivalin headline ismi Korona'dan dolayı gelemeyeceğini duyurdu. Aynı haberi aldığımız gün dünyanın dört bir yanında büyük etkinlikler erteleniyordu. Oysa bu daha bir başlangıçmış... İptal haberleri sıklaşmaya başladı, özellikle İtalya’dan gelen çok can sıkıcı haberlerin yoğunlaşmasıyla konserler konusunda tereddüt yaşayan müzisyenler de giderek arttı. SXSW ve Coachella gibi devasa organizasyonlar bile ya ertelendi, ya da tamamen iptal edildi. Sonrası bildiğimiz gibi... Tüm dünyada önce sosyalleşilen mekanların etkinlikleri durduruldu, ardından çeşitli bölgelerde sokağa çıkma yasağına varan önlemler alındı. Virüsün bulaşma hızı herkesi çok endişelendirmeye başladı.

Neticede tüm iş kolları gibi müzik endüstrisi bu salgın ve dolayısıyla oluşan krizden çok etkilendi. Milyarlarca dolar ile değer biçilen müzik endüstrisi, Mart’ın ortasından beri global olarak neredeyse tamamen durmuş halde. Fiziksel albüm satışlarının iyice düştüğü ‘dijital müzik çağı’nda, müzisyenlerin ana gelir kaynağı konserler oldu. Princeton Üniversitesi’nin 2018’de yaptığı araştırmada, konserlerin müzisyen gelirlerindeki payı yüzde 80 olarak gösterilmiş örneğin. Dolayısıyla sektörün durması, dünyadaki birçok müzisyene endişeli günler yaşatıyor. -Bazıları müzisyenlere stream'lerden gelir olduğunu söylese de oradaki paralar büyük kitleleri olan yıldızlara gidiyor. Küçük mekanlarda sahne alan müzisyenler içinse bir LinkedIn hesabı kadar verimsiz çeşit kartvizite dönüştü.Kimi yerlerde salgının kontrol altına alındığına dair haberler olsa da, sayılar korkutucu biçimde artmaya devam ediyor. Keza bu yazıya son hali verilirken dünyadaki toplam vaka sayısı 850 binin, can kaybı sayısıysa 13 bin’in üzerindeydi. TÜRKIYE’NIN KRIZ KASI Yaşanan her olumsuz olayda ilk olarak kültür-sanat etkinliklerinin iptal edilmesi, bu etkinliklerin yapılmasının zaten zor olması gibi durumlara yerli müzik

32

bin

İngiltere menşeili müzisyen birliği Musicians Union’un temsil ettiğini belirttiği müzisyen sayısı. Her bir üyesine maddi ve manevi destek yapacaklarını duyurdular.


KAPAK dünyasının alışkın olduğunu biliyoruz. Hatta bu durum birçok kaynakta ‘Türkiye’de organizatörlerin kriz kası’ gibi ifadelerle anlatılıyor. Ancak aylardır art arda gelen, toplumu etkileyen olaylar neticesindeki iptal ve ertelemeler endüstrinin her yönünü fazlasıyla yormuşken, salgın tedbirleriyle işlerin tamamen durdurulması herkesin üzerine ciddi bir yük bindiriyor. Tahmin edileceği üzere, darbenin asıl kısmı canlı etkinliklerde rol alanlara geldi. Akla ilk olarak müzisyenlerin gelmesi son derece doğal olsa da, plak şirketi çalışanları, konser fotoğrafçıları, konserlerin yiyecek içecek ihtiyacını karşılayan şirketler, lojistik firmaları gibi paydaşları da hesaba katmak gerek. Bir konser gerçekleşirken, özellikle de ünlü bir ismin yer aldığı etkinliklerde farklı yerlerden gelen katılımcıların da etkisiyle halkla ilişkiler şirketleri, promoter’lar, menajerler, konser fotoğrafçıları, teknisyenler gibi doğrudan işin içinde olan meslek gruplarının haricinde turizm acenteleri, havayolu şirketleri, elektronik şirketleri, taksiciler... Mekanın kapısında köfte ekmek satanlara kadar uzanan bir ekonomi hareketi yaşanıyor. Ülkemizde sektörün yalnızca ‘eğlence’ kısmı görülürken, göz ardı edilmesi acı olan nokta da burası. Özellikle Avrupa ülkelerinde müzik endüstrisine özel olarak peşpeşe açıklanan yardım paketlerinin altında da, endüstrinin birçok farklı kanala dokunan bu ‘çatı’ yapısı var. Bu gerçeğin bir gün ülkemizde de anlaşılmasını diliyoruz. SON DAKIKA IPTALLERININ HASARI Son dakika iptalleri, organizatörlere ve dolayısıyla da sektöre en büyük maddi zararı veren durum. Keza virüsten dolayı SXSW Festivali'nin ertelenmesinin ardından organizatörleri tam 10 milyon dolar zarara uğradığını açıkladı. Ardından da 175 çalışanının üçte birini işten çıkarmak zorunda kaldığını duyurdu. Ancak bu da onları kurtaracak gibi görünmüyor. Etkinliğin 2021 planlarını yapmaya çalışıyorlar ama batmanın eşiğinde olduğunu da sık sık dile getiriyorlar. New York Times’a konuşan Mötley Crue gibi birçok müzisyenin menajeri Allen Kovac, krizin farklı bir yönüne de dikkat çekti. Konserlerin, özellikle turnelerin uçak biletleri, vize işlemleri, otel ücretleri gibi masraflarının çok önceden yapıldığı belirten Kovac, şimdi konserlerin iptal edilmesiyle geri dönüşü olmayan zararları hatırlatıyor. Dolayısıyla müzik sektörü, genel olarak borç batağında gözüküyor. Bu zararlar kredilerle kapanamayacak kadar da büyük. YENI BIR UMUT: SOSYAL MEDYA KONSERLERI Performans sergileyecek sahne yok, para yok... Ne yapacak müzisyenler? Toplu her türlü etkinlik salgını yavaşlatma amacıyla yasaklanmışken dinleyicisiyle buluşmak için yol arayan müzisyenler çareyi sosyal

.

19

NISAN 2020

medyada, özellikle Instagram’daki canlı yayınlarda buldu. Bu canlı yayın konser akımının öncülüğünü Coldplay'in vokali Chris Martin yaptı denilebilir. Evinden, yeni nesil YouTube yıldızlarından alışkın olduğumuz tavırlarla şarkılarını söyledi, yayını izleyenlerle sohbet etti. Sonra durdurabilene aşk olsun, telefonlarımız müzisyenlerin evden canlı yayınlarıyla şenlendi. Şaşırtıcı olmayan biçimde, markalar da bu konserlere vakit kaybetmeden dahil oldu. Müziği sürdürmek için bir yol aranmasını elbette destekliyoruz, müzisyenlerin cüzi miktarlarda da olsa bu zor zamanlarda para kazanabilmesini de çok önemli buluyoruz. Evden yayınlanan konserler gibi konseptler hem parçaların farklı şekillerde yeniden üretilmesine olanak sağlıyor, hem de müziği hayatımızda tutuyor. Ancak karantina süresi uzarsa bu konserler ne kadar etkili olur, ya da konsere gitme alışkanlığını nasıl etkiler, müzisyenler dışındaki sektör mensuplarına gelir olur mu, merakla takip edeceğiz. BIRLIĞIN ZAMANI GELMEDI MI? Kriz derinleştikçe görülüyor ki müzik dünyasından kimsenin etkilenmeden kurtulması mümkün olmayacak. Müzisyenler, plak şirketleri, konser mekanları, halkla ilişkiler şirketleri, müzik gazetecileri… Aşırı kullanılmaktan klişe hale gelse de, ‘aynı gemide’ olduğumuzu hatırlamak gerek. Yaşanan krize herkes bir çözüm arayışında, endüstri içinden farklı isimler bakanlıklarla temasa geçip sektöre nefes aldıracak boşluklar yaratmaya gayret ediyor. Ancak bu çabaların ne kadar organize olduğu konusunda şüphelerimiz var. Back on Stage’i yayınlamaya başladığımızdan beri sıklıkla karşılaşmamıza rağmen halen hayrete düştüğümüz üzere, işini ‘iletişim’ olarak anlatan insanlar kendi aralarında iletişim kurmak konusunda çok farklı refleksler gösterebiliyorlar bazen. Bardağın dolu tarafına bakmaya kendimizi zorlarsak, belki bu kriz sektörün tüm taraflarını bir araya getirebilecek ve herkesin ihtiyaçlarına fayda sağlayacak bir platform kurulmasına önayak olabilir, kim bilir? İngiltere’deki 32 bin müzisyeni temsil ettiğini belirten Musicians Union gibi platformlar, ulusal televizyon kanallarımızda IBAN bilgilerinin yer aldığı günlerde sektörün tek çaresi olabilir zira. Krizin etkilerini müzik dünyamızın farklı yönlerinden isimlere sorduk. Anlaşılabilir olarak, henüz her şey muallaktayken cevap vermeye çekinenler oldu ama 14 isim sorularımızı cevapladı. Görüşlerini hiç dokunmadan, alfabetik sırayla aktarıyoruz.

10

milyon dolar SXSW festivalinin son dakika ertelenmesinin ardından açıklanan zarar.

19.1 milyar dolar

Forbes’un 2018’deki haberine göre, dünyada albüm ve parça satışlarının toplam değeri. Bu sayıya konser ve sponsorluk gibi kalemler dahil değil.


20

KAPAK

.

NISAN 2020

'Bu süreçte üretilen eserler de olacaktır'

Aydın Dorsay Borusan Müzik Evi Direktörü

‘Müzik sektöründe dernekleşme sorunu var’

Candaş Örnek Wasp Entertainment Kurucusu & Sanatçı menajeri

❏ Süreç sizi nasıl etkiliyor?

Borusan Müzik Evi olarak geçen ay ve bu ay sezon konserlerimizi iptal etmek durumunda kaldık. Bilet iadeleri, yeni tarihler bakmak derken daha önceden planladığımız yeni sezonumuzu bir daha gözden geçirmek durumundayız. Bazı projelerin ilk temsilleri olacağından dolayı önümüzdeki sezonlarda uygun tarihlere planlamaya çalışıyoruz. ❏ Mekanlarda rutin yapılan temizlik işlemleri ne kadar etkili sizce, ya da ekstra bir önleminiz oldu mu? Binamızın zaten temizliği, hijyen kontrolleri periyodik olarak yapılmaktaydı. Son dönemde temizlik ve hijyen kontrollerini daha sık hale getirdik. Çalışanlarımızın kişisel temizlik ve hijyenlerine daha da dikkatli olmaları gerektiğini hatırlattık. 17 Mart-6 Nisan arasında ise tedbiren evden çalışma sistemine geçtik. Bu durumda ekibimizin ve yüz yüze iletişimde olduğumuz insanların sağlığını ve dolayısıyla sosyal mesafelenmeyi önemsiyoruz. ❏ Yakın gelecekte planlarınız neler? Bu süreç uzarsa neler olabilir? Öncelikle Mayıs ayında Borusan Müzik Evi’nde bir konserimiz var; aksilik olmazsa onu gerçekleştireceğiz. İptal olan konserleri önümüzdeki sezonlara kaydırmak niyetindeyiz. Eğer bu karantina süreci uzarsa, daha çok konserin planlamasını yapmamız gerekecek. ❏ Bu sürecin Borusan Müzik Evi'ne ve global olarak müzik sektörüne kalıcı etkisi neler olur sizce? Bu süreç en çok bu işten geçimini sağlayan insanları etkiliyor. Ne kadar uzarsa onların işleri daha da zor olacaktır. Bu süreç uzadıkça belli mekanların kapanmasına, insanların işsiz kalmasına neden olabileceği kaygısını taşıyorum. Sektör olarak elimizden geldiğince kurallar içerisinde, kimsenin sağlığını tehlikeye atmadan etkinliklerimizi gerçekleştirmemiz gerekir. Sanat bir yandan insanların umudunu, yaşam sevincini, enerjisini yenilerken, bir yandan da hoş vakit geçirmemizi, gündelik hayatımızdan belli bir süre uzaklaşmamızı sağlar. Bu süreçte üretilen eserler de olacaktır.

“Şu anda işsiziz. Sağlık ilk önceliğimiz bu olmalı. Ucu çok açık bir belirsizlik var. Sürecin uzaması da mümkün. Sürecin uzaması tabii ki çok ciddi sonuçlar doğurur. Dünya çapında çok büyük organizasyonlar ertelendi ve gerçekten bir kaos durumu hakim şu anda. Yapabileceğimiz tek şey resmi otoritelerin öngördüğü tarih eksenlerinde ertelenen organizasyonları yapmaya çalışmak. Müzisyenler sosyal medya üzerinden performanslarını yapmaya ve sanatlarını icra etmeye devam edeceklerdir. Mevcut ortam müzisyenleri sosyal platformlarda marka iş birlikleriyle performanslara ve canlı yayınlara yönlendirmeye başladı. Ama bu ne kadar uzun soluklu olabilir göreceğiz. Bu olayın ciddi psikolojik tarafı da var. Virüs etkisini kaybettikten sonra insanların tekrar bir araya gelmekle ilgili de zamana ihtiyaçları olabilir. Dünya son derece hazırlıksız yakalandı. Şimdi hükümetler güçleri orantısında, sadece müzik sektörü değil tüm sektörler için ekonomik destek paketleri açıklamaya ve vatandaşlarına destek olmaya çabalıyor. Ancak Türkiye’de özellikle müzik sektöründe ciddi bir dernekleşme sorunu var. Müzisyenler, organizatörler, mekan sahipleri, menajerler, teknik ekipler ve bütün bu yapıları entegre ve birbirleri ile temasta çalışabilecek bir sistem kuramadık. Bazı kıymetli meslektaşlarım ve sektör temsilcileri öncülüğünde bir yapı kurabilmek adına arayış ve iletişim başladı. Ben de kendi adıma bunun bir parçası olacağım.”

‘Sürdürülebilirliğin önemini bir kere daha gördük’

Deniz Kuzuoğlu Salon İKSV Genel Müdürü

❏ Bu süreç sizi nasıl etkiliyor?

Sürecin başlangıcından itibaren hem Türkiye’de hem de dünyadaki gelişmeleri ve önlemleri günbegün takip ettiğimiz için, 30 Nisan tarihine kadar olan tüm etkinliklerimizi erteledik. Konu şu an toplum sağlığını korumak olduğu için bu konuda üstümüze düşeni yapmak görevimiz. ❏ Mekanlarda rutin yapılan temizlik işlemleri ne kadar etkili sizce? Ya da ekstra bir önleminiz oldu mu? Önerilen ve uygulanması gereken önlemlerle yapılmaya çalışılan rutin temizlik işlemlerinin etkisini artırmaktan ziyade insanların bir araya gelmesine bir süreliğine ara vermeyi hedefliyor. Biz de kararname yayınlanmadan önce etkinliklerimizi ertelemiş, gelişmeleri takip etmeye başlamıştık. ❏ Yakın gelecekte planlarınız neler? Bu

süreç uzarsa neler olabilir? Tüm sanatçı ekipleriyle düzenli iletişim halindeyiz. Tüm dünyada performans mekanlarının kapandığı, turnelerin ertelendiği bir dönemdeyiz. Salon’un bu sezonunu kapattık, şimdi ertelenen etkinliklerin yeni tarihlerini belirlemek ve yeni sezon programımızı yapmak için çalışıyoruz. Salon’un etkinliklerine başlama dönemini her zaman olduğu gibi sonbahar olarak planlasak da önümüzdeki dönem ne gösterir hep beraber göreceğiz. ❏ Bu sürecin Salon'a ve global olarak müzik sektörüne kalıcı etkisi neler olur sizce? Temel ihtiyaçlar dışında herkesin kendini izole ettiği bir dünyada, insanları bir araya getiren canlı müzik sektörü bugüne kadar görülmemiş büyüklükte maddi ve manevi zarara uğrayacak maalesef. Özellikle bağımsız yapılar/mekanlar, serbest çalışanlar, yapılan konserlerle hayatını kazanan sanatçı ve ekipleri... Hiç görülmemiş bir kriz ile karşı karşıyayız. Bu nedenle süreci atlatırken, sonrasını ve başka bir nedenden tekrarı durumunda nasıl hazırlıklı olmak gerektiğini konuşmalıyız. Meslek birlikleri yapılanmalarından mekan birliğine gündemde olan çok konu var. Süreçte beraberlik önemli. Bunlar şu an gündemde olmazsa kalıcı etki sadece zarar olur. Bu süreç çoğu mekan ve festivalin planlanma sürecinden etkinlik anına kadar önceliklerini değiştirecek. Şu an her anlamda sürdürülebilirliğin önemini bir kere daha gördük. ❏ Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Öncelikle evde kalın. Bir de imkanı olanların özellikle sanatçıları destekleyebileceği birçok yöntem var: Dijital ve fiziki yayınlarını, varsa resmi ürünlerini alarak onlara bu dönemde destek olabilirsiniz. Hep beraber bu dönemi atlattıktan sonra desteklemek istediğiniz mekan, kurum ve işletmeler için de bu geçerli.


KAPAK

.

‘Sektörün tüm oyuncuları bir araya gelmeli’

Ersin Babaoğlu Müzik yazarı

❏ Sürecin global olarak müzik sektörüne ve müzik gazeteciliğine etkisi ne olur sizce? Durum giderek daha ciddi bir hal alıyor. Salgının yaygın olduğu bu dönemde ve yakın gelecekte etkinliklerin iptal edilmesine aşinayız ancak ben bu satırları yazarken Haziran sonunda gerçekleşmesi planlanan Glastonbury de festivalin iptal edildiğini açıkladı. Tabii böyle büyük festivallerin ön hazırlık döneminde yüzlerce kişi görev yapıyor ve bu kişilerin de sağlığını düşünmek gayet olağan bir durum. Öte yandan yine Haziran sonunda gerçekleşmesi planlanan Danimarka'nın dev festivali Roskilde'nin yönetimi, festivali gerçekleştirme konusunda ısrarcı olacaklarını açıkladı. Bu salgının globalde tüm sektörleri olduğu gibi müzik sektörünü de olumsuz etkileyeceği çok açık. İnsanların bir araya gelmesinin riskli olduğu bir süreçte, aslında olağan bir durum yaşıyoruz. Korkulan senaryo, sektöre yeni giren, ilk adımını atan organizatör ya da promoter'ların finansal açıdan zorluk çekmeleri ve iflas etmeleri olur. Daha güçlü yapıda olan büyük firmaların ise küçülme dolayısıyla çalışanlarını işten çıkarma riskleri var. Ses ve ışık ekibinden barmenine, ağırlama ekibinden güvenlik görevlisine kadar sektörde ciddi bir işgücü olduğunu unutmamalı. Aynı risk müzik gazetecileri için de geçerli maalesef. Global ölçekte 100 milyon doların üzerinde bir gelir kaybından bahsediliyor. Öte yandan tüm bunların yanında, bağımsız müzisyenler açısından da zor bir süreçten geçiliyor. Unutmayalım ki canlı performanslar bu sanatçılar için en önemli geçim kaynağı. Müzisyenler iş yapamaz duruma geliyor ancak kira, fatura gibi ödeme yükümlülükleri devam ediyor. ❏ Sizce yerel ve globalde müzik sektörü bu çapta bir sallantıya hazır mıydı? Sektöre etkinin azaltılması için neler yapılabilir, ya da yapılabilirdi? Kesinlikle değildi. Açıkçası sadece müzik değil, herhangi bir sektörün öngörülemeyen böyle bir duruma hazırlıklı yakalandığını sanmıyorum. Türkiye açısından bakarsak, zaten bir süredir müzik sektöründe yaşanan ciddi problemler var. Artan kurlarla booking maliyetlerinin yükselmesi, ülkeye gelmeyi tercih etmeyen müzisyenler, terör olayları nedeniyle duran işler, sektörün üzerindeki

21

NISAN 2020

ağır vergi yükü gibi temel sorunlardan bahsediyorum. Böyle bir süreçte salgın nedeniyle işlerin tamamen durma noktaısna gelmesi, şartları iyice zorlaştırdı. Sektöre etkinin azaltılması için alınacak en kritik önlem, devletin sağlayacağı sübvansiyonlar ve vergisel kolaylıklar olur. Öte yandan sektörün tüm oyuncuları; yani promoter'lar, organizatörler, menajerler ve mekan işletmecileri hızlıca bir araya gelerek atılacak adımları birlikte değerlendirmeliler. Böyle bir örgütlenmenin mutlaka faydası olacağına inanıyorum. Öte yandan mesela Amerika'da Recording Academy (Grammy ödüllerini veren kurum), müzik endüstrisi için kritik anlarda destek toplayan vakfı MusiCares aracılığıyla bir yardım fonu oluşturdu ve bu fon kapsamında toplanan bağışları Covid19'dan etkilnen sektöre doğrudan destek olarak aktaracak. Türkiye için de benzer formüller düşünülebilir. ❏ İsviçre’deki m4music festivali ve Berlin Filarmoni Orkestrası’nın konserlerinin dijital ortamlardan yayınlanması gibi örnekler, virüsün etkileriyle hızlanan bir ‘dijital dönüşüm’e işaret ediyor gibi gözüküyor. Siz ne dersiniz, bunlar geçici deneyler mi, kalıcı dönüşümlere işaret ediyor mu? Teknik olarak tüm etkinliklerin böyle ilerlemesi mümkün mü? Sektörde neleri değiştirir? Evet, Viyana Devlet Operası da benzer bir şekilde online konserler vermeye başladı. Neil Young ve Chris Martin gibi isimlerde online mini konserler veriyor. Türkiye'de de bazı müzisyenler bunu deniyor. Buna tam anlamıyla bir dönüşüm demek doğru olmayabilir, "de facto" durumun bir yansıması sadece. Bildiğiniz gibi bir çok müze ve film festivali de arşivlerini online olarak ziyaretçilere açtı. Evde kalmak zorunda kalan insanlar için gayet güzel girişimler, devamı da gelecek gibi duruyor. Ancak geçici bir durum olduğunu düşünüyorum. Sonuçta bir performans mekanında, coşkulu kalabalıkla sevdiğin müzisyeni canlı olarak izlemenin, şarkılarına hep birlikte eşlik etmenin hazzı başka hiçbir şeyle doldurulamaz. Yani hayatımız normale döndüğünde, bu girişimler de son bulacaktır. ❏ Sizin gözlemlediğiniz / duyduğunuz şeyleri düşünerek, müzik endüstrisinin en büyük endişesi ne sizce? Çok net: Ayakta kalabilmek. Sektör belki 1-2 aylık durumu az kayıpla atlatabilir ama bu sürecin uzaması halinde mutlaka yasal düzenlemelerle destek olunması gerekiyor.

'Albüm çıkış tarihlerini ertelemek kaçınılmaz'

Gamze Sakallılar Sony Music Pazarlama Direktörü

❏ Bu süreç sizi nasıl etkiliyor?

İçinde bulunduğumuz süreç müzik sektörü açısından çok da yabancı olmadığımız bir durum. Daha çok yakın geçmişte de görebileceğimiz gibi birçok toplumsal olaydan ötürü ilk aşamada etkilenen sektör müzik ve eğlence sektörü oluyor. Ancak şu andaki durum bunlardan çok daha farklı çünkü söz konusu olan durum global bir sağlık sorunu. Bu sebeple alınan tüm tedbirleri ben de destekliyorum. Bu süreç biz müzik emekçilerini tabii ki olumlu anlamda etkilemiyor. Müzik sektörü de ekonomisi olan bir sektör. Hem sahnede görünenleri hem de sahnenin arka planında çalışan insanları çok ciddi anlamda zorlayan bir duruma girdik. ❏ Salgının tedavi süreci uzarsa neler olabilir? Bizler bir şekilde işimizi evimizden de olsa idare edebiliyoruz ancak müzisyenlerin tüm emeği sahnede. Dolayısıyla bence bu durumdan en çok etkilenenler de müzisyenler olacak. Onlar birkaç aylık planlarını ve bütçelerini takvimlerine aldıkları işlere göre planlarken bu işlerin iptal olmasıyla beraber ciddi bir maddi güçlüğe giriyorlar. Sürecin uzaması ekonomik olarak en çok onları zorlayacak gibi görünüyor. ❏ Yeni albüm ve teklilerin çıkış tarihleri etkilendi mi? Dinleyici sayılarında bir değişim var mı? Bazı ertelemeler oldu. Çünkü şu an tek bir gündemimiz var ve herkesin algısı bu salgında. Dolayısıyla bu ortamda bazı sanatçılarımız yeni işlerini paylaşma konusunda tereddüt yaşıyorlar, haklı bir tereddüt açıkçası o yüzden biz de bu erteleme kararlarına saygı duyuyoruz. Ertelemelerin bir diğer sebebi de promosyon sürecini hakkıyla yerine getiremeyecek olmamız. Birçok televizyon programı, radyo programı, röportajlar iptal edildi. Klip setlerini de öngöremediğimiz bir ileri tarihe ertelediğimiz için haliyle çıkış tarihlerini de ertelemek kaçınılmaz oluyor. İnsanlar evde daha çok vakit geçirdikleri için hem izleme hem de dinleme açısından online platformlara yönlenmiş durumdalar. Şu an durum çok yeni olduğundan büyük bir rakamsal değişiklik gözlemlemedim ancak yavaş da olsa ilerleyen bir artış var diyebilirim. Özellikle de sanatçıların son dönemde başlattıkları online konserler müzikseverlerin ilgisini hayli çekmiş görünüyor. ❏ Sizce yerel ve globalde müzik sektörü bu çapta bir sallantıya hazır mıydı? Sektör olarak bu denli bir sarsıntıya hazır olduğumuzu söyleyemem maalesef. Global bir firmada çalışan biri olarak ise teknik altyapı kurma ve krizle mücadele anlamında global firmaların oldukça hızlı aksiyon aldıklarını söyleyebilirim. Müzik sektörüne emek veren herkesin bir fikri ve önerisi vardır mutlaka bu konuda. Benim önerim ise siyasi arenanın dikkatini sektörümüze çekmek olur. Bu sürecin müzik emekçilerinde yarattığı maddi ve manevi sorunların belki aramızdan seçilecek birkaç temsilci ile ilgili bakanlıkların gündemine getirilmesinin etkili bir adım olacağını düşünüyorum.


22

KAPAK

.

NISAN 2020

'Etkinlikler iptal oldu ama müzik hiç susmadı'

Gül Mimaroğlu ENKA Sanat Direktörü

❏ Konserlerin iptali ve ertelenmesiyle

başlayan süreç, bakanlık talimatlarıyla mekanların geçici olarak kapatılmasına evrildi. Bu süreç sizi nasıl etkiliyor? Küresel bir sağlık sorunu haline gelen Korona virüs salgınından etkilenen ülkelerde kamusal ve sosyal hayata yönelik kısıtlamalar gündemdeyken, bu durum tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de birçok sektörü etkisi altına aldı. Etkilenen sektörlerin başında kuşkusuz kültürsanat sektörü geliyor. Dünyanın en ünlü müzik festivalleri başta olmak üzere pek çok grubun ve solistin turnesi ve konseri ya iptal edildi ya da ertelendi. Biz de ENKA Sanat olarak, Mart ve Nisan ayında gerçekleştirmeyi planladığımız etkinliklerin tamamını ileri bir tarihe erteleme kararı aldık. ❏ Kararname yayınlanmadan önce, siz bir önlem almış mıydınız? Mekanlarda rutin yapılan temizlik işlemleri ne kadar etkili sizce, ya da ekstra bir önleminiz oldu mu? ENKA Sanat olarak ilk günden bu yana konunun ciddiyetinin farkındayız ve sosyal izolasyon konusuna hayli önem veriyoruz. Bu amaçla hem sanatçılarımızı hem de izleyicilerimizi riske atmamak adına, ilgili kararnameden önce harekete geçerek, etkinliklerimizi tedbir amacıyla ertelediğimizi duyurduk. Öte yandan yıl boyu kullandığımız Oditoryum, Açıkhava ve Galeri mekanlarımızın, tüm etkinlikler öncesi ve sonrasında rutin temizlik işlemlerini eksiksiz şekilde gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda düzenli aralıklarla kurumumuz ve etkinlik alanlarımız dezenfekte ediliyor. Tabii Korona virüs gibi temas yoluyla oldukça kolay bulaşabilen bir virüs salgınının hayatımıza girmesinden sonra, dezenfeksiyon çalışmalarımızın sıklığını epey arttırdık. Ek olarak, kurum içi çalışan bilgilendirmelerimiz ve olası bir olumsuzluğa karşı nasıl hareket edeceğimize dair değerlendirmelerimiz de oldu. ❏ Yakın gelecekte planlarınız neler? Ertelenen ve iptal olan etkinlikler için süreç nasıl işleyecek? Bu süreç uzarsa neler olabilir? Şu an, devam eden ve belirsizliklerle dolu bir sürecin içerisindeyiz; gelecek

adına bugünden bir şeyler söylemek oldukça güç. Biz bu süreçte dünyada ve ülkemizde meydana gelen gelişmeleri yakından takip ederek -umuyoruz kien kısa sürede, yeniden seyircilerimiz ile buluşabilmek için hazırlıklarımızı son hızla sürdürüyoruz. En kısa sürede ama en başta sağlıklı günlerde, tekrar seyircimizle buluşmak için sabırsızlanıyoruz. ❏ Bu sürecin ENKA Sanat’a ve global olarak müzik sektörüne kalıcı etkisi neler olur sizce? Konuyu geniş bir perspektiften ele aldığımızda, sadece kurumlar ve sanatçılar değil, teknik görevlilerden catering hizmetine, gişe çalışanlarından organizasyon görevlilerine kadar sektörün içinde bulunan pek çok insan bu durumdan maalesef olumsuz etkilendi ve etkilenecek. Tüm müzik endüstrisinin ekonomik anlamda büyük yara aldığı üzücü bir gerçek. Öte yandan bu süreç dijital içerik üretimi ve teknoloji destekli yenilikleri de beraberinde getirdi. Bu gibi zamanlarda online içerik tüketimi de arttığından, tüm sektör adına aslına bakarsanız yeni bir pencere açıldı diyebiliriz. Koronavirüs salgınına karşı başlatılan, ünlü birçok kurumun ve sanatçının destek verdiği kampanyalar kapsamında evden takip edilebilecek birçok etkinlik, sanatseverlerin beğenisine sunuldu. ENKA Sanat olarak her zaman sanatın iyileştirici ve birleştirici gücünden ilham alıyor, sanatı ve sanatçıyı her koşulda izleyiciyle buluşturmayı amaçlıyoruz. Bu amaç doğrultusunda biz de bu sürece bir katkı sağlamak istedik ve kurum olarak bu dönemde online içerik üretimine ağırlık verdik. Düzenlediğimiz etkinliklerden kayıtları sosyal medya hesaplarımıza taşıyarak bir nevi dijital müzik arşivi oluşturmuş olduk. Ayrıca sanatçılarımız sosyal medya hesaplarımızdan bizler için online konserler düzenliyorlar. En büyük sevincimiz bugüne dek belki de bu sanatçıların konserlerine gitme fırsatı bulamayan pek çok izleyicinin, özellikle de gençlerin bu performansları evlerinde canlı izleme olanağı buluyor olması. Dijital dünyada gerçekleştirdiğimiz bu online konserler aracılığıyla hep birlikte sanatçıların evlerine, odalarına, stüdyolarına giriyor, sanatta sınırların dijital yolla nasıl eridiğine bir kez daha şahit oluyoruz. Etkinlikler iptal oldu ama bu yolla müzik hiç susmadı diyebiliriz. Bu gelişme ve deneyimler oldukça heyecan verici ve nihayetinde nereye evrileceğini hep birlikte göreceğiz. ❏ Eklemek istedikleriniz... Bu konunun bir de sosyolojik açıdan ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Kültür-sanat etkinlikleri, insanların bir araya gelerek sosyalleşmeleri, eğlenmeleri ve rahatlamaları için en güzel vesile. Böyle önemli bir ihtiyaca yanıt veren bir sektörün faaliyetlerine ara vermesi, insani ve toplumsal ilişkiler bakımından da etkilerini gösterecektir. Her şey normale döndüğünde, bu etkileri en aza indirmek amacıyla çalışmalarımıza devam etmeliyiz. ENKA Sanat olarak 1984 yılında başladığımız bu sanat dolu yolculuğu sadece bugün değil yarın da her koşulda sürdüreceğiz.

‘Daha güçlü bir şekilde devam edeceğiz'

İpek Yılmaz Konser fotoğrafçısı

❏ Mart ayı itibarıyla konser ertelemeler ve iptallerle başlayan süreç, bakanlık talimatıyla tüm etkinliklerin durdurulmasına evrildi. Bu süreç sizi nasıl etkiliyor? 2020 pek çok yabancı grubun gerçekleşen ve tarihi kesinleşen konserleri ile çok hızlı ve umut verici biçimde başlamıştı. Ancak konserler yine de Ramazan ayı öncesi ve sonrasına bölünmüş durumdaydı. Bugün ise tüm dünya olarak zor bir süreçten geçiyoruz ve her zaman olduğu gibi müzik ve sanat etkinlikleri en başta etkilendi. Hepimiz tabii ki olumsuz etkilendik. Sanıyorum mevcut pandemi durumunda farklı bir senaryo maalesef söz konusu değildi. Tüm fiili etkinlikler olumsuz etkilenirken bir yandan da sanatçılar online olarak dinleyicileri ile ilişkilerini sürdürüyor. Bu da gösteriyor ki insanlar en çaresiz anlarında yine sanata sığınmak istiyor ve umut veriyor. #TogetherAtHome hashtag’iyle Chris Martin’in canlı yayını insanları nasıl heyecanlandırdığının en gerçek kanıtı. Birçok müze yine online ve dijital platformlarında arşivlerini açıyor. Büyük bir dijitalleşmenin içine uzun süredir girmiştik fakat şu an gerçek bir dijital devrim oluyor. Konser atmosferi çok özel bir ruh ve onun yerini online yayınların alması çok zor ancak en kısa zamanda hepimizin hayatımıza kaldığımız yerden, çok daha güçlü bir şekilde devam edeceğimize inanıyorum. ❏ Sizin gözlemlediğiniz / duyduğunuz şeyleri düşünerek, müzik alanında çalışanların en büyük endişesi ne sizce? Söz konusu Korona virüs gündeminde vakaların önüne geçilse bile uzun vadede tüm dünyayı her sektörü kapsayan büyük bir ekonomik kriz bekliyor. Müzik sektöründe ise sanatçıların görünürlüğü dolayısıyla arka planda yer alan prodüksiyon ekibinin büyüklüğü pek bilinmiyor, fark edilmiyor. Işıkçılar, sesçiler, menajerler, rodiler, vb. ile çok kalabalık prodüksiyon ekipleri mevcut ve birçoğunun tek profesyonelliği bu olduğu için konser ve etkinliklerin iptali direkt olarak herkesin bütçesini, yaşam standardını etkiliyor. Bu müzik alanında çalışan herkes için geçerli. Sektörün nankörlüğü tartışılmaz bir gerçek ve her krizden ilk etkilenen alan. Bunu değiştirmek mümkün mü bilmiyorum ama müziğin ve sanatın, varlığı ile bize iyi gelen tek kaçış olduğunu toplum olarak bir bilinç ile kavramamızın gerektiğine inanıyorum. Dileğim herkesin kendini izole ettiği bu dönemde sanatla daha çok kucaklaşması ve hepimizin en az hasarla atlatması.


KAPAK

.

‘Sürecin ne olursa olsun normale döneceğine inanıyorum’

Murat Abbas Zorlu Performans Sanatları Merkezi Genel Müdürü

❏ Konserlerin iptali ve ertelenmesiyle başlayan süreç, bakanlık talimatlarıyla mekanların geçici olarak kapatılmasına evrildi. Bu süreç sizi nasıl etkiliyor? Tüm dünyayı etkisi altına alan böyle bir durum yaşanıyor; Bu süreçte bütün alışkanlıklarımız kökten değişiyor. Yeni alışkanlıklara ayak uydurmak, elbette kolay bir süreç değil. Özellikle bizim sektörümüz, insanların biraz da olsa stresten uzaklaşıp, bir araya gelerek rahatlamalarına yardımcı olmayı temeline alıyor. Bu nedenle, sanat etkinliklerinin olmadığı bir dünya mutlaka hepimizi etkileyecektir. Şu an bu durumun süresini öngörebilmemiz de pek mümkün değil. Ancak herkes için en önemlisi; sakin olmak ve evlerimizde kalmak. ❏ Kararname yayınlanmadan önce, siz bir önlem almış mıydınız? Mekanlarda rutin yapılan temizlik işlemleri ne kadar etkili sizce, ya da ekstra bir önleminiz oldu mu? Bizim her zaman önceliğimiz tüm paydaşlarımızın sağlığı olmuştur. Bunun için gerekli tüm önlemleri konu gündeme geldiği andan itibaren almıştık. Düzenli gerçekleştirilen temizlik ve dezenfeksiyon sıklaştırılmasının yanında ekstra hijyen önlemlerini de etkinlik alanlarımızda sağladık ve bunun olumlu geri dönüşlerini de aldık. Biz Zorlu PSM olarak, 13 Mart Cuma günü, gerek çalışma arkadaşlarımızın gerekse de izleyicilerimizin sağlıklarını düşünerek, 6 Nisan’da yeniden başlamak üzere, etkinliklerimizi durdurmuştuk. Hemen ardından da İçişleri Bakanlığımız bir genelge yayınlayarak, yurt genelindeki tüm kültür-sanat etkinliklerini Nisan sonuna kadar öteledi. Biz de Zorlu PSM olarak bu karar doğrultusunda geri gelme tarihimizi buna göre güncelledik. ❏ Yakın gelecekte planlarınız neler? Ertelenen ve iptal olan etkinlikler için süreç nasıl işleyecek? Bu süreç uzarsa neler olabilir? Elbette kurum olarak bizler de bu süre zarfında içeriklerimizi online dünyaya taşımak için çeşitli fikirler geliştiriyoruz ve geliştirmeye de devam edeceğiz. İçinde bulunduğumuz durumun ne kadar süreceğini henüz tam olarak ön göremiyoruz. Ancak bugün itibariyle Nisan ayı sonuna kadar etkinliklerimizi gerçekleştiremeyeceğimiz bir gerçek.

23

NISAN 2020

Bu süre zarfında şehrin kültür sanat hayatını dijital dünyaya taşımaya başlıyoruz. Dünyaca ünlü bazı sanatçılar, ülkemizden de tanınmış sanatçılar evlerinden performanslar sergilemeye başladılar bile. PSM ekibi olarak biz de, çeşitli “evde vakit geçirme önerileri” üzerine çalışmaya başladık. Bu kapsamda, düzenli olarak sosyal medya hesaplarımızdan, Zorlu PSM’nin okuma, dinleme ve izleme önerileri yer alacak. Bir yandan sanatçılarla farklı online performanslar planlıyoruz. Podcast yayınlarına başlamayı hedefliyoruz. Zorlu PSM olarak, sanatseverlerle ilgi alanlarını buluşturmak bizim birincil görevimiz. Bunu evdeyken de yapabilmemiz çok mümkün. Bundan da heyecan duyuyoruz. Birebir, daha yakın ilişkiler kuracağımıza inanıyoruz. ❏ Bu sürecin Zorlu PSM'ye ve global olarak müzik sektörüne kalıcı etkisi neler olur sizce? Bu sürecin bir dönüşüm süreci olduğunu düşünüyorum. Tüm sektörde olduğu gibi, dijital çağın gerekliliğiyle birlikte online platformların yükselişini yakından takip ediyorduk. Şimdiyse insanlara ulaşabilmek adına, bu dijital erişim ve iletişim bir zorunluluk haline geldi. Sürecin ne olursa olsun “normale” döneceğine inanıyorum. Sadece bundan sonrası için, sektör olarak dijitalle aramızı daha sıkı tutmamız gerekecek. Bizler de zaten bunun çalışmalarını başlattık ve çok yakında misafirlerimizle online platformlarda yan yana gelmeye başlayacağız. ❏ Eklemek istedikleriniz... Bu dönemin kendimizi daha iyi keşfetmek, uzun zamandır keşfetmek istediğimiz yeni dinlenceler ve okumalarla buluşmak için büyük bir fırsat olduğu düşüncesindeyim. Fiziksel olarak sağlığımızı korurken, ruh sağlığımızı da desteklemeli ve ihmal etmemeliyiz. Sanatseverler olarak bu dönemi bolca kitap okuyup, müzik dinleyerek, uzun zamandır beklettiğimiz filmleri, dizileri izleyerek, PSM’nin de sağladığı / sağlayacağı içerikleri takip ederek değerlendirebiliriz. Yeni bir deneyim yaşıyoruz ve sakin kalarak bu süreci de en az hasarla atlatacağımıza inanıyorum. Yeter ki bilinçli olalım, farkına varalım.

‘Sektörün hızlıca örgütlenmesi gerek’

Nurbanu Anter Basın danışmanı

❏ Mart ayı itibarıyla konser ertelemeler ve iptallerle başlayan süreç, bakanlık talimatıyla tüm etkinliklerin durdurulmasına evrildi. Bu süreç sizi nasıl etkiliyor? Eğlence sektöründe çalışmamızı etkileyen, işlerin iptaline varan toplumsal felaketlerle çok sık karşılaştık son yıllarda. Deprem, terör olayları gibi. Ancak tüm dünyayı etkileyen bir virüs kaynaklı global bir salgın hastalık durumuyla hepimiz ilk kez karşılaşıyoruz. Bir araya gelmemiz, topluluklar halinde eğlenmemiz şu an için toplum sağlığını etkilediği için her türlü sosyal etkinlik iptal edilmiş durumda. Salgını kontrol etmek amaçlı yapılan bu uygulama birçok sektör gibi eğlence sektörünü de derinden etkilemektedir. Sektörde yalnızca sanatçıların zorda kaldığı düşünülmemelidir. Bu durum mekan sahipleri ve çalışanları, biletleme, organizasyon şirketleri, teknik destek sağlayan ekipler, tanıtım ve halkla ilişkiler şirketleri, lojistik şirketlere kadar varan bir geniş sektörde yüzbinlerce ailenin maddi anlamda sıkıntı çekmesi demek. Çalışmadan, gelir elde etmeden birkaç ay bile ayakta duramayacak, faturalarını ödeyemeyecek birçok aileden bahsediyoruz. Üstelik iptal edilen etkinliklerin yapılmış harcamalarının, bilet iadelerinin getirdiği iş yükü, maddi yükü de hesaplayınca olay çok ciddi boyutta. ❏ Yakın gelecekte planlarınız neler? Bu süreç uzarsa neler olabilir? Global salgının ülkemizde kontrol altına alınacağı zaman ile ilgili doğru orantıda bu durum. Şu an için anlık gelişmelerle hareket ediyoruz ve önümüzü göremediğimiz için bu sürecin önümüzdeki Ramazan ayını da hesaba katarsak ayın ortasına kadar devam edeceğini düşünüyorum. Ama toplu halde bir arada olmanın kimsenin sağlığını etkilemeyecek hale gelmesi de gerekir. Yazın açıkhava festivalleri yapılabilir mi? Onu da şimdiden pek öngöremiyoruz. Uluslararası uçuşların iptal olduğu, sınırların kapatıldığı bir durumda yurt dışından sanatçı da gelmesi de ne zaman mümkün olacak hiç kestiremiyoruz. Uzun vadede birçok şirketin, freelance çalışanın maddi anlamda zorlanacağını düşünüyorum. Şu an herkes evinde olduğu için online konser çalışmaları var. Bazı sanatçılar canlı yayınlarla konserler, akustik dinletiler yapmaya başladılar. ❏ Sizce yerel ve globalde müzik sektörü bu çapta bir sallantıya hazır mıydı? Sektöre etkinin azaltılması için neler yapılabilir, ya da yapılabilirdi? Bence kimse bu boyutta bütün dünya ülkelerini etkileyecek global bir virüse hazırlıklı değildi. Şu an eğlence sektörünün hızlıca örgütlenip, gerekli mercilerle bağlantıya geçip bir takım hızlı destekler için görüşüyor olması gerekiyor. Sektör olarak kenetlenerek bu durumu beraber aşmak için çalışıyoruz.


24

KAPAK

.

NISAN 2020

'İptaller müzisyenden esnafa birçok kişiyi etkiliyor'

Özlem Demirkıran MEYPOM Basın Danışmanı

❏ Mart ayı itibarıyla konser

ertelemeler ve iptallerle başlayan süreç, bakanlık talimatıyla tüm etkinliklerin durdurulmasına evrildi. Bu süreç sizi nasıl etkiliyor? Elbette olumsuz etkiliyor. Özellikle dijital müziğe de geçişle, gelir kaynaklarımızın önemli bir yüzdesini konserler oluşturmaya başladı. Ülkede olağanüstü durum yaşadığımız dönemlerde ilk sırada konserler iptal oluyor. Toplumun diğer kesimlerinin iş hayatları devam ederken, konser çalışmalarının iptal edilmesi, müzik yapan kişilerin bu işi iş olarak değil, eğlenmek amacıyla yaptığı şeklinde algılanmasından kaynaklanıyor olabilir. Müzisyenler de, başka meslekleri icra eden insanlar gibi, gelirlerini yaptıkları müzikten elde ediyor. ❏ Müzisyenler nasıl etkileniyor, süreç uzarsa neler olabilir? Müzisyenler ve geçimini müzikten elde eden şirketler birçok sektöre göre olumsuz yönde daha fazla etkilenecek. Zira birçok sektörde salgın tehlikesi yavaşladığında hayat normale dönerken, müzik sektörü için süreç biraz daha uzun sürecek gibi görünüyor. Bir konserden birçok kişi gelir sağlıyor. İptaller sadece müzisyenleri değil, ses, ışık, sahne sistemini kuran arkadaşlarımız, güvenlik görevlileri, konserlerde gıda ürünleri satan esnafı bile etkiliyor. Müzisyenin mesleği ve gelir kaynağı doğrudan “müzik” olduğu için, dolayısıyla iptallerden en çok etkilenen kesim oluyor. Benzeri sıkıntılı süreçlerde devlet birçok sektör için teşviklerde bulunuyor ancak müzik başta olmak üzere, tiyatro, sinema vb. sanat çalışmaları yapan kesimler teşviklerin dışında tutuluyor. Bugüne kadarki hayatımda bir defalığına da olsa bunun istisnasını görmedim. Belki devlet de sanat çalışmalarını bir ticari iş olarak görmüyor. Umarım bu süreçte böyle olmaz. ❏ Yeni albüm ve teklilerin çıkış tarihleri etkilendi mi? Dinleyici sayılarında bir değişim gözlemlediniz mi? Planlarımız dahilindeki albüm ve tekli çıkış çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Evden çalışsak da görüşmelerimizi telekonferans, videokonferans yöntemiyle aksatmadan sürdürüyoruz. Neredeyse her gün maillerimize gelen demoları ekip olarak dinlemeye ve değerlendirmeye devam ediyoruz. Ayrıca yeni YouTube kanalımız MEYPOM Çocuk’ta, çocuklara yönelik içerik üretme çalışmalarımız da aralıksız devam ediyor. Önümüzdeki üç ay içinde 52’şer bölümlük 4 ayrı içerik olmak üzere toplam 208 içerik üreteceğiz. Dijital alanda dinleyici sayılarımızda bu döneme özel belirgin bir değişiklik gözlemedik. ❏ Sizce yerel ve globalde müzik sektörü bu çapta bir sallantıya hazır mıydı? Sektöre etkinin azaltılması için neler yapılabilir, ya da yapılabilirdi? Müzik sektörü uzun yıllardır zaten bir sallantı içinde. Sadece müzik sektörünün değil diğer sektörlerin, hatta sadece Türkiye'nin değil diğer ülkelerin de böyle bir felakete hazır olmadığını gözlemliyoruz. Bu defa sadece müzik sektörü değil, -umarız bu salgını atlattıktan sonra- Türkiye ve dünya ekonomisi yaşanan kayıpları en kısa zamanda ve en az kayıpla atlatabilir. Umarız devlet de, toplum da, bireyler de, kendi işlerini iş olarak kabul ettiği gibi, sanat çalışmaları yapanların da işlerinin “sanat” olduğunu ve geçimlerini bu işten kazandıklarını idrak eder. Bu vesile ile, bütün insanlara geçmiş olsun diyorum; hastalara acil şifalar ve bu felaketin kısa zamanda atlatılmasını diliyorum.

'Devamını düşünmek bile istemiyorum'

Sinem Vural Müzik yazarı

❏ Bu sürecin global olarak müzik sektörüne ve müzik gazeteciliğine etkisi ne olur sizce? Müzik gazeteciliği, üretim olmazsa etkilenir. Bu süreçte daha fazla üretim olacağına güvenim tam. Biz etkilenmeyiz gibi görünüyor ancak sektörde işsizlik maddi manevi sıkıntılı sonuçlara gebe. Özellikle freelance çalışanların, grupların, solistlerin bu süreçten ciddi maddi çöküşler yaşamadan çıkması pek mümkün gözükmüyor. ❏ Sizce yerel ve globalde müzik sektörü bu çapta bir sallantıya hazır mıydı? Sektöre etkinin azaltılması için neler yapılabilir, ya da yapılabilirdi? Türkiye’nin coğrafi yapısı ve gündem yoğunluğu sebebiyle her zaman bir parça “sallantı” öngörüsü vardı ama global çapta bu derece büyük çapta bir işlerin iptalini kimse tahmin edemezdi. Aynı bizim evde oturacağımızı öngörmediğimiz gibi. Bu etkilerin azaltılması için Almanya ve Fransa gibi sosyal devletlerin kültür sanat sektöründe çalışan freelance sanatçı ve eleman grubuna maddi destek, finansal imkanlar sunması gerekiyor. Bu süreçte meslek birlikleri ve Kültür Bakanlığı’yla doğru temaslar belki sonuçlarda hafifleme yaratabilir. ❏ Müzisyenler nasıl etkileniyor? Süreç uzarsa neler olabilir sizce? Özellikle çok büyük isimler değilseniz kenarda paranız pek olmuyor. Bunu dilediğin müzisyene,soliste,aranjöre sorup benzer yanıtlar alacaksındır. Düşünülen gibi büyük paralar kazanmıyor bu isimler. Dolayısıyla iş başına para kazanan her insanın karşılaştığı “iş olmazsa nasıl yaşayacağım” isimli ana sorunla baş başa kalacaklar. Kira, kredi ödemeleri, kredi kartları ödemeleri gibi aylık maaşlı çalışanın yaptığı ödemeleri yapamayacaklar. Ben devamını düşünmek bile istemiyorum açıkçası. ❏ Sizin gözlemlediğiniz / duyduğunuz şeyleri düşünerek, müzik endüstrisinin en büyük endişesi ne sizce? Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” olarak adlandırılan bu denli büyük bir salgının çok fazla hastaya neden olması ve sürecin daha da uzaması en büyük endişe. Bir çok organizatör ve mekan sahibi hazirana kadar olan planlarını askıya aldı bile. İyi niyetle Mayıs sonu, Haziran başı gibi bir tarihte etkinliklerin başlayabileceğini düşünüyorlar. Hastalığın yayılmamasıyla alakalı bir fikir sadece gündemde. En büyük endişe şüphesiz ki sürecin 4-5 aya uzaması hatta daha da geniş bir zamana yayılması.


KAPAK

'Devlet desteği hayati önem taşıyor'

.

‘Online konserlerin etkisi olacağını düşünmüyorum’

Özlem Şimşek Nayah Sahibi

❏ Bu süreç sizi nasıl etkiliyor?

Korona virüsü bağlamında dünyadaki gelişmeleri yakından takip ettiğimiz için bizde de benzer uygulamalar yapılacağını tahmin ediyorduk. Yine de 15 Mart Pazar gecesi yayınlanan genelge ile yaklaşık 12 saat içerisinde mekanımızı süresiz olarak kapatmak durumunda kaldık. Bu ani gelişme tüm dengemizi alt üst ettiği gibi sürecin doğasından kaynaklanan belirsizlik de bizim işletme olarak geleceğe dair plan ve program yapmamızı bütünüyle engelliyor. ❏ Ekstra bir önleminiz oldu mu? Türkiye'de ilk vaka açıklandıktan sonra biz de mekana personelin ve müşterilerin kullanabileceği dezenfektanlar yerleştirdik, ayrıca bir şirketle anlaşarak tüm mekanı dezenfekte ettirdik. Zaten Kadıköy'de çoğu mekan da bu konuda hassas davrandı ve ivedilikle benzer tedbirler alındı. ❏ Süreç uzarsa neler olabilir? Şu anda yakın gelecek yalnızca belirsizliklerden ibaret olduğu için herhangi bir plan yapmamız mümkün değil. Yeniden kapılarımızı açabileceğimiz tarih belli olduktan sonra önceden planladığımız ve gerçekleştiremediğimiz etkinlikler için yeni tarihler belirleyeceğiz, şu an için tek bildiğimiz bu. Diğer ülkelerdeki gelişmelere bakılırsa bu süreç birkaç ay da sürebilir, tüm ilkbaharı ve hatta yaz aylarını da kapsayabilir. Bu nedenle bizim şu an sezonun son iki ayı olan nisan ve mayıs için programlama yapmamız gereğinden fazla iyimser ve beyhude bir çaba olabilir. Mekanların kapalı kaldığı süre boyunca işletmeler hiç gelir elde etmeksizin kira, vergiler, stopaj, muhasebe, sigorta ve bağkur primleri gibi pek çok sabit gideri karşılamakla yükümlü. Bu giderler konusunda maddi destek veya muafiyet sağlanmadığı takdirde maalesef işletmelerin varlığını sürdürmesi şansa kalıyor. ❏ Sürecin sektöre etkisi neler olur sizce? Müzik sektörü, her türlü olumsuz olay karşısında aşırı hassas ve maalesef savunmasız bir konuma sahip. Konser ve etkinlik iptallerinin bu sektörden geçimini sağlayan binlerce emekçiyi çaresiz durumda bıraktığını söylemek mümkün. Özellikle bu durum yaz aylarında da devam ederse sektör için en azından önümüzdeki birkaç seneyi belirleyecek kalıcı tahribat bırakacağını öngörmek zor değil. Salgın geçtiğinde hem burada hem de global anlamda geride bir enkaz kalmaması ve hayatın kaldığı yerden devam edebilmesi için şu an pek çok ülkede olduğu gibi burada da devlet desteği hayati önem taşıyor.

25

NISAN 2020

Volkan Bozacı CES Production Kurucusu

❏ Süreç sizi ekonomik açıdan nasıl etkiliyor? Canlı müzik üzerine çalışan tüm birimler; menajerler, organizatörler, sanatçılar, ve mekanların tüm gelirleri kesilmiş durumda şu an. Bunun yanında yan sektörler de var. Ses sistemimizi veya ulaşımımızı sağlayan. Onların gelirleri de durdu. Bu çok ciddi bir sorun. Daha önce dünya böyle bir şeyle karşılaş-mamıştı. ❏ Yakın gelecekte planlarınız neler? Bu süreç uzarsa neler olabilir? Öncelikle belirli bir sürenin öngörülmesi gerekiyordu. Bence 3 ay boyunca canlı müzik

sektörü kepenk kapattı. Çünkü virüs 1.00020.000 arasında aylık artışı var gibi duruyor. Vaka var ardından Ramazan var. Bu süreçte etkinlik yapmak zor. Süreç kontrol altına alınabilirse haziran ayında konser yapmaya başlayabiliriz diye düşünüyorum. ❏ Müzisyenler nasıl etkileniyor? Süreç uzarsa neler olabilir? Süreç uzarsa sonuçları çok ciddi olur. Sadece müzik sektörü açısından değil, hiçbir sektör kalmaz. Sıfır gelire düşülürse kimse kirasını ödeyemez, yemek alamayacak duruma gelir. Çok fazla freelance çalışan müzisyen var, onların konserden başka hiçbir geliri yok. sigortalı çalışanların birikimleriyle geçinmeleri mümkün, şirketleri destek sağlayabilir. Ama süreç uzarsa geçinmek çok zor. Devletin konuya el atması, uzun vadeli krediler vermesi, SGK yapılandırmaları, vergi ötelemeleri gerekir. ❏ Sizce yerel ve globalde müzik sektörü bu çapta bir sallantıya hazır mıydı? Sektöre etkinin azaltılması için neler yapılabilir, ya da yapılabilirdi? Sektör hazır değildi. Müzik sektörü ülkedeki şehit haberi, patlama haberi gibi toplumsal olaylardan en hızlı etkilenen sektör. Bu durumda konserler hemen iptal edilir. Bundan dolayı kriz yönetimi yapmaya alıştık. Ancak bu çapta bir krize kimsenin hazırlığı yoktu. Sektöre etkinin azalması için devlet desteği şart. Böylece çalışanlarımızı yaşatma şansımız olabilir. Online konserler düşünülüyor ama gelirleri çok az olur. Etkisi olacağını düşünmüyorum. Daha neler yapılabilir diye müzik sektöründekiler olarak işbirliği içine girdik. Yakın zamanda sorunlarımızı bakanlığa aktaracağız ve takipte olacağız

'Müzik daha önce hiç bu kadar susturulmadı'

Yavuz Hakan Tok Müzik yazarı Müzik ve eğlence sektörünün kırılgan olması durumunun sadece bize özgü bir hâl olduğunu ve bunun yakın dönemde ortaya çıktığını düşünüyorum. Türkiye hiçbir zaman her şeyin sütliman olduğu bir ülke olmadı ama müzik daha önce hiç bu kadar susturulmadı. Başımıza gelen her üzücü durumda önce içinde müzik olan işleri öteler, iptal eder olduk artık. Başına gelen üzücü durumlar hiç bitmeyen bir ülke olarak da müzisyenler işlerini bir gün sonra ne olacağını bilememenin endişeyle yapmaya çalışır

oldu. Zaten evinden çıkmayan, biletli konser ve etkinliklere ya maddi ya da sosyal nedenlerle gitmeyen bir kitle hep vardı ama yüzde giderek arttı ve artan yüzdenin bu etkinlikleri düzenleyenlere ve gitmek isteyenlere sosyal baskısı karşı konulamaz hale geldi. Herkesin işine gücüne devam ettiği zamanlarda bile müzisyenlerin her şey bir yana, hayatlarını geçindirebilmek için işini yapmak istemeleri ayıp karşılanmaya başlandı. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Komşumuz Yunanistan’da ekonomik çöküşün ortasında bile sabahlara dek müziğin susmadığı tavernaların tıklım tıklım dolduğunu biliyoruz. Şu sıralar Avrupa’da virüs nedeniyle evlerine kapanmak zorunda kalan insanların balkonlardan söylediği şarkılar da müziğin en dar günde bile onaran, ayakta tutan etkisini bir kez daha gösteriyor. Tabii Korona virüs meselesi toplum sağlığına yönelik ciddi bir tehdit olduğu için tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de konserlerin, etkinliklerin iptal edilmesi, insanların toplu halde bulunduğu mekânların kapatılması son derece doğal. Her ne kadar insanların toplu halde bulunduğu mekânlar deyince ilk akla gelenin “pavyon, bar, diskotek” kelimeleriyle tanımlanan eğlence yerleri olması tuhaf olsa da. Bu toprakların kadim kültürüne bir dönüp bakmak müziğin sadece bir eğlence olmadığını görmeye yeter. Galiba şimdilerde müzisyenlere düşen de bunu işaret etmek, tekrar hatırlatmak, uzun uzun anlatmak. Konser, etkinlik iptallerine olabildiğince direnmek, müziğin birleştirici, onarıcı gücünü üstüne bastıra bastıra göstermek şart.


26

AJANDA

.

NISAN 2020

Dünyaya kulak verin

E

vde vakit geçirdiğimiz şu zamanlarda stream müzik platformlarının algoritmaları müzik keşfetmede yetersiz kalmaya başladı. Müzisyenlerin üretkenliği artmışken keşfedecek bir sürü şarkı ve albüm var. Yapay zekanın benzeri şarkılar önerdiği sistemden sıyrılıp, kanlı canlı, müzik zevki olan ve şarkıların ardınaki hikayeleri anlatan insanların yani VJ'lerin olduğu radyoları dinleyebilirsiniz. Tavsiyemiz bağımsız radyolar. Zira bağımsız radyolardaki VJ'ler reklam kaygısı olmaksızın, her türden parçalar çalabiliyorlar. Home office çalışırken ya da evde zaman geçirirken fondaki şarkınızı radyolar belirlesin.

RADIO MARGATE

60’ın üzerinde ülkeden dinlenen ve ismini İngiltere’deki bir kentten alan bağımsız platform Radio Margate; derleme müzik anlayışıyla yayınlarını internet sitesi üzerinden sürdürüyor. Afrobeat arşivcilerinden Alt-jazz koleksiyoncularına kadar pek çok deneysel orkestraya ev sahipliği yapıyor. Margate ekibinin, reggae evangelistleri, soyut elektronik müzik yapımcıları, yaratıcı müzik teknolojileriyle ilgili olan herkesle araları oldukça iyi. İlginç ve ana akım olmayan müzisyenleri ortaya çıkarmak ve olabildiğince herkese seslerini duyurmak istiyorlar.

DUBLIN DIGITAL RADIO

DDR, pek çok farklı müzik türüyle karşılaşabileceğiniz canlı yayınlarda elektronik müziğin üstünlüğünü sezebiliyorsunuz. Hafta sonu tüm gün yayın yapan DDR, hafta içi sabah saatlerinden akşam saatlerine kadar günlere göre farklı zaman aralıklarında yayın yapıyor. Web sitesinden ulaşabileceğiniz store bölümünde tişört, çanta ve USB bellek bulabilirsiniz. Bunun yanı sıra bağış da yapılabiliyor.

KIOSK RADIO

Belçikalı bir radyo. İnternet sitelerinden dinleyebileceğiniz yayınlarda; house, down tempo, ambient, caz, freejazz, hip-hop, funk, soul, tekno ve elektronik müzik türleriyle karşılaşabilirsiniz. Ayrıca bas ağırlıklı ve beat’lerin ön planda olduğu deneysel müzikler de yayınlarda yer alıyor.

THE LOT RADIO

New York'un sunduğu en iyi ve en çeşitli müzikleri yayınladıklarını ifade eden The Lot Radio yayınlarını, öncesinde Instagram sayfalarından duyuruyor. İnternet sitesi üzerinden

yapılan bağışlar ve yine internet sitesi üzerinden sattıkları ürünler sayesinde gelirlerini elde ediyorlar. Hafta içi 8.0000.00 arasında ve hafta sonu 10.0000.00 arasında dinleyebilirsiniz.

NTS

“Don’t assume” sloganıyla yola çıkan NTS, yeni müzisyenlere platform sağlıyor. NTS kısa sürede büyüdü ve en iyi çevrimiçi radyo ödüllerine layık görüldü. Müzikseverler için bizzat müzikseverler tarafından inşa edilen NTS’de onlarca program var.

SKYLAB

Sitelerinde şöyle yazıyor: “Dünyanın her yerinden dinleyicileri, sanatçıları, yapımcıları ve destekçileri kucaklamaktan gurur duyuyoruz.” Yayında çalacakları parçaları liste olarak saati saatine duyuruyorlar. Genelde chill out, lounge, downtempo, ambient, soft house türü hakim. Motivasyonlarını, kendine pek de yer bulamayan sanatçılara bir platform olma fikrine adadıklarını söyleyen SKYLAB ekibi; şehrin içine ve yurt dışına yayılan eklektik müziği, sanatsal gücü ve kültürel kapsayıcılığı önemli buluyor.

RADIO 80K

2015’te online yayın hayatına başladı Radio 80K. Kayıtları izleyebilme imkanının ardından 16 saatlik canlı yayını dinleme fırsatı verildi. Bu sayede dinleyicilere alternatifler sunuldu. Amaçlarını kaliteli ve zamanın sınırlarını aşan çağdaş müzik yayınlamak olarak belirleyen ve reklam almadan yayın yapan Radio 80K, haftanın her günü yayın yapıyor. Dilediğiniz takdirde programları web sitesi radio80k.de adresinden bulabiliyorsunuz. Bizim favori programımız Funkhaton.

LYL

2015’te Lyon’da faaliyete geçen LYL Radio bir yıl sonra Paris’te de bir stüdyo açtı. İki şehirde de yayın yapan istasyonun web sitesinden 7/24 yayın akışı var. Radyo programları salıdan cumaya öğlen 12’den gece 12’ye kadar yayınlanıyor. Kurucusu Lucas Bouissou, Lyon’da tuğla üstüne tuğla koyarak inşa ettikleri ve müzik seçkilerini insanlara dinletebildikleri bir yerin hayaliyle bu işe girişti. Uzun uğraşlar sonucunda 200’e yakın programı canlı olarak radyolarından yayınlamayı başardı. Hepsi Lucas’ın müziksever dostlarının desteğiyle oldu. Ekip, yaptığı işi lokal; kendilerini ise müzik geek’leri olarak tanımlıyor. Sitelerinde yer alan blog bölümünde ilginç listeler var, mutlaka bakın.


AJANDA

.

27

NISAN 2020

Sert müzik sevenlere göre belgeseller zleyecek çok şey var ve dijital dünyada izlenebilecek içeriklere dair bir rehber bulmak güç. Biz de rock ve metal müzik sevenlere rehber niteliğinde dokuz belgesel içeriği hazırladık. Kimisi konserin perde arkasını anlatıyor kimisi metal müziğin gelişimini...

İ

DEATH BY METAL

Death metal türünün vaftiz babası olarak anılan Chuck Schuldiner’ın hikayesini anlatıyor. Beyin tümörüyle savaşını kazansa da başka bir hastalıkla ölen Schuldiner, grubunun kirli geçmişini ve hayat hikayesini bulacaksınız. Epey gerçekçi…

GET THRASHED: THE STORY OF THRASH METAL

Thrash metal müziğin hikayesini mimarları anlatıyor: Metallica, Slayer, Megadeth, Anthrax, Testament, Kreator üyeleri… Trash metalin dünyadaki yolculuğunu ve gelişimini müzisyenlerle irdeliyor.

27: GONE TOO SOON

27 yaşında ölen müzisyenlerin dahil olduğu 27 Kulübü’nün meşhur altılısı Brian Jones (The Rolling Stones), Jimi Hendrix, Jim Morrison (The Doors), Janis Joplin, Kurt

Cobain (Nirvana) ve Amy Winehouse’un ölümünün altında yatanları ele alıyor. Netflix yapımı belgesel biraz karanlık bir içerik ama şaşırtıcı detaylar var.

ALICE COOPER - GOOD TO SEE YOU AGAIN

Rock tarihindeki en heyecan verici ve çığır açan sahne şovlarından birini izleyin. Alice Cooper ve grubu Billion Dollar Babies’in1973'teki Teksas turnesini konu alıyor. İki versiyonu olan belgesel film, sadece New York’ta gösterime girdi. Şimdi Amazon Prime’da. Grubun iç dünyasını ve hayranlarının çılgınlıklarını göreceksiniz.

KEITH RICHARDS: UNDER THE INFLUENCE

Efsanevi grup Rolling Stones gitaristi Keith Richards, müziğine etki eden hikayeleri ve bugün neler düşündüğünü anlatıyor. Bir dizi öğütler ve yüzleşmeler var. Dünyanın hayran olduğu rock müzisyen yaşlanınca neler oluyor...

PUNK'S NOT DEAD

Onlarca yılldır aynı şey söyleniyor, evet biliyoruz. Bu belgesel 70’lerini ve bugünün müzisyenlerini nasıl etkilediğini ele alıyor. Ve

punk müziğin üretken müzisyenlerine sorular soruyorlar. Yanıtlayanlar Dead Kennedys, MC5, Bad Religion, Green Day, Sum 41, Thrice gibi grupların üyeleri.

RAMMSTEIN: PARIS

Yönetmen Jonas Åkerlund, grubun Paris’teki konserini çekti ve kurguladı. Tartışmalı konserlerinden biri. Gidemedik diye üzülmeyin detayları burada izleyebilirsiniz. Zaten söz konusu Rammstein! Korona’ya yakalanan Till Lindemann’ın iyileşmesini beklerken...

METAL EVOLUTION

Metal müzik hakkında çeşitli belgeseller çeken Sam Dunn’un 11 bölümlük belgeseli. adından da anlaşılacağı üzere Heavy Metal’in çıkış noktasından itibaren geçirdiği evrim üzerine yoğunlaşıyor. Pre-Metal ismini taşıyan ilk bölümde heavy metal öncesine kabaca göz atan belgesel, bugün milyonlarca insanın takip ettiği türün kökenlerini araştırıyor.

COBAIN: MONTAGE OF HECK

Nirvana’nın kurucusu Kurt Cobain hakkında çekilmiş en detaylı belgesel. Orijinal kayıtlar, konserler, kamera arkası görüntüler, kendi çektiği görüntülerden hazırlandı.


28

AJANDA

.

NISAN 2020

KİTAP AJANDA

İstanbul Şarkıları: Şehrin Müzikli Tarihinde Kazı Çalışmaları Gökhan Akçura Araştırma Oğlak Yayıncılık 312 sayfa

Oyuncu: Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız: Adile Naşit Sibel Öz Araştırma İletişim Yayınları 256 sayfa

Müziği Boğan Gürültü Güneş Ayas Araştırma İthaki 352 sayfa

Caz Doğaçlama Sanatı Yavuz Akyazıcı Eğitim Esen Kitap 62 sayfa

Saygı Duruşu Siegfried Lenz Ç.: Ayşe Sarısayın Roman Can Yayınları 104 sayfa

Zahmetsiz Ustalık:İçimizdeki Usta Müzisyeni Özgür Bırakmak Kenny Werner Ç.: Selma Öğünç Müzik Pan Yayıncılık 222 sayfa

İstanbul Mizahı ve Reşat Nuri Güntekin'in Mizahi Hikayeciliği Nebahat Yusoğlu Edebiyat Hece Yayınları 455 sayfa

Şark Şekerciliği Friedrich Unger Lezzet YKY 152 sayfa

Jane Eyre Charlotte Brontё Ç.: Ayşe Belma Dehni Roman Doğan Kitap 664 sayfa

KİTAP DİNLEYİN

K

arantinada kitap okumaktan sıkıldıysanız ama yapacak bir şey bulamıyorsanız size farklı bir önerimiz var: Sesli Kitap. Kitap okumanın monotonluğundan sizi kurtaracak hem de aynı anda farklı şeyler yapmanızı sağlayacak sesli kitaplar ile karantina günlerinize neşe katacaksınız. Üstelik nereden bulacağım ben bu sesli kitapları diye endişe etmenize de gerek yok, bu kitapları dinleyeceğiniz bir çok platform var. Storytel: Ülkemizde en yaygını Storytel. 14 gün ücretsiz deneme dönemi var. Yani sesli kitaplarla aranızın nasıl olduğunu test edebiliyorsunuz. Sonrasında aylık abonelikle yüzlerce kitaba ulaşabiliyorsunuz. Üstelik bu platform birçok güncel yazara kendi kitabını da okutuyor. Bookself: Bünyesinde çok sayıda hem sesli kitap hem de e-kitap bulunduran, üstelik ücretsiz bir platform olan Bookself ’te sadece İngilizce kitaplar bulunuyor. Tabi bu durumu avantajınıza kullanıp yabancı dilinizi geliştirmek için de kullanabilirsiniz . Audioteka: Türkiye’de 20’yi aşkın yayıneviyle işbirliği yapan platformda; bunun yanı sıra İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça sesli kitap bulunuyor. Klasiklerden çocuk kitaplarına kadar birçok seçenek var. Audible: 150 bini aşkın kitap var. Uygulamanın diğerlerinden farkı Amazon Kindle entegrasyonu bulunması. Kindle kullanıcıları Audible kullanımına indirimle geçebiliyor. Serial Box: Uzun romanlar yerine kısa içerikler tercih edenler için iyi bir seçenek. Dramdan bilimkurguya kadar farklı türlerde birçok kitap bulunuyor. Ücretsiz deneyebiliyorsunuz. Akın Altan: Eğer sesli kitap platformlarına bütçeniz yoksa bu görevi gören bir çok YouTube kanalı var. Bunlar arasında arşiviyle dikkat çeken bir kanal var: Akın Altan. Seslendirme sanatçısı Akın Altan tarafından okunan Türk ve dünya edebiyatından birçok sesli kitabın bulunduğu bu kanalda 651 video bulunuyor.


TB

.

29

NISAN 2020

#1974 #GRATEFULDEAD #FESTIVAL #ABD

1974 yılı, ABD’de Iowa Eyalet'inde Grateful Dead grubunun konserinden bir kare... Grubun müzik tarihindeki imzası bir yana, asıl dikkat çeken şey fotoğrafta gözden kaçması mümkün olmayan 'ses duvarı'. 70 tondan daha fazla ağırlığa sahip bu sistem, onlarca parçadan oluşuyor. Grubun canlı performansları için özel olarak tasarlanmış, 1973’te Stanford Üniversitesi’nde ilk halleri gözükse de tam halini 1974’te almış. Dönemin teknik zorluklarını aşıp kalabalık seyircilere müziği düzgün yansıtmak için üretilen ‘duvar’ şahitlerin söylediklerine göre bunu gerçekten de başarmış. Başarmasa bile, Dan Healy ve Mark Raizene’nin ürünü olan bu canavarın görsel bir etkisi olduğu kesin. Kimi kaynaklarda, taşınabilen en büyük ikinci ses sistemi olarak gösteriliyor ayrıca. Müzik söz konusu olduğunda elbette boyu değil işlevi önemlidir ama, yine de hatırlamaya kesinlikle değer.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.