Hem 20

Page 1




Hayat

Guatr

Relax

20

BEYRUT

NZA

TÜRKİYE‘DE

IRKÇILIK

Erkeklerin Söylemeye Çekindikleri

İlişki

Güzellik & Estetik

ÜNLÜLERİN GÜZELLİK SIRLARI

Moda

Sağlık BU

SAYI DE

hem YAŞAM hemALIŞVERİŞ



Hem Editör’den 20. özel mutluluk… Kışın saf, rahatlatıcı ve bir o kadar da duygusallaştırıcı örtüsünden yavaş yavaş sıyrılarak baharın canlı renklerine özlem duyduğumuz bu günlerde Hem’ in 20. özel sayısından merhaba… Kendimize, iç dünyamıza daha fazla vakit ayırabildiğimiz kışın son günlerinde ondan geriye doğru sayıp sıfır dediğimizde baharda yapacağımız arınmayı, bahar temizliğini içimizde başlatalım. Düşüncelerimizdeki tüm olumsuzlukları, hayalimizdeki bir nehre bırakıp yerine pozitif duyguları, yaşama sevincini yerleştirelim ki bahara arınmış, uyanık bir şekilde girelim. İşte Hem’ de böyle bir zaman diliminde 20. özel sayısı ile, tüm canlılığı ve renkliliği ile sizlerle. Bu sayımızda da diğer sayılarımızda olduğu gibi alışverişten modaya, güzellikten sağlığa, toplumsal sorunlardan yaşanmış hikâyelere kadar 20. Sayımızın özelliğine yakışır şekilde farklılıkları ve renklilikleri ile içinizi ısıtacak. Kimi zaman ruhunuzda var olan enerjiyi keşfedebileceğiniz, geçmişe yolculuk yapacağınız bu sayımızda sizlere içinde bulunduğunuz zamanın kıymetini hatırlatacak Can Dündar’ın “Yaşamı Ertelemeyin” adlı yazısından bir kesiti sunuyorum: “Haftaya giderim, dediklerinizi ziyarete gidin acilen. Haftaya orada olmayabilirler. Babanızın elini öpecekseniz, oğlunuzu lunaparka götürecekseniz, aşkınızı ilan edecekseniz;…şimdi yapın! Ve, ne olur, söylemek için özel bir an beklediğiniz o sihirli sözcükleri hemen söyleyin sevdiğinize. Söylemeye niyetlendiğinizde çok geç olabilir. Daha kaç bahar olacak ki hayatınızda? Yaşamı ertelemeyin, beklediğiniz “o gün” işte “Bugün!” Yaşamın farklı ve canlı renkleri ile Hem 21’ de yeniden bir arada olmak dileği ile…

Adına Mustafa BAYRAM

EDİTÖR Ayşegül KORKUT aysegul@atmmedya.com

YARATICI YÖNETMEN - TASARIM Sercan Melik ASLAN Osman ŞEKER

MÜŞTERİ TEMSİLCİLERİ Hüseyin ERDOĞAN Ali SİNAN

Candan Ofset

DAĞITIM KOORDİNASYON Atm Lojistik Uğur YILDIZHAN

Ayşegül KORKUT

Fevzi Çakmak Mah. Bozantı Cad. No : 96 KAYSERİ

REKLAM REZERVASYON

Bize Yazın info@hemdergi.com


,




ÇEVREYE VE BÜTÇEYE DOST BABYNEO YIKANABİLİR BEBEK BEZİ Doğal microfiber yapısıyla hem bebek sağlığını koruyan hem de aile bütçesine zarar vermeyen ‘Yeni Nesil Yıkanılabilir Bebek Bezleri’, Türkiye’de BabyNEO ile hayat buluyor. BabyNEO yıkanabilir bebek bezi, kullan at bebek bezlere oranla daha sağlıklı, sıvı tutucu ve çevre dostu özellikleriyle de fark yaratıyor. Antialerjik ve Anti-bakteriyel Microfiber’den üretilen bu bezler, bebek cildinin zarar görmesini de engelliyor. Tamamı Türkiye’de üretilen BabyNEO Yıkanabilir Bebek Bezi, yıkanabilme özelliğinin yanı sıra kullan-at bebek bezlerine kıyasla sağlıklı ve ekonomik yapısı ile dikkat çekiyor. BabyNEO ürünleri, nefes alabilen doğal anti-alerjik ve anti-bakteriyel microfiber kumaştan üretildiği için bebeğinizin cildinde pişik ve alerji oluşumuna fırsat vermiyor. BabyNEO, ürünleri doğal oluşunun yanı sıra, geri dönüşüm özelliği ile çevreyi de koruyor. Yeni nesil bezler, bebeklere doğumundan itibaren en iyi korumayı ve maksimum rahatlığı sağlıyor.

DE’LONGHI İLE SAĞLIKLI VE LEZZETLİ IZGARALAR De’Longhi yepyeni ürünü BQ 100 Çift Katlı Dumansız Izgara, klasik ızgaraların aksine dumansız ızgara konforu ile yüzde 100 sağlıklı yemekler sunuyor. De’Longhi ızgara, özellikle diyet yapanlar için doğru seçim. Daha az yağ kullanımı ile sağlıklı pişirme imkanı sunan De’Longhi, çift katlı yapısı sayesinde aynı anda et ya da sebze gibi pek çok yemeği pişiriyor. Mutfaktan gelen mis gibi ızgara kokusu, aileniz ya da misafileriniz için hazırladığınız sofralarda leziz tatlara De’Longhi ile ulaşıldığını kanıtlayacak. İstenilen ısıda pişirme seçeneği sunan De’Longhi dumansız ızgara, sizi ve sevdiklerinizi farklı tatlara davet edecek.

SAĞLIKLI CİLDİN FORMÜLÜ; DERMOKİL TONİK Dermokil tonik, nem düzenleyici etkisi ve alkol içermeyen formülü ile cildinizi tazeliyor. Cildinizin kurumasını önleyerek, gözenekleri tıkayan ölü hücreleri, yağı ve makyaj kalıntılarını derinlemesine temizliyor. Kadınların, en büyük problemi belli bir yaş sonrası yüz ve boyun bölgelerinin, eski sıkılığını kaybetmesi oluyor. Dermokil Tonik ise cildi arındırırken aynı zamanda sıkılaştırıyor. Normal, kuru, yağlı olmak üzere 3 farklı çeşidi bulunan Dermokil tonik, her cilt tipine göre kolayca uygulanabiliyor. Bu ürün ile en hassas ciltler bile tahriş olmadan ferahlıyor ve rahatlıyor.


HAVAIANAS 2012 YAZ SEZONU KOLEKSİYONU İLE YİNE HAYATIMIZA RENK KATACAK Dünyaca ünlü Brezilyalı flip flop markası HAVAIANAS, 2012 yaz sezonu için yepyeni modelleri ve sürprizleri ile geliyor Yaz sezonunun starı ve dünya flip flop modasının öncü markası Havaianas, 2012 yaz sezonu için hazırladığı yeni koleksiyonunda, yine her zevke ve her yaşa uygun modeller sunuyor. Bayan, erkek, çocuk ve bebek için bu sezon da klasik modellerinin yanısıra, arkası bantlı modelleri ile Grace, kalın kanvas bantlı Urban, fosforlu ince bantlı Slim Cool, 80'li yıllara imzasını atan ünlü bez Espadriller, bantları aksesuarlı Style ve en az anne babaları kadar şık olmaları için bebek ve çocuklara özel cars, princess, minnie ve mickey karakterli farklı modeller tasarlayan Havaianas'ın rengarenk koleksiyonu yine vazgeçilmeziniz olacak...

EĞLENCELİ RESİMLER İÇİN PELİKAN SULUBOYA Hayallerin kağıda aktarılmasının en güzel yolu olan resim, suluboya tekniği ile daha güzel ve canlı. Özellikle ilkokul çağdaki çocukların tercihi olan suluboyalar, Pelikan kalitesiyle çocukların özgürce ve keyifle resim yapmalarını sağlıyor. Pelikan suluboyaların yıkanarak kolayca çıkıyor olması ise hem annelere hem de çocuklara rahat bir nefes aldırıyor. Organik maddeler kullanılarak hazırlanan Pelikan suluboya seti, hızlı çözünürlük sağlayabilmek için gerekli paleti kapağında bulunduruyor. Geniş karıştırma gözlü çıkarılabilir kapak, boyaların birbiri ile kolayca karıştırılmasını sağlarken çalışma alanının da daha geniş bir alana yayılmasını sağlıyor. Ayrıca, Pelikan suluboya setinin yeni tasarımlı renk gözleri, kutudan kolayca çıkarılabiliyor ve kutu içerisinde boyaların yerleri değiştirilebiliyor. Kapakta isimlerin yazılabilmesi için hazırlanan özel alan ve bu alana yapıştırılabilen etiketlerle de boyanın kime ait olduğu bilinebiliyor.

KING PAOLO, YENİ SEZON ERKEK AYAKKABILARINI GÖRÜCÜYE ÇIKARDI Sektörünün öncü ayakkabı markası King Paolo, birbirinden farklı modelleriyle öne çıkıyor. Yeni sezonda beyaz, gri, açık kahve, lacivert renk seçenekleriyle, erkekler hem spor hem de klasik ayakkabıları ile göz dolduracak. İster takım elbise, ister günlük olsun her tarz kıyafetin altına giyilebilecek King Paolo ayakkabı seçenekleriyle, erkekler bu sezonu şık ve rahat ayakkabılarıyla tamamlayacak. Ayakkabı sektöründe ses getiren farklılıklar yaratan King Paolo, her kıyafet tarzına uygun ayakkabı modelleriyle yeni sezonda müşterilerine kapılarını açıyor. Ayak sağlığına önem verenlerin vazgeçilmez markası olan King Paolo, yalnızca rahatlık değil şıklığı da arayan ve trendleri yakalamak isteyen erkeklerin öncelikli tercihi oluyor.


Çizgi roman desenlerinden çizgi film karakterlerine kadar geniş tasarım, boyut ve materyal yelpazesi olan Plomo şallar Bilstore’larda sizi bekliyor! Disney karakterli tasarımlarıyla ünlü şallar canlı renklerin yanı sıra, siyah beyaz kombinasyonları ve leopar desenli çeşitleri ile karşımıza çıkıyor

Koton İlkbahar – Yaz 2012 Koleksiyonu, baharın ılık günlerine, taze ve tatlı dondurma renkleri ile giriyor. 1950’li yılların şekerimsi renk paletinde kayısı, tozpembe, limon sarı, çilek, lila, mint ve bebek mavisi var. İştah açıcı butonlar, 50’li yıllardaki Hollywood yıldızlarının ‘hanımefendi’ siluetleriyle kombinleniyor. Kalem eteklerle bomber montlar, bele oturmalı uçuşan elbiseler ile ufak hırkalar, bilek üzerinde biten cigarette pantolonlar ile minik gömlekler takımlanıyor. Uçuşan piliseler, ipekliler, koton ve güpürler, abartılı çiçek desenleri, tekrarlayan meyve motifleri ve simetrik baskılar, baharın en ‘tatlı’ gardırobunu oluşturacak.

Krokan ve tarçını seviyorsanız Özsüt’te mart, sizin ayınız olacak! Pastalardan Karaorman Krokan, kahve çeşitlerinden ise Cinnamon Hazelnut Mocha özel fiyatlarıyla Özsüt’te tatlı tutkunlarını bekliyor.


íHKLUOHU VROXQXODQ KDYDQÜQ NDOLWHVL LOH

PD ND ROXUODU

13


Ortadoğu’ nun Paris’i

“BEYRUT”

Akdeniz kıyısında, Lübnan’ ın en büyük limanına sahip olan başkent Beyrut, Ortadoğu’ nun sanat, moda ve eğlence merkezi olarak herkesimden insanı kendine çekmeyi başarıyor. Nüfusun büyük bir kısmını Müslümanların oluşturduğu kent, Hristiyan Arap ve Hristiyan Ermenilere de ev sahipliği yapıyor. Cami ve kilise avlularının iç içe geçtiği, ezan sesi ile kilise çanlarının yankılandığı sokaklarda yürürken etkilenmemeniz mümkün değil. Beyrut sokaklarında bir tarafta savaşın izlerini taşıyan binaları görebilirken diğer tarafta da eğlence merkezlerini ve gökdelenleri görmeniz mümkün. Birçok tezatın bir arada bulunduğu bu kent, geçmiş ile gelecek arasında adeta bir köprü niteliği taşıyor. Arap tarzı Osmanlı dönemine ait yapılar ile residens, bar, kafe gibi modern binaların da yer aldığı Beyrut, birçok sanat galerisini de içinde barındırıyor. Lübnan bankalarının güzellik harcamaları için müşterilerine kredi verdiği Beyrut’ ta dünyanın en güzel ve bakımlı bayanlarını görmeniz de mümkün. Gezmekle bitiremeyeceğiniz, her adımınızda farklılıklara şahit olacağınız Beyrut sokaklarında yolculuk yapmak size de büyük keyif verecek.

Otuz yıllık Lübnan iç savaşının ardından tüm canlılığı ile dünyaya gözünü yeniden açmayı başaran Beyrut, bütün kültür ve dinlerin bir arada yaşayabildiği eşsiz masalsı bir kent.

Açık Hava Müzesi “Downtown” Beyrut şehir merkezi Downtown; Roma şehri kalıntıları, Osmanlı mimarisine ait saat kulesi, günümüzde devlet sarayı olarak kullanılan Osmanlı kışlası, Ulusal Parlamento Binası, önceleri kilise olan ancak Memluklular tarafından camiye çevrilen Ömer Cami ve tarihi kiliselerinin yanında restore edilen binaların altındaki lüks mağaza ve restoranlarıyla geçmiş ile geleceği harmanlayan bir yer.


“Beyrut Özgürlük Meydanı”

İç savaş sırasında kanlı çarpışmaların sahne aldığı, savaş sırasında yeşil hat olarak bilinen Özgürlük Meydanı şehitler adına yapılmış bir anıta sahip. Müslümanların kuzeyinde, Hristiyanların da güney tarafında oturduğu meydan, iki farklı kültürün kesiştiği noktayı oluşturuyor.

Her Daim Canlı “AŞRAFİYE”

Hristiyanların yoğun olarak yaşadığı bir semt olan Aşrafiye’de eski kiliselerin, antikacıların, lüks restoran ve mağazaların yanında iç savaş döneminin izlerine rastlamanız da mümkün. Eski Roma kalıntıları üzerine kurulan Aşrafiye’ nin en canlı yerini ise bar, restoran ve kafelerin sıralandığı Monot Caddesi oluşturuyor. Eğlencenin Adresi “Hamra ve Gemmayzeh Caddeleri” Gece 22.00’ den sonra canlanan Gemmayzeh Caddesi ise müzik ve içkinin sınırsız olduğu bar, kafe ve lokantalarla çevrili.

Eşsiz Güzelliğe Sahip “Jeitta Mağarası”

Yer altı nehrinin oluşturduğu, geçmişi Paleolitik Çağ’ a kadar uzanan tarihi mağara Lübnan iç savaşı süresince cephanelik olarak kullanılırken 1995 yılında yapılan yatırımlar ile turizme kazandırılıyor. İki kattan oluşan doğa harikası mağarayı sandal ile gezerken içerisindeki ışıklandırmalarla eşsiz bir görüntüye kavuşan kireç taşları ve sarkıklardan büyülenmemeniz elde değil. Fotoğraf ve video çekiminin yasaklandığı mağaranın eşsiz görüntülerini hafızanıza kaydetmeyi unutmayın.

“Byblos Antik Kenti”

Beyrut’ un kuzeyinde Fenikeliler tarafından kurulan Byblos, 7000 yıllık geçmişe sahip tarihi bir liman kenti. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınan Byblos antik kalesi, baharatçıları, küçük balıkçı limanları ve kafeleri ile canlılığını halen koruyor. Papirüs ticaretinin yaygın olarak yapıldığı bir liman kenti olduğu için Yunanlılar tarafından papirüs anlamına gelen Byblos ismi veriliyor.

“Korniş Sahili” ve “Güvercin Kayalıkları”

Yürüyüş ve sporun yapıldığı uzun bir sahile sahip olan Korniş, Müslüman ve Hristiyan herkesin tercih ettiği bir yer. Büyük oteller, kafeler ve plajların bulunduğu Korniş sahilinin sonuna doğru ise Güvercin Kayalıkları olarak bilinen Raouche Kayalıkları gün batımını izlemek isteyenler için çok özel fotoğraf kareleri sunuyor. Denizin içerisinde yer alan iki adet kaya parçasından oluşan Güvercin Kayalıkları, sergilediği estetik görüntü ile herkesi cezbediyor.

15




Baharın gelmesi ile birlikte çarpıcı bir güzelliğe sahip olmak istiyorsanız önerilerimize kulak verebilirsiniz.


Çikolata Tadında Harika Bir Cilde Sahip Olabilirsiniz

Tadına kimsenin karşı koyamadığı çikolata bu kez ağzınızı değil cildinizi tatlandırıyor. Tarihi kökeni mayalara kadar uzanan çikolata asırlardır toplumların vazgeçilmez bir lezzeti olmasının yanında cilde getirdiği güzellik ile de gündemde. Benzersiz lezzetinin dışında yüksek tansiyon ve kolesterol hastalarına iyi geldiği gibi vücutta salgıladığı endorfin hormonu ile de yiyenleri mutluluğa ulaştırıyor. Çikolata içerisinde yer alan kakao yağı, cildiniz için de iyi bir nemlendirici olma özelliğini taşıyor. Epilasyon sonucu aşırı derecede kuruyan cilde ve çatlamış yüzeylere yarattığı nemlendirme etkisi ile cildinize doğal bir canlılık kazandırırken yarattığı hoş koku ile de vücudunuzu rahatlatıyor.

ÇİKOLATA MASKESİ Malzemeler: 1 tatlı kaşığı bal Yarım çay bardağı kakao 1 çorba kaşığı süt kreması 1-2 damla zeytinyağı Hazırlanışı: Malzemeleri cam bir kabın içerisinde karıştırın. Sürülebilecek kıvama getirdiğiniz maskeyi yüzünüz dâhil olmak üzere nemlendirmek istediğiniz vücudunuzun diğer bölümlerine de sürün. 15 dakika kadar beklettikten sonra ılık su ile yıkayın. Maske sonrasında cildinizde hissedeceğiniz yumuşaklık sizi memnun edecek.

19


Saçlarınızda Kalıcı Güzellik “BREZİLYA FÖNÜ” Bayanlar için artık her gün fön çekme, düzleştirme devri sona eriyor. Saçlarınız neredeyse her gün düzleştiricilerin, maşaların ya da fön makinelerinin yaydığı yüksek ısı yüzünden ciddi şekilde yıpranıyor, bunun yanında kullanılan boyalar yüzünden de saçlarınız kuruyup, canlılığını kaybediyor. Saçlarınızın bakımlı olması için çabalarken bir yandan da uyguladığınız yöntemlerle saçlarınızı bakımsız hale getirebiliyorsunuz. Artık tüm bu eski yöntemleri geride bırakabilirsiniz. Saçlarınızın ömrünü uzatacak, bakımını kolaylaştıracak Brezilya Fönü imdadınıza yetişiyor.

Brezilya Fönü ile Pratik ve Uzun Süreli Güzellik Yaklaşık 10 yıl önce Latin Amerika’da başlayan Brezilya Fönü şu an Türkiye’ ye kadar etkisini göstermiş durumda. Brezilya fönü keratini içeriğinde bulundurduğu kakao özütü ve çikolata aroması sayesinde yıpranan saça uzun süreli nemlilik ve canlılık kazandırıyor. Kıvırcık, düz bütün saç tiplerinde uygulanabildiği gibi bayanlara bu fönü yaklaşık 4 ay kadar bir süre kullanım olanağı sunarken sağladığı bakım ile de bayanlara ayna karşısında kaybettikleri zamanı tekrar bağışlıyor. Brezilya fönünü bu konuda yeterli bilgi ve donanıma sahip kuaför salonlarında uygulatabilirsiniz. Uygulama sonrasında kavuşacağınız düz ve hacimli saçlar kendinizi uzun süre iyi ve bakımlı hissetmenizi sağlayacak. Yalnız hamile bayanlar ve astım gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan kişiler için önerilmiyor.


Cildiniz Güzelleşiyor Yağlı ya da kuru bir cilde sahipseniz yulaf ve havuç maskeleri ile daha sağlıklı bir cilde kavuşacaksınız.

Yulaf ile Ciltler Yağlarından Arınıyor Mineral bakımından zengin vitamin deposu olan yulaf, ciltteki fazla yağları ve siyah noktaları temizliyor. Sinir sistemini rahatlatan, kolesterolü düşüren, bedensel yorgunluğu gideren yulaf her yaşta duru bir güzelliğe sahip olmanıza yardımcı oluyor. Eğer yağlı ve siyah noktalı bir cilde sahipseniz yulaf imdadınıza hemen yetişiyor. Yulaflı cilt maskesi ile cildinizin yağlarından arınıp, doğal ve canlı bir güzelliğe kavuşacağından emin olabilirsiniz.

Havuç ile Cildiniz Nemleniyor İçerisinde barındırdığı bol miktardaki A vitamini sayesinde sindirimi kolaylaştıran, kansızlığa, kalp hastalıklarına, romatizma ve Gut hastalığı gibi çok sayıda hastalığın tedavisine yardımcı olan havuç cilt sağlığı içinde önemli bir besin maddesidir. Kuru, nemsiz bir cilde sahipseniz havuç maskesi sizin için doğal bir krem olacaktır. HAVUÇ MASKESİ

YULAFLI CİLT MASKESİ

Malzemeler 1 yumurta sarısı Yarım tatlı kaşığı sızma zeytinyağı 1 tatlı kaşı kadar havuç suyu

Malzemeler 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi Bir miktar su

Hazırlanışı Bütün malzemeleri cam bir kabın içerisinde karıştırın. Sürülecek kıvama gelen maskeyi cildinize göz çevresi hariç uygulayın. 10 dakika kadar beklettikten sonra ılık su ile yıkayın. Bu uygulamayı düzenli olarak bir hafta boyunca günde bir kez yapın. İlerleyen zamanlarda cildinizde kuruluktan eser kalmayacaktır.

Hazırlanışı Küçük bir kaba aldığınız yulaf ezmelerini üzerini geçecek kadar su ekleyerek kısık ateşte haşlayın. Haşlanmış yulafları bir kaba alarak çatalla ezin. Sürülecek kıvama getirdiğiniz yulaf ezmesini göz çevreniz hariç cildinize sürüp, 10 dakika kadar bekletin. Ilık su ile cildinizi temiz-ledikten sonra cildinizin fazla yağlarından arındığını hissedeceksiniz.


Sivilcelerinize Artık Katlanmak Zorunda Değilsiniz Ergenlik çağında başlayıp uzun bir dönem cildinizin görünümünü olumsuz etkileyen sivilceler için sizlerde evinizde maske hazırlayabilirsiniz. Yağ bezelerinin cilde açılan kanalları tıkaması sonucu oluşan sivilceler cildimiz başta olmak üzere, omuz ve sırt bölgelerinde de görülebilmektedir. Kalıtımsal özelliklerin yanında tüketilen yağ oranı yüksek olan besinler de sivilcilerin oluşmasında önemli bir etkendir. Sivilceleriniz ile başınız dertte ise paylaşacağımız maske tariflerinin cildinize iyi geleceğini düşünüyoruz.

LIMON MASKESİ Malzemeler 1 çay kaşığı aspirin tozu 1 çay kaşığı limon suyu Bir miktar beyaz kil Hazırlanışı: Malzemeleri cam bir kabın içerisinde karıştırın. Oluşan karışımı sivilcelerinizin bulunduğu bölgeye sürün. 10 dakika kadar beklettikten sonra ılık su ile yıkayabilirsiniz. GÜL SUYU MASKESİ Malzemeler: Bir miktar gül suyu Bir miktar kil Hazırlanışı: Malzemeleri cam bir kabın içerisinde sürülecek kıvama gelecek şekilde karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı sivilcelerinizin üzerine sürüp, 10 dakika bekletin. 1 hafta boyunca düzenli bir şekilde kullandığınız takdirde cildinizdeki olumlu sonucu sizlerde hissedeceksiniz.


aydınlık bir gelecek için Çocuk Gelinlere HAYIR!

23


Bugüne kadar kadının toplum hayatındaki yerinin iyileştirilmesi yönünde birçok projeye imza atan Uçan Süpürge’nin kuruluş öyküsü nedir? Uçan Süpürge 1996 yılında Ankara’da kuruldu. Kuruluşunda, kadın hareketinin içinden gelen, bu alana emek vermiş kadınların çabası ve iletişim temelinde çalışacak bir kadın örgütüne duyulan ihtiyaç var. Uçan Süpürge, yıllar içinde Türkiye’nin bütün illerinde kadınlara yönelik çok sayıda projeyi hayata geçirdi. Bu projeleri www.ucansupurge.org adresindeki sitemizde görebilirsiniz.

Selen Doğan Uçan Süpürge Haber Merkezi Genel Yayın Yönetmeni

Kadınların toplum içerisindeki sesi olan Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği’ nin başlattığı imza kampanyası, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ ne kadar sürecek. Bu kampanya, çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi için yasal mevzuat oluşturulması ve yaptırımların ağırlaştırılması yönünde düzenlemeler yapılmasını amaçlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ ün kadınlar hakkındaki “Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin! sözü, ülke kalkınmasında kadınların teşkil ettiği önemi çok iyi anlatıyor. Kadınların toplum hayatındaki konumunun iyileştirilmesi için birçok başarılı çalışmaya öncülük eden Uçan Süpürge Haber Merkezi Genel Yayın Yönetmeni Selen Doğan ile toplumun önemli sorunlarından biri olan çocuk gelinler üzerine röportaj gerçekleştirdik.

“Çocuk Gelinler Olmasın” kampanyasının amacı hakkında bilgi verebilir misiniz? Uçan Süpürge olarak uzun yıllardır çocuk yaşta evlilikler hakkında çalışmalar yapıyoruz. Bunların en günceli, iki sene önce Sabancı Vakfı’nın desteğiyle başlattığımız Çocuk Gelinler Projesi’ ydi. Projeye paralel olarak yaygınlaştırdığımız imza kampanyası ise (proje geçtiğimiz ekim ayında sona ermiş olsa da) devam ediyor. Bu kampanya, Medeni Yasa’da belirtilen evlilik yaşı alt sınırının yeniden tanımlanması talebini içeriyor. Yani, mevcut yasada “17 yaşını doldurmuş bireyler evlenebilir” ifadesi değişsin ve evlilik “18 yaşını doldurmuş” bireyler için yasal olarak mümkün olabilsin istiyoruz. Ama sadece bu kadar değil. Ne yazık ki, yasal yaşın altındayken de ebeveyn rızasıyla ve mahkeme ikna edilebilirse evlilik gerçekleşebiliyor. Yasal yaş bile evlilik için çok erkenken böyle boşluklardan yararlanıp çocukların karı-koca ilan edilmesi her şeyden önce sağlıklı gelişim hakkının ihlali. Kampanya bu tabloyu iyileştirmek için TBMM’ye düşen görevi hatırlatıyor. İmza kampanyanız ne kadarlık bir süreyi kapsıyor? İmza kampanyası 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne kadar sürecek. O güne dek daha çok imzaya ihtiyacımız var. Eminim derginizin duyarlı okurları, çocuk yaşta evlilikler olmasın diye bu kampanyaya destek verecektir. Kampanyanın adresi: http://imza.la/cocuk-gelinler Ayrıca www.ucansupurge.org adresimizden de kampanya sayfasına ulaşıp imza verebilirler.Bu adresteki forma sadece adınızı yazarak imza verebilir ve çocuk gelinleri kurtarabilirsiniz. İnternet erişiminiz yoksa, mahallenizde, iş yerinizde, okulunuzda bir kağıda “Çocuk Gelinlere Hayır” yazıp kişilerden imza toplayabilirsiniz. Bu imzaları Uçan Süpürge’nin adresine gönderebilirsiniz. Kayserililerin çocuk gelinler konusunda çok duyarlı, çok hakkaniyetli olduğunu biliyorum, ben de Kayseriliyim. Bu kampanyaya gönülden destek vereceklerine inanıyorum. Kampanya toplumda beklenilen sesi getirdi mi? Çocuk Gelinler projesi başlı başına bir farkındalık yarattı. Bunun altını çizmem gerekir. İmza kampanyası projenin bir parçasıydı sadece. Uçan Süpürge bu projeyle Türkiye’nin gündemine küçük yaşta evlilikleri getirdi. Bu konuda muhatap kabul edildi. Gazeteciler, araştırmacılar çocuk gelinler dendiğinde ilk olarak bizi arıyorlar artık. Bugün


dünyanın her yerinden telefonlar, e-postalar alıyoruz. Birkaç yıl öncesine kadar medyada çocuk gelinler sadece üçüncü sayfa haberiyken, artık manşetlerde dikkat çekiyor. Bu çok önemli bir gelişme bence. Çocuk gelin kavramı hangi yaş grubundaki kızları içine alıyor? Birleşmiş Milletler’e göre, 18 yaşın altındaki bireylerin evliliği, ulusal yasalarca kabul edilse bile çocuk evliliğidir. Ve cezalandırılmalıdır. Çocuk gelinler dediğimiz o geniş kitle içinde evlendirme yaşının 8’e kadar indiği örnekler hatırlıyoruz. Yemen’de o yaşta evlendirilen ve sonrasında uzun hukuk mücadelesi verip boşanan kız çocuğun hikâyesini kim unutabilir ki? Türkiye’de de kız çocuklar için evlilik yaşının 10’a kadar düştüğünü, gittiğimiz illerde dinlediğimiz tanıklıklardan biliyoruz. Kız çocukların erken yaşta evlendirilmesinin nedenleri altında neler var? Sebepler çok yönlü ve karmaşık ama şöyle özetleyebilirim: Bütün sebepleri içinde besleyip büyüten bir ‘namus’ balonu var. Kız çocuklar namus yükü olarak görüldüğünden, bir an önce bu yükten kurtulmayı isteyen erkek egemen yaşam algısı ve döngüsü, kızları babanın denetiminden çıkarıp kocanın emrine vermekte gecikmiyor. Namus bahanesi farklı kılıklarda görünüyor bize. Mesela bazen ekonomik sıkıntı kılığına giriyor; başlık parası ailenin derdine derman olacaksa kız evlendiriliyor. Daha doğrusu satılıyor. Bir taşla iki kuş vurmak gibi. Hem namus derdi son buluyor hem de eve para giriyor. En belirgin sebepler bunlar. Türkiye ortalamasında çocuk gelinlerin sayısı nedir? 2008 yılında Hacettepe Üniversitesi Nüfus ve Sağlık Araştırması’ na göre, Türkiye’de 18 yaşın altında evlendirilmiş kadınların oranı % 28. Dünya genelinde küçük yaşta evliliğin yaygın olduğu ülkeler hakkında bilgi verebilir misiniz? Afrika ve Asya başrolde. Güney Asya’da 18 yaş altı evlilik oranı yüzde 50’ye yakın. Sahra altı Afrika’da yüzde 39. Latin Amerika’da ise her dört evlilikten biri çocuk evliliği. Ama Avrupa’da da rakamların yüksek olduğunu bilmemiz lazım. Özellikle Türklerin nüfusunun çok olduğu Almanya gibi Avrupa ülkelerinde bu yıkıcı gelenek aynen buradaki gibi sürüyor. Zorla evlendirilerek elinden çocukluğu alınan kızların, evlendikten sonra hayata yeniden tutunabilmesi için ne tarz çalışmalar yapılıyor? Bildiğim kadarıyla hiçbir şey yapılmıyor. Olmadan önlemeye yönelik çalışmalar çok yetersiz. Olup bittikten sonra o kız çocukların nasıl güçlenebileceğine, mağduriyetlerinin nasıl giderilebileceğine yönelik destek hizmetleri çok elzem. Sivil toplum kuruluşları arasında bile biz nadir örneklerdeniz.

Akranları ile oyun oynarken hayatla oyun oynamaya başlayan çocuk gelinlerin seslerini duyurabilecekleri, kendilerine yardım eli uzatacak Türkiye’de başka kuruluşlar var mı? Türkiye eşitlik politikalarında hep sınıfta kalan bir ülke olduğu için, bırakın çocuk gelinleri, anormal biçimde artan kadın cinayetlerine karşı bile gerçekçi adımlar atmakta zorlanıyor. Çocuk gelinler hala şiddetin bir türü olarak kabul edilmiyor, geleneğin bir parçası sayılıyor veya eksik anlaşılıyor. 12-13 yaşındaki çocukların evliliğinden söz etmiyoruz sadece. 17-18 yaşındayken bile evlilik için küçük olduğuna toplumu ikna etmek kolay değil. Toplumsal mutabakat kız çocukların 20 yaşını geçmeden evlenmesinden yana. Böyle olunca, yasalar da toplumların önüne geçemiyor ve ana politikalara bu meseleler eşitlik bağlamında giremiyor. Dolayısıyla, böyle kuruluşlar yok desek yanlış olmaz. Biz Türkiye genelinde yaptığımız çalışmalar sırasında kadınlara Alo 183 hattını arayabileceklerini söylüyoruz. Çünkü devletin bu sosyal hizmet hattı, şu an başvurulabilecek tek yer. En fazla polisi, jandarmayı arayabiliyorlar, fakat sonrasında destek alabilecekleri yerler ne yazık ki yok. “Kız Çocuklarının Evlendirilmesi Hak İhlalidir” Kız çocukların daha büyümeye fırsat bulamadan evlendirilmesi bir hak ihlalidir, istismardır, tecavüzdür. Çocukların eğitim hakkını, yaşam hakkını, sağlıklı bir çevrede yaşama ve kendini özgürce ifade etme hakkını ellerinden alamayız. Bu suçtur ve daha da ağırlaştırılmış bir suç olmalıdır. Kız çocuklar bazen kendi istekleriyle evliliği seçiyormuş gibi görünse de, bunun altında aile ve çevre baskısının yattığını bilmemiz lazım. Her adımlarında karşılarına namus duvarı çıkmasa, hayalleri yadırganmasa, hareketleri yargılanmasa kaçarak evlenmeyi akıllarına getirirler mi? veya yaşadıkları evde mutlu olsalar, abileri yüceltilirken onlara hizmetçi gibi davranılmasa kaçıp kurtulmayı isterler mi? Kız çocukların da birey olduğunu, temel insan haklarına sahip olduğunu unutmayalım. Kızını ‘namus!’ diye inleyerek dört duvara hapseden babanın, 18 yaşına gelmeden onu başlık parasıyla evlendirdiğinde asıl namussuzluğun bu olduğunu her yerde söyleyelim.


DÜNYA LEZZETLERİ “LAVANTES BISTRO” İLE BİRARADA

Dünya turuna çıkacak vaktiniz ya da maddi imkânınız yoksa üzülmeyin! Çünkü Lavantes Bistro, dünya lezzetleri ile geleneksel lezzetleri harmanladığı şık restoranında dünyayı ayağınıza getiriyor.

“Kayseri’ de Bir İlk”

İbrahim Çevik

Lavantes Bistro Kurucusu

Kalıplarınızı kırıp, geleneksel lezzetlerin dışına çıkmanızı sağlayan Lavantes Bistro ile dünya mutfaklarının enfes lezzetleri ile tanışma ayrıcalığını elde edebilirsiniz. Farklı mutfak kültürlerini bir araya getirip Türk damak tadına uyarladığı lezzetlerle insanların beğenisini kazanan Lavantes Bistro’ yu daha yakından tanımak için restoran sahiplerinile sohbet gerçekleştirdik. Uzun yıllar Amerika’ da yaşayan İbrahim Bey, yurt dışındaki restoranlardan etkilendiğini ve Kayseri’ de de dünya mutfaklarının sunumu açısından böyle bir açıklık olduğunu hissettikleri için 2 yıl önce kayınbiraderi Necmettin Bebütoğlu ile birlikte Lavantes Bistro’ yu açtıklarını söyledi.

Dünya mutfaklarından sundukları 100 çeşit yemek ile Kayseri’ de en geniş menüye sahip oldukları ve bu nedenle bir ilke imza attıklarını belirten İbrahim Bey, farklı lezzetleri Türk mutfak kültürüne, damak tadına uyarlayıp sundukları için geniş bir müşteri kitlesine sahip olduklarını ve bu işi kar amaçlı değil hizmet amaçlı yaptıklarını dile getirdi. Daha çok üst düzey memur, doktor, avukat ve iş adamlarının tercih ettiği restoran, yurtdışından gelen insanların da kendi mutfak kültürlerine ait lezzetleri tatmalarını sağlıyor. Dünyanın en büyük toptancı marketi Metro’ nun Dünya Genel Müdürü gibi birçok ünlü ismi ağırlayan restoran, zengin yemek menüsü ile herkesin beğenisini kazanıyor. Lavantes Bistro toplantı, özel davet ve doğum günlerinizi gerçekleştirebileceğiniz 40 kişilik ve 25 kişilik salonlara da sahip. Lavantes Bistro’ nun 6 kişilik mutfak ekibi de daha önce İstanbul’ daki birçok önemli restoranda görev yapan ustalardan oluşuyor.

“Politikamız; kaliteyi bozmamak, başladığımız gibi gidebilmek” Sağlam adımlarla insanların beğenisini kazanarak ilerleyen


Lavantes Bistro’ nun yakın gelecekteki projeleri hakkında bilgi veren İbrahim Bey, -Şu an sundukları yüz çeşit yemekten 70’ inin yapımının zor, 30’ unun ise kolay olduğunu ve bu 30 yemeği ekspres konseptinde alışveriş merkezlerinde sunacaklarını, -Uluslararası Franchising Derneği (UFAD)’ ne üye olarak şubeleşmeyi düşündüklerini ve asıl amaçlarının kurumsallaşmak olduğu için ekspres konseptine geçip alışveriş merkezlerinde daha çabuk büyümeyi planladıklarını, -Bistro ve Franchising olmak üzere çift konsept ile ilerleyip isteyene istediği bayiliği verebileceklerini ve alt yapılarının buna hazır olduğunu belirtti.

sundukları dünya lezzetleri üzerine restoran mutfağında konuşurken mutfakta bizler için hazırladıkları ateş şovunu izleme fırsatını da yakaladık. İtalyan, Fransa, Orta Asya, Çin gibi birçok ülkenin dünya lezzetlerine yer verdiklerini belirten Hüseyin Bey, bu lezzetleri önce Türkiye’ ye sonra da Kayseri’ nin damak zevkine uyarladıklarını ve bu yüzden tercih edilen bir restoran olduklarını söyledi. Restorana gelen müşterilerinin en çok İtalyan lezzetlerinden pizza ve makarna çeşitlerini, sonrasında da ağırlıklı olarak et yemeklerinden oluşan Fransız Mutfağı’ nı tercih ettiklerini söyleyen Hüseyin Bey, Çin mutfak kültürüne Kayseri halkının henüz alışamadığını belirtti. İsteğimizi kırmayan Hüseyin Bey, sizler için İtalyan makarna lezzetlerinden “Penne All Bistro’ da yapılan makarnanın aynı tadı vermeyeceğini de belirterek, makarnanın da lezzet sırlarının olduğunu sözlerine ekledi.

Penne All Fungi Malzemeler: Barilla makarana( Yarım Paket), 250 gr kuşbaşı dana eti, 3 adet mantar, yarım kutu süt kreması, karabiber, tuz, parmesan ya da kaşar peyniri Hazırlanışı: Makarnalar dişe değecek kıvamda haşlanarak, süzülür. Kuşbaşı dana eti ve mantar ayrı bir tavada sıvı yağda sotelenir. Et ve mantarlar piştikten sonra üzerine krema ilave edilerek, 1 dakika kadar karıştırılır. Bu şekilde hazırlanan sos makarna ile buluşturulur ve üzerine parmesan ya da kaşar peyniri serpilerek servis yapılır. Lavantes Bistro’ da kendi lezzet ustaları tarafından üretiliyor. Kullandıkları ürünlerin seçimine titizlik gösteren Lavantes, bu ürünlerin dünya lezzetleri ile uyuşması için %80’ ini ithal ediyor. Alışılmışın dışındaki kare pizza üretimi ile de Kayseri’ de bir ilke imza atan Lavantes, insanların lezzet kalıplarını kırmasını da sağlıyor. Dünya lezzetlerinin Kayseri’ deki adresi Lavantes Bistro, farklı tatlarla tanışmanızı sağlamak için Köşk Mahallesi Kışla Caddesi Yörük 7 Sitesi No:2/C’ de sizleri de bekliyor.

27


Bitkilerden Saçılan Şifa Taneleri

Sağlık Dostu Adaçayı Akdeniz bölgesine özgü bir bitki olan adaçayı, mide bulantılarına, hazımsızlığa, boğaz, bademcik ve diş eti iltihapları gibi birçok hastalığın yanında idrar ve ter sökücü özelliğe de sahip. Adaçayı unutkanlığa iyi geldiği gibi menopoz dönemindeki bayanların semptomlarının etkisini azaltmada da etkili.

Anason Kokulu Sağlık Reçetesi Beyaz çiçekli, uzun saplı, tüylü bir bitki olan anason sakinleştirici etkisi ve sinirleri yatıştırıcı özelliği nedeniyle çok tercih ediliyor. İştahsızlığa ve bulantıya iyi gelen anason öksürük, nefes darlığı ve mide gazlarını gidermeyi de sağlıyor. Yalnız anasonu fazla miktarda kullanmamaya özen gösterin. Çünkü aşırı kullanıldığında uyuşukluk ve baş ağrısına yol açıyor.

Bitkilerin kimyasal ilaçların aksine yan etkisinin olmaması insanları her geçen gün doğanın kollarına çekmeye yetiyor. İlaçlarla yapılan tedavilerde ilaçların yan etkileri yüzünden yaşanan sağlık sorunları insanların doğa harikası bitkilerde şifa aramasına neden oluyor. Son dönemlerde hastalıkların iyileştirilmesinde mucize sağlayan bitkiler, sağlık uzmanları tarafından da hastalara öneriliyor. Kimi zaman çay olarak kimi zaman da kür olarak kullanılan bitkilerin her birinin ayrı şifasal özelliğe sahip olduğunu ve uzmana danışarak belirli ölçüde kullanmanız gerektiğini aklınızdan da çıkarmayın.


Sağlıkta Çörek Otu Hamur işlerinin olmazsa olmazı çörek otu, güzel kokusu ile hem lezzet hem de sağlık kaynağı. Bağışıklık sistemini güçlendiren, iştah açan, hazmı kolaylaştıran çörek otu, nefes darlığı ve öksürük için de yararlı. Yağı ise saç dökülmesine ve kepeğe iyi geliyor. İştah açıcı özelliğinin yanında suyu ile sivilcelere pansuman yapıldığında ise sivilcelerde azalma sağlıyor.

Yemeklerin Baş Kahramanı Domates

Kışın Vazgeçilmezi Portakal İçerisinde barındırdığı C vitamini sayesinde vücudu ve bağışıklık sistemini güçlendiren portakal, soğuk kış günlerinin enerji kaynaklarından. Soğuk algınlıklarına iyi gelmesinin yanında damar sertleşmesini ve felci önlüyor. Yorgunluğa, hazımsızlığa ve kansızlığa iyi geliyor. Vücuttaki zararlı maddeleri temizlediği gibi cildin güzelleşmesini de sağlıyor. Taze olarak tüketildiği takdirde ise daha çok fayda sağlıyor.

Çetin Cevizin Faydaları Vitamin, mineral ve protein kaynağı cevizin yağı, ağacının kabuğu ve yaprakları sağlık sektöründe kullanılıyor. Ceviz, hafızayı kuvvetlendirici, kolesterolü düşürücü ve hazımsızlığa iyi gelmesi özelliği ile insan sağlığı için önemli bir besin. Cevizden elde edilen yağ ise bağırsak kurtlarını döktüğü gibi cilt lekelerini de gideriyor. Ceviz yaprağının kaynatılmasından elde edilen su ise boğaz ve bademcik iltihaplarının tedavisine fayda sağlıyor.

Taze olarak tüketilmesinin yanında yemeklerde salça olarak da kullandığımız domates, sahip olduğu A, B ve C vitaminleri ile vücutta biriken zehirli maddeleri dışarı atarak kanı temizliyor. Kansere, kalp hastalıklarına, damar sertliği ve romatizmaya iyi gelen domates, cildin tazelenmesini ve böbrek taşlarının düşürülmesini de sağlıyor. Hazmı kolaylaştırırken kabızlığın giderilmesine de yardımcı oluyor.

Güzelliğin Adresi Elma Her mevsim rahatlıkla tüketilebilen meyvelerden olan elma, birçok rahatsızlık için şifa kaynağı. Hamilelik döneminde oluşan bulantı ve kusmalara iyi geldiği gibi, kanı temizleyip vücuttaki zararlı maddelerin atılmasında da etkili. Kolesterole, damar sertleşmesini önlemeye ve kan şekerinin düşürülmesine yardımcı olan elma, cildin canlanmasını ve uçukların giderilmesini de sağlıyor. Çiğ olarak tüketildiği gibi komposto, sirke, çay ve pekmez halinde de kullanılabiliyor.

Benzersiz Lezzet Salep Kırmızı çiçekli, otsu bir bitki olan salep kış günlerinin soğuğunu sıcağa çevirmemize yardımcı olan rahatlatıcı bir bitki. Salebin kökleri suda kaynatılıp kurutulduktan sonra toz haline getiriliyor. Bu toz, süt ile buluştuğunda ortaya çıkan tat, bütün günün yorgunluğunu atmanıza yardımcı oluyor. Sindirimi kolaylaştırıp, mideyi rahatlatan salep bronşite, kabızlığa ve ishale de iyi geliyor.

29




Boyun Bölgesindeki Şişliklere Dikkat!

Guatr Olabilir Boyun bölgenizde meydana gelen şişlikleri hafife alıp geçer diye düşünmeyin. Çünkü bu şişlikler tiroid bezinizin büyümesinden kaynaklanan guatr hastalığının habercisi olabilir. Günümüzde yaygın olarak görülen guatr hastalığı hakkında bilgilenmenizi sağlamak amacıyla bu hastalığın nedenlerini, belirtilerini, tanı ve tedavi yöntemlerini “uzmanına sor” köşemizde Prof. Dr. Erdoğan Sözüer’ e sorduk.


Guatr’a Yol Açan Sebepler

Prof.Dr.Erdoğan Sözüer E.Ü. Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi

Değerli okuyucular, boyunda iki ayrı bölümden oluşan ve yaklaşık 20-25 gram ağırlığında olan tiroid bezi küçük olmasına rağmen vücudun çok önemli temel işlevlerinin yönetiminde etkilidir. Tiroid bezinin esas görevi besinlerle aldığımız iyodu kandan çekerek içinde depolamak ve T3 ve T4 olmak üzere iki ayrı şekilde bulunan tiroid hormonlarını salgılamaktır. Tiroid hormonları vücudun hemen her hücresinin işlevi için gereklidir ve ister diğer hormonların yapımı olsun, ister hücre büyümesi ve çoğalması olsun metabolizmanın normal işlemesi açısından vazgeçilmez hormonlardır. Tiroid bezine ait sorunlar (tiroit hormonlarının az çalışması, fazla çalışması veya bez içinde oluşan kitleler) cerrahi hastalıklar içinde önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizde bazı bölgelerde (Doğu Karadeniz ve Orta Anadolu) çok daha sık görülmektedir. Kadınlarda erkeklerden daha sık rastladığımız bu hastalık organizmanın hormonal durumu ile yakından ilişkilidir ve sadece boğazda görülen bir şişlikten ibaret değildir. Halk arasında zehirli, zehirsiz, erkek, dişi, iç, dış gibi değişik isimler verilen guatr hastalığı nedir? Genel bir tarifle tiroid bezinin büyümüş olduğu durumlara guatr adı verilir. Bu simetrik veya asimetrik şekilde olabilir.

Büyüme şekillerine göre guatrları ikiye ayırıyoruz: 1.Diffüz Guatr: Yaygın olarak tiroit bezinin büyümesi

durumudur.

2.Nodüler Guatr: Nodül (yumru) içeren guatrlardır.

Tiroid bezinde değişik büyüklüklerde küçük yumrular vardır. Bazı tiroid hastalıklarında organ vücudun ihtiyacını karşılayacak kadar hormon üretemezken (hipotiroidi), bazen de normalin çok üzerinde hormon üreterek (hipertiroidi) farklı rahatsızlıklara yol açabilir.

-Guatr, en sık olarak gıdalarla alınan iyot maddesinin yetersiz olmasına bağlı gelişmektedir. -Bazı yiyeceklerin içinde bulunan guatrojen maddeler alınan iyodun tiroid bezi tarafından tutulmasını engeller. Örneğin Karadeniz bölgesinde çok tüketilen karalahana bu yiyeceklerden biridir. Ayrıca bazı patates ve fasulye türleri de guatr oluşumuna yol açabilir. -Devamlı alınan bazı ilaçlar (lithium) -Hormonal bozukluklar - Tümörler - Enfeksiyon -Stres (özellikle ani ve şiddetli stres) -Kalıtım (ailesel geçiş) etkilidir, ancak çevresel faktörlerle desteklenmediği sürece ailesel geçiş her zaman hastalık ortaya çıkarmayabilir. Tiroid bezinin normalden az veya fazla çalışması farklı şikâyetlere yol açar. Tiroid bezinin normalden yavaş çalışması: Tiroid bezi normalden az çalıştığında organizmanın metabolizma hızı yavaşlar, hemen hemen tüm organların işlevlerinde yavaşlama olur. - Zihinsel faaliyetlerde yavaşlama, unutkanlık, uykuya eğilim, yavaş konuşma - Depresyon - Saç dökülmesi, ciltte kuruma - Barsak hareketlerinin yavaşlamasına bağlı olarak kabızlık - Kilo alma, diyet düzenlemelerine rağmen kilo verememe - Su tutulumuna bağı olarak yüzde, göz kapaklarında ve bacaklarda şişme - Soğuğa tahammülsüzlük, üşüme, vücut ısısında düşme - Ses kalınlaşması, ses kısılması - Konuşmada ağırlaşma, reflekslerde azalma - Tansiyon, kolesterol yüksekliği ve nabız düşüklüğü - Adet düzensizliği, hamile kalmada zorluk - Cinsel isteksizlik Tiroit bezinin normalden fazla çalışması: Tiroid bezinin fazla çalışması da (halk arasında zehirli guatr olarak bilinir) farklı belirtilere yol açar. - Sinirlilik, aşırı heyecan, duygusallık. Bu hastalarla geçinmek zordur. - Kilo kaybı - Terleme ve vücut ısısında artış - Ellerde titreme, avuç içlerinde terleme - Nabız sayısında artış, çarpıntı - Cilt terli nemli ve sıcaktır. - Saç dökülmesi, saçlar ince ve yumuşaktır. - Sıcağa tahammülsüzlük - Barsak hareketlerinde artma, ishal - Adet düzensizliği - Gözde canlı bakış ve ileri doğru fırlaklık - Bazen çift görme Değerli okuyucular, guatr ile ilgili bu kadar çok şikâyet ve bulgu olmasına rağmen bazı hastaların ses kısıklığı, nefes darlığı, hatta yutma güçlüğü ile gelecek kadar büyük kitlelerle baş vurduklarını görüyoruz. Kitle ne kadar büyük olursa problemler o oranda artmakta, ameliyat da o kadar zor olmaktadır.

33


Guatrda tanı nasıl konmaktadır?

-Kan T3 ve T4 seviyesi ölçülerek tiroid bezinin hormon üretimi hakkında bilgi edinilir. -Ultrasonografi: Tiroid bezinde yumru olup olmadığı, eğer yumru varsa içeriğinin sıvı veya katı mı olduğu anlaşılır. -Nükleer sintigrafik incelenme: Bu tetkikte damardan nükleer bir madde verilerek tiroit bezinde nodül olup olmadığı ve nasıl çalıştığı anlaşılır. -İnce iğne aspirasyon biyopsisi: Tiroit bezinde tespit edilen bir nodülün iyi veya kötü huylu olduğunu anlamak için iğne ile parça alınır ve patolojik incelemeye gönderilir. Bu tetkiklerin sonucu ve değerlendirilmesi çok önemlidir, çünkü tedavi buna göre düzenlenecektir.

Tedavi

Tiroid bezinin normalden yavaş çalışması ve buna bağlı hormon üretiminde bir azalma söz konusu ise hastaya tiroid hormonu içeren ilaçlar verilmelidir. Belirli aralıklarla tedavinin etkinliği de kontrol edilmelidir. Tam tersine tiroid bezi normalden fazla çalışıyor ve aşırı hormon üretiyorsa (zehirli guatr), bu durumda hormon üretimini azaltan ilaçlar verilir. İlaçla tedaviye cevap vermeyen hastalarda ise cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Nodül (yumru) olan guatrlarda tedavi yaklaşımı daha farklıdır. Bu hastalarda ilaç tedavileri nodülleri ortadan kaldırmamakta, hastaların uzun süreli takipleri hem hastanın hem de hekimin kafasını karıştırmaktadır. Genellikle nodüller giderek büyür veya sayıları artar, nefes darlığı, yutma güçlüğü, ses kalitesinde bozulma gibi bası belirtileri ortaya çıkar. Uzun yıllardan beri takip edilen, devamlı değişik ilaçlar alan, sık sık kan tahlili, ultrasonografi, sintigrafi yapılan ve bir sonuca ulaşılamayan pek çok hasta vardır. Nodüler guatrların bir kısmında uzun yıllar sonra kanserleşmeye bir eğilimin olabileceği de akılda tutulmalıdır. Bu nedenle ilaç tedavisi ile netice alınamayan vakalarda cerrahi tedavi alternatifi düşünülmelidir. Cerrahi tedaviye karar verirken, nodüllerin sayısı, sertliği, çevre dokulara yapışık olup olmaması, aşırı hormon üretip üretmediği, bası belirtilerinin olup olmadığı ve kanser riski taşıyıp taşımadığı hesaba katılmalıdır. Sevgili okuyucular, sizlere boynunuzda bir yumru hissettiğinizde, hele bu yumruda son zamanlarda hızlı bir büyüme, sertleşme olmuşsa veya sesinizde bir kısılma olmuşsa vakit kaybetmeden bir Genel Cerrahi Uzmanına başvurmanızı öneriyorum. Hepinize sağlıklı günler dileklerimle Prof.Dr.Erdoğan Sözüer Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi Yazarın Diğer yazılarını www.kayserim.net adresinden takip edebilirsiniz.


Bazı otomobiller rüzgârla test edilir, bazıları rüzgârı test eder.

Scirocco. Fırtına gibi bir Volkswagen. 3CIROCCO ßTASARÏMÏ ßPERFORMANSÏßVEßKONFORUYLAßKUSURSUZßBIRßFÏRTÏNA ß ßLTß43)ß ß03 ß ß03ßVE ßLTß43)ß ß03ßMOTORßSElENEKLERIYLEßKARÞÏßKONMASÏßZORßBIRßG~l ß-ANUELßYAßDAßDEVRIMßYARATAN lIFTßKAVRAMALÏßTIPTRONIKß$3'ßÞANZÏMANÏYLAßS~R~ÞßKEYFIßKONUSUNDAßRAKIPSIZ ß3CIROCCO ß ±ß$ONINGTON AL~MINYUMßALAÞÏMLÏßJANTLAR ß#ATCHß5P !LCANTARAßSPORßKOLTUKLARßVEßAL~MINYUMßPEDALLARßGIBI BAÞTANßlÏKARANßDIÚERßyZELLIKLERIYLEß6OLKSWAGENß9ETKILIß3ATÏCÏSÏßdZ3A³DA

Volkswagen Yetkili Satıcısı ÖzSa Osman Kavuncu Cad. No: 206 Kocasinan - KAYSERİ Tel: (0352) 330 07 33 - 330 18 56 (4 hat) Faks: (0352) 330 07 34 ÖZSA, BİR DOĞUŞ OTOMOTİV SERVİS VE TİCARET A.Ş. YETKİLİ SATICISIDIR.


MEHMET KARAASLAN ÖZSA OTOMOTİV GENEL MÜDÜRÜ

ÖzSa Otomotiv İkinci El Araçlarda da Güvenilir Marka

Gittikçe büyüyen bir pazar '2. el otomobil satışı'. Kadın erkek ayrımı olmaksızın herkesin ilgi ve ihtiyaç duyduğu bu konuyu ÖzSa Otomotiv Genel Müdürü Mehmet Karaaslan' a sorduk. 2. El araç almadan önce bu röportajı mutlaka okumalısınız. DOD’u bize tanıtır mısınız? Bir Doğuş Otomotiv A.Ş. markası olan DOD, ikinci el araç alım – satım ve takas hizmetlerini, Türkiye genelinde yaygın yetkili satıcı teşkilatı ile gerçekleştirmektedir. Her marka, model ve yaşta araç alım satım hizmetleri sunan DOD, ikinci el araçlarda “Garanti” hizmeti sunan, satılan her aracı kaporta aksamından motor aksamına kadar tüm detaylarıyla “101 Nokta Kontrolü” ne tabi tutan, uzman personeliyle araç devir, noter ve ruhsat işlemlerini müşterilerinin adına gerçekleştiren, test sürüşü seçeneğine sahip, her bütçeye uygun ödeme kolaylıkları sunan ve müşterilerine ikinci el araç alıp satmanın rahatlığını özel DOD güvencesiyle sağlayan bir markadır. DOD kalitesi ve güvencesiyle araç alıp satabilmek için, 300.000’in üzerinde kayıtlı kullanıcıya sahip olan

www.DOD.com.tr web sitesinden yararlanabileceğiniz gibi Türkiye genelinde yaygın DOD yetkili satıcı teşkilatı kanalıyla da istediğiniz aracı güvenle alıp satabilirsiniz. ParkDOD Sistemi, günlük ihtiyaçları nedeniyle araçlarını satış süreci boyunca daimi olarak satış noktalarına bırakabilme zorluğu bulunan araç sahipleri gözönünde bulundurularak geliştirilmiş özel bir sistemdir. Sektördeki önemli bir ihtiyacı karşılayan bu sistemde araç sahipleri, araçlarını kullanmaya devam ederken; DOD’un bu yeni hizmetiyle araçlarını satabilmenin rahatını ve keyfini yaşamaktalar... DOD, Avrupa'nın en büyük kapalı 2.el araç alım-satım tesisi DOD City'de, düzenli olarak Açık Artırma etkinlikleri organize etmektedir.

Neden DOD'u tercih etmeliyiz? Daha önce 2. El otomobiller değişik firmalar tarafından rastgele, özen gösterilmeksizin satılmaktaydı. Burada garanti olmadığı için alıcılar mağdur oluyordu. Güven unsuru eksikti. Bu güveni yeniden tahsis etmek o kadar kolay değil ve DOD sektörde 12. Yılını tamamladı, tanınan, güvenilen bir marka haline geldi. ÖzSa Otomotiv ise 16 yıldır Kayseri’de hizmet veren güvenilir bir başka markadır. Bu iki markanın bir araya gelmesi ile müşterilerimiz ikinci el araç alımında ÖzSa DOD markasını tercih etmektedirler.


2. el pazarındaki yükselişi nasıl değerlendiriyorsunuz? 2008 yılındaki krizden sonra 2009 senesi bazı önlemler ve hurda indirimleri ile hareketlenmişti ve 2010-2011 iyi geçti. 2012’den de beklentimiz yüksek. Sıfır araç satışlarında adet yüksek olsa da karlılık minimum olduğu için 2 el satışları gibi yan gelirlerin desteklenmesi gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda 2. El otomotiv satışında yüksek bir artışın görülmesi bekleniyor. Sıfır otomobil satışlarında son 4 senedir minimum karlılık söz konusu, bu durumda bayiinin kendi giderleri açısından zorlanmasına sebep oluyor. Türkiye'de halkın gelir ve ekonomik düzeyinden dolayı 2. Ele talep çok fazla. Önümüzdeki yıllarda bu artış ve kazanç artacak. Bunu ümit ediyoruz.

2. el araç alırken nelere dikkat ediyorsunuz? 2. el araç alırken öncelikle servis bakımlı araçları tercih ederiz. Periyodik bakım gören araçlar ilerleyen dönemde sıkıntı oluşturmaz. Bu nedenle Nakit alım veya takasa alınacak ikinci el araçların yetkili servis bakımlarının tam olması, araçların değerinde alınmaları için önemli bir faktördür. "Sattım gitti politikasından uzağız, sattığımız her aracın arkasındayız"

Satış esnasında verilen garanti satış sonrasına nasıl yansıyor? Sattım gitti politikasından uzağız, sattığımız her aracın arkasındayız. Tüm bakımları yaptırıp aracı satarken 1 hafta sonra müşteri bir arızayla geldiğinde DOD bayisi olmanın imajı açısından bu araçları yeniden gözden geçirip bedelsiz hizmet veriyoruz. Oldukça büyük bir showroomda 2. el araçlarınızı sergiliyorsunuz, hepsi sıfır araç gibi görünüyor. 2. El Showroom’ una çok önem verdik. Araçları açık ve kapalı alanlarda sergiliyoruz ortalama 50-60 araç stokumuz var. 300 civarında aracı sergileyebileceğimiz alanımız mevcut. Çeşitliliğe önem veriyoruz ve kendi markalarımızın dışındaki markaları da burada sergilemek istiyoruz. Eski bir otomobilci olarak burada sergilediğimiz araçlara baktığımda bu araçta çok güzelmiş diyebilmeliyim. Ekip arkadaşlarımıza hep bunu söylüyorum sergilediğimiz bütün araçlar birbirinden güzel olmalı.

Geçtiğimiz yıl DOD' un satış hacmi nasıldı? 2011 yılında 317 adet 2. El araç sattık DOD genelinde 12.000 civarında satıldı. Bu yılın 2. El hedefi ise 15.000. Bizim bayii olarak 2012 yılı hedefimiz 500 adet 2. El araç satmak. Bu hedefe ulaşırken müşterilerimizin memnuniyetini maksimum seviyede sağlamak, İç Anadolu bölgesinde ikinci El araç satışında “En Güvenilir Marka” olmak istiyoruz.

37


DİKKAT! TRAFİKTE UZMAN VAR

Yaşanan trafik kazalarının yol açtığı can kayıplarının ve yaralanmaların en aza indirilmesine yönelik yapılan çalışmalara paralel olarak trafikte gereken hassasiyeti sizler de gösteriyor musunuz? Zamanınızın büyük bir bölümünü harcadığınız trafikte sergilediğiniz tutumlar, hayatınızı idame ettirebilmeniz için hayati önem taşıdığı halde göz ardı edilen kurallar çok ciddi sorunlara neden olabiliyor. Bizler de Kayseri trafiğini, bayanların trafikteki yerini, yapılan çalışmaları yani trafiğe dair birçok şeyi Kayseri Trafik Denetleme Şube Müdürü Emre Başbuğ ile konuştuk.

Trafikte Eğitim Şart Kayseri’ nin ciddi derecede göze çarpan bir altyapı, trafik sorunu olmadığı için trafik konusunda Türkiye’ de şanslı sayılabilecek illerden biri. Kayseri’ de trafik kültürünün gelişmesi için öncelikle vatandaşların eğitilip, bilgilendirilmesine ağırlık veriyoruz. Sadece ceza yazan bir birim değiliz. Vatandaşları bilinçlendirme, trafik kültürünü en üst düzeye çıkarmak için “Trafikte Huzurluyum”, “Emniyet Kemeri Hareketi” ve “Avrupa Birliği Projesi” adında trafik eğitimi çalışmaları yapıyoruz.

Kazaların Oluşumunda “Doğrultu Değiştirme Manevraları” İlk Sırada Önceleri hatalı sollamalardan kaynaklanan kazaların sayısı fazla iken günümüzde bölünmüş yolların mesafesinin artması ile aynı güzergâh üzerinde giden bir aracın dikkatsizlik nedeni ile diğer aracın önüne kırması yani doğrultu değiştirme manevraları kazaların oluşumuna birinci sırada sebebiyet veriyor. İkinci sırada ise kavşaklarda geçiş üstünlüğüne uyulmaması yer alırken bunları sürüş mesafesi kollanmadığı için arkadan çarpma, manevralarla ilgili düzenlenen işaretlere uymama, ışık ihlalleri, alkollü araç kullanma ve aşırı hız gibi nedenler takip ediyor.

Emre BAŞBUĞ Trafik Denetleme Şube Müdürü

Son 5 Yılda Kayseri’ de Kaza Sayısı Artışta Kayseri’ de son yıllarda kaza sayısının artması, trafikteki sürücü ve araç sayılarındaki artışla paralellik gösteriyor. Trafikte denetimlerin artırılması ile yaşanan kazaların sayısı azaltılırken bu denetimler vatandaşları bunaltmadan etkin bir şekilde yapılıyor.

Türk Gibi Kazanıp, Amerikalı Gibi Yaşıyoruz Raylı sistemler toplu ulaşımın önemli bir parçası. Londra ve Moskova metroları 100 yılı aşkın hizmet vermesine rağmen bu yatırımlar Türkiye’ de çok geç gerçekleşti. Trafiğimizin en önemli sorunlarından biri Türk gibi kazanıp, Amerikalı gibi yaşamamız. Amerika’ da petrol türevleri ucuz olduğu için tüketim yaygın fakat Türkiye petrol üreten bir ülke olmadığı için toplu ulaşıma önem verilmesi gerekiyor. Avrupa’ da bu oran %20’ ler gibi yüksek bir oranda iken Çin’ de ve Orta Asya’ da toplu ulaşım % 50’ lerin üzerinde. 3 yıl önce Kayseri trafiğinde yer alan tramvayın önümüzdeki günlerde rotasının uzaması ile birlikte toplu taşıma aracını kullanan vatandaşların sayısının artması trafiği büyük ölçüde şehir içi sorunu olmaktan çıkartacak.


Emniyet Kemeri İle Hayatınızı Em- Trafikte Engelli Vatandaşlarımıza niyete Alın Engel Olmayalım Kayseri’ de % 65 olan emniyet kemeri kullanımının gerçekleştirilecek projeler ile %100 olmasına çalışılıyor. Geçen yıl Kayseri şehir merkezinde yaşanan trafik kazaları nedeniyle hayatını kaybeden 13 vatandaşımızdan 5-6 tanesi trafikte seyir halindeyken emniyet kemerini takmadığı için bugün sevdikleri ile beraber değil. Emniyet kemeri kullanımı %100’ e çıkartılabildiği takdirde kazalar en azından yaralamalı ya da ölümlü sonuçlanmayacak. Önümüzdeki dönemlerde kaza anında kemer takılmadığı zaman yaşanacak durumu vatandaşlarımıza uygulamalı olarak bir simülasyon aracı üzerinde gösterilebileceğimiz “Kayseri’ de Emniyet Kemeri Hareketi” isimli projeyi hayata geçireceğiz.

Engelli vatandaşlarımız trafikte bayanlardan daha çok uyum sorunu yaşıyor. Bu sorunu araçla trafikte seyir halindeyken hem de yaya olarak yaşıyorlar. Engelli olmak hiç kimsenin tercihi değil, sürücülerimiz trafikteki engelli vatandaşlarımıza çok daha saygılı ve ihtimamlı davranmalı. Yeni bir düzenleme ile araçların tescil plakaları üzerindeki özürlü ibaresini bulundurma zorunluluğu kaldırıldı. Sadece park yerlerinde sorun yaşamamaları adına trafik şubelere başvurmaları halinde kolaylıkla alabilecekleri kartları temin etmeleri gerekiyor.

Kış Aylarında Arabalarınıza Dikkat! Kayseri’ de özellikle bu yıl kar yağışı daha etkin oldu. Vatandaşlar kendini kışa hazırlarken araçlarını da kışa hazırlamalı. Bunun için; -Araçların yere temasını sağlayan lastikler, kış şartlarına uygun seçilmeli. Lastikler standartların dışındaysa, dişler uygun değilse trafiğe çıkılmamalı -Yağışlı yollarda araçların yere tutunma düzeyi azaldığı için arkadan çarpmaların yaşandığı kazalarla karşılaşmamak adına takip mesafeleri konusunda azami duyarlılık gösterilmeli,

Bayan Sürücülerin Trafikteki Yeri Dünyadaki ilk sürücü bayandır. Çünkü arabayı çalıştırabilmek için dışarıda durup manivelayı çevirmek gerektiğinden, kullanmak, aracı yapan kişinin eşine nasip olur. Trafikte sürücüleri cinsiyetlerine göre ayırt etmiyoruz. Bayan sürücüler pozitif ayrımcılığa maruz da bırakılmamalı. Bireyler çoğu zaman araçlarına olan bağlılıklarını trafikte gösterme ihtiyacı duyuyorlar ve verilere göre bu durumu erkek sürücüler daha çok saldırgan bir tutumla sergiliyor. Bayanlar ise anlayışlı ve nazik yapısını trafikte de sergiliyor. Bayanların trafikteki sorunlarından biri olan trafikte sıkıştırılmalarında bunu kasıtlı olarak yapanların sayısı az sayıda. Rahatsızlık duyan erkek sürücülere bayanların verebileceği en iyi cevap trafikte araç kullanan bayan sayısının artırılmasıdır. Yoksa kanunlar hem erkek hem de bayan sürücüler için eşit şekilde geçerlidir.

-Görüşte sorun yaşamamak adına araçlardaki iç havalandırma sistemlerine önem verilmeli, yalıtım sisteminiz iyi olmalı -Kış turizmi açısından önem arz eden Tekir Yaylasına, Erciyes’ e günübirlik çıkanlar, hava şartları buralarda hızlı değişkenlik gösterdiği için yanlarında çekme halatı, zincir, takoz bulundurmalı. 7 gün 24 saat 220’ nin üzerindeki personel ile Kayseri şehir içi trafiğinde hizmet verdiklerini belirten Emre Başbuğ, vatandaşların trafik konusunda birbirlerine yardımcı olmalarını ve trafik düzenini sağlayan kurumlarla yardımlaşmalarını belirtti. Trafik kurallarının sizlerin can güvenliği için var olduğunu ve trafikteki küçük bir ihmalinizin yaralanmalara veya geri dönüşü olmayan can kayıplarına neden olacağını aklınızdan çıkarmayın.

39


dünyadan

haberler

TÜRKİYE’ DEN SULTAN ALPASLAN’ A ANIT

123 YIL ÖNCEKİ TEKNOLOJİNİN SESİ Ünlü mucit Thomas Edison’ un 123 yıl önce kaydettiği sesin Alman devletlerini imparatorluk altında toplamayı başaran ve ilk şansölye ünvanını alan Otto Von Bismarck’ a ait olduğu belirlendi. Edison’ un tasarladığı bu ses kaydı, gramofon ile hemen hemen aynı görevi gören ve aynı zamanda ses kayıt cihazı olarak kullanılan fonografi ile 123 yıl önce alınır. Edison, tasarladığı bu cihazın dünya çapında tanınması için o dönem Almanya Şansölyesi olarak büyük başarılara imza atan Bismarck’ ın sesini kaydeder. 1889 yılında kaydedilen bu ses 1957 yılında Edison Kütüphanesi’ nde keşfedilir ancak sesin kime ait olduğu anlaşılmadığı için tekrar rafa kaldırılır. 2011 yılına gelindiğinde ise sesin gerçek sahibinin Bismarck olduğu anlaşılır. Kayıtta şiir okuyup şarkı söyleyen Bismarck, oğluna da nasihatte bulunuyor.

Büyük Selçuklu Sultanı Alpaslan’ ın Türkmenistan’ daki kabrinin bulunması için 2009 yılında çalışmalar başlatan Türkiye, en son Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ ın Türkmenistan’ ı ziyaret etmesi ile bu konu tekrar gündeme geldi. Sultan Alpaslan’ ın mezar yerinin bulunduğu zaman Türkiye olarak mezarın üzerine anıt yaptırmak istediğini belirten Zafer Çağlayan, Türkmenistan Cumhurbaşkanı’ ndan mezarın yerinin bulunmasını istedi. İsteği kırmayan Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov, mezar yerinin bulunması için talimat vererek yer tespit çalışmalarını hızlandırdı.

İŞ TOPLANTILARINDA YENİ TREND

Teknoloji şirketlerinin daha yoğun kullanmaya başladığı ve daha yararlı olduğu düşünülen ayakta yapılan toplantılar, iş verimliliğini artırması nedeniyle tercih edilme sebebi oluyor. Atomic Object adında ABD’ de görev yapan yazılım şirketi bu durumdan memnun kalmış olacak ki her sabah iş öncesinde çalışanlarla beraber yaptığı bu toplantıları gelenek haline getirmiş. Katılımın zorunlu olduğu bu toplantılar çalışanların toplantıdaki konuşmaları dikkatle dinlemesini sağlarken toplantı sonrasında da çalışanların işlerine daha çabuk odaklanmalarını sağlıyor. Sizlerde çalıştığınız sektör ne olursa olsun iş toplantılarınızı ayakta yaparak hem trende uyum sağlamış hem de daha enerjik ve faydalı bir toplantı geçirmiş olabilirsiniz.


HIZ AŞIMINDA BİTKİSEL YAĞ FARKI

ABD’ de bir grup mühendislik fakültesi öğrencisi tarafından dizel kamyonetler için bitkisel yağın yakıt olarak kullanılması dikkatleri öğrencilerin çalışmasına çekti. ABD’ de üniversite öğrencileri tarafından bitkisel yağla çalışacak şekilde modifiye edilmiş 1998 model Chevrolet S-10 ile dizel kamyonetler için 346 km/s olan kara hız rekorunun aşılması planlanıyor. Daha önce 249 km/s hız rekorunu elinde tutan öğrenciler, bu kez 346 km/s olan dünya hız rekorunu aşmayı planlıyor. Bu projenin gerçekleşmesi ile birlikte petrole alternatif sürdürülebilir bir yakıt üretilmiş olacak. 125.000 dolara mal olan kamyonet, yakıt olarak bitkisel yağın kullanılmasından dolayı petrolün itibarını zedeleyeceğe de benziyor.

KOL SAATİNE IPHONE YENİLİĞİ

Birçok başarılı tasarımlara imza atan Apple bu kez kol saatine getireceği teknolojik özellikler ile adından söz ettiriyor. Apple’ ın tasarladığı bu teknoloji harikası saat, Wi-Fi, bluetooth bağlantısı ve 32 GB’lık bir hafızaya sahip olacak. 3G teknolojisi ile de kullanıcılarına sevdikleriyle yüz yüze görüşme fırsatını da veriyor. Polikarbonat, kevlar ve alüminyum gövdeden oluşan sıra dışı saat Apple’ ın tasarımdaki mucizesini gözler önüne seriyor. Bu tasarım ile artık sadece zamanı öğrenmekle kalmayacak birçok teknolojik özelliği kolunuzda taşımış olacaksınız.

GÖRÜNMEZLİK PELERİNİ GERÇEK OLDU

Daha önce iki boyutlu nesneleri görünmez hale getiren bilim adamları bu kez üç boyutlu silindir şeklindeki boruyu görünmez hale getirmeyi başardılar. Teksas Üniversitesi bilim adamları mikro dalga alanında ışığın dağılımında kendine özgü niteliğe sahip plazmonik meta maddesini kullanıp görünmezlik pelerini ile cismin dağıtım alanları örtüştüğünde borunun görünmez olmasını sağladı. Şimdilik sadece mikro dalga alanında başarı ile gerçekleştirilen bu deney görülebilir ışık düzeyi için geçerli değil. Sadece masallarda ve filmlerde olduğunu düşündüğümüz bu pelerin, ileride günlük yaşamda da kullanılmaya başlanırsa şaşırtıcı sonuçlar elde edileceğe benziyor.


Kötü Kokular Artık Kâbusunuz Olmasın Evlerde ve endüstriyel koku problemlerinde,1992 yılından bu yana, 20 yıllık saha tecrübesi ile tüm dünya geneline yayılmış müşterilerine, güven ile hizmet veren Aden Kontrol’ ün Türkiye distribütörlüğünü yaptığı Westrand Koku Gidericileri sayesinde kötü kokular kâbus olmaktan çıkıyor. Westrand koku gidericileri, aldehit ve keton fonksiyonlarını içeren doğal ve sentetik yağlardan oluşan ürünleri ile kötü kokuları nötralize ederek yok ediyor. Westrand ürünlerinin en önemli özelliklerinden biri, kokuları etkisiz hale getiren, patentli molekülerin üretimini, profesyonel ekibi ile yapması. Kokuları giderirken kullandıkları yöntem ise maskeleme yapmayan veya bir diğeriyle yer değiştirmeye gerek duymayan kimyasal reaksiyonlar ile kokuları imha etmeye dayanıyor. Westrand Koku Gidericilerini Adel Kontrol Bölge Bayii Trans Kimya Kayseri ve Nevşehir bölgelerinde tüketiciye ulaştırıyor. Bizlerde Westrand Koku Gidericilerini sizlere daha yakından tanıtmak için Trans Kimya Bölge Sorumlusu Murat Özandaç ile görüştük. Murat Bey, 2011 tarihinde yürürlüğe giren koku yönetmeliğinin koku kontrolünü zorunlu hale getirdiğini ve bu bağlamda endüstriyel işletmelerin çevreye yaydığı kötü kokuları kontrol altına almaları gerektiğine dikkat çekti.

Murat ÖZANDAÇ

Ne Çevreye Ne de Cilde Hiçbir Zararı Yok

Ürünler, zehirli maddelerden uzak olarak üretilmiş olduğundan çevre ve insan sağlığı için tamamen zararsızdır. Çünkü bu Westrand Koku Gidericileri, çevreye zarar vermeden toprakta çözünebilen, cilde ve gözlere zararsız, bitkiler üzerinde toksik etki göstermeyen, suda yaşayan hayvanlarda ve bölgede yetişen bitkilere zararsız olup, insanların bulunduğu alanlarda, kapalı mekânlarda kullanılabilen ürünler. Ayrıca bu ürünlerin hepsi IFRA tarafından yani Uluslararası Koku Derneği tarafından tescil edilmiş ve Sağlık Bakanlığı tarafından da sertifikalandırılmıştır.


Havayı Rahatlıkla irsiniz

Evler Artık Daha Ferah Yaşama Alanına Sahip

Vaktimizin büyük çoğunluğunu geçirdiğimiz evlerimizin temizlik yönünden hijyen olmasının yanında koku yönünden ferah olması için yaz kış pencereleri açar, oda spreyleri kullanırız. Ama artık Westrand Koku Gidericileri sayesinde uğraşmanıza gerek kalmadan tuvalet, banyo, yemek kokuları artık kolaylıkla ortadan kalkıyor. Yapıldığı zaman birkaç gün evden kokusu çıkmayan balık ve sebze kızartmalarını da doyasıya kokuyu dert etmeden pişirebiliyorsunuz.

Sıvıların Yaydığı Kötü Kokular Artık Dert Değil

Su arıtma çamurları yöntemi ile sıvıların yaydığı kötü kokular etkisiz hale getiriliyor. Uygulama tekniği ise, çamur elde edilmesi sırasında polimer havuzuna polimer ile birlikte dozajlanır. Böylece son ürün olarak alınan arıtım çamurunun kokmaması sağlanır. Bu yöntem; sulandırma metodu ile dolgulama pompa sisteminden yararlanarak uygulanır.

Atık Sular, Dereler ve Denizlerdeki Kötü Kokulara Elveda Arıtım tesislerinde giriş noktasında yerleştirilen dozajlama pompası ile kirli suya karıştırılan temiz su ve ürün, tüm tesiste etkili olur. Arıtma havuzları, çamur ve deşarj suyu kokudan arınır. Çöp sularına direkt uygulama yapılabilmesinin yanında lagünlere, derelere ve deniz suyuna da uygulanabilinir.

Mezbahaneler ve Kesimhaneler Artık Daha Ferah

Kan veya kan karışımlı atık su depoları veya arıtma tesislerinde giriş noktasında yerleştirilen dozajlama pompası ile kirli suya karıştırılan temiz su ve ürün tüm tesis de etkili olur. Arıtma havuzları, çamur ve deşarj suyu kokudan arınır. Çöp sularına veya kan içeren sulara direkt uygulama yapılabilinir.

İçinize Çekebil-

İnhibitasyon koku moleküleri ile dış mekânda, kapalı mekanlarda ve boru, baca gibi hava kontrol sistemlerinde de kullanıldığında kötü kokular tarihe karışır. Kullanıldığı alanlar; evsel atıkların çöp fırınları, oluşum birimleri (yeşil atıklar, lağım pislikleri, eve ait çöpler), lağım pisliği su işlem fabrikaları, pis su pompalama istasyonları, sanayi bacaları, konutlar, yiyecek fabrikaları (şeker rafineleri, maya fabrikaları, bira fabrika.), kesimevleri, kimyasal sanayiler, baca gazları, kâğıt yapım fabrikaları, havuz, depo alanı, çöp sahası, gübre platformları gibi açık alanlardır.

Kuru Buhar Yöntemi

Fabrika baca gazları, bio filtreler ve havalandırmalarda kullanılır. Ürünü buhar haline getirerek ünitenin içinde kokuya neden olan gazlarla birleşmesini sağlar. Çıkan gaz tamamen kokusuz olarak bacadan çıkar.

Püskürtme Yöntemi ile Katı Atıkların Kokusuna Veda

-Evsel atıklar, durağan çöpler, organik atık, yağ rafinelerinden yayılan tortul atıklar ve gübre gibi birçok atık yüzeyi üstüne püskürtme yöntemi ile kötü kokular giderilir.

Rögar ve Kanalizasyondaki Kokuları Artık Sorun Yapmayın

Çöp biriktirme odaları veya kötü koku üreten malzeme bekletme odalarında, rögarlar, kanalizasyonlar, fosseptikler, tuvalet ve ağır yemek kokularının olduğu yerlerde kutunun kapağı açılarak koku olan yere kötü kokuyu yok edici Airhitone Nvg Crused sarkıtılarak daha ferah bir çevre yaratılır.

43




80’ler 90’lar nerede o eski yıllar..

Çocukluk ya da gençlik yıllarınız 80’ li, 90’ lı yıllarda geçtiyse ve halen o yıllara karşı bir özlem içerisindeyseniz biraz nostalji yapmaya ne dersiniz? Teknolojinin bizleri daha az kendine bağladığı, küçük şeylerden mutlu olmayı becerebildiğimiz o yıllar hepimiz için ayrı bir önem taşır. 80’ li yıllarda Adile teyzenin “kuzucuklarım” deyip içten konuşarak ekran karşısında anlattığı masallar sadece çocukları değil büyükleri de kendine çekerdi. Stüdyo Pazar programında Cenk Koray’ ın seyircilere “yanında törpü, makas var mı?”gibi soruları yönelterek yarışmacılarını seçtiği Telekutu ve Erkan Yolaç ile evet-hayır yarışması o yılların vazgeçilmez eğlence programlarıydı. 80’ ler ayrıca gazozlara ilaç atarak gençleri tuzağa düşürmede kendine özgü bir taktik geliştiren Nuri Alço ve üzüldüğünde kaşları arasında oluşan dar açı ile mahsun bir bakışa sahip şimdilerde büyük o zamanlar küçük olan Emrah’ ın Türk sinemasına adım attığı yıllardı. Uzun saçları ve kendine özgü tarzı ile Barış Manço’ nun “Adam olacak çocuk” programı da bizlerin küçük yaşta kendimizi adam gibi hissetmemizi sağlardı.

Kendi kendine hareket edip konuşabilen bir arabanın maceralarının anlatıldığı Kara Şimşek, annelerimizin ve babaannelerimizin her bölümünü heyecanla beklediği Yalan Rüzgârı, apartman ilişkilerini en güzel şekilde anlatıldığı Bizimkiler, bana bir masal anlat baba şarkısı ile dillerde dolaşan Süper Baba, komşuluk ilişkilerinin anlatıldığı Perihan Abla ve Mahallenin Muhtarları dizi kuşağının vazgeçilmezleriydi.


Şimdiki gibi çizgi film kanalları olmadığından Pazar günleri çizgi film izleyebilmek için erken kalkar, en beğenilen çizgi filmlerden Heidi ile dağlarda koşar, Polliana ile iyilik yapar, gerçekten uslu bir çocuk olursak bir gün ormanda şirinleri görebileceğimize inanırdık. Red Kit ile daltonların peşine düşerken, her acıktıklarında pizza söyleyen Ninja Kaplumbağalar’ ın, Transformers’ ın, Voltran’ ın ve gölgelerin gücü adına güç bende artık diye haykıran He-Man’ in gücüne hayran kalırdık. Susam sokağındaki minik kuş, kırpık, edi ile büdü ve kurabiye canavarları her birimizin oyun arkadaşı olurdu.

Yumiyum, topitop ve düdüklü şekerin tadına doyamaz, leblebi tozu ağzımızdayken konuşmaya çalışıp etrafa püskürtürdük. Cin Ali’ nin maceraları ve gazetenin verdiği Ayşegül serileri okuma alışkanlığını kazanmamızı sağlardı. Çanak çömlek, istop, beştaş, körebe ve misket oynar, hulahop çevirir, ip atlar, torpil ve kız kaçıran patlamadan biz kaçardık. Tetris ile en yüksek puanı yapmaya çalışır, ateri ile kuşları vurur, cipslerden çıkan tasoları biriktirmenin sevincini yaşardık. Peçete ve düğün kartı kolesiyonlarını oluşturmak da ayrı bir tutkuydu. 90’ lı yıllarda maviye dönüşen siyah önlükler ve koşulsuz şartsız takılması gereken beyaz kurdeleler ile okula gidilir, ıslak mendiller yaygın olmadığı için beslenme çantalarında el bezi taşınırdı. Kokulu silgiler ve hatıra defterleri de okul döneminin vazgeçilmezleri arasındaydı.

Telefonlar henüz cebe girecek kadar küçülmediğinden ev telefonundan konuşulur, çağrı bırakıp, mesaj atma lüksümüz olmadığı gibi telefon çaldığında kimin aradığı bilinmediği için de herkes merakla telefona koşardı. Şimdilerde tarihe karışan telefon jetonlarını da unutmamak gerek. Modern Talking ve Michael Jackson şarkıları ile ayna karşısında dans etmek ayrı bir zevk verirken, “hey corc versene borç” şarkısı da bu dönemde dillerden düşmezdi. Tarkan ile kıl oldum abi diye şarkı söyler, Yonca Evcimik ile bandıra bandıra karpuz yenirdi. Çift kasetli teyplerde kayıt yapar, Walkman’ in pili bitmesin diye de kasetleri kalem ya da tornavida ile sarmanın mutluluğu yaşanırdı. Saymakla bitiremeyeceğimiz 80’li, 90’lı yıllara ait anılar, mazi olarak kalbimizde yerini alırken her hatırlamamızda da çeyiz sandıklarının açılması ile etrafa yayılan naftalin kokusu gibi tüm sıcaklığı ile tekrar gün yüzüne çıkıp bizleri o dönemlere tekrar götürür.


taşa kazınmış TAÇ bir aşk öyküsü MAHAL Hindistan’ ın sembollerinden biri haline gelen Taç Mahal, sergilediği ihtişamlı görüntü ve öyküsü ile herkesi kendine hayran bırakıyor.

Taç Mahal, Türk-İslam mimarisinin en önemli yapıtı olmasının yanında dünyada aşk için dikilmiş en büyük ve görkemli bir anıt mezar. 1983 yılından itibaren UNESCO’ nun “Dünya Mirası Listesi” nde yer alan anıt, uzun bir sürecin sonunda binlerce insanın emeği ile ortaya çıkan harikulade bir eser. Gerçek âşıkları ölümün dahi ayıramadığının en güzel örneği olan Taç Mahal, asırlardır romantizmin simgesi olarak gönülleri fethediyor. Taç Mahal’ in yapılış hikâyesi ise aşkın gerçekliğini yansıtacak nitelikte. Hindistan’ da kurulan bir Türk İmparatorluğu olan Babürler’ in 6. Hükümdarı Şah Cihan ile karısı Mümtaz Mahal arasında büyük bir aşk vardır. 20 yıllık bir evliliğe sahip olan çiftin birbirlerine duydukları sevgi ilk gün ki gibi tazedir. Bu aşk o kadar büyüktür ki karısı ayrı kalmaya dayanamadığı Şah Cihan’ ı sarayda beklemek yerine gittiği seferlerde ona eşlik

eder. Güzelliği, zekâsı ve eşine duyduğu sevgi ile Şah Cihan’ ı kendisine hayran bırakan Mümtaz Mahal, çıkan bir isyanı bastırmak için başka bir kente gitmesi gereken Şah Cihan’ ı hamile olmasına rağmen yine yalnız bırakmaz. Kaderin kendilerine ördüğü ağdan habersiz yola çıkan sevgililer, Mümtaz Mahal’ in doğumunun başlaması ile acı sona yaklaşır. Mümtaz Mahal doğum esnasında beklenmeyen bir şekilde hayatını kaybederek, aşkına veda eder. Aslında bu veda onların aşkının hiç ölmeden, asırlarca yaşamasını sağlayacak bir anıtın temeli olur. Şah Cihan, hayatının anlamı olan, çok sevdiği Mümtaz Mahal’ in ölümü üzerine imparatorluğun kendisi için bir öneminin kalmadığına hüküm getirerek, kendini matemin siyah rengine bırakır. Şah Cihan, eşinin ölümünün ertesi yılı aşkını yansıtacak görkemde, bütün dünyayı etkisi altına alacak bir anıt mezar yaptırmaya karar verir. Temeli 1632 yılında


Hindistan’ ın Agra kentinin Yamuna nehri kıyısına atılan anıtın planı için İran ve Arabistan’ ın başarılı mimarları ile Türkiye’ den de Mimar Sinan’ ın değerli iki öğrencisi olan Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi davet edilir. Planı tamamlanan muhteşem yapı, 20.000 işçinin büyük çabaları sayesinde 20 yılda bitirilir. Beyaz mermerden dört minaresi bulunan Taç Mahal’ in dört tarafına İstanbul’ dan çağrılan Hattat Serdar Efendi tarafından Yasin Suresi yazılır. Rivayete göre, anıtın kubbesi için yapılan iskelenin sökümünün yaklaşık 5 yılı alacağı söylenir. Bunun üzerine Şah Cihan, herkesin söktüğü tuğlanın kendisinde kalacağını belirterek, iskelenin bir gecede sökülmesini sağlar. Taç

Kaderin kendilerine ördüğü ağdan habersiz yola çıkan sevgililer, Mümtaz Mahal’ in doğumunun başlaması ile acı sona yaklaşır. Mümtaz Mahal doğum esnasında beklenmeyen bir şekilde hayatını kaybederek, aşkına veda eder. Aslında bu veda onların aşkının hiç ölmeden, asırlarca yaşamasını sağlayacak bir anıtın temeli olur. Şah Cihan, hayatının anlamı olan, çok sevdiği Mümtaz Mahal’ in ölümü üzerine imparatorluğun kendisi için bir öneminin kalmadığına hüküm getirerek, kendini matemin siyah rengine bırakır.

görkemde, bütün dünyayı etkisi altına alacak bir anıt mezar yaptırmaya karar verir. Temeli 1632 yılında Hindistan’ ın Agra kentinin Yamuna nehri kıyısına atılan anıtın planı için İran ve Arabistan’ ın başarılı mimarları ile Türkiye’ den de Mimar Sinan’ ın değerli iki öğrencisi olan Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi davet edilir. Planı tamamlanan muhteşem yapı, 20.000 işçinin büyük çabaları sayesinde 20 yılda bitirilir. Beyaz mermerden dört minaresi bulunan Taç Mahal’ in dört tarafına İstanbul’ dan çağrılan Hattat Serdar Efendi tarafından Yasin Suresi yazılır. Rivayete göre, anıtın kubbesi için yapılan iskelenin sökümünün yaklaşık 5 yılı alacağı söylenir. Bunun üzerine Şah Cihan, herkesin söktüğü tuğlanın kendisinde kalacağını belirterek, iskelenin bir gecede sökülmesini sağlar.

Cihan, oğlu Âlemgir Evrengzib tarafından tahtan indirilerek Agra Kalesi’ nde hapsedilir. Ömrünün geri kalan kısmını burada Taç Mahal’ i seyrederek geçiren Şah Cihan, öldüğünde bedeni çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal’ in yanına yerleştirilir. Aşklarını tüm dünyaya duyuran iki sevgilinin sandukaları anıt mezarın üst katında, sesin yedi kez yankılandığı kubbenin altındadır.

Taç Mahal’ in yan tarafına kendisi için de hazineyi büyük bir masrafa sokacak siyah mermerlisini yaptırmak isteyince Şah

Şah Cihan, eşinin ölümünün ertesi yılı aşkını yansıtacak

Duvarlarında zümrüt, yakut, pırlanta ve inci gibi değerli taşların da bulunduğu beyaz mermerden yapılan sekiz köşeli anıt, 61 metre yüksekliğe sahip heybetli görüntüsü ile dünyanın her köşesinden gelen ziyaretçilerini büyülerken, eşsiz mimari dokusu ile 380 yaşına girmesine rağmen romantizmi ve aşkı simgelemeye tüm canlılığı ile devam ediyor.

49



51



+Siz Arama Görseller Haberler Çeviri Akademik Gmail Daha fazlası

keyif veren tasarımlar

Arama

Yaklaşık 165.000 sonuç bulundu (0.46 saniye)

Her şey

Bunu mu demek istediniz?

Görseller Videolar Haberler Daha fazla

Tüm sonuçlar Konuya göre

Tüm boyutlar Büyük Orta İkon Minimum: Tam boyutu siz girin...

Dekor Ürünleri

Herhangi bir renk Renkli Siyah beyaz

Mühendislik Hizmetleri

Dış Cephe Süsleme

İç Mekan Dekorasyon

3 Boyutlu Çizimler

Proje Teslim Uygulamalar


Tasarımda

Farkı

Estetik ve şık tasarımları ile Prodizayn, duvar kâğıdı, boya, dekoratif ürünler, dış cephe uygulamaları ve mühendislik hizmeti ile farklı bir soluk getirdiği mekânlara modernizmin imzasını atıyor. DUVARLARINIZA PRODİZAYN İLE SİHİRLİ DOKUNUŞ Evlerinizde ya da iş yerlerinizde kullandığınız mobilyalar ne kadar şık olursa olsun eğer duvarlarınız bu bütünlüğe uyum sağlamıyorsa içinize sinmeyen bir şeyler olduğunu hissedersiniz. İşte bu bütünlüğü ve ahengi Prodizayn’ ın duvar kâğıtlarının zengin çeşitliliği ile tamamlarsanız odanız sizin için vazgeçilmez olurken duvarlarınızda çerçevesiz tablo görünümünde ruhunuzu okşayacaktır. Böylelikle Prodizayn güvencesi altında duvarlarınız kısa sürede hem kaliteli hem de modern bir görünüme kavuşmanın mutluluğunu evinize yansıtır.

Duvar Kâğıdının Tercih Edilme Sebepleri -Duvar kâğıdı sağlıklıdır, doğaldır, zararlı madde içermez. -Yapısı gereği ses ve ısı izolasyonuna katkı sağlar. -Döşendiği mekânı aydınlatır, renk, canlılık, ışık, katar. -Mekânlara kişiliğinizi yansıtmanızı sağlar, farklılık yaratır. -Kullanım süresi uzundur ve bu yüzden ekonomiktir. -Hijyeniktir, kir ve leke barındırmaz, küf oluşturmaz. -Kolay temizlenir, renkleri solmaz, yıpranmaz.

ODALARINIZ PRODİZAYN ÖNCÜLÜĞÜNDE RENKLENİYOR Prodizayn boyada sunduğu renk çeşitliliği ile mekânları renklendirip canlılık kazandırıyor. Duvar boyalarınızda seçtiğiniz renkler, odanızın seçtiğiniz rengin yansıttığı ruh haline bürünmesine neden olurken doğal olarak bu durum sizin enerjinizi de etkiler. İşte renklerin mekânlar için neler söylediği;

Sarı renk ile enerjiniz dorukta.

Mekânlarda canlılığı simgeleyen sarı renk, zihnin canlanmasını sağladığı için çalışma odaları, iştahı artırdığı için de mutfak ve yemek odaları için ideal bir renk seçimidir. Kırmızı renk ile daha çarpıcı bir görünüm.

Duvarlarda kullanılan kırmızı renk, üzerinizdeki negatif

enerjiyi söküp alırken, odanızın da enerji ile dolmasını sağlar.

Yeşil renk ile huzur yanı başınızda. Dinlendirici, ruhu

okşayıcı özelliğe sahip yeşil renk, yatak odası ya da oturma odasında kullanıldığında günün stresini atarak rahatlamanıza yardımcı olur.

Pembe renk ile tozpembe ferahlık. Pembe

rengin yaydığı rahatlatıcı ve sinirleri yatıştırıcı etki banyo ve çocuk odaları için ideal bir seçimdir.

Mavi renk ile mutluluk sizinle. Hüzünlü olduğunuz zaman

denizin ışıltılı mavisine baktığınızda bulduğunuz huzuru, oturma odanız için kullandığınız zamanda aynı rahatlatıcı etkiyi yansıttığını görürsünüz.


3 BOYUTLU GÖRSEL SUNUM İLE TASARIMLAR DAHA GERÇEKÇİ Prodizayn Mühendislik, 3 boyutlu uygulamaları ile mimari tasarımlara hayat veriyor. 3 boyutlu görsel uygulaması ile Prodizayn iç mimari, dış cephe özellikle de iç mekânlar ve peyzaj da vazgeçilmez bir tasarım imkânı ile sizlere tam anlamıyla mekânların bitmiş vaziyetini hazırlayarak işinizde ayrıcalık yaratma imkânını sunuyor. Maliyeti yüksek olan yapının bitmiş halini, henüz yapı ortada yokken görebilmek, sanal gerçeklik sayesinde mümkün ve oldukça ekonomik. Bu imkânı kullanan yapı üreticisi istediği yapının sanal gerçek bir modelini oluşturur ve bu model üzerinde çalışma yaparak yapıya ait ölçü, renk, görünüm, kullanım, estetik gibi önemli hususlarla ilgili gözle görülen üç boyutlu bir model üzerinden karar verme fırsatı yakalar. Bu model üzerinde aklına gelen tüm alternatifleri deneyerek yapı için en uygun çözüme karar verir ve modele son şeklini verdirir. Böylelikle söz konusu olan yapı çok daha iyi tasarlanmış ve tüm fonksiyonlarıyla planlanmış bir yapı haline gelir ve böylece 3D animasyonlar sayesinde tasarımı tüm açılardan inceleme fırsatını yakalarsınız.

İÇ MEKÂN DEKORASYONUNDA PRODİZAYN ZERAFETİ Evinizi ya da ofisinizi kendi zevkinize göre dizayn etmeyi düşünüyor ve bir türlü hayata geçiremiyorsanız, Prodizayn Mühendislik sayesinde bu projeniz hayal olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşüyor. Prodizayn, konsept projeden uygulama projesine kadar ev, ofis, mağaza, eczane, alışveriş merkezleri, kafe ve restoran dekorasyonları konularında kullanılan mobilya, aydınlatma armatürleri ve donanım elemanlarının tasarımları ve üretimleri konusu da dahil kapsamlı ve profesyonel şekilde hizmet veriyor.

PRODİZAYN’ IN DEKORASYON ÜRÜNÜ “DERİ HALI” Mekânlarınızı Prodizayn ile yeniledikten sonra döşemelerinizi de unutmayın. Çünkü Prodizayn’ ın sizler için sunduğu deri halı çeşitleri döşemelerinizi şık bir görünüme kavuşturuyor. Antibakteriyel, koku yapmayan, tüy dökmeyen ve böceklenmeyen özelliğe sahip deri halılar hiçbir zararlı etken de içermiyor.

ZAHMETSİZ ANAHTAR TESLİM UYGULAMASI İnşaat yönetimi, üretim, kalite kontrol, projelendirme ve işin zamanında teslim edilmesi sürecinde son derece başarılı hizmet veren Prodizayn Mühendislik, tüm inşaat işlerinizi eksiksiz ve profesyonelce yaptıktan sonra size sadece anahtarı teslim ederek, hayalinizdeki tasarımları kolaylıkla hayata geçiriyor.

55


zamanın eskitemediği

SAAT KULESİ


Kayseri ile özdeşleşen ve zamana inat 106 yıldır kesintisiz çalışan tarihi saat kulesi, şehrin merkezinde her gün binlerce kişiye zamanı hatırlatmaya devam ediyor. Kayseri’ nin merkezinde yer alan tarihi kule, hepimiz için ayrı bir önem taşır. Kimi zaman yön ve adres tariflerimizde kimi zaman hatıra fotoğraflarımızın bir karesinde kimi zaman da randevulaştığımız bir yer olarak yaşantımızın bir parçasıdır. Kayseri’ nin asırlık çınarı diyebileceğimiz Saat Kulesi’ nin hikâyesi de merak uyandıran konulardan. Zamanın Sultanı II. Abdülhamit, 1901 yılında tahta çıkışının 25. Yıldönümü nedeniyle memleket genelinde saat kuleleri yapılmasını emreder. Çünkü 19. yüzyıl batılılaşma yolunda atılan adımların olduğu bir dönemdir. O dönemde günlük yaşam namaz vakitlerine göre şekillendiğinden II. Abdülhamit batıya uyum sağlamak için meydan saatlerini yaygınlaştırma yoluna gider. Kayseri Saat Kulesi de II. Abdülhamit’ in fermanı üzerine 1906 yılında Kayseri Mutasarrıfı Haydar Bey döneminde Tavlusunlu Salih Usta Tarafından inşa edilir. Saat Kulesi’ nin bitişiğinde bir de Muvakkithane bulunmaktadır. Muvakkithane ise saat ve takvim ayarlamalarının yapıldığı, namaz vakitlerinin belirlendiği tek katlı bir yerdir. Şehrin sembolü haline gelen 10 metre yüksekliğindeki Saat Kulesi, kesme taşlardan yapılan üç kata ve kare bir plana sahip. Kulenin üzeri piramidal çinko külah ile örtülü. Saati Almanya’ nın Leizbing kentinde özel olarak yaptırılan kulenin dört tarafında tek makine ile çalışan saat kadmanları ve kadmanların ortasında da rüzgâr yönünü gösteren ok bulunmakta. İçi silindir şeklinde olan kulenin saatine helezon bir merdiven ile çıkılıyor. Kulenin saati haftada bir kez kuruluyor ve bakımı yapılıyor. Günümüzde Büyükşehir Belediyesi’ ne bağlı Kaymek Tanıtım ve İrtibat Bürosu olarak kullanılan Saat Kulesi’ nin bitişiğindeki tarihi muvakkithane bir dönem Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Kayseri Şubesi olarak hizmet verirken bir dönem de Turizm Bürosu olarak kullanılır. Hepimizin bir şekilde yolunun düştüğü Saat Kulesi, mantı, pastırma gibi Kayseri ile bütünleşen, Kayseri’ nin sembolü haline gelen tarihi bir yapı olarak tüm heybetiyle varlığını devam ettiriyor.


e

kt e m e m e l y ö s in

r e l k e k r e

r e l z ö s i r le

k i d n dire

Kadınlara göre kendilerini daha fazla dar kalıpların içerisine sığdırmaya çalışan erkekler bu durumu bazen o kadar abartırlar ki bazı sözleri onlardan duymak rüya gibi gelir.


-İndirim başlamış hadi alışverişe gidelim

Erkeklerin birlikte alışverişe çıkmayı özledim demesi bayanlar için ne kadar şaşırtıcı ise bir erkekten indirim haberlerini duymakta bayanlarda kısa süreli bir şok etkisi yaratabilir. Birlikte çıkılan alışverişlerde bayanların alışveriş tutkusuna ve hızına yetişemeyen erkekler, alışverişten 1-0 mağlup ayrılırken verdikleri tepki bir sonraki alışverişte bayanları yalnız bırakacaklarının sinyalini verir.

-Canım çok sıkkın, ağlamak istiyorum

Ağlamak her ne kadar bayanlarla özdeşleşen bir kavram olsa da erkeklerin daha çok yalnızken tercih ettikleri bir rahatlama türüdür. Gözyaşlarını içlerine akıtmayı tercih eden erkekler, ağlamayı güçsüzlük olarak kabul ettikleri için onları ağlarken görmek ender rastlanan bir durumdur. Bayanlar ağlayarak rahatlarken bir erkeğin “sinirlerim bozuk ağlamak istiyorum” demesi ise devenin hendekten atlamasından daha zordur. Oysaki bir kadın omzuna başını yaslayacak güçlü bir erkeğin yanında yeri geldiğinde kendisi de yaslanacak bir omuz olmayı ister.

-Sen kendini yorma, sadece salata yesek de olur

Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer sözü, yemeğin erkekler için taşıdığı önemi çok iyi yansıtıyor. Akşamları iş dönüşü eve gelindiğinde selam verdikten sonraki ilk cümlelerinin “ yemekte ne var?” sorusunun olması mutfak kültürüne verdikleri değeri gösteriyor. Masada zeytinyağlı, etli yemeklerin yanında börek ve tatlıların bulunması hem kendilerini hem de midelerini mutlu ederken, “hadi bugün de akşam yemeğini salata ile geçiştirelim” lafını duymak imkânsız gibidir.

-Ütü, çamaşır, bulaşık sıkıldım artık

Ev işleri bayanların daha çok ilgilendikleri ya da ilgilenmek zorunda oldukları bir sorumluluk olarak hayatlarının önemli bir kısmında yer alırken bir erkeğin ütüyü, çamaşırı, bulaşığı dert etmesine ender rastlanır. Bu tarz işlerle uğraşmadıkları için sıkıldım diye yakınmalarını da duyamazsınız.

-Her başarılı erkeğin yanında bir kadın vardır

Hayatlarının her döneminde bayanlara ihtiyaç duyan erkekler çocukken annesiz, yetişkin olduklarında ise eşsiz yapamazlar. Başarısızlıklarında onlara sıkı sıkıya sarılırken başarılı olduklarında ise bir adım öne geçerek arkalarına alırlar.

-Beni istemeye ne zaman geleceksiniz? tarafının istemeye gitmesi de toplumsal kalıpların dışına çıkılması demektir. Bu kalıplar, yasalarla bir bağlayıcılığı olmamasına rağmen toplum tarafından o kadar benimsenmiştir ki bir erkekten “beni istemeye ne zaman geleceksiniz?” sözünü duymak için çağ atlamanız gerekebilir.

-Maçın özetine bakarız, önce diziyi izleyelim

Futbol deyince akan suları dahi durdurabilen erkekler, televizyonda futbol maçı yayınlanacağı zaman da televizyonun hâkimiyetini ele alıp bir tapusunu çıkartmadıkları kalır. Çevrelerindeki insanlar maç izler mi, izlemez mi bunun pek bir önemi yoktur onlar için. Bayanların en sevdiği dizinin maç ile çakışması ise kâbustan farksızdır. Normal şartlarda centilmenliği elden bırakmayan erkekler böyle bir durumda centilmenlik gösterip diziyi izlemek yerine aslan kesilip, kükrerler.

-Yaz geliyor, acil kilo vermem lazım

Yazın yaklaşması erkekleri mutlu ederken kadınların gerilmesine neden olur. Kışın kiloları ile barışık olan bayanlar, yaz aylarına doğru geri sayımı başlatarak diyet programlarının, sporların telaşına düşerler. Televizyon programlarında bile bahsedilmez. Çünkü erkekler için ne basenlerindeki ne de göbeklerindeki fazlalıklar kendilerini kötü hissetmelerine neden olur. Bu yüzden bir erkekten kilolarının kaygısına düştüğünü görmeniz zordur.

59




Ergenlik & Yalnızlık Çocukluktan yetişkinliğe geçişte bir ara dönem olan ergenlik, kişiye fizyolojik ve ruhsal değişimlerle beraber yalnızlık duygusunu da getiriyor.

Hayatın en verimli dönemlerinde yaşanan bu arada kalmışlığın getirdiği yalnızlık hissi, diğer gelişim dönemlerine göre daha yoğun yaşanıyor. Birey bu dönemde kendini tanımaya çalışırken içine kapanarak daha çok yalnız kalmayı tercih ediyor.


-Çocukluktan Yetişkinliğe Atılan Adım

İnsan yaşamının en hassas ve kırılgan fay hattını oluşturan ergenlik dönemini kimimiz sorunsuz kimimizde hafif hasarlı atlatırken bu kırılgan fay hattında yaşanan dalgalanmaların şiddetli olması kalıcı enkazlara da yol açabiliyor. Ortalama olarak 11 ile 20 yaş arasındaki dönemi kapsayan ergenlik genetik faktörler, çocuk yaşta evlendirilme gibi sosyal şartlar ve kimi zaman da iklimin etkisi nedeniyle daha erken yaşlarda başlayabiliyor. Ergenliğin ilk aşamalarında bedensel gelişimin başlaması ile ergen, bedenine yabancılaşırken hormonlardaki dalgalanmalar sinir sistemini de etkilediğinden bireyin durup dururken ağlamasına, öfke ve sinir patlamaları yaşanmasına neden olabiliyor. Vücut enerjisi bu dönemde büyümeye harcandığından ergen kendini çoğu zaman yorgun hissederken yaşadığı fiziksel değişiklikler nedeniyle kendini çevreden soyutlayıp içine kapanıyor. Ergenliğin ilerleyen aşamalarında fiziksel gelişim yavaşladığı için bedenindeki değişikliklere alışan genç bu kez toplum içindeki yerini aramaya yöneliyor. Ergen, çocuk olmadığını kanıtlamak istediği için çatışma yaşadığı anne ve babasından bağımsız tutum sergilemeye çalışırken bir yandan da onların sevgisine ve desteğine ihtiyaç duyuyor. Arkadaş ilişkilerinin önem kazandığı bu dönemde yanlış seçilen arkadaşlar ise ergenin eğitim ve sosyal durumunda çoğu zaman buhrana sebep olabiliyor. Ergenliğin son döneminde ise bedensel gelişimini tamamlayan genç, kişisel olgunluğa eriştiği için çevresiyle daha uyumlu, toplumsal sorunlara karşı da ilgili olmaya başlarken ilişkilerindeki çatışma da zamanla azalma gösteriyor.

-Ergeni Çevreleyen Yalnızlık Bulutu

Bedensel ve zihinsel gelişimin arttığı bu dönem de ergen, kendini sorgulamaya ve tanımaya başladığından çoğu zaman kendini çevreden soyutlayıp yalnız kalmayı tercih ediyor. Diğer gelişim dönemlerine göre yalnızlık duygusunun daha fazla hissedildiği bu dönemi ergenin sağlıklı atlatmasında evebeynlerin davranışları büyük önem taşıyor. Artık yetişkin bir birey olduğunu düşünen ergenin çevresi tarafından dikkate alınmaması, çocuk muamelesi yapılması ergenin içine kapanarak, depresyona girmesine yol açıyor. Anne ve babaların bu hassas dönemde ergenin duygu patlamalarına anlayışlı davranması ve yetişkinliğe adım atıldığının bilincinde olarak ergeni takdir edip, düşüncelerini ciddiye alması ergenin sağlıklı gelişimi için önem taşıyor. Aksi takdirde yakın çevresi tarafından anlaşılmadığını, değer görmediğini düşünen ergen, duygularını tatmin etmek için başka çevrelere yönelerek farklı arkadaş grupları içerisinde bu ihtiyacını gidermeye çalışacak ya da öz güvenini yitirecektir. Bu hassas dönemde

erkek ergenler, yakınları ile duygularını paylaşmak yerine içine kapandığı için yalnızlık duygusunu daha yoğun yaşarken kızlar ise sıkıntılarını arkadaşları ya da yakınları ile paylaştıkları için bu dönemi daha hafif atlatıyorlar.

-Yalnızlıkla Baş Etmenin Yolları

Ergeni bu dönemde çevreleyen yalnızlık bulutunu dağıtmak için ilk görev aile bireylerine düşüyor. Bu dönemde aileler ergene sevgi, anlayış ve desteklerini sunmaktan kaçınmamalı, ergenin fikirlerini önemseyerek aile içerisinde onunda söz hakkı olduğunu hissettirmeli. Ergen bu dönemde arkadaş çevresine daha fazla yöneldiği için evebeynler çocuklarının arkadaşlarını tanıyıp hangi ortamlarda bulunduğunu bilmeli. Çünkü kişilik gelişimini henüz tamamlamayan gencin yanlış arkadaş seçimleri olumsuz alışkanlıklar edinmesine yol açmaktadır. Bu dönemde ergenin hobiler edinmesi, sportif faaliyetlerle uğraşması kendini mutlu hissetmesini sağlarken yalnızlığını giderecek bir arayış içerisine girmesini de engelleyecektir. İlgisini çeken kitaplar, müzik cd’ leri ve televizyon programları da ergenin yalnızlığını gidermede etkili olacaktır. Bireyin sağlıklı bir yaşama kavuşmasının temelini oluşturan ergenlik dönemi ne kadar huzurlu ve çatışmasız geçerse geleceğe atılan adımlarda bir o kadar sağlam olacaktır. Bu yüzden bu dönemdeki yakınlarımıza anlayışı ve sevgiyi göstermekten kaçınmayalım.

63


Bir G羹zellik Masal覺

Keriman Halis ECE


Türkiye’ yi 1932 yılında Belçika’ da düzenlenen Miss Universe-Dünya Güzellik Yarışması’ nda temsil eden Keriman Halis, ilk dünya güzelimiz olmayı başararak adını tarihe yazdı. Fiziki güzelliklerin ön plana çıktığı güzellik yarışmalarına olan ilgi günümüzde de artarak devam ederken her yıl binlerce genç kız tescilli güzel olabilmek için yarışmalarda boy gösteriyor. Göreceli bir kavram olan güzelliğin yarışmalar düzenlenerek belirlenmesi M.Ö. 2000’ li yıllara kadar dayanır. Tarihteki ilk güzellik yarışması, Antik Yunan yazarlarından Homeros’ un İlyada destanına göre Kaz Dağı’ nda gerçekleştirilir. Bu yarışmada aşk ve güzellik tanrıçası olarak bilinen Afrodit birinci seçilir. Uluslararası boyuttaki ilk resmi güzellik yarışması ise 1908 yılında İngiltere’ de düzenlenir. Türkiye’ de ise ilk güzellik yarışması ilke ve inkılâpları ile Türkiye’ yi çağdaş medeniyetler seviyesine getiren Atatürk’ ün direktifi doğrultusunda Cumhuriyet gazetesi tarafından 1929 yılında yapılır. Bu yarışmaya katılmak isteyenler için bar kadını olmamak ve 16-25 yaş arasında bulunan namuslu Türk kızı olmak gibi kriterler istenmiştir. Bu yarışma neticesinde seçilen ilk Türkiye güzelimiz 19 yaşındaki Feriha Tevfik olur. Ancak Feriha Tevfik Hanım’ ın dünya güzellik yarışmasına başvuru yapılmasında gecikildiği için Türkiye’ yi dünyada temsil etme şansını yakalayamaz. 1932 yılına gelindiğinde ise Cumhuriyet Gazetesi tarafından yine 16-25 yaş arasındaki evlenmemiş, namuslu kızların katılabileceği kriterlerin arandığı güzellik yarışmasını 17 yaşındaki Keriman Halis kazanarak Türkiye Güzeli olur. Keriman Halis aynı zamanda Belçika’ da düzenlenecek olan Miss Universe- Dünya Güzellik Yarışması’nda Türkiye’ yi temsil etmeye de hak kazanmıştır. 28 ülkenin güzellerinin katıldığı yarışmada nezaketi ve fiziksel güzelliği ile dikkat çeken Keriman Halis, Dünya Güzellik Kraliçesi olur. Bu birincilik Türkiye’ de büyük sevinç ile karşılanmıştır. Atatürk, böylece Türk ırkının dünyanın en güzel ırklarından olduğunun tescillenmiş olduğunu vurgularken asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şeyin yüksek kültürde ve yüksek faziliyette bu birinciliği tutmak olduğunu vurgular. 1934 yılında çıkarılan Soyadı Kanunu ile Keriman Halis’ e Atatürk tarafından kraliçe anlamına gelen Ece soy ismi verilir. Bu başarı o dönem Türkiye için büyük önem teşkil eder. Yarışmadan sonraki hayatında iki evlilik yapan Keriman Halis dört çocuk sahibi oldu. Yaşlılığında bile duru güzelliğini yitirmeyen Halis, 29 Ocak 2012 tarihinde kalp yetmezliği nedeniyle hayata gözlerini kapadı.


Ünlülerin Güzellik Dünyası Çağla Şikel Son zamanlarda yaptığı televizyon programları ile ekranların sevilen yüzü haline gelen ünlü manken Çağla Şikel, güzelliği ile dikkatleri üzerine çekmeyi başaran ünlülerden. Selülitsiz bacaklara sahip olan ünlü manken, bacaklarının güzelliğini kullandığı karışıma borçlu. 10 damla biberiye yağı, 5 damla kekik ve 5 damla portakal yağından oluşturduğu karışımı bacaklarına sürüp, streç film ile kaplıyor. Böylece selülitlerin yanına bile yaklaşamadığı ünlü manken ilerleyen yaşına rağmen bacaklarının güzelliği ile dikkat çekiyor. Suyun getirdiği güzelliği de belirten Çağla Şikel bol bol su içtiğini de güzellik sırlarının arasına ekliyor.

Tülin Şahin Sivaslı olan ve ABD’ li ünlü manken Cindy Crawfurd’ a olan benzerliğinden dolayı Sivaslı Cindy lakabı ile anılan başarılı manken Tülin Şahin’ in de güzelliği hayranları tarafından oldukça beğeniliyor. Ünlü manken, kullandığı doğal, ev yapımı peelingi hayranlarına da öneriyor. Zeytinyağı, süt, 1 çay kaşığı tozşeker, tuz ve limon suyunu karıştırarak elde ettiği karışımın cilde uygulandığı zaman hem nemlendirici görevi yaptığını hem de cildi siyah noktalardan ve fazla yağlardan arındırdığını belirtiyor.

Aydan Şener İlerleyen yaşına rağmen halen güzelliğini koruyan, yılların eskitemediği ünlü oyuncu Aydan Şener de doğal yöntemlerle güzelliğine güzellik katan ünlülerden. Maydanozun sihrine inanan güzel oyuncu, maydanozu kaynatıp, suyunu cildine tonik olarak kullanıyor. Badem yağı ile de kirpiklerine bakım uygulamayı unutmuyor.

Angelina Jolie Cameron Diaz Modelliği ve oyunculuğu ile başarılı çalışmalara imza atan Cameron Diaz da hayranları tarafından güzellik sırları merak edilen ünlülerden. Kozmetik ürünlerinden mümkün olduğunca uzak duran güzel oyuncu, süt tozu ile cildini canlı tutmayı başarıyor. Süt tozu ve su ile elde ettiği karışımı cildine uygulayan Diaz, böylece cildinin ölü hücrelerden arınıp tazelenmesini sağlıyor.

3 çocuk annesi olmasına rağmen güzelliği ile tüm dünyada hayranlık uyandıran başarılı oyuncu, yıllar geçtikçe daha da güzelleşen ünlülerden. Çekici bakışları ve doğal dudak rengi ile dikkatleri üzerine toplayan güzel oyuncu, dudaklarının bakımı için kendi ürettiği dudak balsamını kullanıyor. Bir miktar nemlendirici dudak balsamı ile sıvı fondöteni karıştırarak dudaklarına uygulayan Jolie, açık kahve dudak kalemi ile de dudaklarını belirginleştirerek doğal ve çekici bir görünüm elde ediyor.


Derya Baykal Oyunculuğu ve hanımlar için yaptığı televizyon programı ile ekranların sevilen yüzü olan Derya Baykal da güzelliği için kozmetik ürünlerinden uzak duran ünlülerden. Her gün duş almayı ihmal etmeyen güzel oyuncu, her banyodan sonra da cildi için bebek yağını kullanıyor. Kil ve bal maskeleri ile de cildini taze tutmayı başarıyor.

Sandra Bullock Başarılı oyuncu Sandra Bullock’ ta güzel görünümü için doğal yöntemlerden şaşmıyor. Elmanın getirdiği güzelliğe inanan ünlü oyuncu, sağlığı için günde en az 2 elma yerken yüzüne yerleştirdiği elma kabuklarının içerisindeki asitin de cildine peeling etkisi yaptığını ve cildinin böylece tazelendiğini söylüyor.

Azra Akın 2002 Dünya Güzeli olan başarılı manken ve oyuncu Azra Akın, güzelliğini dengeli beslenmeye borçlu. Sabah kahvaltısını ihmal etmemeye özen gösteren güzel manken, bol bol meyve yiyip, su içiyor. Düzenli alınan uykunun da güzellik için önemli olduğuna dikkat çekiyor.

Nefise Karatay Ünlü manken Nefise Karatay da doğal yöntemlerin cildi güzelleştirdiğini savunanlardan. Sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez cildine gül suyu ile masaj yaparak cildini ölü hücrelerden arındırıyor.

Deniz Seki Şarkıları ve duru sesi ile geniş bir hayran kitlesine sahip olan ve güzelliği ile de dikkat çeken başarılı şarkıcı, cilt güzelliği için kahveden yararlanıyor. Kahvenin içerisinde yer alan kafeinin gözenekleri açarak cildi canlandırdığını savunan Seki, içtiği kahvenin telvesini yüzüne sürüyor. Her sabah bir çay kaşığı yoğurt ile çekilmiş üzüm çekirdeğini de karıştırıp cildine uygulayarak, cildini canlandırıyor.

Megan Fox

Seray Sever Başarılı oyuncu ve program sunucusu Seray Sever, güzelliği ile ekranların beğenilen isimleri arasında. Doğal yöntemleri kullanarak cildini güzelleştiren Sever, cildine yumurta ve zeytinyağı karışımını uyguluyor. Böylece cildindeki gözenekleri açarken, cildinin tazelenmesini ve nemlenmesini sağlıyor.

Ünlü sinema yıldızı Megan Fox, seksi duruşu ve güzelliği ile herkeste hayranlık uyandıran ünlülerden. Yiyeceklerine balzemik sirke ekleyerek, sindirim sistemini hızlandıran ünlü oyuncu, bu yüzden kilo almadığını söyledi.

67




Doğanın Saklı Hazinesi

Zeki Paşa Balları

Kusursuz işçiliğe sahip arıların mucizevî bir şekilde ürettikleri besin maddesi bal, sahip olduğu vitamin ve mineraller nedeniyle hastalıklara karşı panzehir görevi görüyor. Kuran-ı Kerim 69. ayetinde Cenab-ı Hak balı işaret edip “Onda insanlar için şifa vardır” diyerek balın içerisinde sakladığı hazineye dikkat çeker. Bal, mikroorganizmaların hayatta kalmasını sağlayacak nemden ve sudan yoksun olduğundan yara ve yanık tedavilerinde de kullanılır. İçerisindeki meyve asitleri nedeniyle de cildi canlandırır, pürüzsüz bir güzellik sağlar. Kestane, çam, sepet, kara kovan, organik bal gibi yaklaşık 80 çeşit balı ve aynı zamanda kanser, kansızlık, verem, sinirsel rahatsızlıklar gibi birçok ciddi hastalığa iyi gelen poleni en doğal haliyle müşterilerine sunan Zeki Paşa Bal Dünyası kaliteli ve katkısız balın tadına varabileceğiniz bir numaralı yer.

Zeki Paşa Bal Dünyası’ nın sunduğu ürünlerden birkaçı;

Kestane Balı

- Bal arısının kestaneden nektar, polen ve salgı toplaması sonucu oluşan kestane gibi koyu kahverenginde olan doğa harikası bu balın tadı ve kokusu da kestanemsidir. - Antiseptik yani vücutta yer edinen mikropları öldürücü etkiye sahiptir. - B ve C vitaminleri açısından zengin bir besindir. - Kasları kuvvetlendirici, kan dolaşımını düzenleyici ve bağışıklık sistemini güçlendirici özelliğinin yanında mide ve karaciğer yorgunluklarına da iyi gelir. - Diğer ballara oranla antioksidan seviyesi %60 daha fazla olduğu için kansere yakalanma riskini de bu oranda azaltır.

Kara Kovan Balı

-Arıların kendi oluşturdukları petek gözlerini bal ile doldurmaları sonucu oluşan, tamamen doğal bir vitamin deposudur. -Altı ay boyunca hiç ışık görmeden kapalı kaldığı için bu ismi alır. -%100 saf, glikoz içermeyen kara kovan balı; kalp, karaciğer, bağırsak, mide, tansiyon, damar hastalıklarına ve kan dolaşımına iyi gelir. -Osmanlı sarayından bile eksik edilmeyen bu bal, tam bir şifa kaynağıdır.


Çam Balı

-Çam ağacında yaşayan bazı canlıların salgıladıkları bal şebnemi adı verilen tatlı maddelerin bal arıları tarafından toplanarak, işlenmesi sonucu oluşur. -Uzun yıllar boyunca kıvamı bozulmadan, donmadan saklanabilir. -Solunum yollarına, sindirim sistemine ve boğaz rahatsızlıklarına iyi gelir. -Dünyada sadece Türkiye ve Yunanistan’ da bulunan bu balın üretiminin % 90’ ı Türkiye’ de yapılmaktadır. -Antioksidan özelliğe sahip olan Çam Balı, bağışıklık sistemini güçlendirici etkiye sahiptir. –Demir ve mineral bakımından zengin olduğu için demir eksikliği yaşayanlar için de birebirdir.

Organik Bal

-Arıların çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından topladıkları nektarın, arıların bal midesinde kimyasal değişime uğraması sonucu oluşan bir besindir. -Kullanılan bütün arıcılık malzemeleri doğaldır. Kovanlar bitkisel boyalarla boyanırken, doğal meralarda üretim yapılır. -Organik bal ile hazırlanan şuruba şeker, pekmez, süt, glikoz gibi hiçbir katkı maddesi ilave edilmez. -Vücut ve kemik gelişimi için birebirdir.

Sepet Balı

-Arılar tarafından söğüt ağacının dallarından örülen sepetler içerisine üretim yapıldığı için sepet balı ismini alır. -Sepetin bir kısmı ahşap kapakla tam, diğer kısmı ise arıların girip çıkması için yarım kapatılır. Arılar programlanmış şekilde bütün titizlikle sepet içinde ballarını üretir. -Sepet balı da diğer ballar gibi vitamin ve mineral bakımından zengin olduğu için bağışıklık sistemini kuvvetlendirici ve enerji verici bir özelliğe sahiptir.

Zeki Paşa Bal Dünyası: Kılıçaslan Mahallesi Kızılırmak Caddesi 35/B Tel: 0352 233 59 00

71


Teknoloji alanındaki ilerlemelerle birlikte masa başındaki iş imkânlarının artması beraberinde sırt ve boyun bölgelerinde ciddi sağlık sorunlarını da getiriyor. Sizlerde masa başında bir işe sahipseniz zamanla sırt ve boyun bölgelerinizde ağrılara maruz kalmış ve sırtınızı dik tutmada sorunlar yaşıyor olabilirsiniz. Uzun süreli hareketsizlik ve oturma şeklindeki bozukluk sırt ve boyun kaslarını yorduğundan ağrılara sebep olabilirken kas sistemi zayıf olan kişilerde bütün yükü iskelet sistemi taşıdığı için omurgada da zamanla şekil bozuklukları oluşarak kamburlaşmaya yol açıyor.


Şekil Bozukluğu ve Ağrıları Gidermede Şifa Yolları Günümüzde sadece çalışanları değil bilgisayar sayesinde yediden yetmişe herkesi masaya bağımlı hale getiren teknolojinin neden olduğu sırt ve boyun ağrılarına katlanmamak sizin elinizde.

-Öncelikle uzun süre masa başında oturmamaya, saat başı mola verip, basit sırt ve boyun egzersizleri yapmaya çalışın.

-Otururken sırtınızı dik tutmaya özen gösterin. Dik durabilmeniz içinde bel, karın, sırt ve boyun kaslarınızı kuvvetlendirici hareketler yapın. Çünkü zayıflayan kaslar omurganın normal eğriliklerini koruyamadığı için zamanla şekil bozukluklarına neden olur. Bunun için sporu yaşamınızın bir parçası haline getirmeli, imkânınız varsa haftada iki gün yüzmeyi ihmal etmemelisiniz. Yürüyüş yapmanın da iyi geleceğini unutmayın.

-Bilgisayar kullanırken monitörün tepe noktasının göz hizanızda olmasına dikkat edin.

Sandalyeniz sırtınızı desteklerken omuzlarınızla kalçalarınız aynı hizada olmalı. Sırtınızı destekleyici yastık kullanmak da otururken dik durmanızı sağlayacaktır. Ayaklarınız da yere düz bir şekilde basmalı. -Genelde yoğun çalışma temposu içerisindeyken çalan telefonlara cevap verebilmek için telefonu boynumuzla omzumuz arasına sıkıştırarak konuşuruz.

Bu hareketin de boyun ağrılarını tetiklediğini unutmayın.

-Sadece masa başındayken değil dinlenirken de boyun ve sırt bölgelerinizin pozisyonunu doğru ayarlayın.

Aşırı rahat koltuklar yerine sırtınızı dik tutacak sertlikte olanları tercih edin. -Bütün günün yorgunluğunu attığınız yatağınızın sırt, boyun ve omuz bölgenize destek sağlayıcı olmasına

Yastığınızın da yatağınızla beraber orta sertlikte olmasına önem verin.

dikkat edin.

Bu küçük ayrıntılara dikkat ettiğiniz takdirde hareketsizlikten kaynaklanan boyun ve sırt ağrılarınızın ortadan kalktığını, vücut yapınızda meydana gelen bozuklukların da zamanla düzeldiğini göreceksiniz




Ellerinizin Anlattıkları

bedeninizi dile getirin Sözleriniz düşüncelerinizin aksini dile getirse de vücut diliniz gerçekte ne hissettiğinizi ele veriyor. İnsanlığın ilk zamanlarından itibaren aralarındaki iletişimi sağlayan vücut dili, duygu ve düşüncelerimizi yansıtmada etkili bir araç . Farklı kültürlerden, farklı ülkelerden bir araya gelen kişiler aynı dili konuşamasa da dünyanın her yerinde aynı anlama gelen beden dili birbirlerini anlamalarını sağlar. Bu konuda istisnai durumlar bulunmakta. Çünkü bazı vücut hareketleri bütün ülkelerde aynı anlamı ifade etmiyor. Örneğin veda ederken kullandığımız el sallama hareketi, Hollanda’ da “cehennem ol” anlamına gelirken, hayır anlamında kullandığımız baş sallama hareketi de Almaya’da evet anlamına geliyor. İş görüşmelerinde, toplantılarda, sunumlarda hatta günlük hayatın her köşesinde sözün bittiği her yerde bedeniniz konuşmaya başlıyor.

Günlük yaşamda sürekli birileri ile el sıkışır ve konuşurken dahi ellerimizi kullanırız. El sıkışırken gerçekleştirilen pozisyon ise karşımızdaki kişinin bize olan tavrını yansıtır. Elinizi uzatırken avcunuz yere bakıyor ve sizin eliniz üstte olacak şekilde sıkışıyorsanız bu durum baskın tarafın siz olduğunuzu gösterir. Politikacı sıkışı olarak tabir edilen iki elinizle karşınızdaki kişinin elini sıkmak ise samimiyetin ve güvenin göstergesidir. Elleri bedenin arkasında, bel kısmında birleştirmek otoriteyi yansıtırken elleri ensede kenetlemek ise üstünlük ve güveni simgeler. Kolları bağlama hareketi ise genelde kişinin kendini güvende hissetmediği ve mesafeli olmayı tercih ettiği zaman kullandığı bir harekettir. Karşınızdaki kişinin ağzını eliyle kapatarak konuşması söylediklerinin doğru olmadığına işaret ederken siz konuşurken sizi dinleyen kişinin ağzını eliyle kapatması da söylediklerinizin doğru olup olmadığını düşündüğünü gösterir. Elin çenede gezinmesi de düşünceli bir ruh hali içinde olduğunuzu belirtir. Avuç içinizi göstererek konuşmak ise dürüstlük ile beraber teslimiyeti niteler.


Gözler düşüncelerin aynası İnsanlarla irtibat kurarken gözlerin yaydığı enerji ve bakış düşünceleri ele verir. Sözlerle anlatılamayan bazı konular da bir bakış herşeyi çözmeye yeter. Karşınızdaki kişi, kısık gözlerle size bakıyorsa bir şeyleri çözmeye çalıştığının, beyninde soru işaretlerinin olduğunu gösterirken gözleri dört açmak ise büyük bir merakın içerisinde olduğunu belirtir. Genelde yönetici konumundaki kişilerin takındığı bir davranış olan başın geriye çekilerek burnun havada olduğu bakış çevresine yüksekten bakan birini yansıtır. Alın bölgesine bakmak karşıdaki kişiye mesafeli olunması yönünde bir uyarı iken gözlerin içine derin derin bakmak ise ilgiyi işaret eder

Oturuş Şekliniz Bir Şeyler Söylüyor Eller ve ayaklar tek başına kullanılmasının yanında otururken de çok şeyler anlatır. Sandalyede otururken ayaklar dizlerden kırılarak sandalyenin altına doğru çekiliyorsa bu hareket kişinin kendini gergin hissettiğini, güven duymadığını yani kendini ortamdan çektiğini anlatır. Ayakların oturulan yerden ileriye doğru uzatılması ya da bacakları açarak oturulması ise özgüveni ve cesareti simgeler. Kişinin bir ayağı önde iken elleri oturduğu yerin kollarındaysa bu da sohbeti bitirmek istediğinin göstergesidir. Bacak bacak üstüne atarak kolları bağlayarak oturmak kişinin savunma kalkanını oluşturduğunu ve bulunduğu ortamdan pek de memnun olmadığını gösterir. Dik oturma pozisyonu ise canlılığı ve güveni yansıtırken, eğik oturma yani kamburu çıkararak oturma ise çekingenliği ve hayat enerjisinin düşüklüğünü belirtir.

Beden dili ile hayatınızdaki Pinokyoları fark edin Yaşantınızda yalan söyleyen insanların burnu marangoz ustası Gepetto’ nun yaptığı sevimli kukla Pinokyo gibi uzamadığı için neyi doğru neyi yalan söylediklerini anlamanız zor olabilir. İşte burada sizlere bu konuda yardımcı olacak beden dili imdadınıza yetişiyor. Yalan söyleyen bir kişi konuşurken eller genelde yüz çevresinde gezinir. Ellerle ağız kapatılır, dudaklar bastırılır, burna dokunulur. Belki de bu yüzden Pinokyo yalan söylediğinde burnu uzuyordu. Yalan söylerken kişi rahatsız olduğu için bu huzursuzluk onun davranışlarına da yansır. Yerinde sürekli hareket halindedir. Rahat bir pozisyon da değildir. Konuşurken sık sık gözlerini kaçırır, uzun süre dikkatli bakamaz ya da göz sağa odaklanır çünkü bu esnada yalan söylediği için beynin yaratıcı tarafını kullanmaktadır. Otururken ayaklar çapraz haldedir. Bu gibi kıstaslar karşıdaki kişinin yalan söylediğine kesinlik göstermese de ipucu vermektedir.

77


TARİHE DAMGASINI VURAN OLAYLAR Tarihin her döneminde üzerinden yıllar ya da asırlar geçse de hatırlanacak veya tarihin gidişatını değiştirecek olaylara rastlamak mümkün.

İSTANBUL’ UN FETHİ

Doğu Roma İmparatorluğu’ nun başkenti Konstantinopol yani İstanbul, 15. yüzyıla kadar Bizans İmparatorluğu’ nun kalbiydi. O dönemlerde Osmanlı büyük bir yükselme dönemine girdiği için önündeki Bizans engelini de aşmak zorundaydı. Çünkü Bizans, stratejik açıdan önemli bir şehre hakim olmanın yanında rahat durmuyor, diğer devletleri ve Anadolu beyliklerini Osmanlı üzerine kışkırtıyordu. Ekonomik açıdan büyük öneme sahip boğazların da Bizans’ ın elinde bulunması Osmanlı’ yı harekete geçiren nedenlerden biri olmuştur. Tüm bu etkenlerin üzerine 22 yaşındaki genç padişah II. Mehmed, İstanbul’ u fethetmeyi kafasına koymuştur. Öncelikle Bizans müttefiki Macaristan ve Venedik’ in tarafsız kalmasını sağlayarak, 1452’ de boğaza büyük bir kale inşa ettirir. Güçlü ordusuyla 1453 yılının Nisan ayında şehir kuşatılır ve top kullanma konusundaki üstün başarılar ile 54 günlük kuşatmanın ardından 29 Mayıs 1453’ de surlar aşılıp, İstanbul II. Mehmed’ İn önderliğinde fethedilir. II. Mehmed’ in adı bu başarıdan sonra Fatih Sultan Mehmed olarak tarihe geçer. İstanbul’ un fethi ile birlikte Bizans İmparatorluğu dönemi sona erer ve bu başarı çağ atlanmasını yani Orta Çağ’ ın yıkılıp Yeni Çağ’ ın başlamasını sağlar. Osmanlı’ nın prestijini artıran bu olay ile Osmanlı ilk kez imparatorluk olarak tanınır ve bu tarihi olayla birlikte İstanbul, Osmanlı’ nın başkenti olur.


ÇOKULUSLU DEVLETLERİN “FRANSIZ İHTİLALİ”

SONU

1789 yılı Fransız halkı için zor bir dönemdir. Yedi yıl savaşları ile birlikte Fransa, Kuzey Amerika’ daki sömürgelerini kaybetmiş, maddi yönden büyük bir sıkıntı içine girmiştir. Bu sıkıntıyı atlatmak için de yeni vergiler koyup, olanları da artırma yoluna gider. Bu dönemde insanlar arasında eşitlik yönünden uçurum vardır. Halk; soylular, rahipler, köylüler ve tüccarlar olarak sınıflara ayrılmış, bütün vergi yükü köylülere ve tüccarlara yıkılmıştır. Zamanla ezilen bu kesim krala baş kaldırmaya başlar. Bu başkaldırı ilerleyen dönemlerde alevlenerek büyür ve ihtilal halini alır. 1789’ da başlayıp, 1790’ da sona eren Fransız İhtilali, monarşik yönetimin kaldırılmasını, milliyetçilik akımını, özgürlük ve eşitlik kavramlarını getirir. İhtilal ile tüm dünyaya yayılan milliyetçilik akımı, azınlıkların isyan etmesine neden olduğundan çokuluslu devletleri olumsuz etkiledi. Fransız İhtilali ile birlikte Yeni Çağ sona erip, Yakın Çağ başlamış oldu.

DÜNYANIN ZİRVESİ EVEREST’ E İLK ADIM

Dünyanın en yüksek noktası olarak bilinen Everest, ismini 19. Yüzyılda İngiliz kraliçesi adına Güney Asya’ da keşfe çıkan Sir George Everest’ ten alır. 29 Mayıs 1953 tarihine kadar Everest’ in zirvesine ulaşmaya çalışan birçok dağcı olur. Hepsi zirveye giden yola büyük bir heyecanla tırmanmış ancak başarıya ulaşamadan geri dönmüştür. Bu kez İngiliz Uluslararası Topluluğu’ nun en iyi dağcıları olan Yeni Zelandalı George Lowe ve Edmınd Hillary zirvenin fatihleri olmaya kararlıdır. Tüm zorlu hava şartlarına rağmen ikili 29 Mayıs 1953’ de zirveye ulaşmayı başarır. Zirveye adımını ilk atan Hillary, Everest’ e çıkan kişi olarak tarihe geçer. Bu başarıdan bir yıl sonra da İngiliz Kraliçesi Elizabeth, bu ikiliyi şövalye ilan ederek ödüllendirir. O dönem Everest’ in zirvesine ulaşılması bütün dünyada büyük yankı yapmıştır. Bu tarihten sonra Everest’ in tepesine birçok kez ulaşılırken, zirveye ulaşan ilk Türk ise Ali Nasuh Mahruki olmuştur.


Batıl İnançların Ardındaki Sır Perdesi Asırlardır her toplumda kulaktan kulağa yayılarak insanları kendine bağlamayı başaran batıl inançların ardındaki sır perdesini aralamaya ne dersiniz? Bazen korkularımızla yüzleşmekten korktuğumuz için bazen de sürü psikolojisi ile hareket edip sorgulamadan çoğunluğa uymak aydına inanmakta hiçbir güçlük çekmediğimiz batıl inançları çoğu zaman yaşantımızın bir parçası haline getiririz. Fısıltı gazetesi ile yayılmayı başaran bu inançlara uyulmadığında başımıza bir şey gelecekmiş kokusunun empoze edilmesi ise hiçbir dayanağı olmayan bu mantık dışı inançlara inanmayı kolaylaştırır.

Dikkat! Siyah kedi Birçok toplumda yer etmiş olan siyah kedilerin uğursuzluk getireceği ile ilgili söylentiler, hiçbir günahı olmayan siyah kedilerin kâbusu. Yolda yürürken karşımıza çıkan siyah kedinin gözlerine attığımız o korku dolu bakış o kadar bellidir ki zavallı kedicik miyavlasa bizde kükreme etkisi yapar. O korku hali ile uğursuzluktan korunmak için başımızda çekmediğimiz saç kalmaz. Bu saçma inanışın altında yatan düşünce ise kara kedileri aklamaya yetecek nitelikte. Antik Mısır’ daki tanrılardan biri olan Tanrıça Bast, siyah kedi ile sembolize edildiği için kendi dinleri dışındaki her nesneyi uğursuzluk olarak algılayan Hristiyanlar tarafından siyah kedi kötü şansın habercisi olarak nitelenmiş ve günümüzde her kesime yayılan bir inanış olmuştur. Orta Çağ’ daki Engizisyon Mahkemeleri zamanında da kedi sahibi kadınlar cadılıkla suçlanıp, cezalandırılmıştır. Bu yüzden eski dönemlerde insanlar arasında yapılan siyah-beyaz ayrımı gibi siyah kedileri diğer cinslerinden ayırmak yerine bağrımıza basıp, bunca yıllık dargınlığı sonlandırmak için ilk adımı atmalıyız.


13 Rakamının suçu ne? 13 kişinin aynı masaya oturmamasına yol açan, bazı otellerde 13. Kat ve 13 numaralı odanın olmamasına neden olan ve ayların 13. gününde kişilerin işe dahi gitmesini engelleyen 13 rakamının uğursuzluk getirdiği yönündeki yaygın inanışın kökeni de eskilere dayanıyor. Rivayete göre eski İskandinav dinlerindeki ışık ve güzellik tanrısı Balder bir şölen düzenler. 12 tanrının bulunduğu şölene davet edilmeyen hile tanrısı Loki, şölene gidip eğlenceyi bozarak, tartışma çıkarır. Çıkan tartışmada iyi kalpli Tanrı Balder’ i öldüren 13. Tanrı Loki o günden sonra insanlar arasında kendisi ile beraber 13 rakamını da uğursuzluğa hapseder. Aynı hikâye Hristiyanlar tarafından Hz. İsa’ nın son yemeğine uyarlanır ve Hz İsa iyi kalpli Tanrı Balder ile özdeşleştirilir. Bu yemekten sonra da Hz İsa’ nın çarmıha gerildiğine inanıldığı için 13 rakamı Hristiyanlar tarafından uğursuz olarak nitelenir. 13’ ü lanetli kabul edenler, 13 rakamı ile yaşadıklarında bir şey kaybetmeyeceklerini bilseler aslında ağır bir yükün derdinden kurtulacaklar ama farkında değiller.

Taş Düşebilir, Merdiven Çıkabilir Hristiyanlarca ortaya atılan birçok söylenti bazen o kadar yaygın bir hale geliyor ki her dinden insanın sorgulamadan bu düşüncelere inanmasına neden olabiliyor. Merdiven altından geçmek de bu inanışlardan biri. İki ayaklı merdiven açıkken altından geçmenin uğursuzluk getireceğine inanılmasının altında Hristiyanlarca kabul edilen kutsal üçlemenin bozulacağı yatıyor. Çünkü merdiven açıkken alt kısmında oluşan üçgen, kutsal üçleme ile özdeşleştirildiği için altından geçmenin de bu kutsallığı bozduğuna inanılıyor. Bu haber Hristiyan olmayan birçok kişinin özgürce merdiven altında rahatça hoplayıp, zıplayabileceğini gösteriyor.

Mezarlıktan ağaç kes, hayatın kâbusa dönsün Ağaçların çevreye sağladığı yararlar o kadar çok ki kimi zaman oksijen maskemiz olurlarken kimi zaman da üzerinde durduğumuz toprağın kaymasını önlerler. Mezarlık dışında kesilen ağaçlar da aslında kesen kişinin ağaç da olsa bir canlının ölümüne neden olduğu için katil olmasını engellemez. Oksijene diğer yerlerden daha çok ihtiyacı olan mezarlıkların, insanların buradaki ağaçlara zarar vermemesi için ise kesim yaptıklarında başlarına kötü bir şey geleceği söylenir. En azından bu tarz söylentiler ile mezarlıklardaki ağaçlar korunmaya çalışılır.

Atınız yoksa nalı ile idare edin Batıl inançlar genelde kişilere getireceği uğursuzluklar ile ilgilidir. Ancak at nalının uğursuzluk yerine uğur getirdiğine dair yaygın bir görüş hâkim. Bunun nedenlerine indiğimizde Avrupa topluluklarından Keltlerin atın kutsallığına inanması at nalını kutsallaştırmış olabilirken, demirin keşfedildiği dönemde insanların demirin kötü güçlere karşı kendilerini koruduğuna inanmaları da at nalının önemini artırmış olabilir. Nalın şeklinin hilal şeklinde olmasından dolayı ise şans getireceğine inanılıyor. Çünkü ay hilal halinde iken bereketi ve şansı simgeliyor.

81




Baskı Adına Herşey!

Teknolojinin ilerlemesi ile paralel bir gelişme gösteren baskı şirketlerinden birkaçı artık zamana meydan okuyor.

“Yaptığınız işte başarılı olmak için o işi sevecek, âşık olacaksınız” Yaptığınız işe saygınız olacak, işin ahlaki boyutunu elden bırakmadığınız gibi o işe öyle sıkı sıkıya bağlı olacaksınız ki gece uykularınıza girecek, her ayrıntıda, her noktada bu saygınızı yaptığınız işe yansıtacaksınız. İşte bu makineleri bu aşk ile tamir ederken, bende baskı merkezi kurma hayali oluştu ve çok şükür ki bu hayali gerçekleştirme fırsatım oldu. Hayallerimin peşinden gittim ve hiçbir zaman bu konuda ödün vermedim. Bir insan sabah kalktığında iş yerine gitmek istemiyor, içinizde buna dair en ufak bir heyecan yoksa o işyeri zaten kapanmış demektir. İçinizdeki heyecan ateşi ve işinize olan saygınız yaptığınız işlere ve müşterilere yansırsa o zaman başardınız demektir.

Altunizade Printstation’ da ne tür hizmetler sunuyorsunuz?

Mahmut ALTUN Şirket Kurusucu

“ Baskı adına ne varsa Altunizade’de var” sloganıyla hareket eden Altunizade Printstation, baskı konusunda hızını alamayan, sunduğu kaliteli ve başarılı hizmetler ile tercih edilen bir kuruluş. Altunizade Printstation’ ı daha yakından tanımak ve baskı konusundaki son gelişmelerden de haberdar olmak için şirket kurucusu “Mahmut ALTUN” ile görüştük.

Altunizade Printstation’ ın kuruluş hikâyesi nedir? Tarih, 2000 yılını gösterdiğinde herkeste bir milenyum heyecanı varken bende büyük beklentilerin olduğu bir iş hayatı heyecanı vardı. Kayserinin en büyük bilgisayar firmalarından birinde BT elemanı olarak işe başladım. 2 yıl içerisinde, ekip başarısı sayesinde ciddi ihaleler alan firmamıza zamanında kaliteli hizmetler sunarak ciddi başarılar elde ettik. Daha sonra firmanın diğer kuruluşu olan “Xerox Bölge Bayii” sinde teknik konuda ciddi sıkıntılar yaşanıyordu. Bu esnada bana Xerox servis müdürlüğü teklif edildi ve bende kabul ettim. İstanbul da baskı makineleri üzerine 3 ay eğitim aldıktan sonra, Kayseri’de 4 yıl servis müdürü olarak çalıştım. Daha sonrasında da kendi işimi kurmaya karar verdim.

Mimarlara, reklam ajanslarına, matbaacılara, dershanelere, üniversitelere, üniversite öğrencilerine baskı ile alakalı kimin işi var ise o insanların ya da firmaların çözüm ortağı oluyoruz. Ve bu işe ihtiyacı olan kişi ve firmaların baskı işini hem çok kaliteli, hem çok seri hem de uygun fiyatlarla bütün ihtiyaçlarını gideriyoruz. Aynı zamanda geçmişten gelen müşteri portföyümüz ile bilgisayar, yazıcı satış tamir ve bakımı ile de uğraşıyor, yazıcılara ait orijinal ve muadil sarf malzemelerini satıyor, bu ürünlerin dolumunu çok kaliteli gerçekleştiriyoruz. Baskı adına her türlü hizmeti Altunizade Station’ da bulabilirsiniz.


Hangi markaların ürünlerini müşterilerinize sunuyorsunuz?

İleride baskı ile ilgili ne tarz yatırımlar yapmayı planlıyorsunuz?

HP, Samsung, Xerox gibi baskı konusunda dünya piyasasında ve Türkiye pazarında hakim olan firmaların teknik servisliğini, sarf malzemelerini, yazıcı grubu satışlarını ve sarf malzemelerine “Refill” dediğimiz yenileme ve dolum hizmetlerini sunuyoruz.

Ankara’ dan sonra metrekare bakımından 2. en büyük baskı merkezine sahibiz. Alan ile ilgili bir sıkıntımız yok. Bu yüzden makine yatırımlarımıza devam edeceğiz. Şu an en iyi baskı makinelerine sahibiz ama müşterilerimizin beklentilerine göre de üst model makinelere yatırım yapmaya da hazırız.

Günlük baskı kapasiteniz ne kadar? Baskı merkezimizde bulunan makinelerimiz son teknolojik özelliklere sahip makineler olup, günlük hacmimiz; 400 bin siyah-beyaz, 170 bin renkli baskı ve 20 bin metrede print veya ozalit baskıdır. Yani Kayseri’de bulunan bir baskı merkezinin iki katı büyüklüğündeki kapasiteye sahibiz.

Mimarlara yönelik baskı makinelerinde ciddi yatırım gerçekleştirdiniz. Bu yatırımın içeriği hakkında bilgi verebilir misiniz? Kayseri’ de sadece iki adet bulunan hem baskı kalitesi olarak müşteriler tarafından beğenilen hem de baskı hızı nedeniyle tercih edilen makineye sahibiz. Mimarlar ve inşaat firmaları bu makine sayesinde artık işlerini beklemeden çok seri bir şekilde gerçekleştirebilecekler.

“Baskı için beklemeyin” En kısa zamanda en kaliteli hizmeti sunma konusunda makine parkurumuza ve çalışma alanımıza güveniyoruz. Kayseri de baskı merkezleri içindeki en iyi, en yeni ve en hızlı makinelere sahibiz. Bu yüzden baskı için insanlar artık beklemeyecek, en kısa sürede baskılarını alabilecekler.

Altunizade Printstation’ ı diğer baskı şirketlerinden ayıran nokta nedir? Diğer baskı firmalarında çok ciddi bekleme ve yığılma yaşanırken müşterilerimiz bizde zaman kaybına uğramaz. Bizdeki farklı baskı materyalleri ve medya türleri ile kendi müşterilerine fark yaratabilirler.

Kayseri’ de bir ilk! Hem iç hem dış mekân baskısı bir arada”

Altunizade Printstation nerede hizmet vermekte?

Amacımız esasen dış mekân baskısı yapmak değil, amacımız dış mekân kalitesinde iç mekân baskı kalitesi sunmak. Bu nedenle bu kalitede baskı makinesini bünyemize kattık.

Sahabiye Mahallesi Yıldırım Caddesi Güllübahçe İş Merkezi altında bulunmaktayız. İsteyenler bize www.altunizade.com.tr adresinden ya da 0 352 222 29 48 no’ lu telefondan da ulaşabilirler.


KARAKTERİNİZ İMZANIZDA GİZLİ Grafoloji yani yazı biliminin içerisinde yer alan imza, kişilik tahlilinin yapılmasında yardımcı olduğundan birçok firma işe alacağı elemanların karakterini öğrenmek ve birçok kişi de yakınlarının kişiliğini analiz edebilmek için imzadan yararlanıyor. İmzanızdaki harflerin büyüklüğü, çizgilerin şekli, imzanın yatıklık durumu gibi birçok özellik karakterinizi ele veriyor. Bu yüzden sizi daha yakından tanımak isteyen insanlar imzanıza baktıklarında kişilik özellikleriniz hakkında yeterli bilgiye ulaşabilirler.

İmzanızın üzerinde ya da altında keskin çizgiler varsa, dediğinden

şaşmayan, bildiğini okuyan birisiniz. Eğer düşüncelerinizi ve dilinizi biraz yumuşatmazsanız keskin sirkenin küpüne verdiği zararı sizde kendinize verebilirsiniz. Özgüveniniz o kadar fazla ki bir ömür size yetecek düzeyde.

Günlük hayatta ya da iş hayatında sıkça kullanılan imza, yazılı bir metni onaylandığınızı gösteren kişisel bir işaret olmasının yanında nasıl bir karaktere sahip olduğunuzu da yansıtıyor.

İmzanız karmaşık bir yapıya sahip değil ve biçimli ise ne istediğini bilen, insanlarla

uyum içerinde olan ve dostlarınızın güvendiği birisiniz. Ahlaki değerlere önem veren ve düzenli yaşamı kendine ilke edinen bir yapıya sahipsiniz.

İmzanızın sonunda yukarı ya da aşağıya uzanan çizgiler varsa

yukarı uzanan çizgiler idealist biri olduğunuzu gösterir. Büyük hedeflere sahipsiniz ve zirveye ulaşırken karşısına çıkan zorluklara aldırış etmeyen bir dağcı gibi azimlisiniz. Aşağı uzanan çizgiler ise kendisini dış dünyadan soyutlayan biri olduğunuzu gösterir. İç dünyanızı keşfederken dış dünya ile olan bağlantılarınızı koparma eğilimindesiniz. Hayata karamsar bir bakış açısı ile bakıyorsunuz.


İmzanızın başında ve sonunda kullandığınız harfler büyük ya da küçük ise büyük harfle başlanan imza

kişinin kendine güvendiğini ve iyi bir konuşmacı olduğunu gösterir. İmzanın baş harfinden sonra gelen kısım incelerek devam ediyorsa duygusal ve hassas bir karakterin göstericisidir. Kalınlaşarak devam eden imza ise kişinin kaba olduğunu niteler. İmzanın sonu büyük harf ile bitiyorsa başladığı işi yarım bırakmayan bir karakteri yansıtır.

İmzanızda harfler kıvrımlı ve şekilli ise bakımlı

olmayı seven, güzelliğine düşkün ve aynı zamanda güzel sanatlara ilgi duyan birisiniz. Aynalarla barışık kişiliğinizi imzanıza da yansıtıyorsunuz.

İmzanız sağa ya da sola eğimli ise sağa yatık imza

insanlarla iletişim kurmada başarılı, yalnızlığı sevmeyen, dışa dönük biri olduğunuzu gösterir. Sosyal faaliyetleri seven birisiniz. Sola yatık imza ise içine kapanık, sosyal faaliyetlere ilgisi olmayan bir karakteri yansıtır.

İmzanızın arasında kopmalar varsa unutkan

biri olduğunuzu simgeler. Sistemli çalışmaya eğilimli biri değilsiniz. Bir işten diğer bir işe atlayan, daldan dala konan kararsız bir kişiliğiniz var.

İmzanız doğru

sağa sola uçuşuyorsa

hayalperest, uçuk kaçık bir yapıya sahipsiz demektir. Hayal gücünüzün genişliği bazen sizi bile hayrete düşürebilir. Prensipleri olmayan renkli bir kişiliği yansıtır. Sizler de imza analizi yöntemi ile çevrenizdeki kişilerin karakterini çözebilir ve onları daha iyi tanıma fırsatına sahip olabilirsiniz.

87


BİR ŞEHİR EFSANESİ

“NUH’ UN GEMİSİ” Asırlardır dilden dile dolaşarak efsane haline gelen olaylardan bir kısmının Cenabı- Hak tarafından bizlere gönderilen kutsal kitaplarda yer alması bu efsaneleşmiş hikâyelerin gerçekliğini gözler önüne seriyor. Nuh’ un Gemisi’ de kutsal kitaplardan hem Kuran-ı Kerim hem de Tevrat’ ta anlatılan ibret verici bir hikâye. Nuh Peygamberin inşa ettiği olağanüstü büyüklüğe ve güce sahip olan gemi, üzerinden asırlar geçmesine rağmen insanlar üzerideki etkisini günümüzde de korumaya devam ediyor. Kuran-ı Kerim Hud suresinde de anlatılan bu hikâye, sıra dışı bir özelliğe sahip. Hikâyenin geçtiği dönemde insanlar arasındaki fitne fesat artmış, kötülük duyguları çoğalmıştır. Puta tapmanın yaygınlaştığı dönemde gönderilen Nuh Peygamber, yüce yaratıcı tarafından insanları uyarmakla ve doğru yola getirmekle görevlendirilir. Ancak insanların büyük kısmı tüm uyarıları göz ardı ederek puta tapmaya devam eder. Bunun üzerine Tanrı, Hz Nuh’ a bir gemi yapmasını ve yanına da aleyhinde hüküm verilmemiş olanların dışında ailesi ve inanlarla beraber dişisi, erkeği ile birlikte her canlıdan ikişer tane almasını emreder. Aleyhinde hüküm verilmemiş olanlardan denmesinin nedeni ise Hz. Nuh’ un oğlu Ken’an’ ın inananlardan olmamasıdır. Babasının tüm uyarılarına rağmen inkârcıların yolunu seçen Ken’an’ ın gemiye alınması Cenab-ı hak tarafından yasaklanmıştır. Buhar gücü ile çalıştığı ve üç kattan meydana geldiği düşünülen, dillere destan büyüklüğe sahip geminin alt katında vahşi hayvanlar, orta katında evcil hayvanlar ve üst katında ise Hz. Nuh ve kendisine inananlar bulunmaktadır. O zamanki şartlara göre gayet dayanıklı ve olağanüstü büyüklüğe sahip geminin ilahi bir güçle desteklendiği ortadadır


Kuran-ı Kerim Hud suresi 40. Ayette Cenab-ı Hak “ emrimiz gelince tennur kaynadı” demektedir. Sıradışı bu gemi, Allah’ ın izni ile hareket edebilmektedir. Geminin dışındaki canlıların sonunu hazırlayan yağmurun 40 gün aralıksız olarak yağması sonucu sular yükselir. Bu yükselme 150 gün yani 5 ay sürer. Aralıksız yağan yağmur, Hz Nuh’ un inşa ettiği geminin dışında dünyanın her yerini sular altında bırakmış ve tüm canlıların yaşamını sona erdirmiştir. Uzunluğu yaklaşık 205 metre, genişliği 34 metre ve yüksekliği de 20 metre olan gemi günlerce suyun üzerinde hiçbir zarar görmeden kalmayı başarır. Hz Nuh, geminin içindeki canlılarla beraber bir süre yol aldıktan sonra yağmur durur ve sular çekilir. Hz Nuh’ un gemi ile dünyayı dolaşması esnasında birçok yerde durması ile geminin içerisindeki insanlardan bir kısmı dünyanın farklı yerlerine iner. Böylece canlıların farklı yerlere dağılması ile birlikte bugünkü insan çeşitliliğinin oluştuğu düşünülmektedir. Nuh’ un gemisi suların iyice çekilmesi ile Kuran-ı Kerim’ de de belirtildiği üzere Cudi dağının üzerine oturur. Hz Nuh’ a inanıp, kurtuluşa eren insanlar geminin oturduğu dağda yiyecek olmadığı için Nuh peygamberin emri üzerine ellerindeki bütün yiyecekleri birleştirirler ve böylece günümüzde halen yapılan aşure tatlısını ortaya çıkarırlar.

2007 yılına gelindiğinde ise Ağrı Dağı’ nda Nuh’ un Gemisi’ nin kalıntılarını bulduklarını iddia eden bir grup araştırmacı dikkatleri Ağrı Dağı üzerine çekti. Araştırmacıların açıklaması, Ağrı Dağı’ nın 4000 metre yüksekliğindeki noktasında, buldukları 12 metre boyunda ve 5 metre yüksekliğindeki yapıdan alınan parçaların Nuh Tufanı’ nın oluştuğu dönemle uyuştuğu yönündedir. Verilerle ispatlanmaya çalışılan bu bilgi, geminin bulunduğu nokta ile ilgili akıllarda soru işareti bıraktı.

89




Merhaba sevgili hem okurları,

Yaşamınızda kolaylık sağlayacak yeni bilgiler, lezzetli tarifler ve farklı mekanlarla Hem 20’ de yine sizlerleyim. Beş Çayının Keyfini “Browni” İle Çıkarın

Asude Restaurant’ ta Sac Kavurma Lezzeti

Kayseri ve Antep Mutfağı üzerine hizmet veren Asude Restaurant’ a yolunuz düşerse sac kavurma yemenizi tavsiye ederim. Sac kavurmanın kuzu etinden yapılmış olması etin tadını hafif ve enfes bir lezzete dönüştürmüş. Kavurmanın masadaki sunumu ise ayrı bir güzellikti. Asude Restaurant’ ın şık ve sıcak tasarımının yanında güler yüzlü personeli sayesinde ise kendinizi evinizdeki rahatlıkta hissediyorsunuz. Köşk Mahallesi Talas Caddesi üzerinde bulunan Asude Restaurant’ a gelmişken diğer lezzetleri de tatmanızı tavsiye ederim.

Hazır brownilerde istediğiniz yoğun çikolata tadını bulamıyorsanız evde hazırlayacağınız browniler ile istediğiniz lezzeti mümkün. tutturmanız Malzemeler Çikolata Sosu İçin: 125 gram tuzsuz tereyağı, 320 gram bitter çikolata, 3 çorba kaşığı kakao Hamuru İçin: 1,5 su bardağı toz şeker, 3 yumurta, 1 su bardağı un, 3 çorba kaşığı kakao, Yarım çay kaşığı tuz, 1 paket vanilya Çikolata Sosunun Hazırlanışı: Tereyağını ve çikolataları küçük bir tencerenin içerisine su koyup ocağa yerleştirdikten sonra çikolata ve yağın içinde bulunduğu ısıya dayanıklı kabı yerleştirip benmari usulü eritin. İstenilen kıvama gelince kabı ocaktan alın. Hamurun hazırlanışı: 3 yumurta, şekeri ve vanilyayı mikser ile köpük kıvamına gelene kadar iyice çırpın. Sonra azar azar üzerine hazırladığınız çikolata sosunu ekleyip spatula yardımı ile karıştırın. Tuzu ve unu da karışıma yavaş yavaş ekleyip bir yandan da karıştırmaya devam edin. Hazırladığınız karışımı 180 derecelik ısıtılmış fırında 30 dakika pişirin. Hazırlamış olduğunuz browniyi saatiniz 5’ i gösteriyor ve yakınlarınız da geldiyse servis yapıp, afiyetle yiyebilirsiniz.


Yaşamın Bilinmeyen Kitaplarla Keşfedin

Yüzünü

Yazdığı romanları merakla okunan ve geniş okuyucu kitlesini peşinden sürükleyen başarılı yazar Sinan Akyüz, son romanı İncir Kuşları ile tekrar okurları ile buluşuyor. Bosna Savaşı döneminde Müslüman Boşnak bir genç ile Hristiyan Sırp bir gencin aynı kıza âşık olduğu romanda etkileyici ve yaşanmış bir aşk hikâyesi ile tanışacaksınız. Meri İstiroti tarafından yazılan “Otuz Yaşa Mektuplar” adlı kitapta Yıldız Kenter’ den Türkan Sabancı’ ya kadar 45 ünlünün 30 yaşındaki kendilerine yazdıkları mektupları bulabilirsiniz. Gençler için rehber niteliğinde olan kitapta ünlü isimlerin dilinden yaşadıkları tecrübeler, başarılar ve hatalar anlatılıyor.

Sanat Turu “Mehmet Kaşlı Resim Sergisi”

21 Ocak-4 Şubat tarihleri arasında Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’ nde sanatseverlerle buluşan Mehmet Kaşlı’ nın 4. resim sergisini görme fırsatını yakaladım. Ayrıca Mehmet Kaşlı’ ya sanata olan katkılarından dolayı Kayseri İl Kültür ve Turizm Müdürü İsmet Taynuş ve Türkiye Yazarlar Birliği Şube Başkanı Ahmet İlhan tarafından takdim edilen plaket törenine de katılarak, Kayseri’ de sanata verilen değere tanıklık etmiş oldum.

DAHA BEYAZ DİŞLER İÇİN Çay, kahve ya da sigara içmeden duramıyor ve dişlerinizin de sararmasını istemiyorsanız evinizde uygulayacağınız yöntemlerle daha beyaz dişlere kavuşabilirsiniz. Dişlerinizi diş macunu ile temizledikten sonra bir çay kaşığı öğütülmüş adaçayı ve bir çay kaşığı karbonatı karıştırıp dişlerinizi bu karışım ile fırçalayın. Elde edeceğiniz beyaz dişler ile doyasıya gülümseyebilirsiniz.

Makyaj Malzemelerinizin Ömrünü Uzatacak Püf Noktaları Bayanlar için ayrı bir değere sahip olan makyaj malzemelerinin ömrünü basit dokunuşlarla uzatmak sizin elinizde.

-Bakışları daha anlamlı hale getiren rimelin ömrü, kapağı açılmadan 2 yıl iken açıldıktan sonra bu süre 6 aya düşer. Rimeliniz bu süre dolmadan kuruduysa 1 bardak sıcak suyun içine ağzı kapalı ve dik bir şekilde yerleştirirseniz eski kıvamına gelmesini sağlayabilirsiniz. -Yüz ve vücut kremleri, sıcak ortama dayanıklı olmadığı için buzdolabında muhafaza etmeniz ömürlerini uzatmanızı sağlayacaktır. Kremlerinizde bakteri oluşumunu önlemek için de kullanmadan önce ellerinizi yıkamalısınız. Böylece kremlerinizin ömürlerini uzatmış olursunuz. -Dudaklara dolgunluk ve canlılık kazandırarak, çekici hale getiren rujlarınızı fırça ile kullandığınızda hem daha hoş bir görüntü elde edersiniz hem de rujunuzu sonuna kadar kullanmış olursunuz. -Göz veya dudak kalemlerinizi de serin yerlerde saklayın. Sıcak hava kalemlerinizi açarken bulaşıp, kırılmasına yol açar. Bu olumsuz durumu önlemek için kalemlerinizi bir müddet buzdolabında beklettikten sonra açın. Böylece ömrünü uzatmış olursunuz.

93


SİYAH BEYAZ FİLM ŞERİDİNDE

“IRKÇILIK”

Beyazların siyahlara üstün olduğu düşüncesinden hareketle ortaya çıkan ırkçılık kavramı eskisi kadar olmasa da günümüzde de etkisini sürdürüyor.

Bütün insanlar aynı gelişim evrelerinden geçip aynı genetik yapıya sahip olmalarına rağmen taşıdıkları renkler kendi aralarında gruplaşmalarına neden olmuştur. Günümüzde her fırsatta insan haklarının savunuculuğunu yapan gelişmiş ülkelerin birçoğunda dahi ırk ayrımı yapılmakta, beyaz derililer siyah derililerden üstün tutulmaktadır. Tarihin sarı sayfalarında yapacağımız gezinti ırkçılığın geçmişte nasıl cereyan ettiğini anlamamızı sağlayacak. M.Ö. 14. yüzyıla kadar gittiğimizde Mısır’ da firavunların mezar duvarlarındaki resimlerde yerli Mısır halkı ile yabancılar farklı renklerdedir. Eski Yunan döneminde ise Yunanlılar, kendilerinden olmayan kavimleri “barbar” olarak nitelemiştir. Bu dönemlerde var olan ırkçılık kavramı günümüze kadar çeşitli boyutlarda varlığını sürdürmüştür.

Irkçılıkta “ Sosyal Darwinizm” Etkisi Sosyal Darwinizm, evrim teorisinin kurucusu Charles Darwin’ in düşüncelerine dayandırılarak sonradan oluşturulan ideolojidir. Charles Darwin’ in evrim teorisinde kullandığı “ en uygun olanın hayatta kalması” tanımı Sosyal Darwinizm ideolojisi içinde kullanılmış ve böylece evrim teorisi ile desteklendirilmeye çalışılmıştır. Sosyal Darwinizm, insanlığın gelişmesi için zayıfların yok olması gerektiği düşüncesine olanak sağladığı için ırkçılar tarafından tüm dünyada hızla yayılma imkânı bulmuş ve beyazların siyahlardan üstün olduğunu savunan ırkçı yaklaşımlarında dayanak noktasını oluşturmuştur.


Coğrafi Keşifler ile Keşfedilen Siyahlar 15. yy’ da gerçekleştirilen coğrafi keşiflerin sonucunda Avrupalılar yeni kıtaları keşfederek bu keşfettikleri kıtaların zengin kaynaklarını ele geçirmeye başladılar. Böylece sömürgecilik adı altında Afrikalıların köleleştirilme ve ezilme süreci başlamış oldu. Sömürgeleştirdikleri ülkeleri sefalete sürüklerken kendileri de gittikçe zenginleşen Avrupalılar, iş gücü ihtiyaçlarını karşılamak için köle ticareti yapmaya başladılar. Afrika kıtasından köle olarak aldıkları insanları gemilerle Avrupa ve Amerika’ ya taşıdılar. Çok ağır işlerde çalıştırılan yaklaşık 100 milyon civarındaki Afrikalı insan, yurtlarından koparılmaları yetmezmiş gibi ikinci sınıf vatandaş muamelesi ile karşılaşıp, türlü eziyetlere maruz kaldılar. Afrikalı insanların Avrupalı insanlarla tanışması siyah beyaz ırk ayrımını böylece başlatmış oldu. Bugün ABD’ de yaşayan zenci halk, sömürgecilik zamanında bu topraklara yerleşen atalarından yadigâr olarak kaldı. Kölelerin satın alma gücü olmadığından dolayı liberal kapitalist ekonomiye bir katkıları yoktu. Bu yüzden ekonomiyi canlandırmak adına köleliğe 1865 yılında Başkan Abraham Lincoln tarafından son verildi. Fakat Afrikalı siyah insanları kullanabilmek için bu kez ırk ayrımı politikasına gidildi. Beyazların siyahlardan üstün olduğu her fırsatta vurgulanırken, oluşturulan örgütlü yapılarla insanların beyinlerine zencilere karşı düşmanlık tohumları serpildi. Siyahların beyazlarla evlenmesi yasaklanmış, siyahların kullandığı okul, hastane ve diğer sosyal mekânlar beyazlardan ayrılmış, beyazların gittiği otel, restoran ve kiliselere siyahların gitmesi yasaklanmıştır. Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında yayınlanan İnsan Hakları Beyannamesi ile bütün insanların ırk ayrımı gözetilmeksizin eşit haklara sahip olduğu kabul edilmesine rağmen ırkçılık devam etmiştir.


Hapishanelerde kalan insanların çoğunluğunun zenci olması da dikkat çeken ayrı bir konudur. 1960 yılına kadar ABD’ de siyahların haklarını kısıtlayan, beyazların siyahlardan üstün olduğunu belirten kanunlar da vardı. 1964 yılına gelindiğinde ABD’ de Medeni Haklar Yasası Kongre’ den geçirilerek ırk ayrımcılığı yasaklandı. Günümüzde ABD’ de ırk ayrımı politikaları olmamasına rağmen beyazlarla siyahlar arasındaki eşitlik tam olarak sağlanmış değil. Bu ayrımcılık sadece Amerika ile sınırlı kalmadı Güney Afrika’ da da yaşandı. Siyahlar Güney Afrika’ nın çoğunluğunu oluşturduğu halde beyazların ırkçılık politikalarına maruz kaldı. Bu iki ırkın kullandıkları ulaşım araçları, lokantalar, hastaneler hatta mezarlıkları bile birbirinden ayrıldı. Birinci Dünya Savaşı’ ndan sonra iyice yoğunlaşan ırkçılık, Güney Afrika’ da 1924 yılında çıkarılan kanunlarla meşru hale getirildi. Güney Afrika’ da yaşayan Avrupalı azınlığın ülke yönetimini kontrol etmesi için düzenlenen Apartayd Kanunu, siyahların özgürlüklerini kısıtladı. Beyazlar ile siyahların evlenmesi yasaklanırken, yargı sisteminde de siyahlar beyazlar tarafından yargılandı. Platin, elmas, altın gibi birçok değerli madene sahip olmasından dolayı birçok sömürgeci devletin egemenliğine sahne olan Güney Afrika 1991 yılında bağımsızlığını kazandı. Bu durum sömürgeci devletlerin işine gelmeyince ülke istikrarının bozulması için ırkçılık yönünde hareketler güçlü devletlerce desteklendi. 1994 yılında Nelson Mandela’ nın başkan seçilmesi ile Güney Afrika zencileri ırkçılık politikalarından kısmen de olsa kurtularak rahat bir nefes aldı.

SİYAH-BEYAZ ROUND

KARŞILAŞMASINDA

SON

İnsanlar arasındaki ten farklılığından doğan sorunların en yoğun yaşandığı yer olan ABD, 1994 yılında ırk ayrımını yasaklayan antlaşmayı imzalamış ancak bu antlaşma beklenen olumlu etkiyi yaratmamıştı. Amerika’ nın 2009 yılında ilk siyahî devlet Başkanı Barack Hussein Obama’ yı başkanlık koltuğuna oturtması ise etkisi halen hissedilen ırk ayrımının sona ereceğini akıllara getirmişti. Obama’ nın başkan olması asırlardır ezilen, hor görülen zenci halka umut olmuştu. 2011 yılının Nisan ayında Washington’ da bir grup gösterici tarafından yaşanan ırk ayrımına yönelik yapılan protesto yürüyüşü siyah ve beyaz kavramlarının halen sona ermediğini gösterir nitelikte olmuştur. Günümüzde halen Amerikalı zencilerin gelirleri beyazlarınkine oranla daha düşük ve işsizlik oranı da zencilerde daha fazla. Bu eşitsizlik eğitim sisteminde ve birçok sosyal alanda halen etkisini hissettiriyor. Ne zaman ki insan haklarını savunuculuğunu yapan ülkelerde insanlar derilerinin rengi yerine kişilik özellikleri ile değerlendirilmeye başlanır işte o zaman sözde değil özde eşitlik sağlanmış olacaktır.


Amsterdam’ın dünyaca ünlü markalarından New Zealand, Türkiye giyim perakende piyasasına girmek üzere Bilsar ile anlaşma imzaladı. Özel sektörde rekabetin artması ile strateji geliştirerek daha özgün, sofistike ve niş markalara yatırım yapan Bilsar bu doğrultuda dünyaca ünlü Fred Perry, An Original Penguin Civic Duty Espadrij gibi markalardan sonra Türkiyeye getirdiği NZA New Zealand markası ile modada öncü olmaya devam ediyor. Yeni Zelanda’nın geleneksel kültürel mirası ve çeşitli doğal zenginliğin değişilmez hayat biçimi olması fikriyle ve ulaşımı kolay olmayan bu yaşam biçimini; bayrağı, ağacı, doğası ve kültürüyle var edecek ve yaşatacak bir fikir ile çıkan NZA New Zealand satışta olduğu ülkelerde kısa sürede keskin, hızla büyüyen ve talep gören bir marka olmuştur. 25 farklı ülkede 1600 adet mağazası ile dünyaca ünlenen Hollandalı erkek markası NZA New Zealand yeni yıl itibari ile tüketicisi ile buluşacak.

Şıklığından ve rahatlığından ödün vermeyen erkekler için ; 2012 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu ile erkeklerin vazgeçilmez markası olmaya aday NZA New Zealand sıcak kum taneleri, denizin maviden yeşile değişen tonları ve ağaçların sesi ile karışan sıcak meltem rüzgarlarından ilham alıyor. Yeni Zelanda sahillerinde görülen ölçülü zarafetin yansıtıldığı koleksiyonda daha çok mavi,yeşil,lacivert,turuncu,pembe gibi. renkler kullanılıyor. Kullanılan kumaşlar yıkama efekti veren özel bir teknikle boyanıyor. Renk efektleri ve baskılarla zenginleştirilen gömlekler, beyazla birlikte kullanılan biye detaylarıyla daha sportif bir görünüme kavuşuyor. Oldukça geniş tutulan gömlek serisi, el boyaması nakışlar ve patch işlemelerle klasik tarzdan sıyrılıp sportifleşirken, kendine has yenilikçi ve şık bir çizgi oluşturuyor. Her markada olduğu gibi NZA New Zealand’da da bu sezon polo yaka t-shirtler de var. Çift yakalı polo pique tshirtler; yakadaki biyelerle, kol ucundaki bayrak logosu ve contrast renk çalışmalarıyla kendini farklılaştırarak öne çıkmıştır. New Zealand 2012 Yaz Koleksiyonu başta Bilstore ve Beymen’ler olmak üzere Türkiye’nin seçkin mağazalarında önümüzdeki aydan itibaren satışa sunulacak.

97


190 TL

230 TL

“An Original Penguin” Bilstore mağazalarında


450 TL

450 TL

280 TL

Genç, güncel, romantik- klasik, couture çizgisi ile başarılı, genç, kendine güvenen kadını temsil eden Kore markası Morine Comte Marant , Türkiye'nin ilk life-style alisveris magazasi olan Bilstore'larda satışa sunuluyor.

420 TL

Feminen parçaların, dekoratif aksesuarlar, renk oyunları ve desenlerle tamamlandığı tasarım Morine Comte Marant'lar, iş hayatı, günlük yaşam ve parti kıyafetlerinizin vazgeçilmezi olacak...

Comte Marant Bilstore’larda satışa sunulmuştur.




hayata bakış açınız

kaç derece?

Hayat karşısında sahne aldığımız roller kimi zaman değişse de bakış açılarımızda pek bir değişiklik yaşanmaz. Test sorularını cevapladığınızda pergel kullanmadan hayat karşısında kaç derecelik bir bakış açısına sahip olduğunuzu öğrenebilirsiniz.


1-Konuşmacı olarak davet edildiğiniz bir konferansta kürsüye çıkarken ayağınız takılıp yere düştünüz. Tepkiniz nasıl olur? a) b) c)

Bozuntuya vermem. Kürsüye çıkıp konuşmamı yaparım. Rezil olduğumu düşünür, kimsenin yüzüne bakamam. İnsanlık hali derim. Gülüp geçerim.

2-Ne tür filmlerden hoşlanırsınız? a) b) c)

Aksiyon Romantik Komedi

3-Bir iş için çağrıldığınız mülakata giderken sizden istenilen evrakları evinizde unuttunuz. Nasıl bir açıklama yaparsınız? a) b) c)

Ayna Müzik CD’ si Sevimli kocaman bir ayıcık

5- Hafta sonunuzu nasıl değerlendirmeyi istersiniz? a) b) c)

Kitap, gazete okuyup, güncel haberlerle ilgilenirim. Doğada yürüyüşe çıkıp, ruhumu dinlerim Lunaparka gidip çocuklar gibi eğlenirim

6-Resim yaparken içtiğiniz kahve kâğıdınızın üzerine dökülse, ne yapardınız? a) b) c)

Kâğıdı yenileyip, yeniden başlarım Bütün emeklerim boşa gitti diye üzülürüm Kahve lekesinin resme renklilik kattığını düşünüp, yapmaya devam ederim

7- Hangi ünlü karakter gibi olmayı isterdiniz? a) b) c)

a) b) c)

Köpek Balık Papağan

9-Hangi sanatçının konserine gitmeyi istersiniz? a) b) c)

Şebnem Ferah Ferhat Göçer Tarkan

10- Televizyonda ne tür programlar izlersiniz? a) b) c)

Siyaset programları Müzik programları Sitcom diziler

Heyecanımdan dolayı evrakları evde unuttuğumu söylerim. Sorun yapmam. Mülakatı baştan kaybettiğimi düşünürüm.Açıklama yapamam. Ben varken evraklara gerek olmadığını söyleyip, ortamı yumuşatırım.

4-Doğum gününüzde size hangi hediyenin alınması hoşunuza gider? a) b) c)

8- Evde hangi hayvanı beslemeyi tercih edersiniz?

Fatih Sultan Mehmet Beethoven Cem Yılmaz

a şıkkı çoğunluktaysa Hayata 90 derecelik dik bir açı ile bakıyorsunuz. Güçlü, özgüveni yüksek bir kişiliğe sahip oluşunuz hayata gerçekçi tarafından bakmanızı sağlıyor. Ne çok dar ne de çok geniş düşünüyorsunuz. Yaşadığınız olaylara müdahale edip kaldığınız yerden devam edebilecek güce sahipsiniz.

b şıkkı çoğunluktaysa Dar bir bakış açısına sahipsiniz. Ufkunuzu genişletemiyor, gerçekler karşısında yeterli direnci gösteremiyorsunuz. Hassas, kırılgan ve duygusal bir yapıya sahip oluşunuz olaylara olumsuz tarafından bakmanıza neden oluyor. Bakış açınızı daraltmak yerine genişletme yoluna gitmelisiniz.

c şıkkı çoğunluktaysa Geniş bir bakış açısına sahipsiniz. Gerçekleri umursamayacak kadar vurdumduymaz, olumsuzluklara gülecek kadar da rahat bir kişiliksiniz. Bakış açınız o kadar geniş ki sabit fikirli olmak yerine hayata her açıdan bakabiliyorsunuz. Renkli kişiliğiniz ile yaşamınızdaki trajedileri komediye çevirecek bir yapıya sahipsiniz.

103




Bebek Bak覺m覺nda

Bilinmesi Gerekenler


Yüce Yaradanın insanoğluna bağışladığı, emanet ettiği en değerli varlık olan bebekler, hassas ve narin yapıları nedeni ile özel bakıma ihtiyaç duyarlar. Dünyaya gözünü açmanın şaşkınlığı içinde olan bebekler, kimimize anne baba olma mutluluğunu tattırırken kimimize de teyze, amca olmanın sevincini yaşatarak hayatımızın daha anlamlı hale gelmesini sağlarlar. Bakmaya kıyamadığımız, gözümüzden bile sakındığımız bebeklerin bakımı ise son derece hassasiyet gösterilmesi gereken bir durumdur. Bebeğinizin hayata adım attığı ilk günlerde yardımcı olacağını düşündüğümüz birkaç önemli bilgiyi sizlerle paylaşıyoruz.

Yeni Doğan Bebek Neden Ağlar? İstisnasız doğumla birlikte dünyaya gözünü açan bebekler ağlamaya başlar. Bebeklerin bu şekilde ağlamasının farklı nedenlere bağlayanlar olabilir fakat bilimsel açıklaması çok mantıklı. Bebekler, ana rahminde akciğerleri olduğu halde hava ile soluk alıp vermezler. Solunum işlemini akciğerlerinde dolu olan plasenta sıvısı ile yaparlar. Doğdukları zamanda oksijen akciğere ilk girdiğinde yanmaya neden olduğundan bunun verdiği acı bebeğin ağlamasına neden olur. Bebekler ağlayarak akciğerlerinde dolu olan plasenta sıvısını dışarı vererek akciğerlerini hava ile doldurdukları için doktorların yeni doğan bebeği baş aşağı tutarak popolarına vurması bu olaya yardımcı olmalarından kaynaklanıyor.

Göbek Bakımında Nelere Dikkat Edilmeli? Doğumdan sonra bebeğin göbek bağının bakımı önemlidir. Göbek bağı, zamanla çürüyüp kuruyarak düşer. Bu düşme süresi bazen 4-5 gün olabileceği gibi 10-12 günde sürebilir. Kurumasına yardımcı olmak için göbek bağı ıslak ve nemli bırakılmamalı, antiseptik solüsyonlu pamuk ile silinmeli ve bebek bezi göbeğin altından bağlanmalıdır. Göbek bağı düştükten sonra o kısım açık yara olduğu için bölgeyi solüsyonlu pamuk ile silip hava almasını sağlayın ve kuruyana kadar birkaç gün bebeğinizi yıkamayın.

Yeni Doğan Bebek Nasıl Tutulmalı? Büyük bir heyecanla beklediğiniz bebeğiniz dünyaya geldikten sonra onu taşımak, kucağa almak da hassasiyet gerektiren önemli bir durumdur. Çünkü henüz kasları çok zayıf olduğu için kendisini kontrol edemez, kafasını tutamaz. Bunun için bebeği kucağınıza alırken bir elinizle başını destekleyip kucağınıza almalısınız. Baş, sırt ve bel bölgesini destekli olarak tutmalısınız.

107


Bebeğin Banyosu Nasıl Yapılmalı?

Bebek bakımında en hassasiyet gösterilmesi gereken noktalardan biri de banyosudur. Yeni dünyaya gözünü açmış bebeklerin ilk 12 saat yıkanmaması bunun yerine yumuşak bir bezle kurulanması tavsiye edilir. Bebeğin banyo esnasında kusmasını önlemek için aç karnına yani emzirmeden önce yıkamalısınız. Banyo yaptırmadan önce kullanacağınız malzemeleri yanınıza almanız bebeğinizi üşütmeden banyosunu tamamlamanızı sağlar. Suyun bebeği ne yakacak ne de üşütecek sıcaklıkta olmamasına dikkat edin. Daha sonra bebeğinizi bir havlu üzerine yatırarak soyun. Havluyu vücuduna sararak, sol elinizle boynunu destekleyip, vücudunu kolunuzun üstüne yaslayarak koltuğunuzun altından destekleyin. Saçlarını gözünü yakmayan bir bebe şampuanı ile yıkayın. Banyo süngerini, bebe sabunu veya bebe banyo köpüğü ile köpürtün ve havlu üzerinde vücudunun her yanını, özellikle cilt kıvrımlarının arasını iyice silin. Kolunuzla omzu ve boynu destekleyerek, elinizle koltuk altından kavrayın. Diğer elinizle bacaklarından kavrayın ve banyo küveti içindeki suya, önce ayak ve bacaklarını daha sonra tüm vücudunu başı dışarıda kalacak şekilde sokun. Suyla vücudunu durularken bebeğinizin rahatlamasını sağlayın. Aynı şekilde tutarak temiz havlu üzerine alın. Tüm vücudunu yumuşak hareketlerle kurulayın.

Bez Nasıl Değiştirilmeli? Yeni doğan bir bebek günde ortalama 6-7 defa altını ıslattığından, pişik oluşumunu engellemek için altını ıslatır ıslatmaz değiştirin. Pişik oluşumunu önleyememişseniz bu kez kullanacağınız pişik kremleri iyi gelecektir. Altında kızarıklık oluşursa da altını temiz tutup hava alıp kurumasını sağlayın.

Hıçkırık Tutunca Ne Yapmalı? Bebekler anne karnındayken de hıçkırdıkları için böyle bir durumda telaşa kapılmanıza gerek yok. Çünkü bu durum diyaframının gelişmesi ile ilgilidir. Bebeklerin karın kasları ve diyaframları zayıf olduğu için beslenme sonrasında gazlarının iyi çıkartılmaması hıçkırmalarına neden olabilir. Hıçkırığın geçmesi için refleksoloji yöntemi yani bebeğin ayak başparmağının altındaki yuvarlak bölgeye iki parmağınızla hafif bastırmanız durmasını sağlayacaktır. Bir müddet bekleyip, bebeği dik tutmak da yararlı olur.


Bebeğin Gazı Nasıl Çıkarılmalı? Bebekler emerken hava yuttukları için bu durum onlarda gaz oluşumuna neden olur ve rahatsızlık verir. Bebeği gaz sancısından kurtarmak için bebeğin midesi omzunuza gelecek şekilde yatırın. Bir elinizle sırtını sabitlerken diğer elinizle poposuna aşağıdan yukarı iki defa dokunarak gazın kolaylıkla çıkmasını sağlayabilirsiniz. Bu esnada bebek emdiği fazla sütü de çıkartabileceği için omzunuza bir bez koymanızda yarar var.

Emzik Ne Sıklıkta Verilmeli? Bebeklerin emme güdüsü yüksektir. Çoğu zaman rahatlamalarına, sakinleşmelerine yardımcı olan emzik bebeklere karnı doyurulup, gazı çıkartıldıktan sonra verilmelidir. Ayrıca emzik, bebeklerin sindirim sistemine ve ağız içi tükürük salgısının artırılmasına yardım eder. Yalnız alışkanlık yapabileceği için uzun süreli verilmemeli, bebeğin büyüme haftasına uygun şekilde olanları tercih edilmeli. Örneğin yeni doğan bebeklere ince, ezik ya da “ortodontik” olarak adlandırılan emzik verilmeli. Sağlık açısından da emziği sık aralıklarla yenilemelisiniz. Bir de bazı anneler emziği temizlemek adına kendi ağzına aldıktan sonra bebeğe verir. Bu durum bebeğin sağlığını olumsuz etkiler. Çünkü yetişkin birinin ağzındaki bakterilerin böylece bebeğe geçmesi sağlanmış olur.

Bebeğinizin Tırnak Kesimi Nasıl Yapılmalı? Bebekler dokunarak hissettikleri için sıklıkla ellerini kullanır. Uzayan tırnaklar ise ellerini kullanırken çoğu zaman yüzlerini çizmelerine neden olur. Bu yüzden tırnak bakımları önemlidir. Bunun için ucu küt bir makas ve tırnak törpüsü kullanmalı, kestikten sonra törpü yardımı ile düzeltmeleri yapmalısınız. Bu işlemi rahat yapmak için de bebeğinizin keyfinin yerinde olduğu bir zaman dilimini tercih etmeniz size yardımcı olacaktır.

Bebeğinizin Kıyafet Seçimi Nasıl Olmalı? Bebeklerin cildi hassas yapıda olduğu için pamuklu giysileri tercih etmelisiniz. Bebek kıyafetlerinin dikiş yerleri sert olmamalı, kaşındırmamalı ve kalın olmamalıdır. Tüylü, boyası çabuk çıkan, tüyleri kolay çıkabilen kıyafetler tercih edilmemelidir. Dantelli, saçaklı, bağcıklı giysiler bebekler için uygun değildir. Sık sık bez değiştireceğiniz için ayağa kadar fermuarlı ya da çıt çıtlı badi, başını kolay çıkması için de yakası geniş olan giysileri tercih etmelisiniz.

109


Sağlıklı Yaşam İçin

Kuralı

Zinde kalmanızı, sağlığınızı korumanızı ve fit bir görünüm elde etmenizi sağlayan sporu yaparken dikkat etmeniz gereken noktalar olduğunu da unutmayın. Yaşam kalitenizi artırmanıza, fiziksel performansınızı geliştirmenize yardımcı olan spor, kalp rahatsızlığı, kanser, kolesterol gibi birçok sağlık sorunu yaşayanlar için de ilaç niteliğindedir. Sporu yaşamınızın bir parçası haline getirirken altın niteliğindeki kurallarını dikkate almanızda yarar var.

1

Yaşınıza ve sağlığınıza uygun olan sporu yapılmalısınız

Her yaşta her sporu yapmaya çalışmak vücut sağlığı için tehlikelidir. Örneğin küçük yaştaki çocukların gelişim çağında ağırlık kaldırma ile ilgili sporları yapmaları zararlıyken, ilerleyen yaştaki kişilerin de tempolu koşu yapması sakıncalıdır. Örneğin 35–40 yaş arasındaki kişiler spora başlamadan önce gizli rahatsızlıkları olup olmadığını öğrenmek için sağlık testi yaptırmalılar. Bu yüzden bir uzmana danışarak yaş grubunuz için uygun olan sporu yapmanız sağlığınızı korumada yardımcı olacaktır. Kalp, kemik erimesi, gebelik, aşırı kilo gibi rahatsızlığı veya herhangi bir sakatlığı olan kişiler sportif bir aktiviteye başlamadan önce doktorlarına danışmalıdır.

Sporu yaşam tarzınız haline getirmelisiniz

2

Sporun sunduğu olanaklardan, dağıttığı şifa tozlarından yararlanmak istiyorsanız ayda yılda bir kez yapmak yerine belirli aralıklarla düzenli spor yapın. Ara sıra yaptığınız spor, kas ve eklem ağrılarına neden olur ve bu durum performansınızı etkiler. Oysaki alışkanlık haline getirip, en az 2 günde bir yarım saat yaptığınız spor ise hem zinde kalmanızı hem de sporun etkilerine çabuk alışmanızı sağlar.


3

Kapalı alan yerine açık havayı tercih edin Spor salonlarında koşu bandında yürüyüş yerine açık havada yaptığınız koşu kendinizi daha zinde hissetmenizi sağlar. Açık havadan aldığınız keyifle koşu sürenizi artırmak bile isteyebilirsiniz. Dışarıda yarım saatlik yapacağınız hafif tempolu koşu ile yağlarınızı yakmanız mümkün. Yalnız açık havada yapılan sporda hava ne çok soğuk ne de çok sıcak olmalı. Evde günde yarım saat yapacağınız egzersizlerde vücudunuzu formda tutmanıza yardımcı olur.

Müzik sporunuzun bir parçası olmalı

4

Egzersiz esnasında sizi mutlu eden müzikleri dinlemek yaptığınız sporu daha keyifli hale getirecektir. Sizin için bir zorunluluk olmaktan çıkıp yaşamınıza dahil olmasını kolaylaştıracaktır.

Spor arkadaşı edinin

5

Sporu daha eğlenceli hale getirmenin yollarından biri de yalnız yapmamak. Grupla ya da bir arkadaşınızla beraber yapacağınız spor, hem motive olmanızı kolaylaştırır hem de bu sayede zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız.

Tok karnına spor yapmayın

6

Spora başlamadan en az 1 buçuk saat önce yemek yemeyi kesmelisiniz. Çünkü egzersiz sırasında midenin dolu olmaması gerekir. Örneğin akşamları, yemek sonrasında yapılan halı saha maçları, ısınma hareketleri yapılmadan başlanıldığı için kalp krizi geçirme riskini artırıyor. Zamanım yok ama karnımda aç diyorsanız elma, muz, proteinli ya da yulaflı müsli yiyebilirsiniz. Spor sonrasında da kaybettiğiniz su ihtiyacını karşılamaya da özen göstermelisiniz.

Doğru kıyafetleri seçin

7

Spor yapmak için rahat ve bol eşofmanlar ile kaliteli spor ayakkabılarını tercih etmeli, vücudun serbest olarak hareket edebilmesini sağlamalısınız. Aynı zamanda seçtiğiniz kıyafetlerin teri emebilen, havadar olmasına da özen göstermelisiniz.

Isınma hareketleri yapmayı ihmal etmeyin

9

8

Spora başlamadan önce çeşitli egzersizlerle 5 dakika boyunca kafanızı, kollarınızı, bacaklarınızı, ayaklarınızı, bileklerinizi, belinizi ve ellerinizi hareket ettirmeli ve vücudunuzu spora hazırlamalısınız. Aksi takdirde ani incinme, zorlanma ve doku hasarlarıyla baş başa kalabilirsiniz.

Spor sonrasında esneme hareketleri yapmaktan kaçınmayın

Sporunuzu bitirince duş almaya gitmeden esneme hareketleri yapmalısınız. Çünkü bu hareketleri ihmal ederseniz sabah uyandığınızda bacaklarınızın, kaslarınızın ağrımasına ve tutulmalarına neden olursunuz. Bu yüzden bu tarz durumlarla karşılaşmamak için spor sonrasında esneme hareketleri ile kaslarınızı gevşetmelisiniz.

10

Dengeli beslenmeye önem verin 3 ana öğün ve 3 ara öğün yemek yeme altın kuralını atlamayın. Günlük kalori ihtiyacınıza göre beslenmeye özen gösterin. Makarna, sebze, meyve gibi karbonhidratlı, protein ve mineralli besinler tüketmelisiniz. Spor sonrasındaki ilk 20 dakikada boşalan glikojen depoları için en az 1 meyve ya da karbonhidrat ve protein içerikli içecek içmelisiniz. Spor yaparken terleme sonucu kaybedilen su, yerine konmadığı takdirde vücut sisteminde ciddi bir zorluk yaşatacağı için su tüketimine önem vermelisiniz. Aksi takdirde kas krampları yaşabilirsiniz. Spor yaparken her 15–20 dakikada en az bir bardak su içmeli ve günde en az 8 bardak suyu da hayatınızdan çıkarmamalısınız.

111


GÜNCEL

HABER Foto Galer

Ş REHBERİAktüel 12 Yıllık haber Arşivi İLANLAR Geniş Kayseri Tarihi Etkinlikler Yurt içi ve Yurt dışı Ziyaretçileriyle... FORUM SEY MEKANLAR Foto Ga SİNE ültür&Sanat

MÜZİK

SAĞL Yazarlar


ri Yenilenen Yüzü, İçeriği ve Ziyaretçi Sayısı ile Kayseri’nin Birincisi

YEHAT aleriHABERİŞ

EMA

R

HABER LIKEtkinlikler GÜNC


dünyanın

7

harikası

Dünyada birbirinden güzel doğal harikaların yanında insanoğlunun asırlar önce, teknolojiden yoksun olarak inşa ettiği yapıların günümüzde halen yaşam mücadelesi vermesi bu yapıları harikalaştırıyor. Bir kurul tarafından eserlerin mimari ve mühendislik özellikleri dikkate alınarak değerlendirilip ilk 7’ ye giren eserler zamana inat herkesi kendisine hayran bırakıyor. Bu eserlerin taşıdığı tarihi doku ise her yıl yerli ve yabancı milyonlarca turisti bulundukları mekânlara çekmesini sağlıyor.


Artemis Tapınağı

Bu eserlerden ülkemizde bulunan Artemis Tapınağı, İzmir Antik Efes Kentinde ziyaretçilerini selamlayarak, onları tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Tanrıça Artemis adına Lidya Kralı Croesus tarafından MÖ 550 yılında yapılan tapınak, hem dini bir yer hem de Pazar yeri olarak kullanılmıştır. Tapınakta zamanın en yetenekli sanatçıları tarafından yapılan bronz heykel ve resimler bulunmaktadır. Ancak MÖ 356 yılında bir Yunanlı tarafından yakılarak, tapınak büyük zarara uğrar. Tekrar restore edilse de MÖ 262 yılında çıkan yangın ile yine yok edilmeye çalışılır. Her şeye rağmen ayakta kalmayı başaran tapınak, halen ziyaretçilerini ağırlamaya devam eder.

Keops Piramidi

Günümüzde halen ayakta durabilen tek yapı olan Keops Piramidi, diğer piramitlerin aksine sadece dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilir. Giza Piramitleri'nin üçü birden dünyanın yedi harikası listesine dâhil değildir. Keops Piramidi, 4. Hanedanlık zamanında M.Ö. 2560 yılında Firavun Keops tarafından yaptırılır. Yapımının 20 yılı aştığı sanılmaktadır. Piramit yapıldığında 145 m yüksekliğindedir. Yapıldığından itibaren 43 yüzyıl boyunca dünyadaki en yüksek yapı olarak kayıtlara geçmiştir. Keops Piramidi ilk inşa edilen eser olmasına rağmen dünyanın yedi harikası arasında günümüzde ayakta duran tek yapıdır.

Halikarnas Mozelesi

Bodrum’ da MÖ 350’ lerde yapılan Mozele, Karya Kralı Mausollos’ un ölümü üzerine karısı ve kız kardeşi tarafından yaptırılır. Mezarın tabanının üzerinde kenarları heykellerle süslenmiş basamaklı bir podyum ve podyumun üstünde de süslü su mermerinden yapılmış lahit ve mezar odası bulunur. Dört tane savaş atıyla çekilen bir savaş arabası heykeli ise piramidin tavanını donatır. Toplam yüksekliği 45 metre olan Halikarnas Mozolesi'nin büyük bir deprem sonucunda hasar görür. 15. yüzyılda Haçlı Seferleri sırasında St. John şövalyeleri bölgeye gelir ve bugün Bodrum Kalesi olarak geçen büyük bir kale yaparlar. Bu kalenin yapımında Halikarnas Mozolesi'nin neredeyse bütün taşları kullanılır. Günümüzde ise Mozole’den geriye sadece temelleri kalmıştır.

İskenderiye Feneri

MÖ 290 yıllarında Mısır açıklarındaki İskenderiye kenti kıyısındaki Faros adasında inşa edilen fenerin yüksekliği yaklaşık 166 metredir. Gelmiş geçmiş tüm fenerlerin en uzunu olarak kabul edilir. Gündüzleri bile güneş ışığını denize yansıtacak şekilde tasarlanan cilalı bronz aynaları eserin en dikkat çekici özelliğidir. Geceleri de aynaların önünde ateş yakılarak, aynanın yansıttığı ışık 50 km mesafeden görülebilmektedir. Ancak bu muhteşem yapı, yaşanan deprem ve fırtınalar nedeni ile çökmüştür. Denizcilere uzun yıllar rehberlik yapan fener, doğal afetlerin azizliğine uğramıştır.

Zeus Heykeli

Yunan heykel sanatının en önemli eserlerinden biri olan Zeus Heykeli, günümüzde kullanılan bir terim olan olimpiyatlara ismini veren Olimpia’ da tanrıların kralı olarak kabul edilen Zeus için inşa edilmiştir. Zeus Heykeli, bir tahta iskelet üzerine altın, fildişi ve metal parçalar yerleştirilerek Partenon'un içinde yapılmıştır. Heykel, Zeus Tapınağı’ nın içindedir. MS 351 yılında paganist inançlar nedeni ile olimpiyat oyunları yasaklanır ve Zeus tapınağı da kapatılır. Bu tarihlerde İstanbul’a taşınan heykel, MS 462 yılına kadar burada kalır. Daha sonrada bir yangın neticesinde yok olur.

Babil’ in Asma Bahçeleri

Milattan önce 7. yüzyılda Babil kralı Nebukadnezar tarafından yaptırılmıştır. Babil'in çorak Mezopotamya çölünün ortasında yapılan bu bahçe, ağaçlar, akan sular ve egzotik bitkilerin bulunduğu çok katlı bir bahçedir. Söylentiye göre Nebukadnezar bu yapıyı sıla hasreti çeken karısı Semiramis için yaptırmıştır. Semiramis, Medes kralının kızıdır. Söylentiye göre Mezopotamya’ nın düz ve sıcak ortamı onu bunalıma itmiş, kral da karısının hasretini sona erdirmek için yapay dağların olduğu, suların aktığı yemyeşil bir bahçe yaptırmıştır. Babil'in asma bahçelerinin günümüze gelen kesin izleri yoktur. Fakat bölgede araştırma yapan arkeologlar, Babil'deki sarayın kuzeydoğusunda görünüşü garip olan temel ve tonozlar buldular. Bunların Babil'in Asma Bahçelerine ait olup olmadığı düşünülmektedir. Babil'in Asma Bahçeleri, klasik yazarlar tarafından ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır. Günümüzde bu tanımlara göre çizilen resimler bulunmaktadır. Sanılanın aksine efsanevi bahçeler bir yerlere asılı değil, sadece sütunlarla desteklenen taraçalar üzerinde kurulmuştur.

Rodos Heykeli

Yapılışından yok oluşuna kadar yalnızca 56 yıl geçmesine rağmen, Rodos Heykeli dünyanın yedi harikasından biri olmayı başarmıştır. Bunun en büyük sebebi, 33 metre boyunda devasa bir heykel olmasının yanı sıra Rodos adasındaki insanlar için beraberliğin simgesi olmasıdır. Rodos Heykeli’nin yapılması tam 12 yıl sürmüş ve heykel M.Ö. 282 yılında bitirilmiştir. Liman girişinde bulunan heykel M.Ö. 226 yılında bir deprem sonucunda en zayıf noktası olan dizinden kırılır. Rodos’da yaşayanlar heykelin restorasyonunu yaptırmak istediyse de bir kâhinin sözleri nedeni ile vazgeçerler.

115


SARI SAYFALARIN ANTİKACISI

“SAHAFLAR” Bazen kitap arama telaşından dolayı bazen de ikinci el kitaplara olan tutku yüzünden yollar çoğu zaman sahafçılara düşer. Basımı artık gerçekleşmeyen bir kitabı, dergiyi kolaylıkla bulabileceğiniz sahaflar, içerisine girdiğiniz andan itibaren sizi tarihi bir gezintiye davet eder. Artık yaprakları sararan birçok kitap zamana inat raflarda okuyucusunu beklerken, tekrardan birilerine faydalı olmak için tüm kullanılmışlığına rağmen direnir. Sahafları diğer kitap evlerinden ayıran noktalardan biri yeni baskılar ve ikinci el kitapları bulabilmenizin yanında takas usulü ile yeni bir kitap alabilme imkânınızın olması. Yani bu yaşanmışlık kokan mekânda paranın sözü değil kitapların sözü geçer. Sahafçılarda artık basımı olmayan, güncelliğini korumasına rağmen kısıtlı sayıda basılan, tarihi önemine ilişkin birçok değer taşıyan önemli eserlerin yanında eski plaklar, film posterlerini de bulabilirsiniz. Son zamanlarda sahaflara olan ilgiyi artırmada önemli bir etken olan filmleri ve kitapları da unutmamak gerek. Çünkü büyük izleyici kitlesine ulaşan bir filmin senaryosu eğer bir kitaptan uyarlanmışsa ya da aynı şekilde geniş bir okuyucu kitlesine sahip bir kitabın içerisinde başka bir kitaptan bahsedilmişse bu gibi durumlar bahsi geçen kitapları okumak için insanları sahafçılara yönlendiren önemli bir etken olabiliyor. Tarihe kitaplarla tanıklık etmek istiyorsanız sahaflar bunun için biçilmiş bir kaftan diyebiliriz. Sahafların tarih kokan raflarında yaşanmışlıklarla dolu akılda kalan kitaplarından birkaçını sizler için tekrar gün yüzüne çıkarıyoruz.

İZ BIRAKAN KİTAPLAR SİMYACI Yazar: Paulo Coelho Çeviren: Özdemir İnce Yayınevi: Can Sanat Yayınları Özet: Simyacı, Paulo Coelho’ nun yayınlandığı 1988 yılından bu yana bütün dünyada ses getiren, 6 yılda kırk iki ülkede 7 milyondan fazla satan romanı. Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir 'nasihatname': 'Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? ' sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. 'Simyacı' yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.


YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT Yazar: Susanna Tamaro Çeviren: Eren Yücesan Cendey Yayınevi: Can Sanat Yayınları Özet: Genç İtalyan yazar Susanna Tamaro'nun 1994'te yayımlandığı zaman İtalya'da büyük yankı uyandıran ve yılın olayı olan bu kitabı, çok satan kitaplar listesinin başındaki yerini uzun süre bir başka kitaba bırakmamıştır. Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, 80 yaşındaki bir kadının uzaklara giden genç torununa yazdığı ve hem bir iç döküş, hem de vasiyet sayılabilecek mektuplarından oluşuyor. Yalın, güncel bir dille, sevgiyle ve içtenlikle kaleme alınmış, ama asla gönderilmemiş olan bu mektuplarda, yaşlı kadın, kendisinin ve kızının dokunaklı yaşamlarının gizli kalmış yönlerini açığa vururken, bir yandan da hem kendini, hem de kızını irdeliyor; kendine karşı bir iç hesaplaşma yürütüyor. Değişen gelenekler, altüst olan değerler karşısında hissettiklerini torununa sevgiyle, bilgelikle aktarmak isteyen bu yaşlı kadın, kendi gençliğinde yapmayı göze alamadığı şeyleri yapmasını torununa öğütlerken, 'Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yapacağımız yolculuktur', diyor; 'o özgün çağrıya BİR ÇİFT YÜREK kulak vermeli ve yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz.' Yazar: Marlo Morgan Çeviren: Eren Yücesan Cendey Yayınevi: Klan Yayınları Özet: Bir Çift Yürek, Amerikalı bir kadının Avustralya'da yaşadığı ruhsal yolculuğun öyküsüdür. Göçebe kültürden Aborjinler eşliğinde, kabilenin kendilerini adlandırdıkları şekliyle, 'Gerçek İnsanlarla' birlikte dört ay süren ve çölü boydan boya kat ettikleri uzun bir yürüyüşe çıkar. Bu süre boyunca, çölün çorak coğrafyasındaki bitkiler ve hayvanlarla uyum içinde yaşamayı öğrenir. Olağandışı insanlardan oluşan bu toplulukla birlikte yaptığı yolculukta Morgan, bu insanların 50.000 yıllık kültürlerinin felsefesi ve bilgeliğiyle tanışır. Macerasının ilk gününden itibaren bu çetin yolculuğun zorluklarıyla mücadele etmek zorunda kalır. Dayanıklılığının her gün sınandığı bu zorlu yolculukta, karşılaştığı her zorlukla birlikte ruhu da değişime uğrar. Aborjinler onu, büyük bir alçakgönüllülükle kendilerinden biri olarak kabul eder ve onun şefkat dolu öğretmenleri olurlar. Öğretmenlerinden, her insanın eşsiz niteliklerini ve içsel ruhunu takdir etmeyi ve TUTUNAMAYANLAR kutlamayı öğrenirken bir yandan da güçlü doğal şifa yöntemYazar: Oğuz Atay lerine tanık olup onların canlılarla ilgili farkındalıklarının ne Yayınevi: İletişim Yayınları Özet: Tutunamayanlar, başarılı yazar Oğuz Atay'ın ilk kadar derin ve anlamlı olduğunu da anlamaya başlar. romanı. 1970 yılında TRT Roman Ödülü'nü kazanmıştır. Çoğu yazar ve okuyucuya göre Modern Türk Edebiyatı' nın en önemli eserlerinden biridir. Kullanılan dil ve anlatım şekli itibariyle edebiyatta bir devrim olarak kabul edilmektedir. Kitapta, Selim Işık'ın intihar ettiğini öğrenen Turgut Özben, ihmal ettiğini düşündüğü arkadaşının geçmişinin izini sürmeye ve Selim'in tanıdığı insanlar aracılığıyla onu tanımaya çalışır. Her insana farklı bir yönünü gösteren Selim'in görüntüsü, Turgut'un bu insanlarla konuşması sonucu okuyucunun ve Turgut'un gözünde netlik kazanacaktır. Romanda birçok kişi vardır ama her biri aslında Selim'in hayatındaki kişilerdir ve tüm anlatılanlar Selim Işık'ı aydınlatır. Selim Işık "düşünen ve sorgulayan insan"ın simgesidir ve bu yüzden "tutunamamış"tır.


SENİNKİ KAÇ PARA KARA ALTIN Yapım: Tunus Tür: Dram Yönetmen: Jean-Jacques Annaud Senaryo: Jean-Jacques Annaud, Menno Meyjes Oyuncular: Antonio Banderas, Freida Pinto, Mark Strong, Eriq Ebouaney, Corey Johnson Gösterim Tarihi: 02 Mart 2012 Filmin Özeti 1930 yılında Arabistan'da geçen petrol merkezli bir hikâyeyi anlatacak olan Black Gold; petrolün bulunmasını ve ardından yavaş yavaş altın değerinde önem kazanmasını, petrolün yol açtığı rekabeti yeni bir boyuta taşıyan genç bir prensin gözünden anlatacak.

Yapım: Türkiye Tür: Komedi Yönetmen: Hakkı Görgülü Senaryo: Hakan Gök Oyuncular: Vatan Şaşmaz, Fulden Akyürek, Azer Bülbül, Melih Oğuzhan Gösterim Tarihi: 09 Mart 2012 Filmin Özeti Ailesiyle zar zor geçinirken İstanbul'da hayatta kalmaya çalışan Cemil Poyraz'ın hayat artık canına tak etmiştir. Bir iş adamından para kazanmanın kolay yollarını öğrenmeye başlayan Cemil'in gözünü para bürür; o kadar ki daha fazlası için ruhunu şeytana satmakta dahi bir mahsur görmez. Bu devirde herkesin satın alınabileceği bir fiyatı vardır... Televizyon camiasının ünlü siması Vatan Şaşmaz’ı ilk kez başrole taşıyan filmin yönetmen koltuğunda Hakkı Görgülü otururken senaryoda ise Görgülü' nün yanı sıra Hakan Gök'ün de imzası var.


ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER Yapım: Türkiye Tür: Dram Yönetmen: İsmail Güneş Senaryo: İsmail Güneş Oyuncular: Hakan Karahan, Elifcan Ongurlar, Yeşim Ceren Bozoğlu, Abdullah Şekeroğlu Gösterim Tarihi: 09 Mart 2012 Filmin Özeti “Ateşin Düştüğü Yer” bir yol hikâyesidir. Beklenmeyen bir şekilde rahatsızlanan 16 yaşındaki kız çocuğu Ayşe acilen ameliyata alınır. Aile bu ameliyatı gerçekleştirmek için büyük bir dayanışma sergiler. Ameliyat sırasında kızın üç buçuk aylık hamile olduğu anlaşılır. “Yaşatmak” için büyük mücadele vermiş olan aile bu defa “öldürmek” için mücadeleye girişir. Öldürme işini üstlenen baba Osman ve kızı Ayşe birlikte yolculuğa çıkarlar. Osman yol boyunca kızını zehirlemek için çaba gösterirken kız öldürüleceğini bilmemektedir. Baba ve kızın bu yolculuğu ikisi için de birbirlerini yeniden tanıma yeniden sevme ve pişmanlık duygusu üzerine devam eder.

ÇOK GÜRÜLTÜLÜ VE ÇOK YAKIN Yapım: ABD Tür: Dram Yönetmen: Stephen Daldry Senaryo: Eric Roth Oyuncular: Tom Hanks, Sandra Bullock Gösterim Tarihi: 16 Mart 2012 Filmin Özeti “Extremely Loud & Incredibly Close” adlı büyük beğeniyle karşılanan romandan uyarlanan “Çok Gürültülü ve Çok Yakın”, trajik 11 Eylül olaylarının perde arkasında yaşanan, bir çocuğun yürek parçalayıcı kaybını konu alıyor. Film, bu üzücü kayıp ve devamında yaşanan kendini keşfetmenin iyileştirici gücünü anlatıyor. Onbir yaşındaki Oscar Schell çok özel bir çocuktur; meraklı, mucit, Fransız Hayranı, barışsever biri. Trajik 11 Eylül olaylarında hayatını kaybeden babasına ait gizemli anahtarı bulunca olağanüstü bir yolculuğa başlar- New York’un beş kentinde önemli ve gizemli bir arayış. Oscar, şehri dolaşırken, birbirinden farklı, hepsi kendi kendine kahraman olan insanlarla karşılaşır. Sonunda Oscar’ın yolculuğu, çoğu insanın yaşadığı “sevgi” duygusuyla başladığı yerde biter.

Yapım: Türkiye Tür: Dram, Tarih, Politik Yönetmen: Ali Adnan Özgür Senaryo: Dilşah Özdinç Oyuncular: Erkan Can, Ezgi Mola, Türkü Turan, Şebnem Sönmez, Meral Çetinkaya, Ufuk Bayraktar, Menderes Samancılar, Öykü Çelik, Bahtiyar Engin, Müge Boz, Bertan Dirikolu Gösterim Tarihi: 30 Mart 2012 Filmin Özeti Film Köy Enstitülerinin hikâyesini konu almaktadır. Kemal kendi köyünde bağnazlığa, ayrımcılığa karşı eğitimle savaş verir. Tüm acılarına rağmen çocuklarını gönderdiği köy enstitüsünde ise İsmail Hakkı Tonguç komünizm suçlamalarıyla çarpışmaktadır. Dönemin politikaları, II Dünya Savaşı'nın etkileri, Turancı gençlik gibi nedenlerle enstitülerin bağımsız ve üretken yapısı kırılmak istenir. Bir çingene kızı olan Karika ise çingene olduğu için vatandaş bile sayılmaz. Köylü, Karika’yı ve ailesini istemez. Aybike, Tatar bir kız çocuğudur. On üçünde evlendirilir. Henüz on üçünde iken bakımından sorumlu olduğu Kerim’le kendini anne hisseder. Bu özel bağ ikisinin de enstitüye gelmesiyle daha da güçlenir. Savaş biter. Çok partili rejime geçilir. İsmail Hakkı Tonguç görevinden alınır. Hasan Ali Yücel istifa eder. Enstitüler tek tek kapanmaya başlar. Fakat kapanan kapıları genç enstitülüler açmaya çalışmaktan asla vazgeçmezler.

TOPRAĞIN ÇOCUKLARI

119


Film Arşivinden Unutulmayanlar CESUR YÜREK Yapım: ABD Tür: Aksiyon, Dram, Romantik, Savaş Yönetmen: Mel Gibson Senaryo: Randall Wallace Oyuncular: Mel Gibson, Sophie Marceau, Brendan Gleeson, Catherine McCormack, Brian Cox Filmin Özeti Mel Gibson'in yönettiği ve başrolünü oynadığı tarihî, yarı kurgusal film, 1996 yılında 10 dalda Oscar'a aday olan yapım, yönetim, görüntü yönetimi, efekt, makyaj ve en iyi film dallarında ödüle layık görüldü. Filmdeki Stirling Savaşı, sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi savaş görüntüleri olarak kabul edildi. Filmde; 13. yüzyılda İngilizler, İskoçlar üzerinde egemenlik kurmuştur. İngiliz soyluları, yeni evli İskoç kadınlarıyla ilk geceyi geçirme hakkına sahiptir. Çocukken ailesini İskoçya uğruna kaybeden William Wallace'ın karısı da İngiliz birlikleri tarafından öldürüldüğü zaman, onun intikam arayışı kısa zamanda ülkesinin özgürlüğü için amansız bir savaşa dönüşür. Kısaca, kimi zaman hüzünleneceğiniz kimi zaman da aksiyon ve heyecanın doruğuna çıkacağınız etkileyici bir film olduğunu söyleyebiliriz.

HAYALET Yapım: 1990- ABD Tür: Dram, Fantastik, Gerilim, Gizem, Komedi, Romantik Yönetmen: Jerry Zucker Senaryo: Bruce Joel Rubin Oyuncular: Demi Moore, Whoopi Goldberg, Patrick Swayze, Tony Goldwyn, Vincent Schiavelli Filmin Özeti En güzel aşk filmlerinden biri olan Hayalet, yayınlandığı dönemde en iyi film, en iyi kadın, en iyi senaryo gibi birçok ödülünde sahibi olmuştur. Filmde; Sam ve Molly birbirlerini çok seven bir çifttir. Yeni bir apartmana taşınan çift, yolda serseriler tarafından saldırıya uğrar ve Sam kavga sırasında öldürülür. Ancak Sam bir hayalet olarak yaşamayı sürdürür ve sevgilisini tehlikelerden uzak tutmak ve kendi ölümünü planlayanları bulmak için işin inceliklerini öğrenmeye başlar. Bu arada insanlarla bir falcı aracılığıyla iletişim kurmayı başaran Sam, adım adım öteki dünyaya ilerlerken Molly'e daha çok âşık olmaktan kendisini alamaz.


PİYANİST Yapım: 2002- İngiltere Tür: Biyografi, Dram, Savaş, Tarih Yönetmen: Roman Polanski Senaryo: Wladyslav Szpilman, Ronald Harwood Oyuncular: Benoît Magimel, Isabelle Huppert, Susanne Lothar, Annie Girardot, Philipp Heiss Filmin Özeti Birçok başarılı ödülün sahibi filmi izleyince duygulanmamanız elde değil. Roman Polanski, trajedi dolu, hırpalayıcı filmi Piyanist ile Wladyslaw Szpilman'ın gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Wladyslaw Szpilman'ın otobiyografisinden uyarlanan film, 1939 yılında, II. Dünya Savaşı'nın hemen başlarında Polonya'nın Alman işgali ile gelişen olaylarla başlıyor. Polonya'nın en yetenekli piyanistlerinden biri olan Szpilman'ın ve ailesinin Nazi işgalinden sonra değişen yaşamları, savaşın sonuna kadar devam eden süreçte ele alınıyor. Szpilman, II. Dünya Savaşı'nda Almanların Polonya'yı işgal etmesiyle hayatı kâbusa döner. Yahudi olduğu halde şans eseri toplama kamplarına gitmekten kurtulur ve Varşova'nın varoşlarında yaşamaya başlar. Daha sonra Wilm Hosenfeld isimli bir Alman subayının yardımıyla hayatta kalmayı başarır. KASIM’ DA AŞK BAŞKADIR Yapım: 2001-ABD Tür: Dram, Gizem, Komedi, Romantik Yönetmen: Pat O’Connor Senaryo: Paul Yurick, Herman Raucher, Kurt Voelker, Oyuncular: Keanu Reeves, Charlize Theron, Lauren Graham, Jason Isaacs Filmin Özeti Filmde Nelson Moss, yaşamını işine adamış tipik bir iş adamıdır. Bir ehliyet sınavında Sara ile tanışır. Sara her ay evini ve kalbini problemli bir adamla paylaşır. Sara, Nelson'a 1 ay boyunca YNİ Kasım ayı boyunca onunla yaşamasını teklif eder. Nelson teklifi kabul eder ve aynı evde yaşamaya başlarlar ve birbirlerine âşık olurlar. Sara hayatında ilk kez bir erkeğe âşıktır ve aslında Sara kanserdir ve bunu Nelson'la paylaşmaz. Nelson Sara'nn kanser olduğunu öğrendiğinde Sara ondan ayrılmak ister. Nelson bu ayrılığa karşı çıksa da sonraları Sara ile ayrılırlar




Sınır Tanımayan Bir Yolculuk

ASTRAL SEYAHAT

Bugüne kadar fiziki beden ile yapılan yolculuklar astral beden ile sınırlar aşılarak gerçekleştirilebiliyor. Birçok kişi kendine Cenab-ı Hakk tarafından bahşedilen özelliklerin farkına varmadan yaşamını sürdürürken bir kısmı da kendine sunulan ayrıcalıkları hissedip kendini keşfe çıkıyor. Eğer sizlerde yaratıcımız tarafından bize sunulan enerjinin farkında değilseniz kendi içinize doğru astral bir seyahat yapmaya ne dersiniz?

Astral Yolculuk Nedir? Ruhunuzun ve bedeninizin gevşediği bir sırada astral bedeninizin yani ruh ile fiziki bedeniniz arasındaki enerjiden meydana gelen bedeninizin, belirli bir süre vücuduzu terk ederek düşünce hızı ile istediği yere seyahat edebilmesidir. Bu işlemi gerçekleştirirken ruhunuz fiziki bedeninizden ayrılmaz ve bilinciniz yerinizdedir. Astral bedeniniz ile fiziki bedeniniz arasındaki irtibatı koparmadan duvar gibi maddi engellerin içerisinden geçebilirken kıtalararası yolculuk yapılabildiğine dair iddialar da yer alıyor. Bu yolculuk ile seyahati gerçekleştirmiş olduğunuz zamandaki olaylara tanık olursunuz. Varlığınız gittiğiniz yerdeki kişilerin psişik güçleri gelişmediyse hissedilmez. Uyku sırasında yapılan astral yolculuk ile fiziksel bedene geri dönüldüğünde yaşanılanların bir rüya olarak hatırlandığı belirtiliyor. Astral seyahatin rüyadan farkı ise astral bedeniniz vücudunuzu istemli olarak bilinçli bir şekilde terk ediyor. Rüya esnasında ise astral bedeniniz vücudunuzdan bilinçsiz bir şekilde, fazla uzaklaşmadan ayrılıyor.

Astral Yolculuğun Astral Beden

Kaynağı

Fiziki bedeninizin dışındaki enerjiden meydana gelen bedendir. Ruhun bedenle irtibat kurmasını sağlar. Örneğin çay içmek istiyorsunuz ama bunu bardak olmadan yapamıyorsunuz. Astral yolculuk yapmak için bir araç olan astral beden, fiziksel bedenin bir kopyasıdır. Seyahat yaparken fiziki bedeniniz yerinde kalır ve siz astral bedeniniz ile yolcuğa çıkarsınız. Astral beden ile seyahate çıkarken “çakra” adı verilen duyu organlarından yararlanılır. Çakralar fiziksel bedendeki duyu organlarından daha iyi çalışır. Fiziksel bedende körlük, sağırlık gibi engelleri olan birinin bu rahatsızlıkları astral bedene yansımaz.


Astral Seyahate Çıkarken Bavul Hazırlamanıza Gerek Yok

İslamiyet’ te Astral Seyahat’ in Yeri

Astral bir yolculuk yapmayı düşünüyorsanız dikkat etmeniz gereken bazı noktalar olduğunu unutmayın. Kalp rahatsızlığı, astım, sara ve yüksek tansiyon gibi sağlık sorunlarınız varsa kesinlikle bu tür bir seyahate çıkmayı aklınızdan bile geçirmeyin. Çünkü yaşamış olacağınız heyecan hayatınızın tehlikeye girmesine neden olabilir. Öncelikle üzerinize giyeceğiniz rahat bir kıyafet ile yatağınıza uzanıp kendinize uygun bir pozisyon oluşturmanız gerekiyor. Ancak yatıldığı zaman bedenle birlikte zihninde uyuma olasılığı daha fazla olduğu için oturarak yapılması daha çok öneriliyor. Çevreniz tarafından rahatsız edilmeyeceğiniz bir zaman dilimi ve ortamı tercih etmeniz gerekiyor. Bütün hareketlerinizi düşünceleriniz ile yönlendireceğinizden seyahate çıkabilmeniz için kendinizi olumsuz düşüncelerden arındırmalısınız. Seyahat etmek için hazırlıklarınızı tamamladıysanız geriye sadece astral bedeninizi hareketlendirmek kalıyor. Astral seyahat sırasında yataktaki bedeninize bağlısınızdır. Bedeninize geri döndüğünüzde ise yaşadıklarınızı rüya olarak anımsıyorsunuz. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta bu seyahat sırasında farklı bir boyuta geçtiğiniz için öte-âlem varlıklarını görebilir ve bu durumdan etkilenebilirsiniz.

İslam dininde astral seyahat, “ruhu terakki ettirip cesede galip getirilmesi” halinde uygun görülüyor. Çünkü birçok veli zat astral yolculuğu bu amaçla gerçekleştirmiştir. Kişinin fiziki bedeninden ayrılıp gezebilme kabiliyeti Cenabı Hakk’ ın isimlerini, kudretini daha iyi anlayabilmesi için insana yüce yaratıcı tarafından verilen bir özelliktir. Bu düşünce olmadan yapılan bir astral yolculuk İslam dininde uygun görülmemektedir. Kuran-ı Kerim Zümer suresinin 42. Ayetinde “Allah öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerinde uykuları esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Doğrusu bunda düşünen kimseler için dersler vardır” hükmü belirtilmiştir. Tüm yaşamını Cenab-ı Hakk yolunda harcayan, tasavvuf üstadı Mevlana Celaleddin Rumi ise ruhun uykuda bedenden ayrıldığını Mesnevisi’ nde şu şekilde belirtiyor: “Can, atlarınızı eğersiz koyar, bu sır ölümün kardeşidir, sırrıdır. Ama gündüzün geri gelmesi için ayaklarını uzun bir bağla bağlar. Can, boşlukta astar gibi gizlidir, bedense yorgan altında döner durur. Sen bedensiz bir bedene sahipsin.”

Astral Seyahatin Taşıdığı Riskler -Astral yolculuğa çıkarken beden gidiş-geliş arasında olduğu için astral noktada beyin hücrelerinin bir kısmı zarar görebiliyor, -Kalp rahatsızlığı olan kişiler bu gidiş-geliş noktasında heyecan yaşamalarından dolayı kalp krizi geçirebiliyor, -Astral seyahat sonrası fiziki bedene hızlı bir şekilde girilmesinden dolayı bilinç kaybına neden olabiliyor, -Dünyada astral seyahatten bitkisel hayata geçen birçok insan bulunuyor, -Bu yolculuk sırasında öte-âlem varlıkları görülebildiğinden psikolojik açıdan etkilenilebiliyor. Astral seyahat, yüce yaratıcının insanın ibret alması ve şükretmesi için insana bahşettiği bir özelliktir.


astrolo astroloji astroloji a astroloji

KOÇ

Sevgili koç burcu sakinleri, Mart ayı sizler için sosyal yönünüzün ortaya çıkacağı, yaratıcılığınızın ön planda olacağı bir ay olacak. Bu dönemde acil kararlar almaktan sakının. İş hayatınızda yenilikler yapabilir, devam ettirdiğiniz işte başarılı çalışmalara imza atabilirsiniz. Bu ay Eros’ un aşk oklarından sizde nasibinizi alarak yeni bir aşka başlangıç yapabilirsiniz. Dargın olduğunuz yakınlarınızla barışacağınız, zeytin dalı uzatacağınız bir ay sizinle olacak. Sağlık yönünden de kendinizi zinde hissedecek, enerjik bir görüntü sergileyeceksiniz.

BOĞA

Sevgili boğa burcu sakinleri, yenilikler ve şans bu ay sizinle olacak. Hiç beklemediğiniz bir anda bir yakınınızdan miras kalabilir ya da alacaklarınızın gelmesi ile rahatlayabilirsiniz. Maddi anlamda rahat olacak, yüzünüzü güldürecek gelişmelerle karşılaşabilirsiniz. İşinizde terfi edebilir, yöneticilerinizin takdirini kazanabilirsiniz. Bu ay gireceğiniz yeni ortamlarda dikkatleri üzerinize çekerken, ilişkisi olmayan boğalar yeni bir ilişkiye adım atabilirler. Bünyenizin zayıflamasından kaynaklanan sağlık sorunları yaşayabilirsiniz. Enerjinizi yükseltecek besinler tüketmeye dikkat etmelisiniz.

İKİZLER

Sevgili ikizler burcu sakinleri, pozitif enerji içerisinde olacağınız Mart ayı yakın dostluklar kurmanızı sağlayacak. Gökyüzü tarafından desteklenmeniz iş hayatınızda başarılı çalışmalara adım atmanızı da beraberinde getirecek. Ancak bazılarınız Neptün’ ün etkisi ile işte zor günler geçirebilirdiniz. Eğitim ve kariyer alanında kendinizi geliştirmeye vakit ayırabileceksiniz. Bu ay çocuk sahibi olanlar çocuklarının sıkıntısı ile ilgilenirken, ilişkisi olanlarda bir takım sorunlarla karşılaşabilir. İkili ilişkilerinize bu ay dikkat etmenizde fayda var. Baharın gelmesine aldanıp sağlığınızı ihmal etmemeye dikkat edin.

YENGEÇ

Sevgili Yengeç burcu sakinleri, Mart ayı ile birlikte başarılı çalışmalara adım atabilirsiniz. Parasal alanda çektiğiniz sıkıntılar sona ererken, harcamalarınızda da artış görülebilir. Bu ay yurt dışı seyahatleri yapabilir, eğitim ve hukuk alanında da olumlu gelişmeler yaşayabilirsiniz. İş hayatında yeni anlaşmalara ve ortaklıklara katılabilirsiniz. Bekâr yengeçler için Mart ayı evlilik konularını gündeme getirecek. Evli yengeçler ise mutlu beraberliklerini devam ettirecekler.

ASLAN

Sevgili aslan burcu sakinleri, bu ay enerjinizi tazeleyeceğiniz, kendinize çeki düzen verebileceğiniz bir ay olacak. Kendinizi daha zinde hissedebileceğiniz Mart ayı, yeni başlangıçlar yapmanıza olanak sağlayabilir. Küçük aksiliklerle karşılaşabileceğiniz bu ay hukuki alanda hakkınızı aramanızı sağlayacak sorunlar yaşamanıza da neden olabilir. Duygusal anlamda kendinizi mutlu hissedeceksiniz. İlişkisi olmayan aslanlar, yeni tanıştıkları biri ile yeni bir aşka yelken açabilirken, ilişkisi olanlar da evlilik kararı alabilirler. Ufak kazalardan kaynaklanan sağlık sorunlarına karşı dikkatli olmalısınız.

BAŞAK

Sevgili başak burcu sakinleri, bu ay gülümseme yüzünüzden eksik olmayacak. Ayın ilk yarısı kendinizi negatif hissetseniz de Jüpiter ile birlikte ayın ikinci yarısı olumlu bir dönem geçireceksiniz. Aşk hayatınızda yeni başlangıçlar yapabilir, evlilik kararı alabilirsiniz. Bu ay mümkünse borç altına girmekten, kredi almaktan uzak durun. Hesaplarınıza dikkat etmenizde fayda var. İşinizde zaman zaman stres ve ikili ilişkilerinizde de zıtlaşmalar yaşabilirsiniz. Kendi işinizi kurmayı planlıyorsanız bu düşünceniz bu ay gerçekleşebilir.


astrol

oji

astroloji OĞLAK

TERAZİ

Sevgili terazi burcu sakinleri, bu ay ikili ilişkilerinize dikkat etmenizde fayda var. Küçük gerginlikler ve güvendiğiniz kişilere karşı da hayal kırıklıkları yaşayabilirsiniz. Ödemesi olan teraziler bu ay zorluk çekebilirler. Bu yüzden aşırı harcamalardan uzak durmalı, ayağınızı yorganınıza göre uzatmalısınız. Duygusal anlamda sevdiğiniz kişi ile olan mutlu beraberliğiniz devam ediyor. Ancak ufak tefek yaşayacağınız sorunlarınızı büyütüp pire için bütün yorganı yakarsanız iyi giden ilişkinizi bir çıkmaza sokabilirsiniz. Sağlık açısından ise sinirsel gerginliklerden kaynaklanan baş ağrıları çekebilirsiniz.

Sevgili oğlak burcu sakinleri, Venüs ve Jüpiter’ in etkisinde olacağınız Mart ayı kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak. Bu ay yakınlaşmalar ve anlaşmalar içine girebilirsiniz. Sosyal alanda kendinizi daha rahat ifade edecek, yeni gireceğiniz ortamlarda dikkatleri üzerinize çekeceksiniz. İşte fırsatlar kapınızı çalacak. Yeni bir işe başlangıç yapabilir ya da var olan işinizde yükselme şansını elde edebilirsiniz. Dostluklarınız aşka dönüşebilir, ilişkisi olanlar da evlilik kararı alabilirler. Vücut sağlığınız için aşırı hareketlerden kaçınmalı, göz sağlığınıza da dikkat etmelisiniz.

KOVA

AKREP

Sevgili akrep burcu sakinleri, fırsatlar bu ay ayağınıza kadar gelecek. Güzel başlangıçlar yapabilir, hayatınıza yenilikler getirebilirsiniz. Çocuk sahibi olmak isteyenler için iyi bir dönem olacak Mart ayı. Bekâr akrepler evlilik yolunda yeni bir ilişkinin adımlarını atabilirler. Kariyer alanında ilerleme fırsatını elde edebilir, eğitim ve hukuk konularına yönelebilirsiniz. Bu ay iştahınız artıp, kilo problemleri yaşayabilirsiniz. Bu yüzden aşırı yağlı ve şekerli ürünlerden uzak durmaya özen göstermelisiniz.

YAY

Sevgili yay burcu sakinleri, Mars’ ın etkisi ile beraber enerjiniz tavan yapabilir, büyük projeler gerçekleştirebilirsiniz. Bu ay aşk hayatında renkli bir dönem sizleri bekliyor. Beraber olduğunuz kişi ile evlilik yolunda ciddi kararlar alabilirsiniz. Satürn’ ün geri hareketi iş hayatınızda sıkıntılar yaşamanıza neden olabilir. Ancak bu sıkıntıları aşmak yine sizin elinizde. Sağlık açısından stresten kaynaklanan yorgunluklar ve baş ağrıları yaşayabilirsiniz. Diş sağlığınıza da gereken özeni göstermeyi ihmal etmeyin.

Sevgili kova burcu sakinleri, pozitif enerji içerisinde olacağınız Mart ayı, yeni başlangıçlar yapmanıza vesile olacak. İş yaşamınızda terfi edebilir, kısa iş seyahatleri gerçekleştirebilirsiniz. Sosyal alanda kendinizi daha rahat ifade edebileceğiniz bu ay, gireceğiniz farklı ortamlarda yeni insanlarla tanışıp yeni bir çevre edinmenizi sağlayacak. Aile içi sorunlarınız çözüme ulaşırken yakınlarınızla daha fazla vakit geçirme imkânına sahip olacaksınız. İlişkinizde yaşadığınız sıkıntılar yerini mutlu beraberliğe bırakacak. Maddi açıdan da rahat bir döneme giriyorsunuz. Sırtınızdan kaynaklı ağrılar yaşayabilirsiniz. Ağrılarınızı gidermek için basit egzersizler yapmanız rahatlamanızı sağlayacaktır.

BALIK

Sevgili balık burcu sakinleri, bu ay iç dünyanızı sorgulayıp geçmişteki hatalarınızı gözden geçireceksiniz. Ya geçmişe sünger çekip yolunuza devam edecek ya da geçmişinizde yaşadığınız sorunları tekrar hayatınızın odak noktası haline getirip kendinizi yıpratmaya devam edeceksiniz. Bu muhakeme dönemini doğru kararlar vererek atlatmak sizin elinizde. Ayın ilk yarısında zorlanacağınız gelişmeler yaşasanız da ikinci kısmında yüzünüz gülecek. Parasal anlamda da temkinli hareket edip, aşırı harcamalar yapmamanız sizin faydanıza olacak. Aşkta zor bir dönem geçirebilirsiniz. Aşk açısından ayın ikinci yarısı kendinizi daha mutlu hissetmenizi sağlayacak.

127


abiye ürünlerinde

% 15 indirim ya da % 20 hediye çeki


tekstil ürünlerinde

% 50 indirim

MUZAFFER & ALA, abiye ürünler ve 36-58 beden tekstil ürünlerimizle

İpeksaray A.VM.’de hizmetinizdeyiz.

Tel: 0 352 224 20 76





Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.