Halil Akdeniz

Page 1

HALİL AKDENİZ “Kültür İmleri“ “Cultural Signs“


Bu katalog Ankasanat tarafından13 Aralık-18 Ocak tarihleri arasında düzenlenen Halil Akdeniz sergisi için 600 adet basılmıştır.


HALİL AKDENİZ “KÜLTÜR İMLERİ” “CULTURAL SIGNS”


KÜLTÜR İMLERİ - ENSTALASYON ÖTESİ RESİM Halil Akdeniz Son dönem çalışmalarım Anadolu Uygarlıkları-Kültür İmleri üzerinedir. Anadolu coğrafyası, tarih boyunca değişik kültürlere; Grek, Hitit, Likya, Frigya gibi çok sayıda kültürlere ev sahipliği yapmıştır. İçinde yaşadığım bu coğrafyanın kültürleri ve kültür katmanları, kültürel farklılıkları ve zenginliği benim için ilginç ve önem taşımaktadır. Yazıma, bugün aramızda olmayan çok değerli bir sanatçı ve aynı zamanda sanat yazarı olan Hüseyin B. Alptekin’in yıllar önce sanatım ve çalışmalarım üzerine uzunca sohbetimizden sonra yazdığı bir değerlendirme yazısı alıntısı(1) ile başlamak istiyorum. Bu yazı beni, sanatsal duyarlılıklarımı ve sanatımı çok iyi anlatan bir yazı gibi gelir bana. “Akdeniz Uygarlıkları Halil Akdeniz, sayısız uygarlıkların gelip geçtiği topraklar üzerinde rüyasına yattığı bir uykudan kalktığında anımsamaya çalıştığı eski gizleri yeniden kurar gibi. Zamansızlığın sessizliği içinde, ona görünenlerle kurduğu bellek, her anımsayışta kendini eskiterek ele veren tablolar kuruyor. Kültürün bilinçaltını oluşturan büyük bir rüyadan kalan işaretleri akıl taşları gibi serpiştiren sırra vakıf zaman ötesi bir bilgeliğin dikte ettirdiği dünyanın ortasından. Bu ideografik ipuçlarını, bilinmeyen dillerin sade kalıntılarını ancak kendi yüzeyini kazıyarak kuran bir pentür arkeolojisiyle ortaya çıkarıyor Akdeniz. Ölçerek, ölçülerek kazınan satıh, kazındıkça kendini açan tarih, kendini açtıkça sırrını kesinleyen izler, izlekler... Akdeniz’in kesin ve mutlak üçgenleri içlerindeki yer duygusunu tanımladıkları ölçüde dışında kalan zamansızlığı da gösterirler. Tarih ve kültür, bir tek Akdeniz’in bildiği, birbirlerinin patinasını oluşturan yeşille kahverenginin kurduğu yer ve zaman denkleminde soylu bir dinginliğe açılır. Bazı anları, has bir eser karşısında duyulanları anlamaya, anlatmaya çalışmazsınız, Akdeniz’i temaşa şiirdir. Örneğin, zamansızlığın taş bir yüz üzerinde kazınarak belirdiği bu Likya satıhlarında “Felsefe”nin f’siyle kurulan bilgelik hüküm sürer. Akdeniz kurgusunda, bir başka keresinde bir Hitit idolünü tırmılca bir ibareden arta kalan bir harfin yanında da görebiliriz. Tarihin zenginliği hiç de üst üste binen bir katmanlaşmada değil, tam tersine katmanlar arasında yayılan sırrın dokusunda duruyor. Akdeniz bu sırrı biliyor.” İsmimin Akdeniz olmasından kaynaklanan bir kelime ve anlam oyunu ile Akdeniz Uygarlıkları diye başlayan bu yazı, …Akdeniz bu sırrı biliyor, cümlesiyle bitmektedir. Bu sırrı bilip bilmediğimi bilemiyorum. Ben ne bir kainim ne de kehanetlerde bulunabilirim. Ancak burada sizlere çalışma yöntemlerimden ve sanatsal yaklaşımlarımdan söz ederek bazı çalışma örnekleri sunacağım. Benim sanatım iki aşamalı bir çalışma sürecinde oluşuyor. İlk aşama bir ön araştırma kısmı. İkinci aşama ise benim esas sanatımın gerçekleştiği, değişik malzeme ve tekniklerle sanatın kendi içinde yeni söylem ve anlatım biçimlerinin araştırıldığı yaratma sürecidir. Çalışmalarım resim ekseninde olmasına rağmen tuval ve boya estetiği ile sınırlı değildir. Konseptlerime göre değişik malzeme ve araştırma materyalleri yer alır. 2


Geçmişin bir döneminde sanatçıların ilgi odağı doğaydı ve doğayı keşfetmekti. Bugün artık dünyaya farklı odaklı bakış açılarıyla bakıyoruz. Günümüzde, özellikle içinde bulunduğumuz dönemde fiziki ve sosyal çevre içindeki konumlarımız, sosyal ilişkilerimiz, psikolojik dünyalarımız ve bunları belirleyen kültür ortamı ve kültür öğeleri çok önemli görülmektedir. Bizi kültür biçimlendiriyor. Her ne kadar kültür kuramcıları kültürü biz biçimlendiriyoruz diyorlarsa da, ben olaya öbür ucundan bakıyorum. Sanatçı olarak beni kültürün sonuçları ilgilendiriyor. Kültürü biz biçimlendirdiğimiz kadar, bana göre, kültür de bizi biçimlendiriyor. Sanatçı olarak o kültürün içinde üretiyor ve kültürle/kültürlerle biçimlenen sanat deneyimlerimizi ortaya koyuyoruz. Bu bağlamda bakıldığında benim de sanatımın temel kaynağını “kültür” ün oluşturduğunu söyleyebilirim. Kültürel veriler, simgeler, işaretler vb. benim sanatsal malzemelerim. Bunlar, benim sanatsal çalışma sürecimde farklı malzeme ve teknikler içinde dönüşürler. Sanatsal yaratma süreçleri oldukça komplike bir süreçtir ve yaratılan eserin, dönemin felsefi, sosyolojik ve sanatçının psikolojik yapısıyla ilgili boyutları vardır. Bu nedenle bir sanat eserini belli konulara ve bakış açısına indirgeyerek tam olarak açıklamak pek mümkün görünmemektedir. Hatta sanatı çok fazla açıklamaya çalışmak, çoğu kez de sanatın doğasına ters düşer. Ama bunun tersi olarak izleyici de hep sanat eserinin açıklanması ve anlaşılması yönünde bir beklenti içindedir. Sanatçı eserini tamamladıktan sonra onu artık pek açıklama gereği duymaz. Hatta sanatçı, eseri üreten kişi olmasına rağmen her şeyi tam olarak açıklayamayabilir de. Bu, sanatçının bir zaafı değil, sanatın doğasıyla ilgili bir durumdur. Ve her sanatçının benliğinin derinliklerinde onu sanatında yönlendiren itici güçleri ve etki kaynakları vardır. Hem sanatçılarda ve hem de bilim adamlarında benim gözlemlediğim, yaratı kaynaklarımızın çoğunun bir itici güç olarak çocukluk dönemlerimizdeki yaşantılarımıza kadar uzandığıdır. Bunun birçok bilinen örnekleri var. Hatta yaşamlarında ayrı zamanlarda ve bir birinden bağımsız olarak yapılan şeylerin bile bir zaman sonra belli noktalarda buluşmaya ve kesişme göstermeye başladığı görülüyor. Prof.Dr. Neriman Samurçay benim sanatım üzerine benimle ilgili psikanalitik bir çalışma yaptı. Bu çalışma bir kısım tıbbi ve psikanalitik testlerden oluşmaktaydı. Sonuç olarak sanatımda, entellektüel boyutun ötesinde, çocukluk yaşantılarıma kadar uzanan bir sevgi ve fantezi dünyası ile ilgili ipuçları saptandı. Çocukluğum Antalya’da Likya ve Roma dönemi medeniyetlerinin kalıntılarının bulunduğu antik yörelerde geçti. Çocukluğumu üzerinde oynayarak geçirdiğim bu fantezilerimin köklerinin oralara dayandığı görülmektedir. Bugün gibi hatırlıyorum; henüz ilkokula bile gitmediğim zamanlarda üzerinde oynadığım üstü yazılı, resimli ve şekillerle dolu büyük blok taşları. Bunlar çok yabanıl bir dünyanın kalıntıları idi benim için. Tanımadığım başka dünyalardan, gökyüzünden gelen birileri tarafından yapılıp sonra da bırakılıp gidilmiş gibi gelirdi bana. Sanırım insanın çocukluğunda ya da yaşamının bir bölümünde onu çok etkileyen şeyler, birbiriyle ilgisi yokmuş, birbirinden bağımsız gibi görünseler de bir zaman sonra yaşamının bir bölümünde bir yerlerde buluşup kesişme noktaları göstermeye başlıyor. Almanya’daki öğrencilik yıllarımda, İspanya’daki Altamira mağaraları da dahil olmak üzere aşağı yukarı Avrupa’nın bir çok ülkesinde müzeleri gezdim. Böylece sanat tarihinin önemli eserlerini bulundukları müzelerde orijinallerini görme ve inceleme fırsatı buldum. Sanatsal üretimim yanı sıra sanatın teorik yönüne (düşünce boyutuna) ilgim bu şekilde yoğunlaşıp gelişti diyebilirim. İnsanın sanat yaşamında ele aldığı konular, konseptleri ve sanatsal tavırları dönem içinde değişiyor. Türkiye’ye döndükten sonra sanatımdaki, araştırma ve birikimlerim, yetiştiğim toprakların kültürel zenginliği içinde deneyimlenerek gelişip bugünlere geldi diyebilirim. Ele aldığım konuları yaşadığım kültürel bölgeler içinden seçtim. Nedense buna hep ihtiyaç duydum. Bazılarının sandığı gibi bunun milli ya da ulusal bir sanat yaratmakla ilgisi yok. Bu, tamamen benim, sanatımı temellendirmeye çalıştığım, sanata bakış açımla ilgiliydi. 3


1978 yılında İzmir Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde çalışmaya başladım. Ve o dönem çalışmalarımda sanatçı olarak Türkiye’de çevre sanatına ilk parmak basanlardan biri ben oldum. O yıllarda İzmir’de körfez kirlenmesi olayı vardı ve yörenin en büyük çevre sorunuydu. Sokaklarda dolaşırken burnunuzu kapatıyordunuz. …körfezden gelen ve fabrika artıklarından denize karışan maddelerden oluşan rahatsız edici kokular gelirdi. Sadece denizin karşısına geçip, kirlilik resmi yapmak beni tatmin etmeyecekti, olaya biraz farklı yaklaşmam gerektiğini hissediyordum. Üniversiteye bağlı Deniz Bilimleri Araştırma Enstitüsü vardı. İhtiyaç duyacağım deneysel gözlemlere, malzeme ve kaynaklara burada ulaşabileceğimi düşündüm ve enstitüye başvurdum. Üniversite elemanı olduğum için laboratuarlara girmeme izin verdiler. Laboratuar raporlarını inceledim, ilgimi çeken şeyleri not aldım. Ve laboratuar ortamında yapılan deneyleri uygulama sırasında gözlemledim. Deneyler sırasında bilgilerin görsel dile dönüşümlerini görmek benim için önemliydi. Gözle fark edilemeyen kimyasal atıklar, laboratuar ölçümleri sırasında saniye saniye tüplerde ısıtılarak renklere dönüşüyordu. Çoğu özellikler verdiği renklerle belirleniyordu. Bu, benim için bilginin belli işlemlerden sonra bir biçimde görselleşmesiydi. İzmir Körfez Kirlenmesi üzerine epey çalışmalarım oldu. Bir dönem sonra ardından bölgedeki tarihi ve kültürel çevreye yöneldim. Uzunca bir süre Efes’te “Anadolu Uygarlıkarı-Görsel Notlar”, “Anadolu UygarlıklarıKültürlerarası” gibi konularda çalışmalar yaptım. Burada bunlardan söz ederken amacım, yaptığım her şeyi gerekçelendirmek değil, biraz sanatımdaki ilgi ve sevgilerimin kaynaklarına işaret etmek. Tabii Efes’le ilgili araştırmalarım da okul yılları bilgileri ile sınırlı kalmıyordu. Bir kısım araştırma ve notlardan sonra, not aldığım işaret ve simgeleri alanın uzmanlarıyla / epigraflarla görüşüp değerlendiriyordum. İzmir dönemimde, İzmir Körfez Kirlenmesi ve İzmir yöresi tarihi ve kültür çevresi üzerine epey çalışmalarım oldu. Sonra öğretim üyesi olarak Ankara’ya Bilkent Üniversitesi’ne geçtim. İzmir’den sonra Ankara farklı bir tarih ve kültür çevresiydi. O yörede bölgenin tipik kültürü olan Hitit kültürüne yöneldim. Grek ve Hitit kültürü birbirinden çok farklı zenginlikler ve zıtlıklar içeren ilginç iki kültürdü. Ankara dönemindeki çalışmalarım da aynı araştırma ve yöntemle devam etti. Hititler iki tip yazı kullanıyorlardı. Birisi çivi yazısı, diğeri de hiyerogliflerdi. Çivi yazısı üst tabakanın ve yönetici sınıfın, hiyeroglif ise sade vatandaşa, sokaktaki insana hitap eden bir yazıydı. Hiyeroglifler, yani resimsel yazı, aynı zamanda halktan kimselerle kurulan iletişim gerçekliğini de gösteriyordu. Bir dönem çalışmalarımda Grek, Hitit vb. kültürlere ait yazı, işaret ve simgeleri, alıntılayarak ya da sanatsal olarak dönüştürerek, günümüz imgeleriyle farklı bağlamlarda bir arada kullanmaya başladım. Son çalışmalarımda bu imgeler, evrensel nitelikli enerji, nükleer karşıtı ve barış simgeleri gibi çağdaş imgelerle birlikte yer almaya başladı. Sanat dili evrenseldir. Fakat insanların yaşam tarzları, kültürleri ve görme alışkanlıkları farklıdır. Yani sanatlarının kendi kültür ve coğrafyalarından beslenen kanalları ve kökleri vardır. Yukarıda da değindiğim gibi Sanat yaşamımın belli aşamasında, içinde yaşadığım coğrafyada – Anadolu’da- çevremle ve eski kültür kaynakları ile kontak kurma gereksinimi duydum. Çalışmalarım, değişik bölgelerdeki eski Grek, Hitit, Likya gibi Anadolu Uygarlıklarına ait; yazılar, işaretler, simgeler ve benzeri figürlerin kullanıldığı bir konsepti içerir. Bu konsept’ten hareketle kendi resimsel dilimi ve tekniğimi geliştirdim.

4


Yazı, işaret, simge ve benzeri figürler, çalışmalarımda başından itibaren yalnızca formal olarak kullanılan elemanlar değil, bilakis temanın/konunun/konseptin ve sanatsal sürecin birer parçalarıdırlar. Bu süreçte; mekan, zaman ve işlevlerinde değişime uğrayarak yeni bir varlık ve düşünsel-görsel gerçeklik kazanırlar. Ve sonuçta oluşturdukları ‘bütün’ oldukça soyut, kapalı ve karmaşıktır. Bu oluşumlar, bir dizi sezgisel ve düşünsel süreçlerin sonucu ortaya çıkmaktadırlar. Bütün olarak bunlar, benim sanatsal çalışmalarımda kişisel seçim ve duyarlılıklarımla yaşamın ve kültürlerin ayrıntılarında bulduklarımın ‘şimdi’de’ sanat düzleminde yansımaları ve kendi sanatsal çözümlerimdir. İzmir dönemimde başlayan sanatsal serüven, fiziki çevre kirlenmesi sorunlarını araştırmalar ve bilimsel destekli verilerle ele aldığım sanatsal çalışmalarım, ki çevre kirliliğine ilişkin bu dönem çalışmalarım, sanat literatürü’nde; Türkiye’de seksenli yıllarda kavramsal düzlemde farklı eğilimler örnekleri içinde gösterilerek, sanatta çevresel ve kültürel tarihe ait verilerle şekillenen, simge, alıntı ve bilgi nesnelerinin yer aldığı bir yapılanma olarak değerlendirilmektedir(2). Bu bağlamda bakıldığında sanatlar arasında alışa geldiğimiz kavramların; resim, heykel ve enstalasyon gibi kavram ve tanımların sınırlarının belirsizleştiği gözlemlenmektedir. Anlayış olarak şimdiye kadar iki boyutlu yüzey anlatımında sınırlı tutulan resim sanatı da artık yüzeyden değişik malzeme ve nesnelerle kavramsal olarak üç boyutu kapsar nitelikte mekana yayılmakta, düşünsel ve kavramsal olarak enstalasyonu da içine alan bir evrilme sürecindedir. Bugün artık yeni bir çevre mekan algısı bilinciyle, ekolojik çevre, yeşil bir gelecek, yeşil mimari gibi kavramları içeren ve kentsel yaşam alanlarını kapsayan kentsel dönüşüm projeleri gibi yeni ütopyalardan söz edilmektedir. Bütün bunların ışığında sanatçılar için de artık mekan algısı eski mekan algısına karşılık gelmemektedir. Eskiden çevrede tek başlarına yer alan heykel ve benzeri sanat objeleri ile yapılan yerleştirme projeleri, bugün kamusal sanat gibi daha kapsamlı kavramsal dönüşüm süreçlerine girmişlerdir. Sanat, yavaş yavaş artık fiziki ve kavramsal yaşam alanlarımızı belirleyici olma yönünde yol almaktadır. Enstalasyon / düzenleme kavramları, bazılarına göre resimden bir kopuş gibi algılanmaktadır. Bana göre artık resim sanatı hem kavram olarak hem de malzeme ve içerikte zenginleşerek enstalasyonu da içine alan yeni açılımlarının bir boyutudur. Benim sanatımdaki yeni yapılanma, bugün geldiğim nokta itibariyle çevreyle bilgi ve sanat iletişimi içinde ‘Entelektüel Mekan’ bilinciyle ‘Enstalasyon Ötesi Resim’ kavramına doğru bir gelişim ve evrilme göstermektedir.

____________________________________________________

(1) Hüseyin B.ALPTEKİN, Arredamento Dekorasyon, Sayı : 53 Kasım 1993, s.142 (2) Bkz. İpek Duben – Esra Yıldız, Seksenlerde Türkiye’de Çağdaş Sanat: Yeni Açılımlar, Bilgi Üniversitesi yayınları, İstanbul 2008, s,29

5


Kültür İmleri - Kült Objeleri, 2012, tuval üzerine akrilik - ağaç konstrüksiyon, 180x20/130x20 cm Cultural Signs - Cult Objects, 2012, acrylic on canvas - wood construction, 180x20/130x20 cm

6


CULTURAL SIGNS – PAINTING BEYOND INSTELLATION Halil Akdeniz My recent period works are focused on Anatolian Civilizations – Cultural Signs. Anatolian geography, has hosted to different cultures like Greek, Hittite, Lycian, Phrygian throughout history. For this reason, the cultures; cultural layers, cultural differences and richness of this region is interesting and important for me. I want to start my article with a paragraph of Hüseyin B. Alptekin who is a very important artist and art critic. Alptekin wrote these lines after a long interview about my art years ago and I think that they explain my artistic sensitivities and my art in an excellent way. “Mediterranean Civilizations Halil Akdeniz, in his art, seems to rise from a dream nourished by the soil beneath him, a soil which has known the footstep and hoofprint of countless civilizations; and seeking in memory, as he awakes, those bygone mysteries, he sets to work. In a still timelessness, the memory-bank he brings into being through his use of the visible, creates paintings which reveal themselves, outdating themselves with each act of remembrance. Here is a world dictated by a wisdom from beyond time, which has mastered the Secret, and which scatters (as if they were stones smoothed by the watery streambeds of the mind) signs lingering over from a vast dream that is, in fact, the unconscious of a whole people and its culture. Akdeniz creates these ideographic clues, and the austere remnants of unknown languages, through an archaeology of painting that builds by scraping only its own surface. The surface, scraped in an act of measuring and being measured, yields history that reveals itself, yields themes and traces that precipitate their mystery, the further the surface is scraped away. Akdeniz’s sharp, absolute triangles point to the timelessness beyond their edges just to the degree that they complete the feeling of place within them. History and culture sail into a dignified calm in an equation of space and time set up by green and brown (each constituting the patina of the other)- and it is an equation known to Akdeniz alone. Confronted with a true work of art, there are moments which one attempts neither to understand nor to explain. The angle from which to view Akdeniz is poetry. Wisdom is supreme, brought by the of ‘Philosophy’ to these Lycian surface through a wearing clear accomplished on one stone face of timelessness. Or we look again, and see a Hittite idol beside one letter of some strange alphabet worked long ago into a seal. The richness of history lies not necessarily in its layers, but also in the mystery that is spread between them. This is a mystery, a secret, which Akdeniz has learned.” The article which starts with the heading Mediterranean Civilizations is a play of words as my name (Akdeniz) means Mediterranean and ends with… This is a mystery, a secret, which Akdeniz has learned. I don’t know if I know this secret. I am neither a soothsayer nor able to see the future. But I will explain to you my methods of study and my artistic approaches with a couple of examples.

7


My art takes shape in a working process of two stages. The first stage is a preliminary exploration. The second stage is a creative process where my real art comes about, a process in which I search for new forms of discourse and narration using various materials and techniques. Although my work involves an axis of pictures, it is not limited to the aesthetic of canvas and paint. Depending on my concepts, different materials and exploratory matters have their place. At one time in the past the focus of interest for artists was nature and the discovery of nature. Today we look at the world from angles that have a different focus. In our time, especially in the current period, great importance seems to be attached to our situation in the physical and social environment, to our social relations, to our psychological worlds, and to the cultural milieu, the cultural elements, which determine all these. For culture shapes us. Although cultural theorists maintain that we shape culture, I look at the matter from the other end. As an artist, what concerns me is the consequences of culture. It shapes us as much as we shape it. As artists we produce within that culture and bring forth art experiments which are molded by culture/cultures. In this context I can say that culture constitutes the chief source of my art as well, and that cultural inputs, symbols, signs etc. are my artistic materials. In my artistic working process, these are transformed through various materials and techniques. The process of artistic creation is a complex one, and the work created has dimensions which relate to the philosophical and sociological landscape of the age as well as to the artist’s psychology. Therefore it does not seem possible to reduce a work of art to given themes or a viewpoint and explain it completely. Indeed, to attempt a thoroughgoing explanation of art generally violates its nature. But as things would have it, the spectator always expects an art work to be explained and understood. The artist, on the other hand, once his/her work is completed feels little need to explain it. Indeed, even though he/she is the one who has produced the work, the artist may actually be unable to fully explain everything about it. This is not the artist’s failing, but a fact connected to the nature of art. And in the depths of all artists lie motive forces and influences which guide them in their art. One thing I have observed in both artists and scientists is that most of their creative sources go back, in the sense of a motivating force, to what has been experienced in childhood. There are numerous well-known examples. Indeed, we see that even though things happen in their lives at differing times and independently, eventually they come together and intersect at certain points. Prof. Neriman Samurçay has done a psychoanalytic study of my art, consisting of certain medical and psychoanalytical tests. The conclusion is that in my work, beyond the intellectual dimension, there are clues relating to a world of love and fantasy that goes all the way back to my childhood. That childhood was spent in Antalya, in an ancient setting where Lycian and Roman remains are to be found. As a child I used to play on the remains, which made an unbelievable impression on me, and it emerges that they are the root of some of my fantasies and love. I remember as if it were just yesterday; the great blocks of stone covered with inscriptions, pictures and shapes, upon which I crawled and played before I was even old enough to go to school. For me, these were the remnants of a very wild world. It seemed like they had been made by beings from some worlds I knew nothing of, beings who had come from the sky, left these stones, and gone away again. I believe that powerful events in a person’s childhood, or some other part of their life, even though they may seem unconnected, come together later in their life to intersect. My interest in the theoretical aspect of art began in Turkey with Adnan Turani at Gazi in Ankara, and continued during my studies at the Berlin School of Fine Arts in Germany. In Berlin I not only completed a course of specialization, I also finished the school’s entire program in painting. My teacher in Germany, Prof. Hans Trier, was a distinguished artist who appears in books on world art post-1945.

8


Apart from my work in art itself, he guided me when it came to the sources I should read in the foreign literature. After I read the books we’d discuss them – he made important contributions during these talks and encouraged me in my interests. While a student in Germany I visited practically all the museums of Europe, including the Altamira caves in Spain. In this way I was able to see and study the originals of major works from art history right there in the museums where they were held. In this manner, I could say, my interest in the theoretical side (the intellectual dimension) of art grew and developed alongside my actual art production. The subject matter, concepts and artistic stances that one employs in his art change with time. I can say that the underpinnings and explorational side of my art have developed and been experienced in the context of the cultural wealth of the land where I grew up, to reach the point where they stand today after I returned to Turkey. The subject matter I treat has been culled from the cultural regions where I’ve lived. For some reason I’ve always felt the need of this. Some people have supposed that this has to do with creating a national art, but there’s no connection. It’s entirely a matter of the way I look at my art as I try to lay foundations for it. In 1978 I started working in the Fine Arts School of Izmir’s University of the Aegean. And it was in my works of that era that I became one of the first artists in Turkey to engage in environmental art. Those were the years of Izmir’s gulf pollution, and it was the biggest environmental problem in that region. Walking down the street you’d cover your nose. A stench would waft in through the window from the gulf, mainly factory wastes that had been emptied into the water. Simply setting up my easel on the waterfront and depicting the pollution wasn’t going to satisfy me; I felt that I had to approach the matter a little differently. There was an Institute of Marine Research attached to the university. I thought they might have the materials and resources I needed for scientific observation, so I went to them. Because I worked at the university they let me into the laboratories. I studied the reports and jotted down the parts that attracted my attention. I also observed the actual implementation of the experiments carried out in a laboratory setting. One thing that mattered to me was seeing knowledge transformed into a visual language during the experiment. Chemical wastes imperceptible to the human eye turned second by second into colors as they were heated in the test tubes during laboratory measurements. Indeed, most characteristics were determined by the colors they produced. To me this meant that knowledge and information were in a sense rendered visual after certain operations. I did quite a few works about the pollution of the Gulf of Izmir. Then, after a time, I turned to the region’s historical and cultural environment, and for a lengthy spell did work at Ephesus with subject matter such as “Anatolian Civilizations-Visual Notes” and “Anatolian CivilizationsIntercultural.” My purpose in mentioning them is not to justify everything I’ve done, but rather to point up the sources of my interest and love in my art. Of course my researches in connection to Ephesus were not confined to my school-taught knowledge. After a certain amount of research and note-taking I would discuss and assess the signs and symbols I had jotted down with epigraphists and experts in the field. During my Izmir period I did numerous works on the pollution of the Gulf of Izmir and on the historical and cultural environment of the Izmir area. Then I became a member of the faculty at Bilkent University in Ankara. Compared to Izmir, Ankara was a different sort of historical and cultural environment, and in my new surroundings I turned to the Hittite culture, which was typical for the region.

9


The Greek and Hittite cultures were both interesting, embracing very different sets of riches and oppositions. My work in Ankara continued with the same method and approach to research. The Hittites used two types of writing, cuneiform and hieroglyphics. The first addressed the upper classes and rulers, the second the ordinary citizen and man in the street. Hieroglyphs at the same time demonstrated the fact of communication established with the people. In one period of my work I took the writing, signs and symbols of Greek, Hittite and other cultures, changing them artistically or in the form of quotations to use in different contexts with images from our day. In my recent work these images have begun to appear together with contemporary images such as universal energy, anti-nuclear and peace symbols. The language of art is universal. But the lifestyles, cultures and seeing habits of people differ. This means art takes shape according to people’s own culture and geography. As I mentioned above in a certain phase of my artistic life, the region that I live in – in Anatolia – I needed to contact with my environment and also with rich sources of archaic cultures. My works include the concept in which some inscriptions, signs, symbols and some similar figures of archaic Anatolian civilizations; like Greek, Hittite, Lycian on different regions are used. From this concept out, I have developed my own pictorial language and technique. Inscription, sign, symbol and these kinds of figures appearing in my works are not only the formal elements but they are almost the essential pieces the theme/subject/concept and the artistic process. In this process; by executing a mutation in their spaces, times and functions, they obtain a new existence and visual-spiritual reality. And eventually, the ‘entire’ that they have composed is quite abstract, enclosed and sophisticated. These compositions emerge as the results of some intuitive and intellectual processes. These are entirely the projections of the findings, hidden in details of culture and life, at the artistic surface, at the ‘present’, by the personal choices and sensitivities of my artistic works. And eventually these are my own artistic solutions. The artistic journey that started back in the Izmir period which were artistic works approached with the scientificly obtained data about researches on pollution problems, are evaluated in artistic spheres as reorganizations consisting of symbols, extracts and informations shaped by environmental and cultural data and are seen as examples within the other tendencies on a conceptual basis. In this regard, the usual borders of concepts and definitions of Painting, Sculpture and Instellation seems to be getting indistinguisable. Painting which was limited to two dimensional surface until recently now covers the surface with different materials and objects in third dimension and spreads in space and evolves into something which covers intellectual and conceptual installation. . Today, new utopias about the perception of a new awareness of environmental space, ecological, environmental, green future, including the concepts of green architecture and urban transformation projects covering areas of urban living spaces is being disussed.

10


In the light of all these concepts, the perception of space no longer corresponds to the the old perception of space for the artists. The single sculptures and instellations made of art objects in the past are engaged in a more comprehensive conceptual transformation process such as environmental and public art today. Art is now slowly becoming to define the physical and conceptual living spaces. Instellation / Reaarangement concepts are perceived to be a break away from painting by some. For me, painting is now a dimension of expansions which is getting richer in material, concept and context and embraces / contains instellation. These reorganisations in my artistic works start to evolve in the direction of the concept of “Painting Beyond Instellation” with a knowledge of “Intellectual Space” nowadays.

____________________________________________________ (1) Huseyin B. ALPTEKİN, Arredamento Dekorasyon, Issue: 53, November 1993, p. 142. (2) İpek Duben – Esra Yıldız, Seksenlerde Türkiye’de Çağdaş Sanat: Yeni Açılımlar, Bilgi Üniversitesi yayınları, İstanbul, 2008, s.29

11



Kültür İmleri, 2012 tuval, akrilik-ağaç konstrüsiyon 53,5x78 cm Cultural Signs, 2012 canvas, acrylic-wood construction 53,5x78 cm

13


Kültür İmleri, 2010 karışık teknik 121,5x240 cm Cultural Signs, 2010 mixed technique 121,5x240 cm 14


15


Kültür İmleri, 2010 tuval, akrilik-karışık teknik 80x112 cm Cultural Signs, 2010 canvas, acrylic-mixed technique 80x112 cm

16


Kültür İmleri, 2011 tuval, akrilik-ağaç konstrüsiyon 80x112 cm Cultural Signs, 2011 canvas, acrylic-wood construction 80x112 cm

17


Kültür İmleri, 2012 tuval, akrilik 200x360 cm Cultural Signs, 2012 canvas, acrylic 200x360 cm 18


19



Kültür İmleri, 2010 tuval, akrilik-ağaç konstrüsiyon 80x112 cm Cultural Signs, 2010 canvas, acrylic-wood construction 80x112 cm

21


Kültür İmleri, 2011 tuval, akrilik-ağaç konstrüsiyon 133x161 cm Cultural Signs, 2011 canvas, acrylic-wood construction 133x161 cm 22


23


24


Kültür İmleri, 2011 tuval, akrilik-ağaç konstrüsiyon 113x189 cm Cultural Signs, 2011 canvas, acrylic-wood construction 113x189 cm 25


26


Kültür İmleri, 2010 karışık teknik 121,5x240 cm Cultural Signs, 2010 mixed technique 121,5x240 cm

27


Kültür İmleri, 2011 tuval, akrilik-karışık teknik 180x180 cm Cultural Signs, 2011 canvas, acrylic-mixed technique 180x180 cm 28


29


HALİL AKDENİZ KÜLTÜREL İMLERİN YENİDEN KURGUSU

HALİL AKDENİZ RECONSTRUCTION OF CULTURAL SIGNS

“Halil Akdeniz’in yapıtlarının kavramsal işlevi, sanat yapıtlarının tekniği ile birlikte düşünülmelidir. Nitekim araştırılan konu, kavramsal olarak sürekliliğe sahiptir…

Conceptual function of the Akdeniz’s works should be considered in conjuction with the technique of works of art. Indeed, same as the conceptual continuity of the subject is studied…

Sanatçının,.. uzam problemini 2012 tarihli “Kültür İmleri” isimli son yapıtlarında çok daha geliştirdiğini görüyoruz. 29x20 cm ebadında olan yapıtların her birinin üzerinde Yunan mitolojisinde geçen deniz tanrısı Poseidon’un asası yer alır. Poseidon mitolojide enosigalos -yeri sarsan, yok eden -unvanıyla anılır. Bu haliyle asa güç simgesi olarak yapıtlarda yerini alır. Yunan mitolojisinde asanın güç simgesi olmasını yanı sıra Türk mitolojisinde de şamanların kullandığı asanın kötü ruhlardan koruyucu niteliği vardır. Sanatçı, geçmişten alıp getirdiği bu kültürel simgeyi geleceği taşıması için yapıtta geçmiş çalışmalarına nazaran yeni teknik ve malzemelerle birlikte hem içerik hem de temsili değerler bağlamında yeni açılımlar gerçekleştirmiştir. Teknik ve kavramsal ifadesini birleştiren sanatçı tek tek duvara yerleştirdiği “birim form’larla”, izleyicinin kurgulama ve yorumuna açıktır. Bunlar aynı zamanda Akdeniz’in daha önceki Yasa(k)lar Tehlikede (2008) çalışmalarındaki gibi içinde bulunduğumuz çağın ve modern bilincin kültür çözümlemeleri olarak: Artık günümüzde güç ve otoritelerin sarsıldığı, her türlü “üst” kavramın ve üst gerçekliğin irdelenmesi biçiminde de okunabilir. Sanatçının geçmişi araştırıp ve anlık üretmesiyle sonuçlanan yapıtlar, yeni yorum ve katılımcının kurgusuyla da çağdaş zamanlarda yeni bir sürece doğru evrilmektedir.”

Oğuz Alp DEDEOĞLU, Cİ- Contemporary İstanbul 2012, Mine Sanat Galerisi, Artmagazine, özel sayı : Kasım, 2012, ss.6-7

30

It has been seen that the artist developed much more his process, set up, space problem in his latest works in 2012 named “Signs of Culture”. I also tried to explain above. The wand of Poseidon, the god of sea in Greek mythology, is placed in each works with the size of 28x20 cm. Poseidon is called with the title of enosigalos-consultive, eradicator-. He replaced the wand in his works as a symbol of power. Apart from that, the wand used by shamans as a protector of evil spirits and also asign used in agriculture which is an important mainstray in Anatolia, it has some similarities with the wand of Poseidon. All these are some of cultural samples attract the attention of the artist. This wand had brought from the past by the artist, can be symbols of cultures carried out technical changes in order to transport to the future. The artist combined technical and conceptual statement by fixing the “unit forms” one by one. These are open to interpretation and re-construction and at the same time they are resolutions of the current era and modern consciousness as being the study of cultural analysis just like Akdeniz’s previous works are entitled as “Laws (Prohibitions) are Endangered (2008)”:it can be interpreted as evaluation of concept of “superior” and the reality of it. In this way, Works that occured with artist’s the investigation of past, concluded with the instant production of him and it is presented to a new process in contemporary times with setting up the auidence.

Oğuz Alp DEDEOĞLU, Cİ- Contemporary İstanbul 2012, Mine Art Gallery, Artmagazine, Special issue: November, 2012, p.6-7


31


Kültür İmleri, 2012 tuval, akrilik-karışık teknik 180x200 cm Cultural Signs, 2012 canvas, acrylic-mixed technique 180x200 cm

32


33


34


Kültür İmleri, 2011 tuval, akrilik-ağaç konstrüksiyon 180x232 cm Cultural Signs, 2011 canvas, acrylic-wood construction 180x232 cm 35



HALİL AKDENİZ 1944 yılında Antalya’da doğdu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nü bitirdi(1962-65). Devlet Yurtdışı ihtisas sınavını kazanarak Almanya’ya gitti. Berlin Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde –HdK, Berlin (bugünkü Berlin Güzel Sanatlar Üniversitesi) lisans ve uzmanlık öğrenimi gördü(1968-74). Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nde; Görsel Algılama Açısından Renk Kullanımı ve Etkileri konulu tezi ile yüksek lisans(1982), İzmir Körfez Kirlenmesi Üzerine Sanatsal Değerlendirmeler çalışması ile sanatta yeterlik(1984), Çağdaş Resim Sanatında Kuram(Düşünce Boyutu) ve Türk Resim Sanatına Yansıması Üzerine Bir Araştırma konulu tezi ile doktora(1990) dereceleri aldı. 1986’da yardımcı doçent, 1987’de doçent, 1994’te profesör oldu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi), Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümleri’ni kurdu. Bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademelerde görev aldı. 1996-2001 yılları arasında T.C.Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği ve 2001’de Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevlerinde bulundu. 20012005 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Türkiye’de ilk kez sanat bilimini kurarak Anadolu Üniversitesi’nde (2003) ve Işık Üniversitesi’nde (2008) Sanat Kuramı ve Eleştiri Yüksek Lisans Programlarını ve (2013) Sanat Bilimi Doktora Programını açtı. Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2007-2013 yılları arasında Görsel Sanatlar Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundu ve haleni aynı üniversitede öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir. Halil Akdeniz, Çağdaş Türk Sanatı alanında eserleri ve araştırma yazıları ile tanınır. Sanat ve sanat dışı öğelerin kullanıldığı çağdaş yorum ve sanatsal çözümleri içeren eserleri, birçok ulusal ve uluslararası sergi, bienal, trienal, sanat fuarları ve müze sergilerinde yer aldı. Sanatçı, birisi yurtdışında birincilik ödülü(altın madalya) olmak üzere iki uluslararası ve birçok ulusal ödüle değer görüldü. 1998 yılında başarıları ve Türk Sanatı’na katkıları dolayısıyla Cumhurbaşkanlığınca ‘Devlet Sanatçısı’ unvanı ile onurlandırıldı. T.C. Cumhurbaşkanlığı Köşkü Yeni Binası, “İç Mekanları Sanatsal Değerlendirme Projesi”ne sanatçı olarak seçildi ve kütüphane duvarına “Anadolu UygarlıklarıKültürlerarası” çalışmasını gerçekleştirdi. Eserleri yurtiçi-yurtdışı müze ve koleksiyonlarda yer almaktadır. Akdeniz’in Türk Sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitabı (ikisi henüz yayınlanma aşamasında) ve ayrıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat kitabı ve katalog bulunmaktadır. Halil Akdeniz, Almanya Münster Sanat Akademisi ‘Şeref/Onur’ üyesidir. Akdeniz aynı zamanda Uluslararası UNESCO-AIAP Plastik Sanatlar Derneği üyesi ve bir dönem bu derneğin Türkiye Ulusal Komitesi Ankara Temsilciliği Başkanlığını yaptı. UNESCO-AICA Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği üyesi ve aynı zamanda AICA’nın Türkiye Milli Komitesi kurucu üyesidir.

37



HALİL AKDENİZ Akdeniz was born in Antalya in 1944. He graduated from Ankara Gazi Institute of Education Department of Arts

and Crafts (1962-65). He won the State Specialization Scholarship Abroad and went to Germany. Between 1968 and 1974, Akdeniz completed his undergraduate studies and specialization at the Berlin State Academy of Fine Arts–HdK, Berlin (currently, Berlin Fine Arts University). He received the following degrees from Ege University and Dokuz Eylül University: Master’s Degree with the thesis, Görsel Algılama Açısından Renk Kullanımı ve Etkileri (The Use of Color and Its Effects in Visual Perception; 1982), proficiency in art with his work İzmir Körfez Kirlenmesi Üzerine Sanatsal Değerlendirmeler (Artistic Assesments on the İzmir Bay Pollution; 1984), and PhD entitled Çağdaş Resim Sanatında Kuram (Düşünce Boyutu) ve Türk Resim Sanatına Yansıması Üzerine Bir Araştırma (Theory of Contemporary Painting and Its Reflections on Turkish Art; 1990). He became an assistant professor in 1986, an associate professor in 1987, and a full professor in 1994. He worked as faculty member at Ankara Gazi Education Institute (currently Gazi University Gazi School of Education), Ege University, Dokuz Eylül University, Bilkent University and Anadolu University. Akdeniz founded the Painting and Fine Arts Departments at Ege, Dokuz Eylül, and Bilkent Universities. While at these institutions, he served at different administrative levels ranging from head of department to faculty board member, as well as university senate to university administrative board member. Between 1996 and 2001, Akdeniz was appointed as the Cultural Advisor to the Turkish Embassies in Bonn and Berlin and as Advisor to the Minister of Culture in 2001. He worked as faculty member at Anadolu University School of Fine Arts between 2001 and 2005. Having established art studies for the first time in Turkey, he launched Art Theory and Criticism Master’s Programs at Anadolu University (2003) and Işık University (2008). He also launched Science of Art PhD Program (2013). Akdeniz worked as the Head of Işık University’s School of Fine Arts Department of Visual Arts, as well as the Head of the Institute of Social Studies Department of Art Studies in 2007-2013. Akdeniz currently works as an academic member of the same university in the Department of Visual Arts.

Halil Akdeniz is recognized in Contemporary Turkish Art with his works and research essays. Having emerged during the aforementioned period, the works of Halil Akdeniz, which contain many artistic and non-artistic elements as well as contemporary interpretations and artistic analyses, were displayed in countless national and international exhibitions, biennials, triennials, art fairs, and museum exhibitions. Including a first prize (gold medal) abroad, the artist was granted two international and numerous national awards. Due to his achievements and contributions towards Turkish Art, he was bestowed the honor of “State Artist” by the Turkish Presidency in 1998. He was selected as one of the artists to create art works in the interior space of the new building of the Presidential Pavilion and thus executed his work entitled, “Anatolian Civilizations-Intercultural” on the wall of the building’s library. His works are preserved in museums and collections in Turkey and abroad. Akdeniz has published four books on Turkish art and artists, as well as catalogue texts, numerous scientific articles, researches, papers, and essays. In addition, four books have been published (two of them are recently being published) on the artist and numerous books and catalogues include his works. Halil Akdeniz is an “Honorary” member of the Münster Academy of Art in Germany. He is also a member of the International UNESCO-AIAP Association of Plastic Arts and, at one point, served as this Association’s Chair of the Ankara Representative Office for the Turkish National Committee. Furthermore, Akdeniz is a member of UNESCOAICA International Association of Art Critics and a founding member of AICA’s Turkish National Committee. 39




13 Aralık-18 Ocak

2013/2014

December 13-January 18

Birlik Mah. Doğukent Bulvarı Vadi İkizleri Sitesi 450. Cadde 3/A Çankaya ANKARA 0312 442 3891 0312 442 3893 www.ankaraantikacilik.com info@ankaraantikacilik.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.