Yeşilay Dergisi-Mart 2014-Yeşilay Haftası Özel Sayı

Page 1

YEŞİLAY DERGİSİ mart 2014 962

SAYI 9 6 2

1920’den Günümüze Türkiye’nin En Köklü Halk Sağlığı Kuruluşu Yeşilay

20

26

AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye’nin En Büyük Gücü Nitelikli Genç Nüfusudur

36

Prof. Dr. Cevdet Erdöl Yeşilay Tüm Dünyaya Örnek Olacak, Bağımlılıkla Mücadele Bayrağını Taşıyacak Büyük Bir Misyona Sahip

Halit Akçatepe Yeşil Sahne’de Yeşilay Gençliğiyle Tiyatrolarımızı Oynardık

MART 2014 89.YIL 5 TL yesilay.org.tr

30

1969 Yılında Başlayan 180 Sayılık Bir Öğrenci ve Çocuk Gazetesi: Mavi Kırlangıç

40

Zafer Ercan: Ne Güzel Bir Derttir, İnsanın Başka İnsanlar İçin Dertlenmesi...

Aylık Sağlık, Eğitim ve Kültür Dergisi

60




KURUCUSU

Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman Derginin Tesisi:1925 TÜRKİYE YEŞİLAY CEMİYETİ ADINA İMTİYAZ SAHİBİ

Genel Başkan Prof. Dr. M. İhsan Karaman GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ

Sümeyya Olcay sumeyya.olcay@yesilay.org.tr SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Av. Osman Baturhan Dursun çalışma grubu

Betül Olcay Meryem Olcay Murat Karaca Ahmet Kaynar Saliha Büşra Selman Muhammet Celep Onur Ulukuz Betül Koyuncu YAYIN KURULU

Prof. Dr. M. İhsan Karaman, Prof. Dr. Medaim Yanık, Dr. Ahmet Özdinç, M. Pervin Tuba Durgut, Dr. M. Ata Öztürk, Esra Albayrak, Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel, Uz. Dr. Havva Sula, Prof. Dr. Dilşad Türkdoğan, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Arif Çifci Reklam Koordİnasyon

Türkiye Yeşilay Cemiyeti İktisadi İşletmesi İDARE YERİ

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Merkezi Hırka-i Şerif Mah. Akseki Camii Sok. No: 1 Fatih / İstanbul T (212) 527 16 83 – F (212) 522 84 63 GRAFİK TASARIM

Sekans Yapım BASKI

İhlas Gazetecilik A.Ş. T(212) 454 30 00 YAYIN TÜRÜ

Süreli ISSN 1303-3980 Yurtiçi Abonelik, Yıllık 60 TL Yurdışı Abonelik, Yıllık 120 TL HESAP BİLGİLERİ

Türkiye Yeşilay Cemiyeti İktisadi İşletmesi Ziraat Bankası (Vatan Caddesi Şubesi) Şube Kodu: 960 Hesap No: 64804574 – 5001 IBAN : TR64 0001 0009 6064 8045 7450 01 Yeşilay Dergisi’nin tüm hakları Türkiye Yeşilay Cemiyeti İktisadi İşletmesine aittir. Yeşilay Dergisi devletin tüm sorumlu mercilerine muntazaman ulaştırılmaktadır. Dergide yayınlanan makalelerin fikri sorumluluğu yazarlarına aittir.


B A Ş YA Z I Yeşilay 94 yaşında! Sevgili Yeşilay Dostları 1920 yılında, memleketimizin o zor günlerinde, bir avuç vatansever aydınımızın temelini attığı Yeşilay 94 yaşında! Ülkemizin dört bir köşesinde büyük bir heyecan ve gönüllülükle zararlı alışkanlıklarla mücadele eden, gençliği ve toplumu daha sağlıklı ve üretken bir hale getirmek için gayret gösteren Yeşilay, her geçen gün daha da büyüyerek mücadelesini sürdürmeye devam ediyor. Yeşilay’ın 70. Dönem Yönetim Kurulu olarak göreve geldiğimiz tarihten bu yana bu güzide kuruluşumuzun omuzlarımıza yüklediği, bizim de taşımaktan ve daha ileriye götürmekten şeref duyduğumuz bu mücadele için çok önemli ve büyük adımlar attık. Yaptığımız hiçbir çalışmayı yeterli görmeyip, kötülüğün ve bağımlılığın engellenmesi için bağımlılığı teşvik edici güç ve odaklarla bilimsel metotlarla mücadele etmeye gayret gösterdik. Yeşilay olarak yine bu dönemde çok önemli bir çalışma yaparak 2014-2017 yılları için stratejik planımızı tamamladık. Bu çalışma kapsamında, paydaşlarımız, çalışanlarımız ve gönüllülerimizden aldığımız geri bildirimlerle misyonumuzu ve vizyonumuzu belirledik. Gerek toplumsal beklentiler gerek Yeşilay markasına yalnızca önleyici faaliyetlerde değil; rehabilitasyon sürecinde olma gereğini de misyonumuza ekledik. Rehabilitasyon misyonu Yeşilay tarihinin en önemli kilometre taşlarından biri olacaktır. Sigara, alkol, uyuşturucu, kumar ve teknoloji bağımlılığı alanında yaptığımız önleyici çalışmalarla halkımızın ve gençliğimizin farkındalığını arttırmaya çalışıyoruz. Toplumun her kesimiyle kucaklaşarak, fertlerin bedenen ve ahlaken çökmesine neden olan bağımlılığa ve bağımlılık endüstrisinin kirli oyunlarına karşı sürekli bir çaba içerisindeyiz. “2020 yılında, kuruluşunun ikinci yüzyılına girerken, bağımlılıklarla mücadelede Türkiye’yi örnek ve lider bir ülke yapan ve misyonunu yurtdışına taşıyan bir Yeşilay” olarak oluşturduğumuz vizyonumuzla bu amacımızı adım adım gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bir asırlık geçmişi ile ülkemizin en köklü kuruluşlarından biri olan Yeşilay’ımızın kurumsal alanda yapılandırmasını sürdürürken, bir yandan da bilgi, tecrübe ve Yeşilay kültürüne sahip profesyonellerle kadromuzu güçlendirmeye devam ediyoruz. Bağımlılıklarla mücadelede modern ve bilimsel yöntemleri kendine prensip edinen Yeşilay ailesi olarak Türkiye’de ve dünyada örnek bir Sivil Toplum Örgütü modeli olma yolunda büyük bir adım attık ve Ulusal Kalite Hareketi’ne katılarak Yeşilay’ı mükemmeliyet merkezi haline getirmek için çalışmalarımız devam ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığımız protokol sonrası tüm bağımlılıklarla topyekûn mücadele için Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TBM) projesini başlattık. Bu projeyle 8 bin saha eğitimcisi ile 8 milyon öğrenciye doğrudan bağımlılıklarla ilgili eğitim vermeyi hedefliyoruz. Bu projemizle okulların yanı sıra askeri birlikler, sağlık mensupları, hapishaneler, kadın sığınma evleri, halk eğitim merkezleri, üniversiteler, kültür merkezleri ile ülkemizin dört bir yanında milyonlarca kişiye bağımlılıklar hakkında bilinçlendirme ve farkındalık çalışması yapacağız. Yeşilay’ın Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığı (BTK) ile yürütmekte olduğu İnternetin Bilinçli Kullanımı ve Teknoloji Bağımlılığı çalışması önümüzdeki aylarda ülke genelinde teknoloji bağımlılığı ve bilinçli internet kullanımı ile ilgili farkındalığın artmasına katkı sağlayacak önemli sonuçlar doğuracak.

Yeşilay olarak bu dönem teşkilatlanma çalışmalarımıza hız verdik ve ülke genelinde şube sayımızı 37’ye çıkarttık. Yeşilay’ımızın hali hazırda ülke genelinde 37 şubesi, 101 temsilcisi ve 30 binden fazla üyesi bulunmaktadır. Teşkilatlanma çalışmalarımız, tüm büyükşehirler başta olmak üzere ülkemizin tüm il ve ilçelerine kadar yayılarak şubelerimiz, temsilcilerimiz, kadın kollarımız, Genç Yeşilay ekibimiz, personelimiz ve dinamik yönetim kurulumuz ile Yeşilay, bağımlılıklarla mücadele için daha büyük adımlar atacak, daha da büyüyecek. Uluslararası alanda birçok ülkeden Yeşilay benzeri kuruluşlarla işbirliği anlaşmaları gerçekleştirdik. Filistin, Bosna Hersek, Malezya, Karadağ’da ülke Yeşilay’larının kuruluşuna öncülük ederek Türkiye merkezli Uluslararası Yeşilay’lar Federasyonu için çalışmalarımızı başlattık. Yeşilay bu dönemde Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal Konsey Özel Danışmanlık Statüsü almaya hak kazanmıştır. Yeşilay ayrıca uluslararası alanda etkili kuruluşlardan biri olan Avrupa Alkol Politikaları Birliği üyesi olmuştur. Yeşilay’ın uluslararası kuruluşlarla ilişkisi ve uluslararası teşkilatlanma çalışmaları artarak devam edecek. Her yıl 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan Yeşilay Haftası geçen yıl olduğu gibi bu yıl da başta Genel Merkez olmak üzere Yeşilay şubelerinin, Yeşilay temsilcilerinin ve Yeşilay kulüplerinin faaliyetleriyle coşkuyla kutlanacak. Tüm bağımlılıklardan uzak durmak için “Yaşamayı Seç” diyeceğimiz bu hafta içerisinde de geleneksel olarak yapılan bisiklet turlarımızla, Genç Yeşilaycılarımızla İstanbul’un dört bir köşesinde yer alacağımız meydan etkinliklerimizle, pek çok ilimizdeki stant aktiviteleri ve sağlıklı adım yürüyüşleriyle, Yeşilay Kupası kapsamında futbol maçlarımızla bu yıl da coşkulu bir Yeşilay Haftası bizleri bekliyor. Önceki yıl olduğu gibi bu yıl da Yeşilay haftasında şubelerimizin, temsilcilerimizin ve tüm üye ve gönüldaşlarımızın katılımlarıyla ülke genelinde sayısız faaliyet gerçekleştireceğiz. İstanbul başta olmak üzere, şubelerimizin çabaları ile bilboardlar ve alanlarda “Yeşilay” ile karşılaşacaksınız. Bunun yanı sıra ilkokul çağlarında Yeşilay kolunda olanları ve genç Yeşilaycıları “Yeşilay Kolu Başkanlarını Arıyor” kampanyası ile bir araya getiriyoruz. Yapılacak olan saha faaliyetlerinin dışında bağımlılıklarla mücadelede Yeşilay’a verdikleri desteklerden ötürü sanat, spor ve siyaset dünyasından isimlere vereceğimiz “En Yeşilaycı” ödülleri ile “Yeşilay En’leri Zümrüdü Anka Ödül Töreni”ni düzenliyoruz. Böylece toplumumuzda sıkça öne çıkartılan olumsuz rol modellerin yerine özellikle gençlerimiz için olumlu rol modeller sunmayı hedefliyoruz.

Değerli Yeşilay Gönüllüleri, Yükümüzün ağır, sorumluluklarımızın çok olduğunu biliyoruz. Tüm bunların yanında dünyaya örnek olacak daha sağlıklı ve üretken bir toplum gayesini gerçekleştirmek için heyecanımız daha da büyük! Tüm Yeşilay üye ve gönüldaşlarımızla, teşkilatımızla, paydaşlarımızla, devlet ve özel kuruluşlarımızla el ele vererek Yeşilay’ımızı daha ileriye taşımak için, toplumumuzun anne karnından başlayıp hayatın tüm evresine kadar temiz bir nefes alması için uğraş vereceğimiz bu insanlık mücadelesine usanmadan, yılmadan devam edeceğiz. Yeşilay’ın 94. Kuruluş yıldönümünü idrak edeceğimiz Yeşilay Haftası’nda Yeşilay’ı kuran ve bugünlere getiren herkesi şükranla anıyor, tüm şubelerimizi, temsilcilerimizi, üyelerimizi, gönüllülerimizi çabaları için kutluyorum. Yeşilay Haftası ülkemiz ve geleceğimiz için kutlu olsun… Prof. Dr. M. İhsan Karaman Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı


22

36 AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

1920'den günümüze Yeşilay

20

Yeşilay tüm dünyaya örnek olacak, bağımlılıkla mücadele bayrağını taşıyacak büyük bir misyona sahip

Mavi Kırlangıç

Türkiye'nin en büyük gücü nitelikli genç nüfusudur.

1969 yılında başlayan 180 sayılık bir öğrenci ve çocuk gazetesi

30

İçindekiler


49

Hobiler Bu çantayı kendiniz de yapabilirsiniz.

68

Obezitenin madde bağımlılığı gibi belirtilerine dikkat! Halit Akçatepe

Yemek

Yeşil Sahne'de Yeşilay gençliğiyle beraber tiyatrolarımızı oynardık.

Ünlü Şefimiz Esat Özata artık her ay Yeşilay Dergisi'nde!

60

72

DOSYA Yaklaşık bir asırdır bağımlılıklarla mücadele eden köklü bir halk sağlığı kuruluşu Yeşilay 94 yaşında!

14


Yusuf Adıgüzel @Adiguzel_Yusuf : Uyuşturucu kullananların %96’si ayni zamanda sigara bağımlısı. @1920yesilay

Hüdevardi Yıldırım @HudaverdiY : Sev, inan, gül, koş, yaşamayı seç. Yeşilaycıyız, hep Yeşilaycıyız. Takvim ve defter için @1920yesilay’a teşekkürler.

M. İHSAN KARAMAN @mikaraman : Alkollü uçmak, uçuş emniyetini tehdit eder!

Yeşilay @1920yesilay Benim sevdiğim içmez…

Engelliler Sarayı @EngellilerSaray: Yeşilay haftasi yaklaşırken Tekstil kursumuzda engelli kursiyerlerimizin yaptigi yesilay kollukları @LokmanCagrici

Yeşilay @1920yesilay: Kamuoyuna duyuru

Sümeyya Olcay @sumeyyaolcy : Sigaranın sizden neler aldığını düşünün. Kullanmamak daha keyifli emin olun


@1920yesilay Caner YILDIRIM @canerartvin: sigarayı bırak arkadaşım yanımda içmenden bıktım. Hatır için her gün çiğ tavuk yenir mi? Yanımda içmeyen gerçek dostumdur. Makarnacı Paşa @RunMakarnaRun: S.A sigarayı bırakma gününüz kutlu olsun köşeye biyere bırakırsınız… Dr. Üstün Ezer @ustunezer Ben hayatımda tek bir sigara bile içmedim. Basit ve kötü bir şeyin esiri olmayacak kadar hür ve özgürüm. Bağımsızlığım benim

Esra Oğuz @esra0guz: @GencYesilay ekibi olarak Komisyon çalışmaları için istişare toplantısındayız. @1920yesilay @MuttalipErdogan @fthyvz7

Gökçe Ok @gokceok 89 yıllık

Meryem Olc4y @meryemol-

çınar @1920yesilay dergisi

cay Bilmeliyiz ki; “Alkol, WHO/

Zafer Ercan @zaferercan :

DSÖ tarafından içinde bulundu-

Aktör Philip Seymour Hoffman,

ğumuz 10 yılın en büyük 3 sağlık

banyoda kolunda şırıngayla ölü

sorunundan biri olarak tanımlan-

bulunmuş. Uyuşturucu ile israf

mıştır.” @1920yesilay

edilmiş bir hayat daha… yazık!

Sümeyya Olcay @sumeyya-

Çetin DÜLGER @cetindulger :

olcy Kimse 5 tweet öncesi oku-

Sen özgürlüğüne düşkün adam-

duğu tweeti hatırlamaz. İyisi mi

sın sigaranın tutsağı olma… Tu-

bunun için uykunuzdan olmayın. Ne demiş @mikaraman bağlanın

saklık kısıtlar özgürlük hayat verir :) @1920yesilay

ama bağımlı olmayın (:

Yeryüzü Doktorları Elbet bir gün ayrılacağız, #YarınaBırakmaBugünBırak 9 Şubat Dünya Sigara Bırakma Günü @1920yesilay @mikaraman

Dr. KEREM KINIK Asıl o seni içiyor, hem de içine çekerek.. #YarınaBırakmaBugünBırak @1920yesilay @mikaraman

Halil Kökcü RT @alphanmanas Moskovada sürücülerin kaza yaptıkları arbalarla yapılmış heykel. @1920yesilay @sumeyyaolcy

Yeşilay @1920yesilay Türkiye’nin alkol politikalarında Yeşilay ve Siyamder öncülüğünde bundan sonra gençler de söz sahibi

genlerimde var…

Dr. M. AKİF SEYLAN @makifseylan Soyadını Yeşilay olarak değiştiren asırlık Yeşilay sevdalısı, Ahmet amca ziyaretleriyle bizleri onurlandırdı.

uğur evcin @evcinugur: Toplumsal ilişkilerle kendini ifade eden nesilden, yakınlıkta uzağı yaşayan bağımlı bir nesle yolculuk @1920yesilay


HABERLER

Bağımlılıklarla mücadelede hedef

8 milyon öğrenci

Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın 3 Ocak 2014’te imzaladığı işbirliği protokolü çerçevesinde planlanan “Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TBM)” projesi başladı. Bu programın sonucunda yetiştirilen 400 formatör eğitimci ve bu formatörlerin eğitim vereceği 8 bin saha eğitimcisi ile doğrudan 8 milyon öğrenciye bağımlılıklarla ilgili eğitim verilmesi hedefleniyor.

T

BM Programı kapsamında anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde öğrenimine devam eden çocuk ve gençler; sigara, alkol, uyuşturucu madde ve teknoloji bağımlılıkları konusunda bilgilendirilecek. Programın pilot uygulaması kapsamında 17 -22 Şubat 2014 tarihlerinde formatör eğitimi gerçekleştirilecek. Pilot eğitim lise düzeyini kapsayacak. Geniş bir lokasyonda gerçekleştirilecek olan pilot eğitimler Haziran sonuna kadar devam edecek. 2014-2015 eğitim - öğretim yılı başında yaygınlaştırma çalışmaları başlatılacak. Proje ile okullarda ve ulusal düzeyde bilinç ve farkındalık oluşturulması hedefleniyor. Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı’nın açılış konuşmasını Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman gerçekleştirdi. Prof. Karaman gençlerin bağımlılıklardan uzak, sağlıklı bir yaşama yönlendirilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı ile böyle bir adım atmaktan mutlu olduklarını ifade etti. Programa katılan eğitimcilere seslenen Karaman; “Burada alacağınız eğitimler sayesinde bundan sonraki nesillerin daha sağlıklı bir hayat yaşamalarına katkınız olacak. Siz formatörler olmasaydınız bu eğitimin hiçbir anlamı olmazdı, proje baştan akamete uğrardı” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat boyu Öğrenme Genel Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Biçerli Türkiye’nin

8

YESiLAY •

Mart 2014

Yesilay Genel Baskani Prof. Dr. M. İhsan Karaman

yesilay.org.tr


lerine eğitici eğitimi uygulayacak ve bu eğitimi alan öğretmenlerden, okullarındaki öğrencilerle hazırlanan eğitim materyallerini çalışmaları beklenecek. Pilot uygulama aşamaları

TBM Formatör Eğitimi

2040’larda genç nüfusunu hala koruyan bir ülke olacağının altını çizerek; “Bu büyük bir fırsattır, değerlendirmezsek tehdide dönüşür. Eğitimler ile bağımlılıklara karşı önlem almazsanız çok ciddi problemlerle karşılaşırsınız” dedi. Yeşilay’ın bu konuda önemli bir görevi üstlendiğini ifade eden Biçerli, MEB ve Yeşilay olarak sağlıklı bir genç nesil için bir aradayız mesajını verdi. Programa katılan İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız; “İl Milli Eğitim olarak ülkemizin yüz akı Yeşilay’ın her zaman yanında olmak istiyoruz, siz değerli öğretmenlerimiz ile bir hafta beraber olacağız. Katılımınız için sizlere müteşekkiriz” dedi.

Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TEB) pilot uygulamaları kapsamında; eğitim programlarının geliştirilmesi, pilot uygulamanın gerçekleştirilmesi, saha eğitimcilerine eğitici eğitimi verilmesi ve okul uygulamaları, ölçme değerlendirme aşamaları gerçekleştirilecek. Eğitim programları, interaktif, yaşayarak öğrenmeyi destekleyecek yöntemler içeren, 40 dakikalık sunumlar, öğrenci el kitapları, formatör kitapları ve uzaktan eğitim temelli etkileşimli eğitim notlarını kapsayacak. Geniş lokasyonda gerçekleştirilecek projenin pilot uygulaması 17 -22 Şubat 2014 arası 45 PDR’ciye uygulanacak eğitimle başlayacak ve Haziran sonuna kadar devam edecek. Formatörler tarafından, görev alanlarında bulunan okulların rehber öğretmenlerine 1 günlük eğitici eğitimi verilecek. Bu eğitimler sunum becerilerinin ve geliştirilen eğitim materyallerinin kullanımına yönelik uygulanacak. Sonrasında, her rehber öğretmenin görev aldığı okulda kendi öğrencileriyle bu içeriği çalışması istenecek ve süreç izlenecek. Proje süreçlerinin ihtiyacına uygun bir sistem tasarlanacak. Bu sistemle, ölçme değerlendirme çalışmaları ve raporlama yapılacak. Elde edilen veriler ilgili kurumlarla paylaşılacak.

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Müdürü Savaş Yılmaz, Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı’nın sunumunu yaptı. Türkiye Yeşilay Cemiyeti Bilim Kurulu Üyesi Ömer Miraç Yaman ise bağımlılıklar konusunda Türkiye’deki son durumu anlattı. Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TBM)’nda; Narkotik Uzmanı Komiser / Madde Kullanımını Önlemede Uz. Psikolojik Danışman Uğur Evcin, İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Yargıç, -Eğitim Koordinatörü-Aile Terapisti Gülsevin Şen, Psikoloji Organizasyonları ve Eğitimleri Merkezi Genel Koordinatörü Mehmet Dinç gibi alanlarında uzman isimlerden oluşan eğitim kadrosu tarafından 39 ilçeden formatörlere pilot uygulama çerçevesinde eğitimler verilecek. Formatörler, kendi görev alanlarında bulunan okulların PDR öğretmenyesilay.org.tr

TBM Formatör Eğitimi'nde PDR öğretmenleri

YESiLAY •

Mart 2014

9


HABERLER

Gençler, alkol politikalarında “Biz de varız!” dediler Türkiye Alkol Politikaları Gençlik Şurası (TAPGS) Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Merkezi Sepetçiler Kasrı’nda gerçekleşti.

T

ürkiye Alkol Politikaları Gençlik Şurası, Yeşilay’ın ev sahipliğinde Sivil Yaşam Derneği (SİYAM) ve Genç Yeşilay’ın ortaklığı ile gerçekleşti. Şura ile ilgili katılım duyuruları TAPGS web sitesi üzerinden yapıldı. Programda Türk Kızılay’ı, Emsa Avrupa Tıp Öğrencileri Birliği yanı sıra üniversite ve lise düzeyinde birçok genç katıldı. Bireysel olarak Afyon, Bursa ve İstanbul’un çeşitli ilçelerinde sivil toplum ve proje tecrübesi olan üniversite ve lise öğrencilerinden oluşan başvuru sahipleri katılım gerçekleştirdiler. Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman Türkiye Alkol Politikaları Gençlik Şurasına katılarak, gençlere destek verdiğini ifade ederek bu tür uygulamalarla gençlerin alkol politikalarında söz sahibi olmasının önemine değindi. Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Op. Dr. M. Akif Seylan ise Yeşilay Cemiyeti'nin alkol politikaları ve yasa düzenlemesi hakkında bilgi verdi. Açılış konuşmasını yapan Sivil Yaşam Derneği Başkanı Enes Efendioğlu, Türkiye Alkol Politikaları Gençlik Şurasının amacı, hedefleri ve yurtdışındaki benzer uygulamalar hakkında bilgi verdi. Programda alkolün zararları, alkol endüstrisi reklam ve pazarlamaları, yurtdışındaki uygulamalar hakkında sunumlar yapan gençler, ayrıca alkol politikaları uygulamaları hakkında grup çalıştayları yaptı. Katılımcıların görüş ve teklifleri alındığı Şura’da gençler ‘’Türkiye’de Alkol Kullanımına İlişkin Gençlik Bildirgesi’’ üzerinde çalışma yaptı. Bildirgenin tamamlanarak önümüzdeki günlerde

10

YESiLAY •

Mart 2014

Gençler alkol politikaları sunumlarını hazırlıyor.

kamuoyuyla paylaşılacağının bildirildiği programda katılımcı gençler Türkiye’deki alkol politikalarının düzenlenmesinde ve alkol bağımlılığını düşürecek faaliyetlerde “Biz de varız!” dediler. yesilay.org.tr


Yemen Ulusal Uyuşturucu, Kat ve Sigara ile Mücadele Cemiyeti’nden Yeşilay’a Ziyaret Yemen Ulusal Uyuşturucu, Kat* ve Sigara ile Mücadele Cemiyeti Başkanı Munir Salih el-Cebri ve Yemen Sağlık Bakanlığı Yetkilisi Ekrem el-Cüneyd Türkiye Yeşilay Cemiyeti’ni ziyaret etti.

Z

iyarette Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Dr. M. Akif Seylan ve Genel Müdür Savaş Yılmaz ve Dış İlişkiler Birim Yöneticisi Ahmet Zeki Olaş’la bir araya gelen yetkililer, bağımlılıklarla mücadele hakkında Yeşilay’dan bilgi aldı. Yemen’de uyuşturucu ve kat ile mücadele eden Cemiyet Başkanı Munir Salih el-Cebri yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Yemen’de en büyük sorunun kat olduğunu belirten Münir Salih gerek sigarada gerekse katla mücadelede Türkiye’nin örnek tütünle mücadelesini çok önemsediklerini ve Yeşilay’ın da bu alandaki tecrübelerinden istifade etmek istediklerini belirtti.

“Kat Yemen’de mücadelesi en zor alanlardan biri. Çok fazla gelenekselleşmiş ve kabul görmüş bir uyuşturucu madde. Yemen’de en az 70 çeşit kat yetiştiriliyor ve yanı sıra yurt dışından da ithal edilen türleri var. Yemen’de erkeklerin %75’i ve kadınların %45’i kat kullanıyor” diyen Munir Salih, kat kullanımının ülkenin sadece sağlık değil başlıca ekonomik sorunlarından da biri haline geldiğini söyledi. Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Dr. M. Akif Seylan ise Yemen ve Türkiye’nin tarihi ilişkileri olan kardeş ülkeler olduğunu ve kendileri için Türkiye’deki bağımlı ile Yemen’deki bağımlı arasında bir fark olmadığını ifade etti. Seylan, Yemen Ulusal Uyuşturucu, Kat ve Sigara ile Mücadele Cemiyeti ile Yeşilay’ın sahada ortak projeler yapabileceğini ve Yeşilay’ın mevcut tecrübe ve deneyimlerini Yemen’e aktarabileceklerini belirtti. Yemen’deki cemiyet bünyesinde faaliyet gösteren 10 uzman kişiye Yeşilay’daki tecrübelerin aktarılmayesilay.org.tr

Yeşilay Başkan Yardımcısı Op. Dr. M. Akif Seylan ve Munir Salih el-Cebri

sı ve bağımlılıklarla mücadele ile ilgili eğitici eğitimi verilmesi hususunda mutabık kalınan görüşmede Yemen’de yapılabilecek saha faaliyetleri ve diğer projeler ele alındı. *

Kat: Ağızda çiğnenen ve uyarıcı etki bırakan bir bitki. Doğu Afrika ile Arap yarımadasında özellikle Yemen’de yetiştirilir. YESiLAY •

Mart 2014

11


HABERLER

Öğrenciler bağımlılıkları anlatacak Yeşilay ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle yarışma düzenleniyor. Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü 2013–2014 Eğitim - Öğretim Yılı “Sağlıklı Nesil, Sağlıklı Gelecek” protokolü kapsamında okullarda “Bağımlılık” konulu yarışma düzenliyor. Bu yıl 4.’sü düzenlenecek olan yarışmaya İstanbul’daki ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki tüm öğrenciler katılabilecek. Sigara, alkol, teknoloji, uyuşturucu ve kumarın zararla-

12

YESiLAY •

Mart 2014

rını anlatacak eserlerin kategorilerini öykü, afiş, resim, kompozisyon, slogan ve karikatür oluşturuyor. 27 Ocak tarihinde İstanbul’daki tüm resmi ve özel okullara duyurusu yapılan yarışmanın son tarihi 20 Mart. Yarışmada dereceye giren eserlere de kültür ve spor aktivitelerinin de yer aldığı çeşitli hediyeler verilecek. 24 Nisan 2014 tarihinde kazanan eserlerin duyurusu yapılacak ve Yeşilay ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü birlikteliğinde düzenlenecek olan ödül töreniyle kazanan öğrencilere hediyeleri takdim edilecek. yesilay.org.tr


yesilay.org.tr

YESiLAY •

Mart 2014

13


DOSYA

w

Yaklaşık bİr asırdır bağımlılıklarla mücadele eden köklü bİr halk sağlığı kuruluşu Yeşilay Cemiyeti cumhuriyetten de eski bir kurum olması ve halen daha çalışmalarını devam ettirmesi hasebiyle güzide bir kuruluş konumuna sahiptir.

1

919 yılında devrin Şeyhülislamı Haydarizâde İbrahim Efendi, Dr. Mazhar Osman, Bediüzzaman Said Nursi ve bazı arkadaşları toplantılar yaparak; o zamanın ve daha çok 1. Dünya Savaşı’ndan sonra yabancılar tarafından ülkede yaygınlaştırılmaya çalışılan alkol ve uyuşturucu salgınına karşı “Alkol ve

14

YESiLAY •

Mart 2014

Uyuşturucu Maddelerle Mücadele Teşkilatı” kurmuşlardır. 5 Mart 1920’de, merkezi İstanbul’da olmak üzere Hilal-i Ahdar adı ile resmen kurulan Cemiyetin ilk kurucuları 12 kişi idi. Hilal-i Ahdar olan Cemiyet ismi, Yeşil Hilal, daha sonra Yeşilay olarak değiştirilmiştir. İlk kongre ise 15 Ekim 1920’de düzenlenmiştir. yesilay.org.tr


Yeşilay Cemiyeti’nin ilk binası Eminönü’nde olmuş, sonrasında Cemiyetin 2. Başkanlığını yapan Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ın ofisinde çalışmalarına devam etmiştir. Son olarak da Cağaloğlu’nda Yeşilay İş Hanı olarak uzun yıllar karar kılmıştır. Çalışmalar için toplantılar, çay partileri gibi organizasyonlarını da Sıhhi Müze Binası, İçtihat Evi, Tabipler Odası, Türk Ocağı gibi dernekler ve vakıflarda gerçekleştirmiştir.

1924’te ilk yayın: Yeşil Kitap Yeşilay Cemiyeti ilk yayını olan Yeşil Kitap’ı 1924 yayınlamıştır. 1925’te ise “İçki Düşmanı” adlı gazeteyi çıkarmaya başlamıştır. Gazetenin şimdiki adı ise Yeşilay Dergisi’dir. Yeşilay ilk olarak içki ve uyuşturucu ile mücadeleye karşı kurulmasının en önemli sebebi bunların gençlerde yaygınlaştırılmasını engellemek için olmuştur. Gençleri uyarmak ve onları da bu mücadeleye dahil etmek amacıyla zamanın idarecileri tarafından 10 Kasım 1930 tarihinde “Türkiye İçki Aleyhtarı Gençler Cemiyeti” kurulmuştur. Bu kuruluş önceleri Yeşilay dışı bir görünüm sergilemekteydi. Bu yüzden de daha sonraları “Yeşilay Gençlik Şubesi” adıyla Genel Merkeze bağlı ve Okul Yeşilay Kolları ile ortak çalışmalar yapan bir ünite haline getirilmiştir. Gençlik Şubesi takip eden yıllarda birçok faaliyete katılmış ve hizmetlerini sürdürmüştür.

1934: Kamu Yararına Hizmet Eden Cemiyet Statüsü Yeşilay Cemiyeti içki tüketiminin önleyici ve uyuşturucu maddelerin meni ile ilgili birçok kanunun kabulünde etkin rol almıştır. Önleyici çalışmalar yapan bu Cemiyet, Bakanlar Kurulunun 19.09.1934 gün ve 2-1-1288 sayılı kararı ile memleket çapındaki faydalı faaliyetlerin neticesi olarak “kamu yararına hizmet eden” cemiyetler arasına alınmıştır. Yeşilay, Yeşilgün, üzüm bayramı adlı piknik ve günlerle, Yeşilay haftasıyla, her türlü kültürel çalışmalarla, yayın ve konferanslarla, Yeşil Sahne adını verdiği tiyatrosuyla içki düşmanlığı ülküsünü yaymış ve içkisiz daha iyi eğlenebileceğini göstermek için gönüllüleri ile birlikte çok çalışma yapmıştır. Yeşilay’ın o yıllarda birçok aydın ve sosyete diye adlandırdığımız topluluklar tarafından sahiplenilmesi ve desteklenmesi de dikkat çekicidir.

1946: Milli Eğitim Bakanlığı onayı ile Yeşilay Kolları Yeşilay’ın bilhassa okullara yönelik yaptığı faaliyetler neticesinde 1946 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Yeşilay’ı eğitici kollar arasına almıştır. yesilay.org.tr

Yeşilay Cemiyeti dış ülkelerdeki bağımlılığa karşı mücadele ve toplum sağlık ve huzurunu tehlikeye sokabilecek durumlara karşı kurulmuş kuruluşlarla da temas ve işbirliğinde olmuştur. 1948 öncesinde International Order Good Templar (IOGT), Bureau International Contre l’alcoolisme (BICA) ve International Temprence Assotiation (ITA) bunlardan bir kaçıdır. 1964 yılında İsveç Antialkolik Gençlik Teşkilatı’nın daveti üzeribe Türk Yeşilaycılardan bir grup İsveç’e gitmiş, 1965 yılında ise İsveçli bir grup Yeşilay’a iade-i ziyarette bulunmuşlardır. Bunun yanı sıra alkol ve uyuşturucu konusunda uluslararası kongreler yapan Cemiyet, bu konuda uzman birçok yabancı ismi de ülkemizde ağırlamıştır.

Günümüzde Yeşilay Daha ilkokul çağından itibaren ismini duyduğumuz Yeşilay, neredeyse bir asırdır sağlıklı ve mutlu bir yaşamın önünde engel olan bağımlılıklara karşı savaşıyor. Bundan bir asır kadar önce, memleketimizin ve milletimizin zor günlerinde, neslin bekasını ve milletin istikbalini dert edinmiş “ilim” ve “irfan” sahiplerinin el ele vererek kurduğu “Türkiye Yeşilay Cemiyeti”, bugün ülke sathına yayılmış gönüllüleri ve teşkilatı ile tüzüğünde belirtilen amaçlar doğrultusunda insanlarımızı her türlü zararlı alışkanlık ve bağımlılıktan korumak, gençlik ve toplumumuzu daha sağlıklı ve üretken hale getirmek için gayretlerini ve mücadelesini sürdürmektedir. Bu gayeyle toplumun her kesimiyle kucaklaşarak vicdan sahibi herkesin desteğiyle, kanun ve kuralların ötesinde bir gönüllülük ilişkisiyle fertlerin ve milletlerin bedenen ve ahlaken çökmesine neden olan bütün kötülüklerle mücadele etmektedir.

Yeşilay’ın Vizyonu 2020 yılında, kuruluşunun ikinci yüzyılına girerken, bağımlılıklarla mücadelede Türkiye’yi örnek ve lider bir ülke yapan ve misyonunu yurtdışına taşıyan bir Yeşilay.

Yeşilay’ın Misyonu Yeşilay, insan onurunu ve saygınlığını temel alan, toplumu ve gençliği ayrım gözetmeden zararlı alışkanlıklardan korumak için çalışan, milli ve ahlaki değerleri gözeterek ve bilimsel metotlar kullanarak tütün, alkol, uyuşturucu madde, teknoloji, kumar vb. bağımlılıklarla mücadele eden; önleyici ve rehabilite edici halk sağlığı ve savunuculuk çalışmaları yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. YESiLAY •

Mart 2014

15


DOSYA

Yeşilay’ın Başlıca Çalışma Alanları Alkol bağımlılığı Sigara bağımlılığı, Madde bağımlılığı, Kumar bağımlılığı, Teknoloji bağımlılığı

Yeşilay’ın Amacı Yeşilay yurdumuzda ahlâkî ve kültürel bir kalkınma atmosferi içinde; tütün, alkol ve madde bağımlılığı gibi toplum ve gençliğin beden ve ruh sağlığını tahrip eden bağımlılıklar yanında, kumar, fuhuş, internet ve teknoloji bağımlılığı gibi gençliğe ve topluma zarar veren bütün zararlı alışkanlıklarla mücadele etmek, millî kültürüne bağlı nesiller yetiştirmek amacı ile kurulmuştur. Yeşilay bağımlılıklarla mücadele etmek üzere, toplumun bilinç, güç ve kaynaklarını harekete geçirir; insan onur ve saygınlığının korunması doğrultusunda her koşulda, yerde ve zamanda desteğe muhtaç insanlara yardım eder; toplumun bağımlılıklarla mücadele kapasitesinin geliştirilmesine sürekli katkıda bulunur.

Yeşilay’ın Değer ve İlkeleri İnsan onuru için bağımlılıklarla mücadele Ayrım gözetmemek Bağımsızlık

 Yeşilay amaçları doğrultusunda gazete, dergi, kitap ve bülten yayınlar,

Halk sağlığı

 Çalışma alanı ile ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile ortak proje ve faaliyetler yürütür,

Bilimsellik

 Bağımlıların rehabilitasyonu için çalışır,

Küresellik

 Ülke çapında şube ve temsilcilikler açar,

Toplumsallık

Yeşilay’ın Faaliyetleri  Bağımlılıklarla mücadelede bilimsel ve kanıta dayalı yöntemleri kullanarak araştırma, geliştirme, proje uygulama ve kampanya düzenleme şeklinde çalışmalar yapar,  Bağımlılıklarla mücadele alanındaki bilimsel ve akademik çalışmaları destekler,  Yeşilay dokümantasyon merkezi oluşturur  İlk ve ortaokullarda, lise ve üniversitelerde Yeşilay Kulüpleri kurarak eğitimin her katmanında gençlerle temas kurar,

16

YESiLAY •

Mart 2014

 Ulusal ve uluslararası birliklere, çatı kuruluşlara ve federasyonlara katılır; çalışma alanı ile ilgili işbirlikleri oluşturur,  Yurt dışı Yeşilay’larının kurulmasına öncülük ederek dünyadaki bağımlılık çalışmalarına katkıda bulunur  Bağımlılıklarla mücadelede yasal mevzuatın geliştirilmesi için her tür savunuculuk çalışmaları yaparak toplumsal farkındalığı arttırmaya çalışır,  Yeşilay Cemiyeti Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal Konsey (ECOSOC) Özel Danışmanlık Statüsüne sahiptir. Ayrıca Avrupa Alkol Politikaları Birliği (EUROCARE) üyesidir.  Yeşilay’ın Türkiye’de 31 şubesi ve 101 temsilciliği bulunmaktadır. yesilay.org.tr


yesilay.org.tr

YESiLAY •

Mart 2014

17


DOSYA


Yeşilay Dergisi’nde yayınlanmış bir şiir

Yeşilay Dergii ile birlikte satılan Yeşilay pulları

Yeşilay Dergisi 372.sayı arka kapağı

Yeşilay Cemiyeti 48. Genel Kurulu-1967

Aralık-1963

Yeşilay Dergisi’nde yayınlanmış bir şiir


DOSYA Yeşilay Gençlik Kolu öğrencileri Yeşilay Dergisi’ni okurken

Yeşilay Buluşmaları

Yeşilaycılar Ereğli Gezi’sinde-1954

Yeşilay’ın ev sahipliği yaptığı Uluslararası Antialkolizm Kongresi-1956

Yeşilay Kadın Kolları-Kadın buluşmaları, çay partileri 1950-1970 arası yıllarda çok yaygındı

Yeşilay’ın düzenlediği bir resital-1954

Gençlik Şubesi’nin düzenlediği Lider Yetiştirme Kursu-1954

Öğretmenlerle Park Otel’de çay sohbeti-1953

Alkol tüketimine karşı Yeşilay’ın geleneksel olarak her yıl gerçekleştirdiği Üzüm Bayramı’ndan bir görüntü

Yeşilay İlanı

20

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


Yeşilay’dan Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’e ziyaret

Yeşilay Gençliği Slovenya'da

Yeşilay-BTK işbirliğinde teknoloji bağımlılığı çalıştayı düzenlendi

Global Alkol Politikaları Sempozyumu-Nisan 2013

26 Haziran Uyuşturucu Bağımlılığıyla Mücadele Etkinliği-Eminönü Meydanı

Yeşilay’ın Geleneksel Bisiklet Turu

Yeşilay Kadın Kolları İstiklal Caddesi'nde Yaşamayı Seç diyor

Alkol Politikaları Gençlik Platformu-Moldova

Yeşilay Sosyal Medya Okulu yoğun ilgi görüyor

Çocuklarla Yeşilin Her Tonu

yesilay.org.tr

YESiLAY •

Mart 2014

21


DOSYA

Prof. Dr. CEVDET ERDÖL

R Ö P O R TA J S ü meyya O lC AY

Yeşilay tüm dünyaya örnek olacak, bağımlılıkla mücadele bayrağını taşıyacak büyük bir misyona sahip

Başarılarla dolu meslek hayatından sonra uzun yıllardır, hekimlik kimliğini milletvekilliği ile birleştirerek ülkemizde çok önemli hizmetlerde bulunmuş bir isim Prof. Dr. Cevdet Erdöl. Başta tütün olmak üzere, alkol, uyuşturucu madde ve sanal bağımlılık alanında meclis araştırma komisyonlarının kurulmasına öncülük eden, yasal düzenlemelerde büyük katkısı olan değerli milletvekilimizin bu alanda mücadele eden Yeşilay’ımıza da teveccühleri ve desteği de çok büyük… Sayın Ankara Milletvekilimiz Prof. Dr. Cevdet Erdöl hocamızla Yeşilay Dergisi’nin bu özel sayısında bağımlılıklarla ilgili yaptığı çalışmaları ve Yeşilay’ın misyonunu konuştuk. Hekimlik hayatınız ve sonrasında siyaset kimliğinizle şüphesiz birçok hizmette bulundunuz. Bilhassa Cemiyetimizin de mücadele alanı olan bağımlılıklar hakkında, özelde sigara yasağı çalışmalarında öncülük ettiğiniz birçok çalışma oldu. Tüm bunlar çerçevesinde sizdeki bağımlılık tanımını öğrenebilir miyiz? Hekimlik hayatımın bir parçası olduğuna inandığım siyasi hayatımda hep sağlık, sosyal politikalar ve çocuklar için politika üretmek daima önceliğimi almıştır. Bütün bu politikalar içinde hem erişkinleri ve hem de çocukları

22

YESiLAY •

Mart 2014

ilgilendiren en önemli konu bağımlılık ve bağımlılıkla mücadeledir. Bağımlılık çok ama çok geniş bir kavramdır; günümüzde ise hala genişlemeye devam etmektedir. Bağımlılık deyince sadece tütün, alkol anlaşılmamalı, özellikle gençlerin ve çocukların temininde mutlak ihtiyaç hissettikleri tütün, alkol, uçucu madde, uyuşturucu madde, çeşitli haplar gibi pek çok zararlı maddelerin tümü akla gelmelidir. Son yıllarda bu sayılanlara ilave olarak elektronik alanda boy gösteren cep telefonu, bilgisayar, televizyon gibi cihazlar ile bunlarla beraberlik içinde olan internet ve sosyal medyayı da içine yesilay.org.tr


alan sanal bağımlılık da eklenmiş durumdadır. Pek çok bağımlılık yapan maddenin bir giriş kapısı vardır ve bellidir. Mesela alkol, tütün, uçucu madde, uyuşturucu gibi maddi unsurların temin edilişi ve nerede, nasıl kullanıldığı bellidir. Ama ‘sanal bağımlılık’ denildiğinde özellikle internetle birlikte cep telefonu, bilgisayar, telefon, televizyon beraberce düşünüldüğünde adı üstünde sanal bir dünya ortaya çıkmaktadır. Elle tutulup gözle görülmeyen bir âlem. Bahsedilen bu alem önemli bir bağımlılık ve bağımlılık neticesi ölümlere varan ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Bazı bağımlılık yapıcı maddelerin kolay ulaşılabilir ve ucuz olması da bağımlılığı tetikleyen ve yaygınlaştıran bir başka önemli unsur… Biz tüm bağımlılık yapıcıların hepsine birden, hepsine karşı mücadele etmiş, mücadele alanları oluşturmuş durumdayız. Bilinmesi gereken iki nokta vardır. Birincisi bütün bağımlılık yapıcılar sonuçları itibarıyla tehlikelidir. İkincisi ise bunlar içerisinde en tehlikeli olanı ise en kolay ve en ucuz şekilde ulaşılanıdır. Bu açıdan bakıldığında tütün bu kriterlere en fazla uyan maddedir. Her ne kadar akla en fazla tütün gelmekle birlikte en az onun kadar kolaylıkla ve ucuz yolla temin edilen bir diğer grup ise uçucu maddelerdir. Bunlarla mücadele amaçlı bir kanun 2009 yılında yürürlüğe konuldu. Yazılı ve görsel medyada çok sıklıkla karşımıza çıkan ve tinerciler adı verilen bu tip madde kullanıcıları ve ona bağlı suçların sayısı bu kanundan sonra ciddi bir biçimde azalmıştır. Çok yaygın bir şekilde yıllarca toplumu huzursuz tinercilerin işlemiş olduğu gasp, soygun ve cinayet gibi suçlar kanundan sonra azalmış durumdadır. Özetle bu konuda yapılan yasal düzenlemenin çok önemli faydalarını görmüş durumdayız. Tütün bağımlılığı ve yasal düzenlemeler konusunda dahil olduğunuz, öncülük ettiğiniz çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz? Uyuşturucu maddelerden sonra mücadele edilmesi gereken en önemli alan da tütündür. Elbette ki 1996 yılında çıkarılan 4207 sayılı yasa önemli adımlar ve önemli aşamalar sağlamıştır. Ancak kanunun bugünkü ihtiyaçlara cevap veremeyeceği de açıktı. Bunun için 2003 yılından itibaren 2008 yılına kadar beş yıl süreyle üzerinde çalıştığımız 5727 sayılı yasayı 2008 yılının Ocak ayında çıkardık ve 19 Temmuz 2009’dan itibaren tüm Türkiye’de kapalı alanlarda tütün kullanımı yasaklandı. Bu uygulamadan halkımız çok büyük bir fayda gördü. Kanunun uygulamasında, halkımız sahip çıktığı için başarılı olduk. Özellikle bilinmesinde fayda var; acil yesilay.org.tr

akciğer hastalıklarına bağlı hastaneye müracaatlar %22 oranında, kalp krizi ve onun gibi acil hastalıklardan dolayı müracaatlar %33 oranında, çocuk astım ve acil çocuk akciğer hastalıklarının müracaatı %25 civarında azaldı. Tabii bunun yanında maddi kazanımlarını da ilave etmeye gerek bile görmüyorum. Çünkü insanların can sağlığının karşısında kazanılan maddiyatı düşünmek hiç doğru değildir. Bir kişinin, bir insanın canının sağ olması, sağlıklı olması karşısında dünyada başka hiçbir şeyin önemi yoktur, hiçbir şey bunu karşılayamaz.

Hekimlik hayatımın bir parçası olduğuna inandığım siyasi hayatımda, sağlık, sosyal politikalar ve çocuklar için politika üretmek daima önceliğimi almıştır.

Bağımlılık endüstrisi sizlerin de bildiği üzere bilhassa çocuk ve gençlerimizi hedef almaktadır. Tüm önleyici tedbirleri ve çıkarılan yasaları göz önüne alarak endüstrinin hedeflerini yavaş yavaş kırdığımızı söyleyebilir miyiz? Eskisi gibi bu sektör korkutuyor mu bizleri? Tabii bu sektörün direncini kırdık mı? Epeyce kırdık diyebilirim. Özellikle tütün sektörü bakımından bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Uçucu maddelerle ilgili bunu söyleyebilirim. Ancak açıklıkla itiraf etmeliyim ki uyuşturucu maddelerle ilgili bunu söylemeyi çok arzu ederdim, maalesef söyleyemiyorum. Uyuşturucu satışı ile ilgili açıklıkla ilave etmem gerekir ki, bu eksikliği gördük. Bu eksiklikle ilgili bir yasal düzenleme de hazırladık. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğumuz bu yasa teklifimiz görüşülmeyi beklemektedir. İnanıyorum ve ümit ediyorum ki en kısa zaman da bu yasalaşır ve alınan tedbirler eklenmek suretiyle gençlerimizi ve çocuklarımızı çok daha iyi koruruz. Bizi hiçbir sektör korkutmaz, korkutamaz, dolayısıyla biz doğru bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz. TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi’nin de kurulmasına öncülük ettiniz ve başkanlığını yaptınız. Bu komite çocuk haklarını ile ilgili yapılan çalışmaları kurumsal bir yapıya kavuşturmak için atılmış en güzel adımlardan biri. Çocukların sağlığını ve geleceğini korumak amacıyla bağımlılıklar alanındaki çalışmalarınıza bu komitenin ne gibi katkıları oldu? Evet, kendi şahsi girişimlerimle doğru, zamanın TBMM Başkanı Köksal Toptan Bey’e yapmış olduğum müracaatla, her partiden birer ikişer üyeyi almak suretiyle bölgeleri ve komisyon görevlerini, kişilerin mesleklerini de dikkate alarak sekiz kişiden oluşan bir ‘Çocuk YESiLAY •

Mart 2014

23


DOSYA

Hakları İzleme Komitesi’ kurmuş olduk. Bu komite pek çok faydalı hizmete vesile oldu. Çocuklarımızın bağımlılıktan korunması için çok önemli çalışmalar yaptı. Uyuşturucu ile ilgili mücadelede olsun; internet ve sanal bağımlılıkla ilgili mücadelede olsun bütün bunların hepsinde komitenin önemli rolleri oldu. Ayrıca bu komitemiz çocuklarımızın fastfood ve gazlı içeceklerden gördüğü zararları tespit ederek, ilgili bilim insanlarından aldığı bilgileri de değerlendirip Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunarak okullarda bunların satışının yasaklanmasını, burada da bir düzenleme yapılamasını sağlamış oldu. Bu bakımdan Çocuk Hakları İzleme Komitesi kendi adına çok önemli başarıları elde etmiş oldu. Ayrıca çocuklarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunan Milletvekillerine, yani onları temsil eden insanlara direkt olarak ulaşabilme imkânlarını sağlayan bir internet hattı oluşturduk. Bu dünyada ilk olan bir uygulamaydı. Ve biz tabii ki Cumhuriyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunu çocuklara bayram olarak armağan eden ülkenin evlatları olarak -ki o da dünyada bir ilktir- bu diğer ilki de bizim yapmamız gayet olağan bir şeydi. Biz bunu yaptık. Daha sonra bu komitenin Sağlık, Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuyla irtibatından dolayı 24. Dönemde bunun bir alt komisyon olarak çalışmaya başlamasına vesile olduk. Komisyon halen başarılı bir şekilde çalışmalarını yürütmektedir. 9 Eylül 2013 itibari ile yürürlüğe giren 6487 sayılı alkol yasası ile alkollü içkilerin satış, pazarlama, reklam ve tüketiminde belli düzenlemelere gidildi. DSÖ’nün açıklamaları ve diğer ülkelerin alkol tüketimi ile ilgili uygulamaları birlikte düşünüldüğünde bu yasanın bizler için getirisi nasıl olacak? Alkolle ilgili; tüm dünyanın modern ülkelerinin uygulamış olduğu kısıtlamaları biz de ülkemize adapte etmiş olduk. Ülkemizde artık saat 22.00’dan sabah 06.00’a kadar alkollü içki satışı (perakende olarak) yapılamamaktadır. Açık alanlarda, herkes aklına estiği her yerde, aklına estiği zamanda alkol alması da yasaklandı. Bu tip uygulama aslında hiçbir modern ülkede, hiçbir çağdaş ülkede olmayan bir şeydi. Biz de bu yönde düzenlemeler yaptık. Ayrıca reklam, sponsorluk ve pazarlama gibi pek çok düzenlemeyi de beraberinde getirdik. İnternet üzerinden veya elektronik ortamda alkollü içki satış ve pazarlamasının yapılması engellendi. Televizyonlarda alkollü içkilerin tüketilmesinin özendirilmesi yasak kapsamına alındı. Bütün bu yaptığımız düzenlemelerin hepsi çağdaş batılı normlarda olan düzenlemelerdir. Asla yapılan düzenlemelerin kişisel hak ve hürriyetleri

24

YESiLAY •

Mart 2014

bağlayıcı herhangi bir yönü yoktur. Sadece ve sadece hem kişinin kendi sağlığını, hem de karşıdakinin sağlığını dikkate alan uygulamalardır. Bunlar içerisinde alkollü araç kullanımının kısıtlanması veya ona verilen cezaların artırılması gibi çok önemli düzenlemelerin de yapıldığını söyleyebilirim.

“Düzenlemeler çocuk ve gençlerimizin geleceği içindir.” Tüm bu yapılan değişiklikler gençlerimizin ve çocuklarımızın bağımlı olmasını engellemek, aynı zamanda insanlarımızın can güvenliği ve sağlıklı yaşamalarını temin etmek bakımından önemli düzenlemelerdir. Ayrıca biraz önce bahsettiğim internet ve buna bağlı olarak sanal âlemdeki bağımlıkla, sanal bağımlılıkla yapılması gereken mücadele için oldukça önemli çalışmalar yaptık. Komisyon başkanı olduğum dönemde çok önemli bilimsel toplantılar ve çok önemli bilim insanlarıyla istişareler yaptık ve sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bir grup arkadaşımla birlikte müracaat ederek ‘sanal bağımlılık, internet kullanımının zararları ve zararlarının önlenmesine dair’ bir araştırma komisyonu oluşturulmasını talep ettik. Ve bunda da başarılı olduk. Arzu ettiğimiz komisyon kuruldu, çalıştı ve topluma çok önemli bilgiler aktardı. Bununla birlikte bir takım hukuki değişikliklere ihtiyaç olduğu da ortaya çıktı. Bu hukuki değişiklikler zamanla yapıldı. Belki eksik olanlar varsa ilerleyen zamanlarda onlarda yapılır diye düşünüyorum. Alkol yasası ile gelen düzenlemeleri sizler yeterli buluyor musunuz? Modernlik görünümü verdiği iddia edilen ve müdahale edilmesinin istenilmediği alkolün halkımızda oluşturduğu bu masumiyet algısı kırılabilecek mi? Alkolle ilgili düzenlemeleri ülkemiz açısından düşünüldüğünde şu aşamada yeterli görüyorum. Ama benim arzum özellikle alkol satan mekânların münhasıran alkol satmaları, belki beraberinde tütün satmalarıdır. Yani tütün satan yerler ile alkol satan yerler münhasıran belki bunları satmalıdır. Çünkü, herhangi bir çocuk, herhangi bir genç gidip bisküvi, ekmek, süt alacağı zaman bakkala giriyor, bakıyor alacağı şeyin hemen yanında alkollü içki. Bu uygulama tarzı çocukların görsel olarak bunlara aşina olmasını ve bulaşmasını neden oluyor. Biz görselliğe bu kadar önem verdiğimizi burada bir örnek vererek izah etmek istiyorum. Mesela tütün görüntülerini biz televizyonlarda yasaklamak suretiyle görsel bulaşmanın önüne geçmeyi amaçlamıştık. Tıpkı bunun gibi alkol reklamlarının da televizyonlardan uzak tutulması bu görsel bulaşmayı engellemek amacıylayesilay.org.tr


Prof. Dr. Cevdet Erdöl Yeşilay Yönetim Kurulu ve personelleriyle birlikte

dır. Bu da çok önemli modern bir uygulamadır. Modernlik görünümü verdiği iddia edilen alkolün halkımızda oluşturulmak istenen masumiyet algısı kırılmıştır diye düşünüyorum. Alkol bir masumiyet aracı veya modernlik göstergesi değildir. Böyle sunmak isteseler dahi alkolün ne kadar tehlikeli ve ne kadar zararlı bir şey olduğu artık bilimsel olarak ispatlanmış durumdadır. Bir manada şöyle düşünebiliriz: Ne kadar alkol varsa o kadar cinayet vardır, ne kadar alkol varsa o kadar hırsızlık vardır, ne kadar alkol varsa o kadar gasp vardır, yaralama vardır, dolandırıcılık vardır, o kadar yan kesicilik vardır, o kadar aile içi şiddet vardır, o kadar çocuğa şiddet vardır, o kadar çocuk istismarları vardır. Açık olarak söylemek gerekirse bütün suçların tümünü alkol tetiklemektedir. Alkol bütün suçlarla iç içedir diyebiliriz. Dolayısıyla alkolün bir suç makinesi olduğunu bütün toplum zaten fark etmek durumundadır. Türkiye Yeşilay Cemiyeti Mart ayında 94. yaşına girmiş olacak. Ulusal ve uluslararası açılım sağlayan, önleyici ve koruyucu bir hizmet üretmeye çalışan bu köklü kuruluşumuzun büyük destekçilerinden biri olarak sizler neler söylemek istersiniz? Yeşilay ve Kızılay Cumhuriyetimizden önce kurulmuş iki mutena, iki önemli kurumumuzdur. Bu iki gözbebeğimizi Cumhuriyet kurulduktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizatihi desteklemiş ve ülkemizin gençlerini hem Yeşilay hem Kızılay’a üye olmak konusunda teşvik edici olmuştur. Dolayısıyla Cumhuriyetimizden daha yaşlı olan bu kurumların ülkemiz gençliğine çok önemli katkıları olmuştur. Ben bu meyanda Yeşilay’ımızın kurucularını yesilay.org.tr

rahmetle anıyorum. Ondan sonra gelip bu zamana kadar görev yapan tüm başkan, yönetici, üye veya gönüllülerinin hepsinden ahirete intikal edenlere Allah’tan rahmet, yaşayanlara sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Gelinen son noktada bugün Yeşilay önemli bir misyonla tüm dünya ülkelerine örnek olarak, dünya ülkelerinde bağımlılıkla mücadele bayrağını taşıyacak bir misyona haiz bir kurum olarak göğsümüzü kabartmaktadır. Birçok ülkeye de örnek olacak çalışmalar yapmaktadır. Burada tabii ki hükümetimizin de bu konuda Yeşilay’a olan desteğini, bizatihi Başbakanımızın büyük desteğini vurgulamak gerekiyor. Bunun bir nişanesi olarak Sepetçiler Kasrı’nın özellikle Yeşilay’ın kullanımına hizmetine sunulması Yeşilay’a ne derece değer verildiğini göstermektedir. Yeşilay’dan beklenen tek şey ülkemizin tüm çocuklarına, hatta bütün dünya çocuklarına yol gösterici olmasıdır. Bağımlılıkla mücadelede (alkol, uçucu madde, uyuşturucu madde, tütün her türlü nargile, internet bağımlılığı, sanal bağımlılık) bayraktarlık yapmasıdır. Bunların hepsiyle mücadeleye muhtaç olan tüm çocuklara destek vermek zorundadır. Bununla ilgili yükümlülüğü de bulunmaktadır. Ben bugünkü yöneticilerimizin, başta Sayın Başkanımız İhsan Karaman olmak üzere bu sorumluluğun idraki içerisinde çalıştıklarını ve çok başarılı çalışmalar yürüttüklerini görmekteyim. Bundan da büyük bir mutluluk duymaktayım. Bir Yeşilay gönüllüsü olarak, Yeşilay üyesi olarak kurumumuzu nice yüzyıllara taşıyacak büyük bir vizyon içerisinde, başarıdan başarıya koşmasını temenni ederek, bağımlılıkla mücadeleye katkı veren herkese başarılar diler, saygılar sunarım. YESiLAY •

Mart 2014

25


DOSYA

Av. AYTEKİN OZAN R Ö P O R TA J S ü meyya O lC AY FOTO Ğ R A F F erd i n a z Koyu n cu

“Üzümü üzüm olarak tüketin, alkol olarak değil”

Yeşilay’ın en eskilerindendir Av. Aytekin Ozan. 1949 yılında dâhil olduğu Yeşilay Cemiyeti’nde Gençlik Kolları’nın teşkilatlanmasını sağlamış, Yeşilay’ın yurtdışında yapılan programlarda temsilciliğini yapmış. 1962 yılında da Yeşilay Başkanlığı görevine gelerek, Cemiyetin aktif bir ismi olarak tüm çalışmalarda büyük emeği geçmiş. Tekrar Yeşilay’ı karşısında görünce gözleri yaşardı Aytekin Ozan’ın. Eski fotoğrafları gösterince de anıları canlandı. Haliyle bizler de heyecanlıydık. Dile kolay; 94 yaşına girmiş bir Cemiyetin 1950’lilerdeki şahidinden o hatıraları dinlemek hoş anlardı. Yeşilay’ın mazisini Aytekin Ozan’dan dinledik…

26

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


Uzun yıllar Yeşilay’da yer aldınız. Yeşilay Gençlik Kolları, Yeşilay Dergisi’nde öncülük ettiğiniz birçok çalışmanız mevcut. Tüm bunların yanı sıra 1962 yılında Genel Başkanlık yaptınız. Yeşilay’la tanışmanız ilk nasıl gerçekleşti? Yeşilay ile Vecihi Divitçi* vasıtası ile tanıştım. Bizler bir gençlik teşkilatlanması yapacaktık. Yeşilay’ı da davet ettik ilk toplantıya, Yeşilay’ın gençleriyle tanışmak istedik. Vecihi Bey de bizim bu çalışmamızla alakadardı. “Evvela sen Yeşilay’a üye oldun mu?” diye sordu bana. Ben de derhâl üye oldum. Üye olmamla birlikte aktif olarak Yeşilay’da yer almaya başladım. 1949 yılında Yeşilay’a girdim. Fahrettin Kerim Gökay* ile tanıştık o ara. Yeşilay gençlik kollarında aktif bir isimdiniz. Bu kol nasıl kuruldu, ne faaliyetler yaptı? Yeşilay’a üye çok genç vardı. Ama onları bir araya getirecek bir faaliyet yoktu. Gençler henüz organize olmamıştı. Yeşilay’a katıldığım zaman ben de öğrenciydim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiydim. Yeşilay’da bir gençlik teşkilatlanması kurdum. Amacım onlara özel programlar yapacak, onları faaliyetlere dahil edecek etkinlikler yapalım ki zararlı maddelerden uzak kalsınlar. Biz bir gün okula gidip eğitim veriyorsak, o öğrenciler her gün okulda arkadaşlarıyla birlikte. O zaman biz bu gençleri kendimize çekeceğiz ki onlar da arkadaşlarını eğitsin, Yeşilay’a çeksin. Anadolu’da çok yaygın veya faal değildik. Öncelikle merkezi yani İstanbul’u güçlendirelim dedik. Okullara eğitim vermeye giderdik. Öğrenci buluşmaları yapardık. Toplantılar, çay partileri öğrencileri bir araya getirip Yeşilay’la tanıştırmak adına bizler için bir fırsattı. Yeşilay’ın yurtdışındaki birçok çalışmasına dâhil oldunuz. Yeşilay’ı yurtdışında temsil ettiniz. Bu gibi çalışmaların Yeşilay’a ne gibi katkıları oldu? Yurtdışında anti-alkolizm olarak kurulan kurumlar bir araya geliyordu. Türkiye’den de bizler Yeşilay’ı temsil ediyorduk. Kendi misyonumuz ve vizyonumuz ile ilgili mesajlar veriyorduk, yaptığımız çalışmalar hakkında bilgilendirme yapıyorduk. Netice itibarıyla bütün mesele Türk Yeşilay’ının orda bulunması ve tanıtılması ve Türkiye’deki faaliyetlerinin, başarılarının, yapmış olduğu aktivitelerinin dünyaya duyurulmasıydı. Bu anti-alkolizm kurumlarını Türkiye’de de 25. Uluslararası Anti-Alkolizm Kongresi yaparak buluşturduk. Bu kongrenin İstanbul’da yapılması da tamamen Fahrettin Kerim Gökay’ın bir yesilay.org.tr

başarısıdır. Onun Vali görevini ifa ettiği döneminde, sağladığı imkânlarla gerçekleşti bu. Nihayetinde bizim bütçemiz sınırlıydı. Onun verdiği ve sağladığı imkanlarla büyük bir hadise oldu. Çok memnun ayrıldı misafirlerimiz ve bu kongre Türk Yeşilayı’nın tanıtımıyla birlikte Türkiye’nin tanıtımına da büyük katkısı oldu. Yurtdışıda yapılan toplantılarda Yeşilay’ı temsil ediyorduk. Peki, diğer kuruluşlara kıyasen konumumuz nasıldı? Yeşilay’ın konumu çok iyiydi. Çünkü Türkiye’yi yarı doğu ülkesi gördükleri için böyle bir olay beklemiyorlardı bizden. Halen daha bizleri fesli zannedenler vardı. Herkesin içkiye düşkün olduğu bir ülke olarak hayal ediyorlardı. Bizler gibi aydın gençlerin böyle bir mücadelede görev almış olmaları şüphesiz ki dünyada çok iyi yankı uyandırıyor, ilgi uyandırıyor ve saygı uyandırıyordu. “Bizleri yarı doğu ülkesi gibi görüyorlar, ama bir taraftan da alkolü çok fazla kullandığımızı zannediyorlar” dediniz. Ülkemizde böyle bir sorun, bir çelişki mi vardı? Bizleri dini bilgiler dışında alkolün sağlık ve içtimaı hayat yönünden zararlarını bilmeyen bir topluluk olarak görüyorlardı. Bunu bilgisizliğe ve kültürsüzlüğe bağlayan bir görüş olduğunu zannediyorum. Ama bizler faaliyetlerimiz anlatınca durumu anlıyorlardı. İlgi uyandırıyor mu diye soruyorlardı. “Tabi” di-

Biz bir gün okula gidip eğitim veriyorsak, o öğrenciler her gün okulda arkadaşlarıyla birlikte. O zaman biz bu gençleri kendimize çekeceğiz ki onlar da arkadaşlarını eğitsin, Yeşilay’a çeksin. yorduk, “büyük bir ilgi duyuluyor, konferanslarımız, okullardaki faaliyetlerimiz, şube ve temsilcilerimiz yaptığı faaliyetler büyük ilgi uyandırıyor ve farkındalık oluşturuyor” diyorduk. Türkiye’de öyle fazla bir alkol bağımlılığı yok. Ama gençler yanlış yola gitmesin diye bizler de mevcut alkolizmi yok etmek üzere değil, bir alkolizm olayı olmaması için gençleri uyarma görevi yapıyorduk. Alkole karşı gençlerde nasıl bir algı vardı? Bir tepkiyle karşılaşıyor muydunuz? “Bundan bize bir şey olmaz ki, bugün içiyoruz yarın düzeliyoruz.” diyorlardı. Ama bunun sonuçları öyle YESiLAY •

Mart 2014

27


DOSYA

değil. Bu bağımlılığın sağlık, sosyal ve bunun gibi birçok yönden topluma zararlı olduğunu anlatıyorduk bu şekilde düşünenlere. Biz yetmezsek bunu tıp uzmanları anlatıyordu. Netice itibariyle alkolün zararlarını herkes kabul etti ki, Yeşilay olarak bugüne kadar vardık. Siz hukukçusunuz aynı zamanda. O yıllarda alkol tüketimi ve satışına karşı bir yasal düzenleme ihtiyacı doğdu mu? Yeşilay bu konuda bir çalışma yaptı mı? Hayır, öyle bir şey düşünmedik. O an böyle bir duruma ihtiyaç duymadık. Zaten alkol satışları o yıllarda Bakanlık altındaydı. Bizler sadece bilinçlendirme amacındaydık. Diğer taraftan yaptığımız çalışmalarda bizler yasal işlemlerde hiçbir güçlükle karşılaşmadık. Daima sempatiyle karşılandık. Yani çalışmalarımızı engelleyecek veya hoş görmeyecek bir davranışı hiç hatırlamıyorum. Bir de şu durumla karşılaşıyorduk: Bir kişi Yeşilay’a destek vermek istiyor ama ayda yılda bir, sosyal içici olarak adlandırdığımız şekilde bir toplantı veya yemekte bir bardak alkol alıyorum, Yeşilay’a üye olamaz mıyım diyordu. Biz bunu Genel Kurul’da konuştuk. Ben şöyle bir fikir attım ortaya: Yine hiç alkol ve madde kullanmayan biri olsun bizim üye yapacağımız kişi ama bu şekilde sosyal içici olanlar için de Yeşil Nokta grubu kuralım. Onları da Yeşilay’dan uzaklaştırmayalım dedim. Çok konuşuldu ama kabul edilmedi. Tüzüğümüzde yer alan ifade aynen geçerli kaldı. 1962 yılında Genel Başkanlığa geçtiniz. Yeşilay’ın çalışmalarında aktif olarak yer almanız Başkanlığınızda da sizlere daha iyi sonuçlar elde etmenizi sağlamıştır muhakkak… Ben evvela Gençlik Şubesi Başkanlığı yaptım. Tabi bu şubenin ilk adımları 1930 yılında İçki Aleyhtarı Gençler Cemiyeti olarak atılmıştı. Sonrasında Genel Merkez’e bağlı Gençlik Kolları Şubesi oldu. Gençlik Kolları Başkanlığı sonrası Yeşilay Cemiyeti’nin ikinci başkanlığını yaptım. İlk köy şubesini, Yeşilay Osmancık Şubesi’ni kurdum. Ağustos 1961 yılında

Toplantılar, çay partileri öğrencileri bir araya getirip Yeşilay’la tanıştırmak adına bizler için bir fırsattı.

Genel Başkanlık görevine geldim. Vecihi Divitçi’den sonra. Aralık 1961’e kadar da başkanlığı sürdürdüm. Yeşilay’ın içinden gelen biri olarak çalışmaları elbette

28

YESiLAY •

Mart 2014

daha yakından takip etme ve çalışma aşamalarını daha iyi kontrol etme avantajım oldu. Başkanlık dönemimin kısa olmasının sebebi ise mesleğime başlamamdan kaynaklıydı. Zaten üniversite bittiğinde de Yeşilay’da kalmaya devam etmiştim. 1961 yılında arkadaşlardan müsaade isteyip mesleğimi icra etmeye başladım. yesilay.org.tr


Aytekin Ozan Yeşilay Gençlik Kolları Başkanı iken

Yeşilay’ın bir de geleneksel olarak yaptığı üzüm bayramları varmış. Ne amaçla yapılırdı bu etkinlik? Üzüm Bayramları çok neşeli, cıvıl cıvıl geçen bir bayramdı. “Üzümü üzüm olarak tüketin, alkol olarak tüketmeyin” sloganı ile bir eğlence düzenlerdik. Herkes bir araya toplanırdı. Tam bir şenlik havasında geçerdi. İstanbul’a yakın çiftlikler, bağlarda yapardık bu etkinliği. Halkın ve basının yoğun ilgisi vardı.

Gençler yanlış yola gitmesin diye bizler mevcut alkolizmi yok etmek üzere değil, bir alkolizm olayı olmaması için gençleri uyarma görevi yapıyorduk.

1950’li yıllarda kurulan Yeşil Sahne’yi hatırlıyor musunuz? Evet. Yeşil Sahne bizler için çok önemliydi. Oradaki amacımız gençliği Yeşilay’a çekmek ve ilgi duymasını sağlamak idi. Okullara gidiyorduk, Yeşil Sahne oyunlarını oynuyordu. Önce Yeşilay ve alkol bağımlılığı hakkında bilgilendirme yapıyorduk, ardından oyun gösteriliyordu. İlgi de büyüktü. Bunun yanı sıra şiir,

yesilay.org.tr

yazı yarışmaları düzenlerdik. Okuma alışkanlığını kazandırmak için Yeşilay Dergisi aracılığıyla yarışmalar yapardık. Yeşilay Dergisi’nde de emeğim büyüktür. Çok şiir ve yazılarım yayınlanmıştır dergide. Yazı işlerini de yapmışımdır. Yeşilay’da çok emeğim geçti. Sitenizi açıp eski başkanlarda ismimi görmem, eski başkanların ismini görmem beni çok mutlu etti. Sizin beni ziyaret etmeniz, beni tekrar o günlere götürmeniz beni ziyadesiyle mutlu etti. * Vecihi Divitçi: Yeşilay’ın Ocak-Kasım 1960 tarihleri arasında Başkanlığını yapmıştır. * Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay: Yeşilay’ın 1945-1960 yılları arasına yer almış, Cemiyetin ikinci başkanıdır. Türk bürokrat ve siyasetçi. İstanbul Valisi ve İstanbul milletvekili olarak görev yapmıştır. YESiLAY •

Mart 2014

29


DOSYA

1969 yılında başlayan

180 sayılık bir Öğrenci ve Çocuk Gazetesi

MAVİ KIRLANGIÇ Z A B İ T YÖ N

Y

eşilay, sigara, alkollü içki ve diğer uyuşturucu alışkanlıklar ile mücadele eden, bütün zararlı alışkanlıklardan halkımızın ve bilhassa gençlerimizin korunması için yaptığı çalışmalarla kamuya hizmet veren bir kurumdur. Bu amaçla kurulduğu yıldan bu yana önleyici ve bilinçlendirici bir çok çalışması olmuştur. İlk kurulduğu yıllarda bilhassa çocuklara ulaşmak için yayımlaya başladığı çocuk dergisi olan Mavi Kırlangıç da bu anlamda büyük önem ve değer taşımaktadır. Mavi Kırlangıç, Yeşilay tarafından öğrencilerin eğitimine destek vermek, çocuklara hem milli hem manevi değerleri aşılamak amacıyla didaktik kaygı güdülerek yayımlanır. Yeşilay’ın ilk çocuk yayını olan dergi güzel ahlakı ve kötü alışkanlıkların zararlarını anlatan bir kimliğe sahiptir.

“Çocuk, yurdun temeli, milli varlığımızın da teminatıdır” Mavi Kırlangıç’ta çocuklarımızın milli, ahlaki ve hamasi duygularının geliştirilmesine çalışılır. Onların mazideki

30

YESiLAY •

Mart 2014

Kötü Arkadaş Mavi Kırlangıç

örnek ve üstün şahsiyetine iade edilmesi gibi ulvi bir maksatla neşredilir. Milli ahlaka, tarihi ve manevi geleneklerimize aykırılık göstermemesine azami gayret sarf edilir. Dergi, mümkün olduğu kadar her kelimesi ve her satırı ile yararlı olmaya, çocuklara

Mavi Kırlangıç, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 10 Mayıs 1969 tarih ve 9890 sayılı genelgesi uyarınca ilk ve orta dereceli okullarda tavsiye edilmesi uygun görülür. kökten ve maziden gelen kişilik yapısına daha büyük güçler ve verimlilikler kazandırmayı amaçlar. Geleceğe umutla bakmanın beden ve ruhça sağlam ahlak ve tarih değerlerine bağlı nesiller yetiştirmekle mümkün olacağının bilinciyle yayımlanır. Dergiyi çıkaran ekibe göre “Çocuk, yurdun temeli, milli varlığımızın da teminatıdır.” Hakkın ve doğrunun yanında ve hizmetinde yesilay.org.tr


bulunmaktan duyacakları haz onlar için en büyük kazanç ve mükâfat olacaktır. Bu duygularla hareket eden bir grup idealist insanın özverili çalışmaları dikkatleri üzerine çeker.

Bağımsız bir geleceğin inşası iyi yetiştirilmiş bir çocuklukla mümkündür. İlk sayısı “Öğrenci ve Çocuk Gazetesi” olarak çıkmaya başlayan Mavi Kırlangıç, gazete ebatlarında ve haftalık olarak, daha sonra aylık dergi olarak yayımlanır. Çocuk dergiciliğinin önemli neşriyatlarından olan Mavi Kırlangıç’ın ilk sayısı 1969 yılının Ocak ayında “Öğrenci ve Çocuk Gazetesi” olarak çıkmaya başlar. Bağımsız bir geleceğin inşasının ancak iyi yetiştirilmiş bir çocuklukla mümkün olacağının şuurunda olan bir grup idealist insanın gayretleri ile büyük bir heyecanla dergi yayın hayatına atılır. 1970-80 yılları arasında ise aylık dergi olarak yayımlanır. Dergi Türkiye Yeşilay Cemiyeti tarafından çıkarılır. Yeşilay Cemiyeti adına imtiyaz sahibi derginin yayına başladığı dönemin Genel Başkanı Av. Kemalettin Nomer, Genel Yayın Müşaviri Av. Hasan Korkmazcan’dır. Künyedeki bu isimlerin her biri özel bir değerlendirmeye tabi tutulması gereken müstesna isimlerdir. 29 Aralık 1969- 27 Mart 2004 tarihleri arasında Cemiyetin Genel Başkanlığını yapan Selahaddin Kaptanağası derginin de imtiyaz sahibi olur. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğünü Mahmut Kademoğlu, Selahaddin Kaptanağası, Rahim Er gibi isimler yapar. Toplam 180 sayı ve 12 ciltten oluşan dergi, Güneş, Toker, Fatih, Ahmet Sait ve Otağ matbaaları tarafından basılır. Derginin kapak resimleri ise Güneş, San Ofset ve Ekspres matbaalarında yayıma hazırlanır.

Dergi piyasada satılmamasına rağmen büyük rağbet görür. Mavi Kırlangıç dergisinin yalnız aboneleriyle çalışıp, piyasada satılmayan bir dergi olmasına rağmen büyük rağbet görür. Derginin döneminin önemli çocuk yayınlarından biri olmasında danışma ve yazı kurulunun payı büyüktür.

65.Sayı Mavi Kırlangıç Arka Kapağı

Danışma kurulu üyeleri arasına Nihad Sami Banarlı, Faruk Kadri Timurtaş, Ahmet Kabaklı, Amiran Kutkan, Ergin Nomer, Nermin Pekin, Bedri Alogan, Seyfettin Harmandal, Ali Yalkın gibi isimler yer alır. Yazı kurulunu ise Ilgar Alptekin, Necip Alpan, Veli Sezai Balcı, Tarık Buğra, Orhan Ersek, Sadettin Eryılmaz, Ahmet Suphi Furat, Aydın Harmandal, Nural Koçak, Refik Özdek, Selahattin Parlatır, Armağan Tekin, Nurcan Toker, Ömer Faruk Çayan, Duran Kömürcü, Kamil Altunbaş,

Yeşilay’ın ilk çocuk yayını olan Mavi Kırlangıç güzel ahlakı ve kötü alışkanlıkların zararlarını anlatan bir kimliğe sahiptir. Hasan Korkmazcan, Sevgi Erdem, Selahattin Kaptanağası, R. Tekin Uğurel gibi isimler oluşturur. Ayrıca Gürbüz Azak, İlhan Bilge ve Ali Galip resimleriyle, Salih Memecan, Ali Galip ve Vehip Sinan karikatürlerle, Hidayet Birgül, Aydın Ünsal ve Selma Gürsel gibi isimler de fotoğraflarıyla destek olurlar. Derginin yayımlandığı on iki yıl boyunca yukarıdaki birbirinden kıymetli isimlere ilaveler olur. Derginin ilk sayısı 80.383 adet, ikinci sayısı 84.240 adet basılır. Derginin daha çok öğrenciye ulaşması için kampanyalar düzenlenir. 10 şubat 1969’da

65.Sayı-Okul ve Öğrenci Şiirleri


DOSYA

Uyarıcı Öğütler-123.Sayı Güvenilir insan ol-Selahattin Kaptanağası-Genel Başkan

yayımlanan 4. sayısında abone sayısı fazla olan okullara televizyon, sinema makinesi, teyp, projeksiyon, radyo, mikroskop ve daha birçok hediyenin verileceği duyurulur. Mavi Kırlangıç’ın tarihinin yazılı olduğu 10 pulu gönderen öğrenciye öğretmeniyle birlikte ücretsiz yurt gezisi çekilişine katılma hakkı verilir. Böylelikle okul idarecileri ve öğretmenlerinin de dikkatleri çekilir. Dergi Milli Eğitim Bakanlığı’nın 10 Mayıs 1969 tarih ve 9890 sayılı genelgesi uyarınca ilk ve orta dereceli okullarda tavsiye edilmesi uygun görülür.

Alanında uzman çizerlerden karikatürler yer alır. Yayımlandığı dönemde çocukların nelere ihtiyacı varsa ona yönelik araştırmalar yapılır ve bu çalışmalar neticesinde dergiye nitelikli metinler girer. Güncel sinema, kitap, tiyatro, sergi ve radyo programları bilgilerinin verildiği dergide Tarık Buğra, Kemalettin Tuğcu, H. Nusret Zorlutuna gibi değerli edebiyatçıların hikâyeleri yer alır. Alanında uzman olan çizerlerden de çizgi roman tadında karikatürlerine yer verilir.

32

YESiLAY •

Mart 2014

Dergide hikâye, çizgi roman, şiir, deneme, makale gibi edebi türlerin yanı sıra şehir tanıtımları ve farklı ülkelere ait tanıtıcı yazılarla çeviri metinler de bulunur. Karikatürlere, bilmecelere, bulmacalara, zekâ oyunlarına, fıkra ve tekerlemelere ayrılan bölümler derginin eğlendirici sayfalarıdır. Ansiklopedik bilgiler, yayımlandığı ayın tarihi olaylarının anlatıldığı tarihte bu ay köşesi, sağlık köşesi, yazar biyografileri, şifalı besinlerle ilgili bilgiler

Mavi Kırlangıç, mümkün olduğu kadar her kelimesi yararlı olmaya, çocuklara maziden gelen kişilik yapısına daha büyük güçler ve verimlilikler kazandırmayı amaçlar. de verilir. Ayrıca dini bilgilerin yer aldığı bölümlerde ülkemizin üçüncü Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’nin yazıları da yayımlanır. Yeşilay sayfasında içki ve sigara ile savaşın gerekliliği üzerine yazılar kaleme alınır. Ayrıca bu yazılarda içki ile mücadelenin sevabı üzerinde de bulunulur. yesilay.org.tr


Hakkın, doğrunun yanında ve hizmetinde bulunmaktan duyacakları haz Mavi Kırlangıç’ı çıkaran ekip için en büyük kazanç ve mükâfat olacaktır. faaliyetleri hakkında bilgiler verilir. Türk Astronomi Derneği Sekreteri olan Sadettin Topuzoğlu tarafından “Dünya ve Uzay” köşesinde gezegenler, ay, uzay, kainat gibi konular işlenir. İnsanoğlunun aya çıkması haberleri ilk sayfalarda yer alır.

Salih Memecan’dan Bızdık, Vehip Sinan’dan Sihirli Kılıç Çizgi roman olarak her hafta bir macerası anlatılan “Sihirli Kılıç” Vehip Sinan tarafından, “Mümtaz” İlhan Bilge tarafından, “Kara Pala” Gürbüz Azak tarafından, “Bızdık” Salih Memecan tarafından yayıma hazırlanır. “Çok Bilmişler’de yabancı bir çizgi film olan “Taş Devri” kahramanları Türkçe isimlerle konuşturulur. 95. sayıdan itibaren tarihi olaylar on sayfalık resimli hikâyelerle anlatılır, böylece daha dikkat çekici ve eğlendirici bir şekilde çocuklara sunulur.

180.sayı-Yeşilay Gençlik Marşı

Dünya edebiyatının önemli isimlerinden çeviriler yapılır. Lawrence Elliott’un “Bir Küçük Kız Vardı Ki” hikayesi Kamil Öztürk tarafından, Aleksander Dumas’ın “Siyah Lale” hikayesi İlhan Bilge tarafından çevrilenler arasında yer alır. Ayrıca Afrika, İngiliz, İtalyan, Alman, Mısır, Japon ve Çin gibi yabancı ülke masallarına da dergide rastlarız. Mavi Kırlangıç’ın önem verdiği konulardan biri de çocuklarımıza tarihimizdeki büyük şahsiyetleri tanıtmaktır. Her sayıda bir Türk büyüğünün tanıtıldığını görürüz. “İzciler Geliyor”, “Dünya ve Uzay”, “İki lisan bilen iki kişidir” Mavi Kırlangıç’ın dikkatle takip edilen diğer bölümleri arasında, “Eğitim Sayfası”nda fen ve sosyal bilgiler dersi konularına yer verilir. 36. sayıdan itibaren 3. 4. ve 5. sınıf öğrencileri için ders konularına yardımcı bilgilere rastlanır. Ayrıca 134. sayıda Nebahat Biçer tarafından “İki lisan bilen, iki kişidir.” başlığıyla temel seviyede İngilizce ders notları yayımlanır. Mavi Kırlangıç’ın çocuklara çevre ve doğa bilincini aşılamak amacıyla 9. sayısından itibaren “İzciler Geliyor” köşesinde izcilik

yesilay.org.tr

Yine Rahmetullah Karakaya, Mehmet Kılıç, Ali Kocamaz ve Yalçın Turgut Balaban’ın karikatürleri ve çizgi hikâyelerine de rastlanır. Dönemin genç çizerleri olarak Mavi Kırlangıç Dergisi’nde başlayarak sanat ve edebiyat dünyasına adım atmış olurlar. Derginin ilgiyle takip edilen şehir ve ülke tanıtımları da Refik Özdek ve Tarık Buğra gibi usta kalemler tarafından hazırlanır. Avustralya, İsveç, Danimarka gibi ülkelerin yanı sıra Kütahya, Erzurum gibi şehirlerimiz de genel özellikleriyle tanıtılır. Ayrıca “Sizden Gelenler” başlıklı bölümlerde de öğrencilerin şiirlerine ve yazılarına yer verilir. Daha çok öğrencilerin seviyesine uygun içerikteki yazılar yayımlanır. Mavi Kırlangıç dergisinin tüm sayılarında yer alan önde gelen yazar ve şairleri şu şekilde sıralayabiliriz. Derginin özellikle gazete ebatlarında basıldığı ilk 60 sayıda okul tanıtımları vardır. Okulların etkinlikleri, öğrenci ve öğretmen tanıtımlarına yer verilir. Ayrıca okulların bilgi yarışmaları, folklor yarışmaları, kitap okuma etkinlikleri, okuma bayramı kutlamaları, kitap sergileri gibi konular öğrencilerin gönderdikleri resimlerle birlikte haber yapılır. Mavi Kırlangıç dergisi görüldüğü gibi sadece çocukları eğitmekle kalmamış, dergide yazılar yazan ve çizgileri yayımlanan pek çok ismi de çocuklarla buluşturma vazifesini görmüştür. YESiLAY •

Mart 2014

33


DOSYA

MAZHAR OSMAN’IN ASİSTANI OLMAK Dr. FARUK BAYÜLKEM F u lya K ardeş

1912 – 2009

Ş a h ap E rko ç

D

r. Faruk Bayülkem 7 Eylül 1912’de İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Opr. Dr. Hasan Necip Bey, Annesi Hayriye Hanımefendidir. Ankara Erkek Lisesi’ni bitirdi. 1932’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne giren Faruk Bayülkem 1938-1939 öğretim yılı sonunda sınıfının en başarılı öğrencisi olarak mezun oldu. Bu başarısı dolayısıyla Sağlık Bakanlığı kendisini dört yıllık mecburi hizmete göndermek yerine, büyük hoca Mazhar Osman’ın asistanı olarak Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne atayarak mükafatlandırıldı. 1939’da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Mazhar Osman’ın asistanı olarak Hastane’ye tayin edilmesiyle, sınıf arkadaşlarından dört yıl once ruh ve sinir hastalıkları dalında uzman oldu. 1942’de ruh ve sinir hastalıkları dalında uzman olduktan sonra klinik şefi ve başhekim yardımcılığı

34

YESiLAY •

Mart 2014

görevlerini yerine getirdi. 1955’te Viyana ve Zurih’te üniversite kliniklerinde araştırma ve çalışmalar yaptı. Ülkesine çok sayıda değerli psikiyatr ve nörologlar kazandırdı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün/WHO toplantılarında ülkemizi temsil etti. Vietnam’da ruh sağlığı hizmetlerinin reorganizasyonu için Dünya Sağlık Örgütü tarafından resmen danışmanlık görevi teklif edildi. Sağlık Bakanlığı’nın muvafakatına rağmen başhekimlik görevini ön planda tutarak bu onurlu öneri için özür diledi.

“En kıymetli hazinemiz aklımızdır” 1960 yılında başladığı başhekimlik görevi süresince döneminde “En kıymetli hazinemiz aklımızdır”, “Tımarhane değil akıl hastanesi”, “Deli değil ruh hastası” deyimlerini slogan haline getirdi. Basının da desteğiyle halkın bu konudaki yanlış düşünceleri ve çekimser davranışları kırılmaya çalışıldı. Hastanede hastalar ve hizmetler için yesilay.org.tr


Yeşilay'ın kurucusu Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman

daha çağdaş ifadeler getirilmesinde önemli rol oynamıştır. Dönemin önemli gazetecilerinden Burhan Felek “Artık bundan sonra deli sözcüğünü hiç kullanmayacağım, başında ibrik, boynunda çalar saat, ayağında zincirlerle ruh hastasını anlatmaya çalışan karikatürlere gazetem ve diğer gazetelerde yer verdirmemeye çalışacağım” diyerek Faruk Bayülkem’in bu çabalarını desteklemiştir. Toplumun ruh hastası ve tedavi edildiği müesseseye karşı beslediği yanlış tutum, görüş ve davranışın değişmesine çalıştı ve başardı. İlk olarak Açık Kapı sistemini başlattı. Ruh hastalarının meşguliyetle tedavileri, psikiyatrik rehabilitasyon, mesleki ve sosyal readaptasyon çalışmalarına önem verdi. Ülkemizin ilk Ruh Sağlığı Dispanserleri, Gündüz Hastanesi, Ruh Sağlığı Merkezi, Anonim Alkolikler, Korunmalı İşyeri ve Yarıyol Evi gibi hastane dışı ve toplum içi hizmet verecek müesseselerin kurulup hizmete girmesi için büyük çaba harcadı. Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi için ünitelerin kurulmasında ilk girişimleri başlattı. Rehabilitasyon amaçlı çok sayıda atölyeyi hizmete soktu. Osmanlıca, Almanca ve Fransızca bilen Dr. Faruk Bayülkem’in ayrıca “Uyuşturucu ve Zehirli Maddelerden Korunma ve Tedavi Çareleri”, “Milli Ruh Sağlığı Politikamız Hakkında Görüşler” adlı kitapları bulunmaktadır. 1962’de Ruh Hastalarını Readaptasyon Derneği’ni kurdu ve başkanlığını üstlendi. Dernek aracılığıyla; hastaların çıkardığı “Kendi Sesimiz” isimli dergi ile “Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Tıbbi Mecmuası”nı finanse etti. Halkın ruh sağlığına hizmet edilebilmesi amacıyla ruh sağlığı dispanserleri ve Gündüz Hastanesi’nin hizmete girmesini sağlayarak toplum temelli ruh sağlığı hizmetlerini başlattı. yesilay.org.tr

Dr. Faruk Bayülkem (soldan ikinci) arkadaşlarıyla birlikte.

İlk ruh sağlığı dispanseri Aksaray’da açıldı 1962 ilk ruh sağlığı dispanseri Aksaray’da açıldı. Ardından; 1963’te Kocamustafapaşa, Kasımpaşa ve Eyüp Ruh Sağlığı Dispanserleri, 1964’te Üsküdar Ruh Sağlığı Dispanseri ve 1965’te Sağmalcılar Ruh Sağlığı Dispanseri ile birlikte 1970’de Diğer dispanserlerden farklı olarak gündüz hastanesi ünitesini de bünyesinde barındıran Beşiktaş açıldı. Burada ebeveynleri ruh sağlığı konusunda bilgilendirmek amacıyla çalışmalar yapıldı. Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi ile ilgili ünitelerin kurulması için çok çaba sarfetti. Çok sayıda kitabı ve makalesi bulunan Bayülkem birçok panel, seminer, kongre ve toplantıya katıldı. 1977’de emekliye ayrılmadan önce Yüksek Sağlık Şurası üyeliğine atanarak, devletimiz tarafından onurlandırıldı. Hastaneye büstü dikildi ve bir psikiyatri servisine adı verildi. Türk Ruh Hastalarını Readaptasyon Derneği’nin önemli hizmetlerinden biri de Edirne Sultan II. Bayezid Külliyesi’ni restore ederek, Trakya Üniversitesine devretmesidir. Bu ünlü Darüşşifa, 2004 yılında Avrupa Konseyi Avrupa Müze Ödülü’nü kazandı. Bu ödül dünyanın en prestijli müzecilik ödüllerinden biridir. 2005 yılında ise Hırvatistan’ın Dubrovnik kentinde yapılan “Dünya Ödüllü Müzeler Buluşması’nda” en iyi 2. sunumu gerçekleştirerek kültürümüzün tanıtımına büyük bir katkı daha sağladı. Müze Avrupa Kültür Mirası Birliği tarafından “Mükemmellik Kulübü’ne” kabul edilmiştir. Değerli nöropsikiyatr Dr. Faruk Bayülkem bu derneğin hizmetleri arasına “Bakırköy’de 40 Yıl ve Bakırköy’de 50 Yıl” yayınlarını da koymuştur. “Türkiye’de Psikiyatri, Nöroloji ve Nöroşirurji’nin Tarihi Gelişimi” adlı kitapları yayımlanmıştır. Yine derneğin desteğiyle 2008 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi bünyesinde bir müze kurulmasına katkıda bulunan Dr. Faruk Bayülkem, 10 Haziran 2009 tarihinde vefat etmiştir. YESiLAY •

Mart 2014

35


DOSYA

MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU R Ö P O R TA J Fat i h K ap l a n

Türkiye’nin en büyük gücü nitelikli genç nüfusudur

Uluslararası arenada önemli görevlerde bulunmuş, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclis Başkanlığı yapmış değerli bir isim Mevlüt Çavuşoğlu. 2002 yılından bu yana ülke siyasetinde pek çok hizmeti olan, Aralık 2013 itibariyle de Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci görevine getirilen Sayın Bakanımız Mevlüt Çavuşoğu ile hem siyaset hayatını, hem de bağımlılıklar alanında yapılan uluslararası çalışmaları ve ülkemizdeki uygulamaları konuştuk.

36

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


Aralık 2003 itibariyle Avrupa Birliği Bakanı olarak siyaset hayatınızda bu yönde hizmet vermeye başladınız. Siyaset hayatınız oldukça aktif. Tüm bu yönlerinizle bize kendiniz tanıtabilir misiniz?

yen, sosyal yaşantımızın her alanında karşımıza çıkan önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. Öncelikle AB’ye uyum konusunda çalışmalarımızın tüm hızıyla devam edeceğini belirtmem gerekir. Bu noktada, AB sürecinde Türkiye’yi nerede görüyorsunuz sorunuza AB’ye uyum konusunda Türkiye’nin üye devletlerin bir kısmından dahi daha ileride olduğu cevabını rahatlıkla verebilirim.

Bildiğiniz üzere, 26 Aralık 2013 tarihinde Avrupa Birliği Bakanı, Başmüzakereci ve Müzakere Heyeti Başkanı olarak görevlendirildim. AK Parti’nin kurucu üyelerinden birisi olarak 2002 yılından bu yana Antalya milletvekili olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda 2003 yılından beri Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türk Delegasyonu üyesiyim. Bu süre zarfında 2006- 2008 yılları arasında Göç, Mülteciler ve Nüfus Komitesi Başkanlığı, 2007-2010 döneminde AKPM Türk Delegasyonu Başkanlığı ve 2010-2012 yılları arasında AKPM Başkanlığı görevlerini yürüttüm.

"Teknik olarak hazırız, fakat engeller var"

Gençlerimizin bilim, eğitim, sanat, spor gibi alanlardaki başarılarıyla gurur duyacakken onların bağımlılıklarla hayatlarını heba etmelerini kabul edemeyiz. Ayrıca, 2007- 2010 yılları arasında Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi (Batı Avrupa Birliği Asamblesi) Türk Delegasyonu Başkanlığı görevini de üstlendim. 2003 yılından bu yana Avrupa Demokratlar Grubu üyesiyim ve 2009-2010 yılları arasında Avrupa Demokratlar Grubu İkinci Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü olarak görev yaptım. Halen Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu üyesiyim ve Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Komitesi, Siyasi İşler ve Demokrasi Komitesi ile Hukukun Üstünlüğü Alt Komitelerinde görev yapıyorum. Ocak 2013 tarihinde AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildim. Şubat 2013’den bu yana Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanlığını sürdürüyorum. Daha önce iki dönem Avrupa Konseyi Parlamenter Meclis Başkanlığı yaptınız, şimdi de Hükümette Avrupa Birliği Bakanı olarak görev yapıyorsunuz. Avrupa Birliğine girme konusu 1950’li yıllardan beri ülke gündeminde. ABsSürecinde Türkiye’yi nerede görüyorsunuz? AB Bakanı olarak bu süreci hangi aşamaya taşımayı hedefliyorsunuz? İktidara geldiğimiz günden bu yana, AB ile ilişkilerimiz açısından çok önemli aşamalar kaydettik. Her ne kadar müzakere sürecimiz bugün arzuladığımız düzeyde ilerlemese de, sürecin sonuçtan daha önemli olduğu gerçeği AB’ye uyum konusunda motivasyonumuzu muhafaza etmemize neden olmaktadır. Nitekim bu süreçte, hepimizin günlük hayatını doğrudan etkileyesilay.org.tr

Diğer taraftan müzakerelerin mevcut durumu ile ilgili olarak şunu söyleyebilirim ki, yaklaşık üç buçuk yıl aradan sonra Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu başlıklı 22. Faslın müzakerelere açılması AB ile ilişkilerimizde önemli bir milat oldu. Bu faslın müzakere açılmış olması özü itibariyle Türkiye’nin müzakere sürecinin de bir özeti mahiyetindedir. Daha açık bir ifadeyle belirtmem gerekirse, Türkiye’nin müzakere sürecinin önündeki bu gibi yapay engeller kaldırıldığı takdirde, Türkiye’nin diğer fasılları da açabilecek seviyede hazır olduğu görülecektir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’yi AB’ye üyelik konusunda teknik olarak hazır ama buna rağmen siyasi olarak engellenen bir ülke olarak görüyorum. Bu noktada Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik tekrar başlayan müzakerelerin gidişatı ve Türkiye’nin üyeliği konusunda AB’nin yaklaşımı, müzakere sürecinin geleceği açısından belirleyici olacaktır. Benim Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci olarak hedefim ise Türkiye’nin maruz kaldığı

Bağımlılık yapan maddelerle mücadele bizim geleceğimiz için bir mücadele olduğu kadar, anayasal da bir sorumluluğumuzdur. haksız uygulamaları bertaraf etmek adına öncelikle blokaj altında bulunan diğer fasıllar üzerindeki engellerin kaldırılması ve bir an önce bu fasılların müzakerelere açılmasının sağlanmasıdır. Diğer taraftan AB’ye üyelik meselesi sadece müzakerelerin başarıyla tamamlanmasına bağlı tek boyutlu bir konu değildir. Türkiye’nin üyeliğinin tamamlanması hem ülkemizde hem de AB üye devletlerinde referandumu gerekli kılabileceğinden, yarın referandum olacakmış gibi kamuoyu çalışması yapmayı da görevlerim arasında görmekteyim. Gençlerimiz için önemli bir tehlike arz eden sigara, alkol, uyuşturucu gibi bağımlılıklar konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerek benim gerek hükümetimizin bu konudaki düşüncesi gayet açıktır. Bizler gençlerimizi geleceğiYESiLAY •

Mart 2014

37


DOSYA

mizin teminatı olarak görüyoruz ve böyle bir geleneğe sahibiz. Zaten ulu önder Atatürk de ülkemizi gençliğe emanet etmemiş midir? Dolayısıyla gençlerimizin kötü alışkanlıkların pençesine düşmesine izin vermemiz mümkün olamaz. Biz gençlerimizin bilim, eğitim, sanat, müzik, spor vb. alanlardaki başarılarıyla gurur duyacakken onların sigara, alkol ve uyuşturucu gibi bağımlılıklarla hayatlarını heba etmelerini kabul edemeyiz.

Avrupa Gönüllü Hizmeti ile de 18-30 yaş arasındaki genç arkadaşlarımız 2 hafta ile 1 yıl arasında bir süre yine programın izin verdiği ülkelerde gönüllü hizmette bulunabilirler.

"Bağımlılıkla mücadele anayasal bir sorumluluğumuzdur"

Yapılandırılmış Diyalog Projeleri ile de; gençler ister ulusal seviyede isterlerse de uluslararası seviyede gerçekleştirecekleri faaliyetler ile karar alıcılar ile diyalog kanallarını kurmak ve güçlendirmek için çalışmalar yapabilirler.

Bugün, Türkiye’nin en büyük gücü nitelikli genç nüfusudur. Özellikle Avrupa’nın yaşlanan nüfusunu dikkate alırsak, Türkiye’nin üyeliğinin AB’ye sunacağı katkılarda en büyük pay genç nüfusumuza ait olacaktır. Bu nedenlerle hükümetimiz bir yandan söz konusu kötü alışkanlıkların yaygınlık kazanmasına karşı mücadele ederken, diğer taraftan da bağımlı kardeşlerimizin bağımlılıklarından kurtulmalarını sağlayacak gerekli adımları atmaya çalışıyor. Örneğin 4207 sayılı yasa ile sigara içilemeyecek alanları yeniden düzenleyerek, Alo 171 Sigarayı Bıraktırma Hattımızı halkımızın hizmetine sokarak ve bağımlılıkların önüne geçmeye hizmet eden kamu spotlarımızı hazırlayarak halkımızı bilinçlendirme noktasında önemli adımlar attık. Yine bizim iktidar dönemimizde hizmete sokulan AMATEM Tedavi Merkezlerinin sayısı da bizim bu konudaki tutumumuzun özeti niteliğindedir. Ayrıca emniyet teşkilatımızın uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadelesini de bu noktada takdir etmeden geçemeyeceğim. Elbette söz konusu bağımlılık yapan maddelerle mücadele bizim geleceğimiz için bir mücadele olduğu kadar, anayasal da bir sorumluluğumuzdur. Nitekim Anayasamızın 58. maddesinde “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” hükmü yer almaktadır. Bakanlığınıza ait bir kurum olan Ulusal Ajans’ın gençler için uygulamış olduğu projeler var. Bu uygulama hakkında biraz bilgi alabilir miyiz? Ulusal Ajans’ın yürütmekte olduğu programlarla tüm vatandaşlarımıza fırsatlar sunmakla birlikte, gençler elbette öncelikli hedeftir. Gençler Ulusal Ajans’ın yürüttüğü Erasmus + programından çeşitli projeler ile faydalanabilirler. Gençlik Değişimleri ile herhangi bir tüzel kişiliğe ihtiyaç duymadan 13-30 yaş arasındaki genç arkadaşlar farklı ülkelerden gençlerle Türkiye’de veya programın izin verdiği diğer ülkelerde projeler gerçekleştirebilir,

38

YESiLAY •

Mart 2014

Gençlik Çalışanlarının Hareketliliği ile gençlik alanında çalışan kişilere herhangi bir yaş kısıtlaması olmaksızın farklı ülkelere tecrübelerini arttırmak için hareketlilik imkanı sağlıyoruz,

Elbette bunlar, gençlerimizin Erasmus ile faydalanabilecekleri programlardan sadece bir bölümü. Gençlerimiz, zaten “öğrenci” olarak da eğitim dünyasına Erasmus aracılığı ile sunulan Leonardo da Vinci ve Comenius gibi diğer programlardan faydalanabilme imkânına sahipler. Bahsedilen tüm bu faaliyetler için Türkiye Ulusal Ajansı hibe veriyor. Bugüne kadar verilen 630 milyon Euro hibeden faydalanan 370.000 vatandaşımız, yurtdışındaki imkânlardan yararlandı. Bu fırsatlardan faydalanmak için gençlerimizin dikkatli bir

AB kamu sağlığının korunması açısından alkol ve sigara düzenlemelerine büyük önem veriyor.

şekilde Türkiye Ulusal Ajansı’nın web sayfasını (www. ua.gov.tr) incelemeleri ve sitede verilen yol gösterici açıklamalar ile proje fikirlerini başvuru formatına dönüştürmeleri gerekiyor. Sayın Başbakanımızın fikir olarak başlatmış olduğu hükümetimizin de destek verdiği sigara ve alkol kullanımı ile ilgili ülkemizde ciddi düzenlemeler yapıldı. Tabi özellikle alkol yasası düzenlemesini bir yasak olarak algılayan ve algılatan kitle de mevcut. Sayın Bakanım, siz daha önce iki dönem Avrupa Konseyi Parlamenter Meclis Başkanlığı da yaptınız. Gerek o göreviniz esnasında, gerekse de yeni göreviniz açısından zamanınızın birçoğunu yurt dışında geçirdiniz. Biz biliyoruz ki Avrupa’nın birçok ülkesinde benzer uygulamalar yapılıyor. Bu konularla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? Hepimizin bildiği gibi sigara ve aşırı alkol tüketimi, erken ölüm ve pek çok hastalıkla bağlantılı olmasının yanı sıra, toplumsal olarak da oldukça yüksek sayılabilecek bir maliyet getiriyor. Bu nedenle, gerek dünya gerek AB ölçeğinde kişileri alkolün ve sigaranın zararlarından yesilay.org.tr


nabzını tutmaya gayret ediyorum. Artık şurası aşikâr ki, toplumsal problemlerin çözümünde merkeziyetçi yaklaşımlar tek başına sonuç vermiyor. Bunun yerine, halka en yakın seviyede gerekli önlemlerin alınması ve merkezi yönetimle sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içerisinde çalışması gerekiyor. Bu açıdan sigara ve alkol gibi toplumun tamamını ilgilendiren hususlara ilişkin geniş ölçekli sosyal politikalar üretilirken, Yeşilay gibi köklü bir sivil toplum kuruluşumuzun işbirliği bizim için büyük önem taşımakta. İnanıyorum ki, sizler bu bölgedeki problemlerin tespitinde ve bu sorunların giderilmesine yönelik politikaların oluşturulması noktasında sahip olduğunuz bilgi birikimi ve toplumsal destek ile bağımlılıklarla mücadelede büyük başarılara imza atacaksınız. Bizler de bu konuda Manavgat Şubeniz başta olmak üzere tüm Yeşilay Gönüllülerine gereken her desteği vermeye hazırız.

korumak için bir dizi önlem alınıyor. AB de bu bilinçle, kamu sağlığının korunması açısından alkol ve sigara düzenlemelerine büyük önem veriyor. AB’de bu tür düzenlemeler konusunda yeknesak bir uygulama olmadığı için bu alanda asıl sorumluluk üye devletlerin tasarrufunda bulunuyor. Birlik ise bu politikaların koordinasyonunu sağlıyor ve Avrupa Komisyonu tarafından alkole bağlı zararlara ilişkin olarak ulusal girişimleri tamamlar nitelikte politikalar uygulanıyor. Ayrıca, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesindeki ülkelerin büyük bir bölümünün ulusal alkol politikaları bulunuyor. Burada değinilmesi gereken en önemli nokta ise, Türkiye’nin bu ülkeler içerisinde bir ulusal alkol politikası kabul eden ilk ülke olması. Dolayısıyla Türkiye’nin bu konuya kamu sağlığı açısından hassasiyetle yaklaşarak Avrupa’da bu tür uygulamaların öncülerinden birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Uygulamaya koyduğumuz bütün düzenlemelerde amacımız, halkımızın sağlığının korunması ve yaşam kalitesi yüksek bir toplum yaratılmasıdır. Antalya Milletvekili olan bir bakansınız. Biz de Türkiye Yeşilay Cemiyeti Manavgat Şubesi olarak sizin bölgenizde gönüllü olarak halkımıza hizmet ediyoruz. Bölgeyi iyi tanıyorsunuz. Manavgat Şubesi olarak bizlere tavsiyeleriniz nelerdir? Bulunduğum pozisyon gereği en önemli görevlerimden birisi kendi bölgemde yaşayan vatandaşlarımızın ihtiyaç ve problemlerini sürekli dinleyerek bunların çözümü için elimden gelen desteği sunmak. Bu nedenle sıklıkla bölgeyi ziyaret etmeye ve bölgenin yesilay.org.tr

Şimdiye kadar ülke genelinde, kısa bir süredir de temsilcilikler aracılığıyla yurt dışında da çalışmalarını sürdüren büyük bir Yeşilay Cemiyeti ailesi var. Yeşilay dergimizin okurları için bu Cemiyet ve aileyi oluşturan gönüllülerle ilgili bir değerlendirmenizi alabilir miyiz? Konuşmamızın başında dünya genelinde, Avrupa’da ve Türkiye’de bağımlılıklara karşı öngörülen yasal düzenlemeler bulunduğundan bahsetmiştik. Ancak bu düzenlemeler kâğıt üzerinde kaldıkları ve somut bir

Bağımlılık gibi toplumun tamamını ilgilendiren hususlara ilişkin geniş ölçekli sosyal politikalar üretilirken, Yeşilay gibi köklü bir sivil toplum kuruluşumuzun işbirliği bizim için büyük önem taşımakta.

biçimde hayata geçirilemedikleri takdirde hiçbir anlam ifade etmez. Bu nedenle, siz değerli Yeşilay gönüllüleri gibi hiçbir karşılık beklemeksizin bu işi sahiplenerek yapan vatandaşlarımıza halkın bilinçlendirilmesinde ve bağımlılıkların önlenmesinde büyük sorumluluk düşüyor. Ancak şu da unutulmamalıdır ki; alkol, sigara ve madde bağımlılığı sadece Türkiye’de değil tüm dünyada insanlığı tehdit etmektedir. Dolayısıyla uluslararası işbirliği bu tür ortak problemlere yönelik sosyal politikaların oluşturulmasında daha etkili sonuçlar elde edilmesine katkı sunmaktadır. Bu çerçevede, yurt dışında sürdürmekte olduğunuz çalışmaların oldukça yerinde olduğunu düşünüyorum. Son olarak sizleri tüm bu başarılı ve özverili çalışmalarınızdan ötürü tebrik ediyor ve başarılarınızın devamını diliyorum. YESiLAY •

Mart 2014

39


DOSYA

Ne güzel bİr derttİr, İnsanın başka İnsanlar İçİn dertlenmesİ…

zafer@zaferercan.com

4 . S ı n ı f E m n i yet M ü d ü r ü Ya z ar / B ağ ı m l ı l ı k D a n ı şma n ı A d l i B i l i m l er U z ma n ı

A

rapçadan dilimize yerleşen vakf kelimesi, kendinden başka insanlara karşılıksız yardım etme, tamamen vermek anlamına gelmektedir. Vakfetmek; bir insanın, insan-ı kâmil olması için izleyeceği-yürüyeceği, yaşarken faydalı olacağı ve de ölünce tahmin bile edemeyeceği kalıcı bir kazanç elde edeceği bir yoldur. Bu yol, kendinden başkasını düşünebilmek, başkaları için dertlenip, ömür boyu insanlık için karın ağrısı çekmek demektir. Ne güzel bir derttir, insanın başka insanlar için dertlenmesi… Malını-mülkünü ve bizzat kendi varlığını bir vakıf veya dernek bünyesinde başka insanlara adayan insanların en büyük özelliği, yarınlarda belki de hiç göremeyeceği, bir kez olsun tanışmayacağı, insanlara-insanlığa yatırım yapması anlamına gelir. Öldükten sonra bir insanın, varlığını, başka hayatlara yardım ederek devam ettirmesi büyük bir nimettir. Bir başka hayata yardım etme düşüncesiyle her anı dolu olan bir insanın kötülük yapmaya fırsatı olmaz. Kendini vakfeden bir hayatın

40

YESiLAY •

Mart 2014

İnsanlığı İnsanlığa Vakfetmek

Zafer Ercan sahibi, nefsin katları arasında hep bir üst basamaklara doğru çıkmak için gözünü hep yukarılara diker. Öldükten sonra da yaşamaya devam eder. Allah, Kur’ân-ı Kerim’de, Âl-i İmrân sûresi, 92. ayette, “Siz sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcayıncaya kadar asla iyiliğe ermiş olamazsınız. Her ne infak (Allah yolunda harcamak) ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.” diye emretmektedir. İnsanı en iyi tanıyan Yüce Yaratıcı, iyi bir insan olmak için başka hayatlar adına insanın ken-

Yeşilay sadece bugünle değil, geleceğimizi inşa etmenin derdiyle dertleniyor. İyi ki de dertleniyor… disinden fedakârlık yapması gerektiğini bildirmektedir. Hz. Muhammed (S.A.V.) bir Hadisi Şerifinde; “Âdemoğlu öldüğü zaman, amel defteri kapanır. Üç kimse bundan müstesnadır. Devamlı sadaka (öldükten sonra da, amel defterimize sevap yazdıran sadakadır) meydana getirenyesilay.org.tr


ler, topluma yararlı bir ilim (eser) bırakanlar ve kendisine hayır dua eden hayırlı çocuk bırakanlar.” diyerek insan olabilmenin yolunu çok net göstermiştir. Bu mesajları doğruca anlayıp uygulayan insanların, -geçmişte ve günümüzde- bolca yaşadığı topraklarda yaşıyoruz.

Bağımlılık olgusu; bir insanın kendini insanlığa vakfetmesinin tam tersi bir durumdur. Uyuşturucu kullanan, bağımlı olan insanların hayatlarına yıllardır şahitlik etmekteyim. Bu şahitlik bile bir başına çok yorucu, üzücü, hayal kırıklarıyla dolu. Bizim yaşadığımızdan öte bir anne, baba, sevgili, eş, evlat, uyuşturucu bağımlısı yakınlarının girdap gibi hayatlarının içerisinde sağa-sola, döne-savrula mahvolmaktadırlar. Uyuşturucu; parası olanın parasını, parası olmayanın bizzat kendisini bu yıkıcı döngünün içerisine alarak, insanları, insanlıklarından uzaklaştırıp, kendisine ve başka insanlara faydasız birer insan haline getirmektedir. Bağımlılık olgusu; bir insanın kendini, insana-insanlığa vakfetmesinin tam tersi bir durumdur. Ancak çok benzeyen özellikleri de şudur ki, parası olan parasını, parası olmayan kendisini her iki tarafta da kullanışlı hale getirebilir. Mesele; paralı ya da parasız olan bir insanın, hangi tarafta yer alacağına karar vermesidir. Bir vakıf ya da dernek çatısı altında bulunmanın doğrudan kötü alışkanlıklardan, özellikle uyuşturucudan insanları koruma özelliği vardır. Çünkü iyilik peşinde meşgul olanın malayani işlerden uzak kalması bu işin doğasında vardır.

En etkin yöntem: Meşguliyet tedavisi Uyuşturucu bağımlılarının tedavi sürecinde en etkin tedavi yöntemlerinden birisi, “meşguliyet tedavisidir”. Vücudun uyuşturucudan detoks edildikten sonra, yeniden uyuşturucuya dönmemesinin yolu, aklını iyi şeylerle meşgul etmesiyle mümkündür. Dolayısıyla iyileşmekte olan bağımlıların bir vakıf ya da dernek bünyesinde kendine yer edinerek, gönüllü olarak görev almaları, tekrarlayacak uyuşturucu kullanımlarının önüne geçecek en etkili yöntemdir. Hem böylece bu ortamda, uyuşturucu kullanım sürecinde bencilliğin her versiyonunu yaşayan madde bağımlısı, başka hayatlarda var olmayı, empatiyi ve karşılıksız sevgiyi görerek, gerçek sevgiyi yeniden hatırlamış olur. Dolayısıyla başka hayatlar uyuşturucu bağımlısı olmasın diye çabalayan Yeşilay ve benzeri oluşumlar aynı zamanda uyuşturucu bağımlısı olmuş insanların bizzat rehabilite edileceği yerlerdir. yesilay.org.tr

Bir vakıf ya da derneğin en büyük özelliğini Yeşilay yıllardır bu topluma yaşatıyor. Yeşilay, 1920 yılında, insanlarımızın aklını başka insanlara, alkol aracılığı ile satılığa çıkardığı günlerde çıktı ortaya. İşgal kuvvetlerinin, emperyalist düşünceyle ülkemize bolca alkol getirdikleri o günlerde, Yeşilay o günün bağımlılık sorunuyla mücadele ederken, aynı zamanda, o yıllardan bugüne uzanacak olan, bağımlılıklarla mücadele alanında, geleceğimize yatırım yapmıştı. Bir vakıf ya da derneğin en büyük özelliğini Yeşilay yıllardır bu topluma yaşatıyor. Sadece bugünle değil, geleceğimizi inşa etmenin derdiyle dertleniyor. İyi ki de dertleniyor… Yeşilay öncelikle önleme, bağımlı hayata sahip insanların sayısının artmaması için çalışıyor. Yeşilay’ın misyonu büyük. Bu uğurda mücadele eden köklü ve örnek bir sivil toplum kuruluşu, insan onuru ve saygınlığının korunması en büyük amacı, birçok gencimizin hayatına doğru ve gerçek bilgilerle sağlıklı ve kalıcı dokunuşlar yapıyor. Gönlünü bu ülke insanı için gönülden vakfetmiş insanların gönül birliği yaptığı Yeşilay çok çalışıyor ama şu gerçeği de vurgulamak boynumuzun borcu; daha yapılacak çok iş var…

Bir başka hayata yardım etme düşüncesiyle her anı dolu olan bir insanın kötülük yapmaya fırsatı olmaz. Vakfın en hayırlısı da insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır Bağımlılık menfaatçileri hiç boş durmuyor. Hedeflerine aldıkları çocuklarımızı kandırmak için birebir ilgilenme yöntemiyle hareket ediyorlar ve maalesef bunu başardıkları birçok genç hayatı kandırmış durumdalar. Onları oradan geri çıkarmak, hedefte olan diğer gençlerin kötü alışkanlıklara adım atmaması için aralıksız mücadeleye devam etmekten başka çaremiz yok. Yeşilay’ı ve benzer dernek ve vakıfları çok güzel tanımlayan, Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) Hadisi Şerifi ile bitirelim: “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Malın en hayırlısı Allah yolunda harcanandır. Vakfın en hayırlısı da insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır.” Günümüzde, bağımlılık çaresizliği karşısında Yeşilay ve gönüllüleri başka hayatların çaresi, insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayan, en hayırlı çalışmaların öncüsüdür. Nice yıllara Yeşilay… Uyuşturucu ile mücadelede; kalbi PAMUK olanın, aklı AYNA olur! YESiLAY •

Mart 2014

41


DOSYA

Y E Ş İ L AY

H A K K I N DA

Nagehan Bayer Gürle 25, Bursa, Anne

Muhammet Necdet Dursun Emekli Öğretmen, İstanbul

Bize, bizim değerli olduğumuzu hissettiren Yeşilay! Hayat bazen biz insanlar için gerçekten ağır ve çekilmez olabiliyor. Bu zamanlarda ruhen zayıf düşebiliyoruz ve maalesef bilinçsizce sigara, alkol, uyuşturucu gibi bağımlılıklara farkında olmayarak ya da bilerek bulaşabiliyoruz. Bilindiği gibi işin özü, her şeyin başı eğitim. Ve eğitim önce ailede başlar. Dışarıda da okullar ve sivil toplum kuruluşları devreye girer. Günümüzde bu tür insan sağlığını ve yaşamını olumsuz etkileyen alışkanlıkların önüne geçmek için kurulmuş olan Yeşilay’ın önemi büyüktür. Yeşilay aileleri, öğrencileri yani toplumumuzu bilinçlendirme konusunda büyük vasıflara sahiptir. Tek amacı insanların daha sağlıklı, herkese, her şeye saygılı olduğu, mutlu, huzurlu, bilinçli ve daha güzel bir toplum için mücadele eden Yeşilay’ın yanında olmalı ve bu güzide kurumu her daim desteklemeliyiz Bize, bizim ne kadar değerli olduğumuzu hissettiren Yeşilay’a çok teşekkürler...

Dünden bugüne güzel değişiklere merhaba! Sigaranın yasak olmadığı ve insanları zehirlercesine içildiği zamanları hatırlarım. Eve gelen misafirlere sigara ikram edilmesinin adet olduğu günleri de. Çok sıkıntı çekildi bugüne gelene kadar, çok diyetler ödendi. Bu uğurda mücadele eden Yeşilay’ın bu düzenlemelerde etkisi elbette büyük. Bir o kadar da sorumluluğu… Yeşilay’ın mücadele sahası çok genişlemiştir. Elbet kadrosu da artacaktır, Yeşilay gönüllüsünün de artması gereklidir. Yalnız “marifet iltifata tabidir” gerçeğinden hareketle araştırmaların daha da yoğunlaştırılması elzemdir. Yeşilay’ın insanlığımızı tehlikeye sokan bağımlılık felaketiyle yapması gerekli olan pek çok şey vardır ve bunların bir kısmını yapıyor da. Gönül ister ki 81 vilayetimizin en ücra köy ve beldesine kadar Yeşilay’ın varlığı hissedilebilsin... Bilişim ve iletişim organlarının yaygınlığıyla amaç yarı yarıya gerçeklemiştir ama hizmette sınır olmadığı da bir gerçektir. İnşallah “Türkiye Yeşilay Cemiyeti” genç, dinamik, çalışkan aslî çalışanlarıyla ve Yeşilay gönüllüleriyle daha da büyüyecektir. Her türlü zararlı alışkanlıkları dünya ölçeğinde en aza inmesi arzusuyla çalışanlarına, gönüllülerine selam olsun... Dünden bugüne güzel ve olumlu değişiklere merhaba...

42

YESiLAY •

Mart 2014

Nebahat Başok 49, Öğretmen, İstanbul Söz konusu bizim evlatlarımızdır. Öncelikle anne olmam sebebiyle çocuklarımın ve de tabiî ki öğretmen olmam sebebiyle de öğrencilerimin korunması çabası içinde olmaları benim için Yeşilay’ı takdir edip desteklemem için yeterlidir. Ülkemizin bağımlılıklar konusunda geldiği nokta maalesef yapılan araştırmalar neticesinde çok üzücü ve düşündürücüdür. Bu noktada bu güzide kuruluşumuzun misyonu çok önemlidir ve toplumdan özellikle de etkin ve yetkili kimselerce desteklenmesi gerekir. Kısacası hepimiz elimizi taşın altına koymalı ve üzerimize düşeni ziyadesiyle yapmalıyız. Yeşilay destekçisi olarak işe, en yakın çevremizi bilinçlendirerek başlayabiliriz. Ama tabii en önemlisi evimizdeki, okulumuzdaki ve sınıfımızdaki çocuklarımızla iyi ve kaliteli bir iletişim kurmaya başlamalıyız. Genelde genç yakın çevresince kabul görmediğini düşündüğünde “arkadaşlar” işin içine giriyor ve yanlışa sürüklenmeye başlıyor. Ya da ilgi ve sevgi yetersizliği de gençlerimizi hatta yetişkinlerimizi sanal âlemin büyüsüne kaptırabiliyor. Unutmayalım Yeşilay’ın önleme noktasındaki çabaları çok değerli ve önemlidir. Çünkü söz konusu olan bizim evlatlarımız ve ülkemizin geleceğidir.

yesilay.org.tr


NE DÜŞÜNÜYORLAR?

Mümin Argun Gazeteci-Yazar, Samsun

Dilber Tekin 25, Öğrenci, Bursa

Battal Başaran Emekli Emniyet Müdürü, Eskişehir

Herkes hak ettiğinin karşılığını biçecektir. Bir ülkenin geleceğe güvenle bakması, yetiştirdiği gençliğin kendisiyle barışık, çevresiyle uyumlu, sağlıklı, duyarlı ve tutarlı olmasıyla mümkündür. Kendi millî ve manevî değerlerimiz ile modern dünyanın dayattığı değerler arasında kalan gençlik, bugün bir belirsizlikle karşı karşıyadır. Çocuklar ve gençler, milletlerin geleceğidir. Onların sağlam ve sağlıklı yetiştirilmesi, şüphesiz geleceğin de teminatıdır. Zararlı alışkanlıklar sosyal felakettir. Gençliğimizi tehdit eden binlerce zararlı alışkanlıklar var.”. Yarın Rabbimiz; “Ben sana emanet olarak çocuk verdim, onu nasıl yetiştirdin?” sorusunu hepimize soracaktır. Bu bilinçle gençlerimize sahip çıkalım. Yeşilay tüm insanların köleleştirilmesini, olumsuzlaştırılmasını ve sömürülmesini hedef alan insanlık düşmanlıklarına karşı ortak bir mücadele zemini oluşturmayı hedeflemiştir. Yeşilay‘ın mücadelesi insanın yaşam hakkının kutsallığı üzerine kurulmuştur. Bu bir insan hakları mücadelesidir. Yeşilay bütünsel bir çalışmayla sağlıklı bir nesil oluşturma mücadelesi vermektedir. Bu şuurla çocuklarımızı yetiştirelim, dinine ve diğer kutsal değerlerine bağlı bir neslin toplumumuza kazandırılması için üzerimize düşen görevleri hassasiyetle yerine getirelim. Unutmayalım ki herkes ektiğinin karşılığını biçecektir.

Ruhumuz gökyüzü gibi mavi ve berrak, bedenimiz Yeşilay gibi dinç kalsın… Sigara, alkollü içecekler ve uyuşturucu maddeler başta beden sağlığımız olmak üzere, ahlakımıza, ailemize birliğimize, huzurumuza ve bütçemize zarar vermektedir. Bu kötü alışkanlıkların zararlarını topluma yansıtılması görevini benim gözümde tamamen Yeşilay üstlenmiştir. Sadece yansıtmakla kalmayıp bu durumlardan kurtulma olanakları, uzman kişilerin görüşlerini, özellikle genç bireylerin fikirlerini topluma en iyi şekilde lanse edip aydınlatma çabasında olmasından dolayı toplum olarak böyle bir kuruma sahip olduğumuz için onur duymamız gerektiği kanaatindeyim. Toplumun özellikle genç kesimleriyle yaptığı etkinlikler, eğitimler ve uluslararası çalışmalarla da doğruyu en iyi şekilde düşüncelerde yer edinmesini kendine amaç olarak görmesinden dolayı minnettarlığımızı dile dökmemiz hususunda geri kalmamalıyız. Eminim ki birçok insanımız Yeşilay sayesinde hayatlarına olumlu anlamda düzen getirdiler. Ben, topluma bilhassa genç kesime yardımcı oluşundan ve gelecek kuşaklara, kardeşlerimize, çocuklarımıza iyiyi, güzeli ve olması gerekeni en iyi şekilde aktardığından dolayı Yeşilay›a şükranlarımı sunuyorum. Ruhumuz gökyüzü gibi mavi, bedenimiz Yeşilay gibi dinç kalsın!

Yeşilay paylaşmaktır! Yeşilay, mücadele verdiği zararlı alışkanlıklarla ilgili olarak, çalıştığı her alanda, zararlı alışkanları üretenler kadar güçlü olmak zorundadır. Tüm bunları yapabilmesi için, gönüllü, mücadeleci, amatör ama bir profesyonel gibi çalışanlara ihtiyacı vardır. Yeşilaycının en büyük silahı bilgi olmalıdır. Bilgi olmadan güç olmaz. Yeşilaycıyım demekle Yeşilaycı olunmaz. Yeşilay haklı mücadelesini yapabilmek için karşısına aldıkları kurumlar kadar bilgi ve tecrübeye sahip olmalıdır. Çağdaş ve yeni teknolojiyi kullanabilmelidir. Zararlı alışkanlıkları anlatırken çözüm önerileri de sunmak zorundayız. Bilgi güçtür. Paylaşıldıkça ortak fayda yaratır. Yeşilay farkındalık ve bilgilendirmek için paylaşmak demektir.

yesilay.org.tr

YESiLAY •

Mart 2014

43


bahanesine sığınmayın!


SAĞLIKLI YAŞAM

Şehir hayatında yalnız yaşayanların sayısı giderek artıyor. Yalnız yaşayanların birçoğu sağlıksız besleniyor, zaman içerisinde kilo alıyor. Sağlıksız beslenme ve yaşam tarzını açıklayacak bahane ise yalnız yaşamak oluyor. Diyetisyen &Yaşam Koçu Gizem Şeber’in önerileri ile yaşam tarzınızda basit değişiklikler sağlayabilir, bu sayede sağlıklı beslenir ve kilo almayan bir yalnız olabilirsiniz.

Yalnızların En Büyük Beslenme Yanlışları ve Bahaneleri Kahvaltı etmemek: Kahvaltı ve uyku arasındaki tercihi genelde uyku kazanıyor. Bu nedenle evde kahvaltı etmek yerine yolda işe yetişmeye çalışırken atıştırılan poğaça ve börekler kahvaltının yerini alıyor. Dışarıda yemek: Yalnız yemek yemekten hoşlanmayanlar akşam yemeklerini sürekli dışarıda yemeye başlıyor. Ya da dışarıya çıkmak zor geldiğinde eve sipariş başlıyor. Dışarıda da olsa siparişte verilse genelde fast-food tarzı besinler tercih ediliyor.

rında abur cubura veya fast-food sipariş etmek için telefona sarılmalarına neden oluyor. Meyve almamak: Düzenli tüketim alışkanlığını oturtamayan yalnızların buzdolabında her zaman küflenmiş bir mandalina veya kabukları büzüşmüş bir elmaya rastlanabilir. Bu nedenle yalnızlar bir süre sonra eve meyve almaktan genelde vazgeçerler.

Evde yemek yapmamak: Pişirilen bir yemeğin günlerce buzdolabında sürünmesi yalnızların ortak derdi. Bu nedenle genelde yemek yapmıyorlar. Evde sadece abur cubur besinler bulunuyor.

TV, bilgisayar başında atıştırmak: Evde geçirdikleri zamanın çoğunu TV veya bilgisayar başında geçiren yalnızlar, film izlerken veya sosyal medya da vakit geçirirken sürekli atıştırma haline geçebiliyorlar. Bu atıştırmalıklar arasında en çok tercih edilenler patlamış mısır, cips gibi yüksek kalorili yiyecekler.

Alışverişe düzenli çıkmamak: Yalnız yaşayanların akşam programları daha çok dışarıda olduğundan eve düzenli alışveriş yapmıyorlar. Bu da evde bulundukları zaman acıktıkla-

Tatlıya yönelimin artması: Serotonin salgısını arttırdığından ötürü evde canı sıkılan veya o anda kendini mutsuz hisseden yalnızlar daha fazla tatlı tüketiyor.


SAĞLIKLI YAŞAM

Yalnız Yaşayanlara Adım Adım Pratik Çözümler Alışveriş Tok karna alışverişe çıkın. Aç karnına yapacağınız alışverişlerde daha fazla abur cubur besin satın almanız kaçınılmazdır. Düzenli alışverişe gidemiyorsanız teknolojinin nimetlerinden faydalanın, eve süpermarketten haftalık düzenli sipariş vermeye başlayın. Süt, yoğurt, ayran, peynir gibi besinleri düzenli satın alın. Atıştırmalık olarak fındık, badem, ceviz gibi sağlıklı kuruyemişleri, kuru kayısı ve kuru incir gibi kuru meyveleri, tahıl barları, kepekli grisini veya bisküvileri tercih edebilirsiniz. Eve pratik pişirebileceğiniz besinler satın almayı unutmayın. Yumurta, tavuk, balık, kırmızı et, integral makarna, konserve kurubaklagil gibi kolay pişebilecek besinler bulundurun.

Kahvaltı Kahvaltı hazırlamak zulüm geliyor ise; Evde tam tahıllı ekmeğe yağsız peynirli tost veya sandviç yapabilirsiniz. Süt veya yoğurtla tüketeceğiniz az şekerli cornflakes ve müsliler hem pratik hem doyurucu olacaktır. Bazı günler, yağsız omlet ile kendinizi şımartabilirsiniz. Yanında tam buğday ekmeği tüketmeyi unutmayın. Sürat gerektiren zamanlarda bir kutu süt veya probiyotik yoğurt ile tüketebileceğiniz muz, elma gibi kolay tüketilebilir bir meyve kahvaltı öğünü sayılabilir.

Dışarıda Yemek Alışkanlıklarınızı törpüleyin. Hep aynı yerlerde, hep aynı besinleri tüketmeniz gerekmiyor. Örneğin İtalyan mutfağına çok meraklıysanız arada mola verip, ev yemekleri yapan yerleri tercih etmelisiniz. Fast-food besinlerden uzak durmaya çalışın. Duramadığınızda light menülerde yer alan kepekli seçimler, salatalar veya wraplere yönelin. Dışarıda porsiyonlar genelde olması gerekenden büyüktür. Bu nedenle tabağınızda hem pilav, hem patates, hem ekmek yer alıyor ise birinden feragat etmeyi öğrenmelisiniz. Eğer önünüze geldiğinde “hayır” demek zorlaşıyor ise

46

YESiLAY •

Mart 2014

siparişinizi verirken garsona tabağınızda olmasını istemediklerinizi baştan belirtin. Dışarıda salatalar bazen masum olmayabiliyor. Katılan yağ ve sos miktarı ve içeriği salataların kalorisini oldukça yükseltiyor. Salatanıza mayonez içeren soslar ilave etmeyin ve mümkünse yağını ve soslarını siz ilave edin. Her yemekten sonra tatlı sipariş etmek zorunda olmadığınızı unutmayın. Yemek sohbeti uzuyor ise çay, kahve veya bitki çayı sipariş edebilirsiniz.

Evde Yemek Izgara, tost makinesi veya yağsız teflon tavada pişireceğiniz köfte, tavuk veya balık; pratik yiyeceklerdir. Yanına yapacağınız salata veya haşlanmış sebze ve 1-2 dilim tam buğday ekmeği ile sağlıklı bir öğün oluşturabilirsiniz. İntergral makarnalar, tam buğday unundan hazırlanır ve sağlıklıdır. Hızlıca pişirebileceğiniz bir besindir. Pişirin ve peynir, yoğurt, yağsız domates sosu gibi soslarla tüketin. Yemek yapmanın problem olduğu zamanlarda omlet, menemen, çılbır yanında tüketeceğiniz tam tahıllı ekmeklerle sağlıklı bir öğün olabilir. Dondurulmuş sebzeler sanıldığının aksine sağlıksız değildir. Çözdürülmelerine gerek yoktur ve hızlı pişerler. Genelde küçük paketlerde satıldıklarından uzun süre aynı yemeği tüketmeniz gerekmez. Evde bulgur ve yeşil mercimek bulundurun. Hiçbir şey yapamadığınızda onları haşlayıp salataya ilave edebilirsiniz. Sipariş verecekseniz “evime yakın sadece hamburgerci var” demeyin. Teknolojiden yararlanın. Sağlıklı yemek siparişi verebileceğiniz birçok web sitesi var. Pizza sipariş edecekseniz, ince hamur ve az malzemeli olanlardan tercih edin. Birçok pizzacı da kepekli veya tam buğday unundan hazırlanan pizzalar da bulunuyor.

TV ve bilgisayar başında atıştırmak Kuruyemiş, kuru meyve ve meyve atıştırmaya çalışın. Tüketim miktarlarını abartmamak kaydı ile kepekli bisküviler ve kepekli krakerler de uygun. Bir bardağa salatalık ve havuç doğrayın. Atıştırmak istediğiniz de sebze tabağınız yanınızda olsun.

yesilay.org.tr


Besin Alerjisi Reflü ve Astıma Neden Olabilir Çocuklarda görülen gıda alerjilerinin yüzde 90 nedeni; inek sütü, yumurta, buğday unu, fındık, fıstık ve deniz ürünleri olduğuna dikkat çeken Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak, “Besin alerjisi çocuklarda kendini en sık alerjik egzama ile gösterirken, besin alerjisine bağlı kusmalar yerini sessiz reflüye bırakmakta ve zamanla astıma yol açmaktadır” açıklamasında bulundu.

B

esin alerjisinin ilk ortaya çıkışının genellikle ilk üç yaşta olduğunu belirten Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak, “Besin alerjisi bazı gıda maddelerine karşı vücudun aşırı tepki göstermesidir. Besin alerjisi olan çocuklarda çoğunlukla ilk aylarda; yanaklarda döküntü, cilt kuruluğu gibi şikâyetler gözlemlenmektedir.” dedi.

Besin Alerjisi, Reflü Ve Astıma Neden Olabilir Çocuklarda sıklıkla alerjik egzama ile kendini gösteren besin alerjisinde, mide ve bağırsak alerjilerinin de ortaya çıktığını açıklayan Yonca Tabak, çoğu zaman ilk bir yaş grubunda fışkırır tarzda kusmalar ve ishal görüldüğüne de dikkat çekti. Prof. Dr. Yonca Tabak, “Gıda alerjisinde kusmalar zamanla geçerken yerini sessiz reflüye bırakmaktadır. Ses kısıklığı, diş gıcırdatma, ağız kokusu, iştahsızlık belirtileri ile seyreden reflü zamanla geçmeyen balgamlı öksürüklere ve astıma yol açar.” diyerek aileleri dikkatli olmaları konusunda uyardı.

Dilaltı Aşı İle Kısmen Tedavisi Mümkün Gıda alerjilerinin aşı tedavisi ile kalıcı çözümü olmadığını belirten Prof. Dr. Yonca Tabak, “İnek sütü, yumurta, fınyesilay.org.tr

dık, fıstık, deniz ürünleri ve tahıllara karşı olan alerjilerin tamamen olmasa da üç yaşına doğru geçmeye eğilimli olduğunu sözlerine ekledi. Ancak gıda alerjilerinin geçerken yerini ev tozu akarı ya da polen gibi solunum yoluna etki eden alerjileri bırakacağına dikkatleri çeken Yonca Tabak “3 yaşına kadar geçmeyen gıda alerjilerine ek olarak, eğer ev tozu veya polen alerjisi ve astım gelişirse bu solunum yoluna ait alerjilerin dilaltı damla aşı ile kalıcı tedavisi yapılabilir. Dilaltı aşı tedavisi özgül olarak ev tozuna veya polene verilse bile bağışıklık sisteminin alerjik yapısını kökten düzeltme yolunda yarar sağlayacağı için gıda alerjilerine de kısmen fayda sağlayacaktır.” diye konuştu. Gıdalara alerji olup olmadığını kandan yapılan ve “spesifik IgE” adı verilen bir testle kolayca ortaya çıktığının altının çizen Yonca Tabak, “Eğer testler yolu ile problem yaratan besin kesin belirlenirse o gıdadan sürekli ve mutlak bir şekilde uzak durmak gerekir. Çocukta egzama geçse bile astım açısından, Çocuk Alerjisi Uzmanlığı tarafından yakın takip çok önemlidir.” uyarısında bulundu. YESiLAY •

Mart 2014

47


48

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


Obezitenin Madde Bağımlılığı Gibi Belirtilerine Dikkat! Son yıllarda ülkemizde de sağlık sorunu haline gelen obezitenin, madde bağımlılığı ile benzer yönleri dikkat çekiyor. Madde bağımlılarında görülen yoksunluk, niyetlenenden fazla madde kullanma, aşırı istek, sosyal ve mesleki işlevsellikte bozulma, fiziksel ve psikolojik bozukluğa rağmen maddeyi bırakamama gibi özelliklerin obezite sorunu olan kişilerde de görüldüğü tıp dünyasında bilimsel toplantılarda konuşulmaya başlandı.

İ

stanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, obezite ve bağımlılık arasındaki ilişki yakınlığının yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konduğunu belirtti. Prof. Dr. Eyüboğlu, “Morbid obezitedeki yeme alışkanlığı, yeme dürtüsünün ortaya çıkışı ve giderek katlanmasıyla ilgili araştırmalar yapılmış. Bakmışlar ki madde bağımlılarındaki mekanizmaya benzer bir mekanizma var” dedi. Prof. Dr. Eyüboğlu, “Bu kişilerde bir müddet sonra ödüllendirme sistemi oluşuyor. Mesela spor yapınca, yiyecek yenilince ya da keyifli bir anda vücudumuzda salgılanan en önemli hormonlardan biri olan dopamin ortaya çıkıyor. Bunun salgılanmasıyla insan kendini daha iyi hissediyor, daha mutlu olduğunu algılıyor. Bir müddet sonra bu dopamin miktarı aldığınız o madde neyse, belli bir doygunluğa ulaşıyor. Siz onu biraz daha yukarı taşımak için dozu artırıyorsunuz” ifadelerini kullandı.

Bağımlı insanlar asosyal oluyor Yaşam biçimini değiştirmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, “Spor yapmıyorsanız genelde oturmaya eğilimli bir insansanız, aktivasyonu sevmiyorsanız, kendi kendinizi motive edip, bu sedanter yaşantıdan aktif bir yaşantıya geçmelisiniz. Bağımlılıkta enteresan bir durum var. Diğer bağımlılıklarda olduğu gibi yeme bağımlılığında da yesilay.org.tr

kişiyi bu bağımlılığından uzaklaştırmaya çalıştığınızda bunu bir başka bağımlılığa yönelerek kompanse etmeye çalışabilir. Bu diğer bağımlılıklarda da var. Örneğin sigara bağımlılığında kişiyi nikotin bağımlılığından kurtarmaya çalışırken kişi bir başka keyif verici madde bağımlılığına kayabilir. Oluşan böylesi bağımlılıklardan doğan ödüllendirme sistemini, o metabolik farklılığı bir şekilde insan istiyor. Obezlerde de sindirim sistemindeki çok sayıda hormonal etki ve mekanizmaya ek olarak ( insülin, ghrelin, leptin vb… ) kişinin kendisini daha iyi hissetmesine yol açan dopaminin bir çeşit bağımlılık yarattığı ve kişinin giderek artan miktarlarda yemesine neden olduğu ifade edilebilir. Hastayı obeziteden kurtarırken çok iyi psikiyatrik destek de vermeniz lazım, çünkü obeziteden, dopaminden kurtulurken, bu kez nikotine kayabilir. Onu da göz ardı etmemek lazım” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Eyüboğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Obezlik ve madde bağımlılığı arasında aşerme duygusu, yoksunluk duygusu, yerine koyma duygusu, gizlilik duygusu, asosyallik de var. Bunları yaparken kimseyle birlikte olmak istemiyor bağımlılılar. Bir müddet sonra sosyal yapı içinden kurtulup, kişisel yaşamaya başlıyorlar. İyi bir şey yapmadıklarını biliyorlar, hatalı olduklarının farkındalar ama ödüllendirme, aşerme ve o artık zirveye çıkmış dopamin isteğinin daha da katlanma isteği nedeniyle bunlardan uzaklaşıp, kendini asosyal hale getirmeye çalışıyorlar.” YESiLAY •

Mart 2014

49


SAĞLIKLI YAŞAM

virüsünden H3N2 korunmak için bitki çayı

G

eçtiğimiz yıl ülkemizde 1 milyon kişiyi hasta eden, önümüzdeki dönemde 6 milyon kişiyi hasta etmesi beklenen H3N2 virüsüne karşı korunmak için bağışıklık sistemini güçlendirmek büyük önem taşıyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, “Virüs hücreye yerleşmeden, yani grip olmadan önce bitki çaylarıyla bağışıklık sistemi kuvvetlendirildiği zaman hastalığa yakalanma ihtimali minimuma iniyor.” diyor.

ve ekliyor: “Kalabalık ve hijyensiz olan ortamlardan uzak durmak tek başına elbette yeterli değil. Vücut direncinizi arttırıp bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için bitki çaylarından düzenli olarak destek almanız gerekiyor.”

Prof. Dr. Erdem Yeşilada, kalabalık ve havasız ortamlarda uzun süre bulunmanın virüse karşı korunmayı engelleyerek hastalıklara davetiye çıkardığını belirtiyor

Soğuk algınlığının ilk belirtilerinde ve grip enfeksiyonu geçirildiğinde ayrıca melisa bitkisi, antiviral etkisiyle kışın bağışıklık sisteminizi güçlendirir.

50

YESiLAY •

Mart 2014

H3N2 virüsüne karşı her gün 2 poşet adaçayı, 2 poşet ıhlamur çayı ve zencefil karışımını çay olarak tüketmeyi öneren Prof Dr. Yeşilada, “Bu karışımları düzenli tüketirseniz, bitkilerin iyiliği sayesinde kendinizi gripten korumuş olursunuz.” diyor.

yesilay.org.tr


yesilay.org.tr

YESiLAY •

Mart 2014

51


HABERLER

kültür sanat

Surİye’dekİ İnsanlık dramı beyaz perdeye aktarılıyor

Suriye’de yaşanan iç savaş ve ülkelerini terk etmek zorunda kalan çok sayıda insanın dramını anlatmayı amaçlayan “Kaçış” filminin bazı sahneleri, İpsala ve Keşan ilçesinde çekildi. İpsala Sınır Kapısı’nda başlayan filmin çekimlerinde, ajan rolündeki oyuncunun Türkiye›ye gelişi ve karşılanışı, daha sonra yolda takip edilmelerini anlamaları sonucunda çıkan çatışmanın çekimleri yapıldı. Filmin oyuncularından Burhan Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, filmde, Suriyeli iki ailenin dramının anlatıldığını söyledi. Suriye’de bir insanlık dramı yaşandığını,

korku ve güvensizliğin hâkim olduğunu belirten Çelik, “İnsanlar ölümden kaçmak ve canını kurtarmak için Türkiye’ye kaçıyor. Biz de sanat olarak bu insanların yaralarına bir nebze de olsa merhem olmak için yaşananları beyaz perdeye taşıyoruz, ölümsüzleştiriyoruz” diye konuştu. Filmin Yönetmeni Murat Uygur ise filmin Suriye’den Türkiye’ye gelen iki ailenin yaşadıklarını ve hayatta kalma mücadelelerini anlattığını söyledi. Nisan ayında vizyona girmesi beklenen filmde, savaşa bizzat tanıklık eden kişilerin de rol aldığı öğrenildi.

ABD’lİ aktör evİnde ölü bulundu ABD’li Oscar ödüllü aktör Philip Seymour Hoffman, aşırı dozda uyuşturucudan öldü. Oscar ödüllü Amerikalı aktör ve yönetmen Philip Seymour Hoffman, New York’taki evinde ölü bulundu. New York polis teşkilatından (NYPD) yapılan açıklamada, 46 yaşındaki Oscar ödüllü aktör Hoffman’ın, Manhattan’nın Greenwich Village bölgesindeki apartman dairesinde, aldığı aşırı dozda uyuşturucu nedeniyle öldüğü bildirildi. 2005 yılında Capote adlı filmle en iyi aktör Oscarı alan ve Altın Küre’de en iyi performans ödülünün sahibi olan Hoffman, geçen hafta Utah’ta yapılan Sundance Film Festivali’ndeki ‘’A Most Wanted Man’’ ve ‘’God’s Pocket’’ filmlerinin gösterimine katılmıştı. Televizyon dizileri ve tiyatro çalışmaları da bulunan Hoffman, Mayıs 2013’e kadar, alkol ve uyuşturucu tedavisi görmüştü.

52

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


Türkİye’yİ dünyaca ünlü fotografçılar tanıtacak

Türkiye’nin güzellikleri ölümsüz karelerde

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye’yi, ünlü fotoğrafçıların kareleriyle dünyaya tanıtacak. Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, adını “Afgan Kız” fotoğrafıyla duyuran Amerikan belgesel fotoğrafçısı Steve McCurry, reklam fotoğrafçılığının “bir numarası” olarak görülen Mark Edward Harris, sanat elçisi ve başarılı foto muhabiri Hazel Thompson ile rock yıldızlarının fotoğrafçısı Robert M. Knight, deklanşöre bu kez Türkiye için bastı. Her biri çok sayıda uluslararası ödüle sahip ve dünyaca ünlü çalışmalara imza atan dört fotoğrafçı, 2014’te yurt dışında yürütülecek reklam kampanyalarında kullanılmak üzere, Türkiye’de mevsimin elverişli olduğu bölgelerde çekimlerini tamamladı.

40’ın üzerinde uluslararası ödüle sahip Steve McCurry, çekimlerini Pamukkale ve İstanbul’da gerçekleştirirken, Mark Edward Harris, Denizli-Pamukkale, Edirne, Erzurum, Şanlıurfa-Harran, Van, Mardin, Adıyaman, İstanbul, Kapadokya’yı fotoğrafladı. Hazel Thompson, fotoğraflarında Amasya, İstanbul-Yerebatan Sarnıcı, Safranbolu, Çorum-Hattuşaş, Sivas-Divriği Ulu Cami, Trabzon-Sümela Manastırı, Ayasofya, Antalya-Termessos, Karain, Damlataş, Düden, Manavgat, Kurşunlu, Aspendos, Perge, Side, Kale, Alanya Kalesi, Burdur-Sagalassos’u ölümsüzleştirdi. Led Zeppelin, Eric Clapton, Jeff Beck, Steve Vai and Carlos Santana gibi rock yıldızlarını fotoğraflayan Robert M. Knight ise bu sefer, Çanakkale, İstanbul, İzmir, Kapadokya ve Pamukkale için deklanşöre bastı.

National Geographic 125 yaşında Dünya tarihine adını yazan, sayısız ‘ilk’e imza atan National Geographic dergisi tüm dünyada 125. yıldönümünü kutladı. Kutlamalar kapsamında National Geographic Türkiye sayısında hazırladığı fotoğrafın gücü özel koleksiyon sayısının kapağında, ‹Afgan Kızı›nın daha önce görülmemiş bir karesine yer verdi. National Geographic Türkiye, bizi hiç gitmediğimiz yerlere götüren, görmediklerimizi gösteren, kendimiz ve gezegenle ilgili gerçekleri keşfetmemizi sağlayan fotoğrafın yesilay.org.tr

gücünü 125.sayısıyla kutladı. Dünyaca ünlü fotoğrafçı Brent Stirton’un sözü fotoğrafın günümüzdeki önemini açıklamaya yetiyor: “Fotoğrafçılık, dünyada yanlış giden şeylere karşı kullanabileceğimiz bir silah. Gerçeğe tanıklık etmekle eşdeğer.” Fotoğrafçı için fotoğraf makinası bir keşif aracı, iç dünyalara erişebilen bir pasaport. Görselleri ise, fotoğrafçılığın taşıdığı önemin kanıtı. Üstelik şimdilerde, bugüne dek hiç olmadığı kadar genişleyen etki alanıyla fotoğrafın gücü daha da artıyor. YESiLAY •

Mart 2014

53


KİTAP

kültür sanat

meryem o lcay

Akif’in Leylası Bir Millet Nasıl Kurtulur? Ergün Yıldırım

Osmanlı Şehri Turgut Cansever Timaş Yayınları

Etkileşim Yayınları

Mehmed Akif’in ne denli vatanını sevdiğini, aynı kara parçası üzerinde yaşıyorsak, aynı dine sahipsek, ihvan olmamız gereklidir görüşünü, insanların Ümmet bayrağı etrafında toplanmasının ne denli gerekli olduğunu, bütün hayatı boyunca ve de Safahat serisi boyunca bunu defaatle dile getirdiğini bilenler bilir. Ve geleceğin mimarları gençlere, bu ihvan meselesinde ne çok iş düştüğünü de bilir Akif severler. İşte buna, din ve vatan sevgisiyle bütünleşmiş, her hakkı gözeten nesil olan “Akif’in Nesli” denilir. Sağlam temeller üzerine inşa edilmiş bir geleceğin yapı taşları olan bir nesil. Bir de bunun dışında Akif’in hayali, “Akif’in Leylası” vardır ki, Ergün Yıldırım sosyolojik çerçevede, Akif’in biyografisiyle, onun ‘millet’ yani ‘ümmete’ olan sevdasını, bir millet okumasıyla anlatmıştır eserinde. “Akif’in Leylası” nedir, Mehmed Akif Ersoy ömrü boyunca İslam milletinden ne beklemiştir, beklentileri gerçekleşmiş midir gibi soruların cevaplarını kurcalayarak bulabileceğiniz bu eser, modern / post-modern sanat döneminde, İslamî sanat çizgisinden fire vermemek için efor sarf edenlerin ve bilhassa gençlerin, “İstiklal Marşı”nın kabulünün yaklaştığı şu günlerde, okunacaklar listesine eklemeleri gereken bir kitaptır “Akif’in Leylası”.

Aişe (r.a.) Sibel Eraslan Timaş Yayınları

Medeniyet seviyesinin en belirgin göstergelerinden birisi hiç şüphesiz kentlerdir. Yaşanılan kara parçası üzerinde topluluk oluşturan insanlar, fıtraten bir inanç ihtiyacı hissederler. İnançlarından ötürü de her topluluk kendine farklı kültürler oluşturur/geliştirir. Medeniyet göstergesi olan kentler de kültürlerin yansıması olarak doğar. Mesela; ‘ince düşünce’ denilince akla İslam, bu düşünceyi somut olarak yansıtan İslamî mimari denilince de Osmanlı mimarisi hemen beliriverir akıllarda. Asırlarca insanları barış içinde yaşatan ve İslam’ın yumuşaklığını içinde barındıran Osmanlı, bunu mimarisinde de göstermiş, insanı ve de bittabi doğayı “Yaradandan ötürü” sevip, sıfır tahribatla şehirlerini oluşturmuştur. Osmanlı’nın sahip olduğu mimari zevki ve de asıl olması gerekenin onların yaptıkları olduğunu savunan mimar Turgut Cansever; “benzeri çok az olan, müstesna bir kültür ürünü” Osmanlı Şehri’ni anlatmıştır okurlarına ve bu eserde Osmanlı’nın mimari üslupta göz önünde bulundurduğu şu tespitini belirtmiştir; “Şehrin imajı; İslam kültürlerinde cennet tasavvurunun bir yansımasıdır.”. Mimar namzetlerinin, taklitle bir işin yapılamayacağının farkında olan mimarlarımızın ve Osmanlı’nın o kendine hayran bıraktıran samimiyetinin izlerini arayanlar için okunması gereken değerli eserlerdendir “Osmanlı Şehri”.

Paradoks Bilimin En Büyük Dokuz Bilmecesi Jim Al-Khalili Domingo Yayınevi

Hanımlar, itibarları bakımından Asr-ı Saadet’te zirveye oturtulmuş, Peygamber Efendimiz (sav) tarafından adeta “kristale” benzetilmiş eşref-i mahlukatlardır. Yaratılmışların en şereflisi olmanın bittabi sorumlulukları ve bu kategoride olmanın bazı kuralları vardır. İslam da hanımlar için bu kuralları somut hale getirip, dört örneği gelecek neslin önüne sermiştir. Dört hanım arasında Peygamberimiz(sav) tarafından; “Seni kördüğüm gibi seviyorum” düsturuyla anılan Hz. Aişe validemiz (r.a.), acaba hangi özelliklere sahipti de, son Peygamber’in (sav) sevgisine ve de saygısına bu denli mazhar oldu, melekler ona selam durdu, Müslümanların öğretmeni oldu? Müminlerin annesi olan kutlu kadının anlatıldığı Aişe (r.a.), zamanın dipsiz kuyularına düşmemek için uğraşan, hayatın durmak bilmeyen dinamikliğinde benliğini unutan hanımlarına, Sibel Eraslan tarafından uzatılmış bir dal niteliğinde olup, hanımlık konusunda içinde zulmetler barındıranlara; “bağlılık, feda ve aşk” üçlüsünü hatırlatmaya niyetlenmiş bir eserdir.

54

YESiLAY •

Mart 2014

Bilim insanlarının hayatları, yaşam tarzları ve ortaya attıkları tezler, sordukları sorular, tezlerini ve sorularını oluşturan ortamlar, hep merak konusu olmuştur/olmaktadır. Bu insanların soruları her zaman aklın sınırlarını zorlayan sorulardan oluşmuş, inanan bilim insanları bu tür aklın sınırlarını zorlayan sorulara “gayb” olarak bakıp, gerisini Yaratıcıya bırakmışlardır. İngiliz Kraliyet Akademisi tarafından madalyalandırılan Prof. Jim Al-Khalili de “Paradoks” adlı eserinde, bu soruların oluşumunu ve sonucunda bazen ortaya çıkan acı ama gerçek bir durum “paradoks”ları, görelilik kuramı ve Einstein’in kuantumundan hareketle anlatmıştır. Bilimle alakası çok az olanları dahi eğlenceli yanıyla kendisine çeken bu eser, fazlasıyla aklımızı kurcalayıp, beyin fırtınasına kapı aralamıştır. Ama bilimin girdiği en renkli haliyle, bu kurcalamadan zevk almamızı sağlamaya aday bir eserdir.

yesilay.org.tr


yesilay.org.tr

YESiLAY •

Mart 2014

55


TİYATRO

kültür sanat

I

NEREYE? YOLCU Bu sezon birçok oyunda Ankara Devlet Tiyatroları’yla paralel bir seyir izledim ve bunu yazılarımda da dillendirdim. Derken bu ay yolum Ankara’ya düştü, ben de bu fırsat bu fırsat dedim ve imkân bulup bir oyuna gittim. Aynı oyunlar olmasa da, ismi Ankara’dakiyle oldukça uyumlu olan bir oyunu da İstanbul Şehir Tiyatroları’nda bulunca, bu ay iki oyunu beraber ele almak istedim. 56

YESiLAY •

Mart 2014

M u h ammet ce l ep

İkisi de 2013–2014 sezonu oyunlarından olan oyunlardan ilk olarak Ankara Devlet Tiyatroları’nda seyrettiğim “Nereye?” oyunuyla başlayayım. Hüseyin Alp Tahmaz’ın yazdığı oyun daha önce Emrah Eren yönetmenliğinde Diyarbakır Devlet Tiyatroları’nda seyirci karşısına çıkmış. Oldukça beğenilmiş olacak ki yönetmen Volkan Özgömeç oyunu Ankara’ya taşımış. Savaş, töre ve kapitalizm eleştirisi yapan oyunun konusu ve kurgusu oldukça ilgi çekici olmuş. Geleceğe dönük hayalleri olan; ama kendi ülkelerinde bunları gerçekleştiremeyen dokuz kişi son çare olarak Avrupa’ya gitmek isterler ve umut tacirlerinin ellerine düşerler ve bu uğurda günlerce bir konteynerde yolculuk ederler.

yesilay.org.tr


Gelelim ikinci oyunumuz “Yolcu”ya. Oyun Nazım Hikmet tarafından kaleme alınmış ve 77–78 yıllarında Savaş Dinçel yönetmenliğinde, Erdal Özyağcılar, Mustafa Alabora gibi usta isimlerin oyunculuğuyla sahneye aktarılmış. 94 yılında da Tarık Akan ve Müjde Ar gibi ünlü oyuncular tarafından beyaz perdeye aktarılmış. Bu sezon itibariyle de Yıldırım Fikret Urağ tarafından İstanbul Şehir Tiyatroları’nda tekrar seyirci karşısına çıktı.

Nereye? tiyatrosu

Kurtuluş Savaşı sırasında, ıssız bir tren istasyonunda geçen oyun, kış mevsiminde dünyayla bütün irtibatı kesilmiş üç kişinin (istasyon şefi, eşi ve makasçı) hayatlarını gözler önüne sermekte. Oyunda işlenen en temel iki mesajın şu olduğunu düşünüyorum: • Ortada bir kadın ve birden fazla erkek varsa, kadın ortamı ifsat eder. • Bu millet ne kadar insanlıktan çıkarsa çıksın, söz konusu vatanıysa en fenası dahi canını ortaya koymaktan zerre çekince duymaz.

Yolcu

Umuda yolculuk konteynerde devam ederken, oyunun aralarına serpiştirilen ve kahramanların geleceklerinden kesitlerin gösterildiği sahneler kurguyu çok özgün bir hale sokmuş. Oyunda konu güzel, hikâye ve kurgu da öyle; ama gelgelelim oyunun diyalogları bu güzellikten nasiplerini alamamışlar maalesef. Belki de oyunu vasat hale getiren tek olumsuz yanı da bu. Özellikle yoğun argo ve hakaret kullanımı ile ara ara yapılan bayat espriler, oyunun kalitesini oldukça zedelemiş. Gerçi seyircinin tepkisine baktığınızda (her hakarete ve argo kullanıma kahkahalarla gülündü maalesef) yapılan bu kullanımların karşılık bulduğu da aşikâr. Belki de bu durumdan cesaret alınarak argo bir hayli abartılmış. Oyunun diyaloglarındaki bu kenar mahalle ağzı bir tarafa bırakılırsa, oyun geneli itibariyle komedi ve dramı oldukça güzel harmanlamış; bu sebeple de iki saatlik süre boyunca sizi hiç sıkmıyor desek yeridir. Oyunculuklar da -Cemal/Cemalucci’nin oldukça yapmacık kalan oyunculuğunu saymazsak- oldukça başarılı olmuş. Nitekim şahsi kanaatim, eğer oyunun metni(özellikle de diyalogları) üzerinde çalışılırsa çok daha güzel bir yapıt meydana gelecek bir oyun “Nereye?”. Şuan itibariyle gittiğinize pişman olmayacağınız; ama gitmezseniz de çok bir şey kaybetmeyeceğiniz bir oyun kıvamında. yesilay.org.tr

Oyunun bende bıraktığı intibaya gelirsek; her şeyden önce 77–78 sezonundaki müthiş kadroyu görünce, oyunu o zaman izleyememiş olmama hayıflanmadım değil. Ama perde açılıp da karşımda Barış Dinçel’in harikulade bir iş çıkardığı sahneyi görünce fikrim kati suretle değişti. Barış Dinçel’i sahne tasarımında zaten başarılı buluyordum; ama çok net olarak söyleyeyim: şu güne kadar gördüğüm en başarılı sahneyi bu oyunda tasarlamış. Perde açılıp da oyun başlar başlamaz, sahne seyirciyi oturduğu yerden alıyor ve oyunun içerisinde bir yere koyuyor adeta. Emeğine sağlık. Keşke babası Savaş Dinçel’le birlikte sunsalardı bu oyunu bize… Üstüme bir borç olarak düşündüğüm bu girizgâhtan sonra oyunla alakalı birkaç kelam edeyim: Öncelikle doksan dakika süren oyunun ilk yirmi ila otuz dakikası insana buhran yaşatıyor adeta. Sahnede gördüğümüz müthiş kar manzarası da olmasa bu süre zor çekilirdi sanırım. Oyun istasyon şefi ve makasçının yalnız kaldıkları an itibariyle adeta bir kırılma yaşayıp seyirlik bir hale dönüşüyor ve atlı askerin oyuna dâhil olmasıyla ikinci bir kırılma yaşayıp tam anlamıyla tavan yapıyor. Oyunculuklar genel olarak başarılı; ama özel olarak atlı asker rolündeki Gün Koper’i de tebrik etmek gerek. Oyuna dâhil olduğu andan itibaren, saflığı ve samimiyetiyle seyircide hüzünlü bir gülümseme oluşturuyor ve bu başarılı temposunu oyunun sonuna kadar da istikrarlı bir şekilde götürüyor. Her ne kadar başlangıç kısmı biraz baysa da, sezon itibariyle 100. yaşına giren Şehir Tiyatroları’nın seyirlik oyunlarından olduğunu düşünüyorum “Yolcu” oyununun. Seyriniz bol ve anlamlı olsun… YESiLAY •

Mart 2014

57


SİNEMA

kültür sanat

Yapım Yılı: 2009 Tür: Dram, Aile Süre: 109 dk. Senaryo: Jeremy Leven, Jodi Picoult Oyuncular: Cemeron Diaz, Abigail Breslin, Alec Baldwin, Thomas Dekker, Sofia Vassillieva, Jason Patric

M B E T ÜL O LC AY

My Sister’s Keeper

Kız Kardeşİmİn Hİkâyesİ Mutlu ve huzurlu bir aile hayatları olan Sara (Cameron Diaz) ve Brian (Jason Patric) Fitzgerald çifti bir gün acı bir gerçekle karşılaşır. Kızları Kate lösemidir ve yalnızca birkaç yıl ömrü kalmıştır. Hayatları alt üst olmuştur ve acil olarak bir çözüm bulmaları gerekmektedir. Bunun üzerine çift Kate’e donör olması için bir bebek sahibi daha olmaya karar verirler. İlk yaptıkları

58

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


şey bebek Anna’nın göbek bağından alınan kanı kullanmak olur. Yıllar geçtikten sonra artık Anna’dan Kate’e kemik iliği nakli yapılması gerekmektedir. 11 yaşındaysa, Kate’in böbrek nakline de ihtiyacı vardır. Bu olanların üzerine Anna, ailesinin onu bu amaçla kullanmasından dolayı onlara dava açar. Bu karar tüm aileyi parçalamıştır, çünkü Kate’e böbrek nakli yapılmazsa ölecektir. Ancak Anna, ebeveynlerinin kendisi üzerindeki tıbbî haklarının sınırlanması amacıyla kentin en ünlü avukatı olan Campbell Alexander Alec Baldwin’a vekâlet vererek anne ve babasına dava açar. Kendisine bu girişiminde ağabeyi Jesse (Evan Ellingson) yardımcı olacaktır. Davaya bakan hâkim Joan De Salvo (Joan Cusack) yakın zamanda çocuğunu bir trafik kazasında yitirmiştir. Bundan sonra gelişen olaylar ve Kate’in yaşamı beklenmedik gelişmelerle doludur. Jodi Picoult’ın aynı adlı eserinden uyarlanan aile, dram türünde özel bir film Kız Kardeşimin Hikâyesi… Oldukça ağır, etik değerler taşıyan ve en önemlisi de duygusal yönü yoğun Amerikan filmi sizi baştan sona kadar kendinizden geçiriyor ve için için ağlatıyor. Çünkü dramatik filmlerin en önemli özelliği izleyiciyle bir bütün olması, anlatılmak istenileni tam anlamıyla karşı tarafa verebilmesidir. Dramatik, duygusal veya romantik filmlerde kendimizden bir parça görürüz, filmin akışına kendimizi bırakırız dolayısıyla da bu film için de kendini tam anlamıyla ifade edebilmiş diyebiliriz. Aile olabilmenin ve aile içi kenetlenmenin, dışarıya karşı verilen mücadelenin ne denli önemli olduğunu gözler önüne seren Jodi Picoult roman uyarlamasını izlerken kendimizi, aile hayatımızı sorgularken bulabiliriz. Kate’in dramı, anne-babanın çaresizliği ve Anna’nın zorlu bir süyesilay.org.tr

reçte bir kardeş gibi kırılgan olmaktan ziyade daha çok abla olgunluğu göstermesi filmin dikkate değer noktalarından biri. Filmin en can alıcı noktası hiç şüphesiz senaryosu dışında müzikleri ve tabi ki başrol oyuncularından yardımcı oyuncular ve figüranlarına kadar çok iyi bir oyunculuk performansı sergilemeleri. Filmin film olduğunu bildiğiniz halde, film yine de sizi o sanal kaosun, dramın içine alarak müthiş bir inandırıcılıkla sizi içine çekiyor ve olayları yaşayan sizmişsiniz gibi etkiliyor. Yaşadığımız hayatı ciddi anlamda sorgulamak için bir adım atmanızı sağlayacak bu filmi izlemenizi tavsiye ederim… YESiLAY •

Mart 2014

59


SİNEMA

kültür sanat

HALİT AKÇATEPE

R Ö P O R TA J S ü meyya O lC AY FOTO Ğ R A F F erd i n a z Koyu n cu

Yeşil Sahne’de Yeşilay gençliğiyle beraber tiyatrolarımızı oynardık.

5 yaşında sinema, 6 yaşında tiyatroya başlayan güzide bir oyuncumuz Halit Akçatepe. Eski, yeni tüm neslin gönlünde de Hababam Sınıfı’nın Güdük Necmi’si olarak da kalmıştır kendisi. Başarılı bir sinema hayatının yanı sıra gençlik yıllarının ilk tiyatro adımlarını da Yeşilay’ın Yeşil Sahne’sinde atmış. Bizler de Halit Akçatepe’nin evine konuk olduk ve ekranlarda gördüğümüz o doğal, genç ruhuyla kendisinden hem oyunculuk hayatını dinledik hem de Yeşil Sahne’yi.

60

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


Halit Akçatepe nasıl bir ailede doğdu? Rahmetli annem babam, Sıtkı-Leman Akçatepe de oyuncuydu. Rahat bir ailede yetiştim. Sinemaya başlangıcım ailem sebebiyle oldu diyebilirim. Annem daha oyuncu değildi ben ilk oyunumu oynadığımda. Babam iyi bir tiyatro oyuncusuydu. 1943 yılında bir film çekilecekti Nasreddin Hoca’nın Düğünü diye. Orada bir erkek çocuğa ihtiyaç olmuş, kimi çağıralım demişler. Sıtkı’nın oğlanı var, onu çağıralım dediler. Çağırdılar beni, koydular kamera önüne, bir daha da çıkarmadılar, orada kaldım. 1943’te ilk film. 5 yaşındayken… Erken başlamışsınız sinemaya. Oyunculuk hayatınız nasıl ilerledi? Babam benim oyuncu olmamı istemiyordu. Okumamı istiyordu. Ben de onun dediğini yaptım. Okudum. Saint Benoit Fransız Koleji’ni bitirdim. Ama sinemadan da koparmadı beni; setlerdeydim hep. Yardımcı olurdum babama. Çocuklu dönemimde mahallede birdirbir bile oynamamışımdır. Üç üniversite bitirdim. Babamın istediği her şeyi yaptım ama yine de oyuncu oldum. Babam da bundan dolayı “Gel ulan buraya okumuş serseri.” derdi. Babanız da oyuncu olmak için evden kaçmış. Ama diğer yandan sizin oyuncu olmanızı istememiş… yesilay.org.tr

Evet. Babamın da oyuncu olmasına izin vermemişler. O da kaçmış evden, oyunculuk yapmaya başlamış. Ama eve gidemiyormuş, çünkü almıyorlar eve. Babamın babası yok o zaman. Babamın babası çok erken öldüğü için amcalarıyla birlikte hep. İki sene eve gidememiş. Annesinin ısrarı üzerine eve gelmesine izin vermişler. Kendisi de şöyle anlatırdı: “Evladım kapıyı açıp içeri girdiğim zaman kendimi divan-ı harbe girdim zannettim”. Bütün amcalar, dayılar, kuzenler subay. Deniz subayı olan dayısı “Gel, affettik seni, ama şunu bil ki mesleğini çok güzel seçtin ama memleketini yanlış seçtin, bu memlekette senin yaptığın iş olmaz” demiş. Babanız bu şekilde devam etmiş yine de mesleğine… Allah rahmet etsin, çok severdi işini. Dinine de düşkün bir adamdı, namazını da kılardı, orucunu da tutardı. Ama Allah benim canımı sahnede alsın derdi. Düşün bu kadar dinine bağlı bir adam ama böyle söylerdi. Çünkü çok seviyordu işini. Profesyonel olarak oyunculuğa başladığınız yıllarda sinema sektörüne nasıl bir bakış vardı? İnanın, Türk sineması sektörü hiç bir zaman olumlu bir hale gelmedi, gelemedi. Çünkü sinema para ister. Para işidir, teknik işidir. O teknik Türkiye’de yoktu ki o zaman. İşte fotoğraf çekeceksin, kamerayı yükselteYESiLAY •

Mart 2014

61


SİNEMA

kültür sanat

ceksin, şimdi jimmy jib var ama o zamanlar öyle şeyler yok. Kamerayı masanın üzerine koyarlardı, masasının üzerine çıkardı kameraman, oradan çekerdi. Yani bu imkânlar içinde film çekilirdi. Para da yoktu. Ama yavaş yavaş, giderek çok daha güzel hale geldi. Çok daha iyi şeyler yapıldı teknikte.

Rıfat Ilgaz derdi ki: “Türkiye’de tedrisat sistemi değişmediği sürece Hababam Sınıfı daima tutacaktır.”

Senaryo, oyunculuk noktasında nasıl görüyorsunuz? Sinema olsun, televizyon dizisi olsun, bunların hepsi senaryoya bağlıdır. Önce senaryo olacak. Yani senaryo olmadan hiçbir şey yapılamaz. Ona oyuncu şeker katacak, tuz katacak, bal katacak… Ama senaryo yok. Yani yazan yok daha doğrusu. O zamanlar çok iyi senaristler vardı. Şimdi onlar kalmadı. Ama olsun, bir şey olmaz. Gene yapılıyor, sen ona bak. Yani filmcilik ölmüyor bir türlü. Bir ara sinema ölüyor gibi oldu cinsellik ön plana çıktığı için. Ama onu da atlattı Türk sineması. Gerçekten bu işi benimseyenler, iyi yapanlar

62

YESiLAY •

Mart 2014

hala daha devam ediyorlar. Daha güzel şeyler yapıyorlar. İnşallah daha güzelini yaparlar. Eskiden senaryo vardı dediniz. Bunların en iyi örneği Hababam Sınıfı. Halen daha gördüğümüzde, aile boyu karşısına geçer izleriz. Peki, o filmi cazip kılan ne idi? Aslında Hababam Sınıfı çok sevilen bir film olduğu için izleniyordu. Ama Hababam Sınıfı’na kadar ve ondan sonra da çekilen o kadar güzel filmler var ki... Peki, diğer filmleri niye bu kadar göstermiyorlar? Ben bunu Rıfat Ilgaz’a sordum. “Ya hocam, bu film çok seyrediliyor, niye böyle, bunun nesi var” dedim. “Evladım” dedi, “Türkiye’de tedrisat sistemi değişmediği sürece Hababam Sınıfı daima tutacaktır” dedi. Çünkü Hababam Sınıfı’nın temelinde tedrisatla alay var. Yanlış tedrisat var, yanlış öğrenci yok. Birinci filmde zaten bunu anlatıyoruz; yanlış tedrisat dolaysıyla öğrenci yanlışa gidiyor. Tedrisat sistemi değişmediği sürece Hababam Sınıfı daima tutacaktır evladım. Yeşilay’ın 1950’li yıllarda kurulmuş Yeşil Sahne’sinde de yer aldınız. Yeşil Sahne nasıl bir oluşumdu? Neler yaptınız bu sahne için? yesilay.org.tr


Ferdi Merter ile kurduk bu sahneyi. Yeşilay’a üye olmuştum. Ferdi de gelip üye oldu. Düşündük ne yapabiliriz diye. Ben oyuncuyum, Ferdi de oyuncu. “Hadi bir oyun yapalım” dedik. Bir tane oyun yaptık, olmadı. İkincisi de tutmadı. Bir türlü çıkartamadık sahneyi. Süt Kardeşler’i oynayalım dedim. Elimizde metin yoktu. “Ben yazarım” dedim. 5 yaşımdan beri izliyordum o oyunu zaten. Süt Kardeşler Türk tiyatrosunda en çok oynanmış oyundur. Çünkü çok güzel, çok güldüren bir oyundur. Babamlar her dönem bu oyunu da oynarlardı. Ben de izleye izleye demek ki kafamda yer etmiş, oturdum yazdım hepsini. Bu oyunu oynadık. Çok tuttu. Eminönü Halkevi’nde oynadık o zaman. Her oyunumuz da salon tıklım tıklım doluyordu. Böyle başladı Yeşil Sahne. Ben Yeşil Sahne’den ayrıldıktan sonra Ferdi devam etti oraya. Peki, bu sahnede nasıl bir sitem vardı? Yeşilay’daki diğer gençler o tiyatroya dâhil olabiliyor muydu? Tabi… Yeşil Sahne için Yeşilay’a üye olan gençler arasından seçiyorduk oyuncuları. Onlarla beraber oynuyorduk ve hepsi gayet iyilerdi. Hatırladığınız başka isimler var mı Yeşil Sahne’de oynayan? Cüneyt Türel, İzzet Günay, Şener Şen de yer aldı o sahnede. Ama başka ismini hatırlayamadığım çok kişi geçti o sahneden. Cüneyt Türel’le birlikte İstanbul Üniversitesi Gençlik Tiyatrosu’nda beraber çalıştık. O Yeşil Sahne’ye benden sonra gitti. Küçüktü çünkü biz Yeşil Sahne’deyken. Allah rahmet etsin, çok da iyi bir oyuncuydu.

Sinema olsun, dizi olsun; iyi bir senaryo olmadığı vakit düzgün bir şey de çıkmaz ortaya. Yeşil Sahne’de oyuncu yetiştiriyor muydunuz peki? Yeşilay gençlerinden seçiyorduk zaten oyuncularımızı. Haliyle onları eğitiyorduk da. Güzel şeyler de çıkıyordu ortaya. Şu da var; oyuncu yetiştirmek diye bir şey olmaz. Oyuncu ya vardır, ya yoktur. Yeşil Sahne’nin tekrar yeşermesini çok isterim. Topluma çok faydalı bir cemiyetsiniz. Bu sahne ile gençleri daha da kendinize çekersiniz. Gençler daha da gönülden bağlanır size. Oyunculuk hayatınızda birçok oyuncuyla aynı sahneyi paylaştınız. Siz de dahil olmak üzere bu isimler Türk yesilay.org.tr

toplumunun kalbinde yer etmiş kişiler. Tüm bu oyuncularla birlikte olmak nasıl bir duyguydu? Ben 5 yaşında sinemaya, 6 yaşında tiyatroya başladım. O zaman İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Çocuk Tiyatrosu bölümü vardı. Orada oynayama başlamıştım. 1945 yılında şehir tiyatrolarında Cyrano de Berjerak oynanacaktı. Bu oyunda Cahide Sonku, Süavi Tedu gibi isimler yer alıyordu. Yani şehir tiyatrolarının en büyük oyuncuları ordaydı. Ben bu kadar önemli oyuncuyla oyun sonrası selam veriyordum. O zamanlar küçüktüm. O selamlama hazzını sonra fark ettim. Onlarla beraber sahneye çıkmak çok farklı bir duyguydu. Sonra özel tiyatroya geçtim. Orda da ismini sayamadığım çok iyi oyuncularla beraber çalıştım. Çok oyun geçti hayatımdan. Bana ustan kim diye soruyorlar. Benim ustam kim var mı ya! O kadar çok ustadan yetiştim ki hepsi benim ustam. YESiLAY •

Mart 2014

63


k端lt端r sanat

A

LANYA


KÜLTÜR TANITIM

ARZU ÇERKEZ

A

ntalya’nın birçok yeri çeşitli medeniyet ve tarihsel esintilere beşiklik yaparken; Alanya ilçesinin de bundan geri kalmayacağını düşünüyor insan. Antalya’ya daha önce gitmiştim ama doğusuna gitmek nasip olmamıştı. Sıradan bir yazlık coğrafya diye düşünürseniz zannımca çok yanılacaksınız. Muhtemelen gezmek, keşfetmek için günleriniz az gelecektir. İster lüks otellere gidin isterseniz pansiyonlara…

Coğrafyası Akdeniz’in kıyı kesimlerinde yarımada şeklindedir, kuzeyinde ise Toros dağları uzanır. Tarihte Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devletlerine bölgede kale vazifesi alır. Alanya o kadar etkileyici ve insanı içine çeken bir havaya sahip ki, her taşın altındaki tarihi merak eder hale geliyorsunuz.

Şimdi seninle bakmak lazım kaleden aşağıya, Denizi Denizi görmek, derinlere dalmak vardı. yesilay.org.tr

Alarahan; Bir tarafı Alara Çayı ve yakınlarında Alara Kalesi olan kervansaray 1231 yılında Selçuklu sultanı 1.Alaattin Keykubat tarafından tarihi ipek yolu üzerine yaptırmıştır, fakat daha sonra derviş barınağı olarak kullanılmıştır, şimdilerde ise cafe-çarşı şeklinde kullanılmaktadır. Han üzerinde çeşitli şekiller ve aslan simgesi dikkat çekmektedir. “Kara ve denizin sultanı, Arap ve Acem ilkesinin sahibi” olarak nitelerken aslında “Rum, Şam, Ermeni ve Frenk memleketlerinin fatihi” unvanını da almıştır.

YESiLAY •

Mart 2014

65


KÜLTÜR TANITIM

kültür sanat

Alanya Kalesi’ne çıkmak biraz güç olsa da çıktıktan sonra içine düştüğünüz manzara ile ciddi bir seyre dalıyorsunuz. Kolay değil; denizden 250 m yükseklikte ve ayaklarınızın altında Alanya. Kalede 83 kule, 140 burç ve 400 yakın sarnıç vardır ve bunların bazıları ise hala kullanılmaktadır. Bu büyük gezinti yeri Tophane, Tersane ve Kızılkule’yi de içine alarak adeta bir müze görünümü sunar. Alaattin Keykubat sarayını burada

Kilikya bölgesinin kentlerini teşkil etmiştir. Alanya’da arkeoloji müzesi de vardır ve birçok kalıntı ile bilgiye buradan alabilir, bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Örneğin Colybrassus diğer adıyla Ayasofya, Roma döneminden kalma Toros dağlarında bulunur ve kalıntılarda dikkati çeken Medusa başı süslemeleridir. Hamaxia ise; İsa’dan sonra 2.yüzyılda varlığı olduğu düşünülmekte ve çok yönlü yerleşim yeri

yaptırmıştır. Kaleye araç ile çıkılsa da insan daha çok yürümeyi seviyor, çünkü kalenin aralarında hala yaşam var.

Bahar aylarında altın kumlar

olduğu kalıntıları da dikkat çekmektedir. Syedra’nın incelenen kalıntıların İsa’dan önce 7.yüzyıla kadar varlığının olduğu düşünülmektedir. Etrafı surlar ile çevrili olan kent, doğal su kaynakları ve sarnıçları vardır. Kentte tapınak, spor yerleri; akropol, agora, nekropol ve ev kalıntıları da bulunmaktadır. Eğer Arkeoloji Müzesine giderseniz birçok bilgiye ulaşacaksınızdır, tabi bunun yanında diğer üç müze olan İç Kale Müzesi, Etnografya Müzesi ve Atatürk Evi Müzesi de gezilecek mekânlar arasındadır.

Alanya’nın tarihi sadece Selçuklu izleri değil antik dönemi de barındırmaktadır. Alanya’nın doğusunda ve batısında birçok antik kentten kalıntı bulunmaktadır. Bazen bu kalıntılara kıyıda bazen de yamaçlara gezintiye çıktığınızda rastlayabilirsiniz. Bu kalıntılar Pamfilya ve

Özellikle bahar aylarında henüz kalabalık değilken Alanya’nın o güzelim altın sarısı kumlarında tadını çıkarabilirsiniz. Gerçi ilçede o kadar çok yerleşik yabancı nüfus var ki dört mevsim turizm canlılığı söz konusudur, bunun yanında gezerken bazen kendinizi o bölgeye yabancı bile hissedebilirsiniz.

Süleymaniye Camisi, kalenin zirve noktasındadır. Alaattin Keykubat tarafından yapılsa da zamanla yıkılmış ve Osmanlı döneminde Sultan Süleyman tarafından tekrar yaptırılmıştır. O yüzden caminin bilinen üç adı vardır: Alaattin, Kale veya Süleymaniye. Bunlar dışında Bedesten ve Darphane’de görülmeye değer yerlerdir.

66

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


yesilay.org.tr

YESiLAY •

Mart 2014

67


HOBİ

kültür sanat

Bu Çantayı kendİnİz de yapabİlİrsİnİz!

D

Düşünsenize bundan çok değil 15-20 yıl öncesine kadar herkes kullanacakları eşyaları, kıyafetlerini kendileri yaparlarmış. Hazır zaten yok, makine yapımı hiç yok… El emeği, göz nuru ile yapılan eşyalar hem çok değerli hem de çok kullanışlı olurmuş. Örneğin; Bir davet mi var? Hemen gidip elbiseleri için, kullanacakları çantalar için kumaş alırlarmış ve evlerinde, kendi elbiselerini ve çantalarını kendileri hazırlarmış. Ne kadar güzel bir şey değil mi? Aslında şimdi de bu nostaljiyi tekrar canlandırabiliriz. Mesela çantayla başlayabiliriz bu işe. Hem o kadar da zor ve masraflı bir meşguliyete girmeyeceğiz. Alışveriş merkezlerinde zoraki beğendiğimiz çantanın pek de içimize sinmediğini aşikârdır. Oysa kumaşını kendimiz alıp, kendimiz hazırlarsak çantayı hem öz güvenimiz artar hem de arkadaşlarımız arasında fazlası ile dikkat çekeriz.

68

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


Peki, bir çanta yapmak sanıldığı kadar zor mudur? Tabi ki hayır! Belki bir saatinizi bile almaz. Üstelik hiç zorlanmadan yapabilirsiniz. Nasıl mı? Kendimize kendi emeğimizle bir çanta edinmek için gerekli malzemeleri tamamlayın ve resimlerde gösterildiği gibi adımları tek tek izleyin. Üstelik bu modelde farklı renk ve boyutlarda çantalar da yapabilir ve çeşit çeşit kullanabilirsiniz.

1

7

2

8

3

9

Malzemeler 

Çantanızın hangi boyutta olacağıyla orantılı bir deri, kumaş parçası

Fular ya da kumaş parçası

Pense

Makas

Kulp (Tuhafiyelerde bulabilirsiniz.)

Delme gereci

Öncelİkle kumaşınızı daİre şeklİnde kesİn.

Fİyongunuzu geçİrebİlmek İçİn delme gerecİ İle delİkler açınız kumaşınıza.

4

5

Fİyongunuzu deldİğİnİz delİklerden geçİrİn ve bağlayın. 6 Çantanızın kulpunu takınız. Artık sizin de el emeği bir çantanız var, bu kadar basit. Güle güle kullanın.

yesilay.org.tr

10

Bu çalışmayı www.hobiblogu.com sitesi Yeşilay Dergisi için hazırlamıştır. Hobi Blogu sayfası birbirinden keyifli ve güzel hobi ürünleriyle artık her ay Yeşilay Dergisi’nde!

facebook.com/yenihobisayfasi

YESiLAY •

Mart 2014

69


A h met K ay n ar / S a l i h a B ü şra S e l ma n

SPOR

SPOR

Bir top hiç bu kadar hafif olmamıştı

BADMiNTON

70

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


T

üytop ya da badminton, raket ve bir tür tüylü topla oynanan tenis benzeri bir oyundur. Kaz tüyünden yapılma bir top ve raketle oynanan bir oyun olan Badminton, topun file üzerinden rakip alana atılması ve geri dönmesini sağlamak amacına dayanan bir spor dalıdır.

Tarihi M.Ö. 5. yüzyılda Çinliler, Badminton’un atası sayılan Ti Jian Zi adı verilen bir oyun oynarlarmış. Yine badmintona benzeyen bir oyun, 19. yüzyıl ortalarında Hindistan’da poona adıyla oynanıyormuş. Birçok açıdan günümüz badmintonuna benzeyen bu oyunu gören İngiliz subaylar, 1860 yıllarında bunu ülkelerine getirmişler. Beauford Dükü’nün kızları bu oyunu ilk defa Badminton Evi’nde oynamışlardır. Badminton ismi de bu salondan gelmektedir. Daha sonra, çeşitli ülkelere yayılan badminton,1934’te Uluslararası Badminton Federasyonu’nun kurulması ile yeni bir ivme kazanmıştır.1934’ten beri özellikle Çin ve Endonezya bu oyunda hayli başarılı olmaktadır. Badminton, ilk kez 1972 Münih oyunlarında olimpiyat sahnesine gösteri sporu olarak çıkmıştır. Yine, 1988’de Seul’de bir kez daha denenen badminton, 1992’de Barselona’da esas spor olarak ilk kez oynanmıştır. Asya ülkelerinin yanı sıra Danimarka ve İngiltere’de bu oyunda en iyi olan ülkeler arasında yer almaktadır. Badminton esasında atası sayılan sporlardan çok farklılaşmamıştır. Denebilir ki, 1800’lerde nasıl oynanıyorsa, bugün de aşağı yukarı o şekilde oynanmaktadır.

Badminton’u kimler oynayabilir? Badminton, kolayca öğrenilebilen, erkek ve kadın, yediden yetmişe, tüm yaş grubunda insanların yapabildiği ender spor dallarından biridir. Tenis oyunları grubundan olması nedeniyle rakipler arasında bir net (file) bulunur. Dolayısıyla herkes kendine ayrılan sahada oynar, topu (tüytop) oldukça zararsızdır, böylece yaralanma veya sakatlanma riski en düşük etkinliklerdendir. Her yaşta ve her performans düzeyinde oynanır ve zevk verir, kişiyi zorlamaz, aşırı yüklenmenin kötü sonuçları oluşmaz.

Türkiye’de Badminton Türkiye Badminton Federasyonu 31 Mayıs 1991 tarihinde kurulmuştur. 3 Kasım 1991 Tarihinde 104. üye sıfatıyla Uluslararası Badminton Federasyonu tarafından tam üyeliğe kabul edilmiştir. Türkiye Badminton Federasyonu’nun ilk başkanı İrfan Yıldırım’dır. 5 Aralık 1993 tarihinde ilk kez yapılan federasyon başkanlığı seçmelerinde ise Akın Taşkent yesilay.org.tr

göreve başlamıştır. A. Faik İmamoğlu’nun 1997-2004 yılları arasında iki dönem başkanlığı sonrasında, 2004 yılı Aralık ayında yapılan seçimlerde Murat Özmekik federasyon başkanlığı görevine gelmiştir. 2006 yılındaki özerklik sonrası 8 Eylül’de yapılan seçimlerde de Murat Özmekik ikinci defa Badminton Federasyonu Başkanlığına seçilmiştir. Ülkemizde kısa bir özgeçmişe sahip olmasına rağmen, badminton son derece zevkli ve mücadele gerektiren bir spor dalı olması sebebiyle toplumumuzun her kesiminde büyük bir ilgi görmüştür. Ülkemizde ilk kez düzenlenen ve Badminton Federasyonu’nun 1994 faaliyet programı içerisinde yer alan deplasmanlı Badminton Ligi Tespit Müsabakaları ise, 11 bölgeden 24 takımın katılımı ile 4-7 Nisan 1994 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Bu müsabakalar sonucunda 8 takım Badminton Ligine katılmaya hak kazanmıştır. Pek çok üniversitemizin yer aldığı Üniversiteler 1. ve 2. liginden başka, 10’u 1.Lig, 20’si bölgesel lig olmak üzere toplam 30 kulübün mücadele ettiği deplasmanlı Badminton Ligi’ne 2000 yılında, ilk defa uygulanan sistemle, minikler ligi de dahil olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı ve Badminton Federasyonu’nun ortaklaşa düzenleri Minikler, Yıldızlar, Gençler okullar arası yarışmaları ve ferdi Türkiye Şampiyonaları yanı sıra açık turnuvaların da düzenlediği Badminton sporu büyük bir hızla gelişme göstermektedir. www.badminton.gov.tr YESiLAY •

Mart 2014

71


YEMEK

E s a t Ö Z ATA Beykent Üniversitesi Aşçılık Program Başkanı Gastronomi ve Mutfak Sanatları Öğr. Gör. AŞPAFED Milli Takım Direktörü @esatozata

Her ay Yeşilay Dergisi’ndeyim! Bağımlılık cümlesi ilk bakışta sert bir kelime gelebilir; lakin iyiye doğruya doğru bir eylem gerçekleşirse işte o zaman çok yumuşak bir cümle haline gelebilir. İşte benim bağımlılığım; yemek yapma tutkusu. Yıllardan beri aldığım eğitimler, yurt içi ve yurt dışında kazandığım onlarca madalyalar… Yemek pişirmenin büyüsü, lezzeti, verdiği haz… Hepsi birleşince adı sizde ne olur bilmem ama bende Bağımlılık oluyor! Yıllardan beri Yeşilay üstlendiği görev ile insanoğlu daha sağlıklı, daha keyifli, daha huzurlu nasıl yaşayabilir olmasını sağlamak için bu görevi son derece başarılı bir şekilde sürdürmektedir. Bundan böyle her ay bu sayfada lezzetli tariflerim ve mutfağa dair bilgilerimle sizlerle olacağım. Hayatınızdan sağlık… Ağzınızdan lezzet hiç eksik olmasın…

72

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


KEREVİZ VE HAVUÇ SALATASI ÜZERİNDE

BALKABAKLI ve TULUM

PEYNİRLİ BÖREK Malzemeler Salata için:

Börek için:

1 adet kereviz

2 adet yufka

2 adet havuç

200 gr balkabağı

1 adet limon

Taze otlar, kekik, biberiye

100 gr tulum peyniri(Erzincan veya İzmir)

2 diş sarımsak

Taze kekik-fesleğen

Zeytinyağı

Bir tutam tarçın

Tuz-karabiber

Tuz-karabiber

Sıvıyağ

Hazırlanışı İlk olarak havuçlar ve kerevizler hiç bir işleme maruz kalmadan çiğden rendelenir. Derin bir kapta havuç, kereviz, zeytinyağı ve taze otlar eklenip tuz ve karabiberle ve sarımsakla son lezzeti verildikten sonra kenara alınır. Börek için yufkalar 3-4 parmak kalınlığında, ince uzun 20-25 cm uzunluğunda kesilir. Börek harcı için balkabakları az bir miktar su ile haşlanır. Derin bir kapta bir çatal yardımı ile ezilir. Balkabakları soğuduktan sonra peynirler üzerine rendelenir. Bir tutam tarçın, taze kekik, taze fesleğen, tuz karabiber ilave edilip harcı tamamlanır. Harçtan bir miktar yufkaların baş tarafına konulup muskalar seklinde sarılır. Uçları yumurta beyazı ile yapıştırılır. Kızgın yağda veya üzerine mutfak fırçası yardımı ile yağ sürülüp 200 derecelik fırında kızartılır. Servis tabağının altına yapmış olduğumuz salatayı üzerine kızarttığımız börekleri koyup ılık servis edin.

Afiyet olsun…

yesilay.org.tr

YESiLAY •

Mart 2014

73


Hİlal-İ Ahdar

ar i f ç i f ç i

74

YESiLAY •

Mart 2014

yesilay.org.tr


Sayı 33, 30 Mart 1341 (1925) Pazartesi

Nikbinlik (İyilik Hali) ve Cesaret Amerika’da psikoloji ve filozofiye istinaden (Kristiyanis) mektebi salikleri birçok hastalıkların tedavisi için tek bir serum bulmuşlardı. Bu serumun tesir-i şifa bahşasına o kadar mutmain idiler ki onunla en gayr-i kabil-i şifa hastalıkların saratan gibi illetlerin bile iyi olacağını iddia ediyorlardı. Bu kanaat güya bu mektep saiklerini büyük müesseseler açmaya ve usul tedavilerini birçok şakirtlere öğretmeye kadar vardırmıştı. Hele bu mekteplere devam ederek şifayab olan hastalar o kadar çok, bu usul-i tedaviye afiyetlerini medyunların şükranı o kadar gürültülüydü ki birçok erbab-ı fennin nazar-ı dikkatini celp etmekten hali kalmıyordu. Bunlar basit üfürükçü ve sihirbazlar yahut nebatatla hastalıkları iyi eden şarlatanlar da değildi. Mamafih hayatiyat ilminin esaslarına riayet ederek bir serum keşfedecek kadar mütefennin de sayılmazlardı. Hatta mesmerizm ve bredizm (hipnotizma ile tedavi etmek) devrelerinden sonra bir zaman pek makbul bir usul-i tedavi olan hipnotizmaya da müracaat etmiyorlardı. Ne manyetizör, ne hipnotizörlerdi. Basit bir şarlatan da telakki edemezdik. Tarz-ı tedavilerine kendilerinin büyük bir itimat-ı kalpleri olduğu için bir doktorun saliki, bir prensip sahibi adamlardı. Şifa-bahş tesirlerinden istifade eden hastaların niklere vardığını bir daha tekrar edelim… O halde bu kadar müthiş hastalıkları izale eden bu ilaç neydi? Bir ameliyat mı? Bir serum mu? Veya ifrazat-ı dahiliyeye istinaden tatbik edilen bir oputerapi (tedavi-i biluzuv) miydi? Hayır. Bunların hiçbiri değildi. Büyük mekteplerin iddiasınca hastalıkların çoğu korkudan ileri geliyor. Hasta olacağım ve ölüm korkusu adamda bu gibi tezahüra-

yesilay.org.tr

ta sebep oluyor. Hastalık bir adama kendi kendine veya hariçten bir telkin yüzünden geliyordu. Bu gibi hastalıklardan kurtulmak için en müessir ilaç da hastaya ümit ve cesaret aşılamaktır. İnsan kabil-i telkindir. İnsanın birçok seciyeleri fıtri olmakla beraber muhitinden ilave olunmuş pek çok şeyler de vardır. Şark muhitinde yetişenler daha sıkılgan ve utangaçtır. Rumelililer sözlerini yaya yaya başını sallayarak ciddi ve ağır konuşur. Lazlar çok ve süratli söylerler. Telkinin tesirini daha şahsi düşünelim. Çoğumuz kendimizdeki şöhrete ve kabiliyete herkesten sonra iman ederiz. Bizde görülen hal şayan-ı medh ise muhitimizden aferinlere layık oldukça kalbimizde iptidaen bir şüphe hasıl olur. Bilahare tekrar eden bu telkinler bize böyle bir kanaat getirir ki biz bir şeyiz. En lüzumsuz ve kıymetsiz şeylerin propaganda tesiriyle nasıl halk nazarında yükseldiğini görüyoruz. Tabi bu kanaati hasıl etmekte muhitin şehadetlerine inanmanın tesiri vardır. Fakat doğruluğuna inanmadığımız şeylerde de zamanla, telkin tesiriyle bu kanaat hasıl olmaya başlar. Mesela her günkü gibi pek zinde uyandığımız bir sabah ilk rast geldiğiniz dostunuz size dese ki bugün pek zayıf görünüyorsunuz. Acaba uyumadınız mı? Bu sözü hemen reddeder ve her zamanki gibi afiyette olduğunuzu söylersiniz. Bu telkin sizde hiçbir nahoş tesir yapmadan geçer gider. Yarım saat sonra tesadüf edeceğiniz birkaç dostunuz tesadüfle veya laf olsun diye ayni şeyi söylerler. Kalbinizde bir şüphe uyanmaya başlar. Birkaç defalar dediklerinin doğru olup olmadığını tetkik için aynaya koşarsınız.

(devam edecek)

YESiLAY •

Mart 2014

75





Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.