KÖPRÜ_8

Page 1

ÖPRÜ Kostenlos / Parasız!

Yıl:3,Sayı: 8 , Nisan, Mayıs, Haziran 2012

8. Sayının ANA SPONSORU

Bölgenin en iyisi

ADANA [01]

İş Hukuku

Beyin Tümörü

Enerji vergisi


ÖPRÜ Kostenlos / Parasız!

Yıl:3,Sayı: 8 , Nisan, Mayıs, Haziran 2012

8. Sayının ANA SPONSORU

Bölgenin en iyisi

ADANA [01]

İş Hukuku

Beyin Tümörü

Enerji vergisi


ÖPRÜ Kostenlos / Parasız!

Yıl:3,Sayı: 8 , Nisan, Mayıs, Haziran 2012

8. Sayının ANA SPONSORU

Bölgenin en iyisi

ADANA [01]

İş Hukuku

Beyin Tümörü

Enerji vergisi


ÖPRÜ Kostenlos / Parasız!

Yıl:3,Sayı: 8 , Nisan, Mayıs, Haziran 2012

8. Sayının ANA SPONSORU

Bölgenin en iyisi

ADANA [01]

İş Hukuku

Beyin Tümörü

Enerji vergisi


mteleri...

WERBEAGENTUR

700 * başlayan fiyatlarla

ÜCRETSİZ Bilgilendirme ve Planlama Size Uygun Proje ve Ücretlendirme

ab

*

2 YIL GARANTİ ÜCRETSİZ 2 YIL Servis

BİZİ AR

!!! KÖPRÜ ÖZEL

** Abbildungen Ähnlich

4 lü komple Sistem

**

EYİN!

R VERM N KARA

AMADA

Müşteri memnuniyeti Kaliteli Malzeme Sağlam İşcilik Satış sonrası Hizmet

www.live-security.de

KAMPANYA

Benzstr. 1 41836 Hückelhoven

a Iphone ve Android Türkiye ve tüm Dünyad e imkanı Cep Telefonundan izlem

Mobil: 0172 - 90 54 200 0152 - 03 58 58 58

Tel. 02433 - 458 68 30

Fax 02433 - 458 68 32

info@live-security.de

ÖPRÜ

Siste Live Security; Güvenlik


ÖPRÜ IMPRESSUM/KÜNYE Sahibi: KÖPRÜ Werbeagentur UG

Nisan, Mayıs, Haziran

Editör‘den

Köprü 8

Hasan ŞAHİN

BAHARA MERHABA DERKEN

(haftungsbeschränkt)

Dizgi ve Grafik Tasarım: KÖPRÜ Werbeagentur UG Posta Adresi: Dürener Straße 17a 52428 Jülich Telefon: 02461- 937 13 63 Fax: 02461- 937 13 61 İlanlarınız için: BÖLGE Temsilcileri bakınız: Sayfa 29 e-mail: info@yenikopru.de Yayın Kurulu: Hasan ŞAHİN, Mustafa YILDIRIM, Av. İbrahim ÇAVDAR, Dipl. Kfm. İbrahim GÜGEN, Ahmet TOLUNALP, Dr. İsmail ALTINAY KÖPRÜ Dergisinin bütün yayın hakkı KÖPRÜ Werbeagentur UG‘ye aittir. Yazılardan yazarlar sorumludur. Website: www.köprü.de Email: info@yenikopru.de Dergimizin değeri 3,00 Euro‘dur. Şu anda parasız dağıtılmaktadır. ABONELİK Düzenli abone olmak isteyenler, posta ve işlem parası olarak yıllık 5,00 Euro ödedikleri takdirde dergimiz evlerine gönderilecektir. Abone olmak isteyenlerin abone@yenikopru.de adresine email ile bilgilerini göndermesi gerekmektedir. Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. İzinsiz alıntı yapılamaz. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verenlere aittir.

DERGİMİZİN HİTAP ETTİĞİ ŞEHİRLER Başlangıçta Köln, Aachen, Düren, Mönchengladbach ve çevresine hitap eden dergimiz, şu anda NRW çapında diğer büyük şehirlerde de dağıtılmaktadır ve hizmet ağını gittikçe genişletmektedir.

S e v g i l i ok uy uc u l a r, Su g ibi a k ıp g id en z a m a n iç i nd e i n i ş ler, ç ı k ı ş l a r, a c ı l a r, t at l ı l a r, hü z ü n ler ve s e v i nç ler he p bi r a hen k iç i nd e s e y re d er g id er. Gü z e l i g ü z e l k ı l a n, ç i rk i n i n s e v i m si z l i ğ id i r. Bi r k ı ş me v si m i n i ger id e bı r a k m ı ş ol m a k , merh a b a d e d i ğ i m i z b a h a r ı d a h a bi r t at l ı d a h a bi r s e v i m l i h a le ge t i r me k t e d i r. Hay at ı n bu du rdu r u l a m ay a n a k ı ş ı , ay n ı z a m a nd a yen i l i k ve t e k a mü lü d e b er a b er i nd e ge t i r me k t e d i r. 3 ayd a bi r y ay ı n l a nd ı ğ ı h a ld e 8 . S ay ı s ı n a u l a ş a n D er g i n i z KÖPRÜ d e bu t e k a mü lü y a ş a m a n ı n z e v k i n i t at m a k t a d ı r. A r t ı k d a h a em i n a d ı m l a rl a i lerleme k t e , d a h a s a ğ l a m yere b a sm a k t a ve d a h a ç ok t a n ı n m a k t a d ı r. G e l i nen nok t ay ı ye t erl i bu l m a k ş üphe si z mü m k ü n d e ğ i ld i r, f a k at a r t ı k KÖPRÜ D er g i si iç i n k ı ş dönem ler i n i n ger id e k a ld ı ğ ı , b a h a r ç iç e k ler i n i n a ç m ay a b a ş l a d ı ğ ı d a s e v i nd i r ic i bi r gerç e k t i r. „Üç ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ yer i ne „ Ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ ol a r a k ok uy uc u k a r ş ı ş ı n a ç ı k m a z a m a n ı d a i n ş a a l l a h u z a k d e ğ i ld i r. Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e oldu ğ u mu z bu 3 ay l ı k z a m a n d i l i m i nd e m a d d i b a h a r ı y a ş a d ı ğ ı m ı z g ibi, h ay at ı m ı z ı n m a ne v i b a h a rl a r ı nd a n ol a n üç ay l a r ı d a id r a k e t m i ş ol a c a ğ ı z . 2 2 M ay ı s 2 012 S a l ı g ü nü mü b a re k R e c e p ay ı n ı n 1. Gü nü nü id r a k e d e c e ğ i z . Bu nu 2 4 M ay ı s 2 012 Per ş emb e g ü nü id r a k e d e c e ğ i m i z R e ğ a ib k a nd i l i t a k ip e d e c e k . 16 Ha z i r a n 2 012 Cu m a r t e si g ü nü a k ş a m ı nd a M i r a ç k a nd i l i i le mü ş er re f ol m a n ı n h a z z ı n ı t a d a c a ğ ı z . 21 Ha z i r a n 2 012 Per ş emb e g ü nü Ş a b a n ay ı n ı n 1. Gü nü ne g i r m i ş ol a c a ğ ı z . Bu mü n a s e b e t le , üç ay l a r ı n ı z ı ve k a nd i l ler i n i z i d e ş i md id en t e br i k e d er i z . Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e ol m a k , bi z e g üç ve ener ji ver me k t e d i r. He pi n i z i en d er i n s ay g ı ve s e v i g i ler i m i z le s e l a m l ı yor u z . Köprü Dergisi ile çalışmak ve

KÖPRÜ UG

Para kazanmak ister misiniz?

Dürener Straße 17a 52428 Jülich

bize e -mail ile ulaşın! info@yenikopru.de

Tel: 024 61 937 13 63 info@yenikopru.de

3


4

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İÇİ N D E K İLE R

3 Editör‘den 5 Güldeste (Sessiz Gemi- Yahya Kemal Beyatlı) 6-8 Haberler 9 Enerji Vergisi -

Dipl. Kfm. İbrahim Gügen

10 İnanç Dünyamız 11 Delikanlılık- Dr. Mustafa Özgen 12 Tarihe Yön Verenler- Kutalmışoğlu Süleyman Şah 13 Kadın ve Aile

14 İş Hukuku- Av. İbrahim Çavdar 15 Kültür ve Sanat- Çini Sanatı 16-19 Kapak Konusu- İbn-i Sina 20-21 Sağlık- Beyin Tümörü Dr. İsmail Altınay 22-25 İl İl türkiye- ADANA

26-27 Çocuk Kulübü 28-29 İş Rehberi 29 Dağıtım Noktaları ve Bölge Temsilcileri

İŞ REHBERİ Sayfamızı gördünüz mü? Müşteri ile işvereni buluşturan sayfa! S. 36-37

UFUK TURU Osman DOĞRU

TÜRKMANCA Evet yeni bir dilden bahsediyoruz; Türkmanca. Gerçi henüz grameri, kuralı, artikeli partikeli yok; ama olsun... Almanya’da yaşayan türkler arasında bal gibi konuşuluyor ve de anlaşılıyor. Türkçe almanca karışımı kırma bir dil. Almanca aksanı ile teleffuz edilen türkçe kelimeler de pek bir hoş oluyor hani... Almanya’ya gelen ilk kuşak, belki de daha fazla kelime ezberleyebilmenin gayretiyle, “İş ve işçi bulma kurumu” yerine „Arbeitsamt”, hastane yerine “Krankenhaus”, bisiklet yerine „Fahrad“ demek gibi birçok almanca kelimeyi türkçeye katmışlar, onları da türkçe aksanıyla bir güzel teleffuz etmişlerdi. „Bescheinigung“ yerine „Beşe onluk“ demek gibi farkında olmadan espriye kaçan bazı kelimeler olduysa da bu da işin tuzu biberiydi. Almanya’ya ilk geldiğim 1980 yılında, tanıdığım bir türk aileye misafir olmuştum. Evin hanımı çocuğundan bahsederken bir ara: „Bizim oğlan geçenlerde Fahrad’la unfal yaptı“ demişti de epey düşünmüştüm. Acaba bu oğlan ne ile ne yaptı diye. Cahilliğime verirler diye utancımdan da soramamıştım. Şöyle bir hadise nakledilir: Uzun zaman almanya’da kalan yaşlı bir hanım Türkiye’de bir adres sorma ihtiyacı hisseder. Kendisini Almanya’da zannederek, önüne çıkan bir kıza yönelir ve: -Kızım türk müsün? der. Türkiye’de böyle bir soru ile karşılaşan kız şaşkınlıkla cevap verir: -Ne demek istiyorsun teyze? Tabii türküm! Kadın baltayı taşa vurduğunu anlar ve hatasını düzeltmek için: -Schuldigung! der. Şimdiki kuşak (ikinci ve sonraki nesil) ise türkçenin içine almanca kelimeler katmak yerine, almancanın içine türkçe kelimeler koyarak daha bir geliştirdiler, daha bir hoş hale getirdiler Türkmanca’yı. Dinlemesi bile ayrı bir zevk. İki kelime türkçe konuştuktan sonra bir sayfa almanca döktürüveriyorlar. Bu durum, Türkmanca’nın faziletinden mi, konuşandaki türkçe kelime haznesinin yokluğundan mı, Almanca kelime haznesinin çokluğundan mı bilinmez... Ama bilinen bir şey varsa o da bir kültür erozyonu ile karşı karşıya olduğumuz.


S ES S İ Z G EM İ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden Yahya Kemal Beyatlı


6

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

Belediye Başkanı 25 kişilik ekibi ile DİTİB HÜCKELHOVEN CAMİİNİ ZİYARET ETTİ H ÜC K E L HOV E N 24.01.2012 Salı günü Hückelhoven Belediye Başkanı sayın Bernd Jansen, birim amirleri ve belediye memurlarından oluşan 25 kişilik grupla Hückelhoven DİTİB camiini ziyaret etti. Camiin tanıtımından sonra cami yetkilileri tarafından ziyaretçilere çay, börek, pasta ve tatlı ikram edildi. Samimi ve sıcak bir atmosferin hakim olduğu sohbet bölümü yaklaşık 3 saat sürdü. Misafirler oldukça memnun ve bilgilendirilmiş bir şekilde camiden ayrıldılar.

Cami başkanı Adem Onur; „Bizlerle birlikte görev alan dialog sorumlusu genç kardeşlerimize ve bizlerden desteklerini eksik etmeyen halkımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. DİTİB Hückelhoven Camii olarak Hückelhoven Belediyesi ile Dialoğumuz uzun yıllardan beri sürmektedir. Gelecek zamanlarda da beraber

gerçekleştireceğimiz projelerimiz ve Belediye Entegrasyon sorumlusu sayın Scmtitz‘le çalışmalarımız olacak. İleriki tarihlerde Belediye Başkanı Sayın Bernd Jansen bizleri Belediye ye davet edecek ve Belediye hakkında bilgiler verecek“ dedi.

Haydi gençler polisliğe! Sağdan sola: Komser Sinan Zengin, Komser Aliye Albayrak, Başkomser Mehmet Karapınar ve Komser Ümit Yağmur Köln Emniyet Müdürlüğü, Türk gençlerini polis olmaya teşvik etmek için Almanya‘da bir ilke imza atarak Türkçe etkinlik düzenledi. Emniyet Müdürü Wolfgang Albers‘in katılımcı Türk gençlerine, geleceğin polisleri diye seslendiği etkinlikte yetkililer, göçmen kökenlilerin polis olmasının devletle göçmenler arasında güveni arttıracağı, entegrasyona büyük katkı yapacağı fikrinde birleşti. Türk vatandaşı komiser Emine Tayfur sunumunda, KRV eyaletinde Türk vatandaşı kalarak da polis olmanın mümkün olduğunu, 38 yaşına kadar başvuru yapılabileceğini bildirdi. Türk-Alman Dostluk Derneği‘nin girişimiyle Köln Emniyet Müdürlüğü‘nde düzenlenen etkinliğe, Türkiye‘nin Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Türk-Alman Dostluk Derneği yöneticisi ve KRV Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek‘in yanı sıra polisliğe ilgi duyan çok sayıda Türk genci ve velisi katıldı.

Türklere kapı açık Etkinlikte komi- göre bu hala çok düşük“ dedi. ser Emine Tayfur‘un yanı sıra, Türk İmkanlardan yararlanın kökenli başkomiser Mehmet KarapıToplantının önemine dikkat çeken nar, komiserler Ümit Yağmur, Aliye Başkonsolos Basa ise, „Polislik mesleAlbayrak ve Sinan Zengin izlenim ve ğinde daha fazla Türkün yer alması getecrübelerini anlattı, polis olmalarınrek. Resmi makamlarda memurluklara dan dolayı gördükleri saygı ve takdiri gelmelerine de destek veriyoruz. Katıdile getirerek gençlere polis olmalarını lım noktasında kendimizi göstermelitavsiye etti. Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Köln yiz. Türkler entegre olma ve kendileEmniyet Müdürü Wolfgang Albers, rine uzanan bu eli tutarak, bu imkanı Köln nüfusunun üçte birinin göçmen değerlendirme arzusu içindedirler. kökenli olup en büyük göçmen gru- Emniyet Müdürlüğünün bu girişimini bunu Türklerin oluşturduğunu ha- çok önemli buluyorum“ açıklamasına tırlattı. Albers, „Toplumu tanıyan ve sözlerinde yer verdi. Türk-Alman Derneği Başkanı Tayfun Keltek ise konuştoplum için angaje olacak poKöln masında etkinlik için derneğin lisler arıyoruz, onun için Emniyet yaptığı çalışma ve çabalarTürk kökenliler olarak Müdürlüğü, Türk dan bahsetti. Başvuru için size yöneliyoruz. Sizler gençlerini polis olmaya temiz bir sabıka dosyasıpoliste Türk kökenlileteşvik etmek için Almanya‘da nın ön şart olduğu meslek ri temsil edebilirsiniz. bir ilke imza atarak, Türkçe için www.polizei.nrw.de Şimdiye kadar polis etkinlik düzenledi. Emniyet sitesi üzerinden başvuru eğitimi alanlarda yüzyetkilileri, gençlere yapılabildiği gibi, yetkililer de 8‘lik göçmen oranına tarafından birebir bilgi veripolislik mesleğini ulaşmayı başardık ama, lerek yol gösterilmekte. anlattılar Köln‘deki göçmen oranına


HABE R LE R

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

7

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR VE İKİ ÖNEMLİ UYARI T.C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Bilindiği ü z e r e 2011-2012 eğitim öğretim yılı sonrası Türkiye‘de öğrenim görmek isteyen gençlerimizin denklik işlemleri için başvuruları ve YÇS sınavı heyecanı çok kısa bir zaman sonra başlayacak. Başkonsolosluğumuzun Eğitim ve Çalışma Ataşeliklerine yapılan başvurulardan; Almanya‘dan ülkemize giderek eğitim öğretimine devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu ve bu sayının her yıl giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bu sayısal artışın ana nedenlerinden birisinin, Türkiye‘nin ekonomik gelişimine paralel olarak, yurtdışında yaşayan Türkler için çekiciliğinin artmasıdır. Bu artış sosyal bilimciler ve göç uzmanlarınca Push-pull (İtme-Çekme) sendromu olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, çevrenizdeki insanlarla yapacağınız görüşmelerde de tespit edebileceğiniz gibi, emekli olduktan sonra yaşamına Türkiye‘de devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu da aşikar bir gerçektir. Bu gelişmelerden hareketle, Almanya‘da ikamet hakkı sahibi vatandaşlarımızın, uzun süre (altı aydan

İR Tahsin ÖZDEM

fazla) Türkiye‘de kalmaları durumunda, kendileri açısından ortaya çıkabilecek birtakım mağduriyetler söz konusu olabilir! Bu tip sıkıntıların yaşanmaması için vatandaşlarımızın iki önemli hususa dikkat etmeleri büyük önem taşımaktadır. Bilinenin aksine, altı ayda bir kısa süreli giriş-çıkış yapmak İkamet hakkınızı korumaz! -Türkiye‘de öğrenim görecek gençler veya Almanya‘da emekli olup (sosyal yardım almayan) vatandaşlarımızın 6 aydan fazla Türkiye‘de kalmaları durumunda Almanya‘daki ikamet haklarını kaybetmemeleri için önceden yabancılar dairesine başvurarak 30.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren İkamet Kanunu‘nun (Aufenthaltsgesetz) 51. maddesine göre bir belge almaları gerekmektedir. Bilindiği üzere İkamet Kanunu (Aufhenthaltsgesetz) uyarınca, yabancı uyruklu bir kimse, Federal Almanya dışında (önceden izin almaksızın) bir takvim yılı içerisinde aralıksız 6 ay 1 gün kalırsa, Federal Almanya‘daki tüm yasal ikamet haklarını kaybeder. Bir şehir efsanesi gibi vatandaşlarımız arasında yayılan ve yanlış bilinen

kanaatin aksine, 6 ayda bir kısa süreli giriş-çıkışlar da kişinin Almanya‘daki ikamet hakkını korumaz! Sosyal Güvenlik Sözleşmesi‘nin sizlere sağladığı kolaylıkları değerlendirin! - Vatandaşlarımız arasında pek bilinmeyen diğer önemli bir husus da sağlık tedavi hizmetlerinden faydalanma konusudur. Bilindiği üzere Türkiye ve Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi halen yürürlükte olup, bu sözleşme vatandaşlarımıza sosyal güvenlikleri açısından çok büyük kolaylıklar ve imkanlar tanımaktadır. Almanya‘da yasal hastalık sigortası bulunan (Krankenversicherung) bir kişinin uzun süre Türkiye‘de kalması durumunda gerekli belgelerini tanzim ederse Türkiye‘de ayrıca bir hastalık sigortası yaptırmasına gerek kalmaz. Örneğin, Almanya‘da hastalık kasanızdan alacağınız T/A 11 Formülerinizi Türkiye‘ye gittiğinizde ildeki Sosyal Güvenlik Merkezi‘ne ibraz ederek size verilecek belgelerle Sosyal Güvenlik Kurumunun Türkiye‘de sağladığı ücretsiz sağlık hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle.

MEHMET YILMAZ BÖLGENİN EN İYİSİ SEÇİLDİ Almanyanın seçkin ve saygın yerel gazetelerinden birisi olan „Rheinische Post”, gazetenin dağıtıldığı şehirlerde „En iyilerimiz” adı altında bir seçim yaptı. Gazete, bu şehirlerde önce 5 aday belirledi. Daha sonra okuyucularından mektup veya internet üzerinden bu adaylardan en iyisini seçmelerin istedi. Gazetenin seçtiği kişiler arasında Türkiye kökenli ve Heinsberg/ Hückelhoven şehrind e k i

VIKZ Camiinin Halkla ilişkiler sorumlusu olan Mehmet Yılmaz, madencilerin efsane sendika başkanı Bay Sonnen olmak üzere milletvekilleri ve papazları da geride bırakarak „Bölgenin en iyisi” olma başarısını elde etti. Sonuçların kendisi için çok büyük bir sürpriz olduğunu ifade eden Mehmet Yılmaz; başta büyük şehir Belediye Başkanı olmak üzere kendisini tebrik eden Hückelhoven Belediye Başkanı, siyasi partiler, Kilise mensuplar ve ve Banka Yönetim Kurulu Başkanlarına teşekkür etti. Aynı zamanda, bu başarının sadece kendine ait olmadığını, faaliyetlerinde kendisini yalnız bırakmayan başta Dernek yetkililerinin, gönüllülerin bu başarıda paylarının yüksek olduğunu

ifade eden Mehmet Yılmaz, aldığı ödülü onlara armağan ettiğini söyledi. Mehmet Yılmaz kimdir? 1968 yınlında Çankırı’da doğan, 1980 yılında Almanya’ya gelen Mehmet Yılmaz halen RWE POWER’de çalışmaktadır. Mönchengladbach Eyalet Gençlik Mahkemesi’nde 8 sene fahri hakimlik, Heinsberg Gençlik Hapishanesinde 10 sene müslümanlara yönelik kontak grubu üyeliği, Heinsberg Büyükşehir Belediyesi İmar ve iskan komisyon üyeliği, Hückelhoven yabancılar Meclisi Başkan Yardımcılığı, Hückelhoven Belediye Meclisi Sosyal ve Entegre/ Gençlik yardım komisyonu üyeliği yapan Mehmet Yılmaz, evli ve 3 çocuk babasıdır. - Hasan ŞAHİN -


8

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

DİTİB Merkez Cami‘inde sular duruldu KÖL N

Geçtiğimiz yılda tartışmalarla gündeme gelen Köln Merkez Cami inşaatında varılan son nokta ile ilgili DİTİB binasında gerçekleştirilen ortaklaşa basın açıklamasında, Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘nın a r a b u l u c u l u k l a görevlendirilmesi sonucu gelinen noktada Böhm ile DİTİB‘in yeni bir anlaşmaya vardıkları belirtildi Soldan Sağa: DİTİB Müşaviri Prof.Dr. Ali Dere, Köln Büyükşehir Belediye eski Başkanı Fritz Schramma ve Mimar Prof. Peter Böhm

A

lmanya‘nın Köln kentinde yapımı devam eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘ne (DİTİB) ait Merkez Camii krizinde uzlaşma sağlandı. 2011 yılı ikinci yarısında meydana gelen anlaşmazlıklarda taraflar karşılıklı suçlamalarda bulunmuşlardı. Daha sonra biraraya gelen proje heyeti Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘yı arabulucu tayin etti. Bu süre zarfında sular durulurken, tarafların çeşitli yurtdışı seyahatleri nedeni ile uzlaşma çalışmalarının uzadığı belirtildi. 2 Mart günü DİTİB Merkez Camii‘nde Schramma ile biraraya gelinerek ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamada anlaşmanın iptal edilerek Prof. Böhm‘e inşaat hakkında kontrol ve danışmanlık görevi verildiğine, hataların ise bağımsız bir resmi daire tarafından rapor edilmekte olduğuna yer verildi. Açılış konuşması yapan Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Schramma açıklamalarında bu süreç içinde birebir görüşmeler yanısıra 4 ortak görüşme yapıldığını ve varılan noktadan çok memnun olduklarını ifade etti. Yine çalışmaların sürdü-

rüldüğü zaman zarfında hiçbir olumsuz girişim ve açıklama olmamasına da dikkat çeken Schramma, konunun hassasiyeti açısından da bunun büyük önem arzettiğini belirtti. TALİHSİZ BİR GELİŞME „Anlaşmazlıkların başladığı zamana geri baktığımızda talihsiz bir gelişme olduğu görülür“ diyen Fritz Schramma, „Bütün şehrimiz olaydan negatif etkilenmiştir. Heyetin aldığı karar doğrultusunda memnuniyetle üstlendiğim arabuluculuk görevinde birebir görüşmelerde bulundum. En son ortak görüşmemiz 27 Şubatta gerçekleşti“ dedi. Köln halkının bu caminin yapılmasını pozitif karşılamakta olduğunu da ifade eden Schramma, „İnşaatın durdurulması ile karşı karşıya kalınmıştı ve bu da aylar, belki yıllar alabilirdi. Taraflar herkes için meydana gelecek zararları görerek geri adım attılar“ açıklamasında bulundu ve gayretlerin gelecek için iyi bir kooperasyon oluşturduğunu da sözlerine ekledi. ORTAK HEDEF PROJEYİ BİTİRMEK Ortak hedefin projeyi sona erdire-

ceğini belirterek söze başlayan DİTİB Müşaviri Prof. Dr. Ali Dere ise, „Böyle büyük bir projede elbette zorluklar ve problemler çıkabilir. Sonuç olarak bunları birlikte çözebileceğimiz sinyalini verdik ve memnun edici sonuca da ulaşmış bulunmaktayız. Bu prosedür birbirimizle konuşmaya bağlıdır ve basına açılmamız da bunun doğruluğunu göstermektedir“ dedi ve çalışmaların hızla devam ettiğini söyledi. „Bu proje Böhm‘ün projesidir ve öyle de kalacaktır“ diyen Prof. Dere, „Bu güne kadar ortaya atılan ve iddia edilenlerin bizimle alakası yoktur. Öyle olsa idi bu inşaatın tamamen yıkılarak yepyeni bir cami yapılması gerekirdi; bu da imkansızdır“ dedi. Uzlaşma ile ilgili olumlu gelişme ve çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mimar Peter Böhm de, „En önemli hedefimiz projenin devam ettirilmesi ve neticeye ulaştırılmasıdır. Gelinen nokta bizim açımızdan memnun edici bir sonuç oldu. Detaylar üzerinde görüştük ve tespitlerle olumlu bir sonuca varacağız“ dedi.


MUHASE BE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

9

ENERJİ VERGİSİ Değerli okuyucular, Bundan önceki 4 makalemde, N Alman Vergi İbrahim GÜGE sistemindeki ana vergi türleri hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışmıştım. Bu yazımda, vergi türleri hakkında son olarak, Energiesteuer (Enerji vergisi) üzerinde durmak istiyorum. Energiesteuer (Enerji vergisi) tüketiciye yönelik bir vergi türüdür. Federal Almanya, aşağıda isimlerini sayacağımız tüm yakıt türlerinin tüketimini vergilendirmektedir. Bu verginin hukuki dayanağı ise halen yürülükte olan (Energiesteuergesetz) Enerji Vergi Kanunudur. Bu kanunda özellikle benzin, motorin, hafif ve ağır yağlar, LPG, doğal gaz ve kömür belirtilmiştir. Hatta yakıt amaçlı kullanılan biyodizel ve bitkisel yağlar da vergiye tabidir. Vergi oranları yakıt türüne ve kulanımına bağlı olarak yasada belirtilen şekilde değişmektedir. Vergi getirisi en yüksek ve en önemli yakıt gurubunu ise benzin ve motorin gibi akaryakıtlar teşkil etmektedir. Bu akar yakıtların vergi oranları şunlardır: Kurşunsuz benzin:

Heinz-Walter

1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşan kurşunsuz benzin 669,80 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşmayan kurşunsuz benzin 654,50 EUR/1.000 L Kurşunlu benzin: 721,00 EUR/1.000 L Motorin (dizel): 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşan moto- rin 485,70 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşmayan motorin 470,40 EUR/1.000 L LPG: 31.12.2018 tarihine kadar 1 8 0 , 3 2 EUR/1.000 kg 01.01.2019 tarihinden itibaren 409,00 EUR/1.000 kg Doğal gaz: 31.12.2018 tarihine kadar 13,90 EUR/MWh 01.01.2019 tarihinden itibaren 31,80 EUR/MWh Kullanıma göre vergi oranı değişen yakıtlardan Doğalgazı örnek olarak ele alırsak, şu tablo ortaya çıkar: Yukarıda belirttiğimiz gibi, doğalgaz akaryakıt olarak kullanılırsa fiatı 13,90 EUR/MWh Doğal gaz ısnma için kullanılırsa, şu

Breuer

Selbstständiger Finanzberater

Mobil: 0172 / 250 21 58

anki fiatı 5,50 EUR/MWh Alman devleti, gemi ve hava taşıyıcılarının, uluslararası rekabet edebilmeleri için, belirli bakım, araştırma ve geliştirme için kullanılan enerji ürünlerini vergiden muaf tutmaktadır. Ayrıca, termik santrallerde elektrik üretimi için kullanılan yakıtlar da (kömür) vergiden muaftır. Vergi kanununda Almanya’daki tarım ve ormancılık işletmelerini, AB içindeki rekabet için güçlendiren, tarım ve kırsal alanların gelişimini hedefleyen vergi indirimleri öngörülmüştür. Bu uygulamaya göre bir çiftçi senede 10.000 litreye kadar olmak şartıyla 214,80 EUR/1.000 L vergi oranından motorin (dizel) alabilir. Vergi indiriminden yararlanan diğer bir sektör de toplu taşımacılık sektörüdür. Bu sektörü güçlendirmek için devlet, enerji ürünlerinde vergi indirimine gitmektedir. Toplu taşımacılık sektörüne motorin veya benzin, 54,02 EUR/1.000 L vergi düzeyinden satılmaktadır. Alman Devleti 2009 yılında (Energiesteuer) Enerji vergisinden yaklaşık 39,8 milyar Euro gelir elde etmiştir. Bu rakam, tüm vergi gelirlerinin %7,6’sına tekabül etmektedir. Enerji vergisi, Gümrük Dairesi tarafından tahsil edilir. Gelir federal (Bund) yapıya aittir. Huzurlu ve mutlu günler dileğiyle. Esen kalın.

Finanzberatung, wann und wo Sie wollen İster Akşam, ister Haftasonu hemde isterseniz Sizin evinizde Randevulü danışmanlık Hizmeti

• Yapı Kredisi • Yapı Tasarruf Sigortası • Özel Gelecek Sigortası

• Baufinanzierung • Bausparen • Vorsorge


10

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İ NAN Ç DÜNYAM IZ

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

İ

slâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği, şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tevafuk etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve “üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz Peygamber (s.a.v)’in bu aylar hakkında verdiği haberler göste-

rilebilir. Rasûlüllah (s.a.v) bir hadis-i şerifinde; “Recep ALLAH’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, ” Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır” diye dua ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine tevafuk eder. Hz Peygamber (s.a.v.) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz Aişe, Rasûlüllah

(s.a.v)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarih, VI, 295) Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1) Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.

PEYGAMBER EFENDİMİZDEN NASİHAT

A

shb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr hazretleri bir gün Peygamber Efen­dimize: - “Bana tavsiyede bulun yâ Rasûlallah” diye ricada bulununca Peygamber Efendimiz Hz. Ebû Zerr‘e şu nasihatlerde bulundu: -Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her İşin başıdır. -Kuran‘ı oku, Allah’ın zikrine sarıl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ışık, gökte de saklanan bir azıktır.

-Sakın çok gülme. Zira çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nürunu söndürür. -Çok konuşmamaya çalış çünkü bu, şeytanın senden uzak­laşması için bir vesile, dinini koruman hususunda bir yardımcıdır. -Fakirleri sev, onlarla hemdem ol. -Senden aşağıdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah‘ın sana verdiği nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur. -Acı da olsa hakkı söyle.

-Bildiğin kusurların seni, halkın eksikliklerini araştırmaktan alıkoysun. -Yaptığın bir İşi, başkaları yaptığında kızma. -Kendi nok­ sanlarını görmeyip, İnsanların ayıplarıyla meşgul olman, irtikâb etmekte olduğun bir fiili insanlar yaptığında Kendilerine kızman ayıp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göğsüne vurarak: Ey Ebû Zerr! Tedbir gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi vera, güzel ahlak gibi servet yoktur, buyurdu. (Hayatü’s-Sahâbe 4-206/207)


Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

11

DELİKANLILIK (FÜTÜVVET)

Dr. Mustafa ÖZGEN

A

rapçada gençlik, cesaret, kahramanlık ve fedakârlık manalarını birlikte ifade eden “fütüvvet” kelimesini Türkçe tek kelime olarak en iyi “delikanlılık” kelimesi karşılar. Hz. İbrahim (a.s.) Kur’ân-ı kerimde delikanlı (fetâ) olarak zikredilmiştir (Enbiya, 21/60). Zira gençliğinde Allah’a kulluktan taviz vermeyip, kavminin putlarını kırma cesaretini göstermişti. Ümmet-i Muhammed’e örnek olarak sunulan Eshab-ı kehf için de aynı kelimenin çoğulu (cemi) olan “fityetün” kelimesi kullanılmıştı (Kehf, 18/10-13). Zira onlar da puta tapmayı cesurca reddetmiş, saraydaki hizmet ve rahata karşı minnetsiz davranmış, birbirlerine sahip çıkmış ve hak dini yaşamak üzere sebat etmişlerdi. Sahabe-i kiramın (r.a.e.) ahlakını gaye edinen mutasavvıflar, fütüvveti severek sahiplenmek manasına gelen ve Kur’ân-ı kerimde birbirine düşman insanları kardeş yapıp huzura kavuşturmak manasındaki “ülfet” (Âl-i İmran, 3/103) kelimesi ile yakın manada kullanmışlar ve onu ahlaki bir kavram olarak sistemleştirmişlerdir. Cafer-i Sadık (r.h.) hazretlerine göre “fütüvvet, ele geçeni başkalarının istifadesine sunmayı tercih etmek”tir. Birçok tarif arasında belki de günümüze hitap etmesi bakımından en çok dikkat çekeni şudur: “Düşmanını özür dilemeye mecbur edip, özür dileyişinden mahcup olmayan kişi delikanlılığın (fütüvvetin) kokusunu bile alamaz. Delikanlı, düşmanıyla bile iyi geçinmek zorundadır. Dostuyla nasıl olması gerektiğini siz düşünün.” Delikanlılık, dostlarının kusuruna bakmama, kendini kimseden üstün görmeme, kimseden talep edilecek bir hakkının bulunmayıp herkesin kendinde bir hakkının bulunduğunu kabullenme şeklinde de tarif edilmiştir. Hz. Rasûlüllah’ın (s.a.v.), kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve

Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hüseyin’le (r.a.e) birlikte abasının altına alıp, “Bunlar burada oldukları gibi, ahrette de benimle olacaklar” buyurarak müjdelediği Hz. Ali (r.a.) şöyle demişti: “Beni hangisinin daha çok sevindirdiğini kestiremediğim iki nimet vardır: Birisi, ihtiyacına cevap vereceğimi sanarak bir kişinin gelip, samimiyetle benden yardım istemesi; diğeri de, Allah Taâlâ’nın ihtiyaçlı bir kimsenin arzusunu benim vasıtamla gerçekleştirmesi veya kolaylaştırmasıdır. Bir Müslüman’ın işini görmeyi yer dolusu altın ve gümüşe tercih ederim.” Hz. Ömer (r.a.) “Biriniz, Müslüman kardeşinin sevgisini kazanabilirse ona sıkıca yapışsın, zira böyle nimet çok az ele geçer” buyurmuşlardı. Bu bakımdan, insanın kendinden faydalanıp sevebileceği dostlar kazanmasını nimet, ancak faydalı olup kendini sevdirmesini daha büyük bir nimet olarak kabul etmekteyiz. Yine peygamber sülalesinden Hz. İbn-i Abbas’ın (r.a.) davranışı da aynı ruhtan kaynaklanan ve aynı neticeyi hazırlayan bir örnektir. O, Hz. peygamberin (s.a.v.) mescidinde itikâfta iken birisi gelir, selam verip oturur ve aralarında şu diyalog geçer: İbn-i Abbas (r.a.): - Kardeş, seni bıkkın ve kederli görüyorum. - Evet, kederliyim. Efendim beni mal mukabilinde azat etmişti. (Hz. peygamberin kabrine işaret ederek devam eder) Şu kabrin sahibi için söylüyorum, onun parasını ödeyemiyorum. - Meseleyi onunla konuşayım mı? - Sen bilirsin. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Abbas (r.a.), ayakkabılarını giyerek mescitten çıkınca, adam ona: - İtikâfta olduğunu unuttun mu? diye sorar. İbn-i Abbas, gözyaşları içinde şunları söyler: - Hayır. Aramızdan daha yeni ayrılıp şu kabirde yatan zattan duymuştum: “Bir kişinin din kardeşinin işi-

ni takip edip bitirmesi, on yıl itikâfta kalmasından hayırlıdır. Cenâb-ı Hak, kendi rızası için bir gün itikâfa girenle cehennem arasında her biri doğu ile batı kadar uzaklıkta (dünyanın bir ucundan diğerine) olan üç hendek yaratır” Bir gün birisi cennetliklerin ve cehennemliklerin en önemli vasıflarının ne olabileceğini düşünürken uyuyakalır. Zaten bazı gerçekler rüyada gösterilir. O kişiyi önlerinde çeşitli ve leziz yemekler bulunduğu halde hepsi cılız, hepsinin gözleri kanlı, hepsi açız diye bağrışan insanlarla dolu kocaman bir salona alırlar. Niçin yemek yiyemediklerini incelemek üzere dikkatle bakınca, her birinin çorbaya batırdığı bir metre uzunluğundaki kaşığın ucundan eline bağlı olduğundan ağzına götüremediğini görür. Böylece öfke ve hiddetin sebebini anlar. Hayret içerisinde adımlarken ikinci bir odaya getirilir. Orada da benzer bir manzara vardır. İnsanların önlerinde çeşitli yemekler ve uçlarından ellerine bağlı uzun kaşıklar… Fakat bunlar, neşeli ve gürbüzdür. Dikkatle bakınca herkesin, elindeki kaşığı kendi ağzına götürmek yerine karşıdakinin ağzına uzatıp onu doyurmaya çalıştığını fark eder. Bir telaşla uyanır. Mesajı almıştır. Cennete girmenin önce kendini doyurmakla değil, mümin kardeşini düşünmekle olduğunu anlamıştır. Zaten Hz. Rasûlüllah (s.a.v.) da “Komşusu aç iken doygun yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı? Ülfet edip sevmediğiniz insana hizmetten zevk alabilir misiniz? Dolayısıyla bu günkü imkânların yüzde birinin bile lüks sayıldığı fakat fütüvvet kavramının şiar olarak kabullenildiği tarihlerdeki huzur kaynağını bir kere daha araştırmakta fayda olduğunu hatırlatmak isteriz. Belki bu vesileyle Türk milletinin asil kanındaki meziyetlerin zayıflayıp sadra şifa olmaktan yoksun oluşunun sebebi tespit edilir. - Dr. Mustafa ÖZGEN-


12

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

TAR İH

ANADOLU FATİHİ

KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH

Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi.

S

elçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu‘nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadoluyu baştan başa fetheden ve bir Müslüman ülkesi haline getiren kişidir. Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi. Gazi Süleyman Bey kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolunun büyük kısmını ele geçirdi. Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuk, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti. Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir İslam diyarı olmasını temin etmişlerdir. Anadoludaki fetih ordusu Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit’e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadoluyu fethetti. 1075’te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik’e yerleşti. Gazi Süleyman Beyin Anadoludaki fe-

tihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı. Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı her vesileyle sevincini belli ediyordu. Sultan Melikşah, 1077’de Gazi Süleyman Bey’i Anadolu sultanı olarak ilan etti. Böylece payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu devleti tarih sahnesine çıkmış oluyordu. Süleyman Şah, Bizansın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu. Nitekim krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates‘i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu. Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş gören Süleyman Şah gayr-i müslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı. İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı. Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara Müslümanlar getirilip yerleştiriliyordu. Azerbaycan, Türkistan ve İran‘dan onbinlerce Müslüman aile Anadoluya göçetmeye başlamıştı. Süleyman Şah, Kapıdağı yarımada ile Çanakkale Boğazı‘nın Asya sahillerini de ele geçirdi. İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar daha önce ele geçirilmişti. Öyle ki Selçuklu orduları Üsküdar‘a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul‘u temaşa etmişlerdi. 1081‘de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu‘ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir. Süleyman Şah 1082 yılında Çukurova‘ya girdi ve ilk önce Tarsus‘u fethetti. 1083‘te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini hakimiyyeti altına aldı. Süleyman Şah‘ın en büyük arzusu Antakya‘yı ele geçirmekti. Bu maksatla yola çıktı. Harekâtını gizli tuttu. 12 gün boyunca gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti. 13 Aralık 1084 günü Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi. Şehrin büyük kilisesini camiye çevirdi. İlk cuma namazında 120 müezzin bir

ağızdan Ezan-ı Muhammedi‘yi okudu. Süleyman Şah şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi. Süleyman Şah Anadoludaki fetih harekâtını devam ettirdi. Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek bu bölgeleri ele geçirdi. Bu esnada Çaka Bey İzmir‘i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu. Gümüştekin Bey ise Urfa ve Antep çevresini fethetmişti. 1085‘e doğru bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu‘da kuvvetli bir devlet doğmuştu. Süleyman Şah Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti. 1105‘e doğru bütün Anadolu Müslümanların eline geçmişti. Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş ele geçirdiği topraklara kök salmak için müslüman ahalinin Anadoluya yerleşmesini temin etmişti. Süleyman Şah zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah‘ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye‘de bir devlet kurmak maksadıyla sağa sola saldırmaya başlamıştı. Süleyman Şah, Sultan Tutuş‘un bu hareketlerine dur demek maksadiyle ordusuyla birlikte Tutuş‘un üzerine yürüdü. İki ordu 5 Haziran 1086‘da Halep yakınlarında karşı karşıya geldi. Muharebenin en şiddetli safhasında bir kısım Türkmenler Süleyman Şah‘ın safını terkederek karşı tarafa geçtiler. Bunun üzerine Süleyman Şah‘ın ordusu bozuldu. Kendisi de muharebe meydanında vuruşurken şehid düştü. Cenazesi büyük bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra Halep kapısında defnedildi. Anadolu fâtihi Süleyman Şah‘ın şehadeti, Anadolu‘da ve bütün Selçuklu beldelerinde üzüntüyle karşılandı. Sultan Melikşah, Süleyman Şah‘ın oğlu 1.Kılıçarslan‘ı İsfahan‘a getirterek ihtimamla yetiştirdi. Süleyman Şah‘ın sağlam temeller üzerine bina ettiği devlet 1308‘e kadar tarih sahnesinde kalmıştır


K AD I N VE AİLE

Püf noktaları Tuz rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Tuzluklarınızın içinde 15-20 adet pirinç bulundurursanız rutubeti alır. Kullanacağınız un beyaz olmalı ve rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Süt taze olmalı ve tercihen inek sütü kullanılmalıdır. Pek çok yumurtalı yemek taze olmayan yumurta ile istenilen lezzette olamazlar. Tuzsuz tereyağı az az alınıp kullanılmalıdır. Fakat iki - üç kilo kadar tereyağı da su içinde bir süre bozulmadan tazeliğini koruyabilir. Baharatların bulunduğu yerler, fena kokulu olmamalı, yaş olmayan, havadar, serin ve doğrudan güneş ışığı almayan yerlerde tutulmalı ve yağmur altında bırakılmamalıdır. Ambalajı açılmış salam, sosis gibi şarküteri ürünlerini buzdolabında 3 gün tutabiliriz. 3 gün içinde tüketilmeyecekse dondurarak bu süreyi 6 aya kadar uzatabiliriz. Bezelyeleri ayıkladıktan sonra imkanınız varsa hemen pişirin. Çünkü bezelyeler hemen kuruyup sertleşebilir.Bu bezelyeleri bir gün kadar soğuk su içinde bekletirseniz, yeniden dirildiklerini görürsünüz.

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

13

ALIN TERİ Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve parayı babasına götürdü. Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

“Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?” Babası bu defa da izin vermedi oğluna: “Bu altını da sen kazanmamışsın!” Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle de evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi. Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı! : “Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı!” Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koydu ve: “Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”

Modern hayat çocukları güçsüzleştirdi Modern yaşam çocukları güçsüzleştirdi Artık sokakta oynamayan çocukların kas yapılarını zayıfladığı ortaya çıktı İngiltere‘de yapılan bir araştırmada, artık sokakta oynamayan çocukların fiziksel olarak daha zayıf hale geldikleri belirlendi. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı dergisinde yayımlanan araştırma, ağaca tırmanmak, ip atlamak, top koşturmak gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında zamanını geçiren çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Fitness uzmanı Dr. Sandercock ve ekibi, 2008‘de 10 yaşındaki 315 çocuğun katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmayı, 1998 yılında aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde

yapılan araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990‘lı yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Araştırmacılar, boy ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf, kas yapısının daha az olduğu ve önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındakilerin mekik çekme sayısının 2008‘deki çocuklarda 1998‘lerdekine göre oranla yüzde 27,1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı, önceki kuşağın iki katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını çekemedikleri görüldü. Dr. Sandercock, bu bulguların ‚‘şoke edici‘‘ olduğunu söyledi.


14

Köprü 8

HUKUK

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN BİLMESİ VE DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÖNEMLİ SÜRELER İş hukukunda her işçinin bilmesi icabeden bir takım kesin süreler vardır. Bu süreleri kaçıran işçiler, haklarını kaybederler. Bu konuda en önemli süreler şunlardır: İş Mukavelesinin henüz yürürlükte iken işçi, belli bir süre içerisinde haklarını araması gerekmektedir. Zaman aşımı diye tabir edilen bu müddet her ne kadar Alman medeni kanunun 195. maddesi gereğince normal olarak 3 sene olsa da, gerek iş mukavelesinin maddelerinde, gerekse toplu iş sözleşmelerinde bir ve iki ay‘a kadar kısaltılabilmektedır. Genel olarak işçi bir aylık zaman zarfında işverene yönelik yazılı dilekçe vermek suretiyle hakkını aramalıdır. İşveren bu hakkını vermediği takdirde, yine bir aylık zaman zarfında iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Eğer iş mukavelesinde veya toplu iş sözleşmesinde bir aylık bir süre konulmuşsa, mesela işveren tarafından eksik ödenmiş olan maaş, bu zaman içerisinde işverenden talep edilip mahkemeye dava açılmadığı takdirde işçi bu hakkını kaybetmiş olur. İş ve sosyal hukukda 50 % oranda sakatlığı (Schwerbehinderung) olan veya 30 % sakatlığı olup ta iş kurumu tarafından 50 % sakat olan bir işçi ile eşit durumda olduğuna hükmedilen (Gleichstellung) kişilere normal durumda işverenin çıkış verme hakkı yoktur. Ne var ki işçinin bahsi geçen sakatlık durumunu işverenine bildirme mecburiyeti vardır. Şayet işçi işverenine bu bildiriyi yapmamışsa, kendisine çıkış verildiği an-

Te l.

dan itibaren en geç 3 hafta içerisinde işverenine veya iş mahkemesine bu bildiriyi iletmesi gerekmektedir. Genel eşit muamele yasasına (allgemeinen Gleichbehandlungsgesetz) göre tazminat davası açabilmek için 2 aylık zaman zarfında yazılı müracaat ve ondan sonraki 3 aylık zaman zarfında da dava açmak gerekmektedir. Federal izin yasasının (Bundesurlaubsgesetz) 7. maddesinin 3. bendi gereğince izinlerin hak edildiği yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. Bazı istisnai durumlarda ise bir sonraki senenin 31 Mart tarihine kadar uzamaktadır. Bu zaman zarfında kullanılmayan izin hakkı normalde yanmaktadır. Hamileler için, hamileliğin başlangıcından doğumdan 4 ay sonrasına kadar olan zaman zarfında Anneleri koruma yasasının (Mutterschutzgesetz) 9. Maddesi uyarınca çıkış verilmesi kanunen mutlak surette yasaktır. Ancak, bu hamilelikten haberi olmayan işveren tarafından kendisine çıkış verilen işçi, kendisine çıkış verildikten sonra 2 hafta içerisinde hamileliğini işverenine bildirmesi durumunda çıkışını iptal ettirebilir. Aksi takdirde anneyi koruma yasası devre dışı kalır. En önemli sürelerden biri de işveren tarafından verilen çıkışa karşı açılmasın icabeden davanın süresidir. Çıkış himayesi davası (Kündigungsschutzklage) adındaki bu dava, çıkış verildiği andan itibaren 3 hafta içinde açılması gerekmektedir. Aksi takdirde verilen çıkış haksız da olsa, işçi tüm haklarını kaybetmiş olur.

S o n 3 ayın maaşını işçisine ödemeyen işveren iflas ettiği takdirde işçi alamadığı maaşını iflas kasasından tahsil edebilir. Bunun için de işverenin iflasından sonra en geç 2 ay zarfında iflas kasasına (Insolvenzgeld) için müracaat etmesi gerekmektedir. İşçi için hayati önem arzeden bu süreler her zaman göz önünde bulundurulmalı, haklı iken zaman aşımından dolayı haksız duruma düşmemeye gayret etmelidir. Hepinize bol huzurlu günler dileğiyle…

Anwaltskanzlei

Çavdar & Kollegen Ibrahim Çavdar Avukat Keupstr. 126, 51063 Köln Tel: 0221 / 663 95 35 Fax: 0221 / 663 95 36

§

ra-cavdar@avukat-online.net

Dr. Ismail ALTINAY

Dahiliye - İnternist

Facharzt für Innere Medizin Praxis: Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach

Tel. 02161 - 26 271

02433 - 44 67 04 Adres: Ludovicistr. 18 a 41836 Hückelhoven

FIT

Açılış Saatleri: Hergün Pazartesi - Pazar : 11:30 - 22:00 Salı kapalı (Dienstag Ruhetag)

Service für Buchhaltung und Informationstechnologie

Dipl.-Kfm. Ibrahim Gügen

TUNA güvencesi ile özel hazırlanan Kuşbaşı Dönerin tadına baktınız mı?

Geschäftsführer

ÖPRÜ

Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich WERBEAGENTUR

Le zze ti n d u rağ ı, Ailenizin mek anı...

FINANZEN & IT

Tel.: Fax: Mobil: E-Mail:

+49 2181 820 93 23 +49 2181 820 88 22 +49 179 912 96 06 info@fit-buchhaltung.de www.fit-buchhaltung.de

ANGEBOTENE LEISTUNGEN ::: Buchen laufender Geschäftsvorfälle ::: Betriebswirtschaftliche Auswertung ::: Laufende Lohnabrechnung ::: Lohnsteueranmeldung ::: Mahnvorschlagsliste ::: IT-Dienstleistungen


KÜLTÜR / SANAT

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

15

ÇİNİ SANATI

Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. ÇİNİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular’ın 1071’de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekanlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. İlk Türk Çinileri Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır.

İznik Çinisi İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii’nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. 16. yy’da İznik’te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaşhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır. ÇİNİ NASIL YAPILIR? Çini yapımı hazırlanışı: Çini yapmak için ilk önce çini hamuru elde etmek gerekmektedir. Çini çamuru: Kaolin, tebeşir, kilmaya karıştırılarak hazırlanır. Ögütmek için değirmenlere verilir. Motor veya kol kuvveti ile sulu değirmenlerde iyice çalkalanırlar. Mayi, pütürsüz hale gelince ince bakır tel elekten süzülerek alınır. Daha sonra bez elekten geçirilir. Çini çamuru burada koyu boza kıvamında olur. Bu çamurun bir kısmı döküm atölyelerine gönderilerek burada kullanılırlar. Bir kısmı çinici tornasına (çark) göndermek için süspansiyon haldeki çamurun içine kuru alçı, tuğla parçaları atılır veya alçı tencerelerine konarak nemi büyük ölçüde düşürülür. Günümüzde bu işlem „Filter Pres” denilen makina tekniğinden faydalanılmakta ve çini çamuru istenilen nemde çıkarılmaktadır. İşlenecek hale gelen çini çamuru Çark, Kalıp, Pres atölyesine gönderilir. Çark atölyesinde ustalar yılların verdiği alışkanlık ve maharetle çamura istedikleri şekli verirler. Burada her şey ustanın tecrübesinde ve ustalığındadır. Kalıp atölyesine gelen çini çamurları

belirli kalıplar üzerine bastırılarak yayılır. Kalıp uçları dönen kalıba yaklaş-

Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. tırılarak şekil verdirilir. Pres atölyesine gidecek olanlar kurutma tünellerinden geçirilerek veya dışarıda bırakılarak kurutulurlar. Kuruyan çini çamuru kuru öğütücülere gönderilerek burada tekrar öğütülürler. Öğütülen hammadde nemlendirilerek hidrolik preslerde sıkıştırılıp basılarak plaka çini elde edilir. Daha beyaz ve çini yüzeyinin düzgün olması için astar çekilir. Bu işlem püskürtme tabancası veya fırça ile tatbik edilir. Astar çekildikten sonra kurutularak “birinci bisküvi pişirimi” denen fırınlamadan geçirilir. Bu fırınlama 930-950°C’de gerçekleştirilir. Fırından alınan çini ve seramiklerin bozuk ve çatlağı ayrılarak kalan parçaların tozdan arındırılması için temiz sert bir fırça ile fırçalanır ve kurutulur. Temizlenen parçalar üzerinde süsleme yapılacak ise; istenen motif ve kompozisyonlar ince kağıt üzerine çizilerek buralar bir iğne vasıtasıyle delinir. Mamülün üzerine konarak odun kömür tozu sürülür. Kömür tozu ile belirlenen yerler siyah boya ile çizilir. Çizme işlemini yapan fırça, özel olarak merkep kılından yapılır. Renklenecek yerler madeni boyalar ile boyanarak sırlama ünitesine gönderilir. Sırça ile iyice kaplanan çini ve seramikler 950°C’de fırında ısıtılır. Ateşhane kısmında, sıcaklık 1200-1250 °C civarında bulunur. Fırındaki özel rafların üzerine konan çinilerin olup olmadığını anlamak için çeşni deliği denilen özel deliklerden bakılır. Fırından çıkarılan çinilerin bozukları ayrılarak diğerleri ambalajlanır ve satışa sunulur.


8. Sayının ANA SPONSOR‘u

K APAK KO N USU

ASIRLAR ÖNCESİNDEN GELEN VE ÖN YARGILARI YIKAN MEKTUP

Güneş‘den yağan

PARAYI

Çatınızda toplayın!

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel. 02461 - 937 13 60 www.topsolar-nrw.de

SICAK SU

Kalorifer desteği

ELEKTRİK

KALİTELİ

SAĞLAM

YÜKSEK KAPASİTELİ

İslam dünyası, önyargılı Batılıların zannettiklerinin aksine bilime büyük önem vermiş ve katkıda bulunmuştur. Ortaçağ‘da Müslümanlar Tıpta muazzam ilerlemeler kaydettiler. Sadece Bağdat‘ın „İlim Evi“nde bütün İtalya manastırlarının toplamından fazla kâğıt ve belgelerden oluşan kitaplar vardı. Maragha Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyordu. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklamıştı. Emirin biri de, üstü kitap yüklü 30 devesini yanına almadan bir yerden bir yere gitmezmiş. Bu yazımız Stern dergisinin 2000 yılında çıkartmış olduğu özel sayısı, son 1000 yılın kronolojisini içeren eserden Almancadan Türkçeye çeviri yapılarak yorumsuz olarak aktarılmıştır. Mektup Haçlı seferleri devrine ait olup, bir İtalyan tarafından oğluna yazılmıştır. İşte o mektup: „Sevgili Oğlum! Kutsal topraklardaki Munaitira Kalesi‘nde yaşadığım o günü ömrüm boyunca unutmayacağım. Fransız şövalye kale kumandanı, biri Müslüman Arap, biri de yine Fransız olan iki doktoru, hastaları muayene ettirmek için

çağırtmıştı. Bacağında apsesi olan bir şövalyeyi ve ateşli hastalığı olan bir kadını önce Arap‘a gösterdiler. Bu doktor şövalye için, apsenin açılıp, iyileşmesine kadar duracak bir bandaj yapılması, kadına da bir diyet ve çok su içmesi tavsiyesinde bulundu.

ve GARANTİLİ Elektrik üretimi

Dergide ANA Sponsorluk: KÖPRÜ Dergisinde Siz de Ana Sponsor olmak isterseniz: reklam@yenikopru.de

Tercüme eden ve hazırlayan: Selim YILDIRIM


Ne de olsa Kudüs‘ü kılıç ve ateşle Fransız doktor araya girerek; „Bu adam muâyeneden anlamıyor“ dedi kurtararak, yücelerin yücesinin kudve şövalyeye dönüp; „Bir bacakla yaşa- retini ispatlamadık mı!?.. Aziz Pavmayı mı, yoksa iki bacakla ölmeyi mi lus; Bu dünyâdaki ilimlerin aptallık istersin?“ diye sordu. Korkuya kapılan olduğunu bize bildiren Tanrı değil şövalye de „Bir bacakla yaşamayı!“ ce- mi?‘ diye uyararak bizi teslimiyete ve vabını verdi. Bunun üzerine bacağı bir alçak gönüllülüğe dâvet etmiyor mu? kirişe yerleştirilerek, iki balta vuruşu Talebelerine karanlık manastırlarda ile kesildi. Bir insanın bu kadar âciz harfi harfine öğrettikleri kutsal kitabı bir şekilde bağırarak yakındığını haya- bize tercüme eden papazlarımızdır. Bu tımda duymamıştım. Kırılan kemikten yüzden bizde nerede ise kimse okumabeyaz bir sıvı akıyordu ve bacağı kesi- yazmayı bilmez. Kılıç sallamakta usta olan şövalyelerin çok azı benim gibi len şövalye iki saat sonra öldü. Bu doktor kadına dönerek, „Bu ka- mürekkepte tüy oynatabilirler. Oysa çölün evlatları ne kadar da rının beyninde kendisine âşık olan bir cin var. Saçlarını kesin!“ dedi. Kadının başka! „İlim isteyen ALLÂH‘a yalateşi daha da yükselince, kafa tası gö- varsın“ diye yazıyor kutsal kitapları rünürcesine başına „HAÇ“ şeklinde KUR‘ÂN‘da. Ve işte ilimlerini ve gübir yara açtı ve bu yaraya çiğ tuz süre- zel sanatlarını bu deryâ ile sulamışrek ovaladı. Zavallı kadın da aynı saat lar. Bütün bu ilimlerini Rumlardan ve içinde öldü. Bu manzara karşısında onların yazdıklarından tercüme ededehşete kapılan Arap doktor, Haçlıla- rek almış oldukları söylenmektedir. Görülüyor ki, bizim rın bu ilkel metotlarını izlerini kaybettiğimiz emirine haber vermek için, kaçarcasına Haçlı seferlerine Aristo‘nun yazılarını antik devrin dikaleden çıktı. katılan bir İtalyan‘ın ve ğer hazinelerini, bu O günden sonra, izlenimleri ve görinançsızlar sadece iyi bir Hıristiyan olaanlamakla kalmayıp, rak kendime sorma- düklerini yansıttığı bütün inançların anaya başladım; „Bizim mektup, tarihte sı olan felsefeyi, geoBatı tıbbımız bir işe yarar mı? Gerçek- Müslümanların tıpta metriyi, matematiği, ve müziği ten Tanrının hükmü ve diğer bilimler- astronomiyi en güzel şekli ile gelişmü, yoksa şarlatande ne kadar ileride tirmişler. lık mı? Şâyet öyle ise, Sadece Bağdat‘ın en iyi tıp metodları, olduğunu, Batılıların ‚İlim Evi‘nde bütün dünyânın bir tepsi da aksine ne kadar ge- İtalya manastırlarıgibi düz olması adına, neden Tanrının ride olduklarını orta- nın toplamında olduğu kadar kâğıt ve seçtiği bizlerde değil ya koyuyor belgelerden oluşan de, bu inançsızlarda? kitaplar var. Maragha Bizim doktorlarımız Müslümanların dedikleri gibi, gerçek- Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyor. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon ten canavar ve hilekâr mı?“ Venedikli baharat ve kumaş tüccar- 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklalarının yıllardır anlattıklarına göre, mış. Emirin biri de, üstü kitap yüklü kutsal toprakların kurtarıcısı bizler, 30 devesini yanına almadan bir yerden leş böceklerinin kapladığı etler yara- bir yere gitmezmiş. Onlarda en azınlarımız üzerine bastırılarak muâyene dan her orta dereceli âile okuma-yazedilip, pis samanlar üzerinde yatarak mayı ve yabancı rakamlarla hesap yapkronik hastalıklarımızdan kurtuluş mayı öğrenmişler. Hatta bizde ancak ümidi beklerken, Müslümanlar has- tarlada iş yapmaya yarayan orta yaşlı talarına muhteşem saraylarda banyo çocuklar bile seccadelerinde oturarak, ve su muâyeneleri uygulayarak bak- sûreleri okuyup, tahtalarına yazılar maktalar. Papazlarımız, „Onların çizmektedirler. Büyük câmilerin sütunları altında samuâyeneleri ve özellikle cerrahlık ‚ŞEYTAN İŞİ‘dir. Sizler Tanrının mu- kallı profesörler oturmakta ve isteyen cizelerine güvenin!“ diyerek bizleri ya- herkese ders vermekteler. Hattâ kadın tıştırmakta, duâ etme, el ile dokunma profesörler bile varmış... Tıpta ve özelve „Şeytan çıkartma“ gibi metotlar uy- likle bizde çok az değer verilen cerrâhî meselelerde Müslümanlar muazzam gulamaktalar. ilerlemeler kaydetmişler. Tıbbın baba-

K APAK KONUSU

K APAK KO N USU


18

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

sı sayılan Hipokrat‘ın adını hecelemeyi bile bilmeyen ve Avicenna‘nın (İbn-i Sînâ), Rhases‘in (er-Râzî), Hanâin‘in göz hastalıkları ilmini duymamış olan şövalye beylerimiz, gizlice düşmanların doktorlarını çağırtarak, kendilerini onlara muâyene ettirmektedirler. Halbuki Papaz Bernhard Clairvaux böyle yapanların en büyük cehennem cezalarına çarptırılacaklarını ve ruhlarının affedilmeyeceğini söylemişti.

K APAK KO N USU (İtalyan) şövalyelerin kumandanı Âsil Hügo bütün bunları bizzat kendi gözleri ile görmüş; „Onların doktorları bizim metotlarımızla dalga geçiyorlar. Peygamberleri alkolü yasakladığı halde, sargılarını sıcak şarap içine batırarak yarayı sarıyorlar. Böylece yaranın 5-6 günde iltihaplanmadan kapanarak iyileşmesini sağlıyorlar“ diyordu... Müslümanlar; „İncilerle çalışan, onların parlaklığını zedelememeye dikkat

Müslüman doktorların bir hastaya uyguladıkları „omurilik tedavisi Fakat paslı zırhların içindeki pireler etlerimizi kan akıncaya kadar kemirdiğinde, veyahut ishal olup o pis sıvı demir parçalarının aralarından akmaya başladığında, inançta en kuvvetli olanlarımız bile zaafa düşmektedirler. Elbette Kudüs bakımhanelerinde Tanrı adına iyi iş yapan Johanniter (Rodos Şövalyeleri) târikâtına ait ruhbanlarımız var. Yaralı bir şövalye onlara geldiğinde, kulaklarından kan fışkırsa bile önce istavroz (günah çıkartmaları) gerekiyor. Ve ancak ondan sonra kendisine yardım ediliyor. Veyahut da ruhunu teslim ettiriyorlar. Böylece hiç olmazsa Hıristiyanlığa lâyık bir şekilde ölüyorlarmış! Fakat, biz şövalyeler o tozlu gecelerde, diken gibi rahatsız karargâhlarımızda kıvranırken, serin kalelerde yumuşacık yataklarda, lüks banyolarda ve etraflarında harem kadınları bulunduğu hâlde yaşayan o ALLÂH âşıklarına bazen gıpta etmiyor değiliz. Keşke onların 30-40 deve üzerinde cepheden cepheye taşıdıkları o tertemiz bakımhânelerinden birisinde olabilse idim!.. Nasıl oluyor ki bizler bacağımızdaki bir çizikten dolayı sinekler gibi devrilip ölürken, Müslümanlar bu kadar sakatı yürür hâle, o kadar körü görür hâle getirebiliyorlar ve birçok ölü zannedilenlere hayat verebiliyorlar!? Bolonyalı

etmelidir“ diyor. Bu yüzden insan vücudu konusunda çok titizler. Halbuki savaşçıları ne de acımasız ve amansızdırlar. Âsil Hügo, Allah‘ın doktorlarının yaptıkları o inanılmaz ameliyatları görmüş ve anlatmaktadır; Ameliyata başlamadan ve bir bacak, kol kesmeden, kafayı yarmadan veyahut iltihapları vücuttan ayırmadan önce, haşhaş ve benzeri bitkilerin sıvılarına batırılmış bir süngeri hastanın burnuna tutarlarmış. İkinci bir doktor da, bütün ameliyat boyunca hastanın nabzını kontrol eder, bayıldığı zaman gereken ameliyat yapılırmış. Hem de sinirler ve damarlar kan çeşmesine dönmeyecek şekilde dikkatlice. Yine de kanama olacak olursa, gereken pansuman yapılıp, kedi bağırsağı ile titizce dikilirmiş. Gönül isterdi ki bizimkiler de Müslümanların bu bilgilerini kopyalasınlar. Fakat kiliseli babalarımız; „İnhonestum magistrum in medicina manu operi“ diyorlar. Yani „Eller ile veyahut âletlerle çalışmak bir doktorun şanına yakışmazmış“. Oysa Mısır‘da teknik tıp âletler ile kadınların doğumlarına yardım edenler bile varmış. Oğlum, bu işin böyle olması doğru mudur!?. Tıbbı Tanrı ile alay olarak görüyorsan, onların uzun zamandır uyuşturucularla yaptıkları deneylere ne dersin? Bazı kokuları bizler de kul-

lanırız. Yoksa kiliselerimiz soğuk ve boş kalırlardı. Ya şu Afrika‘daki muhteşem „Coffee“ ya da „Kahve“ hakkında ne demeli? Onun kavrulmuş taneleri kalp için yazılmakta, altın ve gümüş renkli haplar, İbn-i Sinâ tarafından kullanılmak için verilmektedir. Bazı uyuşturucuların Ambra, Cinnamon, Safran, Sandelholz, Kampfer, Tamarinde, Haşhaş ve Muskat gibi hoş isimleri var. Fakat bizde çok az tanınmaktadırlar. Onların „İbn-i Sinâ“ dedikleri BÜYÜK AVİCENNA, „KÂNUN“ adlı kitabında 760 çeşit uyuşturucu saymaktadır. Galen‘in de kullandığı bu zehirli maddeler limon, portakal ve incir kökleri ile karıştırılarak inceltilmekte ve böylece içilebilir hâle getirilmektedir. Belki bizim ülkemizdeki doktorlar bunları doğrulayabilirler, fakat öyle bir şey duydum ki, adeta sihir gibi; merkeplerin ve atların eyerlerinden kazıdıkları „küf mantarı“ndan (Schimmelpilz) ‚PENİCİLLUM‘ (Penisilin) ve „ASPERGİLLUS“ adında merhemler yapıyorlarmış. Tehlikeli iltihaplanmaların, fakirlerin bile ekmeğini bozan küf mantarları ile iyileştiğini düşünmenin büyü olacağına inanmıyorum. Müslümanlar biz Hıristiyanları aldatmak için 1001 Gece Masalları mı anlatıyorlar, yoksa onlara körü körüne güvenilebilir mi? Merak edip doktor ve şâir olan bir Şamlı ile dost oldum. Bana doktorasını Şam‘daki „NURİ HASTAHÂNESİ“nde yaptığını söyledi ve Müslümanların incisi olan hastahâneden bahsetti. Bu, temiz salonları, lüks banyoları ve hoş bahçeleri olan sarayın, Sultan Nureddin Zengî

Avrupalıların „Avicenna“ dedikleri İbn-i Sina


K APAK KO N USU tarafından, Hıristiyan bir Fransız asıllı kralın serbest bırakılması karşılığında verilen fidyelerden yaptırdığını söylemeyi de unutmadı. Mısırlı Kumandan El-Mansur da safra kesesinden rahatsızlandığında bu hastahânenin ilaçları ile tedavi edilmiş. Bunun üzerine; „Sultan olursam Kahire‘de bu hastahânelerin en büyüğünü ve modernini yaptıracağım“ diye yemin etmiş. Ve sözünde de durmuş. 1 milyon dirhem masrafa yaptırılan Mansur Hastahânesi‘nin inşası bittiğinde Sultan El-Mansur; „Bunu benim gibilere ve daha alttakilere, hükmedenlere ve hizmet edenlere, askerlere ve emirlere, büyüklere ve küçüklere, hürlere ve kölelere, erkeklere ve kadınlara bağışladım“ demiş. Müslüman dostum bana ayrıca şunları da söyledi; „Sadece halife ve sultanlar değil, zengin tüccarlar ve ünlü doktorlar da Hârun Reşid zamanından beri hastahâneler yaptırarak bağışlarda bulunuyorlar. Bunların içini de en güzel şekilde donatıp yataklar, banyolar, kütüphaneler, hasta odaları, ameliyathaneler ve toplantı salonları yaptırırlar. Bu hastahanelerde zengin-fakir herkes bedava muayene görürler. Yatmak, bakım, ilaçlar ve refâkat edilmesi de bedâva olup, hatta hastalığı iyileşip taburcu edilenlere yeni elbiseler alması ve rahatça iyileşmesi için bir miktar da para verilir. Şayet Bağdat, Kâhire, Şam gibi Müslüman şehirlerinde hastahâne arayacak olursan, burnunu takip etmen yeterlidir“ diyordu. Çünkü sadece bakım değil, aynı zamanda mutfağı da bir „Bey sofrası“ gibi mükemmeldir. Öyle ki; bir gün zengin bir İranlı Şam‘da gezerken bu kokuları alınca inleyerek Nûri-Hastahânesi‘nin başhekimine gitmiş. Muayenede bir şeyi olmadığı anlaşılmış. Fakat doktorun, ihtiyaten bir süre hastahanede tutularak börekler, kuzu eti, bademli tavuk, ballı çörek ve şerbetle bakılması talimatını vermesi onu çok sevindirmiş. 3 gün hastahanede kaldıktan sonra dok-

tor kendisine göz kırpıp; „3 günlük misafirperverlik kafidir. Sağlıcakla gidesin!“ diyerek göndermiş. Bütün bunları görmek için doktor ve şair dostumla Şam‘a gitmeyi çok isterdim. Fakat tam o sırada vatana dönmem için emir geldi ve gemilerimizle yola koyulduk. Sevgili oğlum!.. Bu üç senelik OrtaDoğu seyahatimden sonra size geri dönüyorum. Annene selâmlarımı bildir... „Not: Arap dostum vedalaşırken bana kütüphanesinden İbn-ül Cessar adındaki meslektaşına ait bir kitap hediye etti. Yazı Latince idi. Fakat böyle

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

19

bir eserin iyi bir Hıristiyan‘a yakışıpyakışmadığını bilemiyordum. Kitabın adı bile beni şüphelendirdi. Adam bizimle alay mı etmek istiyordu yoksa? Fakat deniz tutulmasına yakalanınca bu eseri açtım. Bütün denizcilerin yanında bulundurması gereken bu kitabın adı „Yoksullar İçin Seyahat Kitabı“ idi... Bu, bütün seyahat hastalıkları hakkında tavsiyelerle dolu bir el kitabı idi...“ Yaşlı Baban RİNALDO Dİ LUCCA (Kaynak; STERN-MİLLENİUM 1000-1999 / 50, 52 ve 53. sayfalar)

Yerel sesiniz, Yerel gücünüz


20

Köprü 8

SAĞ LI K

Nisan, Mayıs, Haziran

BEYİN TÜMÖRÜ BEYİN TÜMÖRÜ: Beyin tümörleri genellikle birincil ya da ikincil olarak sınıflandırılırlar ve bunlar (genellikle) vücudun herhangi bir yerinde başlayıp beyne metastaz yapanlar ve beyinde oluşanlardır. Beyin tümörleri kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yaparlar. Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncının artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör düzensiz bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkânı olmayan kafatası içerisinde beyin üzerine baskı yapmaya başlar. Tümör kötü huylu olduğu taktirde vücutta başka türlü hastalıklara da yol açabilir. Tümör ameliyat ile alınabileceği gibi, iyi huylu olduğu takdirde ışınla tedavi olunabilir. Beyin tümörü çeşitleri: İyi huylu tümörler: Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Bazen iyi huylu tümörlerin hepsi çıkartılamadığı takdirde bölgesel

ışın tedavisi uygulanabilir. Kötü huylu tümörler: Çok hızlı ürerler. Çamur kıvamındadırlar. Bu nedenle ameliyatla tamamen alınamazlar. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Vücudumuzdaki organlara yayılabilirler. Kötü huylu tümörleri de sınıflara ayırmak mümkündür. Belirtileri: 1. Baş ağrısı, 2. Epilepsi benzeri bayılmalar, 3. Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler, 4. Şiddetli kusmalar, 5. İlerlemiş dönemlerde (Beyinde yerleştiği yere göre) vücudun bazı bölgelerinde felç belirtileri, 6. Kişilik bozuklukları, bazı yetenekler de (hesap yapma yazı yazma gibi) bozulmalar, 7. Baş dönmesi, Teşhis: Beyin-Tomografisi (CT) ya da Beyin MR-Tomografisi (MRT) Tedavisi: Beyin tümörlerinin tedavisi cerrahidir. İster iyi huylu, ister kötü huylu olsun, tüm tümörler cerrahi olarak te-

davi edilirler. Ancak bazı durumlarda cerrahi tedavi uygulamak mümkün olmayabilir. Şayet tümör beynin çok hassas olan bazı hayati bölgelerine yerleşmişse bu bölgelere dokunmak hayati tehlike meydana getireceğinden dolayı tümör yerinde bırakılabilir. Bu durumda sadece ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulaması yapılabilir. Vücudun diğer bölümlerinde oluşan daha sonra beyine sıçrayan tümörlere, metastaz denilmektedir. Özellikle akciğer kanseri beyine yayılabilir ve kötü huylu tümörlerden dir. Cerrahi müdahale yapılsa bile sonuçlar hiç iyi değildir. Hatta bazı vakalarda birkaç tane odak halinde yayılma varsa cerrahi tedavi bile uygulanmaya bilir. Hasta kemoterapi ve ışın tedavisine alınır. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hayat dileğiyle...

Uzak Doğu‘dan gelen şifa kaynağı ZENCEFİL Genel olarak Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır. Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit „bitkisel“ şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde „zencefil bitkisi“; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)‘de ve mide bulantılarının teda-

vilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde (bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukça ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarına birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.

Son Olarak; zencefil asya‘da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifalı bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.


SAĞ LI K

AACHE

Fahrschule

ASLAN Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241 / 951 805 22 Fax: 0241 / 951 805 23 Mobil : 0177 / 50 55 444

N´da

A

MOTOR

B

ARABA

BE

mork

Araba + Rö

Büro Saatleri: Pazartesi - Perşembe: 12:00 - 19:00 Cuma: 12:00 - 17:00 Cumartesi: 10:00 - 13:00

E-Mail: AslanFahrschule@hotmail.com

21

romatizmal özelliklerindendir. Kanser ve Zencefil Zencefil bitkisi son zamanlarda kanserle savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılmaktadır. Dünyada azımsanmayacak sayıdaki bilim adamı zencefilin „kanserle ve buna benzer tehlikeli hastalıklarla“ savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılabileceğini kabul etmektedir. Zencefilin Vücuda Alınma Yöntemleri 1- Zencefil çaylarla birlikte alınabilir özellikle yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir. 2Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir. 3- Ayrıca çay, bal, zencefil karışımı da oldukça etkili bir tiryaktır. 4- Bunlardan farklı olarak zencefil „toz olarak“ 1 gramlık dozlarla doğrudan alınabilir(özellikle hamilelerde) 5- Zencefilin diğer bir alınma yöntemi de zencefilli yemek, pasta ve tatlılarla olmaktadır. NOT: Zencefilin yaş ve taze olarak alınması tavsiye edilen bir yöntemdir. Dozaj ve Yaşlara Göre Kullanım Miktarı Ne olmalıdır? !!!!Önemli NOT!!!! Zencefil her nekadar mucizevi bir bitki de olsa 2 yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Buna çok dikkat edilmelidir.

S Ü R OTE: Ü B E G N A R H NEUJA C ANGEBOTSPREISE der Klasse B (AUTO): Ü 30 ,Grundgebühr ğitim ayarlı E iz Bilgis im araçları ts e r c Ü • meni eğit rn yeni direksiyon eğit kanı • Mode im an Ehliyet e konuş • Türkç ısa süre içinde k e, • Tatild

75,- 1

Fahrstunden

25,- 29 ,-

Sonderfahrten

31,- 36 ,-

Prüfungsfahrt

100,- 119 ,-

Theorieprüfung

30,- 30 ,-

WERBEAGENTUR

YENİ

ları vardır zencefilin. Örnek Olaylarla Kullanım Alanları 1- Yolculuk sırasında bir çoğumuzu taşıtlar tutar ve aslında çok da hoş geçebilecek bir yolculuk bizim için tam bir kabusa dönüşür. İşte bunu zencefil sayesinde engelleyebiliriz. Şöyle ki, Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. 2- Ameliyattan kalkan hastalara verilen ilaçlar narkoz etkisini hafifletir, fakat bu ilaçların yan etkileri mevcuttur. Oysa zencefil bu ilaçlardan daha etkili bir bulantı bastırıcıdır. Ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile hazırlanan infüzyon oldukça faydalı sonuçlar verir. 3. Hamilelikte alınan günlük 1 gr. toz zencefil hamileliğin mide üzerindeki etkilerini büyük oranda iyileştirir ve hatta yok edebilir de. 4. Zencefilin soğuk algınlıklarında kullanıldığını daha önce söylemiştik. Bir fincan çay içerisine bir miktar bal karıştırılıp ardından bu karışımımız içerisine iki dilim taze zencefil kor ve az bir miktar beklendikten sonra bu karışımı içersek soğuk algınlığımız kısa sürede atlatılır. 5. Yemeklerde ve tatlılarda kullanılan zencefil zamanla romatizmal hastalıklara çok iyi gelmektedir. Zencefil bitkisine son yıllardaki talep patlamasının sebeplerinden birisi de bu anti-

Köprü 8

ÖPRÜ

Etken Maddeleri nelerdir? Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birisi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir (shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır. Kullanıldığı yerlerden bazıları. İştah açıcıdır, Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar, Mideyi düzenler, Mide bulantılarını giderir, Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir, Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar (colic), Solunum yollarını açar, kanın yapısını daha akışkan hale getirir (ki bu kalbin daha rahat çalışması demektir) Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir. Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır (oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur) Kalp ritminin düzene girmesini sağlar, özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır. Baş ağrılarını giderici özelliği vardır, Uykuyu rahatlatır, Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür, Bu ve buna benzer daha bir çok fayda-

Nisan, Mayıs, Haziran

K U R S U


22

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İL İL TÜR K İYE

Türkiye’nin en kalabalık 5. ili

[01]

ADANA

ADANA‘nın tarihi İlkçağda Adana, Anadolu‘yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus‘a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı‘nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy‘da Hitit Federasyonu‘na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova‘da kurulan Kue Krallığı‘na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy‘da Pers, M.Ö. 333‘te Büyük İskender’in egemenliğine girdi. İskender’in ölümünden (MÖ. 323) sonra da Selefkiler‘e bağlandı. M.Ö. 66‘da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen Adana, 704‘de Halife

Bizanslılar, Abbasiler‘in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan‘ın Malazgirt Zaferi‘ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular‘ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova‘ya Doğu‘dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana‘da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy‘ın ilk yarısında Memluklular‘ın eline geçen Çukurova‘ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352‘de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüreğiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana‘ydı. Ramazanoğulları‘nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim‘in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına

Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy‘da Adana Çukurova‘nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy‘da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır‘daki Tolunoğulları‘nın eline geçti.

katılan Adana‘yı 1608‘e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672‘de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy‘ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti‘ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu‘nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840)

Osmanlılar‘a geri verildi.1867‘deki idari düzenlemede vilayet oldu. 1886‘da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler‘in 1909‘daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye‘ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasın-

da 24 aralık 1918‘de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana‘yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921‘de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922‘de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana‘nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. ADANA’nın yöresel yemekleri Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bamya dolması, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, çingene kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı


İL İL TÜR K İYE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

23

Ağaca Bey isimli bir Türkmen ağası tarafından yaptırılmıştır. Tipik bir Selçuk mimari karakterini aksettiren kapısının, taş oyma motiflerinin ve cami ADANA’nın tarihi ve turistik yerleri içindeki minberinin büyük sanat deAdana ili tarihi ve tabii güzelliklerle ğeri vardır. Minaresinin süsleri dikkat doludur. çekecek güzelliktedir. ADANA’da bulunan kaleler Eski (Yağ) Cami ve Medresesi: AdaAdana’da çok sayıda tarihi kale varna merkezinde ve çarşı içindedir. dır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40“Yağ Camii” ismi ile de anılır. Rama50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur zanoğulları devrinde yaptırılmış olan olanları şunlardır: bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, Adana Kalesi: Abbasi Sultanı Halife caminin yanına bir de medrese ilave Harun Reşid tarafından, eskiden kalan ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptıyapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinrılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden ci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatıMısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa na 1501’de başlanmıştır. Bu cami yatarafından yıktırıldığı için bugün tepılmadan önce aynı yerde kilise vardı. mellerinin bir bölümü kalmıştır. Ulu Cami ve Medresesi: RamazanoEvliya Çelebi seyahatnamesinde; ğulları tarafından yapılan en büyük ve “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. meşhur bir camidir. Hala dimdik ayakYedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk tadır. Osmanlı devirde yapılan kaledevrinde tanin bir duvarı nehire Adana, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı güney orta dayanmış olup, diğer Anadolu’da bulunan 2.085.225 nüfusuyla Türkiye’deki mirat görmüşüç kenarı hendeklerle en kalabalık beşinci ildir. İin idarî merkezi, sakinlerinin tür. İnşaatına 1513’de başçevrilidir ve 7 burcu %76’sına ev sahipliği yapan Adana şehridir. İl, coğrafi lanmış ve inşavardır. ve ekonomik olarak Mersin, Osmaniye ve Hatay ile at 1541’de Piri (Kestanbol) Ayas Mehmed Paşa beraber Çukurova’nın bir parçasıdır. Kalesi: tarafından biCeyhan’ın 30 km tirilmiştir. SelCAMİLER uzağındadır. Yumurtalık ismiyle anıçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisilır. Kale ortaçağda yapılmıştır. Kanuni Hasan Ağa (Kethuda) Camii: Eski nin özelliklerini taşır. Sultan Süleyman Han 1536’da tamir caminin hemen arkasındadır. Planı, Diğer camiler: Evliya Çelebi, ettirmiş ve “Sahil Kulesi” ismi verilen Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Seyahatnamesi’nde, Adana’da irili bir kule ilave ettirmiştir. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zaufaklı 70 cami ve mescidin bulunduYılanlı Kale: Ceyhan’a 6 km manında Ramazanoğlu Halil Beyin ğunu yazmaktadır. Kemeraltı Camii uzaklıktadır. Halk arasında ismi kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ve Tahtalı Camii, Kadirli Hamidiye (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Or- ile azadlı köle Atike tarafından yap- Camii, Bahçe Agimbey Camii bunlartaçağda Haçlı seferleri esnasında ku- tırılmıştır (1501-1703). Klasik devir dandır. rulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene sütepe üzerindedir. TÜRBELER: ren camiin güney duvarında, 1671’de Anavarza Kalesi: Kozan’ın 22 km Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin Adana’da yer alan türbelerden bazıkuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda imzası vardır. ları şunlardır: Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 Akça Mescid: Adana il merkezinin senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Ramazanoğlu Türbesi: Ulu Caminin Sonra Ramazanoğulları’nın eline geç- en eski binası ve Adana’da bulunan bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed miştir. On dördüncü asırda kullanıl- en eski Türk eseridir. 1409 senesinde Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir.

maz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır. Toprak Kale: Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır. Kozan Kalesi: Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır. Cem Kalesi: Ortaçağdan kalmadır. Cem kale ismi sonradan verilmiştir. Roma çağı kalıntıları vardır. Kadirli yakınındadır.


24

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır. Şehid Duran Mezarı: Adana’nın kurtuluşunda Fransızlar’a karşı ilk verilen şehidin bulunduğu mezardır. Sed boyundadır. Ağcabey Kümbeti: Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. HANLAR VE ÇARŞILAR Gön Hanı: 1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir. Tuz Hanı: Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır. Havraniye (Misis) Kervansarayı: Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır. Kurt Kulağı Kervansarayı: Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Soluhan Kervansarayı: Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır. HAMAMLAR Çarşı Hamamı: Adana hamamlarının en eski ve en büyüğüdür. 1529’da Ramazanoğullarından Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tamir gören hamam, 1945’de restore edilmiştir. Irmak (Yalı) Hamamı: Eski Roma

hamamı üzerine Ramazanoğullarından Halil Bey, 1494’te yaptırmıştır. Seyhan Nehri kıyısında olup, suyunu buradan alır. Mestan Hamamı: 1682’de Ramazanoğullarından Mestanzade Hacı Mahmud Ağa tarafından Mestanzade Camii’nin bir vakfı olarak yaptırılmıştır. Yeni Hamam: 1720’de Musahalıoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Diğer hamamlara benzemektedir. Diğer tarihi ve turistik yerlerden bazıları da şunlardır: Taş Köprü: Seyhan Nehri üzerindeki şehrin iki yakasını birleştiren taş köprü, Romalılardan kalmadır. 3.10 m yüksekliğinde 13 m genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmıştır. On yedinci asırda esaslı bir tamir görmüştür. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana valisine taşköprünün tamiri için ferman göndermiştir. 1847’de ise, Sultan Abdülmecid Han tamir ettirdi. Günümüzde yirmi bir gözden sadece on dördü kalmıştır. Adana’nın sembolü olan kule, 1882’de Adana valisi Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma şeklinde olup, 32 m yüksekliğindedir. Şehrin merkezinde olan kule, şehrin Fransız işgalinden kurtulmasında, genç kızların işlediği Türk bayrağının asılması ile bayrağa gönderlik etti. Adana Bölge Müzesi: Kuruköprü semtindeki Rum kilisesinde, bir düzenleme neticesinde açılmıştır. Müzede 69 sikke, 2950 arkeolojik değeri olan eser, beş bin etnografik değeri olan eser, 3500 mühür, Osmanlı devrine ait 346 mahkeme kararı bulunmaktadır.

Misis Mozaik Müzesi: Adana’ya 20 km uzaklıkta ve Seyhan Irmağı kenarındadır. Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eser vardır. Ayrıca dördüncü asırdan kalma bir kiliseden çıkarılan mozaikler burada saklanmaktadır. Gastabala (Hieropolis): Osmaniye’nin 12 km kuzeyindedir. Hitit ve Asurlulardan kalma tarihi bir şehirdir. Şar (Comana): Tufanbeyli’nin 20 km kuzeyindedir. Hitit, Roma ve Bizans devrinde önemli bir yerleşme merkezi idi. Hitit anıtı ile meşhurdur. KAPLICALARI Adana il sınırları içinde yedi kaplıca vardır. Bu kaplıcalar değişik hastalıklara iyi gelmektedir. Haruniye kükürtlü kaplıcaları cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelir. Kurttepe, Alihocalı, Misis ve Kodes içmeleri mide ve barsak hastalıklarına faydalıdır. Osmaniye yakınlarındaki Gebeli içmesinin suyu idrar söktürücü olarak bilinir. Tahtalıköy Kükürtlü Kaynağı cilt hastalıklarına ve isiliğe iyi gelir. MESİRE YERLERİ Adana’nın zengin doğal güzellikleri vardır. Seyhan Barajı ve Sarıçam Koruluğu özellikle şehir merkezinin dinlenme yeridir. Kapız, il merkezinden 35 km uzaklıkta eşsiz güzellikleri ile tanınan bir yerdir. Çakıt Suyu, çam ormanları ve dağ dorukları Kapız’a ayrı bir güzellik verir. Aslantaş piknik yeri ve Karatepe milli parkı, Adana merkezine 122 km’dir. Burada bulunan açık


Nisan, Mayıs, Haziran

YAYLALAR Adananın yazı sıcak ve bunaltıcı olur. Halkın bir kısmı yaz aylarında yaylalara çıkarlar. Yaylalar yemyeşil ve serindir. Başlıca yaylaları Pozantı, Nemrun, Zorkun, Horzum ve Börücek’tir. Nemrun Yaylası çok güzel manzaralıdır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Adana için şunları yazar: Ramazanoğulları Camii, dört büyük

WERBEAGENTUR

nümüze kadar gelmiştir. Kadirli: Tarihi bir şehirdir. Kiliseden camiye çevrilen Ala Cami, ortaçağ yapısı Cem Kalesi ile Roma çağına ait kaya kabartmaları en meşhurlarıdır. Sirkeli Kabartması: Adana-Ceyhan karayolunun 45’inci kilometresindedir. Hitit krallarından Muvattalish’in kayalar üzerine işlenen dev bir tasviridir. M.Ö. 1200 senesinde yapılmıştır.

sütun üzerine oturan yüksek kubbeli olarak yapılmıştı. Kubbenin tepesindeki alemin parlaklığından gözler kamaşır. Caminin içi, dışı tamamen çinidir. Mihrap ve minberini tarif etmek güçtür. İçerisinde çok değerli avize ve kandiller vardır. Müezzin mahfeli, ince sütunlar üzerinde oturtulmuş bir köşk gibidir. Avlusu küçük, renkli taşlarla döşenmiştir. Avlunun çevresinde yirmi üç sütuna oturan yirmi kubbeli ve halılarla döşeli bir sofa bulunmaktadır. Caminin sol yönünde, kurşun örtülü bir kubbe içinde Ramazanoğlu gömülüdür. Evliya Çelebi, Adana’da ayrıca küçüklü-büyüklü 70 cami ve mescidin bulunduğunu söyler. Onun ifadesine göre Adana’da 8700 ev ve konak vardır (Yaklaşık olarak 40-45 bin nüfus). O devir için Adana, Anadolu’nun en büyük şehirleri arasında sayılır. Osmanlı Devletinin eyalet merkezlerinden biridir. Evliya Çelebi şöyle devam etmektedir: “Bilginleri çoktur. Halkı ehl-i sünnettir. Bir dar’ül kurra, üç dar’ül-hadis, kırk çocuk mektebi vardır. İki hamamı olup, biri yalı tarafında Paşa Hamamı, diğeri çarşı içerisinde Eski Hamamdır. On yedi han vardır. Çarşı içerisindeki Ramazanoğlu Hanı, yüz yirmi odalıdır. Etrafındaki üç yüz altmış dükkan dahi Ramazanoğlu yapısıdır. Ayrıca şehir içerisinde yüz otuz dükkan ve kale gibi büyük bir bedesteni vardır. Bunlar da Ramazanoğulları devrine aittir. Şehir, nehirden yüksek olduğundan dolaplar vasıtası ile alınan sular, şehre taksim edilir.

ÖPRÜ

hava Hitit Müzesi, çevrenin tabii güzelliğini tarih ile birleştirmektedir. Anavarza: Ceyhan civarında eski çağların önemli bir şehridir. M.Ö. 6. asırda kurulmuştur. Asur, Roma, Bizans, Müslüman-Arap ve Türk devirlerine ait eserlerce zengindir. Kale, su kemerleri, anfi tiyatro, mozaikleri ve stadyum kalıntıları meşhurdur. Arkadius devrinde Kilikya’nın Tarsus’tan sonra ikinci büyük şehri idi. M.S. 526’da çok şiddetli zelzele ile yıkıldı. Justinaus, şehri yeniden yaptırdı. Halife Harun Reşid devrinde şehir Müslümanların eline geçti. Sonra Ramazanoğullarına ve 1516’da Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devletine katıldı. Karatepe: Adana’nın 120 km kuzey doğusundadır. Hitit kralı Asitavandes tarafından M.Ö. 4. asırda kurulmuştur. Kale, kral evleri, heykel ve yazıları gü-

25

Köprü 8


26

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

ÇOCUK KULÜBÜ

0157/724 576 11 E-Mail:moda@istanbul-moda.de

DAMEN -BEKLEIDUNG -SCHUHE -ACCESSOIRES -TASCHEN TESETTÜR GIYIM

GENERAL MOTORS Iki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu : - Neden selam verdin? -Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu... İNSAN KILÇIĞI Yeni erler eğitim görüyordu. Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu. Er gayet bilmiş bir eda ile: - İnsan kılçığıdır komutanım, dedi...

PAŞA İLE GENEREAL Astsubay, acemi erlere ilk dersini verirken sordu : - Paşayla general arasında ne fark vardır? Memo ayağa kalkıp cevap verdi : - Paşa yaşlıdır, şişmandır, babadır, izin çoktir. General gençtir, zayiftir, serttir, nöbet çoktir!..

VATAN TOPRAĞI Karavana saatinde askerlerden bazıları, yemeklerin içinden taş ve kum çıktığı için şikayette bulunurlar. Komutan kızar ve: - Kesin lan! buraya ziyafet için değil, vatanı korumak için geldiniz. Bunun üzerine askarlerin arasından bir ses yükselir : - Vatan toprağını da yemeye gelmedik... UZMAN Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormus ve arkadasları

buna çok hayret ediyorlarmış. Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış ve: - Söyle bakalim benim boyumunölçüsü kaç? Diye sormuş. Asker asağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve : - 1.75 efendim, demiş. Komutan hayretler içinde kalmış ve: - Doğru, peki nasıl bildin? Demiş. Asker : - Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım...


ÇOCUK KULÜBÜ

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

27


28

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ R E H BE R İ

KÖPRÜ- İŞ REHBERİ Alım / Satım Hasan´s An&Verkauf Josef-Schregel-Str. 50 52349 Düren Tel: 02421-29 16 90 Ceylan 24 Feldstr. 271 45701 Herten Tel: 0177-313 85 06 Ceylan 24 Bochumer Str. 156 45661 Recklinghausen Tel: 02361-95 01 44 SAS Germany Im Timpen 6 45711 Datteln Tel: 02363-567 62 62 Anahtarcı Çıtak Schlüsseldienst Hückelhoven Tel.: 02433-857 52 Avukat Av. İbrahim Çavdar Keupstr. 126 51063 Köln Tel.:0221- 663 95 35 Av. Kaya Erdemir Wilhelmstr. 54 52070 Aachen Tel: 0241- 60 20 94 Berberler Çağdaş GmbH Königsheide 38 44536 Lünen Tel.: 0231- 728 78 06 Star Herrensalon Auf der Mühle 2 52222 Stolberg Olympia Herren Salon Neue Jülicher Str. 30 52353 Düren Tel: 02421-69 25 65 M&C Hairdesign Mokwastr. 105, 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-92 81 04 Haarstudio Fehmi Bahnhofstr. 40 52477 Alsdorf Tel.: 02404- 67 89 39 Doktorlar Dr. İsmail Altınay (İnternist) Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 262 71 Dr. Bünyamin Başıbüyük Erzbergerstr. 115 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 48 00 95 Dr. med. Ayten ImrenÖzden Waltroper Str. 53 44536 Lünen Tel.: 0231- 87 50 50

Dr. (B) Nur BAYSAL (Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı) Rathausplatz 1 52531 Übach - Palenberg Tel.: 02451 / 4042 + 4043 Düğün Salonu Stadthalle Stolberg Olof-Palme-Friedensplatz 52222 Stolberg Ehliyet Okulu Fahrschule Fahrschule Aslan Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241- 951 805 22 Fahrschule Kaya Übacher Weg 95 52477 Alsdorf Tel: 02404- 551 62 60 Fahrschule Diler Neue Jülicher Str. 26B 52353 Düren Tel: 02421- 40 83 60 Elektronik Eşya TeleringCenter Parkhofstr. 95 41836 Hückelhoven Tel.: 02433- 18 49 Emlakçılar Caner Immobilien Am Wehrhahn 41 40211 Düsseldorf Tel: 0211- 30 29 43 68 Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 0157-76 37 77 77 Fırın Ayyıldız Bäckerei Preußenstr. 18 44532 Lünen Tel: 02306-94 33 77 Bäckerei & Cafe Baris Reyplatz 8 52499 Baesweiler Tel: 02401-602278 Gelinlik satanlar Divatilla Salmstr. 5-7 52222 Stolberg Tel: 02402- 76 84 38 Weisse Rose Modehaus Übacher Weg 43 52477 Alsdorf Tel: 02404- 92 92 18 Zehra Brautmoden Adalbertsteinweg 271-273 52066 Aachen Tel: 0241- 400 14 80 Giyim

Mode Altın Salmstr. 18 52222 Stolberg Tel: 02402- 867 50 82 Hafize Ziber Feldstr. 218a 45701 Herten Tel: 02366- 18 14 888 Änderunsschneiderei ÇİFTÇİ Parkhofstr. 105 41806 Hückelhoven Tel.: 02433-2380 İnci Mode Weissenburgerstr. 1 52066 Aachen İstanbul Moda Adalbertsteinweg 58 52070 Aachen Sultan Mode Martin-Luther-Str. 4 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 95 19 78 Beyza Boutique Ludovicistr. 18A 41836 Hückelhoven Tel: 0163- 963 06 29 Güvenlik CK Security Pfarrer-AppelrathStr. 13 52249 Eschweiler Tel: 02403- 50 40 115 Live Security Benzstr. 1 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 458 68 30 İnşaat ve Bahçe Bauelemente Yildirim Kapi ve Pencere • Stolberg Tel: 0179- 471 23 57 Akiz Ramen&Deuren Kapi ve Pencere Tel: 0032- 488469187 GfG mbH Planung-Bauunternehmung Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461-9371360 Metallbau Yamaner Immenweg 33 52511 Geilenkirchen Tel: 02451-4826995 Karakas Fensterbau Josef-Schregel-Str. 45 52349 Düren Tel: 02421-3061257 Bahçe Toprakları Şahin Transport Tel: 0160-1514793 Ada Betonzaun Beton Bahçe Çitleri 52222 Stolberg Tel: 02402-1022727 Kuyumcu

Has Kuyumcu Münster Str. 37 44145 Dortmund Tel: 0231- 981 26 56 Jasmin Juwelier Josef-Schregel-Str. 19 52349 Düren Tel: 02421- 132 62 Juwelier Istanbul Adalbertsteinweg 233A 52066 Aachen Tel: 0241-502545 Juwelier Tugan Solinger Str. 36-38 40764 Langenfeld Tel: 02173-684640 Lokantalar Ailem Pastanesi Elsassplatz 10 52068 Aachen Tel: 0241-46311698 Çamlıca Döner Jakobastr. 93 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444483 Çiğköftem Münsterstr. 35 44145 Dortmund Tel: 0231- 330 392 48 İstanbul Döner & Pizzeria Kaiserstr. 56 52146 Würselen Tel: 02405- 42 06 27 Saray Kebap Salmstr. 47 52222 Stolberg Tel: 02402-29544 Tuna Kebaphaus & Pizzeria Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.:02433-446704 Tuna Restaurant Vogelsangerstr. 292 50825 Köln Tel: 0221-50055239 Yeni Han Kückstr. 58 52499 Baesweiler Tel: 02401-895577 Yüksel Restaurant Mallinckrodtstr. 32 44145 Dortmund Tel: 0231- 83 83 39 Medya Medyator Mustafa Güleç Tanıtım ve Reklam Filmleri Tel: 0176-61101464 www.medyator.de Marketler Ankara Süpermarket Im Schellenkai 53 44329 Dortmund Tel: 0231- 89 707

ASA Supermarkt Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 Anadolu Market Hauptstr. 60 52499 BaesweilerSetterich Tel: 0176 - 24 20 70 27 Azim Market Frauenrather Str. 10b 52457 Aldenhoven Tel: 02464-9798102 Birlik Market Hompeschstr. 2 52249 Eschweiler Tel: 02403-32712 Efe Market Adalbertsteinweg 23-25 52070 Aachen Frischmarkt ANIL Ottostr. 35 44536 Lünen Tel: 0231- 877 01 97 Güneş Market Parkhofstr. 96, Hückelhoven Tlf.: 0177-6154264 Halk Pazarı Lilienthal Str. 70 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 29 58 Hilal Market Ludovicistr. 3 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444875 Huzur Supermarkt Bierweider Str. 20 52222 Stolberg Tel: 02402-9749940 Lebensmittel Uzun Salmstr. 14 52222 Stolberg Tel.:02402-84814 Mevlana Süpermarket Salmstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-9022034 Neco Market Bahnhofstr. 28 52477 Alsdorf Tel: 02404- 821 51 Yenice Market Neusser Str. 51 41065 Mönchengladbach Tel.:0163/3320061 Yenice Market Von Dechenstr. 3, 41836 Hückelhoven Tel.: 01577-3748480 Yenice Market Luisenstr. 72 52477 Alsdorf Zafer Lebensmittel Bergstr. 3-5 44339 Dortmund Tel.: 0231- 80 71 87 Mobilyacılar

Diva Halı Eschweilerstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-7096948 Canapella home & lifestyle Hotline: 02432- 96 39 888 www.canapella.com Möbel Royal Breslauer Str. 35 52068 Aachen Tel: 0241- 559 10 80 Muhasebe ALV Beratungsstelle Bahnhofsplatz 20 52477 Alsdorf Tel: 02404-26284 FIT Finanzen & IT Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich Tel: 02181-8209323 Fidevs Kırsolak -Lohnsteuerhilfeverein52223 Stolberg Tel: 02402-9976957 Nakliyat SAHİN Transporte Salmstr. 23a 52222 Stolberg Tel: 0160-1514793 Oto Galeri Auto Yunus Tel: 0176-22352852 Auto- Fey Jakobshöhe 6 41066 Mönchengladbach Tel: 02161-5763750 Auto Nuhrgolf Neussener Str. 22 52146 Würselen Tel: 0177-7476017 Autohaus Diker Rheinstr. 14 41836 Hückelhoven Tel: 02433-938034 Oto Yedek Parça ve Tamirhane Autoteile Turan Linnicher Str. 109 52477 Alsdorf Tel: 02404-25945 AS-MB GmbH Otto-Hahn-Str. 7 50181 Bedburg Tel: 02272-9993527 Kfz-Werkstatt Deniz Lagerstr. 3 • 52351 Düren Tel: 02421-2099535 Özer GmbH Mengeder Str. 78 44536 Lünen Tel: 0221-6905890 Tuna Autoteile Am Grossen Rad 19 52222 Stolberg Tel: 02402-84484


İŞ R E H BE R İ Reklam Ajansı Ender GmbH Melatener Weg 18 50825 Köln Tel: 0221-6905890 KÖPRÜ Werbeagentur Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 63 Sachverständiger Nuri Taskingül Adalbertsteinweg 266 52066 Aachen Tel: 0241-5659139 Seyahat acentası Balcı Reisen Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-452833

Econom GmbH Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 Glückauf Reisen Langenbochemer Str. 204a 45701 Herten Tel: 02366- 58 51 90 Koc Reisebüro Alte Turmstr. 5A 52457 Aldenhoven Tel: 02464-905630 Ölmez Reisen Aachener Str. 239 52499 Baesweiler Tel: 02401-6939275

ÖPRÜ

Paradies Tours Yavuz Josef-Schregel-Str. 25 52349 Düren Tel: 02421-45308 Paradies Tours Yavuz Bahnhofsplatz 22 52477 Alsdorf Tel: 02404-919450 Reisebasar Ost Elsassstr. 32 52068 Aachen Tel: 0241-532595 Reisebüro Bahar Jodef-Schregel-Str. 47 52349 Düren Tel: 02421-409550 Reisebüro Cengiz Bahnhofstr. 43A 52477 Alsdorf Tel: 02404-912566

Nisan, Mayıs, Haziran

Ufuk Travel Center Huchkarder Str. 354 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 16 25 Ufuk Travel Center Mallinckrodtstr. 29 44145 Dortmund Tel: 0231- 81 27 38 Yıldız Reisebüro ! ! ! YENI ADRES ! ! ! Salmstr. 9 52222 Stolberg Tel: 02402- 22 571 Sigortacılar Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 01577-6377777

Econom Sigorta Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 www.econom.de Taşımacılık Kolay Reisen Berliner Str. 33 A 52351 Düren Tel: 02421-972506 Taxi Kaiser Düren Tel: 02421-980800 Telefoncu Artel Telecom Salmstr. 24 52222 Stolberg Tel: 02402-7095616

Köprü 8

V-cOmm24 Salmstr. 28 52222 Stolberg Tel: 02402-1020403 Artel Telecom Elsassstr. 22 52068 Aachen Tel: 0241-9979855 Tesisat GfG- mbH Gesellschaft für Gebäudetechnik Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 60

YENİ KAYIT! rehber@yenikopru.de

DAĞITIM NOKTALARI:

AACHEN ve çevresi:

KÖLN ve çevresi:

REMSCHEID ve çevresi:

LÜNEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

ESSEN ve çevresi:

RECKLINGHAUSEN ve çevresi:

DORTMUND ve çevresi:

Exklusive Badartikel

w w w. e v o n e . o r g

info@evone.org

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich Fon: +49 2461 937 13 60

HÜCKELHOVEN ve çevresi:

ÖPRÜ

29

SULTAN Market Hövelstr. 67 45326 ESSEN Mönchengladbach ve çevresi:

Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 ALSDORF ve çevresi:

Duisburg ve çevresi:

TEMSİLCİLER:

AACHEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

KÖLN, BONN, BERGHEİM, LEVERKUSEN, WUPPERTAL

Mustafa YILDIRIM

Semih ÖZBAY

Hasan ŞAHİN

Tel: 0177 / 56 88 938

Tel: 0178 / 811 46 74

Tel: 02461 / 937 13 63

m.yıldırım@yenikopru.de

s.ozbay@yenikopru.de

h.sahin@yenikopru.de

DUİSBURG, DÜSSELDORF, OBERHAUSEN, ESSEN

DORTMUND, BOCHUM, LÜNEN, RECKLİNGHAUSEN

MÖNCHENGLADBACH, NEUSS, KREFELD, HEİNSBERG

Mesut ŞİŞMAN

Mustafa SARI

Mehmet TOPAL

Tel: 0163 / 455 37 17

Tel: 0163 / 676 71 00

Tel: 0157 / 89 30 18 87

m.sisman@yenikopru.de

m.sari@yenikopru.de

m.topal@yenikopru.de

BÖLGE TEMSİLCİLERİ ARANMAKTADIR NRW Eyaletinde KÖPRÜ dergisi bünyesinde ek iş olarak dergimizi temsil edecek Bay/Bayan elemanlar arıyoruz.

Müracaat: 02461 / 937 13 63 veya info@yenikopru.de


Vogelsanger Str. 292 50825 Köln Tel: 0221 - 500 55 239


KALİTELİ

Güneşten yağan

SAĞLAM

PARAYI

YÜKSEK KAPASİTELİ ve GARANTİLİ

Çatınızda toplayın!

%70‘e varan enerji tasarrufu

Quelle: co2online gGmbH

3 yıl‘da kendini öder *

* ısıtılan alan durumuna göre

*

ELEKTRİK

SICAK SU

Elektrik üretimi

Kalorifer desteği

Doğru bilgi ve uygun proje

Alman D evl eti o n ayl ı

Devlet teşvikleri sağlamak

Kaliteli malzeme ve işcilik

www. topsolar-nrw.de info@topsolar-nrw.de

Düzgün ve hızlı servis

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel: 02461 / 937 POST okurlarına ÖZEL! 13 60

L KÖPRÜ ÖZE

%10 indirim

E xk lusive B ad ar t i kel

w w w. e v o n e . d e

• JAKUZİLER • DUŞAKABİNLER • SAUNALAR • LAVABO TAKIMLARI

info@evone.de


Modern teşhis/tanı Yüksek tıbbi yeterlilik Her hususta nitelikli bakım İnsan sevgisi Kaliteli bir yaşam kazancı Genç kalmayı korumak Canlılığı yeniden elde etmek Ağrısız bir hayat


mteleri...

WERBEAGENTUR

700 * başlayan fiyatlarla

ÜCRETSİZ Bilgilendirme ve Planlama Size Uygun Proje ve Ücretlendirme

ab

*

2 YIL GARANTİ ÜCRETSİZ 2 YIL Servis

BİZİ AR

!!! KÖPRÜ ÖZEL

** Abbildungen Ähnlich

4 lü komple Sistem

**

EYİN!

R VERM N KARA

AMADA

Müşteri memnuniyeti Kaliteli Malzeme Sağlam İşcilik Satış sonrası Hizmet

www.live-security.de

KAMPANYA

Benzstr. 1 41836 Hückelhoven

a Iphone ve Android Türkiye ve tüm Dünyad e imkanı Cep Telefonundan izlem

Mobil: 0172 - 90 54 200 0152 - 03 58 58 58

Tel. 02433 - 458 68 30

Fax 02433 - 458 68 32

info@live-security.de

ÖPRÜ

Siste Live Security; Güvenlik


ÖPRÜ IMPRESSUM/KÜNYE Sahibi: KÖPRÜ Werbeagentur UG

Nisan, Mayıs, Haziran

Editör‘den

Köprü 8

Hasan ŞAHİN

BAHARA MERHABA DERKEN

(haftungsbeschränkt)

Dizgi ve Grafik Tasarım: KÖPRÜ Werbeagentur UG Posta Adresi: Dürener Straße 17a 52428 Jülich Telefon: 02461- 937 13 63 Fax: 02461- 937 13 61 İlanlarınız için: BÖLGE Temsilcileri bakınız: Sayfa 29 e-mail: info@yenikopru.de Yayın Kurulu: Hasan ŞAHİN, Mustafa YILDIRIM, Av. İbrahim ÇAVDAR, Dipl. Kfm. İbrahim GÜGEN, Ahmet TOLUNALP, Dr. İsmail ALTINAY KÖPRÜ Dergisinin bütün yayın hakkı KÖPRÜ Werbeagentur UG‘ye aittir. Yazılardan yazarlar sorumludur. Website: www.köprü.de Email: info@yenikopru.de Dergimizin değeri 3,00 Euro‘dur. Şu anda parasız dağıtılmaktadır. ABONELİK Düzenli abone olmak isteyenler, posta ve işlem parası olarak yıllık 5,00 Euro ödedikleri takdirde dergimiz evlerine gönderilecektir. Abone olmak isteyenlerin abone@yenikopru.de adresine email ile bilgilerini göndermesi gerekmektedir. Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. İzinsiz alıntı yapılamaz. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verenlere aittir.

DERGİMİZİN HİTAP ETTİĞİ ŞEHİRLER Başlangıçta Köln, Aachen, Düren, Mönchengladbach ve çevresine hitap eden dergimiz, şu anda NRW çapında diğer büyük şehirlerde de dağıtılmaktadır ve hizmet ağını gittikçe genişletmektedir.

S e v g i l i ok uy uc u l a r, Su g ibi a k ıp g id en z a m a n iç i nd e i n i ş ler, ç ı k ı ş l a r, a c ı l a r, t at l ı l a r, hü z ü n ler ve s e v i nç ler he p bi r a hen k iç i nd e s e y re d er g id er. Gü z e l i g ü z e l k ı l a n, ç i rk i n i n s e v i m si z l i ğ id i r. Bi r k ı ş me v si m i n i ger id e bı r a k m ı ş ol m a k , merh a b a d e d i ğ i m i z b a h a r ı d a h a bi r t at l ı d a h a bi r s e v i m l i h a le ge t i r me k t e d i r. Hay at ı n bu du rdu r u l a m ay a n a k ı ş ı , ay n ı z a m a nd a yen i l i k ve t e k a mü lü d e b er a b er i nd e ge t i r me k t e d i r. 3 ayd a bi r y ay ı n l a nd ı ğ ı h a ld e 8 . S ay ı s ı n a u l a ş a n D er g i n i z KÖPRÜ d e bu t e k a mü lü y a ş a m a n ı n z e v k i n i t at m a k t a d ı r. A r t ı k d a h a em i n a d ı m l a rl a i lerleme k t e , d a h a s a ğ l a m yere b a sm a k t a ve d a h a ç ok t a n ı n m a k t a d ı r. G e l i nen nok t ay ı ye t erl i bu l m a k ş üphe si z mü m k ü n d e ğ i ld i r, f a k at a r t ı k KÖPRÜ D er g i si iç i n k ı ş dönem ler i n i n ger id e k a ld ı ğ ı , b a h a r ç iç e k ler i n i n a ç m ay a b a ş l a d ı ğ ı d a s e v i nd i r ic i bi r gerç e k t i r. „Üç ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ yer i ne „ Ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ ol a r a k ok uy uc u k a r ş ı ş ı n a ç ı k m a z a m a n ı d a i n ş a a l l a h u z a k d e ğ i ld i r. Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e oldu ğ u mu z bu 3 ay l ı k z a m a n d i l i m i nd e m a d d i b a h a r ı y a ş a d ı ğ ı m ı z g ibi, h ay at ı m ı z ı n m a ne v i b a h a rl a r ı nd a n ol a n üç ay l a r ı d a id r a k e t m i ş ol a c a ğ ı z . 2 2 M ay ı s 2 012 S a l ı g ü nü mü b a re k R e c e p ay ı n ı n 1. Gü nü nü id r a k e d e c e ğ i z . Bu nu 2 4 M ay ı s 2 012 Per ş emb e g ü nü id r a k e d e c e ğ i m i z R e ğ a ib k a nd i l i t a k ip e d e c e k . 16 Ha z i r a n 2 012 Cu m a r t e si g ü nü a k ş a m ı nd a M i r a ç k a nd i l i i le mü ş er re f ol m a n ı n h a z z ı n ı t a d a c a ğ ı z . 21 Ha z i r a n 2 012 Per ş emb e g ü nü Ş a b a n ay ı n ı n 1. Gü nü ne g i r m i ş ol a c a ğ ı z . Bu mü n a s e b e t le , üç ay l a r ı n ı z ı ve k a nd i l ler i n i z i d e ş i md id en t e br i k e d er i z . Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e ol m a k , bi z e g üç ve ener ji ver me k t e d i r. He pi n i z i en d er i n s ay g ı ve s e v i g i ler i m i z le s e l a m l ı yor u z . Köprü Dergisi ile çalışmak ve

KÖPRÜ UG

Para kazanmak ister misiniz?

Dürener Straße 17a 52428 Jülich

bize e -mail ile ulaşın! info@yenikopru.de

Tel: 024 61 937 13 63 info@yenikopru.de

3


4

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İÇİ N D E K İLE R

3 Editör‘den 5 Güldeste (Sessiz Gemi- Yahya Kemal Beyatlı) 6-8 Haberler 9 Enerji Vergisi -

Dipl. Kfm. İbrahim Gügen

10 İnanç Dünyamız 11 Delikanlılık- Dr. Mustafa Özgen 12 Tarihe Yön Verenler- Kutalmışoğlu Süleyman Şah 13 Kadın ve Aile

14 İş Hukuku- Av. İbrahim Çavdar 15 Kültür ve Sanat- Çini Sanatı 16-19 Kapak Konusu- İbn-i Sina 20-21 Sağlık- Beyin Tümörü Dr. İsmail Altınay 22-25 İl İl türkiye- ADANA

26-27 Çocuk Kulübü 28-29 İş Rehberi 29 Dağıtım Noktaları ve Bölge Temsilcileri

İŞ REHBERİ Sayfamızı gördünüz mü? Müşteri ile işvereni buluşturan sayfa! S. 36-37

UFUK TURU Osman DOĞRU

TÜRKMANCA Evet yeni bir dilden bahsediyoruz; Türkmanca. Gerçi henüz grameri, kuralı, artikeli partikeli yok; ama olsun... Almanya’da yaşayan türkler arasında bal gibi konuşuluyor ve de anlaşılıyor. Türkçe almanca karışımı kırma bir dil. Almanca aksanı ile teleffuz edilen türkçe kelimeler de pek bir hoş oluyor hani... Almanya’ya gelen ilk kuşak, belki de daha fazla kelime ezberleyebilmenin gayretiyle, “İş ve işçi bulma kurumu” yerine „Arbeitsamt”, hastane yerine “Krankenhaus”, bisiklet yerine „Fahrad“ demek gibi birçok almanca kelimeyi türkçeye katmışlar, onları da türkçe aksanıyla bir güzel teleffuz etmişlerdi. „Bescheinigung“ yerine „Beşe onluk“ demek gibi farkında olmadan espriye kaçan bazı kelimeler olduysa da bu da işin tuzu biberiydi. Almanya’ya ilk geldiğim 1980 yılında, tanıdığım bir türk aileye misafir olmuştum. Evin hanımı çocuğundan bahsederken bir ara: „Bizim oğlan geçenlerde Fahrad’la unfal yaptı“ demişti de epey düşünmüştüm. Acaba bu oğlan ne ile ne yaptı diye. Cahilliğime verirler diye utancımdan da soramamıştım. Şöyle bir hadise nakledilir: Uzun zaman almanya’da kalan yaşlı bir hanım Türkiye’de bir adres sorma ihtiyacı hisseder. Kendisini Almanya’da zannederek, önüne çıkan bir kıza yönelir ve: -Kızım türk müsün? der. Türkiye’de böyle bir soru ile karşılaşan kız şaşkınlıkla cevap verir: -Ne demek istiyorsun teyze? Tabii türküm! Kadın baltayı taşa vurduğunu anlar ve hatasını düzeltmek için: -Schuldigung! der. Şimdiki kuşak (ikinci ve sonraki nesil) ise türkçenin içine almanca kelimeler katmak yerine, almancanın içine türkçe kelimeler koyarak daha bir geliştirdiler, daha bir hoş hale getirdiler Türkmanca’yı. Dinlemesi bile ayrı bir zevk. İki kelime türkçe konuştuktan sonra bir sayfa almanca döktürüveriyorlar. Bu durum, Türkmanca’nın faziletinden mi, konuşandaki türkçe kelime haznesinin yokluğundan mı, Almanca kelime haznesinin çokluğundan mı bilinmez... Ama bilinen bir şey varsa o da bir kültür erozyonu ile karşı karşıya olduğumuz.


S ES S İ Z G EM İ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden Yahya Kemal Beyatlı


6

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

Belediye Başkanı 25 kişilik ekibi ile DİTİB HÜCKELHOVEN CAMİİNİ ZİYARET ETTİ H ÜC K E L HOV E N 24.01.2012 Salı günü Hückelhoven Belediye Başkanı sayın Bernd Jansen, birim amirleri ve belediye memurlarından oluşan 25 kişilik grupla Hückelhoven DİTİB camiini ziyaret etti. Camiin tanıtımından sonra cami yetkilileri tarafından ziyaretçilere çay, börek, pasta ve tatlı ikram edildi. Samimi ve sıcak bir atmosferin hakim olduğu sohbet bölümü yaklaşık 3 saat sürdü. Misafirler oldukça memnun ve bilgilendirilmiş bir şekilde camiden ayrıldılar.

Cami başkanı Adem Onur; „Bizlerle birlikte görev alan dialog sorumlusu genç kardeşlerimize ve bizlerden desteklerini eksik etmeyen halkımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. DİTİB Hückelhoven Camii olarak Hückelhoven Belediyesi ile Dialoğumuz uzun yıllardan beri sürmektedir. Gelecek zamanlarda da beraber

gerçekleştireceğimiz projelerimiz ve Belediye Entegrasyon sorumlusu sayın Scmtitz‘le çalışmalarımız olacak. İleriki tarihlerde Belediye Başkanı Sayın Bernd Jansen bizleri Belediye ye davet edecek ve Belediye hakkında bilgiler verecek“ dedi.

Haydi gençler polisliğe! Sağdan sola: Komser Sinan Zengin, Komser Aliye Albayrak, Başkomser Mehmet Karapınar ve Komser Ümit Yağmur Köln Emniyet Müdürlüğü, Türk gençlerini polis olmaya teşvik etmek için Almanya‘da bir ilke imza atarak Türkçe etkinlik düzenledi. Emniyet Müdürü Wolfgang Albers‘in katılımcı Türk gençlerine, geleceğin polisleri diye seslendiği etkinlikte yetkililer, göçmen kökenlilerin polis olmasının devletle göçmenler arasında güveni arttıracağı, entegrasyona büyük katkı yapacağı fikrinde birleşti. Türk vatandaşı komiser Emine Tayfur sunumunda, KRV eyaletinde Türk vatandaşı kalarak da polis olmanın mümkün olduğunu, 38 yaşına kadar başvuru yapılabileceğini bildirdi. Türk-Alman Dostluk Derneği‘nin girişimiyle Köln Emniyet Müdürlüğü‘nde düzenlenen etkinliğe, Türkiye‘nin Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Türk-Alman Dostluk Derneği yöneticisi ve KRV Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek‘in yanı sıra polisliğe ilgi duyan çok sayıda Türk genci ve velisi katıldı.

Türklere kapı açık Etkinlikte komi- göre bu hala çok düşük“ dedi. ser Emine Tayfur‘un yanı sıra, Türk İmkanlardan yararlanın kökenli başkomiser Mehmet KarapıToplantının önemine dikkat çeken nar, komiserler Ümit Yağmur, Aliye Başkonsolos Basa ise, „Polislik mesleAlbayrak ve Sinan Zengin izlenim ve ğinde daha fazla Türkün yer alması getecrübelerini anlattı, polis olmalarınrek. Resmi makamlarda memurluklara dan dolayı gördükleri saygı ve takdiri gelmelerine de destek veriyoruz. Katıdile getirerek gençlere polis olmalarını lım noktasında kendimizi göstermelitavsiye etti. Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Köln yiz. Türkler entegre olma ve kendileEmniyet Müdürü Wolfgang Albers, rine uzanan bu eli tutarak, bu imkanı Köln nüfusunun üçte birinin göçmen değerlendirme arzusu içindedirler. kökenli olup en büyük göçmen gru- Emniyet Müdürlüğünün bu girişimini bunu Türklerin oluşturduğunu ha- çok önemli buluyorum“ açıklamasına tırlattı. Albers, „Toplumu tanıyan ve sözlerinde yer verdi. Türk-Alman Derneği Başkanı Tayfun Keltek ise konuştoplum için angaje olacak poKöln masında etkinlik için derneğin lisler arıyoruz, onun için Emniyet yaptığı çalışma ve çabalarTürk kökenliler olarak Müdürlüğü, Türk dan bahsetti. Başvuru için size yöneliyoruz. Sizler gençlerini polis olmaya temiz bir sabıka dosyasıpoliste Türk kökenlileteşvik etmek için Almanya‘da nın ön şart olduğu meslek ri temsil edebilirsiniz. bir ilke imza atarak, Türkçe için www.polizei.nrw.de Şimdiye kadar polis etkinlik düzenledi. Emniyet sitesi üzerinden başvuru eğitimi alanlarda yüzyetkilileri, gençlere yapılabildiği gibi, yetkililer de 8‘lik göçmen oranına tarafından birebir bilgi veripolislik mesleğini ulaşmayı başardık ama, lerek yol gösterilmekte. anlattılar Köln‘deki göçmen oranına


HABE R LE R

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

7

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR VE İKİ ÖNEMLİ UYARI T.C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Bilindiği ü z e r e 2011-2012 eğitim öğretim yılı sonrası Türkiye‘de öğrenim görmek isteyen gençlerimizin denklik işlemleri için başvuruları ve YÇS sınavı heyecanı çok kısa bir zaman sonra başlayacak. Başkonsolosluğumuzun Eğitim ve Çalışma Ataşeliklerine yapılan başvurulardan; Almanya‘dan ülkemize giderek eğitim öğretimine devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu ve bu sayının her yıl giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bu sayısal artışın ana nedenlerinden birisinin, Türkiye‘nin ekonomik gelişimine paralel olarak, yurtdışında yaşayan Türkler için çekiciliğinin artmasıdır. Bu artış sosyal bilimciler ve göç uzmanlarınca Push-pull (İtme-Çekme) sendromu olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, çevrenizdeki insanlarla yapacağınız görüşmelerde de tespit edebileceğiniz gibi, emekli olduktan sonra yaşamına Türkiye‘de devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu da aşikar bir gerçektir. Bu gelişmelerden hareketle, Almanya‘da ikamet hakkı sahibi vatandaşlarımızın, uzun süre (altı aydan

İR Tahsin ÖZDEM

fazla) Türkiye‘de kalmaları durumunda, kendileri açısından ortaya çıkabilecek birtakım mağduriyetler söz konusu olabilir! Bu tip sıkıntıların yaşanmaması için vatandaşlarımızın iki önemli hususa dikkat etmeleri büyük önem taşımaktadır. Bilinenin aksine, altı ayda bir kısa süreli giriş-çıkış yapmak İkamet hakkınızı korumaz! -Türkiye‘de öğrenim görecek gençler veya Almanya‘da emekli olup (sosyal yardım almayan) vatandaşlarımızın 6 aydan fazla Türkiye‘de kalmaları durumunda Almanya‘daki ikamet haklarını kaybetmemeleri için önceden yabancılar dairesine başvurarak 30.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren İkamet Kanunu‘nun (Aufenthaltsgesetz) 51. maddesine göre bir belge almaları gerekmektedir. Bilindiği üzere İkamet Kanunu (Aufhenthaltsgesetz) uyarınca, yabancı uyruklu bir kimse, Federal Almanya dışında (önceden izin almaksızın) bir takvim yılı içerisinde aralıksız 6 ay 1 gün kalırsa, Federal Almanya‘daki tüm yasal ikamet haklarını kaybeder. Bir şehir efsanesi gibi vatandaşlarımız arasında yayılan ve yanlış bilinen

kanaatin aksine, 6 ayda bir kısa süreli giriş-çıkışlar da kişinin Almanya‘daki ikamet hakkını korumaz! Sosyal Güvenlik Sözleşmesi‘nin sizlere sağladığı kolaylıkları değerlendirin! - Vatandaşlarımız arasında pek bilinmeyen diğer önemli bir husus da sağlık tedavi hizmetlerinden faydalanma konusudur. Bilindiği üzere Türkiye ve Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi halen yürürlükte olup, bu sözleşme vatandaşlarımıza sosyal güvenlikleri açısından çok büyük kolaylıklar ve imkanlar tanımaktadır. Almanya‘da yasal hastalık sigortası bulunan (Krankenversicherung) bir kişinin uzun süre Türkiye‘de kalması durumunda gerekli belgelerini tanzim ederse Türkiye‘de ayrıca bir hastalık sigortası yaptırmasına gerek kalmaz. Örneğin, Almanya‘da hastalık kasanızdan alacağınız T/A 11 Formülerinizi Türkiye‘ye gittiğinizde ildeki Sosyal Güvenlik Merkezi‘ne ibraz ederek size verilecek belgelerle Sosyal Güvenlik Kurumunun Türkiye‘de sağladığı ücretsiz sağlık hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle.

MEHMET YILMAZ BÖLGENİN EN İYİSİ SEÇİLDİ Almanyanın seçkin ve saygın yerel gazetelerinden birisi olan „Rheinische Post”, gazetenin dağıtıldığı şehirlerde „En iyilerimiz” adı altında bir seçim yaptı. Gazete, bu şehirlerde önce 5 aday belirledi. Daha sonra okuyucularından mektup veya internet üzerinden bu adaylardan en iyisini seçmelerin istedi. Gazetenin seçtiği kişiler arasında Türkiye kökenli ve Heinsberg/ Hückelhoven şehrind e k i

VIKZ Camiinin Halkla ilişkiler sorumlusu olan Mehmet Yılmaz, madencilerin efsane sendika başkanı Bay Sonnen olmak üzere milletvekilleri ve papazları da geride bırakarak „Bölgenin en iyisi” olma başarısını elde etti. Sonuçların kendisi için çok büyük bir sürpriz olduğunu ifade eden Mehmet Yılmaz; başta büyük şehir Belediye Başkanı olmak üzere kendisini tebrik eden Hückelhoven Belediye Başkanı, siyasi partiler, Kilise mensuplar ve ve Banka Yönetim Kurulu Başkanlarına teşekkür etti. Aynı zamanda, bu başarının sadece kendine ait olmadığını, faaliyetlerinde kendisini yalnız bırakmayan başta Dernek yetkililerinin, gönüllülerin bu başarıda paylarının yüksek olduğunu

ifade eden Mehmet Yılmaz, aldığı ödülü onlara armağan ettiğini söyledi. Mehmet Yılmaz kimdir? 1968 yınlında Çankırı’da doğan, 1980 yılında Almanya’ya gelen Mehmet Yılmaz halen RWE POWER’de çalışmaktadır. Mönchengladbach Eyalet Gençlik Mahkemesi’nde 8 sene fahri hakimlik, Heinsberg Gençlik Hapishanesinde 10 sene müslümanlara yönelik kontak grubu üyeliği, Heinsberg Büyükşehir Belediyesi İmar ve iskan komisyon üyeliği, Hückelhoven yabancılar Meclisi Başkan Yardımcılığı, Hückelhoven Belediye Meclisi Sosyal ve Entegre/ Gençlik yardım komisyonu üyeliği yapan Mehmet Yılmaz, evli ve 3 çocuk babasıdır. - Hasan ŞAHİN -


8

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

DİTİB Merkez Cami‘inde sular duruldu KÖL N

Geçtiğimiz yılda tartışmalarla gündeme gelen Köln Merkez Cami inşaatında varılan son nokta ile ilgili DİTİB binasında gerçekleştirilen ortaklaşa basın açıklamasında, Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘nın a r a b u l u c u l u k l a görevlendirilmesi sonucu gelinen noktada Böhm ile DİTİB‘in yeni bir anlaşmaya vardıkları belirtildi Soldan Sağa: DİTİB Müşaviri Prof.Dr. Ali Dere, Köln Büyükşehir Belediye eski Başkanı Fritz Schramma ve Mimar Prof. Peter Böhm

A

lmanya‘nın Köln kentinde yapımı devam eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘ne (DİTİB) ait Merkez Camii krizinde uzlaşma sağlandı. 2011 yılı ikinci yarısında meydana gelen anlaşmazlıklarda taraflar karşılıklı suçlamalarda bulunmuşlardı. Daha sonra biraraya gelen proje heyeti Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘yı arabulucu tayin etti. Bu süre zarfında sular durulurken, tarafların çeşitli yurtdışı seyahatleri nedeni ile uzlaşma çalışmalarının uzadığı belirtildi. 2 Mart günü DİTİB Merkez Camii‘nde Schramma ile biraraya gelinerek ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamada anlaşmanın iptal edilerek Prof. Böhm‘e inşaat hakkında kontrol ve danışmanlık görevi verildiğine, hataların ise bağımsız bir resmi daire tarafından rapor edilmekte olduğuna yer verildi. Açılış konuşması yapan Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Schramma açıklamalarında bu süreç içinde birebir görüşmeler yanısıra 4 ortak görüşme yapıldığını ve varılan noktadan çok memnun olduklarını ifade etti. Yine çalışmaların sürdü-

rüldüğü zaman zarfında hiçbir olumsuz girişim ve açıklama olmamasına da dikkat çeken Schramma, konunun hassasiyeti açısından da bunun büyük önem arzettiğini belirtti. TALİHSİZ BİR GELİŞME „Anlaşmazlıkların başladığı zamana geri baktığımızda talihsiz bir gelişme olduğu görülür“ diyen Fritz Schramma, „Bütün şehrimiz olaydan negatif etkilenmiştir. Heyetin aldığı karar doğrultusunda memnuniyetle üstlendiğim arabuluculuk görevinde birebir görüşmelerde bulundum. En son ortak görüşmemiz 27 Şubatta gerçekleşti“ dedi. Köln halkının bu caminin yapılmasını pozitif karşılamakta olduğunu da ifade eden Schramma, „İnşaatın durdurulması ile karşı karşıya kalınmıştı ve bu da aylar, belki yıllar alabilirdi. Taraflar herkes için meydana gelecek zararları görerek geri adım attılar“ açıklamasında bulundu ve gayretlerin gelecek için iyi bir kooperasyon oluşturduğunu da sözlerine ekledi. ORTAK HEDEF PROJEYİ BİTİRMEK Ortak hedefin projeyi sona erdire-

ceğini belirterek söze başlayan DİTİB Müşaviri Prof. Dr. Ali Dere ise, „Böyle büyük bir projede elbette zorluklar ve problemler çıkabilir. Sonuç olarak bunları birlikte çözebileceğimiz sinyalini verdik ve memnun edici sonuca da ulaşmış bulunmaktayız. Bu prosedür birbirimizle konuşmaya bağlıdır ve basına açılmamız da bunun doğruluğunu göstermektedir“ dedi ve çalışmaların hızla devam ettiğini söyledi. „Bu proje Böhm‘ün projesidir ve öyle de kalacaktır“ diyen Prof. Dere, „Bu güne kadar ortaya atılan ve iddia edilenlerin bizimle alakası yoktur. Öyle olsa idi bu inşaatın tamamen yıkılarak yepyeni bir cami yapılması gerekirdi; bu da imkansızdır“ dedi. Uzlaşma ile ilgili olumlu gelişme ve çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mimar Peter Böhm de, „En önemli hedefimiz projenin devam ettirilmesi ve neticeye ulaştırılmasıdır. Gelinen nokta bizim açımızdan memnun edici bir sonuç oldu. Detaylar üzerinde görüştük ve tespitlerle olumlu bir sonuca varacağız“ dedi.


MUHASE BE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

9

ENERJİ VERGİSİ Değerli okuyucular, Bundan önceki 4 makalemde, N Alman Vergi İbrahim GÜGE sistemindeki ana vergi türleri hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışmıştım. Bu yazımda, vergi türleri hakkında son olarak, Energiesteuer (Enerji vergisi) üzerinde durmak istiyorum. Energiesteuer (Enerji vergisi) tüketiciye yönelik bir vergi türüdür. Federal Almanya, aşağıda isimlerini sayacağımız tüm yakıt türlerinin tüketimini vergilendirmektedir. Bu verginin hukuki dayanağı ise halen yürülükte olan (Energiesteuergesetz) Enerji Vergi Kanunudur. Bu kanunda özellikle benzin, motorin, hafif ve ağır yağlar, LPG, doğal gaz ve kömür belirtilmiştir. Hatta yakıt amaçlı kullanılan biyodizel ve bitkisel yağlar da vergiye tabidir. Vergi oranları yakıt türüne ve kulanımına bağlı olarak yasada belirtilen şekilde değişmektedir. Vergi getirisi en yüksek ve en önemli yakıt gurubunu ise benzin ve motorin gibi akaryakıtlar teşkil etmektedir. Bu akar yakıtların vergi oranları şunlardır: Kurşunsuz benzin:

Heinz-Walter

1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşan kurşunsuz benzin 669,80 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşmayan kurşunsuz benzin 654,50 EUR/1.000 L Kurşunlu benzin: 721,00 EUR/1.000 L Motorin (dizel): 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşan moto- rin 485,70 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşmayan motorin 470,40 EUR/1.000 L LPG: 31.12.2018 tarihine kadar 1 8 0 , 3 2 EUR/1.000 kg 01.01.2019 tarihinden itibaren 409,00 EUR/1.000 kg Doğal gaz: 31.12.2018 tarihine kadar 13,90 EUR/MWh 01.01.2019 tarihinden itibaren 31,80 EUR/MWh Kullanıma göre vergi oranı değişen yakıtlardan Doğalgazı örnek olarak ele alırsak, şu tablo ortaya çıkar: Yukarıda belirttiğimiz gibi, doğalgaz akaryakıt olarak kullanılırsa fiatı 13,90 EUR/MWh Doğal gaz ısnma için kullanılırsa, şu

Breuer

Selbstständiger Finanzberater

Mobil: 0172 / 250 21 58

anki fiatı 5,50 EUR/MWh Alman devleti, gemi ve hava taşıyıcılarının, uluslararası rekabet edebilmeleri için, belirli bakım, araştırma ve geliştirme için kullanılan enerji ürünlerini vergiden muaf tutmaktadır. Ayrıca, termik santrallerde elektrik üretimi için kullanılan yakıtlar da (kömür) vergiden muaftır. Vergi kanununda Almanya’daki tarım ve ormancılık işletmelerini, AB içindeki rekabet için güçlendiren, tarım ve kırsal alanların gelişimini hedefleyen vergi indirimleri öngörülmüştür. Bu uygulamaya göre bir çiftçi senede 10.000 litreye kadar olmak şartıyla 214,80 EUR/1.000 L vergi oranından motorin (dizel) alabilir. Vergi indiriminden yararlanan diğer bir sektör de toplu taşımacılık sektörüdür. Bu sektörü güçlendirmek için devlet, enerji ürünlerinde vergi indirimine gitmektedir. Toplu taşımacılık sektörüne motorin veya benzin, 54,02 EUR/1.000 L vergi düzeyinden satılmaktadır. Alman Devleti 2009 yılında (Energiesteuer) Enerji vergisinden yaklaşık 39,8 milyar Euro gelir elde etmiştir. Bu rakam, tüm vergi gelirlerinin %7,6’sına tekabül etmektedir. Enerji vergisi, Gümrük Dairesi tarafından tahsil edilir. Gelir federal (Bund) yapıya aittir. Huzurlu ve mutlu günler dileğiyle. Esen kalın.

Finanzberatung, wann und wo Sie wollen İster Akşam, ister Haftasonu hemde isterseniz Sizin evinizde Randevulü danışmanlık Hizmeti

• Yapı Kredisi • Yapı Tasarruf Sigortası • Özel Gelecek Sigortası

• Baufinanzierung • Bausparen • Vorsorge


10

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İ NAN Ç DÜNYAM IZ

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

İ

slâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği, şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tevafuk etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve “üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz Peygamber (s.a.v)’in bu aylar hakkında verdiği haberler göste-

rilebilir. Rasûlüllah (s.a.v) bir hadis-i şerifinde; “Recep ALLAH’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, ” Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır” diye dua ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine tevafuk eder. Hz Peygamber (s.a.v.) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz Aişe, Rasûlüllah

(s.a.v)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarih, VI, 295) Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1) Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.

PEYGAMBER EFENDİMİZDEN NASİHAT

A

shb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr hazretleri bir gün Peygamber Efendimize: - “Bana tavsiyede bulun yâ Rasûlallah” diye ricada bulununca Peygamber Efendimiz Hz. Ebû Zerr‘e şu nasihatlerde bulundu: -Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her İşin başıdır. -Kuran‘ı oku, Allah’ın zikrine sarıl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ışık, gökte de saklanan bir azıktır.

-Sakın çok gülme. Zira çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nürunu söndürür. -Çok konuşmamaya çalış çünkü bu, şeytanın senden uzaklaşması için bir vesile, dinini koruman hususunda bir yardımcıdır. -Fakirleri sev, onlarla hemdem ol. -Senden aşağıdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah‘ın sana verdiği nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur. -Acı da olsa hakkı söyle.

-Bildiğin kusurların seni, halkın eksikliklerini araştırmaktan alıkoysun. -Yaptığın bir İşi, başkaları yaptığında kızma. -Kendi noksanlarını görmeyip, İnsanların ayıplarıyla meşgul olman, irtikâb etmekte olduğun bir fiili insanlar yaptığında Kendilerine kızman ayıp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göğsüne vurarak: Ey Ebû Zerr! Tedbir gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi vera, güzel ahlak gibi servet yoktur, buyurdu. (Hayatü’s-Sahâbe 4-206/207)


Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

11

DELİKANLILIK (FÜTÜVVET)

Dr. Mustafa ÖZGEN

A

rapçada gençlik, cesaret, kahramanlık ve fedakârlık manalarını birlikte ifade eden “fütüvvet” kelimesini Türkçe tek kelime olarak en iyi “delikanlılık” kelimesi karşılar. Hz. İbrahim (a.s.) Kur’ân-ı kerimde delikanlı (fetâ) olarak zikredilmiştir (Enbiya, 21/60). Zira gençliğinde Allah’a kulluktan taviz vermeyip, kavminin putlarını kırma cesaretini göstermişti. Ümmet-i Muhammed’e örnek olarak sunulan Eshab-ı kehf için de aynı kelimenin çoğulu (cemi) olan “fityetün” kelimesi kullanılmıştı (Kehf, 18/10-13). Zira onlar da puta tapmayı cesurca reddetmiş, saraydaki hizmet ve rahata karşı minnetsiz davranmış, birbirlerine sahip çıkmış ve hak dini yaşamak üzere sebat etmişlerdi. Sahabe-i kiramın (r.a.e.) ahlakını gaye edinen mutasavvıflar, fütüvveti severek sahiplenmek manasına gelen ve Kur’ân-ı kerimde birbirine düşman insanları kardeş yapıp huzura kavuşturmak manasındaki “ülfet” (Âl-i İmran, 3/103) kelimesi ile yakın manada kullanmışlar ve onu ahlaki bir kavram olarak sistemleştirmişlerdir. Cafer-i Sadık (r.h.) hazretlerine göre “fütüvvet, ele geçeni başkalarının istifadesine sunmayı tercih etmek”tir. Birçok tarif arasında belki de günümüze hitap etmesi bakımından en çok dikkat çekeni şudur: “Düşmanını özür dilemeye mecbur edip, özür dileyişinden mahcup olmayan kişi delikanlılığın (fütüvvetin) kokusunu bile alamaz. Delikanlı, düşmanıyla bile iyi geçinmek zorundadır. Dostuyla nasıl olması gerektiğini siz düşünün.” Delikanlılık, dostlarının kusuruna bakmama, kendini kimseden üstün görmeme, kimseden talep edilecek bir hakkının bulunmayıp herkesin kendinde bir hakkının bulunduğunu kabullenme şeklinde de tarif edilmiştir. Hz. Rasûlüllah’ın (s.a.v.), kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve

Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hüseyin’le (r.a.e) birlikte abasının altına alıp, “Bunlar burada oldukları gibi, ahrette de benimle olacaklar” buyurarak müjdelediği Hz. Ali (r.a.) şöyle demişti: “Beni hangisinin daha çok sevindirdiğini kestiremediğim iki nimet vardır: Birisi, ihtiyacına cevap vereceğimi sanarak bir kişinin gelip, samimiyetle benden yardım istemesi; diğeri de, Allah Taâlâ’nın ihtiyaçlı bir kimsenin arzusunu benim vasıtamla gerçekleştirmesi veya kolaylaştırmasıdır. Bir Müslüman’ın işini görmeyi yer dolusu altın ve gümüşe tercih ederim.” Hz. Ömer (r.a.) “Biriniz, Müslüman kardeşinin sevgisini kazanabilirse ona sıkıca yapışsın, zira böyle nimet çok az ele geçer” buyurmuşlardı. Bu bakımdan, insanın kendinden faydalanıp sevebileceği dostlar kazanmasını nimet, ancak faydalı olup kendini sevdirmesini daha büyük bir nimet olarak kabul etmekteyiz. Yine peygamber sülalesinden Hz. İbn-i Abbas’ın (r.a.) davranışı da aynı ruhtan kaynaklanan ve aynı neticeyi hazırlayan bir örnektir. O, Hz. peygamberin (s.a.v.) mescidinde itikâfta iken birisi gelir, selam verip oturur ve aralarında şu diyalog geçer: İbn-i Abbas (r.a.): - Kardeş, seni bıkkın ve kederli görüyorum. - Evet, kederliyim. Efendim beni mal mukabilinde azat etmişti. (Hz. peygamberin kabrine işaret ederek devam eder) Şu kabrin sahibi için söylüyorum, onun parasını ödeyemiyorum. - Meseleyi onunla konuşayım mı? - Sen bilirsin. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Abbas (r.a.), ayakkabılarını giyerek mescitten çıkınca, adam ona: - İtikâfta olduğunu unuttun mu? diye sorar. İbn-i Abbas, gözyaşları içinde şunları söyler: - Hayır. Aramızdan daha yeni ayrılıp şu kabirde yatan zattan duymuştum: “Bir kişinin din kardeşinin işi-

ni takip edip bitirmesi, on yıl itikâfta kalmasından hayırlıdır. Cenâb-ı Hak, kendi rızası için bir gün itikâfa girenle cehennem arasında her biri doğu ile batı kadar uzaklıkta (dünyanın bir ucundan diğerine) olan üç hendek yaratır” Bir gün birisi cennetliklerin ve cehennemliklerin en önemli vasıflarının ne olabileceğini düşünürken uyuyakalır. Zaten bazı gerçekler rüyada gösterilir. O kişiyi önlerinde çeşitli ve leziz yemekler bulunduğu halde hepsi cılız, hepsinin gözleri kanlı, hepsi açız diye bağrışan insanlarla dolu kocaman bir salona alırlar. Niçin yemek yiyemediklerini incelemek üzere dikkatle bakınca, her birinin çorbaya batırdığı bir metre uzunluğundaki kaşığın ucundan eline bağlı olduğundan ağzına götüremediğini görür. Böylece öfke ve hiddetin sebebini anlar. Hayret içerisinde adımlarken ikinci bir odaya getirilir. Orada da benzer bir manzara vardır. İnsanların önlerinde çeşitli yemekler ve uçlarından ellerine bağlı uzun kaşıklar… Fakat bunlar, neşeli ve gürbüzdür. Dikkatle bakınca herkesin, elindeki kaşığı kendi ağzına götürmek yerine karşıdakinin ağzına uzatıp onu doyurmaya çalıştığını fark eder. Bir telaşla uyanır. Mesajı almıştır. Cennete girmenin önce kendini doyurmakla değil, mümin kardeşini düşünmekle olduğunu anlamıştır. Zaten Hz. Rasûlüllah (s.a.v.) da “Komşusu aç iken doygun yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı? Ülfet edip sevmediğiniz insana hizmetten zevk alabilir misiniz? Dolayısıyla bu günkü imkânların yüzde birinin bile lüks sayıldığı fakat fütüvvet kavramının şiar olarak kabullenildiği tarihlerdeki huzur kaynağını bir kere daha araştırmakta fayda olduğunu hatırlatmak isteriz. Belki bu vesileyle Türk milletinin asil kanındaki meziyetlerin zayıflayıp sadra şifa olmaktan yoksun oluşunun sebebi tespit edilir. - Dr. Mustafa ÖZGEN-


12

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

TAR İH

ANADOLU FATİHİ

KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH

Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi.

S

elçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu‘nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadoluyu baştan başa fetheden ve bir Müslüman ülkesi haline getiren kişidir. Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi. Gazi Süleyman Bey kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolunun büyük kısmını ele geçirdi. Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuk, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti. Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir İslam diyarı olmasını temin etmişlerdir. Anadoludaki fetih ordusu Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit’e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadoluyu fethetti. 1075’te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik’e yerleşti. Gazi Süleyman Beyin Anadoludaki fe-

tihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı. Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı her vesileyle sevincini belli ediyordu. Sultan Melikşah, 1077’de Gazi Süleyman Bey’i Anadolu sultanı olarak ilan etti. Böylece payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu devleti tarih sahnesine çıkmış oluyordu. Süleyman Şah, Bizansın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu. Nitekim krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates‘i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu. Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş gören Süleyman Şah gayr-i müslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı. İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı. Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara Müslümanlar getirilip yerleştiriliyordu. Azerbaycan, Türkistan ve İran‘dan onbinlerce Müslüman aile Anadoluya göçetmeye başlamıştı. Süleyman Şah, Kapıdağı yarımada ile Çanakkale Boğazı‘nın Asya sahillerini de ele geçirdi. İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar daha önce ele geçirilmişti. Öyle ki Selçuklu orduları Üsküdar‘a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul‘u temaşa etmişlerdi. 1081‘de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu‘ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir. Süleyman Şah 1082 yılında Çukurova‘ya girdi ve ilk önce Tarsus‘u fethetti. 1083‘te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini hakimiyyeti altına aldı. Süleyman Şah‘ın en büyük arzusu Antakya‘yı ele geçirmekti. Bu maksatla yola çıktı. Harekâtını gizli tuttu. 12 gün boyunca gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti. 13 Aralık 1084 günü Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi. Şehrin büyük kilisesini camiye çevirdi. İlk cuma namazında 120 müezzin bir

ağızdan Ezan-ı Muhammedi‘yi okudu. Süleyman Şah şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi. Süleyman Şah Anadoludaki fetih harekâtını devam ettirdi. Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek bu bölgeleri ele geçirdi. Bu esnada Çaka Bey İzmir‘i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu. Gümüştekin Bey ise Urfa ve Antep çevresini fethetmişti. 1085‘e doğru bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu‘da kuvvetli bir devlet doğmuştu. Süleyman Şah Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti. 1105‘e doğru bütün Anadolu Müslümanların eline geçmişti. Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş ele geçirdiği topraklara kök salmak için müslüman ahalinin Anadoluya yerleşmesini temin etmişti. Süleyman Şah zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah‘ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye‘de bir devlet kurmak maksadıyla sağa sola saldırmaya başlamıştı. Süleyman Şah, Sultan Tutuş‘un bu hareketlerine dur demek maksadiyle ordusuyla birlikte Tutuş‘un üzerine yürüdü. İki ordu 5 Haziran 1086‘da Halep yakınlarında karşı karşıya geldi. Muharebenin en şiddetli safhasında bir kısım Türkmenler Süleyman Şah‘ın safını terkederek karşı tarafa geçtiler. Bunun üzerine Süleyman Şah‘ın ordusu bozuldu. Kendisi de muharebe meydanında vuruşurken şehid düştü. Cenazesi büyük bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra Halep kapısında defnedildi. Anadolu fâtihi Süleyman Şah‘ın şehadeti, Anadolu‘da ve bütün Selçuklu beldelerinde üzüntüyle karşılandı. Sultan Melikşah, Süleyman Şah‘ın oğlu 1.Kılıçarslan‘ı İsfahan‘a getirterek ihtimamla yetiştirdi. Süleyman Şah‘ın sağlam temeller üzerine bina ettiği devlet 1308‘e kadar tarih sahnesinde kalmıştır


K AD I N VE AİLE

Püf noktaları Tuz rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Tuzluklarınızın içinde 15-20 adet pirinç bulundurursanız rutubeti alır. Kullanacağınız un beyaz olmalı ve rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Süt taze olmalı ve tercihen inek sütü kullanılmalıdır. Pek çok yumurtalı yemek taze olmayan yumurta ile istenilen lezzette olamazlar. Tuzsuz tereyağı az az alınıp kullanılmalıdır. Fakat iki - üç kilo kadar tereyağı da su içinde bir süre bozulmadan tazeliğini koruyabilir. Baharatların bulunduğu yerler, fena kokulu olmamalı, yaş olmayan, havadar, serin ve doğrudan güneş ışığı almayan yerlerde tutulmalı ve yağmur altında bırakılmamalıdır. Ambalajı açılmış salam, sosis gibi şarküteri ürünlerini buzdolabında 3 gün tutabiliriz. 3 gün içinde tüketilmeyecekse dondurarak bu süreyi 6 aya kadar uzatabiliriz. Bezelyeleri ayıkladıktan sonra imkanınız varsa hemen pişirin. Çünkü bezelyeler hemen kuruyup sertleşebilir.Bu bezelyeleri bir gün kadar soğuk su içinde bekletirseniz, yeniden dirildiklerini görürsünüz.

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

13

ALIN TERİ Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve parayı babasına götürdü. Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

“Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?” Babası bu defa da izin vermedi oğluna: “Bu altını da sen kazanmamışsın!” Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle de evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi. Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı! : “Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı!” Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koydu ve: “Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”

Modern hayat çocukları güçsüzleştirdi Modern yaşam çocukları güçsüzleştirdi Artık sokakta oynamayan çocukların kas yapılarını zayıfladığı ortaya çıktı İngiltere‘de yapılan bir araştırmada, artık sokakta oynamayan çocukların fiziksel olarak daha zayıf hale geldikleri belirlendi. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı dergisinde yayımlanan araştırma, ağaca tırmanmak, ip atlamak, top koşturmak gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında zamanını geçiren çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Fitness uzmanı Dr. Sandercock ve ekibi, 2008‘de 10 yaşındaki 315 çocuğun katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmayı, 1998 yılında aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde

yapılan araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990‘lı yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Araştırmacılar, boy ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf, kas yapısının daha az olduğu ve önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındakilerin mekik çekme sayısının 2008‘deki çocuklarda 1998‘lerdekine göre oranla yüzde 27,1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı, önceki kuşağın iki katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını çekemedikleri görüldü. Dr. Sandercock, bu bulguların ‚‘şoke edici‘‘ olduğunu söyledi.


14

Köprü 8

HUKUK

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN BİLMESİ VE DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÖNEMLİ SÜRELER İş hukukunda her işçinin bilmesi icabeden bir takım kesin süreler vardır. Bu süreleri kaçıran işçiler, haklarını kaybederler. Bu konuda en önemli süreler şunlardır: İş Mukavelesinin henüz yürürlükte iken işçi, belli bir süre içerisinde haklarını araması gerekmektedir. Zaman aşımı diye tabir edilen bu müddet her ne kadar Alman medeni kanunun 195. maddesi gereğince normal olarak 3 sene olsa da, gerek iş mukavelesinin maddelerinde, gerekse toplu iş sözleşmelerinde bir ve iki ay‘a kadar kısaltılabilmektedır. Genel olarak işçi bir aylık zaman zarfında işverene yönelik yazılı dilekçe vermek suretiyle hakkını aramalıdır. İşveren bu hakkını vermediği takdirde, yine bir aylık zaman zarfında iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Eğer iş mukavelesinde veya toplu iş sözleşmesinde bir aylık bir süre konulmuşsa, mesela işveren tarafından eksik ödenmiş olan maaş, bu zaman içerisinde işverenden talep edilip mahkemeye dava açılmadığı takdirde işçi bu hakkını kaybetmiş olur. İş ve sosyal hukukda 50 % oranda sakatlığı (Schwerbehinderung) olan veya 30 % sakatlığı olup ta iş kurumu tarafından 50 % sakat olan bir işçi ile eşit durumda olduğuna hükmedilen (Gleichstellung) kişilere normal durumda işverenin çıkış verme hakkı yoktur. Ne var ki işçinin bahsi geçen sakatlık durumunu işverenine bildirme mecburiyeti vardır. Şayet işçi işverenine bu bildiriyi yapmamışsa, kendisine çıkış verildiği an-

Te l.

dan itibaren en geç 3 hafta içerisinde işverenine veya iş mahkemesine bu bildiriyi iletmesi gerekmektedir. Genel eşit muamele yasasına (allgemeinen Gleichbehandlungsgesetz) göre tazminat davası açabilmek için 2 aylık zaman zarfında yazılı müracaat ve ondan sonraki 3 aylık zaman zarfında da dava açmak gerekmektedir. Federal izin yasasının (Bundesurlaubsgesetz) 7. maddesinin 3. bendi gereğince izinlerin hak edildiği yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. Bazı istisnai durumlarda ise bir sonraki senenin 31 Mart tarihine kadar uzamaktadır. Bu zaman zarfında kullanılmayan izin hakkı normalde yanmaktadır. Hamileler için, hamileliğin başlangıcından doğumdan 4 ay sonrasına kadar olan zaman zarfında Anneleri koruma yasasının (Mutterschutzgesetz) 9. Maddesi uyarınca çıkış verilmesi kanunen mutlak surette yasaktır. Ancak, bu hamilelikten haberi olmayan işveren tarafından kendisine çıkış verilen işçi, kendisine çıkış verildikten sonra 2 hafta içerisinde hamileliğini işverenine bildirmesi durumunda çıkışını iptal ettirebilir. Aksi takdirde anneyi koruma yasası devre dışı kalır. En önemli sürelerden biri de işveren tarafından verilen çıkışa karşı açılmasın icabeden davanın süresidir. Çıkış himayesi davası (Kündigungsschutzklage) adındaki bu dava, çıkış verildiği andan itibaren 3 hafta içinde açılması gerekmektedir. Aksi takdirde verilen çıkış haksız da olsa, işçi tüm haklarını kaybetmiş olur.

S o n 3 ayın maaşını işçisine ödemeyen işveren iflas ettiği takdirde işçi alamadığı maaşını iflas kasasından tahsil edebilir. Bunun için de işverenin iflasından sonra en geç 2 ay zarfında iflas kasasına (Insolvenzgeld) için müracaat etmesi gerekmektedir. İşçi için hayati önem arzeden bu süreler her zaman göz önünde bulundurulmalı, haklı iken zaman aşımından dolayı haksız duruma düşmemeye gayret etmelidir. Hepinize bol huzurlu günler dileğiyle…

Anwaltskanzlei

Çavdar & Kollegen Ibrahim Çavdar Avukat Keupstr. 126, 51063 Köln Tel: 0221 / 663 95 35 Fax: 0221 / 663 95 36

§

ra-cavdar@avukat-online.net

Dr. Ismail ALTINAY

Dahiliye - İnternist

Facharzt für Innere Medizin Praxis: Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach

Tel. 02161 - 26 271

02433 - 44 67 04 Adres: Ludovicistr. 18 a 41836 Hückelhoven

FIT

Açılış Saatleri: Hergün Pazartesi - Pazar : 11:30 - 22:00 Salı kapalı (Dienstag Ruhetag)

Service für Buchhaltung und Informationstechnologie

Dipl.-Kfm. Ibrahim Gügen

TUNA güvencesi ile özel hazırlanan Kuşbaşı Dönerin tadına baktınız mı?

Geschäftsführer

ÖPRÜ

Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich WERBEAGENTUR

Le zze ti n d u rağ ı, Ailenizin mek anı...

FINANZEN & IT

Tel.: Fax: Mobil: E-Mail:

+49 2181 820 93 23 +49 2181 820 88 22 +49 179 912 96 06 info@fit-buchhaltung.de www.fit-buchhaltung.de

ANGEBOTENE LEISTUNGEN ::: Buchen laufender Geschäftsvorfälle ::: Betriebswirtschaftliche Auswertung ::: Laufende Lohnabrechnung ::: Lohnsteueranmeldung ::: Mahnvorschlagsliste ::: IT-Dienstleistungen


KÜLTÜR / SANAT

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

15

ÇİNİ SANATI

Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. ÇİNİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular’ın 1071’de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekanlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. İlk Türk Çinileri Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır.

İznik Çinisi İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii’nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. 16. yy’da İznik’te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaşhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır. ÇİNİ NASIL YAPILIR? Çini yapımı hazırlanışı: Çini yapmak için ilk önce çini hamuru elde etmek gerekmektedir. Çini çamuru: Kaolin, tebeşir, kilmaya karıştırılarak hazırlanır. Ögütmek için değirmenlere verilir. Motor veya kol kuvveti ile sulu değirmenlerde iyice çalkalanırlar. Mayi, pütürsüz hale gelince ince bakır tel elekten süzülerek alınır. Daha sonra bez elekten geçirilir. Çini çamuru burada koyu boza kıvamında olur. Bu çamurun bir kısmı döküm atölyelerine gönderilerek burada kullanılırlar. Bir kısmı çinici tornasına (çark) göndermek için süspansiyon haldeki çamurun içine kuru alçı, tuğla parçaları atılır veya alçı tencerelerine konarak nemi büyük ölçüde düşürülür. Günümüzde bu işlem „Filter Pres” denilen makina tekniğinden faydalanılmakta ve çini çamuru istenilen nemde çıkarılmaktadır. İşlenecek hale gelen çini çamuru Çark, Kalıp, Pres atölyesine gönderilir. Çark atölyesinde ustalar yılların verdiği alışkanlık ve maharetle çamura istedikleri şekli verirler. Burada her şey ustanın tecrübesinde ve ustalığındadır. Kalıp atölyesine gelen çini çamurları

belirli kalıplar üzerine bastırılarak yayılır. Kalıp uçları dönen kalıba yaklaş-

Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. tırılarak şekil verdirilir. Pres atölyesine gidecek olanlar kurutma tünellerinden geçirilerek veya dışarıda bırakılarak kurutulurlar. Kuruyan çini çamuru kuru öğütücülere gönderilerek burada tekrar öğütülürler. Öğütülen hammadde nemlendirilerek hidrolik preslerde sıkıştırılıp basılarak plaka çini elde edilir. Daha beyaz ve çini yüzeyinin düzgün olması için astar çekilir. Bu işlem püskürtme tabancası veya fırça ile tatbik edilir. Astar çekildikten sonra kurutularak “birinci bisküvi pişirimi” denen fırınlamadan geçirilir. Bu fırınlama 930-950°C’de gerçekleştirilir. Fırından alınan çini ve seramiklerin bozuk ve çatlağı ayrılarak kalan parçaların tozdan arındırılması için temiz sert bir fırça ile fırçalanır ve kurutulur. Temizlenen parçalar üzerinde süsleme yapılacak ise; istenen motif ve kompozisyonlar ince kağıt üzerine çizilerek buralar bir iğne vasıtasıyle delinir. Mamülün üzerine konarak odun kömür tozu sürülür. Kömür tozu ile belirlenen yerler siyah boya ile çizilir. Çizme işlemini yapan fırça, özel olarak merkep kılından yapılır. Renklenecek yerler madeni boyalar ile boyanarak sırlama ünitesine gönderilir. Sırça ile iyice kaplanan çini ve seramikler 950°C’de fırında ısıtılır. Ateşhane kısmında, sıcaklık 1200-1250 °C civarında bulunur. Fırındaki özel rafların üzerine konan çinilerin olup olmadığını anlamak için çeşni deliği denilen özel deliklerden bakılır. Fırından çıkarılan çinilerin bozukları ayrılarak diğerleri ambalajlanır ve satışa sunulur.


8. Sayının ANA SPONSOR‘u

K APAK KO N USU

ASIRLAR ÖNCESİNDEN GELEN VE ÖN YARGILARI YIKAN MEKTUP

Güneş‘den yağan

PARAYI

Çatınızda toplayın!

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel. 02461 - 937 13 60 www.topsolar-nrw.de

SICAK SU

Kalorifer desteği

ELEKTRİK

KALİTELİ

SAĞLAM

YÜKSEK KAPASİTELİ

İslam dünyası, önyargılı Batılıların zannettiklerinin aksine bilime büyük önem vermiş ve katkıda bulunmuştur. Ortaçağ‘da Müslümanlar Tıpta muazzam ilerlemeler kaydettiler. Sadece Bağdat‘ın „İlim Evi“nde bütün İtalya manastırlarının toplamından fazla kâğıt ve belgelerden oluşan kitaplar vardı. Maragha Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyordu. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklamıştı. Emirin biri de, üstü kitap yüklü 30 devesini yanına almadan bir yerden bir yere gitmezmiş. Bu yazımız Stern dergisinin 2000 yılında çıkartmış olduğu özel sayısı, son 1000 yılın kronolojisini içeren eserden Almancadan Türkçeye çeviri yapılarak yorumsuz olarak aktarılmıştır. Mektup Haçlı seferleri devrine ait olup, bir İtalyan tarafından oğluna yazılmıştır. İşte o mektup: „Sevgili Oğlum! Kutsal topraklardaki Munaitira Kalesi‘nde yaşadığım o günü ömrüm boyunca unutmayacağım. Fransız şövalye kale kumandanı, biri Müslüman Arap, biri de yine Fransız olan iki doktoru, hastaları muayene ettirmek için

çağırtmıştı. Bacağında apsesi olan bir şövalyeyi ve ateşli hastalığı olan bir kadını önce Arap‘a gösterdiler. Bu doktor şövalye için, apsenin açılıp, iyileşmesine kadar duracak bir bandaj yapılması, kadına da bir diyet ve çok su içmesi tavsiyesinde bulundu.

ve GARANTİLİ Elektrik üretimi

Dergide ANA Sponsorluk: KÖPRÜ Dergisinde Siz de Ana Sponsor olmak isterseniz: reklam@yenikopru.de

Tercüme eden ve hazırlayan: Selim YILDIRIM


Ne de olsa Kudüs‘ü kılıç ve ateşle Fransız doktor araya girerek; „Bu adam muâyeneden anlamıyor“ dedi kurtararak, yücelerin yücesinin kudve şövalyeye dönüp; „Bir bacakla yaşa- retini ispatlamadık mı!?.. Aziz Pavmayı mı, yoksa iki bacakla ölmeyi mi lus; Bu dünyâdaki ilimlerin aptallık istersin?“ diye sordu. Korkuya kapılan olduğunu bize bildiren Tanrı değil şövalye de „Bir bacakla yaşamayı!“ ce- mi?‘ diye uyararak bizi teslimiyete ve vabını verdi. Bunun üzerine bacağı bir alçak gönüllülüğe dâvet etmiyor mu? kirişe yerleştirilerek, iki balta vuruşu Talebelerine karanlık manastırlarda ile kesildi. Bir insanın bu kadar âciz harfi harfine öğrettikleri kutsal kitabı bir şekilde bağırarak yakındığını haya- bize tercüme eden papazlarımızdır. Bu tımda duymamıştım. Kırılan kemikten yüzden bizde nerede ise kimse okumabeyaz bir sıvı akıyordu ve bacağı kesi- yazmayı bilmez. Kılıç sallamakta usta olan şövalyelerin çok azı benim gibi len şövalye iki saat sonra öldü. Bu doktor kadına dönerek, „Bu ka- mürekkepte tüy oynatabilirler. Oysa çölün evlatları ne kadar da rının beyninde kendisine âşık olan bir cin var. Saçlarını kesin!“ dedi. Kadının başka! „İlim isteyen ALLÂH‘a yalateşi daha da yükselince, kafa tası gö- varsın“ diye yazıyor kutsal kitapları rünürcesine başına „HAÇ“ şeklinde KUR‘ÂN‘da. Ve işte ilimlerini ve gübir yara açtı ve bu yaraya çiğ tuz süre- zel sanatlarını bu deryâ ile sulamışrek ovaladı. Zavallı kadın da aynı saat lar. Bütün bu ilimlerini Rumlardan ve içinde öldü. Bu manzara karşısında onların yazdıklarından tercüme ededehşete kapılan Arap doktor, Haçlıla- rek almış oldukları söylenmektedir. Görülüyor ki, bizim rın bu ilkel metotlarını izlerini kaybettiğimiz emirine haber vermek için, kaçarcasına Haçlı seferlerine Aristo‘nun yazılarını antik devrin dikaleden çıktı. katılan bir İtalyan‘ın ve ğer hazinelerini, bu O günden sonra, izlenimleri ve görinançsızlar sadece iyi bir Hıristiyan olaanlamakla kalmayıp, rak kendime sorma- düklerini yansıttığı bütün inançların anaya başladım; „Bizim mektup, tarihte sı olan felsefeyi, geoBatı tıbbımız bir işe yarar mı? Gerçek- Müslümanların tıpta metriyi, matematiği, ve müziği ten Tanrının hükmü ve diğer bilimler- astronomiyi en güzel şekli ile gelişmü, yoksa şarlatande ne kadar ileride tirmişler. lık mı? Şâyet öyle ise, Sadece Bağdat‘ın en iyi tıp metodları, olduğunu, Batılıların ‚İlim Evi‘nde bütün dünyânın bir tepsi da aksine ne kadar ge- İtalya manastırlarıgibi düz olması adına, neden Tanrının ride olduklarını orta- nın toplamında olduğu kadar kâğıt ve seçtiği bizlerde değil ya koyuyor belgelerden oluşan de, bu inançsızlarda? kitaplar var. Maragha Bizim doktorlarımız Müslümanların dedikleri gibi, gerçek- Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyor. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon ten canavar ve hilekâr mı?“ Venedikli baharat ve kumaş tüccar- 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklalarının yıllardır anlattıklarına göre, mış. Emirin biri de, üstü kitap yüklü kutsal toprakların kurtarıcısı bizler, 30 devesini yanına almadan bir yerden leş böceklerinin kapladığı etler yara- bir yere gitmezmiş. Onlarda en azınlarımız üzerine bastırılarak muâyene dan her orta dereceli âile okuma-yazedilip, pis samanlar üzerinde yatarak mayı ve yabancı rakamlarla hesap yapkronik hastalıklarımızdan kurtuluş mayı öğrenmişler. Hatta bizde ancak ümidi beklerken, Müslümanlar has- tarlada iş yapmaya yarayan orta yaşlı talarına muhteşem saraylarda banyo çocuklar bile seccadelerinde oturarak, ve su muâyeneleri uygulayarak bak- sûreleri okuyup, tahtalarına yazılar maktalar. Papazlarımız, „Onların çizmektedirler. Büyük câmilerin sütunları altında samuâyeneleri ve özellikle cerrahlık ‚ŞEYTAN İŞİ‘dir. Sizler Tanrının mu- kallı profesörler oturmakta ve isteyen cizelerine güvenin!“ diyerek bizleri ya- herkese ders vermekteler. Hattâ kadın tıştırmakta, duâ etme, el ile dokunma profesörler bile varmış... Tıpta ve özelve „Şeytan çıkartma“ gibi metotlar uy- likle bizde çok az değer verilen cerrâhî meselelerde Müslümanlar muazzam gulamaktalar. ilerlemeler kaydetmişler. Tıbbın baba-

K APAK KONUSU

K APAK KO N USU


18

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

sı sayılan Hipokrat‘ın adını hecelemeyi bile bilmeyen ve Avicenna‘nın (İbn-i Sînâ), Rhases‘in (er-Râzî), Hanâin‘in göz hastalıkları ilmini duymamış olan şövalye beylerimiz, gizlice düşmanların doktorlarını çağırtarak, kendilerini onlara muâyene ettirmektedirler. Halbuki Papaz Bernhard Clairvaux böyle yapanların en büyük cehennem cezalarına çarptırılacaklarını ve ruhlarının affedilmeyeceğini söylemişti.

K APAK KO N USU (İtalyan) şövalyelerin kumandanı Âsil Hügo bütün bunları bizzat kendi gözleri ile görmüş; „Onların doktorları bizim metotlarımızla dalga geçiyorlar. Peygamberleri alkolü yasakladığı halde, sargılarını sıcak şarap içine batırarak yarayı sarıyorlar. Böylece yaranın 5-6 günde iltihaplanmadan kapanarak iyileşmesini sağlıyorlar“ diyordu... Müslümanlar; „İncilerle çalışan, onların parlaklığını zedelememeye dikkat

Müslüman doktorların bir hastaya uyguladıkları „omurilik tedavisi Fakat paslı zırhların içindeki pireler etlerimizi kan akıncaya kadar kemirdiğinde, veyahut ishal olup o pis sıvı demir parçalarının aralarından akmaya başladığında, inançta en kuvvetli olanlarımız bile zaafa düşmektedirler. Elbette Kudüs bakımhanelerinde Tanrı adına iyi iş yapan Johanniter (Rodos Şövalyeleri) târikâtına ait ruhbanlarımız var. Yaralı bir şövalye onlara geldiğinde, kulaklarından kan fışkırsa bile önce istavroz (günah çıkartmaları) gerekiyor. Ve ancak ondan sonra kendisine yardım ediliyor. Veyahut da ruhunu teslim ettiriyorlar. Böylece hiç olmazsa Hıristiyanlığa lâyık bir şekilde ölüyorlarmış! Fakat, biz şövalyeler o tozlu gecelerde, diken gibi rahatsız karargâhlarımızda kıvranırken, serin kalelerde yumuşacık yataklarda, lüks banyolarda ve etraflarında harem kadınları bulunduğu hâlde yaşayan o ALLÂH âşıklarına bazen gıpta etmiyor değiliz. Keşke onların 30-40 deve üzerinde cepheden cepheye taşıdıkları o tertemiz bakımhânelerinden birisinde olabilse idim!.. Nasıl oluyor ki bizler bacağımızdaki bir çizikten dolayı sinekler gibi devrilip ölürken, Müslümanlar bu kadar sakatı yürür hâle, o kadar körü görür hâle getirebiliyorlar ve birçok ölü zannedilenlere hayat verebiliyorlar!? Bolonyalı

etmelidir“ diyor. Bu yüzden insan vücudu konusunda çok titizler. Halbuki savaşçıları ne de acımasız ve amansızdırlar. Âsil Hügo, Allah‘ın doktorlarının yaptıkları o inanılmaz ameliyatları görmüş ve anlatmaktadır; Ameliyata başlamadan ve bir bacak, kol kesmeden, kafayı yarmadan veyahut iltihapları vücuttan ayırmadan önce, haşhaş ve benzeri bitkilerin sıvılarına batırılmış bir süngeri hastanın burnuna tutarlarmış. İkinci bir doktor da, bütün ameliyat boyunca hastanın nabzını kontrol eder, bayıldığı zaman gereken ameliyat yapılırmış. Hem de sinirler ve damarlar kan çeşmesine dönmeyecek şekilde dikkatlice. Yine de kanama olacak olursa, gereken pansuman yapılıp, kedi bağırsağı ile titizce dikilirmiş. Gönül isterdi ki bizimkiler de Müslümanların bu bilgilerini kopyalasınlar. Fakat kiliseli babalarımız; „İnhonestum magistrum in medicina manu operi“ diyorlar. Yani „Eller ile veyahut âletlerle çalışmak bir doktorun şanına yakışmazmış“. Oysa Mısır‘da teknik tıp âletler ile kadınların doğumlarına yardım edenler bile varmış. Oğlum, bu işin böyle olması doğru mudur!?. Tıbbı Tanrı ile alay olarak görüyorsan, onların uzun zamandır uyuşturucularla yaptıkları deneylere ne dersin? Bazı kokuları bizler de kul-

lanırız. Yoksa kiliselerimiz soğuk ve boş kalırlardı. Ya şu Afrika‘daki muhteşem „Coffee“ ya da „Kahve“ hakkında ne demeli? Onun kavrulmuş taneleri kalp için yazılmakta, altın ve gümüş renkli haplar, İbn-i Sinâ tarafından kullanılmak için verilmektedir. Bazı uyuşturucuların Ambra, Cinnamon, Safran, Sandelholz, Kampfer, Tamarinde, Haşhaş ve Muskat gibi hoş isimleri var. Fakat bizde çok az tanınmaktadırlar. Onların „İbn-i Sinâ“ dedikleri BÜYÜK AVİCENNA, „KÂNUN“ adlı kitabında 760 çeşit uyuşturucu saymaktadır. Galen‘in de kullandığı bu zehirli maddeler limon, portakal ve incir kökleri ile karıştırılarak inceltilmekte ve böylece içilebilir hâle getirilmektedir. Belki bizim ülkemizdeki doktorlar bunları doğrulayabilirler, fakat öyle bir şey duydum ki, adeta sihir gibi; merkeplerin ve atların eyerlerinden kazıdıkları „küf mantarı“ndan (Schimmelpilz) ‚PENİCİLLUM‘ (Penisilin) ve „ASPERGİLLUS“ adında merhemler yapıyorlarmış. Tehlikeli iltihaplanmaların, fakirlerin bile ekmeğini bozan küf mantarları ile iyileştiğini düşünmenin büyü olacağına inanmıyorum. Müslümanlar biz Hıristiyanları aldatmak için 1001 Gece Masalları mı anlatıyorlar, yoksa onlara körü körüne güvenilebilir mi? Merak edip doktor ve şâir olan bir Şamlı ile dost oldum. Bana doktorasını Şam‘daki „NURİ HASTAHÂNESİ“nde yaptığını söyledi ve Müslümanların incisi olan hastahâneden bahsetti. Bu, temiz salonları, lüks banyoları ve hoş bahçeleri olan sarayın, Sultan Nureddin Zengî

Avrupalıların „Avicenna“ dedikleri İbn-i Sina


K APAK KO N USU tarafından, Hıristiyan bir Fransız asıllı kralın serbest bırakılması karşılığında verilen fidyelerden yaptırdığını söylemeyi de unutmadı. Mısırlı Kumandan El-Mansur da safra kesesinden rahatsızlandığında bu hastahânenin ilaçları ile tedavi edilmiş. Bunun üzerine; „Sultan olursam Kahire‘de bu hastahânelerin en büyüğünü ve modernini yaptıracağım“ diye yemin etmiş. Ve sözünde de durmuş. 1 milyon dirhem masrafa yaptırılan Mansur Hastahânesi‘nin inşası bittiğinde Sultan El-Mansur; „Bunu benim gibilere ve daha alttakilere, hükmedenlere ve hizmet edenlere, askerlere ve emirlere, büyüklere ve küçüklere, hürlere ve kölelere, erkeklere ve kadınlara bağışladım“ demiş. Müslüman dostum bana ayrıca şunları da söyledi; „Sadece halife ve sultanlar değil, zengin tüccarlar ve ünlü doktorlar da Hârun Reşid zamanından beri hastahâneler yaptırarak bağışlarda bulunuyorlar. Bunların içini de en güzel şekilde donatıp yataklar, banyolar, kütüphaneler, hasta odaları, ameliyathaneler ve toplantı salonları yaptırırlar. Bu hastahanelerde zengin-fakir herkes bedava muayene görürler. Yatmak, bakım, ilaçlar ve refâkat edilmesi de bedâva olup, hatta hastalığı iyileşip taburcu edilenlere yeni elbiseler alması ve rahatça iyileşmesi için bir miktar da para verilir. Şayet Bağdat, Kâhire, Şam gibi Müslüman şehirlerinde hastahâne arayacak olursan, burnunu takip etmen yeterlidir“ diyordu. Çünkü sadece bakım değil, aynı zamanda mutfağı da bir „Bey sofrası“ gibi mükemmeldir. Öyle ki; bir gün zengin bir İranlı Şam‘da gezerken bu kokuları alınca inleyerek Nûri-Hastahânesi‘nin başhekimine gitmiş. Muayenede bir şeyi olmadığı anlaşılmış. Fakat doktorun, ihtiyaten bir süre hastahanede tutularak börekler, kuzu eti, bademli tavuk, ballı çörek ve şerbetle bakılması talimatını vermesi onu çok sevindirmiş. 3 gün hastahanede kaldıktan sonra dok-

tor kendisine göz kırpıp; „3 günlük misafirperverlik kafidir. Sağlıcakla gidesin!“ diyerek göndermiş. Bütün bunları görmek için doktor ve şair dostumla Şam‘a gitmeyi çok isterdim. Fakat tam o sırada vatana dönmem için emir geldi ve gemilerimizle yola koyulduk. Sevgili oğlum!.. Bu üç senelik OrtaDoğu seyahatimden sonra size geri dönüyorum. Annene selâmlarımı bildir... „Not: Arap dostum vedalaşırken bana kütüphanesinden İbn-ül Cessar adındaki meslektaşına ait bir kitap hediye etti. Yazı Latince idi. Fakat böyle

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

19

bir eserin iyi bir Hıristiyan‘a yakışıpyakışmadığını bilemiyordum. Kitabın adı bile beni şüphelendirdi. Adam bizimle alay mı etmek istiyordu yoksa? Fakat deniz tutulmasına yakalanınca bu eseri açtım. Bütün denizcilerin yanında bulundurması gereken bu kitabın adı „Yoksullar İçin Seyahat Kitabı“ idi... Bu, bütün seyahat hastalıkları hakkında tavsiyelerle dolu bir el kitabı idi...“ Yaşlı Baban RİNALDO Dİ LUCCA (Kaynak; STERN-MİLLENİUM 1000-1999 / 50, 52 ve 53. sayfalar)

Yerel sesiniz, Yerel gücünüz


20

Köprü 8

SAĞ LI K

Nisan, Mayıs, Haziran

BEYİN TÜMÖRÜ BEYİN TÜMÖRÜ: Beyin tümörleri genellikle birincil ya da ikincil olarak sınıflandırılırlar ve bunlar (genellikle) vücudun herhangi bir yerinde başlayıp beyne metastaz yapanlar ve beyinde oluşanlardır. Beyin tümörleri kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yaparlar. Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncının artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör düzensiz bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkânı olmayan kafatası içerisinde beyin üzerine baskı yapmaya başlar. Tümör kötü huylu olduğu taktirde vücutta başka türlü hastalıklara da yol açabilir. Tümör ameliyat ile alınabileceği gibi, iyi huylu olduğu takdirde ışınla tedavi olunabilir. Beyin tümörü çeşitleri: İyi huylu tümörler: Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Bazen iyi huylu tümörlerin hepsi çıkartılamadığı takdirde bölgesel

ışın tedavisi uygulanabilir. Kötü huylu tümörler: Çok hızlı ürerler. Çamur kıvamındadırlar. Bu nedenle ameliyatla tamamen alınamazlar. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Vücudumuzdaki organlara yayılabilirler. Kötü huylu tümörleri de sınıflara ayırmak mümkündür. Belirtileri: 1. Baş ağrısı, 2. Epilepsi benzeri bayılmalar, 3. Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler, 4. Şiddetli kusmalar, 5. İlerlemiş dönemlerde (Beyinde yerleştiği yere göre) vücudun bazı bölgelerinde felç belirtileri, 6. Kişilik bozuklukları, bazı yetenekler de (hesap yapma yazı yazma gibi) bozulmalar, 7. Baş dönmesi, Teşhis: Beyin-Tomografisi (CT) ya da Beyin MR-Tomografisi (MRT) Tedavisi: Beyin tümörlerinin tedavisi cerrahidir. İster iyi huylu, ister kötü huylu olsun, tüm tümörler cerrahi olarak te-

davi edilirler. Ancak bazı durumlarda cerrahi tedavi uygulamak mümkün olmayabilir. Şayet tümör beynin çok hassas olan bazı hayati bölgelerine yerleşmişse bu bölgelere dokunmak hayati tehlike meydana getireceğinden dolayı tümör yerinde bırakılabilir. Bu durumda sadece ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulaması yapılabilir. Vücudun diğer bölümlerinde oluşan daha sonra beyine sıçrayan tümörlere, metastaz denilmektedir. Özellikle akciğer kanseri beyine yayılabilir ve kötü huylu tümörlerden dir. Cerrahi müdahale yapılsa bile sonuçlar hiç iyi değildir. Hatta bazı vakalarda birkaç tane odak halinde yayılma varsa cerrahi tedavi bile uygulanmaya bilir. Hasta kemoterapi ve ışın tedavisine alınır. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hayat dileğiyle...

Uzak Doğu‘dan gelen şifa kaynağı ZENCEFİL Genel olarak Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır. Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit „bitkisel“ şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde „zencefil bitkisi“; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)‘de ve mide bulantılarının teda-

vilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde (bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukça ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarına birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.

Son Olarak; zencefil asya‘da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifalı bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.


SAĞ LI K

AACHE

Fahrschule

ASLAN Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241 / 951 805 22 Fax: 0241 / 951 805 23 Mobil : 0177 / 50 55 444

N´da

A

MOTOR

B

ARABA

BE

mork

Araba + Rö

Büro Saatleri: Pazartesi - Perşembe: 12:00 - 19:00 Cuma: 12:00 - 17:00 Cumartesi: 10:00 - 13:00

E-Mail: AslanFahrschule@hotmail.com

21

romatizmal özelliklerindendir. Kanser ve Zencefil Zencefil bitkisi son zamanlarda kanserle savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılmaktadır. Dünyada azımsanmayacak sayıdaki bilim adamı zencefilin „kanserle ve buna benzer tehlikeli hastalıklarla“ savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılabileceğini kabul etmektedir. Zencefilin Vücuda Alınma Yöntemleri 1- Zencefil çaylarla birlikte alınabilir özellikle yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir. 2Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir. 3- Ayrıca çay, bal, zencefil karışımı da oldukça etkili bir tiryaktır. 4- Bunlardan farklı olarak zencefil „toz olarak“ 1 gramlık dozlarla doğrudan alınabilir(özellikle hamilelerde) 5- Zencefilin diğer bir alınma yöntemi de zencefilli yemek, pasta ve tatlılarla olmaktadır. NOT: Zencefilin yaş ve taze olarak alınması tavsiye edilen bir yöntemdir. Dozaj ve Yaşlara Göre Kullanım Miktarı Ne olmalıdır? !!!!Önemli NOT!!!! Zencefil her nekadar mucizevi bir bitki de olsa 2 yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Buna çok dikkat edilmelidir.

S Ü R OTE: Ü B E G N A R H NEUJA C ANGEBOTSPREISE der Klasse B (AUTO): Ü 30 ,Grundgebühr ğitim ayarlı E iz Bilgis im araçları ts e r c Ü • meni eğit rn yeni direksiyon eğit kanı • Mode im an Ehliyet e konuş • Türkç ısa süre içinde k e, • Tatild

75,- 1

Fahrstunden

25,- 29 ,-

Sonderfahrten

31,- 36 ,-

Prüfungsfahrt

100,- 119 ,-

Theorieprüfung

30,- 30 ,-

WERBEAGENTUR

YENİ

ları vardır zencefilin. Örnek Olaylarla Kullanım Alanları 1- Yolculuk sırasında bir çoğumuzu taşıtlar tutar ve aslında çok da hoş geçebilecek bir yolculuk bizim için tam bir kabusa dönüşür. İşte bunu zencefil sayesinde engelleyebiliriz. Şöyle ki, Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. 2- Ameliyattan kalkan hastalara verilen ilaçlar narkoz etkisini hafifletir, fakat bu ilaçların yan etkileri mevcuttur. Oysa zencefil bu ilaçlardan daha etkili bir bulantı bastırıcıdır. Ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile hazırlanan infüzyon oldukça faydalı sonuçlar verir. 3. Hamilelikte alınan günlük 1 gr. toz zencefil hamileliğin mide üzerindeki etkilerini büyük oranda iyileştirir ve hatta yok edebilir de. 4. Zencefilin soğuk algınlıklarında kullanıldığını daha önce söylemiştik. Bir fincan çay içerisine bir miktar bal karıştırılıp ardından bu karışımımız içerisine iki dilim taze zencefil kor ve az bir miktar beklendikten sonra bu karışımı içersek soğuk algınlığımız kısa sürede atlatılır. 5. Yemeklerde ve tatlılarda kullanılan zencefil zamanla romatizmal hastalıklara çok iyi gelmektedir. Zencefil bitkisine son yıllardaki talep patlamasının sebeplerinden birisi de bu anti-

Köprü 8

ÖPRÜ

Etken Maddeleri nelerdir? Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birisi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir (shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır. Kullanıldığı yerlerden bazıları. İştah açıcıdır, Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar, Mideyi düzenler, Mide bulantılarını giderir, Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir, Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar (colic), Solunum yollarını açar, kanın yapısını daha akışkan hale getirir (ki bu kalbin daha rahat çalışması demektir) Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir. Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır (oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur) Kalp ritminin düzene girmesini sağlar, özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır. Baş ağrılarını giderici özelliği vardır, Uykuyu rahatlatır, Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür, Bu ve buna benzer daha bir çok fayda-

Nisan, Mayıs, Haziran

K U R S U


22

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İL İL TÜR K İYE

Türkiye’nin en kalabalık 5. ili

[01]

ADANA

ADANA‘nın tarihi İlkçağda Adana, Anadolu‘yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus‘a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı‘nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy‘da Hitit Federasyonu‘na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova‘da kurulan Kue Krallığı‘na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy‘da Pers, M.Ö. 333‘te Büyük İskender’in egemenliğine girdi. İskender’in ölümünden (MÖ. 323) sonra da Selefkiler‘e bağlandı. M.Ö. 66‘da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen Adana, 704‘de Halife

Bizanslılar, Abbasiler‘in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan‘ın Malazgirt Zaferi‘ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular‘ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova‘ya Doğu‘dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana‘da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy‘ın ilk yarısında Memluklular‘ın eline geçen Çukurova‘ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352‘de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüreğiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana‘ydı. Ramazanoğulları‘nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim‘in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına

Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy‘da Adana Çukurova‘nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy‘da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır‘daki Tolunoğulları‘nın eline geçti.

katılan Adana‘yı 1608‘e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672‘de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy‘ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti‘ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu‘nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840)

Osmanlılar‘a geri verildi.1867‘deki idari düzenlemede vilayet oldu. 1886‘da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler‘in 1909‘daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye‘ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasın-

da 24 aralık 1918‘de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana‘yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921‘de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922‘de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana‘nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. ADANA’nın yöresel yemekleri Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bamya dolması, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, çingene kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı


İL İL TÜR K İYE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

23

Ağaca Bey isimli bir Türkmen ağası tarafından yaptırılmıştır. Tipik bir Selçuk mimari karakterini aksettiren kapısının, taş oyma motiflerinin ve cami ADANA’nın tarihi ve turistik yerleri içindeki minberinin büyük sanat deAdana ili tarihi ve tabii güzelliklerle ğeri vardır. Minaresinin süsleri dikkat doludur. çekecek güzelliktedir. ADANA’da bulunan kaleler Eski (Yağ) Cami ve Medresesi: AdaAdana’da çok sayıda tarihi kale varna merkezinde ve çarşı içindedir. dır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40“Yağ Camii” ismi ile de anılır. Rama50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur zanoğulları devrinde yaptırılmış olan olanları şunlardır: bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, Adana Kalesi: Abbasi Sultanı Halife caminin yanına bir de medrese ilave Harun Reşid tarafından, eskiden kalan ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptıyapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinrılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden ci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatıMısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa na 1501’de başlanmıştır. Bu cami yatarafından yıktırıldığı için bugün tepılmadan önce aynı yerde kilise vardı. mellerinin bir bölümü kalmıştır. Ulu Cami ve Medresesi: RamazanoEvliya Çelebi seyahatnamesinde; ğulları tarafından yapılan en büyük ve “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. meşhur bir camidir. Hala dimdik ayakYedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk tadır. Osmanlı devirde yapılan kaledevrinde tanin bir duvarı nehire Adana, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı güney orta dayanmış olup, diğer Anadolu’da bulunan 2.085.225 nüfusuyla Türkiye’deki mirat görmüşüç kenarı hendeklerle en kalabalık beşinci ildir. İin idarî merkezi, sakinlerinin tür. İnşaatına 1513’de başçevrilidir ve 7 burcu %76’sına ev sahipliği yapan Adana şehridir. İl, coğrafi lanmış ve inşavardır. ve ekonomik olarak Mersin, Osmaniye ve Hatay ile at 1541’de Piri (Kestanbol) Ayas Mehmed Paşa beraber Çukurova’nın bir parçasıdır. Kalesi: tarafından biCeyhan’ın 30 km tirilmiştir. SelCAMİLER uzağındadır. Yumurtalık ismiyle anıçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisilır. Kale ortaçağda yapılmıştır. Kanuni Hasan Ağa (Kethuda) Camii: Eski nin özelliklerini taşır. Sultan Süleyman Han 1536’da tamir caminin hemen arkasındadır. Planı, Diğer camiler: Evliya Çelebi, ettirmiş ve “Sahil Kulesi” ismi verilen Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Seyahatnamesi’nde, Adana’da irili bir kule ilave ettirmiştir. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zaufaklı 70 cami ve mescidin bulunduYılanlı Kale: Ceyhan’a 6 km manında Ramazanoğlu Halil Beyin ğunu yazmaktadır. Kemeraltı Camii uzaklıktadır. Halk arasında ismi kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ve Tahtalı Camii, Kadirli Hamidiye (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Or- ile azadlı köle Atike tarafından yap- Camii, Bahçe Agimbey Camii bunlartaçağda Haçlı seferleri esnasında ku- tırılmıştır (1501-1703). Klasik devir dandır. rulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene sütepe üzerindedir. TÜRBELER: ren camiin güney duvarında, 1671’de Anavarza Kalesi: Kozan’ın 22 km Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin Adana’da yer alan türbelerden bazıkuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda imzası vardır. ları şunlardır: Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 Akça Mescid: Adana il merkezinin senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Ramazanoğlu Türbesi: Ulu Caminin Sonra Ramazanoğulları’nın eline geç- en eski binası ve Adana’da bulunan bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed miştir. On dördüncü asırda kullanıl- en eski Türk eseridir. 1409 senesinde Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir.

maz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır. Toprak Kale: Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır. Kozan Kalesi: Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır. Cem Kalesi: Ortaçağdan kalmadır. Cem kale ismi sonradan verilmiştir. Roma çağı kalıntıları vardır. Kadirli yakınındadır.


24

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır. Şehid Duran Mezarı: Adana’nın kurtuluşunda Fransızlar’a karşı ilk verilen şehidin bulunduğu mezardır. Sed boyundadır. Ağcabey Kümbeti: Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. HANLAR VE ÇARŞILAR Gön Hanı: 1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir. Tuz Hanı: Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır. Havraniye (Misis) Kervansarayı: Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır. Kurt Kulağı Kervansarayı: Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Soluhan Kervansarayı: Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır. HAMAMLAR Çarşı Hamamı: Adana hamamlarının en eski ve en büyüğüdür. 1529’da Ramazanoğullarından Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tamir gören hamam, 1945’de restore edilmiştir. Irmak (Yalı) Hamamı: Eski Roma

hamamı üzerine Ramazanoğullarından Halil Bey, 1494’te yaptırmıştır. Seyhan Nehri kıyısında olup, suyunu buradan alır. Mestan Hamamı: 1682’de Ramazanoğullarından Mestanzade Hacı Mahmud Ağa tarafından Mestanzade Camii’nin bir vakfı olarak yaptırılmıştır. Yeni Hamam: 1720’de Musahalıoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Diğer hamamlara benzemektedir. Diğer tarihi ve turistik yerlerden bazıları da şunlardır: Taş Köprü: Seyhan Nehri üzerindeki şehrin iki yakasını birleştiren taş köprü, Romalılardan kalmadır. 3.10 m yüksekliğinde 13 m genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmıştır. On yedinci asırda esaslı bir tamir görmüştür. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana valisine taşköprünün tamiri için ferman göndermiştir. 1847’de ise, Sultan Abdülmecid Han tamir ettirdi. Günümüzde yirmi bir gözden sadece on dördü kalmıştır. Adana’nın sembolü olan kule, 1882’de Adana valisi Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma şeklinde olup, 32 m yüksekliğindedir. Şehrin merkezinde olan kule, şehrin Fransız işgalinden kurtulmasında, genç kızların işlediği Türk bayrağının asılması ile bayrağa gönderlik etti. Adana Bölge Müzesi: Kuruköprü semtindeki Rum kilisesinde, bir düzenleme neticesinde açılmıştır. Müzede 69 sikke, 2950 arkeolojik değeri olan eser, beş bin etnografik değeri olan eser, 3500 mühür, Osmanlı devrine ait 346 mahkeme kararı bulunmaktadır.

Misis Mozaik Müzesi: Adana’ya 20 km uzaklıkta ve Seyhan Irmağı kenarındadır. Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eser vardır. Ayrıca dördüncü asırdan kalma bir kiliseden çıkarılan mozaikler burada saklanmaktadır. Gastabala (Hieropolis): Osmaniye’nin 12 km kuzeyindedir. Hitit ve Asurlulardan kalma tarihi bir şehirdir. Şar (Comana): Tufanbeyli’nin 20 km kuzeyindedir. Hitit, Roma ve Bizans devrinde önemli bir yerleşme merkezi idi. Hitit anıtı ile meşhurdur. KAPLICALARI Adana il sınırları içinde yedi kaplıca vardır. Bu kaplıcalar değişik hastalıklara iyi gelmektedir. Haruniye kükürtlü kaplıcaları cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelir. Kurttepe, Alihocalı, Misis ve Kodes içmeleri mide ve barsak hastalıklarına faydalıdır. Osmaniye yakınlarındaki Gebeli içmesinin suyu idrar söktürücü olarak bilinir. Tahtalıköy Kükürtlü Kaynağı cilt hastalıklarına ve isiliğe iyi gelir. MESİRE YERLERİ Adana’nın zengin doğal güzellikleri vardır. Seyhan Barajı ve Sarıçam Koruluğu özellikle şehir merkezinin dinlenme yeridir. Kapız, il merkezinden 35 km uzaklıkta eşsiz güzellikleri ile tanınan bir yerdir. Çakıt Suyu, çam ormanları ve dağ dorukları Kapız’a ayrı bir güzellik verir. Aslantaş piknik yeri ve Karatepe milli parkı, Adana merkezine 122 km’dir. Burada bulunan açık


Nisan, Mayıs, Haziran

YAYLALAR Adananın yazı sıcak ve bunaltıcı olur. Halkın bir kısmı yaz aylarında yaylalara çıkarlar. Yaylalar yemyeşil ve serindir. Başlıca yaylaları Pozantı, Nemrun, Zorkun, Horzum ve Börücek’tir. Nemrun Yaylası çok güzel manzaralıdır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Adana için şunları yazar: Ramazanoğulları Camii, dört büyük

WERBEAGENTUR

nümüze kadar gelmiştir. Kadirli: Tarihi bir şehirdir. Kiliseden camiye çevrilen Ala Cami, ortaçağ yapısı Cem Kalesi ile Roma çağına ait kaya kabartmaları en meşhurlarıdır. Sirkeli Kabartması: Adana-Ceyhan karayolunun 45’inci kilometresindedir. Hitit krallarından Muvattalish’in kayalar üzerine işlenen dev bir tasviridir. M.Ö. 1200 senesinde yapılmıştır.

sütun üzerine oturan yüksek kubbeli olarak yapılmıştı. Kubbenin tepesindeki alemin parlaklığından gözler kamaşır. Caminin içi, dışı tamamen çinidir. Mihrap ve minberini tarif etmek güçtür. İçerisinde çok değerli avize ve kandiller vardır. Müezzin mahfeli, ince sütunlar üzerinde oturtulmuş bir köşk gibidir. Avlusu küçük, renkli taşlarla döşenmiştir. Avlunun çevresinde yirmi üç sütuna oturan yirmi kubbeli ve halılarla döşeli bir sofa bulunmaktadır. Caminin sol yönünde, kurşun örtülü bir kubbe içinde Ramazanoğlu gömülüdür. Evliya Çelebi, Adana’da ayrıca küçüklü-büyüklü 70 cami ve mescidin bulunduğunu söyler. Onun ifadesine göre Adana’da 8700 ev ve konak vardır (Yaklaşık olarak 40-45 bin nüfus). O devir için Adana, Anadolu’nun en büyük şehirleri arasında sayılır. Osmanlı Devletinin eyalet merkezlerinden biridir. Evliya Çelebi şöyle devam etmektedir: “Bilginleri çoktur. Halkı ehl-i sünnettir. Bir dar’ül kurra, üç dar’ül-hadis, kırk çocuk mektebi vardır. İki hamamı olup, biri yalı tarafında Paşa Hamamı, diğeri çarşı içerisinde Eski Hamamdır. On yedi han vardır. Çarşı içerisindeki Ramazanoğlu Hanı, yüz yirmi odalıdır. Etrafındaki üç yüz altmış dükkan dahi Ramazanoğlu yapısıdır. Ayrıca şehir içerisinde yüz otuz dükkan ve kale gibi büyük bir bedesteni vardır. Bunlar da Ramazanoğulları devrine aittir. Şehir, nehirden yüksek olduğundan dolaplar vasıtası ile alınan sular, şehre taksim edilir.

ÖPRÜ

hava Hitit Müzesi, çevrenin tabii güzelliğini tarih ile birleştirmektedir. Anavarza: Ceyhan civarında eski çağların önemli bir şehridir. M.Ö. 6. asırda kurulmuştur. Asur, Roma, Bizans, Müslüman-Arap ve Türk devirlerine ait eserlerce zengindir. Kale, su kemerleri, anfi tiyatro, mozaikleri ve stadyum kalıntıları meşhurdur. Arkadius devrinde Kilikya’nın Tarsus’tan sonra ikinci büyük şehri idi. M.S. 526’da çok şiddetli zelzele ile yıkıldı. Justinaus, şehri yeniden yaptırdı. Halife Harun Reşid devrinde şehir Müslümanların eline geçti. Sonra Ramazanoğullarına ve 1516’da Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devletine katıldı. Karatepe: Adana’nın 120 km kuzey doğusundadır. Hitit kralı Asitavandes tarafından M.Ö. 4. asırda kurulmuştur. Kale, kral evleri, heykel ve yazıları gü-

25

Köprü 8


26

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

ÇOCUK KULÜBÜ

0157/724 576 11 E-Mail:moda@istanbul-moda.de

DAMEN -BEKLEIDUNG -SCHUHE -ACCESSOIRES -TASCHEN TESETTÜR GIYIM

GENERAL MOTORS Iki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu : - Neden selam verdin? -Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu... İNSAN KILÇIĞI Yeni erler eğitim görüyordu. Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu. Er gayet bilmiş bir eda ile: - İnsan kılçığıdır komutanım, dedi...

PAŞA İLE GENEREAL Astsubay, acemi erlere ilk dersini verirken sordu : - Paşayla general arasında ne fark vardır? Memo ayağa kalkıp cevap verdi : - Paşa yaşlıdır, şişmandır, babadır, izin çoktir. General gençtir, zayiftir, serttir, nöbet çoktir!..

VATAN TOPRAĞI Karavana saatinde askerlerden bazıları, yemeklerin içinden taş ve kum çıktığı için şikayette bulunurlar. Komutan kızar ve: - Kesin lan! buraya ziyafet için değil, vatanı korumak için geldiniz. Bunun üzerine askarlerin arasından bir ses yükselir : - Vatan toprağını da yemeye gelmedik... UZMAN Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormus ve arkadasları

buna çok hayret ediyorlarmış. Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış ve: - Söyle bakalim benim boyumunölçüsü kaç? Diye sormuş. Asker asağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve : - 1.75 efendim, demiş. Komutan hayretler içinde kalmış ve: - Doğru, peki nasıl bildin? Demiş. Asker : - Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım...


ÇOCUK KULÜBÜ

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

27


28

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ R E H BE R İ

KÖPRÜ- İŞ REHBERİ Alım / Satım Hasan´s An&Verkauf Josef-Schregel-Str. 50 52349 Düren Tel: 02421-29 16 90 Ceylan 24 Feldstr. 271 45701 Herten Tel: 0177-313 85 06 Ceylan 24 Bochumer Str. 156 45661 Recklinghausen Tel: 02361-95 01 44 SAS Germany Im Timpen 6 45711 Datteln Tel: 02363-567 62 62 Anahtarcı Çıtak Schlüsseldienst Hückelhoven Tel.: 02433-857 52 Avukat Av. İbrahim Çavdar Keupstr. 126 51063 Köln Tel.:0221- 663 95 35 Av. Kaya Erdemir Wilhelmstr. 54 52070 Aachen Tel: 0241- 60 20 94 Berberler Çağdaş GmbH Königsheide 38 44536 Lünen Tel.: 0231- 728 78 06 Star Herrensalon Auf der Mühle 2 52222 Stolberg Olympia Herren Salon Neue Jülicher Str. 30 52353 Düren Tel: 02421-69 25 65 M&C Hairdesign Mokwastr. 105, 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-92 81 04 Haarstudio Fehmi Bahnhofstr. 40 52477 Alsdorf Tel.: 02404- 67 89 39 Doktorlar Dr. İsmail Altınay (İnternist) Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 262 71 Dr. Bünyamin Başıbüyük Erzbergerstr. 115 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 48 00 95 Dr. med. Ayten ImrenÖzden Waltroper Str. 53 44536 Lünen Tel.: 0231- 87 50 50

Dr. (B) Nur BAYSAL (Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı) Rathausplatz 1 52531 Übach - Palenberg Tel.: 02451 / 4042 + 4043 Düğün Salonu Stadthalle Stolberg Olof-Palme-Friedensplatz 52222 Stolberg Ehliyet Okulu Fahrschule Fahrschule Aslan Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241- 951 805 22 Fahrschule Kaya Übacher Weg 95 52477 Alsdorf Tel: 02404- 551 62 60 Fahrschule Diler Neue Jülicher Str. 26B 52353 Düren Tel: 02421- 40 83 60 Elektronik Eşya TeleringCenter Parkhofstr. 95 41836 Hückelhoven Tel.: 02433- 18 49 Emlakçılar Caner Immobilien Am Wehrhahn 41 40211 Düsseldorf Tel: 0211- 30 29 43 68 Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 0157-76 37 77 77 Fırın Ayyıldız Bäckerei Preußenstr. 18 44532 Lünen Tel: 02306-94 33 77 Bäckerei & Cafe Baris Reyplatz 8 52499 Baesweiler Tel: 02401-602278 Gelinlik satanlar Divatilla Salmstr. 5-7 52222 Stolberg Tel: 02402- 76 84 38 Weisse Rose Modehaus Übacher Weg 43 52477 Alsdorf Tel: 02404- 92 92 18 Zehra Brautmoden Adalbertsteinweg 271-273 52066 Aachen Tel: 0241- 400 14 80 Giyim

Mode Altın Salmstr. 18 52222 Stolberg Tel: 02402- 867 50 82 Hafize Ziber Feldstr. 218a 45701 Herten Tel: 02366- 18 14 888 Änderunsschneiderei ÇİFTÇİ Parkhofstr. 105 41806 Hückelhoven Tel.: 02433-2380 İnci Mode Weissenburgerstr. 1 52066 Aachen İstanbul Moda Adalbertsteinweg 58 52070 Aachen Sultan Mode Martin-Luther-Str. 4 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 95 19 78 Beyza Boutique Ludovicistr. 18A 41836 Hückelhoven Tel: 0163- 963 06 29 Güvenlik CK Security Pfarrer-AppelrathStr. 13 52249 Eschweiler Tel: 02403- 50 40 115 Live Security Benzstr. 1 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 458 68 30 İnşaat ve Bahçe Bauelemente Yildirim Kapi ve Pencere • Stolberg Tel: 0179- 471 23 57 Akiz Ramen&Deuren Kapi ve Pencere Tel: 0032- 488469187 GfG mbH Planung-Bauunternehmung Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461-9371360 Metallbau Yamaner Immenweg 33 52511 Geilenkirchen Tel: 02451-4826995 Karakas Fensterbau Josef-Schregel-Str. 45 52349 Düren Tel: 02421-3061257 Bahçe Toprakları Şahin Transport Tel: 0160-1514793 Ada Betonzaun Beton Bahçe Çitleri 52222 Stolberg Tel: 02402-1022727 Kuyumcu

Has Kuyumcu Münster Str. 37 44145 Dortmund Tel: 0231- 981 26 56 Jasmin Juwelier Josef-Schregel-Str. 19 52349 Düren Tel: 02421- 132 62 Juwelier Istanbul Adalbertsteinweg 233A 52066 Aachen Tel: 0241-502545 Juwelier Tugan Solinger Str. 36-38 40764 Langenfeld Tel: 02173-684640 Lokantalar Ailem Pastanesi Elsassplatz 10 52068 Aachen Tel: 0241-46311698 Çamlıca Döner Jakobastr. 93 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444483 Çiğköftem Münsterstr. 35 44145 Dortmund Tel: 0231- 330 392 48 İstanbul Döner & Pizzeria Kaiserstr. 56 52146 Würselen Tel: 02405- 42 06 27 Saray Kebap Salmstr. 47 52222 Stolberg Tel: 02402-29544 Tuna Kebaphaus & Pizzeria Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.:02433-446704 Tuna Restaurant Vogelsangerstr. 292 50825 Köln Tel: 0221-50055239 Yeni Han Kückstr. 58 52499 Baesweiler Tel: 02401-895577 Yüksel Restaurant Mallinckrodtstr. 32 44145 Dortmund Tel: 0231- 83 83 39 Medya Medyator Mustafa Güleç Tanıtım ve Reklam Filmleri Tel: 0176-61101464 www.medyator.de Marketler Ankara Süpermarket Im Schellenkai 53 44329 Dortmund Tel: 0231- 89 707

ASA Supermarkt Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 Anadolu Market Hauptstr. 60 52499 BaesweilerSetterich Tel: 0176 - 24 20 70 27 Azim Market Frauenrather Str. 10b 52457 Aldenhoven Tel: 02464-9798102 Birlik Market Hompeschstr. 2 52249 Eschweiler Tel: 02403-32712 Efe Market Adalbertsteinweg 23-25 52070 Aachen Frischmarkt ANIL Ottostr. 35 44536 Lünen Tel: 0231- 877 01 97 Güneş Market Parkhofstr. 96, Hückelhoven Tlf.: 0177-6154264 Halk Pazarı Lilienthal Str. 70 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 29 58 Hilal Market Ludovicistr. 3 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444875 Huzur Supermarkt Bierweider Str. 20 52222 Stolberg Tel: 02402-9749940 Lebensmittel Uzun Salmstr. 14 52222 Stolberg Tel.:02402-84814 Mevlana Süpermarket Salmstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-9022034 Neco Market Bahnhofstr. 28 52477 Alsdorf Tel: 02404- 821 51 Yenice Market Neusser Str. 51 41065 Mönchengladbach Tel.:0163/3320061 Yenice Market Von Dechenstr. 3, 41836 Hückelhoven Tel.: 01577-3748480 Yenice Market Luisenstr. 72 52477 Alsdorf Zafer Lebensmittel Bergstr. 3-5 44339 Dortmund Tel.: 0231- 80 71 87 Mobilyacılar

Diva Halı Eschweilerstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-7096948 Canapella home & lifestyle Hotline: 02432- 96 39 888 www.canapella.com Möbel Royal Breslauer Str. 35 52068 Aachen Tel: 0241- 559 10 80 Muhasebe ALV Beratungsstelle Bahnhofsplatz 20 52477 Alsdorf Tel: 02404-26284 FIT Finanzen & IT Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich Tel: 02181-8209323 Fidevs Kırsolak -Lohnsteuerhilfeverein52223 Stolberg Tel: 02402-9976957 Nakliyat SAHİN Transporte Salmstr. 23a 52222 Stolberg Tel: 0160-1514793 Oto Galeri Auto Yunus Tel: 0176-22352852 Auto- Fey Jakobshöhe 6 41066 Mönchengladbach Tel: 02161-5763750 Auto Nuhrgolf Neussener Str. 22 52146 Würselen Tel: 0177-7476017 Autohaus Diker Rheinstr. 14 41836 Hückelhoven Tel: 02433-938034 Oto Yedek Parça ve Tamirhane Autoteile Turan Linnicher Str. 109 52477 Alsdorf Tel: 02404-25945 AS-MB GmbH Otto-Hahn-Str. 7 50181 Bedburg Tel: 02272-9993527 Kfz-Werkstatt Deniz Lagerstr. 3 • 52351 Düren Tel: 02421-2099535 Özer GmbH Mengeder Str. 78 44536 Lünen Tel: 0221-6905890 Tuna Autoteile Am Grossen Rad 19 52222 Stolberg Tel: 02402-84484


İŞ R E H BE R İ Reklam Ajansı Ender GmbH Melatener Weg 18 50825 Köln Tel: 0221-6905890 KÖPRÜ Werbeagentur Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 63 Sachverständiger Nuri Taskingül Adalbertsteinweg 266 52066 Aachen Tel: 0241-5659139 Seyahat acentası Balcı Reisen Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-452833

Econom GmbH Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 Glückauf Reisen Langenbochemer Str. 204a 45701 Herten Tel: 02366- 58 51 90 Koc Reisebüro Alte Turmstr. 5A 52457 Aldenhoven Tel: 02464-905630 Ölmez Reisen Aachener Str. 239 52499 Baesweiler Tel: 02401-6939275

ÖPRÜ

Paradies Tours Yavuz Josef-Schregel-Str. 25 52349 Düren Tel: 02421-45308 Paradies Tours Yavuz Bahnhofsplatz 22 52477 Alsdorf Tel: 02404-919450 Reisebasar Ost Elsassstr. 32 52068 Aachen Tel: 0241-532595 Reisebüro Bahar Jodef-Schregel-Str. 47 52349 Düren Tel: 02421-409550 Reisebüro Cengiz Bahnhofstr. 43A 52477 Alsdorf Tel: 02404-912566

Nisan, Mayıs, Haziran

Ufuk Travel Center Huchkarder Str. 354 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 16 25 Ufuk Travel Center Mallinckrodtstr. 29 44145 Dortmund Tel: 0231- 81 27 38 Yıldız Reisebüro ! ! ! YENI ADRES ! ! ! Salmstr. 9 52222 Stolberg Tel: 02402- 22 571 Sigortacılar Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 01577-6377777

Econom Sigorta Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 www.econom.de Taşımacılık Kolay Reisen Berliner Str. 33 A 52351 Düren Tel: 02421-972506 Taxi Kaiser Düren Tel: 02421-980800 Telefoncu Artel Telecom Salmstr. 24 52222 Stolberg Tel: 02402-7095616

Köprü 8

V-cOmm24 Salmstr. 28 52222 Stolberg Tel: 02402-1020403 Artel Telecom Elsassstr. 22 52068 Aachen Tel: 0241-9979855 Tesisat GfG- mbH Gesellschaft für Gebäudetechnik Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 60

YENİ KAYIT! rehber@yenikopru.de

DAĞITIM NOKTALARI:

AACHEN ve çevresi:

KÖLN ve çevresi:

REMSCHEID ve çevresi:

LÜNEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

ESSEN ve çevresi:

RECKLINGHAUSEN ve çevresi:

DORTMUND ve çevresi:

Exklusive Badartikel

w w w. e v o n e . o r g

info@evone.org

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich Fon: +49 2461 937 13 60

HÜCKELHOVEN ve çevresi:

ÖPRÜ

29

SULTAN Market Hövelstr. 67 45326 ESSEN Mönchengladbach ve çevresi:

Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 ALSDORF ve çevresi:

Duisburg ve çevresi:

TEMSİLCİLER:

AACHEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

KÖLN, BONN, BERGHEİM, LEVERKUSEN, WUPPERTAL

Mustafa YILDIRIM

Semih ÖZBAY

Hasan ŞAHİN

Tel: 0177 / 56 88 938

Tel: 0178 / 811 46 74

Tel: 02461 / 937 13 63

m.yıldırım@yenikopru.de

s.ozbay@yenikopru.de

h.sahin@yenikopru.de

DUİSBURG, DÜSSELDORF, OBERHAUSEN, ESSEN

DORTMUND, BOCHUM, LÜNEN, RECKLİNGHAUSEN

MÖNCHENGLADBACH, NEUSS, KREFELD, HEİNSBERG

Mesut ŞİŞMAN

Mustafa SARI

Mehmet TOPAL

Tel: 0163 / 455 37 17

Tel: 0163 / 676 71 00

Tel: 0157 / 89 30 18 87

m.sisman@yenikopru.de

m.sari@yenikopru.de

m.topal@yenikopru.de

BÖLGE TEMSİLCİLERİ ARANMAKTADIR NRW Eyaletinde KÖPRÜ dergisi bünyesinde ek iş olarak dergimizi temsil edecek Bay/Bayan elemanlar arıyoruz.

Müracaat: 02461 / 937 13 63 veya info@yenikopru.de


Vogelsanger Str. 292 50825 Köln Tel: 0221 - 500 55 239


KALİTELİ

Güneşten yağan

SAĞLAM

PARAYI

YÜKSEK KAPASİTELİ ve GARANTİLİ

Çatınızda toplayın!

%70‘e varan enerji tasarrufu

Quelle: co2online gGmbH

3 yıl‘da kendini öder *

* ısıtılan alan durumuna göre

*

ELEKTRİK

SICAK SU

Elektrik üretimi

Kalorifer desteği

Doğru bilgi ve uygun proje

Alman D evl eti o n ayl ı

Devlet teşvikleri sağlamak

Kaliteli malzeme ve işcilik

www. topsolar-nrw.de info@topsolar-nrw.de

Düzgün ve hızlı servis

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel: 02461 / 937 POST okurlarına ÖZEL! 13 60

L KÖPRÜ ÖZE

%10 indirim

E xk lusive B ad ar t i kel

w w w. e v o n e . d e

• JAKUZİLER • DUŞAKABİNLER • SAUNALAR • LAVABO TAKIMLARI

info@evone.de


ÖPRÜ Kostenlos / Parasız!

Yıl:3,Sayı: 8 , Nisan, Mayıs, Haziran 2012

8. Sayının ANA SPONSORU

Bölgenin en iyisi

ADANA [01]

İş Hukuku

Beyin Tümörü

Enerji vergisi


mteleri...

WERBEAGENTUR

700 * başlayan fiyatlarla

ÜCRETSİZ Bilgilendirme ve Planlama Size Uygun Proje ve Ücretlendirme

ab

*

2 YIL GARANTİ ÜCRETSİZ 2 YIL Servis

BİZİ AR

!!! KÖPRÜ ÖZEL

** Abbildungen Ähnlich

4 lü komple Sistem

**

EYİN!

R VERM N KARA

AMADA

Müşteri memnuniyeti Kaliteli Malzeme Sağlam İşcilik Satış sonrası Hizmet

www.live-security.de

KAMPANYA

Benzstr. 1 41836 Hückelhoven

a Iphone ve Android Türkiye ve tüm Dünyad e imkanı Cep Telefonundan izlem

Mobil: 0172 - 90 54 200 0152 - 03 58 58 58

Tel. 02433 - 458 68 30

Fax 02433 - 458 68 32

info@live-security.de

ÖPRÜ

Siste Live Security; Güvenlik


ÖPRÜ IMPRESSUM/KÜNYE Sahibi: KÖPRÜ Werbeagentur UG

Nisan, Mayıs, Haziran

Editör‘den

Köprü 8

Hasan ŞAHİN

BAHARA MERHABA DERKEN

(haftungsbeschränkt)

Dizgi ve Grafik Tasarım: KÖPRÜ Werbeagentur UG Posta Adresi: Dürener Straße 17a 52428 Jülich Telefon: 02461- 937 13 63 Fax: 02461- 937 13 61 İlanlarınız için: BÖLGE Temsilcileri bakınız: Sayfa 29 e-mail: info@yenikopru.de Yayın Kurulu: Hasan ŞAHİN, Mustafa YILDIRIM, Av. İbrahim ÇAVDAR, Dipl. Kfm. İbrahim GÜGEN, Ahmet TOLUNALP, Dr. İsmail ALTINAY KÖPRÜ Dergisinin bütün yayın hakkı KÖPRÜ Werbeagentur UG‘ye aittir. Yazılardan yazarlar sorumludur. Website: www.köprü.de Email: info@yenikopru.de Dergimizin değeri 3,00 Euro‘dur. Şu anda parasız dağıtılmaktadır. ABONELİK Düzenli abone olmak isteyenler, posta ve işlem parası olarak yıllık 5,00 Euro ödedikleri takdirde dergimiz evlerine gönderilecektir. Abone olmak isteyenlerin abone@yenikopru.de adresine email ile bilgilerini göndermesi gerekmektedir. Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. İzinsiz alıntı yapılamaz. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verenlere aittir.

DERGİMİZİN HİTAP ETTİĞİ ŞEHİRLER Başlangıçta Köln, Aachen, Düren, Mönchengladbach ve çevresine hitap eden dergimiz, şu anda NRW çapında diğer büyük şehirlerde de dağıtılmaktadır ve hizmet ağını gittikçe genişletmektedir.

S e v g i l i ok uy uc u l a r, Su g ibi a k ıp g id en z a m a n iç i nd e i n i ş ler, ç ı k ı ş l a r, a c ı l a r, t at l ı l a r, hü z ü n ler ve s e v i nç ler he p bi r a hen k iç i nd e s e y re d er g id er. Gü z e l i g ü z e l k ı l a n, ç i rk i n i n s e v i m si z l i ğ id i r. Bi r k ı ş me v si m i n i ger id e bı r a k m ı ş ol m a k , merh a b a d e d i ğ i m i z b a h a r ı d a h a bi r t at l ı d a h a bi r s e v i m l i h a le ge t i r me k t e d i r. Hay at ı n bu du rdu r u l a m ay a n a k ı ş ı , ay n ı z a m a nd a yen i l i k ve t e k a mü lü d e b er a b er i nd e ge t i r me k t e d i r. 3 ayd a bi r y ay ı n l a nd ı ğ ı h a ld e 8 . S ay ı s ı n a u l a ş a n D er g i n i z KÖPRÜ d e bu t e k a mü lü y a ş a m a n ı n z e v k i n i t at m a k t a d ı r. A r t ı k d a h a em i n a d ı m l a rl a i lerleme k t e , d a h a s a ğ l a m yere b a sm a k t a ve d a h a ç ok t a n ı n m a k t a d ı r. G e l i nen nok t ay ı ye t erl i bu l m a k ş üphe si z mü m k ü n d e ğ i ld i r, f a k at a r t ı k KÖPRÜ D er g i si iç i n k ı ş dönem ler i n i n ger id e k a ld ı ğ ı , b a h a r ç iç e k ler i n i n a ç m ay a b a ş l a d ı ğ ı d a s e v i nd i r ic i bi r gerç e k t i r. „Üç ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ yer i ne „ Ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ ol a r a k ok uy uc u k a r ş ı ş ı n a ç ı k m a z a m a n ı d a i n ş a a l l a h u z a k d e ğ i ld i r. Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e oldu ğ u mu z bu 3 ay l ı k z a m a n d i l i m i nd e m a d d i b a h a r ı y a ş a d ı ğ ı m ı z g ibi, h ay at ı m ı z ı n m a ne v i b a h a rl a r ı nd a n ol a n üç ay l a r ı d a id r a k e t m i ş ol a c a ğ ı z . 2 2 M ay ı s 2 012 S a l ı g ü nü mü b a re k R e c e p ay ı n ı n 1. Gü nü nü id r a k e d e c e ğ i z . Bu nu 2 4 M ay ı s 2 012 Per ş emb e g ü nü id r a k e d e c e ğ i m i z R e ğ a ib k a nd i l i t a k ip e d e c e k . 16 Ha z i r a n 2 012 Cu m a r t e si g ü nü a k ş a m ı nd a M i r a ç k a nd i l i i le mü ş er re f ol m a n ı n h a z z ı n ı t a d a c a ğ ı z . 21 Ha z i r a n 2 012 Per ş emb e g ü nü Ş a b a n ay ı n ı n 1. Gü nü ne g i r m i ş ol a c a ğ ı z . Bu mü n a s e b e t le , üç ay l a r ı n ı z ı ve k a nd i l ler i n i z i d e ş i md id en t e br i k e d er i z . Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e ol m a k , bi z e g üç ve ener ji ver me k t e d i r. He pi n i z i en d er i n s ay g ı ve s e v i g i ler i m i z le s e l a m l ı yor u z . Köprü Dergisi ile çalışmak ve

KÖPRÜ UG

Para kazanmak ister misiniz?

Dürener Straße 17a 52428 Jülich

bize e -mail ile ulaşın! info@yenikopru.de

Tel: 024 61 937 13 63 info@yenikopru.de

3


4

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İÇİ N D E K İLE R

3 Editör‘den 5 Güldeste (Sessiz Gemi- Yahya Kemal Beyatlı) 6-8 Haberler 9 Enerji Vergisi -

Dipl. Kfm. İbrahim Gügen

10 İnanç Dünyamız 11 Delikanlılık- Dr. Mustafa Özgen 12 Tarihe Yön Verenler- Kutalmışoğlu Süleyman Şah 13 Kadın ve Aile

14 İş Hukuku- Av. İbrahim Çavdar 15 Kültür ve Sanat- Çini Sanatı 16-19 Kapak Konusu- İbn-i Sina 20-21 Sağlık- Beyin Tümörü Dr. İsmail Altınay 22-25 İl İl türkiye- ADANA

26-27 Çocuk Kulübü 28-29 İş Rehberi 29 Dağıtım Noktaları ve Bölge Temsilcileri

İŞ REHBERİ Sayfamızı gördünüz mü? Müşteri ile işvereni buluşturan sayfa! S. 36-37

UFUK TURU Osman DOĞRU

TÜRKMANCA Evet yeni bir dilden bahsediyoruz; Türkmanca. Gerçi henüz grameri, kuralı, artikeli partikeli yok; ama olsun... Almanya’da yaşayan türkler arasında bal gibi konuşuluyor ve de anlaşılıyor. Türkçe almanca karışımı kırma bir dil. Almanca aksanı ile teleffuz edilen türkçe kelimeler de pek bir hoş oluyor hani... Almanya’ya gelen ilk kuşak, belki de daha fazla kelime ezberleyebilmenin gayretiyle, “İş ve işçi bulma kurumu” yerine „Arbeitsamt”, hastane yerine “Krankenhaus”, bisiklet yerine „Fahrad“ demek gibi birçok almanca kelimeyi türkçeye katmışlar, onları da türkçe aksanıyla bir güzel teleffuz etmişlerdi. „Bescheinigung“ yerine „Beşe onluk“ demek gibi farkında olmadan espriye kaçan bazı kelimeler olduysa da bu da işin tuzu biberiydi. Almanya’ya ilk geldiğim 1980 yılında, tanıdığım bir türk aileye misafir olmuştum. Evin hanımı çocuğundan bahsederken bir ara: „Bizim oğlan geçenlerde Fahrad’la unfal yaptı“ demişti de epey düşünmüştüm. Acaba bu oğlan ne ile ne yaptı diye. Cahilliğime verirler diye utancımdan da soramamıştım. Şöyle bir hadise nakledilir: Uzun zaman almanya’da kalan yaşlı bir hanım Türkiye’de bir adres sorma ihtiyacı hisseder. Kendisini Almanya’da zannederek, önüne çıkan bir kıza yönelir ve: -Kızım türk müsün? der. Türkiye’de böyle bir soru ile karşılaşan kız şaşkınlıkla cevap verir: -Ne demek istiyorsun teyze? Tabii türküm! Kadın baltayı taşa vurduğunu anlar ve hatasını düzeltmek için: -Schuldigung! der. Şimdiki kuşak (ikinci ve sonraki nesil) ise türkçenin içine almanca kelimeler katmak yerine, almancanın içine türkçe kelimeler koyarak daha bir geliştirdiler, daha bir hoş hale getirdiler Türkmanca’yı. Dinlemesi bile ayrı bir zevk. İki kelime türkçe konuştuktan sonra bir sayfa almanca döktürüveriyorlar. Bu durum, Türkmanca’nın faziletinden mi, konuşandaki türkçe kelime haznesinin yokluğundan mı, Almanca kelime haznesinin çokluğundan mı bilinmez... Ama bilinen bir şey varsa o da bir kültür erozyonu ile karşı karşıya olduğumuz.


S ES S İ Z G EM İ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden Yahya Kemal Beyatlı


6

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

Belediye Başkanı 25 kişilik ekibi ile DİTİB HÜCKELHOVEN CAMİİNİ ZİYARET ETTİ H ÜC K E L HOV E N 24.01.2012 Salı günü Hückelhoven Belediye Başkanı sayın Bernd Jansen, birim amirleri ve belediye memurlarından oluşan 25 kişilik grupla Hückelhoven DİTİB camiini ziyaret etti. Camiin tanıtımından sonra cami yetkilileri tarafından ziyaretçilere çay, börek, pasta ve tatlı ikram edildi. Samimi ve sıcak bir atmosferin hakim olduğu sohbet bölümü yaklaşık 3 saat sürdü. Misafirler oldukça memnun ve bilgilendirilmiş bir şekilde camiden ayrıldılar.

Cami başkanı Adem Onur; „Bizlerle birlikte görev alan dialog sorumlusu genç kardeşlerimize ve bizlerden desteklerini eksik etmeyen halkımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. DİTİB Hückelhoven Camii olarak Hückelhoven Belediyesi ile Dialoğumuz uzun yıllardan beri sürmektedir. Gelecek zamanlarda da beraber

gerçekleştireceğimiz projelerimiz ve Belediye Entegrasyon sorumlusu sayın Scmtitz‘le çalışmalarımız olacak. İleriki tarihlerde Belediye Başkanı Sayın Bernd Jansen bizleri Belediye ye davet edecek ve Belediye hakkında bilgiler verecek“ dedi.

Haydi gençler polisliğe! Sağdan sola: Komser Sinan Zengin, Komser Aliye Albayrak, Başkomser Mehmet Karapınar ve Komser Ümit Yağmur Köln Emniyet Müdürlüğü, Türk gençlerini polis olmaya teşvik etmek için Almanya‘da bir ilke imza atarak Türkçe etkinlik düzenledi. Emniyet Müdürü Wolfgang Albers‘in katılımcı Türk gençlerine, geleceğin polisleri diye seslendiği etkinlikte yetkililer, göçmen kökenlilerin polis olmasının devletle göçmenler arasında güveni arttıracağı, entegrasyona büyük katkı yapacağı fikrinde birleşti. Türk vatandaşı komiser Emine Tayfur sunumunda, KRV eyaletinde Türk vatandaşı kalarak da polis olmanın mümkün olduğunu, 38 yaşına kadar başvuru yapılabileceğini bildirdi. Türk-Alman Dostluk Derneği‘nin girişimiyle Köln Emniyet Müdürlüğü‘nde düzenlenen etkinliğe, Türkiye‘nin Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Türk-Alman Dostluk Derneği yöneticisi ve KRV Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek‘in yanı sıra polisliğe ilgi duyan çok sayıda Türk genci ve velisi katıldı.

Türklere kapı açık Etkinlikte komi- göre bu hala çok düşük“ dedi. ser Emine Tayfur‘un yanı sıra, Türk İmkanlardan yararlanın kökenli başkomiser Mehmet KarapıToplantının önemine dikkat çeken nar, komiserler Ümit Yağmur, Aliye Başkonsolos Basa ise, „Polislik mesleAlbayrak ve Sinan Zengin izlenim ve ğinde daha fazla Türkün yer alması getecrübelerini anlattı, polis olmalarınrek. Resmi makamlarda memurluklara dan dolayı gördükleri saygı ve takdiri gelmelerine de destek veriyoruz. Katıdile getirerek gençlere polis olmalarını lım noktasında kendimizi göstermelitavsiye etti. Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Köln yiz. Türkler entegre olma ve kendileEmniyet Müdürü Wolfgang Albers, rine uzanan bu eli tutarak, bu imkanı Köln nüfusunun üçte birinin göçmen değerlendirme arzusu içindedirler. kökenli olup en büyük göçmen gru- Emniyet Müdürlüğünün bu girişimini bunu Türklerin oluşturduğunu ha- çok önemli buluyorum“ açıklamasına tırlattı. Albers, „Toplumu tanıyan ve sözlerinde yer verdi. Türk-Alman Derneği Başkanı Tayfun Keltek ise konuştoplum için angaje olacak poKöln masında etkinlik için derneğin lisler arıyoruz, onun için Emniyet yaptığı çalışma ve çabalarTürk kökenliler olarak Müdürlüğü, Türk dan bahsetti. Başvuru için size yöneliyoruz. Sizler gençlerini polis olmaya temiz bir sabıka dosyasıpoliste Türk kökenlileteşvik etmek için Almanya‘da nın ön şart olduğu meslek ri temsil edebilirsiniz. bir ilke imza atarak, Türkçe için www.polizei.nrw.de Şimdiye kadar polis etkinlik düzenledi. Emniyet sitesi üzerinden başvuru eğitimi alanlarda yüzyetkilileri, gençlere yapılabildiği gibi, yetkililer de 8‘lik göçmen oranına tarafından birebir bilgi veripolislik mesleğini ulaşmayı başardık ama, lerek yol gösterilmekte. anlattılar Köln‘deki göçmen oranına


HABE R LE R

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

7

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR VE İKİ ÖNEMLİ UYARI T.C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Bilindiği ü z e r e 2011-2012 eğitim öğretim yılı sonrası Türkiye‘de öğrenim görmek isteyen gençlerimizin denklik işlemleri için başvuruları ve YÇS sınavı heyecanı çok kısa bir zaman sonra başlayacak. Başkonsolosluğumuzun Eğitim ve Çalışma Ataşeliklerine yapılan başvurulardan; Almanya‘dan ülkemize giderek eğitim öğretimine devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu ve bu sayının her yıl giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bu sayısal artışın ana nedenlerinden birisinin, Türkiye‘nin ekonomik gelişimine paralel olarak, yurtdışında yaşayan Türkler için çekiciliğinin artmasıdır. Bu artış sosyal bilimciler ve göç uzmanlarınca Push-pull (İtme-Çekme) sendromu olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, çevrenizdeki insanlarla yapacağınız görüşmelerde de tespit edebileceğiniz gibi, emekli olduktan sonra yaşamına Türkiye‘de devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu da aşikar bir gerçektir. Bu gelişmelerden hareketle, Almanya‘da ikamet hakkı sahibi vatandaşlarımızın, uzun süre (altı aydan

İR Tahsin ÖZDEM

fazla) Türkiye‘de kalmaları durumunda, kendileri açısından ortaya çıkabilecek birtakım mağduriyetler söz konusu olabilir! Bu tip sıkıntıların yaşanmaması için vatandaşlarımızın iki önemli hususa dikkat etmeleri büyük önem taşımaktadır. Bilinenin aksine, altı ayda bir kısa süreli giriş-çıkış yapmak İkamet hakkınızı korumaz! -Türkiye‘de öğrenim görecek gençler veya Almanya‘da emekli olup (sosyal yardım almayan) vatandaşlarımızın 6 aydan fazla Türkiye‘de kalmaları durumunda Almanya‘daki ikamet haklarını kaybetmemeleri için önceden yabancılar dairesine başvurarak 30.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren İkamet Kanunu‘nun (Aufenthaltsgesetz) 51. maddesine göre bir belge almaları gerekmektedir. Bilindiği üzere İkamet Kanunu (Aufhenthaltsgesetz) uyarınca, yabancı uyruklu bir kimse, Federal Almanya dışında (önceden izin almaksızın) bir takvim yılı içerisinde aralıksız 6 ay 1 gün kalırsa, Federal Almanya‘daki tüm yasal ikamet haklarını kaybeder. Bir şehir efsanesi gibi vatandaşlarımız arasında yayılan ve yanlış bilinen

kanaatin aksine, 6 ayda bir kısa süreli giriş-çıkışlar da kişinin Almanya‘daki ikamet hakkını korumaz! Sosyal Güvenlik Sözleşmesi‘nin sizlere sağladığı kolaylıkları değerlendirin! - Vatandaşlarımız arasında pek bilinmeyen diğer önemli bir husus da sağlık tedavi hizmetlerinden faydalanma konusudur. Bilindiği üzere Türkiye ve Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi halen yürürlükte olup, bu sözleşme vatandaşlarımıza sosyal güvenlikleri açısından çok büyük kolaylıklar ve imkanlar tanımaktadır. Almanya‘da yasal hastalık sigortası bulunan (Krankenversicherung) bir kişinin uzun süre Türkiye‘de kalması durumunda gerekli belgelerini tanzim ederse Türkiye‘de ayrıca bir hastalık sigortası yaptırmasına gerek kalmaz. Örneğin, Almanya‘da hastalık kasanızdan alacağınız T/A 11 Formülerinizi Türkiye‘ye gittiğinizde ildeki Sosyal Güvenlik Merkezi‘ne ibraz ederek size verilecek belgelerle Sosyal Güvenlik Kurumunun Türkiye‘de sağladığı ücretsiz sağlık hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle.

MEHMET YILMAZ BÖLGENİN EN İYİSİ SEÇİLDİ Almanyanın seçkin ve saygın yerel gazetelerinden birisi olan „Rheinische Post”, gazetenin dağıtıldığı şehirlerde „En iyilerimiz” adı altında bir seçim yaptı. Gazete, bu şehirlerde önce 5 aday belirledi. Daha sonra okuyucularından mektup veya internet üzerinden bu adaylardan en iyisini seçmelerin istedi. Gazetenin seçtiği kişiler arasında Türkiye kökenli ve Heinsberg/ Hückelhoven şehrind e k i

VIKZ Camiinin Halkla ilişkiler sorumlusu olan Mehmet Yılmaz, madencilerin efsane sendika başkanı Bay Sonnen olmak üzere milletvekilleri ve papazları da geride bırakarak „Bölgenin en iyisi” olma başarısını elde etti. Sonuçların kendisi için çok büyük bir sürpriz olduğunu ifade eden Mehmet Yılmaz; başta büyük şehir Belediye Başkanı olmak üzere kendisini tebrik eden Hückelhoven Belediye Başkanı, siyasi partiler, Kilise mensuplar ve ve Banka Yönetim Kurulu Başkanlarına teşekkür etti. Aynı zamanda, bu başarının sadece kendine ait olmadığını, faaliyetlerinde kendisini yalnız bırakmayan başta Dernek yetkililerinin, gönüllülerin bu başarıda paylarının yüksek olduğunu

ifade eden Mehmet Yılmaz, aldığı ödülü onlara armağan ettiğini söyledi. Mehmet Yılmaz kimdir? 1968 yınlında Çankırı’da doğan, 1980 yılında Almanya’ya gelen Mehmet Yılmaz halen RWE POWER’de çalışmaktadır. Mönchengladbach Eyalet Gençlik Mahkemesi’nde 8 sene fahri hakimlik, Heinsberg Gençlik Hapishanesinde 10 sene müslümanlara yönelik kontak grubu üyeliği, Heinsberg Büyükşehir Belediyesi İmar ve iskan komisyon üyeliği, Hückelhoven yabancılar Meclisi Başkan Yardımcılığı, Hückelhoven Belediye Meclisi Sosyal ve Entegre/ Gençlik yardım komisyonu üyeliği yapan Mehmet Yılmaz, evli ve 3 çocuk babasıdır. - Hasan ŞAHİN -


8

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

DİTİB Merkez Cami‘inde sular duruldu KÖL N

Geçtiğimiz yılda tartışmalarla gündeme gelen Köln Merkez Cami inşaatında varılan son nokta ile ilgili DİTİB binasında gerçekleştirilen ortaklaşa basın açıklamasında, Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘nın a r a b u l u c u l u k l a görevlendirilmesi sonucu gelinen noktada Böhm ile DİTİB‘in yeni bir anlaşmaya vardıkları belirtildi Soldan Sağa: DİTİB Müşaviri Prof.Dr. Ali Dere, Köln Büyükşehir Belediye eski Başkanı Fritz Schramma ve Mimar Prof. Peter Böhm

A

lmanya‘nın Köln kentinde yapımı devam eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘ne (DİTİB) ait Merkez Camii krizinde uzlaşma sağlandı. 2011 yılı ikinci yarısında meydana gelen anlaşmazlıklarda taraflar karşılıklı suçlamalarda bulunmuşlardı. Daha sonra biraraya gelen proje heyeti Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘yı arabulucu tayin etti. Bu süre zarfında sular durulurken, tarafların çeşitli yurtdışı seyahatleri nedeni ile uzlaşma çalışmalarının uzadığı belirtildi. 2 Mart günü DİTİB Merkez Camii‘nde Schramma ile biraraya gelinerek ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamada anlaşmanın iptal edilerek Prof. Böhm‘e inşaat hakkında kontrol ve danışmanlık görevi verildiğine, hataların ise bağımsız bir resmi daire tarafından rapor edilmekte olduğuna yer verildi. Açılış konuşması yapan Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Schramma açıklamalarında bu süreç içinde birebir görüşmeler yanısıra 4 ortak görüşme yapıldığını ve varılan noktadan çok memnun olduklarını ifade etti. Yine çalışmaların sürdü-

rüldüğü zaman zarfında hiçbir olumsuz girişim ve açıklama olmamasına da dikkat çeken Schramma, konunun hassasiyeti açısından da bunun büyük önem arzettiğini belirtti. TALİHSİZ BİR GELİŞME „Anlaşmazlıkların başladığı zamana geri baktığımızda talihsiz bir gelişme olduğu görülür“ diyen Fritz Schramma, „Bütün şehrimiz olaydan negatif etkilenmiştir. Heyetin aldığı karar doğrultusunda memnuniyetle üstlendiğim arabuluculuk görevinde birebir görüşmelerde bulundum. En son ortak görüşmemiz 27 Şubatta gerçekleşti“ dedi. Köln halkının bu caminin yapılmasını pozitif karşılamakta olduğunu da ifade eden Schramma, „İnşaatın durdurulması ile karşı karşıya kalınmıştı ve bu da aylar, belki yıllar alabilirdi. Taraflar herkes için meydana gelecek zararları görerek geri adım attılar“ açıklamasında bulundu ve gayretlerin gelecek için iyi bir kooperasyon oluşturduğunu da sözlerine ekledi. ORTAK HEDEF PROJEYİ BİTİRMEK Ortak hedefin projeyi sona erdire-

ceğini belirterek söze başlayan DİTİB Müşaviri Prof. Dr. Ali Dere ise, „Böyle büyük bir projede elbette zorluklar ve problemler çıkabilir. Sonuç olarak bunları birlikte çözebileceğimiz sinyalini verdik ve memnun edici sonuca da ulaşmış bulunmaktayız. Bu prosedür birbirimizle konuşmaya bağlıdır ve basına açılmamız da bunun doğruluğunu göstermektedir“ dedi ve çalışmaların hızla devam ettiğini söyledi. „Bu proje Böhm‘ün projesidir ve öyle de kalacaktır“ diyen Prof. Dere, „Bu güne kadar ortaya atılan ve iddia edilenlerin bizimle alakası yoktur. Öyle olsa idi bu inşaatın tamamen yıkılarak yepyeni bir cami yapılması gerekirdi; bu da imkansızdır“ dedi. Uzlaşma ile ilgili olumlu gelişme ve çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mimar Peter Böhm de, „En önemli hedefimiz projenin devam ettirilmesi ve neticeye ulaştırılmasıdır. Gelinen nokta bizim açımızdan memnun edici bir sonuç oldu. Detaylar üzerinde görüştük ve tespitlerle olumlu bir sonuca varacağız“ dedi.


MUHASE BE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

9

ENERJİ VERGİSİ Değerli okuyucular, Bundan önceki 4 makalemde, N Alman Vergi İbrahim GÜGE sistemindeki ana vergi türleri hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışmıştım. Bu yazımda, vergi türleri hakkında son olarak, Energiesteuer (Enerji vergisi) üzerinde durmak istiyorum. Energiesteuer (Enerji vergisi) tüketiciye yönelik bir vergi türüdür. Federal Almanya, aşağıda isimlerini sayacağımız tüm yakıt türlerinin tüketimini vergilendirmektedir. Bu verginin hukuki dayanağı ise halen yürülükte olan (Energiesteuergesetz) Enerji Vergi Kanunudur. Bu kanunda özellikle benzin, motorin, hafif ve ağır yağlar, LPG, doğal gaz ve kömür belirtilmiştir. Hatta yakıt amaçlı kullanılan biyodizel ve bitkisel yağlar da vergiye tabidir. Vergi oranları yakıt türüne ve kulanımına bağlı olarak yasada belirtilen şekilde değişmektedir. Vergi getirisi en yüksek ve en önemli yakıt gurubunu ise benzin ve motorin gibi akaryakıtlar teşkil etmektedir. Bu akar yakıtların vergi oranları şunlardır: Kurşunsuz benzin:

Heinz-Walter

1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşan kurşunsuz benzin 669,80 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşmayan kurşunsuz benzin 654,50 EUR/1.000 L Kurşunlu benzin: 721,00 EUR/1.000 L Motorin (dizel): 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşan moto- rin 485,70 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşmayan motorin 470,40 EUR/1.000 L LPG: 31.12.2018 tarihine kadar 1 8 0 , 3 2 EUR/1.000 kg 01.01.2019 tarihinden itibaren 409,00 EUR/1.000 kg Doğal gaz: 31.12.2018 tarihine kadar 13,90 EUR/MWh 01.01.2019 tarihinden itibaren 31,80 EUR/MWh Kullanıma göre vergi oranı değişen yakıtlardan Doğalgazı örnek olarak ele alırsak, şu tablo ortaya çıkar: Yukarıda belirttiğimiz gibi, doğalgaz akaryakıt olarak kullanılırsa fiatı 13,90 EUR/MWh Doğal gaz ısnma için kullanılırsa, şu

Breuer

Selbstständiger Finanzberater

Mobil: 0172 / 250 21 58

anki fiatı 5,50 EUR/MWh Alman devleti, gemi ve hava taşıyıcılarının, uluslararası rekabet edebilmeleri için, belirli bakım, araştırma ve geliştirme için kullanılan enerji ürünlerini vergiden muaf tutmaktadır. Ayrıca, termik santrallerde elektrik üretimi için kullanılan yakıtlar da (kömür) vergiden muaftır. Vergi kanununda Almanya’daki tarım ve ormancılık işletmelerini, AB içindeki rekabet için güçlendiren, tarım ve kırsal alanların gelişimini hedefleyen vergi indirimleri öngörülmüştür. Bu uygulamaya göre bir çiftçi senede 10.000 litreye kadar olmak şartıyla 214,80 EUR/1.000 L vergi oranından motorin (dizel) alabilir. Vergi indiriminden yararlanan diğer bir sektör de toplu taşımacılık sektörüdür. Bu sektörü güçlendirmek için devlet, enerji ürünlerinde vergi indirimine gitmektedir. Toplu taşımacılık sektörüne motorin veya benzin, 54,02 EUR/1.000 L vergi düzeyinden satılmaktadır. Alman Devleti 2009 yılında (Energiesteuer) Enerji vergisinden yaklaşık 39,8 milyar Euro gelir elde etmiştir. Bu rakam, tüm vergi gelirlerinin %7,6’sına tekabül etmektedir. Enerji vergisi, Gümrük Dairesi tarafından tahsil edilir. Gelir federal (Bund) yapıya aittir. Huzurlu ve mutlu günler dileğiyle. Esen kalın.

Finanzberatung, wann und wo Sie wollen İster Akşam, ister Haftasonu hemde isterseniz Sizin evinizde Randevulü danışmanlık Hizmeti

• Yapı Kredisi • Yapı Tasarruf Sigortası • Özel Gelecek Sigortası

• Baufinanzierung • Bausparen • Vorsorge


10

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İ NAN Ç DÜNYAM IZ

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

İ

slâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği, şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tevafuk etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve “üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz Peygamber (s.a.v)’in bu aylar hakkında verdiği haberler göste-

rilebilir. Rasûlüllah (s.a.v) bir hadis-i şerifinde; “Recep ALLAH’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, ” Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır” diye dua ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine tevafuk eder. Hz Peygamber (s.a.v.) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz Aişe, Rasûlüllah

(s.a.v)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarih, VI, 295) Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1) Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.

PEYGAMBER EFENDİMİZDEN NASİHAT

A

shb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr hazretleri bir gün Peygamber Efendimize: - “Bana tavsiyede bulun yâ Rasûlallah” diye ricada bulununca Peygamber Efendimiz Hz. Ebû Zerr‘e şu nasihatlerde bulundu: -Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her İşin başıdır. -Kuran‘ı oku, Allah’ın zikrine sarıl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ışık, gökte de saklanan bir azıktır.

-Sakın çok gülme. Zira çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nürunu söndürür. -Çok konuşmamaya çalış çünkü bu, şeytanın senden uzaklaşması için bir vesile, dinini koruman hususunda bir yardımcıdır. -Fakirleri sev, onlarla hemdem ol. -Senden aşağıdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah‘ın sana verdiği nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur. -Acı da olsa hakkı söyle.

-Bildiğin kusurların seni, halkın eksikliklerini araştırmaktan alıkoysun. -Yaptığın bir İşi, başkaları yaptığında kızma. -Kendi noksanlarını görmeyip, İnsanların ayıplarıyla meşgul olman, irtikâb etmekte olduğun bir fiili insanlar yaptığında Kendilerine kızman ayıp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göğsüne vurarak: Ey Ebû Zerr! Tedbir gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi vera, güzel ahlak gibi servet yoktur, buyurdu. (Hayatü’s-Sahâbe 4-206/207)


Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

11

DELİKANLILIK (FÜTÜVVET)

Dr. Mustafa ÖZGEN

A

rapçada gençlik, cesaret, kahramanlık ve fedakârlık manalarını birlikte ifade eden “fütüvvet” kelimesini Türkçe tek kelime olarak en iyi “delikanlılık” kelimesi karşılar. Hz. İbrahim (a.s.) Kur’ân-ı kerimde delikanlı (fetâ) olarak zikredilmiştir (Enbiya, 21/60). Zira gençliğinde Allah’a kulluktan taviz vermeyip, kavminin putlarını kırma cesaretini göstermişti. Ümmet-i Muhammed’e örnek olarak sunulan Eshab-ı kehf için de aynı kelimenin çoğulu (cemi) olan “fityetün” kelimesi kullanılmıştı (Kehf, 18/10-13). Zira onlar da puta tapmayı cesurca reddetmiş, saraydaki hizmet ve rahata karşı minnetsiz davranmış, birbirlerine sahip çıkmış ve hak dini yaşamak üzere sebat etmişlerdi. Sahabe-i kiramın (r.a.e.) ahlakını gaye edinen mutasavvıflar, fütüvveti severek sahiplenmek manasına gelen ve Kur’ân-ı kerimde birbirine düşman insanları kardeş yapıp huzura kavuşturmak manasındaki “ülfet” (Âl-i İmran, 3/103) kelimesi ile yakın manada kullanmışlar ve onu ahlaki bir kavram olarak sistemleştirmişlerdir. Cafer-i Sadık (r.h.) hazretlerine göre “fütüvvet, ele geçeni başkalarının istifadesine sunmayı tercih etmek”tir. Birçok tarif arasında belki de günümüze hitap etmesi bakımından en çok dikkat çekeni şudur: “Düşmanını özür dilemeye mecbur edip, özür dileyişinden mahcup olmayan kişi delikanlılığın (fütüvvetin) kokusunu bile alamaz. Delikanlı, düşmanıyla bile iyi geçinmek zorundadır. Dostuyla nasıl olması gerektiğini siz düşünün.” Delikanlılık, dostlarının kusuruna bakmama, kendini kimseden üstün görmeme, kimseden talep edilecek bir hakkının bulunmayıp herkesin kendinde bir hakkının bulunduğunu kabullenme şeklinde de tarif edilmiştir. Hz. Rasûlüllah’ın (s.a.v.), kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve

Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hüseyin’le (r.a.e) birlikte abasının altına alıp, “Bunlar burada oldukları gibi, ahrette de benimle olacaklar” buyurarak müjdelediği Hz. Ali (r.a.) şöyle demişti: “Beni hangisinin daha çok sevindirdiğini kestiremediğim iki nimet vardır: Birisi, ihtiyacına cevap vereceğimi sanarak bir kişinin gelip, samimiyetle benden yardım istemesi; diğeri de, Allah Taâlâ’nın ihtiyaçlı bir kimsenin arzusunu benim vasıtamla gerçekleştirmesi veya kolaylaştırmasıdır. Bir Müslüman’ın işini görmeyi yer dolusu altın ve gümüşe tercih ederim.” Hz. Ömer (r.a.) “Biriniz, Müslüman kardeşinin sevgisini kazanabilirse ona sıkıca yapışsın, zira böyle nimet çok az ele geçer” buyurmuşlardı. Bu bakımdan, insanın kendinden faydalanıp sevebileceği dostlar kazanmasını nimet, ancak faydalı olup kendini sevdirmesini daha büyük bir nimet olarak kabul etmekteyiz. Yine peygamber sülalesinden Hz. İbn-i Abbas’ın (r.a.) davranışı da aynı ruhtan kaynaklanan ve aynı neticeyi hazırlayan bir örnektir. O, Hz. peygamberin (s.a.v.) mescidinde itikâfta iken birisi gelir, selam verip oturur ve aralarında şu diyalog geçer: İbn-i Abbas (r.a.): - Kardeş, seni bıkkın ve kederli görüyorum. - Evet, kederliyim. Efendim beni mal mukabilinde azat etmişti. (Hz. peygamberin kabrine işaret ederek devam eder) Şu kabrin sahibi için söylüyorum, onun parasını ödeyemiyorum. - Meseleyi onunla konuşayım mı? - Sen bilirsin. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Abbas (r.a.), ayakkabılarını giyerek mescitten çıkınca, adam ona: - İtikâfta olduğunu unuttun mu? diye sorar. İbn-i Abbas, gözyaşları içinde şunları söyler: - Hayır. Aramızdan daha yeni ayrılıp şu kabirde yatan zattan duymuştum: “Bir kişinin din kardeşinin işi-

ni takip edip bitirmesi, on yıl itikâfta kalmasından hayırlıdır. Cenâb-ı Hak, kendi rızası için bir gün itikâfa girenle cehennem arasında her biri doğu ile batı kadar uzaklıkta (dünyanın bir ucundan diğerine) olan üç hendek yaratır” Bir gün birisi cennetliklerin ve cehennemliklerin en önemli vasıflarının ne olabileceğini düşünürken uyuyakalır. Zaten bazı gerçekler rüyada gösterilir. O kişiyi önlerinde çeşitli ve leziz yemekler bulunduğu halde hepsi cılız, hepsinin gözleri kanlı, hepsi açız diye bağrışan insanlarla dolu kocaman bir salona alırlar. Niçin yemek yiyemediklerini incelemek üzere dikkatle bakınca, her birinin çorbaya batırdığı bir metre uzunluğundaki kaşığın ucundan eline bağlı olduğundan ağzına götüremediğini görür. Böylece öfke ve hiddetin sebebini anlar. Hayret içerisinde adımlarken ikinci bir odaya getirilir. Orada da benzer bir manzara vardır. İnsanların önlerinde çeşitli yemekler ve uçlarından ellerine bağlı uzun kaşıklar… Fakat bunlar, neşeli ve gürbüzdür. Dikkatle bakınca herkesin, elindeki kaşığı kendi ağzına götürmek yerine karşıdakinin ağzına uzatıp onu doyurmaya çalıştığını fark eder. Bir telaşla uyanır. Mesajı almıştır. Cennete girmenin önce kendini doyurmakla değil, mümin kardeşini düşünmekle olduğunu anlamıştır. Zaten Hz. Rasûlüllah (s.a.v.) da “Komşusu aç iken doygun yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı? Ülfet edip sevmediğiniz insana hizmetten zevk alabilir misiniz? Dolayısıyla bu günkü imkânların yüzde birinin bile lüks sayıldığı fakat fütüvvet kavramının şiar olarak kabullenildiği tarihlerdeki huzur kaynağını bir kere daha araştırmakta fayda olduğunu hatırlatmak isteriz. Belki bu vesileyle Türk milletinin asil kanındaki meziyetlerin zayıflayıp sadra şifa olmaktan yoksun oluşunun sebebi tespit edilir. - Dr. Mustafa ÖZGEN-


12

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

TAR İH

ANADOLU FATİHİ

KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH

Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi.

S

elçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu‘nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadoluyu baştan başa fetheden ve bir Müslüman ülkesi haline getiren kişidir. Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi. Gazi Süleyman Bey kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolunun büyük kısmını ele geçirdi. Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuk, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti. Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir İslam diyarı olmasını temin etmişlerdir. Anadoludaki fetih ordusu Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit’e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadoluyu fethetti. 1075’te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik’e yerleşti. Gazi Süleyman Beyin Anadoludaki fe-

tihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı. Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı her vesileyle sevincini belli ediyordu. Sultan Melikşah, 1077’de Gazi Süleyman Bey’i Anadolu sultanı olarak ilan etti. Böylece payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu devleti tarih sahnesine çıkmış oluyordu. Süleyman Şah, Bizansın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu. Nitekim krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates‘i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu. Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş gören Süleyman Şah gayr-i müslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı. İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı. Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara Müslümanlar getirilip yerleştiriliyordu. Azerbaycan, Türkistan ve İran‘dan onbinlerce Müslüman aile Anadoluya göçetmeye başlamıştı. Süleyman Şah, Kapıdağı yarımada ile Çanakkale Boğazı‘nın Asya sahillerini de ele geçirdi. İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar daha önce ele geçirilmişti. Öyle ki Selçuklu orduları Üsküdar‘a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul‘u temaşa etmişlerdi. 1081‘de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu‘ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir. Süleyman Şah 1082 yılında Çukurova‘ya girdi ve ilk önce Tarsus‘u fethetti. 1083‘te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini hakimiyyeti altına aldı. Süleyman Şah‘ın en büyük arzusu Antakya‘yı ele geçirmekti. Bu maksatla yola çıktı. Harekâtını gizli tuttu. 12 gün boyunca gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti. 13 Aralık 1084 günü Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi. Şehrin büyük kilisesini camiye çevirdi. İlk cuma namazında 120 müezzin bir

ağızdan Ezan-ı Muhammedi‘yi okudu. Süleyman Şah şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi. Süleyman Şah Anadoludaki fetih harekâtını devam ettirdi. Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek bu bölgeleri ele geçirdi. Bu esnada Çaka Bey İzmir‘i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu. Gümüştekin Bey ise Urfa ve Antep çevresini fethetmişti. 1085‘e doğru bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu‘da kuvvetli bir devlet doğmuştu. Süleyman Şah Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti. 1105‘e doğru bütün Anadolu Müslümanların eline geçmişti. Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş ele geçirdiği topraklara kök salmak için müslüman ahalinin Anadoluya yerleşmesini temin etmişti. Süleyman Şah zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah‘ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye‘de bir devlet kurmak maksadıyla sağa sola saldırmaya başlamıştı. Süleyman Şah, Sultan Tutuş‘un bu hareketlerine dur demek maksadiyle ordusuyla birlikte Tutuş‘un üzerine yürüdü. İki ordu 5 Haziran 1086‘da Halep yakınlarında karşı karşıya geldi. Muharebenin en şiddetli safhasında bir kısım Türkmenler Süleyman Şah‘ın safını terkederek karşı tarafa geçtiler. Bunun üzerine Süleyman Şah‘ın ordusu bozuldu. Kendisi de muharebe meydanında vuruşurken şehid düştü. Cenazesi büyük bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra Halep kapısında defnedildi. Anadolu fâtihi Süleyman Şah‘ın şehadeti, Anadolu‘da ve bütün Selçuklu beldelerinde üzüntüyle karşılandı. Sultan Melikşah, Süleyman Şah‘ın oğlu 1.Kılıçarslan‘ı İsfahan‘a getirterek ihtimamla yetiştirdi. Süleyman Şah‘ın sağlam temeller üzerine bina ettiği devlet 1308‘e kadar tarih sahnesinde kalmıştır


K AD I N VE AİLE

Püf noktaları Tuz rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Tuzluklarınızın içinde 15-20 adet pirinç bulundurursanız rutubeti alır. Kullanacağınız un beyaz olmalı ve rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Süt taze olmalı ve tercihen inek sütü kullanılmalıdır. Pek çok yumurtalı yemek taze olmayan yumurta ile istenilen lezzette olamazlar. Tuzsuz tereyağı az az alınıp kullanılmalıdır. Fakat iki - üç kilo kadar tereyağı da su içinde bir süre bozulmadan tazeliğini koruyabilir. Baharatların bulunduğu yerler, fena kokulu olmamalı, yaş olmayan, havadar, serin ve doğrudan güneş ışığı almayan yerlerde tutulmalı ve yağmur altında bırakılmamalıdır. Ambalajı açılmış salam, sosis gibi şarküteri ürünlerini buzdolabında 3 gün tutabiliriz. 3 gün içinde tüketilmeyecekse dondurarak bu süreyi 6 aya kadar uzatabiliriz. Bezelyeleri ayıkladıktan sonra imkanınız varsa hemen pişirin. Çünkü bezelyeler hemen kuruyup sertleşebilir.Bu bezelyeleri bir gün kadar soğuk su içinde bekletirseniz, yeniden dirildiklerini görürsünüz.

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

13

ALIN TERİ Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve parayı babasına götürdü. Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

“Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?” Babası bu defa da izin vermedi oğluna: “Bu altını da sen kazanmamışsın!” Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle de evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi. Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı! : “Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı!” Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koydu ve: “Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”

Modern hayat çocukları güçsüzleştirdi Modern yaşam çocukları güçsüzleştirdi Artık sokakta oynamayan çocukların kas yapılarını zayıfladığı ortaya çıktı İngiltere‘de yapılan bir araştırmada, artık sokakta oynamayan çocukların fiziksel olarak daha zayıf hale geldikleri belirlendi. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı dergisinde yayımlanan araştırma, ağaca tırmanmak, ip atlamak, top koşturmak gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında zamanını geçiren çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Fitness uzmanı Dr. Sandercock ve ekibi, 2008‘de 10 yaşındaki 315 çocuğun katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmayı, 1998 yılında aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde

yapılan araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990‘lı yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Araştırmacılar, boy ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf, kas yapısının daha az olduğu ve önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındakilerin mekik çekme sayısının 2008‘deki çocuklarda 1998‘lerdekine göre oranla yüzde 27,1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı, önceki kuşağın iki katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını çekemedikleri görüldü. Dr. Sandercock, bu bulguların ‚‘şoke edici‘‘ olduğunu söyledi.


14

Köprü 8

HUKUK

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN BİLMESİ VE DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÖNEMLİ SÜRELER İş hukukunda her işçinin bilmesi icabeden bir takım kesin süreler vardır. Bu süreleri kaçıran işçiler, haklarını kaybederler. Bu konuda en önemli süreler şunlardır: İş Mukavelesinin henüz yürürlükte iken işçi, belli bir süre içerisinde haklarını araması gerekmektedir. Zaman aşımı diye tabir edilen bu müddet her ne kadar Alman medeni kanunun 195. maddesi gereğince normal olarak 3 sene olsa da, gerek iş mukavelesinin maddelerinde, gerekse toplu iş sözleşmelerinde bir ve iki ay‘a kadar kısaltılabilmektedır. Genel olarak işçi bir aylık zaman zarfında işverene yönelik yazılı dilekçe vermek suretiyle hakkını aramalıdır. İşveren bu hakkını vermediği takdirde, yine bir aylık zaman zarfında iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Eğer iş mukavelesinde veya toplu iş sözleşmesinde bir aylık bir süre konulmuşsa, mesela işveren tarafından eksik ödenmiş olan maaş, bu zaman içerisinde işverenden talep edilip mahkemeye dava açılmadığı takdirde işçi bu hakkını kaybetmiş olur. İş ve sosyal hukukda 50 % oranda sakatlığı (Schwerbehinderung) olan veya 30 % sakatlığı olup ta iş kurumu tarafından 50 % sakat olan bir işçi ile eşit durumda olduğuna hükmedilen (Gleichstellung) kişilere normal durumda işverenin çıkış verme hakkı yoktur. Ne var ki işçinin bahsi geçen sakatlık durumunu işverenine bildirme mecburiyeti vardır. Şayet işçi işverenine bu bildiriyi yapmamışsa, kendisine çıkış verildiği an-

Te l.

dan itibaren en geç 3 hafta içerisinde işverenine veya iş mahkemesine bu bildiriyi iletmesi gerekmektedir. Genel eşit muamele yasasına (allgemeinen Gleichbehandlungsgesetz) göre tazminat davası açabilmek için 2 aylık zaman zarfında yazılı müracaat ve ondan sonraki 3 aylık zaman zarfında da dava açmak gerekmektedir. Federal izin yasasının (Bundesurlaubsgesetz) 7. maddesinin 3. bendi gereğince izinlerin hak edildiği yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. Bazı istisnai durumlarda ise bir sonraki senenin 31 Mart tarihine kadar uzamaktadır. Bu zaman zarfında kullanılmayan izin hakkı normalde yanmaktadır. Hamileler için, hamileliğin başlangıcından doğumdan 4 ay sonrasına kadar olan zaman zarfında Anneleri koruma yasasının (Mutterschutzgesetz) 9. Maddesi uyarınca çıkış verilmesi kanunen mutlak surette yasaktır. Ancak, bu hamilelikten haberi olmayan işveren tarafından kendisine çıkış verilen işçi, kendisine çıkış verildikten sonra 2 hafta içerisinde hamileliğini işverenine bildirmesi durumunda çıkışını iptal ettirebilir. Aksi takdirde anneyi koruma yasası devre dışı kalır. En önemli sürelerden biri de işveren tarafından verilen çıkışa karşı açılmasın icabeden davanın süresidir. Çıkış himayesi davası (Kündigungsschutzklage) adındaki bu dava, çıkış verildiği andan itibaren 3 hafta içinde açılması gerekmektedir. Aksi takdirde verilen çıkış haksız da olsa, işçi tüm haklarını kaybetmiş olur.

S o n 3 ayın maaşını işçisine ödemeyen işveren iflas ettiği takdirde işçi alamadığı maaşını iflas kasasından tahsil edebilir. Bunun için de işverenin iflasından sonra en geç 2 ay zarfında iflas kasasına (Insolvenzgeld) için müracaat etmesi gerekmektedir. İşçi için hayati önem arzeden bu süreler her zaman göz önünde bulundurulmalı, haklı iken zaman aşımından dolayı haksız duruma düşmemeye gayret etmelidir. Hepinize bol huzurlu günler dileğiyle…

Anwaltskanzlei

Çavdar & Kollegen Ibrahim Çavdar Avukat Keupstr. 126, 51063 Köln Tel: 0221 / 663 95 35 Fax: 0221 / 663 95 36

§

ra-cavdar@avukat-online.net

Dr. Ismail ALTINAY

Dahiliye - İnternist

Facharzt für Innere Medizin Praxis: Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach

Tel. 02161 - 26 271

02433 - 44 67 04 Adres: Ludovicistr. 18 a 41836 Hückelhoven

FIT

Açılış Saatleri: Hergün Pazartesi - Pazar : 11:30 - 22:00 Salı kapalı (Dienstag Ruhetag)

Service für Buchhaltung und Informationstechnologie

Dipl.-Kfm. Ibrahim Gügen

TUNA güvencesi ile özel hazırlanan Kuşbaşı Dönerin tadına baktınız mı?

Geschäftsführer

ÖPRÜ

Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich WERBEAGENTUR

Le zze ti n d u rağ ı, Ailenizin mek anı...

FINANZEN & IT

Tel.: Fax: Mobil: E-Mail:

+49 2181 820 93 23 +49 2181 820 88 22 +49 179 912 96 06 info@fit-buchhaltung.de www.fit-buchhaltung.de

ANGEBOTENE LEISTUNGEN ::: Buchen laufender Geschäftsvorfälle ::: Betriebswirtschaftliche Auswertung ::: Laufende Lohnabrechnung ::: Lohnsteueranmeldung ::: Mahnvorschlagsliste ::: IT-Dienstleistungen


KÜLTÜR / SANAT

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

15

ÇİNİ SANATI

Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. ÇİNİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular’ın 1071’de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekanlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. İlk Türk Çinileri Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır.

İznik Çinisi İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii’nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. 16. yy’da İznik’te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaşhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır. ÇİNİ NASIL YAPILIR? Çini yapımı hazırlanışı: Çini yapmak için ilk önce çini hamuru elde etmek gerekmektedir. Çini çamuru: Kaolin, tebeşir, kilmaya karıştırılarak hazırlanır. Ögütmek için değirmenlere verilir. Motor veya kol kuvveti ile sulu değirmenlerde iyice çalkalanırlar. Mayi, pütürsüz hale gelince ince bakır tel elekten süzülerek alınır. Daha sonra bez elekten geçirilir. Çini çamuru burada koyu boza kıvamında olur. Bu çamurun bir kısmı döküm atölyelerine gönderilerek burada kullanılırlar. Bir kısmı çinici tornasına (çark) göndermek için süspansiyon haldeki çamurun içine kuru alçı, tuğla parçaları atılır veya alçı tencerelerine konarak nemi büyük ölçüde düşürülür. Günümüzde bu işlem „Filter Pres” denilen makina tekniğinden faydalanılmakta ve çini çamuru istenilen nemde çıkarılmaktadır. İşlenecek hale gelen çini çamuru Çark, Kalıp, Pres atölyesine gönderilir. Çark atölyesinde ustalar yılların verdiği alışkanlık ve maharetle çamura istedikleri şekli verirler. Burada her şey ustanın tecrübesinde ve ustalığındadır. Kalıp atölyesine gelen çini çamurları

belirli kalıplar üzerine bastırılarak yayılır. Kalıp uçları dönen kalıba yaklaş-

Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. tırılarak şekil verdirilir. Pres atölyesine gidecek olanlar kurutma tünellerinden geçirilerek veya dışarıda bırakılarak kurutulurlar. Kuruyan çini çamuru kuru öğütücülere gönderilerek burada tekrar öğütülürler. Öğütülen hammadde nemlendirilerek hidrolik preslerde sıkıştırılıp basılarak plaka çini elde edilir. Daha beyaz ve çini yüzeyinin düzgün olması için astar çekilir. Bu işlem püskürtme tabancası veya fırça ile tatbik edilir. Astar çekildikten sonra kurutularak “birinci bisküvi pişirimi” denen fırınlamadan geçirilir. Bu fırınlama 930-950°C’de gerçekleştirilir. Fırından alınan çini ve seramiklerin bozuk ve çatlağı ayrılarak kalan parçaların tozdan arındırılması için temiz sert bir fırça ile fırçalanır ve kurutulur. Temizlenen parçalar üzerinde süsleme yapılacak ise; istenen motif ve kompozisyonlar ince kağıt üzerine çizilerek buralar bir iğne vasıtasıyle delinir. Mamülün üzerine konarak odun kömür tozu sürülür. Kömür tozu ile belirlenen yerler siyah boya ile çizilir. Çizme işlemini yapan fırça, özel olarak merkep kılından yapılır. Renklenecek yerler madeni boyalar ile boyanarak sırlama ünitesine gönderilir. Sırça ile iyice kaplanan çini ve seramikler 950°C’de fırında ısıtılır. Ateşhane kısmında, sıcaklık 1200-1250 °C civarında bulunur. Fırındaki özel rafların üzerine konan çinilerin olup olmadığını anlamak için çeşni deliği denilen özel deliklerden bakılır. Fırından çıkarılan çinilerin bozukları ayrılarak diğerleri ambalajlanır ve satışa sunulur.


8. Sayının ANA SPONSOR‘u

K APAK KO N USU

ASIRLAR ÖNCESİNDEN GELEN VE ÖN YARGILARI YIKAN MEKTUP

Güneş‘den yağan

PARAYI

Çatınızda toplayın!

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel. 02461 - 937 13 60 www.topsolar-nrw.de

SICAK SU

Kalorifer desteği

ELEKTRİK

KALİTELİ

SAĞLAM

YÜKSEK KAPASİTELİ

İslam dünyası, önyargılı Batılıların zannettiklerinin aksine bilime büyük önem vermiş ve katkıda bulunmuştur. Ortaçağ‘da Müslümanlar Tıpta muazzam ilerlemeler kaydettiler. Sadece Bağdat‘ın „İlim Evi“nde bütün İtalya manastırlarının toplamından fazla kâğıt ve belgelerden oluşan kitaplar vardı. Maragha Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyordu. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklamıştı. Emirin biri de, üstü kitap yüklü 30 devesini yanına almadan bir yerden bir yere gitmezmiş. Bu yazımız Stern dergisinin 2000 yılında çıkartmış olduğu özel sayısı, son 1000 yılın kronolojisini içeren eserden Almancadan Türkçeye çeviri yapılarak yorumsuz olarak aktarılmıştır. Mektup Haçlı seferleri devrine ait olup, bir İtalyan tarafından oğluna yazılmıştır. İşte o mektup: „Sevgili Oğlum! Kutsal topraklardaki Munaitira Kalesi‘nde yaşadığım o günü ömrüm boyunca unutmayacağım. Fransız şövalye kale kumandanı, biri Müslüman Arap, biri de yine Fransız olan iki doktoru, hastaları muayene ettirmek için

çağırtmıştı. Bacağında apsesi olan bir şövalyeyi ve ateşli hastalığı olan bir kadını önce Arap‘a gösterdiler. Bu doktor şövalye için, apsenin açılıp, iyileşmesine kadar duracak bir bandaj yapılması, kadına da bir diyet ve çok su içmesi tavsiyesinde bulundu.

ve GARANTİLİ Elektrik üretimi

Dergide ANA Sponsorluk: KÖPRÜ Dergisinde Siz de Ana Sponsor olmak isterseniz: reklam@yenikopru.de

Tercüme eden ve hazırlayan: Selim YILDIRIM


Ne de olsa Kudüs‘ü kılıç ve ateşle Fransız doktor araya girerek; „Bu adam muâyeneden anlamıyor“ dedi kurtararak, yücelerin yücesinin kudve şövalyeye dönüp; „Bir bacakla yaşa- retini ispatlamadık mı!?.. Aziz Pavmayı mı, yoksa iki bacakla ölmeyi mi lus; Bu dünyâdaki ilimlerin aptallık istersin?“ diye sordu. Korkuya kapılan olduğunu bize bildiren Tanrı değil şövalye de „Bir bacakla yaşamayı!“ ce- mi?‘ diye uyararak bizi teslimiyete ve vabını verdi. Bunun üzerine bacağı bir alçak gönüllülüğe dâvet etmiyor mu? kirişe yerleştirilerek, iki balta vuruşu Talebelerine karanlık manastırlarda ile kesildi. Bir insanın bu kadar âciz harfi harfine öğrettikleri kutsal kitabı bir şekilde bağırarak yakındığını haya- bize tercüme eden papazlarımızdır. Bu tımda duymamıştım. Kırılan kemikten yüzden bizde nerede ise kimse okumabeyaz bir sıvı akıyordu ve bacağı kesi- yazmayı bilmez. Kılıç sallamakta usta olan şövalyelerin çok azı benim gibi len şövalye iki saat sonra öldü. Bu doktor kadına dönerek, „Bu ka- mürekkepte tüy oynatabilirler. Oysa çölün evlatları ne kadar da rının beyninde kendisine âşık olan bir cin var. Saçlarını kesin!“ dedi. Kadının başka! „İlim isteyen ALLÂH‘a yalateşi daha da yükselince, kafa tası gö- varsın“ diye yazıyor kutsal kitapları rünürcesine başına „HAÇ“ şeklinde KUR‘ÂN‘da. Ve işte ilimlerini ve gübir yara açtı ve bu yaraya çiğ tuz süre- zel sanatlarını bu deryâ ile sulamışrek ovaladı. Zavallı kadın da aynı saat lar. Bütün bu ilimlerini Rumlardan ve içinde öldü. Bu manzara karşısında onların yazdıklarından tercüme ededehşete kapılan Arap doktor, Haçlıla- rek almış oldukları söylenmektedir. Görülüyor ki, bizim rın bu ilkel metotlarını izlerini kaybettiğimiz emirine haber vermek için, kaçarcasına Haçlı seferlerine Aristo‘nun yazılarını antik devrin dikaleden çıktı. katılan bir İtalyan‘ın ve ğer hazinelerini, bu O günden sonra, izlenimleri ve görinançsızlar sadece iyi bir Hıristiyan olaanlamakla kalmayıp, rak kendime sorma- düklerini yansıttığı bütün inançların anaya başladım; „Bizim mektup, tarihte sı olan felsefeyi, geoBatı tıbbımız bir işe yarar mı? Gerçek- Müslümanların tıpta metriyi, matematiği, ve müziği ten Tanrının hükmü ve diğer bilimler- astronomiyi en güzel şekli ile gelişmü, yoksa şarlatande ne kadar ileride tirmişler. lık mı? Şâyet öyle ise, Sadece Bağdat‘ın en iyi tıp metodları, olduğunu, Batılıların ‚İlim Evi‘nde bütün dünyânın bir tepsi da aksine ne kadar ge- İtalya manastırlarıgibi düz olması adına, neden Tanrının ride olduklarını orta- nın toplamında olduğu kadar kâğıt ve seçtiği bizlerde değil ya koyuyor belgelerden oluşan de, bu inançsızlarda? kitaplar var. Maragha Bizim doktorlarımız Müslümanların dedikleri gibi, gerçek- Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyor. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon ten canavar ve hilekâr mı?“ Venedikli baharat ve kumaş tüccar- 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklalarının yıllardır anlattıklarına göre, mış. Emirin biri de, üstü kitap yüklü kutsal toprakların kurtarıcısı bizler, 30 devesini yanına almadan bir yerden leş böceklerinin kapladığı etler yara- bir yere gitmezmiş. Onlarda en azınlarımız üzerine bastırılarak muâyene dan her orta dereceli âile okuma-yazedilip, pis samanlar üzerinde yatarak mayı ve yabancı rakamlarla hesap yapkronik hastalıklarımızdan kurtuluş mayı öğrenmişler. Hatta bizde ancak ümidi beklerken, Müslümanlar has- tarlada iş yapmaya yarayan orta yaşlı talarına muhteşem saraylarda banyo çocuklar bile seccadelerinde oturarak, ve su muâyeneleri uygulayarak bak- sûreleri okuyup, tahtalarına yazılar maktalar. Papazlarımız, „Onların çizmektedirler. Büyük câmilerin sütunları altında samuâyeneleri ve özellikle cerrahlık ‚ŞEYTAN İŞİ‘dir. Sizler Tanrının mu- kallı profesörler oturmakta ve isteyen cizelerine güvenin!“ diyerek bizleri ya- herkese ders vermekteler. Hattâ kadın tıştırmakta, duâ etme, el ile dokunma profesörler bile varmış... Tıpta ve özelve „Şeytan çıkartma“ gibi metotlar uy- likle bizde çok az değer verilen cerrâhî meselelerde Müslümanlar muazzam gulamaktalar. ilerlemeler kaydetmişler. Tıbbın baba-

K APAK KONUSU

K APAK KO N USU


18

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

sı sayılan Hipokrat‘ın adını hecelemeyi bile bilmeyen ve Avicenna‘nın (İbn-i Sînâ), Rhases‘in (er-Râzî), Hanâin‘in göz hastalıkları ilmini duymamış olan şövalye beylerimiz, gizlice düşmanların doktorlarını çağırtarak, kendilerini onlara muâyene ettirmektedirler. Halbuki Papaz Bernhard Clairvaux böyle yapanların en büyük cehennem cezalarına çarptırılacaklarını ve ruhlarının affedilmeyeceğini söylemişti.

K APAK KO N USU (İtalyan) şövalyelerin kumandanı Âsil Hügo bütün bunları bizzat kendi gözleri ile görmüş; „Onların doktorları bizim metotlarımızla dalga geçiyorlar. Peygamberleri alkolü yasakladığı halde, sargılarını sıcak şarap içine batırarak yarayı sarıyorlar. Böylece yaranın 5-6 günde iltihaplanmadan kapanarak iyileşmesini sağlıyorlar“ diyordu... Müslümanlar; „İncilerle çalışan, onların parlaklığını zedelememeye dikkat

Müslüman doktorların bir hastaya uyguladıkları „omurilik tedavisi Fakat paslı zırhların içindeki pireler etlerimizi kan akıncaya kadar kemirdiğinde, veyahut ishal olup o pis sıvı demir parçalarının aralarından akmaya başladığında, inançta en kuvvetli olanlarımız bile zaafa düşmektedirler. Elbette Kudüs bakımhanelerinde Tanrı adına iyi iş yapan Johanniter (Rodos Şövalyeleri) târikâtına ait ruhbanlarımız var. Yaralı bir şövalye onlara geldiğinde, kulaklarından kan fışkırsa bile önce istavroz (günah çıkartmaları) gerekiyor. Ve ancak ondan sonra kendisine yardım ediliyor. Veyahut da ruhunu teslim ettiriyorlar. Böylece hiç olmazsa Hıristiyanlığa lâyık bir şekilde ölüyorlarmış! Fakat, biz şövalyeler o tozlu gecelerde, diken gibi rahatsız karargâhlarımızda kıvranırken, serin kalelerde yumuşacık yataklarda, lüks banyolarda ve etraflarında harem kadınları bulunduğu hâlde yaşayan o ALLÂH âşıklarına bazen gıpta etmiyor değiliz. Keşke onların 30-40 deve üzerinde cepheden cepheye taşıdıkları o tertemiz bakımhânelerinden birisinde olabilse idim!.. Nasıl oluyor ki bizler bacağımızdaki bir çizikten dolayı sinekler gibi devrilip ölürken, Müslümanlar bu kadar sakatı yürür hâle, o kadar körü görür hâle getirebiliyorlar ve birçok ölü zannedilenlere hayat verebiliyorlar!? Bolonyalı

etmelidir“ diyor. Bu yüzden insan vücudu konusunda çok titizler. Halbuki savaşçıları ne de acımasız ve amansızdırlar. Âsil Hügo, Allah‘ın doktorlarının yaptıkları o inanılmaz ameliyatları görmüş ve anlatmaktadır; Ameliyata başlamadan ve bir bacak, kol kesmeden, kafayı yarmadan veyahut iltihapları vücuttan ayırmadan önce, haşhaş ve benzeri bitkilerin sıvılarına batırılmış bir süngeri hastanın burnuna tutarlarmış. İkinci bir doktor da, bütün ameliyat boyunca hastanın nabzını kontrol eder, bayıldığı zaman gereken ameliyat yapılırmış. Hem de sinirler ve damarlar kan çeşmesine dönmeyecek şekilde dikkatlice. Yine de kanama olacak olursa, gereken pansuman yapılıp, kedi bağırsağı ile titizce dikilirmiş. Gönül isterdi ki bizimkiler de Müslümanların bu bilgilerini kopyalasınlar. Fakat kiliseli babalarımız; „İnhonestum magistrum in medicina manu operi“ diyorlar. Yani „Eller ile veyahut âletlerle çalışmak bir doktorun şanına yakışmazmış“. Oysa Mısır‘da teknik tıp âletler ile kadınların doğumlarına yardım edenler bile varmış. Oğlum, bu işin böyle olması doğru mudur!?. Tıbbı Tanrı ile alay olarak görüyorsan, onların uzun zamandır uyuşturucularla yaptıkları deneylere ne dersin? Bazı kokuları bizler de kul-

lanırız. Yoksa kiliselerimiz soğuk ve boş kalırlardı. Ya şu Afrika‘daki muhteşem „Coffee“ ya da „Kahve“ hakkında ne demeli? Onun kavrulmuş taneleri kalp için yazılmakta, altın ve gümüş renkli haplar, İbn-i Sinâ tarafından kullanılmak için verilmektedir. Bazı uyuşturucuların Ambra, Cinnamon, Safran, Sandelholz, Kampfer, Tamarinde, Haşhaş ve Muskat gibi hoş isimleri var. Fakat bizde çok az tanınmaktadırlar. Onların „İbn-i Sinâ“ dedikleri BÜYÜK AVİCENNA, „KÂNUN“ adlı kitabında 760 çeşit uyuşturucu saymaktadır. Galen‘in de kullandığı bu zehirli maddeler limon, portakal ve incir kökleri ile karıştırılarak inceltilmekte ve böylece içilebilir hâle getirilmektedir. Belki bizim ülkemizdeki doktorlar bunları doğrulayabilirler, fakat öyle bir şey duydum ki, adeta sihir gibi; merkeplerin ve atların eyerlerinden kazıdıkları „küf mantarı“ndan (Schimmelpilz) ‚PENİCİLLUM‘ (Penisilin) ve „ASPERGİLLUS“ adında merhemler yapıyorlarmış. Tehlikeli iltihaplanmaların, fakirlerin bile ekmeğini bozan küf mantarları ile iyileştiğini düşünmenin büyü olacağına inanmıyorum. Müslümanlar biz Hıristiyanları aldatmak için 1001 Gece Masalları mı anlatıyorlar, yoksa onlara körü körüne güvenilebilir mi? Merak edip doktor ve şâir olan bir Şamlı ile dost oldum. Bana doktorasını Şam‘daki „NURİ HASTAHÂNESİ“nde yaptığını söyledi ve Müslümanların incisi olan hastahâneden bahsetti. Bu, temiz salonları, lüks banyoları ve hoş bahçeleri olan sarayın, Sultan Nureddin Zengî

Avrupalıların „Avicenna“ dedikleri İbn-i Sina


K APAK KO N USU tarafından, Hıristiyan bir Fransız asıllı kralın serbest bırakılması karşılığında verilen fidyelerden yaptırdığını söylemeyi de unutmadı. Mısırlı Kumandan El-Mansur da safra kesesinden rahatsızlandığında bu hastahânenin ilaçları ile tedavi edilmiş. Bunun üzerine; „Sultan olursam Kahire‘de bu hastahânelerin en büyüğünü ve modernini yaptıracağım“ diye yemin etmiş. Ve sözünde de durmuş. 1 milyon dirhem masrafa yaptırılan Mansur Hastahânesi‘nin inşası bittiğinde Sultan El-Mansur; „Bunu benim gibilere ve daha alttakilere, hükmedenlere ve hizmet edenlere, askerlere ve emirlere, büyüklere ve küçüklere, hürlere ve kölelere, erkeklere ve kadınlara bağışladım“ demiş. Müslüman dostum bana ayrıca şunları da söyledi; „Sadece halife ve sultanlar değil, zengin tüccarlar ve ünlü doktorlar da Hârun Reşid zamanından beri hastahâneler yaptırarak bağışlarda bulunuyorlar. Bunların içini de en güzel şekilde donatıp yataklar, banyolar, kütüphaneler, hasta odaları, ameliyathaneler ve toplantı salonları yaptırırlar. Bu hastahanelerde zengin-fakir herkes bedava muayene görürler. Yatmak, bakım, ilaçlar ve refâkat edilmesi de bedâva olup, hatta hastalığı iyileşip taburcu edilenlere yeni elbiseler alması ve rahatça iyileşmesi için bir miktar da para verilir. Şayet Bağdat, Kâhire, Şam gibi Müslüman şehirlerinde hastahâne arayacak olursan, burnunu takip etmen yeterlidir“ diyordu. Çünkü sadece bakım değil, aynı zamanda mutfağı da bir „Bey sofrası“ gibi mükemmeldir. Öyle ki; bir gün zengin bir İranlı Şam‘da gezerken bu kokuları alınca inleyerek Nûri-Hastahânesi‘nin başhekimine gitmiş. Muayenede bir şeyi olmadığı anlaşılmış. Fakat doktorun, ihtiyaten bir süre hastahanede tutularak börekler, kuzu eti, bademli tavuk, ballı çörek ve şerbetle bakılması talimatını vermesi onu çok sevindirmiş. 3 gün hastahanede kaldıktan sonra dok-

tor kendisine göz kırpıp; „3 günlük misafirperverlik kafidir. Sağlıcakla gidesin!“ diyerek göndermiş. Bütün bunları görmek için doktor ve şair dostumla Şam‘a gitmeyi çok isterdim. Fakat tam o sırada vatana dönmem için emir geldi ve gemilerimizle yola koyulduk. Sevgili oğlum!.. Bu üç senelik OrtaDoğu seyahatimden sonra size geri dönüyorum. Annene selâmlarımı bildir... „Not: Arap dostum vedalaşırken bana kütüphanesinden İbn-ül Cessar adındaki meslektaşına ait bir kitap hediye etti. Yazı Latince idi. Fakat böyle

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

19

bir eserin iyi bir Hıristiyan‘a yakışıpyakışmadığını bilemiyordum. Kitabın adı bile beni şüphelendirdi. Adam bizimle alay mı etmek istiyordu yoksa? Fakat deniz tutulmasına yakalanınca bu eseri açtım. Bütün denizcilerin yanında bulundurması gereken bu kitabın adı „Yoksullar İçin Seyahat Kitabı“ idi... Bu, bütün seyahat hastalıkları hakkında tavsiyelerle dolu bir el kitabı idi...“ Yaşlı Baban RİNALDO Dİ LUCCA (Kaynak; STERN-MİLLENİUM 1000-1999 / 50, 52 ve 53. sayfalar)

Yerel sesiniz, Yerel gücünüz


20

Köprü 8

SAĞ LI K

Nisan, Mayıs, Haziran

BEYİN TÜMÖRÜ BEYİN TÜMÖRÜ: Beyin tümörleri genellikle birincil ya da ikincil olarak sınıflandırılırlar ve bunlar (genellikle) vücudun herhangi bir yerinde başlayıp beyne metastaz yapanlar ve beyinde oluşanlardır. Beyin tümörleri kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yaparlar. Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncının artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör düzensiz bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkânı olmayan kafatası içerisinde beyin üzerine baskı yapmaya başlar. Tümör kötü huylu olduğu taktirde vücutta başka türlü hastalıklara da yol açabilir. Tümör ameliyat ile alınabileceği gibi, iyi huylu olduğu takdirde ışınla tedavi olunabilir. Beyin tümörü çeşitleri: İyi huylu tümörler: Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Bazen iyi huylu tümörlerin hepsi çıkartılamadığı takdirde bölgesel

ışın tedavisi uygulanabilir. Kötü huylu tümörler: Çok hızlı ürerler. Çamur kıvamındadırlar. Bu nedenle ameliyatla tamamen alınamazlar. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Vücudumuzdaki organlara yayılabilirler. Kötü huylu tümörleri de sınıflara ayırmak mümkündür. Belirtileri: 1. Baş ağrısı, 2. Epilepsi benzeri bayılmalar, 3. Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler, 4. Şiddetli kusmalar, 5. İlerlemiş dönemlerde (Beyinde yerleştiği yere göre) vücudun bazı bölgelerinde felç belirtileri, 6. Kişilik bozuklukları, bazı yetenekler de (hesap yapma yazı yazma gibi) bozulmalar, 7. Baş dönmesi, Teşhis: Beyin-Tomografisi (CT) ya da Beyin MR-Tomografisi (MRT) Tedavisi: Beyin tümörlerinin tedavisi cerrahidir. İster iyi huylu, ister kötü huylu olsun, tüm tümörler cerrahi olarak te-

davi edilirler. Ancak bazı durumlarda cerrahi tedavi uygulamak mümkün olmayabilir. Şayet tümör beynin çok hassas olan bazı hayati bölgelerine yerleşmişse bu bölgelere dokunmak hayati tehlike meydana getireceğinden dolayı tümör yerinde bırakılabilir. Bu durumda sadece ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulaması yapılabilir. Vücudun diğer bölümlerinde oluşan daha sonra beyine sıçrayan tümörlere, metastaz denilmektedir. Özellikle akciğer kanseri beyine yayılabilir ve kötü huylu tümörlerden dir. Cerrahi müdahale yapılsa bile sonuçlar hiç iyi değildir. Hatta bazı vakalarda birkaç tane odak halinde yayılma varsa cerrahi tedavi bile uygulanmaya bilir. Hasta kemoterapi ve ışın tedavisine alınır. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hayat dileğiyle...

Uzak Doğu‘dan gelen şifa kaynağı ZENCEFİL Genel olarak Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır. Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit „bitkisel“ şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde „zencefil bitkisi“; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)‘de ve mide bulantılarının teda-

vilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde (bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukça ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarına birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.

Son Olarak; zencefil asya‘da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifalı bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.


SAĞ LI K

AACHE

Fahrschule

ASLAN Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241 / 951 805 22 Fax: 0241 / 951 805 23 Mobil : 0177 / 50 55 444

N´da

A

MOTOR

B

ARABA

BE

mork

Araba + Rö

Büro Saatleri: Pazartesi - Perşembe: 12:00 - 19:00 Cuma: 12:00 - 17:00 Cumartesi: 10:00 - 13:00

E-Mail: AslanFahrschule@hotmail.com

21

romatizmal özelliklerindendir. Kanser ve Zencefil Zencefil bitkisi son zamanlarda kanserle savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılmaktadır. Dünyada azımsanmayacak sayıdaki bilim adamı zencefilin „kanserle ve buna benzer tehlikeli hastalıklarla“ savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılabileceğini kabul etmektedir. Zencefilin Vücuda Alınma Yöntemleri 1- Zencefil çaylarla birlikte alınabilir özellikle yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir. 2Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir. 3- Ayrıca çay, bal, zencefil karışımı da oldukça etkili bir tiryaktır. 4- Bunlardan farklı olarak zencefil „toz olarak“ 1 gramlık dozlarla doğrudan alınabilir(özellikle hamilelerde) 5- Zencefilin diğer bir alınma yöntemi de zencefilli yemek, pasta ve tatlılarla olmaktadır. NOT: Zencefilin yaş ve taze olarak alınması tavsiye edilen bir yöntemdir. Dozaj ve Yaşlara Göre Kullanım Miktarı Ne olmalıdır? !!!!Önemli NOT!!!! Zencefil her nekadar mucizevi bir bitki de olsa 2 yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Buna çok dikkat edilmelidir.

S Ü R OTE: Ü B E G N A R H NEUJA C ANGEBOTSPREISE der Klasse B (AUTO): Ü 30 ,Grundgebühr ğitim ayarlı E iz Bilgis im araçları ts e r c Ü • meni eğit rn yeni direksiyon eğit kanı • Mode im an Ehliyet e konuş • Türkç ısa süre içinde k e, • Tatild

75,- 1

Fahrstunden

25,- 29 ,-

Sonderfahrten

31,- 36 ,-

Prüfungsfahrt

100,- 119 ,-

Theorieprüfung

30,- 30 ,-

WERBEAGENTUR

YENİ

ları vardır zencefilin. Örnek Olaylarla Kullanım Alanları 1- Yolculuk sırasında bir çoğumuzu taşıtlar tutar ve aslında çok da hoş geçebilecek bir yolculuk bizim için tam bir kabusa dönüşür. İşte bunu zencefil sayesinde engelleyebiliriz. Şöyle ki, Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. 2- Ameliyattan kalkan hastalara verilen ilaçlar narkoz etkisini hafifletir, fakat bu ilaçların yan etkileri mevcuttur. Oysa zencefil bu ilaçlardan daha etkili bir bulantı bastırıcıdır. Ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile hazırlanan infüzyon oldukça faydalı sonuçlar verir. 3. Hamilelikte alınan günlük 1 gr. toz zencefil hamileliğin mide üzerindeki etkilerini büyük oranda iyileştirir ve hatta yok edebilir de. 4. Zencefilin soğuk algınlıklarında kullanıldığını daha önce söylemiştik. Bir fincan çay içerisine bir miktar bal karıştırılıp ardından bu karışımımız içerisine iki dilim taze zencefil kor ve az bir miktar beklendikten sonra bu karışımı içersek soğuk algınlığımız kısa sürede atlatılır. 5. Yemeklerde ve tatlılarda kullanılan zencefil zamanla romatizmal hastalıklara çok iyi gelmektedir. Zencefil bitkisine son yıllardaki talep patlamasının sebeplerinden birisi de bu anti-

Köprü 8

ÖPRÜ

Etken Maddeleri nelerdir? Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birisi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir (shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır. Kullanıldığı yerlerden bazıları. İştah açıcıdır, Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar, Mideyi düzenler, Mide bulantılarını giderir, Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir, Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar (colic), Solunum yollarını açar, kanın yapısını daha akışkan hale getirir (ki bu kalbin daha rahat çalışması demektir) Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir. Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır (oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur) Kalp ritminin düzene girmesini sağlar, özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır. Baş ağrılarını giderici özelliği vardır, Uykuyu rahatlatır, Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür, Bu ve buna benzer daha bir çok fayda-

Nisan, Mayıs, Haziran

K U R S U


22

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İL İL TÜR K İYE

Türkiye’nin en kalabalık 5. ili

[01]

ADANA

ADANA‘nın tarihi İlkçağda Adana, Anadolu‘yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus‘a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı‘nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy‘da Hitit Federasyonu‘na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova‘da kurulan Kue Krallığı‘na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy‘da Pers, M.Ö. 333‘te Büyük İskender’in egemenliğine girdi. İskender’in ölümünden (MÖ. 323) sonra da Selefkiler‘e bağlandı. M.Ö. 66‘da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen Adana, 704‘de Halife

Bizanslılar, Abbasiler‘in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan‘ın Malazgirt Zaferi‘ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular‘ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova‘ya Doğu‘dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana‘da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy‘ın ilk yarısında Memluklular‘ın eline geçen Çukurova‘ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352‘de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüreğiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana‘ydı. Ramazanoğulları‘nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim‘in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına

Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy‘da Adana Çukurova‘nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy‘da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır‘daki Tolunoğulları‘nın eline geçti.

katılan Adana‘yı 1608‘e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672‘de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy‘ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti‘ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu‘nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840)

Osmanlılar‘a geri verildi.1867‘deki idari düzenlemede vilayet oldu. 1886‘da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler‘in 1909‘daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye‘ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasın-

da 24 aralık 1918‘de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana‘yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921‘de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922‘de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana‘nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. ADANA’nın yöresel yemekleri Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bamya dolması, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, çingene kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı


İL İL TÜR K İYE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

23

Ağaca Bey isimli bir Türkmen ağası tarafından yaptırılmıştır. Tipik bir Selçuk mimari karakterini aksettiren kapısının, taş oyma motiflerinin ve cami ADANA’nın tarihi ve turistik yerleri içindeki minberinin büyük sanat deAdana ili tarihi ve tabii güzelliklerle ğeri vardır. Minaresinin süsleri dikkat doludur. çekecek güzelliktedir. ADANA’da bulunan kaleler Eski (Yağ) Cami ve Medresesi: AdaAdana’da çok sayıda tarihi kale varna merkezinde ve çarşı içindedir. dır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40“Yağ Camii” ismi ile de anılır. Rama50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur zanoğulları devrinde yaptırılmış olan olanları şunlardır: bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, Adana Kalesi: Abbasi Sultanı Halife caminin yanına bir de medrese ilave Harun Reşid tarafından, eskiden kalan ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptıyapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinrılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden ci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatıMısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa na 1501’de başlanmıştır. Bu cami yatarafından yıktırıldığı için bugün tepılmadan önce aynı yerde kilise vardı. mellerinin bir bölümü kalmıştır. Ulu Cami ve Medresesi: RamazanoEvliya Çelebi seyahatnamesinde; ğulları tarafından yapılan en büyük ve “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. meşhur bir camidir. Hala dimdik ayakYedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk tadır. Osmanlı devirde yapılan kaledevrinde tanin bir duvarı nehire Adana, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı güney orta dayanmış olup, diğer Anadolu’da bulunan 2.085.225 nüfusuyla Türkiye’deki mirat görmüşüç kenarı hendeklerle en kalabalık beşinci ildir. İin idarî merkezi, sakinlerinin tür. İnşaatına 1513’de başçevrilidir ve 7 burcu %76’sına ev sahipliği yapan Adana şehridir. İl, coğrafi lanmış ve inşavardır. ve ekonomik olarak Mersin, Osmaniye ve Hatay ile at 1541’de Piri (Kestanbol) Ayas Mehmed Paşa beraber Çukurova’nın bir parçasıdır. Kalesi: tarafından biCeyhan’ın 30 km tirilmiştir. SelCAMİLER uzağındadır. Yumurtalık ismiyle anıçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisilır. Kale ortaçağda yapılmıştır. Kanuni Hasan Ağa (Kethuda) Camii: Eski nin özelliklerini taşır. Sultan Süleyman Han 1536’da tamir caminin hemen arkasındadır. Planı, Diğer camiler: Evliya Çelebi, ettirmiş ve “Sahil Kulesi” ismi verilen Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Seyahatnamesi’nde, Adana’da irili bir kule ilave ettirmiştir. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zaufaklı 70 cami ve mescidin bulunduYılanlı Kale: Ceyhan’a 6 km manında Ramazanoğlu Halil Beyin ğunu yazmaktadır. Kemeraltı Camii uzaklıktadır. Halk arasında ismi kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ve Tahtalı Camii, Kadirli Hamidiye (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Or- ile azadlı köle Atike tarafından yap- Camii, Bahçe Agimbey Camii bunlartaçağda Haçlı seferleri esnasında ku- tırılmıştır (1501-1703). Klasik devir dandır. rulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene sütepe üzerindedir. TÜRBELER: ren camiin güney duvarında, 1671’de Anavarza Kalesi: Kozan’ın 22 km Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin Adana’da yer alan türbelerden bazıkuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda imzası vardır. ları şunlardır: Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 Akça Mescid: Adana il merkezinin senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Ramazanoğlu Türbesi: Ulu Caminin Sonra Ramazanoğulları’nın eline geç- en eski binası ve Adana’da bulunan bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed miştir. On dördüncü asırda kullanıl- en eski Türk eseridir. 1409 senesinde Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir.

maz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır. Toprak Kale: Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır. Kozan Kalesi: Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır. Cem Kalesi: Ortaçağdan kalmadır. Cem kale ismi sonradan verilmiştir. Roma çağı kalıntıları vardır. Kadirli yakınındadır.


24

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır. Şehid Duran Mezarı: Adana’nın kurtuluşunda Fransızlar’a karşı ilk verilen şehidin bulunduğu mezardır. Sed boyundadır. Ağcabey Kümbeti: Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. HANLAR VE ÇARŞILAR Gön Hanı: 1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir. Tuz Hanı: Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır. Havraniye (Misis) Kervansarayı: Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır. Kurt Kulağı Kervansarayı: Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Soluhan Kervansarayı: Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır. HAMAMLAR Çarşı Hamamı: Adana hamamlarının en eski ve en büyüğüdür. 1529’da Ramazanoğullarından Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tamir gören hamam, 1945’de restore edilmiştir. Irmak (Yalı) Hamamı: Eski Roma

hamamı üzerine Ramazanoğullarından Halil Bey, 1494’te yaptırmıştır. Seyhan Nehri kıyısında olup, suyunu buradan alır. Mestan Hamamı: 1682’de Ramazanoğullarından Mestanzade Hacı Mahmud Ağa tarafından Mestanzade Camii’nin bir vakfı olarak yaptırılmıştır. Yeni Hamam: 1720’de Musahalıoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Diğer hamamlara benzemektedir. Diğer tarihi ve turistik yerlerden bazıları da şunlardır: Taş Köprü: Seyhan Nehri üzerindeki şehrin iki yakasını birleştiren taş köprü, Romalılardan kalmadır. 3.10 m yüksekliğinde 13 m genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmıştır. On yedinci asırda esaslı bir tamir görmüştür. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana valisine taşköprünün tamiri için ferman göndermiştir. 1847’de ise, Sultan Abdülmecid Han tamir ettirdi. Günümüzde yirmi bir gözden sadece on dördü kalmıştır. Adana’nın sembolü olan kule, 1882’de Adana valisi Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma şeklinde olup, 32 m yüksekliğindedir. Şehrin merkezinde olan kule, şehrin Fransız işgalinden kurtulmasında, genç kızların işlediği Türk bayrağının asılması ile bayrağa gönderlik etti. Adana Bölge Müzesi: Kuruköprü semtindeki Rum kilisesinde, bir düzenleme neticesinde açılmıştır. Müzede 69 sikke, 2950 arkeolojik değeri olan eser, beş bin etnografik değeri olan eser, 3500 mühür, Osmanlı devrine ait 346 mahkeme kararı bulunmaktadır.

Misis Mozaik Müzesi: Adana’ya 20 km uzaklıkta ve Seyhan Irmağı kenarındadır. Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eser vardır. Ayrıca dördüncü asırdan kalma bir kiliseden çıkarılan mozaikler burada saklanmaktadır. Gastabala (Hieropolis): Osmaniye’nin 12 km kuzeyindedir. Hitit ve Asurlulardan kalma tarihi bir şehirdir. Şar (Comana): Tufanbeyli’nin 20 km kuzeyindedir. Hitit, Roma ve Bizans devrinde önemli bir yerleşme merkezi idi. Hitit anıtı ile meşhurdur. KAPLICALARI Adana il sınırları içinde yedi kaplıca vardır. Bu kaplıcalar değişik hastalıklara iyi gelmektedir. Haruniye kükürtlü kaplıcaları cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelir. Kurttepe, Alihocalı, Misis ve Kodes içmeleri mide ve barsak hastalıklarına faydalıdır. Osmaniye yakınlarındaki Gebeli içmesinin suyu idrar söktürücü olarak bilinir. Tahtalıköy Kükürtlü Kaynağı cilt hastalıklarına ve isiliğe iyi gelir. MESİRE YERLERİ Adana’nın zengin doğal güzellikleri vardır. Seyhan Barajı ve Sarıçam Koruluğu özellikle şehir merkezinin dinlenme yeridir. Kapız, il merkezinden 35 km uzaklıkta eşsiz güzellikleri ile tanınan bir yerdir. Çakıt Suyu, çam ormanları ve dağ dorukları Kapız’a ayrı bir güzellik verir. Aslantaş piknik yeri ve Karatepe milli parkı, Adana merkezine 122 km’dir. Burada bulunan açık


Nisan, Mayıs, Haziran

YAYLALAR Adananın yazı sıcak ve bunaltıcı olur. Halkın bir kısmı yaz aylarında yaylalara çıkarlar. Yaylalar yemyeşil ve serindir. Başlıca yaylaları Pozantı, Nemrun, Zorkun, Horzum ve Börücek’tir. Nemrun Yaylası çok güzel manzaralıdır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Adana için şunları yazar: Ramazanoğulları Camii, dört büyük

WERBEAGENTUR

nümüze kadar gelmiştir. Kadirli: Tarihi bir şehirdir. Kiliseden camiye çevrilen Ala Cami, ortaçağ yapısı Cem Kalesi ile Roma çağına ait kaya kabartmaları en meşhurlarıdır. Sirkeli Kabartması: Adana-Ceyhan karayolunun 45’inci kilometresindedir. Hitit krallarından Muvattalish’in kayalar üzerine işlenen dev bir tasviridir. M.Ö. 1200 senesinde yapılmıştır.

sütun üzerine oturan yüksek kubbeli olarak yapılmıştı. Kubbenin tepesindeki alemin parlaklığından gözler kamaşır. Caminin içi, dışı tamamen çinidir. Mihrap ve minberini tarif etmek güçtür. İçerisinde çok değerli avize ve kandiller vardır. Müezzin mahfeli, ince sütunlar üzerinde oturtulmuş bir köşk gibidir. Avlusu küçük, renkli taşlarla döşenmiştir. Avlunun çevresinde yirmi üç sütuna oturan yirmi kubbeli ve halılarla döşeli bir sofa bulunmaktadır. Caminin sol yönünde, kurşun örtülü bir kubbe içinde Ramazanoğlu gömülüdür. Evliya Çelebi, Adana’da ayrıca küçüklü-büyüklü 70 cami ve mescidin bulunduğunu söyler. Onun ifadesine göre Adana’da 8700 ev ve konak vardır (Yaklaşık olarak 40-45 bin nüfus). O devir için Adana, Anadolu’nun en büyük şehirleri arasında sayılır. Osmanlı Devletinin eyalet merkezlerinden biridir. Evliya Çelebi şöyle devam etmektedir: “Bilginleri çoktur. Halkı ehl-i sünnettir. Bir dar’ül kurra, üç dar’ül-hadis, kırk çocuk mektebi vardır. İki hamamı olup, biri yalı tarafında Paşa Hamamı, diğeri çarşı içerisinde Eski Hamamdır. On yedi han vardır. Çarşı içerisindeki Ramazanoğlu Hanı, yüz yirmi odalıdır. Etrafındaki üç yüz altmış dükkan dahi Ramazanoğlu yapısıdır. Ayrıca şehir içerisinde yüz otuz dükkan ve kale gibi büyük bir bedesteni vardır. Bunlar da Ramazanoğulları devrine aittir. Şehir, nehirden yüksek olduğundan dolaplar vasıtası ile alınan sular, şehre taksim edilir.

ÖPRÜ

hava Hitit Müzesi, çevrenin tabii güzelliğini tarih ile birleştirmektedir. Anavarza: Ceyhan civarında eski çağların önemli bir şehridir. M.Ö. 6. asırda kurulmuştur. Asur, Roma, Bizans, Müslüman-Arap ve Türk devirlerine ait eserlerce zengindir. Kale, su kemerleri, anfi tiyatro, mozaikleri ve stadyum kalıntıları meşhurdur. Arkadius devrinde Kilikya’nın Tarsus’tan sonra ikinci büyük şehri idi. M.S. 526’da çok şiddetli zelzele ile yıkıldı. Justinaus, şehri yeniden yaptırdı. Halife Harun Reşid devrinde şehir Müslümanların eline geçti. Sonra Ramazanoğullarına ve 1516’da Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devletine katıldı. Karatepe: Adana’nın 120 km kuzey doğusundadır. Hitit kralı Asitavandes tarafından M.Ö. 4. asırda kurulmuştur. Kale, kral evleri, heykel ve yazıları gü-

25

Köprü 8


26

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

ÇOCUK KULÜBÜ

0157/724 576 11 E-Mail:moda@istanbul-moda.de

DAMEN -BEKLEIDUNG -SCHUHE -ACCESSOIRES -TASCHEN TESETTÜR GIYIM

GENERAL MOTORS Iki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu : - Neden selam verdin? -Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu... İNSAN KILÇIĞI Yeni erler eğitim görüyordu. Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu. Er gayet bilmiş bir eda ile: - İnsan kılçığıdır komutanım, dedi...

PAŞA İLE GENEREAL Astsubay, acemi erlere ilk dersini verirken sordu : - Paşayla general arasında ne fark vardır? Memo ayağa kalkıp cevap verdi : - Paşa yaşlıdır, şişmandır, babadır, izin çoktir. General gençtir, zayiftir, serttir, nöbet çoktir!..

VATAN TOPRAĞI Karavana saatinde askerlerden bazıları, yemeklerin içinden taş ve kum çıktığı için şikayette bulunurlar. Komutan kızar ve: - Kesin lan! buraya ziyafet için değil, vatanı korumak için geldiniz. Bunun üzerine askarlerin arasından bir ses yükselir : - Vatan toprağını da yemeye gelmedik... UZMAN Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormus ve arkadasları

buna çok hayret ediyorlarmış. Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış ve: - Söyle bakalim benim boyumunölçüsü kaç? Diye sormuş. Asker asağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve : - 1.75 efendim, demiş. Komutan hayretler içinde kalmış ve: - Doğru, peki nasıl bildin? Demiş. Asker : - Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım...


ÇOCUK KULÜBÜ

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

27


28

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ R E H BE R İ

KÖPRÜ- İŞ REHBERİ Alım / Satım Hasan´s An&Verkauf Josef-Schregel-Str. 50 52349 Düren Tel: 02421-29 16 90 Ceylan 24 Feldstr. 271 45701 Herten Tel: 0177-313 85 06 Ceylan 24 Bochumer Str. 156 45661 Recklinghausen Tel: 02361-95 01 44 SAS Germany Im Timpen 6 45711 Datteln Tel: 02363-567 62 62 Anahtarcı Çıtak Schlüsseldienst Hückelhoven Tel.: 02433-857 52 Avukat Av. İbrahim Çavdar Keupstr. 126 51063 Köln Tel.:0221- 663 95 35 Av. Kaya Erdemir Wilhelmstr. 54 52070 Aachen Tel: 0241- 60 20 94 Berberler Çağdaş GmbH Königsheide 38 44536 Lünen Tel.: 0231- 728 78 06 Star Herrensalon Auf der Mühle 2 52222 Stolberg Olympia Herren Salon Neue Jülicher Str. 30 52353 Düren Tel: 02421-69 25 65 M&C Hairdesign Mokwastr. 105, 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-92 81 04 Haarstudio Fehmi Bahnhofstr. 40 52477 Alsdorf Tel.: 02404- 67 89 39 Doktorlar Dr. İsmail Altınay (İnternist) Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 262 71 Dr. Bünyamin Başıbüyük Erzbergerstr. 115 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 48 00 95 Dr. med. Ayten ImrenÖzden Waltroper Str. 53 44536 Lünen Tel.: 0231- 87 50 50

Dr. (B) Nur BAYSAL (Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı) Rathausplatz 1 52531 Übach - Palenberg Tel.: 02451 / 4042 + 4043 Düğün Salonu Stadthalle Stolberg Olof-Palme-Friedensplatz 52222 Stolberg Ehliyet Okulu Fahrschule Fahrschule Aslan Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241- 951 805 22 Fahrschule Kaya Übacher Weg 95 52477 Alsdorf Tel: 02404- 551 62 60 Fahrschule Diler Neue Jülicher Str. 26B 52353 Düren Tel: 02421- 40 83 60 Elektronik Eşya TeleringCenter Parkhofstr. 95 41836 Hückelhoven Tel.: 02433- 18 49 Emlakçılar Caner Immobilien Am Wehrhahn 41 40211 Düsseldorf Tel: 0211- 30 29 43 68 Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 0157-76 37 77 77 Fırın Ayyıldız Bäckerei Preußenstr. 18 44532 Lünen Tel: 02306-94 33 77 Bäckerei & Cafe Baris Reyplatz 8 52499 Baesweiler Tel: 02401-602278 Gelinlik satanlar Divatilla Salmstr. 5-7 52222 Stolberg Tel: 02402- 76 84 38 Weisse Rose Modehaus Übacher Weg 43 52477 Alsdorf Tel: 02404- 92 92 18 Zehra Brautmoden Adalbertsteinweg 271-273 52066 Aachen Tel: 0241- 400 14 80 Giyim

Mode Altın Salmstr. 18 52222 Stolberg Tel: 02402- 867 50 82 Hafize Ziber Feldstr. 218a 45701 Herten Tel: 02366- 18 14 888 Änderunsschneiderei ÇİFTÇİ Parkhofstr. 105 41806 Hückelhoven Tel.: 02433-2380 İnci Mode Weissenburgerstr. 1 52066 Aachen İstanbul Moda Adalbertsteinweg 58 52070 Aachen Sultan Mode Martin-Luther-Str. 4 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 95 19 78 Beyza Boutique Ludovicistr. 18A 41836 Hückelhoven Tel: 0163- 963 06 29 Güvenlik CK Security Pfarrer-AppelrathStr. 13 52249 Eschweiler Tel: 02403- 50 40 115 Live Security Benzstr. 1 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 458 68 30 İnşaat ve Bahçe Bauelemente Yildirim Kapi ve Pencere • Stolberg Tel: 0179- 471 23 57 Akiz Ramen&Deuren Kapi ve Pencere Tel: 0032- 488469187 GfG mbH Planung-Bauunternehmung Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461-9371360 Metallbau Yamaner Immenweg 33 52511 Geilenkirchen Tel: 02451-4826995 Karakas Fensterbau Josef-Schregel-Str. 45 52349 Düren Tel: 02421-3061257 Bahçe Toprakları Şahin Transport Tel: 0160-1514793 Ada Betonzaun Beton Bahçe Çitleri 52222 Stolberg Tel: 02402-1022727 Kuyumcu

Has Kuyumcu Münster Str. 37 44145 Dortmund Tel: 0231- 981 26 56 Jasmin Juwelier Josef-Schregel-Str. 19 52349 Düren Tel: 02421- 132 62 Juwelier Istanbul Adalbertsteinweg 233A 52066 Aachen Tel: 0241-502545 Juwelier Tugan Solinger Str. 36-38 40764 Langenfeld Tel: 02173-684640 Lokantalar Ailem Pastanesi Elsassplatz 10 52068 Aachen Tel: 0241-46311698 Çamlıca Döner Jakobastr. 93 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444483 Çiğköftem Münsterstr. 35 44145 Dortmund Tel: 0231- 330 392 48 İstanbul Döner & Pizzeria Kaiserstr. 56 52146 Würselen Tel: 02405- 42 06 27 Saray Kebap Salmstr. 47 52222 Stolberg Tel: 02402-29544 Tuna Kebaphaus & Pizzeria Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.:02433-446704 Tuna Restaurant Vogelsangerstr. 292 50825 Köln Tel: 0221-50055239 Yeni Han Kückstr. 58 52499 Baesweiler Tel: 02401-895577 Yüksel Restaurant Mallinckrodtstr. 32 44145 Dortmund Tel: 0231- 83 83 39 Medya Medyator Mustafa Güleç Tanıtım ve Reklam Filmleri Tel: 0176-61101464 www.medyator.de Marketler Ankara Süpermarket Im Schellenkai 53 44329 Dortmund Tel: 0231- 89 707

ASA Supermarkt Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 Anadolu Market Hauptstr. 60 52499 BaesweilerSetterich Tel: 0176 - 24 20 70 27 Azim Market Frauenrather Str. 10b 52457 Aldenhoven Tel: 02464-9798102 Birlik Market Hompeschstr. 2 52249 Eschweiler Tel: 02403-32712 Efe Market Adalbertsteinweg 23-25 52070 Aachen Frischmarkt ANIL Ottostr. 35 44536 Lünen Tel: 0231- 877 01 97 Güneş Market Parkhofstr. 96, Hückelhoven Tlf.: 0177-6154264 Halk Pazarı Lilienthal Str. 70 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 29 58 Hilal Market Ludovicistr. 3 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444875 Huzur Supermarkt Bierweider Str. 20 52222 Stolberg Tel: 02402-9749940 Lebensmittel Uzun Salmstr. 14 52222 Stolberg Tel.:02402-84814 Mevlana Süpermarket Salmstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-9022034 Neco Market Bahnhofstr. 28 52477 Alsdorf Tel: 02404- 821 51 Yenice Market Neusser Str. 51 41065 Mönchengladbach Tel.:0163/3320061 Yenice Market Von Dechenstr. 3, 41836 Hückelhoven Tel.: 01577-3748480 Yenice Market Luisenstr. 72 52477 Alsdorf Zafer Lebensmittel Bergstr. 3-5 44339 Dortmund Tel.: 0231- 80 71 87 Mobilyacılar

Diva Halı Eschweilerstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-7096948 Canapella home & lifestyle Hotline: 02432- 96 39 888 www.canapella.com Möbel Royal Breslauer Str. 35 52068 Aachen Tel: 0241- 559 10 80 Muhasebe ALV Beratungsstelle Bahnhofsplatz 20 52477 Alsdorf Tel: 02404-26284 FIT Finanzen & IT Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich Tel: 02181-8209323 Fidevs Kırsolak -Lohnsteuerhilfeverein52223 Stolberg Tel: 02402-9976957 Nakliyat SAHİN Transporte Salmstr. 23a 52222 Stolberg Tel: 0160-1514793 Oto Galeri Auto Yunus Tel: 0176-22352852 Auto- Fey Jakobshöhe 6 41066 Mönchengladbach Tel: 02161-5763750 Auto Nuhrgolf Neussener Str. 22 52146 Würselen Tel: 0177-7476017 Autohaus Diker Rheinstr. 14 41836 Hückelhoven Tel: 02433-938034 Oto Yedek Parça ve Tamirhane Autoteile Turan Linnicher Str. 109 52477 Alsdorf Tel: 02404-25945 AS-MB GmbH Otto-Hahn-Str. 7 50181 Bedburg Tel: 02272-9993527 Kfz-Werkstatt Deniz Lagerstr. 3 • 52351 Düren Tel: 02421-2099535 Özer GmbH Mengeder Str. 78 44536 Lünen Tel: 0221-6905890 Tuna Autoteile Am Grossen Rad 19 52222 Stolberg Tel: 02402-84484


İŞ R E H BE R İ Reklam Ajansı Ender GmbH Melatener Weg 18 50825 Köln Tel: 0221-6905890 KÖPRÜ Werbeagentur Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 63 Sachverständiger Nuri Taskingül Adalbertsteinweg 266 52066 Aachen Tel: 0241-5659139 Seyahat acentası Balcı Reisen Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-452833

Econom GmbH Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 Glückauf Reisen Langenbochemer Str. 204a 45701 Herten Tel: 02366- 58 51 90 Koc Reisebüro Alte Turmstr. 5A 52457 Aldenhoven Tel: 02464-905630 Ölmez Reisen Aachener Str. 239 52499 Baesweiler Tel: 02401-6939275

ÖPRÜ

Paradies Tours Yavuz Josef-Schregel-Str. 25 52349 Düren Tel: 02421-45308 Paradies Tours Yavuz Bahnhofsplatz 22 52477 Alsdorf Tel: 02404-919450 Reisebasar Ost Elsassstr. 32 52068 Aachen Tel: 0241-532595 Reisebüro Bahar Jodef-Schregel-Str. 47 52349 Düren Tel: 02421-409550 Reisebüro Cengiz Bahnhofstr. 43A 52477 Alsdorf Tel: 02404-912566

Nisan, Mayıs, Haziran

Ufuk Travel Center Huchkarder Str. 354 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 16 25 Ufuk Travel Center Mallinckrodtstr. 29 44145 Dortmund Tel: 0231- 81 27 38 Yıldız Reisebüro ! ! ! YENI ADRES ! ! ! Salmstr. 9 52222 Stolberg Tel: 02402- 22 571 Sigortacılar Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 01577-6377777

Econom Sigorta Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 www.econom.de Taşımacılık Kolay Reisen Berliner Str. 33 A 52351 Düren Tel: 02421-972506 Taxi Kaiser Düren Tel: 02421-980800 Telefoncu Artel Telecom Salmstr. 24 52222 Stolberg Tel: 02402-7095616

Köprü 8

V-cOmm24 Salmstr. 28 52222 Stolberg Tel: 02402-1020403 Artel Telecom Elsassstr. 22 52068 Aachen Tel: 0241-9979855 Tesisat GfG- mbH Gesellschaft für Gebäudetechnik Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 60

YENİ KAYIT! rehber@yenikopru.de

DAĞITIM NOKTALARI:

AACHEN ve çevresi:

KÖLN ve çevresi:

REMSCHEID ve çevresi:

LÜNEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

ESSEN ve çevresi:

RECKLINGHAUSEN ve çevresi:

DORTMUND ve çevresi:

Exklusive Badartikel

w w w. e v o n e . o r g

info@evone.org

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich Fon: +49 2461 937 13 60

HÜCKELHOVEN ve çevresi:

ÖPRÜ

29

SULTAN Market Hövelstr. 67 45326 ESSEN Mönchengladbach ve çevresi:

Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 ALSDORF ve çevresi:

Duisburg ve çevresi:

TEMSİLCİLER:

AACHEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

KÖLN, BONN, BERGHEİM, LEVERKUSEN, WUPPERTAL

Mustafa YILDIRIM

Semih ÖZBAY

Hasan ŞAHİN

Tel: 0177 / 56 88 938

Tel: 0178 / 811 46 74

Tel: 02461 / 937 13 63

m.yıldırım@yenikopru.de

s.ozbay@yenikopru.de

h.sahin@yenikopru.de

DUİSBURG, DÜSSELDORF, OBERHAUSEN, ESSEN

DORTMUND, BOCHUM, LÜNEN, RECKLİNGHAUSEN

MÖNCHENGLADBACH, NEUSS, KREFELD, HEİNSBERG

Mesut ŞİŞMAN

Mustafa SARI

Mehmet TOPAL

Tel: 0163 / 455 37 17

Tel: 0163 / 676 71 00

Tel: 0157 / 89 30 18 87

m.sisman@yenikopru.de

m.sari@yenikopru.de

m.topal@yenikopru.de

BÖLGE TEMSİLCİLERİ ARANMAKTADIR NRW Eyaletinde KÖPRÜ dergisi bünyesinde ek iş olarak dergimizi temsil edecek Bay/Bayan elemanlar arıyoruz.

Müracaat: 02461 / 937 13 63 veya info@yenikopru.de


Vogelsanger Str. 292 50825 Köln Tel: 0221 - 500 55 239


KALİTELİ

Güneşten yağan

SAĞLAM

PARAYI

YÜKSEK KAPASİTELİ ve GARANTİLİ

Çatınızda toplayın!

%70‘e varan enerji tasarrufu

Quelle: co2online gGmbH

3 yıl‘da kendini öder *

* ısıtılan alan durumuna göre

*

ELEKTRİK

SICAK SU

Elektrik üretimi

Kalorifer desteği

Doğru bilgi ve uygun proje

Alman D evl eti o n ayl ı

Devlet teşvikleri sağlamak

Kaliteli malzeme ve işcilik

www. topsolar-nrw.de info@topsolar-nrw.de

Düzgün ve hızlı servis

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel: 02461 / 937 POST okurlarına ÖZEL! 13 60

L KÖPRÜ ÖZE

%10 indirim

E xk lusive B ad ar t i kel

w w w. e v o n e . d e

• JAKUZİLER • DUŞAKABİNLER • SAUNALAR • LAVABO TAKIMLARI

info@evone.de


mteleri...

WERBEAGENTUR

700 * başlayan fiyatlarla

ÜCRETSİZ Bilgilendirme ve Planlama Size Uygun Proje ve Ücretlendirme

ab

*

2 YIL GARANTİ ÜCRETSİZ 2 YIL Servis

BİZİ AR

!!! KÖPRÜ ÖZEL

** Abbildungen Ähnlich

4 lü komple Sistem

**

EYİN!

R VERM N KARA

AMADA

Müşteri memnuniyeti Kaliteli Malzeme Sağlam İşcilik Satış sonrası Hizmet

www.live-security.de

KAMPANYA

Benzstr. 1 41836 Hückelhoven

a Iphone ve Android Türkiye ve tüm Dünyad e imkanı Cep Telefonundan izlem

Mobil: 0172 - 90 54 200 0152 - 03 58 58 58

Tel. 02433 - 458 68 30

Fax 02433 - 458 68 32

info@live-security.de

ÖPRÜ

Siste Live Security; Güvenlik


ÖPRÜ IMPRESSUM/KÜNYE Sahibi: KÖPRÜ Werbeagentur UG

Nisan, Mayıs, Haziran

Editör‘den

Köprü 8

Hasan ŞAHİN

BAHARA MERHABA DERKEN

(haftungsbeschränkt)

Dizgi ve Grafik Tasarım: KÖPRÜ Werbeagentur UG Posta Adresi: Dürener Straße 17a 52428 Jülich Telefon: 02461- 937 13 63 Fax: 02461- 937 13 61 İlanlarınız için: BÖLGE Temsilcileri bakınız: Sayfa 29 e-mail: info@yenikopru.de Yayın Kurulu: Hasan ŞAHİN, Mustafa YILDIRIM, Av. İbrahim ÇAVDAR, Dipl. Kfm. İbrahim GÜGEN, Ahmet TOLUNALP, Dr. İsmail ALTINAY KÖPRÜ Dergisinin bütün yayın hakkı KÖPRÜ Werbeagentur UG‘ye aittir. Yazılardan yazarlar sorumludur. Website: www.köprü.de Email: info@yenikopru.de Dergimizin değeri 3,00 Euro‘dur. Şu anda parasız dağıtılmaktadır. ABONELİK Düzenli abone olmak isteyenler, posta ve işlem parası olarak yıllık 5,00 Euro ödedikleri takdirde dergimiz evlerine gönderilecektir. Abone olmak isteyenlerin abone@yenikopru.de adresine email ile bilgilerini göndermesi gerekmektedir. Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. İzinsiz alıntı yapılamaz. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verenlere aittir.

DERGİMİZİN HİTAP ETTİĞİ ŞEHİRLER Başlangıçta Köln, Aachen, Düren, Mönchengladbach ve çevresine hitap eden dergimiz, şu anda NRW çapında diğer büyük şehirlerde de dağıtılmaktadır ve hizmet ağını gittikçe genişletmektedir.

S e v g i l i ok uy uc u l a r, Su g ibi a k ıp g id en z a m a n iç i nd e i n i ş ler, ç ı k ı ş l a r, a c ı l a r, t at l ı l a r, hü z ü n ler ve s e v i nç ler he p bi r a hen k iç i nd e s e y re d er g id er. Gü z e l i g ü z e l k ı l a n, ç i rk i n i n s e v i m si z l i ğ id i r. Bi r k ı ş me v si m i n i ger id e bı r a k m ı ş ol m a k , merh a b a d e d i ğ i m i z b a h a r ı d a h a bi r t at l ı d a h a bi r s e v i m l i h a le ge t i r me k t e d i r. Hay at ı n bu du rdu r u l a m ay a n a k ı ş ı , ay n ı z a m a nd a yen i l i k ve t e k a mü lü d e b er a b er i nd e ge t i r me k t e d i r. 3 ayd a bi r y ay ı n l a nd ı ğ ı h a ld e 8 . S ay ı s ı n a u l a ş a n D er g i n i z KÖPRÜ d e bu t e k a mü lü y a ş a m a n ı n z e v k i n i t at m a k t a d ı r. A r t ı k d a h a em i n a d ı m l a rl a i lerleme k t e , d a h a s a ğ l a m yere b a sm a k t a ve d a h a ç ok t a n ı n m a k t a d ı r. G e l i nen nok t ay ı ye t erl i bu l m a k ş üphe si z mü m k ü n d e ğ i ld i r, f a k at a r t ı k KÖPRÜ D er g i si iç i n k ı ş dönem ler i n i n ger id e k a ld ı ğ ı , b a h a r ç iç e k ler i n i n a ç m ay a b a ş l a d ı ğ ı d a s e v i nd i r ic i bi r gerç e k t i r. „Üç ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ yer i ne „ Ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ ol a r a k ok uy uc u k a r ş ı ş ı n a ç ı k m a z a m a n ı d a i n ş a a l l a h u z a k d e ğ i ld i r. Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e oldu ğ u mu z bu 3 ay l ı k z a m a n d i l i m i nd e m a d d i b a h a r ı y a ş a d ı ğ ı m ı z g ibi, h ay at ı m ı z ı n m a ne v i b a h a rl a r ı nd a n ol a n üç ay l a r ı d a id r a k e t m i ş ol a c a ğ ı z . 2 2 M ay ı s 2 012 S a l ı g ü nü mü b a re k R e c e p ay ı n ı n 1. Gü nü nü id r a k e d e c e ğ i z . Bu nu 2 4 M ay ı s 2 012 Per ş emb e g ü nü id r a k e d e c e ğ i m i z R e ğ a ib k a nd i l i t a k ip e d e c e k . 16 Ha z i r a n 2 012 Cu m a r t e si g ü nü a k ş a m ı nd a M i r a ç k a nd i l i i le mü ş er re f ol m a n ı n h a z z ı n ı t a d a c a ğ ı z . 21 Ha z i r a n 2 012 Per ş emb e g ü nü Ş a b a n ay ı n ı n 1. Gü nü ne g i r m i ş ol a c a ğ ı z . Bu mü n a s e b e t le , üç ay l a r ı n ı z ı ve k a nd i l ler i n i z i d e ş i md id en t e br i k e d er i z . Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e ol m a k , bi z e g üç ve ener ji ver me k t e d i r. He pi n i z i en d er i n s ay g ı ve s e v i g i ler i m i z le s e l a m l ı yor u z . Köprü Dergisi ile çalışmak ve

KÖPRÜ UG

Para kazanmak ister misiniz?

Dürener Straße 17a 52428 Jülich

bize e -mail ile ulaşın! info@yenikopru.de

Tel: 024 61 937 13 63 info@yenikopru.de

3


4

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İÇİ N D E K İLE R

3 Editör‘den 5 Güldeste (Sessiz Gemi- Yahya Kemal Beyatlı) 6-8 Haberler 9 Enerji Vergisi -

Dipl. Kfm. İbrahim Gügen

10 İnanç Dünyamız 11 Delikanlılık- Dr. Mustafa Özgen 12 Tarihe Yön Verenler- Kutalmışoğlu Süleyman Şah 13 Kadın ve Aile

14 İş Hukuku- Av. İbrahim Çavdar 15 Kültür ve Sanat- Çini Sanatı 16-19 Kapak Konusu- İbn-i Sina 20-21 Sağlık- Beyin Tümörü Dr. İsmail Altınay 22-25 İl İl türkiye- ADANA

26-27 Çocuk Kulübü 28-29 İş Rehberi 29 Dağıtım Noktaları ve Bölge Temsilcileri

İŞ REHBERİ Sayfamızı gördünüz mü? Müşteri ile işvereni buluşturan sayfa! S. 36-37

UFUK TURU Osman DOĞRU

TÜRKMANCA Evet yeni bir dilden bahsediyoruz; Türkmanca. Gerçi henüz grameri, kuralı, artikeli partikeli yok; ama olsun... Almanya’da yaşayan türkler arasında bal gibi konuşuluyor ve de anlaşılıyor. Türkçe almanca karışımı kırma bir dil. Almanca aksanı ile teleffuz edilen türkçe kelimeler de pek bir hoş oluyor hani... Almanya’ya gelen ilk kuşak, belki de daha fazla kelime ezberleyebilmenin gayretiyle, “İş ve işçi bulma kurumu” yerine „Arbeitsamt”, hastane yerine “Krankenhaus”, bisiklet yerine „Fahrad“ demek gibi birçok almanca kelimeyi türkçeye katmışlar, onları da türkçe aksanıyla bir güzel teleffuz etmişlerdi. „Bescheinigung“ yerine „Beşe onluk“ demek gibi farkında olmadan espriye kaçan bazı kelimeler olduysa da bu da işin tuzu biberiydi. Almanya’ya ilk geldiğim 1980 yılında, tanıdığım bir türk aileye misafir olmuştum. Evin hanımı çocuğundan bahsederken bir ara: „Bizim oğlan geçenlerde Fahrad’la unfal yaptı“ demişti de epey düşünmüştüm. Acaba bu oğlan ne ile ne yaptı diye. Cahilliğime verirler diye utancımdan da soramamıştım. Şöyle bir hadise nakledilir: Uzun zaman almanya’da kalan yaşlı bir hanım Türkiye’de bir adres sorma ihtiyacı hisseder. Kendisini Almanya’da zannederek, önüne çıkan bir kıza yönelir ve: -Kızım türk müsün? der. Türkiye’de böyle bir soru ile karşılaşan kız şaşkınlıkla cevap verir: -Ne demek istiyorsun teyze? Tabii türküm! Kadın baltayı taşa vurduğunu anlar ve hatasını düzeltmek için: -Schuldigung! der. Şimdiki kuşak (ikinci ve sonraki nesil) ise türkçenin içine almanca kelimeler katmak yerine, almancanın içine türkçe kelimeler koyarak daha bir geliştirdiler, daha bir hoş hale getirdiler Türkmanca’yı. Dinlemesi bile ayrı bir zevk. İki kelime türkçe konuştuktan sonra bir sayfa almanca döktürüveriyorlar. Bu durum, Türkmanca’nın faziletinden mi, konuşandaki türkçe kelime haznesinin yokluğundan mı, Almanca kelime haznesinin çokluğundan mı bilinmez... Ama bilinen bir şey varsa o da bir kültür erozyonu ile karşı karşıya olduğumuz.


S ES S İ Z G EM İ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden Yahya Kemal Beyatlı


6

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

Belediye Başkanı 25 kişilik ekibi ile DİTİB HÜCKELHOVEN CAMİİNİ ZİYARET ETTİ H ÜC K E L HOV E N 24.01.2012 Salı günü Hückelhoven Belediye Başkanı sayın Bernd Jansen, birim amirleri ve belediye memurlarından oluşan 25 kişilik grupla Hückelhoven DİTİB camiini ziyaret etti. Camiin tanıtımından sonra cami yetkilileri tarafından ziyaretçilere çay, börek, pasta ve tatlı ikram edildi. Samimi ve sıcak bir atmosferin hakim olduğu sohbet bölümü yaklaşık 3 saat sürdü. Misafirler oldukça memnun ve bilgilendirilmiş bir şekilde camiden ayrıldılar.

Cami başkanı Adem Onur; „Bizlerle birlikte görev alan dialog sorumlusu genç kardeşlerimize ve bizlerden desteklerini eksik etmeyen halkımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. DİTİB Hückelhoven Camii olarak Hückelhoven Belediyesi ile Dialoğumuz uzun yıllardan beri sürmektedir. Gelecek zamanlarda da beraber

gerçekleştireceğimiz projelerimiz ve Belediye Entegrasyon sorumlusu sayın Scmtitz‘le çalışmalarımız olacak. İleriki tarihlerde Belediye Başkanı Sayın Bernd Jansen bizleri Belediye ye davet edecek ve Belediye hakkında bilgiler verecek“ dedi.

Haydi gençler polisliğe! Sağdan sola: Komser Sinan Zengin, Komser Aliye Albayrak, Başkomser Mehmet Karapınar ve Komser Ümit Yağmur Köln Emniyet Müdürlüğü, Türk gençlerini polis olmaya teşvik etmek için Almanya‘da bir ilke imza atarak Türkçe etkinlik düzenledi. Emniyet Müdürü Wolfgang Albers‘in katılımcı Türk gençlerine, geleceğin polisleri diye seslendiği etkinlikte yetkililer, göçmen kökenlilerin polis olmasının devletle göçmenler arasında güveni arttıracağı, entegrasyona büyük katkı yapacağı fikrinde birleşti. Türk vatandaşı komiser Emine Tayfur sunumunda, KRV eyaletinde Türk vatandaşı kalarak da polis olmanın mümkün olduğunu, 38 yaşına kadar başvuru yapılabileceğini bildirdi. Türk-Alman Dostluk Derneği‘nin girişimiyle Köln Emniyet Müdürlüğü‘nde düzenlenen etkinliğe, Türkiye‘nin Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Türk-Alman Dostluk Derneği yöneticisi ve KRV Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek‘in yanı sıra polisliğe ilgi duyan çok sayıda Türk genci ve velisi katıldı.

Türklere kapı açık Etkinlikte komi- göre bu hala çok düşük“ dedi. ser Emine Tayfur‘un yanı sıra, Türk İmkanlardan yararlanın kökenli başkomiser Mehmet KarapıToplantının önemine dikkat çeken nar, komiserler Ümit Yağmur, Aliye Başkonsolos Basa ise, „Polislik mesleAlbayrak ve Sinan Zengin izlenim ve ğinde daha fazla Türkün yer alması getecrübelerini anlattı, polis olmalarınrek. Resmi makamlarda memurluklara dan dolayı gördükleri saygı ve takdiri gelmelerine de destek veriyoruz. Katıdile getirerek gençlere polis olmalarını lım noktasında kendimizi göstermelitavsiye etti. Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Köln yiz. Türkler entegre olma ve kendileEmniyet Müdürü Wolfgang Albers, rine uzanan bu eli tutarak, bu imkanı Köln nüfusunun üçte birinin göçmen değerlendirme arzusu içindedirler. kökenli olup en büyük göçmen gru- Emniyet Müdürlüğünün bu girişimini bunu Türklerin oluşturduğunu ha- çok önemli buluyorum“ açıklamasına tırlattı. Albers, „Toplumu tanıyan ve sözlerinde yer verdi. Türk-Alman Derneği Başkanı Tayfun Keltek ise konuştoplum için angaje olacak poKöln masında etkinlik için derneğin lisler arıyoruz, onun için Emniyet yaptığı çalışma ve çabalarTürk kökenliler olarak Müdürlüğü, Türk dan bahsetti. Başvuru için size yöneliyoruz. Sizler gençlerini polis olmaya temiz bir sabıka dosyasıpoliste Türk kökenlileteşvik etmek için Almanya‘da nın ön şart olduğu meslek ri temsil edebilirsiniz. bir ilke imza atarak, Türkçe için www.polizei.nrw.de Şimdiye kadar polis etkinlik düzenledi. Emniyet sitesi üzerinden başvuru eğitimi alanlarda yüzyetkilileri, gençlere yapılabildiği gibi, yetkililer de 8‘lik göçmen oranına tarafından birebir bilgi veripolislik mesleğini ulaşmayı başardık ama, lerek yol gösterilmekte. anlattılar Köln‘deki göçmen oranına


HABE R LE R

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

7

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR VE İKİ ÖNEMLİ UYARI T.C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Bilindiği ü z e r e 2011-2012 eğitim öğretim yılı sonrası Türkiye‘de öğrenim görmek isteyen gençlerimizin denklik işlemleri için başvuruları ve YÇS sınavı heyecanı çok kısa bir zaman sonra başlayacak. Başkonsolosluğumuzun Eğitim ve Çalışma Ataşeliklerine yapılan başvurulardan; Almanya‘dan ülkemize giderek eğitim öğretimine devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu ve bu sayının her yıl giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bu sayısal artışın ana nedenlerinden birisinin, Türkiye‘nin ekonomik gelişimine paralel olarak, yurtdışında yaşayan Türkler için çekiciliğinin artmasıdır. Bu artış sosyal bilimciler ve göç uzmanlarınca Push-pull (İtme-Çekme) sendromu olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, çevrenizdeki insanlarla yapacağınız görüşmelerde de tespit edebileceğiniz gibi, emekli olduktan sonra yaşamına Türkiye‘de devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu da aşikar bir gerçektir. Bu gelişmelerden hareketle, Almanya‘da ikamet hakkı sahibi vatandaşlarımızın, uzun süre (altı aydan

İR Tahsin ÖZDEM

fazla) Türkiye‘de kalmaları durumunda, kendileri açısından ortaya çıkabilecek birtakım mağduriyetler söz konusu olabilir! Bu tip sıkıntıların yaşanmaması için vatandaşlarımızın iki önemli hususa dikkat etmeleri büyük önem taşımaktadır. Bilinenin aksine, altı ayda bir kısa süreli giriş-çıkış yapmak İkamet hakkınızı korumaz! -Türkiye‘de öğrenim görecek gençler veya Almanya‘da emekli olup (sosyal yardım almayan) vatandaşlarımızın 6 aydan fazla Türkiye‘de kalmaları durumunda Almanya‘daki ikamet haklarını kaybetmemeleri için önceden yabancılar dairesine başvurarak 30.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren İkamet Kanunu‘nun (Aufenthaltsgesetz) 51. maddesine göre bir belge almaları gerekmektedir. Bilindiği üzere İkamet Kanunu (Aufhenthaltsgesetz) uyarınca, yabancı uyruklu bir kimse, Federal Almanya dışında (önceden izin almaksızın) bir takvim yılı içerisinde aralıksız 6 ay 1 gün kalırsa, Federal Almanya‘daki tüm yasal ikamet haklarını kaybeder. Bir şehir efsanesi gibi vatandaşlarımız arasında yayılan ve yanlış bilinen

kanaatin aksine, 6 ayda bir kısa süreli giriş-çıkışlar da kişinin Almanya‘daki ikamet hakkını korumaz! Sosyal Güvenlik Sözleşmesi‘nin sizlere sağladığı kolaylıkları değerlendirin! - Vatandaşlarımız arasında pek bilinmeyen diğer önemli bir husus da sağlık tedavi hizmetlerinden faydalanma konusudur. Bilindiği üzere Türkiye ve Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi halen yürürlükte olup, bu sözleşme vatandaşlarımıza sosyal güvenlikleri açısından çok büyük kolaylıklar ve imkanlar tanımaktadır. Almanya‘da yasal hastalık sigortası bulunan (Krankenversicherung) bir kişinin uzun süre Türkiye‘de kalması durumunda gerekli belgelerini tanzim ederse Türkiye‘de ayrıca bir hastalık sigortası yaptırmasına gerek kalmaz. Örneğin, Almanya‘da hastalık kasanızdan alacağınız T/A 11 Formülerinizi Türkiye‘ye gittiğinizde ildeki Sosyal Güvenlik Merkezi‘ne ibraz ederek size verilecek belgelerle Sosyal Güvenlik Kurumunun Türkiye‘de sağladığı ücretsiz sağlık hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle.

MEHMET YILMAZ BÖLGENİN EN İYİSİ SEÇİLDİ Almanyanın seçkin ve saygın yerel gazetelerinden birisi olan „Rheinische Post”, gazetenin dağıtıldığı şehirlerde „En iyilerimiz” adı altında bir seçim yaptı. Gazete, bu şehirlerde önce 5 aday belirledi. Daha sonra okuyucularından mektup veya internet üzerinden bu adaylardan en iyisini seçmelerin istedi. Gazetenin seçtiği kişiler arasında Türkiye kökenli ve Heinsberg/ Hückelhoven şehrind e k i

VIKZ Camiinin Halkla ilişkiler sorumlusu olan Mehmet Yılmaz, madencilerin efsane sendika başkanı Bay Sonnen olmak üzere milletvekilleri ve papazları da geride bırakarak „Bölgenin en iyisi” olma başarısını elde etti. Sonuçların kendisi için çok büyük bir sürpriz olduğunu ifade eden Mehmet Yılmaz; başta büyük şehir Belediye Başkanı olmak üzere kendisini tebrik eden Hückelhoven Belediye Başkanı, siyasi partiler, Kilise mensuplar ve ve Banka Yönetim Kurulu Başkanlarına teşekkür etti. Aynı zamanda, bu başarının sadece kendine ait olmadığını, faaliyetlerinde kendisini yalnız bırakmayan başta Dernek yetkililerinin, gönüllülerin bu başarıda paylarının yüksek olduğunu

ifade eden Mehmet Yılmaz, aldığı ödülü onlara armağan ettiğini söyledi. Mehmet Yılmaz kimdir? 1968 yınlında Çankırı’da doğan, 1980 yılında Almanya’ya gelen Mehmet Yılmaz halen RWE POWER’de çalışmaktadır. Mönchengladbach Eyalet Gençlik Mahkemesi’nde 8 sene fahri hakimlik, Heinsberg Gençlik Hapishanesinde 10 sene müslümanlara yönelik kontak grubu üyeliği, Heinsberg Büyükşehir Belediyesi İmar ve iskan komisyon üyeliği, Hückelhoven yabancılar Meclisi Başkan Yardımcılığı, Hückelhoven Belediye Meclisi Sosyal ve Entegre/ Gençlik yardım komisyonu üyeliği yapan Mehmet Yılmaz, evli ve 3 çocuk babasıdır. - Hasan ŞAHİN -


8

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

DİTİB Merkez Cami‘inde sular duruldu KÖL N

Geçtiğimiz yılda tartışmalarla gündeme gelen Köln Merkez Cami inşaatında varılan son nokta ile ilgili DİTİB binasında gerçekleştirilen ortaklaşa basın açıklamasında, Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘nın a r a b u l u c u l u k l a görevlendirilmesi sonucu gelinen noktada Böhm ile DİTİB‘in yeni bir anlaşmaya vardıkları belirtildi Soldan Sağa: DİTİB Müşaviri Prof.Dr. Ali Dere, Köln Büyükşehir Belediye eski Başkanı Fritz Schramma ve Mimar Prof. Peter Böhm

A

lmanya‘nın Köln kentinde yapımı devam eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘ne (DİTİB) ait Merkez Camii krizinde uzlaşma sağlandı. 2011 yılı ikinci yarısında meydana gelen anlaşmazlıklarda taraflar karşılıklı suçlamalarda bulunmuşlardı. Daha sonra biraraya gelen proje heyeti Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘yı arabulucu tayin etti. Bu süre zarfında sular durulurken, tarafların çeşitli yurtdışı seyahatleri nedeni ile uzlaşma çalışmalarının uzadığı belirtildi. 2 Mart günü DİTİB Merkez Camii‘nde Schramma ile biraraya gelinerek ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamada anlaşmanın iptal edilerek Prof. Böhm‘e inşaat hakkında kontrol ve danışmanlık görevi verildiğine, hataların ise bağımsız bir resmi daire tarafından rapor edilmekte olduğuna yer verildi. Açılış konuşması yapan Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Schramma açıklamalarında bu süreç içinde birebir görüşmeler yanısıra 4 ortak görüşme yapıldığını ve varılan noktadan çok memnun olduklarını ifade etti. Yine çalışmaların sürdü-

rüldüğü zaman zarfında hiçbir olumsuz girişim ve açıklama olmamasına da dikkat çeken Schramma, konunun hassasiyeti açısından da bunun büyük önem arzettiğini belirtti. TALİHSİZ BİR GELİŞME „Anlaşmazlıkların başladığı zamana geri baktığımızda talihsiz bir gelişme olduğu görülür“ diyen Fritz Schramma, „Bütün şehrimiz olaydan negatif etkilenmiştir. Heyetin aldığı karar doğrultusunda memnuniyetle üstlendiğim arabuluculuk görevinde birebir görüşmelerde bulundum. En son ortak görüşmemiz 27 Şubatta gerçekleşti“ dedi. Köln halkının bu caminin yapılmasını pozitif karşılamakta olduğunu da ifade eden Schramma, „İnşaatın durdurulması ile karşı karşıya kalınmıştı ve bu da aylar, belki yıllar alabilirdi. Taraflar herkes için meydana gelecek zararları görerek geri adım attılar“ açıklamasında bulundu ve gayretlerin gelecek için iyi bir kooperasyon oluşturduğunu da sözlerine ekledi. ORTAK HEDEF PROJEYİ BİTİRMEK Ortak hedefin projeyi sona erdire-

ceğini belirterek söze başlayan DİTİB Müşaviri Prof. Dr. Ali Dere ise, „Böyle büyük bir projede elbette zorluklar ve problemler çıkabilir. Sonuç olarak bunları birlikte çözebileceğimiz sinyalini verdik ve memnun edici sonuca da ulaşmış bulunmaktayız. Bu prosedür birbirimizle konuşmaya bağlıdır ve basına açılmamız da bunun doğruluğunu göstermektedir“ dedi ve çalışmaların hızla devam ettiğini söyledi. „Bu proje Böhm‘ün projesidir ve öyle de kalacaktır“ diyen Prof. Dere, „Bu güne kadar ortaya atılan ve iddia edilenlerin bizimle alakası yoktur. Öyle olsa idi bu inşaatın tamamen yıkılarak yepyeni bir cami yapılması gerekirdi; bu da imkansızdır“ dedi. Uzlaşma ile ilgili olumlu gelişme ve çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mimar Peter Böhm de, „En önemli hedefimiz projenin devam ettirilmesi ve neticeye ulaştırılmasıdır. Gelinen nokta bizim açımızdan memnun edici bir sonuç oldu. Detaylar üzerinde görüştük ve tespitlerle olumlu bir sonuca varacağız“ dedi.


MUHASE BE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

9

ENERJİ VERGİSİ Değerli okuyucular, Bundan önceki 4 makalemde, N Alman Vergi İbrahim GÜGE sistemindeki ana vergi türleri hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışmıştım. Bu yazımda, vergi türleri hakkında son olarak, Energiesteuer (Enerji vergisi) üzerinde durmak istiyorum. Energiesteuer (Enerji vergisi) tüketiciye yönelik bir vergi türüdür. Federal Almanya, aşağıda isimlerini sayacağımız tüm yakıt türlerinin tüketimini vergilendirmektedir. Bu verginin hukuki dayanağı ise halen yürülükte olan (Energiesteuergesetz) Enerji Vergi Kanunudur. Bu kanunda özellikle benzin, motorin, hafif ve ağır yağlar, LPG, doğal gaz ve kömür belirtilmiştir. Hatta yakıt amaçlı kullanılan biyodizel ve bitkisel yağlar da vergiye tabidir. Vergi oranları yakıt türüne ve kulanımına bağlı olarak yasada belirtilen şekilde değişmektedir. Vergi getirisi en yüksek ve en önemli yakıt gurubunu ise benzin ve motorin gibi akaryakıtlar teşkil etmektedir. Bu akar yakıtların vergi oranları şunlardır: Kurşunsuz benzin:

Heinz-Walter

1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşan kurşunsuz benzin 669,80 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşmayan kurşunsuz benzin 654,50 EUR/1.000 L Kurşunlu benzin: 721,00 EUR/1.000 L Motorin (dizel): 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşan moto- rin 485,70 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşmayan motorin 470,40 EUR/1.000 L LPG: 31.12.2018 tarihine kadar 1 8 0 , 3 2 EUR/1.000 kg 01.01.2019 tarihinden itibaren 409,00 EUR/1.000 kg Doğal gaz: 31.12.2018 tarihine kadar 13,90 EUR/MWh 01.01.2019 tarihinden itibaren 31,80 EUR/MWh Kullanıma göre vergi oranı değişen yakıtlardan Doğalgazı örnek olarak ele alırsak, şu tablo ortaya çıkar: Yukarıda belirttiğimiz gibi, doğalgaz akaryakıt olarak kullanılırsa fiatı 13,90 EUR/MWh Doğal gaz ısnma için kullanılırsa, şu

Breuer

Selbstständiger Finanzberater

Mobil: 0172 / 250 21 58

anki fiatı 5,50 EUR/MWh Alman devleti, gemi ve hava taşıyıcılarının, uluslararası rekabet edebilmeleri için, belirli bakım, araştırma ve geliştirme için kullanılan enerji ürünlerini vergiden muaf tutmaktadır. Ayrıca, termik santrallerde elektrik üretimi için kullanılan yakıtlar da (kömür) vergiden muaftır. Vergi kanununda Almanya’daki tarım ve ormancılık işletmelerini, AB içindeki rekabet için güçlendiren, tarım ve kırsal alanların gelişimini hedefleyen vergi indirimleri öngörülmüştür. Bu uygulamaya göre bir çiftçi senede 10.000 litreye kadar olmak şartıyla 214,80 EUR/1.000 L vergi oranından motorin (dizel) alabilir. Vergi indiriminden yararlanan diğer bir sektör de toplu taşımacılık sektörüdür. Bu sektörü güçlendirmek için devlet, enerji ürünlerinde vergi indirimine gitmektedir. Toplu taşımacılık sektörüne motorin veya benzin, 54,02 EUR/1.000 L vergi düzeyinden satılmaktadır. Alman Devleti 2009 yılında (Energiesteuer) Enerji vergisinden yaklaşık 39,8 milyar Euro gelir elde etmiştir. Bu rakam, tüm vergi gelirlerinin %7,6’sına tekabül etmektedir. Enerji vergisi, Gümrük Dairesi tarafından tahsil edilir. Gelir federal (Bund) yapıya aittir. Huzurlu ve mutlu günler dileğiyle. Esen kalın.

Finanzberatung, wann und wo Sie wollen İster Akşam, ister Haftasonu hemde isterseniz Sizin evinizde Randevulü danışmanlık Hizmeti

• Yapı Kredisi • Yapı Tasarruf Sigortası • Özel Gelecek Sigortası

• Baufinanzierung • Bausparen • Vorsorge


10

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İ NAN Ç DÜNYAM IZ

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

İ

slâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği, şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tevafuk etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve “üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz Peygamber (s.a.v)’in bu aylar hakkında verdiği haberler göste-

rilebilir. Rasûlüllah (s.a.v) bir hadis-i şerifinde; “Recep ALLAH’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, ” Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır” diye dua ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine tevafuk eder. Hz Peygamber (s.a.v.) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz Aişe, Rasûlüllah

(s.a.v)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarih, VI, 295) Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1) Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.

PEYGAMBER EFENDİMİZDEN NASİHAT

A

shb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr hazretleri bir gün Peygamber Efendimize: - “Bana tavsiyede bulun yâ Rasûlallah” diye ricada bulununca Peygamber Efendimiz Hz. Ebû Zerr‘e şu nasihatlerde bulundu: -Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her İşin başıdır. -Kuran‘ı oku, Allah’ın zikrine sarıl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ışık, gökte de saklanan bir azıktır.

-Sakın çok gülme. Zira çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nürunu söndürür. -Çok konuşmamaya çalış çünkü bu, şeytanın senden uzaklaşması için bir vesile, dinini koruman hususunda bir yardımcıdır. -Fakirleri sev, onlarla hemdem ol. -Senden aşağıdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah‘ın sana verdiği nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur. -Acı da olsa hakkı söyle.

-Bildiğin kusurların seni, halkın eksikliklerini araştırmaktan alıkoysun. -Yaptığın bir İşi, başkaları yaptığında kızma. -Kendi noksanlarını görmeyip, İnsanların ayıplarıyla meşgul olman, irtikâb etmekte olduğun bir fiili insanlar yaptığında Kendilerine kızman ayıp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göğsüne vurarak: Ey Ebû Zerr! Tedbir gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi vera, güzel ahlak gibi servet yoktur, buyurdu. (Hayatü’s-Sahâbe 4-206/207)


Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

11

DELİKANLILIK (FÜTÜVVET)

Dr. Mustafa ÖZGEN

A

rapçada gençlik, cesaret, kahramanlık ve fedakârlık manalarını birlikte ifade eden “fütüvvet” kelimesini Türkçe tek kelime olarak en iyi “delikanlılık” kelimesi karşılar. Hz. İbrahim (a.s.) Kur’ân-ı kerimde delikanlı (fetâ) olarak zikredilmiştir (Enbiya, 21/60). Zira gençliğinde Allah’a kulluktan taviz vermeyip, kavminin putlarını kırma cesaretini göstermişti. Ümmet-i Muhammed’e örnek olarak sunulan Eshab-ı kehf için de aynı kelimenin çoğulu (cemi) olan “fityetün” kelimesi kullanılmıştı (Kehf, 18/10-13). Zira onlar da puta tapmayı cesurca reddetmiş, saraydaki hizmet ve rahata karşı minnetsiz davranmış, birbirlerine sahip çıkmış ve hak dini yaşamak üzere sebat etmişlerdi. Sahabe-i kiramın (r.a.e.) ahlakını gaye edinen mutasavvıflar, fütüvveti severek sahiplenmek manasına gelen ve Kur’ân-ı kerimde birbirine düşman insanları kardeş yapıp huzura kavuşturmak manasındaki “ülfet” (Âl-i İmran, 3/103) kelimesi ile yakın manada kullanmışlar ve onu ahlaki bir kavram olarak sistemleştirmişlerdir. Cafer-i Sadık (r.h.) hazretlerine göre “fütüvvet, ele geçeni başkalarının istifadesine sunmayı tercih etmek”tir. Birçok tarif arasında belki de günümüze hitap etmesi bakımından en çok dikkat çekeni şudur: “Düşmanını özür dilemeye mecbur edip, özür dileyişinden mahcup olmayan kişi delikanlılığın (fütüvvetin) kokusunu bile alamaz. Delikanlı, düşmanıyla bile iyi geçinmek zorundadır. Dostuyla nasıl olması gerektiğini siz düşünün.” Delikanlılık, dostlarının kusuruna bakmama, kendini kimseden üstün görmeme, kimseden talep edilecek bir hakkının bulunmayıp herkesin kendinde bir hakkının bulunduğunu kabullenme şeklinde de tarif edilmiştir. Hz. Rasûlüllah’ın (s.a.v.), kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve

Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hüseyin’le (r.a.e) birlikte abasının altına alıp, “Bunlar burada oldukları gibi, ahrette de benimle olacaklar” buyurarak müjdelediği Hz. Ali (r.a.) şöyle demişti: “Beni hangisinin daha çok sevindirdiğini kestiremediğim iki nimet vardır: Birisi, ihtiyacına cevap vereceğimi sanarak bir kişinin gelip, samimiyetle benden yardım istemesi; diğeri de, Allah Taâlâ’nın ihtiyaçlı bir kimsenin arzusunu benim vasıtamla gerçekleştirmesi veya kolaylaştırmasıdır. Bir Müslüman’ın işini görmeyi yer dolusu altın ve gümüşe tercih ederim.” Hz. Ömer (r.a.) “Biriniz, Müslüman kardeşinin sevgisini kazanabilirse ona sıkıca yapışsın, zira böyle nimet çok az ele geçer” buyurmuşlardı. Bu bakımdan, insanın kendinden faydalanıp sevebileceği dostlar kazanmasını nimet, ancak faydalı olup kendini sevdirmesini daha büyük bir nimet olarak kabul etmekteyiz. Yine peygamber sülalesinden Hz. İbn-i Abbas’ın (r.a.) davranışı da aynı ruhtan kaynaklanan ve aynı neticeyi hazırlayan bir örnektir. O, Hz. peygamberin (s.a.v.) mescidinde itikâfta iken birisi gelir, selam verip oturur ve aralarında şu diyalog geçer: İbn-i Abbas (r.a.): - Kardeş, seni bıkkın ve kederli görüyorum. - Evet, kederliyim. Efendim beni mal mukabilinde azat etmişti. (Hz. peygamberin kabrine işaret ederek devam eder) Şu kabrin sahibi için söylüyorum, onun parasını ödeyemiyorum. - Meseleyi onunla konuşayım mı? - Sen bilirsin. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Abbas (r.a.), ayakkabılarını giyerek mescitten çıkınca, adam ona: - İtikâfta olduğunu unuttun mu? diye sorar. İbn-i Abbas, gözyaşları içinde şunları söyler: - Hayır. Aramızdan daha yeni ayrılıp şu kabirde yatan zattan duymuştum: “Bir kişinin din kardeşinin işi-

ni takip edip bitirmesi, on yıl itikâfta kalmasından hayırlıdır. Cenâb-ı Hak, kendi rızası için bir gün itikâfa girenle cehennem arasında her biri doğu ile batı kadar uzaklıkta (dünyanın bir ucundan diğerine) olan üç hendek yaratır” Bir gün birisi cennetliklerin ve cehennemliklerin en önemli vasıflarının ne olabileceğini düşünürken uyuyakalır. Zaten bazı gerçekler rüyada gösterilir. O kişiyi önlerinde çeşitli ve leziz yemekler bulunduğu halde hepsi cılız, hepsinin gözleri kanlı, hepsi açız diye bağrışan insanlarla dolu kocaman bir salona alırlar. Niçin yemek yiyemediklerini incelemek üzere dikkatle bakınca, her birinin çorbaya batırdığı bir metre uzunluğundaki kaşığın ucundan eline bağlı olduğundan ağzına götüremediğini görür. Böylece öfke ve hiddetin sebebini anlar. Hayret içerisinde adımlarken ikinci bir odaya getirilir. Orada da benzer bir manzara vardır. İnsanların önlerinde çeşitli yemekler ve uçlarından ellerine bağlı uzun kaşıklar… Fakat bunlar, neşeli ve gürbüzdür. Dikkatle bakınca herkesin, elindeki kaşığı kendi ağzına götürmek yerine karşıdakinin ağzına uzatıp onu doyurmaya çalıştığını fark eder. Bir telaşla uyanır. Mesajı almıştır. Cennete girmenin önce kendini doyurmakla değil, mümin kardeşini düşünmekle olduğunu anlamıştır. Zaten Hz. Rasûlüllah (s.a.v.) da “Komşusu aç iken doygun yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı? Ülfet edip sevmediğiniz insana hizmetten zevk alabilir misiniz? Dolayısıyla bu günkü imkânların yüzde birinin bile lüks sayıldığı fakat fütüvvet kavramının şiar olarak kabullenildiği tarihlerdeki huzur kaynağını bir kere daha araştırmakta fayda olduğunu hatırlatmak isteriz. Belki bu vesileyle Türk milletinin asil kanındaki meziyetlerin zayıflayıp sadra şifa olmaktan yoksun oluşunun sebebi tespit edilir. - Dr. Mustafa ÖZGEN-


12

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

TAR İH

ANADOLU FATİHİ

KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH

Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi.

S

elçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu‘nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadoluyu baştan başa fetheden ve bir Müslüman ülkesi haline getiren kişidir. Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi. Gazi Süleyman Bey kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolunun büyük kısmını ele geçirdi. Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuk, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti. Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir İslam diyarı olmasını temin etmişlerdir. Anadoludaki fetih ordusu Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit’e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadoluyu fethetti. 1075’te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik’e yerleşti. Gazi Süleyman Beyin Anadoludaki fe-

tihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı. Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı her vesileyle sevincini belli ediyordu. Sultan Melikşah, 1077’de Gazi Süleyman Bey’i Anadolu sultanı olarak ilan etti. Böylece payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu devleti tarih sahnesine çıkmış oluyordu. Süleyman Şah, Bizansın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu. Nitekim krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates‘i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu. Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş gören Süleyman Şah gayr-i müslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı. İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı. Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara Müslümanlar getirilip yerleştiriliyordu. Azerbaycan, Türkistan ve İran‘dan onbinlerce Müslüman aile Anadoluya göçetmeye başlamıştı. Süleyman Şah, Kapıdağı yarımada ile Çanakkale Boğazı‘nın Asya sahillerini de ele geçirdi. İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar daha önce ele geçirilmişti. Öyle ki Selçuklu orduları Üsküdar‘a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul‘u temaşa etmişlerdi. 1081‘de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu‘ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir. Süleyman Şah 1082 yılında Çukurova‘ya girdi ve ilk önce Tarsus‘u fethetti. 1083‘te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini hakimiyyeti altına aldı. Süleyman Şah‘ın en büyük arzusu Antakya‘yı ele geçirmekti. Bu maksatla yola çıktı. Harekâtını gizli tuttu. 12 gün boyunca gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti. 13 Aralık 1084 günü Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi. Şehrin büyük kilisesini camiye çevirdi. İlk cuma namazında 120 müezzin bir

ağızdan Ezan-ı Muhammedi‘yi okudu. Süleyman Şah şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi. Süleyman Şah Anadoludaki fetih harekâtını devam ettirdi. Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek bu bölgeleri ele geçirdi. Bu esnada Çaka Bey İzmir‘i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu. Gümüştekin Bey ise Urfa ve Antep çevresini fethetmişti. 1085‘e doğru bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu‘da kuvvetli bir devlet doğmuştu. Süleyman Şah Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti. 1105‘e doğru bütün Anadolu Müslümanların eline geçmişti. Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş ele geçirdiği topraklara kök salmak için müslüman ahalinin Anadoluya yerleşmesini temin etmişti. Süleyman Şah zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah‘ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye‘de bir devlet kurmak maksadıyla sağa sola saldırmaya başlamıştı. Süleyman Şah, Sultan Tutuş‘un bu hareketlerine dur demek maksadiyle ordusuyla birlikte Tutuş‘un üzerine yürüdü. İki ordu 5 Haziran 1086‘da Halep yakınlarında karşı karşıya geldi. Muharebenin en şiddetli safhasında bir kısım Türkmenler Süleyman Şah‘ın safını terkederek karşı tarafa geçtiler. Bunun üzerine Süleyman Şah‘ın ordusu bozuldu. Kendisi de muharebe meydanında vuruşurken şehid düştü. Cenazesi büyük bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra Halep kapısında defnedildi. Anadolu fâtihi Süleyman Şah‘ın şehadeti, Anadolu‘da ve bütün Selçuklu beldelerinde üzüntüyle karşılandı. Sultan Melikşah, Süleyman Şah‘ın oğlu 1.Kılıçarslan‘ı İsfahan‘a getirterek ihtimamla yetiştirdi. Süleyman Şah‘ın sağlam temeller üzerine bina ettiği devlet 1308‘e kadar tarih sahnesinde kalmıştır


K AD I N VE AİLE

Püf noktaları Tuz rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Tuzluklarınızın içinde 15-20 adet pirinç bulundurursanız rutubeti alır. Kullanacağınız un beyaz olmalı ve rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Süt taze olmalı ve tercihen inek sütü kullanılmalıdır. Pek çok yumurtalı yemek taze olmayan yumurta ile istenilen lezzette olamazlar. Tuzsuz tereyağı az az alınıp kullanılmalıdır. Fakat iki - üç kilo kadar tereyağı da su içinde bir süre bozulmadan tazeliğini koruyabilir. Baharatların bulunduğu yerler, fena kokulu olmamalı, yaş olmayan, havadar, serin ve doğrudan güneş ışığı almayan yerlerde tutulmalı ve yağmur altında bırakılmamalıdır. Ambalajı açılmış salam, sosis gibi şarküteri ürünlerini buzdolabında 3 gün tutabiliriz. 3 gün içinde tüketilmeyecekse dondurarak bu süreyi 6 aya kadar uzatabiliriz. Bezelyeleri ayıkladıktan sonra imkanınız varsa hemen pişirin. Çünkü bezelyeler hemen kuruyup sertleşebilir.Bu bezelyeleri bir gün kadar soğuk su içinde bekletirseniz, yeniden dirildiklerini görürsünüz.

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

13

ALIN TERİ Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve parayı babasına götürdü. Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

“Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?” Babası bu defa da izin vermedi oğluna: “Bu altını da sen kazanmamışsın!” Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle de evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi. Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı! : “Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı!” Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koydu ve: “Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”

Modern hayat çocukları güçsüzleştirdi Modern yaşam çocukları güçsüzleştirdi Artık sokakta oynamayan çocukların kas yapılarını zayıfladığı ortaya çıktı İngiltere‘de yapılan bir araştırmada, artık sokakta oynamayan çocukların fiziksel olarak daha zayıf hale geldikleri belirlendi. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı dergisinde yayımlanan araştırma, ağaca tırmanmak, ip atlamak, top koşturmak gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında zamanını geçiren çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Fitness uzmanı Dr. Sandercock ve ekibi, 2008‘de 10 yaşındaki 315 çocuğun katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmayı, 1998 yılında aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde

yapılan araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990‘lı yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Araştırmacılar, boy ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf, kas yapısının daha az olduğu ve önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındakilerin mekik çekme sayısının 2008‘deki çocuklarda 1998‘lerdekine göre oranla yüzde 27,1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı, önceki kuşağın iki katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını çekemedikleri görüldü. Dr. Sandercock, bu bulguların ‚‘şoke edici‘‘ olduğunu söyledi.


14

Köprü 8

HUKUK

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN BİLMESİ VE DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÖNEMLİ SÜRELER İş hukukunda her işçinin bilmesi icabeden bir takım kesin süreler vardır. Bu süreleri kaçıran işçiler, haklarını kaybederler. Bu konuda en önemli süreler şunlardır: İş Mukavelesinin henüz yürürlükte iken işçi, belli bir süre içerisinde haklarını araması gerekmektedir. Zaman aşımı diye tabir edilen bu müddet her ne kadar Alman medeni kanunun 195. maddesi gereğince normal olarak 3 sene olsa da, gerek iş mukavelesinin maddelerinde, gerekse toplu iş sözleşmelerinde bir ve iki ay‘a kadar kısaltılabilmektedır. Genel olarak işçi bir aylık zaman zarfında işverene yönelik yazılı dilekçe vermek suretiyle hakkını aramalıdır. İşveren bu hakkını vermediği takdirde, yine bir aylık zaman zarfında iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Eğer iş mukavelesinde veya toplu iş sözleşmesinde bir aylık bir süre konulmuşsa, mesela işveren tarafından eksik ödenmiş olan maaş, bu zaman içerisinde işverenden talep edilip mahkemeye dava açılmadığı takdirde işçi bu hakkını kaybetmiş olur. İş ve sosyal hukukda 50 % oranda sakatlığı (Schwerbehinderung) olan veya 30 % sakatlığı olup ta iş kurumu tarafından 50 % sakat olan bir işçi ile eşit durumda olduğuna hükmedilen (Gleichstellung) kişilere normal durumda işverenin çıkış verme hakkı yoktur. Ne var ki işçinin bahsi geçen sakatlık durumunu işverenine bildirme mecburiyeti vardır. Şayet işçi işverenine bu bildiriyi yapmamışsa, kendisine çıkış verildiği an-

Te l.

dan itibaren en geç 3 hafta içerisinde işverenine veya iş mahkemesine bu bildiriyi iletmesi gerekmektedir. Genel eşit muamele yasasına (allgemeinen Gleichbehandlungsgesetz) göre tazminat davası açabilmek için 2 aylık zaman zarfında yazılı müracaat ve ondan sonraki 3 aylık zaman zarfında da dava açmak gerekmektedir. Federal izin yasasının (Bundesurlaubsgesetz) 7. maddesinin 3. bendi gereğince izinlerin hak edildiği yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. Bazı istisnai durumlarda ise bir sonraki senenin 31 Mart tarihine kadar uzamaktadır. Bu zaman zarfında kullanılmayan izin hakkı normalde yanmaktadır. Hamileler için, hamileliğin başlangıcından doğumdan 4 ay sonrasına kadar olan zaman zarfında Anneleri koruma yasasının (Mutterschutzgesetz) 9. Maddesi uyarınca çıkış verilmesi kanunen mutlak surette yasaktır. Ancak, bu hamilelikten haberi olmayan işveren tarafından kendisine çıkış verilen işçi, kendisine çıkış verildikten sonra 2 hafta içerisinde hamileliğini işverenine bildirmesi durumunda çıkışını iptal ettirebilir. Aksi takdirde anneyi koruma yasası devre dışı kalır. En önemli sürelerden biri de işveren tarafından verilen çıkışa karşı açılmasın icabeden davanın süresidir. Çıkış himayesi davası (Kündigungsschutzklage) adındaki bu dava, çıkış verildiği andan itibaren 3 hafta içinde açılması gerekmektedir. Aksi takdirde verilen çıkış haksız da olsa, işçi tüm haklarını kaybetmiş olur.

S o n 3 ayın maaşını işçisine ödemeyen işveren iflas ettiği takdirde işçi alamadığı maaşını iflas kasasından tahsil edebilir. Bunun için de işverenin iflasından sonra en geç 2 ay zarfında iflas kasasına (Insolvenzgeld) için müracaat etmesi gerekmektedir. İşçi için hayati önem arzeden bu süreler her zaman göz önünde bulundurulmalı, haklı iken zaman aşımından dolayı haksız duruma düşmemeye gayret etmelidir. Hepinize bol huzurlu günler dileğiyle…

Anwaltskanzlei

Çavdar & Kollegen Ibrahim Çavdar Avukat Keupstr. 126, 51063 Köln Tel: 0221 / 663 95 35 Fax: 0221 / 663 95 36

§

ra-cavdar@avukat-online.net

Dr. Ismail ALTINAY

Dahiliye - İnternist

Facharzt für Innere Medizin Praxis: Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach

Tel. 02161 - 26 271

02433 - 44 67 04 Adres: Ludovicistr. 18 a 41836 Hückelhoven

FIT

Açılış Saatleri: Hergün Pazartesi - Pazar : 11:30 - 22:00 Salı kapalı (Dienstag Ruhetag)

Service für Buchhaltung und Informationstechnologie

Dipl.-Kfm. Ibrahim Gügen

TUNA güvencesi ile özel hazırlanan Kuşbaşı Dönerin tadına baktınız mı?

Geschäftsführer

ÖPRÜ

Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich WERBEAGENTUR

Le zze ti n d u rağ ı, Ailenizin mek anı...

FINANZEN & IT

Tel.: Fax: Mobil: E-Mail:

+49 2181 820 93 23 +49 2181 820 88 22 +49 179 912 96 06 info@fit-buchhaltung.de www.fit-buchhaltung.de

ANGEBOTENE LEISTUNGEN ::: Buchen laufender Geschäftsvorfälle ::: Betriebswirtschaftliche Auswertung ::: Laufende Lohnabrechnung ::: Lohnsteueranmeldung ::: Mahnvorschlagsliste ::: IT-Dienstleistungen


KÜLTÜR / SANAT

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

15

ÇİNİ SANATI

Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. ÇİNİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular’ın 1071’de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekanlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. İlk Türk Çinileri Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır.

İznik Çinisi İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii’nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. 16. yy’da İznik’te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaşhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır. ÇİNİ NASIL YAPILIR? Çini yapımı hazırlanışı: Çini yapmak için ilk önce çini hamuru elde etmek gerekmektedir. Çini çamuru: Kaolin, tebeşir, kilmaya karıştırılarak hazırlanır. Ögütmek için değirmenlere verilir. Motor veya kol kuvveti ile sulu değirmenlerde iyice çalkalanırlar. Mayi, pütürsüz hale gelince ince bakır tel elekten süzülerek alınır. Daha sonra bez elekten geçirilir. Çini çamuru burada koyu boza kıvamında olur. Bu çamurun bir kısmı döküm atölyelerine gönderilerek burada kullanılırlar. Bir kısmı çinici tornasına (çark) göndermek için süspansiyon haldeki çamurun içine kuru alçı, tuğla parçaları atılır veya alçı tencerelerine konarak nemi büyük ölçüde düşürülür. Günümüzde bu işlem „Filter Pres” denilen makina tekniğinden faydalanılmakta ve çini çamuru istenilen nemde çıkarılmaktadır. İşlenecek hale gelen çini çamuru Çark, Kalıp, Pres atölyesine gönderilir. Çark atölyesinde ustalar yılların verdiği alışkanlık ve maharetle çamura istedikleri şekli verirler. Burada her şey ustanın tecrübesinde ve ustalığındadır. Kalıp atölyesine gelen çini çamurları

belirli kalıplar üzerine bastırılarak yayılır. Kalıp uçları dönen kalıba yaklaş-

Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. tırılarak şekil verdirilir. Pres atölyesine gidecek olanlar kurutma tünellerinden geçirilerek veya dışarıda bırakılarak kurutulurlar. Kuruyan çini çamuru kuru öğütücülere gönderilerek burada tekrar öğütülürler. Öğütülen hammadde nemlendirilerek hidrolik preslerde sıkıştırılıp basılarak plaka çini elde edilir. Daha beyaz ve çini yüzeyinin düzgün olması için astar çekilir. Bu işlem püskürtme tabancası veya fırça ile tatbik edilir. Astar çekildikten sonra kurutularak “birinci bisküvi pişirimi” denen fırınlamadan geçirilir. Bu fırınlama 930-950°C’de gerçekleştirilir. Fırından alınan çini ve seramiklerin bozuk ve çatlağı ayrılarak kalan parçaların tozdan arındırılması için temiz sert bir fırça ile fırçalanır ve kurutulur. Temizlenen parçalar üzerinde süsleme yapılacak ise; istenen motif ve kompozisyonlar ince kağıt üzerine çizilerek buralar bir iğne vasıtasıyle delinir. Mamülün üzerine konarak odun kömür tozu sürülür. Kömür tozu ile belirlenen yerler siyah boya ile çizilir. Çizme işlemini yapan fırça, özel olarak merkep kılından yapılır. Renklenecek yerler madeni boyalar ile boyanarak sırlama ünitesine gönderilir. Sırça ile iyice kaplanan çini ve seramikler 950°C’de fırında ısıtılır. Ateşhane kısmında, sıcaklık 1200-1250 °C civarında bulunur. Fırındaki özel rafların üzerine konan çinilerin olup olmadığını anlamak için çeşni deliği denilen özel deliklerden bakılır. Fırından çıkarılan çinilerin bozukları ayrılarak diğerleri ambalajlanır ve satışa sunulur.


8. Sayının ANA SPONSOR‘u

K APAK KO N USU

ASIRLAR ÖNCESİNDEN GELEN VE ÖN YARGILARI YIKAN MEKTUP

Güneş‘den yağan

PARAYI

Çatınızda toplayın!

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel. 02461 - 937 13 60 www.topsolar-nrw.de

SICAK SU

Kalorifer desteği

ELEKTRİK

KALİTELİ

SAĞLAM

YÜKSEK KAPASİTELİ

İslam dünyası, önyargılı Batılıların zannettiklerinin aksine bilime büyük önem vermiş ve katkıda bulunmuştur. Ortaçağ‘da Müslümanlar Tıpta muazzam ilerlemeler kaydettiler. Sadece Bağdat‘ın „İlim Evi“nde bütün İtalya manastırlarının toplamından fazla kâğıt ve belgelerden oluşan kitaplar vardı. Maragha Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyordu. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklamıştı. Emirin biri de, üstü kitap yüklü 30 devesini yanına almadan bir yerden bir yere gitmezmiş. Bu yazımız Stern dergisinin 2000 yılında çıkartmış olduğu özel sayısı, son 1000 yılın kronolojisini içeren eserden Almancadan Türkçeye çeviri yapılarak yorumsuz olarak aktarılmıştır. Mektup Haçlı seferleri devrine ait olup, bir İtalyan tarafından oğluna yazılmıştır. İşte o mektup: „Sevgili Oğlum! Kutsal topraklardaki Munaitira Kalesi‘nde yaşadığım o günü ömrüm boyunca unutmayacağım. Fransız şövalye kale kumandanı, biri Müslüman Arap, biri de yine Fransız olan iki doktoru, hastaları muayene ettirmek için

çağırtmıştı. Bacağında apsesi olan bir şövalyeyi ve ateşli hastalığı olan bir kadını önce Arap‘a gösterdiler. Bu doktor şövalye için, apsenin açılıp, iyileşmesine kadar duracak bir bandaj yapılması, kadına da bir diyet ve çok su içmesi tavsiyesinde bulundu.

ve GARANTİLİ Elektrik üretimi

Dergide ANA Sponsorluk: KÖPRÜ Dergisinde Siz de Ana Sponsor olmak isterseniz: reklam@yenikopru.de

Tercüme eden ve hazırlayan: Selim YILDIRIM


Ne de olsa Kudüs‘ü kılıç ve ateşle Fransız doktor araya girerek; „Bu adam muâyeneden anlamıyor“ dedi kurtararak, yücelerin yücesinin kudve şövalyeye dönüp; „Bir bacakla yaşa- retini ispatlamadık mı!?.. Aziz Pavmayı mı, yoksa iki bacakla ölmeyi mi lus; Bu dünyâdaki ilimlerin aptallık istersin?“ diye sordu. Korkuya kapılan olduğunu bize bildiren Tanrı değil şövalye de „Bir bacakla yaşamayı!“ ce- mi?‘ diye uyararak bizi teslimiyete ve vabını verdi. Bunun üzerine bacağı bir alçak gönüllülüğe dâvet etmiyor mu? kirişe yerleştirilerek, iki balta vuruşu Talebelerine karanlık manastırlarda ile kesildi. Bir insanın bu kadar âciz harfi harfine öğrettikleri kutsal kitabı bir şekilde bağırarak yakındığını haya- bize tercüme eden papazlarımızdır. Bu tımda duymamıştım. Kırılan kemikten yüzden bizde nerede ise kimse okumabeyaz bir sıvı akıyordu ve bacağı kesi- yazmayı bilmez. Kılıç sallamakta usta olan şövalyelerin çok azı benim gibi len şövalye iki saat sonra öldü. Bu doktor kadına dönerek, „Bu ka- mürekkepte tüy oynatabilirler. Oysa çölün evlatları ne kadar da rının beyninde kendisine âşık olan bir cin var. Saçlarını kesin!“ dedi. Kadının başka! „İlim isteyen ALLÂH‘a yalateşi daha da yükselince, kafa tası gö- varsın“ diye yazıyor kutsal kitapları rünürcesine başına „HAÇ“ şeklinde KUR‘ÂN‘da. Ve işte ilimlerini ve gübir yara açtı ve bu yaraya çiğ tuz süre- zel sanatlarını bu deryâ ile sulamışrek ovaladı. Zavallı kadın da aynı saat lar. Bütün bu ilimlerini Rumlardan ve içinde öldü. Bu manzara karşısında onların yazdıklarından tercüme ededehşete kapılan Arap doktor, Haçlıla- rek almış oldukları söylenmektedir. Görülüyor ki, bizim rın bu ilkel metotlarını izlerini kaybettiğimiz emirine haber vermek için, kaçarcasına Haçlı seferlerine Aristo‘nun yazılarını antik devrin dikaleden çıktı. katılan bir İtalyan‘ın ve ğer hazinelerini, bu O günden sonra, izlenimleri ve görinançsızlar sadece iyi bir Hıristiyan olaanlamakla kalmayıp, rak kendime sorma- düklerini yansıttığı bütün inançların anaya başladım; „Bizim mektup, tarihte sı olan felsefeyi, geoBatı tıbbımız bir işe yarar mı? Gerçek- Müslümanların tıpta metriyi, matematiği, ve müziği ten Tanrının hükmü ve diğer bilimler- astronomiyi en güzel şekli ile gelişmü, yoksa şarlatande ne kadar ileride tirmişler. lık mı? Şâyet öyle ise, Sadece Bağdat‘ın en iyi tıp metodları, olduğunu, Batılıların ‚İlim Evi‘nde bütün dünyânın bir tepsi da aksine ne kadar ge- İtalya manastırlarıgibi düz olması adına, neden Tanrının ride olduklarını orta- nın toplamında olduğu kadar kâğıt ve seçtiği bizlerde değil ya koyuyor belgelerden oluşan de, bu inançsızlarda? kitaplar var. Maragha Bizim doktorlarımız Müslümanların dedikleri gibi, gerçek- Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyor. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon ten canavar ve hilekâr mı?“ Venedikli baharat ve kumaş tüccar- 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklalarının yıllardır anlattıklarına göre, mış. Emirin biri de, üstü kitap yüklü kutsal toprakların kurtarıcısı bizler, 30 devesini yanına almadan bir yerden leş böceklerinin kapladığı etler yara- bir yere gitmezmiş. Onlarda en azınlarımız üzerine bastırılarak muâyene dan her orta dereceli âile okuma-yazedilip, pis samanlar üzerinde yatarak mayı ve yabancı rakamlarla hesap yapkronik hastalıklarımızdan kurtuluş mayı öğrenmişler. Hatta bizde ancak ümidi beklerken, Müslümanlar has- tarlada iş yapmaya yarayan orta yaşlı talarına muhteşem saraylarda banyo çocuklar bile seccadelerinde oturarak, ve su muâyeneleri uygulayarak bak- sûreleri okuyup, tahtalarına yazılar maktalar. Papazlarımız, „Onların çizmektedirler. Büyük câmilerin sütunları altında samuâyeneleri ve özellikle cerrahlık ‚ŞEYTAN İŞİ‘dir. Sizler Tanrının mu- kallı profesörler oturmakta ve isteyen cizelerine güvenin!“ diyerek bizleri ya- herkese ders vermekteler. Hattâ kadın tıştırmakta, duâ etme, el ile dokunma profesörler bile varmış... Tıpta ve özelve „Şeytan çıkartma“ gibi metotlar uy- likle bizde çok az değer verilen cerrâhî meselelerde Müslümanlar muazzam gulamaktalar. ilerlemeler kaydetmişler. Tıbbın baba-

K APAK KONUSU

K APAK KO N USU


18

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

sı sayılan Hipokrat‘ın adını hecelemeyi bile bilmeyen ve Avicenna‘nın (İbn-i Sînâ), Rhases‘in (er-Râzî), Hanâin‘in göz hastalıkları ilmini duymamış olan şövalye beylerimiz, gizlice düşmanların doktorlarını çağırtarak, kendilerini onlara muâyene ettirmektedirler. Halbuki Papaz Bernhard Clairvaux böyle yapanların en büyük cehennem cezalarına çarptırılacaklarını ve ruhlarının affedilmeyeceğini söylemişti.

K APAK KO N USU (İtalyan) şövalyelerin kumandanı Âsil Hügo bütün bunları bizzat kendi gözleri ile görmüş; „Onların doktorları bizim metotlarımızla dalga geçiyorlar. Peygamberleri alkolü yasakladığı halde, sargılarını sıcak şarap içine batırarak yarayı sarıyorlar. Böylece yaranın 5-6 günde iltihaplanmadan kapanarak iyileşmesini sağlıyorlar“ diyordu... Müslümanlar; „İncilerle çalışan, onların parlaklığını zedelememeye dikkat

Müslüman doktorların bir hastaya uyguladıkları „omurilik tedavisi Fakat paslı zırhların içindeki pireler etlerimizi kan akıncaya kadar kemirdiğinde, veyahut ishal olup o pis sıvı demir parçalarının aralarından akmaya başladığında, inançta en kuvvetli olanlarımız bile zaafa düşmektedirler. Elbette Kudüs bakımhanelerinde Tanrı adına iyi iş yapan Johanniter (Rodos Şövalyeleri) târikâtına ait ruhbanlarımız var. Yaralı bir şövalye onlara geldiğinde, kulaklarından kan fışkırsa bile önce istavroz (günah çıkartmaları) gerekiyor. Ve ancak ondan sonra kendisine yardım ediliyor. Veyahut da ruhunu teslim ettiriyorlar. Böylece hiç olmazsa Hıristiyanlığa lâyık bir şekilde ölüyorlarmış! Fakat, biz şövalyeler o tozlu gecelerde, diken gibi rahatsız karargâhlarımızda kıvranırken, serin kalelerde yumuşacık yataklarda, lüks banyolarda ve etraflarında harem kadınları bulunduğu hâlde yaşayan o ALLÂH âşıklarına bazen gıpta etmiyor değiliz. Keşke onların 30-40 deve üzerinde cepheden cepheye taşıdıkları o tertemiz bakımhânelerinden birisinde olabilse idim!.. Nasıl oluyor ki bizler bacağımızdaki bir çizikten dolayı sinekler gibi devrilip ölürken, Müslümanlar bu kadar sakatı yürür hâle, o kadar körü görür hâle getirebiliyorlar ve birçok ölü zannedilenlere hayat verebiliyorlar!? Bolonyalı

etmelidir“ diyor. Bu yüzden insan vücudu konusunda çok titizler. Halbuki savaşçıları ne de acımasız ve amansızdırlar. Âsil Hügo, Allah‘ın doktorlarının yaptıkları o inanılmaz ameliyatları görmüş ve anlatmaktadır; Ameliyata başlamadan ve bir bacak, kol kesmeden, kafayı yarmadan veyahut iltihapları vücuttan ayırmadan önce, haşhaş ve benzeri bitkilerin sıvılarına batırılmış bir süngeri hastanın burnuna tutarlarmış. İkinci bir doktor da, bütün ameliyat boyunca hastanın nabzını kontrol eder, bayıldığı zaman gereken ameliyat yapılırmış. Hem de sinirler ve damarlar kan çeşmesine dönmeyecek şekilde dikkatlice. Yine de kanama olacak olursa, gereken pansuman yapılıp, kedi bağırsağı ile titizce dikilirmiş. Gönül isterdi ki bizimkiler de Müslümanların bu bilgilerini kopyalasınlar. Fakat kiliseli babalarımız; „İnhonestum magistrum in medicina manu operi“ diyorlar. Yani „Eller ile veyahut âletlerle çalışmak bir doktorun şanına yakışmazmış“. Oysa Mısır‘da teknik tıp âletler ile kadınların doğumlarına yardım edenler bile varmış. Oğlum, bu işin böyle olması doğru mudur!?. Tıbbı Tanrı ile alay olarak görüyorsan, onların uzun zamandır uyuşturucularla yaptıkları deneylere ne dersin? Bazı kokuları bizler de kul-

lanırız. Yoksa kiliselerimiz soğuk ve boş kalırlardı. Ya şu Afrika‘daki muhteşem „Coffee“ ya da „Kahve“ hakkında ne demeli? Onun kavrulmuş taneleri kalp için yazılmakta, altın ve gümüş renkli haplar, İbn-i Sinâ tarafından kullanılmak için verilmektedir. Bazı uyuşturucuların Ambra, Cinnamon, Safran, Sandelholz, Kampfer, Tamarinde, Haşhaş ve Muskat gibi hoş isimleri var. Fakat bizde çok az tanınmaktadırlar. Onların „İbn-i Sinâ“ dedikleri BÜYÜK AVİCENNA, „KÂNUN“ adlı kitabında 760 çeşit uyuşturucu saymaktadır. Galen‘in de kullandığı bu zehirli maddeler limon, portakal ve incir kökleri ile karıştırılarak inceltilmekte ve böylece içilebilir hâle getirilmektedir. Belki bizim ülkemizdeki doktorlar bunları doğrulayabilirler, fakat öyle bir şey duydum ki, adeta sihir gibi; merkeplerin ve atların eyerlerinden kazıdıkları „küf mantarı“ndan (Schimmelpilz) ‚PENİCİLLUM‘ (Penisilin) ve „ASPERGİLLUS“ adında merhemler yapıyorlarmış. Tehlikeli iltihaplanmaların, fakirlerin bile ekmeğini bozan küf mantarları ile iyileştiğini düşünmenin büyü olacağına inanmıyorum. Müslümanlar biz Hıristiyanları aldatmak için 1001 Gece Masalları mı anlatıyorlar, yoksa onlara körü körüne güvenilebilir mi? Merak edip doktor ve şâir olan bir Şamlı ile dost oldum. Bana doktorasını Şam‘daki „NURİ HASTAHÂNESİ“nde yaptığını söyledi ve Müslümanların incisi olan hastahâneden bahsetti. Bu, temiz salonları, lüks banyoları ve hoş bahçeleri olan sarayın, Sultan Nureddin Zengî

Avrupalıların „Avicenna“ dedikleri İbn-i Sina


K APAK KO N USU tarafından, Hıristiyan bir Fransız asıllı kralın serbest bırakılması karşılığında verilen fidyelerden yaptırdığını söylemeyi de unutmadı. Mısırlı Kumandan El-Mansur da safra kesesinden rahatsızlandığında bu hastahânenin ilaçları ile tedavi edilmiş. Bunun üzerine; „Sultan olursam Kahire‘de bu hastahânelerin en büyüğünü ve modernini yaptıracağım“ diye yemin etmiş. Ve sözünde de durmuş. 1 milyon dirhem masrafa yaptırılan Mansur Hastahânesi‘nin inşası bittiğinde Sultan El-Mansur; „Bunu benim gibilere ve daha alttakilere, hükmedenlere ve hizmet edenlere, askerlere ve emirlere, büyüklere ve küçüklere, hürlere ve kölelere, erkeklere ve kadınlara bağışladım“ demiş. Müslüman dostum bana ayrıca şunları da söyledi; „Sadece halife ve sultanlar değil, zengin tüccarlar ve ünlü doktorlar da Hârun Reşid zamanından beri hastahâneler yaptırarak bağışlarda bulunuyorlar. Bunların içini de en güzel şekilde donatıp yataklar, banyolar, kütüphaneler, hasta odaları, ameliyathaneler ve toplantı salonları yaptırırlar. Bu hastahanelerde zengin-fakir herkes bedava muayene görürler. Yatmak, bakım, ilaçlar ve refâkat edilmesi de bedâva olup, hatta hastalığı iyileşip taburcu edilenlere yeni elbiseler alması ve rahatça iyileşmesi için bir miktar da para verilir. Şayet Bağdat, Kâhire, Şam gibi Müslüman şehirlerinde hastahâne arayacak olursan, burnunu takip etmen yeterlidir“ diyordu. Çünkü sadece bakım değil, aynı zamanda mutfağı da bir „Bey sofrası“ gibi mükemmeldir. Öyle ki; bir gün zengin bir İranlı Şam‘da gezerken bu kokuları alınca inleyerek Nûri-Hastahânesi‘nin başhekimine gitmiş. Muayenede bir şeyi olmadığı anlaşılmış. Fakat doktorun, ihtiyaten bir süre hastahanede tutularak börekler, kuzu eti, bademli tavuk, ballı çörek ve şerbetle bakılması talimatını vermesi onu çok sevindirmiş. 3 gün hastahanede kaldıktan sonra dok-

tor kendisine göz kırpıp; „3 günlük misafirperverlik kafidir. Sağlıcakla gidesin!“ diyerek göndermiş. Bütün bunları görmek için doktor ve şair dostumla Şam‘a gitmeyi çok isterdim. Fakat tam o sırada vatana dönmem için emir geldi ve gemilerimizle yola koyulduk. Sevgili oğlum!.. Bu üç senelik OrtaDoğu seyahatimden sonra size geri dönüyorum. Annene selâmlarımı bildir... „Not: Arap dostum vedalaşırken bana kütüphanesinden İbn-ül Cessar adındaki meslektaşına ait bir kitap hediye etti. Yazı Latince idi. Fakat böyle

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

19

bir eserin iyi bir Hıristiyan‘a yakışıpyakışmadığını bilemiyordum. Kitabın adı bile beni şüphelendirdi. Adam bizimle alay mı etmek istiyordu yoksa? Fakat deniz tutulmasına yakalanınca bu eseri açtım. Bütün denizcilerin yanında bulundurması gereken bu kitabın adı „Yoksullar İçin Seyahat Kitabı“ idi... Bu, bütün seyahat hastalıkları hakkında tavsiyelerle dolu bir el kitabı idi...“ Yaşlı Baban RİNALDO Dİ LUCCA (Kaynak; STERN-MİLLENİUM 1000-1999 / 50, 52 ve 53. sayfalar)

Yerel sesiniz, Yerel gücünüz


20

Köprü 8

SAĞ LI K

Nisan, Mayıs, Haziran

BEYİN TÜMÖRÜ BEYİN TÜMÖRÜ: Beyin tümörleri genellikle birincil ya da ikincil olarak sınıflandırılırlar ve bunlar (genellikle) vücudun herhangi bir yerinde başlayıp beyne metastaz yapanlar ve beyinde oluşanlardır. Beyin tümörleri kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yaparlar. Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncının artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör düzensiz bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkânı olmayan kafatası içerisinde beyin üzerine baskı yapmaya başlar. Tümör kötü huylu olduğu taktirde vücutta başka türlü hastalıklara da yol açabilir. Tümör ameliyat ile alınabileceği gibi, iyi huylu olduğu takdirde ışınla tedavi olunabilir. Beyin tümörü çeşitleri: İyi huylu tümörler: Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Bazen iyi huylu tümörlerin hepsi çıkartılamadığı takdirde bölgesel

ışın tedavisi uygulanabilir. Kötü huylu tümörler: Çok hızlı ürerler. Çamur kıvamındadırlar. Bu nedenle ameliyatla tamamen alınamazlar. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Vücudumuzdaki organlara yayılabilirler. Kötü huylu tümörleri de sınıflara ayırmak mümkündür. Belirtileri: 1. Baş ağrısı, 2. Epilepsi benzeri bayılmalar, 3. Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler, 4. Şiddetli kusmalar, 5. İlerlemiş dönemlerde (Beyinde yerleştiği yere göre) vücudun bazı bölgelerinde felç belirtileri, 6. Kişilik bozuklukları, bazı yetenekler de (hesap yapma yazı yazma gibi) bozulmalar, 7. Baş dönmesi, Teşhis: Beyin-Tomografisi (CT) ya da Beyin MR-Tomografisi (MRT) Tedavisi: Beyin tümörlerinin tedavisi cerrahidir. İster iyi huylu, ister kötü huylu olsun, tüm tümörler cerrahi olarak te-

davi edilirler. Ancak bazı durumlarda cerrahi tedavi uygulamak mümkün olmayabilir. Şayet tümör beynin çok hassas olan bazı hayati bölgelerine yerleşmişse bu bölgelere dokunmak hayati tehlike meydana getireceğinden dolayı tümör yerinde bırakılabilir. Bu durumda sadece ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulaması yapılabilir. Vücudun diğer bölümlerinde oluşan daha sonra beyine sıçrayan tümörlere, metastaz denilmektedir. Özellikle akciğer kanseri beyine yayılabilir ve kötü huylu tümörlerden dir. Cerrahi müdahale yapılsa bile sonuçlar hiç iyi değildir. Hatta bazı vakalarda birkaç tane odak halinde yayılma varsa cerrahi tedavi bile uygulanmaya bilir. Hasta kemoterapi ve ışın tedavisine alınır. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hayat dileğiyle...

Uzak Doğu‘dan gelen şifa kaynağı ZENCEFİL Genel olarak Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır. Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit „bitkisel“ şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde „zencefil bitkisi“; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)‘de ve mide bulantılarının teda-

vilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde (bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukça ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarına birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.

Son Olarak; zencefil asya‘da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifalı bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.


SAĞ LI K

AACHE

Fahrschule

ASLAN Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241 / 951 805 22 Fax: 0241 / 951 805 23 Mobil : 0177 / 50 55 444

N´da

A

MOTOR

B

ARABA

BE

mork

Araba + Rö

Büro Saatleri: Pazartesi - Perşembe: 12:00 - 19:00 Cuma: 12:00 - 17:00 Cumartesi: 10:00 - 13:00

E-Mail: AslanFahrschule@hotmail.com

21

romatizmal özelliklerindendir. Kanser ve Zencefil Zencefil bitkisi son zamanlarda kanserle savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılmaktadır. Dünyada azımsanmayacak sayıdaki bilim adamı zencefilin „kanserle ve buna benzer tehlikeli hastalıklarla“ savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılabileceğini kabul etmektedir. Zencefilin Vücuda Alınma Yöntemleri 1- Zencefil çaylarla birlikte alınabilir özellikle yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir. 2Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir. 3- Ayrıca çay, bal, zencefil karışımı da oldukça etkili bir tiryaktır. 4- Bunlardan farklı olarak zencefil „toz olarak“ 1 gramlık dozlarla doğrudan alınabilir(özellikle hamilelerde) 5- Zencefilin diğer bir alınma yöntemi de zencefilli yemek, pasta ve tatlılarla olmaktadır. NOT: Zencefilin yaş ve taze olarak alınması tavsiye edilen bir yöntemdir. Dozaj ve Yaşlara Göre Kullanım Miktarı Ne olmalıdır? !!!!Önemli NOT!!!! Zencefil her nekadar mucizevi bir bitki de olsa 2 yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Buna çok dikkat edilmelidir.

S Ü R OTE: Ü B E G N A R H NEUJA C ANGEBOTSPREISE der Klasse B (AUTO): Ü 30 ,Grundgebühr ğitim ayarlı E iz Bilgis im araçları ts e r c Ü • meni eğit rn yeni direksiyon eğit kanı • Mode im an Ehliyet e konuş • Türkç ısa süre içinde k e, • Tatild

75,- 1

Fahrstunden

25,- 29 ,-

Sonderfahrten

31,- 36 ,-

Prüfungsfahrt

100,- 119 ,-

Theorieprüfung

30,- 30 ,-

WERBEAGENTUR

YENİ

ları vardır zencefilin. Örnek Olaylarla Kullanım Alanları 1- Yolculuk sırasında bir çoğumuzu taşıtlar tutar ve aslında çok da hoş geçebilecek bir yolculuk bizim için tam bir kabusa dönüşür. İşte bunu zencefil sayesinde engelleyebiliriz. Şöyle ki, Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. 2- Ameliyattan kalkan hastalara verilen ilaçlar narkoz etkisini hafifletir, fakat bu ilaçların yan etkileri mevcuttur. Oysa zencefil bu ilaçlardan daha etkili bir bulantı bastırıcıdır. Ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile hazırlanan infüzyon oldukça faydalı sonuçlar verir. 3. Hamilelikte alınan günlük 1 gr. toz zencefil hamileliğin mide üzerindeki etkilerini büyük oranda iyileştirir ve hatta yok edebilir de. 4. Zencefilin soğuk algınlıklarında kullanıldığını daha önce söylemiştik. Bir fincan çay içerisine bir miktar bal karıştırılıp ardından bu karışımımız içerisine iki dilim taze zencefil kor ve az bir miktar beklendikten sonra bu karışımı içersek soğuk algınlığımız kısa sürede atlatılır. 5. Yemeklerde ve tatlılarda kullanılan zencefil zamanla romatizmal hastalıklara çok iyi gelmektedir. Zencefil bitkisine son yıllardaki talep patlamasının sebeplerinden birisi de bu anti-

Köprü 8

ÖPRÜ

Etken Maddeleri nelerdir? Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birisi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir (shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır. Kullanıldığı yerlerden bazıları. İştah açıcıdır, Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar, Mideyi düzenler, Mide bulantılarını giderir, Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir, Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar (colic), Solunum yollarını açar, kanın yapısını daha akışkan hale getirir (ki bu kalbin daha rahat çalışması demektir) Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir. Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır (oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur) Kalp ritminin düzene girmesini sağlar, özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır. Baş ağrılarını giderici özelliği vardır, Uykuyu rahatlatır, Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür, Bu ve buna benzer daha bir çok fayda-

Nisan, Mayıs, Haziran

K U R S U


22

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İL İL TÜR K İYE

Türkiye’nin en kalabalık 5. ili

[01]

ADANA

ADANA‘nın tarihi İlkçağda Adana, Anadolu‘yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus‘a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı‘nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy‘da Hitit Federasyonu‘na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova‘da kurulan Kue Krallığı‘na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy‘da Pers, M.Ö. 333‘te Büyük İskender’in egemenliğine girdi. İskender’in ölümünden (MÖ. 323) sonra da Selefkiler‘e bağlandı. M.Ö. 66‘da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen Adana, 704‘de Halife

Bizanslılar, Abbasiler‘in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan‘ın Malazgirt Zaferi‘ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular‘ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova‘ya Doğu‘dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana‘da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy‘ın ilk yarısında Memluklular‘ın eline geçen Çukurova‘ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352‘de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüreğiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana‘ydı. Ramazanoğulları‘nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim‘in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına

Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy‘da Adana Çukurova‘nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy‘da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır‘daki Tolunoğulları‘nın eline geçti.

katılan Adana‘yı 1608‘e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672‘de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy‘ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti‘ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu‘nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840)

Osmanlılar‘a geri verildi.1867‘deki idari düzenlemede vilayet oldu. 1886‘da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler‘in 1909‘daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye‘ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasın-

da 24 aralık 1918‘de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana‘yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921‘de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922‘de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana‘nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. ADANA’nın yöresel yemekleri Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bamya dolması, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, çingene kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı


İL İL TÜR K İYE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

23

Ağaca Bey isimli bir Türkmen ağası tarafından yaptırılmıştır. Tipik bir Selçuk mimari karakterini aksettiren kapısının, taş oyma motiflerinin ve cami ADANA’nın tarihi ve turistik yerleri içindeki minberinin büyük sanat deAdana ili tarihi ve tabii güzelliklerle ğeri vardır. Minaresinin süsleri dikkat doludur. çekecek güzelliktedir. ADANA’da bulunan kaleler Eski (Yağ) Cami ve Medresesi: AdaAdana’da çok sayıda tarihi kale varna merkezinde ve çarşı içindedir. dır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40“Yağ Camii” ismi ile de anılır. Rama50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur zanoğulları devrinde yaptırılmış olan olanları şunlardır: bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, Adana Kalesi: Abbasi Sultanı Halife caminin yanına bir de medrese ilave Harun Reşid tarafından, eskiden kalan ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptıyapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinrılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden ci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatıMısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa na 1501’de başlanmıştır. Bu cami yatarafından yıktırıldığı için bugün tepılmadan önce aynı yerde kilise vardı. mellerinin bir bölümü kalmıştır. Ulu Cami ve Medresesi: RamazanoEvliya Çelebi seyahatnamesinde; ğulları tarafından yapılan en büyük ve “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. meşhur bir camidir. Hala dimdik ayakYedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk tadır. Osmanlı devirde yapılan kaledevrinde tanin bir duvarı nehire Adana, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı güney orta dayanmış olup, diğer Anadolu’da bulunan 2.085.225 nüfusuyla Türkiye’deki mirat görmüşüç kenarı hendeklerle en kalabalık beşinci ildir. İin idarî merkezi, sakinlerinin tür. İnşaatına 1513’de başçevrilidir ve 7 burcu %76’sına ev sahipliği yapan Adana şehridir. İl, coğrafi lanmış ve inşavardır. ve ekonomik olarak Mersin, Osmaniye ve Hatay ile at 1541’de Piri (Kestanbol) Ayas Mehmed Paşa beraber Çukurova’nın bir parçasıdır. Kalesi: tarafından biCeyhan’ın 30 km tirilmiştir. SelCAMİLER uzağındadır. Yumurtalık ismiyle anıçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisilır. Kale ortaçağda yapılmıştır. Kanuni Hasan Ağa (Kethuda) Camii: Eski nin özelliklerini taşır. Sultan Süleyman Han 1536’da tamir caminin hemen arkasındadır. Planı, Diğer camiler: Evliya Çelebi, ettirmiş ve “Sahil Kulesi” ismi verilen Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Seyahatnamesi’nde, Adana’da irili bir kule ilave ettirmiştir. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zaufaklı 70 cami ve mescidin bulunduYılanlı Kale: Ceyhan’a 6 km manında Ramazanoğlu Halil Beyin ğunu yazmaktadır. Kemeraltı Camii uzaklıktadır. Halk arasında ismi kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ve Tahtalı Camii, Kadirli Hamidiye (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Or- ile azadlı köle Atike tarafından yap- Camii, Bahçe Agimbey Camii bunlartaçağda Haçlı seferleri esnasında ku- tırılmıştır (1501-1703). Klasik devir dandır. rulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene sütepe üzerindedir. TÜRBELER: ren camiin güney duvarında, 1671’de Anavarza Kalesi: Kozan’ın 22 km Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin Adana’da yer alan türbelerden bazıkuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda imzası vardır. ları şunlardır: Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 Akça Mescid: Adana il merkezinin senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Ramazanoğlu Türbesi: Ulu Caminin Sonra Ramazanoğulları’nın eline geç- en eski binası ve Adana’da bulunan bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed miştir. On dördüncü asırda kullanıl- en eski Türk eseridir. 1409 senesinde Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir.

maz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır. Toprak Kale: Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır. Kozan Kalesi: Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır. Cem Kalesi: Ortaçağdan kalmadır. Cem kale ismi sonradan verilmiştir. Roma çağı kalıntıları vardır. Kadirli yakınındadır.


24

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır. Şehid Duran Mezarı: Adana’nın kurtuluşunda Fransızlar’a karşı ilk verilen şehidin bulunduğu mezardır. Sed boyundadır. Ağcabey Kümbeti: Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. HANLAR VE ÇARŞILAR Gön Hanı: 1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir. Tuz Hanı: Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır. Havraniye (Misis) Kervansarayı: Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır. Kurt Kulağı Kervansarayı: Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Soluhan Kervansarayı: Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır. HAMAMLAR Çarşı Hamamı: Adana hamamlarının en eski ve en büyüğüdür. 1529’da Ramazanoğullarından Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tamir gören hamam, 1945’de restore edilmiştir. Irmak (Yalı) Hamamı: Eski Roma

hamamı üzerine Ramazanoğullarından Halil Bey, 1494’te yaptırmıştır. Seyhan Nehri kıyısında olup, suyunu buradan alır. Mestan Hamamı: 1682’de Ramazanoğullarından Mestanzade Hacı Mahmud Ağa tarafından Mestanzade Camii’nin bir vakfı olarak yaptırılmıştır. Yeni Hamam: 1720’de Musahalıoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Diğer hamamlara benzemektedir. Diğer tarihi ve turistik yerlerden bazıları da şunlardır: Taş Köprü: Seyhan Nehri üzerindeki şehrin iki yakasını birleştiren taş köprü, Romalılardan kalmadır. 3.10 m yüksekliğinde 13 m genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmıştır. On yedinci asırda esaslı bir tamir görmüştür. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana valisine taşköprünün tamiri için ferman göndermiştir. 1847’de ise, Sultan Abdülmecid Han tamir ettirdi. Günümüzde yirmi bir gözden sadece on dördü kalmıştır. Adana’nın sembolü olan kule, 1882’de Adana valisi Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma şeklinde olup, 32 m yüksekliğindedir. Şehrin merkezinde olan kule, şehrin Fransız işgalinden kurtulmasında, genç kızların işlediği Türk bayrağının asılması ile bayrağa gönderlik etti. Adana Bölge Müzesi: Kuruköprü semtindeki Rum kilisesinde, bir düzenleme neticesinde açılmıştır. Müzede 69 sikke, 2950 arkeolojik değeri olan eser, beş bin etnografik değeri olan eser, 3500 mühür, Osmanlı devrine ait 346 mahkeme kararı bulunmaktadır.

Misis Mozaik Müzesi: Adana’ya 20 km uzaklıkta ve Seyhan Irmağı kenarındadır. Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eser vardır. Ayrıca dördüncü asırdan kalma bir kiliseden çıkarılan mozaikler burada saklanmaktadır. Gastabala (Hieropolis): Osmaniye’nin 12 km kuzeyindedir. Hitit ve Asurlulardan kalma tarihi bir şehirdir. Şar (Comana): Tufanbeyli’nin 20 km kuzeyindedir. Hitit, Roma ve Bizans devrinde önemli bir yerleşme merkezi idi. Hitit anıtı ile meşhurdur. KAPLICALARI Adana il sınırları içinde yedi kaplıca vardır. Bu kaplıcalar değişik hastalıklara iyi gelmektedir. Haruniye kükürtlü kaplıcaları cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelir. Kurttepe, Alihocalı, Misis ve Kodes içmeleri mide ve barsak hastalıklarına faydalıdır. Osmaniye yakınlarındaki Gebeli içmesinin suyu idrar söktürücü olarak bilinir. Tahtalıköy Kükürtlü Kaynağı cilt hastalıklarına ve isiliğe iyi gelir. MESİRE YERLERİ Adana’nın zengin doğal güzellikleri vardır. Seyhan Barajı ve Sarıçam Koruluğu özellikle şehir merkezinin dinlenme yeridir. Kapız, il merkezinden 35 km uzaklıkta eşsiz güzellikleri ile tanınan bir yerdir. Çakıt Suyu, çam ormanları ve dağ dorukları Kapız’a ayrı bir güzellik verir. Aslantaş piknik yeri ve Karatepe milli parkı, Adana merkezine 122 km’dir. Burada bulunan açık


Nisan, Mayıs, Haziran

YAYLALAR Adananın yazı sıcak ve bunaltıcı olur. Halkın bir kısmı yaz aylarında yaylalara çıkarlar. Yaylalar yemyeşil ve serindir. Başlıca yaylaları Pozantı, Nemrun, Zorkun, Horzum ve Börücek’tir. Nemrun Yaylası çok güzel manzaralıdır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Adana için şunları yazar: Ramazanoğulları Camii, dört büyük

WERBEAGENTUR

nümüze kadar gelmiştir. Kadirli: Tarihi bir şehirdir. Kiliseden camiye çevrilen Ala Cami, ortaçağ yapısı Cem Kalesi ile Roma çağına ait kaya kabartmaları en meşhurlarıdır. Sirkeli Kabartması: Adana-Ceyhan karayolunun 45’inci kilometresindedir. Hitit krallarından Muvattalish’in kayalar üzerine işlenen dev bir tasviridir. M.Ö. 1200 senesinde yapılmıştır.

sütun üzerine oturan yüksek kubbeli olarak yapılmıştı. Kubbenin tepesindeki alemin parlaklığından gözler kamaşır. Caminin içi, dışı tamamen çinidir. Mihrap ve minberini tarif etmek güçtür. İçerisinde çok değerli avize ve kandiller vardır. Müezzin mahfeli, ince sütunlar üzerinde oturtulmuş bir köşk gibidir. Avlusu küçük, renkli taşlarla döşenmiştir. Avlunun çevresinde yirmi üç sütuna oturan yirmi kubbeli ve halılarla döşeli bir sofa bulunmaktadır. Caminin sol yönünde, kurşun örtülü bir kubbe içinde Ramazanoğlu gömülüdür. Evliya Çelebi, Adana’da ayrıca küçüklü-büyüklü 70 cami ve mescidin bulunduğunu söyler. Onun ifadesine göre Adana’da 8700 ev ve konak vardır (Yaklaşık olarak 40-45 bin nüfus). O devir için Adana, Anadolu’nun en büyük şehirleri arasında sayılır. Osmanlı Devletinin eyalet merkezlerinden biridir. Evliya Çelebi şöyle devam etmektedir: “Bilginleri çoktur. Halkı ehl-i sünnettir. Bir dar’ül kurra, üç dar’ül-hadis, kırk çocuk mektebi vardır. İki hamamı olup, biri yalı tarafında Paşa Hamamı, diğeri çarşı içerisinde Eski Hamamdır. On yedi han vardır. Çarşı içerisindeki Ramazanoğlu Hanı, yüz yirmi odalıdır. Etrafındaki üç yüz altmış dükkan dahi Ramazanoğlu yapısıdır. Ayrıca şehir içerisinde yüz otuz dükkan ve kale gibi büyük bir bedesteni vardır. Bunlar da Ramazanoğulları devrine aittir. Şehir, nehirden yüksek olduğundan dolaplar vasıtası ile alınan sular, şehre taksim edilir.

ÖPRÜ

hava Hitit Müzesi, çevrenin tabii güzelliğini tarih ile birleştirmektedir. Anavarza: Ceyhan civarında eski çağların önemli bir şehridir. M.Ö. 6. asırda kurulmuştur. Asur, Roma, Bizans, Müslüman-Arap ve Türk devirlerine ait eserlerce zengindir. Kale, su kemerleri, anfi tiyatro, mozaikleri ve stadyum kalıntıları meşhurdur. Arkadius devrinde Kilikya’nın Tarsus’tan sonra ikinci büyük şehri idi. M.S. 526’da çok şiddetli zelzele ile yıkıldı. Justinaus, şehri yeniden yaptırdı. Halife Harun Reşid devrinde şehir Müslümanların eline geçti. Sonra Ramazanoğullarına ve 1516’da Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devletine katıldı. Karatepe: Adana’nın 120 km kuzey doğusundadır. Hitit kralı Asitavandes tarafından M.Ö. 4. asırda kurulmuştur. Kale, kral evleri, heykel ve yazıları gü-

25

Köprü 8


26

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

ÇOCUK KULÜBÜ

0157/724 576 11 E-Mail:moda@istanbul-moda.de

DAMEN -BEKLEIDUNG -SCHUHE -ACCESSOIRES -TASCHEN TESETTÜR GIYIM

GENERAL MOTORS Iki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu : - Neden selam verdin? -Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu... İNSAN KILÇIĞI Yeni erler eğitim görüyordu. Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu. Er gayet bilmiş bir eda ile: - İnsan kılçığıdır komutanım, dedi...

PAŞA İLE GENEREAL Astsubay, acemi erlere ilk dersini verirken sordu : - Paşayla general arasında ne fark vardır? Memo ayağa kalkıp cevap verdi : - Paşa yaşlıdır, şişmandır, babadır, izin çoktir. General gençtir, zayiftir, serttir, nöbet çoktir!..

VATAN TOPRAĞI Karavana saatinde askerlerden bazıları, yemeklerin içinden taş ve kum çıktığı için şikayette bulunurlar. Komutan kızar ve: - Kesin lan! buraya ziyafet için değil, vatanı korumak için geldiniz. Bunun üzerine askarlerin arasından bir ses yükselir : - Vatan toprağını da yemeye gelmedik... UZMAN Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormus ve arkadasları

buna çok hayret ediyorlarmış. Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış ve: - Söyle bakalim benim boyumunölçüsü kaç? Diye sormuş. Asker asağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve : - 1.75 efendim, demiş. Komutan hayretler içinde kalmış ve: - Doğru, peki nasıl bildin? Demiş. Asker : - Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım...


ÇOCUK KULÜBÜ

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

27


28

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ R E H BE R İ

KÖPRÜ- İŞ REHBERİ Alım / Satım Hasan´s An&Verkauf Josef-Schregel-Str. 50 52349 Düren Tel: 02421-29 16 90 Ceylan 24 Feldstr. 271 45701 Herten Tel: 0177-313 85 06 Ceylan 24 Bochumer Str. 156 45661 Recklinghausen Tel: 02361-95 01 44 SAS Germany Im Timpen 6 45711 Datteln Tel: 02363-567 62 62 Anahtarcı Çıtak Schlüsseldienst Hückelhoven Tel.: 02433-857 52 Avukat Av. İbrahim Çavdar Keupstr. 126 51063 Köln Tel.:0221- 663 95 35 Av. Kaya Erdemir Wilhelmstr. 54 52070 Aachen Tel: 0241- 60 20 94 Berberler Çağdaş GmbH Königsheide 38 44536 Lünen Tel.: 0231- 728 78 06 Star Herrensalon Auf der Mühle 2 52222 Stolberg Olympia Herren Salon Neue Jülicher Str. 30 52353 Düren Tel: 02421-69 25 65 M&C Hairdesign Mokwastr. 105, 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-92 81 04 Haarstudio Fehmi Bahnhofstr. 40 52477 Alsdorf Tel.: 02404- 67 89 39 Doktorlar Dr. İsmail Altınay (İnternist) Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 262 71 Dr. Bünyamin Başıbüyük Erzbergerstr. 115 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 48 00 95 Dr. med. Ayten ImrenÖzden Waltroper Str. 53 44536 Lünen Tel.: 0231- 87 50 50

Dr. (B) Nur BAYSAL (Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı) Rathausplatz 1 52531 Übach - Palenberg Tel.: 02451 / 4042 + 4043 Düğün Salonu Stadthalle Stolberg Olof-Palme-Friedensplatz 52222 Stolberg Ehliyet Okulu Fahrschule Fahrschule Aslan Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241- 951 805 22 Fahrschule Kaya Übacher Weg 95 52477 Alsdorf Tel: 02404- 551 62 60 Fahrschule Diler Neue Jülicher Str. 26B 52353 Düren Tel: 02421- 40 83 60 Elektronik Eşya TeleringCenter Parkhofstr. 95 41836 Hückelhoven Tel.: 02433- 18 49 Emlakçılar Caner Immobilien Am Wehrhahn 41 40211 Düsseldorf Tel: 0211- 30 29 43 68 Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 0157-76 37 77 77 Fırın Ayyıldız Bäckerei Preußenstr. 18 44532 Lünen Tel: 02306-94 33 77 Bäckerei & Cafe Baris Reyplatz 8 52499 Baesweiler Tel: 02401-602278 Gelinlik satanlar Divatilla Salmstr. 5-7 52222 Stolberg Tel: 02402- 76 84 38 Weisse Rose Modehaus Übacher Weg 43 52477 Alsdorf Tel: 02404- 92 92 18 Zehra Brautmoden Adalbertsteinweg 271-273 52066 Aachen Tel: 0241- 400 14 80 Giyim

Mode Altın Salmstr. 18 52222 Stolberg Tel: 02402- 867 50 82 Hafize Ziber Feldstr. 218a 45701 Herten Tel: 02366- 18 14 888 Änderunsschneiderei ÇİFTÇİ Parkhofstr. 105 41806 Hückelhoven Tel.: 02433-2380 İnci Mode Weissenburgerstr. 1 52066 Aachen İstanbul Moda Adalbertsteinweg 58 52070 Aachen Sultan Mode Martin-Luther-Str. 4 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 95 19 78 Beyza Boutique Ludovicistr. 18A 41836 Hückelhoven Tel: 0163- 963 06 29 Güvenlik CK Security Pfarrer-AppelrathStr. 13 52249 Eschweiler Tel: 02403- 50 40 115 Live Security Benzstr. 1 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 458 68 30 İnşaat ve Bahçe Bauelemente Yildirim Kapi ve Pencere • Stolberg Tel: 0179- 471 23 57 Akiz Ramen&Deuren Kapi ve Pencere Tel: 0032- 488469187 GfG mbH Planung-Bauunternehmung Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461-9371360 Metallbau Yamaner Immenweg 33 52511 Geilenkirchen Tel: 02451-4826995 Karakas Fensterbau Josef-Schregel-Str. 45 52349 Düren Tel: 02421-3061257 Bahçe Toprakları Şahin Transport Tel: 0160-1514793 Ada Betonzaun Beton Bahçe Çitleri 52222 Stolberg Tel: 02402-1022727 Kuyumcu

Has Kuyumcu Münster Str. 37 44145 Dortmund Tel: 0231- 981 26 56 Jasmin Juwelier Josef-Schregel-Str. 19 52349 Düren Tel: 02421- 132 62 Juwelier Istanbul Adalbertsteinweg 233A 52066 Aachen Tel: 0241-502545 Juwelier Tugan Solinger Str. 36-38 40764 Langenfeld Tel: 02173-684640 Lokantalar Ailem Pastanesi Elsassplatz 10 52068 Aachen Tel: 0241-46311698 Çamlıca Döner Jakobastr. 93 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444483 Çiğköftem Münsterstr. 35 44145 Dortmund Tel: 0231- 330 392 48 İstanbul Döner & Pizzeria Kaiserstr. 56 52146 Würselen Tel: 02405- 42 06 27 Saray Kebap Salmstr. 47 52222 Stolberg Tel: 02402-29544 Tuna Kebaphaus & Pizzeria Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.:02433-446704 Tuna Restaurant Vogelsangerstr. 292 50825 Köln Tel: 0221-50055239 Yeni Han Kückstr. 58 52499 Baesweiler Tel: 02401-895577 Yüksel Restaurant Mallinckrodtstr. 32 44145 Dortmund Tel: 0231- 83 83 39 Medya Medyator Mustafa Güleç Tanıtım ve Reklam Filmleri Tel: 0176-61101464 www.medyator.de Marketler Ankara Süpermarket Im Schellenkai 53 44329 Dortmund Tel: 0231- 89 707

ASA Supermarkt Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 Anadolu Market Hauptstr. 60 52499 BaesweilerSetterich Tel: 0176 - 24 20 70 27 Azim Market Frauenrather Str. 10b 52457 Aldenhoven Tel: 02464-9798102 Birlik Market Hompeschstr. 2 52249 Eschweiler Tel: 02403-32712 Efe Market Adalbertsteinweg 23-25 52070 Aachen Frischmarkt ANIL Ottostr. 35 44536 Lünen Tel: 0231- 877 01 97 Güneş Market Parkhofstr. 96, Hückelhoven Tlf.: 0177-6154264 Halk Pazarı Lilienthal Str. 70 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 29 58 Hilal Market Ludovicistr. 3 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444875 Huzur Supermarkt Bierweider Str. 20 52222 Stolberg Tel: 02402-9749940 Lebensmittel Uzun Salmstr. 14 52222 Stolberg Tel.:02402-84814 Mevlana Süpermarket Salmstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-9022034 Neco Market Bahnhofstr. 28 52477 Alsdorf Tel: 02404- 821 51 Yenice Market Neusser Str. 51 41065 Mönchengladbach Tel.:0163/3320061 Yenice Market Von Dechenstr. 3, 41836 Hückelhoven Tel.: 01577-3748480 Yenice Market Luisenstr. 72 52477 Alsdorf Zafer Lebensmittel Bergstr. 3-5 44339 Dortmund Tel.: 0231- 80 71 87 Mobilyacılar

Diva Halı Eschweilerstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-7096948 Canapella home & lifestyle Hotline: 02432- 96 39 888 www.canapella.com Möbel Royal Breslauer Str. 35 52068 Aachen Tel: 0241- 559 10 80 Muhasebe ALV Beratungsstelle Bahnhofsplatz 20 52477 Alsdorf Tel: 02404-26284 FIT Finanzen & IT Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich Tel: 02181-8209323 Fidevs Kırsolak -Lohnsteuerhilfeverein52223 Stolberg Tel: 02402-9976957 Nakliyat SAHİN Transporte Salmstr. 23a 52222 Stolberg Tel: 0160-1514793 Oto Galeri Auto Yunus Tel: 0176-22352852 Auto- Fey Jakobshöhe 6 41066 Mönchengladbach Tel: 02161-5763750 Auto Nuhrgolf Neussener Str. 22 52146 Würselen Tel: 0177-7476017 Autohaus Diker Rheinstr. 14 41836 Hückelhoven Tel: 02433-938034 Oto Yedek Parça ve Tamirhane Autoteile Turan Linnicher Str. 109 52477 Alsdorf Tel: 02404-25945 AS-MB GmbH Otto-Hahn-Str. 7 50181 Bedburg Tel: 02272-9993527 Kfz-Werkstatt Deniz Lagerstr. 3 • 52351 Düren Tel: 02421-2099535 Özer GmbH Mengeder Str. 78 44536 Lünen Tel: 0221-6905890 Tuna Autoteile Am Grossen Rad 19 52222 Stolberg Tel: 02402-84484


İŞ R E H BE R İ Reklam Ajansı Ender GmbH Melatener Weg 18 50825 Köln Tel: 0221-6905890 KÖPRÜ Werbeagentur Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 63 Sachverständiger Nuri Taskingül Adalbertsteinweg 266 52066 Aachen Tel: 0241-5659139 Seyahat acentası Balcı Reisen Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-452833

Econom GmbH Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 Glückauf Reisen Langenbochemer Str. 204a 45701 Herten Tel: 02366- 58 51 90 Koc Reisebüro Alte Turmstr. 5A 52457 Aldenhoven Tel: 02464-905630 Ölmez Reisen Aachener Str. 239 52499 Baesweiler Tel: 02401-6939275

ÖPRÜ

Paradies Tours Yavuz Josef-Schregel-Str. 25 52349 Düren Tel: 02421-45308 Paradies Tours Yavuz Bahnhofsplatz 22 52477 Alsdorf Tel: 02404-919450 Reisebasar Ost Elsassstr. 32 52068 Aachen Tel: 0241-532595 Reisebüro Bahar Jodef-Schregel-Str. 47 52349 Düren Tel: 02421-409550 Reisebüro Cengiz Bahnhofstr. 43A 52477 Alsdorf Tel: 02404-912566

Nisan, Mayıs, Haziran

Ufuk Travel Center Huchkarder Str. 354 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 16 25 Ufuk Travel Center Mallinckrodtstr. 29 44145 Dortmund Tel: 0231- 81 27 38 Yıldız Reisebüro ! ! ! YENI ADRES ! ! ! Salmstr. 9 52222 Stolberg Tel: 02402- 22 571 Sigortacılar Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 01577-6377777

Econom Sigorta Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 www.econom.de Taşımacılık Kolay Reisen Berliner Str. 33 A 52351 Düren Tel: 02421-972506 Taxi Kaiser Düren Tel: 02421-980800 Telefoncu Artel Telecom Salmstr. 24 52222 Stolberg Tel: 02402-7095616

Köprü 8

V-cOmm24 Salmstr. 28 52222 Stolberg Tel: 02402-1020403 Artel Telecom Elsassstr. 22 52068 Aachen Tel: 0241-9979855 Tesisat GfG- mbH Gesellschaft für Gebäudetechnik Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 60

YENİ KAYIT! rehber@yenikopru.de

DAĞITIM NOKTALARI:

AACHEN ve çevresi:

KÖLN ve çevresi:

REMSCHEID ve çevresi:

LÜNEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

ESSEN ve çevresi:

RECKLINGHAUSEN ve çevresi:

DORTMUND ve çevresi:

Exklusive Badartikel

w w w. e v o n e . o r g

info@evone.org

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich Fon: +49 2461 937 13 60

HÜCKELHOVEN ve çevresi:

ÖPRÜ

29

SULTAN Market Hövelstr. 67 45326 ESSEN Mönchengladbach ve çevresi:

Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 ALSDORF ve çevresi:

Duisburg ve çevresi:

TEMSİLCİLER:

AACHEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

KÖLN, BONN, BERGHEİM, LEVERKUSEN, WUPPERTAL

Mustafa YILDIRIM

Semih ÖZBAY

Hasan ŞAHİN

Tel: 0177 / 56 88 938

Tel: 0178 / 811 46 74

Tel: 02461 / 937 13 63

m.yıldırım@yenikopru.de

s.ozbay@yenikopru.de

h.sahin@yenikopru.de

DUİSBURG, DÜSSELDORF, OBERHAUSEN, ESSEN

DORTMUND, BOCHUM, LÜNEN, RECKLİNGHAUSEN

MÖNCHENGLADBACH, NEUSS, KREFELD, HEİNSBERG

Mesut ŞİŞMAN

Mustafa SARI

Mehmet TOPAL

Tel: 0163 / 455 37 17

Tel: 0163 / 676 71 00

Tel: 0157 / 89 30 18 87

m.sisman@yenikopru.de

m.sari@yenikopru.de

m.topal@yenikopru.de

BÖLGE TEMSİLCİLERİ ARANMAKTADIR NRW Eyaletinde KÖPRÜ dergisi bünyesinde ek iş olarak dergimizi temsil edecek Bay/Bayan elemanlar arıyoruz.

Müracaat: 02461 / 937 13 63 veya info@yenikopru.de


Vogelsanger Str. 292 50825 Köln Tel: 0221 - 500 55 239


KALİTELİ

Güneşten yağan

SAĞLAM

PARAYI

YÜKSEK KAPASİTELİ ve GARANTİLİ

Çatınızda toplayın!

%70‘e varan enerji tasarrufu

Quelle: co2online gGmbH

3 yıl‘da kendini öder *

* ısıtılan alan durumuna göre

*

ELEKTRİK

SICAK SU

Elektrik üretimi

Kalorifer desteği

Doğru bilgi ve uygun proje

Alman D evl eti o n ayl ı

Devlet teşvikleri sağlamak

Kaliteli malzeme ve işcilik

www. topsolar-nrw.de info@topsolar-nrw.de

Düzgün ve hızlı servis

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel: 02461 / 937 POST okurlarına ÖZEL! 13 60

L KÖPRÜ ÖZE

%10 indirim

E xk lusive B ad ar t i kel

w w w. e v o n e . d e

• JAKUZİLER • DUŞAKABİNLER • SAUNALAR • LAVABO TAKIMLARI

info@evone.de


ÖPRÜ Kostenlos / Parasız!

Yıl:3,Sayı: 8 , Nisan, Mayıs, Haziran 2012

8. Sayının ANA SPONSORU

Bölgenin en iyisi

ADANA [01]

İş Hukuku

Beyin Tümörü

Enerji vergisi


ÖPRÜ Kostenlos / Parasız!

Yıl:3,Sayı: 8 , Nisan, Mayıs, Haziran 2012

8. Sayının ANA SPONSORU

Bölgenin en iyisi

ADANA [01]

İş Hukuku

Beyin Tümörü

Enerji vergisi


mteleri...

WERBEAGENTUR

700 * başlayan fiyatlarla

ÜCRETSİZ Bilgilendirme ve Planlama Size Uygun Proje ve Ücretlendirme

ab

*

2 YIL GARANTİ ÜCRETSİZ 2 YIL Servis

BİZİ AR

!!! KÖPRÜ ÖZEL

** Abbildungen Ähnlich

4 lü komple Sistem

**

EYİN!

R VERM N KARA

AMADA

Müşteri memnuniyeti Kaliteli Malzeme Sağlam İşcilik Satış sonrası Hizmet

www.live-security.de

KAMPANYA

Benzstr. 1 41836 Hückelhoven

a Iphone ve Android Türkiye ve tüm Dünyad e imkanı Cep Telefonundan izlem

Mobil: 0172 - 90 54 200 0152 - 03 58 58 58

Tel. 02433 - 458 68 30

Fax 02433 - 458 68 32

info@live-security.de

ÖPRÜ

Siste Live Security; Güvenlik


ÖPRÜ IMPRESSUM/KÜNYE Sahibi: KÖPRÜ Werbeagentur UG

Nisan, Mayıs, Haziran

Editör‘den

Köprü 8

Hasan ŞAHİN

BAHARA MERHABA DERKEN

(haftungsbeschränkt)

Dizgi ve Grafik Tasarım: KÖPRÜ Werbeagentur UG Posta Adresi: Dürener Straße 17a 52428 Jülich Telefon: 02461- 937 13 63 Fax: 02461- 937 13 61 İlanlarınız için: BÖLGE Temsilcileri bakınız: Sayfa 29 e-mail: info@yenikopru.de Yayın Kurulu: Hasan ŞAHİN, Mustafa YILDIRIM, Av. İbrahim ÇAVDAR, Dipl. Kfm. İbrahim GÜGEN, Ahmet TOLUNALP, Dr. İsmail ALTINAY KÖPRÜ Dergisinin bütün yayın hakkı KÖPRÜ Werbeagentur UG‘ye aittir. Yazılardan yazarlar sorumludur. Website: www.köprü.de Email: info@yenikopru.de Dergimizin değeri 3,00 Euro‘dur. Şu anda parasız dağıtılmaktadır. ABONELİK Düzenli abone olmak isteyenler, posta ve işlem parası olarak yıllık 5,00 Euro ödedikleri takdirde dergimiz evlerine gönderilecektir. Abone olmak isteyenlerin abone@yenikopru.de adresine email ile bilgilerini göndermesi gerekmektedir. Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. İzinsiz alıntı yapılamaz. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verenlere aittir.

DERGİMİZİN HİTAP ETTİĞİ ŞEHİRLER Başlangıçta Köln, Aachen, Düren, Mönchengladbach ve çevresine hitap eden dergimiz, şu anda NRW çapında diğer büyük şehirlerde de dağıtılmaktadır ve hizmet ağını gittikçe genişletmektedir.

S e v g i l i ok uy uc u l a r, Su g ibi a k ıp g id en z a m a n iç i nd e i n i ş ler, ç ı k ı ş l a r, a c ı l a r, t at l ı l a r, hü z ü n ler ve s e v i nç ler he p bi r a hen k iç i nd e s e y re d er g id er. Gü z e l i g ü z e l k ı l a n, ç i rk i n i n s e v i m si z l i ğ id i r. Bi r k ı ş me v si m i n i ger id e bı r a k m ı ş ol m a k , merh a b a d e d i ğ i m i z b a h a r ı d a h a bi r t at l ı d a h a bi r s e v i m l i h a le ge t i r me k t e d i r. Hay at ı n bu du rdu r u l a m ay a n a k ı ş ı , ay n ı z a m a nd a yen i l i k ve t e k a mü lü d e b er a b er i nd e ge t i r me k t e d i r. 3 ayd a bi r y ay ı n l a nd ı ğ ı h a ld e 8 . S ay ı s ı n a u l a ş a n D er g i n i z KÖPRÜ d e bu t e k a mü lü y a ş a m a n ı n z e v k i n i t at m a k t a d ı r. A r t ı k d a h a em i n a d ı m l a rl a i lerleme k t e , d a h a s a ğ l a m yere b a sm a k t a ve d a h a ç ok t a n ı n m a k t a d ı r. G e l i nen nok t ay ı ye t erl i bu l m a k ş üphe si z mü m k ü n d e ğ i ld i r, f a k at a r t ı k KÖPRÜ D er g i si iç i n k ı ş dönem ler i n i n ger id e k a ld ı ğ ı , b a h a r ç iç e k ler i n i n a ç m ay a b a ş l a d ı ğ ı d a s e v i nd i r ic i bi r gerç e k t i r. „Üç ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ yer i ne „ Ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ ol a r a k ok uy uc u k a r ş ı ş ı n a ç ı k m a z a m a n ı d a i n ş a a l l a h u z a k d e ğ i ld i r. Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e oldu ğ u mu z bu 3 ay l ı k z a m a n d i l i m i nd e m a d d i b a h a r ı y a ş a d ı ğ ı m ı z g ibi, h ay at ı m ı z ı n m a ne v i b a h a rl a r ı nd a n ol a n üç ay l a r ı d a id r a k e t m i ş ol a c a ğ ı z . 2 2 M ay ı s 2 012 S a l ı g ü nü mü b a re k R e c e p ay ı n ı n 1. Gü nü nü id r a k e d e c e ğ i z . Bu nu 2 4 M ay ı s 2 012 Per ş emb e g ü nü id r a k e d e c e ğ i m i z R e ğ a ib k a nd i l i t a k ip e d e c e k . 16 Ha z i r a n 2 012 Cu m a r t e si g ü nü a k ş a m ı nd a M i r a ç k a nd i l i i le mü ş er re f ol m a n ı n h a z z ı n ı t a d a c a ğ ı z . 21 Ha z i r a n 2 012 Per ş emb e g ü nü Ş a b a n ay ı n ı n 1. Gü nü ne g i r m i ş ol a c a ğ ı z . Bu mü n a s e b e t le , üç ay l a r ı n ı z ı ve k a nd i l ler i n i z i d e ş i md id en t e br i k e d er i z . Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e ol m a k , bi z e g üç ve ener ji ver me k t e d i r. He pi n i z i en d er i n s ay g ı ve s e v i g i ler i m i z le s e l a m l ı yor u z . Köprü Dergisi ile çalışmak ve

KÖPRÜ UG

Para kazanmak ister misiniz?

Dürener Straße 17a 52428 Jülich

bize e -mail ile ulaşın! info@yenikopru.de

Tel: 024 61 937 13 63 info@yenikopru.de

3


4

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İÇİ N D E K İLE R

3 Editör‘den 5 Güldeste (Sessiz Gemi- Yahya Kemal Beyatlı) 6-8 Haberler 9 Enerji Vergisi -

Dipl. Kfm. İbrahim Gügen

10 İnanç Dünyamız 11 Delikanlılık- Dr. Mustafa Özgen 12 Tarihe Yön Verenler- Kutalmışoğlu Süleyman Şah 13 Kadın ve Aile

14 İş Hukuku- Av. İbrahim Çavdar 15 Kültür ve Sanat- Çini Sanatı 16-19 Kapak Konusu- İbn-i Sina 20-21 Sağlık- Beyin Tümörü Dr. İsmail Altınay 22-25 İl İl türkiye- ADANA

26-27 Çocuk Kulübü 28-29 İş Rehberi 29 Dağıtım Noktaları ve Bölge Temsilcileri

İŞ REHBERİ Sayfamızı gördünüz mü? Müşteri ile işvereni buluşturan sayfa! S. 36-37

UFUK TURU Osman DOĞRU

TÜRKMANCA Evet yeni bir dilden bahsediyoruz; Türkmanca. Gerçi henüz grameri, kuralı, artikeli partikeli yok; ama olsun... Almanya’da yaşayan türkler arasında bal gibi konuşuluyor ve de anlaşılıyor. Türkçe almanca karışımı kırma bir dil. Almanca aksanı ile teleffuz edilen türkçe kelimeler de pek bir hoş oluyor hani... Almanya’ya gelen ilk kuşak, belki de daha fazla kelime ezberleyebilmenin gayretiyle, “İş ve işçi bulma kurumu” yerine „Arbeitsamt”, hastane yerine “Krankenhaus”, bisiklet yerine „Fahrad“ demek gibi birçok almanca kelimeyi türkçeye katmışlar, onları da türkçe aksanıyla bir güzel teleffuz etmişlerdi. „Bescheinigung“ yerine „Beşe onluk“ demek gibi farkında olmadan espriye kaçan bazı kelimeler olduysa da bu da işin tuzu biberiydi. Almanya’ya ilk geldiğim 1980 yılında, tanıdığım bir türk aileye misafir olmuştum. Evin hanımı çocuğundan bahsederken bir ara: „Bizim oğlan geçenlerde Fahrad’la unfal yaptı“ demişti de epey düşünmüştüm. Acaba bu oğlan ne ile ne yaptı diye. Cahilliğime verirler diye utancımdan da soramamıştım. Şöyle bir hadise nakledilir: Uzun zaman almanya’da kalan yaşlı bir hanım Türkiye’de bir adres sorma ihtiyacı hisseder. Kendisini Almanya’da zannederek, önüne çıkan bir kıza yönelir ve: -Kızım türk müsün? der. Türkiye’de böyle bir soru ile karşılaşan kız şaşkınlıkla cevap verir: -Ne demek istiyorsun teyze? Tabii türküm! Kadın baltayı taşa vurduğunu anlar ve hatasını düzeltmek için: -Schuldigung! der. Şimdiki kuşak (ikinci ve sonraki nesil) ise türkçenin içine almanca kelimeler katmak yerine, almancanın içine türkçe kelimeler koyarak daha bir geliştirdiler, daha bir hoş hale getirdiler Türkmanca’yı. Dinlemesi bile ayrı bir zevk. İki kelime türkçe konuştuktan sonra bir sayfa almanca döktürüveriyorlar. Bu durum, Türkmanca’nın faziletinden mi, konuşandaki türkçe kelime haznesinin yokluğundan mı, Almanca kelime haznesinin çokluğundan mı bilinmez... Ama bilinen bir şey varsa o da bir kültür erozyonu ile karşı karşıya olduğumuz.


S ES S İ Z G EM İ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden Yahya Kemal Beyatlı


6

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

Belediye Başkanı 25 kişilik ekibi ile DİTİB HÜCKELHOVEN CAMİİNİ ZİYARET ETTİ H ÜC K E L HOV E N 24.01.2012 Salı günü Hückelhoven Belediye Başkanı sayın Bernd Jansen, birim amirleri ve belediye memurlarından oluşan 25 kişilik grupla Hückelhoven DİTİB camiini ziyaret etti. Camiin tanıtımından sonra cami yetkilileri tarafından ziyaretçilere çay, börek, pasta ve tatlı ikram edildi. Samimi ve sıcak bir atmosferin hakim olduğu sohbet bölümü yaklaşık 3 saat sürdü. Misafirler oldukça memnun ve bilgilendirilmiş bir şekilde camiden ayrıldılar.

Cami başkanı Adem Onur; „Bizlerle birlikte görev alan dialog sorumlusu genç kardeşlerimize ve bizlerden desteklerini eksik etmeyen halkımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. DİTİB Hückelhoven Camii olarak Hückelhoven Belediyesi ile Dialoğumuz uzun yıllardan beri sürmektedir. Gelecek zamanlarda da beraber

gerçekleştireceğimiz projelerimiz ve Belediye Entegrasyon sorumlusu sayın Scmtitz‘le çalışmalarımız olacak. İleriki tarihlerde Belediye Başkanı Sayın Bernd Jansen bizleri Belediye ye davet edecek ve Belediye hakkında bilgiler verecek“ dedi.

Haydi gençler polisliğe! Sağdan sola: Komser Sinan Zengin, Komser Aliye Albayrak, Başkomser Mehmet Karapınar ve Komser Ümit Yağmur Köln Emniyet Müdürlüğü, Türk gençlerini polis olmaya teşvik etmek için Almanya‘da bir ilke imza atarak Türkçe etkinlik düzenledi. Emniyet Müdürü Wolfgang Albers‘in katılımcı Türk gençlerine, geleceğin polisleri diye seslendiği etkinlikte yetkililer, göçmen kökenlilerin polis olmasının devletle göçmenler arasında güveni arttıracağı, entegrasyona büyük katkı yapacağı fikrinde birleşti. Türk vatandaşı komiser Emine Tayfur sunumunda, KRV eyaletinde Türk vatandaşı kalarak da polis olmanın mümkün olduğunu, 38 yaşına kadar başvuru yapılabileceğini bildirdi. Türk-Alman Dostluk Derneği‘nin girişimiyle Köln Emniyet Müdürlüğü‘nde düzenlenen etkinliğe, Türkiye‘nin Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Türk-Alman Dostluk Derneği yöneticisi ve KRV Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek‘in yanı sıra polisliğe ilgi duyan çok sayıda Türk genci ve velisi katıldı.

Türklere kapı açık Etkinlikte komi- göre bu hala çok düşük“ dedi. ser Emine Tayfur‘un yanı sıra, Türk İmkanlardan yararlanın kökenli başkomiser Mehmet KarapıToplantının önemine dikkat çeken nar, komiserler Ümit Yağmur, Aliye Başkonsolos Basa ise, „Polislik mesleAlbayrak ve Sinan Zengin izlenim ve ğinde daha fazla Türkün yer alması getecrübelerini anlattı, polis olmalarınrek. Resmi makamlarda memurluklara dan dolayı gördükleri saygı ve takdiri gelmelerine de destek veriyoruz. Katıdile getirerek gençlere polis olmalarını lım noktasında kendimizi göstermelitavsiye etti. Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Köln yiz. Türkler entegre olma ve kendileEmniyet Müdürü Wolfgang Albers, rine uzanan bu eli tutarak, bu imkanı Köln nüfusunun üçte birinin göçmen değerlendirme arzusu içindedirler. kökenli olup en büyük göçmen gru- Emniyet Müdürlüğünün bu girişimini bunu Türklerin oluşturduğunu ha- çok önemli buluyorum“ açıklamasına tırlattı. Albers, „Toplumu tanıyan ve sözlerinde yer verdi. Türk-Alman Derneği Başkanı Tayfun Keltek ise konuştoplum için angaje olacak poKöln masında etkinlik için derneğin lisler arıyoruz, onun için Emniyet yaptığı çalışma ve çabalarTürk kökenliler olarak Müdürlüğü, Türk dan bahsetti. Başvuru için size yöneliyoruz. Sizler gençlerini polis olmaya temiz bir sabıka dosyasıpoliste Türk kökenlileteşvik etmek için Almanya‘da nın ön şart olduğu meslek ri temsil edebilirsiniz. bir ilke imza atarak, Türkçe için www.polizei.nrw.de Şimdiye kadar polis etkinlik düzenledi. Emniyet sitesi üzerinden başvuru eğitimi alanlarda yüzyetkilileri, gençlere yapılabildiği gibi, yetkililer de 8‘lik göçmen oranına tarafından birebir bilgi veripolislik mesleğini ulaşmayı başardık ama, lerek yol gösterilmekte. anlattılar Köln‘deki göçmen oranına


HABE R LE R

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

7

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR VE İKİ ÖNEMLİ UYARI T.C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Bilindiği ü z e r e 2011-2012 eğitim öğretim yılı sonrası Türkiye‘de öğrenim görmek isteyen gençlerimizin denklik işlemleri için başvuruları ve YÇS sınavı heyecanı çok kısa bir zaman sonra başlayacak. Başkonsolosluğumuzun Eğitim ve Çalışma Ataşeliklerine yapılan başvurulardan; Almanya‘dan ülkemize giderek eğitim öğretimine devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu ve bu sayının her yıl giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bu sayısal artışın ana nedenlerinden birisinin, Türkiye‘nin ekonomik gelişimine paralel olarak, yurtdışında yaşayan Türkler için çekiciliğinin artmasıdır. Bu artış sosyal bilimciler ve göç uzmanlarınca Push-pull (İtme-Çekme) sendromu olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, çevrenizdeki insanlarla yapacağınız görüşmelerde de tespit edebileceğiniz gibi, emekli olduktan sonra yaşamına Türkiye‘de devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu da aşikar bir gerçektir. Bu gelişmelerden hareketle, Almanya‘da ikamet hakkı sahibi vatandaşlarımızın, uzun süre (altı aydan

İR Tahsin ÖZDEM

fazla) Türkiye‘de kalmaları durumunda, kendileri açısından ortaya çıkabilecek birtakım mağduriyetler söz konusu olabilir! Bu tip sıkıntıların yaşanmaması için vatandaşlarımızın iki önemli hususa dikkat etmeleri büyük önem taşımaktadır. Bilinenin aksine, altı ayda bir kısa süreli giriş-çıkış yapmak İkamet hakkınızı korumaz! -Türkiye‘de öğrenim görecek gençler veya Almanya‘da emekli olup (sosyal yardım almayan) vatandaşlarımızın 6 aydan fazla Türkiye‘de kalmaları durumunda Almanya‘daki ikamet haklarını kaybetmemeleri için önceden yabancılar dairesine başvurarak 30.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren İkamet Kanunu‘nun (Aufenthaltsgesetz) 51. maddesine göre bir belge almaları gerekmektedir. Bilindiği üzere İkamet Kanunu (Aufhenthaltsgesetz) uyarınca, yabancı uyruklu bir kimse, Federal Almanya dışında (önceden izin almaksızın) bir takvim yılı içerisinde aralıksız 6 ay 1 gün kalırsa, Federal Almanya‘daki tüm yasal ikamet haklarını kaybeder. Bir şehir efsanesi gibi vatandaşlarımız arasında yayılan ve yanlış bilinen

kanaatin aksine, 6 ayda bir kısa süreli giriş-çıkışlar da kişinin Almanya‘daki ikamet hakkını korumaz! Sosyal Güvenlik Sözleşmesi‘nin sizlere sağladığı kolaylıkları değerlendirin! - Vatandaşlarımız arasında pek bilinmeyen diğer önemli bir husus da sağlık tedavi hizmetlerinden faydalanma konusudur. Bilindiği üzere Türkiye ve Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi halen yürürlükte olup, bu sözleşme vatandaşlarımıza sosyal güvenlikleri açısından çok büyük kolaylıklar ve imkanlar tanımaktadır. Almanya‘da yasal hastalık sigortası bulunan (Krankenversicherung) bir kişinin uzun süre Türkiye‘de kalması durumunda gerekli belgelerini tanzim ederse Türkiye‘de ayrıca bir hastalık sigortası yaptırmasına gerek kalmaz. Örneğin, Almanya‘da hastalık kasanızdan alacağınız T/A 11 Formülerinizi Türkiye‘ye gittiğinizde ildeki Sosyal Güvenlik Merkezi‘ne ibraz ederek size verilecek belgelerle Sosyal Güvenlik Kurumunun Türkiye‘de sağladığı ücretsiz sağlık hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle.

MEHMET YILMAZ BÖLGENİN EN İYİSİ SEÇİLDİ Almanyanın seçkin ve saygın yerel gazetelerinden birisi olan „Rheinische Post”, gazetenin dağıtıldığı şehirlerde „En iyilerimiz” adı altında bir seçim yaptı. Gazete, bu şehirlerde önce 5 aday belirledi. Daha sonra okuyucularından mektup veya internet üzerinden bu adaylardan en iyisini seçmelerin istedi. Gazetenin seçtiği kişiler arasında Türkiye kökenli ve Heinsberg/ Hückelhoven şehrind e k i

VIKZ Camiinin Halkla ilişkiler sorumlusu olan Mehmet Yılmaz, madencilerin efsane sendika başkanı Bay Sonnen olmak üzere milletvekilleri ve papazları da geride bırakarak „Bölgenin en iyisi” olma başarısını elde etti. Sonuçların kendisi için çok büyük bir sürpriz olduğunu ifade eden Mehmet Yılmaz; başta büyük şehir Belediye Başkanı olmak üzere kendisini tebrik eden Hückelhoven Belediye Başkanı, siyasi partiler, Kilise mensuplar ve ve Banka Yönetim Kurulu Başkanlarına teşekkür etti. Aynı zamanda, bu başarının sadece kendine ait olmadığını, faaliyetlerinde kendisini yalnız bırakmayan başta Dernek yetkililerinin, gönüllülerin bu başarıda paylarının yüksek olduğunu

ifade eden Mehmet Yılmaz, aldığı ödülü onlara armağan ettiğini söyledi. Mehmet Yılmaz kimdir? 1968 yınlında Çankırı’da doğan, 1980 yılında Almanya’ya gelen Mehmet Yılmaz halen RWE POWER’de çalışmaktadır. Mönchengladbach Eyalet Gençlik Mahkemesi’nde 8 sene fahri hakimlik, Heinsberg Gençlik Hapishanesinde 10 sene müslümanlara yönelik kontak grubu üyeliği, Heinsberg Büyükşehir Belediyesi İmar ve iskan komisyon üyeliği, Hückelhoven yabancılar Meclisi Başkan Yardımcılığı, Hückelhoven Belediye Meclisi Sosyal ve Entegre/ Gençlik yardım komisyonu üyeliği yapan Mehmet Yılmaz, evli ve 3 çocuk babasıdır. - Hasan ŞAHİN -


8

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

DİTİB Merkez Cami‘inde sular duruldu KÖL N

Geçtiğimiz yılda tartışmalarla gündeme gelen Köln Merkez Cami inşaatında varılan son nokta ile ilgili DİTİB binasında gerçekleştirilen ortaklaşa basın açıklamasında, Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘nın a r a b u l u c u l u k l a görevlendirilmesi sonucu gelinen noktada Böhm ile DİTİB‘in yeni bir anlaşmaya vardıkları belirtildi Soldan Sağa: DİTİB Müşaviri Prof.Dr. Ali Dere, Köln Büyükşehir Belediye eski Başkanı Fritz Schramma ve Mimar Prof. Peter Böhm

A

lmanya‘nın Köln kentinde yapımı devam eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘ne (DİTİB) ait Merkez Camii krizinde uzlaşma sağlandı. 2011 yılı ikinci yarısında meydana gelen anlaşmazlıklarda taraflar karşılıklı suçlamalarda bulunmuşlardı. Daha sonra biraraya gelen proje heyeti Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘yı arabulucu tayin etti. Bu süre zarfında sular durulurken, tarafların çeşitli yurtdışı seyahatleri nedeni ile uzlaşma çalışmalarının uzadığı belirtildi. 2 Mart günü DİTİB Merkez Camii‘nde Schramma ile biraraya gelinerek ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamada anlaşmanın iptal edilerek Prof. Böhm‘e inşaat hakkında kontrol ve danışmanlık görevi verildiğine, hataların ise bağımsız bir resmi daire tarafından rapor edilmekte olduğuna yer verildi. Açılış konuşması yapan Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Schramma açıklamalarında bu süreç içinde birebir görüşmeler yanısıra 4 ortak görüşme yapıldığını ve varılan noktadan çok memnun olduklarını ifade etti. Yine çalışmaların sürdü-

rüldüğü zaman zarfında hiçbir olumsuz girişim ve açıklama olmamasına da dikkat çeken Schramma, konunun hassasiyeti açısından da bunun büyük önem arzettiğini belirtti. TALİHSİZ BİR GELİŞME „Anlaşmazlıkların başladığı zamana geri baktığımızda talihsiz bir gelişme olduğu görülür“ diyen Fritz Schramma, „Bütün şehrimiz olaydan negatif etkilenmiştir. Heyetin aldığı karar doğrultusunda memnuniyetle üstlendiğim arabuluculuk görevinde birebir görüşmelerde bulundum. En son ortak görüşmemiz 27 Şubatta gerçekleşti“ dedi. Köln halkının bu caminin yapılmasını pozitif karşılamakta olduğunu da ifade eden Schramma, „İnşaatın durdurulması ile karşı karşıya kalınmıştı ve bu da aylar, belki yıllar alabilirdi. Taraflar herkes için meydana gelecek zararları görerek geri adım attılar“ açıklamasında bulundu ve gayretlerin gelecek için iyi bir kooperasyon oluşturduğunu da sözlerine ekledi. ORTAK HEDEF PROJEYİ BİTİRMEK Ortak hedefin projeyi sona erdire-

ceğini belirterek söze başlayan DİTİB Müşaviri Prof. Dr. Ali Dere ise, „Böyle büyük bir projede elbette zorluklar ve problemler çıkabilir. Sonuç olarak bunları birlikte çözebileceğimiz sinyalini verdik ve memnun edici sonuca da ulaşmış bulunmaktayız. Bu prosedür birbirimizle konuşmaya bağlıdır ve basına açılmamız da bunun doğruluğunu göstermektedir“ dedi ve çalışmaların hızla devam ettiğini söyledi. „Bu proje Böhm‘ün projesidir ve öyle de kalacaktır“ diyen Prof. Dere, „Bu güne kadar ortaya atılan ve iddia edilenlerin bizimle alakası yoktur. Öyle olsa idi bu inşaatın tamamen yıkılarak yepyeni bir cami yapılması gerekirdi; bu da imkansızdır“ dedi. Uzlaşma ile ilgili olumlu gelişme ve çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mimar Peter Böhm de, „En önemli hedefimiz projenin devam ettirilmesi ve neticeye ulaştırılmasıdır. Gelinen nokta bizim açımızdan memnun edici bir sonuç oldu. Detaylar üzerinde görüştük ve tespitlerle olumlu bir sonuca varacağız“ dedi.


MUHASE BE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

9

ENERJİ VERGİSİ Değerli okuyucular, Bundan önceki 4 makalemde, N Alman Vergi İbrahim GÜGE sistemindeki ana vergi türleri hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışmıştım. Bu yazımda, vergi türleri hakkında son olarak, Energiesteuer (Enerji vergisi) üzerinde durmak istiyorum. Energiesteuer (Enerji vergisi) tüketiciye yönelik bir vergi türüdür. Federal Almanya, aşağıda isimlerini sayacağımız tüm yakıt türlerinin tüketimini vergilendirmektedir. Bu verginin hukuki dayanağı ise halen yürülükte olan (Energiesteuergesetz) Enerji Vergi Kanunudur. Bu kanunda özellikle benzin, motorin, hafif ve ağır yağlar, LPG, doğal gaz ve kömür belirtilmiştir. Hatta yakıt amaçlı kullanılan biyodizel ve bitkisel yağlar da vergiye tabidir. Vergi oranları yakıt türüne ve kulanımına bağlı olarak yasada belirtilen şekilde değişmektedir. Vergi getirisi en yüksek ve en önemli yakıt gurubunu ise benzin ve motorin gibi akaryakıtlar teşkil etmektedir. Bu akar yakıtların vergi oranları şunlardır: Kurşunsuz benzin:

Heinz-Walter

1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşan kurşunsuz benzin 669,80 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşmayan kurşunsuz benzin 654,50 EUR/1.000 L Kurşunlu benzin: 721,00 EUR/1.000 L Motorin (dizel): 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşan moto- rin 485,70 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşmayan motorin 470,40 EUR/1.000 L LPG: 31.12.2018 tarihine kadar 1 8 0 , 3 2 EUR/1.000 kg 01.01.2019 tarihinden itibaren 409,00 EUR/1.000 kg Doğal gaz: 31.12.2018 tarihine kadar 13,90 EUR/MWh 01.01.2019 tarihinden itibaren 31,80 EUR/MWh Kullanıma göre vergi oranı değişen yakıtlardan Doğalgazı örnek olarak ele alırsak, şu tablo ortaya çıkar: Yukarıda belirttiğimiz gibi, doğalgaz akaryakıt olarak kullanılırsa fiatı 13,90 EUR/MWh Doğal gaz ısnma için kullanılırsa, şu

Breuer

Selbstständiger Finanzberater

Mobil: 0172 / 250 21 58

anki fiatı 5,50 EUR/MWh Alman devleti, gemi ve hava taşıyıcılarının, uluslararası rekabet edebilmeleri için, belirli bakım, araştırma ve geliştirme için kullanılan enerji ürünlerini vergiden muaf tutmaktadır. Ayrıca, termik santrallerde elektrik üretimi için kullanılan yakıtlar da (kömür) vergiden muaftır. Vergi kanununda Almanya’daki tarım ve ormancılık işletmelerini, AB içindeki rekabet için güçlendiren, tarım ve kırsal alanların gelişimini hedefleyen vergi indirimleri öngörülmüştür. Bu uygulamaya göre bir çiftçi senede 10.000 litreye kadar olmak şartıyla 214,80 EUR/1.000 L vergi oranından motorin (dizel) alabilir. Vergi indiriminden yararlanan diğer bir sektör de toplu taşımacılık sektörüdür. Bu sektörü güçlendirmek için devlet, enerji ürünlerinde vergi indirimine gitmektedir. Toplu taşımacılık sektörüne motorin veya benzin, 54,02 EUR/1.000 L vergi düzeyinden satılmaktadır. Alman Devleti 2009 yılında (Energiesteuer) Enerji vergisinden yaklaşık 39,8 milyar Euro gelir elde etmiştir. Bu rakam, tüm vergi gelirlerinin %7,6’sına tekabül etmektedir. Enerji vergisi, Gümrük Dairesi tarafından tahsil edilir. Gelir federal (Bund) yapıya aittir. Huzurlu ve mutlu günler dileğiyle. Esen kalın.

Finanzberatung, wann und wo Sie wollen İster Akşam, ister Haftasonu hemde isterseniz Sizin evinizde Randevulü danışmanlık Hizmeti

• Yapı Kredisi • Yapı Tasarruf Sigortası • Özel Gelecek Sigortası

• Baufinanzierung • Bausparen • Vorsorge


10

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İ NAN Ç DÜNYAM IZ

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

İ

slâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği, şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tevafuk etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve “üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz Peygamber (s.a.v)’in bu aylar hakkında verdiği haberler göste-

rilebilir. Rasûlüllah (s.a.v) bir hadis-i şerifinde; “Recep ALLAH’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, ” Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır” diye dua ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine tevafuk eder. Hz Peygamber (s.a.v.) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz Aişe, Rasûlüllah

(s.a.v)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarih, VI, 295) Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1) Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.

PEYGAMBER EFENDİMİZDEN NASİHAT

A

shb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr hazretleri bir gün Peygamber Efendimize: - “Bana tavsiyede bulun yâ Rasûlallah” diye ricada bulununca Peygamber Efendimiz Hz. Ebû Zerr‘e şu nasihatlerde bulundu: -Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her İşin başıdır. -Kuran‘ı oku, Allah’ın zikrine sarıl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ışık, gökte de saklanan bir azıktır.

-Sakın çok gülme. Zira çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nürunu söndürür. -Çok konuşmamaya çalış çünkü bu, şeytanın senden uzaklaşması için bir vesile, dinini koruman hususunda bir yardımcıdır. -Fakirleri sev, onlarla hemdem ol. -Senden aşağıdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah‘ın sana verdiği nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur. -Acı da olsa hakkı söyle.

-Bildiğin kusurların seni, halkın eksikliklerini araştırmaktan alıkoysun. -Yaptığın bir İşi, başkaları yaptığında kızma. -Kendi noksanlarını görmeyip, İnsanların ayıplarıyla meşgul olman, irtikâb etmekte olduğun bir fiili insanlar yaptığında Kendilerine kızman ayıp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göğsüne vurarak: Ey Ebû Zerr! Tedbir gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi vera, güzel ahlak gibi servet yoktur, buyurdu. (Hayatü’s-Sahâbe 4-206/207)


Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

11

DELİKANLILIK (FÜTÜVVET)

Dr. Mustafa ÖZGEN

A

rapçada gençlik, cesaret, kahramanlık ve fedakârlık manalarını birlikte ifade eden “fütüvvet” kelimesini Türkçe tek kelime olarak en iyi “delikanlılık” kelimesi karşılar. Hz. İbrahim (a.s.) Kur’ân-ı kerimde delikanlı (fetâ) olarak zikredilmiştir (Enbiya, 21/60). Zira gençliğinde Allah’a kulluktan taviz vermeyip, kavminin putlarını kırma cesaretini göstermişti. Ümmet-i Muhammed’e örnek olarak sunulan Eshab-ı kehf için de aynı kelimenin çoğulu (cemi) olan “fityetün” kelimesi kullanılmıştı (Kehf, 18/10-13). Zira onlar da puta tapmayı cesurca reddetmiş, saraydaki hizmet ve rahata karşı minnetsiz davranmış, birbirlerine sahip çıkmış ve hak dini yaşamak üzere sebat etmişlerdi. Sahabe-i kiramın (r.a.e.) ahlakını gaye edinen mutasavvıflar, fütüvveti severek sahiplenmek manasına gelen ve Kur’ân-ı kerimde birbirine düşman insanları kardeş yapıp huzura kavuşturmak manasındaki “ülfet” (Âl-i İmran, 3/103) kelimesi ile yakın manada kullanmışlar ve onu ahlaki bir kavram olarak sistemleştirmişlerdir. Cafer-i Sadık (r.h.) hazretlerine göre “fütüvvet, ele geçeni başkalarının istifadesine sunmayı tercih etmek”tir. Birçok tarif arasında belki de günümüze hitap etmesi bakımından en çok dikkat çekeni şudur: “Düşmanını özür dilemeye mecbur edip, özür dileyişinden mahcup olmayan kişi delikanlılığın (fütüvvetin) kokusunu bile alamaz. Delikanlı, düşmanıyla bile iyi geçinmek zorundadır. Dostuyla nasıl olması gerektiğini siz düşünün.” Delikanlılık, dostlarının kusuruna bakmama, kendini kimseden üstün görmeme, kimseden talep edilecek bir hakkının bulunmayıp herkesin kendinde bir hakkının bulunduğunu kabullenme şeklinde de tarif edilmiştir. Hz. Rasûlüllah’ın (s.a.v.), kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve

Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hüseyin’le (r.a.e) birlikte abasının altına alıp, “Bunlar burada oldukları gibi, ahrette de benimle olacaklar” buyurarak müjdelediği Hz. Ali (r.a.) şöyle demişti: “Beni hangisinin daha çok sevindirdiğini kestiremediğim iki nimet vardır: Birisi, ihtiyacına cevap vereceğimi sanarak bir kişinin gelip, samimiyetle benden yardım istemesi; diğeri de, Allah Taâlâ’nın ihtiyaçlı bir kimsenin arzusunu benim vasıtamla gerçekleştirmesi veya kolaylaştırmasıdır. Bir Müslüman’ın işini görmeyi yer dolusu altın ve gümüşe tercih ederim.” Hz. Ömer (r.a.) “Biriniz, Müslüman kardeşinin sevgisini kazanabilirse ona sıkıca yapışsın, zira böyle nimet çok az ele geçer” buyurmuşlardı. Bu bakımdan, insanın kendinden faydalanıp sevebileceği dostlar kazanmasını nimet, ancak faydalı olup kendini sevdirmesini daha büyük bir nimet olarak kabul etmekteyiz. Yine peygamber sülalesinden Hz. İbn-i Abbas’ın (r.a.) davranışı da aynı ruhtan kaynaklanan ve aynı neticeyi hazırlayan bir örnektir. O, Hz. peygamberin (s.a.v.) mescidinde itikâfta iken birisi gelir, selam verip oturur ve aralarında şu diyalog geçer: İbn-i Abbas (r.a.): - Kardeş, seni bıkkın ve kederli görüyorum. - Evet, kederliyim. Efendim beni mal mukabilinde azat etmişti. (Hz. peygamberin kabrine işaret ederek devam eder) Şu kabrin sahibi için söylüyorum, onun parasını ödeyemiyorum. - Meseleyi onunla konuşayım mı? - Sen bilirsin. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Abbas (r.a.), ayakkabılarını giyerek mescitten çıkınca, adam ona: - İtikâfta olduğunu unuttun mu? diye sorar. İbn-i Abbas, gözyaşları içinde şunları söyler: - Hayır. Aramızdan daha yeni ayrılıp şu kabirde yatan zattan duymuştum: “Bir kişinin din kardeşinin işi-

ni takip edip bitirmesi, on yıl itikâfta kalmasından hayırlıdır. Cenâb-ı Hak, kendi rızası için bir gün itikâfa girenle cehennem arasında her biri doğu ile batı kadar uzaklıkta (dünyanın bir ucundan diğerine) olan üç hendek yaratır” Bir gün birisi cennetliklerin ve cehennemliklerin en önemli vasıflarının ne olabileceğini düşünürken uyuyakalır. Zaten bazı gerçekler rüyada gösterilir. O kişiyi önlerinde çeşitli ve leziz yemekler bulunduğu halde hepsi cılız, hepsinin gözleri kanlı, hepsi açız diye bağrışan insanlarla dolu kocaman bir salona alırlar. Niçin yemek yiyemediklerini incelemek üzere dikkatle bakınca, her birinin çorbaya batırdığı bir metre uzunluğundaki kaşığın ucundan eline bağlı olduğundan ağzına götüremediğini görür. Böylece öfke ve hiddetin sebebini anlar. Hayret içerisinde adımlarken ikinci bir odaya getirilir. Orada da benzer bir manzara vardır. İnsanların önlerinde çeşitli yemekler ve uçlarından ellerine bağlı uzun kaşıklar… Fakat bunlar, neşeli ve gürbüzdür. Dikkatle bakınca herkesin, elindeki kaşığı kendi ağzına götürmek yerine karşıdakinin ağzına uzatıp onu doyurmaya çalıştığını fark eder. Bir telaşla uyanır. Mesajı almıştır. Cennete girmenin önce kendini doyurmakla değil, mümin kardeşini düşünmekle olduğunu anlamıştır. Zaten Hz. Rasûlüllah (s.a.v.) da “Komşusu aç iken doygun yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı? Ülfet edip sevmediğiniz insana hizmetten zevk alabilir misiniz? Dolayısıyla bu günkü imkânların yüzde birinin bile lüks sayıldığı fakat fütüvvet kavramının şiar olarak kabullenildiği tarihlerdeki huzur kaynağını bir kere daha araştırmakta fayda olduğunu hatırlatmak isteriz. Belki bu vesileyle Türk milletinin asil kanındaki meziyetlerin zayıflayıp sadra şifa olmaktan yoksun oluşunun sebebi tespit edilir. - Dr. Mustafa ÖZGEN-


12

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

TAR İH

ANADOLU FATİHİ

KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH

Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi.

S

elçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu‘nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadoluyu baştan başa fetheden ve bir Müslüman ülkesi haline getiren kişidir. Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi. Gazi Süleyman Bey kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolunun büyük kısmını ele geçirdi. Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuk, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti. Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir İslam diyarı olmasını temin etmişlerdir. Anadoludaki fetih ordusu Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit’e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadoluyu fethetti. 1075’te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik’e yerleşti. Gazi Süleyman Beyin Anadoludaki fe-

tihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı. Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı her vesileyle sevincini belli ediyordu. Sultan Melikşah, 1077’de Gazi Süleyman Bey’i Anadolu sultanı olarak ilan etti. Böylece payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu devleti tarih sahnesine çıkmış oluyordu. Süleyman Şah, Bizansın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu. Nitekim krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates‘i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu. Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş gören Süleyman Şah gayr-i müslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı. İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı. Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara Müslümanlar getirilip yerleştiriliyordu. Azerbaycan, Türkistan ve İran‘dan onbinlerce Müslüman aile Anadoluya göçetmeye başlamıştı. Süleyman Şah, Kapıdağı yarımada ile Çanakkale Boğazı‘nın Asya sahillerini de ele geçirdi. İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar daha önce ele geçirilmişti. Öyle ki Selçuklu orduları Üsküdar‘a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul‘u temaşa etmişlerdi. 1081‘de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu‘ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir. Süleyman Şah 1082 yılında Çukurova‘ya girdi ve ilk önce Tarsus‘u fethetti. 1083‘te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini hakimiyyeti altına aldı. Süleyman Şah‘ın en büyük arzusu Antakya‘yı ele geçirmekti. Bu maksatla yola çıktı. Harekâtını gizli tuttu. 12 gün boyunca gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti. 13 Aralık 1084 günü Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi. Şehrin büyük kilisesini camiye çevirdi. İlk cuma namazında 120 müezzin bir

ağızdan Ezan-ı Muhammedi‘yi okudu. Süleyman Şah şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi. Süleyman Şah Anadoludaki fetih harekâtını devam ettirdi. Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek bu bölgeleri ele geçirdi. Bu esnada Çaka Bey İzmir‘i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu. Gümüştekin Bey ise Urfa ve Antep çevresini fethetmişti. 1085‘e doğru bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu‘da kuvvetli bir devlet doğmuştu. Süleyman Şah Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti. 1105‘e doğru bütün Anadolu Müslümanların eline geçmişti. Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş ele geçirdiği topraklara kök salmak için müslüman ahalinin Anadoluya yerleşmesini temin etmişti. Süleyman Şah zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah‘ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye‘de bir devlet kurmak maksadıyla sağa sola saldırmaya başlamıştı. Süleyman Şah, Sultan Tutuş‘un bu hareketlerine dur demek maksadiyle ordusuyla birlikte Tutuş‘un üzerine yürüdü. İki ordu 5 Haziran 1086‘da Halep yakınlarında karşı karşıya geldi. Muharebenin en şiddetli safhasında bir kısım Türkmenler Süleyman Şah‘ın safını terkederek karşı tarafa geçtiler. Bunun üzerine Süleyman Şah‘ın ordusu bozuldu. Kendisi de muharebe meydanında vuruşurken şehid düştü. Cenazesi büyük bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra Halep kapısında defnedildi. Anadolu fâtihi Süleyman Şah‘ın şehadeti, Anadolu‘da ve bütün Selçuklu beldelerinde üzüntüyle karşılandı. Sultan Melikşah, Süleyman Şah‘ın oğlu 1.Kılıçarslan‘ı İsfahan‘a getirterek ihtimamla yetiştirdi. Süleyman Şah‘ın sağlam temeller üzerine bina ettiği devlet 1308‘e kadar tarih sahnesinde kalmıştır


K AD I N VE AİLE

Püf noktaları Tuz rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Tuzluklarınızın içinde 15-20 adet pirinç bulundurursanız rutubeti alır. Kullanacağınız un beyaz olmalı ve rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Süt taze olmalı ve tercihen inek sütü kullanılmalıdır. Pek çok yumurtalı yemek taze olmayan yumurta ile istenilen lezzette olamazlar. Tuzsuz tereyağı az az alınıp kullanılmalıdır. Fakat iki - üç kilo kadar tereyağı da su içinde bir süre bozulmadan tazeliğini koruyabilir. Baharatların bulunduğu yerler, fena kokulu olmamalı, yaş olmayan, havadar, serin ve doğrudan güneş ışığı almayan yerlerde tutulmalı ve yağmur altında bırakılmamalıdır. Ambalajı açılmış salam, sosis gibi şarküteri ürünlerini buzdolabında 3 gün tutabiliriz. 3 gün içinde tüketilmeyecekse dondurarak bu süreyi 6 aya kadar uzatabiliriz. Bezelyeleri ayıkladıktan sonra imkanınız varsa hemen pişirin. Çünkü bezelyeler hemen kuruyup sertleşebilir.Bu bezelyeleri bir gün kadar soğuk su içinde bekletirseniz, yeniden dirildiklerini görürsünüz.

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

13

ALIN TERİ Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve parayı babasına götürdü. Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

“Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?” Babası bu defa da izin vermedi oğluna: “Bu altını da sen kazanmamışsın!” Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle de evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi. Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı! : “Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı!” Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koydu ve: “Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”

Modern hayat çocukları güçsüzleştirdi Modern yaşam çocukları güçsüzleştirdi Artık sokakta oynamayan çocukların kas yapılarını zayıfladığı ortaya çıktı İngiltere‘de yapılan bir araştırmada, artık sokakta oynamayan çocukların fiziksel olarak daha zayıf hale geldikleri belirlendi. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı dergisinde yayımlanan araştırma, ağaca tırmanmak, ip atlamak, top koşturmak gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında zamanını geçiren çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Fitness uzmanı Dr. Sandercock ve ekibi, 2008‘de 10 yaşındaki 315 çocuğun katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmayı, 1998 yılında aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde

yapılan araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990‘lı yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Araştırmacılar, boy ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf, kas yapısının daha az olduğu ve önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındakilerin mekik çekme sayısının 2008‘deki çocuklarda 1998‘lerdekine göre oranla yüzde 27,1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı, önceki kuşağın iki katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını çekemedikleri görüldü. Dr. Sandercock, bu bulguların ‚‘şoke edici‘‘ olduğunu söyledi.


14

Köprü 8

HUKUK

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN BİLMESİ VE DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÖNEMLİ SÜRELER İş hukukunda her işçinin bilmesi icabeden bir takım kesin süreler vardır. Bu süreleri kaçıran işçiler, haklarını kaybederler. Bu konuda en önemli süreler şunlardır: İş Mukavelesinin henüz yürürlükte iken işçi, belli bir süre içerisinde haklarını araması gerekmektedir. Zaman aşımı diye tabir edilen bu müddet her ne kadar Alman medeni kanunun 195. maddesi gereğince normal olarak 3 sene olsa da, gerek iş mukavelesinin maddelerinde, gerekse toplu iş sözleşmelerinde bir ve iki ay‘a kadar kısaltılabilmektedır. Genel olarak işçi bir aylık zaman zarfında işverene yönelik yazılı dilekçe vermek suretiyle hakkını aramalıdır. İşveren bu hakkını vermediği takdirde, yine bir aylık zaman zarfında iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Eğer iş mukavelesinde veya toplu iş sözleşmesinde bir aylık bir süre konulmuşsa, mesela işveren tarafından eksik ödenmiş olan maaş, bu zaman içerisinde işverenden talep edilip mahkemeye dava açılmadığı takdirde işçi bu hakkını kaybetmiş olur. İş ve sosyal hukukda 50 % oranda sakatlığı (Schwerbehinderung) olan veya 30 % sakatlığı olup ta iş kurumu tarafından 50 % sakat olan bir işçi ile eşit durumda olduğuna hükmedilen (Gleichstellung) kişilere normal durumda işverenin çıkış verme hakkı yoktur. Ne var ki işçinin bahsi geçen sakatlık durumunu işverenine bildirme mecburiyeti vardır. Şayet işçi işverenine bu bildiriyi yapmamışsa, kendisine çıkış verildiği an-

Te l.

dan itibaren en geç 3 hafta içerisinde işverenine veya iş mahkemesine bu bildiriyi iletmesi gerekmektedir. Genel eşit muamele yasasına (allgemeinen Gleichbehandlungsgesetz) göre tazminat davası açabilmek için 2 aylık zaman zarfında yazılı müracaat ve ondan sonraki 3 aylık zaman zarfında da dava açmak gerekmektedir. Federal izin yasasının (Bundesurlaubsgesetz) 7. maddesinin 3. bendi gereğince izinlerin hak edildiği yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. Bazı istisnai durumlarda ise bir sonraki senenin 31 Mart tarihine kadar uzamaktadır. Bu zaman zarfında kullanılmayan izin hakkı normalde yanmaktadır. Hamileler için, hamileliğin başlangıcından doğumdan 4 ay sonrasına kadar olan zaman zarfında Anneleri koruma yasasının (Mutterschutzgesetz) 9. Maddesi uyarınca çıkış verilmesi kanunen mutlak surette yasaktır. Ancak, bu hamilelikten haberi olmayan işveren tarafından kendisine çıkış verilen işçi, kendisine çıkış verildikten sonra 2 hafta içerisinde hamileliğini işverenine bildirmesi durumunda çıkışını iptal ettirebilir. Aksi takdirde anneyi koruma yasası devre dışı kalır. En önemli sürelerden biri de işveren tarafından verilen çıkışa karşı açılmasın icabeden davanın süresidir. Çıkış himayesi davası (Kündigungsschutzklage) adındaki bu dava, çıkış verildiği andan itibaren 3 hafta içinde açılması gerekmektedir. Aksi takdirde verilen çıkış haksız da olsa, işçi tüm haklarını kaybetmiş olur.

S o n 3 ayın maaşını işçisine ödemeyen işveren iflas ettiği takdirde işçi alamadığı maaşını iflas kasasından tahsil edebilir. Bunun için de işverenin iflasından sonra en geç 2 ay zarfında iflas kasasına (Insolvenzgeld) için müracaat etmesi gerekmektedir. İşçi için hayati önem arzeden bu süreler her zaman göz önünde bulundurulmalı, haklı iken zaman aşımından dolayı haksız duruma düşmemeye gayret etmelidir. Hepinize bol huzurlu günler dileğiyle…

Anwaltskanzlei

Çavdar & Kollegen Ibrahim Çavdar Avukat Keupstr. 126, 51063 Köln Tel: 0221 / 663 95 35 Fax: 0221 / 663 95 36

§

ra-cavdar@avukat-online.net

Dr. Ismail ALTINAY

Dahiliye - İnternist

Facharzt für Innere Medizin Praxis: Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach

Tel. 02161 - 26 271

02433 - 44 67 04 Adres: Ludovicistr. 18 a 41836 Hückelhoven

FIT

Açılış Saatleri: Hergün Pazartesi - Pazar : 11:30 - 22:00 Salı kapalı (Dienstag Ruhetag)

Service für Buchhaltung und Informationstechnologie

Dipl.-Kfm. Ibrahim Gügen

TUNA güvencesi ile özel hazırlanan Kuşbaşı Dönerin tadına baktınız mı?

Geschäftsführer

ÖPRÜ

Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich WERBEAGENTUR

Le zze ti n d u rağ ı, Ailenizin mek anı...

FINANZEN & IT

Tel.: Fax: Mobil: E-Mail:

+49 2181 820 93 23 +49 2181 820 88 22 +49 179 912 96 06 info@fit-buchhaltung.de www.fit-buchhaltung.de

ANGEBOTENE LEISTUNGEN ::: Buchen laufender Geschäftsvorfälle ::: Betriebswirtschaftliche Auswertung ::: Laufende Lohnabrechnung ::: Lohnsteueranmeldung ::: Mahnvorschlagsliste ::: IT-Dienstleistungen


KÜLTÜR / SANAT

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

15

ÇİNİ SANATI

Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. ÇİNİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular’ın 1071’de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekanlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. İlk Türk Çinileri Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır.

İznik Çinisi İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii’nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. 16. yy’da İznik’te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaşhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır. ÇİNİ NASIL YAPILIR? Çini yapımı hazırlanışı: Çini yapmak için ilk önce çini hamuru elde etmek gerekmektedir. Çini çamuru: Kaolin, tebeşir, kilmaya karıştırılarak hazırlanır. Ögütmek için değirmenlere verilir. Motor veya kol kuvveti ile sulu değirmenlerde iyice çalkalanırlar. Mayi, pütürsüz hale gelince ince bakır tel elekten süzülerek alınır. Daha sonra bez elekten geçirilir. Çini çamuru burada koyu boza kıvamında olur. Bu çamurun bir kısmı döküm atölyelerine gönderilerek burada kullanılırlar. Bir kısmı çinici tornasına (çark) göndermek için süspansiyon haldeki çamurun içine kuru alçı, tuğla parçaları atılır veya alçı tencerelerine konarak nemi büyük ölçüde düşürülür. Günümüzde bu işlem „Filter Pres” denilen makina tekniğinden faydalanılmakta ve çini çamuru istenilen nemde çıkarılmaktadır. İşlenecek hale gelen çini çamuru Çark, Kalıp, Pres atölyesine gönderilir. Çark atölyesinde ustalar yılların verdiği alışkanlık ve maharetle çamura istedikleri şekli verirler. Burada her şey ustanın tecrübesinde ve ustalığındadır. Kalıp atölyesine gelen çini çamurları

belirli kalıplar üzerine bastırılarak yayılır. Kalıp uçları dönen kalıba yaklaş-

Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. tırılarak şekil verdirilir. Pres atölyesine gidecek olanlar kurutma tünellerinden geçirilerek veya dışarıda bırakılarak kurutulurlar. Kuruyan çini çamuru kuru öğütücülere gönderilerek burada tekrar öğütülürler. Öğütülen hammadde nemlendirilerek hidrolik preslerde sıkıştırılıp basılarak plaka çini elde edilir. Daha beyaz ve çini yüzeyinin düzgün olması için astar çekilir. Bu işlem püskürtme tabancası veya fırça ile tatbik edilir. Astar çekildikten sonra kurutularak “birinci bisküvi pişirimi” denen fırınlamadan geçirilir. Bu fırınlama 930-950°C’de gerçekleştirilir. Fırından alınan çini ve seramiklerin bozuk ve çatlağı ayrılarak kalan parçaların tozdan arındırılması için temiz sert bir fırça ile fırçalanır ve kurutulur. Temizlenen parçalar üzerinde süsleme yapılacak ise; istenen motif ve kompozisyonlar ince kağıt üzerine çizilerek buralar bir iğne vasıtasıyle delinir. Mamülün üzerine konarak odun kömür tozu sürülür. Kömür tozu ile belirlenen yerler siyah boya ile çizilir. Çizme işlemini yapan fırça, özel olarak merkep kılından yapılır. Renklenecek yerler madeni boyalar ile boyanarak sırlama ünitesine gönderilir. Sırça ile iyice kaplanan çini ve seramikler 950°C’de fırında ısıtılır. Ateşhane kısmında, sıcaklık 1200-1250 °C civarında bulunur. Fırındaki özel rafların üzerine konan çinilerin olup olmadığını anlamak için çeşni deliği denilen özel deliklerden bakılır. Fırından çıkarılan çinilerin bozukları ayrılarak diğerleri ambalajlanır ve satışa sunulur.


8. Sayının ANA SPONSOR‘u

K APAK KO N USU

ASIRLAR ÖNCESİNDEN GELEN VE ÖN YARGILARI YIKAN MEKTUP

Güneş‘den yağan

PARAYI

Çatınızda toplayın!

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel. 02461 - 937 13 60 www.topsolar-nrw.de

SICAK SU

Kalorifer desteği

ELEKTRİK

KALİTELİ

SAĞLAM

YÜKSEK KAPASİTELİ

İslam dünyası, önyargılı Batılıların zannettiklerinin aksine bilime büyük önem vermiş ve katkıda bulunmuştur. Ortaçağ‘da Müslümanlar Tıpta muazzam ilerlemeler kaydettiler. Sadece Bağdat‘ın „İlim Evi“nde bütün İtalya manastırlarının toplamından fazla kâğıt ve belgelerden oluşan kitaplar vardı. Maragha Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyordu. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklamıştı. Emirin biri de, üstü kitap yüklü 30 devesini yanına almadan bir yerden bir yere gitmezmiş. Bu yazımız Stern dergisinin 2000 yılında çıkartmış olduğu özel sayısı, son 1000 yılın kronolojisini içeren eserden Almancadan Türkçeye çeviri yapılarak yorumsuz olarak aktarılmıştır. Mektup Haçlı seferleri devrine ait olup, bir İtalyan tarafından oğluna yazılmıştır. İşte o mektup: „Sevgili Oğlum! Kutsal topraklardaki Munaitira Kalesi‘nde yaşadığım o günü ömrüm boyunca unutmayacağım. Fransız şövalye kale kumandanı, biri Müslüman Arap, biri de yine Fransız olan iki doktoru, hastaları muayene ettirmek için

çağırtmıştı. Bacağında apsesi olan bir şövalyeyi ve ateşli hastalığı olan bir kadını önce Arap‘a gösterdiler. Bu doktor şövalye için, apsenin açılıp, iyileşmesine kadar duracak bir bandaj yapılması, kadına da bir diyet ve çok su içmesi tavsiyesinde bulundu.

ve GARANTİLİ Elektrik üretimi

Dergide ANA Sponsorluk: KÖPRÜ Dergisinde Siz de Ana Sponsor olmak isterseniz: reklam@yenikopru.de

Tercüme eden ve hazırlayan: Selim YILDIRIM


Ne de olsa Kudüs‘ü kılıç ve ateşle Fransız doktor araya girerek; „Bu adam muâyeneden anlamıyor“ dedi kurtararak, yücelerin yücesinin kudve şövalyeye dönüp; „Bir bacakla yaşa- retini ispatlamadık mı!?.. Aziz Pavmayı mı, yoksa iki bacakla ölmeyi mi lus; Bu dünyâdaki ilimlerin aptallık istersin?“ diye sordu. Korkuya kapılan olduğunu bize bildiren Tanrı değil şövalye de „Bir bacakla yaşamayı!“ ce- mi?‘ diye uyararak bizi teslimiyete ve vabını verdi. Bunun üzerine bacağı bir alçak gönüllülüğe dâvet etmiyor mu? kirişe yerleştirilerek, iki balta vuruşu Talebelerine karanlık manastırlarda ile kesildi. Bir insanın bu kadar âciz harfi harfine öğrettikleri kutsal kitabı bir şekilde bağırarak yakındığını haya- bize tercüme eden papazlarımızdır. Bu tımda duymamıştım. Kırılan kemikten yüzden bizde nerede ise kimse okumabeyaz bir sıvı akıyordu ve bacağı kesi- yazmayı bilmez. Kılıç sallamakta usta olan şövalyelerin çok azı benim gibi len şövalye iki saat sonra öldü. Bu doktor kadına dönerek, „Bu ka- mürekkepte tüy oynatabilirler. Oysa çölün evlatları ne kadar da rının beyninde kendisine âşık olan bir cin var. Saçlarını kesin!“ dedi. Kadının başka! „İlim isteyen ALLÂH‘a yalateşi daha da yükselince, kafa tası gö- varsın“ diye yazıyor kutsal kitapları rünürcesine başına „HAÇ“ şeklinde KUR‘ÂN‘da. Ve işte ilimlerini ve gübir yara açtı ve bu yaraya çiğ tuz süre- zel sanatlarını bu deryâ ile sulamışrek ovaladı. Zavallı kadın da aynı saat lar. Bütün bu ilimlerini Rumlardan ve içinde öldü. Bu manzara karşısında onların yazdıklarından tercüme ededehşete kapılan Arap doktor, Haçlıla- rek almış oldukları söylenmektedir. Görülüyor ki, bizim rın bu ilkel metotlarını izlerini kaybettiğimiz emirine haber vermek için, kaçarcasına Haçlı seferlerine Aristo‘nun yazılarını antik devrin dikaleden çıktı. katılan bir İtalyan‘ın ve ğer hazinelerini, bu O günden sonra, izlenimleri ve görinançsızlar sadece iyi bir Hıristiyan olaanlamakla kalmayıp, rak kendime sorma- düklerini yansıttığı bütün inançların anaya başladım; „Bizim mektup, tarihte sı olan felsefeyi, geoBatı tıbbımız bir işe yarar mı? Gerçek- Müslümanların tıpta metriyi, matematiği, ve müziği ten Tanrının hükmü ve diğer bilimler- astronomiyi en güzel şekli ile gelişmü, yoksa şarlatande ne kadar ileride tirmişler. lık mı? Şâyet öyle ise, Sadece Bağdat‘ın en iyi tıp metodları, olduğunu, Batılıların ‚İlim Evi‘nde bütün dünyânın bir tepsi da aksine ne kadar ge- İtalya manastırlarıgibi düz olması adına, neden Tanrının ride olduklarını orta- nın toplamında olduğu kadar kâğıt ve seçtiği bizlerde değil ya koyuyor belgelerden oluşan de, bu inançsızlarda? kitaplar var. Maragha Bizim doktorlarımız Müslümanların dedikleri gibi, gerçek- Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyor. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon ten canavar ve hilekâr mı?“ Venedikli baharat ve kumaş tüccar- 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklalarının yıllardır anlattıklarına göre, mış. Emirin biri de, üstü kitap yüklü kutsal toprakların kurtarıcısı bizler, 30 devesini yanına almadan bir yerden leş böceklerinin kapladığı etler yara- bir yere gitmezmiş. Onlarda en azınlarımız üzerine bastırılarak muâyene dan her orta dereceli âile okuma-yazedilip, pis samanlar üzerinde yatarak mayı ve yabancı rakamlarla hesap yapkronik hastalıklarımızdan kurtuluş mayı öğrenmişler. Hatta bizde ancak ümidi beklerken, Müslümanlar has- tarlada iş yapmaya yarayan orta yaşlı talarına muhteşem saraylarda banyo çocuklar bile seccadelerinde oturarak, ve su muâyeneleri uygulayarak bak- sûreleri okuyup, tahtalarına yazılar maktalar. Papazlarımız, „Onların çizmektedirler. Büyük câmilerin sütunları altında samuâyeneleri ve özellikle cerrahlık ‚ŞEYTAN İŞİ‘dir. Sizler Tanrının mu- kallı profesörler oturmakta ve isteyen cizelerine güvenin!“ diyerek bizleri ya- herkese ders vermekteler. Hattâ kadın tıştırmakta, duâ etme, el ile dokunma profesörler bile varmış... Tıpta ve özelve „Şeytan çıkartma“ gibi metotlar uy- likle bizde çok az değer verilen cerrâhî meselelerde Müslümanlar muazzam gulamaktalar. ilerlemeler kaydetmişler. Tıbbın baba-

K APAK KONUSU

K APAK KO N USU


18

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

sı sayılan Hipokrat‘ın adını hecelemeyi bile bilmeyen ve Avicenna‘nın (İbn-i Sînâ), Rhases‘in (er-Râzî), Hanâin‘in göz hastalıkları ilmini duymamış olan şövalye beylerimiz, gizlice düşmanların doktorlarını çağırtarak, kendilerini onlara muâyene ettirmektedirler. Halbuki Papaz Bernhard Clairvaux böyle yapanların en büyük cehennem cezalarına çarptırılacaklarını ve ruhlarının affedilmeyeceğini söylemişti.

K APAK KO N USU (İtalyan) şövalyelerin kumandanı Âsil Hügo bütün bunları bizzat kendi gözleri ile görmüş; „Onların doktorları bizim metotlarımızla dalga geçiyorlar. Peygamberleri alkolü yasakladığı halde, sargılarını sıcak şarap içine batırarak yarayı sarıyorlar. Böylece yaranın 5-6 günde iltihaplanmadan kapanarak iyileşmesini sağlıyorlar“ diyordu... Müslümanlar; „İncilerle çalışan, onların parlaklığını zedelememeye dikkat

Müslüman doktorların bir hastaya uyguladıkları „omurilik tedavisi Fakat paslı zırhların içindeki pireler etlerimizi kan akıncaya kadar kemirdiğinde, veyahut ishal olup o pis sıvı demir parçalarının aralarından akmaya başladığında, inançta en kuvvetli olanlarımız bile zaafa düşmektedirler. Elbette Kudüs bakımhanelerinde Tanrı adına iyi iş yapan Johanniter (Rodos Şövalyeleri) târikâtına ait ruhbanlarımız var. Yaralı bir şövalye onlara geldiğinde, kulaklarından kan fışkırsa bile önce istavroz (günah çıkartmaları) gerekiyor. Ve ancak ondan sonra kendisine yardım ediliyor. Veyahut da ruhunu teslim ettiriyorlar. Böylece hiç olmazsa Hıristiyanlığa lâyık bir şekilde ölüyorlarmış! Fakat, biz şövalyeler o tozlu gecelerde, diken gibi rahatsız karargâhlarımızda kıvranırken, serin kalelerde yumuşacık yataklarda, lüks banyolarda ve etraflarında harem kadınları bulunduğu hâlde yaşayan o ALLÂH âşıklarına bazen gıpta etmiyor değiliz. Keşke onların 30-40 deve üzerinde cepheden cepheye taşıdıkları o tertemiz bakımhânelerinden birisinde olabilse idim!.. Nasıl oluyor ki bizler bacağımızdaki bir çizikten dolayı sinekler gibi devrilip ölürken, Müslümanlar bu kadar sakatı yürür hâle, o kadar körü görür hâle getirebiliyorlar ve birçok ölü zannedilenlere hayat verebiliyorlar!? Bolonyalı

etmelidir“ diyor. Bu yüzden insan vücudu konusunda çok titizler. Halbuki savaşçıları ne de acımasız ve amansızdırlar. Âsil Hügo, Allah‘ın doktorlarının yaptıkları o inanılmaz ameliyatları görmüş ve anlatmaktadır; Ameliyata başlamadan ve bir bacak, kol kesmeden, kafayı yarmadan veyahut iltihapları vücuttan ayırmadan önce, haşhaş ve benzeri bitkilerin sıvılarına batırılmış bir süngeri hastanın burnuna tutarlarmış. İkinci bir doktor da, bütün ameliyat boyunca hastanın nabzını kontrol eder, bayıldığı zaman gereken ameliyat yapılırmış. Hem de sinirler ve damarlar kan çeşmesine dönmeyecek şekilde dikkatlice. Yine de kanama olacak olursa, gereken pansuman yapılıp, kedi bağırsağı ile titizce dikilirmiş. Gönül isterdi ki bizimkiler de Müslümanların bu bilgilerini kopyalasınlar. Fakat kiliseli babalarımız; „İnhonestum magistrum in medicina manu operi“ diyorlar. Yani „Eller ile veyahut âletlerle çalışmak bir doktorun şanına yakışmazmış“. Oysa Mısır‘da teknik tıp âletler ile kadınların doğumlarına yardım edenler bile varmış. Oğlum, bu işin böyle olması doğru mudur!?. Tıbbı Tanrı ile alay olarak görüyorsan, onların uzun zamandır uyuşturucularla yaptıkları deneylere ne dersin? Bazı kokuları bizler de kul-

lanırız. Yoksa kiliselerimiz soğuk ve boş kalırlardı. Ya şu Afrika‘daki muhteşem „Coffee“ ya da „Kahve“ hakkında ne demeli? Onun kavrulmuş taneleri kalp için yazılmakta, altın ve gümüş renkli haplar, İbn-i Sinâ tarafından kullanılmak için verilmektedir. Bazı uyuşturucuların Ambra, Cinnamon, Safran, Sandelholz, Kampfer, Tamarinde, Haşhaş ve Muskat gibi hoş isimleri var. Fakat bizde çok az tanınmaktadırlar. Onların „İbn-i Sinâ“ dedikleri BÜYÜK AVİCENNA, „KÂNUN“ adlı kitabında 760 çeşit uyuşturucu saymaktadır. Galen‘in de kullandığı bu zehirli maddeler limon, portakal ve incir kökleri ile karıştırılarak inceltilmekte ve böylece içilebilir hâle getirilmektedir. Belki bizim ülkemizdeki doktorlar bunları doğrulayabilirler, fakat öyle bir şey duydum ki, adeta sihir gibi; merkeplerin ve atların eyerlerinden kazıdıkları „küf mantarı“ndan (Schimmelpilz) ‚PENİCİLLUM‘ (Penisilin) ve „ASPERGİLLUS“ adında merhemler yapıyorlarmış. Tehlikeli iltihaplanmaların, fakirlerin bile ekmeğini bozan küf mantarları ile iyileştiğini düşünmenin büyü olacağına inanmıyorum. Müslümanlar biz Hıristiyanları aldatmak için 1001 Gece Masalları mı anlatıyorlar, yoksa onlara körü körüne güvenilebilir mi? Merak edip doktor ve şâir olan bir Şamlı ile dost oldum. Bana doktorasını Şam‘daki „NURİ HASTAHÂNESİ“nde yaptığını söyledi ve Müslümanların incisi olan hastahâneden bahsetti. Bu, temiz salonları, lüks banyoları ve hoş bahçeleri olan sarayın, Sultan Nureddin Zengî

Avrupalıların „Avicenna“ dedikleri İbn-i Sina


K APAK KO N USU tarafından, Hıristiyan bir Fransız asıllı kralın serbest bırakılması karşılığında verilen fidyelerden yaptırdığını söylemeyi de unutmadı. Mısırlı Kumandan El-Mansur da safra kesesinden rahatsızlandığında bu hastahânenin ilaçları ile tedavi edilmiş. Bunun üzerine; „Sultan olursam Kahire‘de bu hastahânelerin en büyüğünü ve modernini yaptıracağım“ diye yemin etmiş. Ve sözünde de durmuş. 1 milyon dirhem masrafa yaptırılan Mansur Hastahânesi‘nin inşası bittiğinde Sultan El-Mansur; „Bunu benim gibilere ve daha alttakilere, hükmedenlere ve hizmet edenlere, askerlere ve emirlere, büyüklere ve küçüklere, hürlere ve kölelere, erkeklere ve kadınlara bağışladım“ demiş. Müslüman dostum bana ayrıca şunları da söyledi; „Sadece halife ve sultanlar değil, zengin tüccarlar ve ünlü doktorlar da Hârun Reşid zamanından beri hastahâneler yaptırarak bağışlarda bulunuyorlar. Bunların içini de en güzel şekilde donatıp yataklar, banyolar, kütüphaneler, hasta odaları, ameliyathaneler ve toplantı salonları yaptırırlar. Bu hastahanelerde zengin-fakir herkes bedava muayene görürler. Yatmak, bakım, ilaçlar ve refâkat edilmesi de bedâva olup, hatta hastalığı iyileşip taburcu edilenlere yeni elbiseler alması ve rahatça iyileşmesi için bir miktar da para verilir. Şayet Bağdat, Kâhire, Şam gibi Müslüman şehirlerinde hastahâne arayacak olursan, burnunu takip etmen yeterlidir“ diyordu. Çünkü sadece bakım değil, aynı zamanda mutfağı da bir „Bey sofrası“ gibi mükemmeldir. Öyle ki; bir gün zengin bir İranlı Şam‘da gezerken bu kokuları alınca inleyerek Nûri-Hastahânesi‘nin başhekimine gitmiş. Muayenede bir şeyi olmadığı anlaşılmış. Fakat doktorun, ihtiyaten bir süre hastahanede tutularak börekler, kuzu eti, bademli tavuk, ballı çörek ve şerbetle bakılması talimatını vermesi onu çok sevindirmiş. 3 gün hastahanede kaldıktan sonra dok-

tor kendisine göz kırpıp; „3 günlük misafirperverlik kafidir. Sağlıcakla gidesin!“ diyerek göndermiş. Bütün bunları görmek için doktor ve şair dostumla Şam‘a gitmeyi çok isterdim. Fakat tam o sırada vatana dönmem için emir geldi ve gemilerimizle yola koyulduk. Sevgili oğlum!.. Bu üç senelik OrtaDoğu seyahatimden sonra size geri dönüyorum. Annene selâmlarımı bildir... „Not: Arap dostum vedalaşırken bana kütüphanesinden İbn-ül Cessar adındaki meslektaşına ait bir kitap hediye etti. Yazı Latince idi. Fakat böyle

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

19

bir eserin iyi bir Hıristiyan‘a yakışıpyakışmadığını bilemiyordum. Kitabın adı bile beni şüphelendirdi. Adam bizimle alay mı etmek istiyordu yoksa? Fakat deniz tutulmasına yakalanınca bu eseri açtım. Bütün denizcilerin yanında bulundurması gereken bu kitabın adı „Yoksullar İçin Seyahat Kitabı“ idi... Bu, bütün seyahat hastalıkları hakkında tavsiyelerle dolu bir el kitabı idi...“ Yaşlı Baban RİNALDO Dİ LUCCA (Kaynak; STERN-MİLLENİUM 1000-1999 / 50, 52 ve 53. sayfalar)

Yerel sesiniz, Yerel gücünüz


20

Köprü 8

SAĞ LI K

Nisan, Mayıs, Haziran

BEYİN TÜMÖRÜ BEYİN TÜMÖRÜ: Beyin tümörleri genellikle birincil ya da ikincil olarak sınıflandırılırlar ve bunlar (genellikle) vücudun herhangi bir yerinde başlayıp beyne metastaz yapanlar ve beyinde oluşanlardır. Beyin tümörleri kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yaparlar. Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncının artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör düzensiz bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkânı olmayan kafatası içerisinde beyin üzerine baskı yapmaya başlar. Tümör kötü huylu olduğu taktirde vücutta başka türlü hastalıklara da yol açabilir. Tümör ameliyat ile alınabileceği gibi, iyi huylu olduğu takdirde ışınla tedavi olunabilir. Beyin tümörü çeşitleri: İyi huylu tümörler: Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Bazen iyi huylu tümörlerin hepsi çıkartılamadığı takdirde bölgesel

ışın tedavisi uygulanabilir. Kötü huylu tümörler: Çok hızlı ürerler. Çamur kıvamındadırlar. Bu nedenle ameliyatla tamamen alınamazlar. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Vücudumuzdaki organlara yayılabilirler. Kötü huylu tümörleri de sınıflara ayırmak mümkündür. Belirtileri: 1. Baş ağrısı, 2. Epilepsi benzeri bayılmalar, 3. Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler, 4. Şiddetli kusmalar, 5. İlerlemiş dönemlerde (Beyinde yerleştiği yere göre) vücudun bazı bölgelerinde felç belirtileri, 6. Kişilik bozuklukları, bazı yetenekler de (hesap yapma yazı yazma gibi) bozulmalar, 7. Baş dönmesi, Teşhis: Beyin-Tomografisi (CT) ya da Beyin MR-Tomografisi (MRT) Tedavisi: Beyin tümörlerinin tedavisi cerrahidir. İster iyi huylu, ister kötü huylu olsun, tüm tümörler cerrahi olarak te-

davi edilirler. Ancak bazı durumlarda cerrahi tedavi uygulamak mümkün olmayabilir. Şayet tümör beynin çok hassas olan bazı hayati bölgelerine yerleşmişse bu bölgelere dokunmak hayati tehlike meydana getireceğinden dolayı tümör yerinde bırakılabilir. Bu durumda sadece ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulaması yapılabilir. Vücudun diğer bölümlerinde oluşan daha sonra beyine sıçrayan tümörlere, metastaz denilmektedir. Özellikle akciğer kanseri beyine yayılabilir ve kötü huylu tümörlerden dir. Cerrahi müdahale yapılsa bile sonuçlar hiç iyi değildir. Hatta bazı vakalarda birkaç tane odak halinde yayılma varsa cerrahi tedavi bile uygulanmaya bilir. Hasta kemoterapi ve ışın tedavisine alınır. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hayat dileğiyle...

Uzak Doğu‘dan gelen şifa kaynağı ZENCEFİL Genel olarak Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır. Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit „bitkisel“ şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde „zencefil bitkisi“; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)‘de ve mide bulantılarının teda-

vilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde (bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukça ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarına birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.

Son Olarak; zencefil asya‘da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifalı bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.


SAĞ LI K

AACHE

Fahrschule

ASLAN Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241 / 951 805 22 Fax: 0241 / 951 805 23 Mobil : 0177 / 50 55 444

N´da

A

MOTOR

B

ARABA

BE

mork

Araba + Rö

Büro Saatleri: Pazartesi - Perşembe: 12:00 - 19:00 Cuma: 12:00 - 17:00 Cumartesi: 10:00 - 13:00

E-Mail: AslanFahrschule@hotmail.com

21

romatizmal özelliklerindendir. Kanser ve Zencefil Zencefil bitkisi son zamanlarda kanserle savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılmaktadır. Dünyada azımsanmayacak sayıdaki bilim adamı zencefilin „kanserle ve buna benzer tehlikeli hastalıklarla“ savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılabileceğini kabul etmektedir. Zencefilin Vücuda Alınma Yöntemleri 1- Zencefil çaylarla birlikte alınabilir özellikle yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir. 2Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir. 3- Ayrıca çay, bal, zencefil karışımı da oldukça etkili bir tiryaktır. 4- Bunlardan farklı olarak zencefil „toz olarak“ 1 gramlık dozlarla doğrudan alınabilir(özellikle hamilelerde) 5- Zencefilin diğer bir alınma yöntemi de zencefilli yemek, pasta ve tatlılarla olmaktadır. NOT: Zencefilin yaş ve taze olarak alınması tavsiye edilen bir yöntemdir. Dozaj ve Yaşlara Göre Kullanım Miktarı Ne olmalıdır? !!!!Önemli NOT!!!! Zencefil her nekadar mucizevi bir bitki de olsa 2 yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Buna çok dikkat edilmelidir.

S Ü R OTE: Ü B E G N A R H NEUJA C ANGEBOTSPREISE der Klasse B (AUTO): Ü 30 ,Grundgebühr ğitim ayarlı E iz Bilgis im araçları ts e r c Ü • meni eğit rn yeni direksiyon eğit kanı • Mode im an Ehliyet e konuş • Türkç ısa süre içinde k e, • Tatild

75,- 1

Fahrstunden

25,- 29 ,-

Sonderfahrten

31,- 36 ,-

Prüfungsfahrt

100,- 119 ,-

Theorieprüfung

30,- 30 ,-

WERBEAGENTUR

YENİ

ları vardır zencefilin. Örnek Olaylarla Kullanım Alanları 1- Yolculuk sırasında bir çoğumuzu taşıtlar tutar ve aslında çok da hoş geçebilecek bir yolculuk bizim için tam bir kabusa dönüşür. İşte bunu zencefil sayesinde engelleyebiliriz. Şöyle ki, Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. 2- Ameliyattan kalkan hastalara verilen ilaçlar narkoz etkisini hafifletir, fakat bu ilaçların yan etkileri mevcuttur. Oysa zencefil bu ilaçlardan daha etkili bir bulantı bastırıcıdır. Ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile hazırlanan infüzyon oldukça faydalı sonuçlar verir. 3. Hamilelikte alınan günlük 1 gr. toz zencefil hamileliğin mide üzerindeki etkilerini büyük oranda iyileştirir ve hatta yok edebilir de. 4. Zencefilin soğuk algınlıklarında kullanıldığını daha önce söylemiştik. Bir fincan çay içerisine bir miktar bal karıştırılıp ardından bu karışımımız içerisine iki dilim taze zencefil kor ve az bir miktar beklendikten sonra bu karışımı içersek soğuk algınlığımız kısa sürede atlatılır. 5. Yemeklerde ve tatlılarda kullanılan zencefil zamanla romatizmal hastalıklara çok iyi gelmektedir. Zencefil bitkisine son yıllardaki talep patlamasının sebeplerinden birisi de bu anti-

Köprü 8

ÖPRÜ

Etken Maddeleri nelerdir? Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birisi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir (shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır. Kullanıldığı yerlerden bazıları. İştah açıcıdır, Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar, Mideyi düzenler, Mide bulantılarını giderir, Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir, Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar (colic), Solunum yollarını açar, kanın yapısını daha akışkan hale getirir (ki bu kalbin daha rahat çalışması demektir) Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir. Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır (oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur) Kalp ritminin düzene girmesini sağlar, özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır. Baş ağrılarını giderici özelliği vardır, Uykuyu rahatlatır, Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür, Bu ve buna benzer daha bir çok fayda-

Nisan, Mayıs, Haziran

K U R S U


22

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İL İL TÜR K İYE

Türkiye’nin en kalabalık 5. ili

[01]

ADANA

ADANA‘nın tarihi İlkçağda Adana, Anadolu‘yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus‘a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı‘nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy‘da Hitit Federasyonu‘na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova‘da kurulan Kue Krallığı‘na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy‘da Pers, M.Ö. 333‘te Büyük İskender’in egemenliğine girdi. İskender’in ölümünden (MÖ. 323) sonra da Selefkiler‘e bağlandı. M.Ö. 66‘da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen Adana, 704‘de Halife

Bizanslılar, Abbasiler‘in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan‘ın Malazgirt Zaferi‘ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular‘ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova‘ya Doğu‘dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana‘da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy‘ın ilk yarısında Memluklular‘ın eline geçen Çukurova‘ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352‘de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüreğiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana‘ydı. Ramazanoğulları‘nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim‘in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına

Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy‘da Adana Çukurova‘nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy‘da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır‘daki Tolunoğulları‘nın eline geçti.

katılan Adana‘yı 1608‘e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672‘de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy‘ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti‘ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu‘nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840)

Osmanlılar‘a geri verildi.1867‘deki idari düzenlemede vilayet oldu. 1886‘da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler‘in 1909‘daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye‘ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasın-

da 24 aralık 1918‘de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana‘yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921‘de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922‘de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana‘nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. ADANA’nın yöresel yemekleri Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bamya dolması, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, çingene kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı


İL İL TÜR K İYE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

23

Ağaca Bey isimli bir Türkmen ağası tarafından yaptırılmıştır. Tipik bir Selçuk mimari karakterini aksettiren kapısının, taş oyma motiflerinin ve cami ADANA’nın tarihi ve turistik yerleri içindeki minberinin büyük sanat deAdana ili tarihi ve tabii güzelliklerle ğeri vardır. Minaresinin süsleri dikkat doludur. çekecek güzelliktedir. ADANA’da bulunan kaleler Eski (Yağ) Cami ve Medresesi: AdaAdana’da çok sayıda tarihi kale varna merkezinde ve çarşı içindedir. dır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40“Yağ Camii” ismi ile de anılır. Rama50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur zanoğulları devrinde yaptırılmış olan olanları şunlardır: bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, Adana Kalesi: Abbasi Sultanı Halife caminin yanına bir de medrese ilave Harun Reşid tarafından, eskiden kalan ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptıyapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinrılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden ci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatıMısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa na 1501’de başlanmıştır. Bu cami yatarafından yıktırıldığı için bugün tepılmadan önce aynı yerde kilise vardı. mellerinin bir bölümü kalmıştır. Ulu Cami ve Medresesi: RamazanoEvliya Çelebi seyahatnamesinde; ğulları tarafından yapılan en büyük ve “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. meşhur bir camidir. Hala dimdik ayakYedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk tadır. Osmanlı devirde yapılan kaledevrinde tanin bir duvarı nehire Adana, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı güney orta dayanmış olup, diğer Anadolu’da bulunan 2.085.225 nüfusuyla Türkiye’deki mirat görmüşüç kenarı hendeklerle en kalabalık beşinci ildir. İin idarî merkezi, sakinlerinin tür. İnşaatına 1513’de başçevrilidir ve 7 burcu %76’sına ev sahipliği yapan Adana şehridir. İl, coğrafi lanmış ve inşavardır. ve ekonomik olarak Mersin, Osmaniye ve Hatay ile at 1541’de Piri (Kestanbol) Ayas Mehmed Paşa beraber Çukurova’nın bir parçasıdır. Kalesi: tarafından biCeyhan’ın 30 km tirilmiştir. SelCAMİLER uzağındadır. Yumurtalık ismiyle anıçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisilır. Kale ortaçağda yapılmıştır. Kanuni Hasan Ağa (Kethuda) Camii: Eski nin özelliklerini taşır. Sultan Süleyman Han 1536’da tamir caminin hemen arkasındadır. Planı, Diğer camiler: Evliya Çelebi, ettirmiş ve “Sahil Kulesi” ismi verilen Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Seyahatnamesi’nde, Adana’da irili bir kule ilave ettirmiştir. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zaufaklı 70 cami ve mescidin bulunduYılanlı Kale: Ceyhan’a 6 km manında Ramazanoğlu Halil Beyin ğunu yazmaktadır. Kemeraltı Camii uzaklıktadır. Halk arasında ismi kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ve Tahtalı Camii, Kadirli Hamidiye (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Or- ile azadlı köle Atike tarafından yap- Camii, Bahçe Agimbey Camii bunlartaçağda Haçlı seferleri esnasında ku- tırılmıştır (1501-1703). Klasik devir dandır. rulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene sütepe üzerindedir. TÜRBELER: ren camiin güney duvarında, 1671’de Anavarza Kalesi: Kozan’ın 22 km Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin Adana’da yer alan türbelerden bazıkuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda imzası vardır. ları şunlardır: Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 Akça Mescid: Adana il merkezinin senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Ramazanoğlu Türbesi: Ulu Caminin Sonra Ramazanoğulları’nın eline geç- en eski binası ve Adana’da bulunan bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed miştir. On dördüncü asırda kullanıl- en eski Türk eseridir. 1409 senesinde Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir.

maz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır. Toprak Kale: Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır. Kozan Kalesi: Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır. Cem Kalesi: Ortaçağdan kalmadır. Cem kale ismi sonradan verilmiştir. Roma çağı kalıntıları vardır. Kadirli yakınındadır.


24

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır. Şehid Duran Mezarı: Adana’nın kurtuluşunda Fransızlar’a karşı ilk verilen şehidin bulunduğu mezardır. Sed boyundadır. Ağcabey Kümbeti: Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. HANLAR VE ÇARŞILAR Gön Hanı: 1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir. Tuz Hanı: Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır. Havraniye (Misis) Kervansarayı: Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır. Kurt Kulağı Kervansarayı: Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Soluhan Kervansarayı: Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır. HAMAMLAR Çarşı Hamamı: Adana hamamlarının en eski ve en büyüğüdür. 1529’da Ramazanoğullarından Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tamir gören hamam, 1945’de restore edilmiştir. Irmak (Yalı) Hamamı: Eski Roma

hamamı üzerine Ramazanoğullarından Halil Bey, 1494’te yaptırmıştır. Seyhan Nehri kıyısında olup, suyunu buradan alır. Mestan Hamamı: 1682’de Ramazanoğullarından Mestanzade Hacı Mahmud Ağa tarafından Mestanzade Camii’nin bir vakfı olarak yaptırılmıştır. Yeni Hamam: 1720’de Musahalıoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Diğer hamamlara benzemektedir. Diğer tarihi ve turistik yerlerden bazıları da şunlardır: Taş Köprü: Seyhan Nehri üzerindeki şehrin iki yakasını birleştiren taş köprü, Romalılardan kalmadır. 3.10 m yüksekliğinde 13 m genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmıştır. On yedinci asırda esaslı bir tamir görmüştür. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana valisine taşköprünün tamiri için ferman göndermiştir. 1847’de ise, Sultan Abdülmecid Han tamir ettirdi. Günümüzde yirmi bir gözden sadece on dördü kalmıştır. Adana’nın sembolü olan kule, 1882’de Adana valisi Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma şeklinde olup, 32 m yüksekliğindedir. Şehrin merkezinde olan kule, şehrin Fransız işgalinden kurtulmasında, genç kızların işlediği Türk bayrağının asılması ile bayrağa gönderlik etti. Adana Bölge Müzesi: Kuruköprü semtindeki Rum kilisesinde, bir düzenleme neticesinde açılmıştır. Müzede 69 sikke, 2950 arkeolojik değeri olan eser, beş bin etnografik değeri olan eser, 3500 mühür, Osmanlı devrine ait 346 mahkeme kararı bulunmaktadır.

Misis Mozaik Müzesi: Adana’ya 20 km uzaklıkta ve Seyhan Irmağı kenarındadır. Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eser vardır. Ayrıca dördüncü asırdan kalma bir kiliseden çıkarılan mozaikler burada saklanmaktadır. Gastabala (Hieropolis): Osmaniye’nin 12 km kuzeyindedir. Hitit ve Asurlulardan kalma tarihi bir şehirdir. Şar (Comana): Tufanbeyli’nin 20 km kuzeyindedir. Hitit, Roma ve Bizans devrinde önemli bir yerleşme merkezi idi. Hitit anıtı ile meşhurdur. KAPLICALARI Adana il sınırları içinde yedi kaplıca vardır. Bu kaplıcalar değişik hastalıklara iyi gelmektedir. Haruniye kükürtlü kaplıcaları cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelir. Kurttepe, Alihocalı, Misis ve Kodes içmeleri mide ve barsak hastalıklarına faydalıdır. Osmaniye yakınlarındaki Gebeli içmesinin suyu idrar söktürücü olarak bilinir. Tahtalıköy Kükürtlü Kaynağı cilt hastalıklarına ve isiliğe iyi gelir. MESİRE YERLERİ Adana’nın zengin doğal güzellikleri vardır. Seyhan Barajı ve Sarıçam Koruluğu özellikle şehir merkezinin dinlenme yeridir. Kapız, il merkezinden 35 km uzaklıkta eşsiz güzellikleri ile tanınan bir yerdir. Çakıt Suyu, çam ormanları ve dağ dorukları Kapız’a ayrı bir güzellik verir. Aslantaş piknik yeri ve Karatepe milli parkı, Adana merkezine 122 km’dir. Burada bulunan açık


Nisan, Mayıs, Haziran

YAYLALAR Adananın yazı sıcak ve bunaltıcı olur. Halkın bir kısmı yaz aylarında yaylalara çıkarlar. Yaylalar yemyeşil ve serindir. Başlıca yaylaları Pozantı, Nemrun, Zorkun, Horzum ve Börücek’tir. Nemrun Yaylası çok güzel manzaralıdır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Adana için şunları yazar: Ramazanoğulları Camii, dört büyük

WERBEAGENTUR

nümüze kadar gelmiştir. Kadirli: Tarihi bir şehirdir. Kiliseden camiye çevrilen Ala Cami, ortaçağ yapısı Cem Kalesi ile Roma çağına ait kaya kabartmaları en meşhurlarıdır. Sirkeli Kabartması: Adana-Ceyhan karayolunun 45’inci kilometresindedir. Hitit krallarından Muvattalish’in kayalar üzerine işlenen dev bir tasviridir. M.Ö. 1200 senesinde yapılmıştır.

sütun üzerine oturan yüksek kubbeli olarak yapılmıştı. Kubbenin tepesindeki alemin parlaklığından gözler kamaşır. Caminin içi, dışı tamamen çinidir. Mihrap ve minberini tarif etmek güçtür. İçerisinde çok değerli avize ve kandiller vardır. Müezzin mahfeli, ince sütunlar üzerinde oturtulmuş bir köşk gibidir. Avlusu küçük, renkli taşlarla döşenmiştir. Avlunun çevresinde yirmi üç sütuna oturan yirmi kubbeli ve halılarla döşeli bir sofa bulunmaktadır. Caminin sol yönünde, kurşun örtülü bir kubbe içinde Ramazanoğlu gömülüdür. Evliya Çelebi, Adana’da ayrıca küçüklü-büyüklü 70 cami ve mescidin bulunduğunu söyler. Onun ifadesine göre Adana’da 8700 ev ve konak vardır (Yaklaşık olarak 40-45 bin nüfus). O devir için Adana, Anadolu’nun en büyük şehirleri arasında sayılır. Osmanlı Devletinin eyalet merkezlerinden biridir. Evliya Çelebi şöyle devam etmektedir: “Bilginleri çoktur. Halkı ehl-i sünnettir. Bir dar’ül kurra, üç dar’ül-hadis, kırk çocuk mektebi vardır. İki hamamı olup, biri yalı tarafında Paşa Hamamı, diğeri çarşı içerisinde Eski Hamamdır. On yedi han vardır. Çarşı içerisindeki Ramazanoğlu Hanı, yüz yirmi odalıdır. Etrafındaki üç yüz altmış dükkan dahi Ramazanoğlu yapısıdır. Ayrıca şehir içerisinde yüz otuz dükkan ve kale gibi büyük bir bedesteni vardır. Bunlar da Ramazanoğulları devrine aittir. Şehir, nehirden yüksek olduğundan dolaplar vasıtası ile alınan sular, şehre taksim edilir.

ÖPRÜ

hava Hitit Müzesi, çevrenin tabii güzelliğini tarih ile birleştirmektedir. Anavarza: Ceyhan civarında eski çağların önemli bir şehridir. M.Ö. 6. asırda kurulmuştur. Asur, Roma, Bizans, Müslüman-Arap ve Türk devirlerine ait eserlerce zengindir. Kale, su kemerleri, anfi tiyatro, mozaikleri ve stadyum kalıntıları meşhurdur. Arkadius devrinde Kilikya’nın Tarsus’tan sonra ikinci büyük şehri idi. M.S. 526’da çok şiddetli zelzele ile yıkıldı. Justinaus, şehri yeniden yaptırdı. Halife Harun Reşid devrinde şehir Müslümanların eline geçti. Sonra Ramazanoğullarına ve 1516’da Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devletine katıldı. Karatepe: Adana’nın 120 km kuzey doğusundadır. Hitit kralı Asitavandes tarafından M.Ö. 4. asırda kurulmuştur. Kale, kral evleri, heykel ve yazıları gü-

25

Köprü 8


26

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

ÇOCUK KULÜBÜ

0157/724 576 11 E-Mail:moda@istanbul-moda.de

DAMEN -BEKLEIDUNG -SCHUHE -ACCESSOIRES -TASCHEN TESETTÜR GIYIM

GENERAL MOTORS Iki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu : - Neden selam verdin? -Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu... İNSAN KILÇIĞI Yeni erler eğitim görüyordu. Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu. Er gayet bilmiş bir eda ile: - İnsan kılçığıdır komutanım, dedi...

PAŞA İLE GENEREAL Astsubay, acemi erlere ilk dersini verirken sordu : - Paşayla general arasında ne fark vardır? Memo ayağa kalkıp cevap verdi : - Paşa yaşlıdır, şişmandır, babadır, izin çoktir. General gençtir, zayiftir, serttir, nöbet çoktir!..

VATAN TOPRAĞI Karavana saatinde askerlerden bazıları, yemeklerin içinden taş ve kum çıktığı için şikayette bulunurlar. Komutan kızar ve: - Kesin lan! buraya ziyafet için değil, vatanı korumak için geldiniz. Bunun üzerine askarlerin arasından bir ses yükselir : - Vatan toprağını da yemeye gelmedik... UZMAN Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormus ve arkadasları

buna çok hayret ediyorlarmış. Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış ve: - Söyle bakalim benim boyumunölçüsü kaç? Diye sormuş. Asker asağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve : - 1.75 efendim, demiş. Komutan hayretler içinde kalmış ve: - Doğru, peki nasıl bildin? Demiş. Asker : - Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım...


ÇOCUK KULÜBÜ

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

27


28

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ R E H BE R İ

KÖPRÜ- İŞ REHBERİ Alım / Satım Hasan´s An&Verkauf Josef-Schregel-Str. 50 52349 Düren Tel: 02421-29 16 90 Ceylan 24 Feldstr. 271 45701 Herten Tel: 0177-313 85 06 Ceylan 24 Bochumer Str. 156 45661 Recklinghausen Tel: 02361-95 01 44 SAS Germany Im Timpen 6 45711 Datteln Tel: 02363-567 62 62 Anahtarcı Çıtak Schlüsseldienst Hückelhoven Tel.: 02433-857 52 Avukat Av. İbrahim Çavdar Keupstr. 126 51063 Köln Tel.:0221- 663 95 35 Av. Kaya Erdemir Wilhelmstr. 54 52070 Aachen Tel: 0241- 60 20 94 Berberler Çağdaş GmbH Königsheide 38 44536 Lünen Tel.: 0231- 728 78 06 Star Herrensalon Auf der Mühle 2 52222 Stolberg Olympia Herren Salon Neue Jülicher Str. 30 52353 Düren Tel: 02421-69 25 65 M&C Hairdesign Mokwastr. 105, 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-92 81 04 Haarstudio Fehmi Bahnhofstr. 40 52477 Alsdorf Tel.: 02404- 67 89 39 Doktorlar Dr. İsmail Altınay (İnternist) Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 262 71 Dr. Bünyamin Başıbüyük Erzbergerstr. 115 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 48 00 95 Dr. med. Ayten ImrenÖzden Waltroper Str. 53 44536 Lünen Tel.: 0231- 87 50 50

Dr. (B) Nur BAYSAL (Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı) Rathausplatz 1 52531 Übach - Palenberg Tel.: 02451 / 4042 + 4043 Düğün Salonu Stadthalle Stolberg Olof-Palme-Friedensplatz 52222 Stolberg Ehliyet Okulu Fahrschule Fahrschule Aslan Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241- 951 805 22 Fahrschule Kaya Übacher Weg 95 52477 Alsdorf Tel: 02404- 551 62 60 Fahrschule Diler Neue Jülicher Str. 26B 52353 Düren Tel: 02421- 40 83 60 Elektronik Eşya TeleringCenter Parkhofstr. 95 41836 Hückelhoven Tel.: 02433- 18 49 Emlakçılar Caner Immobilien Am Wehrhahn 41 40211 Düsseldorf Tel: 0211- 30 29 43 68 Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 0157-76 37 77 77 Fırın Ayyıldız Bäckerei Preußenstr. 18 44532 Lünen Tel: 02306-94 33 77 Bäckerei & Cafe Baris Reyplatz 8 52499 Baesweiler Tel: 02401-602278 Gelinlik satanlar Divatilla Salmstr. 5-7 52222 Stolberg Tel: 02402- 76 84 38 Weisse Rose Modehaus Übacher Weg 43 52477 Alsdorf Tel: 02404- 92 92 18 Zehra Brautmoden Adalbertsteinweg 271-273 52066 Aachen Tel: 0241- 400 14 80 Giyim

Mode Altın Salmstr. 18 52222 Stolberg Tel: 02402- 867 50 82 Hafize Ziber Feldstr. 218a 45701 Herten Tel: 02366- 18 14 888 Änderunsschneiderei ÇİFTÇİ Parkhofstr. 105 41806 Hückelhoven Tel.: 02433-2380 İnci Mode Weissenburgerstr. 1 52066 Aachen İstanbul Moda Adalbertsteinweg 58 52070 Aachen Sultan Mode Martin-Luther-Str. 4 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 95 19 78 Beyza Boutique Ludovicistr. 18A 41836 Hückelhoven Tel: 0163- 963 06 29 Güvenlik CK Security Pfarrer-AppelrathStr. 13 52249 Eschweiler Tel: 02403- 50 40 115 Live Security Benzstr. 1 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 458 68 30 İnşaat ve Bahçe Bauelemente Yildirim Kapi ve Pencere • Stolberg Tel: 0179- 471 23 57 Akiz Ramen&Deuren Kapi ve Pencere Tel: 0032- 488469187 GfG mbH Planung-Bauunternehmung Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461-9371360 Metallbau Yamaner Immenweg 33 52511 Geilenkirchen Tel: 02451-4826995 Karakas Fensterbau Josef-Schregel-Str. 45 52349 Düren Tel: 02421-3061257 Bahçe Toprakları Şahin Transport Tel: 0160-1514793 Ada Betonzaun Beton Bahçe Çitleri 52222 Stolberg Tel: 02402-1022727 Kuyumcu

Has Kuyumcu Münster Str. 37 44145 Dortmund Tel: 0231- 981 26 56 Jasmin Juwelier Josef-Schregel-Str. 19 52349 Düren Tel: 02421- 132 62 Juwelier Istanbul Adalbertsteinweg 233A 52066 Aachen Tel: 0241-502545 Juwelier Tugan Solinger Str. 36-38 40764 Langenfeld Tel: 02173-684640 Lokantalar Ailem Pastanesi Elsassplatz 10 52068 Aachen Tel: 0241-46311698 Çamlıca Döner Jakobastr. 93 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444483 Çiğköftem Münsterstr. 35 44145 Dortmund Tel: 0231- 330 392 48 İstanbul Döner & Pizzeria Kaiserstr. 56 52146 Würselen Tel: 02405- 42 06 27 Saray Kebap Salmstr. 47 52222 Stolberg Tel: 02402-29544 Tuna Kebaphaus & Pizzeria Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.:02433-446704 Tuna Restaurant Vogelsangerstr. 292 50825 Köln Tel: 0221-50055239 Yeni Han Kückstr. 58 52499 Baesweiler Tel: 02401-895577 Yüksel Restaurant Mallinckrodtstr. 32 44145 Dortmund Tel: 0231- 83 83 39 Medya Medyator Mustafa Güleç Tanıtım ve Reklam Filmleri Tel: 0176-61101464 www.medyator.de Marketler Ankara Süpermarket Im Schellenkai 53 44329 Dortmund Tel: 0231- 89 707

ASA Supermarkt Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 Anadolu Market Hauptstr. 60 52499 BaesweilerSetterich Tel: 0176 - 24 20 70 27 Azim Market Frauenrather Str. 10b 52457 Aldenhoven Tel: 02464-9798102 Birlik Market Hompeschstr. 2 52249 Eschweiler Tel: 02403-32712 Efe Market Adalbertsteinweg 23-25 52070 Aachen Frischmarkt ANIL Ottostr. 35 44536 Lünen Tel: 0231- 877 01 97 Güneş Market Parkhofstr. 96, Hückelhoven Tlf.: 0177-6154264 Halk Pazarı Lilienthal Str. 70 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 29 58 Hilal Market Ludovicistr. 3 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444875 Huzur Supermarkt Bierweider Str. 20 52222 Stolberg Tel: 02402-9749940 Lebensmittel Uzun Salmstr. 14 52222 Stolberg Tel.:02402-84814 Mevlana Süpermarket Salmstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-9022034 Neco Market Bahnhofstr. 28 52477 Alsdorf Tel: 02404- 821 51 Yenice Market Neusser Str. 51 41065 Mönchengladbach Tel.:0163/3320061 Yenice Market Von Dechenstr. 3, 41836 Hückelhoven Tel.: 01577-3748480 Yenice Market Luisenstr. 72 52477 Alsdorf Zafer Lebensmittel Bergstr. 3-5 44339 Dortmund Tel.: 0231- 80 71 87 Mobilyacılar

Diva Halı Eschweilerstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-7096948 Canapella home & lifestyle Hotline: 02432- 96 39 888 www.canapella.com Möbel Royal Breslauer Str. 35 52068 Aachen Tel: 0241- 559 10 80 Muhasebe ALV Beratungsstelle Bahnhofsplatz 20 52477 Alsdorf Tel: 02404-26284 FIT Finanzen & IT Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich Tel: 02181-8209323 Fidevs Kırsolak -Lohnsteuerhilfeverein52223 Stolberg Tel: 02402-9976957 Nakliyat SAHİN Transporte Salmstr. 23a 52222 Stolberg Tel: 0160-1514793 Oto Galeri Auto Yunus Tel: 0176-22352852 Auto- Fey Jakobshöhe 6 41066 Mönchengladbach Tel: 02161-5763750 Auto Nuhrgolf Neussener Str. 22 52146 Würselen Tel: 0177-7476017 Autohaus Diker Rheinstr. 14 41836 Hückelhoven Tel: 02433-938034 Oto Yedek Parça ve Tamirhane Autoteile Turan Linnicher Str. 109 52477 Alsdorf Tel: 02404-25945 AS-MB GmbH Otto-Hahn-Str. 7 50181 Bedburg Tel: 02272-9993527 Kfz-Werkstatt Deniz Lagerstr. 3 • 52351 Düren Tel: 02421-2099535 Özer GmbH Mengeder Str. 78 44536 Lünen Tel: 0221-6905890 Tuna Autoteile Am Grossen Rad 19 52222 Stolberg Tel: 02402-84484


İŞ R E H BE R İ Reklam Ajansı Ender GmbH Melatener Weg 18 50825 Köln Tel: 0221-6905890 KÖPRÜ Werbeagentur Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 63 Sachverständiger Nuri Taskingül Adalbertsteinweg 266 52066 Aachen Tel: 0241-5659139 Seyahat acentası Balcı Reisen Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-452833

Econom GmbH Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 Glückauf Reisen Langenbochemer Str. 204a 45701 Herten Tel: 02366- 58 51 90 Koc Reisebüro Alte Turmstr. 5A 52457 Aldenhoven Tel: 02464-905630 Ölmez Reisen Aachener Str. 239 52499 Baesweiler Tel: 02401-6939275

ÖPRÜ

Paradies Tours Yavuz Josef-Schregel-Str. 25 52349 Düren Tel: 02421-45308 Paradies Tours Yavuz Bahnhofsplatz 22 52477 Alsdorf Tel: 02404-919450 Reisebasar Ost Elsassstr. 32 52068 Aachen Tel: 0241-532595 Reisebüro Bahar Jodef-Schregel-Str. 47 52349 Düren Tel: 02421-409550 Reisebüro Cengiz Bahnhofstr. 43A 52477 Alsdorf Tel: 02404-912566

Nisan, Mayıs, Haziran

Ufuk Travel Center Huchkarder Str. 354 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 16 25 Ufuk Travel Center Mallinckrodtstr. 29 44145 Dortmund Tel: 0231- 81 27 38 Yıldız Reisebüro ! ! ! YENI ADRES ! ! ! Salmstr. 9 52222 Stolberg Tel: 02402- 22 571 Sigortacılar Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 01577-6377777

Econom Sigorta Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 www.econom.de Taşımacılık Kolay Reisen Berliner Str. 33 A 52351 Düren Tel: 02421-972506 Taxi Kaiser Düren Tel: 02421-980800 Telefoncu Artel Telecom Salmstr. 24 52222 Stolberg Tel: 02402-7095616

Köprü 8

V-cOmm24 Salmstr. 28 52222 Stolberg Tel: 02402-1020403 Artel Telecom Elsassstr. 22 52068 Aachen Tel: 0241-9979855 Tesisat GfG- mbH Gesellschaft für Gebäudetechnik Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 60

YENİ KAYIT! rehber@yenikopru.de

DAĞITIM NOKTALARI:

AACHEN ve çevresi:

KÖLN ve çevresi:

REMSCHEID ve çevresi:

LÜNEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

ESSEN ve çevresi:

RECKLINGHAUSEN ve çevresi:

DORTMUND ve çevresi:

Exklusive Badartikel

w w w. e v o n e . o r g

info@evone.org

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich Fon: +49 2461 937 13 60

HÜCKELHOVEN ve çevresi:

ÖPRÜ

29

SULTAN Market Hövelstr. 67 45326 ESSEN Mönchengladbach ve çevresi:

Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 ALSDORF ve çevresi:

Duisburg ve çevresi:

TEMSİLCİLER:

AACHEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

KÖLN, BONN, BERGHEİM, LEVERKUSEN, WUPPERTAL

Mustafa YILDIRIM

Semih ÖZBAY

Hasan ŞAHİN

Tel: 0177 / 56 88 938

Tel: 0178 / 811 46 74

Tel: 02461 / 937 13 63

m.yıldırım@yenikopru.de

s.ozbay@yenikopru.de

h.sahin@yenikopru.de

DUİSBURG, DÜSSELDORF, OBERHAUSEN, ESSEN

DORTMUND, BOCHUM, LÜNEN, RECKLİNGHAUSEN

MÖNCHENGLADBACH, NEUSS, KREFELD, HEİNSBERG

Mesut ŞİŞMAN

Mustafa SARI

Mehmet TOPAL

Tel: 0163 / 455 37 17

Tel: 0163 / 676 71 00

Tel: 0157 / 89 30 18 87

m.sisman@yenikopru.de

m.sari@yenikopru.de

m.topal@yenikopru.de

BÖLGE TEMSİLCİLERİ ARANMAKTADIR NRW Eyaletinde KÖPRÜ dergisi bünyesinde ek iş olarak dergimizi temsil edecek Bay/Bayan elemanlar arıyoruz.

Müracaat: 02461 / 937 13 63 veya info@yenikopru.de


Vogelsanger Str. 292 50825 Köln Tel: 0221 - 500 55 239


KALİTELİ

Güneşten yağan

SAĞLAM

PARAYI

YÜKSEK KAPASİTELİ ve GARANTİLİ

Çatınızda toplayın!

%70‘e varan enerji tasarrufu

Quelle: co2online gGmbH

3 yıl‘da kendini öder *

* ısıtılan alan durumuna göre

*

ELEKTRİK

SICAK SU

Elektrik üretimi

Kalorifer desteği

Doğru bilgi ve uygun proje

Alman D evl eti o n ayl ı

Devlet teşvikleri sağlamak

Kaliteli malzeme ve işcilik

www. topsolar-nrw.de info@topsolar-nrw.de

Düzgün ve hızlı servis

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel: 02461 / 937 POST okurlarına ÖZEL! 13 60

L KÖPRÜ ÖZE

%10 indirim

E xk lusive B ad ar t i kel

w w w. e v o n e . d e

• JAKUZİLER • DUŞAKABİNLER • SAUNALAR • LAVABO TAKIMLARI

info@evone.de


mteleri...

WERBEAGENTUR

700 * başlayan fiyatlarla

ÜCRETSİZ Bilgilendirme ve Planlama Size Uygun Proje ve Ücretlendirme

ab

*

2 YIL GARANTİ ÜCRETSİZ 2 YIL Servis

BİZİ AR

!!! KÖPRÜ ÖZEL

** Abbildungen Ähnlich

4 lü komple Sistem

**

EYİN!

R VERM N KARA

AMADA

Müşteri memnuniyeti Kaliteli Malzeme Sağlam İşcilik Satış sonrası Hizmet

www.live-security.de

KAMPANYA

Benzstr. 1 41836 Hückelhoven

a Iphone ve Android Türkiye ve tüm Dünyad e imkanı Cep Telefonundan izlem

Mobil: 0172 - 90 54 200 0152 - 03 58 58 58

Tel. 02433 - 458 68 30

Fax 02433 - 458 68 32

info@live-security.de

ÖPRÜ

Siste Live Security; Güvenlik


ÖPRÜ IMPRESSUM/KÜNYE Sahibi: KÖPRÜ Werbeagentur UG

Nisan, Mayıs, Haziran

Editör‘den

Köprü 8

Hasan ŞAHİN

BAHARA MERHABA DERKEN

(haftungsbeschränkt)

Dizgi ve Grafik Tasarım: KÖPRÜ Werbeagentur UG Posta Adresi: Dürener Straße 17a 52428 Jülich Telefon: 02461- 937 13 63 Fax: 02461- 937 13 61 İlanlarınız için: BÖLGE Temsilcileri bakınız: Sayfa 29 e-mail: info@yenikopru.de Yayın Kurulu: Hasan ŞAHİN, Mustafa YILDIRIM, Av. İbrahim ÇAVDAR, Dipl. Kfm. İbrahim GÜGEN, Ahmet TOLUNALP, Dr. İsmail ALTINAY KÖPRÜ Dergisinin bütün yayın hakkı KÖPRÜ Werbeagentur UG‘ye aittir. Yazılardan yazarlar sorumludur. Website: www.köprü.de Email: info@yenikopru.de Dergimizin değeri 3,00 Euro‘dur. Şu anda parasız dağıtılmaktadır. ABONELİK Düzenli abone olmak isteyenler, posta ve işlem parası olarak yıllık 5,00 Euro ödedikleri takdirde dergimiz evlerine gönderilecektir. Abone olmak isteyenlerin abone@yenikopru.de adresine email ile bilgilerini göndermesi gerekmektedir. Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. İzinsiz alıntı yapılamaz. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verenlere aittir.

DERGİMİZİN HİTAP ETTİĞİ ŞEHİRLER Başlangıçta Köln, Aachen, Düren, Mönchengladbach ve çevresine hitap eden dergimiz, şu anda NRW çapında diğer büyük şehirlerde de dağıtılmaktadır ve hizmet ağını gittikçe genişletmektedir.

S e v g i l i ok uy uc u l a r, Su g ibi a k ıp g id en z a m a n iç i nd e i n i ş ler, ç ı k ı ş l a r, a c ı l a r, t at l ı l a r, hü z ü n ler ve s e v i nç ler he p bi r a hen k iç i nd e s e y re d er g id er. Gü z e l i g ü z e l k ı l a n, ç i rk i n i n s e v i m si z l i ğ id i r. Bi r k ı ş me v si m i n i ger id e bı r a k m ı ş ol m a k , merh a b a d e d i ğ i m i z b a h a r ı d a h a bi r t at l ı d a h a bi r s e v i m l i h a le ge t i r me k t e d i r. Hay at ı n bu du rdu r u l a m ay a n a k ı ş ı , ay n ı z a m a nd a yen i l i k ve t e k a mü lü d e b er a b er i nd e ge t i r me k t e d i r. 3 ayd a bi r y ay ı n l a nd ı ğ ı h a ld e 8 . S ay ı s ı n a u l a ş a n D er g i n i z KÖPRÜ d e bu t e k a mü lü y a ş a m a n ı n z e v k i n i t at m a k t a d ı r. A r t ı k d a h a em i n a d ı m l a rl a i lerleme k t e , d a h a s a ğ l a m yere b a sm a k t a ve d a h a ç ok t a n ı n m a k t a d ı r. G e l i nen nok t ay ı ye t erl i bu l m a k ş üphe si z mü m k ü n d e ğ i ld i r, f a k at a r t ı k KÖPRÜ D er g i si iç i n k ı ş dönem ler i n i n ger id e k a ld ı ğ ı , b a h a r ç iç e k ler i n i n a ç m ay a b a ş l a d ı ğ ı d a s e v i nd i r ic i bi r gerç e k t i r. „Üç ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ yer i ne „ Ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ ol a r a k ok uy uc u k a r ş ı ş ı n a ç ı k m a z a m a n ı d a i n ş a a l l a h u z a k d e ğ i ld i r. Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e oldu ğ u mu z bu 3 ay l ı k z a m a n d i l i m i nd e m a d d i b a h a r ı y a ş a d ı ğ ı m ı z g ibi, h ay at ı m ı z ı n m a ne v i b a h a rl a r ı nd a n ol a n üç ay l a r ı d a id r a k e t m i ş ol a c a ğ ı z . 2 2 M ay ı s 2 012 S a l ı g ü nü mü b a re k R e c e p ay ı n ı n 1. Gü nü nü id r a k e d e c e ğ i z . Bu nu 2 4 M ay ı s 2 012 Per ş emb e g ü nü id r a k e d e c e ğ i m i z R e ğ a ib k a nd i l i t a k ip e d e c e k . 16 Ha z i r a n 2 012 Cu m a r t e si g ü nü a k ş a m ı nd a M i r a ç k a nd i l i i le mü ş er re f ol m a n ı n h a z z ı n ı t a d a c a ğ ı z . 21 Ha z i r a n 2 012 Per ş emb e g ü nü Ş a b a n ay ı n ı n 1. Gü nü ne g i r m i ş ol a c a ğ ı z . Bu mü n a s e b e t le , üç ay l a r ı n ı z ı ve k a nd i l ler i n i z i d e ş i md id en t e br i k e d er i z . Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e ol m a k , bi z e g üç ve ener ji ver me k t e d i r. He pi n i z i en d er i n s ay g ı ve s e v i g i ler i m i z le s e l a m l ı yor u z . Köprü Dergisi ile çalışmak ve

KÖPRÜ UG

Para kazanmak ister misiniz?

Dürener Straße 17a 52428 Jülich

bize e -mail ile ulaşın! info@yenikopru.de

Tel: 024 61 937 13 63 info@yenikopru.de

3


4

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İÇİ N D E K İLE R

3 Editör‘den 5 Güldeste (Sessiz Gemi- Yahya Kemal Beyatlı) 6-8 Haberler 9 Enerji Vergisi -

Dipl. Kfm. İbrahim Gügen

10 İnanç Dünyamız 11 Delikanlılık- Dr. Mustafa Özgen 12 Tarihe Yön Verenler- Kutalmışoğlu Süleyman Şah 13 Kadın ve Aile

14 İş Hukuku- Av. İbrahim Çavdar 15 Kültür ve Sanat- Çini Sanatı 16-19 Kapak Konusu- İbn-i Sina 20-21 Sağlık- Beyin Tümörü Dr. İsmail Altınay 22-25 İl İl türkiye- ADANA

26-27 Çocuk Kulübü 28-29 İş Rehberi 29 Dağıtım Noktaları ve Bölge Temsilcileri

İŞ REHBERİ Sayfamızı gördünüz mü? Müşteri ile işvereni buluşturan sayfa! S. 36-37

UFUK TURU Osman DOĞRU

TÜRKMANCA Evet yeni bir dilden bahsediyoruz; Türkmanca. Gerçi henüz grameri, kuralı, artikeli partikeli yok; ama olsun... Almanya’da yaşayan türkler arasında bal gibi konuşuluyor ve de anlaşılıyor. Türkçe almanca karışımı kırma bir dil. Almanca aksanı ile teleffuz edilen türkçe kelimeler de pek bir hoş oluyor hani... Almanya’ya gelen ilk kuşak, belki de daha fazla kelime ezberleyebilmenin gayretiyle, “İş ve işçi bulma kurumu” yerine „Arbeitsamt”, hastane yerine “Krankenhaus”, bisiklet yerine „Fahrad“ demek gibi birçok almanca kelimeyi türkçeye katmışlar, onları da türkçe aksanıyla bir güzel teleffuz etmişlerdi. „Bescheinigung“ yerine „Beşe onluk“ demek gibi farkında olmadan espriye kaçan bazı kelimeler olduysa da bu da işin tuzu biberiydi. Almanya’ya ilk geldiğim 1980 yılında, tanıdığım bir türk aileye misafir olmuştum. Evin hanımı çocuğundan bahsederken bir ara: „Bizim oğlan geçenlerde Fahrad’la unfal yaptı“ demişti de epey düşünmüştüm. Acaba bu oğlan ne ile ne yaptı diye. Cahilliğime verirler diye utancımdan da soramamıştım. Şöyle bir hadise nakledilir: Uzun zaman almanya’da kalan yaşlı bir hanım Türkiye’de bir adres sorma ihtiyacı hisseder. Kendisini Almanya’da zannederek, önüne çıkan bir kıza yönelir ve: -Kızım türk müsün? der. Türkiye’de böyle bir soru ile karşılaşan kız şaşkınlıkla cevap verir: -Ne demek istiyorsun teyze? Tabii türküm! Kadın baltayı taşa vurduğunu anlar ve hatasını düzeltmek için: -Schuldigung! der. Şimdiki kuşak (ikinci ve sonraki nesil) ise türkçenin içine almanca kelimeler katmak yerine, almancanın içine türkçe kelimeler koyarak daha bir geliştirdiler, daha bir hoş hale getirdiler Türkmanca’yı. Dinlemesi bile ayrı bir zevk. İki kelime türkçe konuştuktan sonra bir sayfa almanca döktürüveriyorlar. Bu durum, Türkmanca’nın faziletinden mi, konuşandaki türkçe kelime haznesinin yokluğundan mı, Almanca kelime haznesinin çokluğundan mı bilinmez... Ama bilinen bir şey varsa o da bir kültür erozyonu ile karşı karşıya olduğumuz.


S ES S İ Z G EM İ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden Yahya Kemal Beyatlı


6

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

Belediye Başkanı 25 kişilik ekibi ile DİTİB HÜCKELHOVEN CAMİİNİ ZİYARET ETTİ H ÜC K E L HOV E N 24.01.2012 Salı günü Hückelhoven Belediye Başkanı sayın Bernd Jansen, birim amirleri ve belediye memurlarından oluşan 25 kişilik grupla Hückelhoven DİTİB camiini ziyaret etti. Camiin tanıtımından sonra cami yetkilileri tarafından ziyaretçilere çay, börek, pasta ve tatlı ikram edildi. Samimi ve sıcak bir atmosferin hakim olduğu sohbet bölümü yaklaşık 3 saat sürdü. Misafirler oldukça memnun ve bilgilendirilmiş bir şekilde camiden ayrıldılar.

Cami başkanı Adem Onur; „Bizlerle birlikte görev alan dialog sorumlusu genç kardeşlerimize ve bizlerden desteklerini eksik etmeyen halkımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. DİTİB Hückelhoven Camii olarak Hückelhoven Belediyesi ile Dialoğumuz uzun yıllardan beri sürmektedir. Gelecek zamanlarda da beraber

gerçekleştireceğimiz projelerimiz ve Belediye Entegrasyon sorumlusu sayın Scmtitz‘le çalışmalarımız olacak. İleriki tarihlerde Belediye Başkanı Sayın Bernd Jansen bizleri Belediye ye davet edecek ve Belediye hakkında bilgiler verecek“ dedi.

Haydi gençler polisliğe! Sağdan sola: Komser Sinan Zengin, Komser Aliye Albayrak, Başkomser Mehmet Karapınar ve Komser Ümit Yağmur Köln Emniyet Müdürlüğü, Türk gençlerini polis olmaya teşvik etmek için Almanya‘da bir ilke imza atarak Türkçe etkinlik düzenledi. Emniyet Müdürü Wolfgang Albers‘in katılımcı Türk gençlerine, geleceğin polisleri diye seslendiği etkinlikte yetkililer, göçmen kökenlilerin polis olmasının devletle göçmenler arasında güveni arttıracağı, entegrasyona büyük katkı yapacağı fikrinde birleşti. Türk vatandaşı komiser Emine Tayfur sunumunda, KRV eyaletinde Türk vatandaşı kalarak da polis olmanın mümkün olduğunu, 38 yaşına kadar başvuru yapılabileceğini bildirdi. Türk-Alman Dostluk Derneği‘nin girişimiyle Köln Emniyet Müdürlüğü‘nde düzenlenen etkinliğe, Türkiye‘nin Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Türk-Alman Dostluk Derneği yöneticisi ve KRV Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek‘in yanı sıra polisliğe ilgi duyan çok sayıda Türk genci ve velisi katıldı.

Türklere kapı açık Etkinlikte komi- göre bu hala çok düşük“ dedi. ser Emine Tayfur‘un yanı sıra, Türk İmkanlardan yararlanın kökenli başkomiser Mehmet KarapıToplantının önemine dikkat çeken nar, komiserler Ümit Yağmur, Aliye Başkonsolos Basa ise, „Polislik mesleAlbayrak ve Sinan Zengin izlenim ve ğinde daha fazla Türkün yer alması getecrübelerini anlattı, polis olmalarınrek. Resmi makamlarda memurluklara dan dolayı gördükleri saygı ve takdiri gelmelerine de destek veriyoruz. Katıdile getirerek gençlere polis olmalarını lım noktasında kendimizi göstermelitavsiye etti. Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Köln yiz. Türkler entegre olma ve kendileEmniyet Müdürü Wolfgang Albers, rine uzanan bu eli tutarak, bu imkanı Köln nüfusunun üçte birinin göçmen değerlendirme arzusu içindedirler. kökenli olup en büyük göçmen gru- Emniyet Müdürlüğünün bu girişimini bunu Türklerin oluşturduğunu ha- çok önemli buluyorum“ açıklamasına tırlattı. Albers, „Toplumu tanıyan ve sözlerinde yer verdi. Türk-Alman Derneği Başkanı Tayfun Keltek ise konuştoplum için angaje olacak poKöln masında etkinlik için derneğin lisler arıyoruz, onun için Emniyet yaptığı çalışma ve çabalarTürk kökenliler olarak Müdürlüğü, Türk dan bahsetti. Başvuru için size yöneliyoruz. Sizler gençlerini polis olmaya temiz bir sabıka dosyasıpoliste Türk kökenlileteşvik etmek için Almanya‘da nın ön şart olduğu meslek ri temsil edebilirsiniz. bir ilke imza atarak, Türkçe için www.polizei.nrw.de Şimdiye kadar polis etkinlik düzenledi. Emniyet sitesi üzerinden başvuru eğitimi alanlarda yüzyetkilileri, gençlere yapılabildiği gibi, yetkililer de 8‘lik göçmen oranına tarafından birebir bilgi veripolislik mesleğini ulaşmayı başardık ama, lerek yol gösterilmekte. anlattılar Köln‘deki göçmen oranına


HABE R LE R

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

7

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR VE İKİ ÖNEMLİ UYARI T.C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Bilindiği ü z e r e 2011-2012 eğitim öğretim yılı sonrası Türkiye‘de öğrenim görmek isteyen gençlerimizin denklik işlemleri için başvuruları ve YÇS sınavı heyecanı çok kısa bir zaman sonra başlayacak. Başkonsolosluğumuzun Eğitim ve Çalışma Ataşeliklerine yapılan başvurulardan; Almanya‘dan ülkemize giderek eğitim öğretimine devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu ve bu sayının her yıl giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bu sayısal artışın ana nedenlerinden birisinin, Türkiye‘nin ekonomik gelişimine paralel olarak, yurtdışında yaşayan Türkler için çekiciliğinin artmasıdır. Bu artış sosyal bilimciler ve göç uzmanlarınca Push-pull (İtme-Çekme) sendromu olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, çevrenizdeki insanlarla yapacağınız görüşmelerde de tespit edebileceğiniz gibi, emekli olduktan sonra yaşamına Türkiye‘de devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu da aşikar bir gerçektir. Bu gelişmelerden hareketle, Almanya‘da ikamet hakkı sahibi vatandaşlarımızın, uzun süre (altı aydan

İR Tahsin ÖZDEM

fazla) Türkiye‘de kalmaları durumunda, kendileri açısından ortaya çıkabilecek birtakım mağduriyetler söz konusu olabilir! Bu tip sıkıntıların yaşanmaması için vatandaşlarımızın iki önemli hususa dikkat etmeleri büyük önem taşımaktadır. Bilinenin aksine, altı ayda bir kısa süreli giriş-çıkış yapmak İkamet hakkınızı korumaz! -Türkiye‘de öğrenim görecek gençler veya Almanya‘da emekli olup (sosyal yardım almayan) vatandaşlarımızın 6 aydan fazla Türkiye‘de kalmaları durumunda Almanya‘daki ikamet haklarını kaybetmemeleri için önceden yabancılar dairesine başvurarak 30.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren İkamet Kanunu‘nun (Aufenthaltsgesetz) 51. maddesine göre bir belge almaları gerekmektedir. Bilindiği üzere İkamet Kanunu (Aufhenthaltsgesetz) uyarınca, yabancı uyruklu bir kimse, Federal Almanya dışında (önceden izin almaksızın) bir takvim yılı içerisinde aralıksız 6 ay 1 gün kalırsa, Federal Almanya‘daki tüm yasal ikamet haklarını kaybeder. Bir şehir efsanesi gibi vatandaşlarımız arasında yayılan ve yanlış bilinen

kanaatin aksine, 6 ayda bir kısa süreli giriş-çıkışlar da kişinin Almanya‘daki ikamet hakkını korumaz! Sosyal Güvenlik Sözleşmesi‘nin sizlere sağladığı kolaylıkları değerlendirin! - Vatandaşlarımız arasında pek bilinmeyen diğer önemli bir husus da sağlık tedavi hizmetlerinden faydalanma konusudur. Bilindiği üzere Türkiye ve Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi halen yürürlükte olup, bu sözleşme vatandaşlarımıza sosyal güvenlikleri açısından çok büyük kolaylıklar ve imkanlar tanımaktadır. Almanya‘da yasal hastalık sigortası bulunan (Krankenversicherung) bir kişinin uzun süre Türkiye‘de kalması durumunda gerekli belgelerini tanzim ederse Türkiye‘de ayrıca bir hastalık sigortası yaptırmasına gerek kalmaz. Örneğin, Almanya‘da hastalık kasanızdan alacağınız T/A 11 Formülerinizi Türkiye‘ye gittiğinizde ildeki Sosyal Güvenlik Merkezi‘ne ibraz ederek size verilecek belgelerle Sosyal Güvenlik Kurumunun Türkiye‘de sağladığı ücretsiz sağlık hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle.

MEHMET YILMAZ BÖLGENİN EN İYİSİ SEÇİLDİ Almanyanın seçkin ve saygın yerel gazetelerinden birisi olan „Rheinische Post”, gazetenin dağıtıldığı şehirlerde „En iyilerimiz” adı altında bir seçim yaptı. Gazete, bu şehirlerde önce 5 aday belirledi. Daha sonra okuyucularından mektup veya internet üzerinden bu adaylardan en iyisini seçmelerin istedi. Gazetenin seçtiği kişiler arasında Türkiye kökenli ve Heinsberg/ Hückelhoven şehrind e k i

VIKZ Camiinin Halkla ilişkiler sorumlusu olan Mehmet Yılmaz, madencilerin efsane sendika başkanı Bay Sonnen olmak üzere milletvekilleri ve papazları da geride bırakarak „Bölgenin en iyisi” olma başarısını elde etti. Sonuçların kendisi için çok büyük bir sürpriz olduğunu ifade eden Mehmet Yılmaz; başta büyük şehir Belediye Başkanı olmak üzere kendisini tebrik eden Hückelhoven Belediye Başkanı, siyasi partiler, Kilise mensuplar ve ve Banka Yönetim Kurulu Başkanlarına teşekkür etti. Aynı zamanda, bu başarının sadece kendine ait olmadığını, faaliyetlerinde kendisini yalnız bırakmayan başta Dernek yetkililerinin, gönüllülerin bu başarıda paylarının yüksek olduğunu

ifade eden Mehmet Yılmaz, aldığı ödülü onlara armağan ettiğini söyledi. Mehmet Yılmaz kimdir? 1968 yınlında Çankırı’da doğan, 1980 yılında Almanya’ya gelen Mehmet Yılmaz halen RWE POWER’de çalışmaktadır. Mönchengladbach Eyalet Gençlik Mahkemesi’nde 8 sene fahri hakimlik, Heinsberg Gençlik Hapishanesinde 10 sene müslümanlara yönelik kontak grubu üyeliği, Heinsberg Büyükşehir Belediyesi İmar ve iskan komisyon üyeliği, Hückelhoven yabancılar Meclisi Başkan Yardımcılığı, Hückelhoven Belediye Meclisi Sosyal ve Entegre/ Gençlik yardım komisyonu üyeliği yapan Mehmet Yılmaz, evli ve 3 çocuk babasıdır. - Hasan ŞAHİN -


8

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

DİTİB Merkez Cami‘inde sular duruldu KÖL N

Geçtiğimiz yılda tartışmalarla gündeme gelen Köln Merkez Cami inşaatında varılan son nokta ile ilgili DİTİB binasında gerçekleştirilen ortaklaşa basın açıklamasında, Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘nın a r a b u l u c u l u k l a görevlendirilmesi sonucu gelinen noktada Böhm ile DİTİB‘in yeni bir anlaşmaya vardıkları belirtildi Soldan Sağa: DİTİB Müşaviri Prof.Dr. Ali Dere, Köln Büyükşehir Belediye eski Başkanı Fritz Schramma ve Mimar Prof. Peter Böhm

A

lmanya‘nın Köln kentinde yapımı devam eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘ne (DİTİB) ait Merkez Camii krizinde uzlaşma sağlandı. 2011 yılı ikinci yarısında meydana gelen anlaşmazlıklarda taraflar karşılıklı suçlamalarda bulunmuşlardı. Daha sonra biraraya gelen proje heyeti Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘yı arabulucu tayin etti. Bu süre zarfında sular durulurken, tarafların çeşitli yurtdışı seyahatleri nedeni ile uzlaşma çalışmalarının uzadığı belirtildi. 2 Mart günü DİTİB Merkez Camii‘nde Schramma ile biraraya gelinerek ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamada anlaşmanın iptal edilerek Prof. Böhm‘e inşaat hakkında kontrol ve danışmanlık görevi verildiğine, hataların ise bağımsız bir resmi daire tarafından rapor edilmekte olduğuna yer verildi. Açılış konuşması yapan Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Schramma açıklamalarında bu süreç içinde birebir görüşmeler yanısıra 4 ortak görüşme yapıldığını ve varılan noktadan çok memnun olduklarını ifade etti. Yine çalışmaların sürdü-

rüldüğü zaman zarfında hiçbir olumsuz girişim ve açıklama olmamasına da dikkat çeken Schramma, konunun hassasiyeti açısından da bunun büyük önem arzettiğini belirtti. TALİHSİZ BİR GELİŞME „Anlaşmazlıkların başladığı zamana geri baktığımızda talihsiz bir gelişme olduğu görülür“ diyen Fritz Schramma, „Bütün şehrimiz olaydan negatif etkilenmiştir. Heyetin aldığı karar doğrultusunda memnuniyetle üstlendiğim arabuluculuk görevinde birebir görüşmelerde bulundum. En son ortak görüşmemiz 27 Şubatta gerçekleşti“ dedi. Köln halkının bu caminin yapılmasını pozitif karşılamakta olduğunu da ifade eden Schramma, „İnşaatın durdurulması ile karşı karşıya kalınmıştı ve bu da aylar, belki yıllar alabilirdi. Taraflar herkes için meydana gelecek zararları görerek geri adım attılar“ açıklamasında bulundu ve gayretlerin gelecek için iyi bir kooperasyon oluşturduğunu da sözlerine ekledi. ORTAK HEDEF PROJEYİ BİTİRMEK Ortak hedefin projeyi sona erdire-

ceğini belirterek söze başlayan DİTİB Müşaviri Prof. Dr. Ali Dere ise, „Böyle büyük bir projede elbette zorluklar ve problemler çıkabilir. Sonuç olarak bunları birlikte çözebileceğimiz sinyalini verdik ve memnun edici sonuca da ulaşmış bulunmaktayız. Bu prosedür birbirimizle konuşmaya bağlıdır ve basına açılmamız da bunun doğruluğunu göstermektedir“ dedi ve çalışmaların hızla devam ettiğini söyledi. „Bu proje Böhm‘ün projesidir ve öyle de kalacaktır“ diyen Prof. Dere, „Bu güne kadar ortaya atılan ve iddia edilenlerin bizimle alakası yoktur. Öyle olsa idi bu inşaatın tamamen yıkılarak yepyeni bir cami yapılması gerekirdi; bu da imkansızdır“ dedi. Uzlaşma ile ilgili olumlu gelişme ve çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mimar Peter Böhm de, „En önemli hedefimiz projenin devam ettirilmesi ve neticeye ulaştırılmasıdır. Gelinen nokta bizim açımızdan memnun edici bir sonuç oldu. Detaylar üzerinde görüştük ve tespitlerle olumlu bir sonuca varacağız“ dedi.


MUHASE BE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

9

ENERJİ VERGİSİ Değerli okuyucular, Bundan önceki 4 makalemde, N Alman Vergi İbrahim GÜGE sistemindeki ana vergi türleri hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışmıştım. Bu yazımda, vergi türleri hakkında son olarak, Energiesteuer (Enerji vergisi) üzerinde durmak istiyorum. Energiesteuer (Enerji vergisi) tüketiciye yönelik bir vergi türüdür. Federal Almanya, aşağıda isimlerini sayacağımız tüm yakıt türlerinin tüketimini vergilendirmektedir. Bu verginin hukuki dayanağı ise halen yürülükte olan (Energiesteuergesetz) Enerji Vergi Kanunudur. Bu kanunda özellikle benzin, motorin, hafif ve ağır yağlar, LPG, doğal gaz ve kömür belirtilmiştir. Hatta yakıt amaçlı kullanılan biyodizel ve bitkisel yağlar da vergiye tabidir. Vergi oranları yakıt türüne ve kulanımına bağlı olarak yasada belirtilen şekilde değişmektedir. Vergi getirisi en yüksek ve en önemli yakıt gurubunu ise benzin ve motorin gibi akaryakıtlar teşkil etmektedir. Bu akar yakıtların vergi oranları şunlardır: Kurşunsuz benzin:

Heinz-Walter

1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşan kurşunsuz benzin 669,80 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşmayan kurşunsuz benzin 654,50 EUR/1.000 L Kurşunlu benzin: 721,00 EUR/1.000 L Motorin (dizel): 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşan moto- rin 485,70 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşmayan motorin 470,40 EUR/1.000 L LPG: 31.12.2018 tarihine kadar 1 8 0 , 3 2 EUR/1.000 kg 01.01.2019 tarihinden itibaren 409,00 EUR/1.000 kg Doğal gaz: 31.12.2018 tarihine kadar 13,90 EUR/MWh 01.01.2019 tarihinden itibaren 31,80 EUR/MWh Kullanıma göre vergi oranı değişen yakıtlardan Doğalgazı örnek olarak ele alırsak, şu tablo ortaya çıkar: Yukarıda belirttiğimiz gibi, doğalgaz akaryakıt olarak kullanılırsa fiatı 13,90 EUR/MWh Doğal gaz ısnma için kullanılırsa, şu

Breuer

Selbstständiger Finanzberater

Mobil: 0172 / 250 21 58

anki fiatı 5,50 EUR/MWh Alman devleti, gemi ve hava taşıyıcılarının, uluslararası rekabet edebilmeleri için, belirli bakım, araştırma ve geliştirme için kullanılan enerji ürünlerini vergiden muaf tutmaktadır. Ayrıca, termik santrallerde elektrik üretimi için kullanılan yakıtlar da (kömür) vergiden muaftır. Vergi kanununda Almanya’daki tarım ve ormancılık işletmelerini, AB içindeki rekabet için güçlendiren, tarım ve kırsal alanların gelişimini hedefleyen vergi indirimleri öngörülmüştür. Bu uygulamaya göre bir çiftçi senede 10.000 litreye kadar olmak şartıyla 214,80 EUR/1.000 L vergi oranından motorin (dizel) alabilir. Vergi indiriminden yararlanan diğer bir sektör de toplu taşımacılık sektörüdür. Bu sektörü güçlendirmek için devlet, enerji ürünlerinde vergi indirimine gitmektedir. Toplu taşımacılık sektörüne motorin veya benzin, 54,02 EUR/1.000 L vergi düzeyinden satılmaktadır. Alman Devleti 2009 yılında (Energiesteuer) Enerji vergisinden yaklaşık 39,8 milyar Euro gelir elde etmiştir. Bu rakam, tüm vergi gelirlerinin %7,6’sına tekabül etmektedir. Enerji vergisi, Gümrük Dairesi tarafından tahsil edilir. Gelir federal (Bund) yapıya aittir. Huzurlu ve mutlu günler dileğiyle. Esen kalın.

Finanzberatung, wann und wo Sie wollen İster Akşam, ister Haftasonu hemde isterseniz Sizin evinizde Randevulü danışmanlık Hizmeti

• Yapı Kredisi • Yapı Tasarruf Sigortası • Özel Gelecek Sigortası

• Baufinanzierung • Bausparen • Vorsorge


10

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İ NAN Ç DÜNYAM IZ

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

İ

slâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği, şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tevafuk etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve “üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz Peygamber (s.a.v)’in bu aylar hakkında verdiği haberler göste-

rilebilir. Rasûlüllah (s.a.v) bir hadis-i şerifinde; “Recep ALLAH’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, ” Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır” diye dua ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine tevafuk eder. Hz Peygamber (s.a.v.) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz Aişe, Rasûlüllah

(s.a.v)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarih, VI, 295) Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1) Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.

PEYGAMBER EFENDİMİZDEN NASİHAT

A

shb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr hazretleri bir gün Peygamber Efendimize: - “Bana tavsiyede bulun yâ Rasûlallah” diye ricada bulununca Peygamber Efendimiz Hz. Ebû Zerr‘e şu nasihatlerde bulundu: -Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her İşin başıdır. -Kuran‘ı oku, Allah’ın zikrine sarıl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ışık, gökte de saklanan bir azıktır.

-Sakın çok gülme. Zira çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nürunu söndürür. -Çok konuşmamaya çalış çünkü bu, şeytanın senden uzaklaşması için bir vesile, dinini koruman hususunda bir yardımcıdır. -Fakirleri sev, onlarla hemdem ol. -Senden aşağıdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah‘ın sana verdiği nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur. -Acı da olsa hakkı söyle.

-Bildiğin kusurların seni, halkın eksikliklerini araştırmaktan alıkoysun. -Yaptığın bir İşi, başkaları yaptığında kızma. -Kendi noksanlarını görmeyip, İnsanların ayıplarıyla meşgul olman, irtikâb etmekte olduğun bir fiili insanlar yaptığında Kendilerine kızman ayıp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göğsüne vurarak: Ey Ebû Zerr! Tedbir gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi vera, güzel ahlak gibi servet yoktur, buyurdu. (Hayatü’s-Sahâbe 4-206/207)


Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

11

DELİKANLILIK (FÜTÜVVET)

Dr. Mustafa ÖZGEN

A

rapçada gençlik, cesaret, kahramanlık ve fedakârlık manalarını birlikte ifade eden “fütüvvet” kelimesini Türkçe tek kelime olarak en iyi “delikanlılık” kelimesi karşılar. Hz. İbrahim (a.s.) Kur’ân-ı kerimde delikanlı (fetâ) olarak zikredilmiştir (Enbiya, 21/60). Zira gençliğinde Allah’a kulluktan taviz vermeyip, kavminin putlarını kırma cesaretini göstermişti. Ümmet-i Muhammed’e örnek olarak sunulan Eshab-ı kehf için de aynı kelimenin çoğulu (cemi) olan “fityetün” kelimesi kullanılmıştı (Kehf, 18/10-13). Zira onlar da puta tapmayı cesurca reddetmiş, saraydaki hizmet ve rahata karşı minnetsiz davranmış, birbirlerine sahip çıkmış ve hak dini yaşamak üzere sebat etmişlerdi. Sahabe-i kiramın (r.a.e.) ahlakını gaye edinen mutasavvıflar, fütüvveti severek sahiplenmek manasına gelen ve Kur’ân-ı kerimde birbirine düşman insanları kardeş yapıp huzura kavuşturmak manasındaki “ülfet” (Âl-i İmran, 3/103) kelimesi ile yakın manada kullanmışlar ve onu ahlaki bir kavram olarak sistemleştirmişlerdir. Cafer-i Sadık (r.h.) hazretlerine göre “fütüvvet, ele geçeni başkalarının istifadesine sunmayı tercih etmek”tir. Birçok tarif arasında belki de günümüze hitap etmesi bakımından en çok dikkat çekeni şudur: “Düşmanını özür dilemeye mecbur edip, özür dileyişinden mahcup olmayan kişi delikanlılığın (fütüvvetin) kokusunu bile alamaz. Delikanlı, düşmanıyla bile iyi geçinmek zorundadır. Dostuyla nasıl olması gerektiğini siz düşünün.” Delikanlılık, dostlarının kusuruna bakmama, kendini kimseden üstün görmeme, kimseden talep edilecek bir hakkının bulunmayıp herkesin kendinde bir hakkının bulunduğunu kabullenme şeklinde de tarif edilmiştir. Hz. Rasûlüllah’ın (s.a.v.), kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve

Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hüseyin’le (r.a.e) birlikte abasının altına alıp, “Bunlar burada oldukları gibi, ahrette de benimle olacaklar” buyurarak müjdelediği Hz. Ali (r.a.) şöyle demişti: “Beni hangisinin daha çok sevindirdiğini kestiremediğim iki nimet vardır: Birisi, ihtiyacına cevap vereceğimi sanarak bir kişinin gelip, samimiyetle benden yardım istemesi; diğeri de, Allah Taâlâ’nın ihtiyaçlı bir kimsenin arzusunu benim vasıtamla gerçekleştirmesi veya kolaylaştırmasıdır. Bir Müslüman’ın işini görmeyi yer dolusu altın ve gümüşe tercih ederim.” Hz. Ömer (r.a.) “Biriniz, Müslüman kardeşinin sevgisini kazanabilirse ona sıkıca yapışsın, zira böyle nimet çok az ele geçer” buyurmuşlardı. Bu bakımdan, insanın kendinden faydalanıp sevebileceği dostlar kazanmasını nimet, ancak faydalı olup kendini sevdirmesini daha büyük bir nimet olarak kabul etmekteyiz. Yine peygamber sülalesinden Hz. İbn-i Abbas’ın (r.a.) davranışı da aynı ruhtan kaynaklanan ve aynı neticeyi hazırlayan bir örnektir. O, Hz. peygamberin (s.a.v.) mescidinde itikâfta iken birisi gelir, selam verip oturur ve aralarında şu diyalog geçer: İbn-i Abbas (r.a.): - Kardeş, seni bıkkın ve kederli görüyorum. - Evet, kederliyim. Efendim beni mal mukabilinde azat etmişti. (Hz. peygamberin kabrine işaret ederek devam eder) Şu kabrin sahibi için söylüyorum, onun parasını ödeyemiyorum. - Meseleyi onunla konuşayım mı? - Sen bilirsin. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Abbas (r.a.), ayakkabılarını giyerek mescitten çıkınca, adam ona: - İtikâfta olduğunu unuttun mu? diye sorar. İbn-i Abbas, gözyaşları içinde şunları söyler: - Hayır. Aramızdan daha yeni ayrılıp şu kabirde yatan zattan duymuştum: “Bir kişinin din kardeşinin işi-

ni takip edip bitirmesi, on yıl itikâfta kalmasından hayırlıdır. Cenâb-ı Hak, kendi rızası için bir gün itikâfa girenle cehennem arasında her biri doğu ile batı kadar uzaklıkta (dünyanın bir ucundan diğerine) olan üç hendek yaratır” Bir gün birisi cennetliklerin ve cehennemliklerin en önemli vasıflarının ne olabileceğini düşünürken uyuyakalır. Zaten bazı gerçekler rüyada gösterilir. O kişiyi önlerinde çeşitli ve leziz yemekler bulunduğu halde hepsi cılız, hepsinin gözleri kanlı, hepsi açız diye bağrışan insanlarla dolu kocaman bir salona alırlar. Niçin yemek yiyemediklerini incelemek üzere dikkatle bakınca, her birinin çorbaya batırdığı bir metre uzunluğundaki kaşığın ucundan eline bağlı olduğundan ağzına götüremediğini görür. Böylece öfke ve hiddetin sebebini anlar. Hayret içerisinde adımlarken ikinci bir odaya getirilir. Orada da benzer bir manzara vardır. İnsanların önlerinde çeşitli yemekler ve uçlarından ellerine bağlı uzun kaşıklar… Fakat bunlar, neşeli ve gürbüzdür. Dikkatle bakınca herkesin, elindeki kaşığı kendi ağzına götürmek yerine karşıdakinin ağzına uzatıp onu doyurmaya çalıştığını fark eder. Bir telaşla uyanır. Mesajı almıştır. Cennete girmenin önce kendini doyurmakla değil, mümin kardeşini düşünmekle olduğunu anlamıştır. Zaten Hz. Rasûlüllah (s.a.v.) da “Komşusu aç iken doygun yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı? Ülfet edip sevmediğiniz insana hizmetten zevk alabilir misiniz? Dolayısıyla bu günkü imkânların yüzde birinin bile lüks sayıldığı fakat fütüvvet kavramının şiar olarak kabullenildiği tarihlerdeki huzur kaynağını bir kere daha araştırmakta fayda olduğunu hatırlatmak isteriz. Belki bu vesileyle Türk milletinin asil kanındaki meziyetlerin zayıflayıp sadra şifa olmaktan yoksun oluşunun sebebi tespit edilir. - Dr. Mustafa ÖZGEN-


12

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

TAR İH

ANADOLU FATİHİ

KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH

Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi.

S

elçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu‘nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadoluyu baştan başa fetheden ve bir Müslüman ülkesi haline getiren kişidir. Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi. Gazi Süleyman Bey kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolunun büyük kısmını ele geçirdi. Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuk, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti. Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir İslam diyarı olmasını temin etmişlerdir. Anadoludaki fetih ordusu Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit’e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadoluyu fethetti. 1075’te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik’e yerleşti. Gazi Süleyman Beyin Anadoludaki fe-

tihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı. Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı her vesileyle sevincini belli ediyordu. Sultan Melikşah, 1077’de Gazi Süleyman Bey’i Anadolu sultanı olarak ilan etti. Böylece payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu devleti tarih sahnesine çıkmış oluyordu. Süleyman Şah, Bizansın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu. Nitekim krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates‘i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu. Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş gören Süleyman Şah gayr-i müslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı. İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı. Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara Müslümanlar getirilip yerleştiriliyordu. Azerbaycan, Türkistan ve İran‘dan onbinlerce Müslüman aile Anadoluya göçetmeye başlamıştı. Süleyman Şah, Kapıdağı yarımada ile Çanakkale Boğazı‘nın Asya sahillerini de ele geçirdi. İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar daha önce ele geçirilmişti. Öyle ki Selçuklu orduları Üsküdar‘a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul‘u temaşa etmişlerdi. 1081‘de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu‘ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir. Süleyman Şah 1082 yılında Çukurova‘ya girdi ve ilk önce Tarsus‘u fethetti. 1083‘te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini hakimiyyeti altına aldı. Süleyman Şah‘ın en büyük arzusu Antakya‘yı ele geçirmekti. Bu maksatla yola çıktı. Harekâtını gizli tuttu. 12 gün boyunca gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti. 13 Aralık 1084 günü Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi. Şehrin büyük kilisesini camiye çevirdi. İlk cuma namazında 120 müezzin bir

ağızdan Ezan-ı Muhammedi‘yi okudu. Süleyman Şah şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi. Süleyman Şah Anadoludaki fetih harekâtını devam ettirdi. Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek bu bölgeleri ele geçirdi. Bu esnada Çaka Bey İzmir‘i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu. Gümüştekin Bey ise Urfa ve Antep çevresini fethetmişti. 1085‘e doğru bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu‘da kuvvetli bir devlet doğmuştu. Süleyman Şah Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti. 1105‘e doğru bütün Anadolu Müslümanların eline geçmişti. Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş ele geçirdiği topraklara kök salmak için müslüman ahalinin Anadoluya yerleşmesini temin etmişti. Süleyman Şah zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah‘ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye‘de bir devlet kurmak maksadıyla sağa sola saldırmaya başlamıştı. Süleyman Şah, Sultan Tutuş‘un bu hareketlerine dur demek maksadiyle ordusuyla birlikte Tutuş‘un üzerine yürüdü. İki ordu 5 Haziran 1086‘da Halep yakınlarında karşı karşıya geldi. Muharebenin en şiddetli safhasında bir kısım Türkmenler Süleyman Şah‘ın safını terkederek karşı tarafa geçtiler. Bunun üzerine Süleyman Şah‘ın ordusu bozuldu. Kendisi de muharebe meydanında vuruşurken şehid düştü. Cenazesi büyük bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra Halep kapısında defnedildi. Anadolu fâtihi Süleyman Şah‘ın şehadeti, Anadolu‘da ve bütün Selçuklu beldelerinde üzüntüyle karşılandı. Sultan Melikşah, Süleyman Şah‘ın oğlu 1.Kılıçarslan‘ı İsfahan‘a getirterek ihtimamla yetiştirdi. Süleyman Şah‘ın sağlam temeller üzerine bina ettiği devlet 1308‘e kadar tarih sahnesinde kalmıştır


K AD I N VE AİLE

Püf noktaları Tuz rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Tuzluklarınızın içinde 15-20 adet pirinç bulundurursanız rutubeti alır. Kullanacağınız un beyaz olmalı ve rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Süt taze olmalı ve tercihen inek sütü kullanılmalıdır. Pek çok yumurtalı yemek taze olmayan yumurta ile istenilen lezzette olamazlar. Tuzsuz tereyağı az az alınıp kullanılmalıdır. Fakat iki - üç kilo kadar tereyağı da su içinde bir süre bozulmadan tazeliğini koruyabilir. Baharatların bulunduğu yerler, fena kokulu olmamalı, yaş olmayan, havadar, serin ve doğrudan güneş ışığı almayan yerlerde tutulmalı ve yağmur altında bırakılmamalıdır. Ambalajı açılmış salam, sosis gibi şarküteri ürünlerini buzdolabında 3 gün tutabiliriz. 3 gün içinde tüketilmeyecekse dondurarak bu süreyi 6 aya kadar uzatabiliriz. Bezelyeleri ayıkladıktan sonra imkanınız varsa hemen pişirin. Çünkü bezelyeler hemen kuruyup sertleşebilir.Bu bezelyeleri bir gün kadar soğuk su içinde bekletirseniz, yeniden dirildiklerini görürsünüz.

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

13

ALIN TERİ Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve parayı babasına götürdü. Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

“Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?” Babası bu defa da izin vermedi oğluna: “Bu altını da sen kazanmamışsın!” Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle de evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi. Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı! : “Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı!” Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koydu ve: “Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”

Modern hayat çocukları güçsüzleştirdi Modern yaşam çocukları güçsüzleştirdi Artık sokakta oynamayan çocukların kas yapılarını zayıfladığı ortaya çıktı İngiltere‘de yapılan bir araştırmada, artık sokakta oynamayan çocukların fiziksel olarak daha zayıf hale geldikleri belirlendi. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı dergisinde yayımlanan araştırma, ağaca tırmanmak, ip atlamak, top koşturmak gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında zamanını geçiren çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Fitness uzmanı Dr. Sandercock ve ekibi, 2008‘de 10 yaşındaki 315 çocuğun katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmayı, 1998 yılında aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde

yapılan araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990‘lı yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Araştırmacılar, boy ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf, kas yapısının daha az olduğu ve önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındakilerin mekik çekme sayısının 2008‘deki çocuklarda 1998‘lerdekine göre oranla yüzde 27,1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı, önceki kuşağın iki katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını çekemedikleri görüldü. Dr. Sandercock, bu bulguların ‚‘şoke edici‘‘ olduğunu söyledi.


14

Köprü 8

HUKUK

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN BİLMESİ VE DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÖNEMLİ SÜRELER İş hukukunda her işçinin bilmesi icabeden bir takım kesin süreler vardır. Bu süreleri kaçıran işçiler, haklarını kaybederler. Bu konuda en önemli süreler şunlardır: İş Mukavelesinin henüz yürürlükte iken işçi, belli bir süre içerisinde haklarını araması gerekmektedir. Zaman aşımı diye tabir edilen bu müddet her ne kadar Alman medeni kanunun 195. maddesi gereğince normal olarak 3 sene olsa da, gerek iş mukavelesinin maddelerinde, gerekse toplu iş sözleşmelerinde bir ve iki ay‘a kadar kısaltılabilmektedır. Genel olarak işçi bir aylık zaman zarfında işverene yönelik yazılı dilekçe vermek suretiyle hakkını aramalıdır. İşveren bu hakkını vermediği takdirde, yine bir aylık zaman zarfında iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Eğer iş mukavelesinde veya toplu iş sözleşmesinde bir aylık bir süre konulmuşsa, mesela işveren tarafından eksik ödenmiş olan maaş, bu zaman içerisinde işverenden talep edilip mahkemeye dava açılmadığı takdirde işçi bu hakkını kaybetmiş olur. İş ve sosyal hukukda 50 % oranda sakatlığı (Schwerbehinderung) olan veya 30 % sakatlığı olup ta iş kurumu tarafından 50 % sakat olan bir işçi ile eşit durumda olduğuna hükmedilen (Gleichstellung) kişilere normal durumda işverenin çıkış verme hakkı yoktur. Ne var ki işçinin bahsi geçen sakatlık durumunu işverenine bildirme mecburiyeti vardır. Şayet işçi işverenine bu bildiriyi yapmamışsa, kendisine çıkış verildiği an-

Te l.

dan itibaren en geç 3 hafta içerisinde işverenine veya iş mahkemesine bu bildiriyi iletmesi gerekmektedir. Genel eşit muamele yasasına (allgemeinen Gleichbehandlungsgesetz) göre tazminat davası açabilmek için 2 aylık zaman zarfında yazılı müracaat ve ondan sonraki 3 aylık zaman zarfında da dava açmak gerekmektedir. Federal izin yasasının (Bundesurlaubsgesetz) 7. maddesinin 3. bendi gereğince izinlerin hak edildiği yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. Bazı istisnai durumlarda ise bir sonraki senenin 31 Mart tarihine kadar uzamaktadır. Bu zaman zarfında kullanılmayan izin hakkı normalde yanmaktadır. Hamileler için, hamileliğin başlangıcından doğumdan 4 ay sonrasına kadar olan zaman zarfında Anneleri koruma yasasının (Mutterschutzgesetz) 9. Maddesi uyarınca çıkış verilmesi kanunen mutlak surette yasaktır. Ancak, bu hamilelikten haberi olmayan işveren tarafından kendisine çıkış verilen işçi, kendisine çıkış verildikten sonra 2 hafta içerisinde hamileliğini işverenine bildirmesi durumunda çıkışını iptal ettirebilir. Aksi takdirde anneyi koruma yasası devre dışı kalır. En önemli sürelerden biri de işveren tarafından verilen çıkışa karşı açılmasın icabeden davanın süresidir. Çıkış himayesi davası (Kündigungsschutzklage) adındaki bu dava, çıkış verildiği andan itibaren 3 hafta içinde açılması gerekmektedir. Aksi takdirde verilen çıkış haksız da olsa, işçi tüm haklarını kaybetmiş olur.

S o n 3 ayın maaşını işçisine ödemeyen işveren iflas ettiği takdirde işçi alamadığı maaşını iflas kasasından tahsil edebilir. Bunun için de işverenin iflasından sonra en geç 2 ay zarfında iflas kasasına (Insolvenzgeld) için müracaat etmesi gerekmektedir. İşçi için hayati önem arzeden bu süreler her zaman göz önünde bulundurulmalı, haklı iken zaman aşımından dolayı haksız duruma düşmemeye gayret etmelidir. Hepinize bol huzurlu günler dileğiyle…

Anwaltskanzlei

Çavdar & Kollegen Ibrahim Çavdar Avukat Keupstr. 126, 51063 Köln Tel: 0221 / 663 95 35 Fax: 0221 / 663 95 36

§

ra-cavdar@avukat-online.net

Dr. Ismail ALTINAY

Dahiliye - İnternist

Facharzt für Innere Medizin Praxis: Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach

Tel. 02161 - 26 271

02433 - 44 67 04 Adres: Ludovicistr. 18 a 41836 Hückelhoven

FIT

Açılış Saatleri: Hergün Pazartesi - Pazar : 11:30 - 22:00 Salı kapalı (Dienstag Ruhetag)

Service für Buchhaltung und Informationstechnologie

Dipl.-Kfm. Ibrahim Gügen

TUNA güvencesi ile özel hazırlanan Kuşbaşı Dönerin tadına baktınız mı?

Geschäftsführer

ÖPRÜ

Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich WERBEAGENTUR

Le zze ti n d u rağ ı, Ailenizin mek anı...

FINANZEN & IT

Tel.: Fax: Mobil: E-Mail:

+49 2181 820 93 23 +49 2181 820 88 22 +49 179 912 96 06 info@fit-buchhaltung.de www.fit-buchhaltung.de

ANGEBOTENE LEISTUNGEN ::: Buchen laufender Geschäftsvorfälle ::: Betriebswirtschaftliche Auswertung ::: Laufende Lohnabrechnung ::: Lohnsteueranmeldung ::: Mahnvorschlagsliste ::: IT-Dienstleistungen


KÜLTÜR / SANAT

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

15

ÇİNİ SANATI

Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. ÇİNİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular’ın 1071’de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekanlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. İlk Türk Çinileri Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır.

İznik Çinisi İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii’nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. 16. yy’da İznik’te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaşhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır. ÇİNİ NASIL YAPILIR? Çini yapımı hazırlanışı: Çini yapmak için ilk önce çini hamuru elde etmek gerekmektedir. Çini çamuru: Kaolin, tebeşir, kilmaya karıştırılarak hazırlanır. Ögütmek için değirmenlere verilir. Motor veya kol kuvveti ile sulu değirmenlerde iyice çalkalanırlar. Mayi, pütürsüz hale gelince ince bakır tel elekten süzülerek alınır. Daha sonra bez elekten geçirilir. Çini çamuru burada koyu boza kıvamında olur. Bu çamurun bir kısmı döküm atölyelerine gönderilerek burada kullanılırlar. Bir kısmı çinici tornasına (çark) göndermek için süspansiyon haldeki çamurun içine kuru alçı, tuğla parçaları atılır veya alçı tencerelerine konarak nemi büyük ölçüde düşürülür. Günümüzde bu işlem „Filter Pres” denilen makina tekniğinden faydalanılmakta ve çini çamuru istenilen nemde çıkarılmaktadır. İşlenecek hale gelen çini çamuru Çark, Kalıp, Pres atölyesine gönderilir. Çark atölyesinde ustalar yılların verdiği alışkanlık ve maharetle çamura istedikleri şekli verirler. Burada her şey ustanın tecrübesinde ve ustalığındadır. Kalıp atölyesine gelen çini çamurları

belirli kalıplar üzerine bastırılarak yayılır. Kalıp uçları dönen kalıba yaklaş-

Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. tırılarak şekil verdirilir. Pres atölyesine gidecek olanlar kurutma tünellerinden geçirilerek veya dışarıda bırakılarak kurutulurlar. Kuruyan çini çamuru kuru öğütücülere gönderilerek burada tekrar öğütülürler. Öğütülen hammadde nemlendirilerek hidrolik preslerde sıkıştırılıp basılarak plaka çini elde edilir. Daha beyaz ve çini yüzeyinin düzgün olması için astar çekilir. Bu işlem püskürtme tabancası veya fırça ile tatbik edilir. Astar çekildikten sonra kurutularak “birinci bisküvi pişirimi” denen fırınlamadan geçirilir. Bu fırınlama 930-950°C’de gerçekleştirilir. Fırından alınan çini ve seramiklerin bozuk ve çatlağı ayrılarak kalan parçaların tozdan arındırılması için temiz sert bir fırça ile fırçalanır ve kurutulur. Temizlenen parçalar üzerinde süsleme yapılacak ise; istenen motif ve kompozisyonlar ince kağıt üzerine çizilerek buralar bir iğne vasıtasıyle delinir. Mamülün üzerine konarak odun kömür tozu sürülür. Kömür tozu ile belirlenen yerler siyah boya ile çizilir. Çizme işlemini yapan fırça, özel olarak merkep kılından yapılır. Renklenecek yerler madeni boyalar ile boyanarak sırlama ünitesine gönderilir. Sırça ile iyice kaplanan çini ve seramikler 950°C’de fırında ısıtılır. Ateşhane kısmında, sıcaklık 1200-1250 °C civarında bulunur. Fırındaki özel rafların üzerine konan çinilerin olup olmadığını anlamak için çeşni deliği denilen özel deliklerden bakılır. Fırından çıkarılan çinilerin bozukları ayrılarak diğerleri ambalajlanır ve satışa sunulur.


8. Sayının ANA SPONSOR‘u

K APAK KO N USU

ASIRLAR ÖNCESİNDEN GELEN VE ÖN YARGILARI YIKAN MEKTUP

Güneş‘den yağan

PARAYI

Çatınızda toplayın!

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel. 02461 - 937 13 60 www.topsolar-nrw.de

SICAK SU

Kalorifer desteği

ELEKTRİK

KALİTELİ

SAĞLAM

YÜKSEK KAPASİTELİ

İslam dünyası, önyargılı Batılıların zannettiklerinin aksine bilime büyük önem vermiş ve katkıda bulunmuştur. Ortaçağ‘da Müslümanlar Tıpta muazzam ilerlemeler kaydettiler. Sadece Bağdat‘ın „İlim Evi“nde bütün İtalya manastırlarının toplamından fazla kâğıt ve belgelerden oluşan kitaplar vardı. Maragha Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyordu. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklamıştı. Emirin biri de, üstü kitap yüklü 30 devesini yanına almadan bir yerden bir yere gitmezmiş. Bu yazımız Stern dergisinin 2000 yılında çıkartmış olduğu özel sayısı, son 1000 yılın kronolojisini içeren eserden Almancadan Türkçeye çeviri yapılarak yorumsuz olarak aktarılmıştır. Mektup Haçlı seferleri devrine ait olup, bir İtalyan tarafından oğluna yazılmıştır. İşte o mektup: „Sevgili Oğlum! Kutsal topraklardaki Munaitira Kalesi‘nde yaşadığım o günü ömrüm boyunca unutmayacağım. Fransız şövalye kale kumandanı, biri Müslüman Arap, biri de yine Fransız olan iki doktoru, hastaları muayene ettirmek için

çağırtmıştı. Bacağında apsesi olan bir şövalyeyi ve ateşli hastalığı olan bir kadını önce Arap‘a gösterdiler. Bu doktor şövalye için, apsenin açılıp, iyileşmesine kadar duracak bir bandaj yapılması, kadına da bir diyet ve çok su içmesi tavsiyesinde bulundu.

ve GARANTİLİ Elektrik üretimi

Dergide ANA Sponsorluk: KÖPRÜ Dergisinde Siz de Ana Sponsor olmak isterseniz: reklam@yenikopru.de

Tercüme eden ve hazırlayan: Selim YILDIRIM


Ne de olsa Kudüs‘ü kılıç ve ateşle Fransız doktor araya girerek; „Bu adam muâyeneden anlamıyor“ dedi kurtararak, yücelerin yücesinin kudve şövalyeye dönüp; „Bir bacakla yaşa- retini ispatlamadık mı!?.. Aziz Pavmayı mı, yoksa iki bacakla ölmeyi mi lus; Bu dünyâdaki ilimlerin aptallık istersin?“ diye sordu. Korkuya kapılan olduğunu bize bildiren Tanrı değil şövalye de „Bir bacakla yaşamayı!“ ce- mi?‘ diye uyararak bizi teslimiyete ve vabını verdi. Bunun üzerine bacağı bir alçak gönüllülüğe dâvet etmiyor mu? kirişe yerleştirilerek, iki balta vuruşu Talebelerine karanlık manastırlarda ile kesildi. Bir insanın bu kadar âciz harfi harfine öğrettikleri kutsal kitabı bir şekilde bağırarak yakındığını haya- bize tercüme eden papazlarımızdır. Bu tımda duymamıştım. Kırılan kemikten yüzden bizde nerede ise kimse okumabeyaz bir sıvı akıyordu ve bacağı kesi- yazmayı bilmez. Kılıç sallamakta usta olan şövalyelerin çok azı benim gibi len şövalye iki saat sonra öldü. Bu doktor kadına dönerek, „Bu ka- mürekkepte tüy oynatabilirler. Oysa çölün evlatları ne kadar da rının beyninde kendisine âşık olan bir cin var. Saçlarını kesin!“ dedi. Kadının başka! „İlim isteyen ALLÂH‘a yalateşi daha da yükselince, kafa tası gö- varsın“ diye yazıyor kutsal kitapları rünürcesine başına „HAÇ“ şeklinde KUR‘ÂN‘da. Ve işte ilimlerini ve gübir yara açtı ve bu yaraya çiğ tuz süre- zel sanatlarını bu deryâ ile sulamışrek ovaladı. Zavallı kadın da aynı saat lar. Bütün bu ilimlerini Rumlardan ve içinde öldü. Bu manzara karşısında onların yazdıklarından tercüme ededehşete kapılan Arap doktor, Haçlıla- rek almış oldukları söylenmektedir. Görülüyor ki, bizim rın bu ilkel metotlarını izlerini kaybettiğimiz emirine haber vermek için, kaçarcasına Haçlı seferlerine Aristo‘nun yazılarını antik devrin dikaleden çıktı. katılan bir İtalyan‘ın ve ğer hazinelerini, bu O günden sonra, izlenimleri ve görinançsızlar sadece iyi bir Hıristiyan olaanlamakla kalmayıp, rak kendime sorma- düklerini yansıttığı bütün inançların anaya başladım; „Bizim mektup, tarihte sı olan felsefeyi, geoBatı tıbbımız bir işe yarar mı? Gerçek- Müslümanların tıpta metriyi, matematiği, ve müziği ten Tanrının hükmü ve diğer bilimler- astronomiyi en güzel şekli ile gelişmü, yoksa şarlatande ne kadar ileride tirmişler. lık mı? Şâyet öyle ise, Sadece Bağdat‘ın en iyi tıp metodları, olduğunu, Batılıların ‚İlim Evi‘nde bütün dünyânın bir tepsi da aksine ne kadar ge- İtalya manastırlarıgibi düz olması adına, neden Tanrının ride olduklarını orta- nın toplamında olduğu kadar kâğıt ve seçtiği bizlerde değil ya koyuyor belgelerden oluşan de, bu inançsızlarda? kitaplar var. Maragha Bizim doktorlarımız Müslümanların dedikleri gibi, gerçek- Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyor. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon ten canavar ve hilekâr mı?“ Venedikli baharat ve kumaş tüccar- 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklalarının yıllardır anlattıklarına göre, mış. Emirin biri de, üstü kitap yüklü kutsal toprakların kurtarıcısı bizler, 30 devesini yanına almadan bir yerden leş böceklerinin kapladığı etler yara- bir yere gitmezmiş. Onlarda en azınlarımız üzerine bastırılarak muâyene dan her orta dereceli âile okuma-yazedilip, pis samanlar üzerinde yatarak mayı ve yabancı rakamlarla hesap yapkronik hastalıklarımızdan kurtuluş mayı öğrenmişler. Hatta bizde ancak ümidi beklerken, Müslümanlar has- tarlada iş yapmaya yarayan orta yaşlı talarına muhteşem saraylarda banyo çocuklar bile seccadelerinde oturarak, ve su muâyeneleri uygulayarak bak- sûreleri okuyup, tahtalarına yazılar maktalar. Papazlarımız, „Onların çizmektedirler. Büyük câmilerin sütunları altında samuâyeneleri ve özellikle cerrahlık ‚ŞEYTAN İŞİ‘dir. Sizler Tanrının mu- kallı profesörler oturmakta ve isteyen cizelerine güvenin!“ diyerek bizleri ya- herkese ders vermekteler. Hattâ kadın tıştırmakta, duâ etme, el ile dokunma profesörler bile varmış... Tıpta ve özelve „Şeytan çıkartma“ gibi metotlar uy- likle bizde çok az değer verilen cerrâhî meselelerde Müslümanlar muazzam gulamaktalar. ilerlemeler kaydetmişler. Tıbbın baba-

K APAK KONUSU

K APAK KO N USU


18

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

sı sayılan Hipokrat‘ın adını hecelemeyi bile bilmeyen ve Avicenna‘nın (İbn-i Sînâ), Rhases‘in (er-Râzî), Hanâin‘in göz hastalıkları ilmini duymamış olan şövalye beylerimiz, gizlice düşmanların doktorlarını çağırtarak, kendilerini onlara muâyene ettirmektedirler. Halbuki Papaz Bernhard Clairvaux böyle yapanların en büyük cehennem cezalarına çarptırılacaklarını ve ruhlarının affedilmeyeceğini söylemişti.

K APAK KO N USU (İtalyan) şövalyelerin kumandanı Âsil Hügo bütün bunları bizzat kendi gözleri ile görmüş; „Onların doktorları bizim metotlarımızla dalga geçiyorlar. Peygamberleri alkolü yasakladığı halde, sargılarını sıcak şarap içine batırarak yarayı sarıyorlar. Böylece yaranın 5-6 günde iltihaplanmadan kapanarak iyileşmesini sağlıyorlar“ diyordu... Müslümanlar; „İncilerle çalışan, onların parlaklığını zedelememeye dikkat

Müslüman doktorların bir hastaya uyguladıkları „omurilik tedavisi Fakat paslı zırhların içindeki pireler etlerimizi kan akıncaya kadar kemirdiğinde, veyahut ishal olup o pis sıvı demir parçalarının aralarından akmaya başladığında, inançta en kuvvetli olanlarımız bile zaafa düşmektedirler. Elbette Kudüs bakımhanelerinde Tanrı adına iyi iş yapan Johanniter (Rodos Şövalyeleri) târikâtına ait ruhbanlarımız var. Yaralı bir şövalye onlara geldiğinde, kulaklarından kan fışkırsa bile önce istavroz (günah çıkartmaları) gerekiyor. Ve ancak ondan sonra kendisine yardım ediliyor. Veyahut da ruhunu teslim ettiriyorlar. Böylece hiç olmazsa Hıristiyanlığa lâyık bir şekilde ölüyorlarmış! Fakat, biz şövalyeler o tozlu gecelerde, diken gibi rahatsız karargâhlarımızda kıvranırken, serin kalelerde yumuşacık yataklarda, lüks banyolarda ve etraflarında harem kadınları bulunduğu hâlde yaşayan o ALLÂH âşıklarına bazen gıpta etmiyor değiliz. Keşke onların 30-40 deve üzerinde cepheden cepheye taşıdıkları o tertemiz bakımhânelerinden birisinde olabilse idim!.. Nasıl oluyor ki bizler bacağımızdaki bir çizikten dolayı sinekler gibi devrilip ölürken, Müslümanlar bu kadar sakatı yürür hâle, o kadar körü görür hâle getirebiliyorlar ve birçok ölü zannedilenlere hayat verebiliyorlar!? Bolonyalı

etmelidir“ diyor. Bu yüzden insan vücudu konusunda çok titizler. Halbuki savaşçıları ne de acımasız ve amansızdırlar. Âsil Hügo, Allah‘ın doktorlarının yaptıkları o inanılmaz ameliyatları görmüş ve anlatmaktadır; Ameliyata başlamadan ve bir bacak, kol kesmeden, kafayı yarmadan veyahut iltihapları vücuttan ayırmadan önce, haşhaş ve benzeri bitkilerin sıvılarına batırılmış bir süngeri hastanın burnuna tutarlarmış. İkinci bir doktor da, bütün ameliyat boyunca hastanın nabzını kontrol eder, bayıldığı zaman gereken ameliyat yapılırmış. Hem de sinirler ve damarlar kan çeşmesine dönmeyecek şekilde dikkatlice. Yine de kanama olacak olursa, gereken pansuman yapılıp, kedi bağırsağı ile titizce dikilirmiş. Gönül isterdi ki bizimkiler de Müslümanların bu bilgilerini kopyalasınlar. Fakat kiliseli babalarımız; „İnhonestum magistrum in medicina manu operi“ diyorlar. Yani „Eller ile veyahut âletlerle çalışmak bir doktorun şanına yakışmazmış“. Oysa Mısır‘da teknik tıp âletler ile kadınların doğumlarına yardım edenler bile varmış. Oğlum, bu işin böyle olması doğru mudur!?. Tıbbı Tanrı ile alay olarak görüyorsan, onların uzun zamandır uyuşturucularla yaptıkları deneylere ne dersin? Bazı kokuları bizler de kul-

lanırız. Yoksa kiliselerimiz soğuk ve boş kalırlardı. Ya şu Afrika‘daki muhteşem „Coffee“ ya da „Kahve“ hakkında ne demeli? Onun kavrulmuş taneleri kalp için yazılmakta, altın ve gümüş renkli haplar, İbn-i Sinâ tarafından kullanılmak için verilmektedir. Bazı uyuşturucuların Ambra, Cinnamon, Safran, Sandelholz, Kampfer, Tamarinde, Haşhaş ve Muskat gibi hoş isimleri var. Fakat bizde çok az tanınmaktadırlar. Onların „İbn-i Sinâ“ dedikleri BÜYÜK AVİCENNA, „KÂNUN“ adlı kitabında 760 çeşit uyuşturucu saymaktadır. Galen‘in de kullandığı bu zehirli maddeler limon, portakal ve incir kökleri ile karıştırılarak inceltilmekte ve böylece içilebilir hâle getirilmektedir. Belki bizim ülkemizdeki doktorlar bunları doğrulayabilirler, fakat öyle bir şey duydum ki, adeta sihir gibi; merkeplerin ve atların eyerlerinden kazıdıkları „küf mantarı“ndan (Schimmelpilz) ‚PENİCİLLUM‘ (Penisilin) ve „ASPERGİLLUS“ adında merhemler yapıyorlarmış. Tehlikeli iltihaplanmaların, fakirlerin bile ekmeğini bozan küf mantarları ile iyileştiğini düşünmenin büyü olacağına inanmıyorum. Müslümanlar biz Hıristiyanları aldatmak için 1001 Gece Masalları mı anlatıyorlar, yoksa onlara körü körüne güvenilebilir mi? Merak edip doktor ve şâir olan bir Şamlı ile dost oldum. Bana doktorasını Şam‘daki „NURİ HASTAHÂNESİ“nde yaptığını söyledi ve Müslümanların incisi olan hastahâneden bahsetti. Bu, temiz salonları, lüks banyoları ve hoş bahçeleri olan sarayın, Sultan Nureddin Zengî

Avrupalıların „Avicenna“ dedikleri İbn-i Sina


K APAK KO N USU tarafından, Hıristiyan bir Fransız asıllı kralın serbest bırakılması karşılığında verilen fidyelerden yaptırdığını söylemeyi de unutmadı. Mısırlı Kumandan El-Mansur da safra kesesinden rahatsızlandığında bu hastahânenin ilaçları ile tedavi edilmiş. Bunun üzerine; „Sultan olursam Kahire‘de bu hastahânelerin en büyüğünü ve modernini yaptıracağım“ diye yemin etmiş. Ve sözünde de durmuş. 1 milyon dirhem masrafa yaptırılan Mansur Hastahânesi‘nin inşası bittiğinde Sultan El-Mansur; „Bunu benim gibilere ve daha alttakilere, hükmedenlere ve hizmet edenlere, askerlere ve emirlere, büyüklere ve küçüklere, hürlere ve kölelere, erkeklere ve kadınlara bağışladım“ demiş. Müslüman dostum bana ayrıca şunları da söyledi; „Sadece halife ve sultanlar değil, zengin tüccarlar ve ünlü doktorlar da Hârun Reşid zamanından beri hastahâneler yaptırarak bağışlarda bulunuyorlar. Bunların içini de en güzel şekilde donatıp yataklar, banyolar, kütüphaneler, hasta odaları, ameliyathaneler ve toplantı salonları yaptırırlar. Bu hastahanelerde zengin-fakir herkes bedava muayene görürler. Yatmak, bakım, ilaçlar ve refâkat edilmesi de bedâva olup, hatta hastalığı iyileşip taburcu edilenlere yeni elbiseler alması ve rahatça iyileşmesi için bir miktar da para verilir. Şayet Bağdat, Kâhire, Şam gibi Müslüman şehirlerinde hastahâne arayacak olursan, burnunu takip etmen yeterlidir“ diyordu. Çünkü sadece bakım değil, aynı zamanda mutfağı da bir „Bey sofrası“ gibi mükemmeldir. Öyle ki; bir gün zengin bir İranlı Şam‘da gezerken bu kokuları alınca inleyerek Nûri-Hastahânesi‘nin başhekimine gitmiş. Muayenede bir şeyi olmadığı anlaşılmış. Fakat doktorun, ihtiyaten bir süre hastahanede tutularak börekler, kuzu eti, bademli tavuk, ballı çörek ve şerbetle bakılması talimatını vermesi onu çok sevindirmiş. 3 gün hastahanede kaldıktan sonra dok-

tor kendisine göz kırpıp; „3 günlük misafirperverlik kafidir. Sağlıcakla gidesin!“ diyerek göndermiş. Bütün bunları görmek için doktor ve şair dostumla Şam‘a gitmeyi çok isterdim. Fakat tam o sırada vatana dönmem için emir geldi ve gemilerimizle yola koyulduk. Sevgili oğlum!.. Bu üç senelik OrtaDoğu seyahatimden sonra size geri dönüyorum. Annene selâmlarımı bildir... „Not: Arap dostum vedalaşırken bana kütüphanesinden İbn-ül Cessar adındaki meslektaşına ait bir kitap hediye etti. Yazı Latince idi. Fakat böyle

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

19

bir eserin iyi bir Hıristiyan‘a yakışıpyakışmadığını bilemiyordum. Kitabın adı bile beni şüphelendirdi. Adam bizimle alay mı etmek istiyordu yoksa? Fakat deniz tutulmasına yakalanınca bu eseri açtım. Bütün denizcilerin yanında bulundurması gereken bu kitabın adı „Yoksullar İçin Seyahat Kitabı“ idi... Bu, bütün seyahat hastalıkları hakkında tavsiyelerle dolu bir el kitabı idi...“ Yaşlı Baban RİNALDO Dİ LUCCA (Kaynak; STERN-MİLLENİUM 1000-1999 / 50, 52 ve 53. sayfalar)

Yerel sesiniz, Yerel gücünüz


20

Köprü 8

SAĞ LI K

Nisan, Mayıs, Haziran

BEYİN TÜMÖRÜ BEYİN TÜMÖRÜ: Beyin tümörleri genellikle birincil ya da ikincil olarak sınıflandırılırlar ve bunlar (genellikle) vücudun herhangi bir yerinde başlayıp beyne metastaz yapanlar ve beyinde oluşanlardır. Beyin tümörleri kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yaparlar. Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncının artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör düzensiz bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkânı olmayan kafatası içerisinde beyin üzerine baskı yapmaya başlar. Tümör kötü huylu olduğu taktirde vücutta başka türlü hastalıklara da yol açabilir. Tümör ameliyat ile alınabileceği gibi, iyi huylu olduğu takdirde ışınla tedavi olunabilir. Beyin tümörü çeşitleri: İyi huylu tümörler: Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Bazen iyi huylu tümörlerin hepsi çıkartılamadığı takdirde bölgesel

ışın tedavisi uygulanabilir. Kötü huylu tümörler: Çok hızlı ürerler. Çamur kıvamındadırlar. Bu nedenle ameliyatla tamamen alınamazlar. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Vücudumuzdaki organlara yayılabilirler. Kötü huylu tümörleri de sınıflara ayırmak mümkündür. Belirtileri: 1. Baş ağrısı, 2. Epilepsi benzeri bayılmalar, 3. Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler, 4. Şiddetli kusmalar, 5. İlerlemiş dönemlerde (Beyinde yerleştiği yere göre) vücudun bazı bölgelerinde felç belirtileri, 6. Kişilik bozuklukları, bazı yetenekler de (hesap yapma yazı yazma gibi) bozulmalar, 7. Baş dönmesi, Teşhis: Beyin-Tomografisi (CT) ya da Beyin MR-Tomografisi (MRT) Tedavisi: Beyin tümörlerinin tedavisi cerrahidir. İster iyi huylu, ister kötü huylu olsun, tüm tümörler cerrahi olarak te-

davi edilirler. Ancak bazı durumlarda cerrahi tedavi uygulamak mümkün olmayabilir. Şayet tümör beynin çok hassas olan bazı hayati bölgelerine yerleşmişse bu bölgelere dokunmak hayati tehlike meydana getireceğinden dolayı tümör yerinde bırakılabilir. Bu durumda sadece ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulaması yapılabilir. Vücudun diğer bölümlerinde oluşan daha sonra beyine sıçrayan tümörlere, metastaz denilmektedir. Özellikle akciğer kanseri beyine yayılabilir ve kötü huylu tümörlerden dir. Cerrahi müdahale yapılsa bile sonuçlar hiç iyi değildir. Hatta bazı vakalarda birkaç tane odak halinde yayılma varsa cerrahi tedavi bile uygulanmaya bilir. Hasta kemoterapi ve ışın tedavisine alınır. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hayat dileğiyle...

Uzak Doğu‘dan gelen şifa kaynağı ZENCEFİL Genel olarak Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır. Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit „bitkisel“ şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde „zencefil bitkisi“; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)‘de ve mide bulantılarının teda-

vilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde (bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukça ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarına birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.

Son Olarak; zencefil asya‘da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifalı bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.


SAĞ LI K

AACHE

Fahrschule

ASLAN Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241 / 951 805 22 Fax: 0241 / 951 805 23 Mobil : 0177 / 50 55 444

N´da

A

MOTOR

B

ARABA

BE

mork

Araba + Rö

Büro Saatleri: Pazartesi - Perşembe: 12:00 - 19:00 Cuma: 12:00 - 17:00 Cumartesi: 10:00 - 13:00

E-Mail: AslanFahrschule@hotmail.com

21

romatizmal özelliklerindendir. Kanser ve Zencefil Zencefil bitkisi son zamanlarda kanserle savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılmaktadır. Dünyada azımsanmayacak sayıdaki bilim adamı zencefilin „kanserle ve buna benzer tehlikeli hastalıklarla“ savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılabileceğini kabul etmektedir. Zencefilin Vücuda Alınma Yöntemleri 1- Zencefil çaylarla birlikte alınabilir özellikle yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir. 2Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir. 3- Ayrıca çay, bal, zencefil karışımı da oldukça etkili bir tiryaktır. 4- Bunlardan farklı olarak zencefil „toz olarak“ 1 gramlık dozlarla doğrudan alınabilir(özellikle hamilelerde) 5- Zencefilin diğer bir alınma yöntemi de zencefilli yemek, pasta ve tatlılarla olmaktadır. NOT: Zencefilin yaş ve taze olarak alınması tavsiye edilen bir yöntemdir. Dozaj ve Yaşlara Göre Kullanım Miktarı Ne olmalıdır? !!!!Önemli NOT!!!! Zencefil her nekadar mucizevi bir bitki de olsa 2 yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Buna çok dikkat edilmelidir.

S Ü R OTE: Ü B E G N A R H NEUJA C ANGEBOTSPREISE der Klasse B (AUTO): Ü 30 ,Grundgebühr ğitim ayarlı E iz Bilgis im araçları ts e r c Ü • meni eğit rn yeni direksiyon eğit kanı • Mode im an Ehliyet e konuş • Türkç ısa süre içinde k e, • Tatild

75,- 1

Fahrstunden

25,- 29 ,-

Sonderfahrten

31,- 36 ,-

Prüfungsfahrt

100,- 119 ,-

Theorieprüfung

30,- 30 ,-

WERBEAGENTUR

YENİ

ları vardır zencefilin. Örnek Olaylarla Kullanım Alanları 1- Yolculuk sırasında bir çoğumuzu taşıtlar tutar ve aslında çok da hoş geçebilecek bir yolculuk bizim için tam bir kabusa dönüşür. İşte bunu zencefil sayesinde engelleyebiliriz. Şöyle ki, Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. 2- Ameliyattan kalkan hastalara verilen ilaçlar narkoz etkisini hafifletir, fakat bu ilaçların yan etkileri mevcuttur. Oysa zencefil bu ilaçlardan daha etkili bir bulantı bastırıcıdır. Ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile hazırlanan infüzyon oldukça faydalı sonuçlar verir. 3. Hamilelikte alınan günlük 1 gr. toz zencefil hamileliğin mide üzerindeki etkilerini büyük oranda iyileştirir ve hatta yok edebilir de. 4. Zencefilin soğuk algınlıklarında kullanıldığını daha önce söylemiştik. Bir fincan çay içerisine bir miktar bal karıştırılıp ardından bu karışımımız içerisine iki dilim taze zencefil kor ve az bir miktar beklendikten sonra bu karışımı içersek soğuk algınlığımız kısa sürede atlatılır. 5. Yemeklerde ve tatlılarda kullanılan zencefil zamanla romatizmal hastalıklara çok iyi gelmektedir. Zencefil bitkisine son yıllardaki talep patlamasının sebeplerinden birisi de bu anti-

Köprü 8

ÖPRÜ

Etken Maddeleri nelerdir? Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birisi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir (shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır. Kullanıldığı yerlerden bazıları. İştah açıcıdır, Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar, Mideyi düzenler, Mide bulantılarını giderir, Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir, Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar (colic), Solunum yollarını açar, kanın yapısını daha akışkan hale getirir (ki bu kalbin daha rahat çalışması demektir) Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir. Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır (oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur) Kalp ritminin düzene girmesini sağlar, özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır. Baş ağrılarını giderici özelliği vardır, Uykuyu rahatlatır, Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür, Bu ve buna benzer daha bir çok fayda-

Nisan, Mayıs, Haziran

K U R S U


22

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İL İL TÜR K İYE

Türkiye’nin en kalabalık 5. ili

[01]

ADANA

ADANA‘nın tarihi İlkçağda Adana, Anadolu‘yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus‘a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı‘nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy‘da Hitit Federasyonu‘na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova‘da kurulan Kue Krallığı‘na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy‘da Pers, M.Ö. 333‘te Büyük İskender’in egemenliğine girdi. İskender’in ölümünden (MÖ. 323) sonra da Selefkiler‘e bağlandı. M.Ö. 66‘da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen Adana, 704‘de Halife

Bizanslılar, Abbasiler‘in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan‘ın Malazgirt Zaferi‘ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular‘ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova‘ya Doğu‘dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana‘da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy‘ın ilk yarısında Memluklular‘ın eline geçen Çukurova‘ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352‘de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüreğiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana‘ydı. Ramazanoğulları‘nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim‘in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına

Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy‘da Adana Çukurova‘nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy‘da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır‘daki Tolunoğulları‘nın eline geçti.

katılan Adana‘yı 1608‘e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672‘de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy‘ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti‘ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu‘nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840)

Osmanlılar‘a geri verildi.1867‘deki idari düzenlemede vilayet oldu. 1886‘da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler‘in 1909‘daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye‘ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasın-

da 24 aralık 1918‘de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana‘yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921‘de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922‘de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana‘nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. ADANA’nın yöresel yemekleri Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bamya dolması, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, çingene kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı


İL İL TÜR K İYE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

23

Ağaca Bey isimli bir Türkmen ağası tarafından yaptırılmıştır. Tipik bir Selçuk mimari karakterini aksettiren kapısının, taş oyma motiflerinin ve cami ADANA’nın tarihi ve turistik yerleri içindeki minberinin büyük sanat deAdana ili tarihi ve tabii güzelliklerle ğeri vardır. Minaresinin süsleri dikkat doludur. çekecek güzelliktedir. ADANA’da bulunan kaleler Eski (Yağ) Cami ve Medresesi: AdaAdana’da çok sayıda tarihi kale varna merkezinde ve çarşı içindedir. dır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40“Yağ Camii” ismi ile de anılır. Rama50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur zanoğulları devrinde yaptırılmış olan olanları şunlardır: bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, Adana Kalesi: Abbasi Sultanı Halife caminin yanına bir de medrese ilave Harun Reşid tarafından, eskiden kalan ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptıyapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinrılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden ci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatıMısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa na 1501’de başlanmıştır. Bu cami yatarafından yıktırıldığı için bugün tepılmadan önce aynı yerde kilise vardı. mellerinin bir bölümü kalmıştır. Ulu Cami ve Medresesi: RamazanoEvliya Çelebi seyahatnamesinde; ğulları tarafından yapılan en büyük ve “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. meşhur bir camidir. Hala dimdik ayakYedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk tadır. Osmanlı devirde yapılan kaledevrinde tanin bir duvarı nehire Adana, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı güney orta dayanmış olup, diğer Anadolu’da bulunan 2.085.225 nüfusuyla Türkiye’deki mirat görmüşüç kenarı hendeklerle en kalabalık beşinci ildir. İin idarî merkezi, sakinlerinin tür. İnşaatına 1513’de başçevrilidir ve 7 burcu %76’sına ev sahipliği yapan Adana şehridir. İl, coğrafi lanmış ve inşavardır. ve ekonomik olarak Mersin, Osmaniye ve Hatay ile at 1541’de Piri (Kestanbol) Ayas Mehmed Paşa beraber Çukurova’nın bir parçasıdır. Kalesi: tarafından biCeyhan’ın 30 km tirilmiştir. SelCAMİLER uzağındadır. Yumurtalık ismiyle anıçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisilır. Kale ortaçağda yapılmıştır. Kanuni Hasan Ağa (Kethuda) Camii: Eski nin özelliklerini taşır. Sultan Süleyman Han 1536’da tamir caminin hemen arkasındadır. Planı, Diğer camiler: Evliya Çelebi, ettirmiş ve “Sahil Kulesi” ismi verilen Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Seyahatnamesi’nde, Adana’da irili bir kule ilave ettirmiştir. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zaufaklı 70 cami ve mescidin bulunduYılanlı Kale: Ceyhan’a 6 km manında Ramazanoğlu Halil Beyin ğunu yazmaktadır. Kemeraltı Camii uzaklıktadır. Halk arasında ismi kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ve Tahtalı Camii, Kadirli Hamidiye (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Or- ile azadlı köle Atike tarafından yap- Camii, Bahçe Agimbey Camii bunlartaçağda Haçlı seferleri esnasında ku- tırılmıştır (1501-1703). Klasik devir dandır. rulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene sütepe üzerindedir. TÜRBELER: ren camiin güney duvarında, 1671’de Anavarza Kalesi: Kozan’ın 22 km Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin Adana’da yer alan türbelerden bazıkuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda imzası vardır. ları şunlardır: Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 Akça Mescid: Adana il merkezinin senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Ramazanoğlu Türbesi: Ulu Caminin Sonra Ramazanoğulları’nın eline geç- en eski binası ve Adana’da bulunan bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed miştir. On dördüncü asırda kullanıl- en eski Türk eseridir. 1409 senesinde Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir.

maz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır. Toprak Kale: Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır. Kozan Kalesi: Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır. Cem Kalesi: Ortaçağdan kalmadır. Cem kale ismi sonradan verilmiştir. Roma çağı kalıntıları vardır. Kadirli yakınındadır.


24

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır. Şehid Duran Mezarı: Adana’nın kurtuluşunda Fransızlar’a karşı ilk verilen şehidin bulunduğu mezardır. Sed boyundadır. Ağcabey Kümbeti: Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. HANLAR VE ÇARŞILAR Gön Hanı: 1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir. Tuz Hanı: Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır. Havraniye (Misis) Kervansarayı: Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır. Kurt Kulağı Kervansarayı: Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Soluhan Kervansarayı: Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır. HAMAMLAR Çarşı Hamamı: Adana hamamlarının en eski ve en büyüğüdür. 1529’da Ramazanoğullarından Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tamir gören hamam, 1945’de restore edilmiştir. Irmak (Yalı) Hamamı: Eski Roma

hamamı üzerine Ramazanoğullarından Halil Bey, 1494’te yaptırmıştır. Seyhan Nehri kıyısında olup, suyunu buradan alır. Mestan Hamamı: 1682’de Ramazanoğullarından Mestanzade Hacı Mahmud Ağa tarafından Mestanzade Camii’nin bir vakfı olarak yaptırılmıştır. Yeni Hamam: 1720’de Musahalıoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Diğer hamamlara benzemektedir. Diğer tarihi ve turistik yerlerden bazıları da şunlardır: Taş Köprü: Seyhan Nehri üzerindeki şehrin iki yakasını birleştiren taş köprü, Romalılardan kalmadır. 3.10 m yüksekliğinde 13 m genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmıştır. On yedinci asırda esaslı bir tamir görmüştür. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana valisine taşköprünün tamiri için ferman göndermiştir. 1847’de ise, Sultan Abdülmecid Han tamir ettirdi. Günümüzde yirmi bir gözden sadece on dördü kalmıştır. Adana’nın sembolü olan kule, 1882’de Adana valisi Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma şeklinde olup, 32 m yüksekliğindedir. Şehrin merkezinde olan kule, şehrin Fransız işgalinden kurtulmasında, genç kızların işlediği Türk bayrağının asılması ile bayrağa gönderlik etti. Adana Bölge Müzesi: Kuruköprü semtindeki Rum kilisesinde, bir düzenleme neticesinde açılmıştır. Müzede 69 sikke, 2950 arkeolojik değeri olan eser, beş bin etnografik değeri olan eser, 3500 mühür, Osmanlı devrine ait 346 mahkeme kararı bulunmaktadır.

Misis Mozaik Müzesi: Adana’ya 20 km uzaklıkta ve Seyhan Irmağı kenarındadır. Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eser vardır. Ayrıca dördüncü asırdan kalma bir kiliseden çıkarılan mozaikler burada saklanmaktadır. Gastabala (Hieropolis): Osmaniye’nin 12 km kuzeyindedir. Hitit ve Asurlulardan kalma tarihi bir şehirdir. Şar (Comana): Tufanbeyli’nin 20 km kuzeyindedir. Hitit, Roma ve Bizans devrinde önemli bir yerleşme merkezi idi. Hitit anıtı ile meşhurdur. KAPLICALARI Adana il sınırları içinde yedi kaplıca vardır. Bu kaplıcalar değişik hastalıklara iyi gelmektedir. Haruniye kükürtlü kaplıcaları cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelir. Kurttepe, Alihocalı, Misis ve Kodes içmeleri mide ve barsak hastalıklarına faydalıdır. Osmaniye yakınlarındaki Gebeli içmesinin suyu idrar söktürücü olarak bilinir. Tahtalıköy Kükürtlü Kaynağı cilt hastalıklarına ve isiliğe iyi gelir. MESİRE YERLERİ Adana’nın zengin doğal güzellikleri vardır. Seyhan Barajı ve Sarıçam Koruluğu özellikle şehir merkezinin dinlenme yeridir. Kapız, il merkezinden 35 km uzaklıkta eşsiz güzellikleri ile tanınan bir yerdir. Çakıt Suyu, çam ormanları ve dağ dorukları Kapız’a ayrı bir güzellik verir. Aslantaş piknik yeri ve Karatepe milli parkı, Adana merkezine 122 km’dir. Burada bulunan açık


Nisan, Mayıs, Haziran

YAYLALAR Adananın yazı sıcak ve bunaltıcı olur. Halkın bir kısmı yaz aylarında yaylalara çıkarlar. Yaylalar yemyeşil ve serindir. Başlıca yaylaları Pozantı, Nemrun, Zorkun, Horzum ve Börücek’tir. Nemrun Yaylası çok güzel manzaralıdır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Adana için şunları yazar: Ramazanoğulları Camii, dört büyük

WERBEAGENTUR

nümüze kadar gelmiştir. Kadirli: Tarihi bir şehirdir. Kiliseden camiye çevrilen Ala Cami, ortaçağ yapısı Cem Kalesi ile Roma çağına ait kaya kabartmaları en meşhurlarıdır. Sirkeli Kabartması: Adana-Ceyhan karayolunun 45’inci kilometresindedir. Hitit krallarından Muvattalish’in kayalar üzerine işlenen dev bir tasviridir. M.Ö. 1200 senesinde yapılmıştır.

sütun üzerine oturan yüksek kubbeli olarak yapılmıştı. Kubbenin tepesindeki alemin parlaklığından gözler kamaşır. Caminin içi, dışı tamamen çinidir. Mihrap ve minberini tarif etmek güçtür. İçerisinde çok değerli avize ve kandiller vardır. Müezzin mahfeli, ince sütunlar üzerinde oturtulmuş bir köşk gibidir. Avlusu küçük, renkli taşlarla döşenmiştir. Avlunun çevresinde yirmi üç sütuna oturan yirmi kubbeli ve halılarla döşeli bir sofa bulunmaktadır. Caminin sol yönünde, kurşun örtülü bir kubbe içinde Ramazanoğlu gömülüdür. Evliya Çelebi, Adana’da ayrıca küçüklü-büyüklü 70 cami ve mescidin bulunduğunu söyler. Onun ifadesine göre Adana’da 8700 ev ve konak vardır (Yaklaşık olarak 40-45 bin nüfus). O devir için Adana, Anadolu’nun en büyük şehirleri arasında sayılır. Osmanlı Devletinin eyalet merkezlerinden biridir. Evliya Çelebi şöyle devam etmektedir: “Bilginleri çoktur. Halkı ehl-i sünnettir. Bir dar’ül kurra, üç dar’ül-hadis, kırk çocuk mektebi vardır. İki hamamı olup, biri yalı tarafında Paşa Hamamı, diğeri çarşı içerisinde Eski Hamamdır. On yedi han vardır. Çarşı içerisindeki Ramazanoğlu Hanı, yüz yirmi odalıdır. Etrafındaki üç yüz altmış dükkan dahi Ramazanoğlu yapısıdır. Ayrıca şehir içerisinde yüz otuz dükkan ve kale gibi büyük bir bedesteni vardır. Bunlar da Ramazanoğulları devrine aittir. Şehir, nehirden yüksek olduğundan dolaplar vasıtası ile alınan sular, şehre taksim edilir.

ÖPRÜ

hava Hitit Müzesi, çevrenin tabii güzelliğini tarih ile birleştirmektedir. Anavarza: Ceyhan civarında eski çağların önemli bir şehridir. M.Ö. 6. asırda kurulmuştur. Asur, Roma, Bizans, Müslüman-Arap ve Türk devirlerine ait eserlerce zengindir. Kale, su kemerleri, anfi tiyatro, mozaikleri ve stadyum kalıntıları meşhurdur. Arkadius devrinde Kilikya’nın Tarsus’tan sonra ikinci büyük şehri idi. M.S. 526’da çok şiddetli zelzele ile yıkıldı. Justinaus, şehri yeniden yaptırdı. Halife Harun Reşid devrinde şehir Müslümanların eline geçti. Sonra Ramazanoğullarına ve 1516’da Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devletine katıldı. Karatepe: Adana’nın 120 km kuzey doğusundadır. Hitit kralı Asitavandes tarafından M.Ö. 4. asırda kurulmuştur. Kale, kral evleri, heykel ve yazıları gü-

25

Köprü 8


26

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

ÇOCUK KULÜBÜ

0157/724 576 11 E-Mail:moda@istanbul-moda.de

DAMEN -BEKLEIDUNG -SCHUHE -ACCESSOIRES -TASCHEN TESETTÜR GIYIM

GENERAL MOTORS Iki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu : - Neden selam verdin? -Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu... İNSAN KILÇIĞI Yeni erler eğitim görüyordu. Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu. Er gayet bilmiş bir eda ile: - İnsan kılçığıdır komutanım, dedi...

PAŞA İLE GENEREAL Astsubay, acemi erlere ilk dersini verirken sordu : - Paşayla general arasında ne fark vardır? Memo ayağa kalkıp cevap verdi : - Paşa yaşlıdır, şişmandır, babadır, izin çoktir. General gençtir, zayiftir, serttir, nöbet çoktir!..

VATAN TOPRAĞI Karavana saatinde askerlerden bazıları, yemeklerin içinden taş ve kum çıktığı için şikayette bulunurlar. Komutan kızar ve: - Kesin lan! buraya ziyafet için değil, vatanı korumak için geldiniz. Bunun üzerine askarlerin arasından bir ses yükselir : - Vatan toprağını da yemeye gelmedik... UZMAN Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormus ve arkadasları

buna çok hayret ediyorlarmış. Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış ve: - Söyle bakalim benim boyumunölçüsü kaç? Diye sormuş. Asker asağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve : - 1.75 efendim, demiş. Komutan hayretler içinde kalmış ve: - Doğru, peki nasıl bildin? Demiş. Asker : - Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım...


ÇOCUK KULÜBÜ

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

27


28

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ R E H BE R İ

KÖPRÜ- İŞ REHBERİ Alım / Satım Hasan´s An&Verkauf Josef-Schregel-Str. 50 52349 Düren Tel: 02421-29 16 90 Ceylan 24 Feldstr. 271 45701 Herten Tel: 0177-313 85 06 Ceylan 24 Bochumer Str. 156 45661 Recklinghausen Tel: 02361-95 01 44 SAS Germany Im Timpen 6 45711 Datteln Tel: 02363-567 62 62 Anahtarcı Çıtak Schlüsseldienst Hückelhoven Tel.: 02433-857 52 Avukat Av. İbrahim Çavdar Keupstr. 126 51063 Köln Tel.:0221- 663 95 35 Av. Kaya Erdemir Wilhelmstr. 54 52070 Aachen Tel: 0241- 60 20 94 Berberler Çağdaş GmbH Königsheide 38 44536 Lünen Tel.: 0231- 728 78 06 Star Herrensalon Auf der Mühle 2 52222 Stolberg Olympia Herren Salon Neue Jülicher Str. 30 52353 Düren Tel: 02421-69 25 65 M&C Hairdesign Mokwastr. 105, 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-92 81 04 Haarstudio Fehmi Bahnhofstr. 40 52477 Alsdorf Tel.: 02404- 67 89 39 Doktorlar Dr. İsmail Altınay (İnternist) Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 262 71 Dr. Bünyamin Başıbüyük Erzbergerstr. 115 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 48 00 95 Dr. med. Ayten ImrenÖzden Waltroper Str. 53 44536 Lünen Tel.: 0231- 87 50 50

Dr. (B) Nur BAYSAL (Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı) Rathausplatz 1 52531 Übach - Palenberg Tel.: 02451 / 4042 + 4043 Düğün Salonu Stadthalle Stolberg Olof-Palme-Friedensplatz 52222 Stolberg Ehliyet Okulu Fahrschule Fahrschule Aslan Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241- 951 805 22 Fahrschule Kaya Übacher Weg 95 52477 Alsdorf Tel: 02404- 551 62 60 Fahrschule Diler Neue Jülicher Str. 26B 52353 Düren Tel: 02421- 40 83 60 Elektronik Eşya TeleringCenter Parkhofstr. 95 41836 Hückelhoven Tel.: 02433- 18 49 Emlakçılar Caner Immobilien Am Wehrhahn 41 40211 Düsseldorf Tel: 0211- 30 29 43 68 Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 0157-76 37 77 77 Fırın Ayyıldız Bäckerei Preußenstr. 18 44532 Lünen Tel: 02306-94 33 77 Bäckerei & Cafe Baris Reyplatz 8 52499 Baesweiler Tel: 02401-602278 Gelinlik satanlar Divatilla Salmstr. 5-7 52222 Stolberg Tel: 02402- 76 84 38 Weisse Rose Modehaus Übacher Weg 43 52477 Alsdorf Tel: 02404- 92 92 18 Zehra Brautmoden Adalbertsteinweg 271-273 52066 Aachen Tel: 0241- 400 14 80 Giyim

Mode Altın Salmstr. 18 52222 Stolberg Tel: 02402- 867 50 82 Hafize Ziber Feldstr. 218a 45701 Herten Tel: 02366- 18 14 888 Änderunsschneiderei ÇİFTÇİ Parkhofstr. 105 41806 Hückelhoven Tel.: 02433-2380 İnci Mode Weissenburgerstr. 1 52066 Aachen İstanbul Moda Adalbertsteinweg 58 52070 Aachen Sultan Mode Martin-Luther-Str. 4 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 95 19 78 Beyza Boutique Ludovicistr. 18A 41836 Hückelhoven Tel: 0163- 963 06 29 Güvenlik CK Security Pfarrer-AppelrathStr. 13 52249 Eschweiler Tel: 02403- 50 40 115 Live Security Benzstr. 1 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 458 68 30 İnşaat ve Bahçe Bauelemente Yildirim Kapi ve Pencere • Stolberg Tel: 0179- 471 23 57 Akiz Ramen&Deuren Kapi ve Pencere Tel: 0032- 488469187 GfG mbH Planung-Bauunternehmung Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461-9371360 Metallbau Yamaner Immenweg 33 52511 Geilenkirchen Tel: 02451-4826995 Karakas Fensterbau Josef-Schregel-Str. 45 52349 Düren Tel: 02421-3061257 Bahçe Toprakları Şahin Transport Tel: 0160-1514793 Ada Betonzaun Beton Bahçe Çitleri 52222 Stolberg Tel: 02402-1022727 Kuyumcu

Has Kuyumcu Münster Str. 37 44145 Dortmund Tel: 0231- 981 26 56 Jasmin Juwelier Josef-Schregel-Str. 19 52349 Düren Tel: 02421- 132 62 Juwelier Istanbul Adalbertsteinweg 233A 52066 Aachen Tel: 0241-502545 Juwelier Tugan Solinger Str. 36-38 40764 Langenfeld Tel: 02173-684640 Lokantalar Ailem Pastanesi Elsassplatz 10 52068 Aachen Tel: 0241-46311698 Çamlıca Döner Jakobastr. 93 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444483 Çiğköftem Münsterstr. 35 44145 Dortmund Tel: 0231- 330 392 48 İstanbul Döner & Pizzeria Kaiserstr. 56 52146 Würselen Tel: 02405- 42 06 27 Saray Kebap Salmstr. 47 52222 Stolberg Tel: 02402-29544 Tuna Kebaphaus & Pizzeria Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.:02433-446704 Tuna Restaurant Vogelsangerstr. 292 50825 Köln Tel: 0221-50055239 Yeni Han Kückstr. 58 52499 Baesweiler Tel: 02401-895577 Yüksel Restaurant Mallinckrodtstr. 32 44145 Dortmund Tel: 0231- 83 83 39 Medya Medyator Mustafa Güleç Tanıtım ve Reklam Filmleri Tel: 0176-61101464 www.medyator.de Marketler Ankara Süpermarket Im Schellenkai 53 44329 Dortmund Tel: 0231- 89 707

ASA Supermarkt Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 Anadolu Market Hauptstr. 60 52499 BaesweilerSetterich Tel: 0176 - 24 20 70 27 Azim Market Frauenrather Str. 10b 52457 Aldenhoven Tel: 02464-9798102 Birlik Market Hompeschstr. 2 52249 Eschweiler Tel: 02403-32712 Efe Market Adalbertsteinweg 23-25 52070 Aachen Frischmarkt ANIL Ottostr. 35 44536 Lünen Tel: 0231- 877 01 97 Güneş Market Parkhofstr. 96, Hückelhoven Tlf.: 0177-6154264 Halk Pazarı Lilienthal Str. 70 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 29 58 Hilal Market Ludovicistr. 3 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444875 Huzur Supermarkt Bierweider Str. 20 52222 Stolberg Tel: 02402-9749940 Lebensmittel Uzun Salmstr. 14 52222 Stolberg Tel.:02402-84814 Mevlana Süpermarket Salmstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-9022034 Neco Market Bahnhofstr. 28 52477 Alsdorf Tel: 02404- 821 51 Yenice Market Neusser Str. 51 41065 Mönchengladbach Tel.:0163/3320061 Yenice Market Von Dechenstr. 3, 41836 Hückelhoven Tel.: 01577-3748480 Yenice Market Luisenstr. 72 52477 Alsdorf Zafer Lebensmittel Bergstr. 3-5 44339 Dortmund Tel.: 0231- 80 71 87 Mobilyacılar

Diva Halı Eschweilerstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-7096948 Canapella home & lifestyle Hotline: 02432- 96 39 888 www.canapella.com Möbel Royal Breslauer Str. 35 52068 Aachen Tel: 0241- 559 10 80 Muhasebe ALV Beratungsstelle Bahnhofsplatz 20 52477 Alsdorf Tel: 02404-26284 FIT Finanzen & IT Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich Tel: 02181-8209323 Fidevs Kırsolak -Lohnsteuerhilfeverein52223 Stolberg Tel: 02402-9976957 Nakliyat SAHİN Transporte Salmstr. 23a 52222 Stolberg Tel: 0160-1514793 Oto Galeri Auto Yunus Tel: 0176-22352852 Auto- Fey Jakobshöhe 6 41066 Mönchengladbach Tel: 02161-5763750 Auto Nuhrgolf Neussener Str. 22 52146 Würselen Tel: 0177-7476017 Autohaus Diker Rheinstr. 14 41836 Hückelhoven Tel: 02433-938034 Oto Yedek Parça ve Tamirhane Autoteile Turan Linnicher Str. 109 52477 Alsdorf Tel: 02404-25945 AS-MB GmbH Otto-Hahn-Str. 7 50181 Bedburg Tel: 02272-9993527 Kfz-Werkstatt Deniz Lagerstr. 3 • 52351 Düren Tel: 02421-2099535 Özer GmbH Mengeder Str. 78 44536 Lünen Tel: 0221-6905890 Tuna Autoteile Am Grossen Rad 19 52222 Stolberg Tel: 02402-84484


İŞ R E H BE R İ Reklam Ajansı Ender GmbH Melatener Weg 18 50825 Köln Tel: 0221-6905890 KÖPRÜ Werbeagentur Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 63 Sachverständiger Nuri Taskingül Adalbertsteinweg 266 52066 Aachen Tel: 0241-5659139 Seyahat acentası Balcı Reisen Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-452833

Econom GmbH Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 Glückauf Reisen Langenbochemer Str. 204a 45701 Herten Tel: 02366- 58 51 90 Koc Reisebüro Alte Turmstr. 5A 52457 Aldenhoven Tel: 02464-905630 Ölmez Reisen Aachener Str. 239 52499 Baesweiler Tel: 02401-6939275

ÖPRÜ

Paradies Tours Yavuz Josef-Schregel-Str. 25 52349 Düren Tel: 02421-45308 Paradies Tours Yavuz Bahnhofsplatz 22 52477 Alsdorf Tel: 02404-919450 Reisebasar Ost Elsassstr. 32 52068 Aachen Tel: 0241-532595 Reisebüro Bahar Jodef-Schregel-Str. 47 52349 Düren Tel: 02421-409550 Reisebüro Cengiz Bahnhofstr. 43A 52477 Alsdorf Tel: 02404-912566

Nisan, Mayıs, Haziran

Ufuk Travel Center Huchkarder Str. 354 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 16 25 Ufuk Travel Center Mallinckrodtstr. 29 44145 Dortmund Tel: 0231- 81 27 38 Yıldız Reisebüro ! ! ! YENI ADRES ! ! ! Salmstr. 9 52222 Stolberg Tel: 02402- 22 571 Sigortacılar Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 01577-6377777

Econom Sigorta Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 www.econom.de Taşımacılık Kolay Reisen Berliner Str. 33 A 52351 Düren Tel: 02421-972506 Taxi Kaiser Düren Tel: 02421-980800 Telefoncu Artel Telecom Salmstr. 24 52222 Stolberg Tel: 02402-7095616

Köprü 8

V-cOmm24 Salmstr. 28 52222 Stolberg Tel: 02402-1020403 Artel Telecom Elsassstr. 22 52068 Aachen Tel: 0241-9979855 Tesisat GfG- mbH Gesellschaft für Gebäudetechnik Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 60

YENİ KAYIT! rehber@yenikopru.de

DAĞITIM NOKTALARI:

AACHEN ve çevresi:

KÖLN ve çevresi:

REMSCHEID ve çevresi:

LÜNEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

ESSEN ve çevresi:

RECKLINGHAUSEN ve çevresi:

DORTMUND ve çevresi:

Exklusive Badartikel

w w w. e v o n e . o r g

info@evone.org

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich Fon: +49 2461 937 13 60

HÜCKELHOVEN ve çevresi:

ÖPRÜ

29

SULTAN Market Hövelstr. 67 45326 ESSEN Mönchengladbach ve çevresi:

Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 ALSDORF ve çevresi:

Duisburg ve çevresi:

TEMSİLCİLER:

AACHEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

KÖLN, BONN, BERGHEİM, LEVERKUSEN, WUPPERTAL

Mustafa YILDIRIM

Semih ÖZBAY

Hasan ŞAHİN

Tel: 0177 / 56 88 938

Tel: 0178 / 811 46 74

Tel: 02461 / 937 13 63

m.yıldırım@yenikopru.de

s.ozbay@yenikopru.de

h.sahin@yenikopru.de

DUİSBURG, DÜSSELDORF, OBERHAUSEN, ESSEN

DORTMUND, BOCHUM, LÜNEN, RECKLİNGHAUSEN

MÖNCHENGLADBACH, NEUSS, KREFELD, HEİNSBERG

Mesut ŞİŞMAN

Mustafa SARI

Mehmet TOPAL

Tel: 0163 / 455 37 17

Tel: 0163 / 676 71 00

Tel: 0157 / 89 30 18 87

m.sisman@yenikopru.de

m.sari@yenikopru.de

m.topal@yenikopru.de

BÖLGE TEMSİLCİLERİ ARANMAKTADIR NRW Eyaletinde KÖPRÜ dergisi bünyesinde ek iş olarak dergimizi temsil edecek Bay/Bayan elemanlar arıyoruz.

Müracaat: 02461 / 937 13 63 veya info@yenikopru.de


Vogelsanger Str. 292 50825 Köln Tel: 0221 - 500 55 239


KALİTELİ

Güneşten yağan

SAĞLAM

PARAYI

YÜKSEK KAPASİTELİ ve GARANTİLİ

Çatınızda toplayın!

%70‘e varan enerji tasarrufu

Quelle: co2online gGmbH

3 yıl‘da kendini öder *

* ısıtılan alan durumuna göre

*

ELEKTRİK

SICAK SU

Elektrik üretimi

Kalorifer desteği

Doğru bilgi ve uygun proje

Alman D evl eti o n ayl ı

Devlet teşvikleri sağlamak

Kaliteli malzeme ve işcilik

www. topsolar-nrw.de info@topsolar-nrw.de

Düzgün ve hızlı servis

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel: 02461 / 937 POST okurlarına ÖZEL! 13 60

L KÖPRÜ ÖZE

%10 indirim

E xk lusive B ad ar t i kel

w w w. e v o n e . d e

• JAKUZİLER • DUŞAKABİNLER • SAUNALAR • LAVABO TAKIMLARI

info@evone.de


ÖPRÜ Kostenlos / Parasız!

Yıl:3,Sayı: 8 , Nisan, Mayıs, Haziran 2012

8. Sayının ANA SPONSORU

Bölgenin en iyisi

ADANA [01]

İş Hukuku

Beyin Tümörü

Enerji vergisi


mteleri...

WERBEAGENTUR

700 * başlayan fiyatlarla

ÜCRETSİZ Bilgilendirme ve Planlama Size Uygun Proje ve Ücretlendirme

ab

*

2 YIL GARANTİ ÜCRETSİZ 2 YIL Servis

BİZİ AR

!!! KÖPRÜ ÖZEL

** Abbildungen Ähnlich

4 lü komple Sistem

**

EYİN!

R VERM N KARA

AMADA

Müşteri memnuniyeti Kaliteli Malzeme Sağlam İşcilik Satış sonrası Hizmet

www.live-security.de

KAMPANYA

Benzstr. 1 41836 Hückelhoven

a Iphone ve Android Türkiye ve tüm Dünyad e imkanı Cep Telefonundan izlem

Mobil: 0172 - 90 54 200 0152 - 03 58 58 58

Tel. 02433 - 458 68 30

Fax 02433 - 458 68 32

info@live-security.de

ÖPRÜ

Siste Live Security; Güvenlik


ÖPRÜ IMPRESSUM/KÜNYE Sahibi: KÖPRÜ Werbeagentur UG

Nisan, Mayıs, Haziran

Editör‘den

Köprü 8

Hasan ŞAHİN

BAHARA MERHABA DERKEN

(haftungsbeschränkt)

Dizgi ve Grafik Tasarım: KÖPRÜ Werbeagentur UG Posta Adresi: Dürener Straße 17a 52428 Jülich Telefon: 02461- 937 13 63 Fax: 02461- 937 13 61 İlanlarınız için: BÖLGE Temsilcileri bakınız: Sayfa 29 e-mail: info@yenikopru.de Yayın Kurulu: Hasan ŞAHİN, Mustafa YILDIRIM, Av. İbrahim ÇAVDAR, Dipl. Kfm. İbrahim GÜGEN, Ahmet TOLUNALP, Dr. İsmail ALTINAY KÖPRÜ Dergisinin bütün yayın hakkı KÖPRÜ Werbeagentur UG‘ye aittir. Yazılardan yazarlar sorumludur. Website: www.köprü.de Email: info@yenikopru.de Dergimizin değeri 3,00 Euro‘dur. Şu anda parasız dağıtılmaktadır. ABONELİK Düzenli abone olmak isteyenler, posta ve işlem parası olarak yıllık 5,00 Euro ödedikleri takdirde dergimiz evlerine gönderilecektir. Abone olmak isteyenlerin abone@yenikopru.de adresine email ile bilgilerini göndermesi gerekmektedir. Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. İzinsiz alıntı yapılamaz. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verenlere aittir.

DERGİMİZİN HİTAP ETTİĞİ ŞEHİRLER Başlangıçta Köln, Aachen, Düren, Mönchengladbach ve çevresine hitap eden dergimiz, şu anda NRW çapında diğer büyük şehirlerde de dağıtılmaktadır ve hizmet ağını gittikçe genişletmektedir.

S e v g i l i ok uy uc u l a r, Su g ibi a k ıp g id en z a m a n iç i nd e i n i ş ler, ç ı k ı ş l a r, a c ı l a r, t at l ı l a r, hü z ü n ler ve s e v i nç ler he p bi r a hen k iç i nd e s e y re d er g id er. Gü z e l i g ü z e l k ı l a n, ç i rk i n i n s e v i m si z l i ğ id i r. Bi r k ı ş me v si m i n i ger id e bı r a k m ı ş ol m a k , merh a b a d e d i ğ i m i z b a h a r ı d a h a bi r t at l ı d a h a bi r s e v i m l i h a le ge t i r me k t e d i r. Hay at ı n bu du rdu r u l a m ay a n a k ı ş ı , ay n ı z a m a nd a yen i l i k ve t e k a mü lü d e b er a b er i nd e ge t i r me k t e d i r. 3 ayd a bi r y ay ı n l a nd ı ğ ı h a ld e 8 . S ay ı s ı n a u l a ş a n D er g i n i z KÖPRÜ d e bu t e k a mü lü y a ş a m a n ı n z e v k i n i t at m a k t a d ı r. A r t ı k d a h a em i n a d ı m l a rl a i lerleme k t e , d a h a s a ğ l a m yere b a sm a k t a ve d a h a ç ok t a n ı n m a k t a d ı r. G e l i nen nok t ay ı ye t erl i bu l m a k ş üphe si z mü m k ü n d e ğ i ld i r, f a k at a r t ı k KÖPRÜ D er g i si iç i n k ı ş dönem ler i n i n ger id e k a ld ı ğ ı , b a h a r ç iç e k ler i n i n a ç m ay a b a ş l a d ı ğ ı d a s e v i nd i r ic i bi r gerç e k t i r. „Üç ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ yer i ne „ Ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ ol a r a k ok uy uc u k a r ş ı ş ı n a ç ı k m a z a m a n ı d a i n ş a a l l a h u z a k d e ğ i ld i r. Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e oldu ğ u mu z bu 3 ay l ı k z a m a n d i l i m i nd e m a d d i b a h a r ı y a ş a d ı ğ ı m ı z g ibi, h ay at ı m ı z ı n m a ne v i b a h a rl a r ı nd a n ol a n üç ay l a r ı d a id r a k e t m i ş ol a c a ğ ı z . 2 2 M ay ı s 2 012 S a l ı g ü nü mü b a re k R e c e p ay ı n ı n 1. Gü nü nü id r a k e d e c e ğ i z . Bu nu 2 4 M ay ı s 2 012 Per ş emb e g ü nü id r a k e d e c e ğ i m i z R e ğ a ib k a nd i l i t a k ip e d e c e k . 16 Ha z i r a n 2 012 Cu m a r t e si g ü nü a k ş a m ı nd a M i r a ç k a nd i l i i le mü ş er re f ol m a n ı n h a z z ı n ı t a d a c a ğ ı z . 21 Ha z i r a n 2 012 Per ş emb e g ü nü Ş a b a n ay ı n ı n 1. Gü nü ne g i r m i ş ol a c a ğ ı z . Bu mü n a s e b e t le , üç ay l a r ı n ı z ı ve k a nd i l ler i n i z i d e ş i md id en t e br i k e d er i z . Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e ol m a k , bi z e g üç ve ener ji ver me k t e d i r. He pi n i z i en d er i n s ay g ı ve s e v i g i ler i m i z le s e l a m l ı yor u z . Köprü Dergisi ile çalışmak ve

KÖPRÜ UG

Para kazanmak ister misiniz?

Dürener Straße 17a 52428 Jülich

bize e -mail ile ulaşın! info@yenikopru.de

Tel: 024 61 937 13 63 info@yenikopru.de

3


4

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İÇİ N D E K İLE R

3 Editör‘den 5 Güldeste (Sessiz Gemi- Yahya Kemal Beyatlı) 6-8 Haberler 9 Enerji Vergisi -

Dipl. Kfm. İbrahim Gügen

10 İnanç Dünyamız 11 Delikanlılık- Dr. Mustafa Özgen 12 Tarihe Yön Verenler- Kutalmışoğlu Süleyman Şah 13 Kadın ve Aile

14 İş Hukuku- Av. İbrahim Çavdar 15 Kültür ve Sanat- Çini Sanatı 16-19 Kapak Konusu- İbn-i Sina 20-21 Sağlık- Beyin Tümörü Dr. İsmail Altınay 22-25 İl İl türkiye- ADANA

26-27 Çocuk Kulübü 28-29 İş Rehberi 29 Dağıtım Noktaları ve Bölge Temsilcileri

İŞ REHBERİ Sayfamızı gördünüz mü? Müşteri ile işvereni buluşturan sayfa! S. 36-37

UFUK TURU Osman DOĞRU

TÜRKMANCA Evet yeni bir dilden bahsediyoruz; Türkmanca. Gerçi henüz grameri, kuralı, artikeli partikeli yok; ama olsun... Almanya’da yaşayan türkler arasında bal gibi konuşuluyor ve de anlaşılıyor. Türkçe almanca karışımı kırma bir dil. Almanca aksanı ile teleffuz edilen türkçe kelimeler de pek bir hoş oluyor hani... Almanya’ya gelen ilk kuşak, belki de daha fazla kelime ezberleyebilmenin gayretiyle, “İş ve işçi bulma kurumu” yerine „Arbeitsamt”, hastane yerine “Krankenhaus”, bisiklet yerine „Fahrad“ demek gibi birçok almanca kelimeyi türkçeye katmışlar, onları da türkçe aksanıyla bir güzel teleffuz etmişlerdi. „Bescheinigung“ yerine „Beşe onluk“ demek gibi farkında olmadan espriye kaçan bazı kelimeler olduysa da bu da işin tuzu biberiydi. Almanya’ya ilk geldiğim 1980 yılında, tanıdığım bir türk aileye misafir olmuştum. Evin hanımı çocuğundan bahsederken bir ara: „Bizim oğlan geçenlerde Fahrad’la unfal yaptı“ demişti de epey düşünmüştüm. Acaba bu oğlan ne ile ne yaptı diye. Cahilliğime verirler diye utancımdan da soramamıştım. Şöyle bir hadise nakledilir: Uzun zaman almanya’da kalan yaşlı bir hanım Türkiye’de bir adres sorma ihtiyacı hisseder. Kendisini Almanya’da zannederek, önüne çıkan bir kıza yönelir ve: -Kızım türk müsün? der. Türkiye’de böyle bir soru ile karşılaşan kız şaşkınlıkla cevap verir: -Ne demek istiyorsun teyze? Tabii türküm! Kadın baltayı taşa vurduğunu anlar ve hatasını düzeltmek için: -Schuldigung! der. Şimdiki kuşak (ikinci ve sonraki nesil) ise türkçenin içine almanca kelimeler katmak yerine, almancanın içine türkçe kelimeler koyarak daha bir geliştirdiler, daha bir hoş hale getirdiler Türkmanca’yı. Dinlemesi bile ayrı bir zevk. İki kelime türkçe konuştuktan sonra bir sayfa almanca döktürüveriyorlar. Bu durum, Türkmanca’nın faziletinden mi, konuşandaki türkçe kelime haznesinin yokluğundan mı, Almanca kelime haznesinin çokluğundan mı bilinmez... Ama bilinen bir şey varsa o da bir kültür erozyonu ile karşı karşıya olduğumuz.


S ES S İ Z G EM İ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden Yahya Kemal Beyatlı


6

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

Belediye Başkanı 25 kişilik ekibi ile DİTİB HÜCKELHOVEN CAMİİNİ ZİYARET ETTİ H ÜC K E L HOV E N 24.01.2012 Salı günü Hückelhoven Belediye Başkanı sayın Bernd Jansen, birim amirleri ve belediye memurlarından oluşan 25 kişilik grupla Hückelhoven DİTİB camiini ziyaret etti. Camiin tanıtımından sonra cami yetkilileri tarafından ziyaretçilere çay, börek, pasta ve tatlı ikram edildi. Samimi ve sıcak bir atmosferin hakim olduğu sohbet bölümü yaklaşık 3 saat sürdü. Misafirler oldukça memnun ve bilgilendirilmiş bir şekilde camiden ayrıldılar.

Cami başkanı Adem Onur; „Bizlerle birlikte görev alan dialog sorumlusu genç kardeşlerimize ve bizlerden desteklerini eksik etmeyen halkımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. DİTİB Hückelhoven Camii olarak Hückelhoven Belediyesi ile Dialoğumuz uzun yıllardan beri sürmektedir. Gelecek zamanlarda da beraber

gerçekleştireceğimiz projelerimiz ve Belediye Entegrasyon sorumlusu sayın Scmtitz‘le çalışmalarımız olacak. İleriki tarihlerde Belediye Başkanı Sayın Bernd Jansen bizleri Belediye ye davet edecek ve Belediye hakkında bilgiler verecek“ dedi.

Haydi gençler polisliğe! Sağdan sola: Komser Sinan Zengin, Komser Aliye Albayrak, Başkomser Mehmet Karapınar ve Komser Ümit Yağmur Köln Emniyet Müdürlüğü, Türk gençlerini polis olmaya teşvik etmek için Almanya‘da bir ilke imza atarak Türkçe etkinlik düzenledi. Emniyet Müdürü Wolfgang Albers‘in katılımcı Türk gençlerine, geleceğin polisleri diye seslendiği etkinlikte yetkililer, göçmen kökenlilerin polis olmasının devletle göçmenler arasında güveni arttıracağı, entegrasyona büyük katkı yapacağı fikrinde birleşti. Türk vatandaşı komiser Emine Tayfur sunumunda, KRV eyaletinde Türk vatandaşı kalarak da polis olmanın mümkün olduğunu, 38 yaşına kadar başvuru yapılabileceğini bildirdi. Türk-Alman Dostluk Derneği‘nin girişimiyle Köln Emniyet Müdürlüğü‘nde düzenlenen etkinliğe, Türkiye‘nin Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Türk-Alman Dostluk Derneği yöneticisi ve KRV Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek‘in yanı sıra polisliğe ilgi duyan çok sayıda Türk genci ve velisi katıldı.

Türklere kapı açık Etkinlikte komi- göre bu hala çok düşük“ dedi. ser Emine Tayfur‘un yanı sıra, Türk İmkanlardan yararlanın kökenli başkomiser Mehmet KarapıToplantının önemine dikkat çeken nar, komiserler Ümit Yağmur, Aliye Başkonsolos Basa ise, „Polislik mesleAlbayrak ve Sinan Zengin izlenim ve ğinde daha fazla Türkün yer alması getecrübelerini anlattı, polis olmalarınrek. Resmi makamlarda memurluklara dan dolayı gördükleri saygı ve takdiri gelmelerine de destek veriyoruz. Katıdile getirerek gençlere polis olmalarını lım noktasında kendimizi göstermelitavsiye etti. Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Köln yiz. Türkler entegre olma ve kendileEmniyet Müdürü Wolfgang Albers, rine uzanan bu eli tutarak, bu imkanı Köln nüfusunun üçte birinin göçmen değerlendirme arzusu içindedirler. kökenli olup en büyük göçmen gru- Emniyet Müdürlüğünün bu girişimini bunu Türklerin oluşturduğunu ha- çok önemli buluyorum“ açıklamasına tırlattı. Albers, „Toplumu tanıyan ve sözlerinde yer verdi. Türk-Alman Derneği Başkanı Tayfun Keltek ise konuştoplum için angaje olacak poKöln masında etkinlik için derneğin lisler arıyoruz, onun için Emniyet yaptığı çalışma ve çabalarTürk kökenliler olarak Müdürlüğü, Türk dan bahsetti. Başvuru için size yöneliyoruz. Sizler gençlerini polis olmaya temiz bir sabıka dosyasıpoliste Türk kökenlileteşvik etmek için Almanya‘da nın ön şart olduğu meslek ri temsil edebilirsiniz. bir ilke imza atarak, Türkçe için www.polizei.nrw.de Şimdiye kadar polis etkinlik düzenledi. Emniyet sitesi üzerinden başvuru eğitimi alanlarda yüzyetkilileri, gençlere yapılabildiği gibi, yetkililer de 8‘lik göçmen oranına tarafından birebir bilgi veripolislik mesleğini ulaşmayı başardık ama, lerek yol gösterilmekte. anlattılar Köln‘deki göçmen oranına


HABE R LE R

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

7

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR VE İKİ ÖNEMLİ UYARI T.C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Bilindiği ü z e r e 2011-2012 eğitim öğretim yılı sonrası Türkiye‘de öğrenim görmek isteyen gençlerimizin denklik işlemleri için başvuruları ve YÇS sınavı heyecanı çok kısa bir zaman sonra başlayacak. Başkonsolosluğumuzun Eğitim ve Çalışma Ataşeliklerine yapılan başvurulardan; Almanya‘dan ülkemize giderek eğitim öğretimine devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu ve bu sayının her yıl giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bu sayısal artışın ana nedenlerinden birisinin, Türkiye‘nin ekonomik gelişimine paralel olarak, yurtdışında yaşayan Türkler için çekiciliğinin artmasıdır. Bu artış sosyal bilimciler ve göç uzmanlarınca Push-pull (İtme-Çekme) sendromu olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, çevrenizdeki insanlarla yapacağınız görüşmelerde de tespit edebileceğiniz gibi, emekli olduktan sonra yaşamına Türkiye‘de devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu da aşikar bir gerçektir. Bu gelişmelerden hareketle, Almanya‘da ikamet hakkı sahibi vatandaşlarımızın, uzun süre (altı aydan

İR Tahsin ÖZDEM

fazla) Türkiye‘de kalmaları durumunda, kendileri açısından ortaya çıkabilecek birtakım mağduriyetler söz konusu olabilir! Bu tip sıkıntıların yaşanmaması için vatandaşlarımızın iki önemli hususa dikkat etmeleri büyük önem taşımaktadır. Bilinenin aksine, altı ayda bir kısa süreli giriş-çıkış yapmak İkamet hakkınızı korumaz! -Türkiye‘de öğrenim görecek gençler veya Almanya‘da emekli olup (sosyal yardım almayan) vatandaşlarımızın 6 aydan fazla Türkiye‘de kalmaları durumunda Almanya‘daki ikamet haklarını kaybetmemeleri için önceden yabancılar dairesine başvurarak 30.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren İkamet Kanunu‘nun (Aufenthaltsgesetz) 51. maddesine göre bir belge almaları gerekmektedir. Bilindiği üzere İkamet Kanunu (Aufhenthaltsgesetz) uyarınca, yabancı uyruklu bir kimse, Federal Almanya dışında (önceden izin almaksızın) bir takvim yılı içerisinde aralıksız 6 ay 1 gün kalırsa, Federal Almanya‘daki tüm yasal ikamet haklarını kaybeder. Bir şehir efsanesi gibi vatandaşlarımız arasında yayılan ve yanlış bilinen

kanaatin aksine, 6 ayda bir kısa süreli giriş-çıkışlar da kişinin Almanya‘daki ikamet hakkını korumaz! Sosyal Güvenlik Sözleşmesi‘nin sizlere sağladığı kolaylıkları değerlendirin! - Vatandaşlarımız arasında pek bilinmeyen diğer önemli bir husus da sağlık tedavi hizmetlerinden faydalanma konusudur. Bilindiği üzere Türkiye ve Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi halen yürürlükte olup, bu sözleşme vatandaşlarımıza sosyal güvenlikleri açısından çok büyük kolaylıklar ve imkanlar tanımaktadır. Almanya‘da yasal hastalık sigortası bulunan (Krankenversicherung) bir kişinin uzun süre Türkiye‘de kalması durumunda gerekli belgelerini tanzim ederse Türkiye‘de ayrıca bir hastalık sigortası yaptırmasına gerek kalmaz. Örneğin, Almanya‘da hastalık kasanızdan alacağınız T/A 11 Formülerinizi Türkiye‘ye gittiğinizde ildeki Sosyal Güvenlik Merkezi‘ne ibraz ederek size verilecek belgelerle Sosyal Güvenlik Kurumunun Türkiye‘de sağladığı ücretsiz sağlık hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle.

MEHMET YILMAZ BÖLGENİN EN İYİSİ SEÇİLDİ Almanyanın seçkin ve saygın yerel gazetelerinden birisi olan „Rheinische Post”, gazetenin dağıtıldığı şehirlerde „En iyilerimiz” adı altında bir seçim yaptı. Gazete, bu şehirlerde önce 5 aday belirledi. Daha sonra okuyucularından mektup veya internet üzerinden bu adaylardan en iyisini seçmelerin istedi. Gazetenin seçtiği kişiler arasında Türkiye kökenli ve Heinsberg/ Hückelhoven şehrind e k i

VIKZ Camiinin Halkla ilişkiler sorumlusu olan Mehmet Yılmaz, madencilerin efsane sendika başkanı Bay Sonnen olmak üzere milletvekilleri ve papazları da geride bırakarak „Bölgenin en iyisi” olma başarısını elde etti. Sonuçların kendisi için çok büyük bir sürpriz olduğunu ifade eden Mehmet Yılmaz; başta büyük şehir Belediye Başkanı olmak üzere kendisini tebrik eden Hückelhoven Belediye Başkanı, siyasi partiler, Kilise mensuplar ve ve Banka Yönetim Kurulu Başkanlarına teşekkür etti. Aynı zamanda, bu başarının sadece kendine ait olmadığını, faaliyetlerinde kendisini yalnız bırakmayan başta Dernek yetkililerinin, gönüllülerin bu başarıda paylarının yüksek olduğunu

ifade eden Mehmet Yılmaz, aldığı ödülü onlara armağan ettiğini söyledi. Mehmet Yılmaz kimdir? 1968 yınlında Çankırı’da doğan, 1980 yılında Almanya’ya gelen Mehmet Yılmaz halen RWE POWER’de çalışmaktadır. Mönchengladbach Eyalet Gençlik Mahkemesi’nde 8 sene fahri hakimlik, Heinsberg Gençlik Hapishanesinde 10 sene müslümanlara yönelik kontak grubu üyeliği, Heinsberg Büyükşehir Belediyesi İmar ve iskan komisyon üyeliği, Hückelhoven yabancılar Meclisi Başkan Yardımcılığı, Hückelhoven Belediye Meclisi Sosyal ve Entegre/ Gençlik yardım komisyonu üyeliği yapan Mehmet Yılmaz, evli ve 3 çocuk babasıdır. - Hasan ŞAHİN -


8

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

DİTİB Merkez Cami‘inde sular duruldu KÖL N

Geçtiğimiz yılda tartışmalarla gündeme gelen Köln Merkez Cami inşaatında varılan son nokta ile ilgili DİTİB binasında gerçekleştirilen ortaklaşa basın açıklamasında, Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘nın a r a b u l u c u l u k l a görevlendirilmesi sonucu gelinen noktada Böhm ile DİTİB‘in yeni bir anlaşmaya vardıkları belirtildi Soldan Sağa: DİTİB Müşaviri Prof.Dr. Ali Dere, Köln Büyükşehir Belediye eski Başkanı Fritz Schramma ve Mimar Prof. Peter Böhm

A

lmanya‘nın Köln kentinde yapımı devam eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘ne (DİTİB) ait Merkez Camii krizinde uzlaşma sağlandı. 2011 yılı ikinci yarısında meydana gelen anlaşmazlıklarda taraflar karşılıklı suçlamalarda bulunmuşlardı. Daha sonra biraraya gelen proje heyeti Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘yı arabulucu tayin etti. Bu süre zarfında sular durulurken, tarafların çeşitli yurtdışı seyahatleri nedeni ile uzlaşma çalışmalarının uzadığı belirtildi. 2 Mart günü DİTİB Merkez Camii‘nde Schramma ile biraraya gelinerek ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamada anlaşmanın iptal edilerek Prof. Böhm‘e inşaat hakkında kontrol ve danışmanlık görevi verildiğine, hataların ise bağımsız bir resmi daire tarafından rapor edilmekte olduğuna yer verildi. Açılış konuşması yapan Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Schramma açıklamalarında bu süreç içinde birebir görüşmeler yanısıra 4 ortak görüşme yapıldığını ve varılan noktadan çok memnun olduklarını ifade etti. Yine çalışmaların sürdü-

rüldüğü zaman zarfında hiçbir olumsuz girişim ve açıklama olmamasına da dikkat çeken Schramma, konunun hassasiyeti açısından da bunun büyük önem arzettiğini belirtti. TALİHSİZ BİR GELİŞME „Anlaşmazlıkların başladığı zamana geri baktığımızda talihsiz bir gelişme olduğu görülür“ diyen Fritz Schramma, „Bütün şehrimiz olaydan negatif etkilenmiştir. Heyetin aldığı karar doğrultusunda memnuniyetle üstlendiğim arabuluculuk görevinde birebir görüşmelerde bulundum. En son ortak görüşmemiz 27 Şubatta gerçekleşti“ dedi. Köln halkının bu caminin yapılmasını pozitif karşılamakta olduğunu da ifade eden Schramma, „İnşaatın durdurulması ile karşı karşıya kalınmıştı ve bu da aylar, belki yıllar alabilirdi. Taraflar herkes için meydana gelecek zararları görerek geri adım attılar“ açıklamasında bulundu ve gayretlerin gelecek için iyi bir kooperasyon oluşturduğunu da sözlerine ekledi. ORTAK HEDEF PROJEYİ BİTİRMEK Ortak hedefin projeyi sona erdire-

ceğini belirterek söze başlayan DİTİB Müşaviri Prof. Dr. Ali Dere ise, „Böyle büyük bir projede elbette zorluklar ve problemler çıkabilir. Sonuç olarak bunları birlikte çözebileceğimiz sinyalini verdik ve memnun edici sonuca da ulaşmış bulunmaktayız. Bu prosedür birbirimizle konuşmaya bağlıdır ve basına açılmamız da bunun doğruluğunu göstermektedir“ dedi ve çalışmaların hızla devam ettiğini söyledi. „Bu proje Böhm‘ün projesidir ve öyle de kalacaktır“ diyen Prof. Dere, „Bu güne kadar ortaya atılan ve iddia edilenlerin bizimle alakası yoktur. Öyle olsa idi bu inşaatın tamamen yıkılarak yepyeni bir cami yapılması gerekirdi; bu da imkansızdır“ dedi. Uzlaşma ile ilgili olumlu gelişme ve çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mimar Peter Böhm de, „En önemli hedefimiz projenin devam ettirilmesi ve neticeye ulaştırılmasıdır. Gelinen nokta bizim açımızdan memnun edici bir sonuç oldu. Detaylar üzerinde görüştük ve tespitlerle olumlu bir sonuca varacağız“ dedi.


MUHASE BE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

9

ENERJİ VERGİSİ Değerli okuyucular, Bundan önceki 4 makalemde, N Alman Vergi İbrahim GÜGE sistemindeki ana vergi türleri hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışmıştım. Bu yazımda, vergi türleri hakkında son olarak, Energiesteuer (Enerji vergisi) üzerinde durmak istiyorum. Energiesteuer (Enerji vergisi) tüketiciye yönelik bir vergi türüdür. Federal Almanya, aşağıda isimlerini sayacağımız tüm yakıt türlerinin tüketimini vergilendirmektedir. Bu verginin hukuki dayanağı ise halen yürülükte olan (Energiesteuergesetz) Enerji Vergi Kanunudur. Bu kanunda özellikle benzin, motorin, hafif ve ağır yağlar, LPG, doğal gaz ve kömür belirtilmiştir. Hatta yakıt amaçlı kullanılan biyodizel ve bitkisel yağlar da vergiye tabidir. Vergi oranları yakıt türüne ve kulanımına bağlı olarak yasada belirtilen şekilde değişmektedir. Vergi getirisi en yüksek ve en önemli yakıt gurubunu ise benzin ve motorin gibi akaryakıtlar teşkil etmektedir. Bu akar yakıtların vergi oranları şunlardır: Kurşunsuz benzin:

Heinz-Walter

1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşan kurşunsuz benzin 669,80 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşmayan kurşunsuz benzin 654,50 EUR/1.000 L Kurşunlu benzin: 721,00 EUR/1.000 L Motorin (dizel): 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşan moto- rin 485,70 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşmayan motorin 470,40 EUR/1.000 L LPG: 31.12.2018 tarihine kadar 1 8 0 , 3 2 EUR/1.000 kg 01.01.2019 tarihinden itibaren 409,00 EUR/1.000 kg Doğal gaz: 31.12.2018 tarihine kadar 13,90 EUR/MWh 01.01.2019 tarihinden itibaren 31,80 EUR/MWh Kullanıma göre vergi oranı değişen yakıtlardan Doğalgazı örnek olarak ele alırsak, şu tablo ortaya çıkar: Yukarıda belirttiğimiz gibi, doğalgaz akaryakıt olarak kullanılırsa fiatı 13,90 EUR/MWh Doğal gaz ısnma için kullanılırsa, şu

Breuer

Selbstständiger Finanzberater

Mobil: 0172 / 250 21 58

anki fiatı 5,50 EUR/MWh Alman devleti, gemi ve hava taşıyıcılarının, uluslararası rekabet edebilmeleri için, belirli bakım, araştırma ve geliştirme için kullanılan enerji ürünlerini vergiden muaf tutmaktadır. Ayrıca, termik santrallerde elektrik üretimi için kullanılan yakıtlar da (kömür) vergiden muaftır. Vergi kanununda Almanya’daki tarım ve ormancılık işletmelerini, AB içindeki rekabet için güçlendiren, tarım ve kırsal alanların gelişimini hedefleyen vergi indirimleri öngörülmüştür. Bu uygulamaya göre bir çiftçi senede 10.000 litreye kadar olmak şartıyla 214,80 EUR/1.000 L vergi oranından motorin (dizel) alabilir. Vergi indiriminden yararlanan diğer bir sektör de toplu taşımacılık sektörüdür. Bu sektörü güçlendirmek için devlet, enerji ürünlerinde vergi indirimine gitmektedir. Toplu taşımacılık sektörüne motorin veya benzin, 54,02 EUR/1.000 L vergi düzeyinden satılmaktadır. Alman Devleti 2009 yılında (Energiesteuer) Enerji vergisinden yaklaşık 39,8 milyar Euro gelir elde etmiştir. Bu rakam, tüm vergi gelirlerinin %7,6’sına tekabül etmektedir. Enerji vergisi, Gümrük Dairesi tarafından tahsil edilir. Gelir federal (Bund) yapıya aittir. Huzurlu ve mutlu günler dileğiyle. Esen kalın.

Finanzberatung, wann und wo Sie wollen İster Akşam, ister Haftasonu hemde isterseniz Sizin evinizde Randevulü danışmanlık Hizmeti

• Yapı Kredisi • Yapı Tasarruf Sigortası • Özel Gelecek Sigortası

• Baufinanzierung • Bausparen • Vorsorge


10

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İ NAN Ç DÜNYAM IZ

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

İ

slâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği, şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tevafuk etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve “üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz Peygamber (s.a.v)’in bu aylar hakkında verdiği haberler göste-

rilebilir. Rasûlüllah (s.a.v) bir hadis-i şerifinde; “Recep ALLAH’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, ” Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır” diye dua ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine tevafuk eder. Hz Peygamber (s.a.v.) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz Aişe, Rasûlüllah

(s.a.v)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarih, VI, 295) Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1) Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.

PEYGAMBER EFENDİMİZDEN NASİHAT

A

shb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr hazretleri bir gün Peygamber Efendimize: - “Bana tavsiyede bulun yâ Rasûlallah” diye ricada bulununca Peygamber Efendimiz Hz. Ebû Zerr‘e şu nasihatlerde bulundu: -Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her İşin başıdır. -Kuran‘ı oku, Allah’ın zikrine sarıl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ışık, gökte de saklanan bir azıktır.

-Sakın çok gülme. Zira çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nürunu söndürür. -Çok konuşmamaya çalış çünkü bu, şeytanın senden uzaklaşması için bir vesile, dinini koruman hususunda bir yardımcıdır. -Fakirleri sev, onlarla hemdem ol. -Senden aşağıdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah‘ın sana verdiği nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur. -Acı da olsa hakkı söyle.

-Bildiğin kusurların seni, halkın eksikliklerini araştırmaktan alıkoysun. -Yaptığın bir İşi, başkaları yaptığında kızma. -Kendi noksanlarını görmeyip, İnsanların ayıplarıyla meşgul olman, irtikâb etmekte olduğun bir fiili insanlar yaptığında Kendilerine kızman ayıp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göğsüne vurarak: Ey Ebû Zerr! Tedbir gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi vera, güzel ahlak gibi servet yoktur, buyurdu. (Hayatü’s-Sahâbe 4-206/207)


Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

11

DELİKANLILIK (FÜTÜVVET)

Dr. Mustafa ÖZGEN

A

rapçada gençlik, cesaret, kahramanlık ve fedakârlık manalarını birlikte ifade eden “fütüvvet” kelimesini Türkçe tek kelime olarak en iyi “delikanlılık” kelimesi karşılar. Hz. İbrahim (a.s.) Kur’ân-ı kerimde delikanlı (fetâ) olarak zikredilmiştir (Enbiya, 21/60). Zira gençliğinde Allah’a kulluktan taviz vermeyip, kavminin putlarını kırma cesaretini göstermişti. Ümmet-i Muhammed’e örnek olarak sunulan Eshab-ı kehf için de aynı kelimenin çoğulu (cemi) olan “fityetün” kelimesi kullanılmıştı (Kehf, 18/10-13). Zira onlar da puta tapmayı cesurca reddetmiş, saraydaki hizmet ve rahata karşı minnetsiz davranmış, birbirlerine sahip çıkmış ve hak dini yaşamak üzere sebat etmişlerdi. Sahabe-i kiramın (r.a.e.) ahlakını gaye edinen mutasavvıflar, fütüvveti severek sahiplenmek manasına gelen ve Kur’ân-ı kerimde birbirine düşman insanları kardeş yapıp huzura kavuşturmak manasındaki “ülfet” (Âl-i İmran, 3/103) kelimesi ile yakın manada kullanmışlar ve onu ahlaki bir kavram olarak sistemleştirmişlerdir. Cafer-i Sadık (r.h.) hazretlerine göre “fütüvvet, ele geçeni başkalarının istifadesine sunmayı tercih etmek”tir. Birçok tarif arasında belki de günümüze hitap etmesi bakımından en çok dikkat çekeni şudur: “Düşmanını özür dilemeye mecbur edip, özür dileyişinden mahcup olmayan kişi delikanlılığın (fütüvvetin) kokusunu bile alamaz. Delikanlı, düşmanıyla bile iyi geçinmek zorundadır. Dostuyla nasıl olması gerektiğini siz düşünün.” Delikanlılık, dostlarının kusuruna bakmama, kendini kimseden üstün görmeme, kimseden talep edilecek bir hakkının bulunmayıp herkesin kendinde bir hakkının bulunduğunu kabullenme şeklinde de tarif edilmiştir. Hz. Rasûlüllah’ın (s.a.v.), kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve

Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hüseyin’le (r.a.e) birlikte abasının altına alıp, “Bunlar burada oldukları gibi, ahrette de benimle olacaklar” buyurarak müjdelediği Hz. Ali (r.a.) şöyle demişti: “Beni hangisinin daha çok sevindirdiğini kestiremediğim iki nimet vardır: Birisi, ihtiyacına cevap vereceğimi sanarak bir kişinin gelip, samimiyetle benden yardım istemesi; diğeri de, Allah Taâlâ’nın ihtiyaçlı bir kimsenin arzusunu benim vasıtamla gerçekleştirmesi veya kolaylaştırmasıdır. Bir Müslüman’ın işini görmeyi yer dolusu altın ve gümüşe tercih ederim.” Hz. Ömer (r.a.) “Biriniz, Müslüman kardeşinin sevgisini kazanabilirse ona sıkıca yapışsın, zira böyle nimet çok az ele geçer” buyurmuşlardı. Bu bakımdan, insanın kendinden faydalanıp sevebileceği dostlar kazanmasını nimet, ancak faydalı olup kendini sevdirmesini daha büyük bir nimet olarak kabul etmekteyiz. Yine peygamber sülalesinden Hz. İbn-i Abbas’ın (r.a.) davranışı da aynı ruhtan kaynaklanan ve aynı neticeyi hazırlayan bir örnektir. O, Hz. peygamberin (s.a.v.) mescidinde itikâfta iken birisi gelir, selam verip oturur ve aralarında şu diyalog geçer: İbn-i Abbas (r.a.): - Kardeş, seni bıkkın ve kederli görüyorum. - Evet, kederliyim. Efendim beni mal mukabilinde azat etmişti. (Hz. peygamberin kabrine işaret ederek devam eder) Şu kabrin sahibi için söylüyorum, onun parasını ödeyemiyorum. - Meseleyi onunla konuşayım mı? - Sen bilirsin. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Abbas (r.a.), ayakkabılarını giyerek mescitten çıkınca, adam ona: - İtikâfta olduğunu unuttun mu? diye sorar. İbn-i Abbas, gözyaşları içinde şunları söyler: - Hayır. Aramızdan daha yeni ayrılıp şu kabirde yatan zattan duymuştum: “Bir kişinin din kardeşinin işi-

ni takip edip bitirmesi, on yıl itikâfta kalmasından hayırlıdır. Cenâb-ı Hak, kendi rızası için bir gün itikâfa girenle cehennem arasında her biri doğu ile batı kadar uzaklıkta (dünyanın bir ucundan diğerine) olan üç hendek yaratır” Bir gün birisi cennetliklerin ve cehennemliklerin en önemli vasıflarının ne olabileceğini düşünürken uyuyakalır. Zaten bazı gerçekler rüyada gösterilir. O kişiyi önlerinde çeşitli ve leziz yemekler bulunduğu halde hepsi cılız, hepsinin gözleri kanlı, hepsi açız diye bağrışan insanlarla dolu kocaman bir salona alırlar. Niçin yemek yiyemediklerini incelemek üzere dikkatle bakınca, her birinin çorbaya batırdığı bir metre uzunluğundaki kaşığın ucundan eline bağlı olduğundan ağzına götüremediğini görür. Böylece öfke ve hiddetin sebebini anlar. Hayret içerisinde adımlarken ikinci bir odaya getirilir. Orada da benzer bir manzara vardır. İnsanların önlerinde çeşitli yemekler ve uçlarından ellerine bağlı uzun kaşıklar… Fakat bunlar, neşeli ve gürbüzdür. Dikkatle bakınca herkesin, elindeki kaşığı kendi ağzına götürmek yerine karşıdakinin ağzına uzatıp onu doyurmaya çalıştığını fark eder. Bir telaşla uyanır. Mesajı almıştır. Cennete girmenin önce kendini doyurmakla değil, mümin kardeşini düşünmekle olduğunu anlamıştır. Zaten Hz. Rasûlüllah (s.a.v.) da “Komşusu aç iken doygun yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı? Ülfet edip sevmediğiniz insana hizmetten zevk alabilir misiniz? Dolayısıyla bu günkü imkânların yüzde birinin bile lüks sayıldığı fakat fütüvvet kavramının şiar olarak kabullenildiği tarihlerdeki huzur kaynağını bir kere daha araştırmakta fayda olduğunu hatırlatmak isteriz. Belki bu vesileyle Türk milletinin asil kanındaki meziyetlerin zayıflayıp sadra şifa olmaktan yoksun oluşunun sebebi tespit edilir. - Dr. Mustafa ÖZGEN-


12

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

TAR İH

ANADOLU FATİHİ

KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH

Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi.

S

elçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu‘nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadoluyu baştan başa fetheden ve bir Müslüman ülkesi haline getiren kişidir. Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi. Gazi Süleyman Bey kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolunun büyük kısmını ele geçirdi. Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuk, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti. Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir İslam diyarı olmasını temin etmişlerdir. Anadoludaki fetih ordusu Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit’e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadoluyu fethetti. 1075’te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik’e yerleşti. Gazi Süleyman Beyin Anadoludaki fe-

tihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı. Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı her vesileyle sevincini belli ediyordu. Sultan Melikşah, 1077’de Gazi Süleyman Bey’i Anadolu sultanı olarak ilan etti. Böylece payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu devleti tarih sahnesine çıkmış oluyordu. Süleyman Şah, Bizansın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu. Nitekim krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates‘i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu. Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş gören Süleyman Şah gayr-i müslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı. İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı. Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara Müslümanlar getirilip yerleştiriliyordu. Azerbaycan, Türkistan ve İran‘dan onbinlerce Müslüman aile Anadoluya göçetmeye başlamıştı. Süleyman Şah, Kapıdağı yarımada ile Çanakkale Boğazı‘nın Asya sahillerini de ele geçirdi. İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar daha önce ele geçirilmişti. Öyle ki Selçuklu orduları Üsküdar‘a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul‘u temaşa etmişlerdi. 1081‘de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu‘ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir. Süleyman Şah 1082 yılında Çukurova‘ya girdi ve ilk önce Tarsus‘u fethetti. 1083‘te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini hakimiyyeti altına aldı. Süleyman Şah‘ın en büyük arzusu Antakya‘yı ele geçirmekti. Bu maksatla yola çıktı. Harekâtını gizli tuttu. 12 gün boyunca gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti. 13 Aralık 1084 günü Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi. Şehrin büyük kilisesini camiye çevirdi. İlk cuma namazında 120 müezzin bir

ağızdan Ezan-ı Muhammedi‘yi okudu. Süleyman Şah şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi. Süleyman Şah Anadoludaki fetih harekâtını devam ettirdi. Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek bu bölgeleri ele geçirdi. Bu esnada Çaka Bey İzmir‘i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu. Gümüştekin Bey ise Urfa ve Antep çevresini fethetmişti. 1085‘e doğru bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu‘da kuvvetli bir devlet doğmuştu. Süleyman Şah Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti. 1105‘e doğru bütün Anadolu Müslümanların eline geçmişti. Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş ele geçirdiği topraklara kök salmak için müslüman ahalinin Anadoluya yerleşmesini temin etmişti. Süleyman Şah zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah‘ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye‘de bir devlet kurmak maksadıyla sağa sola saldırmaya başlamıştı. Süleyman Şah, Sultan Tutuş‘un bu hareketlerine dur demek maksadiyle ordusuyla birlikte Tutuş‘un üzerine yürüdü. İki ordu 5 Haziran 1086‘da Halep yakınlarında karşı karşıya geldi. Muharebenin en şiddetli safhasında bir kısım Türkmenler Süleyman Şah‘ın safını terkederek karşı tarafa geçtiler. Bunun üzerine Süleyman Şah‘ın ordusu bozuldu. Kendisi de muharebe meydanında vuruşurken şehid düştü. Cenazesi büyük bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra Halep kapısında defnedildi. Anadolu fâtihi Süleyman Şah‘ın şehadeti, Anadolu‘da ve bütün Selçuklu beldelerinde üzüntüyle karşılandı. Sultan Melikşah, Süleyman Şah‘ın oğlu 1.Kılıçarslan‘ı İsfahan‘a getirterek ihtimamla yetiştirdi. Süleyman Şah‘ın sağlam temeller üzerine bina ettiği devlet 1308‘e kadar tarih sahnesinde kalmıştır


K AD I N VE AİLE

Püf noktaları Tuz rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Tuzluklarınızın içinde 15-20 adet pirinç bulundurursanız rutubeti alır. Kullanacağınız un beyaz olmalı ve rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Süt taze olmalı ve tercihen inek sütü kullanılmalıdır. Pek çok yumurtalı yemek taze olmayan yumurta ile istenilen lezzette olamazlar. Tuzsuz tereyağı az az alınıp kullanılmalıdır. Fakat iki - üç kilo kadar tereyağı da su içinde bir süre bozulmadan tazeliğini koruyabilir. Baharatların bulunduğu yerler, fena kokulu olmamalı, yaş olmayan, havadar, serin ve doğrudan güneş ışığı almayan yerlerde tutulmalı ve yağmur altında bırakılmamalıdır. Ambalajı açılmış salam, sosis gibi şarküteri ürünlerini buzdolabında 3 gün tutabiliriz. 3 gün içinde tüketilmeyecekse dondurarak bu süreyi 6 aya kadar uzatabiliriz. Bezelyeleri ayıkladıktan sonra imkanınız varsa hemen pişirin. Çünkü bezelyeler hemen kuruyup sertleşebilir.Bu bezelyeleri bir gün kadar soğuk su içinde bekletirseniz, yeniden dirildiklerini görürsünüz.

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

13

ALIN TERİ Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve parayı babasına götürdü. Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

“Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?” Babası bu defa da izin vermedi oğluna: “Bu altını da sen kazanmamışsın!” Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle de evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi. Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı! : “Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı!” Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koydu ve: “Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”

Modern hayat çocukları güçsüzleştirdi Modern yaşam çocukları güçsüzleştirdi Artık sokakta oynamayan çocukların kas yapılarını zayıfladığı ortaya çıktı İngiltere‘de yapılan bir araştırmada, artık sokakta oynamayan çocukların fiziksel olarak daha zayıf hale geldikleri belirlendi. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı dergisinde yayımlanan araştırma, ağaca tırmanmak, ip atlamak, top koşturmak gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında zamanını geçiren çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Fitness uzmanı Dr. Sandercock ve ekibi, 2008‘de 10 yaşındaki 315 çocuğun katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmayı, 1998 yılında aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde

yapılan araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990‘lı yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Araştırmacılar, boy ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf, kas yapısının daha az olduğu ve önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındakilerin mekik çekme sayısının 2008‘deki çocuklarda 1998‘lerdekine göre oranla yüzde 27,1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı, önceki kuşağın iki katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını çekemedikleri görüldü. Dr. Sandercock, bu bulguların ‚‘şoke edici‘‘ olduğunu söyledi.


14

Köprü 8

HUKUK

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN BİLMESİ VE DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÖNEMLİ SÜRELER İş hukukunda her işçinin bilmesi icabeden bir takım kesin süreler vardır. Bu süreleri kaçıran işçiler, haklarını kaybederler. Bu konuda en önemli süreler şunlardır: İş Mukavelesinin henüz yürürlükte iken işçi, belli bir süre içerisinde haklarını araması gerekmektedir. Zaman aşımı diye tabir edilen bu müddet her ne kadar Alman medeni kanunun 195. maddesi gereğince normal olarak 3 sene olsa da, gerek iş mukavelesinin maddelerinde, gerekse toplu iş sözleşmelerinde bir ve iki ay‘a kadar kısaltılabilmektedır. Genel olarak işçi bir aylık zaman zarfında işverene yönelik yazılı dilekçe vermek suretiyle hakkını aramalıdır. İşveren bu hakkını vermediği takdirde, yine bir aylık zaman zarfında iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Eğer iş mukavelesinde veya toplu iş sözleşmesinde bir aylık bir süre konulmuşsa, mesela işveren tarafından eksik ödenmiş olan maaş, bu zaman içerisinde işverenden talep edilip mahkemeye dava açılmadığı takdirde işçi bu hakkını kaybetmiş olur. İş ve sosyal hukukda 50 % oranda sakatlığı (Schwerbehinderung) olan veya 30 % sakatlığı olup ta iş kurumu tarafından 50 % sakat olan bir işçi ile eşit durumda olduğuna hükmedilen (Gleichstellung) kişilere normal durumda işverenin çıkış verme hakkı yoktur. Ne var ki işçinin bahsi geçen sakatlık durumunu işverenine bildirme mecburiyeti vardır. Şayet işçi işverenine bu bildiriyi yapmamışsa, kendisine çıkış verildiği an-

Te l.

dan itibaren en geç 3 hafta içerisinde işverenine veya iş mahkemesine bu bildiriyi iletmesi gerekmektedir. Genel eşit muamele yasasına (allgemeinen Gleichbehandlungsgesetz) göre tazminat davası açabilmek için 2 aylık zaman zarfında yazılı müracaat ve ondan sonraki 3 aylık zaman zarfında da dava açmak gerekmektedir. Federal izin yasasının (Bundesurlaubsgesetz) 7. maddesinin 3. bendi gereğince izinlerin hak edildiği yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. Bazı istisnai durumlarda ise bir sonraki senenin 31 Mart tarihine kadar uzamaktadır. Bu zaman zarfında kullanılmayan izin hakkı normalde yanmaktadır. Hamileler için, hamileliğin başlangıcından doğumdan 4 ay sonrasına kadar olan zaman zarfında Anneleri koruma yasasının (Mutterschutzgesetz) 9. Maddesi uyarınca çıkış verilmesi kanunen mutlak surette yasaktır. Ancak, bu hamilelikten haberi olmayan işveren tarafından kendisine çıkış verilen işçi, kendisine çıkış verildikten sonra 2 hafta içerisinde hamileliğini işverenine bildirmesi durumunda çıkışını iptal ettirebilir. Aksi takdirde anneyi koruma yasası devre dışı kalır. En önemli sürelerden biri de işveren tarafından verilen çıkışa karşı açılmasın icabeden davanın süresidir. Çıkış himayesi davası (Kündigungsschutzklage) adındaki bu dava, çıkış verildiği andan itibaren 3 hafta içinde açılması gerekmektedir. Aksi takdirde verilen çıkış haksız da olsa, işçi tüm haklarını kaybetmiş olur.

S o n 3 ayın maaşını işçisine ödemeyen işveren iflas ettiği takdirde işçi alamadığı maaşını iflas kasasından tahsil edebilir. Bunun için de işverenin iflasından sonra en geç 2 ay zarfında iflas kasasına (Insolvenzgeld) için müracaat etmesi gerekmektedir. İşçi için hayati önem arzeden bu süreler her zaman göz önünde bulundurulmalı, haklı iken zaman aşımından dolayı haksız duruma düşmemeye gayret etmelidir. Hepinize bol huzurlu günler dileğiyle…

Anwaltskanzlei

Çavdar & Kollegen Ibrahim Çavdar Avukat Keupstr. 126, 51063 Köln Tel: 0221 / 663 95 35 Fax: 0221 / 663 95 36

§

ra-cavdar@avukat-online.net

Dr. Ismail ALTINAY

Dahiliye - İnternist

Facharzt für Innere Medizin Praxis: Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach

Tel. 02161 - 26 271

02433 - 44 67 04 Adres: Ludovicistr. 18 a 41836 Hückelhoven

FIT

Açılış Saatleri: Hergün Pazartesi - Pazar : 11:30 - 22:00 Salı kapalı (Dienstag Ruhetag)

Service für Buchhaltung und Informationstechnologie

Dipl.-Kfm. Ibrahim Gügen

TUNA güvencesi ile özel hazırlanan Kuşbaşı Dönerin tadına baktınız mı?

Geschäftsführer

ÖPRÜ

Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich WERBEAGENTUR

Le zze ti n d u rağ ı, Ailenizin mek anı...

FINANZEN & IT

Tel.: Fax: Mobil: E-Mail:

+49 2181 820 93 23 +49 2181 820 88 22 +49 179 912 96 06 info@fit-buchhaltung.de www.fit-buchhaltung.de

ANGEBOTENE LEISTUNGEN ::: Buchen laufender Geschäftsvorfälle ::: Betriebswirtschaftliche Auswertung ::: Laufende Lohnabrechnung ::: Lohnsteueranmeldung ::: Mahnvorschlagsliste ::: IT-Dienstleistungen


KÜLTÜR / SANAT

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

15

ÇİNİ SANATI

Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. ÇİNİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular’ın 1071’de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekanlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. İlk Türk Çinileri Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır.

İznik Çinisi İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii’nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. 16. yy’da İznik’te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaşhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır. ÇİNİ NASIL YAPILIR? Çini yapımı hazırlanışı: Çini yapmak için ilk önce çini hamuru elde etmek gerekmektedir. Çini çamuru: Kaolin, tebeşir, kilmaya karıştırılarak hazırlanır. Ögütmek için değirmenlere verilir. Motor veya kol kuvveti ile sulu değirmenlerde iyice çalkalanırlar. Mayi, pütürsüz hale gelince ince bakır tel elekten süzülerek alınır. Daha sonra bez elekten geçirilir. Çini çamuru burada koyu boza kıvamında olur. Bu çamurun bir kısmı döküm atölyelerine gönderilerek burada kullanılırlar. Bir kısmı çinici tornasına (çark) göndermek için süspansiyon haldeki çamurun içine kuru alçı, tuğla parçaları atılır veya alçı tencerelerine konarak nemi büyük ölçüde düşürülür. Günümüzde bu işlem „Filter Pres” denilen makina tekniğinden faydalanılmakta ve çini çamuru istenilen nemde çıkarılmaktadır. İşlenecek hale gelen çini çamuru Çark, Kalıp, Pres atölyesine gönderilir. Çark atölyesinde ustalar yılların verdiği alışkanlık ve maharetle çamura istedikleri şekli verirler. Burada her şey ustanın tecrübesinde ve ustalığındadır. Kalıp atölyesine gelen çini çamurları

belirli kalıplar üzerine bastırılarak yayılır. Kalıp uçları dönen kalıba yaklaş-

Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. tırılarak şekil verdirilir. Pres atölyesine gidecek olanlar kurutma tünellerinden geçirilerek veya dışarıda bırakılarak kurutulurlar. Kuruyan çini çamuru kuru öğütücülere gönderilerek burada tekrar öğütülürler. Öğütülen hammadde nemlendirilerek hidrolik preslerde sıkıştırılıp basılarak plaka çini elde edilir. Daha beyaz ve çini yüzeyinin düzgün olması için astar çekilir. Bu işlem püskürtme tabancası veya fırça ile tatbik edilir. Astar çekildikten sonra kurutularak “birinci bisküvi pişirimi” denen fırınlamadan geçirilir. Bu fırınlama 930-950°C’de gerçekleştirilir. Fırından alınan çini ve seramiklerin bozuk ve çatlağı ayrılarak kalan parçaların tozdan arındırılması için temiz sert bir fırça ile fırçalanır ve kurutulur. Temizlenen parçalar üzerinde süsleme yapılacak ise; istenen motif ve kompozisyonlar ince kağıt üzerine çizilerek buralar bir iğne vasıtasıyle delinir. Mamülün üzerine konarak odun kömür tozu sürülür. Kömür tozu ile belirlenen yerler siyah boya ile çizilir. Çizme işlemini yapan fırça, özel olarak merkep kılından yapılır. Renklenecek yerler madeni boyalar ile boyanarak sırlama ünitesine gönderilir. Sırça ile iyice kaplanan çini ve seramikler 950°C’de fırında ısıtılır. Ateşhane kısmında, sıcaklık 1200-1250 °C civarında bulunur. Fırındaki özel rafların üzerine konan çinilerin olup olmadığını anlamak için çeşni deliği denilen özel deliklerden bakılır. Fırından çıkarılan çinilerin bozukları ayrılarak diğerleri ambalajlanır ve satışa sunulur.


8. Sayının ANA SPONSOR‘u

K APAK KO N USU

ASIRLAR ÖNCESİNDEN GELEN VE ÖN YARGILARI YIKAN MEKTUP

Güneş‘den yağan

PARAYI

Çatınızda toplayın!

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel. 02461 - 937 13 60 www.topsolar-nrw.de

SICAK SU

Kalorifer desteği

ELEKTRİK

KALİTELİ

SAĞLAM

YÜKSEK KAPASİTELİ

İslam dünyası, önyargılı Batılıların zannettiklerinin aksine bilime büyük önem vermiş ve katkıda bulunmuştur. Ortaçağ‘da Müslümanlar Tıpta muazzam ilerlemeler kaydettiler. Sadece Bağdat‘ın „İlim Evi“nde bütün İtalya manastırlarının toplamından fazla kâğıt ve belgelerden oluşan kitaplar vardı. Maragha Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyordu. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklamıştı. Emirin biri de, üstü kitap yüklü 30 devesini yanına almadan bir yerden bir yere gitmezmiş. Bu yazımız Stern dergisinin 2000 yılında çıkartmış olduğu özel sayısı, son 1000 yılın kronolojisini içeren eserden Almancadan Türkçeye çeviri yapılarak yorumsuz olarak aktarılmıştır. Mektup Haçlı seferleri devrine ait olup, bir İtalyan tarafından oğluna yazılmıştır. İşte o mektup: „Sevgili Oğlum! Kutsal topraklardaki Munaitira Kalesi‘nde yaşadığım o günü ömrüm boyunca unutmayacağım. Fransız şövalye kale kumandanı, biri Müslüman Arap, biri de yine Fransız olan iki doktoru, hastaları muayene ettirmek için

çağırtmıştı. Bacağında apsesi olan bir şövalyeyi ve ateşli hastalığı olan bir kadını önce Arap‘a gösterdiler. Bu doktor şövalye için, apsenin açılıp, iyileşmesine kadar duracak bir bandaj yapılması, kadına da bir diyet ve çok su içmesi tavsiyesinde bulundu.

ve GARANTİLİ Elektrik üretimi

Dergide ANA Sponsorluk: KÖPRÜ Dergisinde Siz de Ana Sponsor olmak isterseniz: reklam@yenikopru.de

Tercüme eden ve hazırlayan: Selim YILDIRIM


Ne de olsa Kudüs‘ü kılıç ve ateşle Fransız doktor araya girerek; „Bu adam muâyeneden anlamıyor“ dedi kurtararak, yücelerin yücesinin kudve şövalyeye dönüp; „Bir bacakla yaşa- retini ispatlamadık mı!?.. Aziz Pavmayı mı, yoksa iki bacakla ölmeyi mi lus; Bu dünyâdaki ilimlerin aptallık istersin?“ diye sordu. Korkuya kapılan olduğunu bize bildiren Tanrı değil şövalye de „Bir bacakla yaşamayı!“ ce- mi?‘ diye uyararak bizi teslimiyete ve vabını verdi. Bunun üzerine bacağı bir alçak gönüllülüğe dâvet etmiyor mu? kirişe yerleştirilerek, iki balta vuruşu Talebelerine karanlık manastırlarda ile kesildi. Bir insanın bu kadar âciz harfi harfine öğrettikleri kutsal kitabı bir şekilde bağırarak yakındığını haya- bize tercüme eden papazlarımızdır. Bu tımda duymamıştım. Kırılan kemikten yüzden bizde nerede ise kimse okumabeyaz bir sıvı akıyordu ve bacağı kesi- yazmayı bilmez. Kılıç sallamakta usta olan şövalyelerin çok azı benim gibi len şövalye iki saat sonra öldü. Bu doktor kadına dönerek, „Bu ka- mürekkepte tüy oynatabilirler. Oysa çölün evlatları ne kadar da rının beyninde kendisine âşık olan bir cin var. Saçlarını kesin!“ dedi. Kadının başka! „İlim isteyen ALLÂH‘a yalateşi daha da yükselince, kafa tası gö- varsın“ diye yazıyor kutsal kitapları rünürcesine başına „HAÇ“ şeklinde KUR‘ÂN‘da. Ve işte ilimlerini ve gübir yara açtı ve bu yaraya çiğ tuz süre- zel sanatlarını bu deryâ ile sulamışrek ovaladı. Zavallı kadın da aynı saat lar. Bütün bu ilimlerini Rumlardan ve içinde öldü. Bu manzara karşısında onların yazdıklarından tercüme ededehşete kapılan Arap doktor, Haçlıla- rek almış oldukları söylenmektedir. Görülüyor ki, bizim rın bu ilkel metotlarını izlerini kaybettiğimiz emirine haber vermek için, kaçarcasına Haçlı seferlerine Aristo‘nun yazılarını antik devrin dikaleden çıktı. katılan bir İtalyan‘ın ve ğer hazinelerini, bu O günden sonra, izlenimleri ve görinançsızlar sadece iyi bir Hıristiyan olaanlamakla kalmayıp, rak kendime sorma- düklerini yansıttığı bütün inançların anaya başladım; „Bizim mektup, tarihte sı olan felsefeyi, geoBatı tıbbımız bir işe yarar mı? Gerçek- Müslümanların tıpta metriyi, matematiği, ve müziği ten Tanrının hükmü ve diğer bilimler- astronomiyi en güzel şekli ile gelişmü, yoksa şarlatande ne kadar ileride tirmişler. lık mı? Şâyet öyle ise, Sadece Bağdat‘ın en iyi tıp metodları, olduğunu, Batılıların ‚İlim Evi‘nde bütün dünyânın bir tepsi da aksine ne kadar ge- İtalya manastırlarıgibi düz olması adına, neden Tanrının ride olduklarını orta- nın toplamında olduğu kadar kâğıt ve seçtiği bizlerde değil ya koyuyor belgelerden oluşan de, bu inançsızlarda? kitaplar var. Maragha Bizim doktorlarımız Müslümanların dedikleri gibi, gerçek- Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyor. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon ten canavar ve hilekâr mı?“ Venedikli baharat ve kumaş tüccar- 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklalarının yıllardır anlattıklarına göre, mış. Emirin biri de, üstü kitap yüklü kutsal toprakların kurtarıcısı bizler, 30 devesini yanına almadan bir yerden leş böceklerinin kapladığı etler yara- bir yere gitmezmiş. Onlarda en azınlarımız üzerine bastırılarak muâyene dan her orta dereceli âile okuma-yazedilip, pis samanlar üzerinde yatarak mayı ve yabancı rakamlarla hesap yapkronik hastalıklarımızdan kurtuluş mayı öğrenmişler. Hatta bizde ancak ümidi beklerken, Müslümanlar has- tarlada iş yapmaya yarayan orta yaşlı talarına muhteşem saraylarda banyo çocuklar bile seccadelerinde oturarak, ve su muâyeneleri uygulayarak bak- sûreleri okuyup, tahtalarına yazılar maktalar. Papazlarımız, „Onların çizmektedirler. Büyük câmilerin sütunları altında samuâyeneleri ve özellikle cerrahlık ‚ŞEYTAN İŞİ‘dir. Sizler Tanrının mu- kallı profesörler oturmakta ve isteyen cizelerine güvenin!“ diyerek bizleri ya- herkese ders vermekteler. Hattâ kadın tıştırmakta, duâ etme, el ile dokunma profesörler bile varmış... Tıpta ve özelve „Şeytan çıkartma“ gibi metotlar uy- likle bizde çok az değer verilen cerrâhî meselelerde Müslümanlar muazzam gulamaktalar. ilerlemeler kaydetmişler. Tıbbın baba-

K APAK KONUSU

K APAK KO N USU


18

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

sı sayılan Hipokrat‘ın adını hecelemeyi bile bilmeyen ve Avicenna‘nın (İbn-i Sînâ), Rhases‘in (er-Râzî), Hanâin‘in göz hastalıkları ilmini duymamış olan şövalye beylerimiz, gizlice düşmanların doktorlarını çağırtarak, kendilerini onlara muâyene ettirmektedirler. Halbuki Papaz Bernhard Clairvaux böyle yapanların en büyük cehennem cezalarına çarptırılacaklarını ve ruhlarının affedilmeyeceğini söylemişti.

K APAK KO N USU (İtalyan) şövalyelerin kumandanı Âsil Hügo bütün bunları bizzat kendi gözleri ile görmüş; „Onların doktorları bizim metotlarımızla dalga geçiyorlar. Peygamberleri alkolü yasakladığı halde, sargılarını sıcak şarap içine batırarak yarayı sarıyorlar. Böylece yaranın 5-6 günde iltihaplanmadan kapanarak iyileşmesini sağlıyorlar“ diyordu... Müslümanlar; „İncilerle çalışan, onların parlaklığını zedelememeye dikkat

Müslüman doktorların bir hastaya uyguladıkları „omurilik tedavisi Fakat paslı zırhların içindeki pireler etlerimizi kan akıncaya kadar kemirdiğinde, veyahut ishal olup o pis sıvı demir parçalarının aralarından akmaya başladığında, inançta en kuvvetli olanlarımız bile zaafa düşmektedirler. Elbette Kudüs bakımhanelerinde Tanrı adına iyi iş yapan Johanniter (Rodos Şövalyeleri) târikâtına ait ruhbanlarımız var. Yaralı bir şövalye onlara geldiğinde, kulaklarından kan fışkırsa bile önce istavroz (günah çıkartmaları) gerekiyor. Ve ancak ondan sonra kendisine yardım ediliyor. Veyahut da ruhunu teslim ettiriyorlar. Böylece hiç olmazsa Hıristiyanlığa lâyık bir şekilde ölüyorlarmış! Fakat, biz şövalyeler o tozlu gecelerde, diken gibi rahatsız karargâhlarımızda kıvranırken, serin kalelerde yumuşacık yataklarda, lüks banyolarda ve etraflarında harem kadınları bulunduğu hâlde yaşayan o ALLÂH âşıklarına bazen gıpta etmiyor değiliz. Keşke onların 30-40 deve üzerinde cepheden cepheye taşıdıkları o tertemiz bakımhânelerinden birisinde olabilse idim!.. Nasıl oluyor ki bizler bacağımızdaki bir çizikten dolayı sinekler gibi devrilip ölürken, Müslümanlar bu kadar sakatı yürür hâle, o kadar körü görür hâle getirebiliyorlar ve birçok ölü zannedilenlere hayat verebiliyorlar!? Bolonyalı

etmelidir“ diyor. Bu yüzden insan vücudu konusunda çok titizler. Halbuki savaşçıları ne de acımasız ve amansızdırlar. Âsil Hügo, Allah‘ın doktorlarının yaptıkları o inanılmaz ameliyatları görmüş ve anlatmaktadır; Ameliyata başlamadan ve bir bacak, kol kesmeden, kafayı yarmadan veyahut iltihapları vücuttan ayırmadan önce, haşhaş ve benzeri bitkilerin sıvılarına batırılmış bir süngeri hastanın burnuna tutarlarmış. İkinci bir doktor da, bütün ameliyat boyunca hastanın nabzını kontrol eder, bayıldığı zaman gereken ameliyat yapılırmış. Hem de sinirler ve damarlar kan çeşmesine dönmeyecek şekilde dikkatlice. Yine de kanama olacak olursa, gereken pansuman yapılıp, kedi bağırsağı ile titizce dikilirmiş. Gönül isterdi ki bizimkiler de Müslümanların bu bilgilerini kopyalasınlar. Fakat kiliseli babalarımız; „İnhonestum magistrum in medicina manu operi“ diyorlar. Yani „Eller ile veyahut âletlerle çalışmak bir doktorun şanına yakışmazmış“. Oysa Mısır‘da teknik tıp âletler ile kadınların doğumlarına yardım edenler bile varmış. Oğlum, bu işin böyle olması doğru mudur!?. Tıbbı Tanrı ile alay olarak görüyorsan, onların uzun zamandır uyuşturucularla yaptıkları deneylere ne dersin? Bazı kokuları bizler de kul-

lanırız. Yoksa kiliselerimiz soğuk ve boş kalırlardı. Ya şu Afrika‘daki muhteşem „Coffee“ ya da „Kahve“ hakkında ne demeli? Onun kavrulmuş taneleri kalp için yazılmakta, altın ve gümüş renkli haplar, İbn-i Sinâ tarafından kullanılmak için verilmektedir. Bazı uyuşturucuların Ambra, Cinnamon, Safran, Sandelholz, Kampfer, Tamarinde, Haşhaş ve Muskat gibi hoş isimleri var. Fakat bizde çok az tanınmaktadırlar. Onların „İbn-i Sinâ“ dedikleri BÜYÜK AVİCENNA, „KÂNUN“ adlı kitabında 760 çeşit uyuşturucu saymaktadır. Galen‘in de kullandığı bu zehirli maddeler limon, portakal ve incir kökleri ile karıştırılarak inceltilmekte ve böylece içilebilir hâle getirilmektedir. Belki bizim ülkemizdeki doktorlar bunları doğrulayabilirler, fakat öyle bir şey duydum ki, adeta sihir gibi; merkeplerin ve atların eyerlerinden kazıdıkları „küf mantarı“ndan (Schimmelpilz) ‚PENİCİLLUM‘ (Penisilin) ve „ASPERGİLLUS“ adında merhemler yapıyorlarmış. Tehlikeli iltihaplanmaların, fakirlerin bile ekmeğini bozan küf mantarları ile iyileştiğini düşünmenin büyü olacağına inanmıyorum. Müslümanlar biz Hıristiyanları aldatmak için 1001 Gece Masalları mı anlatıyorlar, yoksa onlara körü körüne güvenilebilir mi? Merak edip doktor ve şâir olan bir Şamlı ile dost oldum. Bana doktorasını Şam‘daki „NURİ HASTAHÂNESİ“nde yaptığını söyledi ve Müslümanların incisi olan hastahâneden bahsetti. Bu, temiz salonları, lüks banyoları ve hoş bahçeleri olan sarayın, Sultan Nureddin Zengî

Avrupalıların „Avicenna“ dedikleri İbn-i Sina


K APAK KO N USU tarafından, Hıristiyan bir Fransız asıllı kralın serbest bırakılması karşılığında verilen fidyelerden yaptırdığını söylemeyi de unutmadı. Mısırlı Kumandan El-Mansur da safra kesesinden rahatsızlandığında bu hastahânenin ilaçları ile tedavi edilmiş. Bunun üzerine; „Sultan olursam Kahire‘de bu hastahânelerin en büyüğünü ve modernini yaptıracağım“ diye yemin etmiş. Ve sözünde de durmuş. 1 milyon dirhem masrafa yaptırılan Mansur Hastahânesi‘nin inşası bittiğinde Sultan El-Mansur; „Bunu benim gibilere ve daha alttakilere, hükmedenlere ve hizmet edenlere, askerlere ve emirlere, büyüklere ve küçüklere, hürlere ve kölelere, erkeklere ve kadınlara bağışladım“ demiş. Müslüman dostum bana ayrıca şunları da söyledi; „Sadece halife ve sultanlar değil, zengin tüccarlar ve ünlü doktorlar da Hârun Reşid zamanından beri hastahâneler yaptırarak bağışlarda bulunuyorlar. Bunların içini de en güzel şekilde donatıp yataklar, banyolar, kütüphaneler, hasta odaları, ameliyathaneler ve toplantı salonları yaptırırlar. Bu hastahanelerde zengin-fakir herkes bedava muayene görürler. Yatmak, bakım, ilaçlar ve refâkat edilmesi de bedâva olup, hatta hastalığı iyileşip taburcu edilenlere yeni elbiseler alması ve rahatça iyileşmesi için bir miktar da para verilir. Şayet Bağdat, Kâhire, Şam gibi Müslüman şehirlerinde hastahâne arayacak olursan, burnunu takip etmen yeterlidir“ diyordu. Çünkü sadece bakım değil, aynı zamanda mutfağı da bir „Bey sofrası“ gibi mükemmeldir. Öyle ki; bir gün zengin bir İranlı Şam‘da gezerken bu kokuları alınca inleyerek Nûri-Hastahânesi‘nin başhekimine gitmiş. Muayenede bir şeyi olmadığı anlaşılmış. Fakat doktorun, ihtiyaten bir süre hastahanede tutularak börekler, kuzu eti, bademli tavuk, ballı çörek ve şerbetle bakılması talimatını vermesi onu çok sevindirmiş. 3 gün hastahanede kaldıktan sonra dok-

tor kendisine göz kırpıp; „3 günlük misafirperverlik kafidir. Sağlıcakla gidesin!“ diyerek göndermiş. Bütün bunları görmek için doktor ve şair dostumla Şam‘a gitmeyi çok isterdim. Fakat tam o sırada vatana dönmem için emir geldi ve gemilerimizle yola koyulduk. Sevgili oğlum!.. Bu üç senelik OrtaDoğu seyahatimden sonra size geri dönüyorum. Annene selâmlarımı bildir... „Not: Arap dostum vedalaşırken bana kütüphanesinden İbn-ül Cessar adındaki meslektaşına ait bir kitap hediye etti. Yazı Latince idi. Fakat böyle

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

19

bir eserin iyi bir Hıristiyan‘a yakışıpyakışmadığını bilemiyordum. Kitabın adı bile beni şüphelendirdi. Adam bizimle alay mı etmek istiyordu yoksa? Fakat deniz tutulmasına yakalanınca bu eseri açtım. Bütün denizcilerin yanında bulundurması gereken bu kitabın adı „Yoksullar İçin Seyahat Kitabı“ idi... Bu, bütün seyahat hastalıkları hakkında tavsiyelerle dolu bir el kitabı idi...“ Yaşlı Baban RİNALDO Dİ LUCCA (Kaynak; STERN-MİLLENİUM 1000-1999 / 50, 52 ve 53. sayfalar)

Yerel sesiniz, Yerel gücünüz


20

Köprü 8

SAĞ LI K

Nisan, Mayıs, Haziran

BEYİN TÜMÖRÜ BEYİN TÜMÖRÜ: Beyin tümörleri genellikle birincil ya da ikincil olarak sınıflandırılırlar ve bunlar (genellikle) vücudun herhangi bir yerinde başlayıp beyne metastaz yapanlar ve beyinde oluşanlardır. Beyin tümörleri kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yaparlar. Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncının artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör düzensiz bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkânı olmayan kafatası içerisinde beyin üzerine baskı yapmaya başlar. Tümör kötü huylu olduğu taktirde vücutta başka türlü hastalıklara da yol açabilir. Tümör ameliyat ile alınabileceği gibi, iyi huylu olduğu takdirde ışınla tedavi olunabilir. Beyin tümörü çeşitleri: İyi huylu tümörler: Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Bazen iyi huylu tümörlerin hepsi çıkartılamadığı takdirde bölgesel

ışın tedavisi uygulanabilir. Kötü huylu tümörler: Çok hızlı ürerler. Çamur kıvamındadırlar. Bu nedenle ameliyatla tamamen alınamazlar. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Vücudumuzdaki organlara yayılabilirler. Kötü huylu tümörleri de sınıflara ayırmak mümkündür. Belirtileri: 1. Baş ağrısı, 2. Epilepsi benzeri bayılmalar, 3. Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler, 4. Şiddetli kusmalar, 5. İlerlemiş dönemlerde (Beyinde yerleştiği yere göre) vücudun bazı bölgelerinde felç belirtileri, 6. Kişilik bozuklukları, bazı yetenekler de (hesap yapma yazı yazma gibi) bozulmalar, 7. Baş dönmesi, Teşhis: Beyin-Tomografisi (CT) ya da Beyin MR-Tomografisi (MRT) Tedavisi: Beyin tümörlerinin tedavisi cerrahidir. İster iyi huylu, ister kötü huylu olsun, tüm tümörler cerrahi olarak te-

davi edilirler. Ancak bazı durumlarda cerrahi tedavi uygulamak mümkün olmayabilir. Şayet tümör beynin çok hassas olan bazı hayati bölgelerine yerleşmişse bu bölgelere dokunmak hayati tehlike meydana getireceğinden dolayı tümör yerinde bırakılabilir. Bu durumda sadece ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulaması yapılabilir. Vücudun diğer bölümlerinde oluşan daha sonra beyine sıçrayan tümörlere, metastaz denilmektedir. Özellikle akciğer kanseri beyine yayılabilir ve kötü huylu tümörlerden dir. Cerrahi müdahale yapılsa bile sonuçlar hiç iyi değildir. Hatta bazı vakalarda birkaç tane odak halinde yayılma varsa cerrahi tedavi bile uygulanmaya bilir. Hasta kemoterapi ve ışın tedavisine alınır. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hayat dileğiyle...

Uzak Doğu‘dan gelen şifa kaynağı ZENCEFİL Genel olarak Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır. Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit „bitkisel“ şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde „zencefil bitkisi“; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)‘de ve mide bulantılarının teda-

vilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde (bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukça ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarına birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.

Son Olarak; zencefil asya‘da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifalı bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.


SAĞ LI K

AACHE

Fahrschule

ASLAN Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241 / 951 805 22 Fax: 0241 / 951 805 23 Mobil : 0177 / 50 55 444

N´da

A

MOTOR

B

ARABA

BE

mork

Araba + Rö

Büro Saatleri: Pazartesi - Perşembe: 12:00 - 19:00 Cuma: 12:00 - 17:00 Cumartesi: 10:00 - 13:00

E-Mail: AslanFahrschule@hotmail.com

21

romatizmal özelliklerindendir. Kanser ve Zencefil Zencefil bitkisi son zamanlarda kanserle savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılmaktadır. Dünyada azımsanmayacak sayıdaki bilim adamı zencefilin „kanserle ve buna benzer tehlikeli hastalıklarla“ savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılabileceğini kabul etmektedir. Zencefilin Vücuda Alınma Yöntemleri 1- Zencefil çaylarla birlikte alınabilir özellikle yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir. 2Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir. 3- Ayrıca çay, bal, zencefil karışımı da oldukça etkili bir tiryaktır. 4- Bunlardan farklı olarak zencefil „toz olarak“ 1 gramlık dozlarla doğrudan alınabilir(özellikle hamilelerde) 5- Zencefilin diğer bir alınma yöntemi de zencefilli yemek, pasta ve tatlılarla olmaktadır. NOT: Zencefilin yaş ve taze olarak alınması tavsiye edilen bir yöntemdir. Dozaj ve Yaşlara Göre Kullanım Miktarı Ne olmalıdır? !!!!Önemli NOT!!!! Zencefil her nekadar mucizevi bir bitki de olsa 2 yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Buna çok dikkat edilmelidir.

S Ü R OTE: Ü B E G N A R H NEUJA C ANGEBOTSPREISE der Klasse B (AUTO): Ü 30 ,Grundgebühr ğitim ayarlı E iz Bilgis im araçları ts e r c Ü • meni eğit rn yeni direksiyon eğit kanı • Mode im an Ehliyet e konuş • Türkç ısa süre içinde k e, • Tatild

75,- 1

Fahrstunden

25,- 29 ,-

Sonderfahrten

31,- 36 ,-

Prüfungsfahrt

100,- 119 ,-

Theorieprüfung

30,- 30 ,-

WERBEAGENTUR

YENİ

ları vardır zencefilin. Örnek Olaylarla Kullanım Alanları 1- Yolculuk sırasında bir çoğumuzu taşıtlar tutar ve aslında çok da hoş geçebilecek bir yolculuk bizim için tam bir kabusa dönüşür. İşte bunu zencefil sayesinde engelleyebiliriz. Şöyle ki, Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. 2- Ameliyattan kalkan hastalara verilen ilaçlar narkoz etkisini hafifletir, fakat bu ilaçların yan etkileri mevcuttur. Oysa zencefil bu ilaçlardan daha etkili bir bulantı bastırıcıdır. Ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile hazırlanan infüzyon oldukça faydalı sonuçlar verir. 3. Hamilelikte alınan günlük 1 gr. toz zencefil hamileliğin mide üzerindeki etkilerini büyük oranda iyileştirir ve hatta yok edebilir de. 4. Zencefilin soğuk algınlıklarında kullanıldığını daha önce söylemiştik. Bir fincan çay içerisine bir miktar bal karıştırılıp ardından bu karışımımız içerisine iki dilim taze zencefil kor ve az bir miktar beklendikten sonra bu karışımı içersek soğuk algınlığımız kısa sürede atlatılır. 5. Yemeklerde ve tatlılarda kullanılan zencefil zamanla romatizmal hastalıklara çok iyi gelmektedir. Zencefil bitkisine son yıllardaki talep patlamasının sebeplerinden birisi de bu anti-

Köprü 8

ÖPRÜ

Etken Maddeleri nelerdir? Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birisi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir (shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır. Kullanıldığı yerlerden bazıları. İştah açıcıdır, Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar, Mideyi düzenler, Mide bulantılarını giderir, Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir, Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar (colic), Solunum yollarını açar, kanın yapısını daha akışkan hale getirir (ki bu kalbin daha rahat çalışması demektir) Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir. Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır (oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur) Kalp ritminin düzene girmesini sağlar, özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır. Baş ağrılarını giderici özelliği vardır, Uykuyu rahatlatır, Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür, Bu ve buna benzer daha bir çok fayda-

Nisan, Mayıs, Haziran

K U R S U


22

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İL İL TÜR K İYE

Türkiye’nin en kalabalık 5. ili

[01]

ADANA

ADANA‘nın tarihi İlkçağda Adana, Anadolu‘yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus‘a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı‘nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy‘da Hitit Federasyonu‘na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova‘da kurulan Kue Krallığı‘na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy‘da Pers, M.Ö. 333‘te Büyük İskender’in egemenliğine girdi. İskender’in ölümünden (MÖ. 323) sonra da Selefkiler‘e bağlandı. M.Ö. 66‘da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen Adana, 704‘de Halife

Bizanslılar, Abbasiler‘in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan‘ın Malazgirt Zaferi‘ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular‘ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova‘ya Doğu‘dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana‘da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy‘ın ilk yarısında Memluklular‘ın eline geçen Çukurova‘ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352‘de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüreğiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana‘ydı. Ramazanoğulları‘nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim‘in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına

Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy‘da Adana Çukurova‘nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy‘da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır‘daki Tolunoğulları‘nın eline geçti.

katılan Adana‘yı 1608‘e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672‘de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy‘ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti‘ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu‘nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840)

Osmanlılar‘a geri verildi.1867‘deki idari düzenlemede vilayet oldu. 1886‘da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler‘in 1909‘daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye‘ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasın-

da 24 aralık 1918‘de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana‘yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921‘de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922‘de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana‘nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. ADANA’nın yöresel yemekleri Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bamya dolması, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, çingene kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı


İL İL TÜR K İYE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

23

Ağaca Bey isimli bir Türkmen ağası tarafından yaptırılmıştır. Tipik bir Selçuk mimari karakterini aksettiren kapısının, taş oyma motiflerinin ve cami ADANA’nın tarihi ve turistik yerleri içindeki minberinin büyük sanat deAdana ili tarihi ve tabii güzelliklerle ğeri vardır. Minaresinin süsleri dikkat doludur. çekecek güzelliktedir. ADANA’da bulunan kaleler Eski (Yağ) Cami ve Medresesi: AdaAdana’da çok sayıda tarihi kale varna merkezinde ve çarşı içindedir. dır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40“Yağ Camii” ismi ile de anılır. Rama50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur zanoğulları devrinde yaptırılmış olan olanları şunlardır: bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, Adana Kalesi: Abbasi Sultanı Halife caminin yanına bir de medrese ilave Harun Reşid tarafından, eskiden kalan ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptıyapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinrılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden ci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatıMısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa na 1501’de başlanmıştır. Bu cami yatarafından yıktırıldığı için bugün tepılmadan önce aynı yerde kilise vardı. mellerinin bir bölümü kalmıştır. Ulu Cami ve Medresesi: RamazanoEvliya Çelebi seyahatnamesinde; ğulları tarafından yapılan en büyük ve “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. meşhur bir camidir. Hala dimdik ayakYedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk tadır. Osmanlı devirde yapılan kaledevrinde tanin bir duvarı nehire Adana, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı güney orta dayanmış olup, diğer Anadolu’da bulunan 2.085.225 nüfusuyla Türkiye’deki mirat görmüşüç kenarı hendeklerle en kalabalık beşinci ildir. İin idarî merkezi, sakinlerinin tür. İnşaatına 1513’de başçevrilidir ve 7 burcu %76’sına ev sahipliği yapan Adana şehridir. İl, coğrafi lanmış ve inşavardır. ve ekonomik olarak Mersin, Osmaniye ve Hatay ile at 1541’de Piri (Kestanbol) Ayas Mehmed Paşa beraber Çukurova’nın bir parçasıdır. Kalesi: tarafından biCeyhan’ın 30 km tirilmiştir. SelCAMİLER uzağındadır. Yumurtalık ismiyle anıçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisilır. Kale ortaçağda yapılmıştır. Kanuni Hasan Ağa (Kethuda) Camii: Eski nin özelliklerini taşır. Sultan Süleyman Han 1536’da tamir caminin hemen arkasındadır. Planı, Diğer camiler: Evliya Çelebi, ettirmiş ve “Sahil Kulesi” ismi verilen Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Seyahatnamesi’nde, Adana’da irili bir kule ilave ettirmiştir. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zaufaklı 70 cami ve mescidin bulunduYılanlı Kale: Ceyhan’a 6 km manında Ramazanoğlu Halil Beyin ğunu yazmaktadır. Kemeraltı Camii uzaklıktadır. Halk arasında ismi kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ve Tahtalı Camii, Kadirli Hamidiye (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Or- ile azadlı köle Atike tarafından yap- Camii, Bahçe Agimbey Camii bunlartaçağda Haçlı seferleri esnasında ku- tırılmıştır (1501-1703). Klasik devir dandır. rulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene sütepe üzerindedir. TÜRBELER: ren camiin güney duvarında, 1671’de Anavarza Kalesi: Kozan’ın 22 km Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin Adana’da yer alan türbelerden bazıkuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda imzası vardır. ları şunlardır: Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 Akça Mescid: Adana il merkezinin senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Ramazanoğlu Türbesi: Ulu Caminin Sonra Ramazanoğulları’nın eline geç- en eski binası ve Adana’da bulunan bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed miştir. On dördüncü asırda kullanıl- en eski Türk eseridir. 1409 senesinde Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir.

maz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır. Toprak Kale: Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır. Kozan Kalesi: Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır. Cem Kalesi: Ortaçağdan kalmadır. Cem kale ismi sonradan verilmiştir. Roma çağı kalıntıları vardır. Kadirli yakınındadır.


24

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır. Şehid Duran Mezarı: Adana’nın kurtuluşunda Fransızlar’a karşı ilk verilen şehidin bulunduğu mezardır. Sed boyundadır. Ağcabey Kümbeti: Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. HANLAR VE ÇARŞILAR Gön Hanı: 1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir. Tuz Hanı: Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır. Havraniye (Misis) Kervansarayı: Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır. Kurt Kulağı Kervansarayı: Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Soluhan Kervansarayı: Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır. HAMAMLAR Çarşı Hamamı: Adana hamamlarının en eski ve en büyüğüdür. 1529’da Ramazanoğullarından Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tamir gören hamam, 1945’de restore edilmiştir. Irmak (Yalı) Hamamı: Eski Roma

hamamı üzerine Ramazanoğullarından Halil Bey, 1494’te yaptırmıştır. Seyhan Nehri kıyısında olup, suyunu buradan alır. Mestan Hamamı: 1682’de Ramazanoğullarından Mestanzade Hacı Mahmud Ağa tarafından Mestanzade Camii’nin bir vakfı olarak yaptırılmıştır. Yeni Hamam: 1720’de Musahalıoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Diğer hamamlara benzemektedir. Diğer tarihi ve turistik yerlerden bazıları da şunlardır: Taş Köprü: Seyhan Nehri üzerindeki şehrin iki yakasını birleştiren taş köprü, Romalılardan kalmadır. 3.10 m yüksekliğinde 13 m genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmıştır. On yedinci asırda esaslı bir tamir görmüştür. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana valisine taşköprünün tamiri için ferman göndermiştir. 1847’de ise, Sultan Abdülmecid Han tamir ettirdi. Günümüzde yirmi bir gözden sadece on dördü kalmıştır. Adana’nın sembolü olan kule, 1882’de Adana valisi Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma şeklinde olup, 32 m yüksekliğindedir. Şehrin merkezinde olan kule, şehrin Fransız işgalinden kurtulmasında, genç kızların işlediği Türk bayrağının asılması ile bayrağa gönderlik etti. Adana Bölge Müzesi: Kuruköprü semtindeki Rum kilisesinde, bir düzenleme neticesinde açılmıştır. Müzede 69 sikke, 2950 arkeolojik değeri olan eser, beş bin etnografik değeri olan eser, 3500 mühür, Osmanlı devrine ait 346 mahkeme kararı bulunmaktadır.

Misis Mozaik Müzesi: Adana’ya 20 km uzaklıkta ve Seyhan Irmağı kenarındadır. Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eser vardır. Ayrıca dördüncü asırdan kalma bir kiliseden çıkarılan mozaikler burada saklanmaktadır. Gastabala (Hieropolis): Osmaniye’nin 12 km kuzeyindedir. Hitit ve Asurlulardan kalma tarihi bir şehirdir. Şar (Comana): Tufanbeyli’nin 20 km kuzeyindedir. Hitit, Roma ve Bizans devrinde önemli bir yerleşme merkezi idi. Hitit anıtı ile meşhurdur. KAPLICALARI Adana il sınırları içinde yedi kaplıca vardır. Bu kaplıcalar değişik hastalıklara iyi gelmektedir. Haruniye kükürtlü kaplıcaları cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelir. Kurttepe, Alihocalı, Misis ve Kodes içmeleri mide ve barsak hastalıklarına faydalıdır. Osmaniye yakınlarındaki Gebeli içmesinin suyu idrar söktürücü olarak bilinir. Tahtalıköy Kükürtlü Kaynağı cilt hastalıklarına ve isiliğe iyi gelir. MESİRE YERLERİ Adana’nın zengin doğal güzellikleri vardır. Seyhan Barajı ve Sarıçam Koruluğu özellikle şehir merkezinin dinlenme yeridir. Kapız, il merkezinden 35 km uzaklıkta eşsiz güzellikleri ile tanınan bir yerdir. Çakıt Suyu, çam ormanları ve dağ dorukları Kapız’a ayrı bir güzellik verir. Aslantaş piknik yeri ve Karatepe milli parkı, Adana merkezine 122 km’dir. Burada bulunan açık


Nisan, Mayıs, Haziran

YAYLALAR Adananın yazı sıcak ve bunaltıcı olur. Halkın bir kısmı yaz aylarında yaylalara çıkarlar. Yaylalar yemyeşil ve serindir. Başlıca yaylaları Pozantı, Nemrun, Zorkun, Horzum ve Börücek’tir. Nemrun Yaylası çok güzel manzaralıdır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Adana için şunları yazar: Ramazanoğulları Camii, dört büyük

WERBEAGENTUR

nümüze kadar gelmiştir. Kadirli: Tarihi bir şehirdir. Kiliseden camiye çevrilen Ala Cami, ortaçağ yapısı Cem Kalesi ile Roma çağına ait kaya kabartmaları en meşhurlarıdır. Sirkeli Kabartması: Adana-Ceyhan karayolunun 45’inci kilometresindedir. Hitit krallarından Muvattalish’in kayalar üzerine işlenen dev bir tasviridir. M.Ö. 1200 senesinde yapılmıştır.

sütun üzerine oturan yüksek kubbeli olarak yapılmıştı. Kubbenin tepesindeki alemin parlaklığından gözler kamaşır. Caminin içi, dışı tamamen çinidir. Mihrap ve minberini tarif etmek güçtür. İçerisinde çok değerli avize ve kandiller vardır. Müezzin mahfeli, ince sütunlar üzerinde oturtulmuş bir köşk gibidir. Avlusu küçük, renkli taşlarla döşenmiştir. Avlunun çevresinde yirmi üç sütuna oturan yirmi kubbeli ve halılarla döşeli bir sofa bulunmaktadır. Caminin sol yönünde, kurşun örtülü bir kubbe içinde Ramazanoğlu gömülüdür. Evliya Çelebi, Adana’da ayrıca küçüklü-büyüklü 70 cami ve mescidin bulunduğunu söyler. Onun ifadesine göre Adana’da 8700 ev ve konak vardır (Yaklaşık olarak 40-45 bin nüfus). O devir için Adana, Anadolu’nun en büyük şehirleri arasında sayılır. Osmanlı Devletinin eyalet merkezlerinden biridir. Evliya Çelebi şöyle devam etmektedir: “Bilginleri çoktur. Halkı ehl-i sünnettir. Bir dar’ül kurra, üç dar’ül-hadis, kırk çocuk mektebi vardır. İki hamamı olup, biri yalı tarafında Paşa Hamamı, diğeri çarşı içerisinde Eski Hamamdır. On yedi han vardır. Çarşı içerisindeki Ramazanoğlu Hanı, yüz yirmi odalıdır. Etrafındaki üç yüz altmış dükkan dahi Ramazanoğlu yapısıdır. Ayrıca şehir içerisinde yüz otuz dükkan ve kale gibi büyük bir bedesteni vardır. Bunlar da Ramazanoğulları devrine aittir. Şehir, nehirden yüksek olduğundan dolaplar vasıtası ile alınan sular, şehre taksim edilir.

ÖPRÜ

hava Hitit Müzesi, çevrenin tabii güzelliğini tarih ile birleştirmektedir. Anavarza: Ceyhan civarında eski çağların önemli bir şehridir. M.Ö. 6. asırda kurulmuştur. Asur, Roma, Bizans, Müslüman-Arap ve Türk devirlerine ait eserlerce zengindir. Kale, su kemerleri, anfi tiyatro, mozaikleri ve stadyum kalıntıları meşhurdur. Arkadius devrinde Kilikya’nın Tarsus’tan sonra ikinci büyük şehri idi. M.S. 526’da çok şiddetli zelzele ile yıkıldı. Justinaus, şehri yeniden yaptırdı. Halife Harun Reşid devrinde şehir Müslümanların eline geçti. Sonra Ramazanoğullarına ve 1516’da Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devletine katıldı. Karatepe: Adana’nın 120 km kuzey doğusundadır. Hitit kralı Asitavandes tarafından M.Ö. 4. asırda kurulmuştur. Kale, kral evleri, heykel ve yazıları gü-

25

Köprü 8


26

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

ÇOCUK KULÜBÜ

0157/724 576 11 E-Mail:moda@istanbul-moda.de

DAMEN -BEKLEIDUNG -SCHUHE -ACCESSOIRES -TASCHEN TESETTÜR GIYIM

GENERAL MOTORS Iki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu : - Neden selam verdin? -Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu... İNSAN KILÇIĞI Yeni erler eğitim görüyordu. Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu. Er gayet bilmiş bir eda ile: - İnsan kılçığıdır komutanım, dedi...

PAŞA İLE GENEREAL Astsubay, acemi erlere ilk dersini verirken sordu : - Paşayla general arasında ne fark vardır? Memo ayağa kalkıp cevap verdi : - Paşa yaşlıdır, şişmandır, babadır, izin çoktir. General gençtir, zayiftir, serttir, nöbet çoktir!..

VATAN TOPRAĞI Karavana saatinde askerlerden bazıları, yemeklerin içinden taş ve kum çıktığı için şikayette bulunurlar. Komutan kızar ve: - Kesin lan! buraya ziyafet için değil, vatanı korumak için geldiniz. Bunun üzerine askarlerin arasından bir ses yükselir : - Vatan toprağını da yemeye gelmedik... UZMAN Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormus ve arkadasları

buna çok hayret ediyorlarmış. Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış ve: - Söyle bakalim benim boyumunölçüsü kaç? Diye sormuş. Asker asağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve : - 1.75 efendim, demiş. Komutan hayretler içinde kalmış ve: - Doğru, peki nasıl bildin? Demiş. Asker : - Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım...


ÇOCUK KULÜBÜ

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

27


28

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ R E H BE R İ

KÖPRÜ- İŞ REHBERİ Alım / Satım Hasan´s An&Verkauf Josef-Schregel-Str. 50 52349 Düren Tel: 02421-29 16 90 Ceylan 24 Feldstr. 271 45701 Herten Tel: 0177-313 85 06 Ceylan 24 Bochumer Str. 156 45661 Recklinghausen Tel: 02361-95 01 44 SAS Germany Im Timpen 6 45711 Datteln Tel: 02363-567 62 62 Anahtarcı Çıtak Schlüsseldienst Hückelhoven Tel.: 02433-857 52 Avukat Av. İbrahim Çavdar Keupstr. 126 51063 Köln Tel.:0221- 663 95 35 Av. Kaya Erdemir Wilhelmstr. 54 52070 Aachen Tel: 0241- 60 20 94 Berberler Çağdaş GmbH Königsheide 38 44536 Lünen Tel.: 0231- 728 78 06 Star Herrensalon Auf der Mühle 2 52222 Stolberg Olympia Herren Salon Neue Jülicher Str. 30 52353 Düren Tel: 02421-69 25 65 M&C Hairdesign Mokwastr. 105, 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-92 81 04 Haarstudio Fehmi Bahnhofstr. 40 52477 Alsdorf Tel.: 02404- 67 89 39 Doktorlar Dr. İsmail Altınay (İnternist) Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 262 71 Dr. Bünyamin Başıbüyük Erzbergerstr. 115 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 48 00 95 Dr. med. Ayten ImrenÖzden Waltroper Str. 53 44536 Lünen Tel.: 0231- 87 50 50

Dr. (B) Nur BAYSAL (Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı) Rathausplatz 1 52531 Übach - Palenberg Tel.: 02451 / 4042 + 4043 Düğün Salonu Stadthalle Stolberg Olof-Palme-Friedensplatz 52222 Stolberg Ehliyet Okulu Fahrschule Fahrschule Aslan Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241- 951 805 22 Fahrschule Kaya Übacher Weg 95 52477 Alsdorf Tel: 02404- 551 62 60 Fahrschule Diler Neue Jülicher Str. 26B 52353 Düren Tel: 02421- 40 83 60 Elektronik Eşya TeleringCenter Parkhofstr. 95 41836 Hückelhoven Tel.: 02433- 18 49 Emlakçılar Caner Immobilien Am Wehrhahn 41 40211 Düsseldorf Tel: 0211- 30 29 43 68 Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 0157-76 37 77 77 Fırın Ayyıldız Bäckerei Preußenstr. 18 44532 Lünen Tel: 02306-94 33 77 Bäckerei & Cafe Baris Reyplatz 8 52499 Baesweiler Tel: 02401-602278 Gelinlik satanlar Divatilla Salmstr. 5-7 52222 Stolberg Tel: 02402- 76 84 38 Weisse Rose Modehaus Übacher Weg 43 52477 Alsdorf Tel: 02404- 92 92 18 Zehra Brautmoden Adalbertsteinweg 271-273 52066 Aachen Tel: 0241- 400 14 80 Giyim

Mode Altın Salmstr. 18 52222 Stolberg Tel: 02402- 867 50 82 Hafize Ziber Feldstr. 218a 45701 Herten Tel: 02366- 18 14 888 Änderunsschneiderei ÇİFTÇİ Parkhofstr. 105 41806 Hückelhoven Tel.: 02433-2380 İnci Mode Weissenburgerstr. 1 52066 Aachen İstanbul Moda Adalbertsteinweg 58 52070 Aachen Sultan Mode Martin-Luther-Str. 4 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 95 19 78 Beyza Boutique Ludovicistr. 18A 41836 Hückelhoven Tel: 0163- 963 06 29 Güvenlik CK Security Pfarrer-AppelrathStr. 13 52249 Eschweiler Tel: 02403- 50 40 115 Live Security Benzstr. 1 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 458 68 30 İnşaat ve Bahçe Bauelemente Yildirim Kapi ve Pencere • Stolberg Tel: 0179- 471 23 57 Akiz Ramen&Deuren Kapi ve Pencere Tel: 0032- 488469187 GfG mbH Planung-Bauunternehmung Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461-9371360 Metallbau Yamaner Immenweg 33 52511 Geilenkirchen Tel: 02451-4826995 Karakas Fensterbau Josef-Schregel-Str. 45 52349 Düren Tel: 02421-3061257 Bahçe Toprakları Şahin Transport Tel: 0160-1514793 Ada Betonzaun Beton Bahçe Çitleri 52222 Stolberg Tel: 02402-1022727 Kuyumcu

Has Kuyumcu Münster Str. 37 44145 Dortmund Tel: 0231- 981 26 56 Jasmin Juwelier Josef-Schregel-Str. 19 52349 Düren Tel: 02421- 132 62 Juwelier Istanbul Adalbertsteinweg 233A 52066 Aachen Tel: 0241-502545 Juwelier Tugan Solinger Str. 36-38 40764 Langenfeld Tel: 02173-684640 Lokantalar Ailem Pastanesi Elsassplatz 10 52068 Aachen Tel: 0241-46311698 Çamlıca Döner Jakobastr. 93 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444483 Çiğköftem Münsterstr. 35 44145 Dortmund Tel: 0231- 330 392 48 İstanbul Döner & Pizzeria Kaiserstr. 56 52146 Würselen Tel: 02405- 42 06 27 Saray Kebap Salmstr. 47 52222 Stolberg Tel: 02402-29544 Tuna Kebaphaus & Pizzeria Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.:02433-446704 Tuna Restaurant Vogelsangerstr. 292 50825 Köln Tel: 0221-50055239 Yeni Han Kückstr. 58 52499 Baesweiler Tel: 02401-895577 Yüksel Restaurant Mallinckrodtstr. 32 44145 Dortmund Tel: 0231- 83 83 39 Medya Medyator Mustafa Güleç Tanıtım ve Reklam Filmleri Tel: 0176-61101464 www.medyator.de Marketler Ankara Süpermarket Im Schellenkai 53 44329 Dortmund Tel: 0231- 89 707

ASA Supermarkt Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 Anadolu Market Hauptstr. 60 52499 BaesweilerSetterich Tel: 0176 - 24 20 70 27 Azim Market Frauenrather Str. 10b 52457 Aldenhoven Tel: 02464-9798102 Birlik Market Hompeschstr. 2 52249 Eschweiler Tel: 02403-32712 Efe Market Adalbertsteinweg 23-25 52070 Aachen Frischmarkt ANIL Ottostr. 35 44536 Lünen Tel: 0231- 877 01 97 Güneş Market Parkhofstr. 96, Hückelhoven Tlf.: 0177-6154264 Halk Pazarı Lilienthal Str. 70 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 29 58 Hilal Market Ludovicistr. 3 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444875 Huzur Supermarkt Bierweider Str. 20 52222 Stolberg Tel: 02402-9749940 Lebensmittel Uzun Salmstr. 14 52222 Stolberg Tel.:02402-84814 Mevlana Süpermarket Salmstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-9022034 Neco Market Bahnhofstr. 28 52477 Alsdorf Tel: 02404- 821 51 Yenice Market Neusser Str. 51 41065 Mönchengladbach Tel.:0163/3320061 Yenice Market Von Dechenstr. 3, 41836 Hückelhoven Tel.: 01577-3748480 Yenice Market Luisenstr. 72 52477 Alsdorf Zafer Lebensmittel Bergstr. 3-5 44339 Dortmund Tel.: 0231- 80 71 87 Mobilyacılar

Diva Halı Eschweilerstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-7096948 Canapella home & lifestyle Hotline: 02432- 96 39 888 www.canapella.com Möbel Royal Breslauer Str. 35 52068 Aachen Tel: 0241- 559 10 80 Muhasebe ALV Beratungsstelle Bahnhofsplatz 20 52477 Alsdorf Tel: 02404-26284 FIT Finanzen & IT Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich Tel: 02181-8209323 Fidevs Kırsolak -Lohnsteuerhilfeverein52223 Stolberg Tel: 02402-9976957 Nakliyat SAHİN Transporte Salmstr. 23a 52222 Stolberg Tel: 0160-1514793 Oto Galeri Auto Yunus Tel: 0176-22352852 Auto- Fey Jakobshöhe 6 41066 Mönchengladbach Tel: 02161-5763750 Auto Nuhrgolf Neussener Str. 22 52146 Würselen Tel: 0177-7476017 Autohaus Diker Rheinstr. 14 41836 Hückelhoven Tel: 02433-938034 Oto Yedek Parça ve Tamirhane Autoteile Turan Linnicher Str. 109 52477 Alsdorf Tel: 02404-25945 AS-MB GmbH Otto-Hahn-Str. 7 50181 Bedburg Tel: 02272-9993527 Kfz-Werkstatt Deniz Lagerstr. 3 • 52351 Düren Tel: 02421-2099535 Özer GmbH Mengeder Str. 78 44536 Lünen Tel: 0221-6905890 Tuna Autoteile Am Grossen Rad 19 52222 Stolberg Tel: 02402-84484


İŞ R E H BE R İ Reklam Ajansı Ender GmbH Melatener Weg 18 50825 Köln Tel: 0221-6905890 KÖPRÜ Werbeagentur Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 63 Sachverständiger Nuri Taskingül Adalbertsteinweg 266 52066 Aachen Tel: 0241-5659139 Seyahat acentası Balcı Reisen Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-452833

Econom GmbH Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 Glückauf Reisen Langenbochemer Str. 204a 45701 Herten Tel: 02366- 58 51 90 Koc Reisebüro Alte Turmstr. 5A 52457 Aldenhoven Tel: 02464-905630 Ölmez Reisen Aachener Str. 239 52499 Baesweiler Tel: 02401-6939275

ÖPRÜ

Paradies Tours Yavuz Josef-Schregel-Str. 25 52349 Düren Tel: 02421-45308 Paradies Tours Yavuz Bahnhofsplatz 22 52477 Alsdorf Tel: 02404-919450 Reisebasar Ost Elsassstr. 32 52068 Aachen Tel: 0241-532595 Reisebüro Bahar Jodef-Schregel-Str. 47 52349 Düren Tel: 02421-409550 Reisebüro Cengiz Bahnhofstr. 43A 52477 Alsdorf Tel: 02404-912566

Nisan, Mayıs, Haziran

Ufuk Travel Center Huchkarder Str. 354 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 16 25 Ufuk Travel Center Mallinckrodtstr. 29 44145 Dortmund Tel: 0231- 81 27 38 Yıldız Reisebüro ! ! ! YENI ADRES ! ! ! Salmstr. 9 52222 Stolberg Tel: 02402- 22 571 Sigortacılar Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 01577-6377777

Econom Sigorta Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 www.econom.de Taşımacılık Kolay Reisen Berliner Str. 33 A 52351 Düren Tel: 02421-972506 Taxi Kaiser Düren Tel: 02421-980800 Telefoncu Artel Telecom Salmstr. 24 52222 Stolberg Tel: 02402-7095616

Köprü 8

V-cOmm24 Salmstr. 28 52222 Stolberg Tel: 02402-1020403 Artel Telecom Elsassstr. 22 52068 Aachen Tel: 0241-9979855 Tesisat GfG- mbH Gesellschaft für Gebäudetechnik Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 60

YENİ KAYIT! rehber@yenikopru.de

DAĞITIM NOKTALARI:

AACHEN ve çevresi:

KÖLN ve çevresi:

REMSCHEID ve çevresi:

LÜNEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

ESSEN ve çevresi:

RECKLINGHAUSEN ve çevresi:

DORTMUND ve çevresi:

Exklusive Badartikel

w w w. e v o n e . o r g

info@evone.org

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich Fon: +49 2461 937 13 60

HÜCKELHOVEN ve çevresi:

ÖPRÜ

29

SULTAN Market Hövelstr. 67 45326 ESSEN Mönchengladbach ve çevresi:

Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 ALSDORF ve çevresi:

Duisburg ve çevresi:

TEMSİLCİLER:

AACHEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

KÖLN, BONN, BERGHEİM, LEVERKUSEN, WUPPERTAL

Mustafa YILDIRIM

Semih ÖZBAY

Hasan ŞAHİN

Tel: 0177 / 56 88 938

Tel: 0178 / 811 46 74

Tel: 02461 / 937 13 63

m.yıldırım@yenikopru.de

s.ozbay@yenikopru.de

h.sahin@yenikopru.de

DUİSBURG, DÜSSELDORF, OBERHAUSEN, ESSEN

DORTMUND, BOCHUM, LÜNEN, RECKLİNGHAUSEN

MÖNCHENGLADBACH, NEUSS, KREFELD, HEİNSBERG

Mesut ŞİŞMAN

Mustafa SARI

Mehmet TOPAL

Tel: 0163 / 455 37 17

Tel: 0163 / 676 71 00

Tel: 0157 / 89 30 18 87

m.sisman@yenikopru.de

m.sari@yenikopru.de

m.topal@yenikopru.de

BÖLGE TEMSİLCİLERİ ARANMAKTADIR NRW Eyaletinde KÖPRÜ dergisi bünyesinde ek iş olarak dergimizi temsil edecek Bay/Bayan elemanlar arıyoruz.

Müracaat: 02461 / 937 13 63 veya info@yenikopru.de


Vogelsanger Str. 292 50825 Köln Tel: 0221 - 500 55 239


KALİTELİ

Güneşten yağan

SAĞLAM

PARAYI

YÜKSEK KAPASİTELİ ve GARANTİLİ

Çatınızda toplayın!

%70‘e varan enerji tasarrufu

Quelle: co2online gGmbH

3 yıl‘da kendini öder *

* ısıtılan alan durumuna göre

*

ELEKTRİK

SICAK SU

Elektrik üretimi

Kalorifer desteği

Doğru bilgi ve uygun proje

Alman D evl eti o n ayl ı

Devlet teşvikleri sağlamak

Kaliteli malzeme ve işcilik

www. topsolar-nrw.de info@topsolar-nrw.de

Düzgün ve hızlı servis

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel: 02461 / 937 POST okurlarına ÖZEL! 13 60

L KÖPRÜ ÖZE

%10 indirim

E xk lusive B ad ar t i kel

w w w. e v o n e . d e

• JAKUZİLER • DUŞAKABİNLER • SAUNALAR • LAVABO TAKIMLARI

info@evone.de


mteleri...

WERBEAGENTUR

700 * başlayan fiyatlarla

ÜCRETSİZ Bilgilendirme ve Planlama Size Uygun Proje ve Ücretlendirme

ab

*

2 YIL GARANTİ ÜCRETSİZ 2 YIL Servis

BİZİ AR

!!! KÖPRÜ ÖZEL

** Abbildungen Ähnlich

4 lü komple Sistem

**

EYİN!

R VERM N KARA

AMADA

Müşteri memnuniyeti Kaliteli Malzeme Sağlam İşcilik Satış sonrası Hizmet

www.live-security.de

KAMPANYA

Benzstr. 1 41836 Hückelhoven

a Iphone ve Android Türkiye ve tüm Dünyad e imkanı Cep Telefonundan izlem

Mobil: 0172 - 90 54 200 0152 - 03 58 58 58

Tel. 02433 - 458 68 30

Fax 02433 - 458 68 32

info@live-security.de

ÖPRÜ

Siste Live Security; Güvenlik


ÖPRÜ IMPRESSUM/KÜNYE Sahibi: KÖPRÜ Werbeagentur UG

Nisan, Mayıs, Haziran

Editör‘den

Köprü 8

Hasan ŞAHİN

BAHARA MERHABA DERKEN

(haftungsbeschränkt)

Dizgi ve Grafik Tasarım: KÖPRÜ Werbeagentur UG Posta Adresi: Dürener Straße 17a 52428 Jülich Telefon: 02461- 937 13 63 Fax: 02461- 937 13 61 İlanlarınız için: BÖLGE Temsilcileri bakınız: Sayfa 29 e-mail: info@yenikopru.de Yayın Kurulu: Hasan ŞAHİN, Mustafa YILDIRIM, Av. İbrahim ÇAVDAR, Dipl. Kfm. İbrahim GÜGEN, Ahmet TOLUNALP, Dr. İsmail ALTINAY KÖPRÜ Dergisinin bütün yayın hakkı KÖPRÜ Werbeagentur UG‘ye aittir. Yazılardan yazarlar sorumludur. Website: www.köprü.de Email: info@yenikopru.de Dergimizin değeri 3,00 Euro‘dur. Şu anda parasız dağıtılmaktadır. ABONELİK Düzenli abone olmak isteyenler, posta ve işlem parası olarak yıllık 5,00 Euro ödedikleri takdirde dergimiz evlerine gönderilecektir. Abone olmak isteyenlerin abone@yenikopru.de adresine email ile bilgilerini göndermesi gerekmektedir. Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. İzinsiz alıntı yapılamaz. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verenlere aittir.

DERGİMİZİN HİTAP ETTİĞİ ŞEHİRLER Başlangıçta Köln, Aachen, Düren, Mönchengladbach ve çevresine hitap eden dergimiz, şu anda NRW çapında diğer büyük şehirlerde de dağıtılmaktadır ve hizmet ağını gittikçe genişletmektedir.

S e v g i l i ok uy uc u l a r, Su g ibi a k ıp g id en z a m a n iç i nd e i n i ş ler, ç ı k ı ş l a r, a c ı l a r, t at l ı l a r, hü z ü n ler ve s e v i nç ler he p bi r a hen k iç i nd e s e y re d er g id er. Gü z e l i g ü z e l k ı l a n, ç i rk i n i n s e v i m si z l i ğ id i r. Bi r k ı ş me v si m i n i ger id e bı r a k m ı ş ol m a k , merh a b a d e d i ğ i m i z b a h a r ı d a h a bi r t at l ı d a h a bi r s e v i m l i h a le ge t i r me k t e d i r. Hay at ı n bu du rdu r u l a m ay a n a k ı ş ı , ay n ı z a m a nd a yen i l i k ve t e k a mü lü d e b er a b er i nd e ge t i r me k t e d i r. 3 ayd a bi r y ay ı n l a nd ı ğ ı h a ld e 8 . S ay ı s ı n a u l a ş a n D er g i n i z KÖPRÜ d e bu t e k a mü lü y a ş a m a n ı n z e v k i n i t at m a k t a d ı r. A r t ı k d a h a em i n a d ı m l a rl a i lerleme k t e , d a h a s a ğ l a m yere b a sm a k t a ve d a h a ç ok t a n ı n m a k t a d ı r. G e l i nen nok t ay ı ye t erl i bu l m a k ş üphe si z mü m k ü n d e ğ i ld i r, f a k at a r t ı k KÖPRÜ D er g i si iç i n k ı ş dönem ler i n i n ger id e k a ld ı ğ ı , b a h a r ç iç e k ler i n i n a ç m ay a b a ş l a d ı ğ ı d a s e v i nd i r ic i bi r gerç e k t i r. „Üç ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ yer i ne „ Ay l ı k f i k i r ve toplu m d er g i si “ ol a r a k ok uy uc u k a r ş ı ş ı n a ç ı k m a z a m a n ı d a i n ş a a l l a h u z a k d e ğ i ld i r. Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e oldu ğ u mu z bu 3 ay l ı k z a m a n d i l i m i nd e m a d d i b a h a r ı y a ş a d ı ğ ı m ı z g ibi, h ay at ı m ı z ı n m a ne v i b a h a rl a r ı nd a n ol a n üç ay l a r ı d a id r a k e t m i ş ol a c a ğ ı z . 2 2 M ay ı s 2 012 S a l ı g ü nü mü b a re k R e c e p ay ı n ı n 1. Gü nü nü id r a k e d e c e ğ i z . Bu nu 2 4 M ay ı s 2 012 Per ş emb e g ü nü id r a k e d e c e ğ i m i z R e ğ a ib k a nd i l i t a k ip e d e c e k . 16 Ha z i r a n 2 012 Cu m a r t e si g ü nü a k ş a m ı nd a M i r a ç k a nd i l i i le mü ş er re f ol m a n ı n h a z z ı n ı t a d a c a ğ ı z . 21 Ha z i r a n 2 012 Per ş emb e g ü nü Ş a b a n ay ı n ı n 1. Gü nü ne g i r m i ş ol a c a ğ ı z . Bu mü n a s e b e t le , üç ay l a r ı n ı z ı ve k a nd i l ler i n i z i d e ş i md id en t e br i k e d er i z . Si z ok uy uc u l a r ı m ı z l a bi rl i k t e ol m a k , bi z e g üç ve ener ji ver me k t e d i r. He pi n i z i en d er i n s ay g ı ve s e v i g i ler i m i z le s e l a m l ı yor u z . Köprü Dergisi ile çalışmak ve

KÖPRÜ UG

Para kazanmak ister misiniz?

Dürener Straße 17a 52428 Jülich

bize e -mail ile ulaşın! info@yenikopru.de

Tel: 024 61 937 13 63 info@yenikopru.de

3


4

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İÇİ N D E K İLE R

3 Editör‘den 5 Güldeste (Sessiz Gemi- Yahya Kemal Beyatlı) 6-8 Haberler 9 Enerji Vergisi -

Dipl. Kfm. İbrahim Gügen

10 İnanç Dünyamız 11 Delikanlılık- Dr. Mustafa Özgen 12 Tarihe Yön Verenler- Kutalmışoğlu Süleyman Şah 13 Kadın ve Aile

14 İş Hukuku- Av. İbrahim Çavdar 15 Kültür ve Sanat- Çini Sanatı 16-19 Kapak Konusu- İbn-i Sina 20-21 Sağlık- Beyin Tümörü Dr. İsmail Altınay 22-25 İl İl türkiye- ADANA

26-27 Çocuk Kulübü 28-29 İş Rehberi 29 Dağıtım Noktaları ve Bölge Temsilcileri

İŞ REHBERİ Sayfamızı gördünüz mü? Müşteri ile işvereni buluşturan sayfa! S. 36-37

UFUK TURU Osman DOĞRU

TÜRKMANCA Evet yeni bir dilden bahsediyoruz; Türkmanca. Gerçi henüz grameri, kuralı, artikeli partikeli yok; ama olsun... Almanya’da yaşayan türkler arasında bal gibi konuşuluyor ve de anlaşılıyor. Türkçe almanca karışımı kırma bir dil. Almanca aksanı ile teleffuz edilen türkçe kelimeler de pek bir hoş oluyor hani... Almanya’ya gelen ilk kuşak, belki de daha fazla kelime ezberleyebilmenin gayretiyle, “İş ve işçi bulma kurumu” yerine „Arbeitsamt”, hastane yerine “Krankenhaus”, bisiklet yerine „Fahrad“ demek gibi birçok almanca kelimeyi türkçeye katmışlar, onları da türkçe aksanıyla bir güzel teleffuz etmişlerdi. „Bescheinigung“ yerine „Beşe onluk“ demek gibi farkında olmadan espriye kaçan bazı kelimeler olduysa da bu da işin tuzu biberiydi. Almanya’ya ilk geldiğim 1980 yılında, tanıdığım bir türk aileye misafir olmuştum. Evin hanımı çocuğundan bahsederken bir ara: „Bizim oğlan geçenlerde Fahrad’la unfal yaptı“ demişti de epey düşünmüştüm. Acaba bu oğlan ne ile ne yaptı diye. Cahilliğime verirler diye utancımdan da soramamıştım. Şöyle bir hadise nakledilir: Uzun zaman almanya’da kalan yaşlı bir hanım Türkiye’de bir adres sorma ihtiyacı hisseder. Kendisini Almanya’da zannederek, önüne çıkan bir kıza yönelir ve: -Kızım türk müsün? der. Türkiye’de böyle bir soru ile karşılaşan kız şaşkınlıkla cevap verir: -Ne demek istiyorsun teyze? Tabii türküm! Kadın baltayı taşa vurduğunu anlar ve hatasını düzeltmek için: -Schuldigung! der. Şimdiki kuşak (ikinci ve sonraki nesil) ise türkçenin içine almanca kelimeler katmak yerine, almancanın içine türkçe kelimeler koyarak daha bir geliştirdiler, daha bir hoş hale getirdiler Türkmanca’yı. Dinlemesi bile ayrı bir zevk. İki kelime türkçe konuştuktan sonra bir sayfa almanca döktürüveriyorlar. Bu durum, Türkmanca’nın faziletinden mi, konuşandaki türkçe kelime haznesinin yokluğundan mı, Almanca kelime haznesinin çokluğundan mı bilinmez... Ama bilinen bir şey varsa o da bir kültür erozyonu ile karşı karşıya olduğumuz.


S ES S İ Z G EM İ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden Yahya Kemal Beyatlı


6

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

Belediye Başkanı 25 kişilik ekibi ile DİTİB HÜCKELHOVEN CAMİİNİ ZİYARET ETTİ H ÜC K E L HOV E N 24.01.2012 Salı günü Hückelhoven Belediye Başkanı sayın Bernd Jansen, birim amirleri ve belediye memurlarından oluşan 25 kişilik grupla Hückelhoven DİTİB camiini ziyaret etti. Camiin tanıtımından sonra cami yetkilileri tarafından ziyaretçilere çay, börek, pasta ve tatlı ikram edildi. Samimi ve sıcak bir atmosferin hakim olduğu sohbet bölümü yaklaşık 3 saat sürdü. Misafirler oldukça memnun ve bilgilendirilmiş bir şekilde camiden ayrıldılar.

Cami başkanı Adem Onur; „Bizlerle birlikte görev alan dialog sorumlusu genç kardeşlerimize ve bizlerden desteklerini eksik etmeyen halkımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. DİTİB Hückelhoven Camii olarak Hückelhoven Belediyesi ile Dialoğumuz uzun yıllardan beri sürmektedir. Gelecek zamanlarda da beraber

gerçekleştireceğimiz projelerimiz ve Belediye Entegrasyon sorumlusu sayın Scmtitz‘le çalışmalarımız olacak. İleriki tarihlerde Belediye Başkanı Sayın Bernd Jansen bizleri Belediye ye davet edecek ve Belediye hakkında bilgiler verecek“ dedi.

Haydi gençler polisliğe! Sağdan sola: Komser Sinan Zengin, Komser Aliye Albayrak, Başkomser Mehmet Karapınar ve Komser Ümit Yağmur Köln Emniyet Müdürlüğü, Türk gençlerini polis olmaya teşvik etmek için Almanya‘da bir ilke imza atarak Türkçe etkinlik düzenledi. Emniyet Müdürü Wolfgang Albers‘in katılımcı Türk gençlerine, geleceğin polisleri diye seslendiği etkinlikte yetkililer, göçmen kökenlilerin polis olmasının devletle göçmenler arasında güveni arttıracağı, entegrasyona büyük katkı yapacağı fikrinde birleşti. Türk vatandaşı komiser Emine Tayfur sunumunda, KRV eyaletinde Türk vatandaşı kalarak da polis olmanın mümkün olduğunu, 38 yaşına kadar başvuru yapılabileceğini bildirdi. Türk-Alman Dostluk Derneği‘nin girişimiyle Köln Emniyet Müdürlüğü‘nde düzenlenen etkinliğe, Türkiye‘nin Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Türk-Alman Dostluk Derneği yöneticisi ve KRV Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek‘in yanı sıra polisliğe ilgi duyan çok sayıda Türk genci ve velisi katıldı.

Türklere kapı açık Etkinlikte komi- göre bu hala çok düşük“ dedi. ser Emine Tayfur‘un yanı sıra, Türk İmkanlardan yararlanın kökenli başkomiser Mehmet KarapıToplantının önemine dikkat çeken nar, komiserler Ümit Yağmur, Aliye Başkonsolos Basa ise, „Polislik mesleAlbayrak ve Sinan Zengin izlenim ve ğinde daha fazla Türkün yer alması getecrübelerini anlattı, polis olmalarınrek. Resmi makamlarda memurluklara dan dolayı gördükleri saygı ve takdiri gelmelerine de destek veriyoruz. Katıdile getirerek gençlere polis olmalarını lım noktasında kendimizi göstermelitavsiye etti. Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Köln yiz. Türkler entegre olma ve kendileEmniyet Müdürü Wolfgang Albers, rine uzanan bu eli tutarak, bu imkanı Köln nüfusunun üçte birinin göçmen değerlendirme arzusu içindedirler. kökenli olup en büyük göçmen gru- Emniyet Müdürlüğünün bu girişimini bunu Türklerin oluşturduğunu ha- çok önemli buluyorum“ açıklamasına tırlattı. Albers, „Toplumu tanıyan ve sözlerinde yer verdi. Türk-Alman Derneği Başkanı Tayfun Keltek ise konuştoplum için angaje olacak poKöln masında etkinlik için derneğin lisler arıyoruz, onun için Emniyet yaptığı çalışma ve çabalarTürk kökenliler olarak Müdürlüğü, Türk dan bahsetti. Başvuru için size yöneliyoruz. Sizler gençlerini polis olmaya temiz bir sabıka dosyasıpoliste Türk kökenlileteşvik etmek için Almanya‘da nın ön şart olduğu meslek ri temsil edebilirsiniz. bir ilke imza atarak, Türkçe için www.polizei.nrw.de Şimdiye kadar polis etkinlik düzenledi. Emniyet sitesi üzerinden başvuru eğitimi alanlarda yüzyetkilileri, gençlere yapılabildiği gibi, yetkililer de 8‘lik göçmen oranına tarafından birebir bilgi veripolislik mesleğini ulaşmayı başardık ama, lerek yol gösterilmekte. anlattılar Köln‘deki göçmen oranına


HABE R LE R

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

7

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR VE İKİ ÖNEMLİ UYARI T.C. Köln Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Bilindiği ü z e r e 2011-2012 eğitim öğretim yılı sonrası Türkiye‘de öğrenim görmek isteyen gençlerimizin denklik işlemleri için başvuruları ve YÇS sınavı heyecanı çok kısa bir zaman sonra başlayacak. Başkonsolosluğumuzun Eğitim ve Çalışma Ataşeliklerine yapılan başvurulardan; Almanya‘dan ülkemize giderek eğitim öğretimine devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu ve bu sayının her yıl giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bu sayısal artışın ana nedenlerinden birisinin, Türkiye‘nin ekonomik gelişimine paralel olarak, yurtdışında yaşayan Türkler için çekiciliğinin artmasıdır. Bu artış sosyal bilimciler ve göç uzmanlarınca Push-pull (İtme-Çekme) sendromu olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, çevrenizdeki insanlarla yapacağınız görüşmelerde de tespit edebileceğiniz gibi, emekli olduktan sonra yaşamına Türkiye‘de devam etmek isteyen çok sayıda vatandaşımız olduğu da aşikar bir gerçektir. Bu gelişmelerden hareketle, Almanya‘da ikamet hakkı sahibi vatandaşlarımızın, uzun süre (altı aydan

İR Tahsin ÖZDEM

fazla) Türkiye‘de kalmaları durumunda, kendileri açısından ortaya çıkabilecek birtakım mağduriyetler söz konusu olabilir! Bu tip sıkıntıların yaşanmaması için vatandaşlarımızın iki önemli hususa dikkat etmeleri büyük önem taşımaktadır. Bilinenin aksine, altı ayda bir kısa süreli giriş-çıkış yapmak İkamet hakkınızı korumaz! -Türkiye‘de öğrenim görecek gençler veya Almanya‘da emekli olup (sosyal yardım almayan) vatandaşlarımızın 6 aydan fazla Türkiye‘de kalmaları durumunda Almanya‘daki ikamet haklarını kaybetmemeleri için önceden yabancılar dairesine başvurarak 30.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren İkamet Kanunu‘nun (Aufenthaltsgesetz) 51. maddesine göre bir belge almaları gerekmektedir. Bilindiği üzere İkamet Kanunu (Aufhenthaltsgesetz) uyarınca, yabancı uyruklu bir kimse, Federal Almanya dışında (önceden izin almaksızın) bir takvim yılı içerisinde aralıksız 6 ay 1 gün kalırsa, Federal Almanya‘daki tüm yasal ikamet haklarını kaybeder. Bir şehir efsanesi gibi vatandaşlarımız arasında yayılan ve yanlış bilinen

kanaatin aksine, 6 ayda bir kısa süreli giriş-çıkışlar da kişinin Almanya‘daki ikamet hakkını korumaz! Sosyal Güvenlik Sözleşmesi‘nin sizlere sağladığı kolaylıkları değerlendirin! - Vatandaşlarımız arasında pek bilinmeyen diğer önemli bir husus da sağlık tedavi hizmetlerinden faydalanma konusudur. Bilindiği üzere Türkiye ve Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi halen yürürlükte olup, bu sözleşme vatandaşlarımıza sosyal güvenlikleri açısından çok büyük kolaylıklar ve imkanlar tanımaktadır. Almanya‘da yasal hastalık sigortası bulunan (Krankenversicherung) bir kişinin uzun süre Türkiye‘de kalması durumunda gerekli belgelerini tanzim ederse Türkiye‘de ayrıca bir hastalık sigortası yaptırmasına gerek kalmaz. Örneğin, Almanya‘da hastalık kasanızdan alacağınız T/A 11 Formülerinizi Türkiye‘ye gittiğinizde ildeki Sosyal Güvenlik Merkezi‘ne ibraz ederek size verilecek belgelerle Sosyal Güvenlik Kurumunun Türkiye‘de sağladığı ücretsiz sağlık hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle.

MEHMET YILMAZ BÖLGENİN EN İYİSİ SEÇİLDİ Almanyanın seçkin ve saygın yerel gazetelerinden birisi olan „Rheinische Post”, gazetenin dağıtıldığı şehirlerde „En iyilerimiz” adı altında bir seçim yaptı. Gazete, bu şehirlerde önce 5 aday belirledi. Daha sonra okuyucularından mektup veya internet üzerinden bu adaylardan en iyisini seçmelerin istedi. Gazetenin seçtiği kişiler arasında Türkiye kökenli ve Heinsberg/ Hückelhoven şehrind e k i

VIKZ Camiinin Halkla ilişkiler sorumlusu olan Mehmet Yılmaz, madencilerin efsane sendika başkanı Bay Sonnen olmak üzere milletvekilleri ve papazları da geride bırakarak „Bölgenin en iyisi” olma başarısını elde etti. Sonuçların kendisi için çok büyük bir sürpriz olduğunu ifade eden Mehmet Yılmaz; başta büyük şehir Belediye Başkanı olmak üzere kendisini tebrik eden Hückelhoven Belediye Başkanı, siyasi partiler, Kilise mensuplar ve ve Banka Yönetim Kurulu Başkanlarına teşekkür etti. Aynı zamanda, bu başarının sadece kendine ait olmadığını, faaliyetlerinde kendisini yalnız bırakmayan başta Dernek yetkililerinin, gönüllülerin bu başarıda paylarının yüksek olduğunu

ifade eden Mehmet Yılmaz, aldığı ödülü onlara armağan ettiğini söyledi. Mehmet Yılmaz kimdir? 1968 yınlında Çankırı’da doğan, 1980 yılında Almanya’ya gelen Mehmet Yılmaz halen RWE POWER’de çalışmaktadır. Mönchengladbach Eyalet Gençlik Mahkemesi’nde 8 sene fahri hakimlik, Heinsberg Gençlik Hapishanesinde 10 sene müslümanlara yönelik kontak grubu üyeliği, Heinsberg Büyükşehir Belediyesi İmar ve iskan komisyon üyeliği, Hückelhoven yabancılar Meclisi Başkan Yardımcılığı, Hückelhoven Belediye Meclisi Sosyal ve Entegre/ Gençlik yardım komisyonu üyeliği yapan Mehmet Yılmaz, evli ve 3 çocuk babasıdır. - Hasan ŞAHİN -


8

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

HABE R LE R

DİTİB Merkez Cami‘inde sular duruldu KÖL N

Geçtiğimiz yılda tartışmalarla gündeme gelen Köln Merkez Cami inşaatında varılan son nokta ile ilgili DİTİB binasında gerçekleştirilen ortaklaşa basın açıklamasında, Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘nın a r a b u l u c u l u k l a görevlendirilmesi sonucu gelinen noktada Böhm ile DİTİB‘in yeni bir anlaşmaya vardıkları belirtildi Soldan Sağa: DİTİB Müşaviri Prof.Dr. Ali Dere, Köln Büyükşehir Belediye eski Başkanı Fritz Schramma ve Mimar Prof. Peter Böhm

A

lmanya‘nın Köln kentinde yapımı devam eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘ne (DİTİB) ait Merkez Camii krizinde uzlaşma sağlandı. 2011 yılı ikinci yarısında meydana gelen anlaşmazlıklarda taraflar karşılıklı suçlamalarda bulunmuşlardı. Daha sonra biraraya gelen proje heyeti Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fritz Schramma‘yı arabulucu tayin etti. Bu süre zarfında sular durulurken, tarafların çeşitli yurtdışı seyahatleri nedeni ile uzlaşma çalışmalarının uzadığı belirtildi. 2 Mart günü DİTİB Merkez Camii‘nde Schramma ile biraraya gelinerek ortak basın açıklaması yapıldı. Açıklamada anlaşmanın iptal edilerek Prof. Böhm‘e inşaat hakkında kontrol ve danışmanlık görevi verildiğine, hataların ise bağımsız bir resmi daire tarafından rapor edilmekte olduğuna yer verildi. Açılış konuşması yapan Köln eski Büyükşehir Belediye Başkanı Schramma açıklamalarında bu süreç içinde birebir görüşmeler yanısıra 4 ortak görüşme yapıldığını ve varılan noktadan çok memnun olduklarını ifade etti. Yine çalışmaların sürdü-

rüldüğü zaman zarfında hiçbir olumsuz girişim ve açıklama olmamasına da dikkat çeken Schramma, konunun hassasiyeti açısından da bunun büyük önem arzettiğini belirtti. TALİHSİZ BİR GELİŞME „Anlaşmazlıkların başladığı zamana geri baktığımızda talihsiz bir gelişme olduğu görülür“ diyen Fritz Schramma, „Bütün şehrimiz olaydan negatif etkilenmiştir. Heyetin aldığı karar doğrultusunda memnuniyetle üstlendiğim arabuluculuk görevinde birebir görüşmelerde bulundum. En son ortak görüşmemiz 27 Şubatta gerçekleşti“ dedi. Köln halkının bu caminin yapılmasını pozitif karşılamakta olduğunu da ifade eden Schramma, „İnşaatın durdurulması ile karşı karşıya kalınmıştı ve bu da aylar, belki yıllar alabilirdi. Taraflar herkes için meydana gelecek zararları görerek geri adım attılar“ açıklamasında bulundu ve gayretlerin gelecek için iyi bir kooperasyon oluşturduğunu da sözlerine ekledi. ORTAK HEDEF PROJEYİ BİTİRMEK Ortak hedefin projeyi sona erdire-

ceğini belirterek söze başlayan DİTİB Müşaviri Prof. Dr. Ali Dere ise, „Böyle büyük bir projede elbette zorluklar ve problemler çıkabilir. Sonuç olarak bunları birlikte çözebileceğimiz sinyalini verdik ve memnun edici sonuca da ulaşmış bulunmaktayız. Bu prosedür birbirimizle konuşmaya bağlıdır ve basına açılmamız da bunun doğruluğunu göstermektedir“ dedi ve çalışmaların hızla devam ettiğini söyledi. „Bu proje Böhm‘ün projesidir ve öyle de kalacaktır“ diyen Prof. Dere, „Bu güne kadar ortaya atılan ve iddia edilenlerin bizimle alakası yoktur. Öyle olsa idi bu inşaatın tamamen yıkılarak yepyeni bir cami yapılması gerekirdi; bu da imkansızdır“ dedi. Uzlaşma ile ilgili olumlu gelişme ve çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getiren Mimar Peter Böhm de, „En önemli hedefimiz projenin devam ettirilmesi ve neticeye ulaştırılmasıdır. Gelinen nokta bizim açımızdan memnun edici bir sonuç oldu. Detaylar üzerinde görüştük ve tespitlerle olumlu bir sonuca varacağız“ dedi.


MUHASE BE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

9

ENERJİ VERGİSİ Değerli okuyucular, Bundan önceki 4 makalemde, N Alman Vergi İbrahim GÜGE sistemindeki ana vergi türleri hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışmıştım. Bu yazımda, vergi türleri hakkında son olarak, Energiesteuer (Enerji vergisi) üzerinde durmak istiyorum. Energiesteuer (Enerji vergisi) tüketiciye yönelik bir vergi türüdür. Federal Almanya, aşağıda isimlerini sayacağımız tüm yakıt türlerinin tüketimini vergilendirmektedir. Bu verginin hukuki dayanağı ise halen yürülükte olan (Energiesteuergesetz) Enerji Vergi Kanunudur. Bu kanunda özellikle benzin, motorin, hafif ve ağır yağlar, LPG, doğal gaz ve kömür belirtilmiştir. Hatta yakıt amaçlı kullanılan biyodizel ve bitkisel yağlar da vergiye tabidir. Vergi oranları yakıt türüne ve kulanımına bağlı olarak yasada belirtilen şekilde değişmektedir. Vergi getirisi en yüksek ve en önemli yakıt gurubunu ise benzin ve motorin gibi akaryakıtlar teşkil etmektedir. Bu akar yakıtların vergi oranları şunlardır: Kurşunsuz benzin:

Heinz-Walter

1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşan kurşunsuz benzin 669,80 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 miligramı aşmayan kurşunsuz benzin 654,50 EUR/1.000 L Kurşunlu benzin: 721,00 EUR/1.000 L Motorin (dizel): 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşan moto- rin 485,70 EUR/1.000 L 1 litrede kükürt içeriği 10 mligramı aşmayan motorin 470,40 EUR/1.000 L LPG: 31.12.2018 tarihine kadar 1 8 0 , 3 2 EUR/1.000 kg 01.01.2019 tarihinden itibaren 409,00 EUR/1.000 kg Doğal gaz: 31.12.2018 tarihine kadar 13,90 EUR/MWh 01.01.2019 tarihinden itibaren 31,80 EUR/MWh Kullanıma göre vergi oranı değişen yakıtlardan Doğalgazı örnek olarak ele alırsak, şu tablo ortaya çıkar: Yukarıda belirttiğimiz gibi, doğalgaz akaryakıt olarak kullanılırsa fiatı 13,90 EUR/MWh Doğal gaz ısnma için kullanılırsa, şu

Breuer

Selbstständiger Finanzberater

Mobil: 0172 / 250 21 58

anki fiatı 5,50 EUR/MWh Alman devleti, gemi ve hava taşıyıcılarının, uluslararası rekabet edebilmeleri için, belirli bakım, araştırma ve geliştirme için kullanılan enerji ürünlerini vergiden muaf tutmaktadır. Ayrıca, termik santrallerde elektrik üretimi için kullanılan yakıtlar da (kömür) vergiden muaftır. Vergi kanununda Almanya’daki tarım ve ormancılık işletmelerini, AB içindeki rekabet için güçlendiren, tarım ve kırsal alanların gelişimini hedefleyen vergi indirimleri öngörülmüştür. Bu uygulamaya göre bir çiftçi senede 10.000 litreye kadar olmak şartıyla 214,80 EUR/1.000 L vergi oranından motorin (dizel) alabilir. Vergi indiriminden yararlanan diğer bir sektör de toplu taşımacılık sektörüdür. Bu sektörü güçlendirmek için devlet, enerji ürünlerinde vergi indirimine gitmektedir. Toplu taşımacılık sektörüne motorin veya benzin, 54,02 EUR/1.000 L vergi düzeyinden satılmaktadır. Alman Devleti 2009 yılında (Energiesteuer) Enerji vergisinden yaklaşık 39,8 milyar Euro gelir elde etmiştir. Bu rakam, tüm vergi gelirlerinin %7,6’sına tekabül etmektedir. Enerji vergisi, Gümrük Dairesi tarafından tahsil edilir. Gelir federal (Bund) yapıya aittir. Huzurlu ve mutlu günler dileğiyle. Esen kalın.

Finanzberatung, wann und wo Sie wollen İster Akşam, ister Haftasonu hemde isterseniz Sizin evinizde Randevulü danışmanlık Hizmeti

• Yapı Kredisi • Yapı Tasarruf Sigortası • Özel Gelecek Sigortası

• Baufinanzierung • Bausparen • Vorsorge


10

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İ NAN Ç DÜNYAM IZ

ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ

İ

slâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği, şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tevafuk etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve “üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz Peygamber (s.a.v)’in bu aylar hakkında verdiği haberler göste-

rilebilir. Rasûlüllah (s.a.v) bir hadis-i şerifinde; “Recep ALLAH’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, ” Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır” diye dua ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine tevafuk eder. Hz Peygamber (s.a.v.) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz Aişe, Rasûlüllah

(s.a.v)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarih, VI, 295) Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1) Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.

PEYGAMBER EFENDİMİZDEN NASİHAT

A

shb-ı Kirâm’dan Ebû Zerr hazretleri bir gün Peygamber Efendimize: - “Bana tavsiyede bulun yâ Rasûlallah” diye ricada bulununca Peygamber Efendimiz Hz. Ebû Zerr‘e şu nasihatlerde bulundu: -Sana Allah’tan korkmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her İşin başıdır. -Kuran‘ı oku, Allah’ın zikrine sarıl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ışık, gökte de saklanan bir azıktır.

-Sakın çok gülme. Zira çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nürunu söndürür. -Çok konuşmamaya çalış çünkü bu, şeytanın senden uzaklaşması için bir vesile, dinini koruman hususunda bir yardımcıdır. -Fakirleri sev, onlarla hemdem ol. -Senden aşağıdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah‘ın sana verdiği nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur. -Acı da olsa hakkı söyle.

-Bildiğin kusurların seni, halkın eksikliklerini araştırmaktan alıkoysun. -Yaptığın bir İşi, başkaları yaptığında kızma. -Kendi noksanlarını görmeyip, İnsanların ayıplarıyla meşgul olman, irtikâb etmekte olduğun bir fiili insanlar yaptığında Kendilerine kızman ayıp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göğsüne vurarak: Ey Ebû Zerr! Tedbir gibi akıl, günahlardan sakınmak gibi vera, güzel ahlak gibi servet yoktur, buyurdu. (Hayatü’s-Sahâbe 4-206/207)


Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

11

DELİKANLILIK (FÜTÜVVET)

Dr. Mustafa ÖZGEN

A

rapçada gençlik, cesaret, kahramanlık ve fedakârlık manalarını birlikte ifade eden “fütüvvet” kelimesini Türkçe tek kelime olarak en iyi “delikanlılık” kelimesi karşılar. Hz. İbrahim (a.s.) Kur’ân-ı kerimde delikanlı (fetâ) olarak zikredilmiştir (Enbiya, 21/60). Zira gençliğinde Allah’a kulluktan taviz vermeyip, kavminin putlarını kırma cesaretini göstermişti. Ümmet-i Muhammed’e örnek olarak sunulan Eshab-ı kehf için de aynı kelimenin çoğulu (cemi) olan “fityetün” kelimesi kullanılmıştı (Kehf, 18/10-13). Zira onlar da puta tapmayı cesurca reddetmiş, saraydaki hizmet ve rahata karşı minnetsiz davranmış, birbirlerine sahip çıkmış ve hak dini yaşamak üzere sebat etmişlerdi. Sahabe-i kiramın (r.a.e.) ahlakını gaye edinen mutasavvıflar, fütüvveti severek sahiplenmek manasına gelen ve Kur’ân-ı kerimde birbirine düşman insanları kardeş yapıp huzura kavuşturmak manasındaki “ülfet” (Âl-i İmran, 3/103) kelimesi ile yakın manada kullanmışlar ve onu ahlaki bir kavram olarak sistemleştirmişlerdir. Cafer-i Sadık (r.h.) hazretlerine göre “fütüvvet, ele geçeni başkalarının istifadesine sunmayı tercih etmek”tir. Birçok tarif arasında belki de günümüze hitap etmesi bakımından en çok dikkat çekeni şudur: “Düşmanını özür dilemeye mecbur edip, özür dileyişinden mahcup olmayan kişi delikanlılığın (fütüvvetin) kokusunu bile alamaz. Delikanlı, düşmanıyla bile iyi geçinmek zorundadır. Dostuyla nasıl olması gerektiğini siz düşünün.” Delikanlılık, dostlarının kusuruna bakmama, kendini kimseden üstün görmeme, kimseden talep edilecek bir hakkının bulunmayıp herkesin kendinde bir hakkının bulunduğunu kabullenme şeklinde de tarif edilmiştir. Hz. Rasûlüllah’ın (s.a.v.), kızı Hz. Fatıma ve torunları Hz. Hasan ve

Selçuk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hüseyin’le (r.a.e) birlikte abasının altına alıp, “Bunlar burada oldukları gibi, ahrette de benimle olacaklar” buyurarak müjdelediği Hz. Ali (r.a.) şöyle demişti: “Beni hangisinin daha çok sevindirdiğini kestiremediğim iki nimet vardır: Birisi, ihtiyacına cevap vereceğimi sanarak bir kişinin gelip, samimiyetle benden yardım istemesi; diğeri de, Allah Taâlâ’nın ihtiyaçlı bir kimsenin arzusunu benim vasıtamla gerçekleştirmesi veya kolaylaştırmasıdır. Bir Müslüman’ın işini görmeyi yer dolusu altın ve gümüşe tercih ederim.” Hz. Ömer (r.a.) “Biriniz, Müslüman kardeşinin sevgisini kazanabilirse ona sıkıca yapışsın, zira böyle nimet çok az ele geçer” buyurmuşlardı. Bu bakımdan, insanın kendinden faydalanıp sevebileceği dostlar kazanmasını nimet, ancak faydalı olup kendini sevdirmesini daha büyük bir nimet olarak kabul etmekteyiz. Yine peygamber sülalesinden Hz. İbn-i Abbas’ın (r.a.) davranışı da aynı ruhtan kaynaklanan ve aynı neticeyi hazırlayan bir örnektir. O, Hz. peygamberin (s.a.v.) mescidinde itikâfta iken birisi gelir, selam verip oturur ve aralarında şu diyalog geçer: İbn-i Abbas (r.a.): - Kardeş, seni bıkkın ve kederli görüyorum. - Evet, kederliyim. Efendim beni mal mukabilinde azat etmişti. (Hz. peygamberin kabrine işaret ederek devam eder) Şu kabrin sahibi için söylüyorum, onun parasını ödeyemiyorum. - Meseleyi onunla konuşayım mı? - Sen bilirsin. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Abbas (r.a.), ayakkabılarını giyerek mescitten çıkınca, adam ona: - İtikâfta olduğunu unuttun mu? diye sorar. İbn-i Abbas, gözyaşları içinde şunları söyler: - Hayır. Aramızdan daha yeni ayrılıp şu kabirde yatan zattan duymuştum: “Bir kişinin din kardeşinin işi-

ni takip edip bitirmesi, on yıl itikâfta kalmasından hayırlıdır. Cenâb-ı Hak, kendi rızası için bir gün itikâfa girenle cehennem arasında her biri doğu ile batı kadar uzaklıkta (dünyanın bir ucundan diğerine) olan üç hendek yaratır” Bir gün birisi cennetliklerin ve cehennemliklerin en önemli vasıflarının ne olabileceğini düşünürken uyuyakalır. Zaten bazı gerçekler rüyada gösterilir. O kişiyi önlerinde çeşitli ve leziz yemekler bulunduğu halde hepsi cılız, hepsinin gözleri kanlı, hepsi açız diye bağrışan insanlarla dolu kocaman bir salona alırlar. Niçin yemek yiyemediklerini incelemek üzere dikkatle bakınca, her birinin çorbaya batırdığı bir metre uzunluğundaki kaşığın ucundan eline bağlı olduğundan ağzına götüremediğini görür. Böylece öfke ve hiddetin sebebini anlar. Hayret içerisinde adımlarken ikinci bir odaya getirilir. Orada da benzer bir manzara vardır. İnsanların önlerinde çeşitli yemekler ve uçlarından ellerine bağlı uzun kaşıklar… Fakat bunlar, neşeli ve gürbüzdür. Dikkatle bakınca herkesin, elindeki kaşığı kendi ağzına götürmek yerine karşıdakinin ağzına uzatıp onu doyurmaya çalıştığını fark eder. Bir telaşla uyanır. Mesajı almıştır. Cennete girmenin önce kendini doyurmakla değil, mümin kardeşini düşünmekle olduğunu anlamıştır. Zaten Hz. Rasûlüllah (s.a.v.) da “Komşusu aç iken doygun yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı? Ülfet edip sevmediğiniz insana hizmetten zevk alabilir misiniz? Dolayısıyla bu günkü imkânların yüzde birinin bile lüks sayıldığı fakat fütüvvet kavramının şiar olarak kabullenildiği tarihlerdeki huzur kaynağını bir kere daha araştırmakta fayda olduğunu hatırlatmak isteriz. Belki bu vesileyle Türk milletinin asil kanındaki meziyetlerin zayıflayıp sadra şifa olmaktan yoksun oluşunun sebebi tespit edilir. - Dr. Mustafa ÖZGEN-


12

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

TAR İH

ANADOLU FATİHİ

KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH

Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi.

S

elçuk Beyin oğlu Arslan Yabgu‘nun torunu ve Selçuklu Beylerinden Melik Şihabeddin Kutalmış Beyin oğlu Gazi Süleyman Şah, Anadoluyu baştan başa fetheden ve bir Müslüman ülkesi haline getiren kişidir. Alparslan’la birlikte Malazgirt muharebesine iştirak eden Gazi Süleyman Bey muharebede büyük kahramanlık göstermiştir. Zaferin kazanılmasından sonra Sultan Alparslan bu namlı kumandanını Anadolunun fethiyle görevlendirdi. Gazi Süleyman Bey kahraman fedâileriyle birlikte Anadolu içlerine dalarak süratle fetih hareketine girişti ve birkaç sene içerisinde muazzam fetihler yaparak Anadolunun büyük kısmını ele geçirdi. Gazi Süleyman Bey, Artuk, Tutuk, Dânişmend, Saltuk Beyler gibi büyük kumandanları, akıncı bölükleriyle çeşitli bölgelere göndermişti. Bu kumandanlar zaferler kazanarak Anadolunun bir İslam diyarı olmasını temin etmişlerdir. Anadoludaki fetih ordusu Kayseri civarında Bizans ordusuyla yaptığı savaşı kazandı ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmara sahillerine, İzmit’e kadar ilerledi. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün orta Anadoluyu fethetti. 1075’te de mühim bir Bizans şehri olan İznik ve havalisini ele geçirerek İznik’e yerleşti. Gazi Süleyman Beyin Anadoludaki fe-

tihleri bütün İslam beldelerinde sevinçle karşılanmaktaydı. Sultan Melikşah da çok sevdiği Süleyman Beyin muvaffakiyetlerinden dolayı her vesileyle sevincini belli ediyordu. Sultan Melikşah, 1077’de Gazi Süleyman Bey’i Anadolu sultanı olarak ilan etti. Böylece payitaht İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu devleti tarih sahnesine çıkmış oluyordu. Süleyman Şah, Bizansın içişlerine de karışıyor, desteklediği şahsı kral yaptırıyordu. Nitekim krallığını ilan eden Bizans kumandanı Botaniates‘i desteklemiş ve bu kumandanın yanına iki bin asker vererek tahtı ele geçirmesine yardımcı olmuştu. Askerlerine ve halka son derece iyi davranan ve adaletle iş gören Süleyman Şah gayr-i müslim yerli halkın da takdirini kazanmıştı. İç isyanlar ve kötü idare yüzünden perişan olan yerli halk, Süleyman Şah idaresinde huzur ve sükûna kavuşmuşlardı. Bir yandan fetihler devam ederken, diğer yandan fethedilen topraklara Müslümanlar getirilip yerleştiriliyordu. Azerbaycan, Türkistan ve İran‘dan onbinlerce Müslüman aile Anadoluya göçetmeye başlamıştı. Süleyman Şah, Kapıdağı yarımada ile Çanakkale Boğazı‘nın Asya sahillerini de ele geçirdi. İstanbul Boğazına kadar olan kısımlar daha önce ele geçirilmişti. Öyle ki Selçuklu orduları Üsküdar‘a kadar gelmiş ve hasretle İstanbul‘u temaşa etmişlerdi. 1081‘de yapılan anlaşmaya göre, Selçukluların Marmara sahillerine kadar bütün Anadolu‘ya sahip oldukları Bizanslılarca da kabul edilmiştir. Süleyman Şah 1082 yılında Çukurova‘ya girdi ve ilk önce Tarsus‘u fethetti. 1083‘te ise Adana, başta olmak üzere bütün Kilikya (Adana civarları) beldelerini hakimiyyeti altına aldı. Süleyman Şah‘ın en büyük arzusu Antakya‘yı ele geçirmekti. Bu maksatla yola çıktı. Harekâtını gizli tuttu. 12 gün boyunca gündüzleri konaklamak ve geceleri yol almak suretiyle ordusunu ilerletti. 13 Aralık 1084 günü Antakya önlerine geldi ve ani bir hücumla şehri ele geçirdi. Şehrin büyük kilisesini camiye çevirdi. İlk cuma namazında 120 müezzin bir

ağızdan Ezan-ı Muhammedi‘yi okudu. Süleyman Şah şehrin ahalisine çok iyi davrandı ve şehri baştan başa imar ettirdi. Süleyman Şah Anadoludaki fetih harekâtını devam ettirdi. Kumandanlarını çeşitli bölgelere gönderdi. Bunlardan Buldacı Bey, 1085 başlarında Maraş, Elbistan, Göksun ve Besni kalelerini fethederek bu bölgeleri ele geçirdi. Bu esnada Çaka Bey İzmir‘i fethetmiş, İzmir Körfezinde büyük bir donanma kurdurarak Selçuklu Devletinin ilk deniz kuvvetlerinin kurucusu olmuştu. Gümüştekin Bey ise Urfa ve Antep çevresini fethetmişti. 1085‘e doğru bütün beylikler bir araya getirilmiş ve Anadolu‘da kuvvetli bir devlet doğmuştu. Süleyman Şah Kurucusu olduğu devletin birliğini temin etmişti. 1105‘e doğru bütün Anadolu Müslümanların eline geçmişti. Anadolu fâtihi Süleyman Şah, devlet idaresinde de maharetini göstermiş ele geçirdiği topraklara kök salmak için müslüman ahalinin Anadoluya yerleşmesini temin etmişti. Süleyman Şah zaferden zafere koşarken, Sultan Melikşah‘ın kardeşi Sultan Tutuş da saltanat hevesine kapılmış, Suriye‘de bir devlet kurmak maksadıyla sağa sola saldırmaya başlamıştı. Süleyman Şah, Sultan Tutuş‘un bu hareketlerine dur demek maksadiyle ordusuyla birlikte Tutuş‘un üzerine yürüdü. İki ordu 5 Haziran 1086‘da Halep yakınlarında karşı karşıya geldi. Muharebenin en şiddetli safhasında bir kısım Türkmenler Süleyman Şah‘ın safını terkederek karşı tarafa geçtiler. Bunun üzerine Süleyman Şah‘ın ordusu bozuldu. Kendisi de muharebe meydanında vuruşurken şehid düştü. Cenazesi büyük bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra Halep kapısında defnedildi. Anadolu fâtihi Süleyman Şah‘ın şehadeti, Anadolu‘da ve bütün Selçuklu beldelerinde üzüntüyle karşılandı. Sultan Melikşah, Süleyman Şah‘ın oğlu 1.Kılıçarslan‘ı İsfahan‘a getirterek ihtimamla yetiştirdi. Süleyman Şah‘ın sağlam temeller üzerine bina ettiği devlet 1308‘e kadar tarih sahnesinde kalmıştır


K AD I N VE AİLE

Püf noktaları Tuz rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Tuzluklarınızın içinde 15-20 adet pirinç bulundurursanız rutubeti alır. Kullanacağınız un beyaz olmalı ve rutubetsiz yerde saklanmalıdır. Süt taze olmalı ve tercihen inek sütü kullanılmalıdır. Pek çok yumurtalı yemek taze olmayan yumurta ile istenilen lezzette olamazlar. Tuzsuz tereyağı az az alınıp kullanılmalıdır. Fakat iki - üç kilo kadar tereyağı da su içinde bir süre bozulmadan tazeliğini koruyabilir. Baharatların bulunduğu yerler, fena kokulu olmamalı, yaş olmayan, havadar, serin ve doğrudan güneş ışığı almayan yerlerde tutulmalı ve yağmur altında bırakılmamalıdır. Ambalajı açılmış salam, sosis gibi şarküteri ürünlerini buzdolabında 3 gün tutabiliriz. 3 gün içinde tüketilmeyecekse dondurarak bu süreyi 6 aya kadar uzatabiliriz. Bezelyeleri ayıkladıktan sonra imkanınız varsa hemen pişirin. Çünkü bezelyeler hemen kuruyup sertleşebilir.Bu bezelyeleri bir gün kadar soğuk su içinde bekletirseniz, yeniden dirildiklerini görürsünüz.

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

13

ALIN TERİ Bir zamanlar, bir genç herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa annesinden bir altın borç aldı ve parayı babasına götürdü. Babası altını aldı ve yine nehre fırlattı. Çocuk bir kez daha şaşırmıştı:

“Bunu niye yapıyorsun baba, anlamadım. Ama işte sana bir altın getirdim, artık evlenebilir miyim?” Babası bu defa da izin vermedi oğluna: “Bu altını da sen kazanmamışsın!” Delikanlı babasının yanından ayrıldıktan sonra, uzun uzun düşündü. Başkasından borç alıp getirdiğinde babası parayı yine nehre atacaktı ve bu gidişle de evlenemeyecekti. O yüzden, genç adam bir iş bulup çalışmaya ve altını kendi emeğiyle kazanmaya karar verdi. Günler geçti ve kazandığı bir altını babasına götürdü. Babası her zamanki gibi parayı nehre atmaya hazırlanıyordu ki, oğlu can havliyle babasının kolunu tuttu ve bağırmaya başladı! : “Hayır baba! O altını nehre atamazsın! Onu kazanmak için günlerce çalıştım ve sırtım ağrılar içinde kaldı!” Babası, yüzünde ışıltılı bir gülümseme ile elini oğlunun omzuna koydu ve: “Oğlum işte şimdi evlenebilirsin” dedi. “Çünkü emeğinin karşılığı olan bu paranın değerini artık biliyorsun ve eminim ki onu akıllıca harcayacaksın.”

Modern hayat çocukları güçsüzleştirdi Modern yaşam çocukları güçsüzleştirdi Artık sokakta oynamayan çocukların kas yapılarını zayıfladığı ortaya çıktı İngiltere‘de yapılan bir araştırmada, artık sokakta oynamayan çocukların fiziksel olarak daha zayıf hale geldikleri belirlendi. Acta Paediatrica adlı çocuk sağlığı dergisinde yayımlanan araştırma, ağaca tırmanmak, ip atlamak, top koşturmak gibi oyunlar yerine bilgisayar ve televizyon başında zamanını geçiren çocukların sağlığı konusundaki kaygıyı dile getirdi. Fitness uzmanı Dr. Sandercock ve ekibi, 2008‘de 10 yaşındaki 315 çocuğun katılımıyla gerçekleştirdikleri araştırmayı, 1998 yılında aynı yaş grubundaki 309 çocuk üzerinde

yapılan araştırmayla karşılaştırdıklarında, günümüz çocuklarının kaslarının 1990‘lı yıllarda büyüyenlere göre daha zayıf olduğunu tespit etti. Araştırmacılar, boy ve kilo oranları aynı olsa bile, bu dönemin çocuklarının fiziken daha zayıf, kas yapısının daha az olduğu ve önceki kuşakların basit gördüğü fiziksel hareketleri bile yapamadıklarını saptadı. Araştırmada, 10 yaşındakilerin mekik çekme sayısının 2008‘deki çocuklarda 1998‘lerdekine göre oranla yüzde 27,1 azaldığı, kol gücünün yüzde 26, tutuş gücünün yüzde 7 zayıfladığı, önceki kuşağın iki katı kadar çocuğun da parmaklıklara asıldıklarında kendi ağırlıklarını çekemedikleri görüldü. Dr. Sandercock, bu bulguların ‚‘şoke edici‘‘ olduğunu söyledi.


14

Köprü 8

HUKUK

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ HUKUKUNDA İŞÇİNİN BİLMESİ VE DİKKAT ETMESİ GEREKEN ÖNEMLİ SÜRELER İş hukukunda her işçinin bilmesi icabeden bir takım kesin süreler vardır. Bu süreleri kaçıran işçiler, haklarını kaybederler. Bu konuda en önemli süreler şunlardır: İş Mukavelesinin henüz yürürlükte iken işçi, belli bir süre içerisinde haklarını araması gerekmektedir. Zaman aşımı diye tabir edilen bu müddet her ne kadar Alman medeni kanunun 195. maddesi gereğince normal olarak 3 sene olsa da, gerek iş mukavelesinin maddelerinde, gerekse toplu iş sözleşmelerinde bir ve iki ay‘a kadar kısaltılabilmektedır. Genel olarak işçi bir aylık zaman zarfında işverene yönelik yazılı dilekçe vermek suretiyle hakkını aramalıdır. İşveren bu hakkını vermediği takdirde, yine bir aylık zaman zarfında iş mahkemesinde dava açılması gerekmektedir. Eğer iş mukavelesinde veya toplu iş sözleşmesinde bir aylık bir süre konulmuşsa, mesela işveren tarafından eksik ödenmiş olan maaş, bu zaman içerisinde işverenden talep edilip mahkemeye dava açılmadığı takdirde işçi bu hakkını kaybetmiş olur. İş ve sosyal hukukda 50 % oranda sakatlığı (Schwerbehinderung) olan veya 30 % sakatlığı olup ta iş kurumu tarafından 50 % sakat olan bir işçi ile eşit durumda olduğuna hükmedilen (Gleichstellung) kişilere normal durumda işverenin çıkış verme hakkı yoktur. Ne var ki işçinin bahsi geçen sakatlık durumunu işverenine bildirme mecburiyeti vardır. Şayet işçi işverenine bu bildiriyi yapmamışsa, kendisine çıkış verildiği an-

Te l.

dan itibaren en geç 3 hafta içerisinde işverenine veya iş mahkemesine bu bildiriyi iletmesi gerekmektedir. Genel eşit muamele yasasına (allgemeinen Gleichbehandlungsgesetz) göre tazminat davası açabilmek için 2 aylık zaman zarfında yazılı müracaat ve ondan sonraki 3 aylık zaman zarfında da dava açmak gerekmektedir. Federal izin yasasının (Bundesurlaubsgesetz) 7. maddesinin 3. bendi gereğince izinlerin hak edildiği yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. Bazı istisnai durumlarda ise bir sonraki senenin 31 Mart tarihine kadar uzamaktadır. Bu zaman zarfında kullanılmayan izin hakkı normalde yanmaktadır. Hamileler için, hamileliğin başlangıcından doğumdan 4 ay sonrasına kadar olan zaman zarfında Anneleri koruma yasasının (Mutterschutzgesetz) 9. Maddesi uyarınca çıkış verilmesi kanunen mutlak surette yasaktır. Ancak, bu hamilelikten haberi olmayan işveren tarafından kendisine çıkış verilen işçi, kendisine çıkış verildikten sonra 2 hafta içerisinde hamileliğini işverenine bildirmesi durumunda çıkışını iptal ettirebilir. Aksi takdirde anneyi koruma yasası devre dışı kalır. En önemli sürelerden biri de işveren tarafından verilen çıkışa karşı açılmasın icabeden davanın süresidir. Çıkış himayesi davası (Kündigungsschutzklage) adındaki bu dava, çıkış verildiği andan itibaren 3 hafta içinde açılması gerekmektedir. Aksi takdirde verilen çıkış haksız da olsa, işçi tüm haklarını kaybetmiş olur.

S o n 3 ayın maaşını işçisine ödemeyen işveren iflas ettiği takdirde işçi alamadığı maaşını iflas kasasından tahsil edebilir. Bunun için de işverenin iflasından sonra en geç 2 ay zarfında iflas kasasına (Insolvenzgeld) için müracaat etmesi gerekmektedir. İşçi için hayati önem arzeden bu süreler her zaman göz önünde bulundurulmalı, haklı iken zaman aşımından dolayı haksız duruma düşmemeye gayret etmelidir. Hepinize bol huzurlu günler dileğiyle…

Anwaltskanzlei

Çavdar & Kollegen Ibrahim Çavdar Avukat Keupstr. 126, 51063 Köln Tel: 0221 / 663 95 35 Fax: 0221 / 663 95 36

§

ra-cavdar@avukat-online.net

Dr. Ismail ALTINAY

Dahiliye - İnternist

Facharzt für Innere Medizin Praxis: Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach

Tel. 02161 - 26 271

02433 - 44 67 04 Adres: Ludovicistr. 18 a 41836 Hückelhoven

FIT

Açılış Saatleri: Hergün Pazartesi - Pazar : 11:30 - 22:00 Salı kapalı (Dienstag Ruhetag)

Service für Buchhaltung und Informationstechnologie

Dipl.-Kfm. Ibrahim Gügen

TUNA güvencesi ile özel hazırlanan Kuşbaşı Dönerin tadına baktınız mı?

Geschäftsführer

ÖPRÜ

Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich WERBEAGENTUR

Le zze ti n d u rağ ı, Ailenizin mek anı...

FINANZEN & IT

Tel.: Fax: Mobil: E-Mail:

+49 2181 820 93 23 +49 2181 820 88 22 +49 179 912 96 06 info@fit-buchhaltung.de www.fit-buchhaltung.de

ANGEBOTENE LEISTUNGEN ::: Buchen laufender Geschäftsvorfälle ::: Betriebswirtschaftliche Auswertung ::: Laufende Lohnabrechnung ::: Lohnsteueranmeldung ::: Mahnvorschlagsliste ::: IT-Dienstleistungen


KÜLTÜR / SANAT

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

15

ÇİNİ SANATI

Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir. ÇİNİNİN TARİHÇESİ M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular’ın 1071’de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekanlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. İlk Türk Çinileri Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır.

İznik Çinisi İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii’nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. 16. yy’da İznik’te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaşhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır. ÇİNİ NASIL YAPILIR? Çini yapımı hazırlanışı: Çini yapmak için ilk önce çini hamuru elde etmek gerekmektedir. Çini çamuru: Kaolin, tebeşir, kilmaya karıştırılarak hazırlanır. Ögütmek için değirmenlere verilir. Motor veya kol kuvveti ile sulu değirmenlerde iyice çalkalanırlar. Mayi, pütürsüz hale gelince ince bakır tel elekten süzülerek alınır. Daha sonra bez elekten geçirilir. Çini çamuru burada koyu boza kıvamında olur. Bu çamurun bir kısmı döküm atölyelerine gönderilerek burada kullanılırlar. Bir kısmı çinici tornasına (çark) göndermek için süspansiyon haldeki çamurun içine kuru alçı, tuğla parçaları atılır veya alçı tencerelerine konarak nemi büyük ölçüde düşürülür. Günümüzde bu işlem „Filter Pres” denilen makina tekniğinden faydalanılmakta ve çini çamuru istenilen nemde çıkarılmaktadır. İşlenecek hale gelen çini çamuru Çark, Kalıp, Pres atölyesine gönderilir. Çark atölyesinde ustalar yılların verdiği alışkanlık ve maharetle çamura istedikleri şekli verirler. Burada her şey ustanın tecrübesinde ve ustalığındadır. Kalıp atölyesine gelen çini çamurları

belirli kalıplar üzerine bastırılarak yayılır. Kalıp uçları dönen kalıba yaklaş-

Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. tırılarak şekil verdirilir. Pres atölyesine gidecek olanlar kurutma tünellerinden geçirilerek veya dışarıda bırakılarak kurutulurlar. Kuruyan çini çamuru kuru öğütücülere gönderilerek burada tekrar öğütülürler. Öğütülen hammadde nemlendirilerek hidrolik preslerde sıkıştırılıp basılarak plaka çini elde edilir. Daha beyaz ve çini yüzeyinin düzgün olması için astar çekilir. Bu işlem püskürtme tabancası veya fırça ile tatbik edilir. Astar çekildikten sonra kurutularak “birinci bisküvi pişirimi” denen fırınlamadan geçirilir. Bu fırınlama 930-950°C’de gerçekleştirilir. Fırından alınan çini ve seramiklerin bozuk ve çatlağı ayrılarak kalan parçaların tozdan arındırılması için temiz sert bir fırça ile fırçalanır ve kurutulur. Temizlenen parçalar üzerinde süsleme yapılacak ise; istenen motif ve kompozisyonlar ince kağıt üzerine çizilerek buralar bir iğne vasıtasıyle delinir. Mamülün üzerine konarak odun kömür tozu sürülür. Kömür tozu ile belirlenen yerler siyah boya ile çizilir. Çizme işlemini yapan fırça, özel olarak merkep kılından yapılır. Renklenecek yerler madeni boyalar ile boyanarak sırlama ünitesine gönderilir. Sırça ile iyice kaplanan çini ve seramikler 950°C’de fırında ısıtılır. Ateşhane kısmında, sıcaklık 1200-1250 °C civarında bulunur. Fırındaki özel rafların üzerine konan çinilerin olup olmadığını anlamak için çeşni deliği denilen özel deliklerden bakılır. Fırından çıkarılan çinilerin bozukları ayrılarak diğerleri ambalajlanır ve satışa sunulur.


8. Sayının ANA SPONSOR‘u

K APAK KO N USU

ASIRLAR ÖNCESİNDEN GELEN VE ÖN YARGILARI YIKAN MEKTUP

Güneş‘den yağan

PARAYI

Çatınızda toplayın!

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel. 02461 - 937 13 60 www.topsolar-nrw.de

SICAK SU

Kalorifer desteği

ELEKTRİK

KALİTELİ

SAĞLAM

YÜKSEK KAPASİTELİ

İslam dünyası, önyargılı Batılıların zannettiklerinin aksine bilime büyük önem vermiş ve katkıda bulunmuştur. Ortaçağ‘da Müslümanlar Tıpta muazzam ilerlemeler kaydettiler. Sadece Bağdat‘ın „İlim Evi“nde bütün İtalya manastırlarının toplamından fazla kâğıt ve belgelerden oluşan kitaplar vardı. Maragha Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyordu. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklamıştı. Emirin biri de, üstü kitap yüklü 30 devesini yanına almadan bir yerden bir yere gitmezmiş. Bu yazımız Stern dergisinin 2000 yılında çıkartmış olduğu özel sayısı, son 1000 yılın kronolojisini içeren eserden Almancadan Türkçeye çeviri yapılarak yorumsuz olarak aktarılmıştır. Mektup Haçlı seferleri devrine ait olup, bir İtalyan tarafından oğluna yazılmıştır. İşte o mektup: „Sevgili Oğlum! Kutsal topraklardaki Munaitira Kalesi‘nde yaşadığım o günü ömrüm boyunca unutmayacağım. Fransız şövalye kale kumandanı, biri Müslüman Arap, biri de yine Fransız olan iki doktoru, hastaları muayene ettirmek için

çağırtmıştı. Bacağında apsesi olan bir şövalyeyi ve ateşli hastalığı olan bir kadını önce Arap‘a gösterdiler. Bu doktor şövalye için, apsenin açılıp, iyileşmesine kadar duracak bir bandaj yapılması, kadına da bir diyet ve çok su içmesi tavsiyesinde bulundu.

ve GARANTİLİ Elektrik üretimi

Dergide ANA Sponsorluk: KÖPRÜ Dergisinde Siz de Ana Sponsor olmak isterseniz: reklam@yenikopru.de

Tercüme eden ve hazırlayan: Selim YILDIRIM


Ne de olsa Kudüs‘ü kılıç ve ateşle Fransız doktor araya girerek; „Bu adam muâyeneden anlamıyor“ dedi kurtararak, yücelerin yücesinin kudve şövalyeye dönüp; „Bir bacakla yaşa- retini ispatlamadık mı!?.. Aziz Pavmayı mı, yoksa iki bacakla ölmeyi mi lus; Bu dünyâdaki ilimlerin aptallık istersin?“ diye sordu. Korkuya kapılan olduğunu bize bildiren Tanrı değil şövalye de „Bir bacakla yaşamayı!“ ce- mi?‘ diye uyararak bizi teslimiyete ve vabını verdi. Bunun üzerine bacağı bir alçak gönüllülüğe dâvet etmiyor mu? kirişe yerleştirilerek, iki balta vuruşu Talebelerine karanlık manastırlarda ile kesildi. Bir insanın bu kadar âciz harfi harfine öğrettikleri kutsal kitabı bir şekilde bağırarak yakındığını haya- bize tercüme eden papazlarımızdır. Bu tımda duymamıştım. Kırılan kemikten yüzden bizde nerede ise kimse okumabeyaz bir sıvı akıyordu ve bacağı kesi- yazmayı bilmez. Kılıç sallamakta usta olan şövalyelerin çok azı benim gibi len şövalye iki saat sonra öldü. Bu doktor kadına dönerek, „Bu ka- mürekkepte tüy oynatabilirler. Oysa çölün evlatları ne kadar da rının beyninde kendisine âşık olan bir cin var. Saçlarını kesin!“ dedi. Kadının başka! „İlim isteyen ALLÂH‘a yalateşi daha da yükselince, kafa tası gö- varsın“ diye yazıyor kutsal kitapları rünürcesine başına „HAÇ“ şeklinde KUR‘ÂN‘da. Ve işte ilimlerini ve gübir yara açtı ve bu yaraya çiğ tuz süre- zel sanatlarını bu deryâ ile sulamışrek ovaladı. Zavallı kadın da aynı saat lar. Bütün bu ilimlerini Rumlardan ve içinde öldü. Bu manzara karşısında onların yazdıklarından tercüme ededehşete kapılan Arap doktor, Haçlıla- rek almış oldukları söylenmektedir. Görülüyor ki, bizim rın bu ilkel metotlarını izlerini kaybettiğimiz emirine haber vermek için, kaçarcasına Haçlı seferlerine Aristo‘nun yazılarını antik devrin dikaleden çıktı. katılan bir İtalyan‘ın ve ğer hazinelerini, bu O günden sonra, izlenimleri ve görinançsızlar sadece iyi bir Hıristiyan olaanlamakla kalmayıp, rak kendime sorma- düklerini yansıttığı bütün inançların anaya başladım; „Bizim mektup, tarihte sı olan felsefeyi, geoBatı tıbbımız bir işe yarar mı? Gerçek- Müslümanların tıpta metriyi, matematiği, ve müziği ten Tanrının hükmü ve diğer bilimler- astronomiyi en güzel şekli ile gelişmü, yoksa şarlatande ne kadar ileride tirmişler. lık mı? Şâyet öyle ise, Sadece Bağdat‘ın en iyi tıp metodları, olduğunu, Batılıların ‚İlim Evi‘nde bütün dünyânın bir tepsi da aksine ne kadar ge- İtalya manastırlarıgibi düz olması adına, neden Tanrının ride olduklarını orta- nın toplamında olduğu kadar kâğıt ve seçtiği bizlerde değil ya koyuyor belgelerden oluşan de, bu inançsızlarda? kitaplar var. Maragha Bizim doktorlarımız Müslümanların dedikleri gibi, gerçek- Rasathânesi‘nde 400 bin yazı bulunuyor. Kahire‘deki Halîfe Aziz 1 milyon ten canavar ve hilekâr mı?“ Venedikli baharat ve kumaş tüccar- 600 bin kitaba sâhip olduğunu açıklalarının yıllardır anlattıklarına göre, mış. Emirin biri de, üstü kitap yüklü kutsal toprakların kurtarıcısı bizler, 30 devesini yanına almadan bir yerden leş böceklerinin kapladığı etler yara- bir yere gitmezmiş. Onlarda en azınlarımız üzerine bastırılarak muâyene dan her orta dereceli âile okuma-yazedilip, pis samanlar üzerinde yatarak mayı ve yabancı rakamlarla hesap yapkronik hastalıklarımızdan kurtuluş mayı öğrenmişler. Hatta bizde ancak ümidi beklerken, Müslümanlar has- tarlada iş yapmaya yarayan orta yaşlı talarına muhteşem saraylarda banyo çocuklar bile seccadelerinde oturarak, ve su muâyeneleri uygulayarak bak- sûreleri okuyup, tahtalarına yazılar maktalar. Papazlarımız, „Onların çizmektedirler. Büyük câmilerin sütunları altında samuâyeneleri ve özellikle cerrahlık ‚ŞEYTAN İŞİ‘dir. Sizler Tanrının mu- kallı profesörler oturmakta ve isteyen cizelerine güvenin!“ diyerek bizleri ya- herkese ders vermekteler. Hattâ kadın tıştırmakta, duâ etme, el ile dokunma profesörler bile varmış... Tıpta ve özelve „Şeytan çıkartma“ gibi metotlar uy- likle bizde çok az değer verilen cerrâhî meselelerde Müslümanlar muazzam gulamaktalar. ilerlemeler kaydetmişler. Tıbbın baba-

K APAK KONUSU

K APAK KO N USU


18

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

sı sayılan Hipokrat‘ın adını hecelemeyi bile bilmeyen ve Avicenna‘nın (İbn-i Sînâ), Rhases‘in (er-Râzî), Hanâin‘in göz hastalıkları ilmini duymamış olan şövalye beylerimiz, gizlice düşmanların doktorlarını çağırtarak, kendilerini onlara muâyene ettirmektedirler. Halbuki Papaz Bernhard Clairvaux böyle yapanların en büyük cehennem cezalarına çarptırılacaklarını ve ruhlarının affedilmeyeceğini söylemişti.

K APAK KO N USU (İtalyan) şövalyelerin kumandanı Âsil Hügo bütün bunları bizzat kendi gözleri ile görmüş; „Onların doktorları bizim metotlarımızla dalga geçiyorlar. Peygamberleri alkolü yasakladığı halde, sargılarını sıcak şarap içine batırarak yarayı sarıyorlar. Böylece yaranın 5-6 günde iltihaplanmadan kapanarak iyileşmesini sağlıyorlar“ diyordu... Müslümanlar; „İncilerle çalışan, onların parlaklığını zedelememeye dikkat

Müslüman doktorların bir hastaya uyguladıkları „omurilik tedavisi Fakat paslı zırhların içindeki pireler etlerimizi kan akıncaya kadar kemirdiğinde, veyahut ishal olup o pis sıvı demir parçalarının aralarından akmaya başladığında, inançta en kuvvetli olanlarımız bile zaafa düşmektedirler. Elbette Kudüs bakımhanelerinde Tanrı adına iyi iş yapan Johanniter (Rodos Şövalyeleri) târikâtına ait ruhbanlarımız var. Yaralı bir şövalye onlara geldiğinde, kulaklarından kan fışkırsa bile önce istavroz (günah çıkartmaları) gerekiyor. Ve ancak ondan sonra kendisine yardım ediliyor. Veyahut da ruhunu teslim ettiriyorlar. Böylece hiç olmazsa Hıristiyanlığa lâyık bir şekilde ölüyorlarmış! Fakat, biz şövalyeler o tozlu gecelerde, diken gibi rahatsız karargâhlarımızda kıvranırken, serin kalelerde yumuşacık yataklarda, lüks banyolarda ve etraflarında harem kadınları bulunduğu hâlde yaşayan o ALLÂH âşıklarına bazen gıpta etmiyor değiliz. Keşke onların 30-40 deve üzerinde cepheden cepheye taşıdıkları o tertemiz bakımhânelerinden birisinde olabilse idim!.. Nasıl oluyor ki bizler bacağımızdaki bir çizikten dolayı sinekler gibi devrilip ölürken, Müslümanlar bu kadar sakatı yürür hâle, o kadar körü görür hâle getirebiliyorlar ve birçok ölü zannedilenlere hayat verebiliyorlar!? Bolonyalı

etmelidir“ diyor. Bu yüzden insan vücudu konusunda çok titizler. Halbuki savaşçıları ne de acımasız ve amansızdırlar. Âsil Hügo, Allah‘ın doktorlarının yaptıkları o inanılmaz ameliyatları görmüş ve anlatmaktadır; Ameliyata başlamadan ve bir bacak, kol kesmeden, kafayı yarmadan veyahut iltihapları vücuttan ayırmadan önce, haşhaş ve benzeri bitkilerin sıvılarına batırılmış bir süngeri hastanın burnuna tutarlarmış. İkinci bir doktor da, bütün ameliyat boyunca hastanın nabzını kontrol eder, bayıldığı zaman gereken ameliyat yapılırmış. Hem de sinirler ve damarlar kan çeşmesine dönmeyecek şekilde dikkatlice. Yine de kanama olacak olursa, gereken pansuman yapılıp, kedi bağırsağı ile titizce dikilirmiş. Gönül isterdi ki bizimkiler de Müslümanların bu bilgilerini kopyalasınlar. Fakat kiliseli babalarımız; „İnhonestum magistrum in medicina manu operi“ diyorlar. Yani „Eller ile veyahut âletlerle çalışmak bir doktorun şanına yakışmazmış“. Oysa Mısır‘da teknik tıp âletler ile kadınların doğumlarına yardım edenler bile varmış. Oğlum, bu işin böyle olması doğru mudur!?. Tıbbı Tanrı ile alay olarak görüyorsan, onların uzun zamandır uyuşturucularla yaptıkları deneylere ne dersin? Bazı kokuları bizler de kul-

lanırız. Yoksa kiliselerimiz soğuk ve boş kalırlardı. Ya şu Afrika‘daki muhteşem „Coffee“ ya da „Kahve“ hakkında ne demeli? Onun kavrulmuş taneleri kalp için yazılmakta, altın ve gümüş renkli haplar, İbn-i Sinâ tarafından kullanılmak için verilmektedir. Bazı uyuşturucuların Ambra, Cinnamon, Safran, Sandelholz, Kampfer, Tamarinde, Haşhaş ve Muskat gibi hoş isimleri var. Fakat bizde çok az tanınmaktadırlar. Onların „İbn-i Sinâ“ dedikleri BÜYÜK AVİCENNA, „KÂNUN“ adlı kitabında 760 çeşit uyuşturucu saymaktadır. Galen‘in de kullandığı bu zehirli maddeler limon, portakal ve incir kökleri ile karıştırılarak inceltilmekte ve böylece içilebilir hâle getirilmektedir. Belki bizim ülkemizdeki doktorlar bunları doğrulayabilirler, fakat öyle bir şey duydum ki, adeta sihir gibi; merkeplerin ve atların eyerlerinden kazıdıkları „küf mantarı“ndan (Schimmelpilz) ‚PENİCİLLUM‘ (Penisilin) ve „ASPERGİLLUS“ adında merhemler yapıyorlarmış. Tehlikeli iltihaplanmaların, fakirlerin bile ekmeğini bozan küf mantarları ile iyileştiğini düşünmenin büyü olacağına inanmıyorum. Müslümanlar biz Hıristiyanları aldatmak için 1001 Gece Masalları mı anlatıyorlar, yoksa onlara körü körüne güvenilebilir mi? Merak edip doktor ve şâir olan bir Şamlı ile dost oldum. Bana doktorasını Şam‘daki „NURİ HASTAHÂNESİ“nde yaptığını söyledi ve Müslümanların incisi olan hastahâneden bahsetti. Bu, temiz salonları, lüks banyoları ve hoş bahçeleri olan sarayın, Sultan Nureddin Zengî

Avrupalıların „Avicenna“ dedikleri İbn-i Sina


K APAK KO N USU tarafından, Hıristiyan bir Fransız asıllı kralın serbest bırakılması karşılığında verilen fidyelerden yaptırdığını söylemeyi de unutmadı. Mısırlı Kumandan El-Mansur da safra kesesinden rahatsızlandığında bu hastahânenin ilaçları ile tedavi edilmiş. Bunun üzerine; „Sultan olursam Kahire‘de bu hastahânelerin en büyüğünü ve modernini yaptıracağım“ diye yemin etmiş. Ve sözünde de durmuş. 1 milyon dirhem masrafa yaptırılan Mansur Hastahânesi‘nin inşası bittiğinde Sultan El-Mansur; „Bunu benim gibilere ve daha alttakilere, hükmedenlere ve hizmet edenlere, askerlere ve emirlere, büyüklere ve küçüklere, hürlere ve kölelere, erkeklere ve kadınlara bağışladım“ demiş. Müslüman dostum bana ayrıca şunları da söyledi; „Sadece halife ve sultanlar değil, zengin tüccarlar ve ünlü doktorlar da Hârun Reşid zamanından beri hastahâneler yaptırarak bağışlarda bulunuyorlar. Bunların içini de en güzel şekilde donatıp yataklar, banyolar, kütüphaneler, hasta odaları, ameliyathaneler ve toplantı salonları yaptırırlar. Bu hastahanelerde zengin-fakir herkes bedava muayene görürler. Yatmak, bakım, ilaçlar ve refâkat edilmesi de bedâva olup, hatta hastalığı iyileşip taburcu edilenlere yeni elbiseler alması ve rahatça iyileşmesi için bir miktar da para verilir. Şayet Bağdat, Kâhire, Şam gibi Müslüman şehirlerinde hastahâne arayacak olursan, burnunu takip etmen yeterlidir“ diyordu. Çünkü sadece bakım değil, aynı zamanda mutfağı da bir „Bey sofrası“ gibi mükemmeldir. Öyle ki; bir gün zengin bir İranlı Şam‘da gezerken bu kokuları alınca inleyerek Nûri-Hastahânesi‘nin başhekimine gitmiş. Muayenede bir şeyi olmadığı anlaşılmış. Fakat doktorun, ihtiyaten bir süre hastahanede tutularak börekler, kuzu eti, bademli tavuk, ballı çörek ve şerbetle bakılması talimatını vermesi onu çok sevindirmiş. 3 gün hastahanede kaldıktan sonra dok-

tor kendisine göz kırpıp; „3 günlük misafirperverlik kafidir. Sağlıcakla gidesin!“ diyerek göndermiş. Bütün bunları görmek için doktor ve şair dostumla Şam‘a gitmeyi çok isterdim. Fakat tam o sırada vatana dönmem için emir geldi ve gemilerimizle yola koyulduk. Sevgili oğlum!.. Bu üç senelik OrtaDoğu seyahatimden sonra size geri dönüyorum. Annene selâmlarımı bildir... „Not: Arap dostum vedalaşırken bana kütüphanesinden İbn-ül Cessar adındaki meslektaşına ait bir kitap hediye etti. Yazı Latince idi. Fakat böyle

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

19

bir eserin iyi bir Hıristiyan‘a yakışıpyakışmadığını bilemiyordum. Kitabın adı bile beni şüphelendirdi. Adam bizimle alay mı etmek istiyordu yoksa? Fakat deniz tutulmasına yakalanınca bu eseri açtım. Bütün denizcilerin yanında bulundurması gereken bu kitabın adı „Yoksullar İçin Seyahat Kitabı“ idi... Bu, bütün seyahat hastalıkları hakkında tavsiyelerle dolu bir el kitabı idi...“ Yaşlı Baban RİNALDO Dİ LUCCA (Kaynak; STERN-MİLLENİUM 1000-1999 / 50, 52 ve 53. sayfalar)

Yerel sesiniz, Yerel gücünüz


20

Köprü 8

SAĞ LI K

Nisan, Mayıs, Haziran

BEYİN TÜMÖRÜ BEYİN TÜMÖRÜ: Beyin tümörleri genellikle birincil ya da ikincil olarak sınıflandırılırlar ve bunlar (genellikle) vücudun herhangi bir yerinde başlayıp beyne metastaz yapanlar ve beyinde oluşanlardır. Beyin tümörleri kafatası içerisinde büyüyerek beyin üzerine baskı yaparlar. Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncının artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör düzensiz bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkânı olmayan kafatası içerisinde beyin üzerine baskı yapmaya başlar. Tümör kötü huylu olduğu taktirde vücutta başka türlü hastalıklara da yol açabilir. Tümör ameliyat ile alınabileceği gibi, iyi huylu olduğu takdirde ışınla tedavi olunabilir. Beyin tümörü çeşitleri: İyi huylu tümörler: Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Bazen iyi huylu tümörlerin hepsi çıkartılamadığı takdirde bölgesel

ışın tedavisi uygulanabilir. Kötü huylu tümörler: Çok hızlı ürerler. Çamur kıvamındadırlar. Bu nedenle ameliyatla tamamen alınamazlar. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Vücudumuzdaki organlara yayılabilirler. Kötü huylu tümörleri de sınıflara ayırmak mümkündür. Belirtileri: 1. Baş ağrısı, 2. Epilepsi benzeri bayılmalar, 3. Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler, 4. Şiddetli kusmalar, 5. İlerlemiş dönemlerde (Beyinde yerleştiği yere göre) vücudun bazı bölgelerinde felç belirtileri, 6. Kişilik bozuklukları, bazı yetenekler de (hesap yapma yazı yazma gibi) bozulmalar, 7. Baş dönmesi, Teşhis: Beyin-Tomografisi (CT) ya da Beyin MR-Tomografisi (MRT) Tedavisi: Beyin tümörlerinin tedavisi cerrahidir. İster iyi huylu, ister kötü huylu olsun, tüm tümörler cerrahi olarak te-

davi edilirler. Ancak bazı durumlarda cerrahi tedavi uygulamak mümkün olmayabilir. Şayet tümör beynin çok hassas olan bazı hayati bölgelerine yerleşmişse bu bölgelere dokunmak hayati tehlike meydana getireceğinden dolayı tümör yerinde bırakılabilir. Bu durumda sadece ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulaması yapılabilir. Vücudun diğer bölümlerinde oluşan daha sonra beyine sıçrayan tümörlere, metastaz denilmektedir. Özellikle akciğer kanseri beyine yayılabilir ve kötü huylu tümörlerden dir. Cerrahi müdahale yapılsa bile sonuçlar hiç iyi değildir. Hatta bazı vakalarda birkaç tane odak halinde yayılma varsa cerrahi tedavi bile uygulanmaya bilir. Hasta kemoterapi ve ışın tedavisine alınır. Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hayat dileğiyle...

Uzak Doğu‘dan gelen şifa kaynağı ZENCEFİL Genel olarak Zencefil; tropikal iklim karakterindeki coğrafi alanlarda yaşayan ve yetişen yumru köklü sarımtırak bir bitkidir. Düğümler şeklinde yetişen kökleri genelde toprağın 15-25 cm altındadır. Zencefil özellikle asya, çin, hindistan ve arabistanda çokca tüketilen ve her çeşit „bitkisel“ şifa uygulamalarında kullanılan bir bitki çeşididir. Özellikle çin ve hindistan dolaylarında zencefil 2000 yıldır bilinir ve çok aktif olarak kullanılır. Örneğin çinde „zencefil bitkisi“; hazımsızlıklarda ve çeşitli mide hastalıklarında, diare(su kaybı ishal)‘de ve mide bulantılarının teda-

vilerinde kullanılırken, Hindistanda Zencefil bitkisi; genellikle eklem iltihaplanmalarında, colic tedavilerinde (bu bağırsaklarda meydana gelen gaz spazmlarıdır ve oldukça ağrılıdır özellikle çocuklarda sık görülür) ve hayati göstergelerin düzeltilmesinde kullanılır. Aslına bakarsanız zencefil bitkisi bütün bir dünyada aranılan ve sevilen bir çeşit baharattır. Bu bitkinin bu haklı şöhreti özellikle soğuk algınlıklarına birebir olmasından kaynaklanmaktadır. Zencefil bitkisinin soğuk algınlıklarına çok iyi geldiği bütün bir dünyada bilinen bir gerçektir.

Son Olarak; zencefil asya‘da en azından 4,400 yıldır kullanılan iyi bir baharat ve iyi bir destekleyici şifalı bitki türüdür. Tropikal iklimlerin bereketli topraklarından bütün bir dünyaya armağandır zencefil.


SAĞ LI K

AACHE

Fahrschule

ASLAN Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241 / 951 805 22 Fax: 0241 / 951 805 23 Mobil : 0177 / 50 55 444

N´da

A

MOTOR

B

ARABA

BE

mork

Araba + Rö

Büro Saatleri: Pazartesi - Perşembe: 12:00 - 19:00 Cuma: 12:00 - 17:00 Cumartesi: 10:00 - 13:00

E-Mail: AslanFahrschule@hotmail.com

21

romatizmal özelliklerindendir. Kanser ve Zencefil Zencefil bitkisi son zamanlarda kanserle savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılmaktadır. Dünyada azımsanmayacak sayıdaki bilim adamı zencefilin „kanserle ve buna benzer tehlikeli hastalıklarla“ savaşta „destekleyici tedavi olarak“ kullanılabileceğini kabul etmektedir. Zencefilin Vücuda Alınma Yöntemleri 1- Zencefil çaylarla birlikte alınabilir özellikle yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir. 2Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir. 3- Ayrıca çay, bal, zencefil karışımı da oldukça etkili bir tiryaktır. 4- Bunlardan farklı olarak zencefil „toz olarak“ 1 gramlık dozlarla doğrudan alınabilir(özellikle hamilelerde) 5- Zencefilin diğer bir alınma yöntemi de zencefilli yemek, pasta ve tatlılarla olmaktadır. NOT: Zencefilin yaş ve taze olarak alınması tavsiye edilen bir yöntemdir. Dozaj ve Yaşlara Göre Kullanım Miktarı Ne olmalıdır? !!!!Önemli NOT!!!! Zencefil her nekadar mucizevi bir bitki de olsa 2 yaşın altındaki çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Buna çok dikkat edilmelidir.

S Ü R OTE: Ü B E G N A R H NEUJA C ANGEBOTSPREISE der Klasse B (AUTO): Ü 30 ,Grundgebühr ğitim ayarlı E iz Bilgis im araçları ts e r c Ü • meni eğit rn yeni direksiyon eğit kanı • Mode im an Ehliyet e konuş • Türkç ısa süre içinde k e, • Tatild

75,- 1

Fahrstunden

25,- 29 ,-

Sonderfahrten

31,- 36 ,-

Prüfungsfahrt

100,- 119 ,-

Theorieprüfung

30,- 30 ,-

WERBEAGENTUR

YENİ

ları vardır zencefilin. Örnek Olaylarla Kullanım Alanları 1- Yolculuk sırasında bir çoğumuzu taşıtlar tutar ve aslında çok da hoş geçebilecek bir yolculuk bizim için tam bir kabusa dönüşür. İşte bunu zencefil sayesinde engelleyebiliriz. Şöyle ki, Yolculuğa çıkmadan 30 dakika önce ağza alınan 1 gr. zencefil araç tutmasını engeller. 2- Ameliyattan kalkan hastalara verilen ilaçlar narkoz etkisini hafifletir, fakat bu ilaçların yan etkileri mevcuttur. Oysa zencefil bu ilaçlardan daha etkili bir bulantı bastırıcıdır. Ameliyat sonrası ayılmalarda 0,5gr. - 2gr. arası zencefil+100 ml. sıcak su ile hazırlanan infüzyon oldukça faydalı sonuçlar verir. 3. Hamilelikte alınan günlük 1 gr. toz zencefil hamileliğin mide üzerindeki etkilerini büyük oranda iyileştirir ve hatta yok edebilir de. 4. Zencefilin soğuk algınlıklarında kullanıldığını daha önce söylemiştik. Bir fincan çay içerisine bir miktar bal karıştırılıp ardından bu karışımımız içerisine iki dilim taze zencefil kor ve az bir miktar beklendikten sonra bu karışımı içersek soğuk algınlığımız kısa sürede atlatılır. 5. Yemeklerde ve tatlılarda kullanılan zencefil zamanla romatizmal hastalıklara çok iyi gelmektedir. Zencefil bitkisine son yıllardaki talep patlamasının sebeplerinden birisi de bu anti-

Köprü 8

ÖPRÜ

Etken Maddeleri nelerdir? Bu bitkinin etkili oluşunun en önemli nedelerinden birisi uçucu yağlarının olması ve yapısındaki fenol bileşikleridir (shogaols ve gingerols). Ayrıca içerdiği nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminleri de bu bitkiyi önemli yapmaktadır. Kullanıldığı yerlerden bazıları. İştah açıcıdır, Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar, Mideyi düzenler, Mide bulantılarını giderir, Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir, Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar (colic), Solunum yollarını açar, kanın yapısını daha akışkan hale getirir (ki bu kalbin daha rahat çalışması demektir) Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir. Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır (oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur) Kalp ritminin düzene girmesini sağlar, özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır. Baş ağrılarını giderici özelliği vardır, Uykuyu rahatlatır, Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür, Bu ve buna benzer daha bir çok fayda-

Nisan, Mayıs, Haziran

K U R S U


22

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İL İL TÜR K İYE

Türkiye’nin en kalabalık 5. ili

[01]

ADANA

ADANA‘nın tarihi İlkçağda Adana, Anadolu‘yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus‘a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı‘nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy‘da Hitit Federasyonu‘na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova‘da kurulan Kue Krallığı‘na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy‘da Pers, M.Ö. 333‘te Büyük İskender’in egemenliğine girdi. İskender’in ölümünden (MÖ. 323) sonra da Selefkiler‘e bağlandı. M.Ö. 66‘da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen Adana, 704‘de Halife

Bizanslılar, Abbasiler‘in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan‘ın Malazgirt Zaferi‘ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular‘ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova‘ya Doğu‘dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana‘da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy‘ın ilk yarısında Memluklular‘ın eline geçen Çukurova‘ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352‘de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüreğiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana‘ydı. Ramazanoğulları‘nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim‘in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına

Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy‘da Adana Çukurova‘nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy‘da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır‘daki Tolunoğulları‘nın eline geçti.

katılan Adana‘yı 1608‘e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672‘de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy‘ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti‘ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu‘nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840)

Osmanlılar‘a geri verildi.1867‘deki idari düzenlemede vilayet oldu. 1886‘da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler‘in 1909‘daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye‘ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasın-

da 24 aralık 1918‘de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana‘yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921‘de imzalanan Ankara İtilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922‘de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana‘nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır. ADANA’nın yöresel yemekleri Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bamya dolması, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, çingene kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı


İL İL TÜR K İYE

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

23

Ağaca Bey isimli bir Türkmen ağası tarafından yaptırılmıştır. Tipik bir Selçuk mimari karakterini aksettiren kapısının, taş oyma motiflerinin ve cami ADANA’nın tarihi ve turistik yerleri içindeki minberinin büyük sanat deAdana ili tarihi ve tabii güzelliklerle ğeri vardır. Minaresinin süsleri dikkat doludur. çekecek güzelliktedir. ADANA’da bulunan kaleler Eski (Yağ) Cami ve Medresesi: AdaAdana’da çok sayıda tarihi kale varna merkezinde ve çarşı içindedir. dır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40“Yağ Camii” ismi ile de anılır. Rama50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur zanoğulları devrinde yaptırılmış olan olanları şunlardır: bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, Adana Kalesi: Abbasi Sultanı Halife caminin yanına bir de medrese ilave Harun Reşid tarafından, eskiden kalan ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptıyapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinrılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden ci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatıMısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa na 1501’de başlanmıştır. Bu cami yatarafından yıktırıldığı için bugün tepılmadan önce aynı yerde kilise vardı. mellerinin bir bölümü kalmıştır. Ulu Cami ve Medresesi: RamazanoEvliya Çelebi seyahatnamesinde; ğulları tarafından yapılan en büyük ve “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. meşhur bir camidir. Hala dimdik ayakYedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk tadır. Osmanlı devirde yapılan kaledevrinde tanin bir duvarı nehire Adana, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı güney orta dayanmış olup, diğer Anadolu’da bulunan 2.085.225 nüfusuyla Türkiye’deki mirat görmüşüç kenarı hendeklerle en kalabalık beşinci ildir. İin idarî merkezi, sakinlerinin tür. İnşaatına 1513’de başçevrilidir ve 7 burcu %76’sına ev sahipliği yapan Adana şehridir. İl, coğrafi lanmış ve inşavardır. ve ekonomik olarak Mersin, Osmaniye ve Hatay ile at 1541’de Piri (Kestanbol) Ayas Mehmed Paşa beraber Çukurova’nın bir parçasıdır. Kalesi: tarafından biCeyhan’ın 30 km tirilmiştir. SelCAMİLER uzağındadır. Yumurtalık ismiyle anıçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisilır. Kale ortaçağda yapılmıştır. Kanuni Hasan Ağa (Kethuda) Camii: Eski nin özelliklerini taşır. Sultan Süleyman Han 1536’da tamir caminin hemen arkasındadır. Planı, Diğer camiler: Evliya Çelebi, ettirmiş ve “Sahil Kulesi” ismi verilen Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Seyahatnamesi’nde, Adana’da irili bir kule ilave ettirmiştir. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zaufaklı 70 cami ve mescidin bulunduYılanlı Kale: Ceyhan’a 6 km manında Ramazanoğlu Halil Beyin ğunu yazmaktadır. Kemeraltı Camii uzaklıktadır. Halk arasında ismi kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ve Tahtalı Camii, Kadirli Hamidiye (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Or- ile azadlı köle Atike tarafından yap- Camii, Bahçe Agimbey Camii bunlartaçağda Haçlı seferleri esnasında ku- tırılmıştır (1501-1703). Klasik devir dandır. rulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene sütepe üzerindedir. TÜRBELER: ren camiin güney duvarında, 1671’de Anavarza Kalesi: Kozan’ın 22 km Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin Adana’da yer alan türbelerden bazıkuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda imzası vardır. ları şunlardır: Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 Akça Mescid: Adana il merkezinin senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Ramazanoğlu Türbesi: Ulu Caminin Sonra Ramazanoğulları’nın eline geç- en eski binası ve Adana’da bulunan bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed miştir. On dördüncü asırda kullanıl- en eski Türk eseridir. 1409 senesinde Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir.

maz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır. Toprak Kale: Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır. Kozan Kalesi: Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır. Cem Kalesi: Ortaçağdan kalmadır. Cem kale ismi sonradan verilmiştir. Roma çağı kalıntıları vardır. Kadirli yakınındadır.


24

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır. Şehid Duran Mezarı: Adana’nın kurtuluşunda Fransızlar’a karşı ilk verilen şehidin bulunduğu mezardır. Sed boyundadır. Ağcabey Kümbeti: Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. HANLAR VE ÇARŞILAR Gön Hanı: 1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir. Tuz Hanı: Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır. Havraniye (Misis) Kervansarayı: Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır. Kurt Kulağı Kervansarayı: Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Soluhan Kervansarayı: Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır. HAMAMLAR Çarşı Hamamı: Adana hamamlarının en eski ve en büyüğüdür. 1529’da Ramazanoğullarından Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tamir gören hamam, 1945’de restore edilmiştir. Irmak (Yalı) Hamamı: Eski Roma

hamamı üzerine Ramazanoğullarından Halil Bey, 1494’te yaptırmıştır. Seyhan Nehri kıyısında olup, suyunu buradan alır. Mestan Hamamı: 1682’de Ramazanoğullarından Mestanzade Hacı Mahmud Ağa tarafından Mestanzade Camii’nin bir vakfı olarak yaptırılmıştır. Yeni Hamam: 1720’de Musahalıoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Diğer hamamlara benzemektedir. Diğer tarihi ve turistik yerlerden bazıları da şunlardır: Taş Köprü: Seyhan Nehri üzerindeki şehrin iki yakasını birleştiren taş köprü, Romalılardan kalmadır. 3.10 m yüksekliğinde 13 m genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmıştır. On yedinci asırda esaslı bir tamir görmüştür. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana valisine taşköprünün tamiri için ferman göndermiştir. 1847’de ise, Sultan Abdülmecid Han tamir ettirdi. Günümüzde yirmi bir gözden sadece on dördü kalmıştır. Adana’nın sembolü olan kule, 1882’de Adana valisi Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma şeklinde olup, 32 m yüksekliğindedir. Şehrin merkezinde olan kule, şehrin Fransız işgalinden kurtulmasında, genç kızların işlediği Türk bayrağının asılması ile bayrağa gönderlik etti. Adana Bölge Müzesi: Kuruköprü semtindeki Rum kilisesinde, bir düzenleme neticesinde açılmıştır. Müzede 69 sikke, 2950 arkeolojik değeri olan eser, beş bin etnografik değeri olan eser, 3500 mühür, Osmanlı devrine ait 346 mahkeme kararı bulunmaktadır.

Misis Mozaik Müzesi: Adana’ya 20 km uzaklıkta ve Seyhan Irmağı kenarındadır. Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eser vardır. Ayrıca dördüncü asırdan kalma bir kiliseden çıkarılan mozaikler burada saklanmaktadır. Gastabala (Hieropolis): Osmaniye’nin 12 km kuzeyindedir. Hitit ve Asurlulardan kalma tarihi bir şehirdir. Şar (Comana): Tufanbeyli’nin 20 km kuzeyindedir. Hitit, Roma ve Bizans devrinde önemli bir yerleşme merkezi idi. Hitit anıtı ile meşhurdur. KAPLICALARI Adana il sınırları içinde yedi kaplıca vardır. Bu kaplıcalar değişik hastalıklara iyi gelmektedir. Haruniye kükürtlü kaplıcaları cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelir. Kurttepe, Alihocalı, Misis ve Kodes içmeleri mide ve barsak hastalıklarına faydalıdır. Osmaniye yakınlarındaki Gebeli içmesinin suyu idrar söktürücü olarak bilinir. Tahtalıköy Kükürtlü Kaynağı cilt hastalıklarına ve isiliğe iyi gelir. MESİRE YERLERİ Adana’nın zengin doğal güzellikleri vardır. Seyhan Barajı ve Sarıçam Koruluğu özellikle şehir merkezinin dinlenme yeridir. Kapız, il merkezinden 35 km uzaklıkta eşsiz güzellikleri ile tanınan bir yerdir. Çakıt Suyu, çam ormanları ve dağ dorukları Kapız’a ayrı bir güzellik verir. Aslantaş piknik yeri ve Karatepe milli parkı, Adana merkezine 122 km’dir. Burada bulunan açık


Nisan, Mayıs, Haziran

YAYLALAR Adananın yazı sıcak ve bunaltıcı olur. Halkın bir kısmı yaz aylarında yaylalara çıkarlar. Yaylalar yemyeşil ve serindir. Başlıca yaylaları Pozantı, Nemrun, Zorkun, Horzum ve Börücek’tir. Nemrun Yaylası çok güzel manzaralıdır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Adana için şunları yazar: Ramazanoğulları Camii, dört büyük

WERBEAGENTUR

nümüze kadar gelmiştir. Kadirli: Tarihi bir şehirdir. Kiliseden camiye çevrilen Ala Cami, ortaçağ yapısı Cem Kalesi ile Roma çağına ait kaya kabartmaları en meşhurlarıdır. Sirkeli Kabartması: Adana-Ceyhan karayolunun 45’inci kilometresindedir. Hitit krallarından Muvattalish’in kayalar üzerine işlenen dev bir tasviridir. M.Ö. 1200 senesinde yapılmıştır.

sütun üzerine oturan yüksek kubbeli olarak yapılmıştı. Kubbenin tepesindeki alemin parlaklığından gözler kamaşır. Caminin içi, dışı tamamen çinidir. Mihrap ve minberini tarif etmek güçtür. İçerisinde çok değerli avize ve kandiller vardır. Müezzin mahfeli, ince sütunlar üzerinde oturtulmuş bir köşk gibidir. Avlusu küçük, renkli taşlarla döşenmiştir. Avlunun çevresinde yirmi üç sütuna oturan yirmi kubbeli ve halılarla döşeli bir sofa bulunmaktadır. Caminin sol yönünde, kurşun örtülü bir kubbe içinde Ramazanoğlu gömülüdür. Evliya Çelebi, Adana’da ayrıca küçüklü-büyüklü 70 cami ve mescidin bulunduğunu söyler. Onun ifadesine göre Adana’da 8700 ev ve konak vardır (Yaklaşık olarak 40-45 bin nüfus). O devir için Adana, Anadolu’nun en büyük şehirleri arasında sayılır. Osmanlı Devletinin eyalet merkezlerinden biridir. Evliya Çelebi şöyle devam etmektedir: “Bilginleri çoktur. Halkı ehl-i sünnettir. Bir dar’ül kurra, üç dar’ül-hadis, kırk çocuk mektebi vardır. İki hamamı olup, biri yalı tarafında Paşa Hamamı, diğeri çarşı içerisinde Eski Hamamdır. On yedi han vardır. Çarşı içerisindeki Ramazanoğlu Hanı, yüz yirmi odalıdır. Etrafındaki üç yüz altmış dükkan dahi Ramazanoğlu yapısıdır. Ayrıca şehir içerisinde yüz otuz dükkan ve kale gibi büyük bir bedesteni vardır. Bunlar da Ramazanoğulları devrine aittir. Şehir, nehirden yüksek olduğundan dolaplar vasıtası ile alınan sular, şehre taksim edilir.

ÖPRÜ

hava Hitit Müzesi, çevrenin tabii güzelliğini tarih ile birleştirmektedir. Anavarza: Ceyhan civarında eski çağların önemli bir şehridir. M.Ö. 6. asırda kurulmuştur. Asur, Roma, Bizans, Müslüman-Arap ve Türk devirlerine ait eserlerce zengindir. Kale, su kemerleri, anfi tiyatro, mozaikleri ve stadyum kalıntıları meşhurdur. Arkadius devrinde Kilikya’nın Tarsus’tan sonra ikinci büyük şehri idi. M.S. 526’da çok şiddetli zelzele ile yıkıldı. Justinaus, şehri yeniden yaptırdı. Halife Harun Reşid devrinde şehir Müslümanların eline geçti. Sonra Ramazanoğullarına ve 1516’da Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devletine katıldı. Karatepe: Adana’nın 120 km kuzey doğusundadır. Hitit kralı Asitavandes tarafından M.Ö. 4. asırda kurulmuştur. Kale, kral evleri, heykel ve yazıları gü-

25

Köprü 8


26

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

ÇOCUK KULÜBÜ

0157/724 576 11 E-Mail:moda@istanbul-moda.de

DAMEN -BEKLEIDUNG -SCHUHE -ACCESSOIRES -TASCHEN TESETTÜR GIYIM

GENERAL MOTORS Iki erden birisi, geçen kamyona selam durunca öbürü sordu : - Neden selam verdin? -Görmedin mi? Kamyonun üzerinde General Motors yazıyordu... İNSAN KILÇIĞI Yeni erler eğitim görüyordu. Ders veren üsteğmen, karadenizli bir ere insan iskeletini göstererek ne olduğunu sordu. Er gayet bilmiş bir eda ile: - İnsan kılçığıdır komutanım, dedi...

PAŞA İLE GENEREAL Astsubay, acemi erlere ilk dersini verirken sordu : - Paşayla general arasında ne fark vardır? Memo ayağa kalkıp cevap verdi : - Paşa yaşlıdır, şişmandır, babadır, izin çoktir. General gençtir, zayiftir, serttir, nöbet çoktir!..

VATAN TOPRAĞI Karavana saatinde askerlerden bazıları, yemeklerin içinden taş ve kum çıktığı için şikayette bulunurlar. Komutan kızar ve: - Kesin lan! buraya ziyafet için değil, vatanı korumak için geldiniz. Bunun üzerine askarlerin arasından bir ses yükselir : - Vatan toprağını da yemeye gelmedik... UZMAN Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormus ve arkadasları

buna çok hayret ediyorlarmış. Bir gün bunu komutana götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış ve: - Söyle bakalim benim boyumunölçüsü kaç? Diye sormuş. Asker asağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve : - 1.75 efendim, demiş. Komutan hayretler içinde kalmış ve: - Doğru, peki nasıl bildin? Demiş. Asker : - Bilirim tabi efendim, ben kereste uzmanıyım...


ÇOCUK KULÜBÜ

Nisan, Mayıs, Haziran

Köprü 8

27


28

Köprü 8

Nisan, Mayıs, Haziran

İŞ R E H BE R İ

KÖPRÜ- İŞ REHBERİ Alım / Satım Hasan´s An&Verkauf Josef-Schregel-Str. 50 52349 Düren Tel: 02421-29 16 90 Ceylan 24 Feldstr. 271 45701 Herten Tel: 0177-313 85 06 Ceylan 24 Bochumer Str. 156 45661 Recklinghausen Tel: 02361-95 01 44 SAS Germany Im Timpen 6 45711 Datteln Tel: 02363-567 62 62 Anahtarcı Çıtak Schlüsseldienst Hückelhoven Tel.: 02433-857 52 Avukat Av. İbrahim Çavdar Keupstr. 126 51063 Köln Tel.:0221- 663 95 35 Av. Kaya Erdemir Wilhelmstr. 54 52070 Aachen Tel: 0241- 60 20 94 Berberler Çağdaş GmbH Königsheide 38 44536 Lünen Tel.: 0231- 728 78 06 Star Herrensalon Auf der Mühle 2 52222 Stolberg Olympia Herren Salon Neue Jülicher Str. 30 52353 Düren Tel: 02421-69 25 65 M&C Hairdesign Mokwastr. 105, 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-92 81 04 Haarstudio Fehmi Bahnhofstr. 40 52477 Alsdorf Tel.: 02404- 67 89 39 Doktorlar Dr. İsmail Altınay (İnternist) Bismarckstr. 60-62 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 262 71 Dr. Bünyamin Başıbüyük Erzbergerstr. 115 41061 Mönchengladbach Tel.: 02161- 48 00 95 Dr. med. Ayten ImrenÖzden Waltroper Str. 53 44536 Lünen Tel.: 0231- 87 50 50

Dr. (B) Nur BAYSAL (Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı) Rathausplatz 1 52531 Übach - Palenberg Tel.: 02451 / 4042 + 4043 Düğün Salonu Stadthalle Stolberg Olof-Palme-Friedensplatz 52222 Stolberg Ehliyet Okulu Fahrschule Fahrschule Aslan Adalbertsteinweg 46 52070 Aachen Tel: 0241- 951 805 22 Fahrschule Kaya Übacher Weg 95 52477 Alsdorf Tel: 02404- 551 62 60 Fahrschule Diler Neue Jülicher Str. 26B 52353 Düren Tel: 02421- 40 83 60 Elektronik Eşya TeleringCenter Parkhofstr. 95 41836 Hückelhoven Tel.: 02433- 18 49 Emlakçılar Caner Immobilien Am Wehrhahn 41 40211 Düsseldorf Tel: 0211- 30 29 43 68 Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 0157-76 37 77 77 Fırın Ayyıldız Bäckerei Preußenstr. 18 44532 Lünen Tel: 02306-94 33 77 Bäckerei & Cafe Baris Reyplatz 8 52499 Baesweiler Tel: 02401-602278 Gelinlik satanlar Divatilla Salmstr. 5-7 52222 Stolberg Tel: 02402- 76 84 38 Weisse Rose Modehaus Übacher Weg 43 52477 Alsdorf Tel: 02404- 92 92 18 Zehra Brautmoden Adalbertsteinweg 271-273 52066 Aachen Tel: 0241- 400 14 80 Giyim

Mode Altın Salmstr. 18 52222 Stolberg Tel: 02402- 867 50 82 Hafize Ziber Feldstr. 218a 45701 Herten Tel: 02366- 18 14 888 Änderunsschneiderei ÇİFTÇİ Parkhofstr. 105 41806 Hückelhoven Tel.: 02433-2380 İnci Mode Weissenburgerstr. 1 52066 Aachen İstanbul Moda Adalbertsteinweg 58 52070 Aachen Sultan Mode Martin-Luther-Str. 4 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 95 19 78 Beyza Boutique Ludovicistr. 18A 41836 Hückelhoven Tel: 0163- 963 06 29 Güvenlik CK Security Pfarrer-AppelrathStr. 13 52249 Eschweiler Tel: 02403- 50 40 115 Live Security Benzstr. 1 41836 Hückelhoven Tel: 02433- 458 68 30 İnşaat ve Bahçe Bauelemente Yildirim Kapi ve Pencere • Stolberg Tel: 0179- 471 23 57 Akiz Ramen&Deuren Kapi ve Pencere Tel: 0032- 488469187 GfG mbH Planung-Bauunternehmung Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461-9371360 Metallbau Yamaner Immenweg 33 52511 Geilenkirchen Tel: 02451-4826995 Karakas Fensterbau Josef-Schregel-Str. 45 52349 Düren Tel: 02421-3061257 Bahçe Toprakları Şahin Transport Tel: 0160-1514793 Ada Betonzaun Beton Bahçe Çitleri 52222 Stolberg Tel: 02402-1022727 Kuyumcu

Has Kuyumcu Münster Str. 37 44145 Dortmund Tel: 0231- 981 26 56 Jasmin Juwelier Josef-Schregel-Str. 19 52349 Düren Tel: 02421- 132 62 Juwelier Istanbul Adalbertsteinweg 233A 52066 Aachen Tel: 0241-502545 Juwelier Tugan Solinger Str. 36-38 40764 Langenfeld Tel: 02173-684640 Lokantalar Ailem Pastanesi Elsassplatz 10 52068 Aachen Tel: 0241-46311698 Çamlıca Döner Jakobastr. 93 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444483 Çiğköftem Münsterstr. 35 44145 Dortmund Tel: 0231- 330 392 48 İstanbul Döner & Pizzeria Kaiserstr. 56 52146 Würselen Tel: 02405- 42 06 27 Saray Kebap Salmstr. 47 52222 Stolberg Tel: 02402-29544 Tuna Kebaphaus & Pizzeria Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.:02433-446704 Tuna Restaurant Vogelsangerstr. 292 50825 Köln Tel: 0221-50055239 Yeni Han Kückstr. 58 52499 Baesweiler Tel: 02401-895577 Yüksel Restaurant Mallinckrodtstr. 32 44145 Dortmund Tel: 0231- 83 83 39 Medya Medyator Mustafa Güleç Tanıtım ve Reklam Filmleri Tel: 0176-61101464 www.medyator.de Marketler Ankara Süpermarket Im Schellenkai 53 44329 Dortmund Tel: 0231- 89 707

ASA Supermarkt Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 Anadolu Market Hauptstr. 60 52499 BaesweilerSetterich Tel: 0176 - 24 20 70 27 Azim Market Frauenrather Str. 10b 52457 Aldenhoven Tel: 02464-9798102 Birlik Market Hompeschstr. 2 52249 Eschweiler Tel: 02403-32712 Efe Market Adalbertsteinweg 23-25 52070 Aachen Frischmarkt ANIL Ottostr. 35 44536 Lünen Tel: 0231- 877 01 97 Güneş Market Parkhofstr. 96, Hückelhoven Tlf.: 0177-6154264 Halk Pazarı Lilienthal Str. 70 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 29 58 Hilal Market Ludovicistr. 3 41836 Hückelhoven Tel: 02433-444875 Huzur Supermarkt Bierweider Str. 20 52222 Stolberg Tel: 02402-9749940 Lebensmittel Uzun Salmstr. 14 52222 Stolberg Tel.:02402-84814 Mevlana Süpermarket Salmstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-9022034 Neco Market Bahnhofstr. 28 52477 Alsdorf Tel: 02404- 821 51 Yenice Market Neusser Str. 51 41065 Mönchengladbach Tel.:0163/3320061 Yenice Market Von Dechenstr. 3, 41836 Hückelhoven Tel.: 01577-3748480 Yenice Market Luisenstr. 72 52477 Alsdorf Zafer Lebensmittel Bergstr. 3-5 44339 Dortmund Tel.: 0231- 80 71 87 Mobilyacılar

Diva Halı Eschweilerstr. 29 52222 Stolberg Tel: 02402-7096948 Canapella home & lifestyle Hotline: 02432- 96 39 888 www.canapella.com Möbel Royal Breslauer Str. 35 52068 Aachen Tel: 0241- 559 10 80 Muhasebe ALV Beratungsstelle Bahnhofsplatz 20 52477 Alsdorf Tel: 02404-26284 FIT Finanzen & IT Marie-Curie-Str. 16 41515 Grevenbroich Tel: 02181-8209323 Fidevs Kırsolak -Lohnsteuerhilfeverein52223 Stolberg Tel: 02402-9976957 Nakliyat SAHİN Transporte Salmstr. 23a 52222 Stolberg Tel: 0160-1514793 Oto Galeri Auto Yunus Tel: 0176-22352852 Auto- Fey Jakobshöhe 6 41066 Mönchengladbach Tel: 02161-5763750 Auto Nuhrgolf Neussener Str. 22 52146 Würselen Tel: 0177-7476017 Autohaus Diker Rheinstr. 14 41836 Hückelhoven Tel: 02433-938034 Oto Yedek Parça ve Tamirhane Autoteile Turan Linnicher Str. 109 52477 Alsdorf Tel: 02404-25945 AS-MB GmbH Otto-Hahn-Str. 7 50181 Bedburg Tel: 02272-9993527 Kfz-Werkstatt Deniz Lagerstr. 3 • 52351 Düren Tel: 02421-2099535 Özer GmbH Mengeder Str. 78 44536 Lünen Tel: 0221-6905890 Tuna Autoteile Am Grossen Rad 19 52222 Stolberg Tel: 02402-84484


İŞ R E H BE R İ Reklam Ajansı Ender GmbH Melatener Weg 18 50825 Köln Tel: 0221-6905890 KÖPRÜ Werbeagentur Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 63 Sachverständiger Nuri Taskingül Adalbertsteinweg 266 52066 Aachen Tel: 0241-5659139 Seyahat acentası Balcı Reisen Ludovicistr. 18a 41836 Hückelhoven Tel.: 02433-452833

Econom GmbH Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 Glückauf Reisen Langenbochemer Str. 204a 45701 Herten Tel: 02366- 58 51 90 Koc Reisebüro Alte Turmstr. 5A 52457 Aldenhoven Tel: 02464-905630 Ölmez Reisen Aachener Str. 239 52499 Baesweiler Tel: 02401-6939275

ÖPRÜ

Paradies Tours Yavuz Josef-Schregel-Str. 25 52349 Düren Tel: 02421-45308 Paradies Tours Yavuz Bahnhofsplatz 22 52477 Alsdorf Tel: 02404-919450 Reisebasar Ost Elsassstr. 32 52068 Aachen Tel: 0241-532595 Reisebüro Bahar Jodef-Schregel-Str. 47 52349 Düren Tel: 02421-409550 Reisebüro Cengiz Bahnhofstr. 43A 52477 Alsdorf Tel: 02404-912566

Nisan, Mayıs, Haziran

Ufuk Travel Center Huchkarder Str. 354 44369 Dortmund Tel: 0231- 39 16 25 Ufuk Travel Center Mallinckrodtstr. 29 44145 Dortmund Tel: 0231- 81 27 38 Yıldız Reisebüro ! ! ! YENI ADRES ! ! ! Salmstr. 9 52222 Stolberg Tel: 02402- 22 571 Sigortacılar Ramazan Keskin Dorfstr. 49 52353 Düren Tel: 01577-6377777

Econom Sigorta Venloer Str. 379 50825 Köln Tel: 0221- 75 99 36 36 www.econom.de Taşımacılık Kolay Reisen Berliner Str. 33 A 52351 Düren Tel: 02421-972506 Taxi Kaiser Düren Tel: 02421-980800 Telefoncu Artel Telecom Salmstr. 24 52222 Stolberg Tel: 02402-7095616

Köprü 8

V-cOmm24 Salmstr. 28 52222 Stolberg Tel: 02402-1020403 Artel Telecom Elsassstr. 22 52068 Aachen Tel: 0241-9979855 Tesisat GfG- mbH Gesellschaft für Gebäudetechnik Dürener Str. 17a 52428 Jülich Tel: 02461- 937 13 60

YENİ KAYIT! rehber@yenikopru.de

DAĞITIM NOKTALARI:

AACHEN ve çevresi:

KÖLN ve çevresi:

REMSCHEID ve çevresi:

LÜNEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

ESSEN ve çevresi:

RECKLINGHAUSEN ve çevresi:

DORTMUND ve çevresi:

Exklusive Badartikel

w w w. e v o n e . o r g

info@evone.org

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich Fon: +49 2461 937 13 60

HÜCKELHOVEN ve çevresi:

ÖPRÜ

29

SULTAN Market Hövelstr. 67 45326 ESSEN Mönchengladbach ve çevresi:

Vossacker 89 45738 Erkenschwick Tel: 02368- 81 82 70 ALSDORF ve çevresi:

Duisburg ve çevresi:

TEMSİLCİLER:

AACHEN ve çevresi:

DÜREN ve çevresi:

KÖLN, BONN, BERGHEİM, LEVERKUSEN, WUPPERTAL

Mustafa YILDIRIM

Semih ÖZBAY

Hasan ŞAHİN

Tel: 0177 / 56 88 938

Tel: 0178 / 811 46 74

Tel: 02461 / 937 13 63

m.yıldırım@yenikopru.de

s.ozbay@yenikopru.de

h.sahin@yenikopru.de

DUİSBURG, DÜSSELDORF, OBERHAUSEN, ESSEN

DORTMUND, BOCHUM, LÜNEN, RECKLİNGHAUSEN

MÖNCHENGLADBACH, NEUSS, KREFELD, HEİNSBERG

Mesut ŞİŞMAN

Mustafa SARI

Mehmet TOPAL

Tel: 0163 / 455 37 17

Tel: 0163 / 676 71 00

Tel: 0157 / 89 30 18 87

m.sisman@yenikopru.de

m.sari@yenikopru.de

m.topal@yenikopru.de

BÖLGE TEMSİLCİLERİ ARANMAKTADIR NRW Eyaletinde KÖPRÜ dergisi bünyesinde ek iş olarak dergimizi temsil edecek Bay/Bayan elemanlar arıyoruz.

Müracaat: 02461 / 937 13 63 veya info@yenikopru.de


Vogelsanger Str. 292 50825 Köln Tel: 0221 - 500 55 239


KALİTELİ

Güneşten yağan

SAĞLAM

PARAYI

YÜKSEK KAPASİTELİ ve GARANTİLİ

Çatınızda toplayın!

%70‘e varan enerji tasarrufu

Quelle: co2online gGmbH

3 yıl‘da kendini öder *

* ısıtılan alan durumuna göre

*

ELEKTRİK

SICAK SU

Elektrik üretimi

Kalorifer desteği

Doğru bilgi ve uygun proje

Alman D evl eti o n ayl ı

Devlet teşvikleri sağlamak

Kaliteli malzeme ve işcilik

www. topsolar-nrw.de info@topsolar-nrw.de

Düzgün ve hızlı servis

GfG Gesellschaft für Gebäudetechnik mbH Dürener Str. 17a • 52428 Jülich

Tel: 02461 / 937 POST okurlarına ÖZEL! 13 60

L KÖPRÜ ÖZE

%10 indirim

E xk lusive B ad ar t i kel

w w w. e v o n e . d e

• JAKUZİLER • DUŞAKABİNLER • SAUNALAR • LAVABO TAKIMLARI

info@evone.de


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.