kurum

Page 1

1. TEMEL KAVRAMLAR 1.1. PLANLAMA: Kentsel bir alanın fiziksel altyapı, konut ve ulaĢım, toprak kullanımı, kentsel büyüme de dahil, çeĢitli öğelerinin planlanması sürecine planlama denir. 1.2. MEKANSAL ÖRGÜTLENME: Yapılan herhangi bir planda asıl amaç insanların yaĢam tarzlarına uygun ve ihtiyaçlarına cevap verecek türde “mekan”lar oluĢturulmasıdır. Kentin planını yapmıĢ olmak için yapmak yerine ihtiyaçlara uygun Ģekilde biçimlendirip, ortaya mekan kavramı çıkarmak mekansal örgütlenmeyi de beraberinde getirir. 1.3.KURUMSAL ÖRGÜTLENME:Planlamada etkin olan kurumların belli bir hiyerarĢi ve birbirleriyle etkileĢim içinde olarak hareket etmeleri bir örgütlenmeyi oluĢturur. Kurumsal örgütlenme ülkemizde planlama ve diğer her türlü iĢlev için oldukça gerekli ve yıllar öncesinden oluĢturulması gereken bir kavramdır. 1.4 . YÖNETĠġĠM KAVRAMI “YönetiĢim” kavramı, yurttaĢların, grupların ve toplulukların; ortaklaĢa karar alma ve uygulamada, çıkarlarını dile getirmede, yükümlülüklerini karĢılamada ve çatıĢma noktalarının çözümünde kullandıkları mekanizmaları, süreçleri ve kurumları kapsar. Bu anlamda yönetiĢim, toplumsal aktörler arasındaki ve toplumsal aktörlerle kamu yönetimi arasındaki karĢılıklı etkileĢimin niteliğine iĢaret etmekte ve “birlikte yönetim” anlamını içermektedir. YönetiĢim kavramı,yönetim ve yerel yönetim kuruluĢlarından baĢka, sivil toplum örgütlerini, özel giriĢimcileri ve kâr amacı gütmeyen kuruluĢları kapsayan geniĢ bir aktörler yelpazesinin varlığı ve bunların yönetim sistemine dahil edilmesi gündeme gelmektedir (Eryılmaz, 2000:28). Devlet Planlama TeĢkilatı‟nın Kamuda Ġyi YönetiĢim Özel Ġhtisas Komisyonu raporuna göre ise yönetiĢim; “... merkezi otoritenin yukarıdan aĢağıya doğru hakimiyetini esas alan klasik hiyerarĢik yönetim anlayıĢı yerine tüm toplumsal aktörlerin karĢılıklı iĢbirliği ve uzlaĢmasına dayanan, katılımcılığı ve sivil toplum kuruluĢlarını ön plana çıkaran, saydamlığı, açıklığı, hesap verme sorumluluğunu, yetki devri ve yerindenliği (subsidiarity) esas alan bir anlayıĢı anlatmak için kullanılan bir kavramdır.”(Ġyi YönetiĢim EĠ Kitabı, TESEV Yayınları) YönetiĢim terim olarak ilk kez Kuzey Avrupa‟da, ardından da bütün dünyada kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Terimin kökeni 16. yüzyıla kadar götürülebilmektedir. Özellikle 17. yüzyılda Fransa‟da hükümeti sivil toplumla uzlaĢtırmaya ya da kombine etmeye çalıĢan bir yaklaĢımdan esinlendiği belirtilmektedir (Yüksel, 2000:147). 1


Terimin olgunlaĢması ise Ġngiltere‟de olmuĢtur. Ülkede ilk olarak yönetiĢim, Ġngiliz modelinde klâsik Westminister modeline meydan okuma Ģeklinde doğmuĢtur. Bu modelde, parlamento üstünlüğü, güçlü kabine hükümeti sistemi ve seçimler aracılığıyla sağlanan sorumluluk sistemi söz konusudur. Hakim unsur bakanlık sorumluluğu çerçevesinde üniter devletin yönetilmesidir (Stoker, 1998:21-22). YönetiĢim ise klâsik bu yapılanmaya karĢı çıkmakta ve mevcut sorunları bu yapının olumsuzluklarına bağlamaktadır. 1.4.1.YönetiĢimin Ġlkeleri YönetiĢimin temel ilkeleri, tutarlılık (öngörülebilirlik), sorumluluk, hesap verebilirlik, adillik, saydamlık, katılımcılık, etkinlik, hukuka bağlılık yerindenlik ve ölçülülük olarak sıralanabilir.

Resim 1: YönetiĢimin Ġlkeleri Kaynak: Ġyi YönetiĢim El Kitabı, TESEV Yayınları

1.4.2.YönetiĢimin Kapsamı ve Sınırları YönetiĢim, baĢta devlet olmak üzere, özel sektör ve sivil toplum kuruluĢlarını kapsamaktadır. Bunlardan devlet; siyasi kuruluĢlarla kamu sektörü kuruluĢlarını içermekte ve bu süreçte kendi vatandaĢlarına nasıl daha etkin Ģekilde hizmet verebileceği üzerinde odaklaĢmaktadır. Ġkinci aktör olarak özel sektör; çeĢitli sektörlerdeki özel iĢletmeleri kapsamaktadır. Bu kuruluĢlar istihdam ve gelir kaynağı oluĢturarak, üretimi, ticareti ve insan kaynaklarını geliĢtirerek ve hizmet sağlama ve kurumsal standartlar aracılığıyla ekonomik kalkınmayı ve büyümeyi sağlamaktadırlar (Maliye Bak., 2003:II). YönetiĢimin kapsamında yer alan üçüncü aktör olarak kâr amacı gütmeyen üçüncü sektör kuruluĢları ise; birey ile devlet arasında yer alarak toplulukları organize etmek, eğitmek, toplum içindeki grupların ekonomik ve sosyal hayata katılımını sağlamak, siyasi ve sosyal etkileĢimi kolaylaĢtırmak, dayanıĢmayı artırmak ve kültürleri beslemek yoluyla özgürlük, eĢitlik ve sorumluluk temellerini oluĢturmaya çalıĢmaktadırlar. 2


2. ÜLKEMĠZDE MEKANSAL PLANLAMA SĠSTEMĠ VE KURUMSAL YAPILANMANIN TARĠHĠ GELĠġĠMĠ VE BUGÜNKÜ DURUMUNUN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ 2.1. Planlamanın Tarihsel GeliĢim 2.1.1. Tanzimat Dönemi 1840-1850 arasında en önemli geliĢmenin 1848‟de ilk kez bir Ebniye Nizamnamesinin çıkarılması olduğu söylenebilir. Bu yalnızca Ġstanbul‟da geçerli bir nizamnamedir. Avrupa‟daki kentsel geliĢmelerden esinlenmiĢtir. Bu nizamname ahĢap bina yapımını yasaklıyor, bütün yapıların kâgir olmasını zorunlu kılıyordu. 1850-60 yılları arası yeni planlama anlayıĢı giriĢi ve kurumsallaĢması açısından değiĢmenin hızlandığı bir dönem olmuĢtur. Bu dönemde mevzi planlar yapılmaya baĢlamıĢtır. Bunlar büyük yangınlardan sonra yangın yerlerinin düzenlenmesi amacıyla yapılmıĢtır. Bunlardan ilki Luigi Storari‟nin 1854‟te Aksaray yangın yeri için yaptığı plandır. Daha sonra her yangın yeri için bu tür planlar yapılmıĢtır. 1850-60 döneminin en önemli olayı 1854‟te Ġstanbul‟da ġehremaneti‟nin ve bunun paralelinde bir Ġntizam-ı ġehir Komisyonu‟nun kurulmasıdır. Üyelerini dıĢ dünyayla iliĢkisi yüksek Hariciye Kalemi mensuplarının, Levantenlerin ve Müslüman olmayan milletlerin ticaret burjuvazisinin oluĢturduğu bu komisyon belediye kurulmasını öneriyor. Bunun sonucunda 1857‟de Altıncı Daire-i Belediye kuruluyor. 1860-70 dönemine gelindiğinde, yabancı harita mühendislerinin yerini Türk kurmay subayları alıyor.. Bu geliĢme ilk kez Hoca paĢa yangın yerinin 1864-1866 arasındaki düzenlenmesinde görülüyor. Bu düzenlemenin yapıldığı haritanın altında bir erkan-ı harp subayı olan Mehmet Kemalettin Bey‟in imzası vardır. Hoca paĢa yangınından sonra yapılan düzenleme Türkiye‟de imar planlama bakımından önemli bir dönüm noktası olarak görülebilir. Bu amaçla bir komisyon kurulmuĢ, emrine önemli bir para verilmiĢ, kentin iĢ merkezi yeniden yapılaĢırken kanalizasyon altyapısı gerçekleĢtirilmiĢtir. 1870-1880 arası dönemde Avrupa kapitalizmi belli bir birikimi gerçekleĢtirmiĢ ve kapital ihraç aĢamasına gelmiĢ bulunuyor. Osmanlılar da bundan etkileniyor. Bu, tünellerin ve tramvayların yapılmasında gözlemleniyor. 1860‟ın ikinci yarısında merkezi değiĢmiĢ Ġstanbul altyapısı değiĢen bir Ġstanbul haline geliyor. 1877 yılı Osmanlıların Rus SavaĢını yitirdikleri yıl olmasından dolayı elden çıkan topraklardan göç edilmiĢ ve bu göçmenlerin Osmanlı topraklarına yeniden yerleĢtirilmesi gerekmiĢtir. Ġlk kez Osmanlı kentlerinde görülen, “göçmen mahalleleri” denilen grid planlı mahalleler 1877 sonrasında ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Bu dönemin bir baĢka özelliği ise, ilk kez kent tarihlerinin yazılmaya baĢlamasıdır. Yani kent, organik, bir tarihi olan, tarihsel bir varlık olarak görülmeye baĢlıyor. Ve bunların ilki Bursa‟da görülmektedir.( 3


Ġsmail Beliğ Efendi‟nin 1871 tarihli Bursa tarihi, Lamii Çelebi‟nin ġehrengiz-i Bursa‟sı, 1871, ġakir ġevket‟in Trabzon için yazdığı kitap 1873 ). 1880-1890 arası dönemde yavaĢ da olsa planlamada bir derinleĢme olduğunu söylenebilir. Belediye olgusu bütün imparatorlukta yaygınlaĢıyor, yangın yerlerinde mevzi imar planı yapılması da çoğalıyor. 1882 yılında, elli yıl uygulamada kalacak ünlü Ebniye Kanunu çıkartılıyor. Bu yasanın bazı maddelerinde arsa spekülasyonunun baĢladığı görülmektedir. 1890-1900 lü yıllara gelindiğinde turizm olgusu geliĢmeye baĢlıyor. Ve bu da ilk kent rehberliklerinin yayımlanmaya baĢlamasında etkili olmuĢtur ( Mustafa Ziya‟nın “Rehnümay-ı Bağdat” (1896), Mustafa Suat‟ın “Haritalı Ġstanbul Rehberi” ya da “Ġstanbul Tarihçesi” (1898), “Musavver Rehber-i Seyyahin Bursa ve Civarı” (1903). 1890-1900 arasındaki dönemde harita yapma iĢi askerlerin elinden normal mühendislerin,yani mülkiye mühendislerinin eline geçiyor. 1900 ile 1908 arasındaki sekiz yıllık dönemde 1908 de ikinci meĢrutiyetin ilanıyla kentte büyük değiĢiklikler olmuĢtur. Fransa‟nın planlarından etkilenen II. Abdülhamit Paris Belediyesi‟nin baĢmühendisi Bouvard‟dan Ġstanbul‟a gelip bir plan yapmasını istiyor. Fakat Bouvard Ġstanbul‟a gelmediği için Ġstanbul‟un her tarafından çekilen resimlerle Ġstanbul‟daki meydanlar için düzenlemeler hazırlıyor ve bu perspektifler sergileniyor. 1908 ile 1918 arasındaki on yılın önemli bir bölümünün büyük savaĢlarla geçmesine, bu dönemde yaĢanan bütün zorluklara karĢın, bugünkü kent planlamasına benzer düĢünceler tartıĢılmaya baĢlanıyor.

4


2.1.2. Cumhuriyet Dönemi ve Cumhuriyet Sonrası Dönem

Bölgesel GeliĢmenin Sağlanmasına Yönelik

ÇalıĢmalar

Planlı Dönem

Planlı Dönem Öncesi

1. I. BYKP (1963-1967 ) 2. II. BYKP (1968-1972)

1.1923-1950 Dönemi

3. III. BYKP (1973-1977) 2.1950-1960 Dönemi

4. IV.BYKP (1979-1983) 5. V. BYKP (1985-1989) 6. VI.BYKP (1990-1994) 7.VII.BYKP (1995-1999) 8.VIII.BYKP (2001-2005)

2.1.2.1. Planlı Dönem Öncesi 1923-1950 döneminde, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, ülke genelinde bölge ayrımına gidecek ve bölgesel kalkınma politikası uygulayacak durumda değildi. Zira ülkenin tamamı geri kalmıĢlık özellikleri taĢımaktaydı. Cumhuriyetin ilerleyen yıllarında nüfusun ve yatırımların ülke içinde yayılması ve belli merkezlerde toplanması politikaları denenmiĢtir. Ankara‟nın baĢkent yapılması, devletin sanayi tesislerinin kurulmasındaki yaklaĢımı (yer seçiminde Ġstanbul ve Marmara Bölgesi dıĢında, Ġç Ege ve Ġç Anadolu bölgelerine yönelinmesi) bunun göstergeleridir. 1950-1960 döneminde ise özel sektör yatırımlarının Ġstanbul ve Marmara Bölgesi‟nde yoğunlaĢtığı görülmektedir. Devlet her ne kadar kamu yatırımlarını ülke geneline yaymak istemiĢse de dağıtımda ülkenin doğusu yeterli payı alamamıĢtır. 2.1.2.2.Planlı Dönem 1960 sonrasında bölge planlama yapma/yaptırma görevi DPT‟na verilmiĢ ve kalkınma planlarında ifadesini bulmuĢtur. I. BYKP (1963-1967) Ġlk plan çalıĢmasında “Bölge Planlama ve Kalkınması” baĢlığı altında ana ilkeler ve yöntem üzerinde geniĢçe durulmuĢtur. Uygulama sürecinde ise bazı somut adımlar atılmıĢtır:

5


• Sağlık hizmetleri sosyalleĢmiĢtir. • Geri kalmıĢ yörelerde yatırım yapacaklara gelir vergisinden indirim yapma imkanı sağlanmıĢtır. • Yurt genelinde geliĢme bölgeleri tespit edilmiĢtir. Doğu Marmara‟nın sanayi, Çukurova‟nın tarım ve sanayi, Antalya Bölgesi‟nin tarım ve turizm, Zonguldak bölgesinin ise sanayi ile geliĢeceği öngörülmüĢtür. II. BYKP (1968-1972) Bu planda, ilk plandaki görüĢlere ek olarak Milli Plandan bağımsız bir bölge planı hazırlanamayacağı görüĢü benimsenmiĢtir. Bu plan döneminde; • Büyüme merkezleri önerilmiĢtir. Bu merkezlerin ekonomik ve sosyal geliĢmeyi çevrelerine yayacağı kabul edilmiĢtir. • Kamu yatırımlarının belirlenen bu merkezlerde yoğunlaĢtırılması, alt yapının tamamlanmasıyla, özel sektör yatırımlarının da bu yörelere çekilmesi düĢünülmüĢtür. • TeĢvik araçları olarak vergi indiriminin yanı sıra, kredi imkanlarının arttırılması ve “organize sanayi bölgesi” oluĢturma düĢüncesi ĢekillenmiĢtir. III. BYKP (1973-1977) Bu planda bölgesel kalkınma ve planlama yaklaĢımı I. ve II. Plana göre daha yüzeyseldir. Bunun temelinde “yöreler arasındaki geliĢmiĢlik farklarını kısa sürede ortadan kaldırmaya çalıĢmak, ekonomik yönden etkin olmayan kaynak dağılımına yol açacak, sermaye birikimi ve genel ekonomik kalkınma yavaĢlayacaktır” görüĢü vardır. Planda, ulusal ölçekteki yatırımlara ekonomik kriterlere göre yer belirlenmesi istenmiĢtir. Bölgesel dengesizliklerin ise, uzun dönemde, bölge kaynaklarının harekete geçirilmesi ve yerel yönetimlerin etkin çalıĢmasıyla ortadan kalkacağı varsayılmıĢtır. Bu anlayıĢ çerçevesinde Planda sadece “Kalkınmada Öncelikli Yöreler” (KÖY) hakkında kısa açıklamalar vardı. IV. BYKP (1979-1983) Bu plan döneminin bölgesel geliĢme ve planlamaya yaklaĢımı bir önceki dönemin benzeridir. Planda; ekonomik geliĢmenin sağlanması için, iĢbölümünün yapılması, planlama kararlarının mekan boyutuna indirilmesi, hizmetlerin, sanayinin ve alt yapının ülke düzeyine dengeli dağılımının sağlanması,

6


uygulanmakta olan teĢviklerin bölge kaynaklarını ve potansiyellerini harekete geçirecek tarzda yeniden düzenlenmesi önerilmiĢtir. Plan uygulama döneminde iki siyasi iktidar değiĢikliği olmuĢtur. KÖY‟lere uygulanan teĢvikler çıkarılan üç kanunla öncekilerden daha cazip hale getirilmiĢtir. Ayrıca, 1981 yılı sonundan itibaren yetkiyi elinde bulunduran Milli Güvenlik Konseyi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu‟da uygulanacak, ancak planda yer almayan ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim ve sağlık konularında bir dizi tedbirler almıĢtır. V. BYKP (1985-1989) V. BYKP‟ında bölgesel geliĢmenin, kalkınma ve planlama içindeki ağırlığı biraz artmıĢ, bölge planlarının yapılmasının gerektiği/yapılacağı açıkça belirtilmiĢtir. Bölgelerde yapılacak envanter çalıĢmalarına dayanılarak uygun görülen sektörler için “Bölge GeliĢme ġemaları”ndan bahsedilmiĢse de hayata geçirilememiĢtir. GeliĢmenin hızlandırılması ve kaynakları etkin kullanımı amacıyla geliĢmekte olan ve belli sektörler açısından geliĢme potansiyeline sahip bölgelerde “bölge planlaması” yapılması öngörülmüĢtür. Böylece 1963‟de ilk planla gündeme gelen, 1973 yılında Üçüncü Planla terk edilen bölge planlama 10 yıl sonra yeniden siyasi iradece benimsenmiĢ olmaktadır. VI. BYKP (1990-1994) Bu planda “bölge planlaması” kavramı yerini “bölgesel geliĢme” kavramına bırakmıĢtır. Önceki planda tanımlanan “16 bölge” bir yana bırakılarak, bölge planlamasının KÖY‟lere kaydırılması ilkesi benimsenmiĢtir. Bu doğrultuda, yerleĢim yerlerinin kademelenmesinde bir denge sağlamak, metropoliten alanlara yönelen nüfus ve sanayi yoğunluğunu azaltmak, bölgeler arası ve bölgeler içi göçleri yönlendirerek denetim altına almak üzere yeni bir yerleĢme kademelenmesinin yapılması öngörülmüĢtür. VII. BYKP (1996-2000) Planda, önceki planlardan farklı olarak, “Bölgesel Dengelerin Sağlanması” ana baĢlığı altında; bölgesel geliĢme, il planlama, metropollerle ilgili düzenlemeler konularına yer verilmektedir. Yedinci Planın temel ilkelerinden biri, her yönüyle (ekonomik-toplumsal-kültürel siyasal) bir bütün olan “sürdürülebilir kalkınma”nın, ulusal birliği/bütünlüğü arttırmak amacıyla bölgelerarası geliĢmiĢlik farklarını azaltıcı yönde ele alınması gerekliliği düĢüncesidir. Bu amaçla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri öncelikli olmak üzere, ülkenin göreli olarak geri kalmıĢ yöreleri için, kaynakları ve geliĢme potansiyelleri göz önünde bulundurularak bölgesel geliĢme projelerinin hazırlanması kabullenilmiĢtir. Bu bağlamda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri‟nde coğrafi 7


bütünlük gösteren iller için, bölge ve alt-bölge bazında “Aksiyon Planı” uygulamaya konulmuĢ, söz konusu illerin bazı acil gereksinimlerini karĢılamak için 1994 yılında “Acil Destek Programı” uygulanmıĢtır. VIII. BYKP (2001-2005) Bölgeler arası geliĢmiĢlik farklarının dengelenmesi, sektörel ve makro politikaların kalkınma etkisinin artırılması, büyük Ģehirlere yönelik kontrolsüz göçün daha alt kademe merkezlere de yönlendirilerek dengeli bir yapının oluĢturulması, kentlerde çevre ve mekan kalitesinin korunarak sağlıksız büyümeye bağlı sorunların azaltılması ve kırsal alanda istihdamı ve verimi artırıcı ve gelir getirici faaliyetlerin desteklenmesi için bölgesel geliĢme planlarının hazırlanması önemini korumaktadır. Bölge planları ve bunlarla uyumlu diğer plan ve programların uygun kurumsal yapılanma ve finansman imkanlarıyla desteklenerek uygulamada etkinliğin artırılması ihtiyacı devam etmektedir.

2.1.3. Yerel Yönetimler Yerel yönetimler, belli bir coğrafi alan üzerinde yaĢayan yerel topluluk üyelerinin kendi ihtiyaçlarını karĢılamak amacıyla, ekonomik, sosyal, kültürel zenginliğe ve refaha iliĢikin yerel hizmetleri genel yetkiyle, kendi sorumluluğu doğrultusunda yerine getiren, iĢleyiĢinde açıklığı, Ģeffaflığı çoğulcu ve katılımcı demokrasi ilkelerini hayata geçiren, yetkilerin yerel halka en yakın yönetim birimince kullanıldığı, kamu tüzel kiĢiliğine sahip, özerk, demokratik bir kuruluĢlardır. (Dr. Ahmet FĠDAN) Yerel yönetimler, bir anayasal kavramdır. 1876 Anayasası dahil diğer bütün anayasalar, yerel yönetimlerle ilgili hükümlere ve ilkelere yer vermiĢtir. Ancak 1982 Anayasasının yerel yönetimlerle ilgili

düzenlemesi,

diğer

anayasalara

göre

daha

geniĢ

kapsamlıdır.

1982 Anayasası‟nın “Ġdarenin KuruluĢu” kenar baĢlığı altında “merkezi idare” ve “mahalli idareler” yer almaktadır. 2.1.3.1. Merkezi Ġdare = Merkezden yönetim = Merkeziyet = Centralisation : Güç (iktidar) ve yetkinin (otoritenin) belirli bir merkezi odakta ya da kurumda yoğunlaĢmasına dayanan yönetim usulüdür. Merkezden yönetim, merkezi örgütlenme eliyle gerçekleĢtirilir. Türkiye„de bu örgütlenme (1) baĢkentte yerleĢik merkez kurumları, (2) ülkeye yayılmıĢ taĢra örgütleri (81 il ve 850 ilçe kademeleri) olmak üzere iki ana parçadan oluĢur. Ülke yüzeyinin ortası olarak Ankara„daki merkez, ülke yüzeyine yayılmıĢ iller, ilçeler, köylerle sarılmıĢtır.

8


Merkezden yönetimde genel kuruluĢ "hiyerarĢi ilkesi"ne göre gerçekleĢtirilir. Merkez örgütü ile taĢra örgütü arasında ise, baĢkent - il kademesi arasında, "yetki geniĢliği ilkesine göre kurulur. Ġl - ilçe arasındaki iliĢki, yine "hiyerarĢi iliĢkisi"ne göre kurulmuĢtur. Merkezden yönetim usulünde iĢlerin görülmesi için gerekli hareket esnekliği, "yetki devri" uygulamasıyla sağlanır. Her üst kademe, gerekli gördüğü görevlerin yerine getirilmesi için sahip olduğu yetkinin kullanılmasını bir alt kademeye bırakabilir. Ancak bu durumda sorumluluk devredilmez; sorumluluk yetkiyi devreden makamda kalır. Böylece güç ve yetkinin belirli bir merkezde yoğunlaĢma özelliği korunur. 2.1.3.2. Mahalli Ġdare = Yerinden yönetim = Ademi merkeziyet = Decentralisation : Üniterlik ilkesine göre "bir çok özerk ya da yarı-özerk birimin bir merkezden yönetilmesi usul”üdür. Yerinden yönetim usulünde "irade" merkezdedir. Bu merkezce yönetilen birimlerin görevyetki alanları sayılıp sınırlandırılarak belirlenir. Birimler, kendilerine bırakılan alanda kendilerine verilen görevleri, kendilerine tanınan yetkiler çerçevesinde yerine getirirler. Kullandıkları yetkiler çerçevesinde, üstlendikleri görevleri yerine getirmekten sorumlu tutulurlar. 2.1.4. Ülkemizde Merkezi Yönetim Birimleri Ġl Özel Ġdareleri: Ġl özel idareleri diğer yerel yönetim kuruluĢlarından farklı olarak hem kentsel hem de kırsal bölgelere hizmet sunmakla görevli ve yetkilidir. Görev alanı da il sınırlarını kapsamaktadır (Falay, 2006: 18). Ġl özel idaresi ilk olarak 1864 yılında uygulamaya konulan “TeĢkilat-ı Vilayet Nizamnamesi” kamu yönetimi alanına dahil olmuĢtur. Söz konusu Nizamname ile Ġl Genel Meclisi oluĢturularak bayındırlık, tarım ve ekonomi alanlarında görüĢ ve düĢüncelerin belirlenmesine dair haklar bazı haklar tanınmıĢtır. 1871 yılında ilan edilen Ġdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi ile Ġl Genel Meclisi‟nin görev ve yetkilerinde artıĢ sağlanmıĢtır (Toprak, 2001: 25). 1876 tarihli Kanuni Esasi, illerin yönetimine anayasal ilkeler getirmiĢtir. Bu düzenlemeyle illerin yönetimi “tevsii mezuniyet” ve “tefriki vezaif” ilkelerine bağlanınca, illerde biri “genel”, diğeri “özel” (yerel) ikili bir yapının temeli atılmıĢtır. 1864-1871 yapısı, Ġkinci MeĢrutiyet döneminde tasarı taslaklarına konu olmuĢ, 1910 yılında hazırlıkları tamamlanan tasarı, 13 Mart 1913 tarihinde Ġdare-i Umumiye-i Vilayet Kanun-u Muvakkati adı ile bir hükümet kararnamesi olarak yürürlüğe konmuĢ ve il özel idaresi bir kamu idaresi olmuĢtur. Bu kararname günümüze dek önemli değiĢikliklere uğramıĢsa da, adından hukuksal türüne kadar değiĢmeden yürürlükte kalmıĢtır. 1987 yılında çıkarılan 3360 sayılı yasa ile düzenlemenin hem adı hem de türü değiĢtirilmiĢ, düzenleme “Ġl Özel Ġdaresi Kanunu”na konmuĢtur (Güler, 2005: 3-4). 9


Mevcut yapıdaki durumlarıyla il özel idareleri, bir kurumun “özerk” olarak nitelendirilebilmesi için gerekli tüm özellik ve mekanizmalardan yoksun zayıf kurumlardır. Dolayısıyla, merkezi yönetim tarafından adeta yok sayılan, özerklikleri tartıĢılan, görevleri elinden alınan ve mali imkansızlıklar içinde kıvranan il özel idarelerinin, dünya genelinde yaĢanan “yerelleĢme” eğilimleri ve “adem-i merkeziyetçi anlayıĢ” bağlamında yeniden yapılandırılması ve daha etkin, verimli, özerk, katılımcı ve demokratik bir yapıya kavuĢturulmaları gerekmektedir (Sobacı, 2005: 38). Bu amaçla hazırlanan 5302 sayılı “Ġl Özel Ġdaresi Kanunu” 22.2.2005 tarihinde Mecliste kabul edilmiĢ ve CumhurbaĢkanının da onaylaması üzerine yürürlüğe girmiĢtir. Belediyeler: Fransız yönetimlerinden örnek alınmak suretiyle 1855 yılında ilk giriĢimi de beraberinde getirmiĢtir. Böylece, Türkiye‟de ilk belediye Ġstanbul‟da kuruldu. Ġstanbul ġehremaneti olarak kurulan belediyenin baĢında, hükümet tarafından atanmıĢ bir Ģehremini bulunmaktaydı. Osmanlı zamanında diğer Ģehirlerde belediye kurma çalıĢmaları, daha sonraki yıllara rastlamaktadır. Bu çerçevede, 1868‟de çıkarılan bir talimatla Ġstanbul dıĢında da belediye örgütü kurulmasının hukuksal altyapısı hazırlanmıĢtır. Böylece, vilayet, sancak ve kaza merkezlerinde de birer belediye kurulması kararlaĢtırılmıĢtır. Ancak belediyeler asıl geliĢmelerini Cumhuriyet dönemine borçludur (Ulusoy ve Akdemir, 2006: 214, Yıldırım, 2006: 32). 1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı “Belediye Kanunu” önemli bir donum noktasıdır. Bu kanun ile köy dıĢında kalan tüm yerleĢim birimleri kanun kapsamına alınmıĢtır. 1580 ile belediyelerin iĢleyiĢ, örgütlenme ve fonksiyonlarına iliĢkin önemli düzenlemeler yapılmıĢtır (Tatar ve Tatar, 1998: 104). Ancak mevzuatta yapılan değiĢikliklerle 1580 sayılı Kanunun belediyelere verdiği çok sayıda görev merkezi idare tarafından yapılır hale gelmiĢtir. Ġç göçler sebebiyle hızla artan kentleĢme kontrol edilememiĢ, gelirler bakımından merkezi idareye bağımlılık sürekli artmıĢtır. Bu ve benzeri eleĢtirilere çözüm oluĢturmak amacıyla 5215 sayılı Belediye Kanunu çıkarılmıĢtır. Fakat cumhurbaĢkanının veto yapması üzerine 5272 sayılı Belediye Kanunu 7 Aralık 2004 tarihinde kabul edilmiĢ, bu kanunda Anayasaya aykırı bulunduğu gerekçesiyle iptal edilmiĢ. Böylece, 5215 sayılı Belediye Kanunuyla baĢlayan belediyelerin yeniden düzenlenmesi giriĢimi, 5393 sayılı Belediye Kanunuyla yasal bir çerçeve kazanmıĢtır (MemiĢoğlu, 2006: 106-107). 5393 sayılı Kanuna bağlı olan belediyelerin üç ayrı yasal organı bulunmaktadır: Belediye meclisi, belediye encümeni ve belediye baĢkanı.

10


Belediye meclisi stratejik plan ile yatırım ve çalıĢma programlarını, belediye faaliyetlerini ve personelini performans ölçütlerini görüĢür ve karara bağlar; bütçe ve kesin hesabı kabul eder, imar planlarını görüĢür ve onaylar, il cevre düzeni planını kabul eder. Belediye meclisi kendisine verilen bu görevleri yerine getirirken ihtisas komisyonlarından da yararlanabilmektedir. Belediye encümeninin stratejik plan ve yıllık çalıĢma programı ile bütçe ve kesin hesabı inceleyip belediye meclisine bildirmek, kamulaĢtırma kararı almak görevlerinden bazılarıdır. Belediye encümenin kararları kural olarak idari vesayet denetimine tabi olmayıp, alınmakla yürürlüğe giren kesin ve uygulanabilir nitelikte kararlardır. BüyükĢehir Belediyeleri 1982 Anayasası‟nın da sağlamıĢ olduğu temelle 1984 yılında 3030 sayılı Yasayla, belediye hizmetlerinin etkin ve verimli sunulması, düzenli kentleĢmenin gerçekleĢtirilmesi ve yerel halkın hizmetlere daha etkin katılımı amacıyla BüyükĢehir belediye sistemi kurulmuĢtur. Türkiye‟de ilk büyükĢehir belediyeleri, 1984 tarihinde Ġstanbul, Ankara ve Ġzmir illerinde kurulmuĢ, bu illere 3306 sayılı yasayla Adana, 3391 sayılı kanunla Bursa, 3398 sayılı Yasayla Gaziantep ve 3399 sayılı yasayla Konya ili eklenmiĢtir. Bugün Türkiye‟nin yerel yönetim sisteminde 16 büyükĢehir belediyesi bulunmaktadır (Aydınlı, 2003: 76). BüyükĢehir çapında planlama ve koordinasyon yapılamadığı ve belediye büyüklüklerinin çok farklı olduğu sorun olarak genel kabul gören hususlar olarak belirginleĢmiĢtir. Ülke nüfusunun neredeyse üçte birini oluĢturan metropoliten kentlerin yönetimi ile ilgili 10.07.2004 tarihli 5216 sayılı Yasa, önceki yasa döneminde görülen eksiklik ve olumsuzlukların giderilmesi amacıyla çıkarılmıĢtır. (Tuzcuoğlu, 2005). BüyükĢehir belediyelerinin de tıpkı geleneksel belediyeler gibi üç organı bulunmaktadır. Bu organlar, büyükĢehir belediye meclisi, büyükĢehir belediye encümeni ve büyükĢehir belediye baĢkanıdır. BüyükĢehir Belediye Kanunu büyükĢehir belediye meclislerinin görevlerini ayrı bir baĢlık altında saymamıĢtır. Dolayısıyla, 5393 sayılı Kanunun bu konudaki hükümleri esas itibari ile büyükĢehir belediye meclisleri içinde geçerlidir.

11


TÜRKİYE’DE KAMU YÖNETİMİ

MERKEZDEN YÖNETİM

YERİNDEN YÖNETİM

BELEDİYELER

İL ÖZEL İDARELERİ

BAKANLIKLAR İLE İLGİLİ BAĞLI KURULUŞLAR

BAŞBAKANLIK

DPT

KALKINMA AJANSLARI

TOKİ

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

VALİLİK

BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

TURİZM VE KÜLTÜR BAKANLIĞI

MALİYE BAKANLIĞI

DSİ

İLLER BANKASI

ORMAN GEN. MÜD.

TARIM VE KIRSAL KALKINMA DESTEKLEME KURUMU BŞ.

ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BŞ.

TMO GN. MÜD.

ġema 1 : Türkiye‟de Kamu Yönetim Sistemi 12

KARAYOLLARI GN. MÜD.

TARIM VE KÖY İŞLERİ BAKANLIĞI

TAPU KADASTRO GENEL MÜD.

KORUMA KURULLARI

ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BŞ.

ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

TARIM İŞL. GN. MÜD.

SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI


2.1.5. Yerel Yönetimlerin Finansmanı Yerel yönetimlerin üç farklı gelir kaynağı vardır. Bunlar Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat Toplamı (GBVGTT) üzerinden il özel idaresi ve belediyelere ayrılan paylar, yerel yönetimlerin özgelirleri ve borçlanmadır. Borçlanma, 1985 yılına kadar ulusal kamu kredilerinden ibaret iken, 1985 yılından bu yana kamu kredileri özel sermaye kredileri ve dıĢ kredi kullanımı ile çeĢitlenmiĢtir. Özel sermaye kaynaklarına ve dıĢ kaynaklara borçlanma asıl olarak belediyeler ile ilgilidir; bu tür kaynaklar özel idareler için çok sınırlı kalmıĢ, köyleri için söz konusu olmamıĢtır. Öte yandan köyler GBVGTT‟ndan pay almamaktadır 2.1.6. Yerel YönetiĢim Son elli yıldır sanayileĢmede yaĢanan hızlı geliĢme ve tarımda yaĢanan mekanizasyon sonrası özellikle kentlere göçün baĢlamasıyla, kentsel ölçekte yönetim sorunları yaĢanmaya baĢlamıĢ, mevcut yönetimler yetersiz kalmaya baĢlamıĢlardı. YaĢanan değiĢim hareketlerini takiben sistem üzerinde yeniden kapsamlı düĢünme gereği oluĢmuĢ, özellikle yerel düzeyde, yerel yönetimlerin yeniden düzenlenmesi gerekli hale gelmiĢtir. Bu kapsamda merkezi yönetim yerine yerinden yönetime doğru bir genel uzlaĢı ortaya çıkmıĢtır. 90‟lardan beri iktidara gelen her hükümetin öngördüğü reformlar içerisinde her zaman “Mahalli Ġdareler Yasa” sı değiĢikliği olmuĢtur. Bu yasa tasarısı hayata geçirilememiĢ olmasına rağmen toplumsal dinamiklerin desteği sayesinde, belediyeler ile S.T.K.‟ları arasında iĢbirliği veya ortaklık eğilimleri ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Bu geliĢmeler yerel düzeyde yönetiĢim sürecinin baĢlamasına sebep olmuĢ, 90‟lı yıllarda Ankara‟da baĢlatılan “Dikmen Vadisi Projesi” ve Ġstanbul‟da düzenlenen Habitat‟96 sonrası oluĢturulan “Yerel Gündem 21” giriĢimleri bu konuda Türkiye‟de yaĢanan baĢarılı yerel yönetiĢim süreçleri olmuĢtur. YönetiĢimin aktörler bazındaki üç boyutu ise; devlet, özel sektör ve sivil toplum olarak belirtilmekte ve her birinin kendine özgü rolleri olduğu söylenmektedir (HABĠTAT II, 2000:1). YönetiĢim kavramında, yönetimden farklı olarak, hiyerarĢik iliĢki yerine heterarĢik iliĢki vurgulanmaktadır. Bu çerçevede heterarĢi; karĢılıklı iliĢki ve bağımlılık halindeki faaliyetlerin eĢgüdümünü ve kendi kendini organize eden kiĢiler arası ağları, örgütler arası eĢgüdümü ve sistemler arası döngüyü içermektedir. (Yönetişim Üzerine Notlar, Sayıştay Dergisi)

13


2.2. TÜRKĠYE’DE YÖNETĠMDEN YÖNETĠġĠME GEÇĠġ SÜRECĠ Bugünkü anlamda yönetimin ortaya çıkıĢı Tanzimat‟la baĢlıyor.Tanzimat‟tan bu yana yerel yönetimlerin nasıl oluĢtuğunu ve bunun giderek yönetiĢime dönüĢmesini anlatmak için konu, iki dönemde ele alınmıĢtır: Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası. 2.2.1.Tanzimat’tan Cumhuriyet’e 2.2.1.1.Siyasi ve Hukuki Açıdan DeğiĢimler Tanzimat Fermanı: II. Mahmut zamanında baĢlayan yenilik hareketleri, devletin merkezde ve taĢrada yeniden yapılanmasını gerektirmiĢtir. Orduyu yeniden yapılandırma yanında merkezi hükümet güçlendirilmiĢtir. Bu dönemde BaĢbakanlık ve Maliye, DıĢiĢleri, ĠçiĢleri ve Vakıflar bakanlıkları kurulmuĢtur. Bu sırada Tanzimat‟a iliĢkin hazırlıklar da yapılmıĢtır. Osmanlı Ġmparatorluğu‟nu bir kanun ve hukuk devletine dönüĢtürme çabasının en önemli belgesi olarak yayımlanan Tanzimat Fermanı, I. Abdülmecit‟in tahta geçmesinden hemen sonra, 1839 yılında ilan edildi. Tanzimat ile birlikte devletin siyasi ve hukuki yapısı belirlenmekle kalmamıĢ, toplumsal yaĢamda da önemli değiĢiklikler yaĢanmaya baĢlanmıĢtır. Kısaca, Tanzimat Fermanı’nda devletin iyi yönetimi için yeni kanunlar koymanın gerekliliği ve önemi belirtilmiĢtir. Islahat Fermanı: Tanzimat Fermanı‟nın uygulanması, iç ve dıĢ çevrelerde beklenen iyileĢme ve yenileĢmeyi sağlayamadı. Özellikle; devlet gelirleri yeterince arttırılamadı, gayrimüslim ve müslüman ahali arasında beklenen kaynaĢma olmadı ve adaletin dağıtımı konusunda da pek çok sorunla karĢılaĢıldı. Bunun üzerine, 1856 yılında, Islahat Fermanı ilan edildi. I. MeĢrutiyet: Ġngiltere‟de baĢlayan Sanayi Devrimi ve eĢzamanlı olarak ortaya çıkan Fransız Devrimi, ekonomiyi liberalleĢtirmiĢ ve ulusçuluk akımını hızlandırmıĢtır. Buna karĢılık, Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı ile getirilen yenilikler, bu küreselleĢme döneminin taleplerini tam olarak karĢılayamamıĢtır. Sonuçta, Kanun-i Esasi, 23 Aralık 1876‟da yürürlüğe konulmuĢtur.

2.2.1.2. Sivil Toplumların OluĢması Süreci Vakıflar: Osmanlı Ġmparatorluğu döneminde kurulmuĢ olan vakıflar, bugünkü STK‟ların öncüsü olarak görülebilir. Vakıfların bugünkü anlamda STK‟lar gibi çalıĢtığı söylenemese de, merkezi irade dıĢında bir kamusal alan oluĢturdukları da inkar edilemez.

14


Loncalar Osmanlı döneminde örgütlenmiĢ esnaf birlikleri olarak ortaya çıkan loncalar için, STK‟ların ilk örnekleri denilebilir. Esnaf Odaları Tanzimat‟tan sonra loncaların yeniden yapılanması süreci baĢladı. 1879‟da Ġstanbul Ticaret Odası açılırken, 1909‟da ise Esnaf Cemiyetleri Talimatnamesi çıkarıldı. Esnaf, kendi çalıĢma alanlarına göre bu süreç içerisinde dernekleĢirken, lonca teĢkilatları 1913‟te kapatılmıĢtır.

Odalar Osmanlı Dönemi‟nde ticaret odalarının ortaya çıkıĢı, XIX. yüzyılın sonunda olmuĢtur. 1879‟da Ġstanbul Ticaret Odası kurulmuĢtur. Bu dönemde sanayi ve ziraat odaları kurulamamıĢtır. Cumhuriyetin kuruluĢunu takiben, 1925‟te ticaret ve sanayi odalarınailiĢkin bir kanun kabul edilmiĢtir.

Kooperatifler 1863 yılında bugünkü Bulgaristan topraklarında tarım kooperatifleri kurulmuĢtur.Daha sonra Memleket Sandıkları adı altında tüm ülke çapında kooperatifçilik deneyimleri gerçekleĢmiĢ fakat baĢarılı olunamamıĢtır. 1888 yılında bunların yerine, bugünkü Ziraat Bankası‟nın temelini oluĢturan bir oluĢuma gidilmiĢtir.

Dernekler Derneklerin yasal ortamda hukuki bir varlık olarak ortaya çıkıĢı XX. Yüzyılın baĢlarındadır.

Sendikalar Sendikalar, Osmanlı‟da sanayileĢmenin geliĢmesine paralel olarak ortaya çıkmıĢtır. Bu konuda II. MeĢrutiyet‟in ilk yılında özel bir kanun çıkarılmıĢtır.

2.2.2.Cumhuriyet Dönemi 2.2.2.1.Siyasi ve Hukuki Açıdan DeğiĢimler 2.2.2.1.1 Anayasal Düzenlemeler ve Cumhuriyetin KuruluĢu 23 Nisan 1920‟de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 1921‟de ilk Anayasayı kabul etmiĢtir. Bu Anayasa, yerel yönetim açısından ilerici bir düzenleme yapmıĢtır. Buna göre iller ve bucaklar özerk birer tüzel kiĢilik olarak tanımlanmıĢtır. TBMM, ülkenin bağımsızlığını sağlamak için 15


ülkede yaĢayan her kesimin gücünden yararlanmak adına yerinden yönetimi esas alan bir devlet yapılanmasını benimsemiĢtir. 1922‟de Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun resmen sona erdirilmesinin ardından, yeni seçimlere gidilmiĢtir.Yeni oluĢan Meclis ilk toplantısını 11 Ağustos 1923‟te yapmıĢtır. 29 Ekim 1923‟te Cumhuriyet kurulmuĢtur. 1876 ve 1921 Anayasalarının modern bir devlet kurmaya yetmediği kabul edilerek yeni bir Anayasa yürürlüğe konmuĢtur (1924).1930 yılında, yeni Belediye Kanunu ile birlikte kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıĢtır.

2.2.2.2. Yerel Yönetim Yapısı Köyler O dönemde nüfusun yüzde 80‟i köylerde yaĢamaktaydı. Öncelikle köylerin kalkındırılması ve yönetilmesi gerekiyordu. Bu nedenle, Köy Kanunu öncelikli olarak ele alınmıĢtır. Ġl Özel Ġdareleri Cumhuriyetin kuruluĢ döneminde il özel idareleri ile ilgili yeni bir yasa çıkarılmamıĢtır. Osmanlı Ġmparatorluğu‟ndan devralınan 1913 tarihli geçici yasa günümüze kadar il özel idarelerinin yönetildiği yasa olmuĢtur.

Belediye Cumhuriyetin kuruluĢundan sonra belediyecilik konusundaki adımlar yalnızca Ankara için atılmıĢtır denebilir. 1924 Anayasası ile birlikte Ankara baĢkent olmuĢtur. 2.2.2.3. Türkiye’de Belediyeciliğin GeliĢimi Cumhuriyet Döneminde, Belediye Kanunu‟nun çıkarıldığı 1930‟dan günümüze kadar geçen zaman dilimindeki geliĢmeler: 1. 1930 – 1946: Cumhuriyet Belediyeciliğinin KuruluĢu 2. 1946 – 1961: Demokrasiye GeçiĢ Dönemi 3. 1961 – 1973: Kentlerin Siyasette Önem Kazanması 4. 1973 – 1980: Yerel-Merkezi Ġktidar ÇatıĢması 5. 1982 – 2000: BüyükĢehirlerin Ortaya ÇıkıĢı ve Ġmar Düzensizliği 6. 2000 sonrası: Kamu Yönetimi Reformu Atılımı 1930 – 1946: Cumhuriyet Belediyeciliğinin KuruluĢu: Cumhuriyetin temel kanunlarından birisi de Belediye Kanunu‟dur. 1580 sayılı Belediye Kanunu, belediyeyi, kentin yalnızca altyapı ve temizlik sorunlarını çözen bir kurum olarak tanımlamak yerine, kent yaĢamının tümüne iliĢkin etkinlik göstermesi gereken bir kamu tüzel kiĢisi olarak belirlemiĢtir. 16


Belediye Kanunu‟nun belediyeyi tanımlayan 1. maddesinde “beldenin ve belde sakinlerinin mahalli mahiyette müĢterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye ile mükellef hükmi bir Ģahsiyettir.” ifadesi bulunmaktadır. 1580 sayılı Belediye Kanunu‟nun arkasından kentsel yaĢamın düzenlemesine iliĢkin pek çok yasa çıkarılmıĢtır. 1946 – 1961: Demokrasiye GeçiĢ Dönemi: 1946 yılında Türkiye çok partili siyasal yaĢama geçti. Çok partili düzende ilk yerel seçimler 26 Mayıs 1946‟da yapıldı. yaĢanmıĢtır. 1950‟lerde baĢlayan sanayileĢme kırsal kesimden iĢçi talep etmeye baĢladı. Böylece, iç göç de baĢlamıĢ oldu. Genel nüfus içindeki kentsel nüfus, artıĢ eğilimine girdi. O dönemlerdeki güçlü belediye meclisinin demokratik uzlaĢma yöntemlerini geliĢtirerek kentsel sorunları çözmede ne denli baĢarılı olduğunu gösteren örneklerden biri, 1950-1960 döneminde Kayseri‟ de yaĢanmıĢtır. 1961 – 1973: Kentlerin Siyasette Önem Kazanması: 1961 Anayasası, “genel karar organları halk tarafından seçilen” hükmüyle belediye baĢkanının halk tarafından tek dereceli olarak seçilmesinin yolunu açmıĢtır. Bunun üzerine, belediye yasalarında buna iliĢkin düzenleme yapılmadan, seçim yasasında değiĢiklik yapılarak belediye baĢkanlarının tek dereceli olarak seçimine gidilmiĢtir.Belediye baĢkanlarının tek dereceli olarak seçimi, belediye baĢkanlığını siyasal alanda daha önemli hale getirmiĢtir. Belediye baĢkanları, ulusal politikada da önemli figürlerden biri olmuĢtur. Hızla artan kentleĢme ile birlikte belediye baĢkanlıkları daha da önem kazanmıĢtır. 1973 – 1980: Yerel-Merkezi Ġktidar ÇatıĢması: Bu dönemde, iktidarın tasfiye ettiği pek çok aydın, belediyelerde iĢ olanağı buldu. Bunların da yardımıyla, Ankara ve Ġstanbul belediyelerinin öncülüğünde özerk belediyecilik hareketi baĢlatıldı. Bu dönemde geliĢtirilen yeni belediyecilik hareketleri: Halkçı Belediyecilik: Halkçı belediyecilik anlayıĢının sembolü toplu taĢımacılık olmuĢtur. O dönemlerde toplu taĢıma kavramı geniĢ halk kesimleri tarafından benimsenmiĢtir. Öyle ki, toplu taĢıma lafı bile halkın gözünde kentlerdeki taĢıma sorununu çözmüĢtür. Bu amaçla, Ġstanbul ve Ankara‟da otobüsler için tercihli yollar devreye sokulmuĢtur. Gecekondu bölgelerindeki halka ekmek ve süt dağıtımı yapılmıĢtır. Bu dönemde, yaĢ meyve ve sebze fiyatlarına karĢı tanzim satıĢları yaygınlaĢtırılmıĢtır. TansaĢ (Belediye Tanzim SatıĢ Mağazaları) önemli bir proje olarak devreye sokulmuĢtur. Halkçı belediyecilik halk tarafından da benimsenince, belediyeler her alanda iĢletmecilik etkinliklerinde

17


bulunmaya baĢlamıĢtır. Parklardaki çay bahçelerinden lokantalara kadar pek çok alanda belediye iĢletmeleri ortaya çıkmıĢtır. Halkçı belediyeciliğin ilginç örneklerinden birisi de Ankara‟daki Altınpark Projesi‟dir. Ankara baĢkent olunca, Ġstanbul‟da yaĢayan memurların pek çoğu gibi, diplomatlar da Ankara‟ya gitmek istememiĢtir. O yıllarda Ankara‟yı yabancı diplomatların gözünde çekici kılmak için bir golf kulübü kurulmuĢtur. Bu kulüp, o zaman belediyeye ait bir arsada uzun vadeli bir kiralama ile kurulmuĢtur. Daha sonraları, bu kulübün kira sözleĢmesi uzatılmayarak, halkçı belediyeciliğin bir gereği olarak belediye tarafından geri alınmıĢ ve adı da Altınpark‟a çevrilmiĢtir. Kaynak Yaratıcı – Üretici Belediye: Bu dönemde gecekondu ve kentleĢme sorununa bir çözüm olarak konut ve arsa üretim projeleri devreye sokulmaya çalıĢılmıĢtır. Örneğin; Ankara‟daki Batıkent bu çabaların bir ürünüdür. Kent çevresindeki hazine ve belediye arsalarına sahip çıkılarak, arsa spekülasyonlarının önüne geçilmeye çalıĢılmıĢtır.

Devrimci Belediyecilik: Devrimci belediyeciliğin yenilikçilik yanında asıl vurgulamak istediği halkla birlikte yönetmek ve karar vermektir. Devrimci anlayıĢ içinde ikili bir taktik uygulanmıĢtır: Belediye hizmet ve etkinliklerinde doğrudan halk desteğini almak birinci amaç olmuĢtur. Bu amaç için mahalle örgütlenmesi yolunda adımlar atılmıĢtır. Halkla kahvehane toplantıları düzenlenmiĢ, bu toplantılarda belediye hedefleri anlatılmıĢ ve iktidar doğrudan halka Ģikayet edilmiĢtir. Devrimci belediye anlayıĢı içinde uygulanan ikinci taktik, STK’larla yakın iĢbirliği kurmaktı. O dönemde STK yerine “Demokratik Kitle Örgütü” terimi kullanılmaktaydı. Bu kuruluĢların çoğu soldaydı. Bunların bir kısmı da radikal örgütlerdi. Bu örgütlerle iĢ birliğine gidilerek, katılımcı belediyeciliğin ilk uygulamaları yapılmıĢ; kurultaylar, kurullar toplanmıĢtır. Birlikçi Belediyecilik: 1580 sayılı yasanın içeriğinin en önemli yaklaĢımlarından birisi, belediyelerin birlik kurma hakkıyla donatılmalarıdır. Belediyeler tek baĢlarına yerine getiremeyecekleri hizmetleri birlik kurarak yerine getirebilirler. Marmara Bölgesi‟ndeki belediyeler, Ġstanbul Belediyesi‟nin öncülüğünde, 1974 yılı sonlarında Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği‟ni (MBBB) kurmuĢlardır. Birlik, kentleĢmeyle hızlanan ortak sorunlara çözüm üretmek, özerk belediyecilik hareketini savunmak amacıyla kurulmuĢtur. Birlik, çevre sorunlarını gündeme getiren ilk kuruluĢtur. Marmara denizinin kirliliğini sorgulamaya baĢlamıĢ, bu konudaki araĢtırmalara öncülük yapmıĢtır. Dünya Çevre Günü, Birlik aracılığıyla Türkiye‟ye tanıtılmıĢtır. Çevre Günü kutlanmaya baĢlanmıĢ ve ilk yaya bölgeleri projeleri o günlerde gündeme getirilmiĢtir. 18


1984 – 2000: BüyükĢehirlerin Ortaya ÇıkıĢı ve Ġmar Düzensizliği: 1970‟li yıllarda Ġstanbul‟daki sorunların nasıl çözülebileceği konusunda bazı çalıĢmalar yapılmıĢtır. Bunlardan birisi, 1975 yılında DPT tarafından hazırlanan “Metropoliten Belediye Yasası” taslağıdır. Bu çalıĢma kamuoyuna sunulmamıĢ, DPT‟nin bir iç çalıĢması olarak kalmıĢtır. 1975‟ten itibaren, baĢta Ġstanbul olmak üzere, BüyükĢehirlerin sorunlarını çözme yolunda adımlar atılmaya çalıĢılmıĢ, ancak bir sonuca ulaĢılmamıĢtır. 1984‟te, baĢta Ġstanbul olmak üzere, büyük kentlerde biriken ve kümeleĢen sorunları çözmek için BüyükĢehir belediyeleri kurulmaya baĢlanmıĢtır. Yasa önce Ġstanbul, Ankara ve Ġzmir‟i içermekteyken, daha sonraki yıllarda öteki büyük kentler de BüyükĢehir Belediyesi Kanunu kapsamına alınmıĢtır. Bugün, 16 BüyükĢehir belediyesi bulunmaktadır. 1984 belediye reformunun getirdiği diğer bir yenilik ise, imar hakkı konusundadır. 1984‟e kadar belediyelerin imar planı yapma yetkisi kısıtlıdır. Bu yetki, Ġmar ve Ġskan Bakanlığı ile birlikte kullanılmıĢtır. Ġmar planları, belediye meclisinden sonra Ġmar Bakanlığı‟nın onayı alınmadan yürürlüğe giremiyordu. Bu durum, hızlı kentleĢme nedeniyle pek çok imar dıĢı yapılaĢmaya yol açmıĢtır. Ġmar planı hazırlanması ve değiĢtirilmesinde, oldukça uzun bürokratik iĢlemler yapılmaktaydı. Bu karmaĢık süreç, imar yetkisinin tümüyle belediyelere devredilmesiyle son buldu. Bu yeni adım, özerk belediyecilik açısından önemli bir geliĢmeydi. 2.2.2.4. Cumhuriyet Döneminde Sivil Toplumun OluĢma Süreci 1924 Anayasası‟yla tüm vatandaĢlara dernek kurma özgürlüğü tanınmıĢtır. 1909‟da çıkarılan Cemiyetler Kanunu, Cumhuriyet döneminde de 1938‟e kadar yürürlükte kalmıĢtır. Çok partili demokratik düzene geçilmesinden sonra, 1946‟da yeni bir Cemiyetler Kanunu yürürlüğe girdi. Bu kanun, o döneme göre önemli yenilikler getiriyordu. Bunlardan bir tanesi, sınıf esasından söz etmediği için sendikaların kurulmasına izin vermesiydi. 1949‟da esnaf dernekleri ve birlikleri için özel bir düzenleme yapılmıĢtır. 1961 Anayasası‟na kadar siyasi partiler de Dernekler Kanunu hükümlerine tabiydi. 1961 Anayasası dernek kurma özgürlüğünü Ģöyle tanımlamaktadır: “Herkes önceden izin almaksızın dernek kurma hakkında sahiptir. Bu hak ancak kamu düzeni veya genel ahlakı korumak için kanunla sınırlanabilir.” Ancak, Anayasa‟nın bu hükmü 1971‟de değiĢtirilerek dernek kurma özgürlüğü sınırlandırılmıĢ, derneklerin idari makamlarca faaliyetlerinin durdurulabileceği hükmü getirilmiĢtir. Bu Anayasa değiĢikliğinden sonra, 1972‟de yeni Dernekler Kanunu yürürlüğe girdi. Dernek kurma özgürlüğü bakımından 1980 askeri darbesiyle yeniden 1946 Ģartlarına dönülmüĢtür.1980‟li yıllarda tüm dünyada sivilleĢme ve sivil toplum örgütlerin den bahsedilirken Türkiye bu alanda zaman kaybetmiĢtir.

19


1990‟ların baĢına kadar, askeri darbenin etkileri sürmüĢtür. O günlerde, Ġngilizcede sivil toplum örgütü anlamına gelen NGO (non-governmental organisation) Türkçeye çevrilirken deyimin tam Türkçe karĢılığı olan „hükümet dıĢı örgütler‟ demekten kaçınılmıĢtır. Bunun yerine „sivil toplum kuruluĢu‟ denmiĢtir. „Sivil toplum kuruluĢu‟, kısa sürede aydınlar arasında ve kamuoyunda benimsenmiĢ ve yaygın biçimde kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Kendisini sivil toplum kuruluĢunun bir parçası gören veya üyesi olan kiĢi, kamuoyunda ve resmi kurumlar karĢısında bir statü kazanmaktadır. Türkiye‟de bu değiĢim olurken, dünyada da küreselleĢmenin iyice belirginleĢtiği 1990 sonrasında sivil toplum hareketi, uluslararası kuruluĢlar nezdinde de değer kazanmıĢtır. 1992 yılında toplanan Rio Zirvesi‟nde sivil toplum, uluslararası kuruluĢlar tarafından devletler yanında ikinci bir ortak olarak kabul görmüĢtür. Türkiye de bu konferansa BaĢbakan düzeyinde katılmıĢ ve kararları imzalamıĢtır. Rio Zirvesi‟nde dünyayı olası bir çevre felaketinden korumak için uluslararası, ulusal ve yerel çapta eylem planları hazırlanması öngörülmüĢtür. Rio Zirvesi kararlarından birisi, yerel toplulukların çevreyi korumak amacıyla kendi gündemini katılımcı yöntemlerle oluĢturmasını ve bir eylem planı çerçevesinde önlemler almasını gerektiriyordu. Sivil toplumun katılımını öngören Yerel Gündem kararı, dünya ölçeğinde Yerel Gündem 21 adıyla anılmıĢtır. Bu toplantıyı izleyen Habitat II Konferansı‟nda, kent yönetiminde sivil toplumun rolü tartıĢılmıĢtır. Bu tartıĢma sonucunda sivil toplum, yerel yönetimlerin paydaĢı sayılmıĢtır. Habitat II Konferansı‟nda alınan kararlar, Ġstanbul Bildirgesi‟yle dünya kamuoyuyla paylaĢılmıĢtır. Bu konferansta; uluslararası kuruluĢlar, merkezi hükümetler ve yerel yönetimler yanında STK‟lar da konferansın resmi ortağı olmuĢtur. Bu toplantının Türkiye bakımından en önemli sonucu, Türk hükümet yetkilileriyle belediyelerin sivil toplumu, paydaĢ gibi olmasa da ortak gibi görmeye baĢlamıĢ olmalarıdır. 2.2.3. YönetiĢim Kavramı Ġle Gelen Açılımlar Kent Yönetiminde Stratejik Planlama: 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Belediye, Ġl Özel Ġdaresi ve BüyükĢehir Belediyesi kanunları, nüfusu 50000‟in üzerinde olan belediyeler, tüm il özel idareleri ve 5018 sayılı kanuna ekli 1, 2 ve 4 nolu cetvellerde yer alan tüm kamu idarelerine stratejik planlama yükümlülüğünü getirmiĢtir. Stratejik Planlama, Ģehrin gelecekte nasıl olması istendiğinden baĢlanarak, bu Ģehir hayali için neler yapılması gerektiğine dair yol haritasının ortaya çıkarılmasıdır. Alınacak kararlar ve bu plan, Ģehirde yaĢayan herkesin dolaylı ya da

20


dolaysız yollardan hayatını etkileyeceği için, planlama sürecinde de ilgili grupların görüĢlerini belirtmesi önemlidir. Kent Konseyleri: Kent Konseyleri, mahalle ya da köy düzeyinden yukarıya doğru örgütlenerek, sivil toplum temsilcileri ve diğer kent paydaĢlarının yerel yönetimlerin çalıĢmalarını denetlemek ve karar alma süreçlerinin daha demokratik ve katılımcı olmasını sağlamak amacıyla kanunla kurulmuĢ platformlardır. 5393 sayılı kanununun 76. maddesine göre kent konseyi; kent yaĢamında, kent vizyonunun ve hemĢehrilik bilincinin geliĢtirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaĢma ve dayanıĢma, saydamlık, hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalıĢır. Kent konseyinde oluĢturulan görüĢler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir. Mahallenin Önem Kazanması: Son yıllarda, sivil toplumun yükseliĢine paralel olarak muhtarlıkların da konumunda bir değiĢme görünmektedir. Mahalle, yerel düzeyde görev yapan en etkili sivil toplum kuruluĢudur. Halktan aldığı güçle de kamu üzerinde denetim ve gözetim iĢlevlerini yerine getirmektedir. Mahallenin bu artan önemi, yerel yönetim reformu sürecini de etkilemiĢtir. Mahalle, merkezi yönetimin en alt basamağı gibi tanımlanırken, yeni yasalarla belediyenin bir parçası haline getirilmiĢtir. Günümüzde muhtarlıklar yalnız mahalle halkına bazı belgeleri veren birimler olmaktan çıkmıĢtır. Sosyal yardım hizmetlerinden doğal afetlere kadar pek çok konuda muhtarlar halkın temsilciliği görevini öteki seçilmiĢlerden daha iyi bir Ģekilde yerine getirmektedir.

21


Grafik 1: TESEV‟in 1999 yılında yapmıĢ olduğu kurumlara güven çalıĢması KAYNAK: Ġyi YönetiĢim El Kitabı, 2.2.4. YönetiĢim ile Ġlgili Sorun Alanları Katılım ile Ġlgili Sorunlar: PaydaĢların katılımını sağlayan, kent konseyleri gibi bu görevi yerine getiren mekanizmalar vardır. Ancak, bu mekanizmanın kurulması tek baĢına yeterli değildir. Sivil toplum kuruluĢları, vatandaĢlar, odalar ve benzeri diğer paydaĢların bu mekanizmadan „haberdar olmaları‟ ve „katılmaya istekli olmaları‟ gerekmektedir. •

Geleneksel Yönetim AnlayıĢından Kaynaklı Sorun : Klasik anlamda bürokratik iĢ yapma kültüründen, daha etkin, saydam ve hesap verebilir yönetim anlayıĢına geçiĢte yöneticilerin öncü rolü oynamaları gerekmektedir. Türkiye‟deki Sivil Toplum KuruluĢları‟nın genel sorunları Ģöyle özetlenebilir: - Kendilerini tam tanıtamamaları - ĠletiĢim sorunu - ĠĢbirliği ihtiyacı sorunu - Devlet desteği - Halkın bu konuda tam bilinçlenmemesi - Dernekler Yasası, STK‟ların çalıĢmalarını zorlaĢtırmaktadır. Sorunların aĢılması için çözümler Ģunlar olarak gösterilebilir: 22


• VatandaĢlık bilincinin geliĢtirilmesi ve örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması. • Bilgiye eriĢim kolaylaĢtırılmalıdır. Yerel yönetimlerin oluĢturacakları kent bilgi sistemleri internet aracılığı ile ulaĢılabilir olmalıdır. • Sivil, kamu ve özel giriĢimin birbirlerinin etkinliklerinden haberdar olmasını ve iĢbirliğinin artmasını sağlayacak platformlar oluĢturulmalıdır. • STK‟lar arasında yatay ve dikey iliĢki ve iĢbirliğine imkan verecek adımlar atılmalıdır. • Halk katılımının, yerel yönetim iĢleyiĢiyle eĢgüdüm içinde olabilmesi için, yerel yönetimler çeĢitli yöntem ve yaklaĢımlarla katılımı teĢvik etmelidirler. • Yerel yönetimlerin halk tarafından finansal denetimini sağlayacak mekanizmalar geliĢtirilmelidir. 2.3. PLANLAMA TÜRLERĠ VE PLANLAMADAN SORUMLU BĠRĠMLER 2.3.1. Kapsamlı Planlama AnlayıĢı 2.dünya savaĢından sonra ulus devletlerin kenti uzun vadeli olarak planlamaya çalıĢmaları ortaya kapsamlı planlama anlayıĢını çıkarmıĢtır. Bu yaklaĢımın temel ilkelerini ABD'de Chicago üniversitesinden bir grup plancı geliĢtirmiĢtir. Kamu yararını esas alması, uzun vadeli olması ve kapsamlılığı bu yaklaĢımın temel argümanları olmuĢtur. http://www.planlama.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1130&Itemid=63 Klasik Ģehircilik,planlamayı üç aĢamalı bir eylem olarak görür. Bunlar etüd ve araĢtırma, fiilen plan yapma ve planı uygulama aĢamalarından ibarettir. Bu üç aĢamalı eylemin baĢlıca amacı; insanları sağlıklı, rahat ve güzel yerleĢmelerde yaĢatmaktır. Bu anlamdaki Ģehircilik, kentlerin gelecekte almaları istenen fiziksel biçimi tasarlamak ve bu amaca ulaĢmak için gerekli denetim önlemlerini alma sürecidir. En son ürünü bir kent planı ya da nazım plan belgesi olan geleneksel Ģehircilik anlayıĢında baĢlıca uygulama araçları, “bölgeleme” (zoning) ve “yer bölümlerinin düzenlenmesi” gibi araçlardır. Klasik yaklaĢım kentler için alternatif planlar hazırlamaya elveriĢli değildir. Bu planın ne kadar bir süre için hazırlanması gerektiği konusunda bir ilke yoksa da, genellikle fiziksel planların 20 ya da 25 yıllık süreler için hazırlandığı görülür. Bu anlayıĢa göre, plan hazırlamak, uygulamaktan daha önemlidir. Türkiye‟de uzun zamandan beri, hatta bugün bile geçerli olan kent planlaması yaklaĢımı klasik yaklaĢımdır. Bu nedenledir k, yerel yönetim birimleri, bir kent planı hazırlamaya özel önem vermiĢ, ama planın ne ölçüde uygulanabileceği ya da uygulandığı noktasında fazla durmamıĢlardır. Kent planı belli amaçlara ulaĢmaktan çok, bir kent planına sahip olmak, onu belediyede sergilemek amacı ile yaptırılmıĢtır. Kaynak : RuĢen KeleĢ, KentleĢme Politikası

23


2.3.1.1.Kapsamlı Planlamayı Ġçeren Plan Türleri Ülke ölçeği planlama: Farklı sektörlere iliĢkin politik ve stratejik kararlar alınmakta ve bunlar sirküle edilmektedir. Bir diğer format yıllara sari yatırım programlarının elde edilmesi ve bunların onaylanarak yürürlüğe sokulmasıdır. Alt-ölçekli planların bu ilke kararlarına ve programlara göre yapılması ve Ģekillenmesi beklenmektedir. Bölge ve Alt-bölge ölçeği planlama: Türkiye‟de Bölge ve Alt-bölge planlama çalıĢmalarının büyük ölçüde, 1960 yıllarda Devlet Planlama TeĢkilatı‟nın (DPT) kurulması ile baĢladığı söylenebilir. Onay veya kabul görmüĢ bölge planlarının hemen tümü; DPT bünyesinde ya da denetiminde yapılmıĢ ve onay merci de DPT olmuĢtur. Bunların; görece yeni ve kayda değer olanları aĢağıdaki gibidir. “Çukurova Bölge Plan”, “Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel GeliĢme Projesi” “Güneydoğu Anadolu Projesi Ana Planı (GAP”), Zonguldak-Bartın-Karabük Bölgesel GeliĢme Projesi (“Doğu Karadeniz Bölgesel GeliĢme Planı” (DOKAP) “GAP Bölge Kalkınma Planı Revizyonu” yerel danıĢmanlarca gerçekleĢtirilmiĢtir.”Doğu Anadolu Bölgesi Ana Planı (DAP)” Atatürk, Ġnönü, Fırat, Kafkas ve Yüzüncüyıl Üniversiteleri‟nce, yürütülmüĢ bilahare; Gazi Üniversite‟nin devreye girmesi ile DPT tarafından sonuçlandırılmıĢtır. Harita 1: Bölgesel Kalkınma Planı Yapılan Bölgeler

 Doğu Anadolu Projesi Ana Planı (DAP)  Doğu

Karadeniz

Bölgesel

GeliĢme

 YeĢilırmak Havza GeliĢim Projesi Projesi

(DOKAP)

 Zonguldak-Bartın-Karabük (ZBK)

 Güneydoğu Anadolu Projesi Ana Planı (GAP) Kaynak: www.dpt.gov.tr/bgyu/bkp/bkp.html

24

Projesi


Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığı bünyesine katılan Ġmar ve Ġskan Bakanlığı da, Planlama ve Ġmar Genel Müdürlüğü‟ne bağlı Bölge Planlama Dairesi BaĢkanlığı eliyle daha çok analiz ağırlıklı bölgesel planlama çalıĢmalarında bulunmuĢtur. Bu çalıĢmalar zamanında en değerli kaynak olarak kullanılmıĢ ve pek çok alt-ölçekli planlama çalıĢmasına yön vermiĢtir. Ancak hiçbir zaman Bölge Planı formatına getirilmemiĢ ve onaylanmamıĢtır. Bölge planları yapım ve onay yetkisinin 1961 de kurulan Devlet Planlama TeĢkilatı‟na ait olmasının bu durumu nedenlediği savunulabilir. Ayrıntılarına ilerdeki çalıĢmalarda değinmek üzere; Bölge Planlama konusundaki deneyimin temel özellikleri aĢağıdaki gibidir.  Türkiye‟de DPT tarafından yürütülen Bölge Planlamaları, DAP ve GAP Bölge Kalkınma Planı Revizyonu deneyimine kadar, yabancı danıĢmanlık firmalarının liderliğinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġlk Planın elde edilmesinden 2000 yılına dek, yaklaĢık 40 yıl, yerel uzmanlar ve kurumlar planlama faaliyetini üstlenememiĢlerdir.  Bölge planlama deneyimlerinin DAP dıĢında hemen hepsi yabancı kuruluĢlarca gündeme getirilmiĢtir ve dıĢ finansmanlıdır.

 Bölge Planları, mekânsal içeriklerinin yanı sıra, ekonomik ve toplumsal geliĢmeyi hedef almıĢ ve hemen hepsi program öngörüleri ile sonuçlanmıĢtır. Ancak, bu önerilerin büyük bir kısmımın beĢ yıllık kalkınma planlarına ve yıllık yatırım programlarına alındığı söylenemez.

 Ülkemiz bölge planlama pratiği sürekli ve istikrarlı değildir. Bazı planlar özel hedeflerle ele alınmıĢtır. Örneğin; Zonguldak-Bartın-Karabük Bölgesel GeliĢme Projesi, bölgede özelleĢtirmeler sonucu ortaya çıkabilecek olumsuzlukları gidermek amacı ile kurgulanmıĢtır.

 GAP dıĢında, planların kurumsal yapısı eksik kalmıĢ, bu da çoğu kez uygulamayı yetersiz ve planları sahipsiz kılmıĢtır.

 Bölge Planlama çalıĢmaları, Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel GeliĢme Projesi ile kısmen GAP hariç, planlama alanının dıĢında yürütülmüĢtür.

 Bölge planında öngörülen, alt-planlamalar ya da sektörel-alt planlar gerçekleĢtirilememiĢtir. Örneğin; DOKAP‟ın öngördüğü alt-sektörel planlamalardan; sadece “DOKAP Bölgesel Turizm Kalkınma ÇalıĢması” yapılabilmiĢtir. 25


 Metropolitan Alan Planları : Metropoliten ölçekli planlama; 1960‟lı yılların ikinci yarısında gündeme gelmiĢtir. 1965 yılında Bakanlar Kurulu‟nun 6/4978 sayılı kararı ile büyük kentlerin ülke ekonomisi içindeki payı göz önüne alınarak, kentleĢmenin sanayileĢme ve kalkınmada itici bir güç olarak kullanılması ilkesinden hareketle, Ġstanbul, Ankara ve Ġzmir metropoliten planlarının hazırlanması amacıyla yerel planlama bürolarının kurulması kararlaĢtırılmıĢtır. Milli Güvenlik Kurulu‟nun 30.06.1965 gün ve 86 sayılı kararına dayanarak hazırlanan kararnamede, kurulan Metropoliten Alan Nazım Plan Bürolarına “Nazım Plan” hazırlama, Ġmar ve Ġskân Bakanlığı‟na ise „bu planların belediyelerce aynen uygulanmasını sağlayacak‟ hukuki çerçevenin hazırlanması sorumluluğunu yüklemiĢtir. Bu kararnamede Ġstanbul, Ankara ve Ġzmir‟in Nazım Planlarının Ġmar ve Ġskân Bakanlığı‟nın direktifi altında, Ġller Bankası‟na bağlı olarak kurulacak müstakil bürolar tarafından ele alınması kararlaĢtırılmıĢtır. Ġstanbul, Ankara ve Ġzmir Metropoliten Alan Nazım Plan Bürolarından sonra, Bursa, Samsun, Erzurum, Çukurova ve Elazığ‟da da Metropoliten Alan Nazım Plan Büroları kurulmuĢtur. Metropoliten planlamanın yükseliĢ dönemi olarak nitelendirilebilecek olan 1965–1984 yılları arasında amaç; gündelik karĢılıklı iliĢkiler içinde, bir büyük merkez ile yakın etki alanındaki çok sayıdaki kentsel ve kırsal yerleĢmelerin bir arada planlamasının gerçekleĢtirilmesi olmuĢtur. Bu dönemde; Ankara, Ġstanbul, Ġzmir, Bursa, Samsun ve Mersin Planları onaylanmıĢtır. 1984 yılında çıkarılan 3194 ve 3030 sayılı yasalar uyarınca Ġmar ve Ġskan Bakanlığı kapatılmıĢ, Nazım Plan Büroları BüyükĢehir Belediyelerine devredilmiĢtir. Metropoliten planlama deneyiminin temel özellikleri aĢağıdaki gibidir. 

Bu planlama tiplemesi ile ilk kez büyük kentlerin sorunları, geliĢme eğilimleri ve planları, çok

sektörlü olarak düĢünülmüĢ ve farklı disiplinlerden gelen uzmanların katkısı ile ele alınmıĢtır. (örneğin; arazi kullanımı ile bütünleĢen ulaĢım planlaması özellikle 3 büyük kent için gündeme gelmiĢtir). 

Metropoliten planlama, daha üst ölçeklere referansla ele alınmıĢtır. Bu ölçekteki planlama sadece

Ġstanbul, Ankara, Ġzmir, Bursa ve Adana kentlerini değil, Samsun ve Erzurum gibi, nüfusu daha az ancak, “geliĢme odakları ve dengeleyici merkezler” tanımı getirilen kentleri de kapsamıĢtır.

Bu ölçekte yapılan planlamanın, sadece Ġmar ve Ġskân Bakanlığı‟nı değil, diğer tüm yatırımcı ve

hizmet sunucu bakanlıkların da katkısı ve görüĢleri ile yapılabileceği görüĢü benimsenmiĢtir. Bu amaçla eĢgüdüm komiteleri kurulmuĢ ve eĢgüdüm (koordinasyon) toplantıları yapılmıĢtır.

26


Bu planlamanın en önemli özelliklerinden birisi planlamanın, “planlama mahalli”nden yapılıyor

olmasıdır. Nitekim Çukurova hariç, tüm nazım plan büroları, planlama alanında kurulmuĢ ve çalıĢmalarını buralardan yürütmüĢtür. Bu planlamaya, daha fazla yerel özellik ve gerçekçilik kazandırmıĢtır.

Yukarıda sıralanan olumlu yönlerin dıĢında; metropoliten planlama deneyimin önemli

darboğazları da bulunmaktadır. Bunların baĢında; plan önerilerinin yatırım plan ve yıllık programlara alınması aĢamasında; planlamanın yaptırım gücünün olmamasıdır. 

Bir diğer darboğaz, metropoliten planlamanın tamamen merkezi hükümet tarafından ele alınması,

yerel yönetimlerin, özellikle onay aĢamasında yetkilerinin olmamasıdır. Bu durum, yerel demokrasi ve yerel halkın katkı ve görüĢünün alınması ilkesi açısından önemli bir noksanlık olarak belirmektedir. Alt – Bölge ve Ġl Planlaması: Ülke gündemine formal olarak alt-bölge tanımı ve planlaması, Avrupa Birliğine uyum ve müktesebatının Türkiye‟ye uyarlanması süreci ile gelmiĢtir. Nitekim Ġstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (ĠBBS - NUTs) esas alınarak alt-bölge tanımları DPT tarafından yapılmıĢtır. Alt-bölge planlamasına da DPT tarafından baĢlanıldığı söylenebilmektedir. Alt-bölge ve Ġl Planlamasında Ġstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırması (NUTS) DPT koordinatörlüğünde ve DĠE BaĢkanlığı‟nın da katkılarıyla, AB‟nin talep ettiği ve Ulusal Programda yer alan istatistikî bölgelerin belirlenmesi çalıĢmasına göre Türkiye‟de 1. Düzeyde 12 bölge, 2. Düzeyde 26 bölge ve 3. Düzeyde 81 bölge (iller) Ġstatistikî Bölge Birimleri olarak tanımlanmıĢtır. 28 Ağustos 2002 tarihli ve 2002/4720 sayılı kararnamenin ekinde yayınlanan Karar‟a göre: “Bölgesel istatistiklerin toplanması, geliĢtirilmesi, bölgelerin sosyo-ekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve AB Bölgesel Ġstatistik Sistemine uygun, karĢılaĢtırılabilir veri tabanı oluĢturulması amacıyla ülke genelinde Ġstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırması tanımlanmıĢtır”. DPT tarafından yapılan Ġktisadi bölge birimleri sınıflandırmaları (NUTs) düzey 1 ve düzey 2 bölgeler harita 2 ve harita 3‟de görülmektedir.

27


Harita 2: Ġktisadi Bölge Birimleri Sınıflandırması (NUTs) Düzey 1 Bölgeleri

Kaynak: www.dpt.gov.tr/bgyu/biid/ibbs.html Harita 3: Ġktisadi Bölge Birimleri Sınıflandırması (NUTs) Düzey 2 Bölgeleri

Kaynak: www.dpt.gov.tr/bgyu/biid/ibbs.html ĠBB2 ölçeğinde baĢlatılan ilk planlama çalıĢması “Yeşilırmak Havza Gelişim Projesi” de DPT tarafından ihale edilmiĢtir. Ġl Ölçeğinde Yapılan Planlama ÇalıĢmaları - Ġl GeliĢme Planları: 2023 yılını hedef alan “Uzun Vadeli GeliĢme Stratejisi” doğrultusunda hazırlanan 8. BYKP kapsamında öngörülen “Ġl GeliĢme Planları” hazırlanması öngörülmektedir. Bu planlama dağarcığına giren yeni bir kavramdır.

28


Ġl GeliĢme Planlarının hazırlanması yönünde en önemli yasal dayanakların baĢında Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı gelmektedir. 8. BeĢ Yıllık Kalkınma Planında Ġl GeliĢme Planlarının hazırlanması ve uygulanmasına yönelik amaç ve politikalar açıkça ifade edilmiĢtir. Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planının (2001-2005) Bölgesel GeliĢme Hedef, Ġlke ve Politikaları ile ilgili bölümünde (497) “Gelir dağılımı dengesizliklerinin en aza indirilmesi, bölgesel gelişmenin hızlandırılması ve rasyonel kaynak dağıtımı açısından önem taşıyan, bölge planlarıyla uyumlu, il düzeyinde İl Gelişme Planları çalışmaları başlatılacaktır. Bu çerçevede, İl Planlama ve Koordinasyon Birimleri güçlendirilecek ve il gelişme planlarının hazırlanması ve uygulanmasında ilgili tüm kesimlerin katılımı sağlanacaktır” denilmektedir. Bu ifadede belirtilen temel amaç ve politikalara uygun olarak Devlet Planlama TeĢkilatı tarafından tüm illerde uygulanmak üzere “Ġl GeliĢme Planı” çalıĢmaları baĢlatılmıĢtır. Devlet Planlama TeĢkilatı, Valiliklere 28.03.2003 tarih ve 39/886 sayılı bir yazı ile DPT Bölgesel GeliĢme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü‟nce hazırlanmıĢ; taslak iĢ tanımları göndermiĢtir. Bu yazıyı takip eden süreç içinde Valilikler ilde veya bölgede bulunan bir Üniversitenin de içinde bulunduğu, çeĢitli kamu kuruluĢları ve Sivil Toplum örgütlerinden temsilcilerle bir planlama ekibi oluĢturmuĢtur (Artvin Ġl GeliĢme Planı Bürosu, Sivas Valiliği Ġl Sosyal ve Ekonomik Planlama Merkezi vb.). Planlama çalıĢmaları valilik bünyesinde kurulan planlama birimleri tarafından yürütülmüĢtür. Ġlde bulunan üniversite, meslek odaları, ticaret ve sanayi odaları, sivil toplum örgütleri; Planlama faaliyetlerine yönlendirme, danıĢma ve veri toplayıp-değerlendirme konularında katılmıĢlardır. DPT yazısına istinaden valilikler tarafından oluĢturulan planlama ekibi yaklaĢık 2-3 yıllık süreç içerisinde 2023 hedef yıllı il geliĢme planlarını hazırlamıĢlardır. Ġl geliĢme planları öncelikli olarak sosyo-ekonomik geliĢmeyi hedeflemektedir. Bu hedeflere göre stratejiler ve uygulama araçları belirlenmektedir. Bu uygulamalar için bir programlama yapılmakta; izleme ve değerlendirme konuları plan raporlarında yer almaktadır. Ġl geliĢme planlarının kapsadığı konular maddeler halinde Ģöyledir. 

Ġlin mevcut fiziki, demografik, sosyal, sektörel, ekonomik durumu ile potansiyelleri ve sorunlarının ortaya konması,

Temel hedef ve stratejiler,

Sektörlere yönelik geliĢme stratejileri,

Sosyo-ekonomik ve çevresel yatırım programları ve projeler,

GeliĢme senaryolarına bağlı Ġl GeliĢme Planı.

Yukarıdaki maddeler genel olarak bütün il geliĢme planlarında yer almaktadır. Bazı geliĢme planları her türlü kamu kuruluĢunun hazırlamak zorunda olduğu stratejik planlarla beraber değerlendirilmiĢtir. 29


Stratejik planlar, kamu yönetimi esaslı planlardır. Ancak Ġl geliĢme planlarının bazıları; örn. Sivas Stratejik Ġl GeliĢme Planı, stratejik planlara yönelik unsurları da içermektedir. 22.02.2005 tarihinde kabul edilen 5302 Sayılı Ġl Özel Ġdaresi Yasası ve 03.07.2005 tarihinde kabul edilen 5393 Sayılı Belediye Kanunu kalkınma plan ve programları ile varsa bölge planına uygun olarak ilgili yerel yönetimlere stratejik plan yapma ve uygulama zorunluluğu getirmiĢtir. Yine 10.12.2003 tarihinde kabul edilen 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu‟nun 9. maddesinde “Kamu idareleri; kalkınma planları, programlar, ilgili mevzuat ve benimsedikleri temel ilkeler çerçevesinde geleceğe iliĢkin misyon ve vizyonlarını oluĢturmak, stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını önceden belirlenmiĢ olan göstergeler doğrultusunda ölçmek ve bu sürecin izleme ve değerlendirmesini yapmak amacıyla katılımcı yöntemlerle stratejik plan hazırlarlar” demektedir. Bu yasalara uygun olarak bazı il geliĢme planlarında stratejik plan yaklaĢımı da yer almıĢtır. Bu durum yapılan geliĢme planlarında özellikle izleme ve değerlendirme baĢlıkları olarak yer almıĢtır. Ġl geliĢme planları; Ġlin, bulunduğu bölgenin bir alt bölgesi olarak planlanmasını öngörmektedir. Bu konuda yapılan çalıĢmalar incelendiğinde; elde edilen dokümanların daha çok; o ilin sosyal ve altyapı sektörlerinin programlanmasını öngören, bu amaçla tüzel ve kurumsal düzenlemeleri de içeren bir belge olduğu anlaĢılmaktadır. Bu noktada önemli olan; Ġl geliĢme planlarının yerel yönetimlere daha fazla yetki devri çerçevesinde ele alınmasıdır. Bir diğer önemli husus, planlama aĢamasında katılımcılığın ön plana çıkarılması, planın Sivil Toplum KuruluĢları (meslek odaları, gönüllü kuruluĢlar; sendikalar vb) ile birlikte ele alınması ve sonuçlandırılmasıdır. Bu kurgu ve çabalar, evrensel söyleme uygundur. Ancak planla birlikte gündeme gelen sorunlar da önemli boyutlardadır. 

Bunları hazırlayan takımların; planlama eğitim, deneyim ve becerisinin fazla, hatta hiç olmadığı görülmektedir.

Plan kurgusunda; çoğu kez bir önce yapılan ve eriĢilen bir baĢka Ġl GeliĢme Planı‟nın içeriğine aynen uyulmaktadır.

Ġl geliĢme planlarını yönlendirecek, üst ölçekli planların olmaması çok ciddi bir darboğazı teĢkil etmektedir. Her il önce yakın çevresini anlamaya çalıĢmaktadır.

Planlamanın mekânsal boyutunun eksik kalması ya da hiç olmaması bir diğer ciddi eksikliktir. Ġl Ölçeğinde 1/100 000 Ölçekli Ġl Çevre Düzeni Planları: Ġl ölçeğinde gündeme yeni gelen bir diğer planlama, Ġl ölçeğinde yapılan “1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (ÇDP)”dır. Bu planlarla; ĠBB2 (NUTS II) düzeyinde veya DSĠ tarafından belirlenen havza sınırları içinde kalan, birkaç Ġli kapsayan planlama bölgelerinin planlamasına da gidilmiĢtir. Planların Teknik ġartnameleri (ĠĢ Tanımları) Çevre ve Orman Bakanlığı‟nca hazırlanmaktadır. ĠBB2 veya havzalara göre bölünmüĢ olan; toplam 31 ili kapsayan 10 planlama bölgesinin (2000 yılı nüfus sayımına göre 22,043,122 kiĢiyi kapsamaktadır) 2005 yılı içinde ihalesi Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yapılmıĢtır. 2006 sonu itibarıyla 30


planların bitmesi öngörülmektedir. Tek il bazında 1/100,000 çevre düzeni planları; Çevre ve Orman Bakanlığının hazırladığı iĢ tanımına göre il özel idareleri tarafından yaptırılmaktadır. Bakanlık tarafından veya Ġl özel idareleri tarafından yaptırılan çevre düzeni planları 3 aĢamadan oluĢmaktadır. 

I. Etap: Analiz, veri toplama ve araĢtırma raporunun hazırlanması (150 gün)

II. Etap: Taslak plan çalıĢmaları (120 gün)

III. Etap: Plan ve kararların oluĢturulması (95 gün)

1/100,000 çevre düzeni planları pek çok uzmanın katılımıyla hazırlanmaktadır. 4 adet Ģehir plancısının kilit personel olduğu planlama çalıĢmalarında harita mühendisi, jeoloji mühendisi, mimar, çevre mühendisi, istatistikçi, ziraat mühendisi, biyolog, veri giriĢ uzmanı ve uzaktan algılama uzmanları yer almaktadır. Plan çalıĢmalarında uydu görüntüleri ve Coğrafi Bilgi Sistemleri kullanılmaktadır. Bütün veriler veri tabanında tutulmakta bunlar fiziksel mekanla iliĢkilendirilmektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen ve 2006 yılı içerisinde sonuçlandırılacak olan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planları Ģunlardır. 

KırĢehir-NevĢehir-Niğde-Aksaray Planlama Bölgesi

Mersin-Karaman Planlama Bölgesi

Sinop-Kastamonu-Çankırı Planlama Bölgesi

Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi

Konya-Isparta Planlama Bölgesi

Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi

Antalya-Burdur Planlama Bölgesi

Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-GümüĢhane-Artvin Planlama Bölgesi

Manisa-Kütahya-Ġzmir Planlama Bölgesi

Samsun-Çorum-Tokat Planlama Bölgesi

Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ihalesi yapılmayan ancak koordinasyonu yapılan; Valilikleri tarafından yürütülen ve 2006 Yılı içerisinde sonuçlandırılacak 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planları Ģunlardır. 

Ġstanbul (Onaylandı)

Balıkesir

Sakarya

Düzce

Kırıkkale

Osmaniye

Hatay 31


Yalova

Kayseri

Harita 4‟de, 2006 yılı sonu itibarıyla, Çevre ve Orman Bakanlığı ile valilikler tarafından yürütülen; 1/100 000 Çevre Düzeni Planı yapılan planlama bölgeleri ve iller görülmektedir Harita 4: 1/100 000 Çevre Düzeni Planı ÇalıĢması Yapılmakta Olan Planlama Bölgeleri ve Ġller (2006)

Bakanlık tarafından ihalesi yapılan ve birkaç ili kapsayan ÇDP‟leri Çevre ve Orman Bakanlığı onaylamaktadır. Bu onaylama planlama bölgesi içinde kalan illerin valilikleri ile yapılan bir protokol sonucu gerçekleĢmektedir. Tek il bazında yapılan ve il özel idareleri tarafından ihalesi yapılan ÇDP‟leri; 5302 Sayılı Ġl Özel Ġdaresi Kanunu‟nun 6. Maddesinin b) bendine göre, il valisinin koordinatörlüğünde, BüyükĢehirlerde BüyükĢehir belediyeleri yoksa il belediyeleri ile Ġl özel idareleri beraber yaptırmaktadırlar. Ġl çevre düzeni planları il genel meclisleri ile il belediye meclisleri tarafından beraber onaylanmaktadırlar. Çevre ve Orman Bakanlığı ile Ġl özel idareleri tarafından ihaleleri yaptırılan çevre düzeni planlarında Ģu unsurlar göze çarpmaktadır. 

Çevre ve Orman Bakanlığının teĢkilat ve görevleri hakkındaki 4856 sayılı yasanın 2. maddesi h) bendi ve 10. maddesi c) bendinde; kalkınma planları ve bölge planları temel alınarak çevre düzeni planlarını hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak ve uygulamasını sağlamak; görevleri arasında sayılmıĢtır. 32


Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından planlama çalıĢmaları yaptırılan ĠBB2 veya Havza sınırlarına göre belirlenen planlama bölgeleri; büyüklükleri itibarıyla alt bölge planlama çalıĢmaları olarak değerlendirilebilir. Öyle ki DPT tarafından kalkınma planları yaptırılan bazı bölgeler, çevre düzeni planlarına da konu olmaktadır. 3194 Sayılı Ġmar Kanunu‟nun 8. Maddesi a) bendine göre “Bölge Planlarını gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama TeĢkilatı yapar veya yaptırır” demektedir. Çevre ve Orman Bakanlığın ihaleye çıktığı planlama bölgeleri çevre düzeni planı adı ile çıkmakta ancak planların kapsadığı alanlar bölge planı-kalkınma planı kapsamındadır.

Ġl Çevre Düzeni Planları, Teknik ġartnamelere göre; istenilen ve beklenilen iĢlere bakıldığında; ülkemiz planlama pratiğinde çok bilinen ve çok yapılan “Çevre Düzeni Planları”nı çağrıĢtırmaktadır.

Ancak, Planın en önemli yaptırımı; 1/25 000 ölçekli planlamaların yapılacağı alan önceliklerinin; Ġl Çevre Düzeni Planı öngörülerine göre saptanması gereğidir. Diğer bir deyimle, planlama kurgu ve içeriği açısından; kendisine benzeyen bir alt-planlamayı öngörmektedir.

Ġl Çevre Düzeni Planı, yer küreye iliĢkin veriler ile çevresel girdilerin toplanması ve depolanmasına önem vermekte ve bu iĢlerin tarifini son derece ayrıntıda yapmakta, bunların sürdürülebilir kılınmasını istemektedir. Bu biçimi ile planlama söyleminde önemle yerini bulan çevresel duyarlılıkları dikkate almaktadır.

Ancak, planlamanın diğer söylemleri yukarıdakiler kadar ayrıntıda ele alınmamıĢtır. Örneğin; Ġllerin kendi olanakları çabaları ile yaptıkları Ġl GeliĢme Planlarının kuramsal kurgusu ve stratejik planlama yaklaĢımı, Ġl Çevre Düzeni Planları‟nda gündeme gelememiĢtir.

Aynı planlama mekanında; örneğin bir ilde hem “Ġl GeliĢme Planı” hem de “1/100,000 ölçekli Çevre Düzeni Planı” olması durumunda; çeliĢen kararlarda hangi planın baskın olacağı da açık değildir.

Planlama, yeni kurumsal yapıya iliĢkin göndermeler yapmamaktadır. Örneğin, Bölge Kalkınma Ajanslarının, plan elde etmesi ve izlenmesindeki rolü açık değildir.

33


Günümüzde il düzeyi planlama çalıĢmaları, iyi niyetli birer arayıĢ olarak belirmektedir. Ancak bunların; gerek teknik kurgusu ve gerekse kurumsallaĢması ve kadrolaĢması net ve yeterli değildir.

Bu planlar; hemen tüm batı ülkelerinde uygulama olanağı bulan stratejik planlamanın; mekânsal ayağını oluĢturacak biçimde kurgulanmamıĢlardır. Teknik ġartnameler ya da ĠĢ Tanımları, bu tarzda bir içerik ve dizine sahip değillerdir. Örneğin; planın ufku (vizyonu), yükümlülüğü (misyonu), stratejik amacının ortaya konulması, öngörülen kararların açıklanması ve bunların programlaması, baĢarı ölçüm ölçütlerinin tanımı ve nihayet izleme-yönlendirme sisteminin tasarımı gibi ardıĢık bir sürecin geliĢtirilmesi beklenmemektedir.

1/100,000 Çevre düzeni planları Sayısal ortamda, Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tabanında üretilmektedir. Planlama çalıĢmalarının ve veri depolamasının CBS ortamında yapılması, planlama sırasında istenen bilgiye kolay ulaĢma, sorgulama yapma, ağırlıklı kriterlere göre değerlendirme yapma imkanları tanımaktadır. Ayrıca dinamik ve standart bir yapıya oturmuĢ olan veri tabanı sistemi kolayca güncellenebilmektedir.

CBS tabanına oturtulmuĢ planlama yaklaĢımı plancılara ve ilgili tüm kuruluĢlara analiz, değerlendirme ve yönlendirme konularında kolaylıklar sağlamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken konu; CBS‟nin planlamanın temeli olarak algılanmaması, planlama için bir araç olduğunun dikkate alınmasıdır.

Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından gerek ihaleye çıkarılan gerekse de planlama faaliyeti devam etmekte olan projelere bakıldığında Ģöyle bir durum ortaya çıkmaktadır. Teknik Ģartnamede özellikle veri formatı, veri toplama, iĢleme ve saklama Ģekli üzerinde ağırlıklı olarak durulmaktadır. Bakanlık bu çalıĢmaları ile mekana yönelik, ulusal bir veri tabanı geliĢtirmenin adımlarını atmıĢtır ayrıca birkaç ili içine alan üst ölçekli planlar alt ölçekli planlarda da bir kontrol mekanizması geliĢtirecektir. Ancak planlama ile ilgili mekânsal, sosyal ve ekonomik hedefler arka planda kalmaktadır. Analizlere bağlı Plan üretiminin, bu sürecin en önemli konusu olduğu unutulmamalıdır.

34


Çevre Düzeni Planları : Türkiye‟de geçmiĢte çok yaygın olarak kullanılan çevre düzeni planları, önemli iĢlevler yüklenmiĢtir. Her Ģeyden önce bunlar; yapısal planlar olarak da nitelendirilebilecek yaklaĢımlardır. Birden fazla yerleĢmeyi içeren, ya da ülke ölçeğinde önem taĢıyan; ulaĢım, altyapı, sulama ve benzer fiziki yatırım alanlarını kapsayan bu planlar, farklı birimler tarafından elde edilmiĢlerdir. Çevre Düzeni planları ile Türkiye‟nin hemen bütün metropolleri, sanayileĢmiĢ merkez ve aksları, kıyılarının çok büyük bir kısmı, turizm alanları, koruma alanları planlamaya sahne olmuĢtur. Bu planların çıkıĢ noktalarını, Nazım Plan Büroları‟nın çalıĢmalarının teĢkil ettiği söylenebilir. Gerçekten de 1/25 000 ve daha üst ölçekli planlar Çevre düzeni planlarının esin kaynağı olmuĢtur. Gerek 6785 sayılı Ġmar Kanunu, gerekse 3194 sayılı Ġmar Kanununun yürürlükte olduğu dönemde yapılan, her iki dönemde de üst ölçek plan olarak, en fazla sayıda ve geniĢlikte yapılan plan türü olmuĢtur. Bu plan, baĢlangıcından bugüne kadar gerek merkezi gerek yerel yönetimler için içeriğinde ve ölçeğinde, kapsadığı alanlarda gerçekleĢen farklılıklara rağmen en önemli üst ölçek plan türü olma özelliği ile yerini bulmuĢtur. Yürürlükteki mevzuat kapsamında çevre düzeni planlarının yapım yetkileri ile ilgili önemli bir karmaĢa yaĢanmaktadır. Bunun en önemli nedeni, 3194 sayılı Ġmar Kanununda tanımı yer alan Çevre Düzeni Planının yapım kuralları ile yapım ve onay yetkisine dair hükümlendirmelerin Ġmar Kanununda yer almamasıdır. 6785 sayılı Ġmar Kanunu yürürlükte iken (1957–1985), her hangi bir yasal düzenleme olmamasına rağmen Ġmar ve Ġskân Bakanlığı 1960lı yıllarda yapmaya baĢladığı Çevre Düzeni Planlarını 6785 sayılı Kanunun tüm planların onama yetkisini Bakanlığa vermesine dayanarak onaylamıĢtır. Bu dönemde çevre düzeni planlarının yasal dayanağı sorgulama konusu edilmemiĢtir. Çevre Düzeni Planları; bu iyi niyetli ve önemli yükümlülüklerine karĢın aĢağıdaki sorunları da içermektedir. 

Planlar, ülkemizde üst kademe plan olmadığı için, genel ve yönlendirici, politik ve stratejik kararlardan yoksun olarak elde edilmiĢlerdir.

Benzer Ģeyler, planın sayısal boyutları için de söylenebilmektedir.

Gerek nüfus ve istihdam ve

gerekse Gayri Safi Bölge Hâsılatı (GSBH) gibi, planlama alanını dolaysız etkileyen dinamikler için de üst ve dıĢ veri alınamamıĢtır.

Bu planlar, bazen sektöre özel olarak yapılmıĢ, bu nedenle planlama alanının tüm sorunlarını ve potansiyelini kucaklayamamıĢtır. Bazı yerel özellikler dıĢlanmıĢtır.

35


Plan, merkezi hükümet tarafından yapıldığı ve onaylandığı için, yerel görüĢ ve insiyatif çoğu kez alınamamıĢ, hatta bazı yerel yönetimler plana yabancılaĢmıĢlardır.

Yukarıdaki nedenlere de bağlı olarak, planın ufku (vizyonu), plandan etkilenen kesimler ve yerel halk tarafından bilinememiĢtir.

Planı gerçek hayata sokacak, programlar ve uygulama aĢamaları, genelde hazırlanmamıĢ ve plan sadece yaptırımları olan bir belge niteliği kazanmıĢtır.

Alt-ölçekli planların çevre düzeni planlarına göre yapıldığını ve hedeflerini yansıttığı da söylenemez. Planın baĢarısı ve izleme-denetimi yapılamamıĢtır.

Planlar çoğu kez, günceleĢtirilememiĢ, özellikle hızlı geliĢen kesimlerde eskimiĢ ve geliĢmeleri yakalayamamıĢtır. merkezi hükümet tarafından yapıldığı ve onaylandığı için, yerel görüĢ ve inisiyatif çoğu kez alınamamıĢ, hatta bazı yerel yönetimler plana yabancılaĢmıĢlardır.

Planın hazırlanması ve onaylanması çok uzun sürmüĢ, bu süre içinde planlamaya sahne olan kesim büyük ölçüde değiĢmiĢtir.

Planlama sürecinde, “katılım” boyutu ihmal edilmiĢ, bu nedenle planlar hakkında kamuoyu bilgilendirilememiĢ ve kamuoyu desteği sağlanamamıĢtır.

Kent Ölçeği Planlaması: Kentsel ve kırsal planlama ve imar konularında temel son yasal dayanak ve düzenleme 3194 sayılı Ġmar Kanunudur. Yasada kimi eksiklerle de olsa, bölge planları, çevre düzeni planları, imar planları (nazım ve uygulama imar planı) biçiminde, kademeli bir plan dizgesi öngörülmüĢtür. Ancak, anılan yasanın en fazla uygulama alanı bulduğu, planlama ölçeği kentsel kesimdir.

Bununla birlikte; ayrıntılarına aĢağıda değinilen, kimi konuya özel planlamalar için ilgili birimlere kendi tüzeleri ile plan yapma ve onaylama yetkisi de verilmiĢtir.

Her Ģeyden önce imar kanunu; özellikle kent ölçeğindeki planlamayı; “nazım” ve “uygulama imar planları” gibi ve birbirleri ile karar ve bilgi akıĢı olan iki kademeli bir süreç olarak tanımlamıĢtır. Bunlara; daha büyük, özgün nitelikleri ve gereksinmeleri, yerleĢmeler sistemi için üretilmesi 36


öngörülen “çevre düzeni planları”nı da eklemek gerekmektedir. Bu durumda; daha genel bir tanımlama ile planlama dizini; süreç olarak üç aĢamalı, mekânsal karar ayrıntıları için üç kademeli ve ardıĢık bir sistem olarak elde edilmektedir. YaklaĢık 21 yıldır Türkiye mekânsal planlama sistemini yönlendiren bu 3194 sayılı yasa uygulamaları için belirtilecek çok görüĢ bulunmaktadır. Bunların önemli olanlarına aĢağıda değinilmiĢtir. 

Ülkemizde uygulanmakta olan kentsel planlama yaklaĢımı, daha çok mekanın yeniden

düzenlenmesine yönelik fiziksel boyut ağırlıklı bir yaklaĢımı sergilemektedir. Bir baĢka anlatımla; mekanı ekonomik, politik, toplumsal, çevresel ve benzeri tüm boyutları ile kavrayabilecek bir planlama anlayıĢ, yaklaĢım ve pratiği yaratılamamıĢtır. Bu planlama yaklaĢımı, belki de planlama kurumundan beklenenleri, büyük ölçüde salt

mülkiyetin yeniden düzenlenmesi biçimine

indirgemektedir. Kaldı ki, hazırlanan planların uygulamada, kentlerin bugünkü mekânsal yapılarını düzenlemede bile yetersiz kaldığı açıktır. Kentlerimizde %50‟leri aĢan, kimi kentlerde %90‟lara varabilen ruhsatsız, düzensiz ve yasal olmayan yapılaĢmanın varlığı bunun en büyük göstergesidir. 

Üst ölçekli plan kararlarının yönlendiriciliğinde hazırlanmayan alt ölçekli planlamalar ülke

kaynaklarının akılcı olmayan bir biçimde kullanılmasına yol açmaktadır. Halen yürürlükte olan imar planlarının; açıklama raporlarında öngörülen nüfus tahminleri ile bu planlarla yapılanmaya açılan alanların nüfus taĢıma kapasiteleri arasında uçurumlar vardır. Özetle ülkemizde bir üst ölçek planlama sorunsalı vardır. 

Yukarıda sıralanan planlama kademeleri için geliĢtirilen alt-tüzeler (yönetmelikler, genelgeler

ve diğerleri) gözetildiğinde; günümüz imar mevzuatının standart ve tek tip bir plan anlayıĢı ve plan elde etme süreci yarattığı söylenebilmektedir. Diğer bir tanımlama ile sistem; her yerleĢme için benzer süreçlerle aynı tip planların üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu durumda; kentsel alanlar birbirleri ile benzeĢmekte ve yerel özgünlükler planlama ve uygulama sürecine bir Ģekilde yansıtılamamaktadır. 

Halen ülkemizde mevcut 3 200‟ü aĢkın belediyenin çok büyük bir kısmı kırsal nitelik

taĢımaktadır. Bunların çoğu durağan bir ekonomik ve demografik yapıya sahiptir. Önemli bir kısmı nüfus kaybetmektedir. Buna karĢılık, metropol özelliği taĢıyan yerleĢmelerin ya da büyük kentlerin geliĢme dinamizmleri çok yüksektir. Tüm belediyelerimize; özgün sorun, olanak ve özelliklerine bakılmaksızın hemen aynı araĢtırma, değerlendirme, planlama, uygulama ve denetleme süreçlerinin uygulanması olanaksızdır. 

Sistemde yer alan sektörler arası iliĢkiler ve dengeler iyi kurgulanmıĢ bütüncül bir planlama

yaklaĢımı yerine; belirli sektörler öncelikli planlara yönelmek sistem bütününde önemli sorunlar yaratmaktadır. Tek sektör öncelikli planlamalarda uzun erimde kamu yararı öncelikli dengeli geliĢme hedefleri göz ardı edilebilmektedir. Örneğin; turizm öncelikli planlamalar, endüstri bölgesi planları, organize sanayi bölgesi yer seçimleri ve planlamaları bu bağlamda değerlendirilmelidir. 37


Planlama sürecimizdeki en büyük darboğazlarından bir diğeri katılım boyutudur. Günümüzde

yürürlükteki yasal düzenlemeler; toplumsal katılımı salt planların ilgili yönetimlerce onanmasından sonra onanlı planlara itiraz mekanizması ile kurgulanmıĢtır. Plan öncesi; planlama kararları hakkında bilgilendirme, sürecin belirli aĢamalarında bilgilendirme, sorgulama ve değerlendirme bağlamında katılım yöntem, süreç ve aĢamaları geliĢtirilmelidir. Yabancı ülke örnekleri bu bağlamda da incelenip değerlendirilecektir. 

Planlamanın karar vermeden baĢlayarak uygulamaya kadar inen bir süreç olduğu dikkate

alındığında; planlama dizgesinde uygulamayı yönlendirecek; “programlama” ve “bütçeleme” konularının, planlamanın ayrılmaz bir parçası olarak ele alınması gerekmektedir. Muhtemelen günümüzdeki Türk planlama pratiğinin temel eksiklerinden birisi; özellikle kamu yatırımları bağlamında programlamanın ve akçalı konuların göz ardı edilmesidir. Tasarımda bu hususlar üzerinde önemle durulacaktır. 

Planlamada yerel inisiyatifin artırılması, yerel ölçekteki planların ilgili yerel yönetimlerce

hazırlanması ve onayı, evrensel olarak kabul görmüĢ bir ilkedir. Ancak, günümüz pratiğinde; yerel planların birbirleri ile ve üst ölçekli planlarla iliĢkilerinin kurulması, yerel çıkarlarla ülke gereklerinin dengelenmesi bağlamında önemli sorunlar görülmektedir. Yönetimin bütünlüğü ve yerel özerklik kavramları da dikkate alınarak; denetim yöntem ve araçları iyi kurgulanmalıdır. Bu husus, hem yerel halkın öz-denetimi ve hem de kurumsal denetim olarak sağlanmalıdır. 

Türk planlama deneyiminde ortaya çıkan temel sorunlardan bir diğeri; “planlama yönetimi”

kavramının yerleĢmemesi ve planın organizasyonel bağlamda da kurumsallaĢamamasıdır. Gerçektende yerel yönetimlerde hem planlamayı bir devamlılığı olan süreç olarak algılama eksikliği bulunmaktadır, hem de bunu sağlayacak kurumsal düzenek kurulamamıĢtır. Planlama birimleri, tüm önemine karĢın içsel organizasyon Ģeması ve yükümlülük dağılımında hak ettiği yeri alamamıĢtır. 

Planlamanın “baĢarısını ölçecek” bir sistem kurulamamıĢ ve baĢarı ölçüm kriterleri

belirlenememiĢtir. (Performance measurement and management) Bu nedenle, planın iĢlevsel olarak değerlendirmesi yapılamamakta, geri-beslemelerle planı güncel ve canlı tutma gayretleri görülememektedir. 

Bu bağlamda ve baĢarı ölçüm sisteminin bir uzantısı olarak; bir diğer eksiklik planın

izlenmesi, değerlendirilmesi ve geliĢmelerin yönlendirilmesi (monitoring) konusunda görülmektedir. 

Planlamanın ancak doğru ve güvenilebilir bir veri tabanına dayandırılarak yapılabileceği

açıktır. Ancak, günümüz pratiğinde; planlama sürecinin en önemli aĢamalarından birisi olan veri derleme ve bunları planlamada kullanılabilecek bilgilere dönüĢtürme aĢamasında önemli sorunlar yaĢandığı bilinmektedir. Ülkemizde sağlıklı bir kurumsal bilgi sistemi ile kent bilgi sistemi oluĢturulamadığı için plana girdi sağlamada gecikmeler yaĢanmakta ya da elde edilemeyen ancak planlamada olmazsa olmaz pek çok bilgi göz ardı edilebilmektedir. Günümüz teknolojisi de 38


kullanılarak; bilgiye eriĢim, bilginin niteliği, elde edilecek kurumsal ve yerel verilerin planlarda kullanılabilecek yönlendirici bilgilere dönüĢtürülmesi yöntemlerinin geliĢtirilmesi ve bilgilerin depolanması gibi konular üzerinde, ÇalıĢmanın ilerdeki aĢamalarında önemle durulacaktır. 

Plana karĢı kamuoyunda güven ve saygı eksikliği olduğu sanılmaktadır. Bu durumun,

denetimlerin yetersizliği, yasal olmayan giriĢimlere ve geliĢmelere müeyyide uygulanmaması ve imar afları nedeni ile oluĢtuğu söylenebilir. Sektöre Özel Planlamalar: Türkiye‟de halen yürürlükteki yasal mevzuat çerçevesinde yapılan Üst Ölçek Planların (ör: Bölge (GAP), Alt Bölge (DOKAP vb.), 1/100 000 Ġl Çevre Düzeni Planları, 1/50 000 Metropolitan ve BüyükĢehir Belediye Planları, 1/25 000 Çoklu ve Tekil Alanlar Çevre Düzeni Planları) ve Alt Ölçek Planların (ör: YerleĢmelere Özel Yapılan 1/5000 Nazım Ġmar Planı ve 1/1000 Uygulama Ġmar Planları) yanı sıra; sektörel yasal mevzuat çerçevesinde yapılan ve onaylanan planlar da bulunmaktadır. Bu kapsamda yapılan planlama çalıĢmaları ve yasal dayanakları aĢağıda verilmektedir.

2960 Sayılı Boğaziçi Kanunu Kapsamında Yapılan Plan

Anılan kanun çerçevesinde; ülke ölçeğinde yapılan tek plan; kuzey-güney doğrultusunda 22 km‟lik Ġstanbul Boğazı ve çevresinin Arazi Kullanım Kararlarının ve YapılaĢma KoĢullarının belirlendiği Boğaziçi Planıdır. 

3621/3830 Sayılı Kıyı Kanunu Kapsamında Yapılan Planlar

Kıyı Kenar Çizgisi ve Kıyı Çizgisi arasındaki Kıyı Alanı için yapılan planların yanı sıra; Kıyı Dolgu Alanları için de planlama çalıĢmaları yapılmaktadır. Liman, Balıkçı Barınağı, Marina vb. kullanımlar için yapılan planlar bu kapsamdadır. 

442/3367 Sayılı Köy Kanunu Kapsamında Yapılan Planlar

Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Bayındırlık Ġskan Bakanlığı tarafından; yeniden yerleĢim (orman-içi köyler, toplulaĢtırma, afet sonrası vb.) projeleri çerçevesinde yapılan Köy YerleĢim Planları. 

6551 Sayılı Barut ve Patlayıcı Maddelerle Silah ve Teferruatı ve Av Malzemesinin

Ġnhisardan Çıkarılması Hakkında Kanun Kapsamında Yapılan Planlar Anılan yasada tanımlanan patlayıcı madde imal ve depolama alanlarına özel yapılan imar planları. 

2634 Sayılı Turizmi TeĢvik Kanunu Kapsamında Yapılan Planlar

Turizmi TeĢvik Kanunu çerçevesinde ilan edilen Turizm Merkezleri‟ne ait plan çalıĢmaları (1/25 000 ölçekten 1/1 000 ölçeğe kadar); Ġl Turizm Envanteri ve Master Planları, Marina ve Yat Çekek Yeri Planları. 39


2873 Sayılı Milli Parklar Kanunu Kapsamında Yapılan Planlar

Kanun kapsamında Milli Park olarak ilan edilmiĢ alanlara ait 1/25 000 ölçekli Uzun Devreli GeliĢme Planları ve Alan Yönetim Planları. 

4562 Sayılı OSB Kanunu Kapsamında Yapılan Planlar

OSB Kanunu çerçevesinde kurulmuĢ MüteĢebbis TeĢekkül Heyetleri tarafından teklif edilen ve Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tarafından kontrol edilen Organize Sanayi Bölgesi planlarının yanı sıra; Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tarafından kontrol edilen ve küçük iĢletmecilerin oluĢturduğu kooperatiflerin gerçekleĢtirdiği Küçük Sanayi Siteleri için hazırlanan planlar da sektörel planlar kapsamındadır. 

2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamında Yapılan Planlar

Kanun kapsamında Doğal Sit, Arkeolojik Sit ve Kentsel Sit alanı olarak tanımlanmıĢ alanlara ait Koruma Amaçlı Planlama çalıĢmaları. 

775 Sayılı Gecekondu Kanunu Kapsamında Yapılan Planlar

Gecekondu Önleme Alanı ve Gecekondu Islah Alanı plan çalıĢmaları. 

Kanun Hükmünde Kararnamelerle Yapılan Planlar

Kanun hükmünde kararnameler ile kurulmuĢ kurumlar tarafından yapılan veya yaptırılan planlar kapsamında; GAP BaĢkanlığı, TOKĠ BaĢkanlığı ve ÖÇKK BaĢkanlığı plan çalıĢmaları sıralanabilir. 

Gençlik Spor Genel Müdürlüğü Tarafından Yaptırılan Planlar

Ġl Müdürlükleri teklifi ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğü kontrolünde yapılan Kayak Eğitim Merkezi ve Kayak Alanı planlama çalıĢmaları bu kapsamdadır. 

Kentsel DönüĢüm Alanları Planları

Her ne kadar yasal çerçevesi kesinleĢmemiĢ olsa bile; Belediyelerin, kentsel yenilenme kavramı çerçevesinde hazırladıkları Kentsel DönüĢüm Planları. Sektöre özel yapılan planlar, özel bir statü veya oluĢumdan dolayı yapılmaktadır. Bu özel durumlara bağlı olarak diğer planlardan farklı bazı özellikleri bulunmaktadır ancak plan elde etme süreci ve kurgusu, diğer planlama çalıĢmaları ile benzerlik göstermektedir. Sektöre özel yapılan planların en büyük açmazlarından biri, aynı planlama bölgesine ait, üst veya alt ölçekli diğer planlarla bütünlüğünün olmamasıdır. Nazım Ġmar Planları : Onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu iĢlenmiĢ olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanıĢ biçimlerini, baĢlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeĢitli yerleĢme alanlarının geliĢme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaĢım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan 40


ve

raporu

ile

bir

bütün

olan

plandır.

http://www.ibb.gov.tr/tr-

TR/kurumsal/Birimler/SehirPlanlamaMd/Documents/nazim.htm Uygulama Ġmar Planları : Yeterli ayrıntıyı içeren ve son durumu gösteren onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumda iĢlenmiĢ olarak nazım plân ilke kararlarına göre çizilen ve çeĢitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve yapı düzenini, parselasyonunu, yollarını ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntılarıyla gösteren plândır. Uygulama imar plânları, ölçeğin gerektirdiği ayrıntıda inceleme ve değerlendirmelere dayalı olarak nazım imar plânlarının aynen büyütülmüĢ kopyaları niteliğinde olmayıp, alan koruma ve kullanma kararları ve önlemleriyle gereken farklılıkları getirirler. Ölçeği genellikle 1/1000‟dir. http://www.idarehukuku.net/baslik/Imar-Hukuku/Imar-Plani/Uygulama-ImarPlani.html Belediyeler ve valilikler için uygulama aĢamasında önem kazanan plan kademesi imar planıdır. Ġmar Kanununda imar planı tanımı ayrıca yer almamakta sadece bu planın nazım ve uygulama imar planından oluĢtuğuna ve her iki planın da uygulama yeterliliği bulunduğu açıklamasına yer verilmektedir. Ġmar planına iliĢkin özel bir tanım, Plan Yapılmasına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte değiĢiklikler yapan ve 17 Mart 2001 tarih ve 24345 Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelikle getirilmiĢtir. Bu tanıma göre Ġmar Planı, “Belde halkının sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılamayı, sağlıklı ve güvenli bir çevre oluşturmayı, yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen ve bu amaçla beldenin ekonomik, demografik, sosyal, kültürel, tarihsel, fiziksel özelliklerine ilişkin araştırmalara ve verilere dayalı olarak hazırlanan, kentsel yerleşme ve gelişme eğilimlerini alternatif çözümler oluşturmak suretiyle belirleyen, arazi kullanımı, koruma, kısıtlama kararları, örgütlenme ve uygulama ilkelerini içeren pafta, rapor ve notlardan oluşan belgedir”. Nazım imar planı genelde 1/5000 ölçekte hazırlanan ve imar planlarının ilk kademesini oluĢturan belgedir. Özellikle 3194 sayılı Ġmar Kanunu ile getirilen ve plan kademelenmesi konusunda yetersiz olan ve belirsizlikler içeren hükümler nedeniyle 1/25.000 ölçekte hazırlanmıĢ pek çok plana nazım imar planı adı verilmiĢtir. En son olarak da BüyükĢehir Belediyeleri ile ilgili yasal düzenlemelerde büyükĢehir belediyelerinin nazım imar planlarının 1/25000 ölçekte yapılabileceği açıklanmıĢtır. Diğer taraftan Nazım imar planı adı ilave edilen ve plan kademelenmesini karmaĢa içine alan bir plan türü, çevre düzeni planı olmuĢtur. Ġmar Kanununun 9. maddesinde Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığı‟na verilmiĢ olan plan yapım yetkisinde açıkça çevre düzeni planı yazmaması, bu maddenin sıraladığı diğer konuları içerecek biçimde hazırlanan planların adını “…çevre düzeni nazım imar planı” olarak belirleme gerekçeleri arasında yer almıĢtır. Benzer biçimde, BüyükĢehir belediyelerinin 3030 sayılı Kanunla aldığı plan yapım ve onay yetkisi “nazım imar planı” ile kısıtlandığından, 1.25.000 ölçekte hazırlanan pek çok BüyükĢehir planı “… Metropoliten alan nazım imar planı” olarak adlandırılmıĢtır. Aslında bu karmaĢa ya da adlandırmanın nedenleri ve sonuçlarının yarattığı kaos içerisinde çevre 41


düzeni planı ve nazım imar planlarının kapsamı, yapım yöntem ve araçları ile plan notu, plan raporu ve benzeri ilave belgelerinin benzerliği, özellikle fiziksel belgeleri için geçerli dilin birbirine çok yakınlaĢmasıdır. Uygulama imar planı, planlamada son kademe olarak ortaya çıkan plan türüdür. Gerek bu niteliği gerekse uygulamaya yönelik kural ve koĢulları ile yapılaĢmayı yönlendiren bir içeriktedir. Belediyeler, uygulama imar planı hükümleri ile planda hüküm bulunmayan konularla ilgili olarak, “3030 sayılı Kanun Kapsamı DıĢında Kalan Belediyeler Tip Ġmar Yönetmeliği” uyarınca iĢlem yapmakla yükümlüdürler. BüyükĢehir Belediyeleri ise, uygulama imar planlarının yanı sıra, kendi hazırladıkları ve Belediye Meclis kararı ile onaylanan uygulama Yönetmeliklerine göre iĢlem yapabilmektedir. Plan tanımları, çok baĢlı örgüt yapısı ve planlama, plan kademelenmesini sağlamayı mümkün kılmayan ve yetersiz örgüt yapısı ve plan türleri kadar önemli bir sorun alanı da plan uygulamasına iliĢkin düzenlemelerdir. Özellikle plan uygulama araçlarının yetersizliği konusunda geçerli bu durum, planları bir anlamda sanal belgelere dönüĢtürmektedir. Plan uygulama araçları konusunda Ġmar Kanunu düzenlemeleri Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığınca hazırlanan Yönetmeliklerde de yer alamamıĢtır. Bu kapsamda planlamanın ayrılmaz aĢaması olarak kabul edilen plan uygulaması, arazi ve arsa düzenlemesi, kamulaĢtırma, ruhsat dıĢında araçlarla desteklenememektedir. Bu kapsamda düzenlemelere, Erzincan Depremi sonrasında gündeme gelen Ġmar Kanunu revizyonu çalıĢmalarının bir sonucu olarak Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığınca diğerlerine oranla katılımcı bir süreçle hazırlanan “Ġmar ve ġehircilik Kanunu Taslağında” yer verilmiĢ olmakla birlikte, bu kanun tasarısı da yasalaĢmamıĢtır.

2.3.1.2. Çok BaĢlı Planlama Yapılanması Ġle Ġlgili BaĢlıca Yasal Düzenlemeler 3194 sayılı Ġmar Kanununun 4. maddesinde sayılan ya da bu maddede sayılmamakla birlikte Ġmar Kanunundan sonra yürürlüğe giren yasal düzenlemelerle tanımlanan planları ve bu planlara iliĢkin yetki kullanan örgütleri bu kapsamda saymak mümkündür. Özel amaçlı planlama çalıĢmalarının türü ve ölçeği ile amacı ve kapsadığı alan ne olursa olsun iki istisna hariç sektörel içerikleri olmasıdır. Bu istisnaları ise bölgesel olarak tanımlamak mümkündür. Birincisi GAP Ġdaresinin görev ve yetki alanında kalan alanlar. Ġkincisi ise, Özel Çevre Koruma bölgeleridir. Bu iki istisna 383 ve 388 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile belirlenen yetkiler her tür ve ölçekte planlamayı kapsaması nedeniyle diğer alanlardan ve özel kanunlara göre özel amaçlarla yapılan planlardan farklılıklarını ortaya koymaktadır. Her ne kadar, Turizmi TeĢvik Kanununda son olarak yapılan düzenlemelerle Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Turizm Koruma ve geliĢme alanlarında her tür ve ölçekte plan yapımı konusunda yetkili kılınmıĢ ise de, daha önce belirlenmiĢ olan turizm merkezlerinde yapılan planlamalarda yetki merkezi ve yerel farklı kurumlar elinde toplanmakta idi. Son dönemde yapılan

42


değiĢikliklerin Kültür ve turizm koruma ve geliĢim bölgelerinin, mevcut durum ve planlama yetkileri açısından, özel çevre koruma bölgelerine benzediğini söylemek de güç olmayacaktır. Kıyı alanları, planlama yetkileri ve türleri açısından önemli değiĢikliklere konu olmuĢtur. Kıyı Kanunu, kapsamı açısından Ġmar Kanununun 4. maddesinde belirlenen istisnalar kapsamında bir özel kanun değildir. Ancak Kanun kendi hükümlerini Ġmar Kanunundan önde tutmaktadır. 3621/3830 sayılı Kıyı Kanunu, kıyı, sahil Ģeridi ve dolgu ve kurutma yolu ile kazanılmıĢ alanlara iliĢkin olarak planlamaya dair özel hükümler içermektedir. Diğer taraftan kıyı alanında kalmakla birlikte bir baĢka özel kanun kapsamında da kalan alanlarda yapılacak planlamalar konusunda özel düzenlemeler bulunmaktadır. Kıyı Kanunu kapsamında kalan alanlarda yapılacak planlar, gerek içerecekleri kullanımlar gerekse konumları açısından farklılıklar içermektedir. Yürürlükteki Kıyı Kanununa göre, planlama konusunda genel prensip olarak yerel yönetimler yetkilidir. Ancak bu konuda bazı istisnalar bulunmaktadır. Kıyılarda ve sahil Ģeritlerinde dolgu ya da kurutma yolu ile arazi kazanılması halinde plan yapım ve onama yetkisi Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığına ait olmaktadır. Ancak Turizm TeĢvik Kanununda yapılan son düzenlemelere göre bu alanların turizm merkezleri ya da kültür ve turizm koruma ve geliĢim bölgelerinde yer almaları halinde planlama yetkileri Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kullanılmaktadır. Bu kapsamda yetki, bir merkezi kurumdan görev alanı geniĢletilerek bir baĢka merkezi kuruma aktarılmıĢtır. Turizmi TeĢvik Kanunu, 3194 sayılı Ġmar Kanunu öncesinde 12.3.1982 de yürürlüğe girmiĢtir. Kanunun turizm sektörünün geliĢmesi amacıyla yaptığı yatırımları kolaylaĢtırıcı düzenlemelerini destekleyen maddeleri planlamaya iliĢkindir. Kanuna göre, Kanun kapsamında belirlenen turizm alan ve turizm merkezlerinde yapılacak nazım imar planlarını, Ġmar ve Ġskân Bakanlığı onaylayacaktır. Uygulama imar planlarının turizm ile ilgili kesimleri Turizm Bakanlığı‟nca onaylanacak turizm dıĢı kullanımlarla ilgili kesimleri ise Ġmar mevzuatı kapsamında yapım ve onay konusu edilecektir. Aslında bu düzenleme, Ġmar Kanunu ile ilgili yapılmakta olan hazırlıkların da bir göstergesidir. 2634 sayılı Turizmi TeĢvik Kanununun 7. maddesinde 24.7.2003 tarihli ve 4957 sayılı Kanunla yapılan ve 1.8.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değiĢiklik uyarınca bu durum değiĢmiĢtir. Bu yeni düzenleme çerçevesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı, Turizm merkezleri ile Kültür ve Turizm Koruma ve GeliĢim Bölgelerinde planlama alanında baĢka bir yerel ya da merkezi kurumla ortak çalıĢma yapmamaktadır. Hatta bu alanlardaki yerel yönetimlerin plana dair kararlarını da aramamaktadır. ĠĢlemleri re‟sen yürütmektedir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile belirlenen kültür varlıkları, tabiat varlıkları, sit alanları, korunma alanlarında uygulanacak kurallar belirlenmektedir. Diğer taraftan 43


Turizmi TeĢvik Kanununda yer alan Kültür ve Turizm Koruma ve GeliĢme alanları da 2863 sayılı Kanunda tanımlanan bu alanları kapsar bir içeriktedir. Bu geliĢmelerin Kültür ve Turizm Bakanlıklarının birleĢmesi ile ilgili yanı da ayrıca belirtilmelidir. 2863 sayılı Kanunda 14.7.2004 – 5226 sayılı Kanunla yapılan değiĢiklik Koruma Amaçlı Ġmar Planları konusunda da farklı yaklaĢımlar ve fiziksel plan içeriğinde önemli bir baĢka düzenlemeleri de içermektedir. Yönetim alanı ve yönetim planı ile ilgili kavramları planlama yasal diline katması önemli bir geliĢme olarak algılanmalıdır. Köylerde imar planı düzeyinde iki farklı mevzuat çerçevesinde planlama yapılmaktadır. Birincisi, 3194 sayılı Ġmar Kanunu uyarınca belediye ya da valiliklerce, ikincisi ise Köy Kanunu uyarınca Valiliklerce yürütülen köy yerleĢme alanı planlama çalıĢmalarıdır. Belediyelerin mücavir alan sınırları içerisinde kalan köyler sadece imar mevzuatına dair yetki ve görev alanını belirler. Bir belediyenin mücavir alanında kalan köy, idari anlamda, köy tüzel kiĢiliği olarak varlığını devam ettirir. Bu idari duruma karĢın mücavir alanda kalan köyler, belediyelerin planlama alanındaki yetki ve görevleri açısından belediyelerin tasarrufundadırlar. Belediyelerin köyleri mücavir alanlarına alma talepleri arasında, köyün var olan üst ölçek plan kapsamında planlanma gereği olabileceği gibi, özellikle kıyı alanlarında ya da kaplıca ve benzeri kaynakları haiz köyler için potansiyeli birlikte ve belediye lehine de kullanma gerekçeleri yer alabilmektedir. Bu tür gerekçelerle mücavir alana alınan köylerin tamamı ya da bir kısmı için plan yapımı gündeme geldiğinde, belediye, Ġmar Kanunu ile belirlenen yetkileri çerçevesinde planı yapar ve onaylar. Bu kapsamda yapılan planların Ġmar Kanunu ve Yönetmeliklerine uygun olmaları gerekmektedir. Diğer taraftan, konumu ve niteliği ya da üst ölçek planlar gereği imar planı yapımı gereken belediye ve mücavir alanlar dıĢındaki köylerin imar planları da yine 3194 sayılı Ġmar Kanunu ile verilen yetkiler çerçevesinde Valilikler tarafından kullanılır. 5216 sayılı Kanuna göre BüyükĢehir belediyeleri, ilçe ve ilk kademe belediyelerinden oluĢmaktadır. BüyükĢehir belediyesinin planlamaya iliĢkin görev, yetki ve sorumlulukları Çevre Düzeni Planına uygun olmak kaydıyla, büyükĢehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde 1/5.000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte nazım imar planını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak; büyükĢehir içindeki belediyelerin nazım plana uygun olarak hazırlayacakları uygulama imar planlarını, bu planlarda yapılacak değiĢiklikleri, parselasyon planlarını ve ıslah imar planlarını aynen veya değiĢtirerek onaylamak ve uygulanmasını denetlemek; nazım imar planının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulama imar planlarını ve parselasyon planlarını yapmayan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin uygulama imar planlarını ve parselasyon planlarını yapmak veya yaptırmak” olarak belirlenmektedir.

44


2.3.2. Mekansal Planlama Stratejik planlama; kurum ve kuruluĢların mevcut durum, misyon ve kuruluĢ ilkelerinden hareketle geleceğe yönelik bir vizyon oluĢturup bu vizyona uygun hedefler saptamaları ve çeĢitli göstergeler saptayarak, baĢarıyı izleme ve değerlendirmelerini ifade eden katılımcı, hesap verme sorumluluğuna temel teĢkil eden ve esnek bir planlama anlayıĢıdır. 

Sonuçların planlanmasıdır: Girdilere değil, kamu hizmetleri ile elde edilecek sonuçlara odaklıdır.

DeğiĢimin planlanmasıdır: DeğiĢimin istenilen yönde olabilmesini sağlamaya gayret eder ve değiĢimi destekler. Dinamiktir ve geleceği yönlendirir. Düzenli olarak gözden geçirilmesi ve değiĢen Ģartlara göre uyarlanması gerekir.

Gerçekçidir: Arzu edilen ve ulaĢılabilir bir geleceği resmeder.

Kaliteli yönetimin aracıdır: Disiplinli ve sistemli bir Ģekilde, bir kuruluĢun kendisini nasıl tanımladığını, neler yaptığını ve yaptığı Ģeyleri niçin yaptığını değerlendirmesi, Ģekillendirmesi ve bunlara rehberlik eden temel kararları ve eylemleri üretmesidir.

Hesap verme sorumluluğuna temel oluĢturur: Sonuçların nasıl ve ne ölçüde gerçekleĢtirildiğinin izlenmesine, değerlendirilmesine ve denetlenmesine temel oluĢturur.

Katılımcı bir yaklaĢımdır: Stratejik planlama surecinin kuruluĢun en üst düzey yetkilisi tarafından tam olarak desteklenmesi Ģarttır. Bununla beraber, ilgili tarafların, diğer yetkililerin,

idarecilerin ve her düzeydeki personelin katkısı, ortak çabası ve desteği olmaksızın, stratejik planlama baĢarıya ulaĢamaz (DPT, 2006a: 7). Kurumların ,evresel eğilimleri de analiz etme gereksinimi sonucu 1950‟lerin sonunda uzun dönemli planlama yerini yavaĢ yavaĢ stratejik planlamaya bırakmıĢtır. Stratejik planlamanın geliĢim sureci ilkin ticari stratejik planlama, sonra ortak stratejik planlama ve son olarak stratejik yönetim biçiminde olmuĢtur. Stratejik Planlama Sürecinde, planlamanın varlık nedeni olan bir Misyon ile geleceğe iliĢkin kapsamı belirleyen bir Vizyon ve temel değerlerden yola çıkan İlkeler bulunacak; eriĢilmek istenen düzeye iliĢkin bir Amaç ve buna bağlı yeter sayıda Stratejik Hedef yer alacak; hedeflere ulaĢmada farklı Alternatif Stratejilerin tartışılması ve seçilen alternatifin öngördüğü ayrıntılarda, farklı aĢamalarda geliĢmesi beklenilen bir dizi Proje bulunacaktır. Söz konusu projelerin uygulamadaki baĢarılarının Performans Ölçütleri aracılığı ile değerlendirilmeleri gerçekleĢtirilecektir. Amaç ve hedeflerin saptanması, Misyon, Vizyon ve Ġlkelerin tanımlanmasında, planlamaya konu olan ortam ve toplum özellikleri ve isterleriyle belirginleĢen iç ve dıĢ belirleyicilerin, sorunlar ve potansiyellerin (güçlü ve zayıf yanların) ortaya konulduğu bir Stratejik Analiz, sürecin önemli bir parçasıdır.

45


Bölge, alt-bölge ve kent bütünü ölçeklerinde mekansal stratejik planlamaya kolayca uyarlanabilecek özellikler arasında, yaĢayan organizmaların büyüme-geliĢme, olgunlaĢma, doyma ve giderek gerileme aĢamalarında uygulanacak stratejilerin, uğraĢ alanlarının çeĢitlendirilmesi, yarıĢabilirlik yeteneğinin güçlendirilmesi, dengesiz büyümenin denetimi, geri kalmıĢlığın önlenmesi gibi stratejik hedefler yanı sıra, kaynak varlığının aĢırı kullanımını önleyerek Sürdürülebilir bir geliĢmeyi de amaçlaması gerekli görülmektedir. Bu bağlamda, “hızlı geliĢme ve büyüme stratejileri” yanı sıra “yavaĢ-durağan bir geliĢme” (stabilizasyon) ya da “aralıklı büyüme” stratejileri ile “denge modelleri” gibi alternatif stratejiler değerlendirmeye konu edilebilecektir. (BĠLSEL, “Sürdürülebilir Kentsel ve Bölgesel Gelişmede Stratejik Planlama Yaklaşımı”, 11.BB./BP. Kongresi, KTÜ., Trabzon, 2004)

46


Planlamanın Kurumsal Yapısı PLANLAMA DÜZEYĠ Genel Hatları ile Planlamanın Tipi

Kapsadığı Alan

Yasal Dayanak

Planlamadan Sorumlu Birim

Plan Onay Mercii

GeniĢ Kapsamlı, Mekansal Ülke Ölçeği Planlama

Politikaları da Ġçeren Kalkınma

Ülke Düzeyi

DPT KuruluĢ Yasası

DPT

TBMM

DPT

DPT

Plan Bölge Planlaması

(ĠBB 1 Düzeyi)

GeniĢ Kapsamlı Stratejik Bölge ve Alt-Bölge Planı

DPT KuruluĢ Yasası ve 3194 sayılı

Bölge Düzeyi

Ġmar Yasası ĠBB 2 düzeyindeki planlama faaliyetlerinin, DPT tarafından gerçekleĢtirilmesi, mekansal içeriği fazla olan Çevre Düzeni Planlarının,

Alt-Bölge Planlaması (ĠBB 2 Düzeyi) (Birden fazla ili kapsayan 1/100 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planları)

GeniĢ Kapsamlı Stratejik Altbölge yada Havza Planı

ancak DPT tarafından yapılacak ĠBB Alt-bölge yada Havza Düzeyi

2 düzeyi planlaması ile bütünlük içinde ve iki kuruluĢ arasında

DPT ve "Havza" bazında ÇvOB

DPT ve "Havza" bazında ÇvOB

imzalanacak bir mekansal ağırlıklı plan yapımı "Protokol"ü çerçevesinde ÇvOB tarafından hazırlanması ele alınması gerekmektedir. Ġl Ölçeği Planlama

(ĠBB 3 Düzeyi) (3) - Ġl

GeliĢme Planları ile 1/100 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planlarının BütünleĢtirilmesi

Ġl Stratejik Kalkınma ve Mekansal GeliĢme Planı

Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığı, Çevre ve Ġl Düzeyi

5302 Sayılı Ġl Özel Ġdaresi Kanunu

Valilikler

Orman Bakanlığı ve DPT'nin "Uygunluk" kararı alınmasını takiben Ġl Genel Meclisi

Farklı Yasalar; Örneğin, Ġl Kurumsal Strateji Planı

(ĠBB 3 Düzeyi)

Stratejik Ġl Kurumsal Yönetim Planı

* 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Ġl Düzeyi

ve Kontrol Kanunu,

Valilikler

Ġl Genel Meclisi

* 5302 Sayılı Ġl Özel Ġdaresi Kanunu * 5393 Sayılı Belediye Kanunu

Çevre Düzeni Planları (Metropoliten Alan Planlamaları Dahil)

BüyükĢehir Belediyeleri ve GeniĢ Kapsamlı Mekansal Plan

Özel Planlama Alanı

Planlama Yapılan Alanın Belediyesi

5393 Sayılı Kanununa Bağlı

BüyükĢehir veya Belediye Meclisleri

Belediyeler

Sektöre ve Konuya Özel Planlar (Uzun Dönemli

GeniĢ Kapsamlı Sektöre Özel

Milli Park Planları gibi)

Mekansal Plan

Farklı KuruluĢların Yasaları, Örneğin

Özel Planlama Alanı

* 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu

47

Farklı Sorumlu KuruluĢlar, Örneğin * Doğa Koruma ve Milli Parklar

Farklı Sorumlu KuruluĢlar, Örneğin * Doğa Koruma ve Milli Parklar Gn. Md. ğü


* 264 sayılı Turizmi TeĢvik Kanunu

Gn. Md. ğü

* Turizm ve Kültür Bakanlığı (1)

* Turizm ve Kültür Bakanlığı

Sektöre ve Konuya Özel Planlar (Uzun Dönemli

GeniĢ Kapsamlı YerleĢmeye Özel Genelde Belediye Mücavir

Milli Park Planları gibi) (2)

Mekansal Plan

Metropoliten Alan Planlamaları

GeniĢ Kapsamlı Stratejik Metropoliten Alan Planı

BüyükĢehir Belediyeleri ve 5393 3194 Sayılı Ġmar Kanunu

Alanları

Sayılı Kanununa Bağlı

BüyükĢehir veya Belediye Meclisleri

Belediyeler

BüyükĢehir Belediye Sınırları

BüyükĢehir Belediyeleri

BüyükĢehir Belediyeleri

BüyükĢehir Belediye Meclisleri

5393 Sayılı Kanununa Bağlı Nazım Ġmar Planları (3)

Ayrıntılı YerleĢmeye Özel

Genelde Belediye Mücavir

Mekansal Plan

Alanları

3194 Sayılı Ġmar Kanunu

Belediyeler ile BüyükĢehir

5393 Sayılı Kanununa Bağlı Belediyeler ile

Belediye Sınırları içindeki

BüyükĢehir Belediyelerine Bağlı belediyelerin

Birinci kademe ve Ġlçe

"Belediye Meclisleri"

Belediyeleri Farklı KuruluĢların Yasaları, Örneğin * 5226 Sayılı Kanununla DeğiĢiklik Sektöre ve Konuya Özel Nazım ve Uygulama Planları (Koruma Amaçlı Ġmar Planları vb.)

Sektöre Özel Mekansal Plan

Yapılan 2 863 Sayılı Kültür ve

Konuya ve Sektöre Özel

Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu * 264 Sayılı Turizmi TeĢvik Kanunu * Benzer Diğerleri

Tablo 1 : Planlamanın Kurumsal Yapısı KAYNAK : Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığı

48

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı (1)


2.3.3. Planlama Süreci Planlama süreci, veri toplama aĢaması ile baĢlamaktadır. Toplanan verilerin analiz edilmesi ve sentezlenmesi sonucu ortaya çıkan bilgiler ıĢığında plan kararları oluĢturulmaktadır. Planlama sürecinde CBS sistemlerinden, veri toplanması, üretilmesi, depolanması, analiz edilmesi ve sentezlenmesi aĢamalarında yararlanılmaktadır. CBS üretilen bilgilerin yönetimini ve paylaĢımını kolaylaĢtırdığından, farklı çalıĢmalar için gerekli ortak bilgilerin, her defasında tekrar üretilmesi yada toplanması gerekmemektedir. Bu tür bir yaklaĢım planlama sürecinde zaman kazandırmakta ve sorunlara daha kolay müdahale edilmesini olanaklı kılmaktadır. Özellikle bölge planlamasında coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama tekniklerinin kullanılması zamandan ve insan kaynaklarından tasarruf sağlanmaktadır. Coğrafi bilgi sistemleri ile üretilen verilerin çeĢitli ortamlarda paylaĢılabilir olması, farklı kurum/kuruluĢların ya da kiĢilerin planlama sürecine katılmalarını sağlamakta, katılımcılığı ve Ģeffaflığı arttırmaktadır. Belirli bir düzen içinde depolanmıĢ ortak bir veri tabanı kullanılarak üretilmiĢ planların baĢarısını göreceli olarak ölçmek, karĢılaĢtırmak ya da hesap sorabilmek mümkün olmaktadır.

49


ġema 2: Planlama Süreci Kaynak : Planlama Sürecinin Yenilenmesi Projesine Ait Etüt Ve TeĢhis AĢaması, Tasarım AĢaması Süreci,Final Raporu, 2006

50


Plan Onay Süreci Olması Gereken Onay Süreci

ġema 3: Ġmar Mevzuatında Belirlenen ġekliyle Plan Onay Süreci KAYNAK : Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığı, 2009 51


Ülkemizde Olan Onay Süreci

ġema 4 : Ülkemizde Yapılmakta Olan Plan Onay Süreci KAYNAK : Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığı, 2009

52


2.4. TÜRKĠYE’DEKĠ BÖLGESEL GELĠġME PLANLARINDAKĠ KURUMSAL ÖRGÜTLENME MODELLERĠ 2.4.1. DOKAP (Doğu Karadeniz Bölgesel GeliĢme Planı) Proje sosyo-ekonomik geliĢmiĢlik sıralaması bakımından 7 bölgeden 5. sırada olan Karadeniz Bölgesindeki yedi ili kapsamaktadır. Artvin, Bayburt, Giresun, GümüĢhane, Ordu, Rize ve Trabzon illerinden oluĢan Doğu Karadeniz Bölgesi‟nin amacı, bu illeri potansiyellerini harekete geçirerek, ülkenin diğer bölgeleri ile aralarında var olan farkları azaltmaya yönelik bir bölge planı ortaya koymaktır. Bu amaçla Türk hükümeti Japon hükümetine çok sektörlü bölgesel geliĢme planı hazırlaması için teknik iĢbirliği talep etmiĢ, bu talep olumlu karĢılanarak, Japon Uluslararası Teknik ĠĢbirliği Ajansı (JICA) bu görevi üstlenmiĢtir.

DOKAP KURUMSAL ÖRGÜTLENME ÖNERĠLERĠ DOKAP Yerel Yönetimler Birliği DOKAP Kalkınma Kurumu (Ajansı) Proje Yönetim Birimi Kaynak : Doğu Karadeniz Bölgesel GeliĢme Planı, Nihai Rapor, 2000

2.4.2. DAP (Doğu Anadolu Bölgesel GeliĢme Planı) DAP Ana Planı ülkenin doğusunda yer alan 16 ili kapsamaktadır. Bunlar; Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, GümüĢhane, Hakkari, Iğdır, Kars, Malatya, MuĢ, Tunceli ve Van‟dır. Ana plan, DPT eĢgüdüm ve denetiminde; Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Atatürk, Fırat, Ġnönü, Yüzüncü Yıl ve Kafkas Üniversiteleri‟nin oluĢturduğu ortak giriĢimce hazırlanmaya baĢlamıĢ ancak Gazi Üniversitesi‟nin katkıları ile tamamlanabilmiĢtir. Projenin amaçları;

 Doğu Anadolu Bölgesi‟nin diğer bölgelere göre geride olan sosyo-ekonomik geliĢmesini hızlandıracak politika ve uygulamalar ortaya koymak,  Sektörel geliĢmeleri hızlandırmak üzere analizler yapmak ve öncelikler belirlemek,

53


 Kırsal ve kentsel geliĢmeyi sağlamaya yönelik önemli kamu yatırımlarını belirlemek ve özel kesim yatırımlarını özendirici politika ve uygulamaları ortaya koymak,  Bölgesel geliĢmeyi kamu, yerel yönetimler, özel kuruluĢlar ve sivil toplum örgütleri ile iĢbirliği içinde geliĢtirmek,  Bölgedeki giriĢimciliği teĢvik etmek ve nitelikli iĢgücü, teknoloji, finansman konularında somut öneriler geliĢtirmek,  Bölgesel istihdamın geliĢtirilmesi açısından önem taĢıyan iĢgücü arz ve talebinin sektörel ve mekânsal analizini yapmaktır.

DAP KURUMSAL ÖRGÜTLENME ÖNERĠLERĠ Ekonomik Kalkınma Ajansı Alternatif Örgüt Önerisi Bölgesel Kalkınma Bankası Sanayi ve DıĢ Ticaret ġirketi Üniversite Sanayi AraĢtırma Merkezi Yerel Yönetimler Birliği kurulması Mesleki Eğitim Merkezi kurulması Bilgi PaylaĢım Sistemi kurulması Kaynak : Doğu Anadolu Projesi Ana Planı, 2000

2.4.3. ZBK (Zonguldak Bartın Karabük Bölgesel GeliĢme Planı) ZBK bölgesel geliĢme planı Zonguldak Bartın Karabük illerini kapsar. Türkiye TaĢ Kömürü Kurumu‟nun küçültülmesi ve Karabük ve Ereğli Demir Çelik ĠĢletmeleri‟nin özelleĢtirilmesi ile meydana gelecek ekonomik ve sosyal sonuçların analiz edilmesi gereği ortaya çıkmıĢtır. Bu amaca ek olarak özel sektörün yeni faaliyetlerinin geliĢtirilmesini ve yatırım alternatiflerinin belirlenmesini amaçlamaktadır. Bu proje GAP‟tan sonra çok sektörlü, kamu-özel kesim iĢbirliğine dayalı Bölgesel GeliĢme Projesi olarak uluslar arası ihale ile gerçekleĢtirilmiĢtir. 54


Amacı; özelleĢtirme çalıĢmaları sonucunda ortaya çıkacak durumun ekonomik ve sosyal değerlendirilmesi, özel sektör için yatırım alternatiflerinin ortaya konması, orta ve uzun dönemli geliĢme planı hazırlanması ve bölgeye uygun yatırım alanlarının belirlenmesidir.

ZBK KURUMSAL ÖRGÜTLENME ÖNERĠLERĠ Bölgesel GeliĢme Ajansı Kaynak : Zonguldak Bartın Karabük Bölgesel GeliĢme Projesi, 1997

2.4.4. GAP (Güneydoğu Anadolu Bölgesi Kalkınma Planı) GAP, 9 ilin (Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, ġanlıurfa ve ġırnak) yer aldığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi‟nde uygulanmaktadır. Bölgedeki zengin su kaynaklarının sulama ve enerji üretimiyle ilgili değerlendirilmesi konusu 1930‟lara kadar dayanmaktadır. Bölgede yapılan bu çalıĢmalar 1986 yılında Bölge‟nin entegre bölgesel planlama çerçevesinde ele alınması, yürütülmekte olan faaliyetlerin koordinasyonunun sağlanması ve yönlendirilmesi görevinin DPT‟ye verilmesine kadar parçacı bir yaklaĢımla sürdürülmüĢtür. Bu çerçevede GAP Master Planı 1989 yılında hazırlanmıĢ ve bölgenin kalkınma stratejisi entegre-çok sektörlü planlama çerçevesinde ortaya konmuĢtur. Plan, proje, koordinasyon ve izlemeleri gerçekleĢtirmek üzere Kasım 1989‟da yayınlanan KHK ile Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma Ġdaresi TeĢkilatı (GAP Ġdaresi) kurulmuĢtur. GAP için de yer aldığı bölgenin top yekun sosyo-ekonomik kalkınmasını (bölge halkının daha iyi bir yaĢam kalitesine ulaĢması ve diğer bölgelerle arasındaki geliĢmiĢlik farkını ortadan kaldırılmasını) amaçlayan bir bölgesel kalkınma projesidir. GAP sadece su kaynaklarını geliĢtirme programı değil, ayni zamanda sürdürülebilir insani kalkınma programıdır. GAP AMAÇ Güneydoğu Anadolu Bölgesi‟nde ekonomik büyüme, sosyal geliĢme ve istihdam artıĢı sağlayarak bölgede yaĢayan vatandaĢlarımızın refah, huzur ve mutluluğunun artırılması temel amaçtır.

55


GAP KURUMSAL ÖRGÜTLENME ÖNERĠLERĠ Gaziantep Kalkınma Ajansı Mardin Kalkınma Ajansı ġanlıurfa Kalkınma Ajansı GAP Bölge Kalkınma Ġdaresi TeĢkilatı Kaynak : Güneydoğu Anadolu Projesi Eylem Planı, 2008

2.4.5. YHGP (YeĢilırmak Havza GeliĢim Projesi) Amasya, Çorum, Samsun, Tokat illerini kapsayan YeĢilırmak Havza GeliĢim Projesi akı rejiminin düzenlenmesi, erozyonun önlenmesi ve mer'a ıslahı, su kirliliğinin giderilmesi, suyun ekonomik kullanımı, ĢehirleĢme ve sanayileĢmede plansızlığın giderilmesi, havzada sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmaya yönelik her tür çalıĢmanın yapılmasıdır.

YHGP AMAÇ Havzanın kültürel, ekonomik ve sosyal kalkınması planlanmaktadır.

YHGP KURUMSAL ÖRGÜTLENME ÖNERĠLERĠ YeĢilırmak Havzası Kalkınma Birliği Kaynak : YeĢilırmak Havza GeliĢim Projesi, 2006

56


BÖLGESEL GELĠġME PLANI

KURUMSAL ÖRGÜTLENME Gaziantep Kalkınma Ajansı Mardin Kalkınma Ajansı ġanlıurfa Kalkınma Ajansı

GAP

GAP Bölge Kalkınma Ġdaresi TeĢkilatı DOKAP Yerel Yönetimler Birliği DOKAP Kalkınma Kurumu (Ajansı)

DOKAP

Proje Yönetim Birimi Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı

ZBK

Ekonomik Kalkınma Ajansı Bölgesel Kalkınma Bankası

DAP

Yerel Yönetimler Birliği kurulması YeĢilırmak Havzası Kalkınma Birliği

YHGP

Tablo 2: Bölgesel GeliĢme Planlarının Bugünkü Kurumsal Örgütlenmeleri

BYKP

YIL

PROJE

KAPSADIĞI

AMACI

ĠLLER

YETKĠLĠ KURULUġLAR ĠĠB tarafından

1959– 1965

Antalya

Antalya, Burdur, Isparta

Sosyal ve bölgesel

baĢlatılmıĢ, DPT

yatırımları

tarafından

yönlendirmek

tamamlanmıĢ, FAO katılımı

1. BYKP Ġstanbul, Kocaeli, 1960

ĠĠB tarafından

Doğu

Sakarya, Bursa,

Bölgenin ekonomik

Marmara

Balıkesir,

ve sosyal sorunlarına

tarafından

Tekirdağ, Edirne,

çözüm

tamamlanmıĢ,

Kırklareli,

baĢlatılmıĢ, DPT

OECD, BM 57


Çanakkale,

katılımı Ağır sanayi projesinin

1963– 1964

Zonguldak

Zonguldak,

yaratacağı sorunlarını

Karabük, Ereğli

incelemek, tedbir

ĠĠB

almak Çukurova 1962

Bölge Planı

Adana, Mersin, Hatay

Tarımsal üretime dayalı geliĢim sağlamak

ĠĠB tarafından baĢlatılmıĢ, DPT tarafından tamamlanmıĢ

Çukurova Kentsel GeliĢme Projesi Güneydoğ

4. BYKP

u Anadolu 1989

Bölgesi Projesi Ana Planı (GAP)

Zonguldak 1997

-BartınKarabük

Adıyaman,

Entegre-çok sektörlü

Batman,

plan çerçevesinde

Diyarbakır, Gaziantep, Mardin, Siirt, ġanlıurfa, ġırnak, Kilis

bölgenin sosyo-

DPT- JICA

ekonomik

GAP Ġdaresi

kalkınmasını sağlamak

Zonguldak-

DPT

Bartın-Karabük

Havzada ekolojik dengenin

1997

bozulmadan, doğal

DPT, Ġl Özel

YeĢilırma

Amasya, Çorum,

kaynakların güncel

Ġdareleri Hizmet

k Havzası

Samsun, Tokat

olarak izlenerek,

Birliği,

bölgenin tüm

TÜBĠTAK

7. BYKP

sektörlerde geliĢtirilmesi 1997

Doğu

Artvin, Bayburt,

58

Bölgenin ekonomik,

DPT-JICA


Karadeniz

Giresun,

sosyal ve kültürel

Bölgesel

GümüĢhane,

alanda geliĢtirilmesi

GeliĢme

Ordu, Rize,

Planı

Trabzon

(DOKAP) Ağrı, Ardahan,

Doğu Anadolu Bölgesi Ana Planı (DAP)

Bayburt, Bingöl,

Bölgenin sosyo-

Bitlis, Elazığ,

ekonomik geliĢmesini

Erzurum,

bölgenin kendi

Erzincan,

potansiyellerini

GümüĢhane,

harekete geçirecek

Hakkari, Iğdır,

ortamın

Kars, Malatya,

yaratılmasıyla

MuĢ, Tunceli,

sağlamak

DPT-5 Üniversite

Van

8. BYKP

Ġl GeliĢme

Mersin, Batman,

Planları

Çankırı, vb.

Valilikler, il özel idareleri, üniversite

Tablo 3: Türkiye‟de Bölge Planlama ve Bölgesel GeliĢme Deneyimleri

59


3. ĠZMĠR’DE KURUMSAL ÖRGÜTLENME 3.1. Ġzmir’de planlamaya katılan kurumlar: –

Ġl Özel Ġdaresi : Diğer yerel yönetim kuruluĢlarından farklı olarak hem kentsel hem de kırsal bölgelere hizmet sunmakla görevli ve yetkilidir. Görev alanı da il sınırlarını kapsamaktadır.

Ġlçe Belediyeleri : Belediye meclisi stratejik plan ile yatırım ve çalıĢma programlarını, belediye faaliyetlerini ve personelini performans ölçütlerini görüĢür ve karara bağlar; bütçe ve kesin hesabı kabul eder, imar planlarını görüĢür ve onaylar, il çevre düzeni planını kabul eder.

BüyükĢehir Belediyesi : BüyükĢehir belediye meclislerinin görevlerini 5393 sayılı Kanunun bu konudaki hükümleri esas itibari ile büyükĢehir belediye meclisleri içinde geçerlidir.

Ġl Kültür ve Turizm Müdürlüğü : Kültür ve Turizm Bakanlığı‟nca turizm ve sit alanı ilan edilen alanlarda her türlü plan yapma yetkisine sahiptir.

Ġller Bankası : Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığı‟na bağlı olarak çalıĢan sayısal harita üretme, imar planlama, arıtma çözümleri, kanalizasyon, kentsel atıklar, içme suyu, termal enerji ve danıĢmanlık birimlerinde hizmet verir.

Ġzmir Valiliği : Belediye ve mücavir alan dıĢında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer.

Kalkınma Ajansı : Kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluĢları arasındaki iĢbirliğini geliĢtirmek,

Ulusal kalkınma planı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel geliĢmeyi hızlandırmak ve sürdürülebilirliği sağlamak,

Bölgelerarası ve bölge içi geliĢmiĢlik farklarını azaltmak amacıyla kurulmuĢtur.

Bayındırlık ve Ġskan Ġl Müdürlüğü : Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığı‟nın Ġzmir Ġli temsilcisidir.

Yerel Gündem 21 : Sivil toplumun karar alma süreçlerine katılması ve yerel yatırımları etkilemesi yoluyla, yerel yönetiĢimin güçlenmesini sağlamaktır. Ġzmir Kent Konseyi Yerel Gündem 21 içinde yer alır. YG-21 Kent Konseyleri Ģeklinde oluĢturulan katılımcı mekanizmalar ve bu yapıyı destekleyen ve bütünleĢik çalıĢarak tamamlayan YG-21 ÇalıĢma Grupları ile kadın ve gençlik meclisleri, çocuklar, yaĢlılar ve engelliler gibi avantajsız grupları merkezine alan tematik oluĢumlardır. Ġzmir' de Yerel Gündem 21; BüyükĢehir Belediye Meclisinin 12 Temmuz 2006 tarih, 02/565 sayılı meclis kararı ile yürürlüğe giren; “Ġzmir BüyükĢehir Belediyesi Stratejik Planı” nında yer alan “Ġzmirlilerin Ġzmir ile ilgili karar ve uygulamalara etkin katılımı için gerekli mekanizmaların oluĢturulması” stratejik amacı desteğinde; YG21 Yürütme ve KolaylaĢtırıcı Kurulunun, danıĢmanlığında, karar ve yönlendirmesinde özerk bir yapıda sürdürülmesi desteklenmektedir. BüyükĢehir Belediyesi, YG21'i gündemindeki konular çerçevesinde ilgili birimlerinin katılım ve katkısı ile kurumsal olarak desteklemekte, Bu suretle YG21 proje hedeflerinin sürdürülmesinde kolaylaĢtırıcı rol üstlenmektedir. YG21 projelerinde ve ĠçiĢleri Bakanlığının genelgelerinde anılan; belediye hizmetlerini kolaylaĢtırmak, belediyenin 60


kurumsal kolaylaĢtırıcılığını ve proje sekreterliğini sürdürmek için; BüyükĢehir Belediye BaĢkanı tarafından “YG-21 Genel Sekreteri” atanmıĢ, Ġmar ve ġehircilik Daire BaĢkanı Koordinatörlüğünde “Yerel Gündem 21 Sekreterliği" ve “YG-21 Ofisi” oluĢturmuĢ, Stratejik plan gereği Kurumsal yapı içinde birim olarak yapılandırılması hedeflenmiĢtir.

Birbiriyle bağlantılı geliĢen olgular: •

Yerel Gündem 21 proje baĢkanı olan Belediye BaĢkanı “yerel siyasi muhalefete” konu olmamıĢ sivil toplum kuruluĢları, kamu ve özel sektörce ilgili olduğu konuya göre daha çok olmak üzere genel içerikli konularda da katılım sağlanmıĢtır.

Belediyelerin karar organları statüsündeki meclisin çalıĢmalarına bilgi ve aktivite desteği sağlamak amacıyla “Kent Konseyleri” kurulmuĢtur.

Belediye Kanunu‟nun “Belediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım” (2005 tarihli ve 5393 sayılı kanun, md. 77) düzenlemesi de, kente yönelik kararlara fikri ve eylemli katılımı sağlamıĢtır.

Belediye (5393, md.24), BüyükĢehir Belediyesi ( (5216, md.15) ve Ġl Özel Ġdareleri (5302, md. 16/4) ölçeklerinde “ihtisas komisyonlarına” katılarak görüĢ bildirme yeniden tüm ilgi gruplarını da içine alacak Ģekilde düzenlenmiĢtir.

3.2. Belediye Ve Ġl Özel Ġdare Örgütlenmesi Ġçindeki Katılımcı Mekanizmaları Ne Kadar BaĢarılı? • Ülke bütününde YG21 faaliyetleri dıĢında Kent Konseyleri yapılanması henüz tamamlanmamıĢtır. • Ġhtisas Komisyonlarına katılım ile ilgili kendi kanunlarında yapılan “genel ve açık davet” sayılan ilgili gruplarınca ya bilinmemektedir ya da özel davetiye beklenmektedir. • Yerel yönetim örgütlenmeleri ve halk yönüyle, bazen tek taraflı bazen karĢılıklı, katılım mekanizmalarının iĢletilmesine, hazır olunmadığı izlenmektedir.

Geleneksel yönetim öğretisinin aĢılması, katılımın her kademede sağlanması için; • Sadece yerelde belediye baĢkanı ve meclis üyelerine yönelik değil, yerelde ve ulusal ölçekte, halkı ve bürokratik mekanizmaları da içine alan eğitim programları yürürlüğe konulmalıdır. • Program içeriğinde, yeni yönetim ve yönetiĢim felsefesinin açıklanması, değiĢen rol ve sorumlulukların yeniden belirlenmesi, gönüllü çalıĢmaların cesaretlendirilmesine yönelik bilgiler önem taĢımaktadır.

61


3.3. Ġzmir’in Stratejik Yönetim ÇalıĢmaları Ġzmir büyükĢehir belediyesi idari alanında sağlıklı kentler projesi (kentte yaĢayan ve çalıĢan insanların fiziksel zihinsel sosyal ve çevresel kapasitelerini arttırmaya yönelik stratejilerdir) Ġzmir büyükĢehir belediyesi, il özel idaresi ve üniversiteler baĢta olmak üzere kurumların kendi stratejik planlarını hazırlamalarından sonraki bu süreçte kurumların eylem planlarında kente yönelik ve bütünleĢik çalıĢabilecekleri çalıĢmaları belirlemeleri beklenmektedir.

3.4. Ġzmir’deki Sivil Toplum Örgütleri •

Meslek Odaları

Büyük Yamanlar Doğal YaĢamı Koruma Derneği

Çekül Vakfı Ege Bölge Koordinatörlüğü

Çekül Vakfı Küçük Menderes Havzası Koordinatörlüğü

Tarihi Kentler Birliği

Çevre Ege Doğal YaĢamı Koruma Derneği

Çevre Hizmetleri Derneği

Çevre Koruma Ve AraĢtırma Vakfı

Çevre Yürütme Platformu

Doğal YaĢamı Koruma Derneği

Ege Ekonomisini GeliĢtirme Vakfı

Ege Orman Vakfı

Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği

Ege Bölgesi Sanayi Odası

Ġzmir Ticaret Odası

Küçük Ölçekli Sanayi GeliĢtirme Vakfı

Sivil Toplum KuruluĢları Uyum Derneği

Tema Vakfı

Tosyöv Ġzmir Destekleme Derneği

62


Sivil Toplum Örgütlerinin Büyük Şehirlere Göre Aktifliği

20.29% 9.77% 5.46% İstanbul

Ankara

İzmir

2.56% Konya

1.99% Adana

Grafik 2 : Sivil Toplum Örgütlerinin Büyük ġehirlere Göre Aktifliği BeĢ BüyükĢehrin sivil toplum örgütlerinin aktifliğine baktığımız zaman en aktif olan Ģehir Ġstanbul‟dur. Daha sonra baĢkent olmasından kaynaklı Ankara, üçüncü olarak Ġzmir, sonrasında %2.56‟lık oranla Konya ve sonuncu aktif olan Ģehir Adana olmuĢtur.

Tablo 4 : Ġzmir‟de Sivil Toplum KuruluĢlarının Stratejik Mekansal Planlamaya GörüĢ Belirtme Yüzdesi

63


Balçova

6

Bayraklı

3

Bornova

17

Buca

11

Karabağlar

4

Karaburun

1

KarĢıyaka

13

KemalpaĢa

1

Konak

104

Menemen

1

Narlıdere

1

ÖdemiĢ 2 Tablo 5: Ġzmir Ġlçeleri‟ndeki Aktif Sivil Toplum KuruluĢları Sayısı

İzmir İlçeleri'ndeki Aktif Sivil Toplum Kuruluşları NarlıdereÖdemiş 1% 1% Balçova Bayraklı Menemen 2% 4% 1% Bornova 10%

Buca 7%

Karşıyaka 8%

Karabağlar 2% Karaburun 0%

Konak 63%

Kemalpaşa 1%

Grafik 3 : Ġzmir Ġlçeleri'ndeki Aktif Sivil Toplum KuruluĢları

64


Grafiktede görüldüğü üzere Ġzmir‟deki sivil toplum kuruluĢları sayı bakımından sıralandığı zaman Konak Ġlçesi %63‟lük bir dilimle en aktif ilçe olarak görülüyor. Daha sonra %10 ile Bornova Ġlçesi ikinci aktif, KarĢıyaka ilçesi ise aktiflikte üçüncü sıradadır. Yerinde yapılan araĢtırmalar sonucunda; Plan yapımında en aktif birim Ġzmir BüyükĢehir Belediyesi‟dir. Ġzmir‟de var olan sivil toplum kuruluĢlarının planlamaya aktif bir katılımı söz konusu değildir. Ne yazık ki büyükĢehir belediyesi plan yapım aĢamasında sivil toplum kuruluĢlarının görüĢ bildirmelerine pek kanaat etmemektedir. Aynı Ģekilde büyükĢehir belediyesi kapsamında kurulmuĢ fakat tamamen içte bağımsız olan kent konseyinin kendi içinde kadın, çocuk ve gençlik meclisleri bulunmakta ve bu meclisler aktif olarak çalıĢmakta, halkla iç içe toplantılar gerçekleĢtirmektedir. Bu toplantılarda aldığı Ģikayet, dilek ya da istekleri belediye meclislerine sunmaktadır. Kent konseyinin bildirdiği görüĢler bir derece daha belediye meclislerinde görüĢülmekte olup son karar yine büyükĢehir belediyesine ait olmaktadır. Yine de bu meclisleri temsil eden insanların isteklerinin belediye meclisine gelmesi dahi önemli derecede bir yol alındığının göstergesidir. Fakat ilçe belediyelerine ait kent konseylerinin bağımsız Ģekilde karar almalarının pek mümkün olmadığını görülmüĢtür. Sivil toplum kuruluĢları bildirilen görüĢlerin büyükĢehir belediyesi tarafından değerlendirilmemesinden dolayı pek hoĢnut değillerdir. Dernekler, vakıflar, ya da odalar sadece kendi içiĢlerini denetlemekle yükümlü kurumlar halinde kalmıĢlardır. Planlamaya görüĢ bildirilmesi istenen sivil toplum kuruluĢları nadir olarak büyükĢehir belediyesince toplantılara çağırılmaktadır. Fakat bildirilen görüĢ ne derece halkı yansıtır bilinmemektedir. Bu aĢamada belediyelerin dahil oldukları siyasi partiler ön plana çıkmaktadır. Ġlçe belediyelerin birbirleriyle bile uyum halinde olmamaları farklı siyasi parti üyesi olmalarından kaynaklanmaktadır.

65


2007 Seçimlerine Katılım(%) 2007 Seçimlerine Katılım(%) 93.86 92.37

91.92

91.09 91.04 90.1

89.95

90.43

89.79

90.28 89.3

88.74

88.4 87.37 85.84 85.97

84.79

84.77 82.6

85.26 85.46

86.01

85.99 84.61

84.23 83.47

83.34 82.06

81.49

Grafik 4 : Ġzmir Ġlçeleri‟nin 2007 Yılında Genel Seçimlere Katılma Yüzdeleri 66


2010 Referanduma Katılım(%) 100 95 86.7 81.7 82.4

79.1

92.3 88.8 85.1

77.4

77.1

79.5

81.6

80.3

83.7 78.4 78.9 77.1

85.5

86.2

86 81.8

80.9

67

81.9

77.4 78.2 72.6

Grafik 5 : Ġzmir Ġlçeleri‟nin 2010 Yılı Referanduma Katılma Yüzdeleri

84.9 83 83.6

69.47


Belediye

Parti

2007 Seçimlerine Katılım(%) 84.79 88.74 82.60 91.09

2010 Referanduma Katılım(%) B.ġ.B CHP 81.7 ALĠAĞA CHP 82.4 BALÇOVA CHP 79.1 BAYINDIR AKP 86.7 BAYRAKLI CHP 77.4 BERGAMA CHP 91.04 95 BEYDAĞ CHP 91.92 88.8 BORNOVA CHP 84.77 100 BUCA CHP 82.06 77.1 ÇEġME CHP 85.84 79.5 ÇĠĞLĠ CHP 85.97 81.6 DĠKĠLĠ CHP 89.95 85.1 FOÇA AKP 85.26 80.3 GAZĠEMĠR CHP 85.46 78.4 GÜZELBAHÇE CHP 84.61 78.9 KARABAĞLAR CHP 77.1 KARABURUN CHP 90.10 83.7 KARġIYAKA CHP 83.34 80.9 KEMALPAġA CHP 89.79 85.5 KINIK CHP 92.37 92.3 KĠRAZ CHP 93.86 86.2 KONAK AKP 81.49 72.6 MENDERES CHP 87.37 81.8 MENEMEN CHP 85.99 77.4 NARLIDERE CHP 83.47 78.2 ÖDEMĠġ CHP 90.43 86 SEFERĠHĠSAR CHP 84.23 83 SELÇUK CHP 89.30 83.6 TĠRE DP 90.28 84.9 TORBALI CHP 88.40 69.47 URLA CHP 86.01 81.9 Tablo 6: Ġzmir Geneli ve Ġlçelerinin 2007 Genel Seçime ve 2010 Referanduma Katılma Yüzdeleri, Ġlçe Belediyeleri‟nin Siyasi Partileri 2010 Türkiye‟de referanduma katılım oranı: %77.4 2007 Türkiye‟de genel seçimlere katılım oranı %84.25

68


Referanduma Katılım Oranı 81.70%

77.40%

Türkiye

İzmir

Grafik 6: Türkiye ve Ġzmir Genelinde Referanduma Katılım Oranı

2007 Yılı Genel Seçimlere Katılım Oranı 84.79%

84.25%

Türkiye

İzmir

Grafik 7: Türkiye ve Ġzmir Genelinde 2007 Seçimlerine Katılım Oranı Tablo ve grafiklerden de görüldüğü üzere 2007 genel seçimlerinde Ġzmir BüyükĢehir Belediyesi‟nin katılım oranı %84.79 iken 2010 yılındaki referanduma katılım ı %81.7 olmuĢtur. 2007 yılında en çok katılım sağlayan ilçe %93.86‟lık oranla Kiraz ilçesi olurken, Konak ilçesi %81.49‟luk oranla katılımı en az olan ilçe olmuĢtur. 2010 referanduma ise en çok katılan ilçe %100‟lük oranla Bornova ilçesi olurken, %69.47 ile Torbalı ilçesi en az katılım sağlayan ilçe olmuĢtur.

69


3.5. ĠZMĠR ĠLĠNDE KURUMLARIN BUGÜNE KADAR YAPTIĞI PROJELER 3.5.1. SĠVĠL TOPLUM ÖRGÜTLERĠNĠN YAPTIĞI PROJELER

Konak Projesi (ĠSTÖP): Türkiye‟nin üçüncü Ġzmir‟in en büyük ilçesi olan fakat bir köy görüntüsündeki Konak Ġlçesi‟ni çağdaĢ bir görüntüye kavuĢturacak olan Konak Projesi ĠSTÖP‟ün Ġzmirlilere sunduğu en önemli hizmetlerden biridir. ĠSTÖP Konak Ġlçesi‟nin modern bir ilçe haline gelebilmesi için Bilim DanıĢma Kurulu Uzmanlarınca ilçenin fiziki, soyal, kültürel, ekonomik yapısını inceletti ve yeniden yapılanma projelerini hazırladı. Projenin yatırım önceliklerini belirledi. Vitrin projelere ve altyapı projelere ağırlık verildi. Eski kent dokusunun yenilenmesi çalıĢmaları ile yeni kent dokusu oluĢturulmasına öncelik verildi. UlaĢım Master Planı Taslağı (ĠSTÖP): Nüfusu 3.5 milyon olan Türkiye‟nin üçüncü büyük kenti Ġzmir‟in ulaĢım master planı yok. Ġzmir‟in Ģimdiye kadar çözülemeyen sorunlarına ilk sefer el atan ĠSTÖP kasaba, köy hüviyetindeki Ġzmir‟in neden bu hale geldiğini gördü ve bunları proje bazında çözdü. UlaĢım master planı taslağını hazırladı. Betonarme Ve Yığma Binaların Onarım Ve Güçlendirme Projesi (ĠSTÖP): ĠSTÖP Ġzmir Genel Meclis üyelerinin isteği üzerine büyük bir teknik araĢtırma yaparak Ġzmir ve ilçelerindeki kamu binalarının depreme karĢı nasıl güçlendirilmeleri gerektiğini bilimsel olarak inceledi ve yapılması gerekenleri proje bazında hazırlayarak ilgili makamlara sundu. YeĢil KuĢak Projesi (ĠSTÖP): Ġzmir‟in çağdaĢ bir kent olabilmesi için ihtiyaç duyulan yeĢil alan sorununa ĠSTÖP sahip çıkarak Ġzmir‟de yeĢil kuĢak olması için Orman Bölge Müdürlüğü ve tüm sivil toplum örgütleri ile müĢterek çalıĢarak “YeĢil KuĢak Projesi”ni baĢlatmıĢtır. Ġlk etapta Göçmen Konutları arkasında geniĢ bir alanda büyük bir orman oluĢturulmuĢtur. Daha sonra Ege Orman Vakfı iĢbirliği yapılarak sivil toplum örgütleri destekli Torbalı mevkiinde “Sende Gel, Sevgi ve HoĢgörü Ormanı” kurularak 16.000 ağaçlık büyük bir orman meydana getirilmiĢtir. Ekonomik Sosyal Kültürel Kalkınmaya Katkı Ve Toplumsal BütünleĢme Projesi (ĠSTÖP): ĠSTÖP, toplumu oluĢturan sosyal katmanlar arasındaki gelir dağılımındaki farklılıklardan dolayı oluĢan, sosyal, ekonomik ve kültürel içerikli problemleri çözmek amacıyla her ne kadar bu sorun siyasi ve idari karar vericilerin çözmesi gereken bir problem olmasına rağmen ĠSTÖP Sosyal Kalkınma Projesini baĢlatmıĢtır.

Kaynaklar Orman Köyleri Ve Kırsal Kalkınma Projesi (ĠSTÖP): Ġzmir Buca Ġlçesi Kaynaklar Beldesi Belediye BaĢkanlığı‟ndan gelen resmi davet üzerine, Kaynaklar Beldesinin zengin orman ve 70


kırsal kesimin tarım potansiyeli bizzat ĠSTÖP‟ün proje uzmanları tarafından yerinde incelenerek proje çalıĢmalarına baĢlanılmıĢtır. Kaynakların dağ turizmine çok elveriĢli olması nedeniyle bir “Orman Tatil Köyü Projesi” hazırlanmıĢtır. Kırsal kesimde ise, organik tarıma geçilmesinin daha rantabl olacağı görüĢü ile köylülerin organik tarım konusunda eğitilmesi için bir “Eğitim Projesi” hazırlanmıĢtır.

ÇÖZÜM ÖNERĠLERĠ

SORUNLAR

Sivil toplum kuruluĢları arasında birliktelik Ġzmirliler olmaması

arasında

kentlilik

bilincinin

yaygınlaĢtırılması

Sivil toplum kuruluĢlarının aynı hedefte birleĢememesi Yerel siyasi ve kamu yöneticilerinin ve nihai Bilim ve araĢtırmaya önem verilmesi, sivil karar vericilerinin birlikte çalıĢacakları sivil toplum örgütlerine imkanlar sağlanması, proje toplum

örgütü

seçiminde,

kendi çalıĢmaları yapan sivil toplum örgütlerine

düĢüncelerine ve siyasi görüĢlerine yakın önem verilmesi sivil toplum örgütleri ile iĢbirliği yapmaları

Tablo 7: Ġzmir‟de Sivil Toplum KuruluĢlarının Genel Sorunları ve Çözüm Önerileri

3.5.2.YEREL YÖNETĠM KAPSAMINDA GERÇEKLEġTĠRĠLEN PROJELER Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES)(Ġzmir Valiliği) : 2006 dan beri yürürlükte olan bu proje için 600 milyon ytl bütçe ayrılmıĢtır. Bu kararın amacı, susuz veya suyu yetersiz köy ve bağlılarının sağlıklı ve yeterli içme suyuna kavuĢturulması, köy yollarının kalite ve standartlarının yükseltilmesidir. http://www.izmir.gov.tr/default_B1.aspx?content=113

KardeĢ Aile Projesi (Ġzmir BüyükĢehir Belediyesi): Ġzmir BüyükĢehir bütününde sosyal ekonomik farklılıkları olan ve kent yaĢamına katılım düzeyleri arasında eĢitsizlikler bulunan aileler arasında “KardeĢ Aile” bağı oluĢturarak sosyal dayanıĢmanın sağlanması amaçlanıyor. Kente göçle gelen aileler ile kent merkezinde oturan aileleri bir araya getirerek, sahip oldukları birikimlerin birbirine aktarılmasına yardımcı olmak hedefleniyor. Bir yılı aĢan çalıĢma sürecinde yüzlerce aile “KardeĢ Aile” bağı ile kentte dayanıĢma içinde yaĢıyor. 71


KardeĢ Aile Projesi içinde yer alan aileler arasında kültürel bir alıĢveriĢ, geçmiĢ yaĢantıların paylaĢıldığı, hoĢ sohbetlerin yapıldığı birliktelikler yaĢanıyor. Sahip oldukları çocukların sorunları ve güzellikleri paylaĢılırken, her iki aile bireyleri çocukları için yapabileceklerini, bilgilerini, birikimlerini birbirlerine aktarıyor. Aileler olanaklarını ve birikimleri ortaklaĢtırıyor. http://www.izmir.bel.tr/projelerb.asp?pID=73&psID=0

3.5.3.Ġzmir Ġlinde Katılım Öncesi Ab Mali Yardımı Kapsamında Finanse Edilen Projeler 

Ġç Göç Alan Kentlerde Ekonomik ve Sosyal Entegrasyon Projesi (ĠGEP)

Aktif Ġstihdam Tedbirleri Projesi

Pilot Çiftlik Muhasebe Veri Alanının Kurulması Projesi

Ulusal Yeterlilik Sistemini Güçlendirme Projesi

3.5.4. Kalkınma Ajansı Proje Ve Ab ĠliĢkileri Ofisi Tarafından GeliĢtirilerek Hibe Almaya Hak Kazanan/Yürütülen Projeler 

Ġzmir Kalkınma Ajansı Sosyal Kalkınma Mali Destek Programı

Avrupa Vakfı- CLIP ġehirler Ağı Projesi

72


4. DIġ ÜLKELERĠN PLANLAMA DENEYĠMLERĠ 4.1.Ülke Adı: Almanya HiyerarĢik Yapı,

Plan Türü ya da Adı

Ölçeği

Planlama Düzeyi

Hazırlanmasından

Planın Ġçerdiği Konu ve Sektörler, Planın Yaptırım Gücü

Onama Merci

Sorumlu Kurum

1. Varsa, Ülke

Federal Bölge

düzeyi (Üniter ise)

Planlama Raporu

-

Federal Planlama Bakanlığı

Yorumlar/katılım

Federal Bakanlar

Her dört yılda bir hazırlanan raporla ortaya konan mekânsal

Kurulu

stratejiler Eyalet Bölge Planlarına Yansır.

Federal Bakanlar

Bir rapor, haritalar ve açıklama notlarından oluĢur. Ġçeriği;

Kurulu

nüfus tahminleri, geliĢme eksenleri, merkez alanları

yada Eyalet 2. Varsa, Ülke yada

Eyalet Bölge Planı

Eyalet düzeyi

1/1,000,000 –

Eyalet Meclisi

1/200,000

(Federal yapıda ise)

sistematiği, bölgeleme, öncelikli alanlar, su koruma alanları, geniĢ ölçekli endüstriyel ve nükleer kullanımların yer seçimleridir.

3. Bölge – Alt Bölge

Hazırlayıcı Arazi

düzeyi

Kullanımı (HAK)

1/50,000 – 1/5,000

Belediye

Belediye Meclisi

Tüm belediye alanlarını kapsar. 10-15 yıllık bir planlama dönemini hedef almaktadır. Nazım Plan görünümünde, bölgeleme planıdır. Planla birlikte bir de rapor yazılır ancak yalnızca plan yasal bir belge olarak kabul edilir. Eyalet bölge

4. Metropol yada

Hazırlayıcı Arazi

Kent düzeyi

Kullanımı (HAK)

1/50,000 – 1/5,000

Belediye

Belediye Meclisi

planına uyumlu olmak zorundadır. Belediye meclisinin onayından sonra Eyalet yönetimine gönderilir. Bu planlar, bunları kabul eden yerel yönetim ve kamu kuruluĢları için bağlayıcıdır; taĢınmaz sahipleri için geçerli değildir.

5. Yerel Ölçek

Bağlayıcı Arazi

1/2,000 – 1/500

Belediye

Belediye Meclisi

Kullanımı (BAK)

Detaylı geliĢme planlarıdır. HAK planına uyumlu olmak zorundadır. Ġmar denetiminin etkin temelidir. Plan ve raporu birbirini tamamlayıcıdır. BAK planları özel durumlarda hazırlanır. Bunlar Kent merkezindeki imar faaliyetleri belediye politikaları ile uyumu değilse ve Federal yapı yasasının imara izin vermediği alanlar BAK ile geliĢmeye açılabilir.

Tablo 8: Almanya‟nın HiyerarĢik Yapısı Kaynak 1: “Planning Control in Western Europe”, Joint Center for Land Development Studies and Department of Environment, England, Kaynak 2: Murat Balamir, ”ÇalıĢma Notları” , Ankara

73


4.2. Ülke Adı: Fransa HiyerarĢik Yapı,

Plan Türü ya da Adı

Ölçeği

1. Varsa, Ülke

5 Yıllık Kalkınma

-

düzeyi (Üniter ise)

Planları

Planlama Düzeyi

yada Eyalet

Hazırlanmasından Sorumlu Kurum BaĢbakanlık Ulusal Planlama

Onama Merci

Planın Ġçerdiği Konu ve Sektörler, Planın Yaptırım Gücü

Merkezi Yönetim

1995‟de kabul edilen Ulusal Planlama Yasası, Mekânsal Politikalar için oluĢturacak Ulusal düzeyde plan

Kurumu

hazırlanmasını öngörmektedir. Bu yönde çalıĢmalar devam

(1993 „den itibaren

etmektedir.

hazırlanmamak-tadır.) Bölge Planları (Fransa

yada Eyalet düzeyi

Geneli 22 planlama

öncesi merkezi yönetim; bu

Paris ve yakın çevresindeki yığılmanın engellenmesi

(Federal yapıda ise)

bölgesini

tarihten sonra ise Bölge

amaçlanmıĢtır. Bölge Planları; Konut, çevre, altyapı,

kapsamaktadır.)

Meclisleri planlar

ekonomik geliĢme konularında; merkezi yönetim ve

hazırlamaya baĢlamıĢlardır.)

bölgelerin katkılarını belirleyen bir program statüsündedir.

3. Bölge – Alt Bölge

-

Merkezi Yönetim (1983

Merkezi Yönetim

2. Varsa, Ülke

1955‟te saptanan 22 bölgede yapılmaktadır. Öncelikli olarak

-

-

-

-

-

Ġl Planları

1/50,000 ölçekli

Ġmar Bakanlığı TaĢra

Komünlerin kararı ile

Yerel düzeyde 2 kademeli planlama sistemi vardır (SD ve

Stratejik Planlar

TeĢkilatı

kabul edilir.

POS).kent bölgesini kapsayan ve 10,000 nüfusun üzerindeki

düzeyi 4. Metropol yada Kent düzeyi

yerleĢmelerde 1983 öncesi Stratejik plan yapımı zorunludur.

(SD)

Bu tarihten sonra komünlerin kararına bırakılmıĢtır.

(1983 sonrası yapımı zorunlu değildir.

5. Yerel Ölçek

Ara YerleĢim Komünler

1/10,000 – 1/2000

Belediyeler (Teknik Kadrosu

(Belediyeler)

Yerel Arazi

yetersiz küçük belediyelere

temsilcileri, farklı yönetim temsilcileri ve Ġmar Bak. TaĢra

Kullanma Planı

Ġmar Bakanlığı TaĢra

TeĢk. Teknisyenlerinden oluĢan bir grup planı hazırlar.

(POS)

TeĢkilatı plan

POS‟lar bir raporla birlikte, çizili plan, plan hükümleri, ve

hazırlamaktadır.)

kamu hizmetleri için getirilen kısıtlamaları içeren eklerden

Belediye Meclisleri

POS hazırlama yetkisi komünlere aittir. Yerel grup

oluĢur. Tablo 9: Fransa‟nın HiyerarĢik Yapısı Kaynak 1: “Planning Control in Western Europe”, Joint Center for Land Development Studies and Department of Environment, England, Kaynak 2: Murat Balamir, ”ÇalıĢma Notları” , Ankara 74

Yorumlar/katılım


4.3. Ülke Adı: Ġngiltere HiyerarĢik Yapı, Planlama Düzeyi 1. Varsa, Ülke

Plan Türü ya da Adı

Ölçeği

-

-

-

Yapısal Plan

Hazırlanmasından

Onama Merci

Planın Ġçerdiği Konu ve Sektörler, Planın Yaptırım Gücü

-

-

-

-

-

-

-

-

Ġlçe Meclisleri

Merkezi Hükümet

Ağırlıklı olarak öneri ve politikaları içeren yazılı bir belgedir. 15

Sorumlu Kurum

düzeyi (Üniter ise) yada Eyalet 2. Varsa, Ülke yada Eyalet düzeyi (Federal yapıda ise) 3. Bölge – Alt Bölge düzeyi 4. Metropol yada

yıllık bir süreyi kapsar. Her ilçenin planlama birimi yapmak Yapısal Plan

-

Ġlçe Meclisleri

Merkezi Hükümet

Kent düzeyi

zorundadır. Birçok konuda var olan arazi kullanım planlarından daha detaylı kararları içermektedir. Harita, plan gibi görsel malzemelerden ziyade stratejik arazi kullanım planları için kapsamlı bir araĢtırmanı sonucunda ortaya çıkan, alt ölçek planlar için yol gösterici öneri ve politikaların belirlendiği belgedir.

5. Yerel Ölçek

Yerel Plan

1/25,000 – 1/500

Belediye (Belde) Meclisleri

Belediye (Belde)

Yasal olarak hazırlanması zorunlu değildir. Gerekli durumlarda

Meclisleri

hazırlanırlar (yerleĢmelerde yoğun imar baskısının olması, geliĢmeyi sınırlandırabilmek için yeĢil kuĢak yapılması vb.). Daha ayrıntılı politika ve kararlar içerir. 10 yıllık bir dönemi kapsar. Harita ve raporla desteklenen bir plandır. Mevcut yapısal veya hazırlanmakta olan yapısal planın ilke ve kararlarına uyumu kontrol edildikten sonra yürürlüğe girer. 3 çeĢittir. Genel yerel planlar (beldelerdeki bir planlama alanındaki bütün politikaları içeren planlardır), eylem alanı planı (küçük bir alanın hızlı bir Ģekilde planlandığı alanlardır), özel planlar.

Tablo 10: Ġngiltere‟nin HiyerarĢik Yapısı Kaynak 1: “Planning Control in Western Europe”, Joint Center for Land Development Studies and Department of Environment, England, Kaynak 2: Murat Balamir, ”ÇalıĢma Notları” , Ankara

75

Yorumlar/katılım


4.4. Ülke Adı: Japonya HiyerarĢik Yapı,

Plan Türü ya da Adı

Ölçeği

1. Varsa, Ülke

Ülke GeliĢme Planı –

-

düzeyi (Üniter ise)

Ulusal Arazi Kullanım

yada Eyalet

Planları

-

Planlama Düzeyi

Hazırlanmasından

Onama Merci

Planın Ġçerdiği Konu ve Sektörler, Planın Yaptırım Gücü

Ulusal Arsa Kurumu

Merkezi Hükümet

Ülke GeliĢme Planları, bölge planlarının ana çerçevesini oluĢturur.

Ulusal Arsa Kurumu-Ġmar

Merkezi Hükümet

Ülke GeliĢme Planı ve Ulusal arazi kullanım planları çerçevesinde

Sorumlu Kurum

2. Varsa, Ülke yada Eyalet düzeyi 3. Bölge – Alt Bölge

Bölge Planları

düzeyi

Bakanlığı

yapılırlar. Toplam 8 bölgenin (Japonya 8 bölgeye ayrılmıĢtır) tümünü kapsar. Bu bölgelerin 3‟ü metropoliten bölgelerdir (toplam nüfusun %50‟si bu 3 bölgededir). Metropoliten bölgelerde her bölgeye özel planlama ve yönetim yasaları mevcuttur.

4. Metropol yada

Yerel Planlar

-

Kent düzeyi

5. Yerel Ölçek

Yerel Planlar

-

Ġmar Bakanlığı

Ġmar Bakanlığı

Belediye ve iller, merkezi yönetimin gözetimi altındadır. Yerel

(Valiliklerden gelen plan

Planların hazırlanmasında Ġmar Bakanlığının (taĢra teĢkilatları)

taslakları göz önüne

önemli rolleri vardır. Bakanlık imar denetimini ve planları

alınarak hazırlanır.)

onaylamada yetkilidir.

Belediyeler (Valilik

Kent ve belediyeler için hazırlanan planları vali, iller için

Valilik

planlama alanını

hazırlanan imar planlarını Ġmar Bakanlığı onaylar. Alt ve üst ölçek

belediyelerin görüĢleri

planlamalarda; yerel idarelerin görüĢleri alınmakta ancak sıkı

doğrultusunda belirler ve

denetim ve onama yetkisi merkezi idarede bulunmaktadır. Yerel

Ġmar Bakanlığı Onaylar)

imar planları Nüfusu 10,000 üzerindeki yerleĢmeler ve nüfusunun yarısından çoğu ticaret, sanayi ve diğer kentsel faaliyetlerde istihdam edilen yerleĢmeler için hazırlanır. Bu kriterlere 10 yıl içinde ulaĢması beklenen nüfusu 3,000 üzerindeki yerleĢmeler için de hazırlanır. Turistik yerler, deprem ve yangın geçirmiĢ yerler için nüfus kriteri aranmaz.

Tablo 11: Japonya‟nın HiyerarĢik Yapısı Kaynak 1: “Planning Control in Western Europe”, Joint Center for Land Development Studies and Department of Environment, England, Kaynak 2: Murat Balamir, ”ÇalıĢma Notları” , Ankara 76

Yorumlar/katılım


4.5. Ülke Adı: Amerika BirleĢik Devletleri HiyerarĢik Yapı, Planlama Düzeyi 1. Federal düzey

Plan Türü yada Adı

Ölçeği

-

-

Hazırlanmasından Sorumlu Kurum

Planın Ġçerdiği Konu ve Sektörler, Planın Yaptırım

Onama Merci

Gücü

Kentsel geliĢme ve Ģehircilik

Federal Bakanlar

konuları ile ilgili politikaları

Kurulu

Ancak federatif yapı içinde temel ilkeleri bu bakanlık belirlese de her eyalet kendi yasa ve politikalarını

saptama konusunda yetkili

belirleyebilmekte, bu nedenle ülke içinde çok farklı

bakanlık Konut ve Kentsel

uygulamalar söz konusudur. Burada Washington eyaleti

GeliĢme Bakanlığı

planlama deneyimi incelenmektedir.

2. Eyalet düzeyi:

Büyüme

Temel ilke ve

Toplum, Ticaret ve

Washington

(GeliĢmenin)Yönetimi

öngörüleri

Ekonomik GeliĢme Dairesi

metin olarak 100 sayfayı geçen bu belge özünde bir

Eyaleti

Yasası

belirleyen bir

altında görev yapan

strateji ya da çerçeve planı niteliğinde. Alt baĢlıkları:

planlama çerçeve

Toplumsal Kalkınma Birimi

Kentsel geliĢime, Yayılmanın azaltılması, UlaĢım,

(GMA- Growth

Yorumlar/katılım

Elektronik ortamda herkesin eriĢimine açık olan ve

Eyalet Meclisi

ve strateji yasası

Konut, Ekonomik geliĢme, Mülkiyet hakları,

Management Act-1990)

Ruhsatlar, Doğal değerlerin korunması, Açık ve yeĢil

GMA arazi kullanım uygulamaları, çevre koruma ve sürdürülebilir geliĢme ile ilgili politikalar için bir çerçeve sunmaktadır. Eyalet bütçesinden yardım ancak GMA ile uyum halinde verilmekte.

1997 yılına kadar bölgesel

ölçekteki planların tamamlanması öngörülüyor bu çerçeve yasada.

alanlar, Çevre, EĢgüdüm ve halk katılımı, Kamu hizmetleri, Tarihsel koruma, Kıyı alanları yönetimi 3. Bölge düzeyi:

Vision 2020- 1993

Puguet Sound

Metropoliten UlaĢım Planı

-

Pugent Sound Bölge Meclisi;

Bölge Meclisi

Uzun erimli bölgede bütünleĢik ekonomik, ulaĢım ve büyümenin yönetimi stratejilerini belirleyen bir belge.

bölgesel geliĢme ve ulaĢım planlama birimi

Dördü alt bölge, 63 adedi Ģehir olmak üzere toplam 100 adet yönetim birimini kapsamaktadır. Bölge Ġdaresince

Kentsel büyüme alanları, düzenli ve sağlıklı geliĢme,

kentsel büyüme, kamusal hizmet alanları, konut alanları,

bölgesel altyapı ve toplumsal servisler, konut, kırsal

kırsal alanlar, ekonomik geliĢme ve ulaĢım politikaları ile

alanlar, açık alanlar, doğal kaynakların korunması ve

uygulama kararları üretilmektedir. Eyalet GMA‟a uyumlu

hassas bölgeler, ekonomi, ulaĢım gibi alt baĢlıklarda

olmak zorundadır. Bölge meclisinin onayından sonra

stratejiler ve politikaları belirlemektedir.

Eyalet yönetimine gönderilir. Katılım biçimleri olarak, anket ve yerel araĢtırma, ilgili yerel ve merkezi yönetimlerin yönetici ve teknik kadroları ile toplantılar, atölye çalıĢmaları, 2 büyük konferans, yerel yayın, 8 açık oturum ve 5 halk bilgilendirme toplantısı.

4. Alt Bölge-

1994 King County

Metropol düzeyi

(Comprehensive Plan)-

1/300,000 –

King County GeliĢme ve

Metropoliten King

YaklaĢık 20 yıllık bir planlama dönemini hedef

37 Ģehir belediyesinden oluĢan King County‟in toplam

Çevre Hizmetleri Bölümü

County Meclisi

almaktadır. Planın vizyonu, kentsel arazi kullanımı,

nüfusu 1.5 milyon kiĢi kadardır.

Kapsamlı Planı

kırsal arazi kullanımı, ekonomik geliĢme, konut, doğal

King County

kaynak alanları, doğal çevre, kamusal hizmetler, 77

Planlar her yıl gözden geçirilip izleme sağlanmakta ve


ulaĢım, park, rekreasyon ve açık alanlar, kültürel

gerekli revizyonlar yapılmaktadır.

kaynaklar, enerji ve iletiĢim, planlama ve uygulama alt baĢlıklarından oluĢan bir stratejik planlama çalıĢması olarak değerlendirilebilir. 5. Kent düzeyi:

Seattle (Comprehensive

20 yıllık planlama dönemi için Stratejik planlama

Planların her yıl izlemesi, değerlendirilmesi ve gerekli

Seattle

Plan- Toward a

anlayıĢı ile hazırlanmıĢ bir kapsamlı ve bütüncül kent

revizyonları yapılmaktadır. Öngörülerin ne ölçüde

Sustainable Seattle-

planı. “Daha çok bir politika planı biçiminde; Üst

gerçekleĢtiği test edilmektedir.

1994)- Sürdürülebilir

ölçekli planlarla uyum sağlanmıĢtır. Plan çizili fiziksel

Seattle için Kapsamlı Plan

plandan çok kararların amaç, politika, ve strateji

1/10-20.000

Belediye Arazi Kullanma,

Belediye Meclisi

Tasarım ve ĠnĢat Dairesi

biçiminde detaylandırılmıĢ 2-3 ciltlik yazılı belge niteliğindedir. Üst yönetimler (bölge ve eyalet) fon desteğini üst planlara uyum halinde vermekte ve bu yolla denetim sağlanmaktadır.

Planlam sürecinde 10 (public hearings), halk bilgilendirme, 325 (public meetings) halk katılım, 165 gönüllü hemĢerinin oluĢturduğu 4 (citizen advisory committees) hemĢeri danıĢma komitesi toplantısı ile 4 yıl boyunca taslak plan kopyalarının dağıtımı ve görüĢlerin derlenmesi Ģeklinde geniĢ bir katılım sürecinin yaĢandığı belirtilmektedir.

6. Mahalle düzeyi

(Neighborhood plans)-

Yerel Ölçek

Mahalle planları

1/2,000 – 1/500

Mahalle planlama

Belediye Meclisi

komisyonları

Tablo 12: Amerika BirleĢik Devletleri‟nin HiyerarĢik Yapısı Kaynak 1: King County Planlaması Notları, Kaynak 2: Seattle (Comprehensive Plan- Toward a Sustainable Seattle- 1994) Kaynak 3: Growth Management Act-1990, Washington.

78

Detaylı geliĢme planlarıdır.


5. SORUNLAR

1. Ulusal kalkınma planlaması ile iliĢkilendirilmiĢ bir mekânsal planlama sisteminin ve stratejilerinin olmaması Küresel ölçekte çok hızlı ve büyük dönüĢümlerin yaĢandığı son on yıllarda, Türkiye‟nin de içinde yer aldığı uluslararası iliĢkilerin biçimi, niteliği ve yoğunluğu değiĢmektedir. Bu iliĢkiler ve içsel dinamikleriyle Türkiye de değiĢmektedir. Bölgesi içinde giderek öne çıkan, belli sektörlerde dünya ile entegrasyonu artan, dinamik bir toplum yapısına sahip, aynı zamanda çok önemli ekonomik, sosyal, kültürel ve çevre sorunlarıyla da karĢı karĢıya olan bu ülkenin, geleceğine iliĢkin bir ülke mekânsal stratejisi yoktur. UlaĢımdan, enerji gereksiniminin sağlanmasına, sanayi yığılmalarından, bölgeler arası eĢitsizliklerin giderilmesine, küresel iklim değiĢikliği ve ülkenin çölleĢme riskinden, doğal afetler ve yerleĢme riskleriyle baĢ edebilmeye dek, birbirini bütünleyen ve ülkenin gelecek vizyonu ile örtüĢen bir ülke mekânsal stratejimiz yoktur. Ülke düzeyinde mekânsal stratejinin nasıl, hangi süreçlerle ve nasıl bir kurumsal yapı ile belirleneceğine iliĢkin ve giderek bölge ölçeğinde, büyük kentlerimizde, kasabalarımızda, kırsal alanlarda planlama süreçlerinin nasıl ve hangi kurumlar aracılığıyla gerçekleĢtirileceğine iliĢkin olarak da bir planlama vizyonumuz ve planlama stratejimiz yoktur. 2. Ülkemizde üzerinde uzlaĢılmıĢ bir planlama vizyonunun bulunmaması Ülkemizin mevcut planlama sistemi ve pratiğine iliĢkin çok ve karmaĢık sorunların varlığı, sürekli olarak farklı kurum, kuruluĢ ve kiĢiler tarafından dile getirilmektedir. Bir baĢka anlatımla mevcut planlama pratiğinin artık sürdürülemez bir noktada olduğu ve bu pratiğin yerleĢim alanlarımızda, doğal ve kültürel çevremizde, büyük olumsuzlukların yaĢanmasına neden olduğu hemen tüm kesimler tarafından kabul edilmiĢ olmasına karĢın, aynı pratik giderek karmaĢıklaĢan bir yapıyla sürdürülmeye çalıĢılmaktadır. Oysa bu ülke aynı zamanda yaklaĢık altmıĢ yıllık bir planlama deneyimine, birikimine ve kapasitesine de sahiptir. Bu kapasite ile yeni, yaĢanmakta olan olumsuzlukları ortadan kaldıracak, üzerinde uzlaĢılmıĢ bir planlama vizyonu oluĢturulmak zorundadır. 3. Mevcut planlama sistemimizde planlama yetkisine sahip kurumlar arasında ve izlenen planlama sürecinde düĢey ve yatay iĢlevsel bütünlüğün ve tutarlılığın olmaması Ülkemizdeki mevcut planlama sisteminde çok sayıda kurum, farklı düzeylerde, çok farklı süreçlerle ve iki boyutlu bir planlama diliyle fiziki planlar üretmektedir. Bu planları üreten kurumlar arasında yatayda eĢgüdüm ve bilgi akıĢı olmadığı gibi, farklı kademelerde üretilen fiziki planlar arasında düĢeyde uyum ve denetim de yeterli düzeyde sağlanamamaktadır. Planlama pratiğimizi yönlendiren mevcut yasal düzenlemelerde yatay ve düĢeyde sağlanması gereken eĢgüdümün yazılı kural ve ilkelerinin yeterli düzeyde bulunmaması, stratejilerinin belirli olmaması, kademeler arası bütünlük 79


kurulmasına engel olmaktadır. Oysa ülke düzeyinde belirlenen makro mekânsal stratejilerle, bölgesel ve yerel düzeyde geliĢtirilen mekânsal stratejilerin uyum içinde olması, her düzeyde geliĢtirilen mekânsal stratejilerin tüm yatırımcı kurumların katılımıyla ve eĢgüdüm içinde geliĢtirilmesi ve uygulamada da iĢbirliğinin sağlanması gerekmektedir. 4. Mevcut planlama sistemimizde parçacı uygulamaların ve planlamada yetki karmaĢasının olması Yukarıdaki sorun tanımlamasında da değinildiği gibi bugün ülkemizde çok sayıda kurum, planlama yetkisine sahiptir. Yürürlükteki Ġmar Yasasının istisnai maddeleri, farklı kurumlar tarafından yapılan sektörel planlar, mevzii planlamayı destekleyen düzenlemeler ve bunlara uygun parçalı plan yapım ve onay yetkileri baĢlı baĢına bir sorun alanı olarak belirgindir. Bu durum planlamada denetim mekanizmalarının kurulmasını da engellemektedir. Aynı alanda farklı kurumların planlama yetkisine sahip olması veya bir alanın bir bölümünün bir kurum, diğer bölümünün baĢka kurum tarafından planlanıyor olması, bazen yetkinin kimde olduğunun net olarak bilinemiyor olması hem plan kararlarının eĢgüdüm içinde üretilmesini engellemekte hem de üretilen kararların uygulanmasında güçlüklere neden olmaktadır. 5. Ġdari yetki alanı ile planlama alanı arasında uyumsuzlukların varlığı Ġmar Yasasının ve diğer ilgili yasal düzenlemelerin belirlediği yetki alanları ile kendi içinde anlamlı bir planlama alanı bütünlüğünü sağlaması gereken plan sınırları arasındaki uyumsuzluklar, hem planlama süreçlerinde hem de uygulamada sorunlar yaratmaktadır. Bir diğeriyle çok yoğun ekonomik, sosyal ve kültürel iliĢkiler içinde olan ve aslında bir yerleĢmeler bütünlüğü oluĢturan alanlar, farklı idari sınırlar içinde olduğundan, günümüzde farklı planlama süreçleriyle, birbirinden bağımsız, farklı plancılarla ve farklı zamanlarda planlanmaktadırlar. Örneğin Ġstanbul, Kocaeli‟nden; Ġzmir, Manisa‟dan bağımsız planlanabilmektedir. Bu iliĢkisizlik ise kimi kez birbiriyle çatıĢan plan kararlarının üretilmesine neden olabilmektedir veya üretilen kararların hayata geçmesini zorlaĢtırmaktadır. 6. Mevcut planlama sürecinin disiplinler arası olma özelliğinin yeterince kurumsallaĢmamıĢ olması Planlamanın ilgili uzmanlıkların katılımıyla ve disiplinler arası bir ortamda gerçekleĢtirilmesi gerektiği, bilimsel bir zorunluluk olmasına ve tüm platformlarda bu konuda görüĢ birliği olmasına karĢın, uzun yıllardır, ülkemizdeki planlama pratiği ne yazık ki bu nitelikte gerçekleĢtirilememektedir. Yalnızca büyük kentlerimizin planlama süreçlerinde veya özel planlama alanlarında kısmen sağlanan bu gereklilik, orta büyüklükteki kentlerimizde ve küçük kentlerimizde yalnızca Ģehir plancısı tarafından gerçekleĢtirilmektedir. Mekânsal planlamanın salt iki boyutlu fiziki düzenleme süreci

80


olmaması gerektiğinin altının çizildiği yeni planlama yaklaĢımında, disiplinlerarası ortak çalıĢma kaçınılmazdır. 7. Tüm planlama düzeylerinde katılımcı karar alma mekanizmalarının yetersizliği, kurumsallaĢmamıĢ olması ve katılımda eĢitsizlik Uzun yıllardır ülkemizde akademik ve siyasi söylemlerde, planlama süreçlerinde ve kent yönetimlerinde, katılımcılığın gerekliliği ve yararları yer almasına karĢın, bu konuda somut adımlar yeterli düzeyde atılamamıĢtır. Çoğunlukla yerel halkın, yerleĢimlerinin planlarının yapılmakta olduğundan veya değiĢtirilmekte olduğundan haberi olmamakta, vatandaĢ inĢaat baĢladığında ne yapıldığını görmektedir. Farklı toplum kesimlerinin görüĢü alınmaksızın planlama kararlarının alınması, hem bu kararların yerel gerçekliğe uygun olmaması sonucunu getirmektedir, hem de üretilen plan kararlarının hayata geçirilmesi süreci zorlaĢmaktadır. Katılımın sağlanamamasının çok önemli bir diğer sonucu ise halk denetiminin sağlanamaması ve yurttaĢların aidiyet duygularının zarar görmesidir. Bu olumsuz yapı, yerleĢimlere dair kararların alınmasında bireysel ve zaman zaman siyasi tercihleri öne çıkarmaktadır. Bu sonuç, son derece eĢitsiz ve kentliyi dıĢta tutan bir karar sürecini desteklemektedir 8. Ġmar planlaması yaklaĢımının ve uygulamasının yalnızca fiziki düzenleme boyutuyla sınırlı kalması, rant yaratma ve rantın dağıtımı dıĢında ekolojik, toplumsal, mekânsal ve çevresel açıdan yaĢanabilir ve sürdürülebilir mekan üretmede yetersiz kalması Ġmar planlama süreci, bazı yazılı belgelerde yer alan farklı içeriğine karĢın fiziksel boyutu ön planda tutan bir yaklaĢımdır. Bu yapısı üst ölçek planlara da yansımıĢtır. Bu yaklaĢım planlı alanları yaĢanabilir kılmamakta, sürdürülebilir mekan üretilememektedir. Ülkemizde, mekânsal planlama süreçlerinin, imar planı üretme süreciyle giderek özdeĢleĢmiĢ olması, bu imar planlarının niteliğinin ise yerleĢimlerin özgün koĢullarına ve doğal ve kültürel değerlere, doğal afet ve yerleĢme risklerine duyarlı olmaması, giderek doğal peyzajın bozulmasına, kültürel değerlerin yok olmasına, yerleĢmelerin kimliksizleĢmesine, yerel halkın yaĢadıkları çevreye yabancılaĢmasına neden olmaktadır. Ġmar planları giderek yalnızca arazi ve arsa düzenlemesi ve yapılanma koĢullarının belirlenmesi düzeyine indirgenmiĢtir. Oysa, mekânsal planlama; sosyal, ekonomik, kültürel geliĢmenin ve doğal ve kültürel değerlerin korunması süreçlerinin, kısaca toplumsal geliĢmenin bir bileĢeni olarak gerçekleĢtirilmelidir. 9. Mevcut planlama sistemimizde kırsal alan planlama kavramının, plan kademesinin ve normlarının bulunmayıĢı ve kırsal alanların kimliğini yitirmeye baĢlaması Kırsal yerleĢim birimlerindeki yaĢam koĢulları, kırsal kesim nüfusu, göç olgusu ve kent-kır devamlılığı göz önüne alındığında kırsal kesim planlaması ihmal edilmiĢtir. Kırsal alanlarda birikmiĢ sorunların büyüklüğü, kentsel kesimle yakın iliĢkiler ve kentsel kesimin kırsal alanlara doğru yayılımı 81


ve kırsal yerleĢmeleri iĢgal etmesi, gıda güvenliğinin sağlanması, kırsal kesim sakinlerinin donatılması ve kapasitelerinin artırılması ve benzeri gibi etmenlerle kırsal kesim için yeni bir yaklaĢım gerekmektedir. Günümüzün planlama pratiğinde, kırsal alanlar yalnızca imar koĢullarının belirlenmesi bağlamında yer almakta ve bu yer alıĢ, “köy yerleĢik alan sınırları” içinde veya “Ġskân dıĢı alanlar” kapsamında olmaktadır. Oysa kırsal alanların doğal peyzajının bozulması, kırsal yerleĢim alanlarının nüfus kaybetmesi, tarımsal üretimden uzaklaĢılması, kırda yoksulluk, yerel mimari özelliklerin kaybı vb. sorunlar, tam da mekânsal planlama sistemi içinde çözüm bulunması gereken sorun alanlarıdır. 10. Mevcut planlama pratiğinin tasarımla bağının kopmuĢ olması Günümüzün planlama pratiği, mekânsal planlamayı, imar planlaması ile eĢdeğer kılmıĢ, imar planları ise yalnızca iki boyutlu fiziki düzenleme, arazi ve arsa düzenlemesi ve yapılanma koĢullarının belirlenmesi kararlarına sıkıĢıp kalmıĢtır. Ġmar planı yapılan yerleĢmenin özgün mimari özelliklerine, dokusuna, peyzaj değerlerine, yöre yaĢayanlarının tercihlerine yeterince özen gösterilmeksizin, tüm imar planlarında yıllardır, dikdörtgen yapı adaları, hala ön ve yan bahçe mesafesi ve minimum bina cephesi koĢulunu sağlayacak büyüklükte parseller, ayrık, bitiĢik vb. yapı nizamı kararları üretilmektedir. Yalnızca iki boyutlu bu kararlara göre de tüm kentlerimizde monoton, estetik kaliteden yoksun, yaĢayanlarının mutlu olmadığı yaĢam çevreleri oluĢmaktadır. 11. Mevcut planlama sisteminde etkin bir denetim mekanizmasının bulunmayıĢı Denetim, planlama ve plan uygulamasında son derece önemli bir boyut olmakla birlikte, bu kapsamda mekanizmalar kurulmamıĢtır. Planlamanın her aĢamasında denetim mekanizmasının kurulmaması planların sürdürülebilirliğini de engelleyen bir yapı ortaya koymaktadır. Diğer taraftan plan uygulamalarının denetiminin iç ve üst denetim mekanizmaları ve katılım süreçleri ile desteklenmemesi uygulayıcıların keyfi ve siyasi içerik kazanma nedeni olabilmekte, niteliksel bir performans denetimini de engellemektedir. Denetimsizlik ise, bir yandan sağlıksız yaĢam çevrelerinin oluĢmasına neden olmakta, diğer yandan kentsel arsa rantı üzerinden yolsuzluklar yapılabilmesini mümkün kılmakta, haksızlıkların oluĢmasına neden olmakta ve toplumun planlama kurumuna olan güveni sarsılmaktadır. Bu yüzden de öncelikle etkin denetim mekanizmalarının geliĢtirilmesi gerekmektedir. 12. Yetersiz denetim nedeniyle, denetim mekanizmasının büyük ölçüde yargı süreçleriyle sağlanıyor olması ve bu süreçlerin çok yavaĢ iĢlemesi Denetimin planlama sırasında ve uygulama aĢamasında yetersizliği, yargı denetimini ön plana çıkarmaktadır. Ancak yargı denetimi yavaĢ iĢleyen bir süreçtir. Sonuçlandığında, uygulamanın da sonuçlanmıĢ olması, denetimi ortadan kaldırmaktadır. Yargı denetimini en aza indirgeyecek farklı denetim mekanizmalarının yanı sıra, yargı denetimini hızlandıracak ve niteliğini artıracak mekanizmalara gereksinim büyüktür. 82


13. Yargı sürecine eriĢimde dezavantajlı grupların bulunması Yargı denetimi, gerek planlamaya katılım ve duyuru mekanizmalarının yetersizliği, gerekse pahalı bir süreç olması nedeniyle eriĢiminde yetersizlikler bulunmaktadır. Özellikle alt gelir grubundaki toplum kesimleri için ve yargı süreçleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan kesimler için, yargıya eriĢim güçtür ve bu kesimlerin yargıya eriĢimlerinin sağlanması desteklenmelidir. 14. Planlama etiği konusunda yerleĢik bir değer sisteminin bulunmayıĢı Etik kurallar konusunda bir boĢluk bulunmaktadır. Meslek Odaları, meslek adamları ile ilgili etik kural belirleme konusunda yeterli araçlar geliĢtirmemektedir. Mevcut durumda meslek etiğinin yanı sıra teknik kuralların içeriğinin doldurulmasında da sorunlar bulunmaktadır. Oysa planlama sistemi içinde yer alan tüm sorumluların mesleki etik ve teknik kurallar konusunda bilgili ve bilinçli olması gerekmektedir. 15. Farklı plan kademelerinde, ölçeğin gerektirdiği karar düzeyine uygun plan dilinin olmayıĢı Plan tür ve ölçekleri arasında önemli farklar bulunmakla birlikte, Ġmar Mevzuatında plan tanımları ile ilgili genel açıklamaların yer alması, ölçekler arası kademelenmenin kural ve ilkelerinin bulunmaması, pratikte plan dilini aynı/benzer kılan bir sonuç yaratmıĢtır. Bu sonuç, planlar arası ayırımı yok eden, dil farklılığı bulunmayan aynı/benzer planlar üretilmesine yol açmıĢtır. Bu durum, kademelenme ile ilkelere aykırı yanı ile önem ve öncelikli bir soruna dönüĢmüĢtür. Mevcut planlama pratiğimizde, makro ölçekte ana kararların üretilmesi gerektiği 1/100 000 ölçekli bölgesel ölçekli planlarda, parsel ayrıntısında plan kararı geliĢtirilmekte ve benzer plan dili, 1/25 000 ve 1/5000 ölçekli planlarda da kullanılmaktadır. YerleĢme ölçeğine inildiğinde ise, çok daha ayrıntıda tasarlanması gerekli olan yaĢam çevreleri, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı diliyle planlanmaktadır. Bu dil ise, caddelerin, sokakların, otoparkların, meydanların, parkların, spor alanlarının, konut alanlarının vb. yaĢam çevrelerinin, ağaçlarıyla, engelli rampalarıyla, yüzey kaplamasıyla vb. dıĢ mekân tasarım öğeleriyle tasarlanmasına olanak vermemektedir. 16. YerleĢmenin gelecek vizyonundan bağımsız ve onunla iliĢkisiz olarak gereksinimden çok fazla alanın kentsel geliĢme alanı olarak planlanmasının çevreye olumsuz etkilerinin olması ve kentleĢme maliyetinin yüksek olması Ġmar yasası ile parçacı planlamanın önünün “sınırsız” biçimde açılması, planlamada ve uygulamada denetim mekanizmalarının kurulmaması, meslek etiği kurallarının geliĢtirilmemesi gibi nedenlerle, özellikle ilave ve mevzii planlarla çok geniĢ alanlar planlanmıĢtır. Sektörel planlama ve merkezi konut yatırımları ile af yasaları da bu durumu desteklemiĢtir. Bu kapsamda mevzii planlanan alanlar gerek üst ölçek planlarla gerekse imar planları ile de bütünleĢtirilerek bu alanlar çok daha geniĢlemiĢtir. Alt 83


ölçek planlamada ve plan uygulamasında etaplamadan uzaklaĢılması da bu sorunu büyütmüĢtür. Günümüzde birçok kentimizde imar planlarıyla kentsel geliĢme alanı olarak planlanmıĢ alanlar, kentin gelecek yirmi yıllık nüfus kestirimlerinin iki katı büyüklükte nüfusun yaĢayabileceği kadar büyük alanlara ulaĢmıĢtır. Kentsel geliĢme alanı olarak planlanmıĢ alanlarda hızla imar uygulamaları yapılmıĢ, kentlerin yerleĢik alanlarının dıĢında sıçramalı ve tekil yerleĢim biçimi desteklenmiĢtir. Bu denli büyük kentsel geliĢme alanları, ne yazık ki çoğunlukla nitelikli tarım alanları, zeytinlik, bağ vb. alanlar üzerinde planlanmıĢtır. Böylesi bir uygulama ise çevreye çok büyük zararlar vermekte, kentleĢme maliyetleri çok yüksek olmakta ve kaynakların israfına neden olmaktadır. 17. Kentsel saçaklanmanın, çevre sorunları yaratması, kentleĢme maliyetlerini arttırması ve kent merkezlerinin boĢalmasına ve kentsel yaĢamın olumsuz etkilenmesine neden olması Yukarıdaki sorunla doğrudan iliĢkili olan bu sorun alanında da kentlerin sıçramalı olarak ve saçaklanarak büyümesinin, kent dıĢında yer seçen ticaret, konut, eğitim vb. tesislerin, çevreye zarar vermesi, ulaĢım maliyetlerini ve kentsel servis sağlama maliyetlerini arttırması söz konusudur. Kentsel saçaklanman bir diğer çok önemli olumsuz sonucu ise, kentlerin merkezlerinin boĢalması, kentlilerin birbirinden soyutlanması ve kentsel yaĢamın rengini ve zenginliğini kaybetmesidir. Bu nedenle de bu tür bir büyüme biçiminin engellenmesi gerekmektedir. 18. Plan kararlarının hayata geçirilmesine yönelik uygulama araçlarının (finansal, hukuksal, teknik) yetersizliği Mevcut planlama sisteminde, plan uygulama araçları, planların sadece fiziksel boyutu ile ele alınmasından da beslenerek yetersiz kalmıĢtır. Planların finansal, teknik ve hukuksal boyuttan yoksunluğu uygulama araçlarının geliĢimini de olumsuz etkilemektedir. Çok hassas analizlerle dayanarak ve çok duyarlı olarak geliĢtirilmiĢ bile olsa, yeterli uygulama araçları yok ise, plan kararlarının uygulanması güçleĢmektedir. Günümüz planlama pratiğinde, en önemli uygulama aracı, arazi ve arsa düzenlemesine iliĢkin Ġmar Yasasının 18. Madde uygulamasıdır ve yetersizdir. Mevcut kamu arazileri hızla satılmaktadır, yerel yönetimlerin kamulaĢtırma fonları yetersizdir, bu nedenle yaĢam çevrelerinin iyileĢtirilmesi ve kalitesinin yükseltilmesi için yeni uygulama araçlarına gereksinim büyüktür. 19. Mevcut planlama pratiğindeki planlama süreçlerinde izleme ve geri besleme mekanizmalarının yetersizliği Günümüz planlama pratiğinde, bölge ölçeğinden kent ölçeğine dek üretilen fiziki planlar, belli bir tarih aralığında plan yüklenicisi plancı tarafından hazırlanmakta, plan onaylandıktan sonra plancının yerleĢme ile bağı çoğunlukla kopmaktadır. Böylesi bir plan elde etme süreciyle üretilen planlarda geliĢtirilen kararların uygulanmasının ve/veya uygulanmasının sonuçları, analiz edilmemekte ve geriye

84


dönerek olumlu/olumsuz sonuçların değerlendirilmesi yapılmamaktadır. Oysa planlama süreçlerinin en önemli aĢamalarından birisi geri besleme süreçleridir. 20. Merkezi ve yerel planlama kurumlarında kapasite yetersizliğinin olması Ġmar Kanunu ile planlama ve uygulama alanında yetkiler, yerel yönetimlere verilirken, bu yetkilerin doğru, yerinde ve bilimsel dayanakla kullanımını sağlayacak finans, kadro ve teknik alt yapı ve makine-teçhizat donanımları eksik kalmıĢtır. Bu konuda özellikle teknik kadrolar açısından, yerel yönetimlerdeki yetersizlik tartıĢmasızdır. Finansman ve iĢletme konularında da aynı durum geçerlidir. Merkezi yönetim ise, sektörel planlama öncelikli performansı nedeniyle ve diğer sorunlar da dikkate alındığında bütüncül planlama konusunda yetersizlik sergilemektedir. Bu çalıĢmada benimsenen planlama yaklaĢımını yaĢama geçirebilmek için, merkezi ve yerel planlama kurumlarında teknik kadroların güçlendirilmesi ve gerekli diğer uzmanlıkların mutlaka oluĢturulması gereklidir. 21. Ulusal planlama ve Ģehircilik deneyimimizin, birikimimizin ve tarihimizin yeterli düzeyde belgelenmemiĢ olması Ülkemizde yaĢanmıĢ olan ĢehirleĢme süreci ve deneyimlenmiĢ olan planlama tarihimiz, ne yazık ki düzenli olarak belgelenmemiĢ ve arĢivlenmemiĢtir. ġehirlerimizin geçmiĢ dönemlerine iliĢkin görsel belgeleri, eski haritalar, planlar, raporlar vb. belgelerin düzenli olarak arĢivlenmesi, korunması, paylaĢıma sunulması, gelecek kuĢaklara bu birikimin aktarılmasını olanaklı kılacaktır. 22. Ulusal düzeyde mekana referanslı bilgi toplama, arĢivleme ve kullanıcılara sunum konusunda yetersizlikler olması Öngörülen planlama sisteminde ülke düzeyinden baĢlayarak, bölge, kentsel bölge-il, ilçe kademelenmesindeki planlama süreçlerinde, mekana referanslı çok sayıda veriye gereksinim vardır. Ülkemizde sistematik bilgi toplayan TÜĠK, TÜBĠTAK, TÜBA, üniversiteler, sivil toplum kuruluĢları olmasına karĢın, bu kurumlar arasında yeterli eĢgüdüm yoktur. Doğal afet ve yerleĢme risklerine iliĢkin, doğal ve kültürel değerlerimize iliĢkin, yapı stokumuza iliĢkin, ülke mekânsal bilgi sisteminin kurulmasına iliĢkin bilginin ve altyapının oluĢturulması gerekir.

85


6. SORUNLARIN ĠZMĠR ĠLĠ’NE YANSIMALARI 1. Ġzmir kentinin ve ilin ulaĢım master planı bulunmamaktadır. Ġzmir‟in ulaĢım mater planının olmaması Ġzmir BüyükĢehir Belediyesi‟nin onaylamıĢ olduğu Ġzmir Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planı için önemli bir eksiklik olduğu gibi Çevre Düzeni Planı içinde önemli bir eksikliktir. 2. Çevre Düzeni Planı doğal eĢiklerin korunmasını, bunların sürdürülebilir bir geliĢme içinde kullanılması yönünde bir öneri getirmektedir. Ancak planda doğal eĢiklerin korunması, devamlılığı ve bu potansiyelin ekonomik aktiviteye dönüĢtürülmesi, geliĢtirilmesi ve özellikle kırsal kalkınma yönünde araĢtırma raporunda yer alan politika strateji ve projeler yetersiz kalmakatadır. 3. Planda EXPO alanı olarak Ġzmir Ġleri teknoloji Enstitüsü gösterilmektedir. Önerilen bu expo alanı kent merkezine 50 km. uzaklıktadır. Fakat EXPO organizasyonalrı kentle bütünleĢen, kentin merkezine yakın alanlarda yapılan, geniĢ katılımlı ve 6 ay süren fuar organizasyonudur. EXPO organizasyonlarını gerçekleĢtiren Uluslararası Sergi Bürosu (BIE) kriterlerine göre EXPO lar kent merkezine yakın toplu ulaĢım olanakları kuvvetli yerlerde yapılır. 4. Ġzmir OSB de yerli ve yabancılar yatırım yapmak için sanayi arsası istemekte fakat yeterli yer olmadığından ve „‟Ġzmir BüyükĢehir Belediyesi 26.10.2006 tarihli 33486 sayılı yazısında onama süreci devam eden 1/25000 Ölçekli Nazım Ġmar Planı‟nda Mahalli Çevre Kurulu‟nun 25.12.2001 tarih, 16/2001/12 Sayılı kararı ve bu karar yönelik hazırlanan organize sanayi alanları yeterli kapasiteye ulaĢmadan yeni organize sanayi alanları açılamaz plan notu doğrultusunda söz konusu OSB alanına ilave geniĢleme kararı getirilmemiĢtir‟‟ Ģeklinde olumsuz görüĢünü verdiğinden dolayı bu isteklerine cevap verilememektedir. 5. Ġzmir Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planı, 1/25000 ölçekli olmasına rağmen, planın dili 1/25000 ölçeğine uygun değildir.Bazı alanlarda parsel ölçeğine dek inen plan kararları varken yer yer Ģematik bir dilin kullanılması plan dili bütünlüğünü zedelemektedir. 6. Plana depremsellik ve jeolojik sakıncalı alanlar açısından bakıldığında, genel bir stratejinin eksik olduğu ve bunun bir sonucu olarak, bazı jeolojik sakıncalı alanların yapılaĢmaya açıldığı görülmektedir. (örn. Konak Peker Mah., Yelki‟de fay hattı geçen bölge…) 7. Plan açıklama raporu incelendiğinde, böylesi kapsamlı bir planlama çalıĢmasının sadece mimarlık ve Ģehir planlama disiplinlerinden oluĢan bir planlama ekibi ile oluĢturulduğu gözlenmektedir. Plan hazırlama sürecinde farklı disiplinlerden uzmanların katılımı hususu yerine getirilmemiĢtir. 8. Sulak alanlar, su havzaları, mutlak tarım toprakları gibi doğal değerlerin korunmasına yönelik, plan açıklama raporunda birçok söylem yer almasına rağmen, bu söylemleri gerçekleĢtirecek plan kararları üretilmemiĢtir. Tarım ve zeytinlik alanlar plan ile yapılaĢmaya açılmaktadır. 86


9. Plan hükümlerinin “6.1 Merkez Kent” baĢlığı altında yer alan “6.1.4.2. Mekansal Stratejiler” maddesinde “Merkez Kentin kentsel kullanım alanlarını çevreleyen doğal eĢiklerin oluĢturduğu YeĢil KuĢak Program Alanının koruma-kullanma dengesi içerisinde bölgenin yaĢam destek sistemlerini oluĢturan kaynaklar ile uyumlu geliĢmesi sağlanarak kent merkezindeki yaĢam kalitesinin ve standartların yükseltilmesi hedeflenmiĢtir. Bu alanların özenle korunması planın en önemli temel ilke ve stratejilerindendir” ifadesi yer almaktadır. Ancak, yeĢil kuĢağın korunmasına yönelik somut plan kararlarının üretilmediği, hatta sanayi ve konut gibi kullanım kararları ile kuĢağın tehdit edildiği görülmektedir. YeĢil KuĢak, planda alt yörelerin program alanı olarak ele alınmıĢ olmakla birlikte, genellikle sanayi ve konut geliĢim alanları dıĢında kalan yerlerin yeĢil kuĢak kapsamında tutulduğu görülmektedir. ĠKBNĠP sınırları içinde kalan kırsal yerleĢmelere iliĢkin tarımsal verimi arttırmaya, altyapı gereksinimlerini karĢılamaya ve bu bölgelerde yaĢayan köylü nüfusun ekonomik refahını arttırmaya dönük, özetle kırsal kalkınmaya yönelik politika ve stratejilerin Nazım Plan ölçeğinde belirlenmesi gerekirken, planda kırsal alanlara dönük mekânsal yapılanma koĢulları dıĢında karar getirilmediği görülmektedir. “4.4.2.4. Koruma Ġlkeleri” baĢlığı altında “Bölgesel özellikler nedeniyle yetiĢen özel ürünlerin bulunduğu tarım toprakları (zeytincilik alanları, narenciye bahçeleri) ile nitelikli tarım toprakları baĢta olmak üzere, tarımsal amaçlarla kullanılan, kullanılabilecek olan toprakların korunması” planın ilkeleri arasında yer almasına karĢın bu alanların korunmasına yönelik somut plan kararlarının üretilmediği görülmüĢtür. 10. Planlama ilkelerine ve imar mevzuatına aykırı olarak yapılaĢmıĢ sanayi, küçük sanayi, konut vb. alanlar, plan ile yasal hale getirilmiĢtir. 11. Ġzmir‟in 21. yy vizyonunda “turizm”in mutlaka yer alması ve planın turizme iliĢkin üst politikalar ve somut projeler önermesi gerekmekte iken bu tür öneriler geliĢtirilmemiĢtir. Plan üzerinde sadece turizm merkezi sınırları belirlenmiĢ, bu alanlara yönelik karar geliĢtirilmemiĢtir. Kent bütününde önemli etkileri bulanabilecek bu alanlarda karar üretilmemiĢ olması plan bütünlüğüne aykırıdır. 12. Bilindiği gibi, ulaĢım yatırımları (karayolu, demiryolu, hafif raylı sistem) gelecekteki yapılaĢmayı teĢvik edici bir arazi kullanım kararıdır. Ancak, planda bu durum göz ardı edilmiĢ ve verimli tarım toprakları üzerinde ulaĢım kararları üretilmiĢtir(Torbalı KemalpaĢa arasındaki yol vb.). 13. Ġzmir Merkez Kent alanının depremsellik riski göz önüne alınarak yeniden irdelenmesi bugün artık bir zorunluluk durumuna gelmiĢtir. Planda bazı jeolojik sakıncalı alanlarla deprem ve heyelan riski bulunan alanlar, hala mevcut konut alanı olarak görülmektedir. Bu gösterimler üretilecek alt ölçekli planları yönlendirici ve dolayısıyla bahsedilen sakıncalı alanların yapılaĢmadan arındırılmasını engelleyici niteliktedir. 14. Mevcut ve geliĢme konut alanlarının yoğunluk kararlarının kademeli olarak verilmiĢ olmasına rağmen Merkezi ĠĢ Alanına (MĠA) iliĢkin olarak yapı ve nüfus yoğunluğu belirlenmesinin alt 87


ölçekli planlara bırakılıyor olması çeliĢkili bir tutumdur. Nazım planlar temel arazi kullanım ve yoğunluk kararlarının belirlendiği planlardır, dolayısıyla MĠA‟ya iliĢkin yoğunluk (yaĢayan kiĢi/yapı yoğunluğu)kararlarının bu planda verilmesi bir zorunluluktur. Öte yandan 21. Yy Ġzmir kent merkezinin konuttan arınmıĢ bir merkez olmaması için MĠA‟nın tamamıyla konut dıĢı kullanımlara terk edilmeyerek bölgede konut kullanımının zorunluluğuna iliĢkin plan kararları bulunması gerekmektedir. 15. Kentin doğu aksında IĢıkkent ve Doğanlar‟da faaliyetini sürdürmekte olan ve büyük çevre sorunlarına neden olan çimento fabrikalarının gelecek on yıllarda da faaliyetlerine devam edebilecek Ģekilde ĠKBNĠP‟te korunması planlama ilkelerine aykırıdır. 16. 09.04.1989 tarihinde ilan edilip,17.10.1993 tarih,21731 sayılı. Resmi Gazetede iptal kararı yayınlandığı plan raporunun 88. sayfasında ifade edilen “Ġzmir Alsancak 1 No‟lu Turizm Merkezi”nin planda gösterilmesinin nedeni anlaĢılamamıĢtır. 17. En önemli hedeflerden biri olarak Gediz Havzası‟nı koruma iddiasında olan ĠKBNĠP, bu iddianın nasıl gerçekleĢeceğini ortaya koymamaktadır. 18. Menemen Ovası‟nda onaylı mevcut imar planlarının da ötesinde öngörülen geliĢme alanları ova için ciddi bir tehdit kaynağıdır. Menemen Ovası içinde yürürlükte olan planların, irdelenmeksizin Nazım Plana aktarılması ve ilave alanlarla büyütülmesi, Gediz Havzası‟nı koruma iddiasıyla bağdaĢmamaktadır. 19. Aliağa‟nın güneyinde nitelikli tarım ve zeytin alanları üzerinde geliĢme konut alanları önerilmiĢtir. 20. Helvacı – Türkelli geliĢme alanları ve sanayi alanları, korunması gerekli tarım alanları içinde yer almaktadır. 21. Aliağa‟nın güneyindeki bugün bile bölge için oldukça kirletici durumda bulunan mevcut demir-çelik tesislerinin aynen korunması ve bugünkü mevcut alanın nerdeyse iki katı kadar yeni geliĢme alanının eklenmesi Menemen Ovası‟na ve çevresindeki yerleĢimlere büyük zarar verecektir. Ayrıca demir-çelik tesislerinin “KYME” arkeolojik sit alanına zarar verecek ölçüde büyütülmesi yörenin gelecekteki turizm potansiyelini olumsuz etkileyecektir. 22. Kuzey aksında öneri çevre yolu ve öneri HRS güzergâhlarının birbirine çok bitiĢik geçirilmesi (100 – 300 m arası), arada kalan tarım alanının olumsuz etkilenmesine ve bölgede tarım yapılamamasına neden olacaktır. Öte yandan öneri çevre yolu öneri Kunduz Barajı‟na bitiĢik geçmektedir. Koruma kuĢakları belirlenmeyen Kunduz Barajı'na zarar vermeksizin bu yol güzergâhının yeniden belirlenmesi gerekmektedir. 23. KemalpaĢa Ovası‟nın güneyinde Yukarıkızılca Bölgesi‟nde önerilen ve 7.3.7.[1] numaralı plan notu ile açıklanan “Spor Turizm Tesis Alanı”nın ve günübirlik turizm alanının neden bu kadar büyük olarak önerildiğinin gerekçesi plan raporunda yer almamaktadır. 24. Plan raporunda tarım alanlarının korunarak bu alanlarda sadece tarıma dayalı sanayiye yer verilmesi gerektiği yönünde ifadeler yer almasına rağmen, gerek KemalpaĢa gerekse Torbalı 88


aksları üzerinde önerilen sanayi alanlarında hangi tür sanayi tesislerinin yer alacağına iliĢkin bir bilgi planda veya plan notlarında verilmemiĢtir. 25. Plan notlarının 6.6. maddesinde “1/25000 ölçekli Ġzmir Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planı Revizyonunun ilke ve stratejileri doğrultusunda kentsel kullanım kararı getirilmiĢ alanlarda alt ölçekli imar planları parsel ölçeğinde yapılmayıp ilgili kurum ve kuruluĢ görüĢleri alınarak ve üst ölçekli plan kararlarına uygun olarak plan bütününde veya bir program dâhilinde etaplar halinde hazırlanır ve ilgili idaresince etaplar halinde onanır.” denilmektedir. Ancak sözü edilen etapların nasıl bir program dâhilinde ve nasıl bir prosedürle belirleneceği planda, plan notlarında ve raporunda açıklanmamaktadır. 26. Plan hükümlerinin 6.8. maddesinde “Bu planın onayından önce hazırlanmıĢ ve ilgili idaresince onaylanmıĢ ancak bu planla kentsel kullanım kararı getirilen alan dıĢında kalan nazım ve/veya uygulama imar planlarının bu plan doğrultusunda iptal edilerek, revizyonunun yapılması zorunludur. Bu tür alanlarda revizyon çalıĢmaları tamamlanıncaya kadar imar uygulaması ve yeni yapı yapılamaz” ifadesi yer almaktadır. Ancak bu planın revizyon yapılması gerekli olan planlar belirlenmemiĢtir. 27. Plan notlarının 6.9. maddesinde “1/25000 ölçekli Ġzmir Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planı Revizyonunda gösterilen kentsel kullanım kararı getirilmiĢ alanlara ait sınırlar Ģematik olup bu plan üzerinden ölçü alınamaz. Planda belirlenen bu alanlar, alanın tamamının yerleĢime açılacağını göstermez. Bu alanların sınırları, ilgili kurum ve kuruluĢların görüĢleri ile doğal, yapay ve yasal eĢikler doğrultusunda alt ölçekli planlarda belirlenecektir. Bu planda kentsel kullanım kararı getirilmiĢ alanlarda, 1/25000 Ġzmir Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planı Revizyonuna uygun alt ölçekli imar planları yapılmadan uygulamaya geçilemez.” denilmektedir. 6.13. maddesinde ise “Kırsal YerleĢme Alanları, Tarımsal Niteliği Korunacak Alanlar, Dikili Tarım Alanları, Özel Nitelikli Tarım Alanları, Makilik ve Fundalık Alanlar, Mera Alanları, Doğal ve Ağaçlık Karakteri Korunacak Alanlar, Orman Alanları ve Ağaçlandırılacak Alanlarda; 1/25000 ölçekli Ġzmir Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planı Revizyonu üzerinden uygulama yapılacaktır. Bu gibi alanlarda yer alan taĢınmazların birden fazla kullanımda kalması durumunda uygulama, oran olarak fazla olan kullanım kararı esas alınarak mevcut arazi durumuna bakılmak suretiyle sadece bir plan kararı üzerinden yapılacaktır. Plan kararı çizgisi esas alınarak ifraz yapılamaz.” ifadesi yer almaktadır. Bu iki ifade birbiri ile çeliĢmekte ve plan kararlarına iliĢkin uygulama süreçlerini belirsizliğe düĢürmektedir. 28. Plan hükümlerinin 6.12. maddesinde “Bu planda kentsel yerleĢim alanları içinde kalan ve bu planın onayından önce mevzuata uygun biçimde onaylanmıĢ imar planı bulunan sanayi alanlarında, onaylı imar planlarında önerilen yapılaĢma koĢulları geçerli olup, bu alanlarda hiçbir Ģekilde endüstriyel yapılaĢmada yoğunluk artıĢı getirecek plan değiĢikliği/revizyonu ve ilavesi yapılamaz. Kentsel geliĢme alanları içinde yer alan sanayi amaçlı imar planları, alan 89


henüz yapılaĢmamıĢsa plan bütünündeki doluluk oranına bakılmak suretiyle bu plan kararları doğrultusunda revize edilecektir.” ifadesi yer almaktadır. “plan bütünündeki doluluk oranını” ile ne ifade edilmek istendiği anlaĢılamamıĢ olmakla birlikte planların revize edilmesi gerekliliğini hangi kurumun belirleyeceği ve denetiminin nasıl yapılacağı hususları açıklanmamıĢtır. Uygulamaya iliĢkin somut tarifin bu planla yapılmıĢ olması gerekmektedir. 29. Plan hükümlerinin 6.16. maddesinde “Bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmıĢ mevzi imar planları yürürlüktedir. Bu planın onayından önce arsa ve arazi düzenlemesi tamamlanmıĢ olanların uygulaması söz konusu planlar doğrultusunda sürdürülür. Plan onay tarihinde arsa ve arazi düzenlemesi yapılmamıĢ mevzii imar planlarında ise; imar uygulaması öncesinde, mevzuat gereği plan onayı öncesinde alınması gereken ilgili kurumların olumlu görüĢlerinin bulunduğunun uygulamayı gerçekleĢtirecek idare tarafından kontrol edilmesi zorunludur. Mevzuat gereği alınması ve uyulması gereken kurum görüĢleri eksik ya da olumsuz olan mevzii imar planlarının uygulaması yapılamaz, bu planlar uyarınca yapılaĢmaya geçilemez. Mevzii imar planlarında, bu planın ilkelerine aykırı, yapılaĢma oranlarını arttırıcı plan değiĢikliği ve ilave yapılamaz.” denilmektedir. Ayrıca, 6.16.1. maddesinde “Kentsel kullanım kararı getirilen alanlarda bulunan mevzii imar planlarının bu plan kararlarına aykırı olması durumunda, aykırı olan mevzii imar planları doğrultusunda uygulama yapılamaz.” ifadesi yer almaktadır. Mevzuata aykırı olarak hazırlanmıĢ olan mevzi imar planlarının bu plan ile belirlenmiĢ olması gerekmektedir. Bu planın onayından önce uygulaması yapılmıĢ olan mevzi imar planlarının bu plana uygunluğunun Ġzmir BüyükĢehir Belediyesi tarafından denetlenmesi gerekir. Ayrıca, Plan hükümlerinin 4.6. maddesinde yer alan “Kentsel Kullanım Kararı GetirilmiĢ Alanlar” dıĢındaki alanlarda yer alan mevzi imar planlarından uygulaması henüz yapılmamıĢ olanların belediyesince tespit edilerek iptal edilmesi gerekir. 30. Plan hükümlerinin 6.25. maddesinde “Kentsel yerleĢik alanlar ve kentsel geliĢme alanları dıĢında gereksinim duyulması halinde; Toplu Konut Ġdaresi'ne (TOKĠ) tahsis edilmiĢ alanlarda TOKĠ tarafından üretilecek toplu konut alanlarına ve ÖzelleĢtirme Ġdaresi BaĢkanlığı'nca yürütülen projelere iliĢkin baĢvurular ilgili kurum ve kuruluĢ görüĢleri, jeolojik ve jeoteknik etütler bu planın genel ilke ve hükümleri doğrultusunda değerlendirilecek, talebin uygun görülmesi halinde bu planda değiĢiklik yapılacaktır.” ifadesi yer almaktadır. Ancak bu madde ile planın koruma ilkelerine aykırı kararlar alınmasının önü açılmıĢ olacaktır. 31. Plan hükümlerinin 6.33.4. maddesinde “Bu planın onay tarihinden önce imar mevzuatına uygun olarak imar planı yapılmıĢ olmasına rağmen uygulama (yapı) yapılmamıĢ alanlar, jeolojik/jeoteknik ve jeofizik etüt raporlarına göre afet (sıvılaĢma, heyelan vb.) riski yüksek, yapı yasaklı alan olarak tespit edilirse, bu alanlar (parsel ve/veya parseller) plan değiĢikliği yapılarak jeolojik sakıncalı alana dönüĢtürülecek, uygulama (yapı) yapılmıĢ alanlarda ise Afet 90


ĠĢleri Genel Müdürlüğü görüĢü doğrultusunda iĢlem yapılacaktır.” ifadesi yer almaktadır. Ancak sözü edilen „jeolojik ve jeoteknik etüt raporları‟ çalıĢmalarının hangi kurum ya da kuruluĢ tarafından yapılacağı/yaptırılacağı, ne zaman yapılacağı, nasıl finanse edileceği ve nasıl bir süreçle tamamlanacağı açıklanmamaktadır. 32. .Plan hükümlerinin “7.38.9. Tahtalı Havzası Alt Yöresi Yapılanma KoĢulları”nın “1.Genel Hükümler” baĢlığı altında “1.2. Bu planın onayından önce hazırlanmıĢ ve ilgili idaresince onaylanmıĢ ancak bu planla kentsel kullanım kararı getirilen alan dıĢında kalan ya da bu planın genel hükümleri, arazi kullanım türleri, büyüklüklerine, plan notlarına aykırı nazım ve/veya uygulama imar planlarının tamamının bu plan doğrultusunda iptal edilerek, revizyonunun yapılması zorunludur. Bu tür alanlarda revizyon çalıĢmaları tamamlanıncaya kadar imar uygulaması ve yeni yapı yapılamaz.” ifadesi yer almaktadır. Ancak belediyelerin planlarını kendi kendilerine iptal etmeyeceği göz önüne alınarak, 1/25000 ölçekli bu planda, revizyonu ve iptali gereken uygulama imar planlarının belirlemesi gerekmektedir. 33. Plan Hükümlerinin “3. Planlamanın Hedefleri” baĢlığı altındaki 3. maddesinde “100.000 Ölçekli Manisa-Kütahya-Ġzmir Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı kararları doğrultusunda 1/25.000 ölçekli Ġzmir Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planı Revizyonunun elde edilmesi,” plan hedeflerinden biri olarak gösterilmiĢtir. Ancak bu planda verilen nüfus değerleri ile 100.000 Ölçekli Manisa-Kütahya-Ġzmir Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı‟nda belirtilen nüfus değerleri arasında büyük farklılıkların var olduğu tespit edilmiĢtir. Örneğin Aliağa ilçesinin nüfusu bu planda 246000 iken, 100.000 Ölçekli Manisa-Kütahya-Ġzmir Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı‟nda 117000‟dir. Nüfus değerlerindeki bu farklılıklar planın uygulanmasında sorunlar yaratacaktır. 34. http://www.spoizmir.org/index.php?option=com_content&task=view&id=3854&Itemid=2 35. Kentsel nazım imar planının oluĢturulmasında kentin bütün aktörlerinin, toplumun tüm kesimlerinin katılımı yeterince sağlanamamıĢ, kurum ve kuruluĢların, ilçe ve belde belediyelerin görüĢleri plana yeterince aktarılamamıĢtır. 36. Ġ.B.B.nce ĠKBNĠP ile ilgili çok sayıda bilgilendirme ve 10 adet değerlendime – danıĢma kurulu toplantısı yapılmıĢtır. Ġlçe ve belde belediyeleri ile çeĢitli kurum ve kuruluĢların görüĢleri alınmıĢtır. Ancak bu görüĢlerin plana yeterince yansımadığı görünmektedir. Odaların, sivil toplum kuruluĢlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin ve OSB‟lerin yanı sıra; 

Karayolları Genel Müdürlüğü,

DSĠ Genel Müdürlüğü,

Tarım Ġl Müdürlüğü,

DLH Genel Müdürlüğü,

Denizcilik MüsteĢarlığı,

UlaĢtırma Bakanlığı, 91


Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığı,

Çevre ve Orman Bakanlığı,

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,

MTA Genel Müdürlüğü,

Afet ĠĢleri Genel Müdürlüğü, gibi yatırımcı, yürütücü ve denetleyici konumunda ki kamu kurumlarının yatırım, görüĢ, öneri, proje kararları ile onaylan planda yeterince yer almamaktadır.

37. ĠKBNĠP, kendine üst ölçekli planlar ile bütünleĢememekte ve planlama hiyerarĢisi göz ardı edilmektedir. 38. BüyükĢehir Belediyesi Kanunu, Ġl Özel Ġdare Kanunu Ġle 4856 Sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı TeĢkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunu Uyarınca, Ġzmir‟in üç adet master plan bulunması gerekmektedir. 

1/25000 ölçekli Nazım Ġmar Planı,

1/25000 ölçekli Ġl Çevre Düzeni Planı,

Çevre ve Orman Bakanlığı‟nın halen yaptırmakta olduğu Kütahya- Manisa- Ġzmir‟i kapsayan 1/100000 ölçekli Çevre Düzeni Planı‟dır.

39. 2007‟de yürülüğe girmesi beklenen üst ölçekli Çevre Düzeni Planları bitmeden Nazım Planı yürürlüğe girme aĢamasındadır. 40. ĠKBNĠP‟de eĢiklerin büyük alan içermesine ve temel unsur olarak belirtilmesine rağmen, bu alanlarda sürdürülebilir geliĢme için yeteri kadar özel stratejiler belirlenmemiĢtir. 41. Ġzmir Kentsel Bölgesinin beĢte dördü topografik, jeolojik, toprak kaynakları, tarım alanları, su kaynakları, ormanlar, koruma alanları gibi eĢik alanlarıyla kaplıdır. Bu durumda kentsel kullanımlara açılabilecek alanların çok sınırlı, küçük, bütünlülük, ve süreklilikten yoksun olduğu görülmektedir. 42. Halihazırda Ġzmir ili ulaĢım master planının olmaması. 43. Bu plan olmadan ĠKBNĠP‟nin ulaĢım öngörüsü ve buna bağlı kentsel kullanımlar tartıĢılır niteliktedir. 44. Allianoi, Türkiye'de sağlam kalmıĢ, halen kullanılabilecek sıcak suyu olan, dünyanın doğa tarafından en iyi korunmuĢ sağlık yurtlarından biri olarak tanımlanmasına ve uzmanlar tarafından, kentin halen sıcaklığı 45-47 derece olan termal suyunun, sağlık ve kültür turizmine hizmet edebilecek ve ekonomiye büyük katkı sağlaması belirtilmesine rağmen, sözde kalkınma ve geliĢme adına DSĠ tarafından Allianoi Antik Kenti sular altında kalmaya mahküm ediliyor ( http://www.cevre.metu.edu.tr/node/93, http://www.ntvmsnbc.com/id/25075378/).

92


6.1. GEDĠZ DELTASI SULAK ALAN SINIRI Ġzmir BüyükĢehir Belediyesince 16.10.2009 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren 1/25.000 ölçekli Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planında Gediz Deltası Sulak Alan Sınırı, mutlak koruma sınırı, tampon bölge sınırı, ekolojik etkilenme sınırları planda gösterilmiĢ, ayrı bir lejantla da Ramsar Sınırı iĢaretlenmiĢtir. Ancak Uluslar Arası AnlaĢma ve Yönetmelik çerçevesinde Sulak Alan sınırı zaten Ramsar sınırının kendisidir ve Ramsar Sınırı diye bir kavramda bulunmamaktadır. Dolayısıyla Ramsar sınırı da Gediz Deltası Sulak alan sınırının kendisidir.

Ġzmir BüyükĢehir Belediyesi bu bölgede “Atık Su Arıtma Tesisi” plan kararı getirmiĢ ve 1/25.000 ölçekli Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planına bu karar iĢlenmiĢtir. 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında ise bu alan “Sazlık ve Bataklık Alan” olarak gösterilmiĢtir. 6.2. ĠZMĠR – DĠKĠLĠ TERMAL KÜLTÜR VE TURĠZM KORUMA VE GELĠġĠM BÖLGESĠ 6.2.1. 1/25000 ÖLÇEKLĠ ÇEVRE DÜZENĠ PLANI 1. Planın amacı; “… koruma-kullanma dengesi içerisinde termal turizmin planlı geliĢiminin sağlanmasıdır.” biçiminde açıklanmakta ise de, planlama kararlarına bakıldığında doğal ve çevresel değerlerin dikkate alınmadığı görülmektedir. 2. Söz konusu çevre düzeni planı, Dikili Termal Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi sınırları bütününde hazırlanarak, onaylanmıĢtır. Daha sonra; plan yürürlükte iken 28.05.2009 tarih ve 27241 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yeniden turizm bölgesi sınırlarında değiĢiklik yapılmıĢ ve sınırlar daraltılmıĢtır. Ancak söz konusu planın onama sınırı önceki turizm bölgesi sınırlar bütününde olup, halen yürürlüktedir ve uygulaması devam etmektedir. Turizm bölgesinden çıkarılan alanlarda uygulamanın nasıl yapılması gerektiği konusunda karıĢıklık ortaya çıkmıĢtır. 3. Plan hükümlerinin Genel Hükümler bölümünde alt ölçekli planların parsel ölçeğinde mi, yoksa bütüncül olarak 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının hazırlanıp hazırlanmayacağı konusunda bir belirsizlik mevcuttur.

4. Ayrıca bu plan yürürlükte iken, tüm 14.08.2009 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, Manisa-Kütahya-Ġzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı 93


onaylanmıĢtır. Söz konusu üst ölçekli planda, Kültür ve Turizm Bakanlığınca onanmıĢ planların yürürlükte olduğuna iliĢkin bir plan hükmü getirilmiĢ olsa da, her iki planda bu bölgeye iliĢkin getirilen plan kararlarının birbiriyle uyumlu olmadığı görülmüĢtür. Üst ölçekli bir plana aykırı planlama kararları içeren 1/25000 ölçekli çevre düzeni planı, Ġmar mevzuatı gereğince planlamanın hiyerarĢik ve kademeli yapısına uymamaktadır.

6.2.2 DOĞAL VE ÇEVRESEL DEĞERLER AÇISINDAN PLAN KARARLARININ ĠRDELENMESĠ 1. Planda kırsal yerleĢimlerin, meskun alan sınırları, köyün ihtiyacının çok üzerinde geniĢletilmiĢ olup, bununla birlikte plan hükümlerinin 6.4 Kırsal YerleĢme Alanı maddesi kapsamında, kırsal yerleĢimlerde konut, tarım ve hayvancılık amaçlı yapılar ve köyün genel ihtiyaçlarına yönelik diğer yapılar (eğitim, sağlık, sosyal tesis vb.) dıĢında, alt ölçekli bütüncül plan yapılması Ģartı getirmeden, turizm amaçlı kullanımların kırsal yerleĢimlerde yer almasına izin verilmektedir.

2. Kırsal yerleĢimlere iliĢkin getirilen yapılanma koĢulları gereğince; emsal değeri 0.50 olarak belirlenmiĢ, ancak toplam inĢaat alanında sınırlama getirilmemiĢtir.

3. Plan Hükümlerinin 7.1.Tarım Alanları maddesine göre; Kültür ve Turizm Bakanlığından Turizm ĠĢletme Belgesi alınması kaydıyla “Kırsal Turizm Tesisi” yapılmasına izin verilmektedir. Söz konusu maddede, kırsal turizm tesisi tanımına açıklık getirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, turizm tesislerinin hangi tür tarım toprağında (örneğin yalnızca marjinal tarım arazilerinde gibi) yapılabileceğine iliĢkin kısıtlama getirilmesi gerektiği düĢünülmektedir. 4. Plan hükümlerinin 5.13 ve 6.2. Turizm Tesis Alanları maddelerinde: “..Turizm tesislerinin bodrum kat veya katlarında yatak üniteleri haricinde bar, gece kulübü, satış üniteler, restoran, toplantı salonu, kür merkezi ve ilgili alanları, mutfak, depolar, teknik donanım alanları, otopark, sığınak alanları vb. kullanımlar inşaat alanına dahil değildir.” ifadesi yer almaktadır. 5. Yine, 6.2. Turizm Tesis Alanları maddesinde: “…Orman alanlarında emsal değeri 0.30’u geçemez.” denilmektedir. 94


4957/2634 sayılı Turizmi TeĢvik Kanununun 8. maddesi gereğince, Hazine arazilerinde ve Orman arazilerinde turizme yönelik yatırımlar yapılabilmektedir. Söz konusu kanun maddesinde 0.30 oranında yapılaĢma hakkı verilmektedir. 6. Seracılık faaliyetlerine iliĢkin olarak; farklı arazi kullanım alanlarında getirilen yapılaĢma koĢulları ise plan hükümlerinde: - 7.5. Sera Alanları maddesine göre; bu alanlar jeotermal ısıtma da yapılabilen teknolojik tarımsal üretimin yapıldığı alanlar olup, bu alanlarda beton temel ve çelik çatılı vb. nitelikli seralar emsale dahil edilmemektedir. Sera amaçlı diğer tesisler için E:0.05; en fazla toplam inĢaat alanı 2500 m2 verilmiĢtir. - 7.1.Tarım Alanları maddesinde; tarım alanlarında beton temel ve çelik çatılı vb. nitelikli seralar emsale dahil edilmemektedir. - 6.2. Turizm Tesis Alanları maddesinde ise; bu alanlarda imar planı hazırlanması Ģartı ile sera yapılabilmektedir. Ayrıca, beton temel ve çelik çatılı vb. nitelikli seralar emsale dahil edilmemektedir. Sera amaçlı diğer tesisler için E:0.05 değeri getirilmiĢtir. 7. Söz konusu çevre düzeni planında, seracılık amaçlı yapılara iliĢkin olarak; mutlak, dikili tarım arazileri gibi iyi nitelikli tarım alanlarında dahi sınırlama getirmemekte, hatta turizm tesis alanlarında da imar planı yapılması koĢuluyla seracılık faaliyetlerine yine emsale dahil edilmeden izin vermektedir. Bu plan kararları ile, planda sera alanları olarak ayrılmıĢ alanlar dıĢında; nitelikli tarım alanlarında ve turizm tesis alanlarında çok büyük sera yapılarının yapılmasına izin verilmekte, bu da doğal ve tarımsal nitelikli alanların hızla yok olmasına neden olmaktadır. . 1. Plan hükümlerinin 5.13 maddesinde: “…Jeolojik etütlerle belirlenen kısıtlamalar haricinde inşaat cephesi ve derinliği kısıtlamaya tabi değildir.” denilmektedir. Bu karar, fen ve sağlık kuralları ve estetik açıdan uygun olmayan yapılaĢmaları beraberinde getirebilecektir. Ayrıca bu hükmün, ölçek itibari ile alt ölçekli planlarda yer alması gerektiği düĢünülmektedir. 2. Plan hükümlerinin 6.2 ve 6.3 maddelerinde, günübirlik tesis alanları için yapılanma koĢulları getirilmiĢtir. Bu maddeye kıyı alanlarında kalan günübirlik tesis alanları için uygulanmak üzere Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 17.Maddesindeki “Sahil Ģeridinin ikinci bölümünde yapılacak günübirlik turizm yapı ve tesisleri için emsal 0.20' yi, bir (1) katı, H=4.50 metreyi, asma katlı yapılması halinde H=5.50 metreyi geçmemek üzere plan kararları getirilebilir.” hükmünün de ilave edilmesi gerekmektedir.

95


3. 6.6. Akaryakıt ve LPG Ġstasyonları maddesinde; akaryakıt istasyonlarının alt ölçekli planlar ile yapılabileceği hükmü yer almamaktadır. 4. 7.1.Tarım Alanları maddesinde; tarım alanlarında yapılması öngörülen toplam inĢaat alanı (mutlak ve özel ürün arazilerinde 150m2 ve dikili ve marjinal tarım arazilerinde 250 m2), çiftçinin barınması için gereken konut, müĢtemilat ve tarımsal amaçlı yapılar için yeterli değildir. 5. Ayrıca,

söz

konusu

maddede,

marjinal

tarım

arazilerinde

tarımsal

yaĢamın

sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla yapı yapılabileceği belirtilmektedir. Tarımsal sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla yapılacak yapı tanımının plan hükümlerinde yer alması gerekmektedir. 6. 7.2.Orman Alanları maddesinde; “..Bu alanlarda varsa özel mülkiyete konu olan alanlarda Diğer Tarım Alanları için getirilen koşullar geçerlidir.” denilmektedir. Ancak, bu alanlar için herhangi bir yapılaĢma koĢulu getirilmemiĢtir. 7. Tarım alanlarına yönelik olarak geliĢtirilen 7.1 maddesinin yer aldığı plan hükümlerinde ve imar planında; “Diğer Tarım Arazisi” olarak belirtilen alanların, 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu”nda belirlenen toprak sınıflarına bağlı kalınarak düzenlemesinin daha uygun olacağı düĢünülmektedir. Ayrıca bu alanlar için herhangi bir yapılaĢma koĢulu getirilmemiĢtir.

8. 7.3.Ağaçlandırılacak Alanlar maddesinde; “Bu alanlarda özel vaya kamu tarafından ağaçlandırma uygulamaları yapılabilir.” denilmektedir. Söz konusu hükümde, ağaçlandırma yapılmasına yönelik herhangi bir yaptırım bulunmamaktadır.

9. 7.4. Kür Parkı maddesinde; “…özel mülkiyete konu olan alanlarda bugünkü arazi kullanımı devam ettirilecek alanlar için getirilen koşullar geçerlidir.” denilmektedir. Ancak, bu alanlar için herhangi bir yapılaĢma koĢulu getirilmemiĢtir. 10. 7.6. Doğa YürüyüĢ Parkurları maddesinde doğa yürüyüĢ parkurlarının Ģematik olup, mülkiyet ve topografyaya göre değiĢiklikler yapılabileceği belirtilmektedir. Ancak, planın uygulama aĢamasında, mülkiyetin söz konusu kullanım ile çakıĢması durumunda, ilgili idare tarafından nasıl uygulama yapılacağı konusu belirsiz kalmaktadır. Ayrıca, bu tür bir planlama kararı 1/25000 ölçekli çevre düzeni planında ölçeği gereği gösterilmemeli, bu güzergah alt ölçekli planlarda belirlenmelidir.

96


6.2.3. UYGULAMA AġAMASINDA KARġILAġILABĠLECEK SORUNLAR VE PLAN KARARLARININ ĠRDELENMESĠ 11. Plan hükümlerinin 5.13 maddesinde: “…Jeolojik etütlerle belirlenen kısıtlamalar haricinde inşaat cephesi ve derinliği kısıtlamaya tabi değildir.” denilmektedir. Bu karar, fen ve sağlık kuralları ve estetik açıdan uygun olmayan yapılaĢmaları beraberinde getirebilecektir. Ayrıca bu hükmün, ölçek itibari ile alt ölçekli planlarda yer alması gerektiği düĢünülmektedir. 12. Plan hükümlerinin 6.2 ve 6.3 maddelerinde, günübirlik tesis alanları için yapılanma koĢulları getirilmiĢtir. Bu maddeye kıyı alanlarında kalan günübirlik tesis alanları için uygulanmak üzere Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 17.Maddesindeki “Sahil Ģeridinin ikinci bölümünde yapılacak günübirlik turizm yapı ve tesisleri için emsal 0.20' yi, bir (1) katı, H=4.50 metreyi, asma katlı yapılması halinde H=5.50 metreyi geçmemek üzere plan kararları getirilebilir.” hükmünün de ilave edilmesi gerekmektedir. 13. 6.6. Akaryakıt ve LPG Ġstasyonları maddesinde; akaryakıt istasyonlarının alt ölçekli planlar ile yapılabileceği hükmü yer almamaktadır. 14. 7.1.Tarım Alanları maddesinde; tarım alanlarında yapılması öngörülen toplam inĢaat alanı (mutlak ve özel ürün arazilerinde 150m2 ve dikili ve marjinal tarım arazilerinde 250 m2), çiftçinin barınması için gereken konut, müĢtemilat ve tarımsal amaçlı yapılar için yeterli değildir. 15. Ayrıca,

söz

konusu

maddede,

marjinal

tarım

arazilerinde

tarımsal

yaĢamın

sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla yapı yapılabileceği belirtilmektedir. Tarımsal sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla yapılacak yapı tanımının plan hükümlerinde yer alması gerekmektedir. 16. 7.2.Orman Alanları maddesinde; “..Bu alanlarda varsa özel mülkiyete konu olan alanlarda Diğer Tarım Alanları için getirilen koşullar geçerlidir.” denilmektedir. Ancak, bu alanlar için herhangi bir yapılaĢma koĢulu getirilmemiĢtir. 17. Tarım alanlarına yönelik olarak geliĢtirilen 7.1 maddesinin yer aldığı plan hükümlerinde ve imar planında; “Diğer Tarım Arazisi” olarak belirtilen alanların, 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu”nda belirlenen toprak sınıflarına bağlı kalınarak düzenlemesinin daha uygun olacağı düĢünülmektedir. Ayrıca bu alanlar için herhangi bir yapılaĢma koĢulu getirilmemiĢtir. 18. 7.3.Ağaçlandırılacak Alanlar maddesinde; “Bu alanlarda özel vaya kamu tarafından ağaçlandırma uygulamaları yapılabilir.” denilmektedir. Söz konusu hükümde, ağaçlandırma yapılmasına yönelik herhangi bir yaptırım bulunmamaktadır.

97


19. 7.4. Kür Parkı maddesinde; “…özel mülkiyete konu olan alanlarda bugünkü arazi kullanımı devam ettirilecek alanlar için getirilen koşullar geçerlidir.” denilmektedir. Ancak, bu alanlar için herhangi bir yapılaĢma koĢulu getirilmemiĢtir. 20. 7.6. Doğa YürüyüĢ Parkurları maddesinde doğa yürüyüĢ parkurlarının Ģematik olup, mülkiyet ve topografyaya göre değiĢiklikler yapılabileceği belirtilmektedir. Ancak, planın uygulama aĢamasında, mülkiyetin söz konusu kullanım ile çakıĢması durumunda, ilgili idare tarafından nasıl uygulama yapılacağı konusu belirsiz kalmaktadır. Ayrıca, bu tür bir planlama kararı 1/25000 ölçekli çevre düzeni planında ölçeği gereği gösterilmemeli, bu güzergah alt ölçekli planlarda belirlenmelidir

6.2.4. 1/100.000 ÖLÇEKLĠ ÇEVRE DÜZENĠ PLANI ĠLE ÇELĠġEN PLAN KARARLARININ ĠRDELENMESĠ

1.

Öncelikle turizm yatırımlarının desteklenmesi amacı ile hazırlanmıĢ olan 1/25000 ölçekli çdp‟de hektarlarca alan turizm kullanıma ayrılarak yapılaĢmaya açılırken, 1/100.000 ölçekli çdp‟de ise mevcut onaylı alt ölçekli planlar dikkate alınarak hazırlanmıĢtır. Doğal ve tarımsal nitelikli arazilerin korunması konusunda 1/100.000 ölçekli daha korumaya yönelik kararlar getirdiği görülmektedir. Ayrıca yine Dikili bölgesi teknolojik seracılık potansiyeline sahip olmasından dolayı, her iki planda da teknolojik seracılık bölgelerinde, seracılık faaliyetlerine iliĢkin yapılaĢma koĢullarında da önemli farklılıklar bulunmaktadır. 1/100.000 ölçekli çdp seracılık faaliyetlerini teknolojik seracılık bölgesine yönlendirmek amacıyla, seraları emsale dahil edilerek ancak yüksek yapılaĢma oranı ile izin verilmekte, bu bölge dıĢında ise beton temelli seraların yalnızca tarım alanlarında ve tarım alanlarında belirlenen yapılaĢma koĢulları çerçevesinde emsale dahil edilerek yapılmasına izin verilmektedir. Turizm planında ise sera alanlarının yanı sıra tarım alanlarında ve hatta imar planı ile yapılması Ģartı ile turizm tesis alanlarında dahi seralar emsale dahil edilmeden yapılmasına izin verilmekte, böylece çok büyük sera yapılaĢmalarının önü açılarak tarımsal nitelikli arazilerin yok olmasına neden olmaktadır.

2.

Diğer önemli farklılık ise; Ġzmir ilinde en büyük alana sahip turizm planı olan Dikili 1/25000 ölçekli çdp yalnızca turizm odaklı üretilmiĢ, ancak diğer kırsal yaĢamın, tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilirliği gibi konularda daha duyarsız plan kararları ile 1/100.000 ölçekli planın bu alanlarda yapılaĢma koĢullarına iliĢkin getirdiği plan kararları arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır.

98


6.3.ÇEġME YARIMADASI ÇeĢme Yarımadası‟nın bütününe yönelik hazırlanan planlama DanıĢtay‟dan döndü. DanıĢtay bu kararında, büyük ölçekli arazilerin tek Ģahısların elinde toplanmasının haksız bir zenginlik yaratacağını bunun da kamu yararı ilkesiyle örtüĢmeyeceğini vurguladı. Ayrıca, turizmin kendi kaynağını tüketmesine izin verilemeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine bakanlık, ÇeĢme‟yi Yumru Koyu, ġifne, Güvercinlik ve Çakabey turizm bölgeleri olmak üzere dört ayrı parçaya ayırdı. GiriĢimin yeniden yargıya taĢınması için hazırlıklar yapılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı‟nın, anılan yerleĢimlerin bütününe yönelik hazırladığı planlamaların, büyük yüzölçümlü alanları kapsaması ve yüksek yargının vurguladığı gibi, rant olanağı yaratması karĢısında, “parçalayarak planla” olgusu gündeme getirildi. ÇeĢme nin bütününe yönelik plan danıĢtaydan dönüyor, bunun üzerine çeĢme 4 ayrı turizm bölgesine ayrılıyor ve bölünerek planlaması yapılmak isteniyor.Rant amaçlı olması muhtemel. Söz konusu alanlarla birlikte ÇeĢme ilçe sınırlarında toplam 8 adet turizm merkezi bulunmaktadır. Bu alanlara ayrı ayrı bakıldığında; -

Alaçatı Çakabey Turizm Merkezi; %83‟ü Orman alanları ve geri kalanı doğal nitelikli

alanlardan oluĢmakta, ayrıca alanın tamamı Doğal Sit Alanıdır. -

Alaçatı Yumru Koyu Turizm Merkezi; havaalanını kapsamakla birlikte, tamamına yakın bir

bölümü doğal nitelikli Makilik-Fundalık alanlardan oluĢmakta ve alanın %50‟si Doğal Sit Alanıdır. Ayrıca; alanın %27‟si Kutlu AktaĢ Barajı, kısa, orta ve uzun mesafeli havza koruma alanı sınırlarında kalmaktadır. Bu alanlarda yapılaĢma koĢulları ilgili yönetmelik kapsamında sınırlandırılmıĢtır. -

Alaçatı Güvercinlik Turizm Merkezi; %40‟ı Orman alanları ve geri kalanı doğal nitelikli

alanlardan oluĢmakta, ayrıca alanın tamamı Doğal Sit Alanıdır. -

ÇeĢme ġifne Turizm Merkezi; halen yürürlükte olan ve Bayındırlık Bakanlığınca onaylanan

ÇeĢme Çevre Düzeni Planında, büyük bir kısmı “Eğitim Tesis Alanı” olarak planlanmıĢtır. Bunun dıĢında alanın yaklaĢık %20‟si Kutlu AktaĢ Barajı, mutlak koruma alanında kalmakta, bir kısmı ise 1. Derece Arkeolojik Sit Alanıdır. Dolayısıyla Turizm Merkezi ilanları ile, doğal sit alanları, doğal nitelikli araziler yapılaĢmaya açılacaktır. Bir çok kurumun plan yapma yetkisinin bulunması ve yeni turizm merkezi ilanı gibi kararlarla kentsel/kırsal alanların parçalanarak rant paylaĢım alanına yeni bir aktörün eklemlenmesi ile il genelinde parçacı ve kamu yararı gözetmeyen, doğal ve kültürel değerleri korunması kaygısı taĢımayan bir planlama anlayıĢı hüküm sürmektedir. 99


6.4. ĠNCĠRALTI TURĠZM MERKEZĠNDE – ĠNCĠRALTI VE BALÇOVA KAPLICALARI KESĠMĠ – PLANLAMA SÜRECĠ Mimarlar Odası, Ziraat Mühendisleri Odası itirazları.. Ġnciraltı Turizm Merkezi Tevsii Balçova Kaplıcaları Kesimi 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planına; -

Planın getirmiĢ olduğu arazi kullanım kararları ve yapılaĢma koĢullarının jeotermal kaynaklara, bölgenin doğal peyzajına ve çevresine olumsuz etkilere neden olacağı,

-

Balçova Jeotermal kaynaklarının bulunduğu bölgede, MTA tarafından kapasite, jeotermal özellikler ve sahanın korunmasına iliĢkin yapılan etütler doğrultusunda, 1 derece kaynak koruma alanları sınırları içinde hiçbir yapılaĢmaya ve tesise izin verilmemesi gerektiği, gerekçeleri ile itiraz edilmiĢtir.

Mimarlar Odası, yine MTA tarafından hazırlanan raporlarda belirlenen kaplıca koruma zonlarının dikkate alınmaması gerekçesiyle, planın iptali için DanıĢtay’a dava açmıĢtır. Ġnciraltı Turizm Merkezi 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Revizyonu, 03.04.2009 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girmiĢtir. ġehir Plancıları Odası, Mimarlar odası, Ziraat Mühendisleri Odası itirazları.. ġehir Plancıları, Mimarlar ve Ziraat Mühendisleri Odaları ve diğer meslek odaları Ġnciraltı Turizm Merkezi 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Revizyonuna itiraz etmiĢ olup, genel olarak itiraz konuları: -

Çevre düzeni planı revizyonu ile planlama alanının yüksek yapılaĢma değerleri ile yapılaĢmaya açıldığı; planla getirilen emsal değerleri ile, büyük bir kısmı bu güne kadar doğal yapısını korumuĢ bu alanların doğal yapısının önemli ölçüde bozulacağı,

-

1/25.000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonunun, BüyükĢehir Belediye BaĢkanlığınca onaylanan 1/25.000 ölçekli Ġzmir Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planı ile iliĢkisinin kurulmamıĢ olduğu ve Manisa-Kütahya-Ġzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı kararları ile uyumsuz olduğu, öneri planın kent bütünü ile iliĢkilendirilmemiĢ olduğu,

-

Çevre düzeni planı olarak nitelendirilmesine rağmen, Turizm Merkezinin bütününü dahi kapsamayan, parçacı olarak hazırlanmıĢ bir plan olduğu,

-

Gerekli jeolojik etütlerin yapılmadan plan kararlarının geliĢtirildiği,

Plana yapılan itiraz değerlendirilmemesi üzerine, ġehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası aĢağıdaki gerekçelerle dava açmıĢtır: 100


-

“Çevre düzeni planlarının, 1/100.000 ve 1/50.000 ölçekli yapılmakta olduğu Kanun ile düzenlenmiştir, bu durumda 1/25.000 ölçekte yapılan söz konusu planın başlığı ile ilgili kanun arasında çelişki bulunması,

-

Çevre düzeni planı revizyonu ile planlama alanında önemli miktardaki yerin yüksek yapılaşma değerleri ile yapılaşmaya açıldığı; planla getirilen emsal değerleri ile turizmin bölgede gelişmesi halinde, büyük bir kısmı bu güne kadar doğal yapısını korumuş bu alanların doğal yapısının önemli ölçüde bozulacağı,

-

1/25.000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonunun, Büyükşehir Belediye Başkanlığınca onaylanan 1/25.000 ölçekli İzmir Kentsel Bölge Nazım İmar Planı ile olan ilişkisi ve uyumu açısından irdelenmediği,

-

İzmir kentinin bütününe hizmet eden böylesi bir alanın, çevresiyle birlikte ele alınması, hatta kent merkezi ile ilişkisinin kurularak planlanması gerektiği; bunun çevre düzeni plan revizyonu ile sağlanmadığı,

-

Planın, katılımcı bir anlayışla yapılmadığı, plan süreci ile ilgili bilgilerin ilgili kesimlere verilmediği,

-

Plan notları kapsamında “residans” kavramı geçmesine karşın, bunu açıklayıcı bir hükmün planda ve mevzuatta yer almadığı,

-

Plan ile önerilen HRS (Hafif Raylı Sistem)’e ilişkin bir açıklama yapılmadığı, turistik amaçlı mı, yoksa ulaşıma hizmet amaçlı mı olacağı, kentin metro sistemi ile ilişkilendirilip ilişkilendirilmeyeceğinin belirsiz olması,

-

Plan ile önerilen “kür merkezleri” kapsamında neler yapılacağına bir açıklık getirilmediği; bu bölgede “kür merkezi” yapımına olanak sağlayacak plan mahallinde bir doğal kaynak olup olmadığı konusunun araştırıldığına dair bir bilgiye plan açıklama raporunda rastlanılmadığı,

-

Plan kapsamında yapılması önerilen “termal tesislerin” atık suyunun nasıl bertaraf edileceğine, plan raporu ve notları ile bir açıklık getirilmemiş olması,

-

Böyle bir planın; planı yapılan alanın toprak kalitesi, bitki örtüsü, tarım yapılan alanlarının varlığı sebebiyle, farklı uzmanlık alanlarının bir araya getirildiği bir anlayışla hazırlanması gerektiği,

-

Planlama alanındaki mülkiyet dokusunun, plan ile getirilen planlama kararlarında ana belirleyici olması,

-

Plan açıklama raporunda, planlama alanının jeolojik durumuna ilişkin kısa bir bölüm yer almasına karşın, jeolojik açıdan hareketli olan bu bölgede ne tür önlemler alınması gerektiği konusuna yer verilmediği, plana yansımasının ne şekilde olacağının saptanamadığı, oysa bu ölçekteki bir planda kaynakların korunmasına yönelik esasların tanımlanması gerektiği,

-

Rapordan anlaşılacağı gibi gerekli jeolojik etütlerin yapılmadan plan kararlarının geliştirildiği, 101


-

SWOT (GZFT) analizlerinde yöredeki sera alanlarının bir fırsat (olanak) olarak tanımlanmasına karşın, getirilen planın sera alanlarını ortadan kaldıran bir plan olması nedeniyle çelişki içermesi.” )

Planın askı süresi tamamlandıktan sonra, plan Bakanlıkça tekrar değerlendirilerek 17.08.2009 tarihinde yeniden onaylanmıĢ ve plan askıya çıkmıĢtır. ġehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, Peyzaj Mimarları Odası itirazları.. Son olarak onaylanan Ġnciraltı Turizm Merkezi, 1/25000 ölçekli çevre düzeni planına ġehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, Peyzaj Mimarları Odası gibi meslek odaları tarafından yeniden itiraz edilmiĢ olup, önceki planda yapılan itiraza iliĢkin raporun aynısı ve bir de ek rapor iletilmiĢtir. Genel olarak itiraz gerekçeleri, önceki raporda yer alan maddelere ilaveten; -

Önceki raporda belirtilen sakıncaların daha da artarak devam ettiği,

-

Günübirlik tesislerde emsalin %10‟dan %20‟ye çıkarıldığı,

-

Plan notlarının 6.3.5. maddesinde “Kentsel ve Bölgesel Sosyal Tesis Alanı” tanımı altında getirilen kullanımların, “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliği” ekindeki lejantlarından, 1/25000 ölçekli planların lejantında “Kentsel bölgesel büyük spor alanları, üniversite kampus alanları “Büyük ve Açık Alan KullanıĢları” üst baĢlığı altında yer almakta olup, spor alanlarının, üniversitenin, eğitim sitelerinin ayrı lejantları bulunduğundan, ayrı ayrı tanımlanması gerektiği belirtilmektedir. “Kentsel ve Bölgesel Sosyal Tesis Alanı” gibi bir lejantın bulunmadığı,

-

Yat limanı”nın, “Kruvaziyer liman”a dönüĢtürüldüğü; planlama alanı bölgesinin, körfezin en sığ bölgelerinden olup, Ġnciraltı lagünü olan 1.derece doğal sit alanının bitiĢiğinde olduğu, dolayısıyla öneri kruvaziyer limanın doğal sit alanına, mendirek dolgusu ve platformlarına, körfezin deniz dibi akıntılarına olumsuz etki yapacağı, aynı zamanda kentin doğal peyzajına olumsuzluklar getireceği, ġeklinde özetlenebilir.

Buna paralel olarak ġehir Plancıları Odasının itirazları ise aĢağıda yer almaktadır:

102


6.4.1.

PLANLAMA YÖNTEMĠ

1.1. Plan, katılımcı bir anlayışla yapılmamış, plan süreci ile ilgili bilgiler ilgili kesimlere verilmemiştir. 1.2. 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonu, Büyükşehir Belediye Başkanlığınca onaylanan “1/25.000 ölçekli İzmir Kentsel Bölge Nazım İmar Planı” ile olan ilişkisi ve uyumu açısından irdelenmemiştir. 1.3. İzmir kentinin bütününe hizmet eden böylesi bir alanın, çevresiyle birlikte ele alınması, hatta kent merkezi ile ilişkisinin kurularak planlanması gerekmektedir. Bu çevre düzeni plan revizyonu ile sağlanmamıştır. 6.4.2. 2.1.

PLAN ĠÇERĠĞĠ VE KAPSAMI Çevre düzeni planı revizyonu ile planlama alanında önemli miktardaki alan yüksek yapılaşma

değerleri ile yapılaşmaya açılmıştır. Planla getirilen emsal değerleri ile turizmin bölgede gelişmesi halinde, büyük bir kısmı bugüne kadar doğal yapısını korumuş bu alanların doğal yapısı önemli ölçüde bozulacaktır. 2.2.

Plan ile önerilen HRS (Hafif Raylı Sistem)’e ilişkin bir açıklama yapılmamıştır. turistik amaçlı

mı olduğu yoksa kent içi toplu ulaşım ve metro sistemi ile ilişkilendirilip ilişkilendirilmeyeceği belirsizdir. 2.3.

Plan kapsamında yapılması önerilen “termal tesislerin” atık suyunun nasıl bertaraf edileceğine

ilişkin plan raporu ve notları ile bir açıklık getirilmemiş, mevcut kaynakların korunmasına yönelik esaslar tanımlanmamıştır. 2.4.

Böyle bir planın; planı yapılan alanın toprak kalitesi, bitki örtüsü, tarım yapılan alanlarının

varlığı sebebiyle, farklı uzmanlık alanlarının bir araya getirildiği bir anlayışla hazırlanması gerekmektedir. 2.5.

Plan açıklama raporunda, planlama alanının jeolojik durumuna ilişkin kısa bir bölüm yer

almasına karşın, jeolojik açıdan hareketli olan bu bölgede önerilen yapılaşmaya yönelik ne tür önlemler alınması gerektiği konusuna yer verilmemiştir. 2.6.

Plan ile önerilen “kür merkezleri” kapsamında neler yapılacağına dair bir açıklama plan

raporu ve hükümlerinde yer almaktadır. Bu bölgede “kür merkezi” yapımına olanak sağlayacak plan mahallinde bir doğal kaynak olup olmadığı konusunun araştırıldığına dair bir bilgiye plan açıklama raporunda rastlanılmamıştır. 2.7.

Rapordan anlaşılacağı gibi gerekli jeolojik etütler yapılmadan 103


plan kararları geliştirilmiştir.2.8.

SWOT (GZFT) analizlerinde yöredeki sera alanları bir fırsat

(olanak) olarak tanımlanmasına karşın, getirilen planın sera alanlarını ortadan kaldıran kararlar getirmiş olması nedeniyle çelişki içermektedir. 6.4.3. 3.1.

PLAN KARARLARI Kent için büyük yoğunluk getiren kararlara ek olarak, 03.04.2009 tarihinde onaylanmış olan

çevre düzeni planı revizyonunda günübirlik tesislerde 0,10 olan emsal değeri bu planla 0,20’ye çıkarılmış; plan ile sera alanlarında pazarlama, depolama, idari ve sosyal tesislerin yapımına olanak sağlanırken emsal değeri 03.04.2009 tarihinde onaylanan revizyonda 0,05 iken 0,10 olarak değiştirilmiştir. Bu kararlarla bölgede öngörülen yoğunluğun daha da arttırılmıştır. 3.2.

Plan hükümlerinin 6.3.5 maddesinde “Kentsel ve Bölgesel Sosyal Tesis Alanı” başlığı altında,

futbol, basketbol, voleybol, tenis, yüzme, atletizm, buz pateni vb. her türlü açık ve kapalı spor tesisleri, üniversite ile kongre merkezi ve müze gibi kullanımlar yer alabilir, yapılaşma koşulları alt ölçekli planlarda belirlenecektir” koşulu geliştirilmiştir. 3.3.

İmar planlarının yapılmasını tanımlayan “İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine Ait

Esaslara Dair Yönetmeliği”nin 12. maddesinde “her ölçekteki planlar Ek 2’de verilen lejant ve plan çizim normlarına göre hazırlanır” ifadesi yer almaktadır. İlgili yönetmelik ekinde yer alan 1/25000 ölçekli planların lejantında “Büyük ve Açık Alan Kullanışları” üst başlığı altında “Kentsel ve Bölgesel Spor Alanları” ve “Üniversite Kampüs Alanları” ile “Eğitim Siteleri” farklı lejant biçimleri ile tanımlanmıştır. “Kentsel Bölgesel Sosyal Tesis Alanı” şeklinde genel bir lejant yoktur. “Kentsel Bölgesel Sosyal Tesis Alanı” tanımı plan raporunda da tanımlanmamıştır. Bu nedenle bu plan ve notu “İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yönetmeliği”nin uygun değildir. 3.4.

Plan hükümlerinin “6.1.2. Tercihli Kullanım Alanları” maddesinde “bu alanlarda turizm

kullanımlarının yanı sıra toplamda alanın 1/3 oranını geçmemek şartı ile residence yapılabilir” koşulu yer almaktadır. Ancak “residence” kavramını açıklayıcı bir hüküm planda ve mevzuatta yer almaktadır. 3.5.

Plan hükümlerinin 6.6.2 maddesinde yat limanları ifadesi kaldırılarak kruvaziyer limanlar

ifadesi eklenmiştir. Körfeze ve kente yeni olumsuzluklar getirecek kruvaziyer liman için planda önerilen alan İnciraltı Lagünü 1. Derece Doğal Sit alanına komşu konumdadır. Öneri kruvaziyer limanın, doğal sit alanına ve mendirek dolgusu ve platformlarının, körfezin deniz dibi akıntılarına yapacağı olumsuz etki göz ardı edilmektedir. 3.6.

03.04.2009 tarihinde onaylanmış olan çevre düzeni planı revizyonu plan hükümlerinde 5.9.5

maddesi olarak yer alan “Onaylı jeolojik etüt raporuna göre sıvılaşma riski yüksek olarak tespit 104


edilen alanlar hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmayacak olup bu alanlar imar planlarında açık alan olarak düzenlenecektir” ibaresi 11.09.2009 tarihinde askıya çıkan planda kaldırılmış ancak yerine yeni bir hüküm getirilmemiştir. Bu durum yapılaşmanın sakıncalı olacağı alanlarda gerçekleştirilecek uygulamalar konusundaki kaygıları artırmıştır.”

Ġnciraltı Turizm Merkezi Tevsii Balçova Kaplıcaları Kesimi 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 03.09.2009 tarihinde yeniden onaylanarak yürürlüğe girmiĢtir. Mimarlar Odası itirazı.. 03.09.2009 tarihinde yeniden onaylanarak yürürlüğe giren Ġnciraltı Turizm Merkezi Tevsii Balçova Kaplıcaları Kesimi 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planına Mimarlar Odası yeniden itiraz etmiĢ olup, itiraz gerekçeleri ise Ģöyledir: 

Söz konusu plan, Ġnciraltı kesimi 1/25000 ölçekli çevre düzeni planı ile eĢ zamanlı olarak onaylanmasına rağmen kopuk olup, kentle bütünleĢmemektedir.

Önceki planda plan onama sınırları içerisinde yer alan orman alanları, ağaçlandırılacak alanların planlama sınırları dıĢına çıkarıldığı, ancak söz konusu alanların koruma kararlarıyla plan sınırlarına dahil edilmesi gerektiği, aksi halde bu alanlarda yapılaĢma baskıları ve spekülasyonu artıracaktır.

Balçova Jeotermal kaynaklarının bulunduğu bölgede, MTA tarafından kapasite, jeotermal özellikler ve sahanın korunmasına iliĢkin yapılan etütler doğrultusunda, 1 derece kaynak koruma alanları sınırları içinde hiçbir yapılaĢmaya ve tesise izin verilmemektedir. Ancak söz konusu planda buna yönelik bir karar bulunmamakta ve alt ölçekli planda etütlere uyulacağı belirtilmektedir.

Planın getirmiĢ olduğu arazi kullanım kararları ve yapılaĢma koĢullarının jeotermal kaynaklara, bölgenin doğal peyzajına ve çevresine olumsuz etkilere neden olacaktır

6.4.4. PLANLAMA SÜRECĠNĠN ĠRDELENMESĠ 1- Yetki karmaĢası: Planlama alanı; kent merkez alanında, BüyükĢehir Belediyesi yetki alanları içerisinde kalmasına rağmen, Kültür ve Turizm Bakanlığına Turizmi TeĢvik Kanunu ve ilgili yönetmeliğin verdiği yetki doğrultusunda turizm merkezi ilan edilerek, bu alanda plan onama yetkisi söz konusu Bakanlıktadır. Dolayısıyla, yerel yönetimler olan ne BüyükĢehir belediyesinin, ne de bağlı bulunduğu Balçova Belediyesinin bu alanda hiçbir yetkisi yok. 105


Ancak, aynı alanda BüyükĢehir Belediyesi 1/25000 ölçekli Kentsel Bölge Nazım Ġmar Planını onaylamıĢ, ayrıca Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı onaylanmıĢtır. Bu planlar hazırlanırken ilgili idareler arası koordinasyon yapılmamakta, öncelikle bunu zorunlu hale getiren yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır. Birçok kurumun plan onama yetkisine sahip olması planlamayı bütüncüllükten uzaklaĢtırmaktadır. 2- Planlamada merkezi hükümetin rolü: Plan onama yetkisinde merkezi hükümetin yetkisi ve rolü giderek artmakta, yerel yönetimlerin yetkileri kısıtlanmaktadır. 1980 sonrası benimsenen politikalara paralel olarak, imar ve planlama alanında yerel yönetimlere yetki devri gerçekleĢtirilmiĢ, ancak bu özellikle ilçe belediyelerinin rant amaçlı ve kontrolsüzce imar planı onaylamasına neden olmuĢ, ihtiyacın çok üzerinde sanayi alanları, konut alanları açılmıĢtır. Ancak, 5216 sayılı BüyükĢehir Belediyesi Kanunu ile, kanunda tanımlanan alanlar kapsamında ilçe belediyelerinin plan onama yetkileri kısıtlanarak, BüyükĢehir Belediyesine devredilmiĢtir. Son yıllara kadar, çevre düzeni planları Bayındırlık Bakanlığınca hazırlanmakta iken, bugün Çevre ve Orman Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı da çevre düzeni planı onama yetkisine sahip. Bununla birlikte, Sanayi Bakanlığının OSB alanlarının yer seçimi ve plan onama yetkisi gibi sektörel bazda plan yapma yetkisine sahip birçok merkezi idare bulunmakta. Aslında merkezi hükümet, yalnızca üst ölçekli planlarda değil, her ölçekte planlama yetkilerini çeĢitli Bakanlıklara vererek, hem planlamada parçacı uygulamalara, hem de birbiriyle örtüĢmeyen yasalarla ve koordinasyon sağlanmadan hazırlanan, yerelin gerçek ihtiyaçlarına cevap vermeyen planların üretilmesine neden olmaktadır. Ġnciraltı bölgesine yönelik planlama süreci, bu çıkmazın bir yansımasıdır. Bakanlık plan onaylamakta, plan yerel idarece onaylı plana ve mevcut kentsel bütünlüğe uymadığından ve yerelin esas sorunlarına ve ihtiyaçlarına cevap vermediğinden, meslek odalarının planlara itirazları devam etmekte ve ardı ardına davalar açılmaktadır. Bakanlık ise, itiraz gerekçelerini dikkate almayan bir tutum içerisindendir. 3- Katılım: Ġnciraltı kesimi 1/25000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonu sürecinde plan raporunda da değinildiği gibi, bölgede yaĢayan arazi sahipleri ve sivil toplum kuruluĢlarının katıldığı toplantılar düzenlenmiĢtir. Ancak, bu toplantılar yapılırken, halkın konuya iliĢkin yeterince bilgilendirilmemiĢtir. Bu toplantılarda uzmanların görüĢleri dikkate alınmamıĢtır. Ayrıca, bu süreçte plan yapma yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığında olmasına rağmen, BüyükĢehir belediyesi aracılık ederek, destek vermiĢtir.

106


7. GZFT ANALĠZĠ GÜÇLÜ YÖNLER 1. Gerekli kamulaĢtırma çalıĢmalarının zamanında yapılması 2. 1/25000 ölçekli Ġzmir kentsel bölge nazım imar planının yapılmıĢ olması 3. BüyükĢehir belediyesi sınırları içerisinde 1/5000 ölçekli halihazır haritaların tek seferde yapılıyor olması 4. Ġmar uygulamalarının ilçe belediyeler ile koordineli olarak yürütülmesi 5. Bugün çok fazla baĢarılı bulunmasa da kurumsal örgütlenme modelinin tarihinin geçmiĢ yıllara dayanması 6. Ġzmir‟in geliĢme potansiyelini yaĢama geçirmek amacıyla Ġzmir Kalkınma Ajansı‟nın (ĠZKA) kurulmuĢ olması 7. Ġldeki kamu ve yerel yönetim kuruluĢları ile üniversitelerin proje deneyimlerinin bulunması 8. Kalkınma ajansına kalkınma kurulunun güçlü finans sağlaması ve faaliyetlere destek vermesi 9. Ajansın devam eden faaliyetlerinin bölgede kazandırdığı hareketlilik ajansın tanınmasını sağlamıĢtır. 10. Valinin Ġl Özel Ġdaresi‟nin baĢı ve tüzel kiĢiliğinin temsilcisi olması. 11. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresi‟nde, stratejik planlama sürecinin baĢlamasıyla kurumlar arası koordinasyon ve iletiĢimin yakalanmıĢ olması. 12. Görev tanımlarının mevzuatla ve Ġzmir Ġl Özel Ġdaresi Görev Tanımları Yönergesi ile açıklanmıĢ olması. 13. 5302 sayılı Ġl Özel Ġdaresi Kanunu ile hizmet alanının geniĢlemiĢ olması. 14. Yerel düzeyde karar alma ve icra yetkisinin olması. 15. Kendisine ait özerk bir bütçesinin ve gelir sağlayacak imkanlarının olması. 16. Ġl Özel Ġdaresinin idari yapısı. 17. Köklü yönetim kültürü. 18. Etkin bürokratik yapı. 19. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresi‟nde çalıĢma ortamının modern, teknik donanımla desteklenmesi. 20. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresi‟nde kaliteli hizmet odaklı yönetim anlayıĢının olması. 21. Nispeten nitelikli personele sahip olması. 22. ÇalıĢanların bilgi ve beceri düzeylerinin hizmet içi eğitimlerle güncel tutulması. 23. Norm kadro uygulaması ile kısmen ihtiyaca yönelik personel istihdam edilebilir olması. 24. Etkin insan kaynakları politikalarının uygulanmaya çalıĢılması. 107


25. ÇalıĢanlara barınma, ulaĢım ve sosyal aktivite imkanlarının sağlanması. 26. Türkiye‟nin 3. büyük Ģehirde hizmet sunan bir idare olması. 27. Kamu yönetimi geliĢmeleriyle orantılı görev alanının geniĢletilmesi ve yetkilerinin arttırılması. 28. Üniversitelerin kurumsal iĢbirliğinde, araĢtırma-geliĢtirme ve programlama etkinliklerinde birikim ve deneyim sahibi olmaları 29. Kurumsal yapı bakımından en geliĢmiĢ illerden biri olunması (kamu kurumları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluĢlarının diğer illere göre güçlü olması) 30. Diğer kamu kurumları yönetimlerinin desteği, 31. Ġzmir halkının Ġl Yönetimine yönelik olumlu imaja sahip olmaları, 32. DeğiĢime hızlı adaptasyon sağlama ZAYIF YÖNLER 1. Verilerin aynı veri tabanına girilmemesinden ötürü, birimler arası uyumsuzluk ve koordinasyon bozukluğunun olması 2. Sivil toplum kuruluĢları arasında birliktelik olmaması 3. KuruluĢ Kanununun olmaması 4. Aynı iĢ için farklı statüde personel istihdam edilmesi 5. Ġzmir‟de

gerek

kamuda

yönetiĢim,

gerekse

sektörler

arası

iletiĢimde

yeterli

ölçüde

kurumsallaĢmanın sağlanamamıĢ olması; müĢterek çalıĢmalara katılımın sınırlı düzeyde kalması 6. Kurumsal kültürün yeni personele aktarılamaması 7. Ġzmir‟deki bürokratik yapının karar alma süreçlerinde etkinlik düzeyi düĢük uygulamalara yol açması 8. Norm kadroyla oluĢturulan örgüt yapısının geliĢmelerin gerisinde kalması 9. Ajansların Türkiye‟de yeni bir model olması bölgesel kalkınma politikaları hakkında kamuoyunun bilgi, model ve tecrübe eksikliği 10. DPT tarafından resmi yazı ile ajanslara verilmiĢ olan Bölge Planı yapma yetkisinin yasal dayanağının hazırlanmamıĢ olması yerel aktörlerin Bölge Planı ve Operasyonel programların hazırlanması sürecine dahil olmaları ile ilgili problem yaratabilmektedir. 11. Bölge planına iliĢkin sürecin tamamlanmaması, henüz onay alınamaması ajansın mali destek ve diğer operasyonel faaliyetlerini sekteye uğratmakta ve bölgenin geliĢimi için bir zaman kaybına neden olmaktadır.Daha önceki çalıĢmalara katılan aktörlerin ajansa karĢı güvenini de sarsmaktadır. 12. DeğiĢen mevzuat konusunda bilgi düzeyinin yeterli olmaması. 13. Hizmet alanın geniĢlemesi sonucu birimler ve çalıĢanlar arası koordinasyonda problemler yaĢanıyor olması. 14. Dikey organizasyon yapısının bürokrasiyi arttırması. 15. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresi‟nde birimlerin farklı hizmet binalarında bulunması sonucu iĢ ve iĢlemlerde aksamalara yol açması. 108


16. Ġl Özel Ġdaresi‟nin görev, yetki ve hizmet alanlarının sürekli geliĢmesi sonucu belirsizliği ve yetki karmaĢası. 17. PaydaĢlarla iĢbirliği ve iletiĢimin istenen seviyede olmaması. 18. Aktarılan personel ve iĢe alınma zorlukları nedeniyle nitelikli personel sayısının yeterli olmaması. 19. Personel statü farklılıkları ve personeller arası ücret adaletsizliği. 20. Hizmet içi eğitimlere yeterli düzeyde ilgi ve katılımın olmaması. 21. ÇalıĢanlar arasında iletiĢim eksikliği. 22. Kurumlar arası diyalog eksikliği 23. Siyasi etkiye ziyadesiyle açık olması. 24. Stratejik planların yönetim değiĢikliklerinden etkilenmesi. 25. Ġmarsız yerleĢim alanlarının olması ve yönetimin müdahalesindeki yetersizlik, 26. Kamu kurumlarında bürokrasinin yavaĢ ve karmaĢık olması, 27. Yönetim etkinliğinin/performansının ölçülmesi ile ilgili sürecin olmaması, 28. Ġl Özel Ġdaresi ile ilçe yönetimleri ve belediyeler arasında organizasyon eksikliğinin olması, 29. Ġl Özel Ġdaresinin iĢlevleri konusunda toplumun yeterli bilgiye sahip olmaması, 30. Sonuçlara yönelik kontrol mekanizması yerine süreçlerin kontrolüne yönelik bir mekanizmanın olmaması, 31. Yasa ve yönetmeliklerdeki boĢluklar. 32. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresinin faaliyetlerinin tanıtımı konusunda yerel basınla iĢbirliği yeterli olmaması. 33. Üniversitelerden ve sivil toplum örgütlerinden kurumun hizmet ve mal üretim sürecinde yeterli düzeyde yararlanamaması. FIRSATLAR 1. 5216 sayılı yasanın imar ve planlama iĢlerinde koordinasyonu ve denetimi daha sağlıklı hale getirmesi 2. Ġzmir‟de bulunan üniversitelerin imar, planlama, kentsel koruma ve tasarım konularında destek vermesi 3. Kentlinin imar uygulamaları konusunda bilinçli olması 4. BüyükĢehir, ilçe ve belde belediyelerinin yetki sınırlarının geniĢletilmesi. TEHDĠTLER 1. Birden fazla kurumun plan yapma yetkisine sahip olmasından dolayı yaĢanan karıĢıklık 2. Ġmar ve planlama konularında ilçe belediyelerinin denetlenebilmesi için yaptırım sağlayacak yasal platformların tam olarak var olmaması 3. Ġzmir‟in yoğun göç alan bir Ģehir olması 109


4. 5216 sayılı yasa gereği onanmak üzere

iletilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planları ve

kararlarının üç ay içerisinde değerlendirilmesi 5. Yerel siyasi ve kamu yöneticilerinin ve nihai karar vericilerinin birlikte çalıĢacakları sivil toplum örgütü seçiminde, kendi düĢüncelerine ve siyasi görüĢlerine yakın sivil toplum örgütleri ile iĢbirliği yapmaları 6. Ġzmir'in AB tarafından finanse edilen Katılım Öncesi Yardım Aracı Kırsal Kalkınma BileĢeni(IPARD) kapsamında yer almaması 7. Yerel yönetimlerde koruma ve imar planlaması konularında yetiĢmiĢ eleman istihdamının kısıtlı olması ve yerel yönetimlerin tarihi mekanları yok etme eğilimlerinin artması 8. Tarım arazilerinin yerleĢim ve sanayi yapılaĢmasına açık olması ve çevre yasasındaki yetersizlikler, 9. Çevre düzeni planının olmaması, 10. Ġl Özel Ġdaresinde kalması gereken bazı yerel kaynakların merkeze alınması. 11. YerleĢik bürokratik alıĢkanlıklar ve değiĢime karĢı direnç.

110


GÜÇLÜ YÖNLER 33. Gerekli kamulaĢtırma çalıĢmalarının zamanında yapılması 34. 1/25000 ölçekli Ġzmir kentsel bölge nazım imar planının yapılmıĢ olması 35. Ġmar uygulamalarının ilçe belediyeler ile koordineli olarak yürütülmesi 36. Bugün çok fazla baĢarılı bulunmasa da kurumsal örgütlenme modelinin tarihinin geçmiĢ yıllara dayanması 37. Ġzmir‟in geliĢme potansiyelini yaĢama geçirmek amacıyla Ġzmir Kalkınma Ajansı‟nın (ĠZKA) kurulmuĢ olması 38. Ġldeki kamu ve yerel yönetim kuruluĢları ile üniversitelerin proje deneyimlerinin bulunması

ZAYIF YÖNLER

34. Verilerin aynı veri tabanına girilmemesinden ötürü, birimler arası uyumsuzluk ve koordinasyon bozukluğunun olması 35. Sivil toplum kuruluĢları arasında birliktelik olmaması 36. Aynı iĢ için farklı statüde personel istihdam edilmesi 37. Ġzmir‟de gerek kamuda yönetiĢim, gerekse sektörler arası iletiĢimde yeterli ölçüde kurumsallaĢmanın sağlanamamıĢ olması; müĢterek çalıĢmalara katılımın sınırlı düzeyde kalması 38. Kurumsal kültürün yeni personele aktarılamaması 39. Ġzmir‟deki bürokratik yapının karar alma süreçlerinde etkinlik düzeyi düĢük uygulamalara yol açması

39. Kalkınma ajansına kalkınma kurulunun güçlü finans sağlaması ve faaliyetlere destek vermesi 40. Ajansın devam eden faaliyetlerinin bölgede kazandırdığı hareketlilik ajansın tanınmasını sağlamıĢtır. 41. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresi‟nde, stratejik planlama sürecinin baĢlamasıyla kurumlar arası koordinasyon ve iletiĢimin yakalanmıĢ olması.

40. Norm kadroyla oluĢturulan örgüt yapısının geliĢmelerin gerisinde kalması 41. Ajansların Türkiye‟de yeni bir model olması bölgesel kalkınma politikaları hakkında kamuoyunun bilgi, model ve tecrübe eksikliği 42. DPT tarafından resmi yazı ile ajanslara verilmiĢ olan Bölge Planı yapma yetkisinin yasal dayanağının hazırlanmamıĢ olması yerel aktörlerin Bölge Planı ve Operasyonel programların hazırlanması sürecine dahil

42. Yerel düzeyde karar alma ve icra yetkisinin olması. 43. Kendisine ait özerk bir bütçesinin ve gelir sağlayacak imkanlarının olması. 44. Etkin bürokratik yapı.

olmaları ile ilgili problem yaratabilmektedir. 43. Bölge planına iliĢkin sürecin tamamlanmaması, henüz onay alınamaması ajansın mali destek ve diğer operasyonel faaliyetlerini sekteye uğratmakta ve bölgenin geliĢimi için bir zaman kaybına neden olmaktadır.Daha önceki

45. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresi‟nde çalıĢma ortamının modern, teknik donanımla desteklenmesi. 46. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresi‟nde kaliteli hizmet odaklı yönetim anlayıĢının olması. 47. Nispeten nitelikli personele sahip olması. 48. ÇalıĢanların bilgi ve beceri düzeylerinin hizmet içi eğitimlerle güncel tutulması. 49. Norm kadro uygulaması ile kısmen ihtiyaca yönelik personel istihdam edilebilir olması. 50. Etkin insan kaynakları politikalarının uygulanmaya çalıĢılması. 51. Türkiye‟nin 3. büyük Ģehirde hizmet sunan bir idare olması. 52. Üniversitelerin kurumsal iĢbirliğinde, araĢtırma-geliĢtirme ve programlama etkinliklerinde birikim ve deneyim sahibi olmaları 53. Diğer kamu kurumları yönetimlerinin desteği, 54. Ġzmir halkının Ġl Yönetimine yönelik olumlu imaja sahip olmaları, 55. DeğiĢime hızlı adaptasyon sağlama,

çalıĢmalara katılan aktörlerin ajansa karĢı güvenini de sarsmaktadır. 44. DeğiĢen mevzuat konusunda bilgi düzeyinin yeterli olmaması. 45. Hizmet alanın geniĢlemesi sonucu birimler ve çalıĢanlar arası koordinasyonda problemler yaĢanıyor olması. 46. Dikey organizasyon yapısının bürokrasiyi arttırması. 47. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresi‟nde birimlerin farklı hizmet binalarında bulunması sonucu iĢ ve iĢlemlerde aksamalara yol açması. 48. Ġl Özel Ġdaresi‟nin görev, yetki ve hizmet alanlarının sürekli geliĢmesi sonucu belirsizliği ve yetki karmaĢası. 49. PaydaĢlarla iĢbirliği ve iletiĢimin istenen seviyede olmaması. 50. Aktarılan personel ve iĢe alınma zorlukları nedeniyle nitelikli personel sayısının yeterli olmaması. 51. Hizmet içi eğitimlere yeterli düzeyde ilgi ve katılımın olmaması. 52. ÇalıĢanlar arasında iletiĢim eksikliği. 53. Kurumlar arası diyalog eksikliği 54. Siyasi etkiye ziyadesiyle açık olması. 55. Stratejik planların yönetim değiĢikliklerinden etkilenmesi. 56. Ġmarsız yerleĢim alanlarının olması ve yönetimin müdahalesindeki yetersizlik, 57. Kamu kurumlarında bürokrasinin yavaĢ ve karmaĢık olması, 58. Ġl Özel Ġdaresi ile ilçe yönetimleri ve belediyeler arasında organizasyon 111


eksikliğinin olması, 59. Sonuçlara yönelik kontrol mekanizması yerine süreçlerin kontrolüne yönelik bir mekanizmanın olmaması, 60. Yasa ve yönetmeliklerdeki boĢluklar. 61. Ġzmir Ġl Özel Ġdaresinin faaliyetlerinin tanıtımı konusunda yerel basınla iĢbirliği yeterli olmaması. 62. Üniversitelerden ve sivil toplum örgütlerinden kurumun hizmet ve mal üretim sürecinde yeterli düzeyde yararlanamaması.

TEHDĠTLER

FIRSATLAR

5. 5216 sayılı yasanın imar ve planlama iĢlerinde koordinasyonu ve denetimi daha sağlıklı hale getirmesi

12. Birden fazla kurumun plan yapma yetkisine sahip olmasından dolayı yaĢanan karıĢıklık

6. Ġzmir‟de bulunan üniversitelerin imar, planlama, kentsel koruma ve tasarım konularında destek vermesi

13. Ġmar ve planlama konularında ilçe belediyelerinin denetlenebilmesi için yaptırım sağlayacak yasal platformların

7. Kentlinin imar uygulamaları konusunda bilinçli olması 8. BüyükĢehir, ilçe ve belde belediyelerinin yetki sınırlarının geniĢletilmesi.

tam olarak var olmaması 14. Ġzmir‟in yoğun göç alan bir Ģehir olması

Tablo 13: Ġzmir Ġli GZFT Analizi

112


8. KAYNAKÇA •

KentleĢme ġurası, 2009, BĠB

Plan Yapım Süreci, BĠB

Ersoy, M. Ġmar Mevzuatımızda Planlama KademelerĠ ve Üst ÖlçekPlanlama Sorunu

Ġyi YönetiĢim El Kitabı, 2008, Tesev Yay.

Gözlükaya, T. Yerel Yönetimler Ve Stratejik Planlama: Modeller Ve Uygulama Örnekleri, 2007, Denizli.

Palabıyık, H. 2004, Yönetimden YönetiĢime GeçiĢ Ve Ötesi Üzerine Kavramsal Açıklamalar, Amme Ġdaresi Dergisi, TODAĠE, Cilt 37, Sayı 1

Planlama Sürecinin Yenilenmesi Projesine Ait Etüt Ve TeĢhis AĢaması, Tasarım AĢaması Süreci 2006, BĠB, Ankara.

Es, M. Yerel YönetiĢim, TODAIE, Kamu Yönetimi Sözlüğü, TODAIE Yayınları, Ankara, 1998

Bölgelerarası GeliĢmiĢlik Düzeyini Etkileyen Faktörler, 2008

Toprak, Z. 2. Bölgesel Kalkınma ve YönetiĢim Sempozyumu, 2007

http://www.biriyilik.com/odevler-kaynaklar/tarih/turkiyede-kent-planlamasi-dusuncesiningelisimi-38842.html

yarguden@arge.com

http://www.yeniforumuz.biz/showthread.php?434914-Anayasa%E2%80%99da-YerelY%C3%B6netimler-nelerdir

http://www.yayed.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=422&tipi=7&sube=0

http://dernekler.icisleri.gov.tr/Dernekler/Kurum/IllereGoreDernekSayisi.aspx

http://www.kenthaber.com/ege/izmir/Dizin/sivil-toplum-kuruluslari/Listesi/Sayfa7

http://www.izmirkentkonseyi.org.tr/Default.aspx

http://www.izmir.gov.tr/default_B1.aspx?content=1109

http://www.bayindirlik.gov.tr/iller/izmir/index.php?Sayfa=iceriksayfa&Id=991

http://www.izka.org.tr/planlama/bolge-plani/2010-2013-izmir-bolge-plani-calismalari/mevcutdurum-analizi/

http://izmirildernekler.gov.tr/dernekler/proje-ve-fonlar

http://www.izmirsiviltoplumorgutleri.com/index.php?sayfa=projeler

http://disiliskiler.kulturturizm.gov.tr/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF32CB6573 6F5E0D5EE170CAE93653F56E

http://www.izmimod.org.tr/index.php?sayfa=43&bolum=egemim&kat=dev

http://webdeyim.net/tr/e_dergi/izmir-il-kultur-ve-turizm-mudurlugu/izmir-dergisi/4/7

http://www.mevzuat.gov.tr/

http://rega.basbakanlik.gov.tr/

(http://www.spoizmir.org/index.php?option=com_content&task=view&id=3704&Itemid=2) 113


•

(http://www.spoizmir.org/index.php?option=com_content&task=view&id=3546&Itemid=2)

http://www.spoizmir.org/index.php?option=com_content&task=view&id=3704&Itemid=2

(http://www.spoizmir.org/index.php?option=com_content&task=view&id=3546&Itemid=2

http://www.mevzuat.gov.tr/

http://rega.basbakanlik.gov.tr/

114


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.