136

Page 1



ailem EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER Özde doðruluk nedir? Gizli þirke dikkat!

5

7

Fatih’e yakýn olmak için genel müdürlüðü býraktý, esnaf oldu 8 Sürekli imanî konular okumaya ne gerek var? 12 Çocuklarda göz hastalýklarý Kur’an-ý Kerim’in gücü

16

22

TEKLÝF: Söz verince mutlaka yapmam gerektiðini öðrendim Dr. Can sizlerle

26

28

ailem 16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ SAYI: 136

Feza Gazetecilik A.Þ. Adýna Ýmtiyaz Sahibi Genel Yayýn Müdürü Yayýn Danýþmaný Yayýn Editörleri

Katkýda Bulunanlar Tasarým

Ali Akbulut Ekrem Dumanlý Hamdullah Öztürk Serhat Þeftali Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Ali Demirel Ali Budak Mehmet Þimþek

Kapak Fotoðrafý

Ayten Kaya

Sorumlu Müdür ve Yayýn Sahibi Temsilcisi

Yakup Akalýn

Reklam Koordinatörü Yayýn Türü

Yakup Þimþek Yaygýn Süreli

Düzeyli birliktelik, “bugün var, yarýn yok” demek mi? “Özgürüm artýk, özgürüm.” Sevinçle yataða býraktý kendini. Hayali gerçek oluyordu. Ufak ama þirin bir evi vardý. Sadece kendine ait, sadece kendinin olan. “Artýk her þey serbest” diye düþündü. “Evi toplamasam olur mu?” diye sordu kendi kendine. “Bugün izinlisin, istediðini yap!” dedi içindeki ses. “Geç geleceðimi kimseye söylememe gerek var mý?” sorusunu da sormayacaktý. Güzel bir iþi vardý, ailesinden mecburen ayrýlmak zorunda kalýnca üzülmemiþti. Çünkü özgür olacak, özgürlüðün tadýný çýkaracaktý. *** Bir yýl sonra... Ýþyerinde kendisi gibi yalnýz yaþayan arkadaþlarý vardý ve onlarla samimiyeti artmýþtý. Ama ilk günkü gibi “özgürlüðün sevincini” yaþayamýyordu. Evde üzerine çöken sessizliði televizyonu hiç kapatmayarak aþmaya çalýþýyordu. Günün yarýsýný konuþacak bir kiþi bile bulamadan, tek kelime etmeden geçiriyordu. Evi toplamamak, iþ yapmamak ilk zamanlar hoþuna gitmiþti. Þimdi daðýnýklýk onu sýkan þey haline gelmiþti. Yalnýz yaþayan arkadaþlarýnýn hayatlarý da günübirlikti. Bugün tanýdýklarý yarýn olmayabiliyordu. Arkadaþlýklarda hiç evlilikten bahsedilmiyor, “bizimki düzeyli birliktelik” deniliyordu. Bu birlikteliklerde herkes kendi hayatýný yaþýyor, sadece bazý zevkler için bir araya geliniyordu. Bugün var olan hisler, yarýn yön deðiþtirmiþ olabiliyordu. Her

Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21. 34196 Yenibosna-Ýstanbul Tel: 0212 639 34 50 (pbx) www.zaman.com.tr Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri

http://www.zaman.com.tr/ailem Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr

Serhat Þeftali

s.seftali@zaman.com.tr

gün rota deðiþtiren gemi gibi nerede, hangi limanda duracaðý belli olmuyordu iliþkilerin. Geçen bir yýl boyunca sürekli sorumluluklarýndan kaçan arkadaþlar edindiðini fark etmiþti. Sadece eðlence, sadece zevk nereye kadardý? Bu bakýþ açýsýyla duygularýnýn anlýk hislerle beslendiði anlaþýlýyordu. Zevk odaklý birliktelikler, hep insanlarýn iyi yönleri tanýnarak kuruluyordu. Süslü elbiseler, makyajlý yüzler insanlarý kaç gün kandýrabilir ki? Geçen bir yýl boyunca sorumluluklarýndan kaçtýðýný anladý. Özgürce yaþamanýn anlamý “sorumluluk almadan” yaþamak olmamalýydý. Ýliþkiler, güneþ batýnca bitmemeliydi. Hayatýmýz, sonu hep hüzünle biten kýsa metrajlý filmlerden oluþmamalýydý. Yalnýzlýðýn kendisine kattýðý bir þey olmamýþtý. Bilakis, nefsinin top koþturacaðý boþ alan býrakmýþtý. Kýsa iliþkilerin “güven”i, “duygusallýðý”, “özgüven”i zedelediðini anladý. Evlenmeden yaþananlar, tüm sýcak duygularý da köreltiyordu. Televizyon dizilerinde “bak ne güzel” dedirtecek günübirlik nikâhsýz birliktelikler ve sanal aþklar sanýldýðý gibi insaný mutlu etmiyordu. Artýk bu gidiþe bir son vermenin zamanýnýn geldiðini o da çok geç olmadan anlamýþtý... ÖZÜR 134. sayýmýzýn bir bölüm baskýsýnda teknik arýzadan dolayý bazý spotlarýmýz eksik çýkmýþtýr. Bu teknik hatadan dolayý okurlarýmýzdan özür dileriz.


ailem

EDÝTÖR: ALÝ BUDAK

KISA KISA

Ehlü’l-ma’rûfi fîd-dünyâ hüm ehlü’l-ma’rûfi fîl-âhireti.

Dünyada iyi bilinenler, âhirette de iyi bilinen kimselerdir. (Buhârî, el-Edebu’l-Müfred, s. 87 no: 221)

Ölüm döþeðindeki beyitler Ebû Nüvâs meþhur bir þâirdir. Muhammed b. Nâfi’ onun hakkýnda þunlarý söylüyor: “Ebû Nüvâs benim arkadaþýmdý. Ölünce onu rüyamda gördüm. A ‘ llah sana nasýl bir muâmelede bulundu?’ dedim. “Rabb’ime hitap ettiðim þu beyitlerle beni affetti.” dedi. Onlar yastýðýmýn altýndaydý. Âilesine götürdüm. Ýþte bu kâðýtta þunlar yazýlýydý: “Ey Rabb’im! Günahlarým her ne kadar arttýkça artsa da, ben biliyorum ki, Senin

affýn hepsinden daha büyüktür. Sana ancak muhsin olanlar ümit besliyorsa, ya peki mücrim olanlar kime yalvarýp yakarsýn, kimden ümitlensin? Rabb’im, emrettiðin gibi Sana yalvara yakara tazarru ve niyaz ediyorum; þayet beni reddedersen bana hangi rahmet sahibi merhamet etsin ki! Allah’ým! Sana ‘recâ’dan baþka vesilem kalmadý. Bir de affýnýn güzelliði. Ve bir de þüphesiz ben bir Müslüman’ým.”

Dinimizde yas tutmak var mýdýr?

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 4

tutmasý müstesnâdýr.” Definden önce veya sonra ölüye aðlamak ittifakla câizdir. Ancak sesi yükseltmemek, çirkin sözler söylememek ve aðýt yakmamak gerekir. Çünkü oðlu Ýbrahim ölünce Hüzün Peygamberi (Aleyhisselâm) da aðlamýþ, yine kýzýnýn oðlu can çekiþmekte iken kendisine arz edilince mübârek gözlerinden yaþlar boþanmýþtýr. Sebebi sorulunca da þöyle cevap vermiþtir: “Bu, Allah’ýn rahmetidir, onu kullarýnýn kalplerine koymuþtur. Allah ancak merhametli olan kullarýna merhamet eder.” FOTOÐRAF: AP

Câhiliyye devrinde kocasý ölen kadýn bir yýl maðaramsý bir kulübeye kapatýlýr, kimseyle temas etmez, yýkanmaz, saçlarýný taramaz, týrnaklarýný kesmezdi. Ölüye böyle yas tutmayý Peygamberimiz (aleyhissalâtü vesselâm) men etmiþ, sadece ölenin hâtýrasýna hürmeten yakýn akraba için üç gün yas tutmayý meþrû kýlmýþtýr. Efendimiz þöyle buyurmuþtur: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kadýna ölü için üç günden fazla yas tutmak helâl deðildir. Ancak kocasý için iddet süresi olan dört ay on gün yas


?

ÖZDEDOÐRULUK Müslüman’ýn sözü gibi özü de doðru olmalý, iç dünyasýný da kötü duygu ve düþüncelerden arýndýrmalýdýr. Müslüman düþündüðü gibi konuþmalý, konuþtuðu gibi olmalýdýr. Sözü ile özü arasýnda bir ayrýlýk olmamalýdýr. Böyle olduðu takdirde olgun mümin olur ve çevresine güven verir. Özde doðruluðu þu hadis ne güzel ifade ediyor: “Kiþinin imaný doðru olmaz; kalbi doðru olmadýkça. Kalbi doðru olmaz; dili doðrularý söylemedikçe. Kiþi cennete giremez komþusu kötülüðünden emin olmadýkça.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/198) Bu açýdan Sevgili Peygamber’imiz (sas) dilin ve kalbin uyum içerisinde olmasýný ve her ikisinin de istikamet üzere bulunmasýný tavsiye etmektedir.

NEDiR


ailem KISA KISA

Allahümme innî es’elüke fi’le’l-hayrâti ve terke’l-münkerâti ve hubbe’l-mesâkîn

Allahým! Senden hayýrlý iþler yapmayý, kötülükleri terk etmeyi ve fakirleri sevmeyi istiyorum. (Tirmizî, Tefsîru Sûre, 38/2, 4)

Cuma günü kadýnlar iþ yapamaz mý? Cuma günü ezan okununca her türlü iþin býrakýlýp camiye gidilmesi emri vardýr. Fakat bu emir âkil bâlið olmuþ erkekleredir, kadýnlar böyle bir emirle mükellef deðillerdir. Kaldý ki, namazdan sonra Yüce Rabb’imiz kendi fazlýný aramamýz için daðýlmamýzý yani herkesin kendi iþine gitmesini emretmektedir. Cuma Suresi’nde þöyle buyurulmaktadýr: “Ey iman edenler! Cuma namazýna ezan ile çaðýrýldýðýnýz zaman derhal Allah’ý zikretmeye (hutbe ve namaza) gidin, alýþveriþi býrakýn. Eðer bilirseniz, bu sizin için

çok hayýrlýdýr. Namaz tamamlanýnca yeryüzüne yayýlýn, iþinize gücünüze gidin, Allah’ýn lütfundan nasibinizi arayýn. Felaha ermenizi ümit ederek Allah’ý çok zikrediniz.” (Cuma, 62/9-10) Kadýnlarýn cuma günü iþ yapmamasý gerektiðine dair düþünce herhalde cumanýn hafta tatili olduðu zamanlardan kalma bir anlayýþ olabilir. Cuma günü evde istirahat eden beyi rahatsýz etmemek, onun özel hizmetini görebilmek, temizlik, çamaþýr vs gibi iþlerle meþgul olmamak adýna böyle bir söz çýkmýþ olabilir.

Ayrýlýk duanýn sancýsýdýr

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 6

geliyor ve gidiyor. Bahar, dolu vagonlarla geliyor ve gidiyor. Annemiz, babamýz, kardeþlerimiz, akrabalarýmýz, biz... geliyoruz ve gidiyoruz. Günler geliyor ve gidiyor. Velhasýlý her þey geliyor ve gidiyor. Ne anlatýyor bu gelip gitmeler? Neyi göstermek istiyor bu ayrýlýklar? Ya Ýlahi! Bize bu ayrýlýklarýn hikmetini anlamayý nasip eyle! Bu ayrýlýk hüznünün arkasýnda hangi sevinçler var? Göster bize ya Rabbi! FOTOÐRAF: AP

Her an bir ‘ayrýlýk’ yaþýyoruz. Ýçinde yaþadýðýmýz bir ‘an’, bir ‘an’ sonra gidiyor. Her gün su verdiðimiz, topraðýný havalandýrdýðýmýz ‘menekþe’, yapraklarýyla, rengarenk çiçekleriyle bize gülümsüyor ve sonra soluyor, gidiyor. Bebekliðimiz, çocukluðumuz ve gençliðimiz geliyor ve gidiyor. Güneþ geliyor, akþam gidiyor. Ay geliyor, sabah gidiyor. Akþam geliyor ve gidiyor, sabah geliyor ve gidiyor. Tren geliyor ve gidiyor. Dalgalar


!

GiZLi ÞiRKE

DiKKAT Ebu’l-Leys Semerkandî‘nin Tenbîhü’l-Gâfilîn eserinin ihlâs bölümünde naklettiði bir hadis-i þerifte þöyle buyurulmaktadýr: Allah Rasulü, “Sizin hakkýnýzda en çok korktuðum þey, küçük þirktir.” deyince sahabe efendilerimiz “Küçük þirk nedir?” dediler. Efendimiz de “Riyâ” karþýlýðýný verdiler.”

Diðer bir rivayette de “þirkü’lesðar” yerine “þirkü’l-hafî (gizli þirk)” ifadesi vardýr. Nedir Allah’a gizli gizli eþ koþmak? Küçük dahi olsa gösteriþ yapmaktýr. Kendini hissettirme, iradî olarak kendini sergilemedir. Enaniyetini ve hýrslarýný öne sürme, yaptýklarýný makam/mevki için yapma, þöhretten lezzet duyma hep gizli þirkin ipuçlarýný verir.


ailem PORTRE

Üzeyir Bozdemir, 80’li yýllarýn en ünlü gece kulübü Kulis Bar’da, beþ yýldýzlý otellerde ve en son Ataköy’deki Atrium Alýþveriþ Merkezi’ne müdürlük yapar. Hayatý bir rüyayla deðiþir. ÞEMSÝNUR ÖZDEMÝR/HÝLAL ESER ÖZCAN

FATiH’e YAKIN

OLMAK iÇiN genel müdürlüðü býraktý, esnaf oldu atih Camii’nin hemen kenarýnda, baharatçýsý, kasabý, manavýyla aklýnýza gelebilecek her þeyin bulunduðu, capcanlý hayat dolu bir yerdir Malta Çarþýsý. Bu rengarenk sokaðýn ortalarýnda küçücük bir dükkan vardýr: Emiroðlu Baklavalarý. Önünde duran camekanlý çiðköfte tezgahýnda Çiðköfteci Hacýbaba yazar. Dükkana girip çýkan, müþterileriyle candan ilgilenen, sokaktan gelip geçenlerin selamýný alan Üzeyir Boztemir’e eski arkadaþlarý deli diyor. Çünkü o 11 yýl öncesine kadar beþ yýldýzlý otellerde, alýþveriþ merkezlerinde ve ünlü kulüplerde üst düzey yöneticilik yapan bir kiþiydi. En ünlü markalarýn kýyafetlerini giyer, en lüks mekanlarda çalýþýr, evine özel arabayla gider gelirdi. Bugün ise, Fatih Sultan Mehmet’in

F

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 8

komþusu olmaktan þeref duyan bir küçük esnaf kendisi. Boztemir, Fatih’e yerleþtikten sonra kendisini ziyarete gelen, hatta delirmiþ diye doktora götürmeye kalkýþan arkadaþlarýna söylediðini bugün tekrar ediyor: “Diyar-ý Fatih Sultan’da esnaf olmak bir yana süpürgeci bile olmak þereftir. Ben de bu þerefi taþýyorum elhamdülillah. Benim yerim burasý.” Ayný zamanda eski bir maraton koþucusu olan Üzeyir Boztemir’in hayat tarzýný deðiþtirmesine gördüðü bir rüya vesile olmuþ. Ancak, þimdi rüyadan önceki hayatýný anlatalým kýsaca: 1955’te Adýyaman’da doðan Boztemir, 14 yaþýnda Ýstanbul’da yaþayan ablasýnýn yanýna gelerek çalýþmaya baþlar. Büyük bir lokantada dýþarýya yemek servisi yaparken, hareketlerinin hýzlý ve çevik olmasýna dikkat eden patronunun tavsiyesi ile atletizme baþlar. Yarý maraton ve maraton koþar; çok iyi olmasa da dereceler alýr. Bunun yanýnda zamanla iþindeki gayreti, çalýþkanlýðý, güvenilirliði, samimiyeti sayesinde çeþitli iþletmelerde üst düzey görevler almaya baþlar. Hangi iþte olursa olsun en iyisini yapýp en yükseðe çýkmak için çabalar. Harbiye’deki 80’li yýllarýn en ünlü gece kulübü olan Kulis Bar’da, Kapýkule’de, Avþa Adasý’nda ve Ayvalýk’ta bulunan beþ yýldýzlý otellerde genel müdürlük yapar.


FOTOÐRAFLAR: KADÝR BEÞÝKCÝ

Üzeyir Boztemir’in (ortada) eþi Emine Haným (sað yanýndaki) “Ona çok dua ediyordum.” diyor. Üzeyir ve Emine Haným çocuklarýyla birlikte.

Çalýþtýðý mekanlar ünlü sanatçýlarýn, politikacýlarýn, kalburüstü insanlarýn buluþtuðu yerler olduðu için çevresi de çok geniþtir. Çok farklý insanlarla dostluk kurar. Hatta bir dönem fotoroman bile çevirir. Bir filmde cinayet masasý þefi rolünü oynar. En son olarak Ataköy’deki Atrium Alýþveriþ Merkezi’ne müdür olur. Bu arada memleketinden Emine Haným ile evlenmiþ, 6 çocuðu olmuþtur. Anne babasý ve kardeþleriyle birlikte Süleymaniye’de, þimdi yerinde otopark olan Mehmet Paþa Konaðý’nda yaþamaktadýr. Temel dini bilgilerini ailesi vermiþtir Üzeyir Boztemir’e; Kur’an okumayý, namaz kýlmayý... Ama yaþadýðý -kendi deyimiyle- saltanat hayatýný býrakamaz. Kulis Bar’da müdürken bir gece düþünür ve “Cenabý Allah benim kýsmetimi þu iþlerden bir uzaklaþtýrsa” der kendi kendine. “Kim bir þeyden vazgeçmek istiyorsa gecenin yarýsýndan sonra kalksýn ve Allah’tan istesin. Ýnanýyorum ki geri çevrilmez; ama bende saltanat var, makam var,

rahat bir yaþam var. Uzaklaþamýyorum. Ýyi para var; ama bereketi yok.” diyor o günleri anlatýrken. Çalýþtýðý yerler daha çok gece geç saatlere kadar açýk kaldýðý için ailesiyle çok fazla irtibatý yoktur. Ýstanbul dýþýnda çalýþýrken aylarca eve gelemediði olur. Bu arada büyük ebeveynlerin de olduðu kalabalýk aile ortamýnda geleneksel hayat sürmektedir. Eþini ve çocuklarýný çalýþtýðý hiçbir yere götürmez. Emine Haným, kayýnvalidesinin de yardýmýyla çocuklarýný büyütür. Bir taraftan da eþinin iþ ortamýný deðiþtirmesi için sürekli dua etmektedir. Eþinin çok merhametli olduðunu belirten Emine Haným, onun kalbindeki merhamet sayesinde bugünlere geldiðini söylüyor. Emine Hamýn “Eþimle birbirimizi çok seviyorduk. Gidip de üç ay gelmediði zaman da ayrýlýðý bana hissettirmiyordu. Gecenin 2’sinde eve kediyle geldiði olurdu. Sevgisi ve merhametinin çokluðu onu bugüne getirdi. Ona çok dua ediyordum. Ýslam ortamýnda yetiþmiþ bir insaným. ailem 9

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ


ailem PORTRE

Üzeyir usta, “Sabah namazýný Fatih Camii’nde kýlmasam, o mübareðin kabrinin baþýnda bir Fatiha okumasam o gün ben yok sayýlýrým.” diyor.

Fatih Sultan Mehmet

Çalýþtýðý hiçbir yere gitmedim. O da bizi o ortamlara taþýmak için zorlamadý. Ailemizin kültürü hiç deðiþmedi. Çocuklarým da iyi huylu hep.” diyor. Ataköy’de çalýþýrken Atrium’un karþýsýndaki cami yeni yapýlmaktadýr. Üzeyir usta ‘madem cami yakýn namazýmý kýlayým’ diye düþünerek beþ vakit namaza baþlar ve bu hal çok hoþuna gider. Sýkýntýlý bir günün gecesinde gördüðü hayatýný deðiþtiren rüyayý ve sonrasýnda yaþadýklarýný þöyle anlatýyor: Kalabalýk bir yerde idik. Yol açýldý ve bir aydýnlýk gördüm. Üstad Bediüzzaman Hazretleri geldi dediler. Üstad’ý tanýmam, bilmem. Ýsmini duymuþtum Allah dostu diye; ama kalben bir muhabbetim bile yoktu. Bana yaklaþtý ve bulunduðum yeri tarif ederek, “Evladým, senin yerin buralar deðil. Sen Fatih’e yakýn ol.” dedi. 16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 10

Ter içinde uyandým. Kim bu adam ve bana ne demek istedi diye düþündüm. O gün Ataköy’e gittim; ama gönlüm bu taraftaydý. Ýþimden istifa edip Fatih’e geldim. Ýþlerim o kadar kolay gitti ki, arkadan bir el sanki iteliyordu beni. Ayný gün camiye yakýn bir dükkaný kiralamýþtým ama burada ne iþ yapacaðýmý bilmiyordum. Ablamýn eþi toptan þeker verdiði baklavacý Hamza usta ile tanýþtýrdý. Hâlâ ayný ustanýn baklavalarýný satýyorum. Daha sonradan Üstad Bediüzzaman’ýn kim olduðunu araþtýrdým ve Risale-i Nur’larla tanýþtým. 2 yýl sonra yine tevafuken Hamza ustanýn bu eserlerin Osmanlýca aslýný 9 yýl boyunca eliyle yazdýðýný öðrendim ve ustamý hiç býrakmadým. Ýstifa ettiðim zaman ailem Adýyaman’da idi. Yaptýklarýmý onlara gelince söyledim. Emine Haným çok sevindi tabii.” O günden itibaren Fatih’le bütünleþen Üzeyir ustayý Fatih Camii’nin bütün imam ve müezzinleri tanýyor, ayný gün üst üste iki vakit camide görmeseler gelip nerede olduðunu soruyorlar. “Sabah namazýný Fatih Camii’nde kýlmasam, o mübareðin kabrinin baþýnda bir Fatiha okumasam o gün ben yok sayýlýrým.” diyor usta da. Hatta Fatih’e baðlýlýðý yüzünden Tuzla’da eskiden alýnma dayalý döþeli lüks evinde bile yaþamýyor. Pahalý kýyafetlerini çýkarýp sade bir kýyafete bürünmüþ baklava ve çiðköfte satan, dükkanýný temizleyen Üzeyir ustayý gören eski arkadaþlarý, onu bir psikiyatriste götürmeye karar verir. Onlarý daracýk dükkanýna buyur eden eliyle ikramda bulunan usta þu cevabý verir: “Diyarý Fatih Sultan’da esnaf olmak bir yana süpürgeci bile olmak þereftir. Ben de bu þerefi taþýyorum elhamdülillah. Benim yerim burasý.”


ailem PORTRE 1994’ten önce çocuklarýna zaman ayýrmak gibi bir kaygýsý olmadýðýný, bu sorumluluðu eþine býraktýðýný belirten Üzeyir Boztemir, bugün ise onlarýn maddi manevi eðitimi için elinden geleni yapýyor. Çocuklarý ile “kayýp zaman” dediði eski hayatý hakkýnda konuþan ve farklý yaþantýlara özenti duymamalarý için dünyaya ait isteklerin sonu olmadýðýný anlatan Boztemir, çocuklarýna iyiyi de kötüyü de bizzat göstermeye çalýþýyor: “Bir gün Fatma’mý aldým, Þiþli’den Beyoðlu’na kadar her yeri gezdirdim. Cemal küçükken elinden tutar onu karakola götürürdüm. Nezaretteki suçlula-

rý gösterir ‘Hýrsýzlýðýn bu dünyadaki karþýlýðý böyle horlanýp aþaðýlanmak, öteki dünyada da cezasý var’ diye anlatýrdým. A ‘ man baba buralara Allah kimseyi düþürmesin’ derdi. Onunla aðýr ceza mahkemesine gider, davayý izleriz. Beyoðlu’nda gezdirir, burasý bar, burasý meyhane diye gösteririm. Gitme diye tembihlediðimiz kötü yerlerin gerçekten kötü olduðunu görür o da. Beyefendi bir kiþinin sarhoþ olduktan sonra çamura düþmüþ üstü baþý berbat halini gösteririm. Tiyatroyu çok severim. Çocuklarýmla giderim.” Büyük çocuklarý Firdevs, Mehmet ve Zehra’yý evlendiren Üzeyir Boztemir, Cemal, Fatma ve Zeynep’e iyi bir eðitim verebilmek için uðraþýyor.

Üzeyir usta, kýzý Fatma’ya Beyoðlu’nu gezdirir. Oðlu Cemal’i de karakola götürür, nezarethaneyi gösterir. Adliyedeki aðýrceza davalarýný birlikte izlerler.

Aynaroz kadýsýný oynayan tiyatrocu kim? Üzeyir Bey,, yeni hayatýyla birlikte giyim tarzýný da deðiþtirmiþ. Hacca gitmemiþ henüz; ama Efendimiz’in sünneti olduðu için sakal býrakmýþ. Uzun sakallarýyla girdiði bazý ortamlarda önyargýlý tavýrlarla karþýlaþmýþ; ama o bunlarý esprili kiþiliðiyle aþmayý bilmiþ: “Ailece deniz kenarýna tatile gitmiþtik. Su alacaðýmýz büfedeki satýcý haným ‘Sakallýlar da her tarafý sardý. Buralar da çok sýkýcý oldu’

dedi haným arkadaþýna. Suyu verirken de kaba davrandý. ‘Gerçekten buralar çok sýkýcý oldu. Biz tiyatrocuyuz, Aynaroz Kadýsý’ný oynuyoruz. Ýki gün ara verip dinlenmeye geldik. Hakikaten ben de sýkýcý buldum burayý.’ dedim. Bana kaba davranan kadýn ‘Ah evet ben beyefendiyi televizyonda görmüþtüm. Nasýlsýnýz efendim,kaç gün kalacaksýnýz?’ diye konuþmaya baþladý. Oðlumla daha sonra

gülmekten kýrýldýk. Evimde zengin bir kütüphanem var. Listemi hazýrlayýp kitap fuarýna gittim. Birçok kitap aldým. Bir gençten kitaplarý koliye koymak için yardým istedim. ‘Hacý amca ne iþ yapýyorsun?’ dedi. ‘Çiðköfte satýyorum.’ dedim. ‘Peki bunlarý kime alýyorsun?’ dedi. Rencide etmek istemedim. ‘Bizim bir abi var. Kendisi gelemedi liste verdi de istediði kitaplarý aldým.’ dedim. ailem 11

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ


SÜREKLi iMANî

KONULAR OKUMAYA

NE GEREK VAR? Bir insan Allah’a iman ettikten sonra neden imanla ilgili konularý sýk sýk okumaya ihtiyaç duyar?

MUSTAFA AYDIN dem Aleyhisselam’dan beri herkes bir derece içinde bulunduðu þartlar ve duruma göre mutlaka Allah’a inanýyor. Ya da en azýndan inandýðýný söylüyor. Durum böyle olunca, tekrar tekrar imanî konulara aðýrlýk vermeye, döne döne imanî konular okumaya ne gerek var? Herkes inanýyorsa ve her þey bir kere inanmakla bitiyorsa, bu kadar çileye ne gerek var? “Ýmanî eserler” denen kitaplarý zaten inananlar okuyor, “Allah’a inanmayanlar” okumuyor ki! Mü’minler bir kere inandýktan sonra daha ne ihtiyaçlarý var ki okuyorlar veya niçin sürekli okunmasý gerektiði söyleniyor? Eksik kalan ne? Herkes Allah’ý bilir ve basit bir adam, bir veli gibi Allah’a iman edemez mi? Böyle düþünürsek ne olur? Yukarýdaki sorularýn bazýlarý edep çizgisini zorlasa da çoðaltmak mümkün. Sorulardan çok aslýnda cevaplar önemli. Ýlk önce herkes Allah’ý bil-

A

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 12

mek ve O’na iman etmekle yükümlü. Peki “Nasýl bileceðiz?” ve “Nasýl inanacaðýz?” Tabii ki, O’nun istediði ve peygamberleriyle öðrettiði þekilde. Kur’an’da insanlardan ve cinlerden olabildiði belirtilen þeytanlar, reisleri cinlerden olan Ýblis’le birlikte ilk insan ve peygamberden beri, baþýnda “imanla kabre girmek” ve “imaný son nefese kadar muhafaza etmek” gibi dehþetli bir imtihan olan insanoðlunu yoldan çýkarmak için elinden geleni yapýyor. (En’am Suresi, 112) Her milletin, herkesin Allah’ý bilmesi kendi önyargý ya da kabulleriyle gerçekleþiyor. Sadece Allah’ý “bildiðini” söylemek o kadar basit ve cenneti kazandýrýp, cehennemden kurtaracak nitelikte olamýyor. Halbuki O’nu bilmek bütün kâinatý kuþatan rububiyetine ve zerrelerden yýldýzlara kadar küçük ve büyük her þey O’nun tasarrufunda ve kudret ve iradesinde olduðuna kat’î iman etmekle oluyor. Bu da yetmiyor.


FOTOÐRAF: ÝBRAHÝM USTA

ailem ÝMAN Bizi bu konuda tehlikeye düþüren, þaþýrtan, engeller çýkaran, bilmemizi ve uygulamamýzý zora sokan þey ne? Tabii ki, dünya imtihanýnda kendisine kýyamete kadar mühlet verilmiþ o sinsi varlýk... Mülkünde hiçbir ortaðý olmadýðýna ve “Lâ ilâhe illallah Muhammedün resulüllah” kelimesine ve onun en ince hakikatlerine iman etmek, kalben tasdik etmekle oluyor. Yoksa, “Bir Allah var” deyip, ondan sonra bütün mülkünü “sebeplere” (determinizm) ve tabiata (materyalizm) bölüþtürmek ve onlara dayandýrmak -hâþâ- sebepleri hakiki merci ve dayanak kabul etmekle iman edilmiþ olmuyor. Bunun için, O’nun (cc) her þeyin yanýnda hâzýr olan irade ve ilmini mutlaka bilmek ve þiddetli emirlerini (farzlar/haramlar) en ince teferruatýna kadar öðrenmek ve kabul etmek, sýfatlarýný ve gönderdiði peygamberleri de getirdikleri tüm hükümleri kabul ederek bilmek gerekiyor. Hakiki iman ancak, bunlarý bilmek ve kabul etmekle oluyor. Kiþi buna raðmen yapmýyor; ama hükmü de reddetmiyorsa günahkâr oluyor. Bediüzzaman, imanýn bu þekilde anlaþýlmamasý hali için “Elbette hiçbir cihette Allah’a iman hakikati onda yoktur.” diyor. (Emirdað Lâhikasý. 1. Cild) Bediüzzaman, “Bir Allah var” deyip, bütün mülkünü sebeblere ve tabiata taksim edenler için, “Belki küfr-ü mutlaktaki mânevî cehennemin dünyevî azabýndan kendini bir derece teselliye almak için o sözleri söyler.” diyor. Ve bir pencere açýyor: “Ýnkâr etmemek baþkadýr, iman etmek bütün bütün baþkadýr.”

“Allah var;ama artýk bu dünyaya karýþmaz” denemez Kâinatta hiçbir þuur sahibi, kâinatýn bütün atomlarý sayýsýnca þahitleri bulunan Yüce Yaratýcý’yý (cc) inkâr edemez. Etse, bütün kâinat onu yalanlayacaðý için susar, lâkayd kalýr. Düþünelim isterseniz; Nemrud mu Allah’ý inkâr ediyordu, yoksa Firavun mu? Hiçbirisi. Ne Þeddad ne de Karun bir olan Allah’ý inkâr etmiþ deðillerdi. Peki onlarýn derdi neydi? Onlar, “O göklerin tanrýsýdýr. Biz de yerin tanrýsýyýz. O yeryüzüne karýþmaz. Sizi idare edecek hukuku biz belirleriz. Rububiyet ve saltanat hakký bizimdir.” diyorlardý. Kâbe’deki putlara tapan müþrikler de, Ebû Cehil de, Ebû Leheb de bir olan Allah’a inanýyorlardý. Ancak onlar Allah’ý (hâþâ) gökyüzüne hapsedip, dünyada hiçbir tasarrufunu kabul etmiyor, tüm hükmü “aracý” kabul ettikleri putlardan biliyorlardý. Peki Allah’a hakiki anlamda iman etmek nasýl olur? Öyle bir iman olmalý ki, bize son nefeste ahiret saadetini nasip edebilsin. Büyük mütefekkir mealen þöyle diyor: “Ona iman etmek, Kur’ân-ýn ders verdiði gibi, O Hâlýk’ý, sýfatlarýyla, isimleriyle, tüm kâinatýn þehadetine istinaden kalben tasdik etmek; ve elçileriyle gönderdiði emirleri tanýmak; ve günah ve emre muhalefet ettiði vakit, kalben tevbe ve nedamet etmek iledir.” ailem 13

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ


ailem ÝMAN

Ýman, Allah’ý “Rabb” olarak tanýmaktýr

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

Lâ ilahe illallah kalýbýndaki “ilahe”nin yerine tek tek tüm isim ve sýfatlarý koyabilmek ve hiç mýzmýzlanmadan inanmak gerekiyor. Yani, hakiki anlamda “O’ndan baþka ilah/gören/bilen/kudret sahibi/þefaat edici/rahmet edici/hüküm/irade/adalet sahibi (...) yoktur.” diyebilmeliyiz. Kýsacasý, Allah’a imanýn özünü, “rububiyet” noktasýnda Cenab’ý Hakk’ý “Rab” olarak tanýmak oluþturuyor. “Terbiye etmek”, “Bir þeyi baþlangýç noktasýndan alýp, kemale ulaþana kadar her türlü ihtiyacýný yerinde ve zamanýnda karþýlayarak bir þeyi mükemmel hale getirmek” demek olan rububiyet mutlak anlamda Cenab-ý Hakk’ýn kainattaki saltanat hakkýný ifade ediyor. Bizim anlayamadýðýmýz

denklem ve iþlemlerle, aklýmýzý, iz’anýmýzý, zekamýzý, biyolojik dengemizi, elimizi, kolumuzu, irademizi, kabiliyetlerimizi “irade-i külliyesi” ile kim ayakta tutuyorsa, bizim cüz’i irademizde de onun tasarruf hakký vardýr. Bu tasarruf ve teklif de O’nun Kur’an’ýnda ve peygamberlerinin teblið ettikleri tek dinle açýkça ortaya çýkmýþtýr. Biz iþte, cüz’i irademizi onun külli iradesine amade kýlarsak ve bu iradeyi onun emirlerinin hikmet cihetini anlamakta sarf edersek O’na hakkýyla iman etmiþ oluyoruz. Yoksa cüz’i irademizi bir inat ve direnç noktasý haline getirdiðimizde kademe kademe “insî þeytan”laþma sürecine bilerek ya da bilmeyerek sürüklenme tehlikesiyle karþý karþýya kalabiliyoruz.

Günahlarý terketmemek büyük sýkýntýya yol açar Hem iman ettim deyip, hem de açýk emirler ve yasaklar karþýsýnda “Caným bu zamanda bu farzlar, bu emirler olur mu?” diyorsak samimi olarak tevbe etmeliyiz. Umursuzca 70’i aþkýn büyük günahý, 7 olarak ifade edilen büyükler içinde en büyük günahlarý (ekberü’l-kebair) bilir-bilmez iþleyip hayata devam etmek imanî olarak o kiþiyi büyük bir sýkýntýya sokar. Demek ki, büyük günahlarý tek tek öðrenmemiz ve kaçýnmamýz gerekiyor. Küçük günahta umursuzca ýsrar etmenin de büyük günah olduðunu bilmemiz gerekiyor. Cüz’i irademizi, nefsimizi O’nun iradesine âmâde kýlmamýz gerekiyor. Çünkü O’nun en sevgili kulu ve ha-

bibi olan Resul-ü Ekrem öyle yapmýþ. En meþhur yeminlerinden biri þöyle:“Muhammed’in nefsi (irade-i cüz’iyesi) elinde olana yemin olsun ki!” Bu yemin gösteriyor ki, kainat aðacýnýn en geniþ dairesi ve teferruatý dahi Allah’ýn (cc) kudretiyle ve iradesiyledir. Çünkü mahlukatýn en seçkin ve en müstesnasý olan Hz. Muhammed (sas)’in nefsi, kendi kendine mâlik olmazsa ve fiillerinde baþýboþ/serbest bulunmazsa ve hareketleri baþka bir ihtiyara baðlý ise; elbette hiçbir þey, hiçbir hal, hiçbir keyfiyet cüz’î olsun küllî olsun- o kapsayýcý iktidarýn, o büyük gücün tasarruf dairesi dýþýnda olamaz. Bu yemin de bize tevhidi gösteriyor.


ailem EFENDÝMÝZ (SAS)

Hz. Fatýma (r.anha) validemiz Efendimiz’in (sas) kýzý olmakla birlikte çok müstesna bir yere sahiptir. Yeryüzünün en hayýrlý dört hanýmefendisi arasýnda yer almýþtýr. ESMA SAYIN EKERÝM

Efendimiz’in aile içi diyaloglarý nasýldý? H z. Fatýma hakkýndaki hadisler, Hz. Peygamber’in ona özel bir sevgi ve ilgi gösterdiðini ortaya koymaktadýr. Efendimiz, “Fatýma vücudumun bir parçasýdýr. Onu üzen her þey beni üzer; onu sevindiren her þey beni sevindirir.” demiþtir. (Buhari, Sahih, Kitab-ý Fedaili Ashabý’n-Nebi, 31) Hz. Fatýma’nýn evinin, babasý Efendimiz’in (sas) eviyle komþu olduðunu görüyoruz. Hz. Fatýma ve eþi Hz. Ali, Hz. Peygamber’in mescidine komþuydular. Bunlar ayný evin insanlarýdýr. Ýki evi birbirinden ayýran sadece iki metrelik bir avlu vardýr. Birbirlerine bakan pencereler Efendimz’in evini Hz. Fatýma’nýn evine açar; her sabah Hz. Peygamber penceresini açar ve kýzcaðýzýný selamlardý. Hz. Peygamber her nereye sefere çýksa önce Hz. Fatýma’nýn (r.anha) evinin kapýsýný çalar ve onunla vedalaþýrdý. Seferden dönünce de ilk aradýðý Hz. Fatýma’dýr. Rasulullah, onun kapýsýný çalar ve onun hal ve hatýrýný sorardý. Hz. Aiþe (r.anha) bu muhabbeti þöyle anlatýyor: “Konuþma tarzý ola-

rak Hz. Fatýma’dan daha çok Rasulullah’a benzeyen baþka bir kimse görmedim. O, babasýnýn yanýna geldiði her seferde, Hz. Peygamber saygý ile ayaða kalkýyor, hatýrýný sorduktan sonra kendisine ait yere oturtuyordu.” Rasulullah ayný tavrý süt annelerine karþý da gösteriyor, “Anneciðim hoþ geldiniz!” diyerek onlarý kendisine ait yere oturtuyor; onlarýn

Efendimiz (sas) Hz. Fatýma’ya özel bir ilgi ve sevgi gösterirdi.

maddi-manevi sýkýntýlarýna çözüm buluyordu. Hz. Aiþe, Hz. Fatýma’nýn da ayný nezaketle babasýný karþýladýðýný nakletmektedir. Hz. Peygamber, Hz. Fatýma’ya sevgisini ve onunla ilgili düþüncelerini sergiliyor: “Yeryüzünün en üstün kadýnlarý þu dördüdür: Hz. Meryem, Asiye, Hatice ve Fatýma. Fatýma’nýn sevinci benim sevincim, onun sýkýntýsý benim sýkýntýmdýr. Kýzým Fatýma’yý seven beni sevmiþ olur. Kim Fatýma’yý gücendirirse beni gücendirmiþ olur. Fatýma benim vücudumun bir parçasýdýr, onu inciten beni incitmiþ, beni inciten de Allah’ý incitmiþ olur.” (Müslim, Fedailu’s-Sahabe ,72) Hz. Peygamber, mescitte secdede iken düþmanlarýnýn deve baðýrsaklarýný üzerine attýklarý gün küçük Fatýma anýnda babasýna yetiþir, baðýrsaklarý kaldýrýr ve uzaklaþtýrýr. Daha sonra müþfik elleriyle babasýnýn yüzünü ve baþýný temizler, onu teselli ederek eve götürür. Bu narin, zayýf ve yalnýz kýz çocuðunu tanýyanlar babasýna eþlik etmesinin yaný sýra Hz. Fatýma’nýn Rasulullah’ý ne kadar teselli ettiðini de bilirler. ailem 15

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ


ailem GÖZ HASTALIKLARI

Göz hassas bir organdýr. Bu nedenle özenle bakým ister. Çocuklarda görülebilecek göz rahatsýzlýklarý eðer erken teþhis ve tedavi edilmezse kalýcý hasarlar býrakabilir.

UZM. DR. NURHAN DÝNÇER*

öz, insanýn en önemli ve hassas organlarýndan biridir. Dünya üzerinde olup bitenlerin yüzde 80’i bu önemli organ tarafýndan algýlanýr. Göz problemlerinin çocukluk yaþlarýndan itibaren erken tanýsý büyük önem taþýyor. Bundan dolayý göz saðlýðý küçük yaþlardan itibaren ihmale gelmeyen bir konu. Göz tembelliði, þaþýlýk, miyop, hipermetrop ve astigmat çocuklarda sýklýkla rastlanýlan sorunlar. Ailem Dergisi için, çocukluktan baþlayarak sýk görülen göz hastalýklarýný incelemeye çalýþtýk.

G

Gözkapaðý düþüklüðü Üst göz kapaðýnýn anormal derecede düþük olmasýdýr. Doðumsal Ptosis rahatsýzlýðý üst kapaðý kaldýran kastaki geliþim bozukluðu sonucu ortaya çýkar. Tek veya iki taraflý olabilir. 16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 16

..

goz

ÇOCUKLARDA

hastalýklarý

Çift taraflý aðýr vakalarda çocuk daha iyi görebilmek için çeneyi yukarý kaldýrabilir. Kapak düþüklüðü ile beraber gözlük takmayý gerektirebilecek astigmat vb. kýrýlma kusurlarý olabilir. Göz tembelliði geliþebileceðinden gecikmeden göz doktoru tarafýndan muayene ve gerekli görülen zamanda operasyonla düzeltilmesi gereklidir.


ailem FOTOÐRAFLAR: AYTEN KAYA

GÖZ HASTALIKLARI

Göz tembelliði Göz tembelliði, bir gözün diðerinden az görmesidir. Göz tembelliði ancak küçük yaþlarda tespit edilirse tedavi edilebileceðinden, ebeveynlerin bu konuda son derece hassasiyet göstererek, erken yaþlarda çocuklarýn göz muayenesi olmalarýný saðlamalarý gerekir. Gözde oluþum mekanizmasý, kullanýlmayan sinirin atýl duruma geçmesi þeklindedir. Göz tembelliðine sebep olan durumlarýn bir an önce ortadan kaldýrýlmasý ve görme sinirinin uyarýlmaya baþlanmasý gerekir. Göz tembelliðinin sýk görülme nedenleri þunlardýr: 1. Þaþýlýk: Ýki göz ayrý ayrý yönlere bakýyorsa beyne iki ayrý görüntü gider ve çift görme meydana gelir. Çocuklarda bir þekilde bu durum engellenerek beyin, gözlerden birinden gelen görüntüyü baskýlar ve tek gözle görme saðlanýr. Bu arada görüntüsü baskýlanan gözde tembellik geliþmeye baþlar. 2. Kýrýlma kusurlarý: Mevcut olan yüksek kýrýlma kusuru nedeni ile bir göz diðerinden çok bulanýk görüyorsa, bu göz tembel hale gelir. Görünüþte göze çarpan herhangi bir problem olmadýðý için tespit edilmesi zordur. 3. Diðer göz hastalýklarý: Bu grupta görme eksenini kapatan hastalýklar sayýlabilir. Bunlar, kornea, iris, lens ve vitreus gibi gözün kýrýcý ortamlarýnýn kesiflik veya anormal pozisyonda olmalarý ile ilgili hastalýklardýr. Göz tembelliðinin tedavisi ilk 6 yaþ içinde yapýlmalýdýr, 10 yaþýndan sonraki tedaviler yararlý deðildir. Tedaviye ne kadar erken baþlanýrsa alýnacak sonuç da o denli baþarýlý olacaktýr.

Göz tembelliði ancak küçük yaþlarda tespit edilirse tedavi edilebileceðinden, çocuklarýn erken yaþlarda göz muayenesinin yaptýrýlmasý gerekmektedir. ailem 17

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ


ailem GÖZ HASTALIKLARI

Þaþýlýk

Gözlüklü hayata alýþmak her çocuk için kolay olmayabilir. Ýlk gözlük takýlan dönemde ona psikolojik destek vermek gerekebilir.

Ýki gözün görme eksenlerinin parelelliðinin bozulmasýdýr. Þaþýlýk, doðuþtan olabileceði gibi, doðum sýrasýnda baþ ve boyunda oluþan hasarlar, ateþli hastalýklar ya da gözlük takmayý gerektiren kýrýlma kusurlarýndan da kaynaklanabilir. Þaþýlýk, sürekli veya bazen görülebildiði gibi kayan gözün konumuna göre, yatay ve dikey olabilir. Ýçe, dýþa, yukarýya ve oblik yönlerde görülebilen kayma gizli veya belirgin þekilde gözlenebilir.

Þaþýlýðý sadece estetik bir kusur olarak görmek yanlýþtýr. Tedavisi yaný sýra nedenleri de araþtýrýlmalýdýr. Göz tümörü, beyin kanamasý gibi ciddi ihtimalleri göz ardý etmemek gerekir. Þaþý çocuklar yaþý küçük veya düzelir demeden bir an önce göz doktoruna gösterilmelidir. Çünkü þaþýlýk tedavisinde amaç estetik düzeltmeden ziyade iki gözle fonksiyonel görmeyi saðlamaktýr. Bunun yolu, göz doktorunun yakýn takibinde erkenden tedaviye baþlamaktýr. Aksi takdirde geliþebilecek göz tembelliði çocuðun ileride meslek sahibi olmasýný, hatta sürücü ehliyeti almasýný engelleyecektir.

Çocukluk kataraktlarý Çocuklarda eriþkinlere nazaran daha az görülür. Yetiþkin bir insan görmesindeki azlýðý fark ederek göz doktoruna gider. Bebekler ve çocuklarda ayný durum söz konusu deðildir. Bazen ebeveyn çocuðunun gözbebeðinde beyaz bir leke fark eder. Bazen nistagmus denilen düzensiz göz hareketleri ortaya çýkar. Çocuðun anneyi gördüðünde ilgisiz kalmasý ve ýþýðý fark etmemesi görmenin çok az olduðunun belirtisidir. Süt çocuðunda yoðun bir katarakt varsa 1-2 ay içinde düzensiz göz hareketleri oluþur. Ebeveynin bu konuda dikkatli davranýp çocuðunun iyi görmediðini fark ederek doktora baþvurmasý gerekir. Katarakt görme derecesini yüzde 20 ile yüzde 40 seviyesine düþürünceye kadar ebeveyn tarafýndan hissedilmeyebilir. Bazen de geliþme geriliði nedeni ile baþka bir doktor tarafýndan teþhis konulmak istendiðinde ortaya çýkabilir.


ailem GÖZ HASTALIKLARI

Gözyaþý yollarý týkanýklýðý Gözyaþý yollarýnýn alt ucu doðumda açýlmamýþ olsa bile, ilk birkaç hafta içinde kendiliðinden açýlacaðý için klinik bir sorun oluþturmaz. Ancak bu açýlma gerçekleþmezse gözyaþý akmasý þeklinde bir durum ortaya çýkar. Bu durum devamlý veya aralýklýdýr. Gözün iç alt kýsmýndaki gözyaþý kesesine hafifçe baský yapýlýrsa gözyaþý yollarýndan iltihabi materyal gelebilir. Gözde sulanmaya yol açan doðumsal göz tansiyonu yüksekliði ile karýþtýrýlmamalýdýr. Tedavisinde gözyaþý yollarýna masaj ve antibiyotikli damlalar kullanýlýr. yüzde 95 baþarý elde edilir. Çocuk 12-18 aylýk olduktan sonra hâlâ þikâyet varsa, genel anestezi altýnda gözyaþý yollarý özel bir sonda yardýmýyla açýlmaya çalýþýlýr. Yine de baþarý elde edilmezse özel tüpler yerleþtirilir ya da balon uygulamasý yapýlabilir. Bunlara raðmen cevap yoksa en son tedavi þekli 3-4 yaþlarýnda yapýlacak bir cerrahi giriþimdir.

Kýrýlma kusurlarý Çocuk yaþ grubunda çok sýklýkta karþýlaþýlýr. Çocuk bulanýk görmeden, okumada zorluktan bahsedebilir. Bazen ebeveyn çocuðun televizyonu yakýndan izlediðini fark eder. Bazen de çocuðun okuldaki baþarýsý düþüktür. Göz yorgunluðu çabuk ortaya çýkabilir. Okurken ya da yazarken harfler tersine kullanýlabilir. Çocukluk çaðýnda gözün kýrýlma kusuru hýzlý deðiþime uðrayabileceðinden sýk kontrol gerekebilir. Örneðin; katarakt ameliyatý geçiren, mercek takýlmamýþ çocuðun her ay muayenesi uygundur. Çocukluk çaðý muayenelerinde göz

kaslarýnýn geçici olarak gevþetildiði sýkloplejik muayene (damlalý muayene) þarttýr. Kýrýlmaya dayanýklý materyalden yapýlmýþ, hafif gözlük camlarý tercih edilir. Çok ufak numaralý miyoplar sadece tahtaya bakarken, sinema ve TV izlerken gözlüklerini takabilirler. Bebeklik çaðýnda miyopi nadirdir. Genellikle okul çaðýnda ortaya çýkar. Tek belirti uzaðý görememe olabileceði gibi sýklýkla hiçbir belirti vermeyebilir. Okul taramalarýnda tesadüfen anlaþýlabilir. Miyopi, çocuðun büyümesi duruncaya kadar (18-22 yaþ) tedricen artar. ailem 19

Minikler gözlük kullanýmý konusunda da eðitilmeliler. Camlarýn çizilmemesi ve nasýl temizleneceði öðretimelidir.

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ


ailem GÖZ HASTALIKLARI

Retinoblastom

Gözlük bir kusur mu?

Çocukluk çaðýnýn en yaygýn kötü huylu tümörüdür. Çok nadir görülür. 20 bin canlý doðumdan birinde ortaya çýkar. Her iki cinste rastlanabilir. Vakalarýn çoðunluðu üç yaþýndan önce belirgin hale geçer. Tümör irsî/kalýtsal olabilir veya olmayabilir. Vakalarýn yüzde 60’ý irsî deðildir. Hastalýk çeþitli belirtiler ile ortaya çýkar. En sýk görülen belirti gözbebeðinin beyaz görünümlü oluþudur (lökokori). Daha az sýklýkla þaþýlýk þeklinde karþýmýza çýkabilir. Bu nedenle þaþýlýk þikâyeti olan çocuklarýn vakit geçirmeden göz hastalýklarý uzmanýna muayene ettirilmesi gerekmektedir. Ýhmal edilmiþ vakalarda göz etrafý dokularýnda þiþme, gözün öne fýrlamasý þeklinde de belirtiler izlenebilir. Hastalarýn yetkin merkezlerde tedavisi gereklidir.

Toplumumuzda gözlük takmak bir kusur gibi algýlanýr. Çocuklara bunun ayýp bir þey olmadýðý bilincini verebilirsek gözlerini daha rahat kullanarak hayatta daha baþarýlý olurlar. Tembel diye nitelediðimiz çocuðumuz belki de gözlerindeki bozukluktan ötürü ders çalýþma konsantrasyonu azalýyor, 15 dakikada sýkýlýyor, baþarýsýz duruma düþüyor olabilir. Ebeveynler okul öncesinde veya okula baþladýðý zaman çocuðun gözünde bir anormal görünüm dikkatlerini çekmese de göz doktoruna çocuklarýný getirmeleri gerekir.

Doðumsal glokom (göz tansiyonu)

Kaynaklar: Pediatric Ophthalmology. L.B. Nelson J.H. Calhouun. R.D. Harley. Pediatric Ophthalmology D. Taylor J. J. Kanski Klinik oftalmoloji (Opr. Dr. K.M. Oraðlý Türkçe Çevirisi) Yukarýdaki kaynaklardan sadeleþtirerek alýntý yapýlmýþtýr.

10 bin doðumdan birinde görülür. Hastalarýn % 65’ini erkek çocuklar oluþturur. Bu hastalarýn ailelerinde ayný hastalýk olabilir veya olmayabilir. Vakalarýn % 75’inde iki göz birden tutulur. Korneal buðulanma (saydam tabakada bulanýklýk) ilk fark edilen bulgudur. Beraberinde gözyaþý artýþý, ýþýða hassasiyet ve göz kapaklarýnda spazm bulunabilir. Göz tansiyonunun yükselmesi sonucu göz küresi büyür. Tek taraflý olduðunda daha çabuk fark edilir. Ýki taraflý olduðunda ve baþlangýç dönemlerinde zor fark edilir. Erken taný çok önemlidir. Hastalýðýn tedavisi cerrahidir. gvUzun süreli takipleri gereklidir. *S.B. Ýstanbul Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi Göz Hastalýklarý Kliniði

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 20

Çocuklarda göz muayenesi ne zaman yapýlmalý? Doðumundan 6 ay sonra her bebek göz kontrolünden geçirilmelidir. Bununla beraber çocuklarýn görme yeteneði her yaþta kontrol edilmeli. Fakat kontrol her yaþta yapýlamýyorsa, tüm çocuklarýn 4 yaþýna gelmeden önce herhangi bir sorun olmasa da mutlaka bir göz doktoru tarafýndan muayene edilmiþ olmasý gerekir.


[

YAZ OKU ALAR I

]

Aþký, heyecaný, hayatý bulacaðýnýz kitaplar Sabah Namazýna Nasýl Kalkýlýr? Cemil Tokpýnar Nesil Yayýnlarý

Sabah namazýna

nasýl kalkýlýr? Namaz, imandan sonra en büyük hakikat. Kiþinin Rabb’iyle buluþmasý, ona en yakýn olduðu âný. Kur’an’da 70 kez emredilen bir ibadet. Peygamber Efendimiz’in (sas) deyimi ile namaz “dinin direði”, “gözümüzün nuru”, “mü’minin miracý”. Namaz, en vazgeçilmez ibadet. Tüm programlarýmýzýn anasý, direði, varlýk sebebi. Namaz, yaratýlýþ gayesi. Kainatýn neticesi, meyvesi. Bu yüzden Bedir Savaþý’nda bile namazdan vazgeçilmez. Bu yüzden Hz. Ömer (ra) yarasýndan kanlar akarken bile namaz kýldý ve Hz. Ali (ra) ayaðýndaki okun çýkarýlmasý için namaza durdu. Ve sabah namazý… Çok mühim, çok muhteþem olduðu halde en çok ihmal edilen, en çok kazaya býrakýlan namaz. GazateciYazar Cemil Tokpýnar’ýn “Sabah Namazýna Nasýl Kalkýlýr?” kitabý, dünyamýzda namaza hak ettiði yeri vermek için hazýrlanmýþ bir eser. Namazý, hasta ve yaralý iken, yolculukta ve misafirlikte, iþte, okulda, askerde, nasýl kýlacaðýnýzý anlatýyor. Okuduðunuzda, namazýn vazgeçilmezliðine bir kat daha inanacak, onu hayatýnýzýn en mühim görevi kabul edecek, sabah namazýna kalkýp vaktinde kýlmanýn sayýsýz formülünü keþfedecek ve namaz davasýnýn gönüllü sevdalýsý olacaksýnýz.

‘Hayata dair kýsa ve öz Abdullah Aymaz/ bilgileri, tecrübeleri, örSafvet Senih nek hayatlarý, bize ders Iþýk Yayýnlarý verecek düsturlarý nerede bulabiliriz?’ diyorsanýz, Abdullah Aymaz’ýn kitaplarýný okumalýsýnýz. Bir gün Kur’an’ýn derinliklerinden, bir baþka gün ise vücudumuzdan bahsediyor yazar. Dünyayý gezip dolaþýrken gözüne takýlanlar, kitaplarýn satýrlarýnda yansýyor birer birer. Abdullah Aymaz ve Safvet Senih imzalý kitaplar hem kýsa hem de zevkli bir okuma saðlayacaktýr size. Kitaplardan bazýlarýnýn isimleri þöyle: Þifa Çiçekleri, Hýzýr ve Dostlarý, Ýlim Açýsýndan Kader, Hadisler Iþýðýnda Hadiseler, Ýbadetin Getirdikleri, Mercan Maðaralarý, Evrensel Dil, Meryem Gibi, Duyduklarým Gördüklerim, Çitlembik, Ruhlar ve Ötesi, Peygamberler, Ölüm ve Diriliþ, Hücre Devleti, Miraç Þehsuvarý, Þüpheler Üzerine, Kur’an ve Ýlimler...

Lem’alar Risale-i Nur külliyatýndan biri olan Lem’alar’ýn Lem’alar her bir bölümü hayatýBediüzzaman mýza ýþýk tutacak düsSaid Nursi turlar içeriyor. ÝhtiyarIþýk Yayýnlarý lar Risalesi, Ýhlas Risalesi, Hastalar Risalesi, Tabiat Risalesi, Ýktisat Risalesi kitabýn önemli köþebaþlarý. Birçok kitap okurunun dert yandýðý, “anlayamýyoruz” þikayetine kulak veren yayýnevi, her sayfanýn altýna o sayfada geçen Osmanlýca ve Arapça kelimelere açýklama getirmiþ. Ayrýca eserin alýntý yaptýðý kaynaklar da özenle hazýrlanmýþ. Okunduðunda bilgi birikiminizin arttýðýný fark edeceksiniz.

Varlýklarýn Dilinden Sevgili Peygamberim Varlýklarýn Hz. Peygamberimiz’in Dilinden Sevgili (sas) hayatýný bir filin, Peygamberim bir eþeðin, karýncanýn, Iþýk Yayýnlarý örümceðin, ayýnýn, arýnýn aðzýndan dinlediniz mi? Özenle hazýrlanmýþ resim ve çizimleriyle çocuklarýn ilgisini çekmeyi amaçlayan çalýþma toplam 16 kitaptan oluþuyor. ailem 21

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ


ailem KUR’AN-I KERÝM

Kur’an-ý Kerim’in mühim bir sýrrý da bazý kalplerin, onun mucizeliðini sýrf dinlemekle yakalayabilmesidir. ABDULLAH AYMAZ

Kur’an-ý Kerim’in gücü ur’an-ý Kerim’in gücüne her zaman inanmamýz lazým. Kur’an’da âlemlere kodlanmýþ bir sesleniþ var. Sanki hem arzlýlara hem de semadakilere seslenir bir edasý var.” Merhum Seyyid Kutup “Fî Zilâli’l-Kur’an” tefsirinde þöyle bir hatýra anlatýyor: “Biz altý Müslüman bir Mýsýr gemisiyle Atlas Okyanusu’nun engin sularý üzerinden New York’a gidiyorduk. Kadýnlý-erkekli yüz yirmi yabancý yolcunun içinde bizden baþka Müslüman yoktu. Birden bizi okyanusun üzerindeki gemide cuma namazý kýlmaya iten sebep de; gemide misyonerlik çalýþmasýna devam eden ve bunun bir uzantýsý olarak bize karþý da, bu görevini yerine getirmeye kalkýþan bir misyonere karþý dinî duygularýmýzýn harekete geçmesiydi! Bir Ýngiliz olan gemi kaptaný, namazýmýzý kýlmamýza izin verdi. Namaz esnasýnda, ‘görev’ baþýnda bulunmayan geminin tayfalarýna, aþçýlarýna ve hizmetçilerine bizimle namaz kýlmalarý için izin verdi. Bunlarýn hepsi Sudan’ýn Nevbe bölgesinden olan Müslümanlardý. Müslüman personel buna çok se-

“K

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 22

vinmiþti. Çünkü gemide ilk olarak cuma namazý kýlýnýyordu. Cuma hutbesini ben okudum ve namazý da ben kýldýrdým. Yabancý yolcularýn çoðu etrafýmýzda halkalanmýþ, namaz kýlýþýmýzý seyrediyorlardý! Namazdan sonra yabancý yolcularýn çoðu ‘Duanýz kabul olsun.’ diyerek bizi kutlamaya geldiler. Zira onlarýn namazýmýzdan anladýklarý en ileri þey duaydý! Yalnýz bu kalabalýðýn içinden, daha sonra Tito’nun cehenneminden-komünizmden kaçan, Yugoslavyalý bir Hýristiyan olduðunu öðrendiðimiz bir bayan, olaydan ciddi biçimde etkilenmiþ ve eylemin tesirinde kalmýþtý. Duygularýna hakim olamýyor, gözyaþlarýný tutamýyordu. Yanýmýza gelerek, gönülden bir sýcaklýkla elimizden tuttu ve düzgün olmayan bir Ýngilizce ile bizim namazýmýzýn derin tesiriyle, namazdaki huþu, düzen ve manevi hava ile kendinden geçtiðini ifade ediyordu! Fakat bu olayýn bizim için önemli olan yaný burasý deðildi. Asýl önemli olan, bu bayanýn þu sözleriydi: ‘Papazýnýz hangi dille konuþuyordu?’ Kadýncaðýz, namazý ‘din adamýnýn’ dýþýnda bir kimsenin kýldýrabileceðini düþünemiyordu!


ailem FOTOÐRAF: TURGUT ENGÝN

KUR’AN-I KERÝM

Kur’an’ýn ilahi mesajý ve Hak katýndan yükselen ulvi sesi sönmemiþ her kalbi tesiri altýna alabilir.

Zira inandýðý kilise Hýristiyanlýðýnda uygulama böyleydi! Biz onun yanlýþ düþüncesini düzelttik! Ve gereken cevabý verdik. Bunun üzerine kadýn dedi ki: ‘Ýbadeti idare eden görevlinin konuþtuðu dilin hayret verici bir musiki tonu vardý. Hiçbir þey anlamasam da, sesi bana çok hoþ geldi.’ Sonra beklenmedik bir olay daha oldu. Kadýn þöyle diyordu: ‘Fakat benim asýl sormak istedi-

ðim mesele bu deðildi. Aslýnda beni duygulandýran þey imamýn sözleri arasýnda kullandýðý, cazip bir musiki tonu ile ifade ettiði sözlerdi. Bu sözler, bu kiþinin diðer konuþtuðu sözlerden çok farklý geliyordu bana! Arada kullanýlan bu sözlerin musiki yönü daha aðýrlýklýydý ve daha derin tesirleri vardý. Bu özel bölümler içinde, bir titreme ve tüylerimi diken diken eden bir ürperti meydana getiriyordu. Bunlar bambaþka bir þeydi! Sanki imam bunlarý söylerken Kutsal Ruh ile doluydu!’ Bununla neden söz ettiðini bir süre düþündük. Sonra anladýk ki, bayan cuma hutbesinde ve namazda geçen Kur’an âyetlerini kastediyor! Bununla beraber bayanýn bu hali, bizde gerçekten dehþete varan bir ürperti meydana getirdi. Çünkü bu bayan, aslýnda ne dediðimizi anlamýyordu. Daha önce de belirttiðimiz gibi bir dizi olayýn meydana gelmesi gösteriyor ki, bu Kur’an’ýn bir sýrrý daha vardýr. Bazý kalpler onun bu sýrrýný, sýrf okunmasý ile yakalayabilmektedir. Bu bayanýn, kendi dinine inanmasý, ülkesindeki komünizm cehenneminden kaçýþý, onu Allah’ýn sözlerine karþý bu derece hassas hale getirmiþ olabilir. Fakat her þeyi bununla açýklayamayýz. Mesela memleketimizde halktan Kur’an’a kulak veren on binlerce insan, ondan hiçbir þey anlamaz. Yalnýz onlarýn kalpleri bundan hayli etkilenir. Bu sýrrýn etkisinde kalýrlar. Bunlar Kur’an’ýn dilini anlamada Yugoslavyalý bayandan çok fazla ileride de sayýlmazlar! Ben Kur’an’ýn üstünlüðünden söz ederken, bu gizli ve hayret verici tesirine her þeyden önce temas etmeyi tercih ettim.” Bol bol Kur’an okumamýz için böyle bir hatýrayý nakletmiþ oldum. ailem 23

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ


ailem ÇOCUK

Annesi çalýþan çocuklarýn psikolojisi iyi düþünülmeli. Özellikle 0-6 yaþ arasý çocuklar annesine ait olma hissini iyi yaþamalý, annesizliði hissetmemelidir. SADIK HÝKMET

Çalýþan anneler çocuklarýný

çok sýk kucaðýna almalý ocuðun ait olma isteði, baðýmsýz olma isteði kadar kuvvetli ve güçlüdür. Ait olma isteði: Hem anneye hem babaya ait olma, sahip olma arzusudur. Yoksa ait olma isteði; kendisini koruyacak bir þemsiyenin altýna sýðýnma isteði deðildir. Yani bir þeylere baðýmlý olma arzusu deðildir. Anneye ait olma, her varlýðýn bir özlemidir. Anneye sahip olma, insanda dayanýlmaz bir arzudur. Allah anneye nasýl büyük bir þefkat vermiþse, çocuða da, anneye sahip olma arzusu vermiþtir. Hayvanlarda ve insanlarda anne þefkati canýný feda edecek kadar mükemmeldir. Belki çocuðun anneye olan sevgisi veya ait olma hissi o kadar güçlü olmayabilir. Ama çocuk anneden mahrum yetiþirse, ruhsal eksiklik içinde yetiþir ve þahsiyeti ona göre geliþir. Annenin ölmesi halinde, çocuðun anneye ait olma hissinden mahrum olmamasý için hala, teyze veya daha yakýn birileri, anne rolüne soyunmalýdýr. Bu yol belki

Ç

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 24

öz annenin yerini tutmasa da yine de kiþilik geliþiminde önemli rol oynar. Anne çocuðun hayata baðlandýðý en önemli direktir. Bu direðin yýkýlmasý, hayatýnýn yýkýlmasýyla eþ anlamlýdýr. Anneye ait olma hissini bulamayan çocuk büyüdüðünde, dengesiz bir ruh saðlýðýna sahip olacaktýr. En yüksek makamlara ulaþsa bile mutsuz olacak, onun eksikliðini ve mutsuzluðunu hissedecek, olumsuz bir insan olacaktýr. Anneye ait olma hissini yaþamamýþ yetiþkinlerin, dýþ görünüþün de pek


ailem ÇOCUK fark göremeyebilirsiniz ve saðlýklý bir ruh yapýsýna sahip olduðunu düþünebilirsiniz. Ama ruhunun derinliklerine inildiðinde, saðlýksýz ve olumsuz bir insan olduðunu göreceksiniz. Hayatýnda en iyi þartlarda bile kendini güvende hissetmez, korkuludur. Sürekli çevresindekilere bu korku yüzünden huzursuzluk verir. Anne þefkati az görmüþ çocuklarda da bu sorun ortaya çýkabilir. Çalýþan ve çocuðuna aitlik hissini az veren annelerin, çocuklarýnda bu sýkýntýlar ortaya çýkar. Çalýþan veya evinde hizmetçi bulunduran anneler, çocuklarýný çok sýk kucaðýna almalý, onunla oynamalý, onu tatmin etmelidir. Annesi sað olup da anneye ait olma hissini, þefkatini tadamamýþ çocuklarýn sayýsý da az deðildir. Ýleriki yaþlarda anneye asi olma, kadýna düþman olma hissi bu yüzden doðar. Çocuk, mutsuz insan olur. Kýz çocuklarýnda ise çocuk sevmeme, doðurmaya yanaþmama sýkýntýlarý doðar. Evlilikleri baþarýsýz olur. Çocuk 0-6 yaþ arasýnda ve daha sonraki yaþlarda anneye ait olma hissini iyi yaþamalý, annesizliði hissetmemelidir. Bu yüzden boþanmalar çocuklar için tahriptir. Anne þefkati tek baþýna yeterli deðildir. Babaya ait olma hissi de beraber olmalýdýr. Ayrý ayrý olmasý fazla bir þey ifade etmez. Kýsacasý çocuk, her þartta birbirini seven aileye ait olmak ister. Aileye ait olma arzusu, çocuðun ekmek su gibi temel ihtiyacýdýr. Aileye ait olma hissini elde edememiþ çocuklar, sürekli

kaybetme korkusu ve sýðýnma isteðini hayatýnýn her safhasýnda hissederler. Buda o insanýn benliðine yerleþir. Farkýna varmadan garip hareketler yaptýðýný görürsünüz. Annesi çalýþan ve bu yüzden anne þefkatinden uzak kalan çocuklar sevgiye ve ilgiye daha çok muhtaç oluyor.


ailem

Salih Yusufoðlu

BÝR TEKLÝF

s.yusufoglu@zaman.com.tr

Mektup adresi: Ailem Dergisi (Salih Yusufoðlu) Çobançeþme Mah. Kalender Sk. No: 21 34196 Y.Bosna/ÝST.

Anne-babaya hürmetin, muhabbetin ve sevginin en güzel þekilde yansýtýldýðý mektuplar yoðun bir þekilde gelmeye devam ediyor. Ýþte o harika mektuplardan birkaç örnek...

SÖZ VERÝNCE mutlaka yapmam gerektiðini öðrendim Ben kendimi bildim bileli, annem bize verdiði her sözünü Allah’ýn izniyle yerine getirir. Bize vereceði cezalarda bile sözünden dönmez. Tabii annemin böyle olmasýnýn vesilesi anneannemdir. Anneannem annemlere her zaman sözlerine sadýk olmalarýný öðretmiþ. Annemin, 19 senedir, verdiði hiçbir sözü yerine getirmediðine þahit olmadým. Zaten bir Müslüman’ýn en önemli

özelliklerinden biri de sözüne sadýk ve güvenilir olmasý deðil midir? Peygamberimiz (sas) de ‘Muhammed-ül Emin’ olarak anýlmaz mýydý? Ýnsanlarýn birbirlerine güvenlerinin azaldýðý bir dünyada annemin bu güzel davranýþý bize aþýlamasýndan dolayý annemden ve bu güzel özelliði evlatlarýna aþýlayan bütün annelerden Allah razý olsun. Saliha Devali, Pýnarhisar/Kýrklareli

Annemin 3 öðüdü Ben annemden çok güzel üç öðüt öðrendim. Bunlardan ilki, “Sana taþ atana sen ekmek sun” öðüdü. Bu öðütle, kötülüðe kötülükle cevap verilmemesini, her zaman iyi ve doðru niyetle karþýlýk verilmesini öðrendim. Bu bana doðru olaný öðrettiði gibi bana taþ atanlara da eninde sonunda doðru yolu gösterdi. Annemin ikinci öðüdü ise, “Eve gelen misafirlere güler yüzlü ol.” idi. Bu hassasiyetle, misafirlerime

Allahu Teala’nýn (cc) lütfettikleri ile aðýrlamayý az veya çok mutlaka ikramda bulunmayý öðrendim. Üçüncü öðüt ise, “Her nerede olursak olalým, çocuklara, hastalara ve yaþlýlara eli boþ gitme.” Böyle yapmakla, insanlarý sevindirmemizin ayrý bir sevap ve güzellik olduðunu öðretti. Bana bunlar gibi sayýsýz güzel davranýþ öðreten sevgili anneciðim, seni çok seviyorum... Rumuz: Huda

Hayatý sev öðrettiðin için t Sabrý, babamýn olaylar karþýsýndaki duruþundan öðrendim. Bazen isyan edilmesi gereken yerde bile babamýn sabrýna hayran kaldým. Fedâkârlýðý da, onun, imkanlarýný sonuna kadar bizler için kullandýðý zamanlarda hissettim iliklerime kadar. Bizlerin mutluluðu için hep kendinden fedâkârlýk yaptý babam.


Ben annemi 12 yaþýmda kaybettim. Ortaokul ve lise yýllarým onun özlemiyle geçti. Bana hep okumamý tavsiye ederdi. Allah’ýma bin þükür yokluklar, imkansýzlýklar içerisinde de olsa okudum. Annemin yanýmda olmasý daha iyi imkanlar ve destek demek olurdu benim için; ama annemin nasihatleri, onu kaybedince daha fazla etkili oldu sanýrým. Hedefe daha iyi kilitlendim yokluðunda. Annemin yokluðu daha iyi hazýrladý beni hayata. Annemin hayattaki güzel nasihatleri benden ayrýlýnca daha da saðlam zemine basmak zorunda kaldým. Onun istediði güzellikte bir evlat olmak için daha dikkatli yaþamak durumunda oldum. Sevgili anneciðim, yokluðunda dahi sen çok þey öðrettin bana. Sana layýk bir evlat olmak için çýrpýndým hep. Rabbim, yarým kalmýþ bir anneliði öbür tarafta tamamlatýr inþaallah. H. Karataþ, Antalya

evdirerek n teþekkürler Hoþgörüyü, cömertliði ve saygýlý olmayý öðreten sevgili babacýðým, bizlere, hayatý korkutarak deðil sevdirerek öðrettiðin ve evimizde bir otorite unsuru olmadan hayatýmýzý renklendirdiðin için sana teþekkür ediyorum. Allah’a (cc) binlerce þükür olsun ki, senin gibi mükemmel bir babam var. Tuba Çakmak, Erzurum

FOTOÐRAF: AP

Yokluðun bile motive etti, ya yanýmda olsaydýn...

7 yaþýndayken ibadetlerimi tam olarak yapmayý öðrendim Henüz çok küçükken öðretmeye baþlamýþtý babam bana güzel davranýþlarý. 6 yaþýndayken oruç tutmamý, namaz kýlmamý ve kýsa sûreleri ezberlememi teþvik etmiþti. Hatta bunlarý yapmam karþýlýðýnda masum; fakat hiç de azýmsanmayacak kadar harçlýk verirdi. Ve bu beni müthiþ motive ederdi, babamýn söylediklerini yapmam için. Bu sayede 7 yaþýndayken oruçlarýmý tam olarak tutmaya ve namazlarýmý tam kýlmaya baþladým. Babam, ekonomik durumumuzun çok iyi olmamasýna raðmen, bizlerin eðitimi için çok çýrpýnýrdý. Þimdi 4 evladýnýn da okuduðunu görebilseydi ne kadar çok sevinirdi kim bilir? Rabbim (cc), kendisine gani gani rahmet etsin. Mehmet Þencan, Merzifon, Amasya

Annem insanlarý sevmemi saðladý Ben 15 yaþýnda genç bir kýzým. Önceleri bütün insanlardan nefret ederdim, her önüme gelene bir kusur bulurdum ve kendimi dünyanýn en güzeli ve en mükemmeli olarak görürdüm. Bunlarý þimdi düþününce kendimden utanýyorum. Annem bana insanlarý sevmeyi öðretti. Ýnsanlarý küçümsediðim zamanlar bana, sevgi dolu bir tavýrla: “Kýzým, yapma, günahtýr. Sen de Allah’ýn bir kulusun, onlar da.” derdi. Bir gün birisi benimle alay

etti, gerçekten çok kötü oldum. O insandan nefret etmeye baþladým. Sonralarý annemin sözleri aklýma geldi ve onun ne kadar haklý olduðunu o zaman daha iyi anladým. Çünkü her insan eþittir: Zengin olsun, fakir olsun, beyaz olsun, siyah olsun. Annem bunu bana çok güzel öðretti. Bu gerçeði biraz geç anlamýþ olsam da. Þimdi hep tövbeler ediyorum Rabbime, önceleri yaptýðým hatalarým adýna... Rabia Yaþar, Krefeld, Almanya


Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21 Y.Bosna/Ýstanbul

ailem

dr.can@zaman.com.tr

DR. CAN

Sorusu olmayan

mektuplara cevaplar H.Y. Denizli Sevgili H.Y. kýzým... Cevabým geciktiði için özür dilerim. Umarým o günden bu yana birçok iyi þeyler olmuþtur. Sanýyorum kendi anne ve babandan göremediðin ilgi ve sevgi yüzünden zaten incinmiþ bir ruh haletinde evlenmiþsin. Tabii ki evlilik ciddi bir stres kaynaðý. Üstünde hamilelik ve doðum da olunca depresyona girmiþsin. Ýbadetlerindeki aksaklýk, çocuk ve eþine ilgisizlik, karamsarlýk, uyku vs... Tüm bunlar ciddi bir depresyon göstergesi. Tez elden bir psikiyatriste gitmelisin. Verdiði ilacý en az 1 yýl kullanmalýsýn ve bana daha güzel, iç açýcý bir mektup göndermelisin. Mehtap-Giresun Deðerli okurum. Kýskançlýk bildiðimiz bedeni hastalýklar gibi bir hastalýktýr. Ýnsan beynini ve ruhunu kemirir. Hatta fiziksel yansýmalarý da olabilir. Elbette ki kýskançlýðýn da nezlesi ve kanseri vardýr. Ama sonuçta ciddi bir psikiyatrik tedavi gerektirir. Vakit geçirmeden bir uzmana müracaat et. Yoksa eþinin sevgisini, hatta kendisini kaybetmeye kadar gidebilir, alimallah gazetelerin 3. sayfalarýna çýkarsýnýz. Ciddiye almalýsýn, makul olmalýsýn. Allah yardýmcýn olsun. Selamlar.

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

ailem 28

Seher Vakti-Adana Benim derdim size gelen mektuplarýn muhtevasý. Yok kimin gözü kaymýþ, boyu kýsaymýþ, kimi sevdiðine kavuþamamýþ, kimi iþinden ayrýlmýþ, vs... Mýþ mýþ mýþ... Bu basit hadiseleri dert etmek abes bence. Dr. Can Erdemli ve yüce bilgili bir usta varmýþ. Bir de çýraðý. Bu çýrak her daim þikâyette bulunur, gününü “ah”larla “of”larla geçirir, halini beðenmezmiþ. Usta bir gün çýraðýna bakkaldan “tuz” getirmesini istemiþ. “Getirdim usta.” demiþ. Usta, “Þimdi ondan bir avuç al ve bir bardak suya at ve karýþtýr.” demiþ. Çýrak, “Karýþtýrdým usta.” demiþ. Usta, “Þimdi o suyu iç bakalým.” demiþ. Çýrak içmiþ ve daha ilk yudumda tükürmüþ ve “Bu acý þeyi bana niçin içirdin, yandým Allah!” demiþ. Usta, “Þimdi bir avuç daha al ve benimle gel.” demiþ ve gitmiþler kasabanýn gölüne... “At o elindeki tuzu göle.” demiþ. Atmýþ çýrak. “Þimdi göle eðil ve su iç bakalým.” demiþ. Çýrak içmiþ. Zaten içi yandýðý için kana kana içmiþ ve çenesinden sular aka aka “ohh” demiþ. Usta da, “Ýþte evlat, dünyevi sýkýntýlar genelde aynýdýr. (Bir avuç tuz gibi) Fakat içine konulan kaba göre acýlýk deðiþir.” demiþ... Sevgili Seher Vakti. Kimi insanlar bardak gibidir. Dertleri onlarý çok acýya sevk eder, bazýlarý da göl misali geniþtir. Ayný dert onlara hafif, hatta výz gelir. Ancak kimseyi þikâyetlerinden ötürü kýnamamalý, halimize þükretmeliyiz. Yoksa ayný þikâyetlerle imtihan oluruz diye endiþe ederim. Baþarýlar.


ailem DR. CAN

Babam duysa BENÝ ÖLDÜRÜR Uþaklý Kýz 18 yaþýndayým. 4 yýldýr benden 1 yaþ büyük mahalleden birisiyle telefonda görüþüyoruz. Ailelerimiz birbirini tanýyor. 3-4 yýl sonra okul-iþ-meslek konularýný ayarlayýp evlenmeyi düþünüyoruz. Konuþmalarýmýz hep evlilik eksenli. Bugüne dek benden yanlýþ bir isteði olmadý. Ona güveniyorum. Ancak babam çok sinirli biri. Dediðim dedik. Duysa beni öldürür. Ya diyorum beni ona vermezse? Dr. Can Kýymetli Uþaklý Kýz’ým. Görünüþe göre masum ve meþru kurallar dahilindeki hareketlerin baban tarafýndan duyulursa seni öldürecek. 1) Demek ki seni sevmiyor. Bütün meselesi namusunun (babanýn) tehlikede olmasý. Yani güvensizlik. 2) Ülkemizde babalarýn namus konusundan çok hassas olduklarý bir gerçek. Birçok baba kýzýna karþý tüm davranýþlarýný kendi namusu üzerinden düþünerek planlar. Çünkü toplumumuzun erkeklere öðrettikleri çok etkilidir bu konuda. Zira toplum, bir erkek

olarak bu görevin onlarda olduðunu söyler. 3) Oysa kiþinin yaþamý ile ilgili þeyler öncelikle kendi kontrolü altýndadýr ve buna saygý duymak gerekir. 4) Evet herkes çobandýr ve raiyetle ilgili mesuliyeti vardýr; ama sadece babalar deðil. Ýman konusunda, günahlar konusunda, ahlaki deðerlerin verilmesi konusunda. Yoksa Sevgililer Sevgilisi’nin kabilesine, halasýna, eþine, kýzýna dediði gibi “Hesap günü sizin için bir þey yapamam.” noktasýnda olayý kiþisel bazda ele aldýðýmýzda þahýslara karþý hatalý davananýn hesabýný Allah sorar. 5) Yoksa bir suç iþlediðinde babasý peygamber dahi olsa bir þey yapamaz. Hele hele suç diye tanýmlanan olay masum bir evlenme fikriyle telefon görüþmesi ise babanýn öldürme yetkisi yoktur. Evlat katili olur. 6) Evet. Dediðim gibi ülkemizde namusuna zarar getirmeyen ya da getirme ihtimali olmayan kýzlar babalarý tarafýndan daha çok sevilirler. Çünkü kýz çocuk doðduðunda babasýnýn onun namusunu koruyup korumayacaðý gibi bir sorun da beraberinde doðar. Bu konuda kendisini baský altýnda hisseden babanýn kýzýna karþý tek düþüncesi namus konusunda bir sorun yaþayýp yaþamayacaðýdýr. 7) Halbuki gereken deðerler çocuða verildiyse böyle bir sorun ortaya çýkmayacaktýr. Verilmediyse zaten sorumlu baba ve annedir. Ayrýca Allah’a karþý “o”nun namusuyla ilgili sorunlarý baba göremez genelde. (þirk vb. gibi) Kýzýnýn saygý, sevgi, tahsil, inanç, ibadet, davranýþ, istikamet deðil de namusu önemlidir. 8) Belki bunu tüm babalar düþünmüyordur. Ancak düþünenlerin çoðunlukta olduðunu söylemek yanlýþ olmayacaktýr. Namus konusunda takýntýlarý olan birçok erkek, kadýnlarýn hayatlarýný cehenneme çevirmiþlerdir. Maalesef onlar böylesine bu konuya daldýkça olay etkiye-tepki durumuna dönüþüyor ve maksatlarýnýn aksiyle tokat yemeleri çoðunlukla kaçýnýlmaz oluyor. Babalarýn özellikle bu konuda, öncelikle iyi eðittikleri kýzlarýna, sonra da kendilerine güvenmek zorunda olduklarýný unutmamak gerekir. Umarým zamaný gelince hayýrlýsýyla mutlu bir evlilik yaparsýn güzel kýzým. Hoþça kal. ailem 29

16 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.