Express95

Page 4

let üçlüsünden kurtulma tahayyülü pek söz konusu de¤il. ‹ki devrim: 1848 ve 1968 Karatani’ye göre, Chomsky’nin 1968 konjonktüründe ortaya koydu¤u dört sosyal formasyon pek o kadar yeni bir fley de¤il. Immanuel Wallerstein’a göre, 1848’den sonra ilk dünya devrimi 1968’de gerçekleflti. Bu perspektiften bakıldı¤ında, 1968’de olanlar 1848’de de görülüyor. Chomsky’nin liberter sosyalizmi de o dönemde ortaya çıkmıfltı. 1848 konjonktüründe iki tür sosyalizm egemendi. Bunlardan biri, Saint-Simon ve Luis Blanc gibi isimlerin temsil etti¤i, sanayileflmeyi ve zenginli¤in bölüflümünü devlet iktidarı yoluyla gerçeklefltirmeyi amaçlayan sosyalizm anlayıflıydı. Devlet sosyalizmi olarak tanımlanabilecek bu anlayıfl Fransız devriminin Jakobenizminin mirasçısıydı. Jakobenizmi reddeden ilk sosyalist Proudhon’du. Proudhon’a göre, zenginli¤in toplumsallaflmasının devlet iktidarı eliyle yapılması devleti, özellikle de bürokratları ve suyun baflındaki politikacıları güçlendirecekti. Ve bu, sosyalist devrimin özüne aykırıydı, sosyalist devrim devleti aflmalıydı. Bu anlayıfl temelinde, Proudhon siyasal devrimi de¤il, iktisadî devrimi savunuyordu. Bu devrim paraya ve kapitalizme karflı alternatif parayı, kredi sistemini ve üretici-tüketici kooperatiflerini öngörüyordu. Bu anlayıfla “ortakçılık” (D) da denebilir. Proudhon ve Marx Peki, bu tabloda Marx nerede? Marx, genelde devletçi sosyalist (A) olarak görülür ve anarflistlerce “otoriter” addedilir. Bunun birçok marksist için geçerli oldu¤u do¤ru, ancak Marx onlardan farklıdır. Marx’ın sosyalizm anlayıflı Proudhon’dan mülhemdir. Örne¤in “Komünist Manifesto”da (1848), komünizmi “özgür ortaklık” (free association) olarak tarif eder. Ayrıca, Proudhon’cularla iflbirli¤i yapmıfl ve onların öncülük etti¤i Paris Komünü’nü desteklemifltir. Dahası, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin devletçi sosyalist Ferdinand Lasalle’den esinlenerek hazırladı¤ı Gotha Programı’nı yerden yere vurmufltur. Marx, Proudhon’u da sürekli elefltirmifltir, ama sosyalizm anlayıflını Proudhon’dan miras almıfltır. Sorun da iflte tam burada. Proudhon’a göre, iktisadî sınıf karflıtlıkları ortadan kalktı¤ında ve hakiki demokrasi gerçekleflti¤inde, devlet yok olacaktır. Proudhon, devletin özerkli¤ini hesaba katmamıfltır. Marx, bu anlayıflı Proudhon’dan devralmıfltır. Marx’ın, kapitalist ekonomiyi ve sınıflı toplumu “proletarya diktatörlü¤ü” vasıtasıyla ortadan kaldırmak için iktidarı geçici olarak ele geçirme stratejisini benimsemesi bu yüzdendir. Marx’ın devlet iktidarını ele geçirmeyi hedeflemesinin sebe-

4

bi devletçi olması de¤ildir. Marx, kapitalist ekonominin ve sınflı toplumun devlet iktidarı aracılı¤ıyla ortadan kaldırılmasından sonra, devletin de otomatik olarak sönümlenece¤ine inanıyordu. Dolayısıyla, Marx’taki sorun devletçilik de¤il, anarflizmdir– devletin özerkli¤ini dikkate almamaktır. Bir baflka sorun da, Marx’ın etnik meselelerin gelece¤ine dair iyimserli¤iydi. Kapitalizmin küreselleflmesiyle etnik farklılıkların silinece¤ini düflünüyordu. Marx’ın bu zaafları, zaman içinde iktidarı elde eden marksistler tarafından derinlefltirildi ve marksist hareketler devlet sosyalizmiyle akraba oldu. Dahası, ifl ulusçulu¤a gelince tökezleyip durdular. Ya faflizme teslim oldular ya da ulusçulu¤u körüklediler. Proudhon ve genç Marx’ın paylafltı¤ı anarflist düflünce, 1917 devriminden sonra marksistler tarafından baskılandı. Bu bakımdan, 1968 devrimi 1848’in devrimci düflüncelerine dönüfl olarak tanımlanabilir. Bu da, D seçene¤inin geçici olarak canlandı¤ı anlamına geliyor. Peki, D’nin gelecekte yeniden ortaya çıkmasını umabilir miyiz? Evet, ama bunun için 1848 ve 1968’den önemli dersler çıkarmak gerekiyor. 1848 devrimi sadece liberter sosyalizmin (D) de¤il, devletçi sosyalizmin (A) de yenilgisiyle sonuçlandı. Onları yenilgiye u¤ratan refah devleti kapitalizminin (B) karflı devrimiydi. Proudhon ve Marx’ın beklentilerinin aksine, devlet ve ulus daha güçlü bir flekilde tesis edildi. Ve bunu 1880’lerde emperyalizm evresi izledi. 1968’de, Proudhon’un ve genç Marx’›n düflünceleri canland›, ancak çok geçmeden devlet bunlar› bertaraf etti ve kendisini yeni flartlara uyarlad›. 1990’lara gelindi¤inde, küresel kapitalizm, yani yeni emperyalizm evresine geçildi. Peki, 1968 veya 1848 devrimleri gelecekte canland›r›labilir mi? Karatani, bu soruya olumsuz cevap veriyor ve aksini iddia eden Antonio Negri’nin sermaye imparatorlu¤u döneminde ulus-devletin mi-

Noam Chomsky

yad›n› doldurdu¤u yolundaki tezine itiraz ediyor. “Küreselleflme, devleti ve ulusu zay›flatmam›fl, aksine güçlendirmifltir, zira bunlar farkl› ve sermayeden özerk varl›klard›r. Piyasa ekonomisi k›r›lgand›r ve devletin deste¤i olmadan ayakta kalamaz. Devlet, kapitalizm için aslîdir.” Karatani’ye göre, kapitalist ekonomi, ulus ve devlet farklı olgular, ama bir arada, bir terkip halinde varoluyorlar. Sermaye-ulus-devlet üçlüsü modern bir olgu, ne var ki yoktan varolmufl da de¤iller, kapitalist ekonomi öncesinde de mevcut oldukları biliniyor. Dört mübadele tarzı Karatani, toplumsal formasyonların tarihine, üretim tarzlarını de¤il, mübadele (de¤iflim) tarzlarını esas alarak inceliyor ve toplumların yapısını dört mübadele tarzının belirledi¤ini ileri sürüyor. Bunların ilk üçü flöyle: A) Mütekabiliyet (karflılıklılık). B) Ya¤ma-talan (itaat ve güvenlik). C) Meta mübadelesi. Cemaat ya da hayalî cemaat olarak ulus, A tarzının; devlet, B tarzının; sermaye, C tarzının türevleri. A tarzı sadece ilkel topluluklarda de¤il, ulus da dahil olmak üzere günümüzün ceflitli cemaatlerinde geçerli bir mübadele tarzı. Kapitalist ekonomi hayatın her alanına nüfuz ettikçe A tarzının mevcudiyeti zayıflasa da en azından aile birimi içinde sürdürülüyor. Bu tarz genellikle duygusal bir boyut arzeder. Ulus, piyasa ekonomisinin çözdü¤ü tarım toplulu¤unun hayalî bir telafisidir. Siyasî ve iktisadî çıkarlardan ziyade duygusal bir mesele gibi görünmesi bu yüzdendir. B tarzı mübadele, yani ya¤ma ve talan, topluluklar arasında cereyan eder. Marx, meta mübadelesinin bireyler arasında de¤il, topluluklar arasında baflladı¤ını vurgular. Devlet de farklı toplulukların karflı karflıya gelmesiyle ortaya çıkar. Ya¤ma ve talan, kabile topluluklarının karflı karflıya gelmesiyle vuku bulur. Meta mübadelesi, ancak ya¤ma yasaklandı¤ında mümkün olur. Peki, ya¤mayı kim yasaklar? Bizzat ya¤macılar! Devlet, yöneticilerin ya¤maladıkları zenginliklerin bir kısmını yönetilenler arasında bölüfltürdü¤ünde ortaya çıkar. Dolayısıyla, devletin temeli B tarzı mübadeledir. Hobbes, “Leviathan”da, “devletin kökeninin, korku zoruyla yapılan sözleflme” oldu¤unu söyler. C tarzı mübadele, meta mübadelesi adil ve eflit bir alıflverifl gibi görünür. Ne var ki, meta mübadelesinde insan iliflkileri eflit de¤ildir. Çünkü, para ile meta arasındaki mübadeledir. Paraya sahip olan, baflkalarının ürünlerini alabilir, baflkalarını kendisine hizmet ettirebilir. Ve bunu zora baflvurmadan yapabilir. Dolayısıyla paraya sahip olanlarla metalara sahip olanlar eflit de¤ildir. Bunun neticesi olarak

da, C tarzında, B tarzından farklı sınıf iliflkileri söz konusudur. Karatani’ye göre, bu üç mübadele tarzı, üç iktidar tarzına tekabül ediyor. ‹ktidar dendi¤inde ilk akla gelen B tarzındaki zora dayalı iktidardır. C tarzındaki iktidar ise zora baflvurmadan, paranın gücüyle rıza sa¤layan ve bu yolla insanları tabî kılan bir iktidardır. A tarzı da, karflılıklılık esasına dayandı¤ı halde, bir iktidar üretir. Buradaki iktidar, verenin alan karflısındaki üstünlü¤üdür. Alan, verene borçluluk duyar. Bofluna dememifller, “a¤alık vermekle olur.” D ve X Herhangi bir tarihsel evredeki toplumsal formasyon çeflitli mübadele tarzlarının birlikteli¤inden oluflur. Toplumsal formasyonlar arasındaki farkı belirleyen, hangi mübadele tarzının egemen oldu¤udur. Örne¤in arkaik toplumlarda, egemen tarz A’dır, B ve C tarzları da mevcuttur, ancak kayda de¤er de¤ildir. Modern kapitalist toplumlarda A ve B mevcuttur, ancak egemen tarz olan C tarafından dönüfltürülüp modern ulusu ve devleti oluflturmufllardır. Neticede, sermaye-ulus-devlet üçlüsü yoktan varolmamıfltır, varolan toplumsal formasyonların dönüflmeleriyle oluflmufltur. fiimdi, önümüzdeki soru flu: Sermaye-ulus-devlet üçlüsü nasıl aflılabilir? Anahtar, flu ana kadar sözünü etmedi¤imiz dördüncü mübadele tarzı, yani D. D, A’daki karflılıklılık ilkesini içerir, ama cemaat ba¤larına ve tahditlerine, kısıtlamalarına boyun e¤mez. Bu bakımdan kente ve piyasaya yakındır, zira insanlar cemaat ba¤larından azad olmufltur, özgürleflmifltir. D, C’nin, yani piyasa ekonomisinin de reddidir, çünkü C, sınıf farkı yaratır ve karflılıklılık ilkesini ilga eder. D, B’nin, yani devleti temel alan mübadele tarzının da reddidir, çünkü D demek, herhangi bir merkezî otoriteden ve kısıtlamadan muaf, insanların özgür ortaklı¤ı demektir. Özetle, D tarzı, A tarzını ya da karflılıklılık ilkesini daha üst bir düzeye, yani B ve C’nin, devlet ve kapitalizmin ötesine taflır. Bu mübadele tarzı hem özgür, hem karflılıklıdır. Peki, D’nin belirleyici oldu¤u düzenin adı ne? “Liberter sosyalizm de diyebiliriz, meclis komünizmi de, ortakçılık da. Ama bu adların tarihsel ça¤rıflımlarından uzak durmak için flimdilik X diyelim.” Karatani’nin özetleyerek nakletti¤imiz konuflma metnini okurken bir kez daha kani olduk ki, do¤ru yoldayız: Do¤ru cevap X –logomuzdaki flekliyle. fiekil o, peki flemal ne? Onu da, bir aksilik çıkmazsa, önümüzdeki sayıda Karatani’yle konuflaca¤ız.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.