26

Page 21

.. ..

..

.. ..

GELENEK SURUYOR! ODTU YURUYOR!

arkadaşlara göre Hasan Tan’ın rektör olamadığı bir üniversiteye Tuğrul Türkeş’in gelmesi fikir özgürlüğüdür. Tıpkı Boğaziçi’ndeki ‘siper yoldaşları’na göre türbanın toplumsal alanda meşrulaşmasının ‘demokrasi’ olması gibi. Bu arkadaşlara göre darbeci olmamanız için ya şeriatçı olmalısınız ya da faşistlere siyasi özgürlük ve meşruluk tanıyan bir solcu olmalısınız ki, düpedüz saçma bir liberal olduğunuz anlamına gelir bu. Yakınlarda içinde bulunduğum bir tartışma ortamında yaşadığım bir olayı anlatırsam ne demek istediğimi anlarsınız sanırım: Bir Kürt arkadaşımız söz aldı ve Ergenekon üzerinden aslında devletin pisliklerinin aklandığını, hatta utanmasalar Kürt halkına karşı işlenen suçları bile PKK’nin üzerine yıkacaklarını, aslında Ergenekon denen şeyin bir aldatmaca olduğunu söyledi. Bunun üzerine şeriatçı olduğunu belirten bir vatandaş lafa direk, “Bunlar cumhuriyet gazetesinin safsataları” diye girdi!.. Akabinde ise tam manasıyla döktürdü: Alparslan Türkeş’e faşist demenin iftira olacağını, şeriatçı kelimesinin kullanımında da benzer bir yaftalama olduğunu, Kuran’da Avrupa İnsan

Hakları Sözleşmesi’nde geçen kimi uygulamalar olduğunu öğrendik kendisinden. Farklı görüşlerinden faydalanmış olduk, bir de karşı tarafın ne düşündüğünü görmüş olduk, bu vesileyle tek yönlü fikirlerle dengesiz beslenip, şartlandırılmış, tek tip bireyler olmadık sayesinde. Ne diyelim sağ olsun, var olsun! Ben Alparslan Türkeş’e faşist diyemeyeceğim, senin türbanını imkan ve şeraitler ne kadar namüsait olursa olsun savunacağım. Sana da şeriatçı dediğimde Ergenekoncu olacağım! Halk arasında “Senin anan güzel mi?” derler adama… “Faşizm, konuşma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir,” demiş Roland Barthes. İyi demiş… İşin komiği bu arkadaşlara göre o gün Tuğrul Türkeş’i okula sokmayan kişiler, ‘konuşan Türkiye özlemini sabote eden birkaç yüz kişi’. Tuğrul Türkeş de kendisine demokratik kurallar çerçevesinde müsamaha gösterilmesini ve birlik beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde diyalog ortamını kimsenin bozmaması gerektiğini söylüyor. Ne kadar enteresan değil mi? Sen hem kapıları kapatacaksın. ODTÜ öğrencilerini içeriye sokmayacaksın. Belki de öyle

bir tartışmaya cesaret edemeyeceksin. Üstüne üstlük okul dışından soktuğun satırlı, tabancalı adamlarınla ortalığı terörize edeceksin. Ondan sonra Faşist Türkeş’e, Abbas Güçlü’ye ve okulumuzdaki Tarafistlere göre, soruşturulan öğrenciler ‘konuşan Türkiye özlemi’ni sabote etmiş olacak! Yine halk arasında, ‘Yemezler cicim!’ derler bu gibi durumlara. Tarafistlere göreyse faşizme müsaade etmemek zorbalık, hatta faşistlik ama öğrenci kimliğimizden ötürü ceza almamızı da istemezlermiş! Allah razı olsun… Lenin, “Bir Rus liberalinin altını kazıyın, eski ayrıcalıklarının onda dokuzunu koruyacak bir polis komiseri çıkar,” demiş. Çok doğru söylemiş. Biz de şu halde, “Bir Türk liberalinin altını kazıyın, sinsice saklanmış bir Türk milliyetçisi çıkar,” dersek haksızlık etmeyiz açıkçası. Aralarındaki bütün yorgancı kavgasına karşın ikisinin de vurduğu yer aynı. Hem de aynı ikiyüzlü demokrasi söylemiyle. Hakikaten de Lenin’in söylediği gibi, laflarının onda dokuzu da aynı!

40. yılında yeniden devrim

Bu adı konmamış ‘sosyalizme karşı birleşik cephe’, memleketteki gerek

şoven, gerek liberal rüzgarlardan yüz bulup çok uğraştı ODTÜ ile. ODTÜ ise gerek küfredip vatani görevini yerine getirmenin moda olduğu dönemde düzenlediği Barış Haftası’yla, gerek Mamak ve Dikmen halkıyla dayanışmasıyla, gerek Genç Bakış programına karşı koyduğu tavırla, gerek son 1 Mayıs’ta oluşturduğu büyük kortejle, gerek kantin ve yurt boykotlarıyla, gerek Melih Gökçek’e koyduğu tavırla onlara peş peşe ayarı verdi. İşte böyle bir konjonktürde, 40. yılında DEVRİM’in bir daha yazılması günün mana ve önemine çok uygun bir hareketti. 40 yıl önce yazıyı yazan abilerimizden Mete Ertekin de aramızdaydı. Kenan Evren’in bile vız geldiği boyanın formülünü de kendisinden öğrendik tabii. Mete Abi vurdu ilk fırçayı. 40 yıl önce yaptıkları iş kamu malına zarar vermekti ve gece güç şartlar altında yazılmıştı. Bugün ise SİT alanını restore ediyorduk. Üstelik güpegündüz ve 1000 kişi. Devrim mi? Şimdi eskisinden çok daha güzel ve parlak. Bütün heybetiyle çatlatmaya devam ediyor her boydan, her soydan gericiyi…

COŞKUCAN ÖZKUL

21


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.