Osman Keskioğlu - Bulgaristan'da Türkler

Page 24

gazetesi zaman zaman renk değiştiriyordu. Abdülhak Naci, Sabit Hu­ dai takma adıyla çıkan yazılar pek şiddetliydi. 31 Mart 1933 günlü Dost­ luk'da Abdülhak Naci, Kemalistlerle Başmüftülük arasındaki çekişmeyi anlatıyor ve sonunda şöyle diyordu: " ... Kemalizm ocağından para ve feyz alıp da din-i mübine, peygamberi zişaine ve sınıfı ulemaya kö... saldıran gürüha karşı bu kabil şedid ve öldürücü darbeler indirmeye devam edeceğiz tre alçakların nefesi ve sesi kısılıncaya kadar bunda sebat göstereceğiz. Düşmanı tepelemedikçe kılıçlarımızı kınına, kalem­ lerimizi kutuya koymamağa ahdü peyman eyledik." Bu sözler kime ve niçindi? İş biraz böyle sürdü, sonra (A.N .) hep­ sinin nefesi ve sesi kesildi. H. Hüsnü Medeniyet gazetesindeki bir ya­ zısında Deliorman Türkünün tarlasına asırlar öncelik bir ifadeyle: ti­ mur tingillü arabalarla gittiğini yazıyor. H. Y. Şinasi İntibah'taki bir başyazısında "]onların donlarına baksan, sapsarıdır" diyerek en ayıp sözleri savuruyor, karşı taraf da aynı tarzda karşılık veriyordu. Onlar içlerinin kinini boşaltırken olan millete oluyordu. Millet gazetelerden ne bekliyordu, onlar nerelerde kalem gezdiriyordu? Bu halden mem­ nun kalmayanlar Feleğin Dersi gibi şiirlerle gazetecileri uyarıyordu. Bu kabil mücadele daha eskiden de olmuş: Ethem Ruhi ile Halil Zeki ara­ sında Filibe'de başlamış. Sonraları Mehmet Behçetle Alikemal, Osman Nuri (avukat) ile Hasip Safveti ve Takanoğlu arasındaki münakaşalar başka sahalara dökülmüş, netice de aradaki uçurum derinleşdikçe de­ rinleşmiş, bundan Bulgarlar yarar, Türkler ise zarar görmüştür. Rah­ metli Razgratlı Hafız İsmail Hakkı, 1932'lerde İntibah'a yazdığı bir ya­ zısında bu ikilikten dert yanmış, iki tarafı anlaşmaya, birleşmeye ça­ ğırmıştır. Ben de aynı gazetede yazdığım (anlaşma mutlaka olmalıdır) başlıklı bir yazıda ayrılıklardan şikayet etmiş, birlik istemiş, H. i. Hak­ kı'ya katılmıştım. Günden güne gruplara bölünmeler artmış, hocalar arasında da ay­ rılmalar başlamış. Nüvvab müdürü ile Medrese-i Aliyye müdürü arası açılmıştır. Biz Mısır'dan dönünce hiçbirine katılmadık, bizim görüşü­ müz onlardan ayrıydı. Mısır'da gözümüz açılmıştı. Mısır'da okurken Muharremle Türkiye'ye gelerek gezdik ve gördük. Bizce Türkiye'nin kültür desteği olmadan Bulgaristan'da Türklük yaşayamaz. Nüvvab mü­ dürü yanlısı biri, Medrese müdürüne: Mehmed Efendi, birleşelim, bu Mısır'da okuyanlar bizi mahvedecek, dediğini Mısır arkadaşunız Mu­ harrem söylemişti. Bu kişi, ben Türkiye'ye gelirken bana: Osman Efen23


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.