KaosGLD25

Page 15

GAY & LEZBİYEN HAREKET ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Devrim

II“Kimlik mi yoksa kimliksizlik mi”ye tartışmayı oturtmak istemiyorum. Geçen sayıda yeralan yazıyı da -kişisel ve kimileri tarafından “soyut” kabuledilebilecek görüşlerimi- beyin cimnastiği yapmak için yazmamıştım. (Geçen sayıda adım bir yanlışlık sonucu “Evrim” olarak çıkmıştı) Zaten hayatı da teorik ve pratik, soyut ya da somut ikilikleri içinde algılamaktan yana değilim. İletmeğe çalıştığım yaşamlarımızı ve deneyimlerimizi ısrarla bir kategoriye sokmak isteyen, heteroseksizmin de üreticisi olan, totaliter ahlak anlayışlarını reddetmenin ve kendimizi, cinsel ve duygusal deneyimlerimizi, gündelik hayatlarımızı varolan kalıplarla ifade etmekten vazgeçmenin yollarını aramanın artık zamanı geldiğiydi. Belki de anlık rahatlamalara (terapi işlevi gören toplantılar, dergideki kartpostallar ve mektuplar) daha çok gereksinim duyuyor çoğumuz; bu, biraz da üzerimizde baskı kuran ve bize kendi cinsiyetimizden birine dokunmayı yasaklamaya çalışan toplumsal yaşama duyulan tepkiden kaynaklanıyor. Ama bu, totaliter toplumsal ahlakın temellerini sarsmaksızın, gay ya da lezbiyen olmayı salt “seks”le özdeşleştirip, aynı ahlak anlayışını, sınırlarını biraz daha genişleterek de olsa, yeniden üretmekten başka bir işe yarar mı? Hoşgörü dilenmek, toplum tarafından onaylanmak değil de, sınırsızca yaşamak istediğimiz cinsel, kültürel ve duygusal pratikler dolayımıyla verili yaşam tarzlarını sorgulamak, kendimizi ifade etmenin “kimlik fetişizmi”ne düşmeksizin yeni yollarını yaratmak, birlikte yaşamanın evlilik ve aile kurumları dışında da olabileceğini görmek, birbirimizle iletişim kurmanın her şeyi yüzeysel ve tüketilebilir bir şekilde gösteren medya dışında yollarını aramak amacımız olsa nasıl olur acaba? Şu ya da bu kimliğe (cinsel, milli, vs.) ve kategoriye sığınmadan yaşayabilmenin ve bir kimlik üretmeksizin de isteklerimizi ifade etmenin, birbirimizle her türlü iktidarı ve hiyerarşiyi dışlayan iletişim kurmanın ve dayanışma içinde olmanın kanallarını açsak nasıl olur? Bu tip ilişki kurma biçimlerini nasıl gerçekleştireceğimizi ve bunlardan hareketle toplumsal hayatın hangi boyutlarını nasıl dönüştüreceğimizi biraraya geldikçe ve birtakım durumlarla karşılaştıkça birlikte üreteceğiz. Eylemde bulunmanın tek bir biçimi olduğuna inanmıyorum. Farklılıklarımızı ezmeyen ama aynı zamanda kutsamayan bir dayanışma biçimi oluşturmak durumundayız. Bunun için yaşadığımız coğrafyaya özgü tembellikten sıyrılmanın ve başkalarının bizim için eylemde bulunmasının yeterli olduğunu düşünmenin terkedilmesinin gerekliliğine inanıyorum. Herkesin kendi yaşadığı alanlarda, farklı kanallarla heteroseksist ahlakla ve homofobiyle mücadele edebileceğini ve etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu, zamanla kabuğumuzu kırmamıza da (coming out) yardım edecektir. Israrla gay ya da lezbiyen olduğumuzu her durumda açıklamak değil, gay ya da lezbiyen olmanın kurumsal ve toplumsal ilişkilere ne gibi alternatifler getirebileceğinin ve klişeleşmiş davranış ve ilişki kurma biçimlerini sürekli olarak nasıl dönüştürebileceğinin yollarını aramalıyız -saklanmadan ama aynı zamanda kendimizi afişe etmeden de. Kendimizi ve birbirimizi yargılamaksızın ve bir etiketle sınırlamadan düşüncelerimizi ve eylemlerimizi birbirimize iletmeğe gereksinim duyuyoruz. Sosyalist, anarşist, feminist, apolitik, liberal gibi tanımlamalarla (“sataşmalarla”) birbirimizi mahkum etmeden de birbirimizi dinlemenin ve ifade etmenin yollarını yaratmalıyız. Toplumsal sınıfların, meslek gruplarının, kültür düzeylerinin ve etnik ayrımların bize ısrarla kabul ettirmeğe çalıştığı kurumsallaşmış ve tektipleşmiş davranış biçimlerini (kimlikleri) kabul etmeksizin, bireyselliği dışlamayan varoluş biçimleri etrafında paylaşılan bir yaşam biçimi yaratılabilir. Ve eşcinselliğin bize bütün bunların gerçekleştirilmesinde sunduğu olanaklar var. Oluşacak olan gay & lezbiyen hareketi bu olanakları kullanarak etkili olabilir. Politik olmak ya da olmamak gibi bir tartışma bana anlamlı görünmüyor. Toplumsal hayata dair talepler zaten ister istemez politiktir. Ama “politika yapmak salt siyasal partiler kanalıyla olabilir” mantığından kurtulunması gerekir. Tabi bütün bu düşüncelerim şu sorulara kesinlikle her koşulda olumsuz yanıt verilmesi gerektiğini düşündüğüm anlamına gelmiyor: “Medyayı kullanalım mı kullanmayalım mı?”, “partilere üye olalım mı olmayalım mı?”, “bir takım hakları talep edelim mi etmeyelim mi?”, “kimlik mi kimliksizlik mi?”. Ve bunlara benzer “ya şunu ya da bunu” seçme mantığı anlamsız, özellikle başlangıç aşamasında. Varolan tüm kanalları, manipüle edilmediğimiz sürece, kullanmanın gerektiğini düşünüyorum; başka kanalların da yaratılabileceği gerçeğini unutmaksızın.

KAOS GL 25/15


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.