Eşsiz Süleymaniye
S üleyman iye' n in dünya çapındaki olağanüstü mükemmelliğ ini anla rrı a k içi n onu bir ya ndan Ayasofya _ ile öbür yandan çağdaşlarıyla karşı l a şt ır mak yetecektir. Karaköy'den Istanbul yakasına doğru gidelim ve kö p rü nün üstünde kısa bir süre için duralım . Solumuzda Ayasofya'yı, ka rş ı mı zda Yeni Cami'yi ve sağımızda da Süleymaniye'yi görürüz. Bizans ya p ıs ı n ın yatı k kubbesi , mimarlık bakımından cesaretli ve ustalıklı bir e ser . Ne var ki , depremlere dayanamayan bu kubbe tarih boyunca bir ç ok de fa yıkılmıştır. Bir eser iddialı olursa , gücünü de gösterebilmelidir. Kaldı ki Ayasofya'nın gövdesini oluşturan kitle , bu güzel ve muhteşem kubb eye yakışır, onu tamamlayıcı uyum düzeninden yoksundur. Güzel silueti ile bu yatık kubbe , kalın ve ağır duvarların kaba görünüşü nede n iyl e gösterişinden çok şey kaybediyor. Bir de Süleymaniye'ye bakalım: Orta kubbeyi batı ve doğu yönlere destekleyen yarım kubbeler ve köşelerdeki küçük , som taştan kub oğru d becikl erle çok başarılı , göz doldurucu bir uyum düzeni içindedir. Yarım kubbeler büyük kubbeden aldıkları ağırlığı yanlara geçirirken , onu taşıra cakmış gibi , iki yana doğru , adeta bir çeşit canlı, adali şişkinlik göster mektedir. Tıpkı bir gülleyi kaldıran bir kolun pazısındaki gerilme ve canlı lık gibi. Bu organik görünüm , Yunan dor sütunlarının ortasının biraz yu karısında görülen ve "entasis" adı verilen şişkinliği and ırıyor . Nasıl orada sütun taştan yapıyı bir gayret ve canlılıkla taşıyormuş etkisini bırakıyorsa , Süleymaniye'nin yarım kubbeleri de öyle , gerilen, karşı koyan ve yayla nan bir canlılık gösteriyor. Mimarlık sanatında bu organik ifade dünyada Süleymaniye'den başka yalnız Yunan dor sütunlarında bulunmaktadır ve diyebiliriz ki, bu konuda Türk sanatçısı yeni ve büyük bir aşama yapmış tır . Süleymaniye'nin yukarıya kat kat ve bir ehram biçiminde yükselen heybetli siluetinin gösterdiği uyum düzeninin mükemmelliğini anlamak için onu Mikelanj'ın büyük eseri Sen Piyer Kilisesi ile karşılaştırmak gere ke ce ktir . Sinan'da, hiçbir eleman , hiçbir ayrıntı , olması gerektiğinden ek si k ya da fazla değildir; tıpkı bir insan vücudunda olduğu gibi . Sinan'ın büyüklüğünü Selimiye'yi izlerken daha da belirgin olarak kav rıy oruz . Kubbenin ağırlığı içerde sekiz ayağa bölünmekle , dış kitlede ki d es tek ayakların kaba olmaktan kurtulmaları sağlanmıştır. Böylece ca rni da ha zarif bir görünüm kazanmıştır. Bu deste klerin üzerlerinde bulu na n ve yan baskıyı karşılayan som taştan sekiz kubbecik ince ve uzun 9 ö rü n üşleriyle endamlı minarelere ayak uydurmuşlardır. 97