SAYI 5 | OCAK 2020
ÜCRETSIZ ONLINE DERGI
kültür ve sanat s a n a t t a r i h ç i s i g ö z ü n d e n
Bu sayıda; SAHIP ATA Anadolu Selçuklu devleti vezirlerinden Fahreddin Ali; yaşadığı dönemde Afyon’dan Konya’ya, Konya’dan Erzurum’a kadar bir çok bölgede, birçok mimari yapının banîliğini yapmıştır. Nerede ve ne zaman doğduğu hakkın-da kesin bir bilgi elimizde yoktur. 1246-1249 yılları arasında hukuk vezirliğine (Emir-i dâd) getirilmiştir.
MEDINETÜ'L ZEHRA SARAYI III. Abdurahman’ın kendisini halife ilan ettiği 929’da Endülüs Emevi devletinin gücü doruğa ulaşmıştı. Halife gücünü kanıtlamak için Kurtuba’nın 13 kilometre kuzeybatısında Medinetü’l Zehra saray kentini (936-1010) inşa ederek gösterdi
BİZANS EVLERİ Geç dönem insulalarına karşı kayıtlar yoktur. Fakat yazılı kaynaklar bu tip evlerin Konstantinapolis’te olduğunu belgelerler. Kaynaklarda 5 katlı Pentarophoi diye evlerden üst katta oturan aileler hayvanları ile yaşıyorlardı. Gelir düzeyi düşük kişilerdi. Domus tipi evler ise peristyl tarzındaydı. Bu tipte ortada bir atrium bulunur.
100 Yıllık Serüven- III Olumsuz hava koşullarına, depremlere, sel ve felaketlere rağmen günümüze ulaşan tarihi kültür mirasımızın bazılarını sizler için seçtik.
KEEP CALM AND
LOVE ART
İÇİNDEKİLER 04
BIZANS KONUT MIMARISI
20
ANTOİNE HELBERT VE BİZANS
05
ISLAM ÖNCESI RESIM SANATI
24
ROMA'DA KADIN OLMAK!
09
100 YILLIK SERÜVEN
26
GÜRCÜ MANASTIRLARI
14
MEDINETÜ'L ZEHRA SARAYI
34
SAHİP ATA
editorden Uzun bir aradan sonra tekrardan sizlerle birlikteyiz. Teknik aksaklıklar, vaktin darlığı sebebiyle dergimizi maalesef geç olarak yayınlayabiliyoruz. Bu durumdan dolayı tüm okuyucularımızdan özür dileriz... 365 gün geride kaldı, iyisiyle kötüsüyle hatırda kalacak bu yılın bize kattığı olumlamalarla yılı kapatalım. Şimdi yeni bir ajanda alıp 2020'yi planlama zamanı. Plansız iş yapamayan okurlarımızın hepsine selam olsun! Bu sayıda çalışan-çalışmayan-tatilde olan okuyucularımıza eşlik etmek isteriz. Bu sayıda; geçen sayımızda başlatmış olduğumuz "100 Yıllık Serüven" bölümünün ikinci serisini sizleri sunduk. Ayrıca dergi çıkmadan öncesinde yayımladığımız Rokoko Sanatı hakkında bir de yazımız var. Rokoko Özel issuu.com/sanattarihcigozunden sayfasından göz atabilirsiniz.
ekine
Ülkemizde kültür varlıklarında yaşanan sorunlar, koruyamamayı temel alan dosyamızda bu sayıda sizlerle birlikte olacak. Antoine Helbert'ten, Gürcü Manastırlarına, Emevi Sanatından film önerisine zengin içerik sizlerle.. Dergi hakkındaki görüşlerinizi instagramdan @sanattarihcigozunden twitterdan; @stgozunden adresinden iletebilirsiniz.
editor Mesut Çelik mesutt.celikk(at)gmail.com
DAHA FAZLA SANAT! S A N A T
T A R İ H Ç İ
1
G Ö Z Ü N D E N
KENTLİLİK BİLİNCİ
2
TARİHİ ÇEVRE
3
RESTORASYON KONSERVASYON
4
TURİZM ARKEOLOJİ
BİZANS KONUT MİMARİSİ
CONSTANTINOPLE
Geç Roma – Erken Bizans konutları iki ana form da yapılıyordu. İnsula (apartman tipi) tipi, Domus (özel konutlar). Örneğin insula tipinde 2 konut saptanmıştır. Araştırmacılar alt katın tonozlu dükkan şeklinde, üst katlarda ise dörtgen odalardan oluşan birimlerin olduğunu söylerler. Geç dönem insulalarına karşı kayıtlar yoktur. Fakat yazılı kaynaklar bu tip evlerin Konstantinapolis’te olduğunu belgelerler. Kaynaklarda 5 katlı Pentarophoi diye evlerden üst katta oturan aileler hayvanları ile yaşıyorlardı. Gelir düzeyi düşük kişilerdi. Domus tipi evler ise peristyl tarzındaydı. Bu tipte ortada bir atrium bulu-nur. Bu atrium un etrafı odalarla çevrilidir. Bir veya iki katlıdırlar. İçlerinde ha-mam, mutfak, depo, tuvalet gibi bölümleri olan yapılardır. 7. yy a kadar misafir odalarının üst katta olduğu söylenmektedir. Yeni bir ev inşa etmek ve eski olanı onarmak ile ilgili pek çok kanun maddesi yapılmıştır. Mesela kanuna göre evler arasında ki mesafenin en az 12 yunan fiti olması gerektiğini söylüyordu. Eski bir evin tamirine izin verilirdi. Ama orijinal görüntüsü değiştirilmemesi şartı ile.
Özellikle başkent Konstantinapolis de bir yapının diğer evin manzara ve ışığını kesmesi engellenmiştir. Bunun yanında balkonların caddeye bakan yükseklikleri de kanunla belirlenmiştir. Asla balkondan merdivenle caddeye inilmezdi. Çünkü bu merdivenler gün içinde sokak trafiğini etkileyebilir, yangın zamanında ulaşımı etkileyebilirdi. Yapılan kazılarda Bizans kasaba evlerine rastlanmıştır.
Çeşitli tiplerde evler görülmüştür. Bunlar merkezde peristyl içermeyen bir açık alan etrafında açılan ve dikdörtgen planlıdır. Zeminde ki odaların içerisinde pi-toslar vardı. Bu pitos lar depo olarak kullanılırdı. Zemin kat ayrıca ahır olarak da kullanılıyordu. Çalışma odaları da zemin kattaydı. Yaşam mekanları üst kattaydı. Bir diğer konut şeması ise bahçesiz evlerdi. Bu evlerin önünde bahçe yoktu veya bazılarının önünde küçük bahçe olurdu. Antik yapılardan devşirilen parçalarla inşa edilmişlerdi. Odaları çok küçüktü ve hiçbir simetrisi yoktu. Yine kazılarda ve yazılı kaynaklarda başkent Konstantinapolis’in varoşlarında bu tarz düzensiz evlerin bulunduğu tespit edilmiştir. Kırsal evlerin genelde gösterişsiz olduğu bilinir. Ahşap veya kerpiç malzeme ile inşa edilmiştir. Bir veya en çok iki odalıdır. Önlelerinde küçük bir avlu bulunmaktadır. Evlerin dekorasyonları genelde sadeydi yalnızca önemli malikanelerin ve sarayların cepheleri hareketli bir görünüme sahipti. Erken dönem peristylli evlerin odalarının zeminleri mozaiklerle kaplı duvarları belli bir seviyeye kadar mermer kaplama, üst seviyeler ise renkli boyalarla bezemeliydi.
YAMAÇ EVLER – 1I YAMAÇ SARAY Bülbül dağının kuzey eteklerinde yer alır. İnşa malzemesi olarak taş ve tuğla kullanılmıştır. Helennistik dönemde bu kesimin peristyli evlerle dolu olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde yalnızca güneydoğu köşede bir ev kalmıştır. Avlunun zemini taş ile döşenmiştir. Mermer sütunların başlıkları iyonik tarzdadır.Kazılarda bu konutlrın bazı kesimlerinin 3 metreye kadar çıktığı görülür.Alt kesim mermer üst kesim freskoludur. İlk inşaatlar M.Ö. 4. yüzyıla kadar iner. Çeşitli dönemlerde kullanılan evler 6. yüzyıla kadar kullanılır.
YAMAÇ EVLER II Bülbül dağının kuzey eteklerinde, Kuretler caddesinin batı ucunda eğimli bir arazi üzerinde yer alır. Peristy tarzında evlerden oluşur. Revakların üzeri kapalı avlu açıktır. Havalandırma ve ışık buradan sağlanır. Sokağa açıklık nadiren görülür. Eğimli yamaçta birbirinin üzerine binmiş evlerin birden fazla ısıtmalı odası bulunur. Evlerde çeşme, wc, ve sürekli su vardır. Ayrıca avlu da su ksintisi için kuyu vardır. Sular artık merdivenli sokak sisteminin altındaki kanalizasyona bağlanarak tahliye edilir. Alttan gelen sıcak sular duvarı da ısıtmaktadır. Bu evlerin tarihçesi M.S. 1. yüzyıla kadar iner. M.S. 4. yüzyılda meydana gelen büyük deprem sonrası tamirat geçirmiştir. Evler 7. yüzyıla kadar kullanılır. Muhtemelen 614 depremindeki yıkımdan sonra terk edilmiştir. İçleri moloz dolmuştur.Hem atrium hem de odalar mozaiklidir. Siyah-beyaz kompozisyonlar ve geometrik kompozisyonlar görülür.
AŞK EVİ Yapı, Kuretler caddesi ile mermer caddenin kuzeydoğu köşesinde yer alır. Mermer caddeye koridorla açılmaktadır. Bir sarnıcı ve kuyusu vardır. Orta Bizans dönemi siyasi, askeri, ekonomik nedenlerden dolayı Bizanslılar kötü durumdaki konutlarda yaşarlardı. Efesteki konutlar erken dönem Bizans konutları için iyi örneklerdir. Peristyl tarzındadır. Yamaç evler 1 grubu bugün kötü durumdadır. Kazılıp bırakılmıştır. Yamaç evler 2 grubu bugun gezilen bölümdür. Peristyl tarzı ev; ortası avlulu pencereleri avluya bakan 2 katlı odalar mozaiklerle süslü, duvarları belli bir seviyeye kadar mermer kaplıdır.Üst kesimler ise sıvalı ve boyalıdır. Gelir düzeyine göre bazı evlerin tavan örtülerinin içte cam mozaiklerle döşeli olduğu tespit edilmiştir.Bahçelerinde sürekli akan çeşmeleri bulunur.Bunun yanında su kesinti dönemleri için de kuyular bulunmaktadır. Avlunun zemini mermer ile kaplıdır. Evlerin en az 1 ya da 2 odası alttan ısıtmaya sahiptir. Zemini mermerle döşelidir. Duvarlarında yer yer görülen fresko izlerinin içinin orjinalde süslü olduğu görülür. Kazılar bu yapı kompleksinin ilk inşasının Hellenistik döneme kadar indiğini gösterir. Son evreler erken Bizans dönemine (4.yüzyıl) tarihlendirilir. Evin 7. yüzyıla kadar kullanım gördüğü kabul edilir. SARDES EVLERİ Erken döneme tarihlendirilmektedir. 2. – 7. yüzyıllarda kazılarda eski İzmir- Ankara yolunun kenarında otuzdan fazla mekan ortaya çıkarılmıştır. Bazı mekanların duvarlarında çok çeşitli işçilik dikkat çekmektedir. Bu da söz konusu yaşam birimlerinin uzun yıllar kullanıldığını ve onarımlarla yenilendiğini gösterir. (2. – 7. yüzyıllar) Konutlardan bir tanesi peristylidir. 5. yüzyıl tarihli bu birimlerin zemini pişmiş toprak levhalar-la kaplıdır.Fresk motifleri vardır. Mekanların birinin içinde mermer masa vardır. Buranın yemek odası olduğu düşünülmektedir. Bu kompleks mekanlar, tıpkı Ephesos örneğinde olduğu gibi 7. yüzyılda terk edilmiştir.
APHRODİSİAS EVLERİ Doğu Propylon’daki Ev : Peristyl avlulu plan şemasına sahiptir. Duvarlarında kabayonu taş, kısmen tuğla kırıkları görülmektedir. Evin sadece bir kısmı kazılmıştır. Revakların gerisinin mazaikle kaplıdır. Avluya kuzeyden açılan odanın da zemini mozaikle döşenmiştir. Mekanın batısındaki odada kuyu yer alır. Mozaiklerine dayanılarak 5. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Aphrodisias Felsefe Okulu ( Kuzey Temenos Bölgesi ) Aphodite tapınağının Kuzey Temenos duvarına bitişik inşa edilmiştir. Duvarlarında küçük dikdörtgen prizma biçimli taşlar kullanılmıştır. Aralarında düzensiz biçimli tuğlalar görülür. Ana giriş doğudadır. Oradan peristyli avluya geçilir. Batıda apsisli salon yer alır. Apsis batıdadır. Burası kuzeydeki mekanlarla 3 kapı ile bağlantılıdır. Mekanın zemini ve duvarları orijinalde mermerle kaplıydı. Apsis kısmının zemini 1 basamak yükseltilmiştir. Burası yemek odası olmalıdır. Apsisli mekanın güneyinde diğer 2. peristyl yer alır. Yapının güneyine bitişik temenos duvarı M.S. 2. yüzyıla tarihlendirilir. Ev de bu tarihten sonra inşa edilmiş olmalıdır. Araştırmacılar evi 3. yüzyıla tarihlendiriyor. Yapının Atina’daki felsefe evleri planında olması nedeniyle felsefe okulu olarak kullanıldığı düşünülüyor. 9.yüzyıla kadar iskanın devam ettiği ama sonraki kullanımlarında konut amaçlı olduğu düşünülüyor. Su Kanalı Bölgesi Kuzey Bizans Evi Bu evinde sokağa açılan avlusu ve bu avluya bakan çeşmesi var. Hamam olarak kullanıldığı bir birimi olan kompleks bir konuttur. Bu evlerin uzun süre kullanıldığı bilinmektedir. Duvarları almaşık teknikte inşa edilmiştir. Orijinalde içi sıvalı, zemini ve duvarların belli seviyeye kadar mermerle kaplıdır. Mekanların birinde opus sectule döşemesi tespit edilmiştir. Çağdaşları ile aynı seviyededir. Duvar tekniği açısından Efes evlerine benzer.
KAPADOKYA EVLERİ Anadolu da Bizans konutlarından söz ederken yer altı konutlarına da önemli bir yer ayırmak gerekir. Bu evlerin Kapadokya evleri kısmen bilinmektedir. Ancak kaya içine oyulmuş çok sayıda evin bulunduğu Kırşehir ve Karaman gibi bölgelerde vardır. Bu yörelerde dağ yamaçlarına kazınmış evler henüz ayrıntılı olarak incelenmemiştir. Kapadokya da ki kaya içine oyulmuş siteler birbirine bacalarla bağlanmış çok katlı mekanlardır.Boşluklarında el ve ayak koyarak bir kattan diğerine geçmeyi sağlayan küçük oyuklar kullanılmıştır. KYME EVLERİ Orta dönem içine girmektedir. Aliağa yolunda sol tarafta kalmaktadır. Kyme'de liman çevresindeki bölgede Bizans konutları ortaya çıkarılmıştır. Burada, Ortaçağ'a ait bir kalenin içinde ve çevresinde konutlar vardır. Kale içindeki mekanlar bir avlu etrafında toplanmıştır. Bu mekanlardan bazılarının zemini taş döşemelidir. Kalıntıların içinde ocak ve seki gibi birimler çıkmıştır. Çok sayıda mutfak eşyası çıkmıştır. Sur dışındaki mekanlar, 8. ve 11. yyüzyıla tarihlendirilir. Sur içindeki mekanlar, 12. ve 13. yüzyıla tarihlendirilir. METROPOLİS EVLERİ 12. ve 13. yüzyıla tarihlendirilir. Bizans dönemine ait konutlar vardır. Son derece basit mekanlardan ibaret olup Bergama evleri ile benzerlikler gösterir. BERGAMA EVLERİ 12. ve 13. yüzyıla yani orta döneme tarihlendirilir. Bergama evleri orta dönemin ekolü olmuştur. Bugün orta Bizans dönemi evleriyle karşılaştırılır.Taş temel, kerpiç duvar tekniğiyle yapılır.Özelliksiz bir plan tipolojisi yapılamayan konutlardır.Antik kentin üzerine oturan evler devşirme malzeme ile oluşturulmuştur. Evler gelir seviyesi düşük olan insanların evleriydi. Evlerin yanında damlar vardır.çok fakir olan kişiler hayvanlarla yaşarlar mutfak aynı bölümdedir.
İYONİK BAŞLIKLI EV Tiyatronun önündeki alanda yer alır. Bu kent peristyl tiptedir. Konutların bazı odalarının zeminlerinde tuğla kaplar ve sekiler vardır. Ev M.S. 2 yüzyıla tarihlendirilmektedir. Zeminde opus sectule tarzında döşenmiş freskolar vardır. 2 katlıdır. 6. yüzyıla kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır. ROMA HAMAMI KORİDOR KAZISI 1992-96 yıllarında yapılan kazılarda açığa çıkarılan Bizans konutunun duvarları Roma hamamının duvarına yaslanarak inşa edilmiştir. İnşa malzemesi olarak moloz taş ile inşa edilmiştir. Bol miktarda devşirme malzeme kullanılmıştır. Mekanların çok azı düzgün geomet rik şekle sahiptir. Mekanları birbirine bağlayan koridorlar eğri büğ rü ilerleyen genişliği değişken geçitler şeklindedir. Tabanları sıkış tırılmış topraktır. Ele geçen sikkeler ve seramikler ve duvar tekniğine göre yapılar orta Bizans dönemine tarihlendirilir. (11. – 12. yüzyıl )
kitap Yazar: W. Hodding Carter Çevirmen: Defne Karakaya Fiyat (KDV Dâhil): 24 TL ISBN: 978-605-2116-71-5 Barkod: 9786052116715
Ürün Sırası: 181 Ana Kategori: Tarih, Mühendislik Ebat: 13,5 x 20 cm Sayfa Sayısı: 168 Kapak Türü: Karton Kapak
Kalabalık insan topluluklarının kısıtlı alanlarda bir arada yaşamasını mümkün kılan hizmetler nedir diye sorsak, “su tesisatı”ndan mutlaka söz etmemiz gerekir. Oysa temiz suyu evlerimize kadar ulaştırıp atıklarımızı tahliye eden sistemin modern yaşam için taşıdığı anlam genellikle gözardı edilir. MÖ 3000’de Harappalılar’ın inşa ettiği ilk su tesisatı sisteminden başlayıp Roma hamamlarına, Ortaçağ manastırlarına, saraylardaki tuvalet âdetlerinden kanalizasyon sisteminin var olmadığı Londra’nın zor zamanlarına uzanan ilginç örneklerle su tesisatının tarihini özetleyen W. Hodding Carter, günümüzde uygulanan yöntemleri, arıtma ve dönüştürme konusundaki araştırmaları, geliştirilen yeni ürünleri ve geleceğin muhtemel teknolojilerini renkli bir anlatımla okura sunuyor. Su tesisatı konusuna duyduğu ilgiden yola çıkan Carter’ın şahsi deneyimlerini ve gözlemlerini tarihsel bilgilerle harmanlayarak, temiz su, tuvalet ve çevre için güvenli kanalizasyon sistemlerinin insanlık için yarattığı farkı ortaya koyduğu Sifon, su tesisatı ve atık konusuna başka bir gözle bakmanızı sağlayacak ilginç ve öğretici bir çalışma.
ISLAM ÖNCESI RESIM SANATI
İran’da
yapılmı
ş
en
eski
resim
sanatı
örnekleri
gelmektedir. Part sanatının en önemli özelli hakim
olan
Hellenistik
kültür
ve
sanata
Part
ği İskender’den
bir
reaksiyon
İ
devrinden sonra
olarak
( .Ö.250-224)
İran’da yakın
Selefkoslarla
do
ğunun
yerli
kültürüne dönülmesidir.Part devrinden gelen resim sanatı örnekleri duvar resimlerinden
ş
ş
olu ur ve ba lıca önemli unsurları vardır. Bunlardan birincisi
İ.S.
1. yüzyıldan gelen ve
Sistan’daki bir adada Kuh-i Hoca (Kuh-i Chodscha) da bulunan duvar resimleridir.
ği
Fresk tekni
açısından Asur’a kadar geri giden bir tekni
ğe
sahip olan bu resimler
Hellenistik uslüpla yerli üslubun bir sentezini göstermektedirler. Bu resimlerde Tanrılar, krallar, kraliçeler bazen de kanatlı eroslar gibi Antikite’den gelme bazı motifler tasvir
ş
edilmi tir.
Part
resim
sanatının
örneklerini
içeren
ikinci
İ.Ö. 280 Selefkoslar tarafından kurulan bu şehir, İ.S. 255’te Sasanilerin eline geçmişti. İ.S.1. yüzyıldan gelen bazı Part eserlerinde, mesela, Konon’un Adağı merkez ise Duro Europos’dur.
sahnesinde
(Resim
1)
çizgici
bir
figür
üslubu
görürüz.
ğu
Burada Hellenistik sanatın yüzeysel Yakın Do üslubuyla
sentezini
görmekteyiz.
Sahnedeki
figürlerin tam cepheden gösterilmesi ve üçüncü boyutunun
ş
verilmi
olması
gibi
Yakın
özelliklerinin yanı sıra, elbiselerin üçgen
ş
ğulu
dü en kıvrımlarının do yüzeyi belirtici bir
ğu
Do
şeklinde
ş
bir anlayı la çizgici ve
şekilde işlenmiş
olması dikkat
çekicidir.
Resim 1, Konon’un Adağı sahnesi, Duro Europos duvar freski. Güner İnal, Türk Minyatür Sanatı( Başlangıcından Osmanlılara Kadar), Ankara 1995.
Sasaniler devrinde zengin bir resim sanatı bulundu eserlerin
ğını
tanındı
bize
bildiren
bir
takım
ğunu
yazılı
ve erken
kaynaklar
da
İslam
devrinde bu
vardır.
Bunlardan
İ
8.yüzyılda Sasani krallarının destanı “Hodayname”, bn Mukaffa tarafından Arapçaya
ş
ği
çevrilmi ti. Böylece Sasani gelene
çevriri yoluyla devir alınıyordu.Bütün bu yazılı ve
yazısız kaynaklar, Sasani resim sanatının ünlü oldu resimli, yani minyatürlü kitapların da yapıldı
ğunu
ve aynı zamanda bu devirde
ğını anlatmaktadır.
Araplar, Suriye, Filistin, Mısır ve Kuzey Afrika’yı fethettiklerinde Bizans Sanatı ile etkileşim içine girmişlerdi. Bu bölgelerdeki Bizans anıtları, mozaik ve freskleri İslam medeniyetlerince tanınmıştı. Aynı zamanda Bizans resimli yazmaların ve belgelerin varlığı da biliniyordu. Antik
Bizans
minyatür
sanatı
bakımından
en
önemli
eserleri
şüphesiz
hiç
Viyana
İ.S. 2 yüzyılda Kilikya’da Anazarba’da doğmuş olan Dioskorides adlı yazılmıştır. Eserin en eski minyatürlü nüshası ise; Viyana’da bulunan ve
“Dioskoridesi”dir. Eser hekim tarafından Senatör
Flavius
Anicius’un
yapılan nüshadır. sayfası
İstanbul’da
minyatürü,
ş
etkilemi tir.
kızı
Yine
Aerobindus’un
ğı
yapıldı
Hellenistik
İslam
ve
yazar
karısı
Juliana
Anica
için
520
civarında
ş
tahmin edilen bu eserde Juliana’yı tasvir eden açılı portresi
minyatürlerinde
ve
alegoriler
benzerlerini
daha
ğumuz bazı tip yaşamış Gregorius
buldu
4.yüzyılda Anadolu’da Aksaray yakınında Naianzos’ta
İslam
sonra
ve
resmini
figürleri
de
adlı bir rahibin
vaazlarını içeren dua kitaplarının 9. yüzyılda kopyalarında buluruz.Bizans minyatür sanatının
İslama etkisi özellikle çeviri kanalından olmuştur ve bu daha çok figür uslubu bakımındandır. ğu
Do
Türkistan’daki en eski resim sanatı kalıntıları Miran’dan gelmektedir (Resim 2). Bazı
Budist sahnelerinin yanı sıra bazı
şahıs
ş
ş
tasvirlerinde gölge ı ıkla suratların modle edili
tarzı
ş
ve tipler Kuzey Batı Hindistan’daki Gandhara bölgesinde 1. ve 5.yüzyıllarda geli en Greko
ş
Buddhist sanatın izlerini ta ırlar. Bu portrelerde
ş
ğru
husus ba ın iki yanından yanaklara do
ğildir,
de
İslam
sanatı bakımından en dikkati çeken
sarkan saç kıvrımlarıdır. Miran resimleri tarihli
ş
fakat bazı kitabeler bu eserlerin 3.yüzyıl sonu veya 4.yüzyıl ba ında yapıldıklarını
İ
öne sürerler. slam resim sanatı bakımından bizi en çok ilgilendiren bölge Uygur devletinin
ş
ğı
ya adı
Turfan havzasıdır. Buradaki Haço, Bezeklik, Kızıl gibi
şehirler
Uygur resim sanatının
ş
önemli örneklerini ta ırlar. 8.yüzyılda Uygurların Mani dini etkisiyle el yazmalarındaki konuları resimledikleri kitaplardan
ğı
yaydı
A.
Von
Le
ş
Coq’un
anla ılmaktadır.
Tarım
Mani’nin
ğızlı,
resim
yapmayı
ş
ara tırmaları
çok
sevdi
ği
ğu
sırasında
ve
dinini
buldu
resim
yoluyla
ş
bilinmektedir. Bu nedenle Uygurlar’da minyatür sanatı çok ilerlemi tir(Resim 3). Mani
rahiplerinin dini törenlerde canlandırdı a
havzasındaki
ince
uzun
burunlu,
çekik
ğı
gözlü
bu minyatürlerde uzun saçlı, dolgun yanaklı, ufak ve
ş
ka lı
yüz
“Uygur
Tipi”
olarak
sanat
tarihine
ş
geçmi tir(Resim 4).
ş
Turfan ara tırmalarında ortaya çıkan Bezeklik ve Sorçuk duvar resimleri ile birlikte bu minyatürler, 9.yüzyılda
daha
ayrılan
karekteristik
üslubu
oldu
ğunu
bazıları, 9.yüzyıl
daha
ş
ba ında
ş
ş
ilk
bakı ta bir
Orta
açıkca halife Ba
Çin Asya
resminden Türk
resim
gösterir.Uygurlardan Me’mun
ğdat’a
zamanında,
ş
gelmi
ve
çok
iyi
ş
kar ılanmı lardı. Mu’tasım zamanında Samerra
şehri
kurulunca
zamanda
hakim
bunlar nüfus
oraya haline
ş
geçmi
ve
gelerek
az
sanat
ş
faaliyetlerine katılmı lardır. Samerra’da bulunan ham keramik kap üzerine(85x 20cm.) bir tasvir, orijinal
kıyafetiyle
omzunda
Türklerden birini canlandırır. Resim 2, Miran, İ.S. 3.yüzyıl. Güner İnal, Türk Minyatür Sanatı (Başlangıcından Osmanlılara Kadar), Ankara 19
gazel
ş
ta ıyan
Şengül Boybaş'ın “Dünyanın Uyanışı” adlı kitaptan esinlenerek hazırlanan dizi, genç ve güzel bir ressam olan Atiye adındaki bir kadının mistik hikayesini konu ediyor. Ailesi ve sevgilisi Ozan ile mutllu bir yaşamı olan Atiye'nin hayatı, bir gün dünyanın en eski tapınağı olan Göbeklitepe’ye gerçekleştirdiği ziyaretle bambaşka bir hal alır.
Atiye'nin bölgede yaptığı gezi sırdasında, Erhan adındaki bir arkeolog, Atiye ile Göbeklitepe arasında mistik bir bağlantı olduğuna dair bir sembol keşfeder. Bu gizeml olayın peşine düşmeye karar veren Atiye, kendisine bambaşka bir kapı açan bu antik tapınakta geçmişini aramaya başlar. Atiye, geçmişin kapılarını araladıkça, geçmişle geleceği, gerçek ile ruhani arasındaki her şeyi sorgulamaya başlar. /Beyazperde
MEDİNET'ÜL ZEHRA SARAYI
KORDOBA Medinetü’z Zehra, Madinat Al Zahra, Medina Azahara
III. Abdurahman’ın kendisini halife ilan ettiği 929’da Endülüs Emevi devletinin gücü doruğa ulaşmıştı. Halife gücünü kanıtlamak için Kur-tuba’nın 13 kilometre kuzeybatısında Medine-tü’l Zehra saray kentini (936-1010) inşa ederek gösterdi ve burayı imparatorluğunun hükü-met ve idare merkezi haline getirdi. Medine sarayının inşa çok hızlı ilerledi; çünkü III. Abdurahman devlet gelirlerinin üçte birini saraya yatırdı. Tarihsel kaynaklar inşaat çalışmalarının 40 yıl sürüdüğünü belirtir. III. Abdurrahman’dan sonra başa geçen II. Hakemde inşaatı sürdürdü.Böylece dönemin büyük çaplı ve iddialı imar projesi başlamış oldu. II. Hakem’in ölümünden sonra saraya olan ilgi azaldı. 1010’da Berberi gruplarca yağmalanıp yıkılıncaya kadar varlığını sürdürdü. Sierra Moreno’nun eteğinde terasa benzer bir yamaçta kurulmuş olan yapı topluluğu üç terasa ayrılmıştı. En yüksek noktada izole konumuyla diğer yapılardan ayırt edilen halifelik yapısı bulunmaktaydı. Halifenin gücü buradan anlaşılırdı. Orta terasta hükümet binaları ve sarayları, ayrıca divanhaneler ve önemli şahsiyetlerin ağırlandığı konaklar vardı. Orta ve aşağı teraslar arasında oluşturulan yapay tümsekte duran cami,orta terastaki avluyu çevreleyen alanı daha basit konutlara bağlamaktaydı.
Sarayın en yüksek kesiminde halifenin Darü’l Mülk ( Casa Real) olarak anılan sarayı yer alır. Saray süslenmiş duvarlar mekanlarının ve mozaiğe benzer süsleme unsurları bulunmaktadır. Yapının yakınında geniş ve aşağı yukarı kare planlı iç avlulu bir yapı sırası vardır.Bunlar idare ve hükümet binalarıdır. Saraya pek uzak olmayan yerde bir yapı grubu daha yer al-maktadır, burada yamuk planlı bir avlunun çevresinde kısmen yıkık mekanlar kümelen-miştir. Bu konaklama kompleksi günümüze ulaşan tek yukarı teras yapısı olan halifelik sarayının 2 metre aşağısında kalır. Orta terasın kuzey batı köşesinde yer alan yapı, uşaklara veya yüksek olasılıkla halifenin şahsi muhafızlarına tahsis edilmişti. Bir rampanın ayırdığı çok benzere iki avlusu bulunan bir başka mekan kompleksi de vardır. Avluların neredeyse tıpatıp aynı olması nedeniyle “İkizMesire” olarak anılır. İkiz mesirenin aşağısında yamuk planlı bir avlu bulunmaktadır. Saray kentindeki yolların bir kısmı burada kesişir.Bu mekânında muha-fız kompleksi olarak anılmaktadır. Halifelik ailesi mensupları ve ayrıca vezirler, üst düzey yöneticiler gibi önemli kişilerin evleri burada bulunmaktaydı.
MEDINETÜ’Z ZEHRA, MADINAT AL ZAHRA, MEDINA AZAHARA
ANTOINE HELBERT KOLEKSIYONUNDA "BIZANS" http://www.antoine-helbert.com
meraklısına
ROMA KADINLARI
İdeal Roma kadını iyi bir ev idarecisi, şefkatli bir anne ve itaatkar bir eşti. Evi çekip çevirir, çocuklarının ilk eğitimiy-le ilgilenir, ve kariyeri için kocasına destek verirdi. Romalı kadınların teorik olarak oldukça az hakları vardı ama bir-çoğu perdenin gerisinde büyük bir güç elde edebiliyordu. Kadın Hakları; Romalı bir koca,karısı, çocuk doğuramıyor-sa, çirkinleştiyse yada kendisiyle çok tartışıyorsa, onu bo-şayabiliyordu. Sadakatsiz davrandığında, onu ölüme bile gönderebilirdi. Diğer taraftan kadının koacasından boşan-ması sadece kocası onu terk ettiyse, orduya katıldıysa ya da savaş esiri olduysa mümkündü. Bununla birlikte, kanu-nun adaletsizliğine karşın Roma tarihi , eşleriyle çok iyi geçinmiş, saygılı ve sadık koca örnekleriyle doludur. Çalışan Kadın:Romalı kadınların tamamı evde kalıp çocuk bakmayı kabullenmiş değildi. Bazıları ebelik ya da kuaför-lük yaparken, birçoğu ailelerinin dükkanlarında ya da tarlada çalışırdı. Sayıları azda olsa, akrobat veya dansöz olarak çalışan kadınlar vardı, fakat bunlar toplumda saygı gören meslekler değildi. Zengin kadınlar büyük evlerini çok sayıda köleyle idare ediyordu. Kocası uzaktayken, onun işlerini de çoğunlukla eşi yürütürdü. Politikacıların çoğı eşi, kocalarının kariyerleriyle aktif olarak ilgileniyordu. Çevir-dikleri usta dolaplarla, kocalarının toplum yaşamında ba-şarılı olmalarının ve düşmanlarına galip gelmelerini sağlı-yorlardı. Cumhuriyet döneminde aileler genişti ve kadınlar zaman-larının büyük bir bölümünü evde oturup yün eğirerek ve elbise dikerek geçiriyorlardı. Birçok Romalı yazar, çocuk yapmak görevini ihmal eden, zamanını kendini şımartarak geçiren ve akşam yemeği partilerine katılan başıboş kadın-lardan şikayet etmişlerdir.
k a er
a n ı lıs
A I M R O A R NL I D A
m
GÜRCÜ MANASTIRLARI
Günümüzde do ve
do
ğu
ş
ula an
yapılar
yapılar
ait
bulunmaktadır. incelendi
rotondo
plana sahip oldu
bölgesinde
Gürcülere
kısaca
bazilikal,
Barhal
Anadolu'nun kuzeyi
Karadeniz
günümüze mimari
ğu
ve
ğu
Manastırı
Bu
ğinde
serbest
haç
görülmektedir.
ve
Dört
Kilise
bazilikal
plana
sahiptir.
plana sahip olan Bana katedrali de görülmeye de
ğerdir.
manastırları
Mimarisi
serbest
haç
plana
sahip
Gürcü
ş
Bunların
dı ında
Rotonda
ş
İş han
Tbeti, Haho, Ö k ve örnekleridir.
Kiliselerde
genellikle bir podyum üzerinde üç basamak yük-selmektedir. Düzgün kesme ta malzeme
olarak
kullanılırken,
kör
ş
ni ,
ş
sa
ğır
kemer
ve
yırtmaç
ni
ş
ş
ana
yapıları
hareketlendirmek için kullanılmı tır.
Duvar
resimlerine
manastırında;
apsis
ş
üzerlerinde
din
adamları
dizilmi olan
baktı
Yine
apsiste
görülmeye yapının
son
de
ile
ş
Doli- an yan
ş
haç
i lemeleli
sahnesi
yer
mahkeme
yana
atkıları
almaktadır. sahnesi
Kubbe
sunan,
ğ usunda
Gabriel
duvarında,
ğ erdir
maketini
Mikael, do
ğımızda,
kasna
Simbat,
de
ğında
batısında
Gabriel ve önünde Aziz birlikte
kompozisyon
ş
olu turmaktadır
ğ ru mavi renk içinde, İlyas'ın gö ğe ta ş ıdı ğ ı haç sahnesi bulunmaktadır.
Haho manastırında kubbe iç yüzünde eteklere do yükseli
İşhan
ş
sahnesi,
kubbe
merkezinde
manastırına bakıld
Kubbe kasna
ğında
ğında
meleklerin
batı haç kolu batı duvarında freskler bulunmaktadır.
peygamber tasvirleri, üzerinde asa tutan melek, rulo tutan Aziz-
Asker tasvirleri yer almaktadır. Kubbe ete aziz
tasvir
ş
edilmi tir.
ş
Ö k
kilisesinde
ğinde
apsis
ise Zekeriya'nın rüyası le at arabalı
yarım
kubbesinde
incil
konulu
sahne
ile
figürler, Meryemin ölümü, güney haç kolunda Bana kathedrali sahnesi yer almak-tadır.
ş
Ba ka bir duvar resmi yine apsiste üst bantta Meryem ve havari tasviri, alt bantta din adamları,
meleklerin
ş
ta ıdı
ğı İsa
tasviriyle
Dört
kilise
Gürcü duvar resimlerinin nadide örnekleri arasındadır.
manastırında
ş
kar ımıza
çıkar.
Dört
Kilise
Manastırı,
yazmalarında
yer
965'ten
almaktadır.
önce 978
yapıldı yılında
ğı
ş
öne
Kral
sürülmü tür.
David
Kropalat
Adı
ilk
1031'de
onarı-mı
Gürcü
ş
yaptırmı tır.
Bazilikal plana sahiptir. Barhal Manastırı 961-973 yıllarında Kral Magistros tarafından
ş
şapel
yaptırıılmı tır. Günümüze bir kilise ve iki Tbeti
Katedrali,
ş
adanmı tır.
ş
A ot
Rotondo
ş
Kuhi plana
tarafın-dan sahip
ş
899
Bana
ş
yılında
katedrali
ş
ş
ula mı tır.Üç nefli bazilikal plandadır. yaptırılmı 889-923
ş
olup
yılları
Meryem
arasında
Ana'ya Ademe
ş
tarafından in a etti-rilmi tir. Doli an Manastırı Bagrat tarafından in a ettirilen di bir
Gürcü
yapısıdır.
ş
10.yüzyılın
ilk
yarısına
tarihlendirilmektedir.Krakapat
David
ğer
tara-
fından in a ettirilen ve Meryem Ana'ya adanan bazilikal planlı Haho (Hahuli) Manastırı 1001 yılına tarihlenir. Gürcü yapılarıdır.
İşhan
ş
Manastırı ve Ö k Manastırı da 11.yüzyıla tarihlenen di
ğer
AFERIN SAHIP ATA, SAHIB-I IRFAN VEZIR PADIŞAH-I SEHAVET, SAHIB-I IHSAN VEZIR!... EHL-I SUFFE BARINMIŞ KURDUĞUN HANIKAH’TA YAPTIĞIN MAMURELER DILLERE DESTAN, VEZIR…
Sahip Ata
Anadolu Selçuklu devleti vezirlerinden Fahreddin Ali; yaşadığı dönemde Afyon’dan Konya’ya, Konya’dan Erzurum’a kadar bir çok bölgede, birçok mimari yapının banîliğini yapmıştır. Nerede ve ne zaman doğduğu hakkın-da kesin bir bilgi elimizde yoktur. 1246-1249 yılları arasında hukuk vezirliğine (Emir-i dâd) getirilmiştir. 1260 yılında Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus tarafından 1260 yılında Sâhip ünvanı verilip, Büyük vezirliğe atanmıştır. Daha çok Sahip Ata olarak tanınırdı. Anadolu Selçuklu tarihi içinde eşsiz bir yeri bulunan Sahip Ata Fahreddin Ali, Türk tarihinde yer alan yüksek şahsiyetlerden biridir. Ardından bıraktığı muhteşem hayır eserleriyle aramızda yaşayan bu kudretli vezirin, Akşehir'deki Taş Medrese görenleri ilk başta kendine çeken Kayseri'deki Sahibiye Medresesi ve Sivas'ın şaheserlerinden sayılan Gök Medrese'si onun ne kadar hayırsever bir insan olduğunu ispat etmektedir. Bu yüzden çeşitli şehirlerde yaptırdığı eserler yüzünden Ebul Hayrat adını almıştır. Hz Mevlana pek çok mektubunda Sahip Ata’yı övücü sözler kullanmıştır, “Pek ulu, bilgin, adalet ıssı, bağışlarda, lütuflarda bulunan, Allah buyru-ğunu ululayan, Allah’ın halkını esirgeyen, padişahlarla sultanların yakını” gibi sözlerle över . Büyük Selçuklu vezirlerinden Nizam’ül Mülk ve Osmanlı Devletinin vezirlerinden Sokullu Mehmet Paşa; ne kadar önemli ise Anadolu Selçukluları için de Sahip Ata Fahreddin Ali o kadar önemlidir . Sahip Ata Fahreddin Ali’nin hayatını tam olarak yazabilmek, dönemin yazılı kaynaklarının yetersizliğinden dolayı, zordur. Konuyla ilgili birinci el kaynaklar İbni Bibi, Aksarayi, Anonim Selçukname gibi eserlerde bulabiliriz . Tarihi kaynaklardan ve vakfiyesinden Konya’lı olduğu anlaşılır. Ayrıca kitabelerinden babasının adının, Hüseyin, dedesinin adının ise El-Hac Ebu Bekir olduğu tespit edilmiştir. Akşehir’in Nadir köyünde 684 H./ 1285 M. Tarihinde vefat etmiştir.
SAYI 5 | OCAK 2020
kültür ve sanat s a n a t t a r i h ç i s i g ö z ü n d e n
sanattarihcigozunden stgozunden kisacames.blogspot.com.tr