ROL TOL MAGAZİNE 3. SAYI

SAYI: 3 EYLÜL 2020 AYLIK DİJİTAL DERGİ

RÖPORTAJ MEHMET ALİ MECİDİ UZAY KOLONİLEŞMİŞ GALAKSİ DÜŞÜNCESİ EDEBİYAT HAYAT KİŞİLİKTİR

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Kamil Can SAATÇI KAPAK TASARIMI Kamil Can SAATÇI YAYINA HAZIRLAYAN Kamil Can SAATÇI GÖRSEL YÖNETMEN Şirin POLAT YAZARLAR KAMİL CAN SAATÇI ŞİRİN POLAT BERNA ÜVER YASİN ORDU ONUR OFLAZOĞLU REKLAM REZERVASYON 0536 544 50 11 reklam.roltol@mail.com.tr YAYIN HAKKI SAHİBİ Kamil Can SAATÇI roltolmagazine © 2020

İÇİNDEKİLER RÖPORTAJ: MEHMET ALİ MECİDİ

4

YAZAR: KAMİL CAN SAATÇI ŞİİR: FREZYA

12

YAZAR: BERNA ÜVER UZAY: KOLONİLEŞMİŞ GALAKSİ DÜŞÜNCESİ

14

YAZAR: YASİN ORDU ŞİİR: SEN YETERSİN BANA

17

YAZAR: ONUR OFLAZOĞLU EDEBİYAT: HAYAT KİŞİLİKTİR

19

YAZAR: ONUR OFLAZOĞLU

MEHMET ALİ MECİDİ UI/UX DESİNGER

- Öncelikle sizi yakından tanıyabilmemiz için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

- Ben Mohamad Ali Majidi. (Mehmet Ali Mecidi) 1988 doğumluyum. İran’ın Tebriz şehrinden. Aslen İran Türk’üyüm.

2012 de Grafik Tasarım bölümünden ön lisansımı aldım. 2018 yılında ise resamlık bölümünden yüksek lisansımı aldım.

- Mesleğiniz nedir?

- İş hayatıma gelince, 8 sene baskı ve grafik tasarımcı olarak çalıştım.

Yaklaşık 6 senedir UI/UX tasarımcısı olarak çalışmaktayım.

2019 yılında İstanbul’a geldim. Burada freelancer olarak işime devam ediyorum.

- İşinizin zor yanları var mı?

- Her işin kendi zorlukları vardır elbet. Bizim işimzde istisna değildi tabiiki. İş alması, fiyat konuşmaları, projenin bitiş zamanı ve en önemlisi müşteri memnuniyeti.

Maalesef bizim işimizde herkes kendini uzman bilir. Mesela photoshop bilen herkes kendini tasarımcı zannediyor. Böyle sorunlar yaşıyoruz bazen. Ama bizim oralarda bir ata sözü var. Der ki; her körün oğluna koroğlu denilmez Aslında bizim işimizi herkes kolay zanneder ve tasarımın program tarafından yapıldığını düşünürler. Bunun arkasında yıllarca çabanın yatını hiç kimse düşünmez.

- Çok ucuza tasarım yaptığını iddia eden kişiler sizin işinizi etkiliyor mu?

- Tabii ki etkiliyor.

Mesela 50 liraya logo yapan kişiler var.

Asında bunun bir güzel tarafı da var. Ne diye sorarsanız şöyle ki; ucuza çalışan bir tasarımcı muşterinin isteklerini yerine getiremez.

Bir muşteri ilk başta bunlara yönlenir, ama zamanla profesyonel tasarımcılarla yollarına devam ederler.

Bu arada bazı tasarımcı arkadaşlar kopyalamaya alışkınlar ve sadece bir logonun rengini yada yazısını değiştirip muşteriye gönderiyorlar.

Müşterininde bundan daha fazlasını beklememesi gerek zaten. 50 liraya yada 100 liraya yapılan şey bu kadar olur diye altını çizip geçsinler.

- Tasarımcı olmak isteyen biri işe nereden başlamalı?

- İlk önce Grafik tasarımın temel derslerini örenmesi lazım, El çizimini geliştirmesi çok önemli ve ondan sonra programları örenmesi lazım.

Birde kendini daima güncelmesi lazım.

Sadece program öğrenmekle tasarımcı olunmaz.

- Tasarımcı olmaya nasıl karar verdiniz?

- Ben küçükken liseden önce derslerim hiç iyi değildi ve hep düşük puanlar alırdım. Bir tek resim puanım yuksek olurdu.

Bir öğretmenim vardı o bana hiç para almadan resim çizmeyi öğretmişti ve bana grafik tasarım yada ressamlıktan başka bir şey okursan hakkımı helal etmem demişti. İyi ki sözünü dinlemişim.

Grafik tasarıma başladıktan sonra karnem her zaman yüksek puanlarla dolu olurdu.

- Kazandığınız para giderlerinizi karşılıyormu?

- Evet, ama duruma bağlı.

Mesela korona donemindeyiz ve her iş gibi bizimde işlerimiz biraz azaldı.

Ben kendimi bildim bileli bu meslekten para kazanarak hayatımı kurdum. Kimsenin yardımı olmadan.

- Size ücretsiz tasarım talebinde bulunanlar oluyor mu?

- Evet hemde çok oluyor.

- Peki kıramayıp yaptıklarınız oluyor mu?

- Ben biraz kırıcı olmaktan yanayım. İşimde indirim veririm ama bedava çalışmam. Bedava çalışmak yerine o zamanı kendimi geliştirmeye harcarım, yada dinlenirim diye bir kuralım vardır.

- Tasarımcılar uykusuz ve dağınık çalışırlar konusu heryerde konuşuluyor bu doğru mu?

- Doğru olabilir, ama ben gecenin uyumaya yaratıldığına inanıyorum.

Bu yüzden gündüz çalışmayı daha çok seviyorum. Dağınıklığa gelince, bazen dağınık olabilirim oda iş yoğunlundan gelmekte.

- Nasıl bir kişiliğe sahipsiniz?

- Güler yüzlü, sabırlı ve şakacı biriyim. Ama işimde gayet ciddiyim. Ve işte şakanın yerinin olmadığına inanırım.

- Sizi neler sinirlendirir?

- İşimin önemini anlamayan insanlar ve söz verip sözünü tutmayan insanlar. Birde sosyal medyanın yalancı gülüşleri.

- Sabırlı birimisiniz?

- Evet hemde çok. Ama duruma bağlı diyelim.

- Önünüzde boş bir kağıt ve kalem olsa ne yazardınız?

- Ya bir şiir ya da o an aklıma gelen bir fikir.

- Size göre mutluluğun formülü nedir?

- Şimdiye kadar formülünü keşfetmedim ama anı yaşamak ve olduğum zamanın keyfini sürmek diyebilirim.

- Kullandığınız bilgisayarınızın özellikleri nedir?

- Sony Vaio 10 yıldır benim arkadaşım. Ama artık yaşlandı dostum. İntel core i7 işlemci, 16 gb ram ve 2 gb ekran kartı. İşlemcisi kendisine ait. Öteki parçalarını ben değiştirdim.

Birde yanında her zaman ikinci monitörüm olur. Onunla yazılım yaparım.

- İstanbul’a geldiğinizde zorluk yaşadınız mı?

- Tabii ki zorluksuz olurmu. İlk başta bir Türk firması tarafından iş görüşmesi için geldim, ama İstanbul’a geldiğim zaman ne kadar aradım cevap bile vermediler. Ben de ortada kalmış gibi oldum maalesef.

Bir de Türkiye’de UI/UX tasarımcısından yazılımcı olmalarına yönelik bir talep var. Onu da doğru bulmuyorum.

- Bu işi az maaş ile yapmak zorunda kalan tasarımcılar hakkında ne düşünüyorsunuz? Her zaman daha iyi bir seçenekleri varmıdır?

- Bence her çalışan bir dönem az maaşa çalışmalı ki; hem örensin hemde tecrübe sahibi olsun. Az maaş işe yeni başlayanlar için büyük bir firsattır.

- İran’da konuştuğunuz Türkçe ile buradaki Türkçe arasında fark var mı?

- Evet hemde çok fark var. Biz Azerbaycan Türkçe’si konuşuruz.

- Türk olmasına rağmen Atatürk'e hakaret edenler hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Atatürk'ün büyük bir insan olmasına hiç şüphe yok. Ve saygım sonsuzdur. Ama siyasete hiç bulaşmam ve her zaman kaçmışımdır.

Zaten küfürle konuşan insanların beyninin gelişmesinde bir büyük sorun vardır. Ben böyle bir insanla muhatap olmak istemem.

- En büyük hayaliniz nedir?

- Maddi durumları iyi olmayan, ama tasarıma ve güzel sanatlara meraklı olan ve gönülden bu işi yapmak isteyen insanları bulup onları bir yerde toplayıp geliştirmek.

- Yâni bi web sitesi gibi mi?

- Bir güzel sanatlar okulu gibi düşünün. Şimdi bir website projesi üzerinde çalışıyorum. Kısmet olursa kısa bir dönem sonra piyasaya çıkacak orada tasarımcıları ve geliştiricileri birleştiriyorum.

Bu proje yerine oturursa o dediğim okulu kurmaya başlayabilirim.

- Güzel projeymiş.

- Teşekkür ederim.

- Ben de başarılı yazar arkadaşlarım ile, işe önce bir blog sitesi ile başladık sonra dergimizi kurduk.

- Çok güzel. Başarılı olursunuz eminim.

Zaten gönülden yapılan her şeyin olma imkanı yüksek.

- Teşekkürler.

Ufak tefek hataları olsa da hayalimize ulaştık.

- Hata olmadan hiçbirşey gelişmez.

Bir şeyin kusursuz olması için ilk once hataları düzeltilir ve bu zamanla kusursuz olur.

- Kesinlikle.

Hayat felsefeniz nedir?

- Sabırlı olmak ve yenilgilere yenilmemek.

Yani yenil ama yenilmekten kalkmayı bil ve yine savaş.

- Boş bir gününüzde neler yaparsınız?

- Kitap okurum yada resim çizerim.

- En sevdiğiniz yazar hangisi?

- Paulo Coelho - Asla para vermem dediğiniz bişey var mı?

- Altın Dünyanın en işe yaramaz bir demir parçası kanaatindeyim. Bana kalsa hiç para vermem. Ama mecburen veriyoruz maalesef.

- Peki sürekli inip çıkması hakkındaki düşünceleriniz neler?

- Dünya yönetiminin kuralı.

Almak istedikleri zaman indiriyorlar. Satmak istedikleri zaman ise yükseltiyorlar. Grafiklere bakılırsa her yükselmeden sonra bir iniş yaşanır.

- Edebiyat ile aranız nasıl?

- Çok severim ve bazen kendim şiir yazarım.

Sizin Türkçe’de sadece bir tane şiirim var. Ama Azerbaycan Türkçe’sinde çok yazmışım. Bir de Farsça şiirlerim var.

- Yemek seçermisiniz?

- Hayır ama dışarıdan yemeyi tercih etmem.

- Son olarak gelecek nesillere bir öğüt verirmisiniz?

- Benim anladığım; bu hayatta sevgi en önemli şeydir. Onu hiçbir zaman kaybetmesinler ve hayata yenilmekten korkmasınlar. Her zaman çalışsınlar. Ne demişler: çalışan demir paslanmaz.

Birde istediklerinin arkasında dursunlar, inansınlar ve inandıklarına her gun bir iş yapsınlar mutlaka cevabını alıcaklar - Güzel sohbetiniz için teşekkürler. Görüşmek üzere.

- Ben teşekkür ederim. Sağ olun.

KAMİL CAN SAATÇI

FREZYA

Bir ritim var bedenimde Ruhumu sarıp sarmalayan bir ahenk Çiçek cümbüşü, kuş cıvıltıları Müzikli bir eğlence var kalbimde Aşina olduğum bir melodi bu Hüzünlü, ürkek ve esrarengiz Derin derin nefes aldıran bir güç Kusursuz bir ezgi var yüreğimde Bahar güneşiyle ışık alıyor kalbim Yeniden filizleniyor mutluluk toprağına Gün geçtikçe artan sesiyle Bir çiçek yeşeriyor gökyüzüme Sonsuzluğa uzanan bir solmayışı var Ümitle açıyor yapraklarını Hüzünle kapatıyor kapılarını Esinlenen bir yaz bestesi var içimde BERNA ÜVER

KOLONİLEŞMİŞ GALAKSİ DÜŞÜNCESİ

İnsan ömrü 100yıl ile çok kısıtlıdır.Bu durum farklı yaşanabilir gezegenlere gitmeyle uğraşsak bile ömrümüzün yetmeyeceğini gösterir Ama şöyle bir senaryo düşünün gelecekte insanların embriyoları dondurulup yapay zekayla çalışan bir uzay gemisinin içine konularak yaşanabilir olan gezegene gidilmesi sağlanırsa O gezegen Farklı bir galakside de olsa bir zaman sonra varılabilir.

Dondurulan embriyolar yapay zekayla çalışan robotlar sayesinde insan olması sağlanacak ve onları bir anne gibi yetiştirecektir.Böylece insanlık bu yöntem ile uzaya yayılacaktır bunları okurken çok ütopik geliyor değil mi?

Geçmişin hayalleri Bugünün gerçeği bugünün hayalleri yarının gerçeğidir.Fatih Sultan Mehmet'e Çinde ki birisi ile bir kutu yardımıyla konuşacabilirsin deseler dalga geçtiğini zannedip kelleni vururlardı.Ama bu günümüzde telefon sayesinde mümkün bir şey.

Konuya dönecek olursak belki de çok eski zamanlarda insanlık bu halimizden çok daha fazla gelişmiş bir konumda ve farkli bir gezegendeydi.Buraya dondurulmuş insan embriyoları sayesinde getirildik. Bu donemler tarih öncesi dönem dedigimiz zamanlarda olduğundan daha sonra yaşanan mitsel tufanlar ile gelişmiş olan yapay zeka ile gelişen hallerimizi hatırlamıyor olabiliriz.

Bu yazilanlar ütopik olabilir ama imkansız değil.İnsanoglu kendi arasinda bile kolonileşmeyi yapiyorken uzayda neden yapmış olmasın Coğrafi kesirlerde İngiltere nin yeni keşfedilen Avustralyayı kolonileştirmesi gibi.

Bize hep eski zamanlarda yaşayan insanların teknolojilerinin gelişmediği anlatılıyor ama nedense NASA'nın yakın zamanda güneş sisteminde olduğunu düşündüğü planet nine Sümer tabletlerinde Nibiru olarak 7000 yil once geçmekteydi. Veya mısır Firavun'u olan Tuttankamon'un meteordan işlenen hançeri açıklanabilmiş değil

Farklı bir şekilde düşünecek olursak uzaylı dediğimiz dünya dışı varlıklar gelecekten gelen torunlarımız olabilir.Bunun icin gelişmiş teknolojileri sayesinde veya keşfettikleri bir solucan deliği sayesinde olabilir. Hani bu da ütopik belki ama az önce belirttiğim gibi geçmişin hayalleri Bugünün gerçeği bugünün hayalleri geleceğin gerçeği belki de ileride olacak bir felaket için bizi gelecekten gelerek uyarmaya çalışıyorlar eğer işe yararsa kendi zamanlarindan farkli bir zaman çizelgesi oluşturmuş oluyorlar bu büyükbaba paradoksu gibi yani şöyle ki ben zaman makinesini bulursam geçmişe doğumumu engellersem ordaki zaman makinesini bulan brn doğmamış olacagim o zaman orda nasil oluyorum bu zaman makinesi ile ilgili ileriki yazimda Albert Einstein ve bir grup bilim insanının 2. Dünya savaşı sırasında devletlerce bir araya getirilip Deney olarak bir Alman gemisinin üzerinde denediklerinden ve o gemi nin yok olup bir daha haber alinamadigindan bahsedeceğim.

YASİN ORDU

BU MAKALEYİ DİNLEMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ QR KODU OKUTABİLİRSİNİZ

SEN YETERSÄ°N BANA

Bulular dökülsün saçlarına.

Gözlerimin pınarı kurusun yağan her yağmurda.

Gözlerinin denizine dökülsün gözyaşlarım, Bu yeter bana Kulağına çalınsın, beni sana hatırlatacak aşk şarkıları.

Yazdığım şiirler,birtek seni söylesin yeter bana.

Aşk koksun caddelerin.

Sadece bastığın yerdeki ayak izinde açsın güllerim.

Ve sadece sen sula toprağımı, buram buram sen kokmalı. Aşk kokmalı.

Zaman aksın, ne çıkar?

Yediden olmasa da yetmişe kadar seveyim seni.

Bir nehir kıyısında ,mesela tuna’da yada meriçte.

Küçük ahşap ein içinden gelen çocuk sesleri yeter bana.

Gelişlerin olsun.

Kalışların olsun,ömürler sürsün.

Sen sadece beni sev, inan bu yeter bana.

Bir gül koyacağım avuçlarına, yaşayacak yıllarca. İkimiz gibi olacak,kırmızı ve tutkulu.

Bir gül sevgilim avuçlarında,tenin gibi kokacak.

Dikenlerini sevsem,bu yeter bana.

ONUR OFLAZOĞLU

HAYAT KİŞİLİKTİR

Çocuklar dünyayı kolları arasında taşıyan meleklerdir.

Savaşın, barışın, dostluğun, kardeşliğin ve saflığın yönünü belirleyecek meleklerdir. Ancak doğru yönü bulabilmek için meleklerin bile yardıma ihtiyacı vardır. Ve bu ihtiyaçlarını karşılamak bize düşer. Nasıl mı? İlk önce gelecekte yaşanacak güzel günler için meleklerin köklerini, yani kişiliklerini fark etmeleri gerekmektedir. Çünkü, kişilik insanın en büyük özelliğidir ve insan her ne olursa olsun kişiliğinden ödün vermez ise sonuç güzellik olur.

Ancak kişiliği sağlarken meleklerin kanatlarına zarar vermemek gerekir. Çocuklar melekse kanatları özgürlüktür, ve özgürlük meleklere verebileceğimiz en büyük mirastır. Dedik ya hayat kişiliktir ve kişilik özgürlükten doğar.

Bu her erişkin bireyin yapması gereken görevdir ve en çokta çocuklarımızı yetiştiren kadınların yani annelerin sayesinde gerçekleşebilir. Önce onları bir fidan misali toprağa dikmek gerekir özenle sulamak.. ama en çokta özgürlüklerini sağlamak. Günümüz çağı çocukları her an her yerde tehlikedeler. tecavüzcüsü,sapığı, ençokta internet. Her yönden etrafları mayınlı bölge misali sarılmış durumda.. işte bizlerin sorumluluğu, görevi burada başlamaktadır.. eğitim.. susmayı değil bağırmayı, interneti değil saman kağıdı kitapları, başkalarını değil kendilerinin değerini bilmelerini sağlamak, ve ne olursa olsun yanlarında olduğumuzu hissettirmek zorundayız.

Unutmayın.. çocuklarımıza vermeği umabileceğimiz iki kalıcı miras vardır.

Birincisi kökleri ikincisi ise kanatlarıdır.

ONUR OFLAZOĞLU