Partizan Sayı 89

Page 78

Partizan/77

Yahudilerin yaşam alanıdır. Etnik, inanç, kültür, dil ve tarih açısından tarifsiz bir çeşitlilik ve zenginliktir söz konusu olan. Öte yandan da Osmanlı despotizmi altında yaşamak zorunda bırakılmış devasa bir ezilenler cephesidir bu çeşitlilik. “Halklar hapishanesi” ifadesi bu yüzden isabetlidir. Türk’ü, Kürt’ü, Ermeni’si, Rum’u, Çerkez’i, Müslüman’ı, Hıristiyan’ı, Musevi’si, Ezidi’si, Sünni’si, hangi topluluktan olursa olsun, bütün halklar, Osmanlı despotizmi altında sömürüye, baskıya ve türlü zorbalıklara maruz bırakılmaktaydı. Özellikle de 19. yy sonlarında başlanan Ermenilere yönelik katliamcı politikalar, Osmanlı despotizminin boyutlanarak sürdüğüne ve süreceğine dair somut yansımalardı. Nihayetinde Ermenilerle başlayan, Rumlar, Asur/Süryani kökenli halklar ve Ezidilerle devam eden kırım, yağma, talan ve tehcir uygulamaları tarifsiz bir tasfiye olarak bu topraklarda hayat bulmuştur. II. Abdülhamit’ten İttihatçı rejime ve İttihatçılıktan Kemalist hareketin oluşumuna ve Türk ulus devletinin ilanıyla sonuçlanan süreç, birbirini tamamlayan parçalar bütünüdür. Bu bütünsellik ve devamlılık çok yönlü olarak irdelenip doğru bir şekilde kavranamadığı için tarih algısı, Türk ulus devletinin hem coğrafi sınırları içinde hem de egemen ideolojik çitler içerisinde kötürümleşti. Kendine komünist, sosyalist, devrimci diyen birçok oluşum ya da hareket bu coğrafyanın tarihini esas alarak Türk ulus devletinin oluşum süreciyle başlatır oldu. 1919’a işaret eden Kemalist ideolojinin ve tarih kurgusunun çizdiği çerçevenin dışına çıkılamadı. Dolayısıyla bu topraklardaki dinamikler gerçek anlamda görünür hale getirilemedi. Coğrafya ve tarih algısı resmi ideolojinin yalan ve çarpıtmaları arasında ölü doğdu. Türk ulus devletinin kuruluşundan daha on yıl öncesine kadar, Hıristiyan inancına ve farklı etnik kökene sahip halklardan milyonlarca insan yaşıyordu, hem de binlerce yıllık yadsınamaz gerçeklikleriyle. Kısacası tarihe, süreçlerine ve süreçlerdeki olgulara doğru bir yerde konumlanarak ve doğru anlayışlar temelinde bakabilme noktasında esas halka yakalanamadı. Ulusçuluk ideolojisinin egemen olduğu unsurların gölgesinde kalınarak, sunulan tarih gerçeği tamamlanmış bir olgu olarak görüldü ve “tarih dışılık” da denilebilecek bu zeminde durmaktan rahatsızlık da duyulmadı. Halklar kavramı, egemen ulus ideolojisinin tariflendirdiği biçimiyle inkarcılık kokan çarpık düşüncelerle sığlaştırılmış ve milliyetçi, şovenist unsurlara yedeklendirilmiştir. İşte bu yüzden Ermeniler, Rumlar, Asur/Süryani kökenli halklar, Ezidiler ve daha başka ezilen milliyetler ve halklar gerçeği, bütün çıplaklığıyla ortada olmasına rağmen görmezden gelinmiştir.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.