Partizan Sayı 87

Page 184

Partizan/183

Tek tanrılı üç din de Ortadoğu topraklarında çıkmış ve hala yaşıyor olsalar da en yaygın olanı İslam dinidir. İslam son din olmasının da haricinde göçebe kabile toplumundan “devlet”e geçiş ihtiyacının ürünü olarak, dönemin ihtiyaçlarına yanıt arayışıyla doğdu ve din ile devletin içiçe geçmesini ve siyasal, toplumsal yaşamın her alanında düzenlemeler yapmasını getirdi. İslam dininin yaygın olduğu Ortadoğu coğrafyasının feodalizmden kapitalizme geçiş sürecini tamamlayamamış ve diğer dinler gibi reform süreçlerinden geçmemiş olması bugün hala İslam dininin devlet, siyaset ve toplumsal yaşam üzerindeki etkinliğini korumasını sağlamakta. Bundan dolayı Ortadoğu’da kadının konumunu, durumunu dinden, İslam dininden bağımsız irdeleyemeyiz. İslam dininin genel yapısında, kadına yaklaşımını şekillendiren de o dönemin tarihi, toplumsal, ekonomik koşullarıydı. Kabile toplumundan sınıflı topluma geçildiği, anasoylu sürecin izlerinin de tasfiye edildiği, açlık, yoksulluk, kaos, karmaşa ve yozlaşmanın had safhada olduğu bir süreçte ortaya çıkan İslam dini, o dönemin değerleri üzerinden yükseliyordu. Kadına ve kadının aile ve toplumdaki konumuna dair düzenlemeleri de aslında o dönemin yargı, kural ve geleneklerine göre belirlemişti. Örneğin kadının mal, köle olarak görülmesi, evlilik biçimleri vb. Kuranda kadına dair birbiriyle çelişen hadis ve ayetlerin olması da toplumsal yapıdaki içiçe geçmişlik, sınıflı toplumun ve ataerkil devlet yapısının henüz tam olarak oturmamasından kaynaklanıyordu. İslam’ın kadını Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmış, çobanlık edilmesi gereken, kul, köle vb. gören erkek egemen feodal yaklaşımına rağmen İslam’ın ilk dönemlerinde de, Emeviler ve Abbasîler döneminin bir bölümünde de hem siyasi bir istikrar olmamasından hem de dönemin ihtiyaçlarından da kaynaklı kadının toplumdaki yeri hayli değişkenlikler gösteriyordu. Belli haklara da ulaşabiliyorlardı. Örneğin giyim-kuşamda daha rahatlardı, dini kurallara uymayabilirlerdi. XI. ve XII. yüzyıllarda profesör, avukat, şair, tercüman, doktor, yargıç ya da din alimi olabiliyorlardı. Hatta savaşlara katılıp birliklere komutanlık ettikleri, Divan-ül Mezalim (bir çeşit Yargıtay) başkanlığı yaptıkları, devlet adamlarını karşıladıkları, kadılık yaptıkları bile görülüyordu. Kısaca kadınlar, Abbasilerin onuncu halifesi Mütevekkil çağına kadar görece daha geniş hak ve özgürlüklere sahiplerdi. Fetihler yoluyla zenginleşen toplumda kadınlar aleyhine kısıtlamalar başlamış, erkek egemen toplumun simgesi olan devlet yerleşip sağlamlaştıkça ve iktidar erkeklerin elinde daha fazla toplandıkça İslam’ın kadına dair yaklaşımı daha da katılaşmış, kadınların ezilmesi, yaşadığı yasaklar, baskı artmış, kazanımları gasp edilmiş, kamu alanından aileye doğru itilmişlerdir. İslamiyet’in uygulanışı ve kadına yaklaşımı her bölgede aynı olmasa da böl-


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.