Partizan Sayı 81

Page 110

Partizan/109

dengeleyici etkisi de bulunuyordu. Fiiliyatta bu kurum da Saltanatlık gibi sembolikleşmişti. Yine de iç siyasi ortamın halen hassasiyet gösterdiği bir kurumdu. Cumhuriyet’in ilanı M. Kemal’in egemenlik gücünü perçinlese de halen pürüzler vardı. Hilafet de bunlardan birisiydi. Bir nevi çift başlılık hali devam ediyordu. Ayrıca, Saltanat ve Hilafet birbirini tamamlayan ve iç içe geçmiş imparatorluk rejiminin başat kurumlarıydı. Halen de geleneksel bir tabana sahipti. Yeni rejimin pratik yönelimi için bu tabanın güçlenerek mevcut muhalefeti tetiklemesi halinde ciddi bir engel oluşabilirdi. Bu yüzden Halifeliğin kaldırılması yoluna gidildi. M. Kemal, karardan önce nabız yoklamaktan da geri durmaz. M. Tunçay, bu çerçevede basınla, üniversite yöneticileriyle ve ordu kurmaylarıyla görüştüğünü ve genel havayı öğrendikten sonra fikrini Halk Fırkasında dile getirdiğini belirtir. Daha sonra 20 Nisan 1924 tarihinde de yeni anayasa kabul edilir. Anayasa tartışmaları ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanı yetkileriyle oluşan hakların, Meclis iradesi üzerindeki etkisinin zayıflatılması üzerinde yürütülür. M. Kemal, Cumhurbaşkanı olduğundan ve mevcut uygulamalarla Meclis üzerinde ciddi bir gücü elinde tuttuğundan bu pozisyonunu korumak ister. Meclis iradesi görünürde, yani kağıt üzerinde, resmileşen maddelerle bunu engellese de fiiliyatta durum farklı olur. “Bu teknik ayrıntılar bir yana, aslında herhangi bir anayasada neler yazdığı, hatta o belgenin ne gibi niyetlerle yapıldığı, nasıl uygulandığı kadar önemli bir konu değildir. Bir dünya anayasaları derlemesinin Türkiye ile ilgili bölümünün sunuşunda belirtildiği gibi, 1920 Polonya Anayasası’ndan esinlendiği ileri sürülen TC’nin 1924 Anayasası, M. Kemal Paşa’nın yönetimi altında, orada Pilsuaski’nin elinde olduğu gibi, geniş ölçüde kağıt üstünde kalan bir belge olmuştur.”(Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-Parti Yönetimi’nin Kurulması, sf: 94, M. Tunçay) M. Tunçay’ın ifade ettiği durum, bütün toplumsal dokuya derinlemesine nüfuz edecek, M. Kemal ise Cumhurbaşkanlığının yetkilerinin daraltılmasıyla yeni manevra alanı olarak CHF’ndaki pozisyonuna dayanarak hamlelerini yapacaktı. Tek parti diktatörlüğüne doğru giden bir süreçte CHF Genel Başkanlığı yetkileri belirleyici bir önem kazanacaktı ve M. Kemal de meclis üzerindeki hakimiyetini resmileşmiş yetkilerle rahatlıkla sürdürecekti. İktidar kavgası bu mecrada devam edecekti. a) CHF, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Sıkıyönetim ve İstiklal Mahkemeleri, Takrir-i Sükun Kanunu Ve “Devrimler” İki yıllık zaman dilimi içerisinde Kemalist hareket tasavvur ettiği “Cum-


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.