Partizan Sayı 72

Page 81

bu ele alış, Türkiye’nin “medeniyetler savaşının” tam göbeğinde ve bu anlamıyla bir örnek ülke olması nedeniyle nevi şahsına münhasır özellikler arz ettiğini ileriye sürer. Bu yeni liberal-muhafazakar tarih yazımında Türkiye’nin “temel sorunları” dünya çapındaki konjonktüre uygun olarak etnik, dini vb. kimlik sorunları olarak tanımlanarak bu meselelerin çözülmesi ile var olan sorunların aşılacağı vaaz edilmektedir. Nihayet bugün birisi bitmeden diğeri başlatılan ama ne hikmetse hiçbir adımı atılmayan “açılım” propagandasının bu yaklaşım ile ilgisi vardır. Pek tabi ki Türk hakim sınıflarının bu politik söyleminde sınıflar ile sınıf mücadelesi yoktur. Artık Türk hakim sınıfları geçmişteki gibi “sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” diyerek sınıfların varlığını inkar etmemekle birlikte yazılan “yeni” resmi tarih ile ve buna uygun olarak kotarılan değerlendirmelerde sınıf ve sınıf mücadelesi çarpıtılarak, yok sayılarak, Türkiye toplumunun “özgünlüğü” yeniden kutsanmaktadır. TC faşizmi kendini bu kez daha farklı bir yoldan üretmektedir! Böylelikle liberal muhafazakarların son dönemde başta ’71 devrimci önderleri olmak üzere halkın mücadelesini, sınıflar ve sınıf mücadelesini, çarpıtmaları düşünsel arka planı oluşturmaktadır. Bu sayede her yandan sınıf mücadelesinin varlığı yok sayılmakta, var olan mücadele de darbecilikle suçlanarak değersizleştirilmekte ve “kullanılmış gençler” edebiyatı yapılmaktadır. Bunda amaçlanan bugün kitlelerin geçmiş tarihten dersler çıkarıp devrimci mücadele içine girmemesi, AKP’nin yani hakim sınıfların bir kliğinin arkasında saf tutulmasının sağlanmasıdır. Böylelikle liberal-muhafazakarlar tarafından resmi ideolojinin özü korunarak yapılan değişiklikler ve buna uygun olarak yeniden üretilmeye çalışılan resmi tarihle Türkiye halkının emperyalist politikalar doğrultusunda ve özellikle de neo-liberal sermayenin ihtiyaçları açısından sömürüye tabi tutulmasına daha da hız verilmekte; bu politikalar doğrultusunda hem devlet aygıtı hem de toplum yeniden düzenlenmektedir. Türk hakim sınıflarının kendi aralarında yaşanan bu iktidar dalaşına ve bunun politik anlamdaki yansımalarına karşı ilericiler, devrimciler geçmiş yıllara oranla daha donanımlı bir durumdadırlar. TDH’nin önemli bir kesimi Türk hakim sınıflar arasındaki bu iktidar savaşında “taraf” olmamayı tercih etmiştir. Ancak aynı duyarlılık özellikle de resmi ideoloji ve tarih yazımına karşı ortaya çıkan

eleştirel duruşlarda yaşanmamaktadır. Bu noktada gerek Kemalist ideolojiye karşı ve gerekse de bu “vesayet” rejimine yöneltilen eleştiriler karşısında bir kafa karışıklığı söz konusudur. Her ne kadar özellikle Kemalizm ve resmi tarih bağlamında Kaypakkaya’nın tezlerinin yaratmış olduğu bir bilinç ve özellikle de Kürt Ulusal Hareketinin pratik olarak ulaştığı aşamanın TC’nin resmi ideolojisini sorgulanmasına neden olmuşsa da bu alanda belli bir kafa karışıklığının olduğu açıktır. Örneğin Kemalizm’e ve resmi ideolojiye en cepheden karşı duran Kürt Ulusal Hareketi bile bu ideolojinin yeniden üretilmesinden başka bir şey olmayan liberalmuhafazakar tezlerden etkilenmektedir. TC faşizminin resmi ideolojisinin ve resmi tarih yazımının liberal-muhafazakar kalemlerce yeniden üretilmesi ve bu bağlamda geçmiş tarihsel süreci “mahkum” eden bir “liberal-muhafazakar” özgücülüğün yeniden propaganda edilmesi gerçekte Türk hakim sınıflarının ve onların faşist devlet aygıtının kendisini tahkim etmesinden emperyalist politikalar doğrultusunda yeniden şekillendirilmesinden başka bir anlama gelmemektedir. Amaçlanan TC tarihinin bize fazlasıyla gösterdiği gibi Türk hakim sınıfları arasındaki klik mücadelesinde kitleleri kendi arkasında yedekleyebilmek; bağımsızlık, özgürlük, demokrasi gibi taleplerini bir kaldıraç olarak kullanıp kendi sınıf çıkarlarının başarısını ve bekasını sağlamaktır. Yoksa örneğin AKP’nin bugün darbeciliğe karşı olması onun gerçekte darbeciliğe karşı olduğu anlamına gelmemektedir. Ya da AKP’nin demokrasisi kendisi için demokrasidir. Dolayısıyla bugün ilericilerin, devrimcilerin hakim sınıfların kendi aralarındaki iktidar mücadelesinde kullanmış oldukları çeşitli argümanların içeriğini iyi görmesi gerekir. Türk hakim sınıf klikleri arasındaki bu mücadelenin iç yüzünün görülebilmesini, Türk devletinin niteliğinin ortaya konulabilmesini ve halihazırda uygulanan politikaların tarihsel arka planını çözümlenebilmesini, Kaypakkaya’nın başta Kemalizm tahlili olmak üzere ileriye sürmüş olduğu bir dizi tezin varlığına borçluyuz. Bu açıdan onun ileri sürdüğü tezler ve TC tarihini kısaca da olsa tarihsel materyalist yaklaşımla analiz etmesi bugün Türk hakim sınıfları ve onların sözcüleri liberal muhafazakarların “özgücülük”/“biz bize benzerizci” yaklaşımının üzerinden yükselen faşist devlet aygıtını ve

79


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.